Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı*

Transkript

Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı*
Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından
Bağdat Paktı*
The Pact of Baghdad on Account of its Effect to
Relationship of Turkish - Arabian
Mustafa Bostancı**
Özet
Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’ya nüfuz etmesini önlemeye yönelik olarak kurulan Bağdat Paktı’nın
temelleri Türkiye ile Irak arasında 24 şubat 1955’te yapılan anlaşmayla atılmış, İran, Pakistan ve
İngiltere Pakta sonradan katılmıştır. Batı karşıtı kampı güçlendirirken, Türkiye’yi bölgede yabancılaştıran Bağdat Paktı’nın Arap alemindeki etkileri hiç de müspet olmamış, özellikle Mısır bu Paktı Arap
Birliği’ne karşı en ağır darbe sayarak şiddetle karşı çıkmıştır. Arap Birliği’ne üye devletlere ve işbirliği
yapmak isteyen Ortadoğu devletlerine açık tutulan bu antlaşmaya Irak’tan başka hiç bir Arap devleti katılmamıştır. General Kasım’ın yaptığı askeri darbeden sonra Irak Hükümeti, 1959’da Bağdat
Paktı’ndan resmen ayrıldığını açıklamış, yerine ABD’nin dahil olduğu yeni bir anlaşma yapılarak
Paktın merkezi Ankara olmuş, Paktın adı da Merkezî Antlaşma Örgütü (CENTO) olarak değiştirilmiştir. Örgüt, 1979 İran İslam Devriminden sonra tarihi misyonunu tamamlamıştır.
Anahtar Kelimeler: Bağdat Paktı, Türk-Arap İlişkileri, Adnan Menderes, Dış Politika, CENTO.
Abstract
The base of Baghdad Pact, which was organized for the purposes of preventing penetration of the Soviet
Union into Middle East, was laid by a convention entered by and between Turkey and Iraq on February
24, 1955, and Iran, Pakistan and England joined the pact at a later date. Effects of Baghdad Pact,
which alienated Turkey from the region while reinforcing anti-western camp, on Arabian society were
not positive at all; particularly Egypt protested against this pact accepting it to be the heaviest strike on
Arabian Union. No Arabian state other than Iraq has taken part in this convention, which is kept open
to member states of Arabian Union as well as governments of Middle East wishing to create cooperation.
Iraq Government officially announced its secession from Baghdad Pact in 1959 upon the military coup
of General Kasım, which was replaced by a new convention including the USA with the new center in
Ankara. The name of pact was changed to be Central Treaty Organization (CENTO). Organization
completed its historical mission after Iran’s Islamic Revolution in 1979.
Keywords: Baghdad Pact, Turkish-Arabian Relations, Adnan Menderes, Foreign Policy, CENTO.
Giriş
Türk-Arap ilişkilerinin dönüşümünü sağlayan bazı önemli hususlar vardır: Bunlardan birisi de, başta Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan olmak üzere Arap devletleriyle olan ilişkilerin gerginleşmesini yol açan 1955 Bağdat Paktıdır1.
*
Bu makale, yazarın “Suudi Arabistan Devleti’nin Kuruluşu ve Türkiye-Suudi Arabistan İlişkileri”
isimli Doktora tezinden faydalanılarak hazırlanmıştır.
** Dr., Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim, Türkiye Cumhuriyeti Bilim
Dalı, e-mail: [email protected]
1 Fahir Armaoğlu, “El-Alakatü’t-Türkiyye El-Arabiyye fi Merhalet El-Med El-Kavmi El-Arabi
Akademik
Bakış
171
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
Mustafa Bostancı
İkinci Dünya Savaşı sonrası Dünya, hem Avrupa açısından hem de uluslararası sistem açısından çok büyük değişikliklere tanık olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonunda SSCB ile ABD gibi rakipleri ortaya çıkmaya başlayan Avrupa,
İkinci Dünya Savaşı sonunda öncü rolünü tamamen yitirmiş, uluslararası sistem iki kutuplu bir şekle dönüşmüştür.
1953’te Eisenhower’ın iktidara gelmesiyle birlikte ABD, Orta Doğu politikasını gözden geçirme gereğini duydu. Washington’daki yeni yönetim değişen uluslararası koşullarda bölgenin Sovyet yayılmacılığına karşı savunulması
konusunda işlevsel bir örgüt kurmak suretiyle Orta Doğu’da inisiyatif almaya
karar verdi2.
Ortadoğu’da Yeni Bir Savunma Sistemi Düşüncesinin Oluşması
Türkiye’nin NATO’ya girişinden kısa bir süre sonra ABD, bölgedeki İngiliz etkisini devralarak, ama İngiltere’nin de yardımıyla bölge ülkelerini Sovyetler
Birliği’ne karşı örgütleme çabasına girdi. ABD ilk kez 1953’te gündeme gelen
Kuzey Kuşağı ya da Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde bölgede Türkiye’nin öncülüğünde NATO’nun bir uzantısı olacak bir askeri-siyasi pakt oluşturmak istedi3.
Bu yeni düşüncenin öncüsü, 21 Ocak 1953’te ABD başkanı olan Eisenhower’in
Dışişleri Bakanı Jonh Foster Dulles olmuştu. Güçlü bir kişiliğe sahip Dulles
Ortadoğu’nun stratejik önemini, özellikle Sovyetlerin bu bölgedeki petrol kaynaklarından Batılıları yoksun bırakmak isteyebileceğini biliyordu. Önce durumu yerinde incelemek (facts finding) üzere4, 11-28 Mayıs(1953) tarihleri arasında Mısır’dan başlayarak, Suudi Arabistan ve Türkiye de dahil olmak üzere
bütün Orta Doğu ülkelerini ziyaret etti5.
Dulles, 18-19 Mayıs 1953’te Riyad’ı ziyaret etmişti6. Suudi Arabistan, Körfez bölgesinde İngiltere ile Arap emirlikleri arasında uyuşmazlıklardan yakınıyordu. Dulles, ABD’nin petrol ayrıcalığına sahip olduğunu ve bir Amerikan hava
üssünün bulunduğu bu ülkenin önemini raporunda özellikle belirtiyordu7.
Akademik
Bakış
Başlangıçta Dulles’ın programında, Batı’ya bağlı politikasından emin
olunan Türkiye bulunmuyordu. Başbakan Menderes’in isteği üzerine Ankara’ya
gelen Dulles, 26-27 Mayıs’ta Türk yetkililerle görüştü. Türkiye’nin mesajı açıktı:
172
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
2
3
4
5
6
7
(1945-1970)”, İki Tarafın Görüşleri Açılarından Arap-Türk Münasebetleri, Editörler: Ekmeleddin İhsanoğlu, Muhammed Safiyüddin Abu-l’izz, Arap Birliği Araştırma ve İnceleme Enstitüsü, IRCICA,
1991-1993, s.212.
Melek Fırat-Ömer Kürkçüoğlu, “Orta Doğu’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler ve Yorumlar, Ed. Baskın Oran, C.I, İletişim Yayınları, İstanbul 2008,s.620.
Lenore G. Martin, “Türkiye ve Günümüzde Orta Doğu: Ulusal Güvenlik Anlayışı”, Çev.Banu
Bektaş, Türkler, C.XVII, Ankara 2002, s.235.
İsmail Soysal, “Bağdat Paktı”, Belleten, C.LV, S.212, Nisan 1991, TTK Basımevi, Ankara, 1991, s.181.
Ömer E. Kürkçüoğlu, Türkiye’nin Arap Orta Doğusuna Karşı Politikası (1945-1970),AÜSBS Yayınları,
Ankara 1972, s.52.
Sabit Duman, “Ortadoğu Krizleri ve Türkiye”, A.Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,
S.35-36, Mayıs-Kasım 2005, s.314.
Soysal, a.g.m.,s.182.
Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı
SSCB’den gelen tehdidin farkında olmayan Araplarla birlikte Orta Doğu savunmasının gerçekleşmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Yeni bir yaklaşıma gereksinim vardır. Orta Doğu’da kurulacak yeni savunma sisteminin temel taşı Türkiye olmalıdır ve Pakistan da bu sisteme dahil edilmelidir. Dulles,
Orta Doğu savunmasının temel taşının Türkiye olacağı konusundaki görüşlere
katılmakla birlikte, Arapların tamamen yabancılaştırılmaması gerektiğini de
Ankara’ya söyledi8.
Ortadoğu’yu kapsayacak savunma sistemi kurmayı amaçlayan Bağdat
Paktı fikri, aslında bir Amerikan fikri olmasına rağmen Türkiye bu fikri benimsemiştir9.
ABD Dışişleri Bakanı, gezisinden döndükten sonra 1 Haziran’da açıkladığı raporunda, Orta Doğu’da bir savunma sisteminin bulunması için uygun ortamın olmadığını ve böyle bir oluşumun ancak gelecekte olabileceğini,
özellikle Arap ülkelerinin Pakt’ın esasını teşkil edecek Sovyet tehlikesinin farkında olmadıklarını bildirdi. Dulles’a göre, sadece “kuzey seddi” ülkeleri, yani
SSCB’ye komşu olan ve Arap olmayan Orta Doğu ülkeleri bu tehlikenin farkında
görünüyorlardı. Ayrıca Dulles bir ortak güvenlik sisteminin bizzat bölge devletleri tarafından gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğuna inanıyordu10. Böylece
bölgede Türkiye, Pakistan, Irak, İran ve Suriye’den oluşacak bir “Kuzey Kuşağı”
kavramı Sovyetler Birliği’nin güneyindeki devletleri ön plana çıkarıyor, onların gerisinde petrol kaynakları ve stratejik yerleri içeren, Süveyş Kanalı’ndan
Umman Denizi’ne ve Pakistan’a doğru geniş bir bölgenin savunulmuş olacağı
düşünülüyordu11.
ABD bu suretle Dulles’ın önerileri doğrultusunda savunma teşkilatı kurma girişiminden vazgeçmekle birlikte, bölge devletleri tarafından kurulacak savunma girişimlerine destek vermeyi uygun buldu12.
Yeni bir savunma sisteminin ilk somut işareti, 28 Aralık 1953’te ABD ile
Pakistan arasında bir teknik ve ekonomik yardım antlaşması imzalanmasıyla
atıldı. Hindistan’la sorunları bulunan ve SSCB’den tehdit algılayan Pakistan,
bu yolla Batı güvencesine alındıktan sonra, 18 Şubat 1954’te Türkiye ve Pakistan ortak demeç yayınlayarak bir savunma antlaşması imzalayacaklarını açıkladılar13. Kısa bir süre sonra da 19 Mayıs 1954 günü ABD ile Pakistan arasında
silah ve gereç yardımı anlaşması imzalandı14. Antlaşmada Pakistan’ın bölgesel
savunmaya katılacağı belirtiliyordu15. 2 Nisan 1954 günü de Türkiye ile Pakistan arasında Dostça İşbirliği Antlaşması Karaçi’de, Pakistan Dışişleri Bakanı
8
9
10
11
12
Fırat-Ömer, a.g.e.,s.620.
Armaoğlu, a.g.m.,s.212.
Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.52-53.
Soysal, a.g.m.,s.185.
Mehmet Şahin, “1950 -1960 Dönemi Orta Doğu ile İlişkiler”, Türk Dış Politikası (1919-2008),
Editör: Haydar Çakmak, Barış Platin Yayınları, Ankara 2008, s.486.
13 Fırat, Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.621.
14 Soysal, a.g.m.,s.186.
15 Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.54.
Akademik
Bakış
173
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
Mustafa Bostancı
Zülfikar Han ile Türkiye Büyükelçisi Selahattin Arel arasında imzalandı16. Bu
antlaşmanın imzalanmasıyla Ortadoğu savunma sisteminin ilk adımı atılmış
oldu17 ve kurulacak paktın iki üyesi zincirin ilk halkasını oluşturdu18. Bu antlaşma aynı zamanda Türkiye’ye Güney Asya’da, sağ kanadı üzerinde, yeni ve
kuvvetli bir müttefik sağlamıştır19. Ancak hem Pakistan hem de Türkiye, Orta
Doğu’nun Arap olmayan kuşağına mensuptular. Orta Doğu’da kurulacak bir
paktın başarılı olabilmesi için, bölgedeki Arap ülkelerini de içine alması gerekmekteydi20. Aksi takdirde doğacak olan pakt etkisiz kalmaya mahkum olacaktı.
İşte bundan dolayı Türkiye, Arap ülkeleriyle görüşme yolunu seçti. Bu amaçla
Başbakan Menderes, Mısır’a görüşme isteğini bildirdiyse de Nasır’ın başında
olduğu Mısır’ı ikna edemediği gibi, tepkisini de çekti. Bu girişimden sonra Türkiye bütün çabasını Irak’a yoğunlaştırdı21.
Türkiye-Irak Görüşmeleri ve Arap Devletlerinin Tutumu
Bölgenin Arap ülkeleri arasında Batı ve özellikle de İngiltere ile ilişkileri en
iyi olan ülke Irak’tı ve ayrıca Türkiye’nin de Irak ile yakın ilişkileri vardı22. 6-12
Ocak 1955 tarihleri arasında Irak‘a yaptığı ziyaret olumlu geçen Menderes23,
diğer Arap devletlerini de kurulması planlanan savunma işbirliğine kazanmak
amacıyla, 14 Ocak 1955 tarihinde Şam’a giderek Başbakan Faris el Khoury ile
görüşmelerde bulunmuş, ardından da Lübnan’ın başkenti Beyrut’a geçmiş24,
fakat her iki ülke de kurulacak Türkiye-Irak Paktına katılmak konusunda taahhüt
altına girmekten çekinmişlerdir25. Bu arada İsrail de paktın kendi çıkarına karşı olacağını düşündüğünden Türkiye’nin girişimlerinden rahatsızlık duymuştur26. Ürdün’e gelince, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1955 Kasım başında Ürdün
Kralı ile konuşmuş ve Ürdün’ü Türk-Irak Anlaşmasına meyilli gördüğünü ifade
etmiştir. Aslında Ürdün Hükümeti bu anlaşmaya katılma konusunda isteksiz
görünüyordu. Çünkü, İngiltere ve Irak’la zaten diyalog içinde olduklarını, bu
yüzden Bağdat Paktı’na katılmalarının kendilerine bir şey kazandırmayacağını
düşünüyorlardı ve Mısır’ın karşı çıktığı bir organizasyona katılmak niyetinde
değillerdi. Ürdünlüler ayrıca, hem Mısır’ın hem de Suudi Arabistan’ın iç işlerine karışıp propaganda yapmalarından da rahatsızdılar27. Türkiye ise Ürdün’ün
Pakta katılması konusunda ısrarlıydı ve Türk Dışişleri Bakanı, Ürdün’ün BağAkademik
Bakış
174
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
Soysal, a.g.m.,s.187.
Yaşar Canatan, Türk- Irak Münasebetleri(1926-1958), T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s.110.
Şahin,a.g.e., s.487.
M.Philips Price, Türkiye Tarihi (İmparatorluktan Cumhuriyete Kadar)(çev.M.Asım Mutludoğan),
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1969, s.175.
Türel Yılmaz, Uluslararası Politikada Ortadoğu (Birinci Dünya Savaşı’ndan 2000’e), Akçağ Yayınları,
Ankara 2004,s.87.
Şahin,a.g.e.,s.487.
Yılmaz, a.g.e., s.87.
Şahin,a.g.e.,s.487.
Mustafa Albayrak, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikaları(1920-1960)”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu
Araştırmaları Dergisi, C.III, S. 2, Elazığ 2005, s.26.
Yılmaz, a.g.e., s.87.
Şahin,a.g.e.,s.487.
F.O. 371,115527,V 1073/1218,4 Kasım 1955
Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı
dat Paktı’na katılması durumunda elde edeceği kazanımları şöyle özetlemişti:
Türkiye, olası bir İsrail saldırısına karşı müttefik olarak Ürdün’ü koruyacak ve
Filistin meselesinde herhangi bir karar verildiğinde bu kararın Filistin’in lehine
olmasını garanti edecekti28. Yine, Türk Dışişleri Bakanı, Kral Hüseyin ile yaptığı ve Ürdün Başbakanı ve Adalet Bakanı’nın da hazır bulunduğu görüşmede,
Kral’ın Pakta katılma konusunda ikna olduğunu ancak, bu katılımdan dolayı
maksimum çıkar peşinde olduğunu bildirmişti. İngilizlere göre ise bu iş bir
pazarlık meselesi değildi ve Ürdün’ü pakta dahil olması konusunda zorlamak
kendileri için zor bir işti29. Neticede Ürdün, bu savunma işbirliğine sıcak bakmakla birlikte, Mısır ve Suriye’den çekindiği için, üye olmaya cesaret edememiştir. Zira Kahire Radyosu 25 Ocak’taki bir yayınında; “İsrail dostu Türkiye
ile imzalanacak bir ittifakın, Arap dünyasına ihanet olacağını” açıklamıştı. Son
olarak 30 Ocak’ta Kahire Konferansı’nda, Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye bu
pakta katılmayı son defa reddetmişlerdir30.
Bu dönemde bir grup Lübnanlı gazeteci Mısır’a gitmiş ve burada TürkIrak Anlaşmasına karşı yoğun bir propaganda ile karşılaşmışlardı. Bu gazeteciler Irak’a, Lübnan’da Türk-Irak Anlaşmasının Arap çıkarlarına hizmet ettiğini
savunan karşı propaganda yapmasını önermişlerdir31.
22 Şubat 1955 tarihinde Başbakan tarafından Kabineye okunan, Suriye
Hükümeti’nin Dışişleri Siyaset Belgesindeki şu ifadeler dikkat çekicidir: “Suriye
Hükümeti, Arap devlet başkanları tarafından yapılan şu tavsiyeye katılmaktadır: Hiçbir ülke, Türk-Irak Anlaşması’nı onaylamamalıdır ve hiçbir ülke bu anlaşmaya katılmamalıdır.”32
Hindistan Başbakanı Nehru ise, Türk-Irak Anlaşması hakkında şunları
söylemiştir: “Küçük ölçekli askeri ittifaklar, ülkeler arasında yıkıcı duyguların
oluşmasına neden oluyor. Herhangi bir faydasının olduğundan emin değilim.
Türk-Irak Antlaşması mesela, Mısır’da çok düşmanlık uyandırdı ve Suudi Arabistan, Ürdün ve Lübnan tarafından destek görmedi.”33
Suudi Arabistan’a gelince, Prens Faysal 1955 Şubat başında Kahire’de yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’ın Mısır’ı takip edeceğini, eğer Mısır Arap Kolektif
Güvenlik Paktı’ndan çekilmeye karar verdiyse Suudi Arabistan’ın da Mısır’ı takip
edeceğini ve iki ülkenin politikalarının aynı olduğunu ifade etmiştir34.
Yine, Dışişleri Bakanı Prens Faysal, United Press’e bir demeç vererek,
Hükümeti’nin Türk-Irak Anlaşması hususundaki görüşlerini şöyle ifade etmiştir:
“Eğer Arap devletleri, Arap Kolektif Savunma Paktı’ndaki imzalarının arkasında dururlarsa, kendi hükümeti de bu paktın içinde yer almaya devam edecektir. Suudi Arabistan inanıyor ki Batılılar, Arap Kolektif Güvenlik Anlaşmasını
28
29
30
31
32
33
34
F.O. 371,115527,V 1073/1225,6 Kasım 1955
F.O. 371,115527,V 1073/1234,8 Kasım 1955
Albayrak, a.g.e.,s.27.
F.O. 371,115493,V 1073/302,16 Şubat 1955.
F.O. 371,115493,V 1073/305,24 Şubat 1955.
F.O. 371,115489,V 1073/216,10 Şubat 1955.
F.O. 371,115489,V 1073/189, Şubat 1955.
Akademik
Bakış
175
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
Mustafa Bostancı
Akademik
Bakış
176
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
imzalayan devletleri lojistik olarak destekleyecek ve onlara silah sağlayacaktır.
Böylece Arap devletleri, kendi bölgelerini yabancı ittifakların müdahalesine
gerek kalmadan savunabileceklerdir.
Müslüman Arap ülkeleri arasındaki yabancı ittifakları konusundaki farklılıklar, bu sene Mekke’de yapılacak olan İslam Konferansının toplanmasına
mani olamayacaktır.
Batı ile Arap politikası arasında birebir uyum vardır ve eğer Araplarla
Batı arasında herhangi bir farklılık olursa bu, amaçlar konusunda değil yöntem konusundadır. Eğer Batılı devlet adamları kendi görüşlerini dürüstçe ifade
ederlerse bu görüş ayrılıkları da kolayca aşılabilir, çünkü onların şu anda Arapların dostluğuna dolaylı destek olmaları ancak ve ancak kuşkuların çoğalmasına hizmet edecektir.
Eğer Arap devletleri, Türk-Irak Anlaşmasına katılmaya karar verirlerse
bu, Filistin meselesinin çözümüne hizmet etmez.”35
Bağdat Paktı’nın İmzalanması ve Muhtevası
Pakt fikrine olumsuz tepkilere rağmen 24 Şubat 1955 tarihinde Bağdat’ta Menderes ile Nuri Said, Bağdat Paktı’nı kuran Türkiye-Irak Karşılıklı İşbirliği Antlaşmasını imzaladılar36. Amaç, Sovyet tehdidini caydırmak üzere üye ülkeler arasında bir savunma işbirliği geliştirmekti37. Asıl adı “Treaty of Mutual Cooperation” yani Karşılıklı İşbirliği Antlaşması olan bu belge, tam bir ittifak antlaşması
sayılamaz. Çünkü, Antlaşmanın 1. maddesinde, taraflardan birine bir saldırı
halinde diğerinin herhangi bir yardım taahhüdünden söz edilmemektedir. Yalnız, Antlaşmanın 1. maddesindeki “savunma için işbirliği” kavramının, bir saldırı halini de öngörmesi hususunda, taraflar sözlü bir mutabakata varmışlardı38. BM yasasının 51. maddesine göre yapılan39 ve Bağdat Paktı olarak bilinen
bu antlaşmaya göre; üye devletlerin savunma ve güvenlik konularında işbirliği
yapmaları, birbirlerinin içişlerine karışmamaları ve beşer yıllık sürelerle yenilenebilmek üzere beş yıl süre ile geçerli olacağı gibi koşullara yer verilmişti40.
Diğer taraftan, bu antlaşmaya diğer Arap ülkelerinin katılmasını sağlamak için
önemli bir taviz verilmiş ve antlaşmanın 5. maddesinde, bu antlaşmaya, ancak
Arap Birliği üyesi olan veya “taraflarca kesinlikle tanınan” devletlerin katılabileceği belirtilmiştir ki bu, İsrail’in bu antlaşmaya hiçbir şekilde katılamayacağı
anlamındaydı. Çünkü o sırada İsrail hiçbir Arap devleti tarafından tanınmadığı
gibi, hiçbir Arap devletiyle de barış yapmamıştı41.
35 F.O. 371,115493,V 1073/308,19 Şubat 1955.
36 F.O. 371,115490,V 1073/216B,1 Mart 1955.
37 Ayhan Kamel, “Türkiye’nin Arap Dünyası ile İlişkileri”, Dış Politika,C.4,S.4,(Mart 1974),
Ankara,s.9.
38 Fahir Armaoğlu, “(Amerikan Belgeleri İle) Ortadoğu Komutanlığı’ndan Bağdat Paktı’na (19511955), Belleten, C.LIX, Nisan 1995, S.224’ten ayrı basım, TTK Basımevi, Ankara 1995, s.234-235.
39 Kamuran Gürün, Dış İlişkiler ve Türk Politikası (1939’dan Günümüze), A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi
Yayınları, Ankara 1983,s.356.
40 Fırat, Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.623.(Paktın Türkçe resmi metni için bkz.Düstur,III Tertip, C.XXXVI,
s.422; İngilizce metni için bkz. F.O. 371,115490,V 1073/216C,1 Mart 1955.)
41 Armaoğlu, “(Amerikan Belgeleri İle) …”,s.235.
Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı
Bağdat Paktı’na 4 Nisan 1955’te İngiltere, 23 Eylül 1955’te Pakistan ve 3
Kasım 1955’te de İran katıldı42.
Paktın Arap Dünyasındaki Etkileri
Paktın Arap alemindeki etkileri hiç de müspet olmamış43 ve bu pakta, Irak dışında, hiçbir Arap ülkesinin katılmaması, daha kuruluşundan itibaren büyük
bir “zaaf” olmuştu. Başka bir deyişle; “Bağdat Paktı, gerçekleştirmek istediği
gayeye oranla, çok zayıf temeller üzerine oturtulmuş garip bir bina oluyordu.”44
ABD ise Bağdat Paktı’na tam üye olmamış, ancak onu desteklemek üzere,
Paktın Bakanlar Konseyi’ne gözlemci olarak katılmış, ayrıca Konseyin Nisan
1956’da Tahran’da yapılan toplantısında, Paktın Ekonomik ve Yıkıcı Eylemlerle
Mücadele Komitelerine, Haziran 1957’de Karaçi’de yapılan toplantısında da,
Askeri Komitesi’ne üye olmuştur45. Bunun sebebi şüphesiz, Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye’yi kızdırmamak ve onlarla az bile olsa mevcut olan münasebetlerini bozmamaktır. Ayrıca İsrail tarafından da hoş karşılanmayan bir pakta katılmada acele etmemesi normaldi. ABD’nin Suudi Arabistan’da bir askeri üssü
bulunuyordu ve bu üssün sözleşmesinin bitim tarihi 1956 olarak belirlenmişti.
Suudi Arabistan’ın Bağdat Paktı’na karşı çıkışı ABD’nin Pakta katılışını engelleyen önemli nedenlerden biriydi. ABD, Suudi Arabistan’daki bölgenin önemli
üslerinden olan Dahran üssünü gözden çıkaramazdı46.
Bağdat Paktı’nın imzalanmasından sonra Türkiye, Arap devletlerinin
katılımını sağlamak için diplomatik atak başlattı ama olumlu tepki alamadı47.
Mısırlılar paktın imzalanmasından hemen sonra, bu oluşuma karşı ciddi bir
muhalefet başlattılar48. Mısır Ulusal Güvenlik Bakanı Salah Salem, Bağdat
Paktı’nın imzalanmasından dolayı, Lübnan, Ürdün, Suriye ve Suudi Arabistan’ı
ziyaret etmiş ve Irak’ı dışlayan yeni bir Araplar arası anlaşma önerisini götürmüş ve Suriye ve Suudi Arabistan Hükümetlerini, Türk-Irak Anlaşması ya da
herhangi başka bir anlaşmaya katılmama ve ortak savunma ve ekonomik işbirliği organizasyonu teşkil edilmesi konularında ikna etmiştir49. Mısır Devlet Başkanı Nasır, Batılı devletlerle işbirliğinde bulunan Bağdat Paktı’na, bazı
Arap ülkelerinin katılmasının Batılı devletler karşısında kendi durumunu zayıflatacağının farkında idi. Bu nedenle Nasır Bağdat Paktı’nı, Batılı devletlerin
bölgeye yönelik gayelerinin gerçekleşmesine olanak verecek emperyalist bir
mekanizma olarak damgaladı. Pakta karşı ortaya çıkan bu kuvvetli tepki, diğer
42 Şahin, a.g.e.,s.488.
43 Celal Tevfik Karasapan, “CENTO’nun Dokuzuncu Bakanlar Konseyi”, Ortadoğu, Yıl:1, S.1, Nisan
1961, s.45.
44 Albayrak, a.g.e.,s.27.
45 Behcet Kemal Yeşilbursa, Ortadoğu’da Soğuk Savaş ve Emperyalizm (İngiltere-Amerika’nın Ortadoğu
Savunma Projeleri ve Türkiye 1945-1955), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2007, s.180.
46 Canatan, a.g.e., s.114-115.
47 Fırat, Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.625.
48 Ayşegül Sever, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Batı ve Orta Doğu, 1945-1958, Boyut Yayıncılık,
İstanbul 1997, s.133.
49 F.O. 371,115490,V 1073/216D,9 Mart 1955.
Akademik
Bakış
177
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
Mustafa Bostancı
Arap devletlerinin de tutumunu etkilemiş50 ve Pakta olumsuz tepki göstermişlerdir. 6 Mart’ta Kahire, Şam ve Riyad’da ortak bir bildiri yayınlanmış; Mısır,
Suriye ve Suudi Arabistan’ın Arap dünyasının askeri, siyasi ve ekonomik yapısını kuvvetlendirecek bir antlaşma yapılmasına ve bu üç devletin Türk-Irak Paktına katılmamasına karar verdikleri bildirilmiştir51. Suudi Arabistan, geleneksel Haşimi aleyhtarlığı dolayısıyla Mısır’ın arkasında yer almıştı52. Kral Suud,
kuşkusuz radikal bir milliyetçi değildi, ama kendi hanedanıyla ilgili nedenlerle
Haşimilere ve Bağdat Paktı’na karşıydı53. Suriye Hükümeti’nin temel politikası
ise Türk Paktı’na karşı mücadele etmek idi54. Ancak bu üç devletin kararı sadece
Yemen tarafından kabul edildi. Ürdün ve Lübnan fikirlerini tam olarak açıklamamış ve kesin bir şey söylemekten dikkatle kaçınmışlardı55.
Bağdat Paktı’na Arap ülkeleri içinde en fazla tepki gösteren Mısır ve onu
izleyen Suriye, 20 Ekim 1955’te Şam’da askeri bir pakt imzalamışlar ve silahlı
kuvvetlerini ortak bir kumandanlık altına alacaklarını kararlaştırmışlardır. Açıkça görüleceği gibi, bu paktın başlıca amacı, Batı’nın desteği ve teşvikiyle kurulmuş olan Bağdat Paktı karşısında dengeyi kurmak ve Irak’ın Orta Doğu’da
artmakta olan etkisini zayıflatmaktı56. 1950’lerin ortalarında Suud ve Nasır,
gayri resmi bir stratejik ilişkiye girdiler. Çünkü her ikisi de Batılılar tarafından
oluşturulmuş ve yönetilmekte olan Bağdat Paktıyla mücadele ediyorlardı. Bu
Batılı ittifakta öncelikli olarak İngilizler, ikincil olarak Amerikalılar ve özellikle devrimci Iraklılar ön planda rol almıştı57. Suud, Irak’ı Haşimi tehdidinin bir
devamı olarak görüyordu. Irak’ın yayılmacı tavırları yüzünden Suudi liderler
Irak’tan ve Batılıların Arap dünyasına liderlik etmesinden korkuyorlardı. Ayrıca İbn-i Suud, Irak ordusunun Hicaz’ı ele geçirebileceğinden de derin endişe
duyuyordu. Bu şartlar altında Suud Nasır’a yanaştı58 ve 27 Ekim 1955’de Mısır
ile Suudi Arabistan arasında savunma antlaşması imzalandı59. İbn-i Suud’un
Nasır’la ittifakının arka planında Irak’ı izole etmek ve Suriye ve Ürdün’ü bu pakta katılmaktan alıkoymak vardı60. Bu anlaşma ayrıca savaşta ve barışta iki devletin silahlı kuvvetlerinin ortak bir kumandanlık emrine konulmasını öngörüyordu61. 21 Nisan 1956’da da Mısır, Suudi Arabistan ve Yemen arasında savunma antlaşması imzalandı62. Ortadoğu’da iki kutuplu savunma anlaşmaları ve
Akademik
Bakış
178
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
50 Kamel, a.g.e.,s.10.
51 Mehmet Gönlübol, Haluk Ülman, “İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Türk Dış Politikası, Genel
Durum” ,Olaylarla Türk Dış Politikası(1919-1995), Siyasal Kitabevi, Ankara 1996, s.261.
52 Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.66.
53 Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası (çev. Nuran Ülken), Sander Yayınları,
İstanbul, Mayıs 1975,s.157.
54 Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.66.
55 Canatan, a.g.e.,s.120.
56 Gönlübol,Ülman, a.g.e.,s.266.
57 Joseph E. Kechichian, Faysal Saudi Arabia’s King for All Seasons, University Press of Florida 2008, s.51.
58 Kechichian, a.g.e.,s.52-53.
59 Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi(1914-1995), Alkım Yayınevi, İstanbul 2007, s.527.
60 Kechichian, a.g.e.,s.53.
61 Gönlübol,Ülman, a.g.e.,s.266.
62 Armaoğlu,a.g.e.,s.527-528.
Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı
siyasî birleşmelere yol açacak olan Bağdat Paktı; “Arap dünyasını birleştirmek
bir yana, her iki blokun dışında kalan Ürdün ve Lübnan göz önüne alındığında,
bölgeyi üç parçaya ayırmış oluyordu” Bu bölünmede en az ABD ve İngiltere
kadar payı olan Sovyet Rusya’nın lideri Nikita Kruşçev’e göre ise, Bağdat Paktı
ile “Türk-Sovyet ilişkilerine gölge düşmüştü.”63
Irak’ın dışındaki Arap ülkelerinin Bağdat Paktı’na katılmamalarında
Nasır’ın etkisi, İsrail tehdidinin öncelikli oluşu ve Paktın İngiltere’nin bölge çıkarlarını sürdürme arzusuna hizmet ettiği inancı kadar, ABD’nin tutumu da rol
oynadı. Gerçekten de Türkiye, Arap devletleri nezdinde Mısır’ın etkisini azaltmak üzere diplomatik girişimlerde bulunurken ABD, İngiltere ve Dünya Bankası
işbirliği içinde, 16 Kasım 1955’te Mısır’a, Moskova’ya yakınlaşmasını önlemek
için Asuan Barajı’nı finansa etmeyi önerdi. ABD bir yandan Bağdat Paktı’na
destek verirken , diğer yandan da Pakta karşı çıkan Mısır’a ekonomik yardım
yapmayı önererek, radikal Arap devletlerine Bağdat Paktı’na katılmamanın
kendisiyle ilişkilerde olumsuz bir sonuç doğurmayacağını gösteriyordu64.
Mayıs 1957 yılında Suudi Arabistan Kralı, Bağdat’ı ziyaret ederek iki ülke
arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesi için görüşmeler yaptı. Arap basını
buna büyük önem vererek Irak’ın Bağdat Paktından çekilebileceğini ve yeni bir
Arap paktı kurulabileceğini yazdılar. Bu yeni ittifak Suudi Arabistan, Irak, Ürdün ve Lübnan’ı kapsayacaktı. Suud’un bu ziyaretinde Mısır konusu gündeme
gelmedi. Suud, Nasır’a ekonomik yardım yaptığı halde bunun karşılığını alamadığını ve Nasır’ın kendisine düşmanca bir tutum takındığından şikayet etti.
Nuri Sait Paşa, Suud’un Nasır’a ekonomik yardım yapmasına karşı çıktı. Nasır
ne kadar zor durumda kalırsa kendileri için o kadar iyi demekti65.
Türkiye Bağdat Paktı’nı kurduktan sonra bütün Orta Doğu olaylarını Batı
ile kurduğu ilişkiler açısından değerlendirmeye başlamıştır66.
Bağdat Paktı’nın, Türkiye’nin Arap Orta Doğusu ile ilişkileri üzerindeki
etkisi hakkında özetle şunu söylemek mümkündür:
1945’ten sonra, önce yavaş ve daha sonra hızlı bir şekilde etkisini gösteren ve Türkiye’nin Arap Orta Doğusu ile arasını açan gelişmeler, Bağdat Paktı
ile tam bir kesinlik kazanmıştır. Hatta denilebilir ki, 1945’ten itibaren gerilmeye
başlayan Türk-Arap ilişkileri, Bağdat Paktı ile tamamen kopmuştur. Oysa Bağdat Paktı Türkiye’nin Orta Doğu’ya karşı gittikçe artan ilgisinin bir sonucuydu.
Yani ilgi çekici nokta şuydu: Türkiye, bir yandan Orta Doğu’ya artan bir hızla entegre olurken, aslında aynı hızla Arap Orta Doğusundan uzaklaşmaktaydı. İşte
Bağdat Paktı, ters yöndeki her iki gelişme için de bir dönüm noktası olmuştur67.
Batı’nın teşvikiyle oluşturulan Bağdat Paktı projesi içinde Türkiye’nin
İngiltere ile birlikte yer alması, Türkiye ile Orta Doğu ülkeleri arasındaki politi63
64
65
66
Albayrak, a.g.m.,s.28.
Fırat, Kürkçüoğlu, a.g.e.,s.626.
Duman, a.g.m.,s.328.
Mehmet Gönlübol, Haluk Ülman, “Türk Dış Politikasının Yirmi Yılı”, AÜSBFD, C.XXI, Mart 1966,
No:1, Ankara 1966, s.169.
67 Kürkçüoğlu, a.g.e., s.79.
Akademik
Bakış
179
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
Mustafa Bostancı
Akademik
Bakış
180
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
ka farklılığını daha da derinleştirmiş68, Arapların Türkiye’ye karşı tedirginliğini
daha da arttırmıştır69. Bu nedenle Bağdat Paktı Menderes Hükümeti tarafından
her ne kadar Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkisini arttırma düşüncesiyle yapılmış
bir girişimse de sonuçta Türkiye’nin bölge ülkelerinden biraz daha uzaklaşmasına yol açan bir niteliğe dönüşmüştür. Çünkü özellikle Mısır’ın etkisiyle diğer
Arap ülkeleri ittifaka katılmadığı gibi bu girişimi İngiliz emperyalizminin yeni
bir oyunu olarak değerlendirerek Türkiye’yi buna araç olmakla suçlamışlardır.
Adnan Menderes de daha sonraki yıllarda bunun hata olduğunu, bu gelişmenin bölgedeki Batı karşıtı kampı güçlendirirken Türkiye’nin bölgede daha fazla
yalnızlaşmasına yol açtığını itiraf etmiştir70. Başta Mısır olmak üzere Arap ülkelerinin İngiltere’yle ve diğer Batı ülkeleriyle ciddi problemler yaşadıkları bir
dönemde Türkiye’nin İngiltere’nin de içinde yer aldığı askeri bir ittifak için çaba
göstermesi, Arap milliyetçileri tarafından düşmanlık olarak algılanmış; Irak’ın
da bu işin içine çekilmesi ihanet olarak görülmüştür. Kısaca, Orta Doğu’nun
mevcut konjonktüründe Bağdat Paktı’nın kurulmasını Arap milliyetçileri kendilerine karşı açık bir meydan okuyuş olarak algılamışlar ve Türkiye’ye karşı
söylemlerini sertleştirmişlerdir. Üstelik tam bu sırada Sovyetlerin Ortadoğu’ya
girmeye başlaması, Türkiye’nin stratejik kaygılarını daha da arttırarak, tavrının
sertleşmesine ve daha çok Batı’nın yörüngesine girmesine sebep olmuştur71.
Bağdat Paktı’nın CENTO’ya Dönüşmesi
Sovyetler Birliği’ne karşı Batı şemsiyesini Ortadoğu’ya getiren Bağdat Paktı
fikri72, tamamen Sovyetler Birliği’ni çevreleme politikasının bir sonucu olarak
ortaya çıkmıştı. Hatta, bu Paktın kuruluşundaki temel nedendi. Ancak, beklenenin tam tersi bir sonuç verdi. Paktın kurulmasından sonra Mısır başta olmak
üzere Paktın karşısındaki ülkelerin Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirdikleri görüldü73. Mısır’ın 1955’te Doğu Blok’una dahil olan Çekoslovakya ile silah
yardımı öngören bir anlaşma yapması, Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’ya girdiğinin bir göstergesiydi74. Bu suretle, Avrupa ve Uzak Doğu’dan sonra Ortadoğu
da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan iki bloğun rekabet ve çatışma
alanlarından biri haline geldi. Kısaca, Pakt, Sovyetler Birliği’ni bölgeden uzak
tutmak isterken, tam tersi olarak, bölgeye girmesine vesile olmuştur75. SSCB,
kendince Bağdat Paktı’nı kontrol edilmesi gereken bir “saldırgan blok” olarak
68 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Mkm Yayınları, Bursa 2008, s.301.
69 Kemal H. Karpat, “Türk-Arap İlişkilerine Toplu Bir Bakış”, Türk-Arap İlişkileri:Geçmişte, Bugün ve
Gelecekte, I. Uluslar arası Konferansı Bildirileri, H.Ü. Türkiye ve Orta Doğu Araştırma Enstitüsü, 18-22
Haziran 1979, Ankara, s.12.
70 Arı, a.g.e., s.301-302.
71 Gökhan Çetinsaya, “Türkiye’nin Arap Ortadoğu’suna yönelik Politikasına Bir Bakış (19231998)”, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ata Dergisi,
S.8, Yıl:1998, Konya, s.46-47.
72 Çeçen, a.g.e.,s.39.
73 Yılmaz, a.g.e., s.90-91.
74 Melike Bileydi Koç, İsrail Devleti’nin Kuruluşu ve Bölgesel Etkileri 1948-2006, Günizi Yayıncılık,
İstanbul, Aralık 2006, s.301.
75 Yılmaz, a.g.e., s. 91.
Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı
görmüş, Mısır’a ve diğer Arap devletlerine taarruz ve savunma, stratejik veya
taktik gibi türler üzerinde pazarlık etmeden ve herhangi bir ittifaka katılmaya
mecbur tutmadan modern silahlar vermeyi teklif etmek suretiyle, açık arttırmada kolaylıkla Batı’dan daha fazla pey sürmüştür76. Öte yandan, Arap devletlerini
ürküten Bağdat Paktı, İsrail’i de memnun etmiş değildi. Türk dış politikasını
yönetenler, Bağdat Paktı’nın durumunu biraz olsun kuvvetlendirmek umuduyla
1956 Kasımında İsrail’deki elçisini geri çekmiştir. Fakat umduklarını bulamadıkları gibi, İsrail’i de büsbütün gücendirmişlerdir77.
Bağdat Paktı, Türk-Arap dostluğunu sarsan en son ve kuvvetli bir fırtına
oldu78. Yakın dış ilişkiler tarihinde Bağdat Paktı kadar gereksiz, etkisiz ve katılan taraflara zararlı bir başka ittifak daha yoktur. Antlaşma gerçekte, bölgedeki
Batı çıkarlarında çok büyük bir hasara yol açmış, Arap ülkelerinin Sovyetler
Birliği ile uyumunu hızlandırmış, radikal ideolojilerin gelişimini harekete geçirmiş ve Türkiye’nin imajını, Batılı güçlerin uysal bir aracı haline çevirmiştir79.
Ortadoğu’da bölge ülkelerinin sulh ve istikrarını sağlayarak Türkiye’nin
güneydoğu kanadını emniyet altına almak için uğraşılan Bağdat Paktı’nın ömrü
fazla uzun olmayacaktır80. 14 Temmuz 1958’de General Kasım’ın yaptığı askeri
darbeden sonra Irak Kralı ve Başbakanının öldürülmeleri Türkiye’de şok etkisi
yaratmış ve Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu yaptığı bir açıklama ile
darbeyi ve General Kasım hükümetini tanımadığını açıklamıştır. 1958 yılına kadar her geçen gün iyiye giden ilişkiler birdenbire gerginleşmiş81, Irak Hükümeti
24 Mart 1959’da Bağdat Paktı’ndan resmen ayrıldığını açıklamıştır82. Irak’ın Bağdat Paktı’ndan çekilmesi, Türkiye’nin Orta Doğu’da, Batı’nın isteklerine uygun bir
savunma sistemi kurma çalışmalarına da son vermiştir83. Irak’ın çekilmesinden
sonra, Bağdat Paktı 19 Ağustos 1959 tarihinde CENTO (Central Treaty Organization= Merkezi Antlaşma Teşkilâtı) adını alarak, 21 Ağustostan itibaren merkezi Ankara olmak üzere çalışmalarına devam etme kararı almış84, ancak Paktın
anlaşma metni Bağdat’ta imzalanan şekliyle kalmıştır85. Bu teşkilatta Türkiye,
İran, Pakistan ve İngiltere müttefik üyeler olarak katılırken ABD, tam bir ortak
niteliğini kazanmıştır86. CENTO, bir askeri antlaşma olarak hiçbir zaman öneme
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
J.C. Hurewitz, Orta Doğu Siyaseti: Askeri Boyutlar, Pall Mall Yayınevi, Londra 1969, s.477.
Gönlübol,Ülman,a.g.e.,s.271.
Abdülahat Akşin, “Türkler ve Araplar”, Orta Doğu, Yıl:4, S.34, Şubat 1934, s.3.
Kemal H. Karpat, Ortadoğu’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk (çev.Recep Bozdemir), İmge Kitabevi,
Ankara 2001, s.172.
Şerif Demir; “Dünden Bugüne Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu Politikası”, Turkish Studies- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 6/3 Summer
2011, p. 691-713, Turkey, s.703.
Turan Silleli, Büyük Oyunda Türkiye-Irak İlişkileri, IQ Kültür-Sanat Yayıncılık, İstanbul 2005, s.78
Yeşilbursa, a.g.e.,s.183.
Ekmelettin İhsanoğlu, “Türkiye ve İslam Konferansı Teşkilatı”, Yeni Türkiye, Mart-Nisan 1995,
Yıl: 1, S.3, Ankara 1995, s.389.
Albayrak, a.g.e.,s.57.
Rifat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-1999), 5. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul 2000, s.740.
Celal Tevfik Karasapan, “Unutulmuş İttifak CENTO”, Ortadoğu, Yıl:12, S.125, Eylül 1972, s.19.
Akademik
Bakış
181
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
Mustafa Bostancı
Akademik
Bakış
182
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
haiz olmamış, fazla bir değer taşımamıştır. Buna mukabil ekonomik kalkınma
ve işbirliği çalışmaları özellikle pakta dahil üç Müslüman devlet için önemli bir
şekil arz etmiştir87. Örgüt, 1979 İran İslam Devriminden sonra tarihi misyonunu
tamamlamıştır88. 12 Mart 1979’da Pakistan, Paktın “Pakistan’ın güvenliğini koruyamadığını”, İran da, Şah’ın devrilmesinden sonra Paktın, “yalnız emperyalistlerin çıkarlarını koruduğunu” gerekçe göstererek, CENTO’dan çekildiğini bildirdi.
Bundan bir gün sora da, Türkiye, bu devletlerin CENTO’dan ayrılmaları konusunda aldıkları kararları saygıyla karşıladığını ve bu durumda CENTO’nun bölgede
işlevini fiilen yitirdiğini” belirterek, örgütün ilgili anlaşma hükümleri uyarınca
sona erdirilmesi için gerekli girişimlerde bulunacağını açıkladı89. Örgütün, Bağdat Paktı olarak sağlıklı ve uzun ömürlü olmamasına rağmen, özellikle CENTO
olarak 20 yıllık ömründe Sovyet tehlikesine karşı oldukça caydırıcı bir rol oynadığı, üç bölge devleti arasında ekonomik, teknik ve kültürel alanlarda, etkisi sınırlı
kalmış olsa da, bir işbirliği örneği ortaya koyduğu söylenebilir90.
Sonuç
Aslında bir Amerikan fikri olmasına rağmen, gereksiz bir şekilde Türkiye’nin benimsediği Bağdat Paktı fikri, Ortadoğu’yu kapsayacak savunma sistemi kurmayı amaçlamıştı. Ancak Türk-İngiliz birlikteliği, Arapların Türkiye’ye karşı tedirginliğini daha da arttırmış, sonuçta Türkiye’nin bölge ülkelerinden biraz daha
uzaklaşmasına ve çok daha fazla Batı’ya bağlanmasına yol açan bir niteliğe
dönüşmüştür.
Irak dışında, hiçbir Arap ülkesinin katılmadığı Paktın Arap alemindeki
etkileri hiç de müspet olmamış, Arap ülkeleri içinde Pakta en fazla Mısır tepki göstermiş, onu Suriye ile Suudi Arabistan izlemiştir. Böylece Bağdat Paktı,
Orta Doğu’da ve özellikle Arap kuşağında birleştirici bir rol oynamak bir yana,
bu kuşağın parçalanmasına vesile olmuştur.
Bağdat Paktı, Türk-Arap dostluğunu sarsmış, Türkiye’nin imajını son
derece olumsuz etkilemiş, gerçekte bölgedeki Batı çıkarlarında çok büyük bir
hasara yol açmış, Arap ülkelerinin Sovyetler Birliği ile uyumunu hızlandırarak
Sovyetlerin bölgeye girmesine imkân sağlamış ve Türk-Sovyet ilişkilerine de
gölge düşürmüştür.
Kaynaklar
İngiliz Arşiv Belgeleri:
F.O. 371,115527,V 1073/1218,4 Kasım 1955
F.O. 371,115527,V 1073/1225,6 Kasım 1955
F.O. 371,115527,V 1073/1234,8 Kasım 1955
F.O. 371,115493,V 1073/302,16 Şubat 1955.
F.O. 371,115493,V 1073/305,24 Şubat 1955.
F.O. 371,115489,V 1073/216,10 Şubat 1955.
87
88
89
90
Erdoğan Tan, “CENTO”, Önasya Mecmuası, C.I, Yıl:1, S.8-9, Nisan-Mayıs, 1966, Ankara.,s.1.
Yılmaz, a.g.e., s.91.
Uçarol, a.g.e., s.740-741.
Soysal, a.g.e.,s.228.
Türk-Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı
F.O. 371,115489,V 1073/189, Şubat 1955.
F.O. 371,115493,V 1073/308,19 Şubat 1955.
F.O. 371,115490,V 1073/216B,1 Mart 1955.
F.O. 371,115490,V 1073/216D,9 Mart 1955.
F.O. 371,115490,V 1073/216C,1 Mart 1955.
Düstur, III Tertip, C.XXXVI, s.422.
Araştırma Eserleri:
AKŞİN Abdülahat, “Türkler ve Araplar”, Orta Doğu, Yıl:4, S.34, Şubat 1934, s.2-4.
ALBAYRAK Mustafa, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikaları(1920-1960)”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi, C.III, S. 2, Elazığ 2005, s.1-63.
ARI Tayyar, Geçmişten Günümüze Ortadoğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Mkm Yayınları, Bursa 2008.
ARMAOĞLU Fahir, “(Amerikan Belgeleri İle) Ortadoğu Komutanlığı’ndan Bağdat Paktı’na (1951-1955)”, Belleten, C.LIX, Nisan 1995, S.224’ten ayrı basım, TTK
Basımevi, Ankara 1995.
ARMAOĞLU Fahir, “El-Alakatü’t-Türkiyye El-Arabiyye fi Merhalet El-Med ElKavmi El-Arabi (1945-1970)”, İki Tarafın Görüşleri Açılarından Arap-Türk Münasebetleri, Editörler: Ekmeleddin İhsanoğlu, Muhammed Safiyüddin Abu-l’izz, Arap
Birliği Araştırma ve İnceleme Enstitüsü, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırmaları Merkezi(IRCICA), 1991-1993, s.195-251.
ARMAOĞLU Fahir, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi(1914-1995), Alkım Yayınevi, İstanbul 2007.
CANATAN Yaşar, Türk- Irak Münasebetleri(1926-1958), T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996.
ÇETİNSAYA Gökhan, “Türkiye’nin Arap Ortadoğu’suna yönelik Politikasına Bir
Bakış (1923-1998)”, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve
Uygulama Merkezi, Ata Dergisi, S.8, Yıl:1998, Konya, s.43-52.
DEMİR Şerif; “Dünden Bugüne Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu Politikası”, Turkish Studies- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish
or Turkic, Volume 6/3 Summer 2011, p. 691-713, Turkey, s.691-713.
DUMAN Sabit, “Ortadoğu Krizleri ve Türkiye”, A.Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü
Atatürk Yolu Dergisi, S.35-36, Mayıs-Kasım 2005, s.313-332.
FIRAT Melek, KÜRKÇÜOĞLU Ömer, “Orta Doğu’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası,
Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler ve Yorumlar, Ed. Baskın Oran, C.I, İletişim Yayınları, İstanbul 2008, s.615-635.
GÖNLÜBOL Mehmet, ÜLMAN Haluk, “İkinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Türk Dış
Politikası, Genel Durum” ,Olaylarla Türk Dış Politikası(1919-1995), Siyasal Kitabevi, Ankara 1996, s.191-334.
GÖNLÜBOL Mehmet, ÜLMAN Haluk, “Türk Dış Politikasının Yirmi Yılı”,
AÜSBFD, C.XXI, Mart 1966, No:1, Ankara 1966, s.143-182.
GÜRÜN Kamuran, Dış İlişkiler ve Türk Politikası (1939’dan Günümüze), A.Ü. Siyasal
Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1983.
Akademik
Bakış
183
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
Mustafa Bostancı
Akademik
Bakış
184
Cilt 7 Sayı 13
Kış 2013
HUREWİTZ J.C., Orta Doğu Siyaseti: Askeri Boyutlar, Pall Mall Yayınevi, Londra 1969.
İHSANOĞLU Ekmelettin, “Türkiye ve İslam Konferansı Teşkilatı”, Yeni Türkiye,
Mart-Nisan 1995, Yıl: 1, S.3, Ankara 1995, s.388-412.
KAMEL Ayhan, “Türkiye’nin Arap Dünyası ile İlişkileri”, Dış Politika, C.4, S.4,(Mart
1974), Ankara, s.5-20.
KARASAPAN Celal Tevfik, “CENTO’nun Dokuzuncu Bakanlar Konseyi”, Ortadoğu, Yıl:1, S.1, Nisan 1961, s.43-46.
KARASAPAN Celal Tevfik, “Unutulmuş İttifak CENTO”, Ortadoğu, Yıl:12, S.125,
Eylül 1972, s.15-26.
KARPAT Kemal H, Ortadoğu’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk (çev.Recep Bozdemir),
İmge Kitabevi, Ankara 2001.
KARPAT Kemal H., “Türk-Arap İlişkilerine Toplu Bir Bakış”, Türk-Arap
İlişkileri:Geçmişte, Bugün ve Gelecekte, I. Uluslar arası Konferansı Bildirileri, H.Ü. Türkiye
ve Orta Doğu Araştırma Enstitüsü, 18-22 Haziran 1979, Ankara, s.3-15.
KECHİCHİAN Joseph E., Faysal Saudi Arabia’s King for All Seasons, University Press
of Florida 2008.
KOÇ Melike Bileydi, İsrail Devleti’nin Kuruluşu ve Bölgesel Etkileri 1948-2006, Günizi
Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2006.
KÜRKÇÜOĞLU Ömer E., Türkiye’nin Arap Orta Doğusuna Karşı Politikası (19451970), AÜSBS Yayınları, Ankara 1972.
MANSFİELD Peter, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası (çev. Nuran Ülken),
Sander Yayınları, İstanbul, Mayıs 1975.
MARTİN Lenore G., “Türkiye ve Günümüzde Orta Doğu: Ulusal Güvenlik Anlayışı”, Çev.Banu Bektaş, Türkler, C.XVII, Ankara 2002, s.224-232.
PRİCE M.Philips, Türkiye Tarihi (İmparatorluktan Cumhuriyete Kadar)(çev.M.Asım
Mutludoğan), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1969.
SEVER Ayşegül, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Batı ve Orta Doğu, 1945-1958,
Boyut Yayıncılık, İstanbul 1997.
SİLLELİ Turan, Büyük Oyunda Türkiye-Irak İlişkileri, IQ Kültür-Sanat Yayıncılık, İstanbul 2005.
SOYSAL İsmail, “Bağdat Paktı”, Belleten, C.LV, S.212, Nisan 1991, TTK Basımevi,
Ankara, 1991, s.179-238.
ŞAHİN Mehmet, “1950 -1960 Dönemi Orta Doğu ile İlişkiler”, Türk Dış Politikası
(1919-2008), Editör: Haydar Çakmak, Barış Platin Yayınları, Ankara 2008, s.484-498.
TAN Erdoğan, “CENTO”, Önasya Mecmuası, C.I, Yıl:1, S.8-9, Nisan-Mayıs, 1966, Ankara.,s.1.
UÇAROL Rifat, Siyasi Tarih (1789-1999), 5. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul 2000.
YEŞİLBURSA Behcet Kemal, Ortadoğu’da Soğuk Savaş ve Emperyalizm (İngiltereAmerika’nın Ortadoğu Savunma Projeleri ve Türkiye 1945-1955), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2007..
YILMAZ Türel, Uluslararası Politikada Ortadoğu (Birinci Dünya Savaşı’ndan 2000’e),
Akçağ Yayınları, Ankara 2004.

Benzer belgeler