2012 ramazan günlüğü kırgızistan

Transkript

2012 ramazan günlüğü kırgızistan
IHH HOLLANDA
YARDIM GÖNÜLLÜSÜ
2012
RAMAZAN GÜNLÜĞÜ
KIRGIZİSTAN
MÜCAHİT BATMAN
© Yazı, Şiir ve Fotoğrafların Her Hakkı Saklıdır.
Amsterdam, 2012
İçindekiler
Ramazan Görevi Kararı
Dostlar Ülkesi Ata Yurduna Doğru
Kırgızistan?
Şark Yurdunda Garbi Pasaport
Bereket Sofrasında Bir İftar
Ney Öğrencilerim Ruhlarıyla Üflüyor
Ramazanda Ne Yapacak İHH?
Petekten Taşan Bir Damla; Şiir
Babacığım Ben de Gelebilirmiyim?
Kendin Pişir Kendin Ye Gibi Yeni Bir Uygulama
Sormamak; Kötü Alışkanlık mı, Yoksa Öğrenmekten Korkmak mı?
Önyargının İlacı; Konuşabilmek
Sınır Tanımayan Biz Gönüllüler de Hem Şefaat Hem Seyahat Diler
1400 Sene Önce Söylenmiş Bir Sözü Gözlerimizle Görmek?
Kırgızistandaki Ajandamız Nedir?
İlk Adımın Heyecanı Ve Şaşkınlıklar Silsilesi
Bulutların Hoşgeldiniz Selamı
Manevi Boşluğun Kırgızca Acı Meyvesi; Selsayaklar
Başkentte Bir İman Kompleksi
Dağıtılacak Paketlerde Neler Var?
Değerlendirme Toplantısını Gölgede Bırakan Masum Bakışlar
İnsan Tahlilleri
Çiçekler İçindeki Zariya Camiinde Müezzinlik
Bu İbadethaneye Hızır (as) mı Uğradı ?
Üniversite Öğrencilerinin İhsanı Hayriyyesi
Özürlü Fukaraya “Göz-Kulak” Olmak
Türk Lokantasında Kırgız Yemekleriyle İftar
Cennet Ahalisiyle Tanışmak
Fukaranın Mutluluğuyla Kendini Unutanlardan Olmak
Güzel Bir Adet; En Yaşlışının Duasına “Aminlerle” Eşlik
Koşuşturmakdan Yakıt Almayı Unutuyoruz
Yol Üzerinde Bir Mozaik; Bidiyolovka Köyü
Yurtdışı Görevi Hastalıklarının Eniyi Doğal İlacı: Soğan
Bazı Edebi-tarihi Şahsiyyetler Üzerine Muhabbet
Ortodoks Kilisesini Camii Zannedip Cumayı Kaçırmayın Sakın
Hizmet Yürütmeye Çalışan Türk Menşeli Cemaatler
Tanrı Dağları Diyorsanız Dikkat Edin !
HAMAЗ Ne Demek?
Sağ Elinin Verdiğini Sol Eli Dahi Duymayan Zenginler
Sende Onların Babası, Annesi, Ablası, Ağabeyi Olmak İstermisin
Yetimhanenin Acil İhtiyaç Listesi
Beldiye Başkanının Emaneti Var Size
Keşke Sağlık Ekibimizde Olsaydı
Geri Dönüş Yolunda Asitli Ayran İle İftar
Mini Kırgızca-Türkçe Sözlük
Amsterdamlı Bebeğin Akikası Bişkekli Yavrulara
Karpuz Çatlatan Buzdan Dahi Soğuk Kaynakta Abdest
Vakit Ayrılığa Doğru Akıyor
Kelebekleşen Dualar Reyyan Kapısına Doğru Uçuşuyorlar
3
3
3
4
4
4
5
6
8
8
8
8
9
9
10
10
11
11
12
12
13
13
14
14
14
15
15
15
16
16
17
17
17
18
18
20
20
20
21
21
22
22
23
23
24
24
25
25
26
Giriş
2006 (IGMG) Bangladeş ile başlayan yardım gönüllüsü hizmetim, Yemen (IGMG-2007),
Malawi (IGMG-2008), Kenya (IHHHollanda-2009), Uganda (IGMG-2010), Etiyopya
(IHHHollanda-2011)dan sonra bu yıl da Kırgızistan ile taçlanmış oldu.
Önceki çalışmalarımda olduğu gibi bu çalışmamda da gidip gördüğüm yerleri, beraber
çalıştığımız kişi ve kurumları, yaptığımız hayır çalışmalarını, dağıtım programlarını ayrıntısıyla
yazmaya ve fotoğraflamaya gayret ettim. Görevimizin hayır hizmeti olması sebebiyle çok
hassas olduğunu takdir etmek gerekir.
Gönülden verilen yardımların yerine ulaşıncaya kadar hangi aşamalardan geçtiğini, vakıfların
ve gönllülerin hangi zorluklarla ihtiyaç sahiplerine ulaşdığını hayırseverlerin bilmesi en temel
hakkıdır. Kanaatimizde odur ki hayırseverler bizzat bu süreci takib etmeli ve akıllarına takılan
soruları rahat bir şekilde direkt sorabilmelidir.
Bu günlükler, hayır sahiplerini bilgilendirdiği kadar, hayra vesile olmak isteyip de güven
problemleri yaşayanlar için bir kanaat belirleyici şehadetname olacaktır. Kendilerine
yardımların ulaştığı kişi, kurum ve toplumlar bu tecrübelerden istifade ile gelecekte daha barış
ve sevgi dolu bir iletişim kurma fırsatı bulacaklardır inancındayım.
Onlarca yardım kurumu binlerce gönüllüsünü dünyanın muhtelif yerlerine çalışmalarını bizzat
yerinde sürdürebilmek için göndermektedirler. Bu hizmetler ile müslümanlar izi yüzyıllar boyu
silinmeyecek; sevgi, merhamet ve imandan beslenen tarihi ve sosyal bir hareket
gerçekleştirmekte, tam bir tarih yapmaktadırlar. Yapılan bu tarihi de bizzat sürecin içinde
bulunan bu aciz kardeşimiz yazmaya vesile olmaktadır. Ümid ve dua ederim ki sonraki nesiller
bu tohumları yeşertirler.
Kullanılan 1 adet grafiğin ve 41 adet fotoğrafların sahipleri, yapılan alıntılar, altında
emeklerine saygı gereği bildirilmiştir. Kapak resmini çeken yol arkadaşım değerli Nuh Ünaldır.
Tüm dizayn ve fotoğraf düzeltmeleri tarafımdan yapılmıştır. Bu çalışma, ayrıca her hakkı
mahfuz olup izin alındığı takdirde hertürlü yazılı, görsel, digital, süreli ya da süresiz yayınlarda
istifade edilip kaynak gösterilebilir. Aksi takdirde maddi ve manevi sorumluluk doğurur.
Yazılarımda yapmış olduğum değerlendirmeler, yorumlar ve doğacak muhtemel sorumluluklar
tamamiyle şahsıma ait olup beni gönüllü olarak seçen kurum ya da kurumlarla
ilişkilendirilmesi doğru olmayacaktır.
Gönüllü hizmetim süresince bana sabırları ve dualarıyla destek olan; organizatörlere, yol
arkadaşlarıma, dostlarıma ve özellikle eşime ve çocuklarıma teker teker şükranlarımı sunmayı
bir borç bilirim.
Mücahit Batman
08 Eylül 2012
Amsterdam
R AMAZAN GÖREVİ KARARI
Haziran ayının ortalarıydı, telefonum özellikle bugünlerde özlediğimiz serin bir Amsterdam
ikliminde çalarken ekranında IHH sekreteri Murat Kurt'un ismini gördüm. Herzamanki şakacı
selamından sonra bu yıl ramazan ayında dünyanın mağdur bölgelerinde yardım paketi dağıtımı
yapıp yapmak istemedeğimi sordu. En son Etiyopya'ya Selami Yüksel ile birlikte gidip
yetimlerle bir ramazan mevsiminde buluşmuştum. Uzun zamandır haldaşlarımdan uzak
kalmıştım. Daha fazla özlemenin hem onlara yardım ve vefa, hem de kendim için hizmet ve
ibretten mahrumiyet adına bir haksızlık olacağını düşündüm. Tekrar bir manevi haz
duyabileceğim, ruhumun pilini doldurabileceğim bir teklif gelmişti Murat ağabeyden. Birikmiş
iznimin bir kısmını feda olsun yetimlere diyerek kullanmaya karar verdim. İş yerimin merkez
bürosundan gerekli müsaadeleri almak için hemen başvuruda bulundum.
DOSTLAR ÜLKESİ ATA YURDUNA DOĞRU..
Henüz hangi ülkeye gideceğim belli değildi. Temmuzun ilk haftası beklediğim haber IHH
başkanı Hüseyin Gündüz ağabeyden geldi: Kırgızistan. Görevlendirildiğim ülkeyi duyunca
aklıma hemen Mersin İmam hatip yıllarım geldi. Zira 1991 yılında dönemin SSCB'si dağılınca
yeni kurulan Türki Cumhurıyetleriyle yapılan resmi anlaşmalar gereği Türkiye'ye akın akın
öğrenci, devlet bursuyla okumaya geliyordu. Ben de o yıllar lise 2.ci sınıf öğrencisiydim.
Evimiz okulun bir sokak ötesindeki Hz.Ebubekir camii lojmanı olmasına rağmen yatılıda
kalmanın buruk acısı içimi acıtsa da, gelen yaklaşık 20 kişilik Kırgız öğrenciye türkçe
öğretmenliği, yatakhane ağabeyliği yapmak ve müdür derse giremediği zamanlarda derse
girerek, onlara İlmihal dersi vermek bana hem huzur hem de yeni dostların verdiği bir neşe
kaynağı oluyordu. İki yıl onlarla beraber olmuştuk. Geride tatlı bir hatıra, hoş bir sada kalmıştı.
Sonra herkes farklı farklı yerlere farklı programlar için dağıtıldılar. Kimileri de geri dönmüştü.
Bazı arkadaşların isimlerini halen hatılıyorum: Iskender, Melisbek, Aslanbek, Begali vs. Belki
terar karşılaşma imkanı bile olabilir.
KIRGIZISTAN ?
Eski bilgilerimi hem tazeleme hemde
güncelleme adına Kırgızistan'la ilgili küçük bir
araştırma yaptım:
Bağımsız türk devletlerinden biri. Komşuları;
Kuzeyde zengin kardeş Kazakistan, batıda
problem yaşadığı Özbekistan, güneyde
Tacikistan ve doğuda dünya liderliğine
oynayan Çin. Denize sınırı yok. Ama en büyük Foto1: wikipedia
gölü Issık. Kırgızistan kelimesi, Kırklar ülkesi
yada kırda gezenler ülkesi diye anlamlandırabiliyor.
Uygur devletini tarihten silen ve Karahanlılar döneminde müslüman olan bir kavim. 1881
yılında Rus egemenliğine ilk giren türk topluluk. 1919 da da SSCB ye dahil olmuşlar. Ruslar
bunlara Kara-Kırgız lakabını verirler çünkü Kazaklara'da Kırgız tabirini kullandıkları için
onlardan ayırdetmek maksadı güderler. 1991'de SSCB yıkılınca bağımsızlığına kavuşur. Uzun
zaman iç karışıklıklar yaşadı. Şimdi biraz daha sukunet sağlanmışa benziyor.
Ülke %65 ini kaplayan dünyanın en yükseklerinden Tanrı dağları ile kaplı. Ülke nüfusu
5.200.000. Km başına 29 kişi düşüyor. Nufusun %64 kırgızlardan diğer kısmı da Uygur,
Ukrayna, Özbek, Rus, Çinli müslümanlar ve Tatarlar'dan olusuyor.
1928'e kadar İslam alfabesini, 1948'e kadar latin alfabesini ve şuana kadar da kril alfabesini
kullandilar. Resmi dilleri Kırgızca ve Rusca. Gsmh kişi başına 2005 rakamlarına göre 2, 248 $.
Para birimi SOM. Bir Euro 58 Som ediyor. Ortaasyanın zenginler arasına sıkıkşmış en fakir ve
köşede kalmış ülkesi. Sadece stratejik konumu sebebiyle biraz ilgiye mazhar oluyor. Olan da
çimenlere oluyor herzamanki gibi.
“ŞARK” YURDUNA “GARBΔ PASAPORT
Türk pasaportuna vize uygulanmadığı için bir izin günümümde elçilikten randevu alarak 2
hafta önce Rotterdam başkonsolosluğuna gitmiştim. Varınca öğrrendim ki “çip sisteminde bir
problem olduğu ve izin sezonuna denk geldiği için” en iyi ihtimalle teslim 4 hafta sonra
yapılabilecek, bu durumda yola pasaportsuz çıkmam gerekecekti. İlhami ağabeyle irtibata
geçip gümrükte NL pasaportuna vize imkanı olup olmadığını sorduğumda “evet” cevabını
alınca, Bir sükür çekip vize işimi girişe havale ediyorum.
Ön hazırlıkları mail ve telefon görüşmeleriyle tamamladıktan sonra, merkezden öğrendiğim yol
arkadaşım Avusturya IHH temsilcisi Nuh Ünal ile de bir görüşme yapıp hazırlıklarla ilgili fikir
alışverişinde bulunuyoruz. İstanbul Atatürk havaalanında da buluşacağız İnşaAllah.
BEREKET SOFRASINDA BİR İFTAR
Ben kendimi hazırlarken çalışmalara tabii bu
arada ramazan hizmetleri adına takib edilmesi
gereken başka çalışmalar da var. Bu yıl ramazan
hizmetlerinin tanıtımı için bir iftar programı
organize edilmişti 20 Temmuz Amsterdam
Koning salonunda. Öylesine bir mahşeri
kalabalık iştirak etti ki salon almadı. Mescidin
büyük bir bölümüne dahi masa sandalye kondu.
Foto2: Ahmet Cin
Giriş koridorunun bir köşesi dahi ekstra masa
için ihtiyaç sebebiyle masa sandalye yerleştirildi. Beklenen 600 gibi bir katılım iken 800
civarında katılım gerçekleşti. Her milletden, hemen hemen her cemaatden, her yaş gurubundan
insan iştirak etmişti.
NEY ÖĞRENCİLERİM RUHULARIYLA
ÜFLÜYORLAR
Benim ney dersi öğrencileri ile birlikte toplam
8 kişi sahne aldığımız program, gurubumuz
için ses düzeneği eksikliği haricinde
mükemmeldi. Öğrencilerim hem böyle bir
muhteşem iftara destek vermiş olmaktan hem
de neylerini bedenleriyle değil de ruhlarıyla
üfleme fırsatı bulmuş olmaktan duyduğu
Foto 3: Ahmet Cin
memnuniyeti içtenlikle ifade ettiler.
Akşam ezanını okumak da yine şu acize nasib oldu. Segah akşam ezanından sonra oruçlarımızı
açtık.
RAMAZANDA NE YAPACAK IHH ?
Programda tüm ramazan hizmeti için görevlendirilen isimler ülkeler ve yardım miktarları
anlatıldı. Hollanda IHH 2012 Ramazan ayında 12 Ülke ve Bölgede Gıda Yardımı Dağıtacak.
Toplam gıda paketi:6983. Toplam Kg. : 152.000, Tahmini istifade edecek olanlar 37,600 kisi.
Çalışma ile ilgili anlatılanları da kısaca bilgi olarak şöyle aktarmak gerek:
Şekil 1: Murat Kurt
Seller ülkesi Bangladeş; 02-10 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak.
 Yetimlerimiz ziyaret edilecek,
 2011 yılında 55 adet su kuyusu açıldı, 2012 yılında şu ana kadar 21 adet su kuyusunun
açılışı yapıldı. Bu ramazan ayında 42 adet su kuysunun açılışı yapılacaktır.
Gıda Paketi : 1280 adet / 16.000 kg ve istifade edecek olanlar : 7680 kişi
Yardım Görevlileri: Abdurrahman Katırcı, Ahmet Altınışık, Osman Uçak
 Yanık cesetler arasından kaçabilen Arakanlı Mülteciler : 02-10 Ağustos 2012
tarihleri arası görev yapılacak..
Gıda Paketi : 720 adet / 9.000 kg ve istifade edecek olanlar : 4320 kişi
Yardım Görevlileri: Abdurrahman Katırcı, Ahmet Altınışık, Osman Uçak
Susuzluğun ve açlığın kavurduğu ülke Somali; 25.07.– 01.08.2012 arası görev yapılacak.
 Yetimlerimiz ziyaret edilecek.
 2011 yılında 31 adet su kuyusunun açılışı yapıldı. Bu ramazan ayınsa 8 adet su
kuyusunun açılışı yapılacaktır.
Gıda Paketi : 420 adet / 10.500 kg ve istifade edecek olanlar : 2520 kişi
Yardım Görevlileri: Selami Yüksel, Burak Emeni
Kuraklığın tavan yaptığı ülke Kenya; 25.07.– 01.08.2012 tarihleri arası görev yapılacak.
Gıda Paketi : 670 adet / 21.440 kg ve istifade edecek olanlar : 4020 kişi
Yardım Görevlileri: Selami Yüksel, Burak Emeni
Mazlum garipler diyarı Pakistan; 10-14 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak.
 2011 yılında 61 adet su kuyusunun açılışı yapıldı. Bu ramazan ayında 16 adet su
kuyusunun açılışı yapılacaktır.
Gıda Paketi : 402 adet / 13.266 kg ve istifade edecek olanlar : 2410 kişi
Yardım Görevlileri: Murat Öktener, Zehra Betül Öktener
Sözlerin tarifte felç olduğu ülke Filistin; 1-5 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak.
Gıda Paketi : 250 adet / 6.250 kg ve istifade edecek olanlar : 1500 kişi
Yardım Görevlileri: Partner Kuruluş (Wefaq)
Orta afrikanın kimsesizi Uganda; 08-12 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak.
 Yetimlerimiz ziyaret edilecek
 17 bin adet ananas, mango ve papaya meyvesi fidanları dikilecek..
Gıda Paketi : 300 adet / 10.500 kg ve istifade edecek olanlar : 1800 kişi,
Yardım Görevlileri : Hüseyin Gündüz, Mikayil Cerit
1400 yıldır vefalı dost Etiyopya; 04-10 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak.
 Yetimhanemiz ziyaret edilecek
 2000 öğrenci kapasiteli yaptırdığımız okulumuz ziyaret edilecek..
Gıda Paketi : 400 adet / 12.400 kg ve istifade edecek olanlar : 2400 kişi,
Yardım Görevlileri : Ahmet Damburacı, Abdurrahman Kindam
Yürekleri boylarından büyük insanların ülkesi Filipinler; 26-31.08.2012 arası görev tarihi.
Gıda Paketi : 1212 adet / 10.000 kg ve istifade edecek olanlar : 7270 kişi
Yardım Görevlisi : Murat Kurt
Türkiye (Kabillerden kaçan Habiller, Suriyeli Mülteciler); 02-04.08 2012 arası görev tarihi.
Gıda Paketi : 420 adet / 13.230 kg ve istifade edecek olanlar : 2520 kişi
Yardım Görevlileri : Osman Paköz, Selami Yüksel
Unutulmak istemeyen, ümmetin siyah incisi, Nijer; 5-10.08.2012 arası görev yapılacak.
 Yetimhanemiz ziyaret edilecek,
 20 adet su kuyusunun açılışı yapılacak.
 Komşu ülke Çad`da ayrica 5 adet su kuyusunun açılışı yapılacaktır.
Gıda Paketi : 412 adet / 20.600 kg ve istifade edecek olanlar : 2470 kişi
Yardım Görevlileri : Ortak proje yürüten Belçika IHH Görevlileridir.
PETEKTEN TAŞAN BİR DAMLA; ŞİİR
Eski dostlarla hatıralarım gözümün önünde canlandıkça ve eski görevlerden kalan sahneler ile
birleştikce gönül kasesinden taşıp dışarı şiir tadında damlayan satırları paylaşmadan
edemeyeceğim:
Yetim
Yoktu kimse o ağlarken
Ana-baba, DOST namına
Kardeşine el açarken
Çekinirdi `KUL` namına
Foto 4: Ahmet Cin
Paylaşan kişi acıyı
Geçer süratle köprüyü
Beli bükülmüş keçiyi
Vermeyesin `KOÇ` namına
Yokluk bazen ısırgandır
Yakarken deva sunandır
Varlık ehli bil `vermendir`
Yarana `MERHEM` namına
Tellal tutma ver sağ ile
Kakma başa bed söz ile
Serçe kırık kanat ile
Nasıl uçar `KUŞ` namına
Bir dil ki konuşur bilmez
Her duyan kulak işitmez
Bir göz ki bakar da görmez
Ağlayamaz `DERT` namına
Nurlu yüzler toplanmışlar
Sofrasında yer açmışlar
Sende gel ey kardeş demişler
`HAYIRSEVERLER` namına
Foto 5: Ahmet Cin
Görmediğin kardeşlerin
Uzaklardan duyup sesin
Ramazanda lokmasından
Bolup verdi `HAK` namına
'KUL'ların 'DERT' lilerine,
Her hayrın 'HAK' sahibine
Vermeye uzanmış 'EL'e
Eyle dua `AF` namina.
(M.B. Esserheem, 2012)
26 Temmuz Perşembe
Dediler Ata yurdundan
Çığlık gelir bir çadırdan
Tek beden Ümmet aşkından
Koşup geldim `EL` namına
“BABACIĞIM BENDE GELEYİM Mİ ?! ”
Vakit hem seher hem sefer vakti. Sabah ayrı bir heyecanla kalkıp eşyalarımı bir el çantasına
yerleştirdim. Bavuluma da bir gün önce merkez bürodan aldığım balonlar, poşetler ve
broşürleri de koydum. Bir de her çalışmada adet edindiğim üzere fakir ailelerin bebekleri için
topladığım yeni elbiseleri. 3,5 yaşındaki oğlum Salih, pasaport ve ilgili çalışma dosyasını
hazırlarken yanıma yaklaştı. Kulağıma eğilerek; “ Babacığım, bende seninle gelebilirmiyim?”
diye sordu. Bende ona; “Oğlum, senin biletin yok, amcalar seni uçağa almazlar” deyince
yaşından beklemediğim cevabının verdigi tebessüm uçağa binene kadar yüzümden gitmedi;
`Babacığım bir denesek, belki olur!`
Bu arada herzaman bir hanımkıza yakışır duygusallığıyla, 7 yaşındaki kızım Süheyla yanıma
sokularak biraz kızarmış gözlerle; “Babacığım seni cok özleyeceğim” dedi. Bende her ikisine
küçük birer takvim çizdim bir A4 kağıdının üzerine. Her sabah kalktıklarında bir kareyi
işaretleyeceklerdi.. 4.cü sabah işaretledikleri karede onlara bir şeker getirecektim. Tabii bol bol
da fukaranın duasını.
KENDİN PİŞİR KENDİN YE GİBİ YENİ BİR UYGULAMA
Artık aile bireyleriyle vedalaştıktan sonra trenle Schiphol'a saat 10;00 gibi yola koyuluyorum.
Havaalanına ulaştığımda izin yoğunlugu hemen dikkat çekiyor. Uzun bavul teslim ve bilet
sıraları, koşuşturmacalar, hüzünlü vedalaşmalar, tüm haırrlatmalara rağmen yükü fazla
gelenlerin stresleri, tevafuken karşılaşan tanıdıkların izin muhabbetleri vs. Benim işlemlerim
tamamlandıktan sonra pasaport kontrolunden geçmek üzere sıraya giriyorum. Yeni bir
uygulama başlatılmış, yolcu makinaya pasaportunu taratıyor sonra kapı kendiliğinden açılıyor
ve uçağa yöneliyorsun. Bende havaalanında karşılaştığım AMC hastanesinin dingörevlisi
Adem Köse ile uzun kuyruktan sıyrılıp makinada kolayca işlemlerimizi tamamlayor ve
çabucak giriş yapıyoruz. Bizden sonra da makinanın önü kalabalıklaşıyor.
SORMAMAK; KÖTÜ ALIŞKANLIK MI , YOKSA ÖĞRENMEKTEN KORKMAK MI ?
D3 kapısından saat 12:00 da kalkacak THY Istanbul
uçağına binmek için ilerliyoruz. Kapıda yıllar önce
başlatılan devasa boyuttaki tarayıcı aleti kontrol için
halen kullanılıyor. Yaydığı zararlı ışınlar ve özel
hayata müdahale sebebiyle yapılan itirazlara anlaşılan
daha fazla direnemeyen inisiyatif sahipleri makinadan
geçişi bu sefer mecburi olmaktan çıkarmışlar. Girmek
istemeyenler hemen yanındaki klasik tarayici
kapısından geçiyorlar. Ancak insanlar alışmışlar
anlaşılan ki herkes otomatik olarak zararlı makinaya
yöneliyorlar. Tek rızasıyla geçmek isteyen yetişkin
Foto 6: forum.allesamerica.com
Adem Köse oluyor. Böylelikle bir hakkımızı daha
öğreniyorum.
ÖNYARGININ İLACI; KONUŞABİLMEK..
Istanbul'da uçaktan inip hareketli koridorlarla havaalanına geçerken, memleket havası her
nekadar dayanılmaz derecede sıcak olsa da içimi huzurla dolduruyor. Birtaraftan koridorda
ilerlerken, diger taraftan hasretle dışarıdaki manzarayı seyrediyorum anlımdan boncuk boncuk
terler damlarken. Transit geçiş bölgesine varmadan önce namazımı kılayım diye mescide
girdiğimde, muhtemelen arap ülkelerinden yahut avrupadan gelen arap kökenli umreci
kardeşlerin burayı tıklım tıklım doldurduğunu görüyorum. Kimi ihrama giriyor, kimi vakit
namazını ifa ediyor kimi de yorgunluktan uzanmış kaylule yapıyor. Ancak bizdeki mescid
adabı ile o kardeşlerinkinin farklı olması bazen yanlış algılamaları ve tavırları doğurabiliyor.
Keşke birbirimizi daha iyi anlayabilecek aktif bir ortak lisanımız olsaydı.
SINIR TANIMAYAN BİZ GÖNÜLLÜLER DE
HEM ŞEFAAT HEM SEYAHAT DİLER!!
G-8 kapısında Bişkek uçağını beklerken gözlerim
yol arkadaşım Nuh Unal'ı arıyor ama bulamıyorum.
Bu arada yanıma aldığım gazetelere göz
gezdiriyorum. Zaman bereketli, gazeteler ve köşe
yazıları bitiyor ama vakit bire 700 veriyor adeta.
Yanımda getirdiğim Evliya Çelebi'nin
seyahatnamesinden seçmelere gözüm kayıyor. Biz
de sanırım Evliya Çelebi'nin modern
versiyonuyuz. Ancak amaç onda Devletlü Padişah'ın
Foto 7: apopulerdergi.com
özel izni ve ihsanı ile sadece Devleti Ali
Osmaniye'nin beldelerini gezmek, anlatmak ve tanıtmak iken bizde amaç; tüm dünyadaki
zengin ve fakir mu'minleri buluşturmak, rahmete vesile olmak, dunyayı; sevgi, saygı, anlayış
ve paylaşabilme bağları ile sarmak vedahi yardımda sınır tanımamaktır. Yani bir seyahatname
yazmak gerekse idi, ismi; `Sınır tanımayan yardım gönüllüleri` olurdu. Şu da varki ben sadece
bu seferde “yazabilen” biriyim. Yazılamayan, anlatılamayan, ancak yaşanan onca acı ve ibretlik
olay var ki. Bu yazılarım petekden damlayan sadece bir damla. Evliya Çelebinin yolculuğunun
başlangıcı diye anlatılan rüyasında; gördüğü Rasulullah (as)'a “Şefaat Ya Rasulallah” diyeceği
yerde, yanlışlıkla “Seyahat Ya Rasulallah” deyince Peygamberimiz tebessüm ederek “Hem
seyahat hem şefaat” buyurmuşlar. Biz Seyyahı Garibler de Mevla(CC)'nın ihsanıyla hem Şefaat
hem Seyahat ister Ya Rasulallah!!
1400 SENE ÖNCE SÖYLENMİŞ BİR SÖZÜ
GÖZLERİMİZLE GÖRMEK
Acaba Kırgızistan yolcularının profili nedir diye etrafıma
bakınırken, genel olarak; tüccar, öğrenci, işci, dağcılar, sivil
kıyafetli amerikan askerleri ve biz iki garip yardım gönüllüsü
olduğunu görüyorum. Bu arada sonunda kapı açılıyor ve
otobüslerle uçağa doğru yola koyuluyoruz. Gözüm bir
“simaya” takılıyor. Onun gözü de bana takılmış anlaşılan ki
sanki biryerlerden tanışıyormuşuz gibi bakışıyoruz. İnince
öğreniyorum ki, meğerse benim yol arkadaşım Nuh Unal
kardeş imiş. Kuran ayetlerinin neden halen yaşayan mucize
olduğunu daha iyi anlıyorum, zira Fetih suresinde Allah (cc):
`O müminler ki, yüzlerinde secdenin eseri vardır` der.
Foto 8: İlhami Demirci
Peygamber (as) da bu ayeti tefsir edercesine bir hadisinde:
`Mümin baktığı zaman ferasetle bakar.` buyurur. Şükretmeyelim de ne yapalım. Mucize
arayanların kulakları çınlasın.
Uçaklarda ayrı ayrı koltuklara düşsek de yol, yeni bir cografya, yeni insanlar, bol bol sevap
imkanı ve ataların at koşturduğu eski topraklara seyahat düşüncesiyle meşgulken daha da
kısalıveriyor.
Hostesler aksam yemeği icin gorevlerini yaparken, ben de iftar vakti orucumuzu açarız
düşüncesiyle bir balık alıyorum. Bir müddet sonra dışarıda artık karanlık iyice bastırınca
orucumuzu dua ile açıyoruz.
KIRGIZISTAN'DAKİ AJANDAMIZ
NEDİR?
Gözlerim yorulmaya başlayınca karanlıkta
yardım programı ile ilgili bilgileri tekrar
harmanlıyorum zihnimde: Ortak calışacağımız
Kurum 2006 yılında kurulmuş Avrasya Genclik
Vakfı, kurumun başkanı ve değerli rehberimiz
İlahiyatcı ve Türkiye'deki Müslüman inisiyatif
sahibi insanlar arasında isminin ağırlığı olan
İlhami Demirci hocamız. Kendisi buraya
Foto 9: Nuh Ünal
Diyanet görevlisi olarak gelmiş ve buradaki
yerel makamlarca hizmetleri çok takdir edildiği için görev süresi bitince burada kalması
istenmiş. Kendisini buraya vakfeden İlhami ağabey Türkçe, Arapça, Kırgızca ve Rusca bilen,
işinin ehli eşine nadir rastlanan insanlardan.
Şuana kadar 2010 yılında onbin kişinin 2011 de de beş bin kişinin faydalandığı yardım paketi
dağıtımı ve kurban kesimi gerçekleştirilmiş. Ayrıca aynı yıl 20 çiftin toplu nikahı ve 500
çocuğun toplu sünnet merasimi yapılmış. Devlet televizyonlarında da canlı yayınlanmış. Şunu
da eklemekte fayda var; Mayıs 2012 de yaşanan sel felaketi ülkedeki ihtiyaç sahiplerinin
sayısını artırmış.
Projemizin toplam bütcesi 10050 Euro. Bu projeyle amaçlanan şey ihtiyaç sahiplerine gıda
dağıtmak, bölgelerdeki insanların sorunlarını dinleyerek ileriye dönük faaliyetler planlamak ve
refah düzeyi yüksek ailelerle muhtaçlar arasında köprü olabilmek, kardeşlik duygularını
pekiştirmek. İlk gün projeyi beraber değerlendirip dağıtım takvimini netleştireceğiz. Dağıtımlar
yapıldıktan sonra yetimhaneye uğrayıp gözlemleyecek ve eksikleri not alacağız. Resmi
kurumları fırsat buldukça ziyaret edeceğiz ancak hafta sonuna denk geldiği için bu konuda pek
emin değilim. Yanımda getirdiğim bebek elbiselerini de fırsat buldukca dağıtacağım. Bir de bir
adet akika kurbanını bizzat kendim keseceğim.
Bu düşüncelerle uykuya dalmışım...
27- 07-2012 Cuma
İLK ADIMIN HEYECANI VE ŞAŞKINLIKLAR SİLSİLESİ
Gözlerimi açtığımda pilot iniş ilanı yapıyordu. Karadeniz, Gürcistan, Azarbeycan, Hazardenizi,
Özbekistan ve Kazakistan üzerinden Kirgizistana ulaşmıştık. Başkent Bişkek'e iniş yaparken
şehirde fazla ışık olmasa da karanlıkta yukarıdan seyretme imkanı buluyoruz. Çok nadiren
yasadığım gürültüsüz bir inişten sonra uçağımız amerikan hava kuvvetlerine ait uçakların
yanından geçerek gümrüğe yakın bir yerde duruyor. Hemen Nuh kardeşimle birlikte vize almak
için ilgili birime gidiyoruz. Etrafta SSCB döneminde kalma kocaman şapkalı poliser ya da
emniyet görevlileri dolanıyor. Kimi yolcular direkt pasaport kontrolüne giderken biz vize
sırasında bekliyoruz. Önümdeki hollandalı bir yolcu. 40 yaşlarındaki vize memuru ile bir kaç
kelime hollandaca konuşuyor. Meğerse Amsterdam'da bir müddet bulunmuş. Türk
pasaportlarına olguğu gibi bize de (EU pasaportlarına) vize uygulanmadığını söyleyince
seviniyoruz. Hemen pasaport kontrol sırasına giriyoruz. Ilk defa ata yurduna ayak basmanın
verdiği heyecanla etrafı incelerken buranın, Türkiye'nin 70 li yıllarını yaşadığını farkediyorum.
İletisim dili olarak Türkcenin yeterli olacağını dusunuyordum. Sonuçta Kırgızca Türkcenin bir
başka lehcesi. Sıra bana geldiğinde kısa bir dil şoku yaşıyorum, zira kırgızca ve türkçe birbirine
yeterli gelmiyor. Görevli İngilizce bilmiyor. Hollandaca bilmesini zaten beklemiyorum. Hoş
biraz önce anlaştık ama herkes Amsterdam'da kalmış olamaz herhalde. Sonra benim Türkçe
bildiğimi görevli farkedince türkçe konuşmaya başlıyor. Derin bir nefes alıyorum. Ayaküstü bir
muhabbetimiz oluyor görevliyle ve anlıyorum ki görevliler ortak lisan ihtiyacını çoktan
çözmüşler. Türkçeye de gayet güzel hakimler. Bizimde bu lehçeyi öğrenmemiz gerek vesselam.
BULUTLARIN HOŞGELDİNİZ SELAMI
Cıkış yapar gibi bir koridordan geçiyoruz ancak
tekrar bavullarımızı almak için bagaj bölümüne
ilerliyoruz. Eksiksiz esyalarımızı yanımıza aldıktan
Foto 10: Mücahit Batman
sonra artık çıkışa yöneliyoruz. Burada gece saat
03:30. Yani Hollanda ile arasında 4 saatlik fark var.
Yani Amsterdam'da teravihi yeni bitirmiş olmaları gerek. İmsak için de dar bir zamanımız
kaldı. Çıkış yaptığımız kapıda yoğunlukla birlikte, yolcu bekleyen pekçok kişi ellerinde şahıs
yada kurum isimleri yazan kağıtlarla hareketleniyorlar. Bizi bekleyecek olan Avrasya Gençlik
Vakfı Başkanı İlhami Demirci ile önceden hiç karşılaimadık, aynı Nuh Ünal kardeşimle olduğu
gibi. Artık bizim pankart kaldırmamız, karton uzerine isim yazıp sallamamız çok gereksiz bir
davranış haline geliyor. Zira her görevimde olduğu gibi bu sefer de yine Ilhami hocamı görünce
sanki yıllardır tanışıyormusuz gibi selamlaşıp muhabbetle kucaklaşıyoruz. Ayaküstü kısa bir
hal hatırdan sonra arabaya doğru hafif çiseleyen yağmur altında yöneliyoruz. Haftalardır
toprağı kasıp kavuran sıcaklıklardan sonra bu ilk serinleten yağmur imiş. Vardır bir hikmeti
diyoruz ve Bişkek'in yolunu tutuyoruz.
MANEVİ BOŞLUĞUN KIRGIZCA ACI MEYVESİ; SELSAYAKLAR
SSCB döneminden kalma geniş ve düz yollarda ilerleyerek, yol yorgunluğuna rağmen zamanın
muhabbetten nasıl geçtiğini anlayamadan Bişkek'e ulaşıyoruz. Sahurluk birkaç parça yiyecek
almak için bir marketin önünde duruyoruz. Dikkatimi 40 yaşlarında tartaklanan bir kadın
çekiyor. Marketin çalışanlari bunu itekleyerek dışarı atıyorlar. Üstü başı permeperişan bir halde
bizden de Kırgızca rusca karışık sallanarak birşeyler istiyor ancak anlayamıyoruz. Ilahmi
ağabeye soruyoruz, “bunların ruscada Bomuş, Kırgızcada Selsayak diye adlandırıldığını,
sokakta kalmış düşkün kimsesiz ya da aşırı alkol bağımlısı olduklarını öğreniyoruz.
Hollanda'daki karşılığı tam olarak “dakloos” yani evsiz barksızlar. İlginç bir istatistiki bilgiyi
aktarınca İlhami ağabey çok şaşırıyoruz; “her yıl sadece Bişkek”te bunlardan en az 100 kişi kış
mevsiminde donarak ölüyorlar. Bu ölenlerin de çoğunluğu rus kökenli ancak rusyada bu oran
çok korkunç boyutlarda. Bunun sebebi ise ailevi çöküntü ve manevi boşluk.
Otel yerine daha emniyetli olduğu için ayarlanmış kiralık evimize çekiliyoruz. Kısacık sahurumuzu yapıp namaz kılıp eşyaları yerleştirdikten sonra 5 saatlik bir uykuya yatıyoruz. Zira
çalışmalara zaman darlığı ve cuma namazı sebebiyle gecikmeden hızlıca başlamamız gerek.
Foto 11: Nuh Ünal
BAŞKENTTE BİR İMAN KOMPLEKSİ
Sabah erkenden kalkıp hazırlığımızı yaptık. gerekli
bütün eşyaları yanımıza aldığımızda Ilhami hocam
dakik bir şekilde kapıda hazır bizi bekliyordu. Vakıf
işlerine tahsis ettiği kendi arabasıyla, çalışmalarda
çoğunlukla merkez olarak kullanılan İman Mescid
Kompleksine doğru yol alıyoruz. Gün ışığıyla bu
Bişkek'i ilk görüşümüz. Sokaklarda insandan çok
sanki araba var gibi. İlhami ağabey hislerimize
tercüman olurcasına burada gerçekten 5 milyon
nüfusa mukabil 6 milyon araç olduğunu söylüyor.
Tamircilikte iş var ozaman.
Meydanlarda halen Leninin heykelleri ve yer yer komünizmin simgeleri duruyor. 90 lı yıllarda
şehirde bile sadece bir camii varken şimdi artık neredeyse her köyde dahi birer camii var.
Beraber çalıştığımız vakıf özellikle hayır sahiplerini camii yapımı için yönlendirmeye çalışıyor.
Böylelikle kimlik bilinci ve öğrenimi için güzel bir zemin hazırlanmış oluyor. Adeta Cami ile
yerleşim yerlerine bir mühür vuruluyor. Sokaklar dağınık, tamir ihtiyacı bariz görünen yollarda
arabalar ya lüks ya da çok eski. Caddelerde en çok kadın nufusunun hareketli oldugunu
görüyorum. Dikkatimi çeken bir diğer husus ülkenin yüzde 85 inin kendini müslüman diye tarif
etmesine rağmen sokaktaki tesettür algısı tamamiyle farklı.
Bu arada iman mescidine geliyoruz. Toplam 7
hektarlık arazisi var. Komplekste merkeze
oturtulmuş Kırgızistan'ın genelinde görülen bir
mimari tarzı ile inşa edilmiş üzerine baklava
dilimli metal kubbe oturtulmuş, yanında
yükselmiş şık minareli bir camii, altında da
imam eğitim merkezi kurulmuş. Burası
Kırgızistan'da resmi olarak tanınan tek yatılı
imam eğitim merkezi. Talep de, eğitici kadrosu
Foto 12: Nuh Ünal
ve programı da gayet oturmuş başarılı bir
çalışma. Sağ tarafında spor kompleksi, girişin sol tarafında inşaat halinde sağlık merkezi, arka
tarafında lojmanlar, sağlık merkezinin arkasında da tuvalet ve banyolar inşa edilmiş. Tam bir
şantiye alanını andıran kompleksin sağ tarafında ise bütün bu sayılanlardan daha büyük olan
imam hatip lisesi inşa ediliyor. Arsasından camisine lojmanından İHL sine varıncaya kadar
hepsinin ise ayrı bir mücadele hikayesi var. Yazılsa bir ibretlik vesikası olur sonraki nesillere ve
yazılmalıdır da. Kendi tarihini yazmayanların torunları dedesinin tarihini düşmanlarından
öğrenecektir. Hak hikayesi ile ilgili şunu da
söylemekte fayda var; Haklılar hakkını Hak rızası için
savundukça en ümitsiz anlarda yardım hiç
beklenmedik bir yerden geliverir.
DAĞITILACAK PAKETLERDE NE VAR?
Foto 13: Mucahit Batman
Nuh kardeşim ve İlhami hocamla ilk önce caminin
altındaki salona dizilmiş olan yardım paketlerini teker
teker kontrol ediyoruz. Henüz yerleştirilmesi
gerekenleri bizler de yardım ederek yerleştiriyoruz.
Gönüllülerimiz; Camii imamı Ankara İlahiyat mezunu Tınarbeg Abamuslimov hocam ve
Kırgızistan'ın 5 dalda milli sporcusu Irısgeldi kardeşim değerli zamanlarını hayır için seferber
ediyorlar.
Dağıtılacak her paketin içerisinde yerleştirimiş ürünler: 5 kg Un, 2 lt Yağ, 2 kg Şeker, 2 kg
Makarna, 0,5 kg Çay, 2 kg Fasulye, 1 kg Salça, 2 kg Prinç ve 1 kg Tuz var. Hepsi de iyi
kaliteden seçilmiş.
DEĞERLENDİRME TOPLANTISINI
GÖLGEDE BIRAKAN MASUM
BAKIŞLAR
Yapılacak programı, gidilecek yerleri, bize
lazım olan evrakları ve çalışma prensiplerini
konuşup ilk dağıtım işlemini camii avlusunda
başlatıyoruz. Gönüllülerimiz ilk gurup fukarayı
kapı önünde sıraya diziyorlar. Herkes bir paket
Foto 14: Irısgeldi
alacak ve tutulan listedeki isminin karşılığını
imzalayıp dağıtım için bizi bekliyorlar. Rehberlerle birlikte paketleri dağıtım mekanına
getiriyoruz. Burada 30 paket teker teker tarafımızdan ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor. Gelenler
genellikle diğer programlarda şahit olduğum gibi tamamına yakını kadınlar. Kimisi
çocuklarıyla birlikte gelmiş. Bizi seyrerken ürkek ve çekingen bakışlarıyla annesinin eteğinden
tutmuş etrafta olan biteni anlamaya çalışıyorlardı. Paketlerin içindeki anneleri sevindirirken
onları anlık da olsa sevindirecek küçük tatlılarımız hazır bekliyordu. Ellerindeki balonlarla
ağızlarındaki şekerler bakışlarını daha da mutlu hale getirmişti bile. Ya bebekler? Yanımda
getirmiş olduğum hayırseverlerin verdiği bebek elbiselerinin bir kısmını da burada dağıtıyoruz.
Bebekler gözleriyle ve oradaki diğerleri de dilleriyle dağıtım sonrası bize Dualarla karşılık
veriyorlar. Amin deme gururunu ve huzurunu verdikleri için müteşekkiriz onlara.
İNSAN TAHLİLLERİ
Yadan sonraki durağımız hem Cuma namazımızı kılmak hemde
yardım paketini dağıtmak için Novapovlofka mahallesi Zariya Camii
oluyor. Çiçekler içinde inşa edilmiş şık ve temiz bir camii. İmamı
Diyanet İşleri Başkanlığınca görevlendirilen Ali hoca. Bu yıl vazifesi
tamamlanıyormuş. 4 yıllık tecrübesini ve insan tahlilleri üzerine bir
muhabbetimiz oluyor:`Kırgızistan halkı çok misafirperver.
Türkiye'den gelen insanlarımız pek iyi intibalar bırakmamış bu
coğrafya insanında. İlk gelenler pek de samimi niyetlerle gelmemişler.
Şimdi inşa edilen camiler, okullar, yetimhaneler, başarılı ve kalıcı
ticari yatırımlar sayesinde yavaş yavaş düzelmeye başlıyor olumsuz
intiba. Dini anlayış beklenmedik boyutlarda. Cuma namazına gelen
insanların neredeyse %80 i oruç tutmuyor. Çok dindar görünümlü bir
camii cemaatinin ailesinin evde yada dışarıda tercih edebileceği
muhtemel kıyafeti, dini duygularıyla duygularının samimiyetiyle tam
Foto 15: Nuh Ünal
zıt istikamette. Komünizm din anlayışını öyle bir aşındırmış ki
insanlar ben müslümanım tarifinin ötesinde bir kimlik anlayışına sahip değiller.Ancak ciddi
düzelmeler yaşanıyor. Sabah erkenden camiiye gelirken dolmuşa bindiğimde diyor hocaefendi,
çoğunlukla arabada erkek olarak ben ve şoför oluyor. Diğerleri çalışmaya gitmek zorunda olan
kadınlar. Erkekler çalışmayı pek sevmiyorlar. `
ÇİÇEKLER İÇİNDEKİ ZARİYA CAMİİNDE MÜEZZİNLİK
Cuma müezzinliğini ben üstleniyorum. Ilhami hocam kırgızca
irticali vaaz veriyor. Ali hoca ise bakarak da olsa kırgızca hutbeyi
gayet güzel okuyabiliyor. İnsanlar büyük bir ilgi ve alakayla
anlatılanları dinliyorlar. Bilgiye susadıkları her hallerinden belli.
Ancak bir sevinilmesi gereken şey daha var ki camiinin %90 ına
yakını 25 yaş altı gençlerden ibaret olması. Umutlu olmak için çok
gerekçe var.
Namaz sonrasında camii avlusunda 30 paket ramazan yardımını
fakirlere dağıtıyoruz. Sıraya giren ihtiyaç sahipleri listelerdeki
isimlerini duyduktan sonra isimlerinin karşısını imzaliyorlar sonra
da teker teker tebrik ve dualarla emaneti teslim ediyoruz ellerine.
Mutluluklarını görmeye değer. Allah bilir kaç insana nasib olacak
bir ramaz paketi. Her istifade eden hangi duygularla dualar edecek Foto 16: Nuh Ünal
ve belki biri makbul olsa tüm maksat hasıl olmus olacak.. Yardım sonrası burada da çocuklar
şekerler ve balonlarla sevindiriliyor.
BU İBADETHANEYE HIZIR (AS) MI
UĞRADI ?
Aynı mahallede 4 camii inşa edilmiş. Bunlardan 3
tanesinde Diyanet görelisi var. Şimdi de Fatih
Camii yolundayız. Burada 20 adet paket
dağıtıyoruz. Küçük ve şirin bir camii ancak öyle bir
manevi havası var ki sanki Bursa Ulu camii
sanırsınız. Bir vakit Hızır as ugradığı hissi veriyor
insana. Kim bilir göremediğimiz manevi ne
tecrübeler yaşanmıştır bu tadı hak kazanmak için.
Foto 17: İlhami Demirci
Bu camiinin özel bir konumu daha var. Ilhami hocamın ilk gorev yeri ve burada yıllarca görev
yapmış. Camii cematinin tüm samimi duygularının yıllar boyu cami duvarlarına santim santim
işlemesine şahit olmuş. Buna vesile olmaktan da haklı bir gurur duyuyor. Camiinin bütün
ihtiyaçlarını gören nur yüzlü bir amca ile tanışıyoruz. Camii ona bir Suffa olmuş. Evi gibi
koruyup temizliyor. Gelenler yüzüne bakınca zaten hemen camiiye giresi geliyor insanların.
Ellerini öpüp hayır dualarını da aldıktan sonra terimiz kurumadan tekrar bismillah diyoruz.
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN İHSANI
HAYRİYYESİ
Fukara sevindirmeye baska bir noktaya
koiarcasına gidiyoruz. Sonraki durak Ihsanı
Hayriyye Vakfı. Çoğunlukla bayan üniversite
öğrencilerinin insiyatifiyle hizmetleri devam
ediyor. Bir apartman dairesini vakıf merkezi
yapmışlar. Ilhami hocamın talebelerinden pür
Foto 18: Mücahit Batman
tesettür bir hanımefendi başkanlığını yapıyor.
Vakıf direkt Avrasya Gençlik Vakfına bağlı olmasa da bir gönül birliği var. Burada ihtiyaç
sahiplerinin taha mütesettir oldugunu fark ediyorum. Bu vakfin başarılı hizmetlerinin ürünü
olduğu intibaını veriyor bana. Apartmanın önünde sıralanmış ihtiyaç sahipleri diğer dağıtım
noktalarında olduğu gibi listelere imzalarını atıyorlar ve kendilerine haklarını takdim ediyoruz.
İman Mescid kompleksine tekrar geri dönüyoruz. Burada dağıtım için bekleyen ikinci guruba
30 adet dağıtımı da yaptıktan sonra bebek elbiselerinin bir diger kısmını daha ihtiyaç sahibi
ailelerin yanlarında getirdiği çocuklarına dağıtıyorum. Bebekleri ve annelerinin yüzlerindeki
mutluluk ifadelerini görmek gütün biriken yorgunluğunu üzerimizden atıveriyor.
ÖZÜRLÜ FUKARAYA “GÖZ-KULAK”
OLMAK
Sıradaki sevinmesi gerekenler özürlü fukaralar.
Bişkek merkezde yer alan körler ve sağırlar vakfının
kurucusu bir hanımefendi. Topografya üzerine
üniversite eğitiminden sonra çok başarılı bir meslek
hayatı varken 28 yaşında aniden gözlerini kaybetmiş
Gülcamal hanım. Allah ona gözlerinin yerine öyle
bir nur vermiş ki kulaklarıyla hem görüyor hemde
Foto 19: Nuh Ünal
duyuyor. Konuşulan hiçbir küçük kelimeyi ve sesi
dahi kaçırmadan zihninde şekillendirip anlamlandırabiliyor. Bu da ona büyük bir başarı
sağlamış. Kendi inisiyatifiyle başlattığı bu vakıf kısa sürede resmi makamlarca desteklenmiş
şimdi Biskek`te hatırı sayılır vakıflardan olmuş. Burada 40 fakire daha paket dağıtımı
yapıyoruz.
Yaşlısından çocucuğuna özürlü insanlarla hemhal olmak huzurun bir başka tadını veriyor bana.
Bir uzva ihtiyaç duyan mağdur insanlarla kurulan dostluğun daha içten ve samimi olduğunu
herzaman düşünmüşümdür. Zira onlar insani münasebetlerde önceliğin sadece samimiyet
oldugunu çok iyi görebilenlerdir. Mükemmel manada tüm uzuvları olmasına rağmen ruh körleri ve vicdan sağırlarıyla yanyana durmaktanda çöplükten kaçar gibi kacmayi tercih ederim.
TÜRK LOKANTASINDA KIRGIZ YEMEKLERİYLE İFTAR
Şehrin merkezi sayılacak bir noktada Logvinenko sokağında Türk girişimcilerden bir arkadaşın
kurduğu“Bayram Usta” lokantasında iftarımızı açmak üzere gidiyoruz. Orada tarihçi Bahaddin
Gencal, İlhami ağabey, Nuh kardeşim ve ben iftarımızı yerel tatlarla açıyoruz. Lokantada
görevliler yerli hanımlar, türkçeyi de güzelce öğrenmişler, her nekadar telaffuzları tebessüm
ettirse de gurur verici bir manzara. Sofrada en çok ekmek ve karpuzun tadı hoşuma gitti.
CENNET AHALİSİYLE TANIŞMAK
Bu arada televizyonda vaaz vermekte olan ben
yaşlarda yerel bir imam efendi dikkatimi
çekiyor. İlahmi ağabeye soruyorum, bana onun
Kırgızistan fetva kurulu üyesi olduğunu ve ertesi
gün çalışmalarımıza gönüllü olarak katılacağını
söylüyor. Gönüllü listemizin tüm rütbeleri bir
kenara bıraktığını görünce Cennet ahalisini
görmüş gibi oluyoruz.
Foto 20: İlhami Demirci
Evimize geldiğimizde saat hayli geç olmuştu. Açık bir dükkana uğrayıp biraz çay ve şeker
alalım istedik. Çocukluğumdan hatırladığım mahalle dükkanlarının içini andıran bir satış
noktasında küçük poşetlerin içine sarılmış renk renk ve çeşit çeşit albenili bisküvi ve pastalar
tezgahın üzerine dizilmiş alıcısını bekliyordu. Bisküviler Rusya'dan getirildiği için helalliğine
güvenilmez deyince Ilhami agabey, biz çayla yetinelim diyoruz sahurda. Ancak şunu da
paylaşmakta fayda var ki dükkanın yarısı alkollü içecek reyonu. Öğreniyoruz ki burada alkollü
içecek satmayan dükkan bulmak neredeyse imkansızmış. Güzellikleri anlatmak ve kabul
ettirmek için çok emek gerekecek. Meslektaşlarımın burada işi kolay değil.
Yanımda getirdiğim küçük dizüstü bilgisayarıma gün boyu çektiğimiz resimleri yüklüyorum.
Bazı notlarımı kontrol edip düzelmeler yaptıktan sonra Nuh kardeşimle günün bir
degerlendirmesini yapıp biraz da çaylarımızdan yudumladıktan sonra namazlarımızı kılıp
odalarımıza istirahate çekiliyoruz. Yarın uzun bir yol, yetimhane ve dağıtım programımız var.
Ekstra yorucu bir gün bizi bekliyor.
FUKARANIN MUTLULUĞUYLA KENDİNİ
UNUTANLARDAN OLMAK
Evimizin emniyeti çok güzel. Bir apartmanın en
üst katında kalıyoruz. Suyumuz ve ihtiyaç anında
kullanıbileceğimiz buzdolabı, mikrodalga fırın,
tabak-çanak yeterli düzeyde var ancak
yataklarımızın ve havluların temizlik problemleri
olması ve temizlik malzemelerinin eksikligi
sebebiyle biraz sıkıntı yaşıyoruz. En azından
düzenli temizlenebilen emniyetli bir otelin
sonraki gelecek görevli arkadaşlara ayarlanması
Foto 21: Nuh Ünal
gerektiğine Nuh kardeşimle birlikte hemfikir
oluyoruz.. Aslında şu ana kadarki tecrübelerime güvenerek yanımda sabun ve havlu
getirmemiştim ki özellikle onlardan boşalttığım yere daha çok bebek elbisesi koyayım diye.
Günün yorgunluğu sonrası ihtiyaç hasıl olunca sabunumuz olmadığı için duşumu bir plastik
şişenin dibinde kalmış sıvı bulaşık sabunuyla almak zorunda kalıyorum. Fazla kullanmamam
lazım zira Nuh kardeşin de aynı durumu sözkonusu.
Bizler fukaranın mutluluğuyla kendinizi unutanlardanız. Mukafatımızı bekleyeceğimiz yer
bellidir. Bu eksikliklerin, hasenatımızı çoğaltacağı inancındayız.
28 Temmuz 2012 Cumartesi
GÜZEL BİR ADET; EN YAŞLININ DUASINA
“AMİNLER” LE EŞLİK
Sabah İlhami ağabeyi şaşırtalım dedik ve anlaştığımız
saatten 10 dakika önce aşağıda hazır bekliyoruz. İşleri
hızlandırma ve kolaylaştırma adına hoş bir sürpriz
oldu. Bugünkü planımız meşhur Issık gölü kenarındaki
“Balıkçı” kasabasında belediye binası önünde dağıtım
yapmak ve Yetimhaneyi ziyaret. Ama öncelikle
yapılması gereken merkeze uğrayıp bugünün dağıtım
programını 80 paketle oradan başlatmak.
Foto 22: Mücahit Batman
İman kompleksinin önü ana baba günü. Paketleri dağ gibi yığıyoruz. Afişlerimizi uygun yerlere
astıktan sonra mutad olduğu üzere olmassa olmazlardan “liste kontrolu, imzalar ve fotoğraf
sorumluları yerlerini aldıktan sonra” çalışmalar hızla başlıyor. Bu sefer ki dağıtım öncekilerden
çok daha güzel geçiyor. Zira katılım çok fazla, mutlu edebileceğin insanlari daha fazla birarada
görebiliyoruz. Dağıtımda dün akşam tv de vaaz veren hocamız ve camii imami ve İmam
eğitimi müdürü de eşlik ediyorlar. Dağıtımla huzurumuzu arttırdıkça sırtımızdaki sorumluluğun
hafiflediğini hissediyoruz. Hep birlikte dağıtım sonrası -burada adet olduğu üzere hazirunun en
yaşlışının duasına- “amin” diyoruz.
KOŞUŞTURMAKDAN YAKIT ALMAYI
UNUTUYORUZ
Foto 23: Nuh Ünal
hazırız.
Uzun yolculuk öncesi uğramamız gereken bazı
yerlere yetimhanenin ihtiyaçları için uğruyoruz.
Ancak bu arada arabamızın yakıtının kırmızı sinyal
vermekte olduğunu görünce Ilhami ağabeye
hatırlatıyorum. Ancak bu arada koşuşturma
arasında yakıt almayı biraz ihmal ettiğimiz için
arabamız yolda kalıyor ve yol kenarına
parkediyoruz. Yaklaşık 20 dakika sonra dolu bir
yakıt bidonuyla geliyor arkadaşlar. Artık yolculuğa
YOL ÜZERİNDE BİR MOZAİK; BİDİYOLOVKA KÖYÜ
Balıkçı'ya giderken Bidiyolovka köyüne uğruyoruz. Burada daha çok ahıska türkleri meskun.
Bunların yanında andoludan gelen kürt kökenli müslüman ailelerin de olduğunu öğreniyorum.
Toplam 7 köyden oluşuyor bu göçmenler. Haricen komşu Çin'den gelen müslüman göçmenleri
de bu civarın sakinlerinden. Bu iki sınıfın hikayesi
ayrıca araştırılmaya değer kanaatindeyim. Hepsine
de Avrasya Gençlik vakfı, hayırseverleri
yönlendirerek birer cami yaptırmış. Çin'li
Müslümanlar buraya müslüman kardeşleriyle
beraber huzur içinde yaşama düşüncesiyle gelmişler
ancak Kırgız halkı henüz onları tam
kabullenememiş. İş sahası olarak çiftçilik alanında
daha çok aktiflermiş. Bidiyolovka köyü camiinin
avlusunda 35 paket dağıtıyoruz. Burayı terkederken
zihnimde bıraktığı son intiba küçük bir anadolu
andırıyor olması.
Foto 24: İlhami Demirci
YURTDIŞI GÖREV HASTALIKLARININ EN İYİ DOĞAL İLACI; SOĞAN
Yola tekrar revan olduğumuzda hız kontrolünde bulunmakta olan trafik polisi (ki her köşede
gözlerine kestirdiklerini kenara çekiyorlar) bizi 3.cü defadır durduruyor. Kağıt kürek
kontrolünden sonra fazla geçmeden kaldığımız yerden yola devam ediyoruz. Zira İlhami
ağabey, medyada ve devlet ricalince tanınan birisi olduğu için polisler çekiniyorlar.
Yol boyu Diyarbakır karpuzunu andıran iri iri karpuzların yanında Özbek kavunu dedikleri
uzunca bir cins kavun, domates, soğan ve kayısılar satıyor Çinli müslümanlar. Dönüşte birer
adet almaya karar veriyoruz. Soğan ile ilgili peygamberimizin `gittiginiz bir yabancı beldede
ilk önce soğanını yiyiniz` hadisini hatırlıyorum. Eğer sahih ise çok isabetli zira soğan bölgesel
antibiyotik barındırıyor bir doktor arkadaşın söylediğine göre. Biz gönüllüler yurt dışı
görevlerine çıkmadan önce muhtemel hastalıklara karşı genellikle aşı vurduruyoruz ancak
doğal ilacı nedir diye düşünülürse yabancı beldenin mikropları ile bedenin mücadele
kabiliyetini en iyi artıran gıda türü, soğan ve türevleri.
BAZI EDEBİ TARİHİ ŞAHSİYYETLER
ÜZERİNE MUHABBET
Yolumuz üzerindeki Tokmak şehrinin ortasından
geçiyoruz. Yolumuza yakın bir yerleşim yeri de
tarihte önemli Türk Devletlerinden Karahanlıların
başkenti Buraza. Türkİslam edebiyatının baştacı
eserlerinden Kutatgubilig yazarı Yusuf
Foto 25: Wikipedia-Kırgızistan
Hashacib'in burada doğduğu iddia ediliyor
kırgızlarca. 1000 Somluk paralarının bir yüzüne de bu ilimadamının temsili resmini koymuşlar.
Tokmak şehrinin anayolunda ilerlerken, halen korunmakta olduğu intibaı veren orak-çekiç ve
Lenin heykelleri dikkatimi çekiyor. Şehir çıkışına doğru yol kenarına da 1830 doğumlu Şabdan
Batır`ın heybetli devasa heykeli dikilmiş. Bu karakter Kırgız tarihinde zengin, alim ve önemli
bir lider olarak anılıyor. Kırgız boyları birleştirip devlet olma fikrini veren şahıs. Hazır
meşhurları zikretmişken, tarihi ipek yolunun bir durağı olan güney şehirlerinden Kaşgar'lı
Mahmud (Divanı LügatitTürk yazarı) ve romanları dünya dillerine çevrilen yazar Cengiz
Aytmatov'u anmadan geçmek saygısızlık olur. Edebiyat alanında tabi Manas Destanı da bir
diger edebi-tarihi destanlardan. Halen kırgız çocuklar bile ezbere ellerinde yerel sazlarıyla hiç
yorulmadan yiğit bir edayla okuyorlar. Bu mekanlara ayrıca bir kültürel gezi düzenlemek ve
özel ziyaretler yapmak gerek.
ORTODOKS KİLİSESİNİ CAMİİ ZANNEDİP CUMAYI
KAÇIRMAYIN SAKIN
Bişkek'te yol kenarında inşa edilmiş büyükçe bir Rus ortodoks
kilisesi aklıma geliyor ve Ilhami ağabey başlıyor anlatmaya;
Türkiye'den gelen bir gurup misafir cuma namazına gitmek
isterler, bu binayı camii zannederek namaz kılma niyetiyle
binaya girerler. Ancak ne ezan vardır ne sala. Cemaatde
müslümana benzememektedir. Yahu islam bu kadar mı
değitirilmiş burada diye düşünürken tam binadan içeri
girdiklerinde boynunda haç asılı siyahlara bürünmüş papazla
karşılaşırlar. İşte ozaman anlarlar buranın camii olmadığını
ancak cumayı da kaçırırlar.
Foto26: panoramio.com
Misyonerlik çalışmalarını soruyorum. Ülkede her dinin serbest olduğunu ve Hristiyanlaştırma
çalışmalarının çok hızlı bir şekilde devam ettiğini söylüyor. Özellikle Kanada ve Isveç'li
misyonerlerin para karşılığı insanları hristiyanlaştırdığını, bu yolla din değiştiren yaklaşık 100
bin civarında kırgız olduğunu anlatıyor. Sanatist sayısı ise böyle küçük bir ülke için hiçte
azımsanmayacak bir boyutta: yaklaşık 10 bin.
HİZMET YÜRÜTMEYE ÇALIŞAN TÜRK MENŞELİ CEMAATLER
Ataların at koşturduğu bu bozkırlarda, dağ ve bayırlarda
Türkiye'den bazı cemaatler hizmet için gelmişler. Aziz Mahmud
Hudai Vakfı resmi ilahiyat fakültesi çalışmasını yürütüyor.
Süleymanlı kardeşlerin yurtları-kursları var ve gelecek vadedecek
şekilde devam ediyor. Fethullah Gülen cemaatinin ise her ülkede
olduğu gibi bu ülkede de Ayçörek isimli bir okulu ve ayrıca yüksek
öğrenim veren kurumları da var. Bürokraside ciddi etkililer. 1995 li
yıllardan beri aktif. Manas Üniversitesi eğitimde KırgızistanTürkiye ortak çalışması olarak Türk ve kırgız ögrencileri eğitmeye
devam ediyor. Başbakanlığa bağlı yardım koordine kurumu olan
Tika burada da aktif konumda. İlhami ağabeyin Orta Asya Gençlik
vakfı ise dini, sosyal, eğitim ve yardım alanında ülkede ses
getirmeye devam ediyor.
TANRI DAĞLARI
DİYORSANIZ DİKKAT EDİN ?
Foto27: Mücahit
Batman
Issik gölü istikametinde ilerlerken sol tarafımızda Kazakistan
ile bu ülkenin arasında doğal sınır olarak görünen devasa
dağların eteğinden geçiyoruz. Hazır yeri gelmişken
söylemekte fayda var, bize tanrı dağı diye öğretilen dağlara
kırgızlar “Aladağlar” diyorlar. Tarihde de aynen aladağlar
olarak geçen bu dağlara Tanrı dağları tabirini vermeyi çok
ayıplıyorlar, doğru olanda budur aslında. İlk tanrı dağları
tabirini kullananlar Çinliler olmuş ve onların literatürüne böyle
girince bize de böyle ezberlettirilmeye calışılmış. Bu günden
sonra bende artık “tanrı dağları” tabirini bırakıyorum.
Yolda ilerlerken yer yer at sütü (Kımız) şişelerinin tahta rafları
Foto28: Misafir
süslediğini görüyoruz. Kımızla birlikte bal, peynir, kurutulmuş
balık ve enva-i çeşit yiyecekler yolkenarı pazarında satışa sunuluyor. Niyetli olmasak tadına
bakardık ancak sevabı yeğlerim. Mevla bize kımızdan daha tatli içecekler vadediyor.
“HAMAЗ” NE DEMEK?
Bu ülkede kullanılan alfabe rusların kullandığı kril alfabesi.
Sovyet döneminden sonra da bırakmamışlar. Tabelaları
okumakta güçlük çekiyoruz. Bulunduğumuz bölgenin basit
bilgilerine hakim olamayınca çok komik ve basit hatalar
yapılabiliyor. Bunlara en bariz misal: “Arkadaşlardan birisi
camilerde kitapların üzerinde, ilan panolarında ve muhtelif
Foto 29: sozler.com.tr
yerlerde sürekli şu kelimeyi görünce (HAMAЗ) sormadan
edememiş: `Burada Hamas çok mu aktif?Sormuşlar yerliler, yahu nereden çıktı şimdi bu?
Arkadaş bu gördüğü kelimeyi gösterince gülmekten bi hal olmuşlar. İşin aslını da şöyle
anlatmışlar: `Orada hamas degil Namaz yazıyor` deyince tabii arkadaş da mahcubiyetten yerin
dibine girmiş.
SAĞ ELİNİN VERDİĞİNİ SOL ELİ DAHİ DUYMAYAN ZENGİNLER
Bu arada Balıkçı`ya girmek için otoban giriş kapısına benzer özel giriş kapılarına yanaşıyoruz.
Araç başına yapılan belirli bir ödeme ile giriş yapıyoruz. Serin bir iklimi var. Kırgızistan`ın
Antalya`sı. Özellikle haftasonu olduğu için sahiller ve mesire yerleri dolup taşıyormuş. Tatil
dönemlerinde şehirlerdeki insanlar kırsal kesimlere
akın ediyormuş. Şimdi de tam şehirlerin boşalma
zamanı. Aladağların tepesinde beyaz eksik olmazken
buraya hiç kar düşmezmiş. Sebebi de Issık gölünün
değiştirdiği iklim.
Issık havzasındaki yerleşim yerlerine sonradan
yapılan toplam camii sayısı 280 ve bu mescidlerin
imamlarının 245 i Avrasya Gençlik Vakfı tarafından
yönlendiriliyor. Havzadaki 87 il ve ilçenin 67 sinin
belediye başkanlıkları Avrasya Gençlik Vakfı ile
Foto 30: İlhami Demirci
ortak çalışmalar yürütüyorlar. Ilhami ağabeye
bukadar camiiyi yapmayı vakfın nasıl becerebildiğini soruyorum: verdiği cevap da gerçekten
manidar; `Cidde de yaşayan bir Türk kökenli işadamı var. Ahmet Şerbetli. Mesela kendisi
Kıgızistan'ın en büyük camiini yaptırdı ve kendi adını bile vermedi. İsmini “Emin Camii”
koydurdu. Bu tür hayırseverlerimizden çok var. Allah onlardan razı olsun.`
SEN DE ONLARIN BABASI, ANNESİ,
ABLASI, AĞABEYİ OLMAK İSTERMİSİN
İlk ziyaretimizi direkt yetimhaneye yapıyoruz.
Önceden eğitim amaçlı olarak kullanılan bina şimdi
tadilattan geçirilerek 200 kişilik bir yetimhaneye
çevriliyor. Burada mekan satınalmak hiç de zor
değil. Ancak zor olan şey işletmesini ve sürekliliğini
sağlayabilmek diyor bize binayı gezdiren İlhami
ağabey. Öğretmen odaları, doktor odası,
misafirhanesi, yatakhaneleri, mutfağı, etüd odaları
ve bahçesiyle tam bir yuva. Üstelik dışarıda
Foto 31: Nuh Ünal
yetimhanenin şık ve güzel bir camii var.
Yakınlarında iki okul resmi tahsillerini tamamlamak için kayıtlara hazırlar.
Duvarlarının dış ve iç cephesi, kaloriferler, su ve elektrik tesisatı tamamlanmış. Şimdi geriye
zemin, percere pervazları, camlar, tuvalet ve banyolar en son olarak da iç tefrişatı kalmış.
Bütün eğitim kadrosu hazır, önümüzdeki eylül ayını iple çekiyorlar, ilk etapta 100 kişiyle
hizmete başlayabilmek için. Bütün bunların tamamını eylüle bitiremeyecekler. Ancak zemin,
tuvalet ve banyolarla iç tefrişatın bir kısmını tamamlayıp hizmete başlayacaklar. İç tefrişatın
büyük kısmı pencere pervazları camlar ve bahçe düzenlemesi tamamiyle beklemek zorunda.
Eğitim programını soruyorum; resmi okullarının yanında hafızlık eğitimi, Kırgızca, Türkçe ve
İngilizce olmak üzere 3 dil öğretilecek. Tabiiki din eğitimi de olmassa olmazlardan. Öprenciler
de Issık havzasısdaki yetimlerden seçilecek.
YETİMHANENİN ACİL İHTİYAC LİSTESİ
Iİhami ağabeyle yetimhanenin son ihtiyaçları üzerine bir liste hazırlıyoruz:
Fayans ve boya ustaları için
Tuvalet taşı ve Lavabolar için
Musluk başlıkları için (54 adet)
Kırık camlar için
Çevre düzenlemesi, çocuk parkı
Toplam
2000 Euro
2000 Euro
2000 Euro
1000 Euro
3000 Euro
8000 Euro
Bu eksiklikler ramazan bayramına kadar giderilmesi
gerekiyor. İnşallah bir imkan bulunur.
Buradan başbakanlık yardım koordine kurumu
TİKA'nın kulaklarını çınlatmak isterim doğrusu. Bu
kurum böyle çalışmalara destek vermek için var.
Ancak şuana kadar yapılan başvurulara olumlu netice
alınamamış.
Foto 32: Nuh Ünal
Yetimhane avlusunu gezerken dalları kayısıya
doymuş ağaçları görünce aklım başımdan gidiyor. Adeta avuçlarını doldurup bize kayısı sunar
gibi. Yanında sarı ve kırmızı erik ağaçları, biraz berisinde de halen kızarmamış elma ağaçları
ile süslenmiş bir bahçe. Hepsinden biraz numunelil alıyoruz iftarımızı açmak için.
BELEDİYE BAŞKANININ EMANETİ VAR SİZE
Belediye binasına doğru gidiyoruz. Balıkçı belediye başkanı Mirbek bey ile bir randevumuz
var. Günlerden Cumartesi ve tatil olmasına rağmen bizimle buluşmak istiyor. Kendisiyle
çalışmalar ve dağıtımlarımız hakkında bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Bizim gelişimizden
duyduğu memnuniyeti ifade ediyor. Üstelik yetimhanenin yakınlarına da bir spor kompleksi
kurma konusunda söz veriyor. Dağıtımda bize yardım etmek üzere birlikte belediye binası
dışına çıkarken hayırseverlere ve organizasyonu gerçekleştiren herkese ayrı ayrı teşekkür edip
selamlarını iletmemizi istiyor. Emanet bizde kalmasın.
Burada dağıttığımız paket sayısı 77. Dualarla dağıtım
programımızı tamamlıyoruz. Yanımdaki bebek
elbiselerinin bir kısmını da buradaki ihtiyaç sahiplerine
dağıtıyorum.
Foto 33: Tınarbeg
KEŞKE SAĞLIK EKİBİMİZ DE OLSAYDI
Belediye binasının önündeki merdivenlere toplanmış
fukaraya dağıtımımızı gercekleştirirken bir bebek
dikkatimi çekiyor. İsmi Muhammed, 7-8 aylık ve
damak yarığı rahatsızlığı var. Verdiğim bebek
elbisesiyle kendinden daha çok annesi seviniyor. Ama
annesinden daha çok sevinmesine sebeb olan şekeri
onun eline tutuşturduğumda hemen tadına bakmak
için ağzına götürüyor. Yara içindeki ağzı ve
dudaklarıyla şekeri yerken içim parçalanıyor. Bu halde
bile gülebilen küçük Muhammed, bize saatlerce
nasihatten daha etkili bir vaaz veriyor davranışlarıyla.
Mevlam sıhhat versin. Onun tedavisi için gerekli
muayene ve ameliyat masraflarını rehberlerimiz
vasıtasıyla velisiyle konuşuyoruz. Baskent Bişkek'te Foto 34: Mücahit Batman
kısıtlı imkanlarla yapılabiliyormuş ancak çok da
pahalıymış. Merkeze iletmek için ilgili notlarımı alıyorum. Keşke bir sağlık ekibiyle gelebilsek
de buradaki çocukları ve yaşlıları sağlık kontrolünden geçirebilsek. Tabii imkanlar ölçüsünde
yapılabiliyor herşey.
GERİ DÖNÜŞ YOLUNDA ASİTLİ AYRAN İLE İFTAR
Son dağıtımdan sonra buradaki vazifemiz de tamamlanmış oluyor. Yetimhaneye tekrar gidip
son gözlem ve istişarelerimizi yapıyoruz. Son olarak da burayı Balıkçı yapan Issik gölü
kenarına gidiyoruz; en derin yeri 600 m, suyu cok az tuzlu ve serin göl buranın iklimini
varlığıyla değiştirmiş. Niyetli olmamız sebebiyle yolcu yolunda gerek diyoruz, iftara
yetişmemiz lazım ve tekrar yola koyuluyoruz başkente doğru. Akşam namazı vakti gelince bir
kasabanın dükkanından iftariyelik içecekler alıyoruz. Dallarından kopardığımız elma, kayısı ve
eriklerle de iftarımızı açıyoruz. İçeceklerin arasında en çok ilgimi çeken ömrümde ilk defa
içtiğim “asitli ayran” oldu, ismi Kam. Kim düşündüyse iyi ticari kafası varmiş. Yatırım
yapmaya değer. Tadı, şekersiz gazoz ile ayranın karışımı ne ise öyle.
Biz oruçlarımızı arabamızda açarken Bişkek'te
İman Mescidinde yaklaşık 300 kişilik iftar
sofrasının etrafında fukaralar iftar ediyor
olacaklar. Hayır sahipleri bir gecede 300 gün oruç
tutmuş gibi sevap alacaklar. Aslında Cennet yolu
çok kolay görebilene.
Yol kenarında satış yapanlardan sahurda yemek
üzere bir karpuz ve bir özbek kavunu alıyoruz.
Çinli müslümanların işlettiği bir lokantada da asıl
iftarımızı yapmak için duruyoruz. Lokantanın
girişinde pişiriyorlar etleri. İçeride ise ilginç bir
Foto 35: Tınarbeg
dizayn yapılmış; yüksekçe bir yere serilmiş sabit
sofralar masayı andırıyor ancak ayakkabılarımızı çıkarıp oturmak zorundayız. Çokda güzel bir
his veriyor doğrusu. Hizmetleri de gayet nezih ve hızlı.
Tadı damağımda kalan yemekten sonra, tekrar yola koyulduğumuzda trafik polisi bir kez daha
durduruyor. Ilhami agabeyi karanlıkta farketmemişlerdir diye düşünüyoruz. Kısa sürede tekrar
arabaya geliyor. Eve geldiğimizde vakit hayli ilerlemiş oluyor. Yine günün birikmiş notları ve
fotoğraflarını işledikten sonra namazımızı kılıp artık dinlenmeye geçiyoruz. Sahurda karpuz ve
kavun var, yorgunluğumuzu unutup sahurumuzu da yapıyoruz. Ertesi gün dağıtımımız yok.
Artık çalışmaları değerlendirmek ve evrakları tamamlama vakti.Eğer zamanımız olursa
Aladağlara doğru ataların hatıratını yâd etmek istiyoruz.
29 Temmuz 2012 Pazar
Bugün burada son günümüz. Şuana kadar öğrendiğim bazı kelimelerden küçük bir sözlük
oluşturdum.
MİNİ KIRGIZCA SÖZLÜK
Köp
:
Çok
Cahşı
:
İyi
Gandaysın
:
Nasılsın
Orozo
:
Oruç
Rahmat
:
Teşekkür ederim
Cetim
:
Yetim
Korbaşı/Basmacı
:
Mücahit
Muzdaksu
:
Soğuksu
Allah Baldırlarıngızı gaydırmasın: Allah ayağınızı
kaydırmasın
Koom
:
Teşkilat
Tuugan
:
Kardeş
Kısgacana Musga
:
Kısa ve Öz
AMSTERDAMLI BEBEĞİN AKİKASI
BİŞKEK YAVRULARINA
Benim kayınbirader Adem Türk'ün yeni dünyaya
gelen çocuğu Yeşim için bir akika kesmek
istiyordum. İlhami ağabey tedarik ettiği bir
koyunu getiriyor kendi avlusuna. Bizzat kendim Foto 36: Nuh Ünal
kurbanı akika niyetine dualarla yeğenimiz
Yeşim'in imanlı, ahlaklı, dinine, ailesine, vatanına, milletine bağlı bir ömür sürmesi niyyetiyle
kesiyorum. İlgili görüntüleri de kameraya
kaydediyorum ki ailesine göstereyim, Yeşim için de
güzel bir hatıra kalsın için. İlhami ağabey ve
Tinarbeg hocaefendinin elleri de yatkın bu işe.
Hemen fakir ailelere dağıtılması için taksim
ediyorlar.
Foto 37: Cengiz Buyar
Hep birlikte Çuy caddesindeki merkez buroya
gidiyoruz. Orada eksik belgelerimizi tamamlıyoruz.
Projenin değerlendirmesini yapıyoruz. Gerekli
ihtiyaçlar, eksiklikler ve muhtemel alınabilecek
tedbirler hususunda fikir alışverişinde bulunuyoruz.
KARPUZ ÇATLATAN, BUZDAN BİLE SOĞUK KAYNAKTA ABDEST
İşlerimiz tamamlanınca Suriye'den bu gergin
süreçte buraya gelen Muhammed Ta isimli
kardeşimizle tanışıyoruz. Tanınmış bir ailenin
çocuğu olduğu kadar alçakgönüllü de.
Tanıştığığmız anda, bu enerjik ve kaliteli insanın
gelecekte Suriye'ye güzel katkılarda bulunacağı
kanaati hakim oluyor. Beraberce uzun bir SuriyeAnadolu birlikteliği ve dostluğu üzerine muhabbet
ediyoruz.
Foto 38: Nuh Ünal
Bizi Manas Universitesi Tarih bölümü
doktorlarından Cengiz Buyar ve Muhammed Ta
kardeşimizle Aladağların eteklerine doğru kısa bir
gezintiye götürüyor İlhami hocam. Debisi yüksek
bir ırmak boyunca yeşillikler ve aniden ve keskin
yükselen dağ eteklerinden ufukta devasa görünen
başı dumanlı ve bembeyaz sipsivri dağlara doğru
yollardayız. Arabamızın ilerleyemeyeceği noktada
iniyoruz. Biraz da tabanvaylarla ilerliyoruz.
Foto 39: Nuh Ünal
Bitki örtüsü anadolunun devamı gibi görünüyor
ancak iklimi daha dağsı ve keskin. Bir taşın dibinden çıkan ve aşağıdaki ırmakta yok olan bir
su kaynağında abdest alıp namaz kılmak istiyoruz. Ellerimi suya değdirdiğimde taa beynimin
en ücra köşesinde Erciyes'in karpuz çatlatan, buzdan da soğuk suları geldi aklıma.
Dağın eteklerinde keçi sürüleri otlarken, atlar asil duruşlarıyla adeta zeminin uçurumsu
eğimine aldırmaksızın her türlü yürüyüş şekillerini birbirlerine ya da bize gösteriyorlardı. Dere
yatağının kenarlarına kurulmuş klasik orta asya çadırları yine bana çocukluk yıllarımda
koyunlarımızı otlatmak için gittiğimiz Erciyes'in yaylak alanlarında geçirdiğim sisli, karlı,
toprak kokulu ve bir o kadar da muhabbetli bozkır hatıralarını canlandı gözümde.
VAKİT AYRILIĞA AKIYOR
Tekrar Bişkeke doğru yola koyuluyoruz, artık bu
yolculuk dönüş hazırlığı anlamına geliyor.
İftarımızı hayırlı bir vesile ile yeni edindiğimiz
ama sanki eskiden beri tanışıyormuşuz gibi
muhabbet kurduğumuz dostlarımızla yaptıktan
sonra vakit artık ayrılmaya dogru akıyor. Kısa
zaman dilimine giydirilmiş uzun bir vedalaşma
sonrası kaldığımız mekana yöneliyoruz.
Gelirken dolu ancak giderken (görünürde)
boşalan çantalarımızı hazırlamaya fazla bir
zaman harcamıyoruz. Bir çırpıda hersey hazır. Foto 40: Mucahit Batman
Kendimizi havaalanında bulduğumuzda en son Atayurdundan vedalaşacağımız gönül eri İlhami
agabeyi bekliyoruz kontrol sırasında. Arabasını bırakıp geliyor ve gönülden bir tekrar buluşma
ümidiyle vedalaşıyoruz ya da bir başka deyişle henüz belli olmayan bir tarihte buluşmak üzere
anlaşıyoruz..
Gelirken gördüğümüz aynı kategori insanlardan oluşan yolcu profiliyle Istanbul'a doğru uçuş
başlıyor. Nuh kardeşimle de Istanbul'da vedalaşacağız. Yine yan yana düşemedik ama vardır bir
hikmeti.
KELEBEKLEŞEN DUALAR REYYAN KAPISINA DOĞRU UÇUŞUYOR
İstanbul'a gelinceye kadar ve Amsterdam'a ulaşıncaya kadar zihnimde manevi kazanımlar ve
edindiğim dostluklar birer kelebek gibi uçusuyorlar..
Mevla Verenden, Alandan, Projelendirenden, Aracı olandan, gönüllü çalışanlardan,
Ulaştırandan ve affedilmeye vesile oldukları için de yetimlerden, fukaralardan razı olsun.
Reyyan kapısı sizi bekliyor ey güzel insanlar...

Benzer belgeler