PSİKO-SOSYAL GELİŞİM (0 – 6 YAŞ) 0

Transkript

PSİKO-SOSYAL GELİŞİM (0 – 6 YAŞ) 0
PSİKO-SOSYAL GELİŞİM
(0 – 6 YAŞ)
Temelleri ilk yılda atılan psikolojik gelişim tüm yaşam boyu sürer. Gelişimin en hızlı olduğu
dönem 0-3 yaş olmakla beraber, her yaşa özgü tamamlanması gereken fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel,
duygusal ve ahlaki görevler vardır. Bunların 0-6 yaş içindeki dönemde neleri kapsadığını her yaş için
ayrı ayrı değerlendirelim. Bilinmelidir ki, hiçbir çocuk yürümeyi öğrenmeden koşmayı öğrenemez.
Ancak hangi çocuğun ne zaman yürüyeceği, ne zaman koşacağı birbirinden farklı zamanlarda olur.
0-1 yaş:
Bebek, dünyaya geldiği andan itibaren sanıldığı gibi pasif değildir. Yeni doğan bebekler duyar,
görür, tat alır, koklar, dokunmayı hisseder. Her an öğrenir, bu nedenle zengin bir uyarıcı çevreye ihtiyacı
vardır.
İlk yıl içinde bebek, ihtiyaçlarını ancak ağlayarak belirtir. Bebeğe asıl bakan kişi (bu anne ya da
bir başkası olabilir) onun ağlama biçiminden ne istediğini anlayıp bebeğin ihtiyacını sevecenlikle yerine
getirirse, bebekte “Ben bakılmaya değerim, benim ihtiyaçlarım önemli” duygusu gelişir. Buna karşın,
bebeğin ağlamalarına kimse gelmezse, ya da her seferinde farklı kişi gelir ve farklı şekilde (biri
sevecenken diğeri aceleci, sessiz, asık suratlı,vb.) bakım verirse, bebek değerli olup olmadığına karar
veremez ve çevresine güven duyamaz. Kendine bakan kişiye güven duymuş olan çocuk ise, biraz
bekletilse de sonunda sıkıntısının giderileceğini bilir, annesinin bir süre gözden uzaklaşmasına
dayanabilir.
Bebek, dünyaya geldikten sonraki ilk 6 ay içinde annesiyle iletişim kurmayı ve onu oyuna teşvik
etmeyi öğrenir. Eğer bebek gülümsediğinde anne de ona gülümser, bebeğin seslerini taklit ederek onunla
konuşur ve oynarsa, bebek de ona cevap verme isteği duyar. Böylece bebeğin ilk sosyal ilişki kurma
becerisi gelişmeye başlar. Zamanla anneye bağlanır ve güven duyar. Güven duygusu, 1.5-2 yaşına kadar
gelişimi destekleyen en temel ihtiyaçtır. Bağlandığı kişiyi güvenli bir zemin olarak gören 1 yaş üstü
çocuğu, dış dünyayı tanımak için anneden bağımsız hareket etme cesaretini ancak kendinde bulabilir.
Çocuğun temel ihtiyaçlarından biri de, kucağa alınmak, sarılınıp okşanmaktır. Bazen bebekler
sebepsiz yere ağlar. Bu zamanlarda kucaklayın onu. Öpün. Onu şımartmaktan korkmayın, çünkü
bebekler şımarmaz.
Beslenme:
Bebeğinizi acıktıkça doyurun. Bir programa göre beslemeye kalkarsanız, bebek acıktığında karnı
doyurulmayacağı için yaşama karşı güvensizlik duyar. Bazı çocuklar, öfkesini daha ilerki yaşlarda
beslenmeyi reddederek, ya da çeşitli beslenme sorunlarıyla ortaya çıkarır.
0-2 ay: Kendine bakan kişiyi sesinden, kokusundan tanır.
2 ay: Kendine gülümsendiğinde o da gülümseyerek karşılık verir.
6 ay: Aynada kendi yansımasını tanır.
Gözünün önünden kaybolan nesneyi unutur, aramaz: “Görünmüyorsa yoktur”.
Tepkileri amaçlı değil rastlantısaldır.
2-7 ay: Ayrım yapmadan, kendisiyle ilgilenen herkesle birlikte olmaktan zevk alır. Kucakta
olmak ister.
7-9 ay: Tek bir kişiye bağlanır. Ondan ayrı kaldığında endişelenir.
9 ay: Kaybolan nesneyi arar. Görünmese de var olduğunu bilir.
Amaçlı davranış başlar.
Anne başka bir bebeği kucağına alırsa ağlamaya başlar.
Anne dışındaki kişilerle de kalmasını sağlanmalıdır.
8-12 ay: Yabancılardan korkar.
12 ay: Sözcük yerine semboller kullanır: çuf çuf, düt gibi. Yetişkinler ise gerçek kelimeleri
kullanmalıdır. Genelleme yapar, örneğin tüm kuşlara “gaga” der.
Çocuğun konuşması için, sözcüğün anlamını bilmesi gerekir. Bu nedenle resimli kitapların
yardımıyla objelerin görünüşü ile ismi eşleştirilmelidir. Çocuk, oyuncak arabasını istediğinde,
yetişkin bunu verirken “İşte araba” demelidir.
12 ay: Kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için uygun dönemdir. Özellikle analı-yavrulu hikayeler
ilgilerini çeker. Bol resimli, her sayfada bir kelime ya da bir cümle yazılı, kalın veya dayanıklı
sayfalı kitaplar seçilmelidir.
İlk yılın sonlarına doğru, doldurup boşaltma oyunlarını sever.
1.5 yaş:
 1-2 yaş arasındaki dönem çocuğun keşif çağıdır. İter, çeker, atar, kırar, çekmeceleri boşaltır, prizlere
parmağını sokar, vb. Bizim görevimiz onu durdurmak değil, tehlikelerden korumaktır. Bu nedenle evi
güvenli hale getirmeli, sonra da keşfe çıkmasına izin vermeliyiz. Çünkü zihninin gelişmesi için bol
bol araştırmaya, uyaranla karşılaşmaya ihtiyacı vardır.
 Aşırı bağımlılık ve bağımsızlık arasında gider gelir. Ağladığında hemen müdahale etmemelidir;
yoksa ağlama alışkanlık haline gelir.
 Sosyal becerileri kazandırmak için çocuklarla bol bol biraraya getirilmelidir.
 12-18 ay arasında neden-sonuç ilişkisini, deneyimleyerek öğrenirler. 12-16 ay arasında, nesnesinin
özelliğine dikkat etmeden herşeyi sallar, atar, vururken, 16 aydan sonra topu attığında yuvarlandığını
görür.Böylece nesnenin fonksiyonuna göre hareket etmeye başlar.
 Çatal kaşıkla yemesi teşvik edilmelidir.
 Evde basit işlere yardım etmesi istenmelidir.
 Yetişkinin elini değil trabzanı tutarak merdiven inip çıkması teşvik edilmelidir.
 Ayağıyla topa vurma oyunu oynanmalıdır.
 Oyun: Hamur yoğurmasına, kum ve suyla oynamasına fırsat tanınmalıdır. Gözlemleyerek
öğrendiklerini oyunla gerçekleştirir: örn. bebeğini yıkama, besleme, uyutma, vb.
 Dil: Kendi uydurma kelimelerini artık bırakmış, gerçek kelimeleri kullanmaya başlamıştır. Bu
yaştaki bir çocuğun kelime haznesi 3-4 ile 100 arasında değişir. “Araba bin” gibi cümleleri, sıfatları,
“burada” gibi zarfları kullanmaya başlamıştır. “Benim” gibi iyelik zamirleri, sayılar, renkler, zıtlıklar,
2-komutlu yönergeler bol bol kullanılmalıdır.
2 yaş:
Bebeklikten çocukluğa geçiş dönemidir. Artık yürümeye ve konuşmaya başlamış olan çocuk,
pasif ve bağımlı olmaktan kurtulmak ister. Herşeyi araştırmaya, ellemeye başladığında kısıtlamalarla
karşılaşır. Ancak engellenmeye karşı çıkar, söz dinlemez, inatçı ve öfkeli olur. Kendini yere atıp tepinir,
başını duvarlara vurur, hatta kendini kusturur. Böylece anne ve çocuk arasında bir çekişme başlar.
Çocuk, bağımsız olmaya çalışırken ne kadar çok şeyi yapamadığını da farkeder. Annenin yardımına hala
muhtaçtır. Bu nedenle boyun eğme ile baş kaldırma arasında bocalayıp durur.
Karşıt duygular arasındaki bu gidiş geliş en belirgin olarak tuvalet eğitimi ve beslenme
konusunda ortaya çıkar. Artık tuvaletini istediği zaman tutup istediği zaman bırakabilen çocuk, bundan
haz alır. Dışkısına kendinin bir parçası ve değerli bir nesne gözüyle bakar. Kirli bezinden rahatsızlık
duymaz, hatta sıcaklığından ve kokusundan hoşlanır bile. İşte bu dönemde eğer temiz ve titiz bir anne
tarafından baskı ve zorlamayla karşılaşır ve bağımsızlığı engellenirse, ya anneye karşı direnip olmadık
yer ve zamanda yapacak, ya da onu memnun etmek için boyun eğecektir. Anneye direnen çocuklar ilerde
inatçı, boyun eğenler ise titiz ve düzenli bir kişilik geliştirirler. Bazen de çocuklar büyümeyi reddeder ve
bezine yapmayı sürdürür. Genellikle kardeşi olan çocuklarda bu duruma sık rastlanır. Bezini bırakmayı
istemeyen çocuklara karşı anlayışlı olmalı, onların kendi dışkılarını bizim gibi “pis” olarak değil de
kıymetli olarak değerlendirdiği bilinmelidir.
Tuvalet eğitiminde en önemli nokta, çocuğun istekli olmasıdır. Biyolojik yönden hazır olsa da
tuvaleti henüz kullanmak istemeyen çocuk zorlanmamalıdır.
2-3 yaşta anne ile olan çatışma beslenme konusunda da sürer. Bizim toplulumuzda yemek
konusunda israr adeti vardır. Misafirimizi iyi ağırlamanın yolu ikramdan geçer. Bunu çocuklarımıza da
uygularız. Onu sevdiğimizi, iyi baktığımızı ifade etmenin bir yoludur iyi yedirmek, belki bu şekilde
kendimizi de daha iyi hissederiz, çünkü görevimizi yapmışızdır. Ancak bağımsız olmaya çalışan bir
çocuğu zorlamak, direnmesine fırsat vermektir. Çocuklar, aynı tuvalet eğitiminde olduğu gibi
zorlanmaya tepki olarak yemeyi reddedebilir. Bunu yemeği ağzında tutarak ya da tükürerek yaparlar.
Titiz anneler, çocuk yerken döküp saçacak endişesiyle çocuğun kendi yemesine izin vermek istemez.
Mükemmelliyetçi ya da sabırsız anneler de çocuk çabucak ve en fazla miktarda yesin diye ağzına besler.
Oysa yapılması gereken en doğru şey, yemeği tabağına koyduktan sonra (çocuk daha açken) çocuğun
yiyeceğiyle tanışmasına, onu elleyip ağzına götürmesine, ya da eline kaşığı verip kendi kendini doyurma
başarısını tatmasına izin vermektir. Çocuk hevesini aldıktan sonra ise anne beslemeye devam edebilir.
2-3 yaş arası, çocuk için bocalama ve kararsızlık dönemidir. Bebek mi, büyük çocuk mu olduğuna
karar vermeye çalışmaktadır. Anne babalar, bu yaştaki çocuklarına kesin kurallar koymamalı, bunun
için en uyumlu dönem olan 3 yaş beklenmelidir.
Çocuğunuz öfkelendiğinde:
 İnatlaşmayın, bunu kazanılacak ya da kaybedilecek bir savaş gibi görmeyin.
 İlgisi başka yöne çekin.
 Onunla tartışmayın, sabırla öfkesinin dinmesini bekleyin. Bu sırada ilgisiz kalın.
 Olumsuz davranışı bittiğinde yeniden ilgilenin. Neden istediğini yapmadığınızı anlatın.
 “Şimdi böyle olursa ilerde ne olur!” gibi bir korkuya kapılıp 2 yaş çocuğunu cezalandırmayın.
Unutmayın ki bu yaşta duygular çok değişkendir. Bir anda ağlayıp bir anda susarlar. Dikkatlerini
başka yöne çekmek çok kolaydır.
 Bu dönem, “Sorgu çağı”dır. “Bu ne?”, “Niye?” sorularını sıkça sorar. Bıkıp usanmadan sorularına
cevap vermeye çalışmalısınız. Çok yorulduğunuz zaman, içtenlikle bunu ifade edebilirsiniz: “Artık
yoruldum. Sorularını cevaplamaya daha sonra devam edeceğim. Şimdi biraz dinlenmeliyim”
 Kalem tutarken el seçimi belirgindir.
Unutmayın ki herkes sağ elini kullanmak zorunda değildir. Sol elini kullanmak konusunda baskı
yapmayın, çünkü bu seçim psikolojik değil fizyolojik kaynaklıdır.
 2.5 yaş çocuğu ortalığı dağıttıktan sonra temizlemeye, toplamaya bayılır. Sorumluluk duygusunu
öğretmek için bu dönem çok uygundur. Ona yardımcı olarak toplamasını talep edin.
 Gurur, kıskançlık, utanç, suçluluk duyguları 2 yaşın sonunda gelişir.
 Mutluluk, öfke, üzüntü, korku konusundaki değişimler, gelişen bilişsel kapasiteyi yansıtır. Önceden
fark edemediği, algılayamadığı durumları artık tehlike olarak anlar. 2-4 yaş arasındaki çocuklar
karanlıktan, köpekten, yılandan, kaynağını bilmediği yüksek seslerden korkar.
Korkular:
 Çocuğunuz korktuğunda onu sakinleştirmek için “Bunda korkacak ne var!” demeyin. Bu, onun
duygusunu hafife almak, önemsememek olur. Onun yerine “Merak etme, ben senin yanındayım, seni
korurum” diyebilirsiniz.
 Korkulacak şeylerden uzak tutmak, çocuğunuzu korumaz. Tersine, bilgilendirmek gerekir. Ancak
şuna dikkat etmelisiniz: Çok fazla anlatmak da korkuyu kuvvetlendirebilir.
 “Koşma düşersin!” şeklinde sürekli yapılan uyarılar, bazı çocukları gereğinden fazla korkutup
cesaretsiz, güvensiz yapabilir.
 2 yaş çocukları oyunda işbirliği yapmazlar. Yanyana ama birbirlerinden bağımsız oynarlar.
Çocuğunuzu diğer çocuklarla yanyana getirin, ama birlikte oynamak, oyuncağını paylaşmak
konusunda baskı yapmayın. Seçim hakkı verin: “Hangi oyuncağınla arkadaşının oynamasına izin
verirsin?”
 Bu yaşta sembolik oyun (-miş gibi) gelişir, örneğin sopaya atmış gibi davranır.
Bu yaşın en büyük sorunlarından biri de “yatma sorunu”dur. Gece bir türlü uyumak istemezler,
çünkü herkes daha eğlenirken onlar neden karanlık bir odaya girip eğlenceyi kaçırsın? Bu nedenle
yatma zamanını eğlenceli hale getirmek faydalı olur. Ona banyo yaptırırken suyla oynatın, masallar
okuyun, beraber ufak tefek bir şeyler atıştırın, vb. Böylece ona en çok ihtiyacı olan şeyi vermiş
olursunuz: Kendinizi.
3 yaş:
İnatçılık gitmiş, yerine söz dinleyip anne babasını memnun etmeye çalışan bir çocuk gelmiştir.
Bu dönem “oyun çağı”dır. İkili üçlü oyunlar başlar. Bencil olmaya devam etse de birlikte
oynayacak arkadaşı olmasından hoşlanır. Resimli hikayelerdeki kahramanlarla özdeşleşir, korkulu öykü
ve çizgi filmlerden hemen etkilenir. Canlı bir hayal gücü vardır, hayali oyunlar kurar. Olmamış şeyleri
olmuş gibi anlatır, bu yalancılık olarak yorumlanmamalıdır. Canlı hayal gücü nedeniyle de korkuları
artar.
Benliği gelişmeye başlar. “Ben kimim” sorusunun cevabını ararken kız mı, erkek mi olduğunu
ayırdeder. Kız çocuklar anneye özenir, onun gibi makyaj yapmak, topuklu pabuçlar giymek ister. Bunun
ardında kendini babasına beğendirme isteği gizlidir. Bu dönemde eleştirilmez, hoşgörülürse ilerde kadın
kimliğini kolayca kabullenir. Erkek çocuklarda da babaya benzeme davranışları teşvik edilmelidir.
Ancak annesiyle daha çok zaman geçiren erkek çocuklarının anneye hayranlık duyması, bebeklerle
oynaması da doğaldır.
Adını, soyadını, cinsiyetini, bazen de yaşını söyleyebilir, 10’a kadar sayabilir, çocuk şiirlerini,
şarkılarını ezberleyebilir, ana renkleri bilir, sevdiği öyküyü defalarca dinler, çevresine meraklıdır,
öğrenme isteği duyar. Çok soru sorar: “Neden? Nasıl? Ben nereden geldim?” gibi. Sık sık büyüklerin
sözünü keser, “bana da söyle” der. Kendi işini kendi görmeye bayılır. Bu dönem sorumluluk ve düzen
alışkanlığı geliştirmek için çok uygundur. Seçim yapabilir; kendi giysisini seçmesine izin verilmelidir.
Anaokuluna başlamak için iyi bir dönemdir. Kendini tanır, neleri yapabildiğini, başkalarından
farklı olduğu yönlerini keşfeder. Yetenekleri gelişir, kuralları, başkalarının ihtiyaçlarını öğrenir.
Paylaşma ve işbirliği duygusu gelişir.
4 yaş:
 Tekrar zorlu bir dönemdir; inatlaşma, dengesizlik, uyumsuzluk başlar. Çevresindekilere buyurmaya,
hükmetmeye bayılır. Aşırılıklara kaçar.
 Toplumsallaşmaya başlar. Çoğunlukla kendi cinsinden olan 1-2 arkadaş seçer. Ancak oyun sırasında
da sürekli kavga ederler.
 Yarım bırakılan şeylere karşı duyarsızdır, oyun oynarken dağıtır.
 Hareketli ve enerjiktir. Her zaman konuşmak ister. Konuşacak kimse yoksa kendi kendine konuşur.
 En fazla soru sorulan dönemdir.
 Beklemeyi, isteklerini ertelemeyi öğrenir.
 Kalemi yetişkin gibi tutabilir, insan resmi çizer, şekillerin adlarını bilir, ev adresini söyleyebilir, 20
ya da daha fazlaya kadar sayabilir.
 Kendi dilinin dilbilgisi yapısını öğrenmiştir.
 Şaka ve fıkralardan zevk alır, gülmeye bayılır. Argodan hoşlanır. Kelimeler uydurur.
 Dış dünyayı ona öğretin. Birlikte tiyatroya, yürüyüşe, maça gidin.
Unutmayın ki siz yetişkinsiniz, o da çocuk. Çaresiz değilsiniz. Baskıcı olmadan otoritenizi uygulamak
sizin görevinizdir, aksi halde onu tehlikelerden koruyamazsınız. Bu nedenle onun karşısında kararlı ve
kesin tavırlı olmalısınız.
5 yaş:
 Artık bebekçe davranışlardan sıyrılmıştır. Olgun, bilgili, olumlu, uyumlu, dostça davranan biri
olmuştur.
 Artık başkalarının da duyguları olduğunu, kendinden farklı düşünebileceklerini anlamaya başlar.
Bunu öğretmenin tam zamanıdır.
 Başladığını bitirmeyi sever.
 Kendine güvenli, tutarlı ve kararlıdır.
 Ayakkabısını bağlayabilir.
 Dikkatli ve belleği güçlüdür.
 İsmini, soyadını, yaşını, ev adresini, doğum gününü bilir.
 Rakamların ismini, yazılışını bilir.
 Taşırmadan boyayabilir.
 Şarkıları tekrarlayabilir, bilmece, tekerleme, şaka ve fıkralardan hoşlanır.
 2-3 kişilik oyunları tercih eder.
 Evin dışında mutlu olur.
6 yaş:






Çocuk için tekrar dengesiz ve uyumsuz bir dönemdir.
5-6 yaş çocuğuna sağ-sol kavramını öğretmek gereklidir.
Adını, soyadını, belki birkaç kelime yazabilir.
Telefon numarasını bilir.
Grup oyunlarından hoşlanır, hayali roller alır.
10’dan geriye doğru sayar.
İyi anne baba, hiçbir zaman sinirlenmeyen anne baba değildir. Bütün herkesin iniş ve çıkışları vardır.
Zaman zaman pişman olduğumuz şeyi yapabiliriz. Böyle bir durumda, çocuğumuzdan özür dilemesini de
bilmeliyiz.
Her çocuk, büyüdüğü zaman ulaşabileceği maksimum bir zihinsel potansiyelle doğar. Ancak çocuğun bu
noktaya ulaşabilmesi için yaşamının ilk yıllarında, özellikle ilk 3-4 yılda bol miktarda duyusal uyarana
ve bilginin öğretilmesine ihtiyacı vardır. Çocuğun psikolojik
durumu, bu uyaranların emilimini etkiler.
Ahlak Gelişimi:
Ahlak gelişimi, bilişsel gelişime paralel olarak gelişir. Çocuklar, 7 yaşlarına kadar (somut
düşünme döneminin bir özelliği olarak) anlamını sorgulamadan kurallara uygun davranırlar. Eğer bir
davranış kurallara uyuyorsa “iyi”, uymuyorsa “kötü”dür. Eğer davranış az fiziksel zarara yol açmışsa “az
kötü”, çok fiziksel zarara yol açmışsa “çok kötü”dür. Örneğin ucuz bir şeyi gizlice almak az kötü,
pahalıyı almak çok kötüdür. Davranışın ardındaki niyete önem vermezler. “Ben merkezci” düşünceye
bağlı olarak, ahlaki konularda kendi istek ve ihtiyaçlarını ön plana alırlar. Ceza görmeyeceğine inanan bir
çocuk, kural ve yasakları çiğnemekte sakınca görmez.