ortak içerme belgesi - İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Program
Transkript
ortak içerme belgesi - İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Program
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AB KOORDİNASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTENİ S A Y I 2 1 Ş U B A T 2 0 0 7 BU SAYIDA: AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN HABERLER YENİ AVRUPA BİRLİĞİ STRATEJİSİ: 2012 YILINA KADAR İŞ KAZALARININ VE MESLEK HASTALIKLARININ % 25 AZALTILMASI 2 DOKUZ ÜYE ÜLKENİN AB ANAYASASINDA SOSYAL AVRUPA İÇİN ÇAĞRISI 4 AVRUPA PARLAMENTOSUNUN TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI RAPORU 5 2006 2006--2007 ORTAK İSTİHDAM RAPORU 6 MAKALE ORTAK İÇERME BELGESİ (JOINT INCLUSION MEMORANDUM MEMORANDUM--JIM) 8 DİREKTİF GENÇ İŞÇİLERİN KORUNMASINA DAİR 94/33/EC SAYILI DİREKTİF 14 SAYFA 2 YENİ AVRUPA BİRLİĞİ STRATEJİSİ: 2012 YILINA KADAR İŞ KAZALARININ VE MESLEK HASTALIKLARININ % 25 AZALTILMASI K “Komisyon tarafından 21 omisyon tarafından 21 Şubat 2007 tarihinde kabul edilen beş yıllık İş Sağlığı ve Güvenliği Stratejisi, Avrupa Birliği’nde meslek hastalıklarının ve iş kazalarının dörtte bir oranında azaltılması gerektiğini ortaya koymaktadır. 2002-2004 yılları arasında ölümcül iş kazalarında, % 17; üç gün veya daha fazla geçici iş göremezlikle sonuçlanan kazalarda ise, % 20 azalma yaşanmıştır. Bununla birlikte söz konusu gelişme, farklı ülkeler, sektörler, şirketler ve işçi kategorileri göz önüne alındığında istikrarsız bir şekilde gerçekleşmektedir. Çalışma yaşamında yaşanan değişim yeni mesleki riskleri ortaya çıkarırken, belirli işyeri hastalıkları da artmaktadır. Şubat 2007 tarihinde kabul edilen beş yıllık İş Sağlığı ve Güvenliği Stratejisi, Avrupa Birliği’nde meslek hastalıklarının ve iş kazalarının dörtte bir oranında azaltılması gerektiğini ortaya koymaktadır.” İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğinden sorumlu Komisyon Üyesi Vladimír Špidla, konuya ilişkin şunları söylemiştir: “Meslek hastalıkları ve iş kazaları, Avrupa’da hem işçi hem de işveren üzerinde ağır bir yük teşkil etmektedir. Her yıl Avrupa ekonomisi açısından devasa bir ekonomik maliyeti olan 4 milyon iş kazası meydana gelmektedir. Bu maliyetlerin önemli bir kısmı, sosyal güvenlik sistemleri ve kamu finansmanı tarafından sağlanmaktadır. İşçilerin sağlığını ve güvenliğini iyileştirmek, Avrupa Büyüme ve İstihdam Gündemi için önem arz etmektedir. İş kalitesini ve verimliliğini destekleyerek Avrupa’nın büyüme ve rekabet edebilirliğini de desteklemiş olacağız.” Geçtiğimiz beş yıl içerisinde yaşanan büyük gelişmelere rağmen, halen gelişme sağlanacak birçok alan bulunmaktadır. İş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyetleri, bütün aktörler üzerinde eşit olarak paylaştırılmamaktadır. Geçici iş görmemezlik nedeniyle ortaya çıkan gelir kaybı, Avrupa işçileri arasında yılda 1 milyar avroya ulaşmaktadır. İşverenler, birçoğunun sigorta tarafından karşılanmadığı hastalık ödemesi, geçici iş göremeyen işçinin yerine başka bir işçinin bulunması ve verimlilik kaybıyla bağlantılı maliyetlerle karşılaşmaktadır. Bütün meslek hastalıklarının % 82’si, bütün ölümcül kazaların ise % 90’ı, küçük ve orta ölçekli işletmelerde gerçekleşmektedir. İnşaat, tarım, ulaştırma ve sağlık gibi sektörler, iş kazaları bakımından ortalamanın üzerinde bir tehdit taşırken; genç, yaşlı ve göçmen işçiler ile tehlikeli çalışma koşullarında çalışan işçiler, bu durumdan en fazla etkilenen kesimi oluşturmaktadır. Psikolojik gerginlikten kaynaklanan hastalıklar ve özel mesleki hastalıklar artış göstermektedir. AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN HABERLER SAYFA 2007–2012 yılları arasında ortaya konan söz konusu Strateji, Avrupa Birliği’nde meslek hastalıkları ile iş kazaları sayısının % 25 oranında azaltmayı amaçlamaktadır. Strateji, aşağıda belirtilen alanlarda Avrupa ve ulusal düzeyde birtakım faaliyetler ortaya koymaktadır: Mevcut mevzuatın geliştirilmesi ve basitleştirilmesi ve iyi uygulamaların paylaşımı, farkındalık artırma faaliyetleri, bilgilendirme ve mesleki eğitim gibi bağlayıcı olmayan birtakım araçlar aracılığıyla mevzuatın uygulanmasını sağlamak. Her üye ülkenin özel durumuna bağlı olarak ulusal stratejilerin tanımlanması ve uygulanması. Bu stratejiler, en fazla etkilenen sektörleri ve şirketleri hedeflemeli ve ulusal hedef olarak meslek hastalıkları ve iş kazalarının azaltılması belirlenmelidir. Diğer ulusal ve Avrupa politika alanlarında (eğitim, kamu sağlığı, araştırma) iş sağlığı ve güvenliğinin aktarımı ve yeni işbirliklerinin oluşturulması. Araştırma, bilginin paylaşımı ve sonuçlarının pratiğe uygulanması aracılığıyla potansiyel yeni tehditlerin daha iyi tanımlanması ve değerlendirilmesi. Konuya ilişkin daha fazla bilgi için: http://ec.europa.eu/employment_social/health_safety/index_en.htm (AVRUPA KOMİSYONU) AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN HABERLER 3 SAYFA 4 DOKUZ ÜYE ÜLKENİN AB ANAYASASINDA SOSYAL AVRUPA İÇİN ÇAĞRISI “Söz konusu Deklarasyon, istihdamı, işgücü piyasasında kadınerkek eşitliğini ve yaşam boyu öğrenmeyi teşvik etmek ile sosyal koruma sistemini modernleştirmek amacıyla “Avrupa Sosyal Modelinin güçlendirilmesi” ve “Avrupa Birliği’nde ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi güçlendirme” D aha fazla küreselleşme korkusuyla Fransız ve Hollandalı seçmenler tarafından referandumda Anayasasının reddedilmesinden iki yıl sonra, dokuz Avrupa Birliği üyesi ülke Anayasada daha “Sosyal Avrupa”yı kapsamasına ilişkin bir deklarasyon im- zaladılar. Söz konusu metin, 14 Şubat 2007 tarihinde Paris’te Fransız Çalışma Bakanı Gerard Larcher tarafından kamuoyunu duyurulmuştur. Fransız Çalışma Bakanı, şunları söylemiştir: “Yapmış olduğumuz deklarasyon, bütün Avrupa Birliği üyesi ülkelere açıktır.” Belçika, Bulgaristan, Kıbrıs, İspanya, Fransa, Yunanistan, Macaristan, Lüksemburg ve İtalya, kurumsal yeniden yapılanma ile “Sosyal Avrupa”nın yeniden canlandırılması arasında bağlantı kurulmasının gerekli olduğunu düşünen deklarasyonun altına imza koyan ülkeler arasındadır. Belge, istihdamı, işgücü piyasasında kadın-erkek eşitliğini, yaşam boyu öğrenmeyi teşvik etmek ve sosyal koruma sistemini modernleştirmek amacıyla “Avrupa Sosyal Modelinin güçlendirilmesi” ve “Avrupa Birliği’nde ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi güçlendirme” ihtiyacını vurgulamaktadır. Deklarasyonu imzalayan taraflar, işsizlikle mücadelenin AB üye ülkeleri için en önemli öncelik olması gerektiğini düşünmektedir. İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi Vladimir Spidla, söz konusu deklarasyonu memnuniyetle karşılamış ve şunları belirtmiştir: “Avrupa vatandaşlarının küreselleşme sonucunda ortaya çı- kan beklenti ve karşılaştığı sorunları çözmek amacıyla Avrupa Birliği’nin sosyal boyutunu güçlendirmeye devam etmemiz gerekmektedir.” ihtiyacını vurgulamaktadır.” Anayasa Antlaşması, 2005 yılında yapılan referandumlarda Fransa ve Hollanda’daki seçmenler tarafından reddedilmişti. Özellikle Fransa’da yapılan referandumun başarısız olmasının nedeni olarak, Anayasa’da sosyal unsurlarının olmaması gösterilmişti. Antlaşmanın reddedildiği diğer bir ülke olan Hollanda, bu girişime katılıp katılmama konusunda henüz kararını vermemiştir. (EURACTIV) AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN HABERLER SAYFA 5 AVRUPA PARLAMENTOSUNUN TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI RAPORU A vrupa Parlamentosu tarafından 12 Şubat 2007 tarihinde yayınlanan rapor, Avrupa parlamentosu’nun Türkiye’de kadın hakları ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için çok fazla şeyin yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Sosyalist Parlamenter ve raportör Emine Bozkurt, konuya ilişkin şunları söylemiştir: “Türkiye’de 40 milyon kadın bulunmakta ve erkeklerle eşit haklara sahip olmak istemektedirler. Söz konusu 40 milyon kadının entelektüel ve ekonomik açılımları hem kendileri için, hem Türkiye için hem de Avrupa Birliği için önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu sebeple, kadınları hayatın her alanına dahil etmenin ve onları ayrımcılığa karşı koruma çabalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Kadın hakları, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı çerçevesinde önemli meselelerden birisidir. Türkiye’nin Avrupa Birliği olasılığı, Türkiye’nin kadın haklarını geliştirmesi çabalarıyla güçlenecek ve hızlanacaktır.” Söz konusu rapor, bağlayıcılığı olan bir belge olamamakla birlikte, konuya ilişkin açık bir mesaj vermekte ve Parlamento’nun yorumunu ortaya koymaktadır. Rapor, Sayın Bozkurt tarafından hazırlanan bir önceki raporun bulgularının üzerine inşa edilmiş ve Avrupa Parlamentosu’nun daha fazla çabanın gerektiğine inandığı alanları ve gelişmeleri ortaya koymaktadır. Raporda daha fazla çabanın gerektiğine inanılan alanlar şunlardır: Namus cinayetleri de dahil olmak üzere kadına karşı şiddetle mücadele, Aile içi şiddet mağdurlarına daha fazla sığınma evinin sağlanması, Mecliste kadın haklarına ilişkin daimi bir komitenin kurulması, Türkiye’de kadınların durumuna ilişkin verilerin hazırlanması, Kadınların eğitime ve işgücü piyasasına tam erişimlerinin sağlanması için sıkı bir ayrımcılıkla mücadele politikasının uygulanması gerekliliği, Özellikle Mayıs ve Kasım 2007 tarihinde gelecek seçimlere ilişkin olarak kadınların düşük siyasete katılım oranlarının artırılması. Sayın Bozkurt, Türkiye’deki kadın haklarının gelişimini “bir başarı” olarak değerlendirmekle birlikte, “Sokaktaki kadının mevzuattaki değişimlerden henüz tam olarak yararlanamadığını” da belirtmektedir. Söz konusu raporda, ayrıca Hollanda Sosyal İşler ve İstihdam Bakanlığı ile Bakanlığımız arasında ikili işbirliği antlaşması çerçevesinde Başkanlığımızın koordinasyonunda yürütülen “İstihdamda Cinsiyet Eşitliğinin Güçlendirilmesi Projesi”nin Avrupa Parlamentosu tarafından memnuniyetle karşılandığı ifade edilmiştir. (EURACTIV) AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN HABERLER “12 Şubat 2007 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından yayınlanan rapor, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’de kadın hakları ve kadınerkek eşitliğinin sağlanması için çok fazla şeyin yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır.” SAYFA 6 2006 2006--2007 ORTAK İSTİHDAM RAPORU 2006-2007 Ortak İstihdam Raporu (OİR) neyi değerlendirmektedir? O “Ortak İstihdam Raporu, Avrupa Birliği’nin Büyüme ve İstihdam Stratejisi altında ortaya konulan önceliklere göre her ülkenin ulusal reform programlarının istihdam bakış açısını ve Avrupa Birliği’nin rtak İstihdam Raporu (OİR), Avrupa Birliği’nin Büyüme ve İstihdam Stratejisi altında ortaya konulan önceliklere göre her ülkenin ulusal reform programlarının istihdam bakış açısını ve Avrupa Birliği’nin uygulamalarını değerlendirmektedir. OİR, gelişmenin sağlandığı belirli alanları olduğu kadar gelişmenin sınırlı kaldığı veya yeterli olmadığı alanları da belirlemektedir. Bu yıl rapor, daha fazla insanın çalışma hayatına çekilmesi ve bunun sürdürülmesine yönelik Lizbon Stratejisi öncelikleri altında önemli eylemlerin gerçekleştirildiğini vurgulamaktadır. Harcamalardaki küçük bir artışla birlikte beşeri sermayeye yapılan yatırımların artırılması önceliği altında birtakım gelişmeler sağlanmıştır. Bununla birlikte, işçilerin ve şirketlerin uyum yeteneğinin geliştirilmesine yönelik uygulama, yavaş ilerlemektedir. Ortak İstihdam Raporunun, Lizbon Stratejisi ile bağlantısı nedir? OİR, Büyüme ve İstihdam Stratejisinin istihdam analizi kısmını oluşturmaktadır. OİR, Komisyon ve üye ülkeler tarafından müştereken kabul edildiğinden dolayı, Lizbon hedeflerine ulaşmada önemli bir adımdır. Komisyon, neden ülkeye özel tavsiyelerde bulunmaktadır? uygulamalarını değerlendirmektedir.” Ortak İstihdam Raporunun yanı sıra Komisyonun ülkeye özel tavsiyeleri, İstihdam ve Sosyal İşler Konseyi’ne onayı için sunulmaktadır. Bu tavsiyeler, her yıl Lizbon Büyüme ve İstihdam Stratejisine odaklanan ve reformları daha da ileriye götürmek için üye ülkelerin neler yapması gerektiğine ilişkin, en üst siyasi düzeyde üye ülkelerin birlikte karar vermesini olanaklı kılan Mart’taki Avrupa Birliği Konseyi’ne aktarılacaktır. Bu, reformlar için daha güçlü bir siyasi temel sağlayacaktır. Bu tavsiyeler, AT Antlaşmasının 99. ve 128. Maddelerine ve daha önceden üye ülkeler tarafından kabul edilmesine göre ortaya konulmaktadır. Ülkeye özgü tavsiyeler, neleri kapsamaktadır? Söz konusu tavsiyeler, makro ekonomik, mikro ekonomik ve istihdam reformlarına ilişkin Büyüme ve İstihdam Stratejisi için ortaya konulan bütünleşik rehberlerin üç bölümünü içermektedir. Ortaya konulan tavsiyeler, bazı gelişmeler yaşanmasına rağmen, üye ülkelerin halen bu alanda çabalarını güçlendirme veya hızlandırmaya yönelik ihtiyacını vurgulamaktadır. AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN HABERLER SAYFA Bütün üye ülkeler için istihdam tavsiyeleri bulunmakta mıdır? Hayır. Bu yıl 25 üye ülkeden 19’u, daha fazla uygulamanın gerekli olduğu alanlara yönelik istihdam alanında en azından bir tavsiye almıştır. Estonya, Danimarka, Finlandiya, Lüksemburg ve İsveç gibi ülkelere, reform programlarının uygulanmasında sağladıkları gelişmeden dolayı, bu yıl herhangi bir tavsiyede bulunulmamıştır. Güvenceli esnekliğin geliştirilmesi, Ortak İstihdam Raporunun kilit mesajlarından birisidir - Güvenceli esneklik Büyüme ve İstihdam Stratejisine nasıl bir katkı sağlayacaktır? Güvenceli esneklik yaklaşımı, aktif işgücü piyasası politikalarının uygun sözleşme düzenlemeleri, yaşam boyu öğrenme ve yüksek seviyedeki sosyal korumanın birleştirilmesine ilişkindir. Hızlı teknolojik değişim ve artan küresel rekabet, esnek işgücü piyasasını zorunlu kılmaktadır; bununla birlikte bu, işçiler için daha az güvence anlamına gelmemelidir. Amaç, aktif işgücü piyasası politikalarını da kapsayacak şekilde daha iyi ve fazla mesleki eğitim ile işler arasında bağlantıyı sağlayacak yeterli sosyal koruma düzeyi sayesinde işçiler için iş güvencesinin bir bütün olarak işgücü piyasası güvencesi ile yer değiştirmesidir. Önemli olan şey, her üye ülke tarafından benimsenen ve her ülkenin işgücü piyasası ihtiyaçlarına uygun bir yaklaşımdır. DİYALOG Hangi üye ülkeler, bu konuda başarılı bir ilerleme kaydetmiş, hangilerinin çabaları yetersiz kalmıştır? Yıllık İlerleme Raporu, Avrupa Birliği’nin Lizbon Büyüme ve İstihdam Stratejisinde ortaya konulan önceliklere göre, her ülkenin ulusal reform programlarının uygulanması konusunda ilerlemeyi değerlendirmektedir. Bütün üye ülkeler, ilerleme kaydetmiştir; fakat farklı başlangıç noktalarından. Bu nedenle reformların derinliği ve hızı konusunda büyük farklılıklar bulunmaktadır. (AVRUPA KOMİSYONU) AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN HABERLER 7 SAYFA 8 ORTAK İÇERME BELGESİ (JOINT INCLUSION MEMORANDUM-JIM) Fulya SANER AB Uzman Yrd. SOSYAL İÇERME STRATEJİSİ NEDİR? “Mart 2000 Lizbon Zirvesinde, zirvede belirlenen hedeflere ulaşmak için ‘ilk olarak, yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadelede üye ülkelerin çabalarını desteklemek ve ikinci olarak da sosyal içermeye daha fazla olanak sağlayan bir Avrupa kurmak’ hedefleri belirlenmiştir.” A msterdam Antlaşmasının (1997) sosyal dışlanma ile mücadele konusuna bir Avrupa boyutu kazandıran 137. maddesi ile bağlantılı olarak Mart 2000 Lizbon Zirvesinde, zirvede belirlenen hedeflere ulaşmak için “ilk olarak, yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadelede üye ülkelerin çabalarını desteklemek ve ikinci olarak da sosyal içermeye daha fazla olanak sağlayan bir Avrupa kurmak” hedefleri belirlenmiştir. Ekonomik büyümenin tek başına sosyal gelişimi sağlamada yeterli olmadığı tecrübesinden hareketle, belirlenen hedeflere ulaşmada makroekonomik politikalar, istihdam politikası ve sosyal politikadan oluşan bir politika üçgeni temel alınmaktadır. Aralık 2000’de, Nice Avrupa Konseyi, yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadelede önemli hedefleri belirleyen siyasi belgeyi onaylamıştır. İzleyen süreçte gerekli önlemleri almak üzere, AB üyesi ülkelerin ve Komisyonun uzmanlarından oluşan bir “Sosyal Koruma Komitesi” kurulmuştur. Üye ve aday ülkelerin “kendi ulusal politikalarında Birliğin ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerini uygulamaları"na destek olmak amacıyla şekillendirilen Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma ile Mücadele Stratejisi temel olarak toplumdaki en korunmasız grupları (işsizler, eğitimsizler veya yeterli eğitim alamayanlar, evsizler, özürlüler, madde bağımlıları, kadınlar, çocuklar, yaşlılar vb.) kapsamakta ve bu grupları projeler vasıtasıyla sosyal yaşama ve işgücü piyasasına dahil etmeyi hedeflemektedir. Strateji kapsamında istihdam, gelir dağılımı ve parasal yoksulluk, eğitim, konut, sağlık ve ulaşım politikaları, sosyal güvenlik sistemi, sosyal hizmet ve sosyal yardım politikaları gibi başlıklar özellikle bu gruplar dikkate alınarak ele oluşturulmaktadır. SOSYAL İÇERME STRATEJİSİNİN HEDEFLERİ İlk Hedef İstihdama Katılım İle Herkesin Kaynaklara, Haklara, Mallara Ve Hizmetlere Erişiminin Kolaylaştırılması Bu hedef, yoksulluk ve sosyal dışlanmanın çok boyutlu doğasını kabul etmekte, istihdamın yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı en iyi korunma olarak görüldüğünü vurgulamaktadır. Özellikle işgücü piyasasının dışında kalanlar için işgücüne katılımın teşvik edilmesi sosyal içerme ile ilgili politikaların önemli bir unsurudur. Hedefin ikinci bölümü kaynaklara, haklara, mallara ve hizmetlere tam erişimi sağlamak için çabaların artırılması ihtiyacını MAKALE SAYFA 9 vurgulamakta; eğitim, sağlık, konut, ulaşım gibi hizmetlerden yararlanılmasının önündeki engellerin kaldırılmasını ifade etmektedir. İkinci Hedef, Sosyal Dışlanma Riskinin Önlenmesi Bu hedef ile, yeniden entegrasyonun yanı sıra dışlanmayı önlemeye vurgu yapılmaktadır. Bilgi toplumunun gelişimi ile yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin farklı dışlanma şekillerine yol açmamasını sağlamanın yanı sıra borçluluk, okuldan dışlanma, evsiz kalma gibi nedenlere bağlı dışlanma risklerini önlemeyi de hedeflemektedir. “Sosyal İçerme Stratejisinin Hedefleri: Üçüncü Hedef, En Korunmasız Gruplara Yardım Edilmesi Bu hedef; özürlüler gibi entegrasyon sorunu olan grupları ve sürekli yoksulluk yaşayanları kapsamaktadır. Bu çerçevede, çocuk yoksulluğuna özel bir önem atfedilmekte ve çoklu dezavantaj yaşayan bölgelerin karşılaştığı sorunlar vurgulanmaktadır. Sosyal güvenlik ve sosyal yardım sistemleriyle gelirin yeniden dağıtılması politikalarına olan ihtiyaç ön plana çıkmaktadır. Politikalar ise insan kaynakları açısından kayıpları azaltmak ve fırsat eşitliğini sağlamak için, herkesin aktif katılımının sağlanması noktasına yoğunlaşmalıdır. Dördüncü Hedef, İlgili Tüm Tarafların Seferber Edilmesi İstihdama Katılım İle Herkesin Kaynaklara, Haklara, Mallara Ve Hizmetlere Erişiminin Kolaylaştırılması, Sosyal Bu hedef, yoksulluk ve sosyal dışlanmayla etkin mücadelede gerekli olan ku- Dışlanma rumsal düzenlemeler ve mekanizmalar üzerine odaklanmakta; sosyal dışlanmayla mücadelenin bütün politikalara dahil edilmesine vurgu yapmaktadır. Sosyal dışlanmanın çok boyutlu yapısı, geleneksel olarak çok çeşitli bakanlıkD İ Y A sorumluluğunda LOG lar ve kurumların olan farklı politika araçlarının koordinasyonunu gerektirmektedir. Ulusal bir stratejinin hazırlanması ve uygulanma- Riskinin Önlenmesi, En Korunmasız Gruplara Yardım sında sosyal taraflar, sivil toplum örgütleri, üniversiteler gibi toplumdaki diğer bir çok aktörün aktif rol alması gerekmektedir. Edilmesi, SOSYAL İÇERME BELGESİNİN BÖLÜMLERİ Tarafların İlgili Tüm Seferber Birinci bölümde ekonomik arkaplan, sosyal harcamalar ve işgücü piyasası, ikinci bölümde sosyal durum (nüfus ve demografi, gelir dağılımı ve yoksulluk, sağlık, konut, eğitim, sosyal güvenlik, sosyal yardımlar ve sosyal hizmetlere erişim, sosyal hayata dahil olmada güçlüklerle karşılaşan “dezavantajlı/ en korunmasız” olarak tanımlanan gruplar) açıklanmaktadır. Bu iki bölümdeki mevcut duruma dayanarak hazırlanan üçüncü bölümde temel sorun/zorluk alanları belirlenmektedir. Dördüncü bölümde ise bu alanlarda sosyal dışlanmanın önlenmesi ve herkesin hizmetlere etkin erişiminin sağlanabilmesi için uygulanması gereken politika öncelikleri tanımlanmakta, bunların yürütülmesinden sorumlu kurumlar belirlenmekte, mevcut durumun zayıflıkları ve güçlü yönleri vurgulanarak kısa ve orta vadeli MAKALE Edilmesi.” SAYFA 10 taahhütleri içeren “yapılması gerekenler” sıralanmaktadır. Beşinci bölümde yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadele kapsamında gerçekleştirilen tüm faaliyetlerde kadın-erkek eşitliğinin teşvik edilmesi üzerine yoğunlaşılmakta, kadın-erkek eşitliğinin açıklanan politikalarla ve yapılarla nasıl ortak bir noktada buluşturulduğu ve bütünleştirildiği; bunların tamamlanması için hangi özel önlemlerin ve yapıların gerekli olabileceği ortaya konulmaktadır. Altıncı bölümde istatistik sistemleri ve göstergeler incelenmekte, sosyal veri tabanlarının incelenmesi ve Eurostat tarafından belirlenenler göstergelerle (özellikle İşgücü Anketi, Laeken Göstergeleri ve SILC-Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması verileri) ulusal verilerin karşılaştırılabilirliği değerlendirilmektedir. Yedinci bölümde sosyal içermeye verilebilecek potansiyel mali destek Avrupa Komisyonu tarafından belirlenmektedir. Sekizinci ve son bölümde ise, sosyal dışlanma ve yoksulluk alanında Türkiye’nin öncelikleri Komisyon ile ortaklaşa olarak belirlenmekte ve bu öncelikler bağlayıcı nitelik taşımaktadır. SOSYAL İÇERME ÇALIŞMALARINA KATILIM VE SÜREÇ Resmi olarak ise Aday Ülkelere açık tüm Topluluk programlarına katılıma dair hukuki zemini oluşturmak amacıyla, ülkemiz ile Avrupa Komisyonu arasında “Türkiye Topluluk Programlarına Katılımının Genel İlkeleri Hakkında Çerçeve Anlaşma” 26 Şubat 2002 tarihinde imzalanmış; 1 Eylül 2002 tarih ve 24863 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 5 Eylül 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bunu müteakip, ülkemizin öncelik vererek katılım kararı aldığı her bir Topluluk programına ilişkin olarak, Komisyon ile ülkemiz arasında mutabakat zabıtları imzalanmıştır. Bu çerçevede, “İstihdam ve Sosyal İşler Alanında Programlar” başlığı altında Bakanlığımızca yürütülmekte olan “Kadın-Erkek Eşitliği (Gender Equality), Ayrımcılıkla Mücadele (Combatting Discrimination), Sosyal Dışlanmayla Mücadele (Combatting Social Exclusion) ve İstihdam Alanında Teşvik Önlemleri (Incentive Measures in the Field of Employment)” başlıklı dört ayrı Programa katılıma dair esasları ve katkı payını ortaya koyan Mutabakat Zaptı 21 Şubat 2003 tarihli ve 25027 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Söz konusu programlara ilişkin tüm faaliyetler Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülmektedir. Ülkemizin sosyal dışlanma ile mücadele stratejisini belirlenmesinin ilk aşaması olan Ortak (Sosyal) İçerme Belgesinin hazırlanması çerçevesinde, Avrupa Komisyonu ile Bakanlığımız yetkilileri arasında 28 Nisan 2004 tarihinde MAKALE SAYFA bir ön değerlendirme toplantısı yapılmıştır. Diğer yandan, Avrupa Komisyonu İstihdam, Sosyal İşler ve Eşit Fırsatlar Genel Müdürü Odile Quintin, 2004 Mart ayı içinde yaptığı ziyarette, sözkonusu Programın 2004 yılının ikinci yarısından sonra harekete geçirileceğini ifade etmiştir. Belge, Türkiye ve Komisyonun birlikte hazırlamakta olduğu Ortak İstihdam Politikası Öncelikleri Belgesinin (JAP) muadil belgesi olacaktır. Komisyonla yapılan görüşmeler sonucunda; Bakanlığımız koordinasyonunda, 3 Aralık 2004 tarihinde Ankara’da düzenlenen seminer ile JIM’in hazırlanması süreci başlatılmıştır. Başlangıç semineri sonrasında kurumlardan gerekli katkılar alınarak 2005 yılı Mart ayından itibaren belgenin 1 ve 2 nci bölümlerinin yazım çalışmalarına başlanmıştır. Belgenin taslak metinlerinin geliştirilmesi amacıyla Bakanlığımız koordinasyonunda ve ilgili kurumların, Avrupa Komisyonu uzmanının ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu uzmanlarının katılımları ile 28-30 Mart 2006 tarihlerinde bir dizi teknik toplantı düzenlenmiş ve belgenin taslak metnine son halinin verilebilmesi amacıyla yapılması gerekenler ele alınmıştır. Belgenin güncelleştirilmesi ve geliştirilmesi yönündeki çalışmalar, konu başlıkları itibariyle ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sosyal taraflar, üniversiteler, uluslararası örgütler ve sivil toplum örgütlerinin de dahil olduğu yaklaşık 60 kurumla işbirliği içerisinde sürdürülmektedir. Belgenin gözden geçirilen ilk yedi bölümünün taslak metninin 2006 yılı Haziran ayının ilk haftasında Avrupa Komisyonuna iletilmesi öngörülmektedir. Buna bağlı olarak izleyen sürece ilişkin takvim, Avrupa Komisyonu ve Bakanlığımız arasında yapılacak görüşmeler sonucunda belirlenecektir. Tüm tarafların özellikle de izleyen süreçte belgede yer verilen taahhütleri yerine getirmekle sorumlu olacak kurumların onayı alındıktan sonra Ortak İçerme Belgesinin 2006 yılı sonunda tamamlanması ve 2007 yılı başlarında imzalanması planlanmaktadır. Belgenin son bölümünde yer verilecek olan faaliyetler belgenin imzalanmasını müteakip bir yıllık sürede izlenecek ve 2008 yılı üçüncü çeyreğinde bu hususta bir rapor hazırlanarak Avrupa Komisyonuna iletilecektir. Aday ülke ve Avrupa Komisyonu tarafından ortak olarak hazırlanan bir belge olan JIM, kabul edildiğinde, her iki tarafın üst düzey temsilcileri tarafından imzalanacak ve Türkiye’de yoksulluk ve sosyal dışlanmayla mücadeleye ilişkin başlıca politikaları, öncelikleri ve bu politikaların uygulanmasına ilişkin kurumsal yapıyı belirleyecektir. Türkiye’nin özel konumu da dikkate alındığında JIM süreci, Türkiye’nin AB sosyal hedeflerinin ulusal politikalara uyumlaştırılmasının başlatılmasının da bir yolu olacaktır. MAKALE 11 SAYFA 12 SOSYAL İÇERME BELGESİNİN ÖNEMİ (SAYILARLA TÜRKİYE VE YOKSULLUKLA MÜCADELE) TÜİK verilerine göre; 2005 yılı nüfusumuz 71.6 milyon, 1 milyon kişi açlık sınırının altında, 18 milyon kişi yoksulluk sınırının altında, 2.5 milyon kişi işsiz, Genel işsizlik oranı % 10.5, tarım dışı işsizlik oranı % 13.7, Genç nüfusta işsizlik oranı % 19.3, 15-64 yaş arası çalışabilir nüfusun ancak yarısı işgücüne katılmakta, Bu oran kadınlarda % 25’e, kentlerde yaşayan kadınlarda ise % 20’lere kadar düşmekte, Kayıtdışı istihdam oranı % 49.1 (10.5 milyon kişi), tarımda çalışanların % 88’i, ücretlilerin % 22.9’u kayıtdışı, 2002- 2005 döneminde yaklaşık 550 bin kişi işsizlik ödemesinden yararlanmıştır, Nüfusun % 12.7’si (% 3.1 erkek % 9.6 kadın) okuma yazma bilmemekte, 8.4 milyon özürlü, Her beş özürlüden sadece biri işgücüne katılmakta, Özürlüler arasında işsizlik oranı % 15.5, 3.9 milyon 65 ve üstü yaştaki nüfus, 769 bin çalışan çocuk, Korunmaya muhtaç çocuk sayısı tam olarak bilinmemekte, Aile içi şiddete maruz kalan kadın ve çocukların sayısı resmi olarak bilinmemekle birlikte, SHÇEK kadın konukevlerinden yararlanan kadın ve çocuk sayısı ayda ortalama 100 kişi, Sosyal yardımlar yoksulluğu azaltmamakta; tüm yardım ve transfer ödemeleri öncesindeki yoksulluk oranı % 31 (AB 25: % 24), sonrasındaki yoksulluk oranı % 25 (AB 25: % 15). Bu verilere göre; nüfusun büyük bir bölümü çeşitli nedenlerle yoksulluk riski ve dolayısıyla sosyal dışlanma riskiyle karşı karşıyadır. Sosyal dışlanma, ekonomik, sosyal ve günlük hayata tam olarak katılamayan ve/veya gelir ya da diğer kaynaklara erişimi kendilerine belli bir yaşam standardı ve yaşam kalitesi sağlamaya yetmeyecek derecede kısıtlı olan kişilerin durumunu ifade eden bir kavramdır. Bu kavramın temelinde yoksulluk olgusu karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, yoksullukla mücadele edilmesi, sosyal dışlanmanın veya bu riskin ortadan kaldırılması anlamına gelecektir. Yoksulluk, ne yalnızca ekonomik politikalar ve büyüme ile, ne yalnızca istihdam politikaları ile, ne de MAKALE SAYFA sosyal hizmet ve yardımlarla çözülmesi mümkün olmayan bir sorundur. Tüm politikaların ve uygulamaların bu amaca yönelik olarak bir arada değerlendirilmesi, birbirleriyle koordinasyonlu olarak yürütülmesi, bunun için de tek bir “Ulusal Yoksullukla Mücadele Stratejisi” geliştirilerek, merkezi bir yapılanma etrafında ilgili tüm tarafların işbirliğiyle ve kararlılıkla uygulanmasının sağlanması gerekmektedir. Tüm politikalar, yoksulluk stratejisinin öncelikleri göz önüne alınarak oluşturulmalıdır. Ülkemizde yoksullukla mücadele alanında atılacak her adım, çeşitli açılardan bu sorunla karşı karşıya kalan ya da kalma riskine sahip herkes için atılmış olacaktır. DİYALOG MAKALE 13 SAYFA 14 GENÇ İŞÇİLERİN KORUNMASI İLİŞKİN 94/33/EC SAYILI DİREKTİF Ercüment IŞIK Sigorta Müfettişi YASAL ALTYAPI VE DİREKTİFİN ÇIKARILMASINA KADAR GEÇEN SÜREÇ “Avrupa Konseyi tarafından 1989 yılında kabul edilen Temel Ç ocuk ve Genç işçilerin işyerinde korunmasına ilişkin düzenlemeler ilk olarak 31 Ocak 1967 tarihinde yayınlanan bir Komisyon tavsiyesi ile Avrupa Düzeyinde uygulanmaya başlamıştır. Bu Komisyon tavsiyesi bugünkü direktifin ilk hali olarak değerlendirilebilir. Zaman içinde Avrupa Birliğinin sosyal alanda düzenleme yapma insiyatifi artmış ve bu durum kendisini Kurucu Antlaşmada göstermiştir. Sosyal Haklar Şartının 20 ve 22 inci maddeleri işyerinde çalışan gençlerin özellikle iş sağlığı ve güvenliği açısından korunmaları, onların mesleki eğitim yoluyla çalışma hayatına hazırlıklı hale getirilmeleri, bazı hafif işlerde çalıştırılmalarına Avrupa Birliği Kurucu antlaşmasının 118/a maddesi çalışma hayatına ilişkin önlemler alınması konusunda Avrupa Konseyine görev yüklemiş ve bu görevini de direktifler yoluyla yerine getirmesi konusunda yetki vermiştir. Bununla Birlikte Avrupa Konseyi tarafından Strazburg’da 09 Aralık 1989 tarihinde kabul edilen Temel Sosyal Haklar Şartının 20 ve 22 inci maddeleri işyerinde çalışan gençlerin özellikle iş sağlığı ve güvenliği açısından korunmaları, onların mesleki eğitim yoluyla çalışma hayatına hazırlıklı hale getirilmeleri, bazı hafif işlerde çalıştırılmalarına izin verilmesi gibi hususları düzenlemiş; ayrıca asgari çalışma yaşının zorunlu eğitim yaşı ile çakışmaması ve her halükarda 15 yaşın altındakilerin çalıştırılmamaları, çalışma koşullarının onların yaş ve tecrübelerine göre ayarlanması konularında hüküm getirmiştir. Bilindiği üzere Uluslararası Çalışma Örgütünün birçok sözleşmesi Avrupa Birliği Üyesi Ülkeler tarafından onaylanmış durumdadır ve halihazırda uygulanmaktadır. En kötü biçimde çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik 17 Haziran 1999 tarih ve 182 sayılı ILO sözleşmesinin onaylanmasına yönelik 2000/581/EC sayılı Komisyon tavsiyesi de 15 Eylül 2000 tarihinde yayınlanmıştır. izin verilmesi gibi hususları düzenlemiştir.” 1989 yılında yayınlanan ve İş Sağlığı ve Güvenliği alanında temel mevzuat olarak bilinen Direktifin 15 inci maddesi de işyerinde çalışan ve hassas sayılan grupların ( gençler de bu hassas gruplardan sayılmaktadır) karşılaşabilecekleri özel riskler konusunda önlem alınmasını gerektirmiştir. DİREKTİF SAYFA 15 94/33/EC SAYILI DİREKTİF Direktifin ilk üç maddesi amaç, kapsam ve tanımlar maddesidir. Amaç maddesinde; Üye Devletlerin çocukların çalışmalarını önleyici tedbirleri alması, 15 yaşın altında ve okul çağındaki çocukların çalıştırmalarının önlenmesi, gençlerin çalışma koşullarının yaşlarına uygunluğunun temin edilmesi ve gençlerin sağlık ve güvenliklerini, fiziksel, zihinsel, ahlaki, sosyal gelişmeleri veya öğrenimlerini tehlikeye sokacak türden çalışmaların önlenmesi olarak ifade edilmiştir. Direktifin kapsamı ise bazı istisnaları bulunmakla birlikte 18 yaşından aşağı olan ve bir iş sözleşmesine göre çalıştırılan kişiler olarak belirlenmiştir. Tanımlar maddesinde genç (18 yaşından küçük herhangi bir kişiyi), çocuk (15 yaşından küçük herhangi bir genç veya ulusal mevzuata göre halen tam gün zorunlu öğretime tabi olan genç) ve erişkin (18 yaşından küçük en az 15 yaşındaki, ulusal mevzuata göre tam gün öğretime tabi olmayan herhangi bir genç kişi) olarak tanımlanmıştır. “Direktif, üye devletlerin çocukların çalışmalarını önleyici tedbirleri alması, 15 yaşın altında ve okul çağındaki çocukların Direktifin 4 ve 5 inci maddeleri genel olarak çalışma yasağını düzenlemekte ve bu çalışma yasağının istisnalarını koymaktadır. Bu maddeler ile 15 yaşın altındakilerin çalıştırılması yasaklanmış ise de bir istisna olarak yetkili makamın vereceği izne bağlı olmak koşulu ile çocukların kültürel, sanatsal, sportif ve reklamcılık faaliyetlerinde çalıştırılabilmelerine olanak tanınmaktadır. Ayrıca Yetkili mercilerce tespit edilen koşullara uygun olmak şartıyla, en az 14 yaşında olan çocukların iş/eğitim veya fabrika içi iş-tecrübe programları dahilinde ve ayrıca bazı hafif işlerde çalıştırılmalarına izin verilmektedir. Ayrıca ulusal mevzuatla belirlenecek işlerde 13 yaşında bulunan çocuklar haftanın sınırlı saatlerinde çalışabilmesine izin verilmektedir. Direktifin 6 ve 7 inci maddeleri çocuk ve genç işçi çalıştıran işverenlerin geDİYALOG nel sorumluluklarını düzenlemektedir. çalıştırmalarının önlenmesi, gençlerin çalışma koşullarının yaşlarına uygunluğunun temin edilmesi ve gençlerin sağlık ve güvenliklerini, fiziksel, zihinsel, ahlaki, sosyal Direktifin devam eden maddelerinde ise çalışma süresi, gece süresi, dinlenme süresi, yıllık izin, ara dinlenmeleri gibi hususlar düzenlenmiş ve üye ülkelerin ve Avrupa Komisyonunun uyumlaştırma sürecindeki sorumlulukları belirtilmiştir. gelişmeleri veya öğrenimlerini tehlikeye sokacak türden Bu maddelerde ifade edildiği üzere özetle; çalışma/eğitim veya iş başında eğitim-iş birlikte dikkate alındığında gençler en fazla günde 8, haftada 40 saat, okul dönemlerinde ders saatleri dışında olmak üzere günde 2, haftada 12 saat, okulun kapalı olduğu dönemlerde günde 7, haftada 35 saat çalıştırılabilirler. Çocuk ve genç işçiler gece çalıştırılamazlar, her 24 saatlik zamanda çocukların aralıksız 14 saatlik dinlenmeleri erişkin işçilerin ise aralıksız 12 saatlik dinlenmeleri gerekmektedir. Ayrıca gençlerin günde dört buçuk saati aşan çalışmalarından sonra, kesintisiz, en az 30 dakikalık dinlenmelerini gerekmektedir. DİREKTİF çalışmaların önlenmesini amaçlamaktadır.” SAYFA 16 DİREKTİFİN UYGULANMASI VE UYGULAMANIN İZLENMESİ “Söz konusu Direktif, İş Kanunun 71. maddesi ve buna dayanılarak çıkarılan Çocuk Ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelikle bazı küçük farklar hariç 94/33/EC sayılı direktifin 17 inci maddesi Avrupa Komisyonuna uygulamanın izlenmesi konusunda görev yüklemiştir. Buna göre Avrupa Komisyonu periyodik olarak üye ülkeleri izlemekte ve üye ülke uygulamalarını Konseye, Avrupa Parlamentosuna, Ekonomik ve Sosyal Komiteye ve Bölgeler Komitesine sunmaktadır. Bahsedilen rapora dayanak teşkil etmek üzere üye ülkeler sosyal tarafların da katılımı ile beş yılda bir Direktifin uygulamalarını Komisyona Rapor etmektedir. Bu izleme sürecinde üye ülkelerin bazılarında uyumlaştırma sürecinde sıkıntılar yaşadığı rapor edilmiştir. Özellikle İtalya, Fransa ve Lüksemburg’un uyumlaştırmasını tam olarak yapmaması 1999 ve 2000 yılları içerisinde Adalet Divanına taşınmış, İtalya davanın devam ettiği süreçte kendi yasalarını uyumlaştırmıştır. Fransa ve Lüksemburg için ise Divan kararları yürürlüğe girmiştir. Lüksemburg dava sonuçlandıktan sonra Direktifi uyumlaştırabilmiştir. Fransa ise Direktifi ancak 2001 yılında tam olarak uyumlaştırabilmiştir. Diğer ülkelerde uyumlaştırma konusunda sorun yaşanmamıştır. Komisyon, raporlarında en azından yakın zamanda söz konusu direktifte herhangi bir revizyon gereği duymamaktadır. tutulmak üzere uyumlaştırılmış durumdadır.” Türkiye için ise; 4857 Sayılı İş Kanununun yalnızca 94/33/EC sayılı Direktif açısından değil, hemen hemen tüm direktifler açısından önemli bir uyumlaştırma zemini yarattığı söylenebilir. Zira söz konusu direktif İş Kanunun 71. maddesi ve buna dayanılarak çıkarılan Çocuk Ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelikle bazı küçük farklar hariç tutulmak üzere uyumlaştırılmış durumdadır. Tam uyumun sağlanması için ise onsekiz yaşını doldurmamış çocukların, sinema, tiyatro, müzik, bale, dans gibi güzel sanatlar kapsamındaki işlerle sirk, radyo, televizyon, film çekimi, reklamcılık ve modellik gibi sanatsal faaliyetlerde çalıştırılmasına yönelik olarak mevzuatımızda düzenleme yapılması gerekmektedir. DİREKTİF SAYFA ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ KOORDİNASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI Adres: İnönü Bulvarı No: 42 06100 Emek/ANKARA Telefon: 0 (312) 212 56 12 Faks: 0 (312) 212 11 48 E-posta: [email protected] Hazırlayan: AB Uzman Yrd. Çağatay HALAT ab.calisma.gov.tr 17