GDO dersi sunum

Transkript

GDO dersi sunum
GDO
(Genetiği Değiştirilmiş Organizma)
• Avcı-toplayıcı kültürden tarımcı kültüre
geçen insanlık, binlerce yıldır seçmiş
olduğu bitkileri yetiştirip, geliştirerek ve
evcilleştirdiği hayvanları daha da
iyileştirerek tarımsal üretimi artırma
yönündeki çabalarını sürdürmektedir.
• Dünya üzerindeki nüfusun artmasıyla
birlikte bu çabalar daha da hızlanmış,
zamanla yeni teknikler geliştirilmiş ve
tarımla uğraşan yeni bilim dalları ortaya
çıkmıştır.
• Malthus’un insanların yeterli gıda maddesi
bulamayarak büyük bir felakete
uğrayacakları öngörüsü (Malthus, 1798)
de tarımsal tekniklerin gelişmesi ve
üretimdeki artış nedeniyle
gerçekleşmemiştir.
Geçtiğimiz yüzyıl içerisinde hızla artan
dünya nüfusunu beslemeye yetecek kadar
tarımsal üretimin sağlanmasında şüphesiz
‘Yeşil
Devrim’
olarak
adlandırılan
gelişmelerin etkisi olmuştur.
• Yeşil Devrim ile yüksek verimli bitki
çeşitleri (hibrit çeşitler) geliştirilmiş,
tarımsal mekanizasyon gelişmiş, kimyasal
gübre kullanımı artmış, kimyasal mücadele
ilaçları ile hastalık ve zararlıların neden
olduğu kayıplar önlenmeye çalışılmıştır.
Yani standart çeşitlerin kullanımı azalmış
yerine
hibrit
çeşitler
yoğunlaşmış,
kimyasal gübre ve kimyasal ilaç kullanımı
ile bitki ve oluşan üründe kalıntı
maddeleri yoğun olarak ortaya çıkmıştır.
• “Yeşil Devrim” sayesinde 1960’lı yıllardan
itibaren, bu yeni çeşitler ile yeni tarım
teknolojileri Türkiye’ye ve diğer çoğu
gelişmekte olan ülkelere de kısa sürede
girmiş ve genelde yerel nüfusun ihtiyacı olan
gıda maddeleri üretiminde yeterlilik
sağlanmıştır.
• Ülkemizdeki tarımsal üretim özellikle
ikinci dünya savaşından sonra önemli
ölçüde artmış olmakla beraber, verimlilik
artışı oranı ekilebilir alanların artışı
oranıyla karşılaştırıldığında bu artışın pek
de sağlıklı olmadığı söylenebilir.
• Tarımsal üretim artışındaki temel öğeler
incelendiğinde: 1950’lerden itibaren
mekanizasyonun artmasıyla mera alanlarının
bozularak tarlaya dönüştürüldüğü, aynı şekilde
ormanların tahribiyle tarıma müsait olmayan
dik eğimli alanlarda ekim yapıldığı, özellikle
1960’lardan itibaren göllerin ve sulak alanların
kurutularak yeni tarım arazilerinin yaratıldığı,
sulama ve/veya elektrik üretimi amaçlı göl ve
göletler oluşturularak vadi içi habitatların
tahrip edildiği ve geniş alanlarda sulu tarıma
geçildiği ve böylece doğal dengenin
olabildiğince bozulduğu ve biyolojik
çeşitliliğimizin olumsuz etkilendiği
görülmektedir.
• Bunların yanında, kimyasal gübrelerin ve
tarımsal mücadele ilaçlarının gittikçe
artan düzeylerde ve bilinçsizce
kullanımı, üretimi artırmış olmakla
beraber doğal çevre ve insan sağlığını
da olumsuz yönde etkiler hale gelmiştir.
Yine bu bağlamda, “Yeşil Devrim” ile
birlikte kimyasal gübre kullanımına ve
sulamaya iyi tepki veren yeni çeşitlerin
kullanılmaya başlamasıyla verim artışı
sağlanmış, ancak tarımsal biyoçeşitliliğin
belkemiğini oluşturan yerel genotipler
verimsiz bulunarak, bunların kullanımı
azalmıştır.
• Dünya genelinde tarımsal üretimin
gelişmesine bakıldığında, yine
Türkiye’dekine benzer gelişmelerin
olduğu ve tarımsal üretimin
artırılmasında ekolojik dengenin aleyhine
bir gelişme olduğu görülmektedir. Son
yıllarda, tarımsal üretim fazlasının
olduğu özellikle Avrupa Birliği ve diğer
gelişmiş ülkelerde aşırı kimyasal gübre
kullanımı ve hastalıklarla mücadele
ilaçlarının çevre üzerindeki olumsuz
etkileri tartışılmaya ve bu tip tarımsal
üretimin kısıtlanmasına yönelik tedbirler
alınmaya başlanmıştır.
• Nüfusun hızla arttığı gelişmekte olan
ülkelerde ise durum pek de iç açıcı
değildir. Nüfus baskısı nedeniyle tarım
alanı açmak için tropik yağmur
ormanlarının yakıldığı, suların kirlendiği,
toprakların çoraklaşıp çölleşmenin hızla
arttığı görülmektedir.
• Ancak, tarımsal alanların böylesi
sağlıksız biçimde artması tarımsal
üretimin sürdürülebilir şekilde
artırılmasına ve bu yörelerdeki
insanların gıda ihtiyacını karşılamaya
yetmemiştir.
• Bu nedenle, 2025 yılında 8 milyarı aşması
beklenen dünya nüfusunun beslenmesi
gerçekten önemli bir sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Ekilebilir alanları
artırmak pek mümkün olmadığı gibi,
tarımsal üretimde kullanılabilecek su
kaynakları da hızla azalmaktadır.
• Dolayısı ile artan nüfusu besleyecek
miktarda üretim için ekilebilir alanların
genişlemesi değil, birim alandan alınan
ürün miktarının artırılması gerekmektedir.
20. yüzyılda gen devrimi ile daha iyi,
daha dayanıklı ürünlerin biyoteknolojik
yöntemlerle
daha
kısa
sürede
geliştirilmesi
yolunda
mesafeler
katedilmiştir.
Genetiği
değiştirilmiş
organizmalar
(GDO), modern biyoteknolojik yöntemler
kullanılarak
yapıları
iyileştirilip,
geliştirilen ürünler için kullanılan bir
deyimdir.
...“21. Yüzyılda başarı,
bireyler kadar toplumların da
modern biyoteknolojinin sunduğu
imkanları araştırıp kullanmaya
cesaret etmesini gerektirmektedir.
Bunu yapamayanlar geri
kalacaklardır.”...
Lester Thurow, 2003
GDO ?
Bir canlı türüne başka bir canlı türünden gen
aktarılması veya mevcut genetik yapıya
müdahale edilmesi yoluyla yeni genetik
özellikler kazandırılmasını sağlayan modern
biyoteknoloji tekniklerine gen teknolojisi,
bu teknolojiyi kullanarak doğal süreçler ile
elde edilmesi mümkün olmayan yeni özellikler
kazandırılmış organizmalara da Genetik
Yapıları Değiştirilmiş Organizma (GDO)
denir.
GDO ?
Genomuna biyoteknolojik yöntemlerle başka bir birey,
tür veya organizmadan
organizma,
bu
gen veya genler
yöntemle
transgenik bitki denir
elde
edilen
eklenmiş
bitkilere
Ticari olarak ilk transgenik bitki tarımı 1990'lı
yılların başında Çin Halk Cumhuriyeti'nde virüse
dayanıklılık
geni
aktarılmış
tütün
bitkilerinin
yetiştirilmeye başlanması ile başlamıştır (James,
1997).
ABD'de ilk transgenik bitki tarımı, 1994 yılında
geç olgunlaşma özelliği kazandırılmış ve FlavrSavr
adıyla
tescil
edilmiş
transgenik
çeşidinin tarımı ile başlamıştır.
bir
domates
1996
yılından
bitkilerin
itibaren
tarımı
ise
hızla
transgenik
yaygınlaşmaya
başlamıştır.
1996
yılında
Çin
dışındaki
diğer
dünya
ülkelerinde 1.7 milyon ha alan üzerinde
transgenik bitki tarımı yapılmasına karşılık,
bu alan 2012 yılında 170.3 milyon ha’ a
ulaşmıştır.
Dünyada halen dört bitki türünün transgenik çeşitlerinin
tarımı yapılmaktadır. Bu türler arasında ise en fazla ekim
alanına sahip tür soya fasulyesidir. Bunu, mısır, pamuk ve
kanola izlemektedir.
Transgenik bitkiler ve ekim alanları
Bitki
Ekim Alanı (Milyon ha)
%
Soya fasulyesi
81.0
47.5
Mısır
55.7
32.7
Pamuk
24.3
14.2
Kanola
9.3
5.4
Diğer
0.3
0.2
170.3
100.0
Toplam
Yıl
Dünya‘da
Transgenik Bitki
Ekim Alanları
Ekim Alanı (Milyon ha)
1996
1.7
1997
11.0
1998
27.8
1999
39.9
2000
44.2
2001
52.6
2002
58.7
2003
67.7
2004
81.0
2005
90.0
2006
102.0
2007
114.3
2008
125.0
2009
134.0
2010
148.0
2011
160.0
2012
170.3
Dünyada transgenik soya ve pamuk ekim alanlarının bu
bitkilerin toplam üretim alanları içerisindeki oranı
%81’dir. Mısırda ise bu oran %35’dir.
Transgenik bitkilerin toplam ekim alanları içerisindeki
oranları
Bitki
Toplam Ekim Alanı
(Milyon ha)
Transgenik Ekim
Alanı/Toplam Ekim Alanı
(%)
Soya
Fasulyesi
100
81
Pamuk
30
81
Kanola
31
30
159
55
Mısır
Halen tarımı yapılan transgenik çeşitlerin esas
itibariyle ya herbisitlere dayanıklılık veya bazı
böcek türlerine dayanıklılık özelliğine sahip olduğu
izlenmektedir.
Özelliklerine
alanları
göre
Özellik
transgenik
bitkilerin
Ekim Alanı
(Milyon ha)
(%)
Herbisite tolerans
101.6
59.7
Böceğe dayanıklılık
25.0
14.7
Herbisite tolerans /
Böceğe dayanıklılık
43.7
25.6
Toplam
170.3
100
ekim
Transgenik Bitki Tarımının Avantajları
1) Verim Artışı: Halen tarımı yapılan herbisite
toleranslı
ve/veya
bazı
dayanıklı bitki çeşitleri ile
böceklere
karşı
klasik yabancı ot
ve böcek kontrol yöntemlerine göre daha etkin
mücadele edildiği için verim kayıpları azalmakta
ve
böylece
çıkabilmektedir.
verimde
artış
ortaya
2) Üretim Maliyetinin Azalması
Herbisite
ve/veya
böceğe
dayanıklı
çeşitlerin kullanılması ile miktar ve sayı
olarak
daha
az
herbisit
ve
insektisit
kullanılması sonucu birim alandaki üretim
maliyetinde azalma ortaya çıkabilmektedir.
3) Pestisit Kullanılımındaki Azalmanın Çevre
Üzerindeki Olumlu Etkileri
Herbisite
ve
çeşitleri
tarımı
insektist
pestisitlerin
böceğe
ile
kullanımı
dayanıklı
daha
az
sonucu
kullanımının
olumsuz etkisinin azalması.
transgenik
herbisit
söz
çevre
ve
konusu
üzerindeki
• Tarımsal üretimde halen yaygın olarak
kullanılan ürünler, herbisitlere (yabancı ot
ilacı) dayanıklı soya ve kanola, ile bazı
zararlı böceklere dayanıklı mısır ve
pamuktur.
• Biyoteknolojik ürünler sadece tarımsal
ürünlerle sınırlı olmayıp, insülin ve hepatit
B aşısı gibi birçok tıbbi ürün ve gıda
sanayinde kullanılan enzimler bu yöntemler
kullanılarak üretilmektedir.
Yakın Gelecekteki Transgenik Bitkiler
1) Betakaroten İçeren Çeltik: Narcissus pseudonarcissus
bitkisinden iki gen (Phytoene synthase ve Lycopen cyclase) ve
Erwinia uredovara bakterisinden bir gen (Carotene desaturase)
aktarılarak endospermlerinde betakaroten sentezleyen çeltik.
Halen mısırdan phytoene synthase geni aktarılmış ve
betakaroten içeriği 30 kat arttırılmış yeni bir çeşit üretilmiştir.
2) Sclerotinia’ ya karşı dayanıklı Ay Çiçeği
3) Nikotinsiz tütün
4) Herbisite dayanıklı çim bitkileri (Poa pratensis, Agrostis sp.,
Buchleo dactyloides)
5) Tuza toleranslı domates
6) Kolero ve Hepatit B aşısı üreten muz
7) Kafeinsiz kahve ve teinsiz çay
Olası Endişeler
Bt geni Aktarılmış Transgenik Mısır
• Mısır Kurdu(corn Borer) ile
doğrudan ilaçsız ekonomik
mücadele
• Gıdalarda pestisid kalıntısının
olmaması
Olası Endişeler
Kral (Monarch ) kelebek
larvalarının ölümüne yol açması!!!
• Tozlaşma ile GMO olmayan
mısır tarlalarının
kontaminasyonu
• Tohumculukta tekelleşme!!!
• Pestlerin direnç kazanması
sorunu!!!!
Herbisite (Glyphosate) Dirençli Transgenik
(Round up) Soya
Olası Endişeler
• Küçük işletmelerde düşük rekabet şansı
• Tohumda ve ilaçta tekelleşme
• GMO olmayan soya tohumlarının yok olma
riski
• Tarımda sosyal ve ekonomik sorunlar
• Herbisite dirençli süper yabancı otların
gelişmesi
Alerji Riski
• Alerji riskine gelince; nihayetinde aktarılan bir gen
ve ürünü proteindir. Eğer bünye alerjik yapılı bir
bünye değilse midede sindirilir ve atılır. Ancak ağır
metaller karaciğerde depolanır. (Alerji doğal
gıdalarda da rastlanan bir durumdur. Sonradan da
gelişebilir.Örn: Kivi)
• Örneğin bir kişinin brezilya fındığına alerjisi varsa
ondan bir gen izole edilip soyaya aktarıldığında da
aynı alerjik etkiyi taşıyacaktır.
• Ürünün üzerine ne içerdiği yazıldığı takdirde kişi
kendisinde alerjik etki yapan bir ürünü tercih
etmeyecektir.
• Alerji:DNA baz benzerliği,proteolitik
parçalanmaya direnç, hayvan
denemeleri.
-StarLink Mısır( BT geni Cry9C
mutasyonu) ürün artık kullanılmıyor!
-Metionince Zengin 2S albumin(Brazil
nuts), kullanılmamaktadır!
Biyoçeşitlilik Riski
• Biyoçeşitliliğin kaybolması endişesine
gelince; Türkiye’de mısır, pamuk ve
soya’nın yakın akraba türleri bulunmadığı
için gen kaçışı riski bulunmamaktadır.
Sadece kanola’da bu risk bulunmaktadır.
• Bu risk durumu da biyogüvenlik kuralları
çerçevesinde belirli bölgelerde ve belirli
mesafelerde ekim yapıldığı takdirde
giderilebilir. Mısır bitkisinin orijini
Meksika’dır. Meksika için potansiyel bir
tehdit oluşturabilir ancak Türkiye için
değil..
Antibiyotik Dayanıklılık Geni
• Son olarak 22 Şubat 2007’de Avrupa İlaç
Ajansı uzman komitesi, Avrupa Gıda
Güvenliği otoritesi uzman paneli
tarafından hazırlanan raporda, transgenik
ürünlerde kullanılan antibiyotiğe
dayanıklılık geni nptII’nin insan sağlığında
kullanılan antibiyotiklerden farklı olduğu
ve böyle bir geçiş gerçekleşse bile bunun
süper-mikroplara yol açmayacağı
bildirilmiştir (EMEA, 2007).
• GDO’lar üzerindeki başlıca endişeler;
aleji riski, biyoçeşitliliği bozma riski,
antibiyotiğe dayanıklı genlerin insan
florasındaki bakterilere geçmesi riski ve
etiketleme üzerine yoğunlaşılmıştır.
• Yaklaşık 100’e yakın geliştirilmiş
transgenik ürün bulunmasına rağmen halen
hazırda 4 ürün (mısır, soya, pamuk ve
kanola) piyasaya sürülebilmiştir.
Gelecekte Geliştirilecek ve Halen
Üzerinde çalışılan Diğer Transgenik
Ürünler
•
•
•
•
•
Betakaroten İçeren Çeltik
Kurağa Toleranslı Buğday
Sclerotinia’ya Karşı Dayanıklı Ay Çiçeği
Nikotinsiz Tütün
Herbisite Dayanıklı Çim Bitkileri (Poa
Pratensis, Agrostis sp., Buchleo
dactyloides)
• Tuza Toleranslı Domates
• Kolera ve Hepatit B aşısı üreten Muz
• Kafeinsiz Kahve ve Teinsiz Çay
• GDO’lu ürünler düşünüldüğü kadar kolay
piyasaya sunulamamaktadır.
• Amerikadaki; Amerikan Gıda ve İlaç
İdaresi (FDA),
• Amerikan Tarım Bakanlığı(USDA/APHIS)
Çevre Koruma Dairesi (EPA) tarafından
çok kapsamlı bilimsel incelemeleri
yapıldıktan sonra ürünler piyasaya
sunulmaktadır.
• Tüm piyasadaki ürünler aynı zincir
sisteminden geçerek tüketiciye
ulaştırılabilse…
• 2010 yılında yürürlüğe giren biyogüvenlik
yasası ülkemizde GDO’lu ürünlerin ekimi, dikimi
ve üretimi yasaklanmıştır.
• İthal edilecek GDO’lu ürünler Biyogüvenlik
kurulunun kararına göre belirlenir.
• Ürünlerin üzerlerinin GDO’nun kabul edilebilir
sınırların
üzerlerinde
olduğu
durumlarda
etiketlenmesi gerekmektedir. Etiketleme ile
tercih tüketiciye bırakılmalıdır.
Biyogüvenlik Kurulu
Meyve
ve
Sebzelerde
bulunmamaktadır.
GDO’lu
ürün
Ülkemizde
Transgenik
Bitki
Tarımı
Yapılmamaktadır.
Ancak,
Özellikle
Yem
Sanayisinin Gereksinimini Karşılamak Amacıyla
Her Yıl 1 Milyon Ton Mısır ve 1 Milyon Ton
Soya Fasulyesi İthal Etmekteyiz.
Türkiye’ye İthal Edilen Mısır ve Soyanın
Transgenik Olmama Olasılığı Yok Denecek Kadar
Azdır.
• Bu nedenle GDO endişesine
gelinceye kadar, ürünler içerisindeki
katkı maddeleri, pestisit ve
insektisit gibi kalıntı maddeleri
veyahut da diğer teknolojilerin
yaydığı radyasyon oranı üzerine
gidilmeli ve onlarında en az GDO’lu
ürünler kadar piyasaya sürülmeden
önce kontrolden geçirilmesi
hedeflenmelidir.
• Biyogüvenlik
Biyoteknolojinin, insan sağlığı ve
çevreye zarar vermeden
uygulanmasını sağlamak için
alınması gereken politik ve
işlevsel önlemlerin tümüdür.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Düzenleyici Kurallar
A. B. D.
􀂄 USDA (APHIS)
􀂄 FDA
􀂄 EPA
􀂄 NIH
A.B.
􀂄 Dir 90/219-98/81/EC
􀂄 Dir 90/220- 2001/18
􀂄 Reg EC 258/97
Uluslararası
􀂄 Cartagena Biyogüvenlik Protokolü
􀂄 Codex Alimentarius
• EFSA
• Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (13 ülke,
65 Bilim insanı)
• Yönetim kurulu
• Danışma kurulu
• Bilim kurulu
• Tamamen bağımsız, bilimsel
değerlendirme
• Son karar merci Avrupa Komisyonu
Türkiye’deki Ulusal Biyogüvenlik Kanunu
1. Kısım: Genel Hükümler
2. Kısım: Kapalı Kullanım, Piyasaya
Sürme ve Transit
3. Kısım: Hukuki ve Cezai Sorumluluk
4. Kısım: Biyogüvenlik Kurumu
5. Kısım: Yönetmelikler ve Yürürlük
6. Kısım: Geçici Hükümler
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
1. Kısım: Genel Hükümler
Amaç:
Biyogüvenlik sistemi kurma...
İnsan yaşamının korunması
Önyargı? Bilimsel? Duygusal?
Kapsam:
Ar-Ge tüketim
Yalnız gıda ürünleri değil, tüm GDOlar
Tanımlar
Yanlış ve eksik anlaşılmalara meydan
vermemeli
Uluslararası standartlarda olmalı
• 3. Kısım: Hukuki ve Cezai Sorumluluk
•
•
•
•
•
•
•
Dünyada hala tartışmaya açık...
Herkes herşeyden sorumlu (Kurum hariç!)
Çok kısıtlayıcı ve ağır cezalar
Hapis cezaları; tecil edilemez, paraya
çevrilemez
Ar-Ge dahil tüm GDO faaliyetlerini
engelleyici nitelikte
• 4. Kısım: Biyogüvenlik Kurumu
•
•
•
•
•
291 kişilik kadro
Tamamen Bürokratlardan oluşuyor
Bilimsel danışma kurulu
Yetki Yönetim Kurulu Başkanında
Tarım Bakanlığı ile ilişkili
• Ulusal Biyogüvenlik Kurulu
(TÜBİTAK taslağı)
•
•
•
•
•
•
Bilim insanlarından oluşan
Bilimsel esaslara uygun olarak çalışan
Çalışma ve karar alma süreçleri saydam
Bağımsız ve özerk
Sivil toplum örgütleri ve sanayi
temsilcilerinin de katılımını sağlayan
•
•
•
•
•
5. Kısım: Yönetmelikler ve
Yürürlük
Tüm detaylar Kurumun çıkaracağı
yönetmeliklere bırakılmış
Kurum olmaz ise Kanun işlevsiz
kalıyor
• Yasama-yürütme tek mercide
toplanıyor
Sonuç ve Öneriler
• Biyoteknolojinin insan sağlığı ve çevre
üzerindeki olası olumsuz etkilerini
engelleyecek yasal düzenlemelerin bilimsel
veriler ışığında yapılması gerekmektedir.
• UBK bu gereksinimi yerine getirmekten
ziyade biyoteknolojiyi engeller niteliktedir.
• Asıl düzenleyici maddelerin yüzeysel olmaları
ve duygusal yaklaşımlar içermektedir.

Benzer belgeler

Genetik Modifiye Ürünler ve Biyogüvenlik Doç. Dr. Nafiz ÇELİKTAŞ

Genetik Modifiye Ürünler ve Biyogüvenlik Doç. Dr. Nafiz ÇELİKTAŞ yetiştirilmeye başlanması ile başlamıştır (James,

Detaylı

Yayımlanmış Kitaplarımız - Ege-book

Yayımlanmış Kitaplarımız - Ege-book direnci arttırmak üzere planlanan bir teknoloji nasıl olur da ilaç tüketimini düşürür? Böyle bir şey mantık olarak söz konusu olamaz. Dr. Benbroock ABD Tarım Bakanlığının 1996 ile 2004 arasındaki t...

Detaylı