Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı

Transkript

Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Administrator tarafından yazıldı.
Çarşamba, 04 Şubat 2009 02:34
Engin Sezen
Kanada ile ilgili hakim kanaatlerden biri de, ülkenin sıkıcı bir tarihi olduğudur. Yeni Dünya’nın
tarihi, Eski Dünya’nın tarih anlayışına göre, gerçekten de renksizdir, heyecansızdır. Avrupa ve Asya’daki yüzyıllık savaşları, anlaşmaları, görkemli mimariyi göremeyiz Kanada’da;
çağlar açılıp kapanmamıştır. Ülke tarihini ; yerlilerin yaşadığı ilk dönemler, Avrupalı kaşif
tüccarların gelişi, Fransız İngiliz hakimiyet mücadeleleri ve federasyon gibi bir kaç ana başlıkta
tasnif edivermek mümkündür.
Kanada’da öne çıkan tarih değil, coğrafyadır… Yazılı tarihi, neredeyse coğrafi keşiflerle ( 15.yy)
başlayan ülkenin mazisini; zaferler ve fetihler değil, keşfedilen ( ve halen keşfedilmekte olan) yeni adalar, koylar, göller, denizler süsler. Burada tarih, coğrafyanın zaptından ibarettir. Tarih,
toplumsal olaylardan ziyade, insanın mekanla olan uyum mücadelesinin serencamesidir.
Kanada... Devrimsiz, milli mücadelesiz, fütuhatsız ve kahramansız bir ülke... Milli bir aidiyet
arayan insanlar topluluğu. Kendini arayan, anlamaya ve keşfe çalışan, kişilik çatışmaları içinde
bir ergen...
Kanuklar ( Kanadalıların kendilerine taktıkları isim) bir parağrafta özetleniverecek tarihlerinden
birine sahip olduklarını inkar etmiyorlar. Belki kendilerini, geçmişi değil de, geleceği olan bir
ülkenin vatandaşları olarak gördüklerinden...
1/7
Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Administrator tarafından yazıldı.
Çarşamba, 04 Şubat 2009 02:34
Bize okullarımızda okutulan Milli Tarih ( resmi tarih ) dersleri yok. Çünkü, aynı tarihi vakalar,
Fransız ve İngiliz kaynaklarında farklı yorumlarla geçiyor. Ortak ve yansız bir Kanada tarihi için,
tarihi vakalarda, ortak bir zemin sağlayabilmek zor. Ülkenin kurucu milletleri olan İngilizler ve
Fransızlar arasında ezeli bir sürtüşme var. Gerek geçmişte, gerek bugün varlığını her daim
hissettiren bu müzmin ikilem, tek bir resmi tarih anlayışını imkansızlıyor.
Peki “ Kanadalıların resmi bir tarihe ihtiyaçları var mı?” sorusu ise tamamen başka bir hikaye.
Bu sualin kısa cevabı, hayırdır. Nitekim okullarda okutulan da, milli bir tarihten ziyade,
eyaletlerin mahalli tarihleridir, bireysel anlatılardır. Eyaletler arasındaki uzak mesafeler ve tabiat
şartları, adeta tarihi bir irtibatsızlığın da müsebbibi olmuş.
Çoklukla, Ontario ve Quebec eylatlerinin geçmişlerine odaklanan Kanada tarihi, Manitoba,
Alberta, British Columbia eyaletlerinde yaşayanlar için pek bir şey ifade etmeyebilir. Öğrencilerin, bunun kendi tarihleri olduğuna inanmaları zor.
Bırakınız tarihi, günümüzde bile, pek çok Kanada metropolu arasında birleştirici bağlar
bulabilmek çok zor. Sözgelimi Vancover’in Ottawa’dan çok, Washington’a bağlı olduğunu
siyasi olarak söyleyemesek bile, kültürel ve coğrafya bakımından iddia edebiliriz.
BİR TARİH ARIYORUM
Her yıl, yüzbinlerce göçmen alan bu genç ülke, uçsuz bucaksız coğrafyasında müşterek bir
tarihe sahip olmadan, vatandaşlarını nasıl, neyle bir arada tutabilecek! Sadece ortak bir tarih
anlayışının ve bilincinin, bu kadar farklı ve bazen de birbirine zıt etnik grupları bir arada
tutabileceği ileri sürülüyor.
“Tarih” Kanadalı’ların kendi kimliklerini keşfetme ve yapılandırma sürecinde, önemi bir unsur.
İsteseler de istemeseler de tarihin rehberlik edici, ilham verici, biçimlendiri özelliklerinden
kaçamazlar.
Herşeyini ülkelerinde bırakıp, tarihsiz olarak ( yeniden doğmuşcasına) Kanada’ya gelenelere,
Kanada değerlerinin, geçmişinin nasıl öğretebileceği büyük bir soru(n)… Müfredatları
hazırlayan bürokratların düzenledikleri ideolijik bir tarih ne kadar hüsn-ü kabul görecek! Kanadalı’lar diğer milletlerden farklı olarak tarihi, bir miras olarak almadılar; tarih onların eline
2/7
Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Administrator tarafından yazıldı.
Çarşamba, 04 Şubat 2009 02:34
yapılmak için verildi. Bugun Kanada’nın tarihi, ozellikle günümüz yazarlarının elinde
biçimleniyor, üretiliyor. Güncel olayları kayda geçirirken çeşitli benzetme, istiareler kullanarak
Kanadalılığı somutlaştırıyorlar. Geçmiş ve gelecek ile bağlar kurup milli bir kimlik dokuyorlar.
Bu minvalde , iyi bir tarih yazıcı millet olarak nitelenebilirler.
SERÜVEN BAŞLIYOR
Milattan milyonlarca yıl önce, dinazorların cirit attığı bir yerdi Kuzey Amerika. Kanada’nın pek
çok bölgesinde, özellikle Bristish Columbia ve Alberta eyaletlerinde dinozor fosilleri müzelerde
sergileniyor.
Asker emeklisi dostum Rob O’Gorman ile Başkent’teki Tabiat Müzesi’ni gezerken, kendisinin,
dinozor fosilerinden milli bir değer olarak, nasıl gururla söz ettiğini unutamam. Bu devasa
coğrafyaya, bu denli muazzam yaratıklardan daha çok yakışan başka bir tarihsel figür de
olamazdı doğrusu!
Kanada’da, binlerce yıldır, onlarca yerli kabile ( Inuit, Metis, Eskimos…) yaşıyor. Rivayet bu ya,
Kanada yerlileri aslen Asyalıymış ( belki de bizim atalarımız). Asyalılar , karibu, geyik, bison
falan avlarken, Sibirya’dan Bering boğazı kanalıyla, önce Alaska’ya, sonrasında da bütün Kuzey
Amerika kıtasına yayılıvermişler. Bilinmeyen Ülke yazarı, Kanada’nın bu bu ilk sakinlerini “
ormanlarda yaşayan odun yontucuları” olarak tanımlar. Tarih, kıtanın bu ilk sahiplerinin kendi aralarındaki herhangi bir huzursuzluğundan söz etmiyor.
Farklı dil, din, kültürleri olan yerlilerin, barış, huzur ve düzen içinde yaşadıkları biliniyor. Milli
Medeniyet müzesinde sergilenen sanat eserlerinden de, yaşadıkları dönemde kayda değer bir
medeniyet ortaya çıkardıkları anlaşılıyor. Gündelik yaşamlarında kullandıkları çok basit eşyaları
bile, birer sanat formunda imal etmişler.
Günümüzde, Kanada tarihinden söz edilirken , yerlilerin bu ilk dönemleri üzerinde pek
durulmaz. Kronoloji, Beyaz Adam’ın kıtaya attığı adımla başlatılır adeta. İlk Halklar (First
Nations) ile İlk Avrupalı ( First Contact) arasındaki tarih, gormezden gelinir genelde.
Burada bir anımı kaydedeyim. Başkent Ottawa’nın emniyet amirinin eşi de Algonquin
kabilesi’nden yerli bir bayan. Polis şefi, oğluyla ilgili bir anı anlattı. Öğretmenleri, Kanada
3/7
Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Administrator tarafından yazıldı.
Çarşamba, 04 Şubat 2009 02:34
tarihinden söz ederken, yerlileri yok sayan bir tutum sergileyince, annesi de bir yerli olan çocuk,
hemen duruma itiraz eder. Yerlilerin ülke tarihinin önemli bir unsuru olduğunu söyler. Tarih
öğretmeni, kendince, yerli halkların çok çok eski dönemlerde yaşadığını, Kanada tarihine dahil
edilemeyeceklerini söyler, ; üstüne biraz ileri gittiği için, emniney amirinin oğluna bir de disiplin
cezası verir!
Avrupalıların Kanada sahilleriyle bilinen ilk teması, Vikingli denizcilerle 1000’li yıllarda başlıyor.
Bu ilk adımdan sonra yaklaşık dört asır, Avrupalılar, bu karlarla kaplı , dünyanın çatısındaki ülkeye pek iltifat etmemişler.
Fransızlar, Çin için kestirme yollar, farklı altın kaynakları ararken yolları Kanada’dan geçmiş.
Coğrafi keşiflerle ticaretin artması, yeni ülkelerin, zenginliklerin , insan gücünün , pazarların
keşfi ile Kanada, her geçen gün artan cazibesiyle Avrupa’nın ilgi odağı olmuş.
İlkin, doğu Kanada’nın Newfoundland ve Nova Scotia sahillerine 1500’lü yıllarda, Ingiliz ve
Fransızlar gelmişler. İki millet arasındaki çekişmeler, rekabetler ve Kanada’da kurmak istedikleri
hakimiyet mücadeleleri, taa o dönemlerde başlıyor. İşte bu çekişmeler, bir bakıma Kanada
tarihinin de omurgasını teşkil ediyor.
J. Cartier, altın sevdasıyla geldi Kanada’ya. Fransa Krallığı, bu kurt denizciyi Yeni Dünya’ya
gönderdiğinde , Cartier ülke tarihinde bir dönem açmış olduğunun farkında bile değildi. Günlüğünde, “ Tuhaf insanların yaşadığı değeri olmayan bir yer” olarak betimlediği ülkeye, Kanada ismini de kendisi vermiştir. Arkadan gelenler, bu Fransız denizcisinin ayak izlerinde
ilerlediler ve Yeni Dünya’nın uçsuz bucaksız coğrafyasında kimi heyecanlı, kimi kanlı keşiflere
çıktılar.
Kanada yerlilerinin Avrupalı kaşiflerle ilk karşılaşmaları, yerliler adına büyük bir talihsizlik, hayal
kırıklığı hatta felaket olarak nitelenir.Yerlilerin, misafirperverliğine karşın, Avrupalılar, yeni
kıtaya, ölümler , hastalıklar getirmişlerdi. Verici olmaktan çok alıcı, sömürücü bir tutum
sergilemişlerdi.
Kanada tarihinde kürk ( kunduz derisi) savaşları için ayrı bir parantez açılmalı. Afrika için altın,
Asya için ipek ve baharat neyse , Kanada için de kunduz oydu. İlk gelen Avrupalılar, ülkenin
soğuğundan kunduz derisiyle korundular. Sonraları, Kanada’nın kunduzları, Paris ve Londra
modasını yönlendiren konteslerin hırslarına kurban edildi. Bir aralar ne kadar gözü dönmüş
Avrupalı tuccar varsa , soluğu Kanada’da aldı; gemiler dolusu kürk Avrupaya taşındı. Kanada
kürk avcılarının ve maceraperestlerin yol geçen hanı oldu. Kunduz (beaver) da Kanada’nın
önemli simgelerinden biri haline geldi. Kanada’ya yeni bir isim daha takılmıştı: Kunduzlar
Ülkesi…Kunduz rekabeti de, Fransızlar ve İngilizler arasında uzun yıllar sürmüş, sonunda İngiliz
kürk baronlarının açtığı Hudson Bay şirketiyle üstünlük, bu konuda da tamamen İngilizlerin
4/7
Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Administrator tarafından yazıldı.
Çarşamba, 04 Şubat 2009 02:34
eline geçmişti.
Fransızlar , 1600’lü yıllarda, Kanada’yı kendi topraklarına dahil etme konusunda büyük gayretler
sarf ettiler. Hatta anakarayı, Yeni Fransa olarak bile adlandırmışlardı. Sonraki yüzyıllarda
Ingilizler, Kanada hususunda ısrarcı olmasalardı, belki de bugün Amerika kıtasının üst yarısında
bir Fransız İmparatorluğu’nun bayrağı dalgalanıyordu. Kuzey Amerikada’ki Fransız hakimiyeti,
1760’ta sona erse de, Fransız kültürü, ebediyen var olmak üzere, Kanada’da kök salmıştı.
Fransızlar 1608’de, Quebec City şehrini Yeni Fransa’nın başkenti olarak ilan ettiler. 18. yüzyılda
Yeni Fransa denilen ülkede altmış bin dolayında Fransız yaşamaktaydı. Kanada’nın değerini
geç de olsa idrak eden İngilizler, Kraliyet Armadası’yla güçlü bir çıkartma yapınca ülkenin kimin
olacağı büyük ölçüde belirlenmişti. Kanada’daki Fransızlar , hiç bir zaman merkezden güçlü
bir takviye alamadılar. Nüfuslarını kendi gayretleriyle arttırma yoluna gittiler. Sürekli merkezden
beslenen İngilizler ise, hiç bir zaman Fransızlar kadar büyük nüfus patlaması yapamadılar.
Ancak İngiltere devleti, surekli, hapishane kaçkınlarını, malül ve kimsesizleri, işsizleri, asileri,
müebbedlikleri, ve dahi hayat kadınlarını Kanada’ya sürünce demografiyi kendi lehine çevirmeyi
becerebildi.
17. yy’da, Avrupa’dan gelerek, Nova Scotia, New Brunswick, ve Prince Edward İsland
bölgesine yerleşen Fransız kolonileri, bu bölgeye kendi soyisimlerini ( Akadiya) vererek,
bölgede kalıcı Fransız varlığını sağladılar. 1755’lerde yaklaşık beş bin Akadiyan, İngilizlerce,
güneye sürüldü. Ancak Akadiyanlar, kısa süre sonra kendi bölgelerine geri döndüler. Daha çok
balıkçılık ve tarımla uğraşan Fransızlar’ın , bölgedeki yerli halklarla iyi münasebetleri dikkat
çeker. Onlardan balıkçılık ve avcılık teknikleri, zirai bilgiler edinmişler, bölgede huzursuzluk
çıkarmamışlardır. Günümüzde kendilerini Quebeck Fransızları’ndan ayrı yere koyan
Akadiyanlar, Kanada’ya ilk gelen Fransızlar olarak gurur duyarlar.
Görüldüğü gibi , Kanada tarihi İngiliz ve Fransız rekabetinden başka bir şey değildir. Bu iki
millet, Avrupa’da bile bu kadar uzun süre karşı karşıya gelmedi. Avrupa’da var olan, Fransız
İngiliz cekismesi, Kuzey Amerika’ya da sıçramış oldu. Rekabetin canlı tutulduğu bir arena olan
Kanada’da, şimdilik , oyunun galibi İngiltere. İngilizler, Kanada’da kendi kurumlarını ve
kanunlarını ikame ederek, varlıklarını pekiştirmeyi bilmiser.
İngiliz İmparatorluğu tüm Kanada’yı 1764- 1867 yılları arasında hakimiyeti altına aldı. 1867’de
de meclisten Kuzey Amerika İngiliz Yasasını geçirdi. Ülkeye Kanada Krallığı adı verildi. Fakat
sonradan İngiltere İmparatorluğunca “ krallık” ismi sakıncalı bulunduğundan “Kanada Ingiliz
5/7
Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Administrator tarafından yazıldı.
Çarşamba, 04 Şubat 2009 02:34
Hakimiyeti” şeklinde değiştirildi. İngilizler, bu krallık sözüyle, Amerikalıları kışkırtmak
istemiyorlardı. Kıtanın sahibi Amerikanlar’ın, buralarda kendilerinden başka bir krallıktan
hoşlanmayacakları düşünüldü. Aslinda, İngiltere’nin Kanada’yı Amerikan’lara karşı
koruyabilecek hali de yoktu zaten.
Bölgesel isyanlarla Kanada’da sular Konfedarasyon’a kadar hiç durulmadı. Amerika 19.
yüzyılda Kanada’yı bir ülke olarak görmedi, tanımadı. Şehir devletler şeklindeki Kuzey
bölgesini, istenildiğinde kolayca işgal edebileceği soğuk bir belde olarak görüyordu. Kanada, en
iyi niyetli yakıştırmayla bir arka bahçeydi Amerika için. Henüz Kanada’nın zenginliklerinden,
özellikle de petrolden, taze sulardan kimselerin haberi yoktu.
Kanadalı’lar, öncelikle eyaletler düzeyinde kansız darbelerle birlik ve düzeni sağlayıp, sonra da
Birleşik Kanada’ya giden yolu açtılar. Eyalet liderleri, İngiltere’nin de desteğiyle, Amerika’ya
karşı görülmedik bir işbirliği ve koalisyon içinde hareket ederek, bugünkü Kanada’nın temellerini
attılar. Konfedarasyon’a katılan ilk eyaletler, Ontario, Quebec, Newbrunswik ve Nova Scotia ,
son katılan eyelet ise 1999’da Nunavut oldu. 36 eyalet yöneticisi Kanada fedarasyonun babaları
olarak tarihe geçtiler. Burada şu soru akıllara gelebilir: Peki bu konfedarasyonun anası kim? İngiltere Kraliçesinden başka kim olabilir ki!
Bir toplumu millet yapan değerler, savaşlar, göçler, ortak acılar olduğu göz önüne alınırsa,
Kanada’nın 1. Dünya Savaşına katılımı “ millet” olma yolunda atılmış hayati bir adımdır.
Kanada’nın da, Birinci Dünya Savaşına bir koloni olarak girmiş, bir millet , devlet olarak çıktığı
yazılır çizilir. 620 bin Kanadalı’nın katıldığı Birinci Dünya savaşında, 66 bin kişi hayatını
yitirmiştir.
Kanada İkinci Dünya savaşına ise, İngilizlerden hemen bir hafta sonra, Almanlara savaş ilan
ederek katıldı. Ülke nüfusunun onda biri İkinci Dünya savaşında görev aldı. Ülkenin bu
savaştaki kaybı kırkbeş bin... Millet olma yolunda verilen kırkbeş bin vatandaş…
Kanada tarihinde siyah bir sayfaya göz atıp geçmeden olmaz. Yerlilere verilen sıkıntılar ve
asimile politikaları… “Tek bir yerli bile kalmayacak” şiddetinde sloganların atıldığı bir ülkeydi bir
dönem Kanada. Duncan Campbell Scott, özellikle Kanada Yerlileri Yasasıyla bu akıma
öncülük yapmıştır. Yerliler zehirli uranium madenlerinde çalıştırılırken , bu hayati tehlikeler kendilerine sxöylenmedi bile. Çoğu kanserden öldü. 6/7
Tarihsiz Kanada, coğrafyası ile öne çıktı
Administrator tarafından yazıldı.
Çarşamba, 04 Şubat 2009 02:34
Henüz 1960’lara kadar seçme ve seçilme hakları yoktu. Yüzbin yerli çocuğun eğitim gördüğü
yatılı okullarda, yerli çocuklar “medenileştirilmek” adı altında ezmiş, taciz etmişti. Son Yatlı
Okul’un 1996’da kapatıldığını da hatırlatarak, 1998’de Federal Hükumetin resmi olarak yerli
halklardan özür diledigini, hayatta kalanlara 350 milyon dolar tazminat ödediği bilgisini de kayda
geçirelim.
Bugün, yasalarla yek vücud bir ülke görünümü kazanmış ülkenin tarihsel ikilemleri devam
etmektedir. Ingilizler mi Fransızlar mı, Libareller mi Muhafazakarlar mı, Göçmenler mi
Vatandaşlar mı, Yerliler mi Yerli olmayanlar mı, Batı mı Doğu mu, Katolikler mi Protestanlar mı,
Quebec mi Diğerleri mi…
KANADA İSMİ
Kanada kelimesi ilk defa 13 Nisan 1535’te Fransız kaşiflerden Jacques Cartier tarafından
kullanıldı. Yerli dilinde ( Huron- Iroquois ) Kanada kelimesinin anlamı köydür. 1547’lerdeki
haritalarda, St.Lawrence nehrinin kuzeyinde kalan her yer için Kanada ifadesi kullanılmış.
Cartier, ilk seferinden dönerken, iki yerli genci de yanında Fransa’ya götürmüş. Kanada’ya geri
döndüğünde bu gençleri, yol ve yön göstermede rehber olarak kullanmış İkinci seferde, St.
Lawrance nehrinde kanolarla, ilk geldikleri köye giderlerken, yolu tarif eden gençler, kendi
dillerinde sık sık ( Chemin de Kanada) diyorlardi: Köy yolu... İşte ülkenin ismi, o zaman bir
yerlinin dilinden çıkan kelimelerle, bir batılı tarafından konmuş.
Sonradan gelen pek çok Fransız kaşif ve tacir, Kanada’yı Quebec olarak adlandırmakta ısrar
etseler de, kıtanın adı Kanada kaldı. Bugün tüm dünya ülkenin adını İngilizcesinden ( Canada) telaffuz etmesine rağmen, ülkeye ismini verenlerin Fransızlar olduğu unutulmamalı…
7/7

Benzer belgeler