doğruluk dürüstlük - Esnaf Kefalet Kooperatifi Ortaokulu

Transkript

doğruluk dürüstlük - Esnaf Kefalet Kooperatifi Ortaokulu
KADİRLİ ESNAF KEFALET KOOPERATİFİ
ORTAOKULU
FAALİYET DOSYASI
AYIN DEĞERİ
(MART 2016)
DOĞRULUK
DÜRÜSTLÜK
SIRA
FAALİYETİN TÜRÜ
1
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK TEMALI 2 ADET SKEÇ OYNANDI
2
AYET VE HADİSLERLE DOĞRULUK DÜRÜSTLÜK KÖŞESİ
OLUŞTURULDU. ÖĞRENCİLERE SUNULDU
3
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK TEMALI 5 ADET MENKIBE VE
HİKAYE ÇOĞALTILARAK ÖĞRENCİLERE DAĞITILDI
4
12 SAYFALIK DERGİ HAZIRLANDI ÇOĞALTILDI(fotokopiile)
VE SINIFLARA DAĞITILDI
5
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜKLE İLGİLİ KARİKATÜR KÖŞESİ
OLUŞTURULDU
6
MÜFTÜLÜK TARAFINDAN CAMİ VE GENÇLİK SEMİNERİ
VERİLDİ
7
DOĞRULUK DÜRÜSTLÜKLE İLGİLİ KİTAPLAR TANITILDI
8
SINIF PANOLARI OLUŞTURULDU
9
AYIN DEĞERLİ SINIFI SEÇİLDİ
10
OKUL PANOSU OLUŞTURULDU
1- DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK TEMALI 2 ADET
SKEÇ OYNANDI
FATİH VE ESNAF İLE EŞKİYA ADLI
SKEÇLER OYNANDI
SKEÇ METİNLERİ EKTEDİR
2-AYET VE HADİSLERLE DOĞRULUK DÜRÜSTLÜK
KÖŞESİ OLUŞTURULDU.
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK TEMALI 5 ADET
MENKIBE VE HİKAYE ÇOĞALTILARAK
ÖĞRENCİLERE DAĞITILDI
ALLAHIM SEN DOĞRULARI YARDIMCISI OL
Bir devirde hac için Mekke’ye giden birisi bir adamın “Allah’ım, sen doğruların yardımcısı ol, onlara yardım et.”
Diye dua ettiğine şahit olur. Adam sürekli aynı duayı yapmaktadır.
Adam diğerinin sürekli niye aynı duayı ettiğini merak
eder ve sorar. Adam hikayesini anlatmaya başlar:
Bir zaman ben de sen gibi hacı olmaya gelmiştim. Kabeyi
tavaf ederken bir kese altın buldum. Kesenin sahibini
aradım. Ama bulamadım. Ben de onu kaldığım yere
götürdüm. Daha sonra altın sahibinin altınlarını
aradığını duydum. İlk başta altınları geri vermek
nefsime ağır geldi. Çünkü çok altın vardı. Daha sonra
tellallar altınları bulana 30 altın ödül verileceğini
duyurdular. Bunun üzerine haram bin altındansa
helalinden 30 altın daha iyidir diyerek nefsimi yendim
ve altınları sahibine teslim ettim. Hacdan dönerken ödül
olarak aldığım 30 altın ile bir köle satın aldım.
Aldığım köle iyi çıktı, çalışkan ve iş bilirdi. Ben de ona
iyi muamele ederdim. Bir zaman bu köleye talip çıktı iyi
fiyat veriyorlardı. Köle beni uyardı:
-Gelen adamları tanıyorum. Bunlar babamın adamları. Ben bir hükümdarın oğluyum. Bir savaşta esir düştüm. Sen
de beni satın aldın. Sana istediğin ücreti vermek zorundalar. Beni 50 bin altından aşağı satma. Bana köle gibi
değil arkadaş gibi davrandığın için sana böyle bir iyiliğim olsun.
Köleyi 50 bin altına satıp tüccarlığa başladım. Bir sürü tüccar dostum
oldu. Günlerden bir gün, bir tüccar arkadaşım bana bir tüccarın
öldüğünü, kızının yalnız kaldığını ben de bekar olduğum için onunla
evlenebileceğimi söyledi. Kızın kimsesi yoktu, mallarını idare etmek
için birine ihtiyacı vardı. Güvenilir bir tüccar olduğum için O da
benimle evlenmeyi kabul etti.
Evlenince kızın tahmin ettiğimden daha zengin olduğunu gördüm.
Hazine gibi serveti vardı. Beni bir odaya götürdü. Odada bir sürü
altın kesesi vardı.
-Kaç altın var bu keselerde, diye sordum.
-Her kesede 1000 altın var. Biri hariç. Birinde 970 altın var. Babam
hacdayken altın kesesinin birini düşürmüş. Ödül parası olarak 30 altın
vermiş, dedi.
Adam sözünü şöyle sonlandırdı. Bugüne
doğruluğumun, dürüstlüğümün karşılığını gördüm, onun için sürekli böyle dua ediyorum
kadar
DOĞRULUK GÜZEL BİR ERDEMDİR.
On bir yaşındaydı ve New Hampshire gölünün ortasındaki adadaki evlerinde ne zaman eline bir fırsat
geçse hemen balığa giderdi
Levrek avı yasağının kalkmasından bir gün önce, babasıyla akşamın ilk saatlerinde küçük güneş
balıklarından yakaladı Sonra oltasına yem takıp, oltayı fırlatma talimi yaptı
Yem suya değdiği zaman gün batımında suda altın haleler oluşturmuş, daha sonra gölün üzerinde ay
doğmuştu Oltasının hızla çekildiğini hissedince, oltaya büyük bir balık geldiğini anladı Babası oğlunun
balığı çekişini hayranlıkla izledi
Çocuk sonunda yorgun düşen balığı sudan çıkardı O güne kadar gördüğü en büyük balıktı, bir levrek;
ama av yasağının kalkmasına sadece saatler kalmıştı
Baba oğul güzelim balığa baktılar, pulları ay ışığında ışıl ışıl parlıyordu Babası bir kibrit yakıp saatine
baktı Saat on olmuştu Av yasağının
bitmesine daha iki saat vardı
Önce balığa, sonra oğluna baktı
"Suya geri bırakman gerekiyor, oğlum,"
dedi
"Baba!" diye itiraz etti çocuk ağlamaklı bir
sesle
"Başka balıklar da var," dedi babası.
"Ama hiçbiri bunun kadar büyük değil!"
dedi çocuk
Göle şöyle bir göz attı Gölde hiçbir balıkçı
teknesi yoktu Babasının yüzüne baktı bu
kez Kendilerini hiç kimsenin görmemiş
olmasına, kimsenin ne balığı yakaladıklarını
bilmesinin olanaksız olmasına karşın, babasının sesinden bu konuda hiçbir ödün vermeyeceğini
anlamıştı
Oltanın ucunu balığın ağzından çekti ve balığı gölün karanlık sularına bıraktı Balık suya düşer düşmez,
şöyle bir çırpındı ve gözden kayboldu
Çocuk bir daha bu kadar büyük bir balık tutamayacağından emindi
Bu olay bundan tam otuz dört yıl önce oldu Bugün o çocuk New York City'nin ünlü mimarlarındandır
Babasının küçük evi hâlâ o adadadır Oğlunu ve kızlarını hâlâ o adadaki küçük eve balık tutmaya
götürür
Çocuk haklıydı Bir daha o kadar büyük bir balık tutamadı
Fakat değerler konusunda bir ikilem yaşadığı zaman hep o balığı gözünün önüne getirir
Babasından öğrendiği gibi değerler doğru ile yanlışın ne olduğu konusunda çok basit bir konudur Güç
olan yalnızca değerlerin uygulanabilmesidir
Birileri görmediği zaman da doğru olanı yapabiliyor muyuz? Evet, küçüklüğümüzde bizlere balığı suya
geri bırakmak öğretilseydi, doğru olanı yapabilirdik Çünkü gerçeğin ve doğrunun ne olduğunu
öğrenmiş olurduk
Doğru olanı yapma kararı belleklerimizdeki canlılığını hiçbir zaman yitirmez Bu anıyı dostlarımıza ve
torunlarımıza göğsümüz kabara kabara anlatırız
FIRSATLARDAN YARARLANMAK DEĞİL, DOĞRU OLANI YAPMAKTIR ÖNEMLİ OLAN
Doğruluk ve Dürüstlük
ALLAHIM SEN DOĞRULARI YARDIMCISI OL
Do?rulu?un kar??l???
ANKA KU?U ?LE ODUNCU
Fakir bir oduncu ormanda derin bir
uçurumun kenar?nda a?aç kesiyordu. Geç
olmu?tu ve oduncu yorulmu?tu. A?aç
kesmeye, sabah güne? ???klar?yla beraber
ba?lam??t?. Yoruldu?u için de balta
darbeleri iyice güçsüzle?mi?ti. Baltay?
tutmakta zorlan?yordu. Bu yüzden balta
elinden kay?p uçuruma dü?tü.
Oduncu mutsuz ve çaresizdi. Baltas? onun
ya?amas?n? sürdürmek için kazanç
sa?layabilece?i tek âletti. Yeni bir balta
alabilecek paras? da yoktu. Ellerini
ovu?turup a?lamaya ba?lad??? s?rada çok
güzel bir ku? yan?nda belirdi. Bu, Anka Ku?u'ydu..
Anka Ku?u oduncuya yakla?t? ve ona neden a?lad???n?
sordu. Oduncu da
durumu anlat?nca, Anka Ku?u hemen uçurumdan a?a?? uçtu
ve alt?ndan bir baltayla yukar? ç?kt? ve oduncuya seslendi.
“Baltan bu muydu?” “Hay?r” diye, yan?tlad? oduncu, üzgün bir
sesle. Anka Ku?u bir kez daha a?a?? uçtu, bu sefer elinde
gümü? bir balta vard?. Fakat oduncu o baltan?n da kendisinin
olmad???n? söyledi. Üçüncü kez uçurumdan a?a?? uçan
Anka Ku?u, oduncunun baltas?n? ç?kard?. Oduncu sevinç
içinde baltas?na kavu?tu. Anka Ku?u bir kez daha a?a?? uçtu
ve önceki alt?n ve gümü? baltalar? ç?kard? ve oduncuya
“Bunlar? al ve sat bunlar dürüstlü?üne kar??, Allah’?n bir arma?an?d?r.” Oduncu köye
döndü. Bir süre sonra çok zengin oldu.
Zamanın birinde bir adam köle kiralayacakmış evine.evde işlere yardımcı biri.pazara
gitmiş.orda bir arkadaşı varmış köle kiralayan.elinde 2 tane köle varmış.birisinin fiyatı
5000 lira diğerinin fiyatı 50000 liraymış.5000 lira olan güçlü kuvvetli dinç genç
biriymiş.50000 lira olan böle sıska bitkin solgun yorgun bir tipmiş.adam satıcıya sormuş
''güçlü kuvvetli olan neden bu kadar ucuz da sıska çelimsiz olan bu kadar pahalı.'' satıcı
cevap vermiş.''ucuz olan çok yalan söyler nereye kiraladıysam kime kiraladıysam geri
getirdiler ama bu çelimsizden herkes memnun kaldı.çok doğru ve dürüst birisiymiş.adam
düşünmüş bana ne canım demiş önemli olan benim işlerimi halletsin huyu suyu beni
ilgilendirmez.sonra 5000 lira olan güçlü
kuvvetli köleyi kiralamış.eve gitmişler.
köle işlere başlamış.adam uzaktan
seyrediyormuş . işleri çok güzel
yapıyormuş.her işin üstesinden
geliyormuş.adam kesin kararını bu sefer
vermiş kölenin kalması için .günler böle
geçiyormuş.sonra bir gün köle adamın
yanına gelmiş.ona karısının kendisi
hakkında iyi şeyler düşünmediğini devamlı
bi planlar peşinde olduğunu söylemiş.adam ilk başta inanmak istememiş.sora içine bi kuşku
düşmüş.karısına yaklaşırken hep kuşkuyla yaklaşıyormuş.sora köle yine gelmiş.ona '' sen
işe gidince bi cinciye gitti dönerken de elinde bi şişe vardı.galiba seni zehirleyecek.''
demiş . adam iyicine kuşkulanmaya başlamış.tabi bu arada kölenin bu fitnelemeleri devam
ediyormuş.adam artık evde yemek bile yemez olmuş
karısıyla da iyice arası açılmış.köle adama her gün yeni bir yalanla geliyormuş.artık adama
tak etmiş ve karısını öldürme kararını vermiş. gece yatağa yatınca yastığının altına bıçak
koymuş.gece karısı uykunun en derin yerindeyken onu öldürmüş.sonra köle bunu öğrenince
Ba??na gelenleri anlat?nca da bunlar? yar?m yamalak kavrayan k?skanç kom?usu
baltas?n? ald? ve bilerek uçuruma yuvarlad?, sonra da oturup ba?lad? a?lamaya.
Anka Ku?u ne oldu?unu sorunca da tek geçim kayna?? olan baltas?n? suya
dü?ürdü?ünü söyledi. Anka Ku?u uçurumdan a?a?? uçtu ve alt?ndan bir balta
ç?kard? ve oduncuya sordu “Herhalde baltan bu olmal??” Alt?n baltay? görüp ba??
dönen oduncu hemen at?ld?: “Evet bu, benim baltam.” Bunun üzerine surat? as?lan
Anka Ku?u baltayla birlikte uçurumdan a?a?? uçtu ve bir daha hiç ç?kmad?.
hanımın akrabalarına gitmiş ve onlara kadının hiçbir suçu günahı yokken kocasının onu
öldürdüğünü söylemiş.kadının akrabalarını bi güzel doldurmuş onlara da yalanlar atmış.bu
arada köle evde düzen kalmadığı için akşama kadar yatıyormuş.bedavadan yiyormuş
içiyormuş. sonra kadının akrabaları adamı öldürmüşler.bu sefer köle adamın akrabalarına
gitmiş.onları bi güzel doldurmuş.bu sefer onlar kadının akrabalarına yürümüşler.bu böle
sürüp gitmiş...
DÜRÜST TÜCCAR
Büyük bir ilim adamı olan Ebu Hanife aynı zamanda
kumaş ticaretiyle uğraşan bir esnaftı. Bir akşam üzeri
dükkânına iki müşteri geldi. Kumaş toplarından birini
beğendiler; fakat akşam namazı çok yakın olduğu için
alışverişe sabah devam
etmek üzere ayrıldılar.
Sabah olunca dükkâna
erkenden başka iki
müşteri geldi. Tezgâhın
üzerindeki kumaşı onlar
da beğendiler ve almak
istediler. Ebu Hanife; “Bu kumaş satıldı. Siz başka bir
kumaşa bakın.” diyerek adamların isteğini geri çevirdi.
Adamlar o kumaşı almak istediklerini söyleyip iki katı
para vermek istediler. Ebu Hanife, “Bu kumaş satıldı.”
diyerek teklifi yine reddetti. Müşteriler ısrarlıydı. Bu defa
kumaşın değerinin üç katı para teklif ettiler. Bunun
üzerine Ebu Hanife, “İsterseniz değerinin yüz katını
verin, yine de size veremem. Çünkü ben bu kumaşı başka
müşterilere sattım, sözümden dönemem.” diyerek
adamların isteğini geri çevirdi.
HİKAYELERİN METİNLERİ EKTEDİR
12 SAYFALIK DERGİ HAZIRLANI ÇOĞALTILDI
VE SINIFLARA DAĞITILDI
DERGİNİN ÖRNEĞİ EKTEDİR
ESNAF
KEFALET
ORTAOKULU
ATATÜRK VE DÜRÜSTLÜK
Mustafa Kemal Atatürk'ün en önemli erdemlerinden
birisi de, koşullar ne olursa olsun dürüst olması, her
zaman doğruyu söylemesi ve doğru bildiğini açıkça
ifade etmekten asla çekinmemesiydi. Şu sözleri bunun
en güzel
örneğidir:
Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi
söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sırrı
kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım.
Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi
daima halkın huzurunda söylemeliyim.
Arkadaşlar birbirimize daima hakikati söyleyeceğiz.
Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima
hakikatten ayrılmayacağız.
Milletin başkanı olan kişinin halka doğruyu söylemesi
1
ve halkı aldatmaması, halkı genel durumdan haberdar
etmesi son derece önemlidir
Atatürk'ü büyük bir asker, kusursuz bir devlet adamı
yapan en önemli özelliklerinden birisi halkına karşı her
zaman açık olmasıydı. Atatürk açıklığın, dürüstlüğün
ve doğruluğun pek çok felaketi engelleyici gücü
olduğunu biliyordu. Sorunların gizlenerek değil, ortaya
konulup el birliği ile üzerine gidilerek çözülebileceğine
inanıyordu. "Kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıya
bırakmayı yeğlerim." derken de bu anlayışını en güzel
şekilde ifade etmekteydi. Büyük Önder'in açıklığa,
dürüstlüğe ve samimiyete verdiği önemi gösteren diğer
bazı sözleri de şöyledir:
Bir şeyi vicdanen iyi yaptığımıza, sözlerimizin iyi
olduğuna inanıyorsak, onu olduğu gibi açık,
tereddütten ve belirsizliklerden arınmış olarak
anlatmayı amaçlamalıyız.
Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet
ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜKLE İLGİLİ KARİKATÜR
KÖŞESİ OLUŞTURULDU
MÜFTÜLÜK TARAFINDANCAMİ VE GENÇLİK SEMİNERİ
VERİLDİ
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜKLE İLGİLİ
OKUL VE SINIF PANOLARI OLUŞTURULDU
PANO DÖKÜMANLARI VE GÖRSELLER EKTE SUNULMUŞTUR