Aralık.2007 - Sahil Güvenlik Komutanlığı
Transkript
Aralık.2007 - Sahil Güvenlik Komutanlığı
Aralık. 2007 4 ayda bir yayımlanır. Sayı:3 ISSN:1307-4253 İÇİNDEKİLER 8. Karadeniz’e Sahildar Devletler Sahil/Sınır Güvenlik Liderleri Toplantısı |6| Sahil Güvenlik Komutanlığı Denizler (!) ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Çevre Faaliyetleri |46| Deniz Güvenliği |50| Büyük Önder 2006-2007 Eğitim Dönemi Başarılı Birlikleri |10| TCSG-115: Ben Bir Sahil Güvenlik Botuyum |12| Mustafa Kemal Atatürk’e “Mareşal” Rütbesi ile “Gazi” Unvanı Verilmesi Novorossıysk’e Doğru |16| Egzotik Göçün İlk Durağı Keldağ |22| TCSG-118 ve Çevlik |30| Tarihsel |58| Süreçte Türk Yelkenciliği |36| Sanallıktan Gerçekliğe Bir Sualtı Hikayesi |40| Tükenmeyen Hazine Briç |81| Bulmaca |82| Sudoku |82| Türkçemizi Doğru Kullanalım |82| Ziyaretler |60| Etkinlikler |70| Karikatür 30 Atatürk Savarona’da Teşekkür Mektupları |79|Go |80| 40 SANALLIKTAN GERÇEKLİĞE BİR SUALTI HİKAYESİ TCSG-118 VE ÇEVLİK “Her projenin bir hikayesi vardır. Bu projenin ise birçok hikayesi var. Projeye emek vermiş yüzü aşkın kişinin anlatacak çok şeyi vardır eminim, ama bu seferlik benim hikayemi dinleyeceksiniz...” DEVAMI 40’TA... TCSG 118, 1959 yılında Almanya’da Fr Schweers-Werft Bardenf (Weser) Tersanesinde inşa edilmiş olup, 19 Ocak 1961 tarihinde sahil muhafaza botu olarak... DEVAMI 30’DA... 22 |78| |56| 36 TARİHSEL SÜREÇTE TÜRK YELKENCİLİĞİ EGZOTİK GÖÇÜN İLK DURAĞI KELDAĞ 1850 yılını başlangıç olarak aldığımızda, Türk kıyılarında yerel seferler yapan taka, çektirme, tırhandil gibi bölgesel özellikler taşıyan, ticari ağırlıklı tekneler vardır; bir kısmı özel, bir kısmı da devlete aittir... Denizin sessiz-derin çağırışı ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en uç noktası Antakya Samandağı- Keldağ’dayız. Efsaneleri ile ünlü Keldağ mitolojik olarak birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır... DEVAMI 22’DE... DEVAMI 36’DA... ÖNEMLİ NOT SAHİL GÜVENLİK DERGİSİ Aralık 2007 • Sayı: 3 • Dört ayda bir yayımlanır Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın ISSN: 1307-4253 YAYIN SAHİBİ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Sahil Güvenlik Komutanlığı adına Personel Başkanı Dz. Yb. Ahmet KENDİR Dz. Kd. Alb. Necdet KÖKEN GENEL YAYIN KOORDİNATÖR YARDIMCILARI Dz. Bnb. Engin KUNTAY İda. Kd. Üçvş. Veli ARSLAN YAYIN İNCELEME KURULU GRAFİK TASARIM Dz. Kur. Kd. Alb. Mehmet KIRTAŞ Dz. Kur. Kd. Alb. Ahmet GÜR SG İk. Kur. Yb. Hakan KABUL SG İk. Yzb. Deniz EKİZER Svl. Me. Suna ERTEKİN Svl. Me. Songül VAROL Gv. Tğm. Ervin ESEN Sahil Güvenlik Komutanlığı SG İda. Üçvş. Serkan SÖNMEZ Dikmen Cd. Merasim Sk. No: 10 Svl. Me. Zarife Tolunay KAYHAN Bakanlıklar / ANKARA REKLAM KOORDİNATÖRÜ SG İk. Bnb. Ayhan SALAR (0312) 416 45 05 YÖNETİM MERKEZİ Telefon Belgegeçer Internet E-posta BASIM YERİ Anadolu Yayıncılık Süleyman Bey Sk. No:31/10 Maltepe/ANKARA : (0312) 417 50 50 Telefon : (0312) 230 83 45 : (0312) 417 28 45 Belgegeçer : (0312) 230 83 46 : www.sgk.tsk.mil.tr Internet : www.anadoluyayincilik.com : [email protected] BASIM TARİHİ: 29.11.2007 Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Dergideki yazılar yazarlarının özel fikirlerini kapsar. Sahil Güvenlik Komutanlığının görüşünü yansıtmaz. KÜNYE Bulgaristan İçişleri Bakanı Sn. Rumen PETKOV’un şeref konuğu olarak katıldığı ve tüm tarafların üst düzeyli katılım sağladığı toplantı, Türkiye’nin dönem başkanlığında elde edilen sonuçlardan ve gelinen seviyeden duyulan memnuniyeti yansıtır bir havada gerçekleşmiştir. Toplantı Tüma. Can ERENOĞLU tarafından yapılan açış konuşması ile başlamış, aynı zamanda Türkiye’nin dönem başkanlığı süresince yapılan faaliyetlere yönelik özet bilgi takdim edilmiştir. Konuşma ve takdimler kapsamında Tüma. ERENOĞLU tarafından; Dönem başkanlığı süresince Türkiye tarafından son derece aktif bir tutum sergilenmiş ve yapılan çalışmalar sonucunda; - Karadeniz’de sahildar ülkelerin girişimiyle başlatılan bu organizasyonun her geçen gün gelişerek diğer bölgelere bir örnek teşkil etmeye devam ettiği, - İlk defa olmak üzere BSCF sekretaryası oluşturulmuş, sekretaryanın görev tanımı esasa bağlanmış, - 15 sene önce konuşulmayan insan kaçakçılığı, uluslararası suç şebekeleri, sınır aşan terör, yıkılan devletler gibi konuların günümüzde büyük yer teşkil ettiği ve başta geleceğimiz olmak üzere ülkeleri tehdit ettiği, - BSCF Çalışma Gruplarının faaliyetleri takip ve kontrol edilmiş, Çalışma Gruplarında aktif rol alınarak kararlar yönlendirilmiş, - BSCF’ye ilişkin internet sitesi (www.bscf-bcg.org) kurulmuş, internet tabanlı bilgi değişim sistemi olan Automated Information Exchange System (AIES)’in Kullanım Konsepti oluşturulmuş, - Ankara’da bir Uzmanlar Grubu Toplantısı yapılarak BSCF faaliyetlerinin koordinasyonu ve düzeni sağlanmış, - Eylül 2007 ayında içerisinde Arama Kurtarmaya yönelik eğitimlerin de yer aldığı “Black Sea Hawk 2007” tatbikatı koordine ve icra edilmiş, 6 [ Hazırlayan ] Uğur KOCABAŞ | Dz. Yzb. Türkiye’nin girişimiyle 2000 yılında İstanbul’da yapılan ilk toplantı sonucu başlatılan Karadeniz’e Sahildar Devletler Sahil / Sınır Güvenlik Liderleri Toplantısı’nın 8’incisi, 23-24 Ekim 2007 tarihlerinde, Bulgaristan’ın Burgaz şehrinde, Bulgaristan ev sahipliğinde yapılmıştır. Toplantıya Sahil Güvenlik Komutanı Tüma. Can ERENOĞLU’nun başkanlık ettiği heyetle katılım sağlanmıştır. 6 senelik bir süreç sonunda, 08 Kasım 2006 yılında İstanbul’da imzalanan anlaşmayla “Karadeniz’e Sahildar Ülkeler Sahil / Sınır Güvenlik İşbirliği Forumu” (Black Sea Littoral States Border/ Coast Guard Cooperation Forum-BSCF) kimliğini kazanan organizasyon kapsamında, 2006-2007 periyodunda Türkiye tarafından yürütülen BSCF Dönem Başkanlığı görevi bu toplantı ile Bulgaristan’a devredilmiştir. Ayrıca, Dönem Başkanlığının sembolü olan Çan da Sahil Güvenlik Komutanı Tüma. Can ERENOĞLU tarafından, Bulgaristan Sınır Birlikleri Komutanı Tümg. Krasimir PETROV’a törenle teslim edilmiştir. - Artan deniz ticareti ve trafiğinin, bölgenin deniz güvenliğine verilen önemi de beraberinde artırdığı, bu kapsamda ortaya çıkan BLACKSEAFOR, Karadeniz Uyumu Harekatı gibi oluşumların da kuvvet çarpanı olarak önemli bir yer teşkil ettiği, - “Karadeniz’e Sahildar Ülkeler Sahil / Sınır Güvenlik İşbirliği Forumu” (BSCF)’nun da bu kuvvet çarpanları arasında yerini aldığı ve son derece büyük önem taşıdığı ifade edilmiştir. Dönem Başkanlığı görevinin Bulgaristan’a 7 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 8. KARADENİZ’E SAHİLDAR DEVLETLER SAHİL/SINIR GÜVENLİK LİDERLERİ TOPLANTISI - BSCF tarafından üretilecek dokümanların şekil birliğini sağlamak üzere esaslar belirlenmiştir. - Bahse konu bu tehdide karşı ülkelerin tek başlarına karşı koymalarının etkin ve yeterli olamayacağı, bu nedenle koordinasyon ve işbirliğinin her zamankinden çok daha önemli olduğu, 8 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 devredildiği toplantının ilk gününde yapılan çalışmaların ardından, Burgaz Sınır Koordinasyon ve Bilgi Merkezi (BBCIC) ziyaret edilerek buradaki sistemler hakkında bilgi alınmıştır. Karadeniz’de her türlü yasa dışı faaliyetle mücadelede önemli bir kuvvet çarpanı haline gelen “Karadeniz’e Sahildar Ülkeler Sahil / Sınır Güvenlik İşbirliği Forumu”, temel hatlarıyla; İkinci gün faaliyetleri kapsamında yapılan sunumların ardından toplantı tutanağı heyet başkanları tarafından imzalanmış ve toplantı sona ermiştir. - Terörizm, yasa dışı göç ve insan kaçakçılığıyla mücadele, Aktif bir yaklaşımla iştirak edilen toplantıda elde edilen en somut kazanım, Romanya’nın da imzalamasıyla tüm Karadeniz ülkeleri tarafından imza altına alınmış olan ‘’Karadeniz’e Sahildar Devletlerin Sahil / Sınır Güvenlik Makamları Arasındaki İşbirliği Anlaşması’’ olmuştur. Bu anlaşma ile taraflar arasında mevcut olan işbirliğinin hukuki zemini daha da güçlenmiştir. Karadeniz’e sahildar ülkelerin, Karadeniz’in güvenliğine verdiği önemin en güzel ifadelerinden biri olan anlaşmanın, ortak çıkarda birleşen ülkelerin kazanımlarına güzel bir örnek oluşturduğu, toplantıya gözlemci statüsünde katılan temsilciler tarafından da ifade edilmiş ve bu organizasyonun diğer bölgelere de yayılması yönünde temenniler dile getirilmiştir. - Uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla mücadele, - Yasa dışı faaliyetlere karışan gemilerin izlenmesi ve ulusal/uluslararası hukuki kurallar çerçevesinde gereken cezai işlemin yapılması, - Deniz kirliliği ve yasa dışı su ürünleri istihsalinin önlenmesi, - Sınır güvenliği konusunda bilgi paylaşımı,alanında işbirliğini öngörmekte olup, bu alandaki koordinasyon dünyanın diğer bölgelerine örnek olacak etkinlikte devam etmektedir. Her geçen sene daha etkin ve köklü bir organizasyon haline gelen BSCF, Karadeniz’e sahildar ülkelerin bölgeye olan aidiyet duygusunu taçlandıran bir organizasyon olarak, diğer ülkelerin de takdirini kazanmaktadır. SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI KARARGAHINDA ÖDÜL ALAN BİRLİKLER » Harekat Eğitim Kategorisinde En Başarılı Birlikler En Başarılı Kaan 29/33 Sınıfı Bot : En Başarılı 80 Sınıfı Bot : En Başarılı SAR Tipi Bot : En Başarılı Alman Sınıfı Bot : En Başarılı Türk Tipi Bot : En Başarılı Kaan 15 Sınıfı Bot : En Başarılı Piket Tipi Bot : En Başarılı Grup Komutanlığı : En Başarılı Helikopter Uçuş Ekibi : TCSG - 107 TCSG - 84 TCSG - 74 TCSG - 113 TCSG - 128 TCSG - 12 TCSG - 56 Sahil Güvenlik İskenderun Grup Komutanlığı I. Pilot SG Yzb. Gökçen AKPINAR II. Pilot SG Ütğm. Abdülkadir AKCAN Uçuş Opr. SG Sey. Üçvş. Mustafa KÖKLEMEZ Arama Kurtarma Opr. SG Sey. Üçvş. Akif CERAN » Denetlemeler Kategorisinde En Başarılı Birlikler En Başarılı Sahil Güvenlik Botu En Başarılı Kıyı Birliği : : TCSG - 105 Sahil Güvenlik İskenderun Grup Komutanlığı » Teknik Faaliyetler Kategorisinde En Başarılı Birlik En Başarılı Onarım Destek Komutanlığı : Sahil Güvenlik Onarım Destek Komutanlığı / İZMİR » MEBS Faaliyetleri Kategorisinde En Başarılı Birlik En Başarılı Haber Merkezi 10 [ Hazırlayan ] Sinan YILMAZ | SG Alb. Mavi Vatan olarak isimlendirdiğimiz denizlerimizde güvenliği sağlayan, doğal zenginliklerimizi koruyan, denizlerin sunduğu nimetlerden ülkemiz insanlarının yararlanmasını sağlayan, denizde her zaman yardıma hazır olan Sahil Güvenlik Komutanlığımız bu yıl kuruluşunun 25. yıldönümünü kutlamaktadır. Komutanlığımız “Denizlerde güven veren, caydırıcı, sevilen, sayılan, etkin ve dünyada örnek alınan bir komutanlık olma” vizyonuna ulaşma yolunda emin adımlarla ilerlerken kendini sürekli geliştirme ve yenileme gayreti içerisindedir. Sahil Güvenlik faaliyetleri bugün 65 ayrı üs ve limanda konuşlanmış çok sayıda bot, helikopter, uçak ve mobil radar ile Türkiye yüzölçümünün yarısına yakın bir deniz alanında sürdürülmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığımız unsularınca 2007 yılı içerisinde ”Kanunların Uygulatılması” kapsamında; muhtelif uyruklu 4.433 yasa dışı göçmen, 553 ton kaçak akaryakıt , 8.250 g kokain yakalanmıştır. Deniz kirliliğine sebep olan 45 adet deniz aracına 266.000 YTL, yasa dışı su ürünleri avcılığı yapan 903 tekne ve kişiye de 1.237.920 YTL idari para cezası uygulanmıştır. Kontrol edilen 36.882 adet gemi ve tekneden yasalara aykırı davrandıkları belirlenen 4.506’sı savcılıklara sevk edilmiştir. Arama kurtarma görevleri kapsamında; 404 olayda 76 tekne ve 2.946 insan kurtarılmıştır. Sahil Güvenlik Komutanlığı birlikleri, 2006-2007 eğitim dönemi faaliyetleri kapsamında harekateğitim, lojistik, teknik ve denetleme kriterleri yönünden kategorilerine göre değerlendirilmiş, belirlenen başarılı birliklere Sahil Güvenlik Komutanlığı karargahında 15 Kasım 2007 tarihinde düzenlenen törenle ödülleri verilmiştir. Tayfun Haber Merkezi / TRABZON 11 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Komutanlığı 2006-2007 EĞİTİM DÖNEMİ BAŞARILI BİRLİKLERİ : görevime başladım. Türkiye - Suriye deniz hududundaki Hatay - Güvencinkaya ile Antalya - Muğla il deniz hududundaki Kocaçay arasında yer alan sahada görev yaptığım süre boyunca; bot komutanım ve diğer bot personelim ile birlikte hava şartlarına bakmadan denizde yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına koştuk, sayısız tatbikatlara katıldık, Türk ve yabancı devlet büyükleri için denizden koruma görevleri icra ettik. Denizde gerçekleşen pek çok yasa dışı olaya müdahale ettik ve suçluların korkulu rüyası olduk. 2000 yılında 12 nci Bot Komutanım ile görev yapmaya başladığımda ismim de TCSG-115 olarak değişti. Bana güvenen bot personelini hiçbir koşulda yarı yolda bırakmadım. Onlarla olmaktan, birlikte görev yapmaktan her zaman büyük bir mutluluk ve gurur duydum. Zaman zaman dalgalı denizlerle boğuştum, zaman zaman da dingin denizde muhteşem gün batımını izledim. 12 TCSG-115: BEN BİR SAHİL GÜVENLİK BOTUYUM [ Hazırlayan ] Figen GÖZELER | Tarihçe Uzmanı 1 yaşıma bastığımda göreve başlamaya hazır olduğum söylendi ve bu beni çok heyecanlandırdı. Göreve Türk Jandarma Genel Komutanlığında başlayacağımı öğrendiğim zaman heyecanım kat be kat arttı. Yeni bir ülkeye, Türkiye’ye gidecektim ve denizlerin güvenliği için çalışacaktım. Böylesine önemli bir göreve layık görülmek beni çok gururlandırmıştı. Nihayet yeni yuvama, 46 yıllık görevim boyunca eşsiz sularında yüzeceğim Türkiye’ye doğru yola çıktım. Jandarma Genel Komutanlığı bağlısı olarak 1957 yılında İzmir’de oluşturulan Ege Jandarma Deniz Bölge Komutanlığı emrinde J-15 adıyla hizmet vermeye başladım. Diğer bot arkadaşlarımla birlikte Türk-Yunan deniz hududu olan ENEZ’den, Muğla-Antalya il deniz hududu olan KOCAÇAY’a kadar olan sahada denizlerin güvenliğini sağlamak, kaçakçılık ve yasa dışı göç faaliyetlerini, deniz kirliliğini ve yasa dışı su ürünleri avcılığını araştırma, izleme ve önleme görevlerini üstlendik. 1982 yılına kadar üzerime düşen görevi en etkin şekilde icra etmeye çalıştım. Bu tarihte yeni bir komutanlığın kurulduğu haberi bize ulaştı. Bu güne kadar Jandarma Genel Komutanlığı tarafından Türk denizlerinde yerine getirilen görevlerin büyük bir kısmı, 13 TEMMUZ 1982 tarihinde Sahil Güvenlik Komutanlığının kurulmasıyla bu kuruma devredildi. Ben ve arkadaşlarım artık Sahil Güvenlik Komutanlığı emrinde görev alacaktık. Benim açımdan değişiklikler sadece bununla da bitmiyordu. Önce adım değişti. Artık TCSG-15 olarak çağrılıyordum. Daha sonra SG Akdeniz Bölge Komutanlığı’na atandığımı öğrendim. Yeni bir bölgede, yeni bir bot komutanı ve yeni bot personeliyle birlikte 16 AĞUSTOS 1982 tarihinde 46 yıl boyunca su üstü güzelliklerini dolu dolu yaşadıktan sonra, sıra artık su altına dalmaya ve oradaki güzelliklere şahit olmaya gelmişti. Eminim denizin altında yaşamak da çok keyifli bir tecrübe olacaktı benim için. Nihayet 29 MAYIS 2006 tarihinde hizmet dışına çıkartıldım ve Bodrum Sualtı Derneği’ne teslim edildim. Böylece yeni bir maceraya adımımı atmış oldum. 16 MAYIS 2007 tarihinde beklenen gün geldi. Önce 13 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 1959 yılında Hamburg-ALMANYA’da bir tersanede dünyaya geldim. Sahil Güvenlik Komutanlığındaki macera dolu geçmişime toplam 16 Bot Komutanı, pek çok personel ve sayısız görev sığdırdım. Ruhum her ne kadar genç kalsa da gövdem ben farkına varmadan yaşlanmıştı. 2006 yılı başlarında üzücü bir haber aldım. Yaşlanmış gövdem artık Sahil Güvenlik görevlerinin gereksinimlerini karşılayamaz duruma gelmişti, bu yüzden beni hizmet dışına çıkarmayı düşünüyorlardı. Önceleri çok üzülmüştüm bu habere. Ancak, bu üzücü haberin ardından beni hem şaşırtan hem de mutlu eden yeni bir haber daha aldım. Hizmet dışına çıkarıldığımda unutulmaya mahkûm olmayacaktım. Bana yeni bir görev vermişlerdi. Bundan sonraki görevim denizciliği tanıtmak, sevdirmek ve yaygınlaştırmak; sualtı turizmine katkı sağlamak ve canlılar için yapay resif oluşturmaktı ve bu görevlerimi Bodrum Sualtı Derneğinin daimi bir üyesi olarak yerine getirecektim. 1- Fener Altı - Mini Bodrum 2- Alarga - PINAR 1 3- Poseidon - Amfora Tarlası 4- Delikli Mağara öncesi - TCSG 115 Sahil Güvenlik Gemisi 5- Yassı Kaya -Yapay Resif 6- Güney Ucu - Yapay Resif 7- Kurt Burnu - Yapay Resif beni gelin gibi süslediler. Çok heyecanlıydım. Kendimi hiç bu kadar güzel hissetmemiştim. 14 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Bana eşlik eden birçok tekneyle beraber Bodrum Halikarnas İskelesi’nden Kara Ada Burnu açıklarına doğru yola çıktık. Hem çok mutlu hem de çok heyecanlıydım. Yeni bir dünyaya adım atacaktım. Nihayet Kara Ada Burnu açıklarına geldik. Artık zaman gelmişti. Kısa bir törenin ardından kinistin alıcı valfler açıldı ve yavaş yavaş kıçtan su almaya başladım. Herkes beni izliyordu. Yavaşça gözlerimi açtım. Birbirinden farklı pek çok balık ve deniz canlısıyla göz göze geldim. Su altı sakinleriyle çok kısa sürede kaynaştık, hepsi bana hoş geldin diyordu. Tabii ki ben de onlara, çünkü benim görevim onlar için güvenli bir yuva olmaktı ve bunu bilmek beni mutlu ediyordu. Denizin altı üstünden çok daha renkli ve hareketliydi. Burayı sevmemek neredeyse imkânsızdı. Önce gövdemin büyük bir kısmı sulara gömüldü. Artık su üstünde kalan tek parçam burnumdu. Kısa bir süre sonra artık tamamen suyun altındaydım. Kendimi inanılmaz derecede hafif hissediyordum. Evet, burada yeni görevimde çok keyifli vakit geçireceğimden eminim. Gelecekte pek çok yeni arkadaş edineceğim ve umuyorum ki su altında beni ziyaret edecek birçok dalgıç misafirim olacak. Kim bilir belki bir gün birlikte çalıştığım arkadaşlarım ve hatta siz de dalışlarınızda beni ziyaret edersiniz ve su altının zenginliklerini size de tanıtma fırsatını bulurum. O günleri sabırsızlıkla bekliyorum… Heyecandan gözlerimi açamıyordum. Mutluyum, gururluyum… Bir süre sonra garip bir hisse kapılmaya başladım. Yalnız değildim… Adım TCSG-115 BEN BİR SAHİL GÜVENLİK BOTUYUM… Sahil Güvenlik Botu olarak 46 yıl Türk sularında yüzen TCSG-115, bugün Bodrum Kara Ada Burnu açıklarında su altında yatmaktadır. BOSAD tarafından yürütülen Kara Ada Yapay Resif ve Batıklar projesi kapsamında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından hibe edilen PINAR 1 su tankerini Sahil Güvenlik Botu TCSG-115 izlemiştir. Bu sayede gerek o bölgede gerekse ülkemizdeki sualtı turizmini geliştirmek adına önemli bir adım daha atılmıştır. NOVOROSSIYSK’E DOĞRU [ Hazırlayan ] Cengiz İNCEOĞLU | SG İd. Kd. Bçvş. 16 Liman ziyareti süresince heyet ve gözlemci personel 15 Eylül 2007 saat 12.00’dan itibaren Samsun ili Hamsi İskelesinde bağlı bulunan TCSG-87 Bot’ta toplanmaya başladı. Bot Komutanı SG Kd.Ütğm. Nuri YILMAZ, başta olmak üzere tüm bot personeli bahriye örf ve adetlerine göre bota geçici görevle gelen personeli çok iyi karşılamış ve tüm ihtiyaçlarını düşünmüşlerdi. TCSG-87 hazırlıklarını tamamlayarak saat 15.00’da limandan avara ederken, SG Karadeniz Bölge Komutanı, Sahil Güvenlik Samsun Onarım Destek Komutanı ve Karargah Subayları ile eşlerinin uğurlamaya gelmesi bizleri duygulandırırken, gururla bir aile olduğumuzu anladık. Uğurlama sırasında limanda bulunan sivil gemilerin personeli eminim ki bizleri gıpta ile seyretmişlerdir. Hareket tarihinden bir gün önce Trabzon Limanı açıklarında fırtına nedeniyle batan konteyner gemisi, hiç kimse dillendirmese de, bottaki tüm personeli az da olsa tedirgin etmişti. Liman çıkışından itibaren sert esen poyraz/gündoğusu denizi kabartmış, hava bozmuş ve botumuz deniz yemeye başlamıştı. Ancak, bot komutanımızın gemisine olan hakimiyeti bizlere güven vermiş ve ayrıca kuzeye yükseldikçe denizin mayna etmesiyle, sakin bir seyir icra edilmiştir. 16 Eylül 2007 Pazar günü sabahı Novorossiysk liman önlerine vardık. Bizi Rusya Federasyonuna ait Sahil Güvenlik Gemisi karşıladı. Bot II.Komutanı telsiz üzerinden kendileriyle irtibat kurduğunda, beklememiz gerektiğini, saat 12.00 itibari ile limana alınacağımızı, limanda hazırlıkların yapıldığını ve bu süre içinde kendilerinin bize refakat edeceğini bildirdi. Bu bekleyiş sırasında bulunduğumuz kıyıları, liman önünde bulunan gemileri, bize refakat eden Sahil Güvenlik Gemisini inceleme fırsatı bulduk. Ayrıca hazırlıklarımızı bir kez daha gözden geçirirken, kafile komutanı Dz. Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK’tan limanda ve faaliyetler süresince hareket tarzımızın ne olacağına dair son direktifleri aldık. Sahil Güvenlik botu refakatinde liman yaklaşma sularında ilerlemeye başladığımızda yavaş yavaş şehir karşımıza çıktı. Novorossiysk; yaklaşık 300.000 nüfuslu, büyük çimento fabrikalarına sahip, şarap üretim tesisleri, üniversitesi, kültür merkezleri olan Güney Rusya’nın en büyük liman şehridir. Kentin 17 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Komutanlığımız Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin Sahil Güvenlik birimleri ile ikili işbirliği çerçevesinde karşılıklı liman ziyaretleri yapılmaktadır. Bu faaliyetler kapsamında, TCSG-87 botla Rusya Federasyonu Novorossiysk Limanını ziyaret etmekten büyük bir sevinç ve gurur duyduğumuzu belirtmek isterim. Novorossıysk’te öğrendiğimiz fıkralar: VOTKA TİCARETİ İki kazak evde imal ettikleri votkaları satmak üzere yola çıkmış. Uzun bir yürüyüşten sonra verdikleri molada eşlerinin hazırladığı yiyecekleri yemeye başlamışlar. Yorgunluğun da etkisiyle boğazı kuruyan kazaklardan biri; - Yoldaş! demiş. Bana bir kadeh votka satar mısın? Parasını ödeyip aldığı votkayı afiyetle içen arkadaşından imrenen diğer Kazak da aynı şekilde votka satın alıp susuzluğunu gidermiş. Böylece iki arkadaş karşılıklı olarak votka alıp satarak neşe içinde yemeklerini yemiş. İlk votka satın alan Kazak arkadaşına - Haydi Yoldaş, kalkma zamanı vakit hızla geçiyor daha kasabaya gidip votkalarımızı satacağız. - Boşver canım otur, demiş diğeri, zaten satıyoruz ya… 18 Novorossiysk Limanı ise üç ana bölümden oluşan ticari bir limandır. Deplasmanı 100.000 tona kadar gemilerin yanaşabileceği ve onarımlarının yapılabileceği 2 adet sivil tersane ile çok büyük ve donanımlı bir liman olduğu ilk bakışta göze çarpmaktadır. Bağlayacağımız yer belli olduktan sonra TCSG- 87 Komutanı SG Kd. Ütğm. Nuri YILMAZ’ın usta manevrası ile aborda olduk. Limana girer girmez bando marşlar çalmaya başladı. Novorossiysk şehir yetkilileri ve Rusya Federasyonu Sınır Birlikleri Başkan Yardımcısı Albay Igor MUCLEE ve Sahil Güvenlik yetkilileri ile Novorossiysk Başkonsolosu Sn. Gürsel EVREN bizleri karşılamak için yerlerini almışlardı. Heyet başkanı Dz. Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK bandoyu ve karşılayanları selamladıktan sonra kendisine yerel giysiler içindeki bir Rus kızı tarafından tuz ve ekmek ikram edildi. Bu ikramın geleneklerinde çok önemli olduğu, Rusların ancak önem verdikleri, sevdikleri, saydıkları insanlara hoş geldiniz demek için bu seremoniyi yaptıkları daha sonra konsolos tarafından bize ifade edildi. Biz de kendilerine derhal karşılık vererek Türk Lokumu ikram ettik. Böylece, bundan sonra sürecek dostluğumuzun ilk adımını atmış olduk. Daha sonra heyet başkanı Alb. KOÇAK ile Sahil Güvenlik Amasra Grup Komutanı SG Bnb. Cengiz ÜNVER yanlarında Başkonsolos Sn. Gürsel EVREN olmak üzere hoş geldiniz kahvesi sunumu için limanda bulunan Rus Sahil Güvenlik Gemisine geçtiler. Böylece liman ziyareti başlamış olurken; tüm personel, bize ve bizlerin temsil ettiği Sahil Güvenlik Komutanlığına ve ülkemize verilen değerden dolayı bir kez daha gururlandık. Bot personeli ve heyet için iki ayrı program yapılarak şehrin tarihi, turistik yerleri, anıtlarını görme fırsatımız oldu. Ziyaret süresince Rusya Federasyonu Sınır Birlikleri Başkan Yardımcısı Albay Igor MUCLEE, Belediye Başkan Yardımcısı Andrey FONARIYOV, Rusya Federasyonu Azak ve Karadeniz Sınır Birlikleri Komutanı Tuğgeneral CEREDNICENKO Sahil Güvenlik heyetini büyük bir misafirperverlikle ağırlamıştır. Ayrıca Başkonsolos Sn. Gürsel EVREN ev sahipliğinde Konsolosluk ve bot personelinin de iştiraki ile verilen kokteyle şehir yetkilileri ile tüm muhataplarımız katılmıştır. Kokteyl sırasında Türk Sahil Güvenlik Komutanlığını ve Türkiye’yi tanıtıcı İngilizce CD gösterimi yapılmış ve izleyicilerin beğenisini kazanmıştır. Geziler süresince birçok değişik anıt ve yer gezilmiştir. Bunlardan en önemlisi 2.Dünya Savaşında 360 kadar Rus askerinin şaşırtma amaçlı olarak, öleceklerini bilerek sahile yaptıkları amfibi hücumu tasvir eden anıttı. Anıtın içinde şehitlerin halen yaşadığını gösteren, atmaya devam eden simgesel bir kalp bulunmaktadır. Yine 2. Dünya Savaşında savunduğu bölge nedeniyle Almanlara büyük zayiat veren bir Rus askerine atılan mermilerden oluşan anıt da görülmeye değerdi. Anıtın hemen yanında mozaik taşlardan yapılmış 2. Dünya Savaşında Almanların durdurulduğu sınırları ve Alman hücumlarının geldiği son durumu gösteren dev harita da ilgi çekiciydi. Gelincik bölgesine giderken yol üzerinde Karadeniz’e doğru uzanmış bir tepenin ön kısmına işlenmiş olan dev boyutlardaki asker anıtı da bizleri oldukça etkiledi. Gelincik çok güzel bir tatil bölgesi. Gelincik’te izlediğimiz fok ve yunus gösterilerini ve gezdiğimiz etnografya müzesini hiç unutmayacağız. Novorossiysk’nin büyük bir liman şehri olmasının yanı sıra gerçekten çok büyük ve donanımlı denizcilik okulunu şehirde barındırması denizciliğe verdikleri önemi göstermektedir. Akademi içerisinde yaklaşık 5.000 öğrenciye eğitim verilmekte, günümüzdeki mevcut gemi, tekne ve makine teknolojilerine ait birçok uygulama alanı ve simülasyon merkezleri ile bilgisayar destekli dershaneler bulunmaktadır. Akademi, içerisinde ayrıca bir de müze barındırmaktadır. Müze gezisi esnasında daha önce Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Feyyaz ÖĞÜTCÜ tarafından verilen hediye bizlere gösterilmiştir. Müzede Alb. KOÇAK tarafından müze hatıra defteri doldurulmuş ve müze yetkililerine Atatürk heykelciği hediye edilmiştir. Müze yetkilisi tarafından en güzel köşelerine konacağı belirtilmiştir. Çalışma toplantısı 18 Eylül 2007 tarihinde icra edilmiş olup, Rusya Federasyonu tarafına, Azak ve Karadeniz Sınır Birlikleri Komutanı Tuğgeneral 19 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 doğu yakası ağırlıklı olarak sanayi bölgesi, batısı da turizm ve kültür merkezi olarak ikiye ayrılmaktadır. Rusya - Kazakistan petrol boru hattı Rusya’ya Novorossiysk ’den bağlanmakta ve bu boru hattı ile ihraç edilen petrol ülke petrol ihracatının üçte birini teşkil etmektedir. Ayrıca, Rusların dünyaca ünlü şampanyası Abrau-Dyurso’nun da üretildiği şehir burasıdır. Novorossıysk’te öğrendiğimiz fıkralar: KAÇ LİTRE VOTKA? BİR DAHA İÇECEK MİSİN? Komünist Parti lideri alkolün insan sağlığına ve iş gücüne karşı zararlarını anlattığı uzun bir konuşmadan sonra fabrikayı gezmeye başlamış. Hassas bir tezgahta dikkatle çalışan becerikli bir emekçinin yanında durmuş, bir süre takdirle izledikten sonra: Gecenin ilerleyen bir vakti zil zurna sarhoş adam sürünerek evine gelmiş. Kapıyı açmaya çalışırken elinde kocaman bir çelik tava ile karısı kapıda belirmiş. - “Yoldaş” demiş. Sen bu zor işi 1 litre votka içseydin bu kadar iyi yapabilir miydin? Sarhoş adam şaşkın ve zavallı karısına bakıp homurdanmış kadın tekrar, daha hızlı vurmuş ve yine bağırmış “bir daha içecek misin?” - Tabii yapardım. - Peki 2 litre içseydin? - Yaparım. - 3 litre votka? - Yapıyorum ya… CEREDNICENKO başkanlık etmiştir. Toplantıda yapılan konuşmalarda ve değinilen konularda Rusya Federasyonunun Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Sahil Güvenlik Komutanlığına vermiş olduğu değer ve önem bizleri çok etkilemiştir. 20 Novorossıysk’te öğrendiğimiz fıkralar: Rus Sahil Güvenlik Gemisi YAMALETZ ile SG bot personeli arasında futbol maçı yapılmış olup 9-9 Ve dank diye tava ile sarhoş adamın kafasına vurup “bir daha içecek misin?” diye bağırmış. Bu durum böylece uzun süre devam etmiş. Sarhoşun dayanacak hali kalmamış zorlukla elini kaldırmış. “Peki” demiş. “Vurma artık. Madem ısrar ediyorsun koy o zaman bir kadeh daha içeyim.” berabere kalınmıştır. Ayrıca bot ziyarete açılmış, bot personeli tarafından gelen konuklar en iyi şekilde ağırlanmıştır. TCSG-87 tarafından 18 Eylül 2007 akşamı rıhtımda muhataplarımıza ve limanda bulunan Rus Sahil Güvenlik gemi personeline bir kokteyl verilmiştir. Kokteyle Başkonsolos Sayın Gürsel EVREN ve konsolosluk personeli de iştirak etmiştir. Kokteyle gelen konuklar Türk mutfağının ne kadar zengin ve botumuzun ne kadar maharetli olduğunu sürekli belirtmişlerdir. Ancak buradaki sunum ve hazırlıkları koordine eden ve bir çok mezenin hazırlanmasında bizzat emeği geçen Başçarkcı SG Ütğm. Serhan MUTLU’ya teşekkürlerimizi mutlaka belirtmek gerekiyor. 19 Eylül 2007 saat 09.30’da çelenk koyma töreni icrası için “Kahramanlar Anıtına” intikal edilmiştir. Tarih, özellikle Türkiye’deki Gaziler Günü’ne denk getirilmiş Rus Kahramanlar Anıtı’nda Türkiye’deki kahraman gazilerimiz de bir kez daha hatırlanmıştır. Çelenk koyma töreni; bandonun milli marşları çalması, Rus bay ve bayan askerlerinin geleneksel Rus tören yürüyüşüyle geçişleri ve son olarak Alb. KOÇAK’ı selamlayarak geçiş yapılması ile tören sona ermiştir. Bu arada bot personeli tören alanındaki mevkilerini tam bir disiplin içinde almış ve Rus yetkililerin beğenisini kazanmıştır. 19 Eylül 2007 saat 13.00’da son yemek, TCSG-87 botun limanda bulunduğu süre içerisinde liman kolaylıkları, elektrik ve su konusunda her türlü yardımı yapan ve gerçekten gemicilik örf ve adetlerini uygulayan bir gemi olarak gördüğümüz RF YAMALETZ’de yapıldı. Yemek hitamında hediye teatisinde bulunuldu. Dördüncü günün sonunda muhataplarımızla dostluğun artarak gelişmesi, ev sahiplerimizin bizlere ilgi ve teveccühleri ve vedalaşmanın uzun sürmesine neden oldu. Deniz ve hava durumununda müsait olması sayesinde, Rusya’da geçirdiğimiz günlerin anılarını paylaşarak keyifli bir şekilde Novorossiysk-Samsun arasındaki 217 deniz milini bir çırpıda kat ettik. Devletlerin, milletlerin, kurumların ve tabiî ki insanların birbirlerini anlaması için böyle ziyaretlerin ne kadar önemli olduğunu bire bir yaşamak, bu tecrübeyi edinmek bizler için çok büyük bir kazanç oldu. Ayrıca devletimize ve aidiyetimizle onur duyduğum Sahil Güvenlik Komutanlığına verilen önem bizlere gurur vermiş olup moral ve motivasyonumuzu en üst seviyeye çıkarmıştır. Bizlere içten ev sahipliği yapan Rusya Federasyonu ilgililerine, Novorossiysk’de bulunduğumuz sürece yardımlarını esirgemeyen Başkonsolos Gürsel EVREN’e, bot personeline her türlü desteğin verilmesini sağlayan SG Karadeniz Bölge Komutanı Dz. Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK’a, bizlerin güven içinde bu seyri yapmamızı sağlayan başta Bot Komutanı SG Kd. Ütğm. Nuri YILMAZ olmak üzere TCSG-87’nin tüm personeline teşekkürlerimizi sunarız. 21 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Egzotik göçün ilk durağı KELDAĞ [ Yazı ve Fotoğraflar ] Tahsin Ceylan Lahos (Epinephelus costae) Bizden daha eski Akdenizli olan ve neredeyse adı Akdeniz’le birlikte anılan lahos son yıllardaki bilinçsiz avlanma sonucu “Nesli Tehlike Altındaki” türler listesine ilave oldu. Ekonomik değerinin yüksek oluşu aşırı bir av baskısına maruz kalmasına neden olmuştur. Denizin sessiz-derin çağırışı ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en uç noktası Antakya SamandağıKeldağ’dayız. Efsaneleri ile ünlü Keldağ mitolojik olarak birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 1795 rakımlı volkanik görünümlü Keldağ’ın tarihi dokusunda adı Casius ya da Cebel-i Akra (Arapçada Akra=kel,Cebel=Dağ) olarak anılmaktadır. Suriye ile sınır olması, beyaz kumsalları, görkemli yemyeşil yamaçları ve bizi en çok ilgilendiren sualtı canlılarıyla bu sayıdaki konuğumuzdur Keldağ. Doğu Akdeniz’in en eski limanları olan Alexandratte (şimdiki İskenderun), Sütunlu Mina (şimdiki Samandağ-Çevlik) ve Latta Quie (şimdiki Lazkiye) arasında kalan Casius’un (Keldağ), birçok... ....medeniyetin yoğun olarak kullandığı deniz ticaret yolu olduğu arkeologlar ve araştırmacılar tarafından tespit edilmiştir. Casius (Keldağ), dünyanın en uzun kumsallarından sayılan (yaklaşık 12 km) Samandağ kumsalının bittiği yerden Suriye sınırına kadar uzanan yaklaşık 10 km’lik bir kıyı şeridine sahiptir. Aynı zamanda, Süveyş Kanalı’ndan geçerek Akdeniz’e giriş yapan denizel canlıların (egzotik türlerin) Türkiye denizlerine ilk ulaşım noktasıdır Keldağ. Süveyş Kanalının 1869 yılında açılması, birbirinden tamamen farklı yapılara sahip iki değişik zoocoğrafik alan olan subtropikal Akdeniz ve tropikal Kızıldeniz’in birleşmesine ve dolayısıyla çeşitli organizmaların (algler, çiçekli deniz bitkileri, planktonik canlılar, süngerler, halkalı solucanlar, yumuşakçalar, eklem bacaklılar, tunikatlar, balıklar v.b.) karşılıklı göçlerine neden olmuştur. Bir anlamda insanoğlu istemsiz olarak pek çok denizel canlı türünün doğal yaşama alanlarından farklı alanlara göç etmesinden sorumludur. Birçok bilim adamı egzotik bu göç ile ilgili olarak zamanında “kazanılması güç bir kumar” olarak bahsetmişlerdir. Kimin kazandığını gözlemlemek ve belgelemek için sualtından Keldağ’a bakmak lazım. Göçmen tür kavramı Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra her zamankinden daha fazla telaffuz edilmeye başlandı ve kanal inşa edilirken kimse Akdeniz’in biyolojik senaryosunun altüst olacağını tahmin edemedi. İnsanoğlunun günümüzde Süveyş Kanalı gibi bir inşaat harikasıyla karşılaştırma yapabileceği çok az başarı vardır. Eski medeniyetlerin beşiği olan Mısır’da, Süveyş Kanalı endüstriyel devrimin ilk teknik mucizesi olarak 19.yy’ın ikinci yarısında inşa edilmiştir. Akdeniz’i Kızıldeniz ile birleştirme planları önce Firavunlar, 1798 yılında da Napoleon Bonaperte’nin düşüncelerinde yer almış, hesaplama hataları varsayılarak düşünceler pratiğe geçirilmemiştir. 1854 yılında ise Kahire Konsolosu olan ünlü kanal yapımcısı mühendis Ferdinand de Lesseps dönemin Mısır hükümeti ile anlaşarak kanalın yapımı için Asker Balığı (Sargocentron rubrum) Kızıldeniz göçmeni olan Asker Balığı’nın artan tür populasyonu Kızıldeniz’i geçmiş durumda. Balığın herhangi bir ekonomik değeri bulunmamakta olup, karalık kaya kovuklarında yaşamayı tercih eder. Avlanmak için geceleri aktiftir. 24 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Deniz Tavşanı (Flabellina affinis) Üzerinde yaşadığı hidroid’le beslenen ve solungaçlarındaki zehir hücrelerinden dolayı besin olma riski bulunmayan deniz tavşanları makro fotoğrafçılık için tercih edilen türler arasındadır. Sübye (Sepia officinalis) Ekonomik değeri yüksek olan Kafadan bacaklılar ailesi üyesi olan Sübye, Doğu Akdeniz’in vazgeçilmezleri arasındadır. Tüplü Kurt (Protula tubularia) Poliket (Halkalı solucanlar) ailesi üyesi olan tüplü kurtlar tentakülleri aracılığıyla su içinde akıntıyla sürüklenen hayvansal planktonlarla beslenmektedir. İskorpit (Scorpaena sp.) Bentik alanda dibe bağımlı bir yaşam süren İskorpit ekonomik değeri yüksek, yüzgeçlerindeki zehir ışınlarından dolayı tehlikeli deniz canlıları arasında yer almaktadır. 27 Doğu Akdeniz arkeolojik zenginliğiyle de önemli bir yapılanmaya sahiptir. Akdeniz’e geçen Kızıldeniz türlerinin büyük çoğunluğu İndo-Pasifik’te geniş bir yayılım alanına sahiptirler. Bu da, bu türlerin çok değişik ortamlara kolayca uyum sağlayabildiklerini göstermektedir. Besin açısından fakir olduğundan, barındırdığı tür sayısı da az olan Akdeniz ekolojisi çok hassas dengeler üzerine kurulu iken, dışarıdan gelen bu türler, uyum sağlamadaki yetenekleri dolayısıyla yerel türlerden üstün hale gelmekte ve çok kısa bir sürede popülasyon patlaması yaşanmaktadır. Bugüne kadar herhangi bir Kızıldeniz türünün bir Akdeniz türünü yok ettiğine dair bir bulgu yer almamaktadır. Ancak Doğu Akdeniz’de avcılığı yapılan türlerin yıllara göre kompozisyonu incelendiğinde Kızıldeniz kökenli türlerin her geçen yıl biraz daha baskın hale geldiği görülmektedir. Bu veriler yabancı istilasının çok uzun vadede Akdeniz ekosisteminin yapısını tamamen değiştirebileceğini göstermektedir. Süveyş Kanalı ve Cebelitarık Boğazı’ndan geçen canlılar egzotik türler olarak ifade edilmektedir. Her egzotik tür istilacı ya da yayılmacı olarak düşünülmemelidir. Egzotik türlerden çok az bir kısmının istilacı olduğu bilinmektedir. Bugüne kadar Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e 400-500 civarında Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 ilk adımı atmıştır. 1859 yılında başlayan ve 1.5 milyon işçinin çalıştığı kanal 1869 yılında ulaşıma açılmıştır. Kanalla birlikte Akdeniz’e göç eden canlılara Ferdinand de Lesseps’den dolayı Lessepsian Göçmenler adı verilmiştir. Kızıldeniz türlerinin Akdeniz’e geçişleri 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla birlikte başlamıştır. Kızıldeniz’in su seviyesinin Akdeniz’e göre 1.2 m daha yüksek olması Süveyş Kanalı üzerinden Kızıldeniz’den Akdeniz’e doğru sürekli bir akış sağlamaktadır. Bunun yanı sıra, 130 senedir Kızıldeniz’den Akdeniz’e geçen sularla yıkanan kanalın tuz konsantrasyonu giderek azalmakta, bu nedenle her geçen yıl daha fazla türün kanala adapte olup Akdeniz’e geçebileceği düşünülmektedir. Gelecekte bir gün kanalın tuz konsantrasyonu Kızıldeniz ile aynı olduğunda, göç baskısının daha da artacağı bilim adamlarınca ifade edilmektedir. türün geçiş sağladığı ifade edilmektedir. Geçiş sağlayan türler arasında balık faunasının 60 civarında olduğu bilim adamlarımızca belirtilmektedir. Dalışlarımızda tüm gözlemlerimiz egzotik türlerin belgelenmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Denizlerin karadaki çam ormanları gibi akcigeri olarak bilinen ve günümüzde artık Doğu Akdeniz’de yok olduğu için gözlemlenemeyen Deniz Çayırları’nın (Posidonia Oceanica) ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü tarafından deneysel olarak ekimi yapılmış ve kadrajımıza takıldığında yaşam alanına uyum sağladığı görülmüştür. Bütün bunların yanı sıra, dalışlarımız sırasında gördüğümüz Roma dönemine ait zeytinyağı ve şarap amforaları, denizin ve tarihin derinliklerini bir arada yaşatıyor bize. Cornet Balığı (Fistularia commersonii) İndo Pasifik kökenli Kızıldeniz göçmeni olan bu tür Akdeniz de büyük populasyonlara ulaşmıştır. Tarih ve doğanın sarmal dokusu içinde dalmak inanılmaz çağrışımlar yaratır insanda. Derin mavi sevginin berrak kabarcıklar arasında solunmasına kucak açmıştır bir kez daha. Gün doğusundan Asi Nehri’ni yalayarak denize uzanan rüzgarlar ise ıslık çalmıştır mavideki sevdalı yüreklere ve binlerce yılın mirası zamanın yok ediciliğine karşın varlığını sürdürebilmenin gururunu taşımaktadır bugün. Bir tutam Nergis kokusudur Keldağ’dan bugünlere uzanan. Kalemin kitabın kar etmediği yüreklere yazılanlar çok, kağıda dökülebilenler ise kifayetsizdir Keldağ’ı anlatmaya. Ve bizden de selam olsun derin Ahtapot (Octopus vulgaris) Kopleks bir beyin yapısına sahip denizlerin bu sekiz kollu zeki canlısı her dalışımızda “beni farkedin” der gibi kadrajımıza pozlanmıştır. Sıra dışı ve bir o kadar heyecan verici dalışlarımızın ardından, ertesi gün Çevlik’de bulunan Seleucia De Pieria antik kenti kalıntıları ile dünyanın ilk tüneli olan Titus tünelini görmeye gidiyoruz. M.Ö. 305 yılında Seleucus krallığının başkenti olarak düşünülen kent savunma zorluğu nedeniyle bir liman şehri olmuştur. Bu bölgedeki en etkileyici yapı ise bir mühendislik harikası olarak kabul edilen Titus tünelidir. Tamamının uzunluğu 1380 m olan bu tünel, Roma döneminde Musa dağından gelen sel sularının limanı ve aşağı şehri tehdit etmesine karşı yapılmıştır. Yapımına imparator Vespesianus döneminde başlanmış ve komutan Titus emrinde çalışan Musevi köleler tarafından tamamlanmıştır. Tünelin doğu kısmında 30 m genişliğinde 10-15 m derinliğinde, kaya mezarlarının iki sütunlu kutsal bölümü (Beşikli Kilise) ve mezar odalarının yer aldığı Beşikli Mağara ise oldukça etkileyici. Hatay’lı Şair M. Turan Yarar’ın ifadesiyle “Şair deriz ummana soluksuz dalana…” Keldağ soluksuz dalıp soluklandığınız yerdir. Mavide kalın… 29 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Cüce Balon Balığı (Lagocephalus suezensis) Kızıldeniz göçmeni olan ve ekonomik bir değeri bulunmayan Balon Balığı Akdeniz’e son dönemlerde göç eden canlılar arasındadır. maviyi kucaklayan Keldağ’a. Binlerce yıl öncesinden kayalara görkemli yürek haykırışlarını alın terleriyle kazanlara selam olsun. Yazdığınız mektupları aldık, okuyup, öğrenme sırası şimdi bizde. Biz de yarınlara dilerim ki okunası yazıtlar bırakabiliriz. TCSG-118 ve ÇEVLİK [ Hazırlayan ] TCSG-118 Komutanlığı TCSG-118, 1959 yılında Almanya’da Fr Schweers-Werft Bardenf (Weser) Tersanesinde inşa edilmiş olup, 19 Ocak 1961 tarihinde sahil muhafaza botu olarak Jandarma Genel Komutanlığı emrine girerek görev yapmış ve 1982 yılında Sahil Güvenlik Komutanlığı envanterine alınmıştır. Sahil Güvenlik İskenderun Grup Komutanlığı emrinde İskenderun’da konuşlu olan TCSG-118, 23 Haziran 2006 tarihinden itibaren Çevlik’te konuşlandırılmıştır. Yörenin tarihi orta paleolitik (M.Ö. 100.000-40.000) döneme kadar uzanır. 1956 yılında Türk arkeologlar Muzaffer Şenyürek ve Enver Bostancı tarafından yapılan kazılarda M.Ö. 40.000- 11.000 yıllarına tarihlenen ilk çağ insanlarına ait kalıntılara rastlanmış ve Bostancı tarafından bu insanın adına Homo Sapiens Çevlikiyensis adı verilmiştir. Çevlik, Helenistik dönemde Büyük İskender’in ölümünden sonra komutanlarından Seleucos Nicator tarafından Seleucia Pieria isminde bir liman şehri olarak kurulmuş ve bu şehir Seleucos Krallığı’na başkentlik yapmıştır. 32 COĞRAFİ KONUM, NÜFUS, İDARİ YAPI, TARİH Çevlik; Samandağ ilçesinin kuzeybatısında Amanos Dağları’nın eteklerinde kurulu bir bölgedir. İlçe merkezine uzaklığı 7 km, il merkezine uzaklığı 30 km’dir. Bölge tarihi kalıntılarıyla ünlüdür. Doğusunda Vakıflı, Hıdırbey köyleri, güneyinde Mağaracık Beldesi, kuzeyinde Çamlıyayla Köyü’ne bağlı ormanlık alanlar ve batısında Akdeniz yer alır. İdari olarak Kapısuyu Köyü’ne bağlı bir mahalledir. Toplam nüfusu 3.500 civarındadır. Çevlik’in bağlı bulunduğu Samandağ ilçesinin yüzölçümü 446 km2 olup, nüfusu merkezde 35.000 olmak üzere toplam 120 bin civarındadır. BEŞİKLİ MAĞARA 1930’lu yılların başında Fransız araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılan bu mağara yapısı itibarıyla ziyaretlerin başlıca ilgi odağı haline gelmiştir. Halk arasında “Beşikli Mağara” veya “Kral Mezarları” diye bilinir. Beşikli mağara denmesinin nedeni ortadaki geniş bölümde yer alan iki mezarın beşiğe benzetilen süslemeleridir. M.S. 6 yy’dan sonra başlayan, Yunan ve Roma dönemlerinde, burada şehir ileri gelenlerinin gömüldüğü sanılmaktadır. SAMANDAĞ VE ANTAKYA Çevlik’in bağlı olduğu Samandağ İlçesi yolu üzerinde Nahırlı Köyü’nde denizden yüksekliği 479 m olan bir tepe üzerinde St. Simon Manastırı bulunmaktadır. Kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer bölümleri ziyarete açık olan Manastır, 6. yüzyılda St. Simon adına yapılmıştır. Manastırın bulunduğu tepenin panoraması da büyüleyici bir görünümdedir. Bir tarafta Samandağ ve Çevlik sahilleri, diğer tarafta kıvrıla büküle akan Asi Nehri ve ötelerde Antakya kent merkezi tüm ihtişamıyla ayaklar altındadır. Antakya ise Hristiyanlar için hac yeri olarak ilan edilen ve Hristiyanlığın Kudüs dışında yayıldığı ilk yer olan St. Pierre Kilisesi ile, Irmak Tanrısı’nın kızı Daphne’nin (Defne) Apollon’un platonik aşkından kurtulmak için bir ağaç olarak saklandığı Harbiye Çağlayanları ile; Grek, Roma ve Bizans dönemine ait eşsiz mozaiklerin bulunduğu dünyanın en zengin ikinci mozaik müzesi olan Antakya Mozaik Müzesi ve Anadolu’nun ilk camii olan Habib-i Neccar Camisi ile Akdeniz ile Mezopotamya arasında bir köprü konumunda bulunan, her karışı tarih kokan bir kenttir. Tarihte yaşadığı zenginlik dönemini 526 depremiyle TİTUS TÜNELİ Vespasianus-Titus Tüneli, antik çağda, güneydoğu Akdeniz kıyısında hayata geçirilmiş, günümüz teknolojisiyle gerçekleştirilen büyük projelerle yarışabilecek görkemde, yapay bir hidrojeomorfoloji projesidir. Seleucia şehrinde dağdan gelen derelerin ağzında bulunan iç limanın seller sebebiyle dolması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırılmıştır.Tünel Komutan Titus zamanında tamamlanmış ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları, yüksekliği 7 m genişliği 6 m olan bu tünel vasıtası ile uzaklara akıtılmış ve böylece limanın dolması engellenmiştir. 130 m’si tünel, kalanı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevlik’e kadar 1380 m’dir. Tünelin kapalı kesminden 57 m sonra karşıdan karşıya geçişler için tek sıra taştan bir kemer inşa edilmiştir. İlk kez Chapot tarafından üzerindeki yazıtı sayesinde M.S. 149 yılına tarihlenen (1907) bu kemer hala kullanılabilir durumdadır. Köprüden güneye gidildiğinde antik kentin kapalı nekropolüne (Beşikli Mağara) ulaşılır. Kuzeye gidildiğinde ise kireçtaşları içerisinde kazılmış su sarnıçlarını görmek mümkündür. 33 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Geminin boyu 28,9 m olup eni 4,7 m’dir. Geminin azami sürati 18 knot iktisadi sürati 12 knot’dur. Ana makineleri Mercedes-Benz 820 DB’dir. TCSG-118 Komutanlığı tarafından, Çevlik bölgesinde göreve başladığı 23 Haziran 2006 tarihinden itibaren 498 gemi/tekne kontrolü yapılmış ve bunlardan 27 tanesine adli ve 13 tanesine idari olmak üzere toplam 40 adet yasal işlem uygulanmıştır. Bu işlemler arasında 1 adet sınır ihlali yapan Suriyeli balıkçı teknesi, 2 adet sigara/içki kaçakçılığı yapan tekne ve 1 adet Türk karasularında trol çeken Suriyeli trol teknesi mevcut olup yakalamalar neticesinde 57.120 paket sigara, 53 şişe içki ve 2 adet Suriyeli balıkçı teknesine el konulmuştur. Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında tapınak kalıntılarına da rastlanır. Bunlardan başka, Mağaracık Köyü civarında da çok sayıda mağara vardır. Roma dönemine ait olan ve kalker oyulmuş 12 kaya mezarı vardır. Ayrıca Roma döneminde inşa edilen görkemli bir yapı olan Vespasianus-Titus Tüneli ve Beşikli Mağara adlı kaya mezarları turistlerin ilgi alanlarından olup yılda binlerce ziyaretçi çekmektedir. Bölgenin önemli bir kısmı birinci derece sit alanı konumundadır. Kuzeyde bulunan Amanoslar orman alanıdır. Kıyı şeridi boyunca açılan yol stabilize olup Arsuz’a mesafesi 45 km’dir. 34 35 Çevlik’in doğal dokusu o kadar zengin ki… Örneğin Akdeniz’de yaşayan kaplumbağaların yüzde 25’i yavrulamak için Çevlik sahiline geliyor. Onlar buranın en eski yerlileri aslında. Tam 95 milyon yıldır onlar buradalar. Caretta caretta (iribaş kaplumbağa) ve Chelonia mydas (yeşil kaplumbağa) yazın sıcağında sahile gelerek ayaklarıyla açtığı çukura yumurtalarını bırakır ve 50-60 gün sonra yavrular sahil kumlarının içinden çıkmaya başlar. Kumul bitkileri yönünden de zengin bu sahilde 200 bitki türü tespit edilmiştir. Ocak-şubat döneminde Çevlik buram buram nergis kokmaktadır. Eski Asi yatakları da yörenin bir başka zenginliğini oluşturuyor. 1970’li yılların ortalarında Asi’nin yatağı, Samandağ Ovası’ndan kaydırılarak yeni bir yatağa taşınmıştır. Eski yataklar bataklık görünümlerine rağmen turizm açısından elverişli yerler haline gelmiştir. EĞİTİM VE ÖĞRETİM, KÜLTÜREL YAPI Halkın büyük kısmı eğitime önem verir. Bu yüzden kız-erkek bütün çocukların okutulması yönünde bir çaba vardır. Orta yaş altı okur-yazarlık oranı yüzde yüze yakındır. Kapısuyu Köyü’nde 2 ilköğretim okulu mevcuttur. Bunlardan bir tanesi Çevlik’tedir. Yöre halkı karışık bir etnik ve dini yapıdadır. Çevlik’te turistik hizmet veren bir turizm merkezi ve bir sağlık birimi bulunmaktadır. Çevlik dar bir alanda kurulduğu için toplu bir yerleşim görülür. Arazi son derece kısıtlı olduğu için insanlar daha çok günübirlik işletme ve pansiyonculuk yapmaktadır. 25 tesiste 550 yatak kapasiteli işletmeler mevcuttur. Kapısuyu Köyü merkezinde yaşayan insanlar küçükbaş hayvancılık, tarım ve ticaretle uğraşmaktadır. Yörede defne yağı ve defne sabunu oldukça ünlüdür. ÇEVLİK VE TCSG-118 TCSG-118, 23 Haziran 2006 tarihinde Çevlik’te görev yapmaya başlamıştır. Bölgedeki güvenlik birimleri ile sağlanan işbirliği ve diyalogla birlikte TCSG-118 personelinin etkin ve özverili çalışması sayesinde Çevlik bölgesinde denizde ve denizden işlenen suçlarda önemli oranda düşmeler olmuştur. TCSG-118, her karışında emeğimize ve alın terimize rastlayacağınız güney sahillerimizin en uç noktasında Doğu Akdeniz insanına denizi ve denizciliği öğreterek sevdirmek ve bu konuda bölge halkını bilinçlendirmek, her anlamda gelişmekte olan Samandağ ve Çevlik’in gelişimine en üst seviyede katkı sağlamak ve en önemlisi ülkemizin güneyini en iyi şekilde denizden korumak için çalışmaya devam etmektedir. Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 yitiren ve bu dönemden sonra 300 yıl süreyle Arapİslam ordularının denetiminde kalan ve ardından Bizans ve Selçuklu dönemi yaşayan şehir 1516’da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1918’de Fransız işgaline uğramış ve ‘’Hatay benim şahsi meselem!’’ diyen Yüce Önder M. Kemal ATATÜRK’ün barışçı yüksek siyaseti neticesinde Türk milletine bir armağanı olarak, 1938’de bağımsız bir devlet statüsü kazanmış ve 1939’da da Hatay Devlet Meclisi’nin verdiği kararla Türkiye’ye bağlanmıştır. 1850 yılını başlangıç olarak aldığımızda, Türk kıyılarında yerel seferler yapan taka, çektirme, tırhandil gibi bölgesel özellikler taşıyan, ticari ağırlıklı tekneler vardır; bir kısmı özel, bir kısmı da devlete aittir. Tarihsel Süreçte TÜRK YELKENCİLİĞİ [ Hazırlayan ] 36 Eyüp AKTAŞ | SG Eln. Astsb. Çvş. 1850-1918 döneminde, büyük yelkenli tekne sahibi 2-3 Türk denizcisi vardır. Bunlar da, azınlıkların düzenledikleri yarışlara pek kabul edilmemişlerdir. Ancak kayıtlara geçmiş olan bir derece vardır; 1898 yılında, Prinkipo (Büyükada) Yat Kulübü’nün düzenlediği 2 haftalık seri yarışların birincisi, “Afacan” isimli yelkenlisi ile, “Faik Bey” adlı bir Türk’tür. 1900’lü yıllara gelindiğinde, Türkiye savaşlar içinde çalkalanmaktadır. Denizciler ve yelken yapanlar, özellikle 1919’dan sonra, Kurtuluş Savaşı’na bir şekilde katılmışlardır. Mesela o sırada genç bir yelken sporcusu olan Behzat (Baydar) Bey, evine kurulan telsizi ile Ankara’ya istihbarat geçmektedir. Karadeniz’deki bazı takalar ve çektirmeler, sadece yelken güçleri olmasına karşılık önemli hizmetler görüyorlardı. Savaş herkesin özverili katılımıyla sürmüş ve kazanılmıştır. 1930’lu yıllara gelindiğinde ülke modernleşme hamlelerini başarmış, yeni yönetimiyle, yeni rotasında ilerliyordu. Artık her şey gibi, yelken sporu da ciddi bir şekilde yapılabilirdi. İlk resmi yarışlardan biri, 1932 yılı Eylül ayının ilk üç hafta sonunda 3 yarış üzerinden yapılan İstanbul Birinciliği Yarışları’dır. Burada toplam 47 tekne yarışmış olup 5 sınıfta dereceler belirlenmiştir; Işkampavya sınıfı 1.si Deniz Mülazım Vedat Bey, Filika sınıfı 1.si Deniz Mülazim Rafet Bey, 12 kadem Dinghy sınıfı 1.si Selim Zeki Bey - Faruk Refik Bey (Faruk Birgen), 15 m2 Yole sınıfı 1.si Harun Bey (Harun Ülman) - Behzat Bey (Behzat Baydar), 12 m2 Şarpi sınıfı 1.si Şeref Refik Bey (Şeref Birgen)Şakir Atıf Bey olmuştur. 1932 Eylül ayında, 12 m2 Şarpi sınıfında İzmir Karşıyaka’da ilk yarışlar yapılmıştır. Katılanlardan bazılarının isimleri bilinmekle beraber, dereceler belli değildir. İzmir’den ilk bilinen derece, 9 Eylül 1938 tarihinde yapılan Kaba Yole sınıfında olmuştur. 3 tekne ile yapılan yarışın birincisi Göztepe’den Muzaffer Kalkış’tır. Bu arada, 1936 yılında önemli bir dönemeç yaşanmıştır. Atatürk, 1936 yılı Temmuz ayında, o zamanlar bir mesire çayırı olan Fenerbahçe’yi gezmek istemiştir. Fenerbahçe bir yarımada idi. Kuzeybatısında harap halde bir eski mendirek kalıntısı ve burun kısmına doğru bazı manastır harabeleri vardı. Şimdi doldurulup marina yapılmış alçak olan kuzey tarafında, bazı tekneler çekili duruyordu. Etrafındakilere bu teknelerin 37 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 O tarihlerde spor ve gezi amaçlı kullanılan küçüklü büyüklü yelkenli tekne hemen hemen hiç yoktur. Olanlar da, daha ziyade Deniz Harp Okulu gibi devlet kurumlarının eğitim amaçlı tekneleri ve yabancı bahriyelerde olduğu gibi gemilerin filikalarıdır. Bu yüzden, bu gibi ufak botları yapan müessese Taşkızak Askeri Tersanesi’nde, filikahane diye isimlendirilmiş bir atölye bölümüdür. Bu dönemde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, kürekle de kullanılan ama birer Latin yelkeni olan sandallar çok yaygın idi. “Moda Sandalı” adı verilen bu tekneler, uzun yıllar kullanılmış ve yerel tekne olma özelliğini korumuştur. Bu tekneler, İstanbul kıyılarında onlarca yerde, yüzlerce usta tarafından bir plana bağlı olmadan; göz kararıyla ve “keser sapı” denilen ampirik ve kayıtsız ölçülerle yapılmıştır. 1950’li yıllarda bile devam eden bu üretim şekli, özellikle Haliç’in Ayvansaray semti ile özdeşleşmişti. Bugünkü ve dünkü anlamıyla yarışları yapılabilecek, hesap sonucu performansları ortak bir eşele oturtulabilecek teknelere, diğer bir deyimle yelkenli yatlara, henüz bir ihtiyaç olmamıştı. Ayrıca Türk halkı, bazı istisnalar dışında sadece gezmek ve yarışmak için tekne edinmek fikrinden çok uzaktı. 1850’lerden, 1930’ların ortalarına kadar bu böyle sürüp gitmiştir. Bazı öncü gençler hariç, azınlıklar ve levantenlerin dışında yelken sporuna ilgi gösteren pek olmamıştır. kimlere ait olduğunu sordu. Aldığı cevap, Moda eşrafından Vitoller başta olmak üzere, pek çok yabancı, levanten ve azınlık isminden ibaretti. Bunun üzerine, yine etrafındakilere “Bu mendirek onarılsın, burada Türk gençlerinin deniz sporlarıyla uğraşacağı bir merkez yapılsın!” şeklinde bir talimat vermiştir. Kısa zaman içinde, dönemin Başbakanı Celal BAYAR ve Ulaştırma Bakanı Şakir KESEBİR gerekli talimatları vererek mendireğin onarılmasını sağladılar. Böylece denizciler ve yelkenciler, nispeten korunaklı bir limana kavuştular. Mendireğin ucuna yapılan fenere, bu olayı ve kişileri anımsatan mermer bir kitabe kondu. 1960 ihtilalinde Celal BAYAR görevden alınınca, bu mermer levha ters çevrilip başka bir cümle yazıldı. Bu levha, mendireğin marina için istimlakından kurtarılmıştır ve bugün İstanbul Yelken Kulübünün girişinde sergilenmektedir. Bir yandan da, bu dönemde başta rahmetli Celal BAYAR olmak üzere, önde gelen kişiler de bu talimata uyarak tekneler yaptırdılar, aldılar veya ithal ettiler. Bu teknelerin çoğu 1940’lardan 70’lere kadar Fenerbahçe yat barınağını süslediler. Istanbul Yelken Kulübü, Moda Deniz Kulübü gibi tesislerde karaya 38 çekildiler, bakımları yapıldı ve kışladılar. Üstelik o sırada ödenen paralar, birkaç ayda başka bir tekne almaya yetecek gibi değildi. Çok daha mantıklı ve insaflıydı. Bizzat Ulu Önder’in deniz sporları ve yelken ile ilgilenmesi üzerine, konunun güzel yanları da anlaşıldıktan sonra, politika ve iş dünyasından ünlü kişiler tekneler yaptırmaya, hazır olarak almaya hatta ithal etmeye başladılar. Örneğin, 1938 de Kılıç Ali Bey tarafından Cenova yapımı olan “ESEN” isimli yat, yurda getirilmiş, 1935 Transatlantik Yarışı’nın birincisi olmuştur. Atatürk’ün, Fenerbahçe ve burada gençlere spor yaptıracak kulüplerle yakın ilgisi bu kadarla da bitmemiştir. 22 Şubat 1938 tarihli ve 8236 sayılı Başbakanlık Kararnamesi ve 27 Temmuz 1938 tarihli ve 9331 sayılı tamamlayıcı bir Kararname ile, Hazinenin Fenerbahçe Mesire Yerini İstanbul Belediyesine bedelsiz olarak devrettiği, Belediyenin de bu arazinin bir kısmını kurulacak olan deniz sporları kulübüne kira ile tahsis etmelerini bildirmiştir. Fakat araya Atatürk’ün aramızdan ayrılması, 2.Dünya Savaşı ve bunun olumsuz etkileri ile daha sonraki politik çalkantılar girmiştir. Verilen talimatı ve gösterilen kolaylıkları unutmayan yelkenciler, aralarına dönemin pek çok ünlü ve etkili kişilerini de alarak, 1952 yılında İstanbul Yelken Kulübü’nü, gösterilen yerde kurdular. Durumu bilenlerin de müdahalesi ile, hem yer tahsis edilmiş oldu, hem de Bakanlar Kurulu’ndan Kamu Yararına Dernek statüsü aynı yıl içinde çıktı. İlk yıllarda, devletin yelkenciliğe Denizcilik Bankası kanalıyla pek çok katkıları oldu. Yani Atatürk’ün dilek ve talimatları o dönemde henüz unutulmamış, yerine getirilmeye çalışılıyordu. 1966 yılında Türk Donanma Cemiyeti, İstanbul Yelken Kulübü ve Ege Yat Kulübü İstanbul-İzmir arasında yelken yarışları için birlikte bir organizasyon hazırladılar. Radyo ve gazeteler, günlerce katılacak yatları, sahip ve ekiplerini tanıttı. 2 Temmuz 1967 tarihinde İstanbul Yelken Kulübü önünden, yatlara start verildi. Startı, bizzat Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Necdet URAN verdi. Donanma Komutanı Koramiral Celal EYİCEOĞLU ve Donanma Cemiyeti Başkanı Emekli Amiral Refet ARNOM da orada, diğer kulüp yetkilileri ile birlikte hazır bulunuyordu. Bütün katılan teknelerin 2-3 günde bitirdikleri 280 deniz mili uzunluğundaki yarışa 21 yat kayıt olmuştu. Ama 17 tekne iştirak etti. Bu teknelerin isimleri: Keyfim, Plaisir, Levent, Lilly II, Gelincik, Sim, Seddülbahir, Azade, Dragon, Neptün, Pepertye, Deniz Atı, Feryal, Kaptan, Mekik, Polaris, Caniko’dur (eski İpar). Bunlardan en iyi zamanı, en küçük olan Pepertye yaptı, yani yarışın galibi oldu. En büyük yat olan Caniko ise yarışı terk etmek zorunda kaldı. Bu tarihi yarış ile başlayan bu spor klasiği isim değiştirdi, sponsor değiştirdi, organizatör kulüp değiştirdi, varış yeri değiştirdi, etap ilave etti, ancak hala sürmekte ve her yıl yapılmaktadır. Ülkemiz adına yelken sporunda Olimpiyatlara ilk kez katılan ve yarışan ekipte Harun ÜLMAN ve Behzat BAYDAR vardı. 1936 Berlin Olimpiyatları’nın Kiel şehrinde yapılan yelken yarışlarına katıldıklarında, daha önce hiç Starboat sınıfı teknelerle yarışmamışlardı. Kendileri için alınan ve Marmara ismi verilen tekneyi ilk defa, yarışlardan birkaç gün önce görüp bindiler. Buna rağmen, çok iyi yarıştılar ve filonun ortalarında yer aldılar. İsimleri bir kere daha tarihe geçti. Berlin’deki Olimpiyat Stadındaki Mermer Pano üzerinde bir kere daha ölümsüzleştiler. Ülkemizdeki ilk yabancı temasta da onlar vardı, 1937 de Romanya ile iki sınıfta yarışma yapılmıştır. Star sınıfında Harun ÜLMAN - Behzat BAYDAR 2. Olimpik Yole sınıfında da Şeref BİRGEN 1. olmuştur. 39 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Atatürk, yapılanları yeterli görmediği için 1937 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarken, konuşmasında şu cümlelere de yer veriyordu: “Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifade etmeyi bilmeliyiz. Denizciliği Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.” Sonradan bu emir ve vasiyete daha fazla uyuldu. Önce Fenerbahçe Feneri yanındaki bölge İstanbul Bölgesine, yarış idare merkezi olarak verildi. Sonra burası Galatasaray’a tahsis edildi. Galatasaray Kulübü de yüzme ve yelken branşlarını buraya getirdi. Önceleri açık olan bir havuz, sosyal tesisler ve kayıkhane yaptı. Daha sonra da Fenerbahçe Kulübü, Oflu Balıkçı olarak tanınan dalyancının yerine Dere Ağzı’ndaki yelken ve kürek tesislerini taşıdı. Onlar da bir açık havuz ve sosyal tesisler yaptılar. Son olarak da dönemin usta yelkencilerini barındıran Kalamış Yelken Kulübü, Kalamış tesisleri yıkıldıktan sonra buraya yerleşti. Yıllardan beri o dönemden sonra kurulan İstanbul Yelken Kulübü, Fenerbahçe ve Galatasaray, çok sonradan da Kalamış Yelken Kulübü bu vasiyeti yerine getirmektedirler. Sanallıktan Gerçekliğe BİR SUALTI HİKAYESİ Güzden VARİNLİOĞLU [ Fotoğraflar ] Tahsin CEYLAN [ Yazı ] “Her projenin bir hikayesi vardır. Bu projenin ise birçok hikayesi var. Projeye emek vermiş yüzü aşkın kişinin anlatacak çok şeyi vardır eminim, ama bu seferlik benim hikayemi dinleyeceksiniz.” En baştan başlayalım. 42 İşte o andan sonra ilk hedef TÜRSAB fikir yarışmasına “Çanakkale Batıkları’nın Sanal Müzesi” projesi ile katılmaktı. İnsuyu etkinliğinde mağaradan çıkar çıkmaz projenin son rötuşlarını yaptım ve Volkan Evrin’in yaptığı araştırmaları derleyerek projeyi teslim ettim. Daha sonra aylar boyunca beklemek, 360 TAD, SAD ve DETAD’ın gerçekleştirdiği Arkeopark projesine katılıp, daha nice deniz sevdalısı, “don kişot”ları tanımak, sanal müze fikrinin uygulanacağı uygun lojistiğe bakmak, destekleyen kurumları, katkıda bulunanları, araştırmacıları, resmi yürütücüyü ve hatta ortak olacak üniversiteyi bulmak dışında yapacağım birşey yoktu. Sualtı denince akla ilk olarak boş zaman uğraşı olarak haftasonu dalışları geliyor. Dalıyorsun, çıkıyorsun, eğleniyorsun ya da sportif anlamda rekor denemeleri, yarışmalar... Bilimsel anlamda ise ekolojik, jeolojik, arkeolojik ya da sualtı hekimliğiyle bağdaşıyor. Peki sualtı sanal müzesi deyince aklınıza ne geliyor? Bir doktora öğrencisi olarak hep söylenen cümleler vardır: “Yüksek lisans tezini sevmek, doktora tezine ise aşık olmak gerekir.” Aslında daha binlerce hikaye, fıkra doktora denen sancılı süreçte üretilmiştir. Tüm bunlar aklımın bir köşesinde dönüp dururken yaklaşık 12 yıldır sevdam olan sualtının doktora Kafamda hep aynı kelimeler dönüp duruyordu: Sanal Müze, sanallık, arkeolojik batıklar, deniz tarihi batıkları, doğu Akdeniz ticaret yolları, batık yerleşim alanları, kültür mirası, sualtı mekanı ve sanal mekan benzerlikleri, sualtını sanal ortama taşımak, vs... Tez başlıklarında yazılan kısa anahtar kelimeler şeklindeydi henüz tüm fikirler. Ta ki projenin ortak bir hikayeye dönüştüğü ana kadar... Proje ortak bir hikayeye dönüşmüştü: ilkokul arkadaşım ve dalış eşim Yalın Baştanlar projenin sanal müze uygulamalarını, sevgili abim Altay Özaygen veritabanı uygulamalarını, Serkan Girgin (yılbaşında dağcı arkadaşlarımızı kurtarmaya gittiği acı günde bile teklifimi geri çevirmeyip) projenin coğrafi bilgi sistemi uygulamalarını, yıllardır sualtı kazılarından arkadaşım Evren Türkmenoğlu sualtı arkeolojik araştırmaları üstlenmişti. Sanal müze, statik bir dolaşım yerine dinamik bilgi akışı, statik görüntüler yerine kamera sistemleriyle değişken görüntülerin alınmasını içermektedir. Sadece sanal ortamda bir araya gelebilecek bilgi sisteminin sualtı kültür mirasına uygulaması olan Sanal Müze uygulaması ile kullanıcı (katılımcı) internet ortamında suyun altında bulduğu bilgileri veritabanına aktarabilecek, daha sonrasında Arkeopark alanına yerleştirilecek kamera sistemleriyle sanal ortamda dalarak, batıkları ve batık alanlarını şahsen deneyimleme imkanına kavuşacaktır. Sualtı Sanal Müze projesi başlangıç için pilot bölge olarak seçilen ve daha önce Arkeopark olarak kurgulanan Kaş sularında oluşturulacaktır. Arkeopark, içinde Genç Tunç Çağı’na ait dünyanın bilinen en eski deniz batığının replikası Uluburun III’ü ve onun arkeolojik alanını barındırmaktadır. Tübitak formatındaki özetimiz: “Türkiye’nin güney kıyıları, başlıca antik deniz ticaret yolları üzerinde olup, son yıllarda turizm faaliyetleri nedeniyle büyük oranda tahrip edilmiş durumdadır. Kaybolmakta olan deniz tarihinin ve sualtı batıklarının araştırılması, envanterlenmesi ve sanal ortamda müzeleştirilmesi, arkeolojik ve kültürel tahribatı engelleyeceği gibi, mevcut araştırmaların ilgili akademik yetkililere sunulmasını da sağlayacaktır. Bu çalışma ile, özelikle yaz aylarında dalış turizmi faaliyetinin arttığı ve mevcut arkeolojik potansiyeli nedeniyle de araştırmaların büyük önem taşıdığı Kaş-Kekova kıyı kesiminde deniz darihi araştırması için ülkemizde ulusal kaynaklar kullanılarak ilk kez gerçekleştirilecek disiplinlearası, 43 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Bundan bir sene önce uzun bir Kaçkar trans etkinliğinden dönüşte Bodrum’a vardığımda, evden çıkmadan dinlenmek dışında yapmak istediğim hiçbir şey yoktu. Üzerimdeki miskinliği atıp, Ankara’ya dönüş yoluna çıkmadan bir saat önce dernek başkanımız Haluk Camuşcuoğlu’na uğrayıp aklımdaki projeyi açtım. Kısa süren konuşma sonrasında sanal müze fikrini desteklemeye karar verdi. “Çanakkale Batıkları Görsel Tanıtımı ve Sanal Müzesi” fikri üçüncülük ödülünü aldı. Birilerinin ilgisini çekmiş olmalıydı, şaşırmadım desem yalan olur. İlk defa tozlu raflarda kalmayacak bir doktora tezimin olabileceğini, daha da önemlisi SAD ve ODTÜ-SAT’ın yıllardır geleneği haline gelmiş araştırma dalıcılığı ile farklı bir alan olan sanal müze kavramının akademiyle bağdaşabileceğini farkettim. Neden Sanal Müze fikri sualtına uygulanamasın? Yüksek lisans tezimde kurmaya çalıştığım sualtı mekanı ile sanal mekan analojisi neden hayata geçmesin? konumla özdeşleşebileceğini, hele bunun proje haline gelebileceğini hayal bile edemezdim. sistematik ve kapsamlı pilot projenin yürütülmesi amaçlanmaktadır. Söz konusu araştırma noktalarının belirlenmesi için arkeoloji, sualtı tarama teknolojisi (yan taramalı sonar, sualtı robotu v.b.), aletli derin su dalışı ve batık dalışı gibi farklı bilimsel disiplinler altındaki çalışmaların koordineli ve ortak hedefli olarak yürütülmesi ve bunların ortak bir veritabanına aktarılması hedeflenmektedir. Tarihi batıklar içeren bu bölgede, dünyanın en eski batığı ünvanlı Uluburun teknesinin ve arkeolojik alanının replikası, dünyanın ilk sualtı ARKEOPARKI adıyla 29 Ekim 2006’da kurulmuştur. Deneysel arkeoloji çalışmalarına mekan olan alanda Tunç Çağı (M.Ö. 2 bin) ticaret ağı ve limanlarının canlandırılması planlanmış olup, bu alanda uzaktan erişimli sualtı görüntülemesi, 360 derece sanal müze dolaşımı ve sanal müze uygulamaları yapılacaktır. Gelişen bilgi teknolojileriyle müze, “sanal müze” adı altında, günümüz teknolojilerini de kullanarak sadece bulunduğu mekana bağlı olmayan bir bilgi akışını da sağlayacaktır. Ayrıca, söz konusu dalış çalışmaları sırasında deniz dibi ve saptanan batıklara ait diğer (biyolojik, ekolojik v.b.) verilerin edinilmesi de araştırmanın olası ikincil ürünlerini oluşturacaktır.” 44 Ve ekibimiz! Her dönem gelen onlarca gönüllü gece gündüz demeden bu sistemin kurulmasına yardım ettiler. İnanç ve Halime, Başkent Üniversitesi adına geldikleri görevde deniz yaşamında bu kadar zorlanacaklarını hayal bile edemezlerdi. Arkeolojik deneyimiyle Elif ve Soner’in varlığı, her işinin arasında belgesel çalışmalarına yardım eden Şeyda, Atila, Meryem’in katkıları, hergün ayrı bir istekle gittiğimiz Daha nice isimler sayılabilir; selam vermeye teknemize uğrayan arkadaşlarımız bile bir süre sonra bir işin ucundan tutmaya başladı, bize yemek yapan dağcı arkadaşlarımızdan tutun da, haftasonunda üşenmeyip kilometreleri kateden görüntü ekibine kadar herkes projenin katılımcı ruhuna destek verdi. Dokuz hafta boyunca her hafta dönüşümlü olarak projeye katılan ekiplere Pazar akşamı merhaba dedik. Uzun süren proje tanıtımının ardından ertesi gün ilk olarak Kaş Arkeopark alanında sualtı araştırmacılığı çalıştayını tamamlayıp, haftanın geri kalanında dalış amiri tarafından verilen derinlik konturlarında tarama dalışları yaptık. Kültürel miras kapsamına giren eserler şamandıra ile işaretlendikten sonra dalışa devam edildi. Eş zamanlı olarak yüzey ekibi şamandıranın GPS koordinatlarını alarak, diğer bir ekip bu esere eskiz, fotoğraf ve ölçülendirme amaçlı dalışlar gerçekleştirdi, ve bunları dalış sonrasında hazırlanmış buluntu formlarına aktardı. Tüm bu buluntulardan oluşan envanter proje kapsamında oluşturulumuş veritabanına aktarıldı, hafta sonlarında ise hafta içi bulduğumuz buluntuları görüntüleme amaçlı olarak Türkiye’nin ünlü sualtı fotoğraf ve videocularından Tahsin Ceylan, Coşkun Teziç, Orhan Aytür, Yeşim Kurtaiş, Ömer Yolaç, Bengiz Özdereli, TRT ekibinden Girayhan Alpdoğan, Kanal B, CNN-TÜRK, Turkish Daily News katıldı. Sonuç olarak projenin son günlerindeyiz, yorgun ama bir o kadar da mutlu. Yüzlerce dalış, onlarca buluntu noktası, çapası da dahil arkeolojik batığımız, deniz tarihi batıkları, amforalar, günlük kullanım kapları, pitoslar, taş çapalar, Y çapalar, T çapalar, mimari kalıntılar derken Kültür Bakanlığı iznimiz dahilindeki doğu sınırımız Kekova-Çılpacık Adası ile Kalkanİnceburun adasındaki alanı araştırmış, binlerce fotoğraf, saatlerce video, yüzlerce eskizimizin olduğu verilerle elimiz boş dönmeyeceğiz evlerimize ve tabi aklımızda kalan anılar da cabası! Bundan sonrasında ne mi yapacağız? Asıl iş, saha çalışmaları bittikten sonra başlıyor, tekrar şehir hayatına geri dönüp bürokratik işlerle uğraşacağız ama bunu şu anda düşünmemek lazım. SM07 projesi saha çalışmaları sona erdi, sırada SM08 var! Teşekkürler... DESTEKLEYEN KURUMLAR Sualtı Araştırmaları Derneği, Başkent Üniversitesi Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi, 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği, Kaş Deniz Tarihi Araştırmaları Derneği, Nic.tr Alan Yönetimi, ODTÜ Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi, Aquadan Ltd. Şti, Eko-natura Ltd. Şti. KATKIDA BULUNANLAR ODTÜ Sualtı Topluluğu, Koç Üniversitesi Sualtı ve Araştırma Klubü, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, Bougainville Dalış Merkezi, Kaş Diving, Sun Diving, İdeal Teknoloji, Alternative Camp, Ordos, NaturaBlue Dalış Merkezi, Hideaway Cafe. KATILIMCILAR Adem Onur Miskbay, Ahmet Sarıca, Ahmet Cevdet Yalçıner, Ali Ethem Keskin, Ali İlker Tepeköy, Ali Tanju Oğuz, Ali Yalçın Avşar, Alper Soydan, Altay Şeref Özaygen, Altuğ Tosun, Arife Hanley, Atila Kara, Ayşe Şeyda Maraş, Aysu Erdoğdu, Baha Dinçel, Barış Bekdik, Başak Çallıoğlu, Belek Öztürkcan, Belma Namlı, Bengiz Özdereli, Berker Özsarı, Billur Tekkök, Birol Demirci, Buket Oğuz, Bülent Gözcelioğlu, Burçin Akın, Çağrı Kundak, Cengiz Bektaş, Çiğdem Özkan Aygün, Cihan Yapa, Coşkun Teziç, Damla Atalay, Deniz Özyurt, Devrim Tezcan, Doğan Haluk Camuşcuoğlu, Ejder Varol, Elif Denel, Emrah Cantekin, Emre Gürdal, Emre Tuksal, Emrecan Polat, Ender Varinlioğlu, Erdem Yıldırımer, Erdem Aydın, Ersin Aydın, Ersin Ersöz, Erol Öztunalı, Esin Pekpak, Esra Demirkol, Evgin Nehar Eren, Evren Çağlayan, Evren Koban, Evren Türkmenoğlu, Ezgi Kırış, Fatih Tunalı, Fazıl Selçuk Gömeç, Funda Atun, Girayhan Alpdoğan, Gökçe Durusoy, Gülfem Uysal, Güzden Varinlioğlu, Haldun Ülkenli, Halime Fişenk, Hande Ceylan, Harun Güçlüsoy, Hasan Örek, Hazım Murat Karamüftüoğlu, İnanç Ilısulu, Kemal Engin Aygün, Kemal Gökhan Türe, Kemalcan Acari, Kerem Bayrı, Kevser Mermertaş, Levent Aydoğmuş, Levent Yüksel, Mahmut Duruş, Mehmet Alat, Mehmet Aytuğ, Meltem Ok, Meryem Yavuz, Muhibe Suna Yılmaz, Murat Draman, Mürşide Zerrin Güner, Mustafa Dilaver, Mustafa Ergün, Nur Keçeci, Okan Halaçoğlu, Oktay Çağlar, Ömer Akman, Ömer Yolaç, Onur Akbay, Orhan Aytür, Orhan Serdar, Orhan Timuçin, Ozan Yazgan, Özgün Özcan, Özgür Liman, Pelin Aksungur Aydın, Selçuk Akın, Selen Esen, Selin Öztunalı, Senem Gençtürk, Serdar Gülsöken, Serkan Girgin, Şermin Şengün, Simge Özkan, Sinan Güven, Soner Pilge, Süha Özgeçen, Tahsin Ceylan, Tolga Uzun, Ufuk Gürsel, Umut Aksu, Umut Aydın, Umut Görgülü, Umut Kahramankaptan, Volkan Ertürk, Yalçın Savaş, Yalçın Yaldız, Yalın Baştanlar, Yasemin Tanbi, Yeşim Kurtaiş, Yusuf Ziya Şulekoğlu, Zehra Tatlıcı 45 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 29 Temmuz 2007-Saha çalışmalarının başlangıç tarihi: Aylar süren saha hazırlık çalışmaları henüz tamamlanamamış, hatta Çanakkale batıklarını ödülünün parasını harcayıp, taksitle sarf malzemelerini tamamlayıp, veresiye ile alışverişleri yaptığımız günler devam ediyor. Proje ekibi dışında hiçbir hazırlığımız yaşanan maddi sorunlar yüzünden tamamlanamamıştı. Haldun, saha yetkilisi adı altında aklınıza gelecek her işe koşturuyor, bitmek bilmeyen malzeme tamiratlarından, dalış planlarına kadar her işin üstesinden geliyor; Mustafa, lojistik desteğin yanı sıra Teknolojik Araştırma Grubu’nda Süha ve Devrim’e yardım ederken Murat Draman ise her türlü lojistik destekte bulunuyor; Deniz bir yandan dalış sağlığı çalışmalarının hazırlıklarını yapıyordu. Dadga Teknesi personeli ile projemiz daha da büyüdü. İşte ülkemizde de 25 yıldır faaliyetlerini sürdüren Sahil Güvenlik Komutanlığı; genç, dinamik, deneyimli, altyapısı güçlü, imkan/kabiliyetleri geniş, denizlerde 24 saat görev yapan ve sürekli kendisini geliştiren bir Komutanlık olarak denizlerimize yönelik faaliyetlerini sürdürmektedir. Denizlerde; arama kurtarmadan, yasa dışı balıkçılık, göç ve dalışların önlenmesine kadar birçok alanda aktif görev yapan Sahil Güvenlik Komutanlığı, kuruluşundan bugüne kadar uhdesindeki görevleri tam anlamıyla ifa etmek maksadıyla ülkemizin Karadeniz sahilindeki en kuzey doğu noktası olan Artvin/Hopa ile Akdeniz sahilindeki en güney noktası Hatay/Çevlik’e kadar olan sahil şeridinde toplam 65 limanda konuşlu muhtelif büyüklükte botları, uçakları, helikopterleri ve mobil radarları ile Türkiye’nin yüzölçümünün yaklaşık yarısına eşit 373.000 km2’lik deniz sahasında deniz kirliliğinin önlenmesi için mücadele etmektedir. 46 51 (%20) - Sahil Güvenlik Komutanlığınca ceza kesilen 48 (%19) - Denizcilik Müsteşarlığına bildirilen 45 (%18) - İl Çevre ve Orman Müdürlüklerine bildirilen Toplam 257 olay önemlidir. Deniz kirliliğine ilişkin deliller hava ve deniz şartlarında çok çabuk kaybolabildiğinden tespitlerin en kısa sürede yapılması ve delillerin yok olmadan toplanması gerekmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı deniz kirliliği tespit ve denetimlerindeki tüm süreçleri etkinlikle gerçekleştiren bir yapıya sahiptir. Gemi ve deniz araçlarından kaynaklanan deniz kirliliğinin tespit ve kontrolüne yönelik “5491 Sayılı Kanunla Değişik 2872 Sayılı Çevre Kanunu” kapsamında yayımlanan 21 Haziran 2006 tarihli “Yetki Devri Genelgesi” ile denizlerde denetim yetkisi; sınırları belirtilen alanlarda İstanbul, Kocaeli, Antalya ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlıkları, Denizcilik Müsteşarlığı Bölge Müdürlükleri bağlısı Liman Başkanlıkları ile Sahil Güvenlik Komutanlığına verilmiştir. Deniz kirliliğine zamanında müdahalenin önemi, suça ilişkin iz ve delillerin toplanması, uygulanan idari müeyyidelerin muhataplarınca açılacak idari davalarla iptalinin önlenmesi açısından son derece Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurları tarafından 1 Ocak-31 Aralık 2006 tarihleri arasında 257 adet deniz kirliliği olayı tespit edilmiştir. Bu kapsamda, Komutanlığımız unsurlarınca toplam 51 adet deniz vasıtasına 258.103,02 YTL idari para cezası uygulanmıştır. Bununla birlikte yetki sahamızın dışında da tespit edilen deniz kirliliği olaylarının 113 adedi ilgili Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına, 48 adedi ilgili Liman Başkanlıklarına, 45 adedi ise ilgili Çevre ve Orman İl Müdürlüklerine yasal işlem yapılmak üzere video görüntüleri ve ilgili evraklarla beraber iletilmiştir. Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarınca 1 Ocak-31 Ekim 2007 tarihleri arasında ise, deniz kirliliğine sebep olduğu tespit edilen 38 deniz vasıtasına 240.328, 05 YTL idari para cezası uygulanmıştır. Sahil Güvenlik Komutanlığının deniz kirliliği ile mücadele konusundaki etkinlikleri bunlarla sınırlı kalmamaktadır. Komutanlığımız gelecek nesiller olan çocukların deniz kirliliğine yönelik ilgisini ve bilinç düzeyinin arttırılmasının gerçek anlamda denizlerin korunması ve kirlilik ile mücadeledeki öneminin farkında olduğundan her yıl “Dünya Çevre 47 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 [ Hazırlayan ] Ayşe Esin BAŞKAN | Çevre Yüksek Mühendisi Bu durumda, insanoğlunun yaptıkları ve beklentileri ne kadar tezat değil mi? Son yıllarda denizler iyice alarm vermeye, süratle kirlenmeye ve akabinde su ürünlerinin nesli tükenmeye başlayınca uluslararası çapta önlemler alınması sıklıkla gündeme gelmeye başlamıştır. Ülkemiz ve dünya gündeminde sıklıkla gündeme gelen çevre sorunları son yıllarda güçlü, etkili ve bilinçli bir kamuoyunun oluşmaya başlamasında etkili olmuş ve söz konusu sorunlara karşı yeniden yapılanma çalışmaları büyük bir hız kazanmıştır. Bu kapsamda, yerel, bölgesel ve küresel bazda denizlerin korunmasına yönelik etkin politikalar üretilmeye ve bunları koordine edecek ve uygulayacak ciddi kurum portreleri belirmeye başlamıştır. 113 (%43) - Belediye Başkanlıklarına bildirilen Sahil Güvenlik Komutanlığı suüstü ve hava unsurları ile denizlerimizin sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve gelecek nesillere tertemiz denizler bırakmak için faaliyetlerini durmaksızın sürdürmektedir. Tükenmeyen Hazine Denizler (!) ve SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI ÇEVRE FAALİYETLERİ Yüzyıllardır insanoğlu ne atarsa atsın, ne depolarsa depolasın, ne deşarj ederse etsin, denizleri hiç kirlenmeyecek ve hiç sonu gelmeyecek bir hazine olarak görmektedir. Ancak, pek çok noktadan hızla tükenmeye başlayan ve özümleme kapasitesinin üstünde kirlenen denizler çoktan alarm vermeye başlamıştır. Galiba insanoğlunun bilinçaltına denizlerin karadelik misali her şeyi yutabildiği ve yapılan hiçbir olumsuz faaliyetin denizlerin sunduğu zenginlikleri ve imkanları etkilemediği inancı yerleşmiş. Bununla birlikte insanoğlu yeri geldi mi en leziz balıkları yemek, en güzel kıyılarda güneşlenmek ve en mavi-yeşil sulara yelkenliyle açılmak istemekte ve hayallerinden mavi-yeşil serin sulara daldığı tatil günleri eksik olmamaktadır. SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI TARAFINDAN 2006 YILINDA TESPİT EDİLEN OLAYLAR Günü” olan 5 Haziran 2007 tarihinde düzenlenen “Deniz Çevresini Koruma Kampanyası”na özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarımızın etkin katılımını sağlamaktadır. Bununla birlikte “Sahil Deniz İzcileri” olarak yetiştirilen çocuklarımıza da deniz ve doğa sevgisi ile çevre bilincini aşılayacak etkinlikler yaptırılmaktadır. Ayrıca, Sahil Güvenlik Komutanlığı kısaca “Acil Müdahale Kanunu” olarak adlandırılan 5312 sayılı “Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanunu” ile görev verilen üç kurumdan biridir. Acil Müdahale Kanunu ile Sahil Güvenlik Komutanlığına acil müdahale gerektiren deniz kirliliği olaylarında asayiş ve kolluk görevlerini icra etme görevi verilmiştir. Ancak acil müdahale gerektiren bir deniz kirliliği olayında ihbarın alınması, deniz kirliliğinin tespiti, sahanın ilk kontrollerinin yapılması, havadan yayılımın izlenmesi ve alana müdahale konusunda strateji belirlenebilmesi için ilgili diğer kurumlara bilgi aktarımı ile müdahaleye yönelik yürütülen çalışmalar esnasında sahanın emniyetinin sağlanması konularında da Komutanlığımız önemli faaliyetler icra etmektedir. 48 Bu kapsamda, ülkemizin deniz kirliliği ile müdahaledeki konusundaki mevzuatının Avrupa Birliği müktesebatı ile uyumunu sağlamak, acil mücadeledeki etkinlik düzeyini arttırmak ve ilgili kurumlar arasındaki iş birliği, koordinasyon ile bilgi paylaşımının düzeyini yükseltmek amacıyla Hollanda makamları tarafından desteklenen MATRA ve PSO Katılım Öncesi Programları kapsamında yer alan “Transposition and Implementation of EU Acquis Related to Marine Pollution and Capacity Building to Preparedness and Response to Marine Pollution in Turkey” başlıklı bir proje yürütülmektedir. Söz konusu proje Çevre ve Orman Bakanlığının koordinesinde yürütülmekte olup, Bakanlığın yanı sıra, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı yararlanıcı kurumlar olarak projede yer almaktadır. Genç ve dinamik Sahil Güvenlik Komutanlığı; hedefleri doğrultusunda insanoğlunun geleceğini tehdit eden kirlilik ve doğal kaynakların tahribatının önlenmesi, sürdürülebilirlik ilkesi kapsamında gelecek kuşakların haklarının korunmasında, ülkemizin çıkarları doğrultusunda altyapı ve birikimini daha da güçlendirerek emin adımlarla yolunda ilerlemeye devam edecektir. (Bu makalenin hazırlanmasındaki yardımlarından ötürü Sahil Güvenlik İdari Astsubayı Selçuk EYVAZ’a teşekkürlerimi sunarım.) Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 • Öncelikle Denizde Durumsal Farkındalık kapsamında gemilere Otomatik Tanımlama Sistemi (OTS-AIS) ve Uzak Mesafe Tanımlama ve Takip (LRIT) Sistemlerinin takılmasına yönelik IMO Standartları getirilerek dünya denizlerinde dolaşan gemilerin mevki ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesi hedeflenmiş, • Deniz yoluyla olabilecek güvenlik tehditlerinin önlenmesi ve karşı tedbirlerin geliştirilmesi için, uluslararası sefer yapan gemi ve bu gemilere hizmet veren liman tesislerine yönelik Uluslararası Gemi ve Liman Tesisi Güvenlik (ISPS) Kodu oluşturularak dünya deniz ticaretine güvenlik alanında bir disiplin getirilmiş, • Kitle İmha Silahları (KİS) ve KİS yapımında kullanılan malzemeleri içerdiğinden endişe duyulan kargonun taşınmasının önlenmesini ve bu konuda iş birliği ve koordinasyonu hedefleyen “KİS Yayılmasının Önlenmesi Girişimi-PSI” başlatılmış, 50 [ Hazırlayan ] Murat YILMAZARSLAN | Dz. Kur. Yb. Denizlere ilişkin güvenlik algılamaları uluslararası konjonktür ve karşılaşılan tehditler ile şekillenmektedir. Soğuk savaş sonrası dönemde karşı karşıya kalınan yeni durumda barışı destekleme harekatı ön plana çıkmış iken, 11 Eylül sonrası dönemde ABD liderliğinde denizde terör ve yasa dışı faaliyetler ile mücadele küresel düzeyde önem kazanmıştır. Esasen Irak Savaşı gerekçelerinin doğru çıkmaması, deniz güvenliği girişimlerinde başı çeken ABD’ye olan güvenin tüm dünyada aşınmasına yol açmıştır. Ancak bu çalışmada stratejik politik değerlendirmelere girmeden deniz güvenliği alanında meydana gelen gelişmeler ortaya konacaktır. Öncelikle çok sık karıştırılan güvenlik (security) ve emniyet (safety) kavramları arasındaki farka değinmek yerinde olacaktır. Güvenlik, bir saldırgan tarafından geliştirilecek saldırılara karşı koruma sağlanması veya izinsiz girişlerin/kaçakçılığın engellenmesi maksadıyla alınan silahlı tedbirleri ifade etmek için kullanılmalıdır. Seyir emniyetinde ise denizde can veya mal kayıp/yaralanma/ hasarlarına yol açabilecek kaza/olayların (boğulma, çatışma, karaya oturma, yangın vb.) engellenmesine yönelik tedbirler söz konusudur. Küresel ekonominin hayat damarları olan deniz ulaştırma yollarını barındıran denizlerde güvenliğin sağlanması maksadıyla bir dizi inisiyatif geliştirilmiştir. Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) aldığı kararlar, dünya denizcilik tarihinde önceden yaşanmadığı ölçüde dünya deniz ticaretine disiplin getirmektedir. Bu disiplinin tesisinde bir kolluk gücü olan Sahil Güvenlik Komutanlığı önemli sorumluluklar yüklenmektedir. Her şeyden önce, geleneksel olarak tüm dünyada Sahil Güvenlik unsurları savaş zamanı Deniz Kuvvetlerine destek vermek üzere Deniz Kuvvetleri emrine girerken bugün Deniz Kuvvetleri unsurları barış zamanı Sahil Güvenlik Komutanlığına kolluk faaliyetlerinde destek vermek üzere organize olmaktadır. • ABD limanlarına gidecek olan konteynerlerin terörist faaliyetlerde kullanılmasını önlemek amacıyla, gemilere yüklenmeden önce yükleme limanında gözlenmesi ve taranmasını içeren “Konteyner Güvenliği Girişimi-KGG” başlatılmıştır. Başta uluslararası terör olmak üzere, kitle imha silahlarının yayılması ile mücadele silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, yasa dışı göç, alanlarında pek çok devlet denizlerde güvenlik endişeleri yaşamakta ve tedbirler almaktadır. Basra Körfezi, Arap Denizi ve Kızıldeniz ile Afrika Boynuzunda ABD önderliğinde devam eden Sea Cutlass, Resolute Behaviour ve Enduring Freedom harekatı, NATO önderliğinde savaş gemilerimizin aktif katılımı ile Akdeniz’de devam eden Etkin Çaba (Active Endeavour) harekatı ve Türk Deniz Kuvvetlerinin önderliğinde Sahil Güvenlik Komutanlığıyla yakın iş birliği içinde Karadeniz’de Ayrıca ülkeler deniz güvenliğine yönelik bir çok iş birliği inisiyatifi geliştirmiştir. Türkiye’nin öncülüğünde Karadeniz’e sahildar altı ülke arasında kurulan “Karadeniz’e Sahildar Devletler Sınır ve Sahil Güvenlik İş Birliği Forumu(BSCF)” ve Baltık Denizi Bölgesindeki 11 ülkenin katılımıyla oluşturulan “Baltık Denizi Bölgesi Sınır Kontrol İş Birliği (BSRBCC)” bu konuda öne çıkan örneklerdir. DENİZ GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİ Deniz güvenliği önlemleri “deniz alanında sivil ve askeri kurumlar tarafından kanunları uygulamak, vatandaşların güvenliğini sağlamak, ulusal ve uluslararası toplumun çıkarlarını korumak maksadıyla yasa dışı veya tehlike oluşturan tehditlerle mücadele etmeye ve riskleri ortadan kaldırmaya yönelik tedbirlerdir. Deniz güvenliği önlemleri özellikle aşağıdaki yasa dışı eylemlere odaklanmalıdır. • • • • • Terörizm, Kitle imha silahlarının yayılması, Başta uyuşturucu maddeler olmak üzere kaçakçılık, Yasa dışı göç, Deniz haydutluğu ve silahlı soygun Akdeniz Havzası’na ilişkin bir analiz yaptığımızda deniz güvenliği tehditlerini 4 kategoride toplayabiliriz. Bunlar; terörizm, yasa dışı göç ve insan kaçakçılığı, uyuşturucu ve konvansiyonel silah kaçakçılığı ve kitle imha silahlarının yayılması olarak ifade edilebilir. DENİZDE DURUMSAL FARKINDALIK Deniz güvenliği için atmamız gereken ilk adım, onu tehdit eden eylemlerin farkında olmaktır. “Denizde Durumsal Farkındalık” olarak isimlendirdiğimiz bu konsept “karar vericilere deniz güvenliğine ilişkin görevlerinde bilgi sağlamak maksadıyla, tüm ilgi alanlarında deniz vasıtalarının gözetlenerek, yük, mürettebat ve yolcu bilgilerine ulaşılması, bilginin toplanıp, birleştirilmesi ve analiz edilerek karar vericilere yayılması” işlemlerini içermektedir. Bir deniz subayı olarak “Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezleri”nde bulunduğumda, havadaki sivilaskeri her uçağın tüm kimlik bilgileriyle sergilendiği hava resmini ilgiyle izlemiş ve bunun denizde de sağlanabilmesini temenni etmişimdir. Göklerde 51 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 DENİZ GÜVENLİĞİ • Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasa Dışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye (SUA) ait 2005 Protokolüyle, özellikle açık denizlerde gerçekleştirilebilecek terörist faaliyetlerin takip ve kontrol edilmesi, kitle imha silahlarının deniz yoluyla yayılması ve kullanılması halinde ortaya çıkabilecek sonuçların ağırlığı dikkate alınarak deniz hukuku açısından daha etkili önlemler alınmasına temel sağlanmış, sürdürülen Karadeniz Uyumu Harekatı uluslararası terörle mücadele alanında sergilenen görevlendirme ve işbirliğinin örnekleridir. Denizlerde önemli oranda farkındalığı artıracak diğer bir gelişme ise; uluslararası sularda seyir yapan süratli gemiler de dahil olmak üzere 300 groston üstü yolcu ve yük gemilerine mevki ve kimlik bilgilerini uydu tabanlı olarak gönderdikleri LRIT cihazlarının takılarak, Aralık 2008’den itibaren “LRIT Sisteminin” kullanımına başlanmasıdır. LRIT, devletlerin limanlarına gelecek gemileri uzak mesafeden izleme ihtiyacı nedeniyle oluşturulmuş olup, devletler bu sistem sayesinde IMO tarafından belirlenmiş kurallar çerçevesinde, bayrağını taşıyan gemileri tüm dünya denizlerinde ve kıyısından azami 1000 mil mesafedeki gemileri izleyebileceklerdir. 52 IMO tarafından 1 Temmuz 2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere OTS’nin uluslararası sularda seyir yapan SOLAS’a tabi 300 groston üstü gemilere ve yolcu gemilerine takılması zorunlu hale getirilmiştir. Ancak OTS sisteminin takılması için tek şart bu olmayıp, inşa tarihinden, yolcu taşıma kapasitesine kadar çeşitli etkenler çerçevesinde kriterler göz önüne alınarak gemilere takılmaktadır. OTS, VHF bantta, sahil-gemi, gemi-sahil, gemi-gemi istasyonları arasında yayın yaparak geminin mevki ve kimlik bilgilerinin aktarımını sağlayan bir sistemdir. Menzili, VHF yayılım paterni de göz önüne alınarak 20 NM civarındadır. Ancak bu mesafe anten yüksekliğine göre değişir. Özellikle kara üzerinde konuşlu yüksek irtifadaki antenler sayesinde menzil çok daha fazla artırılabilir. DENİZDE TERÖRLE MÜCADELE Küreselleşmenin olmazsa olmaz ulaştırma ortamı denizler, deniz ulaştırma rotaları, düğüm noktaları, mega limanlar ve ticaret gemilerinin güvenliği; küresel güvenlik ve ekonomik güvenliğin yeni fay hatlarını oluşturmuştur. Deniz ulaştırmasının, globalleşme karşıtı terör örgütlerinin öncelikli hedefi olması kaçınılmazdır. Denizler, terör örgütleri için eylem yapılabilecek bir coğrafya olarak karşımıza çıkmaktadır. Teröristler yakın tarihte denizlerde bir çok eylem gerçekleştirmiş ve başarıya ulaşamayan bir çok girişimde bulunmuşlardır. 2000 yılından günümüze gerçekleştirilen önemli terör eylemleri; 2000 yılında Aden Limanı’nda ABD muhribi Ortadoğu ve Uzakdoğu’nun aksine son yıllarda Akdeniz Havzası’nda, deniz haydutluğu ve silahlı soygun olaylarına rastlanmadığı gibi terörist saldırılar da yaşanmamıştır. Ancak bu bölge son yıllarda iki tehlike atlatmıştır. Bunlardan ilki Komor Adaları bayraklı, sahibi İrlandalı olduğu belirtilen Marshall Adalarına kayıtlı bir şirket tarafından işletilen “Baltic Sky” isimli geminin 22 Haziran 2003 tarihinde Yunanistan’ın batısında 680 ton patlayıcı ve 8 bin fünye ile yakalanması olayıdır. Gemi patlayıcıları Tunus’un Gabes Limanı’ndan yükleyerek Sudan’a götürmek üzere 13 Mayıs tarihinde ayrılmış, ancak Sudan’a gideceğine 21 Mayıs’ta Çanakkale Boğazı’ndan geçmiş, 2 Haziran’da İstanbul’da liman yapmış, 5 Haziran’da Süveyş’e gitmek üzere ayrılmış, 6-22 Haziran tarihleri arasında Ege’de dolaşmış ve şüpheli faaliyetleri nedeniyle NATO tarafından takibe alınarak Yunan sahil güvenlik unsurları tarafından yakalanmıştır. Geminin belgelerinin sahte olduğu, şirket sahibi olduğu söylenen kişiye ait hiçbir izin bulunamadığı ve Sudan’da alıcı olarak gözüken şirketin paravan bir şirket olduğu tespit edilmiş, beş Ukraynalı, 2 Azeri mürettebatı tutuklanmıştır. Karşılaşılan ikinci önemli tehlike ise Ağustos 2005’te Antalya/Beldibi’nde bomba yapımı için hidrojen peroksit, alüminyum tozu ve aseton depolayan El Kaide üyesi Suriye vatandaşı Louai Sakka’nın denizde gerçekleştirmeyi planladığı eylem öncesinde yakalanması olmuştur. Bu olaylar denizlerde silah yüklü gemilere yapılan inceleme ve denetimlerdeki hassasiyet ile alınan güvenlik tedbirlerinin önemini göstermektedir. Türkiye Kafkasya, Ortadoğu ve Avrupa arasındaki stratejik konumuyla kaynak zengini ülkelerle bu enerjiye bağımlı gelişmiş ülkeler arasında bir enerji köprüsü oluşturmaktadır. Yılda 145 milyon ton petrolün taşındığı İstanbul ve Çanakkale Boğazları küresel ekonominin ana arterlerinden birini oluşturmaktadır. Tam kapasiteye ulaşmaları halinde yılda 140 milyon ton petrolün nakledileceği Bakü- 53 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 yüksek süratle uçan nispeten küçük boyutlara sahip yaklaşık 4 bin uçak yerdeki harekat merkezlerinden izlenebilirken, karşılaştırıldığında çok daha yavaş seyreden ve çok daha büyük yapıya sahip, dünya denizlerinde dolaşan 55 bin gemi neden izlenemesin? Bugün dünya denizciliği bir transformasyon süreci yaşıyor ve gemiler IMO standardı olarak takmak zorunda oldukları OTS cihazlarını kapatmadıkları sürece büyük oranda harekat merkezlerinden takip edilebiliyorlar. Türkiye bu gelişen durumlara, başta Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı olmak üzere tüm kurumlarıyla esnek ve süratli bir yönelim sergileyebilmiştir. 2003 yılında İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında kurulan Gemi Trafik Hizmetleri (GTH) Sistemleri, 2007 yılında yüksek mevkilere kurularak gerçekleştirilen, tüm sahillerimizi kapsayan OTS İstasyonları ve belirli bölgelerde konuşlu Sahil Gözetleme Radarları ile çevre denizlerimize ait deniz resmi büyük oranda elde edilmiştir. Ancak gemiler OTS ve LRIT cihazlarını kapatabilir veya yanlış bilgi girebilirler, tüm gemilerin aktif sistemlerle görülebilmesi için sahillerimizin radarlar ile kaplanması önemlidir. Bu nedenle Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından çevre denizlerimizde güvenliğin sürekli ve etkin bir şekilde tesisi için; Sahil Gözetleme Radar Sistemi (SGRS) projesi başlatılmıştır. Sistemin 2008 yılı içerisinde etüt projesinin tamamlanması ve 2010’dan itibaren Türkiye kıyılarında tam radar kaplaması sağlanması planlanmıştır. USS Cole’a yapılan saldırı, 2002 yılında Yemen’de Fransız süper tankeri Limburg’un, patlayıcı yüklü küçük bir botun saldırısına uğraması, 2004 yılında Filipinler’de Süperferry 14 yolcu gemisinde bomba patlatılması ve 116 yolcunun hayatını kaybetmesi, 2004 yılında Basra Körfezi’nde bir petrol terminalinin bombalanması ve Japon tankeri Takasuzu’ya saldırıya teşebbüs edilmesi, 2005 yılında Filipinler’de Dona Lamana feribotuna gerçekleştirilen saldırı olarak sayılabilir. Sahil Güvenlik İHBAR ve TALEP HATTI Tiflis-Ceyhan ve Kerkük-Yumurtalık petrol boru hatlarıyla İskenderun Körfezi küresel ekonominin yeni hayat damarlarından birini oluşturmaktadır. 54 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Ülkemizin üç tarafını çevreleyen denizlerimizde güvenliğin sağlanması öncelikle anayurt güvenliği açısından, vatandaşlarımızın korunması açısından önemlidir. Başta 12 milyondan fazla vatandaşımızın yaşadığı İstanbul olmak üzere tüm sahil kentlerimiz denizlerde meydana gelebilecek büyük çaplı olaylardan, patlamanın derecesine bağlı olarak farklı ölçülerde etkilenir. Ayrıca Türkiye’nin denizlerimizde hayati ekonomik çıkarları vardır. Bu nedenle Sahil Güvenlik Komutanlığı tüm sahillerimizde yaygın bir şekilde konuşlanarak sorumluluk sahasında gemileri sorgulamakta, kontrol etmekte, şüpheli gemileri aramaktadır. Ayrıca Türk Boğazlarından geçen, Likit Petrol Gaz, Likit Doğal Gaz ve tehlikeli madde taşıyan gemileri, yabancı harp gemilerini geçişleri süresince eskortlayarak korumaktadır. BOTAŞ Ceyhan Petrol Tesisleri ve Marmara Ereğlisi Sıvılaştırılmış Doğal Gaz Tesisi gibi stratejik tesislerin de olası terörist faaliyetlere karşı denizden güvenliğini bu bölgelerde konuşlandırdığı botlarla karakollar tesis ederek sağlamaktadır. Yine limanlarımızda yabancı harp gemilerine, devlet büyüklerine, alınan istihbarata göre tehdit durumu gerektirdiğinde yolcu gemilerine, uçak yakıtı taşıyan tankerlere denizden güvenlik sağlamaktadır. Her an tetikte olan Sahil Güvenlik personeli Bu zorlu ve yoğun görevi, Sahil Güvenliğin genç ve dinamik personeli yılmadan kararlılıkla yerine getirmekte ve içlerinde tehlikelere karşı Türk ulusuna kalkan olmanın hazzını duymaktadır. Yüzyılımızda emniyet, güvenlik ve savunma kavramlarının içiçe geçmesine rağmen genelde ön plana çıkan güvenlik kapsamında, Mavi Vatan olarak isimlendirdiğimiz denizlerimizde güvenliği sağlayan, Sahil Güvenlik Komutanlığı her türlü risk ve tehdide karşı her zaman hazır olacak şekilde görevini icra edecektir. çoğu kez hayatlarını tehlikeye atma KAYNAKLAR: 1. ALAN LEE BOYER, “NAVAL RESPONSE TO A CHANGED SECURITY ENVIRONMENT: MARITIME SECURITY IN THE MEDITERRANEAN”, NAVAL WAR COLLEGE REVIEW, SUMMER 2007. 2. GRAHAM ALLISON, “NÜKLEER TERÖRİZM, ÖNLENEBİLİR NİHAİ FELAKET”, SALYANGOZ YAYINLARI, ÇEV.O.GÜNEŞ AYAS, S.227, HAZİRAN 2006, İSTANBUL. 3. İSMAİL DEMİR, “DENİZDE SEYİR GÜVENLİĞİNE KARŞI YASA DIŞI EYLEMLERİN ÖNLENMESİNE DAİR SÖZLEŞME(SUA) İLE KITA SAHANLIĞINDA BULUNAN SABİT PLATFORMLARIN GÜVENLİĞİNE KARŞI YASA DIŞI EYLEMLERİN ÖNLENMESİNE DAİR PROTOKOLDE DEĞİŞİKLİK ÇALIŞMALARI”, DENİZ HUKUKU SEMPOZYUMU, S. 4-11, 21-22 HAZİRAN 2004, DZ.K.K.LIĞI, ANKARA. 4. M.KAĞAN KOZANHAN, “DENİZDE GÜVENLİK GİRİŞİMLERİ”, DENİZ TİCARETİ DERGİSİ, ARALIK 2006, İSTANBUL. 5. JOSEPH NIMMICH, “MARITIME DOMAIN AWARENESS THE KEY TO MARITIME SECURITY”, THE US COAST GUARD PROCEEDINGS, FALL 2006, ARLINGTON, ABD. 6. MICHAEL D. GREENBERG “MARITIME TERRORISM, RISK AND LIABILITY”, RAND CENTER FOR TERRORISM RISK MANAGEMENT POLICY, S.22, 2006, ARLINGTON, ABD. 7. http://www.rand.org/ pahasına görevini büyük bir özveri ile yerine getirmektedir. ALO 158’i arayarak Sahil Güvenlik Komutanlığına Türkiye’nin her yerinden 24 saat ÜCRETSİZ ulaşabilirsiniz. • Denizde tehlikede olanların yardım talepleri, • Denizi kirleten her türlü davranış, • Denizden yapılan her türlü kaçakçılık, • Yasa dışı su ürünleri avcılığı ve dalış, • Kıyılarımızdan ülkemize yasa dışı giriş ve çıkışlar, • Denizlerimizde yapılacak terörist eylemlere ilişkin duyumlar, konularında ALO 158 telefonunu arayabilirsiniz. ALO 158 Sahil Güvenlik Özel Hizmet Telefonu Türkiye’nin her yerinden, her an Sahil Güvenlik Komutanlığına ulaşabileceğiniz bir yardım ve ihbar hattıdır. 158 telefon hattı, hem yardım isteklerinin anında Sahil Güvenlik Komutanlığına ulaşması, hem de denizlerimizde yapılan kanunsuz eylemlerin ihbar edilmesi amacı ile kurulmuştur. ALO 158 hattına gelen ihbar ve taleplerinizi değerlendiren Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli derhal olaylara müdahale edecek ve güvenliğin sağlanması için gereken tüm tedbirleri alacaktır. Açık denizden ve yurt dışı aramalarda: +90 312 158 00 00 Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e [ Hazırlayan ] Ervin ESEN | Gv. Tğm. Mustafa Kemal ATATÜRK, 9 Temmuz 1919 sabahı çıkardığı üniformasını 5 Ağustos 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “Başkomutanlık” yetkisi verilmesiyle, yeniden giyerek 23 Ağustos 1921’de başlayan Sakarya Savaşı’nda Başkomutanlık etmiş ve bu savaş 13 Eylül 1921 tarihinde onun önderliğinde kazanılmıştır. Sakarya Savaşı’nın kazanılmasının ardından 1415 Eylül 1921 tarihinde Batı Cephesi Komutanı İsmet İNÖNÜ ile Genelkurmay Başkanı Fevzi ÇAKMAK tarafından; “Bizzat muharebe meydanındaki tedabir ile muzafferiyetin amil ve müessiri olmuş olan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Müşirlik rütbesi ve Gazilik unvanının tevcihini teklif ve istirdam ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tevcihini milletimiz tarafından doğrudan doğruya bütün orduya müteveccih bir eseri takdir ve taltif olacağı kanaatinde bulunduğumuzu arz eyleriz,” şeklinde sunulan önerge Türkiye Büyük Millet Meclisinde; 19 Eylül 1921 tarihinde oylanmış 153 sayılı üç maddelik kanun 64 milletvekilinin oylarıyla kabul edilerek, Mustafa Kemal ATATÜRK’e “Mareşallik” rütbesi ve “Gazilik” unvanı verilmiştir. Bu görüşmeler esnasında Mustafa Kemal ATATÜRK mecliste değil, Polatlı yakınlarındaki Alagöz köyünde kurulan Başkomutanlık Karargâhında bulunmaktadır. Yasayı karargâhta öğrenen Mustafa Kemal ATATÜRK mutlu olmuş, “Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan çok daha evvel, sizi başka muharebe meydanlarında da tanımış idim. Dünyanın hiçbir ordusunda, yüreği seninkinden daha temiz; daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir; her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime pek aziz bir borç bildim. Daha sonra Mustafa Kemal ATATÜRK kendisine verilen Mareşallik rütbesi ve Gazilik unvanından dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisine; “Muhterem arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusunun Sakarya’da ihraz etmiş olduğu muzafferiyet hasebiyle birkaç gün evvel meclisi Alinizden vuku bulan tebrikata ancak bugün arz-ı teşekkürat etme fırsatına nasil oluyorum. Ayni zamanda bugün uhde-i acizaname tevcih buyurduğunuz unvan ve rütbeden dolayı sureti mahsusada minnet ve şükranımı arz ederim. İhraz edilen bu muvaffakiyet Heyet-i Celilelerinin iradesiyle kuvvet bulan ordumuzun iradesi sayesinde düşman ordusunun iradesinin kesredilmesi suretiyle tecelli etmiştir. Binaenaleyh taftifatınızın hakiki muhatabı yine ordumuzdur. Bunun için ordu namına da, kendi namıma da arz ettiğim teşekküratımı ilaveten tekrar etmeyi bir vazife addederim.” diyerek hislerini dile getirmiştir. 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve 19 Eylül Gazileri Anma Günü olarak kabul edilmiştir. Bu günlerde 3 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4768 sayılı Kanun ile Kamu kurum ve kuruluşlarının öncülüğünde, halkımızın ve sivil toplum örgütlerinin iştiraki ile her yıl anma törenleri düzenlenmekte şehit ve gazilerimiz anılmaktadır. Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli olarak makamların en yücesi olan “Gazilik” ve “Şehitlik” mertebesine ulaşmış, canları ve kanlarını yüce Türk ulusu için vermiş gazi ve şehitlerimizi minnetle ve şükranla anıyoruz. KAYNAKLAR: 1. İSTİKLAL MADALYASI TARİHÇESİ VE TANIMI, TÜRKİYE MUHARİP GAZİLER DERNEĞİ S.84-90 2. MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN ASKERİ VE SİYASİ FAALİYETLERİ (1876-1950), HAYRULLAH GÖK, ANKARA GENELKURMAY BASIMEVİ, 1997, S.60 57 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 “MAREŞAL” RÜTBESİ ile 56 “GAZİ” UNVANI VERİLMESİ Sizin gibi kumandanları, zabitleri, neferleri olan millete, yâd elleri altında köle olmak mümkün değildir. Bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hakkımda, yeni bir rütbe ve Gazi unvanıyla tecelli eden iltifat ve teveccühü, doğrudan doğruya size racidir. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu, en şerefli ve en ulu bir gaza ile mümtaz olan gene ordudur. Sizin kahramanlığınızla, sizin gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlıklar bahasına kazanılan büyük muzafferiyetin millet tarafından takdirine delalet eden bu unvan ve rütbei ancak size izafe ederek, bütün askerlik hayatımın en büyük sermayei iftiharı olarak taşıyacağım. Cenabıhak giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde, şerefli silah arkadaşlarıma kendilerini temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın hakkı olan kati halâsı nasıp etsin,” sözleriyle yayınladığı mesajla Türk Ordusuna bu şerefin kendisinden çok ordunun en küçük rütbesinden en büyük rütbesine kadar tüm savaşanların olduğunu belirtmiştir. ATATÜRK SAVARONA’DA [ Hazırlayan] Kaya GÜMÜŞ | SG İda. Üçvş. Atatürk, Boğaziçi’nde motor gezintilerini sevdiği gibi açık denizlerde gemiyle seyahatlerden de hoşlanırdı. Onun anılarını kapsayan motor, yat ve gemi ile yapılan bir çok gezi, onun denize olan tutkunluğunu belirler. Onun en çok sevdiği yatlardan biri de Savarona’ydı. Atatürk’ün yaşamına giren ve ona büyük etkiler yapan Savarona’yı tarihçiler şöyle dile getirir. Büyük Atatürk’ün son yadigarı “Savarona” yatı, onun yaşamındaki son Haziran ayının kahramanı olmuştur diyebiliriz. 58 Dünyada bir eşi olmayan bir yat yaptırmak isteyen Bayan Cadwalader bu iş için Amerika’nın en ünlü gemi inşaat mühendislerinden William Gibbs’i görevlendirmişti. Milyarder kadının ne kadar titiz ve ne derece gösteriş meraklısı olduğunu gayet iyi bilen mühendis, geminin palanlarını çizerken büyük bir lüksü göz önünde tutmuş, ayrıca bir takım yenilikleri de ilk kez bu dev yatın palanlarında uygulamıştır. Bir mil üzerinde dalganın geldiği tarafa yatarak geminin yalpalamasını önleyen tam orta yerdeki büyük safra, ilk kez bu gemide uygulanan yepyeni bir sistemdi. Hamburg’daki Blohm und Woss tezgahlarında 29 Temmuz 1930 günü törenle omurgası kızağa konulan geminin Almanlar bu yata sahip olmak istemişler, özellikle Hitler “Savarona”nın peşine düşmüştü. Ancak bu sıralarda sağlık durumu bozulmuş olan Atatürk için Türkiye’nin bir yat satın almak istediğini öğrenen Amerikalı milyarder kadın “Savarona”yı pek ucuz sayılabilecek bir fiyatla Türkiye’ye satmıştı. 1938 yılının 24 Mart Günü “Savarona”ya İngiltere’nin Southampton Limanı’nda törenle Türk bayrağı çekilmişti. Görkemli yatı, süvariliğine atanan tecrübeli kaptan Sait Kaptan (Sait Özge), 45 Türk denizcisiyle, Southampton Limanı’ndan alarak önce Hamburg’a getirmiş, burada gereken bakımı yapıldıktan sonra İstanbul’a müteveccihen yola çıkmıştı. Atatürk, pek sevdiği “Savarona”da tam 54 gün kalmıştı. Bu süre içinde önce Boğaz ve Marmara gezintisi yapmış, birkaç gün sonra Erdek’e gitmiş, bir başka seferinde de Marmara Ereğlisi’ne kadar uzayan bir yolculuk yapmıştı. Ayrıca, yine bu sürenin içinde bir Bakanlar Kurulu toplantısına bu gemide riyaset etmiş, Romanya Kralı Carol’u da burada kabul etmişti. Sağlık durumunun gittikçe bozulması karşısında Atatürk, 24 Temmuz gecesi doktorların tavsiyesiyle bir koltukla gemiden indirilip “Acar” motoruna bindirilecek Dolmabahçe Sarayı’na nakledilmiştir. Savarona, 48 yıllık ömrünün en büyük acısını, 3 Ekim 1979 günü yaşamıştır. O gün, Makine dairesinde başlayan yangın yaklaşık yirmidört saat sürmüştür. Yangın sırasında, Atatürk’e ait ve yabancı devlet adamlarının armağan ettikleri bazı eşyaların denize atılarak kurtarılmasına çalışılmış, ancak, geminin tüm salonları, kamaraları ve Atatürk’ü bugünkü kuşaklara anlatacak bir çok eşya, amansız alevlerin arasında yanıp yok olmuştur. 2 Temmuz 1951 tarihinde Deniz Kuvvetlerine devredilen gemi, yıllarca Türk Bahriyesi’ne okul gemisi olarak hizmet etti. Türk Sancağı’nı tüm Akdeniz ve Karadeniz’de onurla dolaştırdıktan sonra Almanya ve Pakistan’a kadar uzanan seferlere de çıktı. Birçok deniz subayı, ilk açık deniz tatbikatını “Savarona” ile yaptı ve dış limanlara ilk adımını “Savarona” ile attı. Son yıllarda, yerini yeni alınan modern okul gemisi “Cezayir’li Hasan Paşa”ya devreden geminin bir yüzer müze yapılması düşünülmekteydi. Ancak bu düşünce gerçekleşmedi. Bu gün Savarona, özel bir şirket tarafından turizm amaçlı olarak kullanılmaktadır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından, Savarona’nın geri alınarak tekrar envantere katılması ve layık olduğu şekilde korunarak müze yapılmasına yönelik çalışmalara başlanmıştır. KAYNAK: SÖNMEZ, CEMİL; ATATÜRK’ÜN TABİAT VE ÇEVRE ANLAYIŞI; TÜRKİYE ÇEVRE VAKFI YAYINLARI; 1997; S.67, 68, 69 59 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 1 Haziran 1938 günü İstanbul Limanı’na gelerek Dolmabahçe Sarayı’nın karışsında demirleyen sarı renkli çifte bacalı, burnu bastonlu bu bembeyaz tekneyi Atatürk ilk gördüğü anda pek sevmiş ve derhal gidip bu güzel yatı gezmek istemişti. Beraberinde Başbakan Celal Bayar, Başkatip Hasan Rıza Soyak, Başyaver Celal Togay ile Kılıç Ali, Cevat Abbas Gürer, Salih Bozok ve İstanbul Valisi Muhiddin Üstündüğ ile “Acar” motoruyla “Savarona”ya giden Atatürk, bu güzeller güzeli tekneyi gezip yakından gördükten sonra büsbütün hayran kalmıştı ve bu yatta kalmak istemişti. Özel kamarası derhal hazırlanmış ve rahatsızlığı eni konu ilerlemiş bulunan Atatürk o gün “Savarona”ya yerleşmişti. Adını Hindistan’da yaşayan siyah bir kuğu türünden alan “Savarona”, Amerika’nın en büyük petrol krallarından birinin kızı olan Bayan Rich M. Cadwalader tarafından yaptırılmıştı. inşaatı 1931 yılı Şubat ayında tamamlanmış ve 28 Şubat 1931 günü yapılan bir törenle denize indirilmişti. 136 metre uzunluğunda, 16 metre genişliğindeki ve 6.310 ton ağırlığındaki, beş kattan oluşan bu yüzen sarayın dekorasyonu için de Bayan Cadwalader dünyanın parasını harcamıştı. Örneğin, gemideki yekpare somaki mermerden yapılmış şöminenin sahibi olabilmek için milyarder kadın 500 bin dolar verip Avrupa da eski bir şatoyu satın almıştır. Fransa Krallarından XVI. Lois’ye ait bir çift karyola için de bir ücret ödeyip bu gemiye koydurtmuştu. Ayrıca gemi inşa edildiği yıllarda Amerika’da içki yasağı bulunduğundan, barları yerleştirmişti. Kısacası Bayan Cadwalader “Savarona” için o zamanın parasıyla 10 milyon 400 bin dolar ödemişti. Ancak Amerikan Hükümeti yurt dışında yapılan bu lüks gemi için maliyetine yakın bir vergi tahakkuk ettirdiğinden Bayan Cadwalader bunu ödemeye yanaşmamış ve Amerikan Hükümeti de “Savarona”nın Amerikan sularına sokulmamasına karar vermişti. Bu durum karşısında Bayan Cadwalader gemisinden, bir-iki yıl gezip hevesini almış olduğundan görkemli yatını satılığa çıkarmıştı. ZİYARETLER 13-14 AĞUSTOS 2007 YEMEN HEYETİNİN ZİYARETİ 15 AĞUSTOS 2007 İÇİŞLERİ BAKANI SAYIN OSMAN GÜNEŞ’İN VEDA ZİYARETİ 60 61 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 İkili İlişkiler kapsamında Yemen Sahil Güvenlik Otoritesi Başkanı Tuğgeneral Ali Ahmed RASSA ve beraberindeki heyet, Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir. İçişleri Bakanı Sayın Osman GÜNEŞ, Tümamiral Can ERENOĞLU’na veda ziyaretinde bulunmuştur. ZİYARETLER 17 AĞUSTOS 2007 DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI ORAMİRAL YENER KARAHANOĞLU’NUN VEDA ZİYARETLERİ 14 EYLÜL 2007 İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY’IN ZİYARETLERİ 62 63 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener KARAHANOĞLU Sahil Güvenlik Komutanlığına veda ziyaretinde bulunmuştur. İçişleri Bakanı Sayın Beşir ATALAY ilk kez Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir. ZİYARETLER 14 EYLÜL 2007 DENİZ HARP OKULU ÖĞRENCİLERİNİN ZİYARETİ 20 EYLÜL 2007 KARA KUVVETLERİ KOMUTANI ORGENERAL İLKER BAŞBUĞ’UN ZİYARETLERİ 64 65 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Deniz Harp Okulu III/S öğrencileri, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Can ERENOĞLU’nu ziyaret etmişlerdir. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ ilk kez Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir. ZİYARETLER 25 EYLÜL 2007 SAHİL GÜVENLİK KOMUTANI TÜMAMİRAL CAN ERENOĞLU’NUN AZERBAYCAN ZİYARETİ 01 EKİM 2007 DENİZ KUVVETLERİ KURMAY BAŞKANI KORAMİRAL MURAT BİLGEL’İN SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞINI ZİYARETLERİ 66 67 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Tümamiral Can ERENOĞLU Türkiye-Azerbaycan Sahil Güvenlik alanında işbirliği toplantısı kapsamında Azerbaycan Sahil Muhafaza Reisliğinin ziyaret etmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Murat BİLGEL Sahil Güvenlik Komutanlığını ziyaret etmiştir. ZİYARETLER 05-07 KASIM 2007 SAHİL GÜVENLİK KOMUTANI TÜMAMİRAL CAN ERENOĞLU’NUN YUNANİSTAN ZİYARETİ 26 KASIM 2007 DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI ORAMİRAL METİN ATAÇ’IN SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞINI ZİYARETLERİ 68 69 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Tümamiral Can ERENOĞLU Türkiye ve Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlıkları arasında karşılıklı ziyaret ve görüşmeler düzenlenmesi amacıyla Yunan Sahil Güvenlik Komutanı Koramiral Elias SIONIDES’i ziyaret etmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin ATAÇ ilk kez Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir. ETKİNLİKLER 26 AĞUSTOS 2007 TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ TANITICI SERGİLİK AÇILMASI 03 EYLÜL 2007 SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI “DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI 70 71 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Türk Silahlı Kuvvetlerini halka tanıtma ve halkla kaynaşmasını en üst düzeye çıkarmak amacıyla Ankara Garnizon Komutanlığı sorumluluğunda ANKAMALL Alışveriş Merkezi/Ankara’da açılan sergilikte Sahil Güvenlik Komutanlığı da yer almıştır. “Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasının sergisi Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç’ın katılımıyla gerçekleşmiştir. Sergi 3-10 Eylül tarihleri arasında açık kalmıştır. ETKİNLİKLER 24 EYLÜL 2007 SAHİL GÜVENLİK MARMARA VE BOĞAZLAR BÖLGE KOMUTANLIĞI “DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI 22 EKİM 2007 SAHİL GÜVENLİK KARADENİZ BÖLGE KOMUTANLIĞI “DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI 72 73 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 “Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezinde, Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanı Dz. Kur. Kd. Alb. Kemal KAVALA, Kadıköy Kaymakamı Hasan KARAHAN ve diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 24-30 Eylül 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır. “Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, Samsun 75. Yıl Sergi Salonunda, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanı Dz. Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK, Samsun Valisi Hasan Basri GÜZELOĞLU ve diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 22-26 Ekim 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır. ETKİNLİKLER 30 EKİM 2007 SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI 2007 BASIN TURU 31 EKİM 2007 SAHİL GÜVENLİK EĞİTİM VE ÖĞRETİM KOMUTANLIĞI “DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI 74 75 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Komutanlığının görev ve yetki alanları ile, icra ettiği faaliyetlerin tanıtımı amacıyla “Sahil Güvenlik Komutanlığı 2007 Basın Turu” İzmir’de ulusal basın/yayın kuruluşlarının katılımıyla icra edilmiştir. “Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, Antalya Atatürk Kültür Merkezinde, Sahil Güvenlik Eğitim ve Öğretim Komutanı Dz. Kd. Alb. Cengiz KARANLIK, Antalya Vali Yardımcısı Yıldırım UÇAR ve diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 31 Ekim-05 Kasım 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır. ETKİNLİKLER 10 KASIM 2007 ATATÜRK’Ü ANMA PROGRAMI 12 KASIM 2007 SAHİL GÜVENLİK AKDENİZ BÖLGE KOMUTANLIĞI “DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI 76 77 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Ulu Önder ATATÜRK, ölümünün 69. yıldönümünde Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli tarafından törenle anılmıştır. “Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, İçel Sanat Kulübü/Mufide İLHAN ve Ayşe UĞURAL Sanat Galerisinde, Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanlığı Tek. Ş. Md. Dz. Bnb. M. Oğuz ÇAVDAR, Mersin Valisi Hüseyin AKSOY ve diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 12-14 Kasım 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır. EĞLENCE KARİKATÜR [ Hazırlayan ] İlyas KOÇAK | Dz. Kur. Kd. Alb. TEŞEKKÜR MEKTUPL ARI Sayın Sahil Güvenlik Komutanı Amiral; Ortak çalışmamız esnasında göstermiş olduğunuz işbirliğinden dolayı teşekkür ederim. Komutanlarınız ve ekibinizi bizlerle beraber yaptığı çalışmalarından ve bizlere yaptığı yardımlardan dolayı kutluyorum. Sayın Amiral, en içten samimi dileklerimle. 78 79 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 GO BRİÇ [ Hazırlayan ] M. Kutay ELDEMİR | Svl. Me. GO KURALLARI [ Hazırlayan ] Engin KUNTAY | Dz. Bnb. 15 ALTIN KURAL Yer oyununa ilişkin temel sayılan 15 Altın Kuralı incelemeye kaldığımız yerden devam ediyoruz. KÖŞE KÖŞE KENAR 2. KURAL Bir renkte bitişik olmayan iki onörünüz eksikse kural olarak önce daha küçük olanı için empas yapmayı yeğleyin. KENAR KENAR MERKEZ tenghen KÖŞE 80 KENAR GO TAHTASI VE TAŞLARI Go oyunu 9x9, 13x13 veya 19x19’luk bir tahta üzerinde siyah ve beyaz taşlarla oynanır. 19x19’luk bir tahtada 19 yatay, 19 dikey çizgi vardır. Go oyununda hamle karelerin içine değil, çizgilerin kesişim noktasına yapılır. 19x19’luk bir tahtada 361 kesişim noktası vardır. Bu noktalara göz ya da göze denilir. Tahta üzerinde 9 tane belirgin nokta vardır. Bunlara hoşi (yıldız) denir. Avans verilen oyunlarda avans taşları bu noktalara yerleştirilir. Bu noktalar tahtanın stratejik açıdan önem taşıyan yerleridir. Tahta üzerinde bölgelerin kesin bir sınırı yoktur ama “köşe” denildiğinde, köşedeki hoşi noktasının etrafı kastedilmektedir. Aynı ley kenar ve orta hoşi noktaları için de D A D 10 Üç löve yapabilmek için oynuyorsanız önce dam değil onlu empası yapın. 87642 B D R V 10 5 3 İkili oynadınız, Kuzey dokuzluyu verdi. Onlu mu yoksa rua empası mı yaparsınız? İki eksik onörden biri onlu ise kural uygulanmaz çünkü ilk elde onluya karşı empas yapmak genellikle doğru olmaz. geçerlidir. Bir Go takımında 181 Siyah ve 180 beyaz olmak üzere toplam 361 tane taş vardır. GO’NUN KURALLARI Temel Kurallar 1. Go İki kişilik bir oyundur. 2. Oyunculardan biri siyah, diğeri beyaz taşları kullanır. Zayıf oyuncu siyah taşları alır ve önce başlar. İki oyuncu da sırayla taşlarını tahtadaki çizgilerin kesişim noktalarına yerleştirirler. Oyunun bu aşamasına oyun açılışı (Fuseki) denir. 3. Oyunun amacı tahta üzerinde en fazla alanın etrafını taşlarla çevirmektir. 4. Taşların hareket kabiliyeti yoktur. Bir defa konulduktan sonra eğer hapis alınmazlarsa oyun sonuna kadar sabit kalırlar. 5. Etrafı rakip oyuncunun taşları tarafından çevrilmiş taşlar esirdir ve tahtadan kaldırılır. 6. Açıklığı (nefes alma boşluğu) olmayan bir noktaya hamle yapmak yasaktır. ÖLÜM VE HAYAT Go oyununun amacı zaptettiğiniz “bölge”yi rakibinizden daha geniş kılmaktır. Başlangıçta taşlarınızı nereye koyacağınız konusunda şaşırabilirsiniz. Çünkü taşlarınızı tahtanın hemen her yerine koyabilirsiniz. Yukarıdaki şekil 7x7’lik bir tahta üzerinde bitmiş bir oyunu göstermektedir. Üzerinde taş olmayan noktalar siyah ve beyazın alanlarıdır. Siyahın tahta üzerinde 11 taşı var ve kendi duvarlarının içine 16 taş ekleyebilir, beyazın ise tahtada 11 taşı var ve 11 taşını kendi duvarının içine ekleyebilir, böylelikle sonuç puan 11+16 11+11 eşittir 5 puan siyah için. Siyah bu oyunu almıştır. Eksik onörler as ve vale ise normalde valeye karşı ikinci turda empas yapılır; çünkü vale düşerse empas gerekliliği ortadan kalkar. Örneğin: R764 B D D 10 9 3 Önce onluya doğru küçük oynamak yanlıştır. R’ya doğru üçlüyü oynayıp bir sonraki elde onluyu koyun. Yalnızca bir kez empas yapma olanağı varsa önce valeye karşı empas yapmak doğru olur. Örneğin: 7 B D R D 10 5 4 2 Yalnızca bir el vermenin tek olanağı elden oynayıp yerden onluyu koymaktır. Olağanüstü durumlarda 2 kuralını uygulamanız gerekmez. Örneğin x-x-x’e karşı A-D-10 ile yalnızca iki löveye gereksinmeniz varsa ve ilk eli yitirmeyi göze alamıyorsanız dam empası yapın. Yine belli bir rakibin el tutmasını istemiyorsanız empası önce büyük onöre karşı yapabilirsiniz. Örneğin: 876432 R53 82 AV B D R V 10 5 764 ARDV3 6 Batı 4 oynamaktadır. Küçük trefl çıkışı üzerine Güneyin damını asla alır. Oyunu nasıl sürdürmelidir? Batının en iyi olanağı elden pik oynamak ve Kuzey dokuzluyu verirse yerden R’yı koymaktır. Kuzey A-9 ile başlamışsa bu plan başarılı olur. Kuzeyde A-D-9 olsa bile Kuzey körlerde Batıya zarar veremez. Kayıp körler daha sonra yerin karolarına kaçılabilir. Vale empası yapar da eli Güneyin singılton damına kaptırırsanız R’nız iş yapmaz ve kontratınızın batması kaçınılmaz olur. 81 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 Uzun uzadıya Go’nun çıkışını ve tarihsel gelişimini anlatmayacağım. Kısaca Go’nun yapısı hakkında bilgi verip Go ile ilgili kurallardan bahsetmek istiyorum. Önümüzdeki sayılardan itibaren alıştırmalarla birlikte Go kurallarına ve analizlerine birlikte bakacağız. Go’nun satrançtan belkide en farklı yanı hislerin de oyun içine müdahil olması, kullanılabilmesidir. Stratejinin önemli olduğu bu oyunda mantıksal-sistematik bir düşünce tahta üzerindeki tüm olasılıkları (360! Faktoriyel) hesaplayamaz. B Güneyde A-D varsa neyi oynadığınızın önemi yoktur. Ancak A ve D ayrı ellerde ise iki empasın da başarı olasılığı % 50’dir. Doğru olan vale empası yapmaktır; çünkü bu oyun biçemi Kuzeyde hem D-9 hem de A-D-9 bulunması olasılığına karşı bir önlemdir. KÖŞE Go oyunu antik çağlarda Çin’de oynanmakla beraber, yaklaşık yedinci yüzyıldan itibaren Japonya’da yaygınlaşan bilinen en eski zeka oyunlarından biridir. Japonlar Go’yu o kadar sevmişlerdir ki, Çinlileri geride bırakmışlardır. Öyleki bugün Go, dünyanın pek çok yerinde Japonların milli oyunu olarak bilinmektedir. Günümüzde eski günlerine kıyasla bu eski ulusal oyuna olan ilgi eski zamanlara kıyasla daha da artmıştır. Bir çok üst düzey yönetici ve asker usta Go oyuncusudur. Hatta, Japon komutanlar Rusya ile yaptıkları savaşta Go stratejileri kullanmışlardır. Go artık tüm Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da binlerce üyeli federasyonları olan, uluslararası turnuvaları yapılan tüm dünyaya yayılmış bir değerdir. 765 EĞLENCE BULMACA 1 [ Hazırlayan ] Kaya GÜMÜŞ | SG İda. Üçvş. 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA 1. Oruçlu.... Mevta, Naaş, Ceset. 2. Eskiden, okullarda, çocukları çalıştıran görevli.... Sıkarak bağlama. 3. Yapma, etme, yerine getirme.... Set, Seki. 4. Söyleme.... Eski Filistin’de bir kent.... Akla ve gerçeğe uygun olmayan. 5. Göz, Raf, Sürme, Çekme. 6. Borudan parça almakta kullanılan bağlantı parçası.... İçki dağıtan kimse.... Ab, Ma. 7. Riş.... Kol, Fer, Şah, Seçen, Bal. 8. Vaka, Olay.... Çisi de denilen kudret helvasının diğer adı. 9. Dağ eteği.... Aynı kuşaktan. 10. Yapma, etme, yerine getirme.... Bir kanepe türü. 10 1 2 3 4 5 YUKARIDAN AŞAĞI 1. Yutulması kolay olan.... Kuram, Nazariye. 2. Dar sokak, küçük köy. 3. Dolayısıyla anlatma, Taş, İhsas, Kinaye, Tariz.... Dik yokuş. 4. Kıl, Tüy.... Alış-veriş. 5. Ziyaret etme.... Japonya ve Çin’de oynanan bir satranç türü. 6. Mavera.... En az, Asgari, Minimum, Laakal. 7. Geri dönen, Çekilen.... Yankı, Akis. 8. Bayram yeri.... Kullanılmadığı zamanlarda halatların veya halat gibi malzemelerin sarıldığı ve bir mil etrafında elle veya elektrik motoru vasıtasıyla dönen makaralar. 9. Ucu yanık odun, Alak.... İnhiraf. 10. Kiyah Etbeni.... Güzellik, Görk. 6 7 8 9 10 SUDOKU [ Hazırlayan ] Ervin ESEN | Gv. Tğm. 5 9 6 3 8 7 82 Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007 7 3 5 1 2 9 8 5 1 9 7 6 5 1 5 4 2 ZORLUK ÇOK ZOR 5 4 8 1 6 Sudoku (Rakam Yerleştirme diye de bilinir) standart olarak 9x9 boyutlarında bir diyagramda çözülür ve her satır, her sütun ve her 3x3’lük karede 1’den 9’a rakamların birer kez yer alması gereklidir. 8 3 2 4 9 5 1 7 6 4 9 1 2 7 6 8 3 5 7 5 6 1 3 8 4 9 2 5 4 9 8 6 3 7 2 1 2 6 7 9 1 4 3 5 8 3 1 8 7 5 2 6 4 9 6 8 5 3 2 7 9 1 4 9 7 4 5 8 1 2 6 3 1 2 3 6 4 9 5 8 7 DİLBİLGİSİ GEÇEN SAYININ ÇÖZÜMÜ TÜRKÇEMİZİ DOĞRU KULLANALIM abaküs abes abluka abone abonelik absolutizm abstraksiyon GEÇEN SAYININ ÇÖZÜMÜ : sayıboncuğu : anlamsız, saçma, boş : kuşatım, kuşatma : sürdürümcü : sürdürüm : saltçılık : soyutlama [ Hazırlayan ] GENEL SEKRETERLİK absürt adaptasyon adaptör adi adisyon aforizma agresif : saçma, usdışı : uyarlama : uyarlaç : sıradan, bayağı : hesap : özlüsöz, özdeyiş : saldırgan 1 2 3 1 P A Y 2 E L 4 P 7 A R A R A B A A L İ M Ş S 4 E D 5 K A R A K I İ M L A K E F S U R A K I T B Ü Z E R 7 A 8 B I 9 U R 10 S A A 6 A 3 6 M 5 D E F 8 9 10 İ T İ L E L A N İ D A V E K N U F İ S U K U K U