İstanbul Boğazı Yangın Riski

Transkript

İstanbul Boğazı Yangın Riski
İstanbul Boğazı
Yangın Riski
Prof. Dr. Abdurrahman KILIÇ
İTÜ Makina Fakültesi
İstanbul Boğazı; yoğun deniz trafiği ve
Boğazın doğal özellikleri nedeniyle, seyir
şartları bakımından dünyanın en riskli su
yoludur. Meydana gelecek kazalara karşı;
Boğazdan geçişlerin kontrollü yapılması,
söndürme ve kurtarma yapacak deniz
itfaiyesinin kurulması ve çevre temizliği konusunda yeterli teçhizata sahip olunması
gerekir. İstanbul’u çevreleyen denizlerde
meydana gelen yangınlar, kara yangınları ile karşılaştırıldığında karaya nazaran
denizde daha az sayıda kaza meydana
gelmesine rağmen, deniz yangınları
daha büyük maddi ve manevi hasarlar
meydana getirmektedir.
İstanbul’da denizde ve gemilerde meydana gelen yangınları önlemek bakımından
1894 yılında Seçini Paşa tarafından kurulan
İtfaiye alayındaki “Bahriye Taburu”, 1923
yılında “Deniz Grubu” olarak isim değiştirmiş ve 1965 yılına kadar iki gemi ile hizmet
vermiştir. Fakat daha sonra hiçbir girişim
yapılmamış ve 1975 yılında çıkarılan yönetmelikle de itfaiyenin deniz yangınları ile
bütün ilgisi yasal olarak bitmiştir. İstanbul’da,
tam 120 yıl önce deniz itfaiyesi varken günümüzde olmaması, üzülecek bir olaydır.
İstanbul’un denizle olan çok geniş ilişkisi
nedeniyle “Denizden Yangın Önleme”
üzerinde ciddi olarak durulması gereken önemli bir konudur. Özellikle akıntılı
ve önemli bir geçit yeri olan Boğaziçi,
ucu kapalı bir durumda bulunan Haliç,
gemilerin toplandığı Haramidere açıkları
ve Haydarpaşa liman bölgesi gibi deniz
trafiği açısından yoğunluk gösteren ve
yangın olasılığı yüksek bölgeler bulunmaktadır. Tarihi gelişme içinde denizde
meydana gelen, önemli can ve mal
kayıplarına neden olan deniz kökenli
yangınlar bu durumu açık bir şekilde
kanıtlamaktadır. Nitekim, Boğaziçi’nde
meydana gelen bazı yangınların çıktığı
noktada kalmadığı, akıntılar sebebi ile
yayıldığı da görülmüştür.
Kanlıca ve Tokmakburnu arasında
14.12.1960 günü Peter Zoranic ve World
Harmony gemilerinin çarpışması, Haydarpaşa açıklarında 15.11. 1979 günü patlayan petrol yüklü Independenta tankeri
yangını, Boğaz girişinde 13.03.1994 günü
Nassia isimli tanker ile Shipbroker isimli kuru
yük gemisinin oluşturduğu yangın, Tuzla
Tersanesinde, 13.2.1997 tarihinde iki itfaiyecinin şehit olduğu ve yirmi itfaiyecinin
yaralandığı TPAO isimli tanker yangını
önemli deniz yangınları arasındadır.
1. İstanbul Boğazında Risk
İstanbul’da deniz yangınlarına özellikle
petrol taşıyan tankerler neden olmaktadır.
Boğaz geçişleri esnasında navigasyon
hatalarından meydana gelen çarpışmalar sonucu yangın ihtimali daima dikkate
alınacak düzeydedir. Yılda ortalama 3-5
önemli gemi çatışması olmaktadır. Boğazdan geçen yılda 30 binden fazla geminin
yaklaşık 5000 adedi tankerdir. Günde
boğazı geçen ortalama 60 gemiden 15
adedinin başlı başına patlama ve yangın
kaynağı olduğu ve yangın durumunda
içindeki petrolün yanma ihtimali yanında
boğaza dökülen petrolün akıntılar ile yalayacağı, yalıları ve depoları da yakarak
büyük felaketler doğurabileceği açıktır.
Ren ve Main Nehirlerinin Tuna Nehri ile
birleşmesi sonucu açılan bu kanalın Kuzey
Denizinden inecek gemilerin Karadeniz ve
Marmara denizi ile Boğazlarda meydana
gelecek sorunlar, bugünle karşılaştırılamayacak kadar büyük olacaktır.
YANGIN ve GÜVENLİK SAYI 174
1
Boğazlar ve Marmara denizinden geçen
gemiler,
a) Kimyasal ve Biyolojik Madde taşıyan
gemiler,
b) Yanıcı, parlayıcı, patlayıcı madde
taşıyan gemiler,
c) Akaryakıt ve LPG taşıyan gemiler,
d) Radyoaktif ve sanayi artığı taşıyan
gemiler,
e) Askeri ve askeri amaçlı gemiler,
şeklinde sıralanabilir. Çıkması muhtemel
bir yangın veya çarpışan iki geminin getireceği sorunların nasıl çözümleneceği
konuları ise düşündürücüdür.
Montrö antlaşmasında değişiklikler yapılsa
bile risk tamamen ortadan kalkmaz. Marmara Denizinin bir iç deniz olarak uluslararası seyir yapan gemilerin bu iç denizden
geçerken özellikle İstanbul ve Çanakkale
Boğazlarında yarattığı tehlikeler yanında,
Kocaeli sanayi bölgesindeki petro-kimya
tesisleri, dolum tesisleri ve rafineri ile Haramidere petrol dolum tesisleri gibi kıyı sahil
şeridi ve Sanayi tesislerinin bulunduğu
yerler de önemli risk bölgeleridir. Ayrıca
sahillerde bulunan yakıt depoları ve yalılar
da yangınlara hassas noktalardır.
Boğazla ilgili alınacak önlemleri üç grupta
toplamak mümkündür. Bunlar; a) boğazdan geçişlerin kontrol altına alınması ve
sınırlama getirilmesi ile ilgili önlemler, b)
söndürme ve kurtarma faaliyetlerine ilişkin
önlemler ve, c) boğazdaki kirlenmelere
karşı ve temizlenmesine ilişkin önlemlerdir.
2. Mevcut Söndürme ve Kurtarma
Ekipleri
Herkes, limana bağlı olarak çalışan
romörklerin İstanbul itfaiyesine bağlı
olduğunu ve deniz itfaiyesi olduğunu
sanmaktadır. Oysa, ülkemizdeki yasal düzenlemelerle denizlerde meydana gelen
söndürme ve kurtarma görevleri bölge
liman müdürlüğüne verilmiştir. Resmi
gazetenin 8.9.1975 tarihli 7/10357 karar
sayılı “Karada çıkabilecek yangınlarla,
deniz, liman veya kıyıda çıkıp karaya ulaşabilecek ve yayılabilecek veya karada
çıkıp kıyı, liman ve denize ulaşabilecek
2
YANGIN ve GÜVENLİK SAYI 174
yangınlara karşı alınabilecek önleme,
söndürme ve kurtarma tedbirleri hakkındaki Yönetmelik”te bütün sorumluluk
liman bölge müdürlüğüne verilirken “İl
Yangın Koordinasyon Kurulu” oluşturulmuştur. Denizde meydana gelecek bir olayda
itfaiyenin yasal olarak hiçbir sorumluluğu
ve yetkisi bulunmamaktadır. Dünyanın
hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yoktur. Bütün gelişmiş ülkelerde deniz itfaiyesi
ile kara itfaiyesi bir aradadır ve itfaiyeye
bağlıdır. Tokyo itfaiyesinin 12, Hamburg itfaiyesinin 7, deniz kenarında olmamasına
rağmen sadece içinden nehir geçtiği için
Farankfurt itfaiyesinde 4 adet söndürme
gemisi bulunmaktadır.
İstanbul’da Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğünde söndürme işlerinde kullanılan romörkörler olmasına rağmen bunlar itfaiye
amaçlı olmadıkları ve içlerinde eğitilmiş
itfaiyeci bulunmadığı için yangın söndürmede başarılı olamamaktadır. Bunlara;
yapılış amacı, işletilme şekli ve teknik
özellikleri bakımından söndürme gemisi
demek mümkün değildir. Bunların sadece adı söndürendir, asıl görevi yangın
söndürme değildir. İçlerinde profesyonel
itfaiyeci bulunmamaktadır ve sadece dışarıdan su sıkabilmektedir. Yanan bir gemi
dışarıdan su sıkılarak söndürülemez. Geminin içine girilmedikçe yangın sönmez.
Günümüzde itfaiyecilik; teneffüs cihazları,
yüksek genleşmeli köpüklü sistemleri, çağdaş haberleşme sistemiyle su sıkmaktan
öte teknik bir konudur.
3. Deniz İtfaiyesi Gerekliliği
Her geçen gün Boğazdan geçen gemilerin artmasıyla yangın çıkma olasılığı da
artmaktadır. Tankerlerin birinde meydana
gelecek bir yangının meydana getireceği
mal kaybının boyutları düşünülemeyecek kadar büyük olabilir. Bunu önlemek
için, konunun devlet politikası olarak ele
alınması, çağdaş yasal düzenlemelere
gidilerek yeni yönetmelik çıkarılması,
söndürme gemilerine sahip, profesyonel olarak söndürme ve kurtarma yapan
eğitilmiş personeli bulunan, İstanbul
itfaiyesine bağlı bir deniz itfaiyesi kurulmalıdır.
Çağdaş yönetmeliklerle İstanbul itfaiyesine bağlı deniz itfaiyesi kurulduğu takdirde;
çalışanlarının tamamı eğitilmiş profesyonel itfaiyeciden oluşacak, kıyılardaki
depoların yangılarına, yalı yangınlarına,
şehir hatları gemilerine, tersanelerdeki
yangınlara, denizde meydana gelen
her türlü yangına anında müdahale
edecek olan ve 24 saat nöbette bulunan
personel olacaktır. Ayrıca, oluşturulacak
dalgıç ekibi, kurtarma olayları için hazır
bekleyecektir.
Son yirmi yıl içinde, milyarlarla ölçülemeyecek maddi zararın yanında her
biri müze görünümünde olan değerine
paha biçilemez yalılar yanmıştır. Boğazda
bir eğitimli deniz itfaiyesinin olması tarihi
yalı yangınlarındaki hasarı azaltacağı
kuşkusuzdur.
Günümüzde, İstanbul civarındaki Adalarda meydana gelen yangınlardaki zarar
miktarının çok olmasının nedeni bir deniz
itfaiyesinin olmaması ve denizden müdahale edilmemesidir. Hızlı bir söndürme gemisi sadece denizden söndürmeye iştirak
etmeyip aynı zamanda Adalar arası ve
Ada ile Kara arası personel taşımasında
da kullanılacaktır.
İstanbul ve civarındaki sanayi kuruluşlarının
birçoğu deniz kenarında bulunmaktadır.
Haramidere tesisleri, Çayırova Endüstri
Bölgesi ve İzmit Körfezindeki büyük yangınlara İstanbul itfaiyesi yardıma gitmektedir. Hatta Tekirdağ’a bile gittiği zamanlar
olmaktadır. Deniz itfaiyesi ile daha etkin
müdahale sağlanacaktır. Bu sanayinin
korunmasının ülke ekonomisine çok yönlü
katkısı olacağı kuşkusuzdur. İstanbul’daki
gümrükler, limanlar ve tersanelerin korunması da ülke ekonomisine katkıdır.
Gelişmiş ülkelerde, eğitilmiş deniz itfaiyesi personeli deniz kazalarına da
müdahale edecek ve gerekli yardımı
sağlayacak şekilde yetiştirilmektedir.
İstanbul’da boğaz sahillerinde, çoğu
zaman eğlence yerlerinden dönen
vatandaşların kullandıkları araçlar denize düşmekte ve gerek vatandaşları
gerekse araçları denizden çıkarmak için
dalgıç ekibi bulunamamaktadır. Özellikle yaz aylarında yüzmek için denize
veya gölete girerek boğulan kişilerin
çıkarılması için de kurtarma ekibi gerekmektedir. Kurulacak olan ve eğitilen
dalgıç ekibi bu tür olaylarda kurtarma
işlerine katılacaktır.
4. Deniz İtfaiyesinin Yeri ve Donanımı
İstanbul’da en az 4 deniz itfaiye birimi olmalıdır. Bunlar; Büyükdere, İstinye, Karaköy ve
Haydarpaşa’da konuşlandırılmalıdır. İstanbul’un kritik deniz yangını bölgeleri, riski en
fazla olan bölgeler, Karaköy-Haydarpaşa
Liman bölgesi ile Boğaz girişindeki Büyükdere-Sarıyer bölgesidir. Bunlardan Büyükdere-Sarıyer bölgesinde meydana gelebilecek bir tanker yangınının, akıntılar sebebi ile
bütün boğaz bölgesi için önemli bir tehlike
meydana getireceği açıktır. İstinye-Hisarlar
bölgesinin de kritik bölgeler arasında olduğu görülmekle beraber, deniz itfaiyesinin iki
önemli bölgeye göre planlanmasının daha
gerçekçi olacağı düşünülmektedir. Hem
boğaza hem de Karaköy-Haydarpaşa
bölgesine hizmet verecek deniz itfaiyesi için
en uygun yerler, Büyükdere, İstinye, Karaköy
ve Haydarpaşa’dır.
Bir deniz itfaiyesi için gerekli teçhizatın
başında söndürme gemileri gelmektedir.
Gemi hem eğitim hem de söndürme
işlerinde kullanılabilmelidir. Birinci sınıf
gemiler 2800 knot hızında ön müdahale
tedbirini yerine getirebilecek nitelikte
hafif-hızlı tekneler olmalıdır. Bu bakımdan
iki tip söndürme gemisi önerilmektedir.
Birisi kayıcı tekne tipinde hızlı motorbotlar,
diğeri ise Katamaran tipinde geniş platformlu ve yeterli ön müdahale gereçleri
ile donanmış hızlı teknelerdir. Bunlar için
gerekli personel fazla olmadığından hem
işletme ekonomisi açısından hem de
yeterli personel temini bakımından uygun
teknelerdir. Kısa zamanda yangına ön
müdahale yapabilecek özellikte olduğu
gibi, her türlü yangın söndürme gereçleri
ile donatılmış olmalıdır. Böyle gemilerde
4-6 monitor, radar, teleskopik veya buna
eşdeğer bir yangın kulesi; köpükle söndürme sistemi, kendisini korumak için gerekli
su şemsiyesi sistemi vs. gibi donanımın
bulunması şarttır. Gemide aynı zamanda
su altı yolu ile yapılması gerekli müdahaleler için oksijen kesme, dalgıç odası ve
gereçleri bulunmalıdır.
Bu hızlı-teknenin diğer teknik özellikleri ise
dört adet su monitörü her biri 6-7 bar ve
dakikada 1000-1250 litre su basabilecek
güçte olacak iki adet diesel motor tahrikli
pompalardan yönetilmelidir. Baş tarafta
4000-4500 litrelik köpük tankından beslenen bir köpük monitörü konulmalıdır.
Hidrolik hareketli bir platformdaki ilave bir
monitor 6-7 barda en az 1250 litre/dakika
su basacak şekilde tertip edilmelidir.
5. Sonuç
İstanbul Boğazının ve deniz kenarındaki
tesislerin korunması için çağdaş yönetmelik çıkarılarak İstanbul İtfaiyesine bağlı
“Deniz İtfaiyesi” kurulmalı; Büyükdere,
İstinye, Karaköy ve Haydarpaşa’da deniz
itfaiyesi oluşturulmalıdır. Her birime başlangıçta bir, daha sonra iki söndürme gemisi
alınmalı, profesyonel olarak söndürme
ve kurtarma yapan eğitilmiş personel
bulundurulmalıdır.
Ayrıca birimlerden birisinde; kurtarma ve
müdahale helikopteri, kirlenmelere karşı
deniz süpürgeleri ve bariyerleri, uzaktan
kumandalı snorkel tip merdivenli söndürme
gemisi bulunmalıdır. Bütün birimler arasında
müşterek haberleşme sistemi olmalıdır.
YANGIN ve GÜVENLİK SAYI 174
3

Benzer belgeler