VE Sosyal Bmmler Enstitüsü Olarak Hezrrtenrmşt ır

Transkript

VE Sosyal Bmmler Enstitüsü Olarak Hezrrtenrmşt ır
ANLAM SORUNU
VE
JOHN R. SEARlE"ÜN
R. levent
Hacettepe
ÇÖZÜMÜ
Aysever
Üniversitesi
Sosyal Bmmler Enstitüsü
lisansüstü
Eğitim-Öğretim
ve Sınav Yönetmeliğinin
Felsefe Anabilim [)ah için Öngördüğü
DOKTORA TEzi
Olarak Hezrrtenrmşt
Ankere
Aralık, 1994
ır
vi
içifmEKilER
TEŞEKKÜR
.
ÖZET
"
.
ii
SlH1f1ARV
[INSÖZ
GIRiş:
""
Ai··llAt·ı SORUNU
.
iv
.
vii:
.
i. BÖLÜf1: ANLAl""l SORUNUNA ÖNERiLEN ÇÖZÜlilfR
1. ı. Zihinei
26
Çözüm
29
1.1.1. Çözümün Eleştirisi
34
1.2. Göndergeei
Çözüm
39
1.2.1. Çöziimün
Eleştirisi
43
ı.3.
Davrenı şçı çözüm
U.ı.
47
Çözümün Eleştirisi
1.4. Anlam
~;orunıı
oevremscı
1.5.1. H. P.
Grice'ın
1.5.2. Anlam
Göndergeei,
Çözümler
1.5. Kullanımbilimsel
49
"..........
ve Zihinci,
54
"..........
Çözllm
58
Çözümü
Sorunu
ve
_.......
H. P. srtcs'm
Çözümü
65
ii. BÖLÜt't J. L. AUST i N
2.1. Yaygın iki Vanlış
2.2. Edimsel
"""
Türnceler
".""
2.3. Söz Edirnlsri
. 2.3.1.
Düzsöz Edi mi
2.3.2. Edimsöz
Edimi
""
"
"
""""...
68
""" ..
73
.
75
".."
" .."
62
.
"".
81
81
.
85
vjj
2.3.3. Etkısöz Edimi
90
2.4. Anlam Sorunu ve Austtn'tn
Çözürnü
95
i iI. ôÖLO~1:JOHN R. SEARLE
.
3.1. Dtl
99
.
3.2. Edimsöz Edimi ve Öteki Söz Edinıleri
3.3. Edlmsüz
Edtminln
105
Başarı Koşulları
3.3.1. Edirnsöz Ereği
3.3.2. Edtmsöz Ereğinin
.
.
Şiddet
125
Derecesi.
126
3.3.3. Ernrnsöz Ereğine Ulaşma Yolu
3.3.4.
Önerme içeriği KoşUiları
.
3.3.5. Ön Koşullar
.
kusulu
3.3.7. içtenlik
Koşulunun Şiddet Derecesi
Edtmsöz
i27
.
Edinıi
126
.
3.3.6. içtenlik
3.4. Beş Temel
98
ıda da Beş
i29
130
Temel
Gücü...........................................................................
Edirnsöz
131
3.5. Önerme Edimleri
153
3.5.1. Gönderme E,jimi ve Başarı Koşulları
153
3.5.2. Y'ükleme Edimi ve Başarı Koşulları................
158
3.6. I'önelmişlik
163
ve Edimsöz Edimleri
3.6.1.Yönelmişlik...................................
3.6.2. Edimsôz Edimlerinin
Vönelrnişliği
3.7. Anlam Sorunu ve Searle'ün Çözümü.
SONUç:
.
164
172
174
185
KAVNAKÇA
191
EK 1: John R. seerıeun Yapıtları
201
EK 2: Sözlük
214
6ô
ikinci Bölüm
JOHN
John L. Austin
felsefe
çevidl)
yôlnızcô
(1911-1960)
geleneğinin
ile
birkaç
kitap
ders] er.5\
öteki si
eleştirisi(2)
yôyımlôrnıştırA).
verdiği H(i dizi ders olmuştur.
başlığı
1950'!erde
kurucutenndendır.
yedi tmıkaleeZ)
Sensibilltl
ı. AUST iN
elunde
1955
Oxford'dô
yeşeren
yaptığı
bir
dışında
ölümüne
dek
üne asıl
ün kezendıren,
Bunlardan biri üxtord'de
ôlgı
dilci
Freqe'den
konusunce
yılı nda Harverc'de
Sense and
verdiği
verdiği,
sürekli
öl ümünden
(1) The Foundations of IıritbmeU" (üxford: Blaokwell,1950).
(2) Öme9in., J. lu,',Js;e\ficz'in
Aristoters:
Sljllogıstic;
from the Shııdpoint
Modern formai logic başlıklı yapıtı üz,;rir,e bir .I.ştiri yazısı (Mind, Vo1.LXi, 1952).
of
(Z) "Ar~ Ther• .4 Pnilri Concepts?" (Proct't'dinııs of Aristotelian
So,,;ety, 1n9);
"Olher Hinds" (Pro"eedings of Arislot"lian Soci ••bj, 1946); "Truth" (Pro""edings
of ArİstoteHan Soeit'ty, Sı.ıppl~mentary VQlum~xxiv, 1950); "Höwto Talk - some sirnple
\""'.5" (Procol't'dln'ls of "'ristolellan Soe1,.;t'1, 1952-53); "i; Plea for Exeuses"
(Procet'dings of Aristotelian Soei ••ty, 1956-57); "lfs and Cans" (Pro"t't'diIl9s of
tlıe eriiislı Acad••m'1. 1956); "Pr ~~.ndin9·(Pro"eed1ngs of Aristotelian
Soeiety,
SU?pı~mantarı. Vnltime xxxii, 1957-58).
(4) .J.O. Urrnsen ile 13.,j. 'y/arn.)ck söz: konusu y~di m.~k.alec'JiJ AIJstii,'in IJ.aIJlffıl.anrrı.armş üç
konuşmasırı} da ("Thı: ~·1ı?.Etninqof a \ı/ord" i "Unfair to Fects", "Performativi? UHera-rıc:t?s")
~kı~'J~r~k ;;;1iimünd~"sorıra Philosopbie;)t Papt'rs başlığı altında y<ıyımlarnışlardır (Oxford:
Clar€-rı.jıjf. Pn:s51 1961). Kitabm ikinoi b.::skıs1rıa (1970)
Aust-in'irı rıotl·:ır1 ·::was1i1d.;r bulurıfrıuş
biri t,mamlanmarmş iki yazısı C" .4~'i.ffI<", and [1',ü,I;,l<,1mı in ttı~Ethies of AristooH.", "Thr~>?
\\"ays of Spiiliü9 kık"); üç:jjrıı::ü tıasJ.::ısm.a: (1979) iSE< .J.O. Urmsı:ın'urı Austkı'in flotlarmdar.
derleYi?' "The Line and ~he C·~'/e in Plato's RepIJblic" t"Ş1191m kQyduğu bir yazı dah·.
~k~nmi:ş:t;r.
ölürflündı?f! S.:ıfıY3 b ..J. 'w'.anı.)ck t.arafm&n AIJ:.:tir.'lrl rı,:ıtı:ınrı.j·~n d-:yk-rıip
yine Senst' and S"nsib1ia başlığı ile 'Jayınııarımıştır(Oxford: CI.rendon Press, 1962).
(5) Bu derster
i
J
69
sonra How to Da Things with
yayltyllanan(6) William .Jemas Dersleri',jir{7),
Wanls
başlığı
altında
Austin, yüzyılın hemen başlarında, G. E. rıoore ile Bertrand
Russell'ın çeusmetennden
doğan analitik felsefe akımının daha
sonraki önemli temsilcilerinden
tnritıir. Anelittkçiler,
felsefe
sorunlannın otnukçe bÜYÜkbir bölümünün, ancak, dilin işleyişinin
sıkı bir biçimde cözümlsnmest.
bu işleyişin kimi yönlerinin
düzelttlmest
yoluldla anlaşl];jtJileceği,
IJa da giderilebileceği
qörüsündaotr. Bunun için, dilin işleyişine ilişkin ereştrrmeler
ile bu
işle1jişin kırm yönlerinin düzeltilmesi
yolun1ja çabalar, analitik
gelenek içerisinde önemli bir yer tutar.
Bu felsefe geleneğini, 1'100r8 ile Russell'dan Austin'e dek
uzanan çizgide, bes evreye ayırmak olanaklıdır (sross 1970: 13-14).
Moore ile Russell'ın temsil ettiği ilk avrede, analü ikçüarln
üzerinde durduğu nokta, soruıenn doğru sorutmesi ve açık seçik
yanıtlônn verıtrnestdir. Onlara göre, bunun için yapılması ı;ıereken
şey, sorularla yanıtları, anlamlarını açık seçik olarak ortaya
koyôc:ak biçim,je yeniden dile qattrmskttr.
Russell'in
1914-19
yılları at-asındaki ceusmeıerı
ile, Vlittgenstein'ın
ilk dönem
cehşmelennoe örneğini bulduğumuz, mantıksal atomculuk adıyla
anılan ikinci avrsua enautıkcuer,
cıztmset yapıs~ dünyayı Oluştunın
temel varlıkların birbirleriyle olan ilişkilerini yansıtacak yapma bir
dil kurma çabası ıçertstnue olmuşlardır. Çünkü onlere göre, doğru
sorulat"a açık seçik yanıtlar, ancak böyle bir dil ;:inıcılığıyla
(6) '{"yıma h.•zıria'J.rı:
,J.O. Urrnson (üxford:
C1ar~rıdorıPt'~ss, 1962)
AIJstin bir notunda, bu di't·:;:lı?rin -31tınıl4 iJ."1t.~rıtı?f'i'l~l dUşijncı?lp,rin 1',39\h biı;:lrrı1Hıdiğirıf,
daha sonra onları "üther 1'1inds"ta (1946) kul1arıdığmı; bundan kısa sür€' sonra da birkaç
topluluk iinürıd~bu buzdağının bUyük bir bölümünü az çük sU'Jüzürıe "ıkardığım b~ıirtir (Bkz. :J.O.
Urrnson, "Py~fac~ to th~ First Editton", ilustin 1984: vi). Aynca,1952-54 yıllan ~rasında
Austin WiHi<mJames Dersleri'yle hemen h~men aynı tem~n~ripayıaşarı "words and Deeds"
başlıklı dersler vermiştir.
(7)
70
verilebilir,
Günllik dil (ordil?tJı?ılaııgUff,'Ij"8),
cernep
izin vermegen bir dildir,
çalışmalarında
yapısı itibarıyla
buna
mantıkçı pnztttvtsttertn
anehttkciter, tıpkı
ile ıjiğer
örneğini buıen üçüncü evrede de,
i ki nci evrene olduğu gi bi, dünyanın yapı sını yansı tecek yapma bi r dil
kurma cebesmde olmuşlardır,
bu dil, içerisinde
olmalıdır,
hiçbir
Çünkü,
"metettztk"m,
Ancak" önemli bir farkla: Onlara göre,
türnce barındırmayan
"metafizik"
analitik
felsefenin
saçma olıjuğu için,
bu
kendisinden
üçüncü
bir dil
evresinde,
kurtulmak
zorunda
olunan bir alan olduğu kabul edilmektedir,
Analitik
filozoflar"
felsefe
ve üçüncü evrelerinde
günlük dilin, soruların doğru sorulmesına, yanıtların
seçik verilmesine
sağlayabilecek
felsefe
geleneğinin ikinci
olanak vermediğini
yapma bir
geleneğinin
dil
göre" bu, günlük dilin
dilsel
tuzaklar
Oysa, bu
bu
Bu dönem eneuttkcuertne
keynaklanan
ettiği
açık
bunları
yakınılan
Felsefe sorularının
yanlış
ikinci dönem çalışmalarıyla
bir de Gi1bert Ryle'ırı temsil
düştükleri
günlük dilin
ertık
bir özelliğidir.
bilinmemesinden
doğurduğu sorunlardır,
için,
kurrneğe çalışmışlardır,
dör-düncü evresinde,
durumu bir kusur olarak görülmez
özelliğin
ı:lüştindükleri
çoğu, bu
kullanımların
Wittgenstein'ın,
bu evrede, sorunlar, filozofların
giderllmağe;
gösterilerek
dilsel
tuzaklara düşmeden açık seçik bir biçimde iJeniıjen dile getirilerek
elenrneğe cehşıhr.
Geleneğin beşirıci ve son evresinde de, felsefe sorularının
coğunun, dilin
yanlış
kullanılması
sorular olduğu kabul edilmektedir,
üzerinde
durduğu şey, filozofların
düzelterek
fe 1seı e sorunlarını
evrsoe, yôımzcô, Türkçe,
anlatımlarının
'elsefe
qünlük
ecrsmden
sonucu ortaya
sahte
Ancak, tıII evrede, analitikçilerin
düştükleri
dilsel
yanlış;Jarı
gi derrnek ya da elemek değil di r. Bu
ingilizce,
Frensizce
kullemrnler ıqle
önemli
çıkan
ilgili
olduğu görüşü
gibi ıjoğal bir dilin
bır
soruşturmanın,
egemendir.
Son dönem
71
enelttikellerine göre, bu sorusturrne, kimi filozofların aslında sahte
sorunlarla uğraştıklarını
gösterdiği gibi .. esu sorulması gereken
soruları da ortaya çıkarır.
Austin, analitik geleneğin işte bu son evresinin baş
temsilcisidir. 0, geçmişte yapılan felsefe incelemeleri ile glinünün
kıta Avrupe'sınde felsefe alanında yapılan çalışmalardan
hoşnut
değildir. Tam elerak neyin söz konusu olduğu bile bilinmeden
sistemler
kurulduğu, bırtakım sorunların çözülmsqe
çalışıldığı
kemsmdectr. Filczorlen. qeneı oıerek, bir çözüm sunmadan önce, bir
soruna ilişkin bütün olguları incelemedikleri için, kendisiyle aynı
çizgide
olanları
ise
yorumlônacak
olguları
çok
fazla
yalınlaştırdıkları,
basitleştirdikleri
için eleştirir. (l.ene 1970: ô-9)
Austtn, felsefenin çok sayıda yanılsômôyô ve önyargıya
tıoyun eğmiş durumda olduğu tnancınoernr. Ona göre, bu önyargılar,
uygun çözümlerin bulunmasını engellemekle ketmemekta, sorunları
da çerpitmektemr. Bu önyargılar ile kötü sorulmus soruların ortadan
kaldırılması, ya de hiç olmazsa sayılarının azaltılması
gerekir.
Kısaca .. Austin, felsefede .. tembel bir bilgisizcilik
(olls-cII./7·sm),
içerisinde
birtakım
sorunlan
barı mli ran
olguların
tüm
qörünümlertm
erestırmernekten
gelen önyargııar, gerçeği aşırı bir
biçimde basitleştiren
çözümler ve kuramler sunma eğilimi görür,
bunları eleştirir. Bu duruma bir çare bulmak, Atina'da "kısmen' tcet
edilmiş olan felsefey; yeniden keşfetmek gerektiğine inanır. (l.ene:
1970:9-10)
Austln'in olqulera, tenementere ya da gerçekJjğe ulaşmak
için bir yöntemi, nene doğrusu bir yolu vardır. 0, gerçekliğe, günlük
dilden deleşerak verrneğe çalışır. Bu felsefe yapma biçimine de ,jil
çözümlemesi değil, dil fenomeneılojisi derneği tercih eder. vent,
72
fenomenleri incelemek için dille uğraşan felsefe (l.ene 1970: ! 5). O,
felsefi sorurı!ijrın yapısına, gene! bir öğretiye beşvurerek bakrnsz.
Örneğin, dille uğraşması .. felsefi sorunları da dilsel sorunlar olarak
gördüğü için değildir. Felsefi sorunterm, köksnlart, terthleri,
özellikleri bakımından çok farklı sorunlar olduğunun bilincindedir.
Onun bütün istediği, bu sorunları, bir de "iyi işleiden aletlerle" ele
stmektır. (Idarnock 1967: 13-14)
Austin, 'yöntem' sözcüğünü de pek sevmez. Dili inceleme
biçimine teknik dei-, bunu da çoğul kullanır. Ona göre, bu teknikler,
sonunda yavaş yavaş yalnızca felsefenin geleneksel sorunlarına
değil, felsefenin sınırları içerisinde (!lduğu halde şimdiye dek
ortaya çıkmamış alana da uygulamağı öğrendiğimiz bir senettır.
(Lens 1970: 15)
Austm, dile, yani söylediklerimize ilişkin incelemelertn,
eylemlerimizin
yapısını
da aydınlatacağı
uüşüncestndedtr.
Bağlamlar, koşullar, durumlar, hangi eylemi gerçekleştirdiğimizin
belirlenmesi için önemlidir. Eylem dediğimiz şey, her zaman bir
bağıarn içerisinde olan bir olaydır. Eylem denen nu şeyi incelemenin
en verimli yöntemi, olguları, durumları incelemek, onları betimleme
biçimler-inde uyuşma olup olmayacağını görmektir. Bu iş için,
doğrudan doğruya eylemle ilgili olan uzmanlaşmış ajanlardan
yararlanılabilir. Austtn, bu konuda, hukuk ve psikolojiyi kullanmağı
önerir. Ona göre, bu iki alanda, çok olağandışı Olup, insan eyleminin
incelenmesiyle son derece ilişkili olan bir durum betimlemesi
zenginliği buluruz. (Ferguson 1967: 43)
Bu bölümde, Aust in'irı, dile ilişkin soruşturmasının
bir
ürünü olarak geliştirdiği söz edimlerl kuramından yola çıkarak,
Giriş'te çeşitli 'Jönleriyle ortaya koymağô çalıştığımız
anlam
sorununa, nasıl bir çözüm getirebileceğimizi
2. L
görrneğe çalışôcôğız.
YAYGIN iKi YANlıŞ
Austin'e göre, anlam sorunu çözülmeğe çalışılırken iki önemli hata
Idôpılrnıştıı-. (i) Kirnileri, sorune sözcükler-in anıatm sorunu olarak
bekmışur. Oysa, anlam taşıyan yalnızca tumcelerdir (Austin 1990:
56) (2) Kireıileri ise yalnızca tümeelerin
enlem taşıdığını kabul
etmiştir .. erne bu kez de yalnızca bir olguyu betimleyen, yani
bildirim türünden tümeelert dikkate almıştır. (Austin 1964: 1)
Austin, günlük dilde sözcüklerin anlamından da söz
edildiğini kabul eder. Ancak, ona göre, bir sözcüğün anlam taşıdığını
~;öylemek demek, aslında, o sözcüğün geçtiği enlemlı türnceter
olduğunu söylemek demektir. Sözcüğün anlamını bilmek dernek de
sözcüğün geçtiği tümcelertn enlemını bilmek demektir. Bu enternde
sözlüklerin bütün yaptığı, sözcüğün geçtiği tümeelert anlamak için
birtakım önerilerde bulunmektır (AusUn 1990: 56). Dolayısıyla,
günlük yaşamda sık sık kerşileşuğirmz
"X sözcüğünün enlemı
nedir?" biçirnindeki soruters yanıt verirken yapılacak iki şey vardır:
(1) "Sözcüğün dizimbilgisini
açıkltımak"(3) (Austin 1990: 57), yani
x'tn (sözcüğün adlandırdığı şeyin) ne olduğunu betirnie!~ip sözcüğün
kullôrıılabildiği ve kulemlemegeceğı türnca örnekleri vermek; (2)
"sözcüğün enlembüqistni göstermek"eS) (Austin 1990: 57), yani
soruyu soran kişinin, sözcüğü içeren türncalar aracılığıylô doğru
oıerek betimlenen
durumlar!
gözünde cenlenctrmestm,
['ıottô
yoşomösinı sağlô!Yıor~.Aneök, soruna sözcüklsrtn anlamı sorunu diye
bakanlar bu sorulara verilen w:ınıtıa yetinmernişlerdir;
daha geneı
bir soru, yôni sözcüğün anlernının, ya da anlamın ne olduğunu
s
(B) "Exphinio9 \h~ s\jf,\~ctics"
(9) "Demonstr atin9 tho? s~m,jf)tics"
74
sormuşler.
sonra de onun "bir kavram", "soyut bir ide", "bir imge", "bir
benzer ıjuyumlar sınıfı"
olıjuğu yanıtını
tlanıtı
çünkü "bir
all/tl/7J!
da olanaksızdır;
vermişlerdir
Oysa, soru da
sözcüğün., Xllr
ı::~'~;'ô2(:t;gill1t)/i)
denilen dOIJal ve gözle görülür,
bır
elle tutulur
karşılığı
yoktur." (Aust in 1990: 60)
Ancak, Austin'a göre, "kavram" ile "soyut ide" gibi şeylerin
yarsayımsal birer vôrlık olduğunu çok açık bir tıtçtmda
"sözcüğün anlamı"
denilen
bir
görenler bile
olduğunu versaıjmışterdır.
şeyin
Örneğin ,J N. Hempshtre "Icees. Proposlttcns
and signs"(lO) neslıkl:
yôzısındô "sözcüğün anlamı" diye bir şeyin olıjuğu düşüncesine karşı
çıkarken şunları ileri
sürmüştür:
"enlem" denilen belirli
bir şeyin
olıjuğu inencı yanlışt.ır; sözcüğün anlamı olan şey kavram da olemez.
belirli
bir imge de. 0, aslında, "birbirine
oluşan bir aımf'f tr. Oysa, Hempsmrem
suun"
benzeyen tek tek idelerden
"birbirine
de1jiği şey de, en az "kavram"
ile
benzeyen iıjeler
"soyut
ide"
varsayımsal bir verlıkt ır. C. Y.f.Morris de Encyclupedia
sctenceıe
bir
keder,
of Un1fied
aynı seküde anlamın herhangi bir yerde bulunan belirli
şeyolduğu
düşüncesine
toplam "göstergebilim"
betimlenebilen
karşı
ı semtoste)
eU:inliği
Ona göre, anlamın
hiç hesaba katılmadan
bir varlık diye düsünülrnes! yanlıştır.
kendi si de sözcüğün gösterll
şeyler ileri
çıkmıştır:
sürmektedir:
vardır ve bu gösterilen
stmf ıdır. rtorrts'in
eni (des/gl/oturtJ)
konusunda benzer
Ona göre her göstergenin
belirli
bir
qösterılenı
bir şey değil, bir nesne türü
nesne türü ya da sınıfı
"idea"sı kadar varsayımsal
iyi güzel, ama
bir verhktır.
ya da
dediği şey, Ptsten'un
Dolayısıyla
o da "sözcüğün
anlamı olan bir şey" arama Idan1ışına düşmüştür. (Austin
1990 :60-
61)
Austtn'ın ortaya atılan çözüm önerilerinde
kusure -getmzce
bildirim
türünden
tümcalerin
(10) p,.oceediııgs of ",.istote Haıı Societl.!, 1939-40
gördüğü ikinci
dikkate
alınması
75
konusuna- gElIince, Austtrı, çôğdtlşlôrıncô bu ytlnlışın düzeltilmesi
yolunda birtakım adımlar attıklarını katıu] eder. Ancak, ona göre,
asıl yapılmtlsı gereken şey, bildirim türünde tümeeleri bildirim
nlrnaıjenlerden,
bildirim
türünde olmayanları
da birbirinden
ayırmanın sağıarn ölçütlerini bulmaktır. O bu işi, How to Do
Things wHh Won:ls'te yaprnağa qırtsır.
2.2.
EDiMSEl TÜMCELER
wHh
Austin, How to 1)0 Thinqs
Words'te
dilin temel işlevinin
olgultm battmlemek olduğu, birşey söyleyen herkesin. neredeyse heı-
durumda, birşey bHdinliği görüşünün yanlışlığını ortaya koymakla
işe beşler. Dış görünürnü bakımından
bir-er bildirim olan, erne
blldirimlerden farklı olarak, doğru ya da yanlış olamayan tümeelare
dikkat çeker (Austtn 19ô4: ı. Ders) ÖtTıeğin,c11)
(1)
kadın
Nikeh rnesesınde
ya
da erkek tarafından
"Evet" ("Evet, bu kôdını/erkeği
sözestenen
karılığelkocalığô
kabul
ediYOrlırn"),
(2)
Bir qermnin denize tndirtlrnesi
törenin
şişesini
bellt
bir
geminin
esemesmce,
dolayısıylô
birinin
oruvesınce perçelerken
adını veriqorum",
düzenlenen
şampanya
sözcelediği "Bu
çıkıp
gemiye 'Queen Elizabeth'
(3)
rtires
"Saatimi
bırakan
kişinin,
kerdesime
miras
bırakıyorum",
(11) örnekler Austirı 'in kendi örnekıeridir. (1990 : 5)
bırekırken
sözceledij~i
76
(4)
tümeelert
Bahse giren ktsimn, bense git-erken sözcelediği "Seninle
yüzbin ıtresıne bense varım ki, yarın yağmur yağacak"
Döyle
gözlemleyiciler
tümceıennr.
(comIlHives)
Austtn,
bu tür
adını verdiği tıildirim
türncelerı
tümcelertnin
karşısına kor ve onlara edimseller (perfo/iTN'Jtiv8S) adını verir.
Ona göre, bu tümeeleri sözcelsqen kişi bir şey söulemekten, ya da
bir şey bildirmekten çok, bir şey yapar. Örneğin, sıresrute,
'1'
~
,}
(2)
(3)
(4)
Evlilik bağına girer
Gemiye ad verir
[vliras cırektr
Bense girer.
Austin, gözlemleı~icilerden
farklı olarak doğru
olamayan edımseuertn.
ancak ve ancak, isabetli
isabetsiz
(lmMpPi/),
yerinde
(telkit<ills)
ya da yanlış
(MPfifll ya da
ya
da
yersiz
olabileceklerini
görüşündedir. (Austtn 1954: 12 v.d.)
Daha açık bir deyişle, Austin'e göre .. belli bir iletişim ortamında
belli bir iletide bulunmak için bu tür bir türnce sözeeleuan kişinin
doğru ya da yanlış birşey söylediğinden değil, yerinde ya da yersiz
birşey söylediğinden sözedilebilir.
(j/l{eiicito,,/s)
Her- edimsei sözeelem. ancak ve encek beili koşullarda
yerinde bir sözeelem olur. Onun yerinde olup olmadığını belirleyen
belli koşullar vardır. Örneğin,
sözcetemi, eğer, söz konusu geminin zaten bir adı verse: ortace
ı~emiye ad veren kişi dışında kimse yoksa; gemiye ad veren kişi,
töreni düzenleyen kişi ya da kişilerin bu iş için davet ettiği ntr ki~;i
77
değilse yerinde değil, yersiz bir sözeelem
Austin,
belirleyen
koşulları
getirir
(A.l)
sözcelemlertn
edimsel
ve yerindelik
olup olmadıklarını
conaitioas ) dediği
(lelicfl!!
ayırarak
altı kural halinde
dile
(Austtn 19ô4: 14- i 5).
Ortada, belli bir ııylaşımsaı
bir uyıaşımsal
işlem
belli kistlerce
(A.2)
yerinde
koşulları
üç ana ulama (kategoriye)
olacaktır.
kcşuller
etkisi
olmalıdır.
olan, kabul görmüş belli
(işlem,
belli koşullarda
sözcalanmesi
belli sözlerin
işlsmtdtr.)
ile kişiler,
işlem için uygun koşuller ile kişiler
tarafları,
işlemi
doıjru
işlemt
eksiksiz
olmalıdır.
(B. 1)
işlemin
bir
[ıiçimde
yerine
getirmelidir.
(ô.2)
işlemin
tererten.
bir biçimde
yerine
getirmelidir.
(C. ı)
işlemin
tarafları,
düşüncelere,
(C.2)
İslerntn
gerçekten
niyetıere
tereüsn.
Karısıyla
sonunda
tsebetstz,
kuralden birine ya da birkecıne
boşamak
sahip
belirttiği
olan
dUldgulôrô ..
kişiler
olmeucır.
niyetinde
oldukları
ya da yersiz
kılen, işte,
şeyi
yapmalıdır.
Bir sözeelemi
(A 1)
işlemin
arasında
aykırı devremlmesunr.
resmi
için sözcelediği
i
ijçt~rı doklJz·~boş 0]1
bu elt ı
Örneğin,
nH::l:Ih elen kocanın,
karısını
7S
yerinde değildir. Çünkü kocanın kensıne bu tümceyi
sözcelsmest, karısıyla arasında resmi nikah alen kocanın karısını
boşaması sonucunu doğuracak uyıaşımsal bir işlem değildir. Bu
türnce. ancak ve ancak karısıyla arasında islami tıır mken olan
kocanın sözcetemssı durumunda yerinde olur.
türncesi
(A2)
Nikah töreninde nikeh memurunun evH bir erkekle beker
bir kadına tanıklar huzurunda onaylarını aldıktan sonra
sözcelediği
Sizi kan koca ilan ~diı~orum
yerinde değildir
Çünkü nıkeh memurunun, tanıklar
huzurunda, onaylarını aldıktan sonra, evH bir erkelele beker bir
kadına bu tümcsqi sözcetemesı. o erkekle o kadını evlilik bağına
sokrne sonucunu doğuracak uqlesrmsel
bir işlem değildir. su türnce.
ancak ve encek, nikeh memuru tarafından tanıklar huzurunda .. bakar
ntr erkekle
beker
tnr kedme. onayları alındıktan
sonra
sözcelenmesi durumunda yerinde olur.
türncesi
(61)
Ertesi gün yağmur yağauığı konusunda bahse giren kişinin
sözcelediği.
Senjnı~yüı:binlirasına bal\se yokum ki, yarın IJağmur ya.~acak
türncesi yerinde değiidir. Çünkü türnceqı sözeetegen ile karşısındaki
kişinin bense girmesi sonucunu doğuracak ı:lcıı~rutürnce.
79
türncesi di r.
(B2)
Nikah masasında nikafl
memurunun. "du keoun/eoerm
kabul ediyor musun?" sorusunu soruo
karılığa/kocaiığa
kadın ile erkekten "Evet" yanıtını ermeden sözcetedığt,
tümcesi yerinde ':leğildiı-. Çünkü ni kah memurunun
olumlu
yanıt
eksiklikten
almadan
bu
tümceuı
i)
soruyu sorun
sözceıemest.
böyle
bir
bağına sokrne sonucunu
dolayı, kadın ile eckeği evlilik
dol3urmaz.
(CL)
Ertesi gün gelme niyetinde olmayan birinin
sözcetectğı,
Söz yarın gtılE'ceğim
l
türncesi yerinde değildir.
sözeelegen
kişi,
söz
Çünkü bu tumce.
verdiği
şeyi
ancak ve ancak, onu
yapmak
niyeUndeyse,
Himceyi sözceleuen kişinin söz vermesi sonucunu doğurur.
(C2)
Ertesi gün gelmeğe
söz
verdiği
ve gerçekten de gelrne
niyetinde olduğu halde gelmeyen kişinin sözceiediği,
Söz Yarın 'lelec~ğim
J
tümcesi !:lerinde değildir. Çünkü bu tUrnceyi sözcelermmn,
kosuüaroekı
doğal sonucu, söz verenin sözünde durması,
verdiği
söz
şeyi yapmıısHhr.
Austin'e
tümeeleri
bu
göre,
sözeelerken
bu kuralların
!:Iaptığı
ihlali,
şeylerle,
K'nın söz konusu
buıunduğu
e!:llemlerle
60
ilgisinde aynı sonucu doğunrıaz. A ile B kurallarını ihlal eden kişi o
eylemlerde bulunmuş otmez (Austin 1964: 16). Vani, koca karısını
oosemıs etmez (A 1); nikah memuru kadın ile erkeği kan koca ilan
etmiş olmaz (A2, B2); kişi iddiaye girmiş olmaz (B1). Burıô karşılık,
C kurallarını ihlal eden kişi, ilgili eylemde bulunmuş olur, ama ya
içten değildir, ya da ilgili eylemi tam olarak yerine getirmemiş olur
(Austin 1984 17). venı söz vermiş olur, ama içten değildir (C 1); söz
vermiş, erne sözünde ourmemıs olur. Austin A ile B kurallenmn
i!1lali durumunne sözceıemıert karevena ı mtsrtre ) (Austın 19ô4:
iL. ve III Dersler), C kurallarının
ihlali durumunda ise kötı1yekullanma
(ff/Il/se)
(Austtn
1964: ii. ve 1'./. Dersler)
diye
ni te iendi ri r.
Austin, soruşturmasının
belli bir noktasında yerinde olma
özelliğinin, edimsellet-in oıcuğu kader gözlemleyicilerin
de bir
özelliği olabileceğine ilişkin qüclü ipuçları yakalar (Iv. Ders). Bunun
üzerine
edimsel
türnceleri
edirnsel
otmeuenıeroen,
yani
ı~özlernleyici olanlardan ayırt etmemezt sağlôyabilecek dilbilgisel
Ölçütler arar (V. Ders). Fakat sonunda, ntcbtr dilbilgisel mutlak
ölçüt olmadığı sonucuna varır. Bu kez ce edimsellert illcel(12)
(pıifllff(!J) ve tıeıirttk~(13) (B..~p/jCjt) diye ikiye ôylrıt- ve bunlardan
ilkel olanlarm baltrttk olanterden türetilebileceğini
(Vi Ders);
aeurttk
edimselleri
adlandıran
fii11erin(14) btr ıtstestntn
çıkarılabileceğini
(Vii. Ders) ileri sürer. Ancak, yine sonunda,
belirtik edimsel fi11erin bir listesini çıkarmanın da, edimselleri
gözlemleyiei1erden
ayırt etmeği her zaman kolaı:ılaştırrnadığını
görür. Örneğin,
(12)
Söz gi>lişi "Yar m g(tl€<e~ğim" gibıı türnce sözc€>li>rıirke-rı
YE'rinl? gG'tiril.:o edirnin hangisi
olduğynu gösteren dilsel ögenin bulunmadığı türnceler.
(13) "Söz, y~rın geleceğim" gibi, tijmce sözceıenirken yerine getiı'ilen edirnin hangisi (scz
vermek) olduğunu gösteren dilsel ög~rıirı ('söz' dilsel ögesirıirı) bulunduqu tiimcelsr ,
(14) Örneğirı 'söz vermek', 'emretmek',
'ric4 etmek', 'uyarmak' bu fiill€'rdendir.
ôl
f<edinirı masanın ijz~rind€< olduğunu söylüyorum
sözeelemt.
aynı
edimselolmanın
zemenoe
getirmektedir:
gereklerini
gözlemleyici
Bu sözealem
yerine getirmektedir,
olmanın
gereklerini
bir bildirimdir
Ama
de
yerine
ve doğru yô da yanlış
olabilir,
soruşturmemn
bu noktasında
şudur: Aslında bir şeyi nettmlerken
bir şey yaparız; dolayısıyla
Başka bir deyişle,
Nitekim,
her lnldirtm
her sözeelem
bunlardan yôlnızca biridir,
neler yapılır?"
bir
vardığı
öncelikle
edimseldir.
soruşturmasının
bu
sonuç
bulunurken de
bir edimseldir,
Bildirimler
Varılan sonuç bu olunca, akıllare,
sorusunun gelmesinden
Austın'in
Aust ln'In
de, btr bildirimde
daha doğal birşey
nokıesmoen
de"
"Peki,
yoktur,
sonra yanıtını
anıdığı soru da bu olmuştur,
2.3.
SÖZ EDiMLERi
Austin'e göre birşey söyleyen -bir türnce sözcelsqen- kişi şu üç söz
edtmtnde (s.~'18ecl!
ec! ) bulunur:
( 1) Düzsöz edi mi (lon/l ıeme/?ıset )
(2) Edımsöz edımı (macııljoMıY ec! )
(3) Etkisöz edirnt (perk1c,il/{l/ltJryect)
2.3.1.
üüzsöz Eoımi
Bu edim, sestenntrme
entemlenmrme
(Ii'letic)
(pfmH8llc),
edimlerinden
ıHllendırme
(pi'/tJlic-)
oluşan üç tıesemeklı
ve
bir
82
eutmctr:
sesıenntrme
birtakım
edimi.,
sesler
çıkarma
sdimtdır
(Austin 1964.92.,95) Örneğin,
'n', 'd', 'e' seslerini
sestam
belli
(p/JtJ/l8)
sözetilder
demektedir
(Austin
sözceıeme.
başka
sözlüğünde IJer alan belli
dilin dilbilgisine
95)
Austın bu edimde seslendirilen
çıkarır.
ses
1964: 92). Dülendtrme
btr
bütünlerim
uygun olarak sözeeleme
deyişle,
belli
t,eHi tıtr
edimidir
şeye
e,jimi,
bir
dnin
tontemeute
ve
o
1964: 92,
(Atıstin
Örneğin,
Kedi paspasın ijzı?rirıd~
diyen kişi Tür-kçenin sözHlğOnde yer alan 'kedi', 'pespes', '-ın', üzeri'
ve '-de'
se~; bütünlerini
Türkçenin
diltıilgisine
Tür-kçenin
uygun elerak
şeye, Austin, dHlemHrim
Anlemlencırme
tıütünlertnı
belli birşeye
(pll8.-778)
gerektirdiği
sözeeler.
tonlamayla
EiU edirnde
demektedir
ve
sözeelenan
(Aust in 1964: 92).
ecırm i,:;e., belli bir dilin sözlüğünde yer alan ses
az çok belli
birşeldi entatmeğe
göndermede
ve az çok
çalışlInıK
tmlimarak sözeeleme
edimicir
(AusUn
1954: 93, 95), Örneğin.,
diyen kişi 'kedi' ile, söz gelişi
kediysJ 'pespss' enteurm
evin kedi si Sarman gibi belli bir
il8.< söz gelişi
bulunduklan
evin
sokak
kapısının önündeki paspas gibi belli bir psspese göndermede bulunur;
'pespesın üzerinde' enletırm
I/Z8.r!'7d8 IJii/{/HiJl';§t/H{!
ile de o kedinin o ence o
anll.lt.rnl.lğa çalışır.
ptlSjJô31l?
Bu ecımde sözeelenan şeye
83
ise, Austtn, antemlemnrrm
(r/J8:r7?e) dernektedtr
(Austin 1954: 93)
Austin bu üç: edimt çözümlerken şu noktalanı dikkat çeker:
(1)
DilIerıdirme
bulunmağı
ediminde
qerskttrtr.
Başka
bulunmak
bir
deyişle
seslenöirme
eotmınde
dillendırme
edtrninde
bulunan kişi seslsndirme ediminde de bulunur. Örneğin,
Kı?di paspasın üZE'rindı?
gibi bir türnce sözeeternek 'k', 'e', 'd', T, 'p', 'e', 's', 'p',
'ü',
'z', 'e', 'r', 'i', 'n', 'd'_, 'e' seslerini
bunun tersi doğru ıjeğildir
T, 't' seslerini
'(l',
's',
'I',
'n',
geref(li kiler. Arns
çıkarmağı
Çünkü, söz gelişı kusursuz bir biçimde 'g',
peşi sını cıkeren bir megmunun dillendilTne
birtıiri
ediminde bulunduğunu söyleyemeyiz_ (Austin 1984: 95-96)
(2)
Belli bir dilin sözlüğünde yer alan dilsel ögeleı-j
pesi sıra sözeeternek. dillerıciirme
Çünkü dillendtrme
ögeleri
yalnızca
kurallarına
edtmi, belli bir dilin ~:özlüğıjnde yer alan dilsel
sözeelemak
uygun
sözcelernekttr.
otreırtntn
bulunrnek ıjeğildir,
e,jirninde
değil., o
o
olarak,
birtmlert
dilin
o
dilin
gerektirdiği
dilbilgisi
tonlamayla
Dolayısıyla_, örneğin
Kedi eni konu ise
gibi
Türkçenin
gelişigüzel
sözlüğünde
sıralayan
yer
kişinin,
alan sözcükleri
bir dillendtrme
birbiri
ardından
edin"ıinde bulunduğu
söyıenemez. (AusUn 1954: 96)
(3)
(tonlerne,
eoımt,
Dil1endirme
bu sırada
seslendtrrne
yapı 1an jest
edilebilen, yinelenebilen
edirni
gibi,
özü gereği
ve mimıkl er de dar"Ii1) takl it
bir adtmctr. Örneğin biri çıkıp
64
Kedi paspasın üz~rifldı?
diyerek
dillendinYıe
ediminde
tümceyi aynı tonlemegle,
bir
aynı jest
dillendirme
edimini
bulunduğunda,
ve
mimiklerle
başka biri
bu
sözceleuerek
bu
yineleyetıilir.
diyen kişinin
yaptığı
bildirilebl1en.
aktarılabilen
budur. Buna
enlemlendırme
karşılık.
sdtmı
bir edimdir. Örneğin biri
Kedi paspesın üze-rind-e-
diyerek
bir entsmleneırrne
ediminde bulunduğunda,
başka biri
bu
edi mi
diyerek bir beskesine ekterebütr,
(4;
Anlatma
bulunulurken
ile gönderme
yerine
yerine
getirmeden
olanaklı
değildir.
getirilen
bir
bildiret;]]ir.
Ama, kimi
anlamlanaırma
sdirnlert.
yardımcı
ememlencırme
kafa
(Austin 1964: 96-97)
edimJerdir.
edimince
karıştırıcı
edimtnda
Bu edimleri
bulunrnek
örnekler
pek
de yok
değilıjir. Örneğin
diyen kişinin
değildir.
göndermede bulunduğu şeyi
(Austin 1964: 97)
bulmak
hiç: de kolay
(5)
Eilc entemtsnrnrme
oleneklıotr.
erıiminne bulunmak
tümcsgi
yineleyen
dillendirme
Örneğin Latince bilmeden Latince bir
kişinin
sdırrunde
yaptığı
budur. Ama tersi,
yani
butunmeden
bir- enlernlenörrme
eıjiminde
butunrnek
oteneksıztnr.
(6)
Aynı dillendirirn,
(Austtn
iletişin-ı orteımıarında farklı
birşeye
edin-ıinde bulunmeden bir dtllendtrrns
ı9ô4:
enlemlencmrn
97)
başka bir
deyişle
t1irşey arılötrnağa
gön1jemıede bulunularak
bir
tümca,
celısılerek ve
aynı
sbzcelenebilü-{15)
Bu
farklı
farklı
durumda
enlemlenmrım değildir. Buna Karşılık, aynı
calısılerek
ve aynı şelje göndermede bulunularak
sözeelenan iki farklı türnce. yani iki farklı dtllendtrim söz konusu
olduğurıda(16), iki eşit enlemlendmmcen
ve iki eşit snlemlendırme
ediminden değil, ancak ve ancak enlemlenoırme
bakımından
Vbatkıyı eşdeğer iki edimden söz edilebilir. (Austin 1964: 97-98).
artık aynı
şey anlatmağa
(7)
dillendirime
ııettstm
belirsiz
(tümce)
Dillendirim
dilin
saçma, ya da anlamsız
otrtmıuır.
Hatalı bit-
nır
neten
denir. Anlemlendmm
enıamtennmme
bulanık,
bir
ise bir
baş, ya de
denir. (Austin 19[;4: 96)
Edim]
Edımsüz
Bu edi m, düzsöz edirTıinde bulunan kişinin
yerine
ntrtmrctr:
getirdiği
bir
ernmnır
Başka bir
bu edimde bulunurken
deyişle
K'nm bir
şey
(15) Örneğin., "Kedi burada değil" t.ümGesi.. bir iletişim ortamında $.3rman'a., bir bsşkesında da
T"tir'" görıd.rrrıede bulunulsrak ; bir iletişim o.-bmınd. !'ı;4Im&f'k; ~:;,."f s ,9,~n.Jd~Jı.' bir
beşkasmda da Z&7f1oep:0 ",n'-"1>n ,)!i1'3ifp}ı anhtılmağa çalışılarak sö;:cel.nebi1ir.
(16)Örneğin, "ABD'nin ilk
K€'nMdy
1963't€'
kalalik Başkanı 1963'1. suikaste kurban gitti" tiirncesi ile "John F.
;j1dürUldij" tümces·;nd('
aynı kişiy~ g;:~rıd€'rrnE'd€' Dul1Jfıulm·::,kta ve aym
şe~anıatılma~ çalıfilmakladır.
86
söylerken
yaptığı şeydir. Örneğin,
Kedi paspasın üzerinde-
derken yerine getirıjiği bihHrme
edimi:
Ksdi paspasın U~erindE'mi ?
der-ken yerine getir-diği soru serme edtmi,
Boğa sa ıdır ocak
derken yerine getirdiği haber verme edirrıi, alJril şekilde neska
türnceler sözeelerken yerine getirdiği bilgi verme, rennevu
verme, yalvarma, amretrne, rica etme, bettmleme v.b. edimler
birer sorrnsöz edimidir. (Austtn 1964: 9ô v.d.)
göre, birşey söylenirken yerine getirilen bu
söylenen şeyin, yani sözcelenen tümcenin taşıdığı
euımsüz güçleridir
(ıifc'ndiMar.!! /orce ı. Sözealenen tümceıertn
işlevini gösteren bu güç, hepqöz ardı edilmiş ve sorun, hep düzsöz
düzeyinde ele alınmıştır. Oysa, düzsöz düzeyinde sorun, bir anlam
sorunu, ytini bir enletmeğe çalışma ve gönderme sorunudur. Edirrısöz
düzeyinde ise bir güç sorunudur. Bu ikisi, yani anlam ile güç
bir-birinden ayrılmalıdır. (Austtn 1964: 93,1(0)
Austin'e
edimler.
sôzcelernlerin
edirnsöz
Austin
taşı yabi1 ecekl eri
gllçlerinin, başka bir deyişle, türnce sözceıentrken yerine getir-ilen
edirnsöz edimlerinin
sayısının
bınlerle
ifade edilebileceği
görüşündedir. Ona göre, bir dilin sözlüğünde yer alan ve bu güçleri
adlandır-an t iillertn sayısı bunun kemt ıdır. Ancak, yine de bunler ı
bss başlık altında toplamak olenekhdır. (Aust in 1964: 150-151)
s
'=:>7
Lif
(1)
Knnır-belirtici1er
sözcelenen tümcalerin
kararını
hekemin
güçlerini
gerekli
(örneğin bir jürinin.
bildirirken
bir yat-gıcın .. ya da bir
sozceJBdiği
içerir. Burada, verilen
tümceıertn)
ya da bildirilen
kararın
enimsöz
kesin olması
Bu, bir tahmin, bir sanı .. bir takdir
değildir.
Kerar-tıalırttctler
tam
bir karar bildir-ilirken
(V8.ro:tct.iV8S·):
de olabilir-o
için söz konusu olan, şu ya da bu nedenle hakkında
kartıra vanlamayan bir şeyle (bir olguy)a .. bir değerle) ilgili
birbulguııun dile getirilmesidir.
(Austin 19ô4 151)
bir
(2)
KuHamm-!:ısHrtü:ller
ya da bir nütuz kullanılırken
güçlerini
(8)i'8.rcfthr';$):
bir hak,
taşıdıı~ı edımsöz
emtetme. üsteleme.
Bir güç,
sözestenen türncslsrtn
kapsar. Örneğin, atama .. oyunu verme,
önsrme, utJarrna birer kullenım-belirt ictdir. (Austin
birşey yapmakla sorumtu kılan yükürnlü1üklerB
tümcalerin
taşıdığı
verilmeden
bir
desteklemek
taşıdığı
niyet
edirnsöz
girilirken sözealenen
ernmsöz güçlerini içerir. Bunun yanı sıra, söz
dile getirilirken sözestenen tümceterte, birini
gibi dene belirsiz
kerer-tıehrttcüerte
1954: 151)
güçlerini
durumlerde
de içerisine
sözealenen
tümeelerin
alır. Austın yükleyieilerin
ve kullemrn-benrtrcuerte
yakın bağlantıları
olduğuna da dikkat çeker. (Austın 19ô4: ı5i-152)
(4)
Davnmış-beHrUcilsr
(i;8.l!tJIJ/tIV8S):
Ausun'ın
çok
nitelediği bu edtrnsöz gücü, ona göre tutumlar'la ve
toplumsal davranışlarla
ilgilidir.
Örneğin özür dilerne. kuueme.
saygılar sunma, taziyede bulunma, beddua etme, meydan okuma tıU
türe girer. (Austtn 19ô4: 152)
karmaşık olarak
(5)
SerimleyicHer
(8.~p(J5ftfV8S-):
Austın,
tanımlamakta
B6
çektiğini belirtt@
tıl) son ectmsöz
91)cu wrünu şÖIJle
belirler: Bunlar sözcelernlertmtztn
ntr usıemtememn ıda da bit- söz
alış-verişinin
akışı içerisindeki yerini; daha genel bir anletımle,
sözcetemtenmızı nasıl kuııanıjıl~lrrıız1 gösterir. Örneğin uemueme,
kabul etme, varsaymaaçıklama bu türdendir. (Austin 1984: 152)
güçlük
Hangi türden olursa olsun, bir enimsöz ediminin başarılı
bir bjçirnde !jerine getirilmesi,
belli sonuçların orteqe çıkmasına
bağlıdır. Austtn, edtrnsüzet
sonucter (/ıMaltioNa/p e/feci)
dediği bu sonuçları üçe ôyınr:
(n
Kavramaımı gerçekleşmesi (S8Cı,t,"-iIJ.fl üptakB): Türnce
sözceıentrken göndermede bulunulan şey ile ônlatılmaı~a çalışılan
şey, bir de bu sırane yerine getirilen eutrnsöz edimi D tarafından
entesurnadıkce söz konusu edirnsöz edtmi başarılı
bir biçimde
yerine getirilmiş
olmaz. Bir edtmsöz ectmintn başarılı bir biçimde
yerinegetirilmesi,
buna, yeni AiJstin'jn ::ı)zleriyle, "oüzsözün anlamı
ile gücünün antesıtmesme"
(Austtn 1954 1 i7) bağııdır. DolôlJısıyıa,
k'mn, örneğin
Boij.~saMıracak
türncesini
sözeeterken
bulunduğu neoer
verme edifTıinin
beşartst,
ü'nin,
ci)
(ii)
'boğô' ile ..biraz önce gördükleri bognuzlu, kara, dört
ayaklı yaratığa 9önderrnede bulunduğunu ..
kmn 'seınıracek' ile cı !:Iö(ötığın k8/1d//8.r/tl ... sorsr verme«
Klıın
Q
çalıştığını,
(iii)
K'mn, bunu
söylerken bir heber venjjğini
89
kavramasına bağlı olacaktır. (Austin 1984: 16-117)
(2)
Etkisini
gösterme
edimleri,
olayhırın akışını değiştirerek
errect ).
(ttlkıi7g
etkilerini
göstermeyen böyle bir edimsöz edtmt,
Kimi
edimsöz
gösterir.
beşaniı
Etkisini
bir edim olamaz.
Örneğin, K'nın
tümcestm söylerken bulunduğu ad verme ediminin tıesensı. o andan
sonra söz konusu gemiye bu adla
gelişi,
'Generô1lissirno
Stalin'
qöncerrnece
adıyla
sonucunun ortaya çıkmasına bağlıdır. Bu etkiyi
yerine getirdiği
bulunulması;
söz
'Jôn,jermede tıulunulmernesı
göstermiyorsa,
K'nın
edtmsöz edtmi. yani ad verme sdiml, başarısız bir
edim olur. (Austin 1984: 117)
(3)
Gerekli
(Mj/i/Ing
tl
yoluyla,
belli
devremste
tepkinin
r88pl.7/?88
bir
or
tepkinin
bulunulmasını
söz verme
qerekttrdikleri
gösterilmesi
sdimsöz
sdimi,
uulesrm
ya da sonra belli
bir
Örneğin, emir boyun eğmeği,
gerekli
tepki
kılar.
Dolayısıylcı,
qösterılmez.
bu
ya de sonra
dal/ranı ste bul unul mezse, tıôş<ı.c,l"şız ol urtsr. Austin,
bu tepki ya da davranışların,
belirtir
Birçok
gösterilmesini
gerektirir.
sözünde durulmesıru
ediITISÖZedtmleri,
gerekt irdikleri
ya da davranişın
88qt/8/):
zaman zaman, ikili
olabileceğini
de
(Austin 1954: i 17) Örneğin, erkeğin kadına
8enimie- evl~n
deyip evlenma teklifinde
teklifi
kelıul etmesini
teklifi
geri çel/irmesi
bulunduğunu cüşüneltrn.
ya da geri cevtrmestm
Bu teklif,
gerektirir.
durumunda, kedırnn da erkeğin de
kedımn
kedmm
qöstermesı
90
ger-eken beske bir tepki ıda da cevrenrs YOktur, Elunakarşılık,
teklifi
bir ikinci
kabul etmssı durumunde ..bu sdimsüz edimlnln get-ektirdiği
tepki ya da davranış dene vardır: erkeğin kadın ile evlenmesi, Idani
teklif
ettiği
2.3.3.
Bir
Etkısöz Edimi
düzsöz
Hetiren ktşi,
istemeyerek,
duygulannı;
edimi,
şeyi yaprnası.
euimtnde
bulunun
kendisinin
birş8ld söylerken
eylernlerinı
ya da başkalarının,:m
Austtt\
edtmı
bu
öil:ie nHelenÖinjiği
olm-ak. birşey söyleyerek
ve ona etkisöz
yerine
isteiderek ıda da
etkile!j8biHr.
!jôprrıô edimi
hirşey
ecimsöz edirninden farklı
eıjimini
edimı aracılığıldla,
dinltilden kişinin
düsüncalertni,
edirni ,:liye nitelendiriı-
bir ecımsöz
belli
bulunduğu düzsöz
birşey yapmô
(p8.!ioctd/oI78/}' ocı )
der. (Ausun 1964: 10 1)
Örneğin, kocası öloürülan
dediğini
düşünelim. Burada, anne
annenin oğluna ..bir silah uzatıp.
'0
edem' de DaDaldıvuran kişiye
göndermede oınunmekte. 'vur' ile de oğulun o kişiidi
anıatmağa
edımidir.
çalışmaktadır.
buyurmaktaöır.
Elunların dışındo,
adamı öldürmesi
sözceleyerek
ljh1li;"-liJ8Sim
getirdiği
düzsöz
sözeeterken. oğluna o kişiıdi
onun yerine getirdiği eoımsöz
için
Bu,
anne bu türnceyi sözeeleyereK
znrtemektemr:
dololdısıyla
oğıunun o adamı
ölljürrnesine
eıktsöz
edimleridir.
annenin yerine Hetiröiğl
A!Jstirı} :;öyl-€'rı~n şeı; ~ra(:ıl'iğıyla dlJygulan}
::ır.rssmd.lK\nd:;ı:::ayıyor(Aus:tin1984: 10i).
(17)
yerine
Anne bu sırade. yani Hirrıc8Yl
öldürrnesini
e.jimidir.
Bu, annenin
IJOl ôçôt.iiir.
dijşijrı(:~lı:ri; eoIJlemTı:ri
oğlunu o
DU tümeeı:!i
suntar da
ı?tkilE>flı?fı
kişn'E't"
91
Bu örnek,
K'mn tıesketermın
eylemlerini
isteyerek: etkilemesine
belirtildiği
gibi,
geçen
anletmeden,
bir örnektir.
bunu istemeyerek
oğulun
bir
erkedesıne
yalnızca
erkedesımn
duygulônnı,
Ancak K, önce de
de yôpatıilir.
içerisinde
adam
düşüncelerini,
Örneğin,
bulunduğu
öldürmenin
sözü
durumu
sorduğunu,
cezasını
da bunun üzerine,
Adam ij1dürm~nin ('''Z·3$ıidamdır
dediğini
düşünelim.
Burada,
erkedaş.
bu türnce
ki$/.l8,ril~> li/iJ....'i?8 /Nbiıkül!} 8dHdik/8.ı~i/Jf
söylerken
de
durumda,
yôlnızce
arkedesin.
duygularında,
yarôtmôk
oğulun
söz
istediği
pek
oğulun duygu, düşünce,
pekala,
yanıtatıilir:
öldürmekten
cleneklırnr:
annesinin
Arkadaşının
Bunların
duygu,
düşünce,
yaratamaması
anlatıp
da bunun üzerine
dediğini
sözleri
K'nın sözcelediği
ya
eylemleri
düşünelim.
katilini
onun babasının
bunun
oğulu etkilemeyebilir;
dışında,
de,
katilini
tersi
de
oğul sonunda
türnce
ile başkalarının
istediği
eU~i1eri
oğulun bir arkadaşına
gidip öldüreceqim
halde ..
gidip vurabilir.
üzerinde
Örneğin,
değişiklik
böyle bir etkiyi
Fakat,
katilini
oğultm
bir
amaçlamadiğı
üzerinde
bu sözleriyle
uyup babasının
da
sözcelegerelc
Ancak,
sağlayabilir.
da olenekhtnr.
betıesmm
tümceyi
söylenemez.
Arkadaşı
buyruğuna
enlatmeğe çalı smekte. bunu
yamtltımaktadır.
Bu
ya da eylemlerinde
ye da eylemleri
vazgeçmesini
dlO{,lr~c,:17
sorusunu
konusu
düşüncelerinde,
sasm
ile
söylediğini;
durumu
arkadaşının
kendisine,
Burada, arkadaş
oğul üzerinde
yaratmak
istediği
92
etkiyi
K~ndin~ 9",1
sözleriyle
ortaya
koyduı]u halde oquıun kenıjine
sağıômôyaı:ımr;
onu yôprnôğa kerer verdiği şeyi
vazgeçi remeyel:ıi i İr.
bu
Aııstin
durumu,
etkisöz
eotmtertnin,
edimsöz
otrnernesı ile
sdirnsöz edimi düzsöz
edimleı"inden farkli
olanik, ul;laşH'i,a dayanan edimler
setklar.
deıjişle., Austin'e
Başka bir
ediminin
113-115.,
ama
bir sonucudur,
121-122)
erxecesm oğulu
göre.,
etktsöz
Verdiğimiz
gelmesini
yapmaktan
edtrm değij,jjr.
son önıeiji
(Austtn
düşünecek
1984:
olursek,
uyarması ile
\
demesi arasında uylaşım~;al bir ilişki
ortemtnde.
bu türnce ile, kullamlan
tıir de kullanımbilgisi
dilin
vardır: DöIJle t,ir uetıstm
diztmtıilqis]. anlambilgisi,
gereği, ancak ve ancak bir u!darı edirninde
Buna karşılık, erxecesm, oğulun kendine gelmesini
\La da oğulu IJapmağa karar" verdiği şeyden vazgeçirmesi
bulunulebtlir.
sağlaması,
ile
Kendine ge1; adam öldürmenin
C~Z·>S'iHilmdiid
yoktur: böyle bir iletişim
orteminde. bu türnce ile cı üzerinde yctt"ôtılôcôk etkileri belirleyen
nıçetr dil kurall yoktur. Dolayısıyia, K'rnn tilj Uimceyi sözcelsuerek
dernesi arasında tlyıaşırnsa]
D'yi
kendine
getirememesi
bir ilişki
getirmesi
ne
de o kadar
oıenekumr.
kadar
olanaklı
ise
D'yı
kendine
Dğulun arkadaşına yalnızca
adam öldürmenin cezasım sürduğu örneği dü';;ünec8k olursak" K'nm
93
Adam öldjjrnl~nin cezası idamdır
tümcesiyle D'yi beoesimn keti1ir;j öldürmekten vôzgeçirmesi
kadar olanaklı ise vazgeçirernernesi de o kadar cleneklunr.
ne
Austin, etkisöz edimlerinin ürünü olarak yaratılan etkileri
ikiye ayırır: (1) bir hedefe uıesmek (5C:/Ji8J.1Ü7pfi.tltfN8D"t), (2) bir
sonuç üretmek (prodl/c/t7p 5 S8qti8/) (Austtn 1964: 11B). Örneğin,
denilerek': 1) tefıllkeyi haber verme hedefine ulôşıiabilir, (2) telaşa
düşürme sonucuna yol açılabilir. Austin'e göre, bu iki etkinin ikisini
de yaratrnak her zaman olanaklı 01 mayabi 1ir. Örneği n, bi r görüşe
karşı çıkılarak karşı tarafın qörüşünü
ıjeğiştirmesi
hedefine
ulesılrneqetnur: ama buna rağmen karşı taraf getirilen ıurezm haklı
olduğu sonucuna varabilir. Ayrıca, bir sözeetemin etkisözel hedefi
bir başkasının etkisözel sonucu olabilir. Örneğin, hedefi D'yi
tehlikeden haberdar etmek olan
uldarısı, D'nin o anda yapmakta ol,juğu Şe1di yapmağ1 tnrekmssı
sonucunu doğurabilir. Buna karşılık, hedefi bu olan, yani D'yi i} anda
yôpmakta olduğu şeyi yapmağı Dırakması olan
buyruğu de D'nin teles 1enmesı sonucunu doğurEıbi J ir. Kirni edırnsöz
edirnleri ..her zaman, bir sonuç üretme edirm olarak kersımıze çıkar.
94
Bunlar, sdimsöz
sesırtrnek,
dilegstirişlerine
izin verrne\jen edimlenjir.
üzmek, utenoırmek
tıöyle eotrntercenctr.
K, birşey
sesırtebütr,
üzabilir .. ya da utenrhrabiltr: ama .....
söyleyerek
D'yi
sözü ile seni şaşırtıyorum
seni
utanomuorum"
Etkisöz edinıleri
saHayaral::,
sözü ile
söz konusu olduğundô .. istenen hedefe
araçlarla
ya da silah
razı etme .. ya da
araçlarla
sözü ile seni üzüyortım",
di\jemez. (Austin 1964: ! 1B)
da sonuca söz-dışı
etme.
Örneğin
Örneğin, K' D'yi
da ulesılebütr.
doğn.lHı:ıral< ce kcrkutebütr.
tnencırme
durumlarında
ya
SOp1:l
Hatta, ikna
da sonuca söz-1jışı
ulaşmak nlanekudır. Örneğin, K D'yi .. elindeki
sspaqı
Silihıyonı!:: da, söz geiişi .. denileni yapmasının yapılacak en iyi şey
olduğu konusunda H~naedebilir.
Daha da önemlisi .. istenen etkisözel
t18defe ya da sonuca ulaşmak için kullanılan
olması
ce
saııalJarak,
gerekli
ya
değildir
da kitıerce
Örneğin,
anne ile
araçların
koca
bir
babasının
durumunda, K'mn
erasınde
etkisöz
yerine
enimsöz
sdtrnlert
ikna
etme
ilişki
yapılması
imdefi
ayrıldığı
gibi sotmsöz
erne,
ile
zorunludur.
etkisöz
Kunarnıen
ereeler
qöre, bu,
en önemli
ectmlertncen
araçlar
uyıôşımsôl
etkisöz
noktadır.
ereelerta
eıjimlet-i ,j8 söz-dışı
edimsöz ed·irnleri söz konusu olduı~undô kullanılan
olmesi
elinde
istenen
kullandığı
yoktur. Atd.in·e
edirnıerinden
getirilebilir;
Peicn'ın
en iiJi şey oldul]IJ konusunda ikna etmsst
hiçbir uyıaşımsôl
edimlerinin
Tıpkı
D'yi
kttıerce
sopayı
lll.
bulunduğunu söyleyen~k, K'nın D'yi, kendisinden
şeyi yapmasının uepuecek
uylaşırrısa1
clerek,
farklı
aracın ugleşımsel
olrnedıkce
edimsöz edirninden söz edilemez. Doh:iY1Sl~Jlôı k'rnn elindeki
sôllôrken,
[ı'yi,
uyardığım
söldle\jebilildorsak,
bulunmak
olmesrdır.
kendisinden
(uuerme
için
istenen
entmsöz
bunu olanaklı
kullanılabilecek
(Austin 1954: 119-120)
şeyi
yapması
ediminde
kılen,
konusunda
t,ulun1jw]wıu)
sopayı sellememn
SÖZ-dışı
uqleşımsel
bir
SOPij~Jl
uyarıda
bir
araç
95
2.4.
ANLAM
SORUNU
\lE AUSTlffiN
ÇÖZÜMÜ
YukarıdaOt:) gördük: Aust in, sözcalemlertn
anlamlan ile sdtmsöz
güçlerini kesin çizgilerle
mrctrıncen
euırrr. Ona göre, bir
sözeetemin anlamı. o sözeelernde gönderrn-8de bulunuıan Ş8~j ne
anlôtl1rnağô çölışılan şeyin toplemıdır; (Austtn 1984: 93, 1(0) Peki
bu, Glfış'ie sunrtartm ı;:iziHğımiz sunmil ne ölçüde bir çözüm
get irebi] ir?
vukence kUl1an,jığımız örneklerden btrini biraz sene
geliştirerek yeniden kullerıalım. Kınja duleştrlarken,
pek de uzakta
olmayan bir tıoğa görüyorlar. Boğanın cevremsıennoen ken,jilerine
seldırmek üzere oldu:]unu anlayan Kı içerisinde
bulundukları
terılikeli dururndan D'yi heberner etmek için ona,
diyor. Austin'e göre, D, K'nın 'boğ::!' ile biraz önce gördükleri
botınuzl u, kara, dör-t aldakıı yarat 1 ğa gön,jemıede buıUn,juğunu;
'ssttnrecek ile de (f.!l8relıg>Ii:, kB/ıdılar/np zeF81- ~"8!7i18k af/ifft,/!//ff
llb'Fa.kEde ~78~:I;rJBj,~
;,i,;;'YfI-e o/dilgi/tN! ô,lh..
9t/}J'tJ.""..qa ,C{}lj.$ı~gj/ij
kavradığın1ja
Du sözeelemt enlermş olur.
anlamı, i~Ô da bu türnce ar<3cı1ı'diid1::ıK'nın D'ye vereneğe
çal1ştııJl dilsel iletiidi, Giriş'te, önerme Bıjjrni dediğimiz Bıjimin
içerisine, deyirn yerindey~;e, "hapsetrnek"ten başka tıir şey değildir.
Bu, 'Boğa saldırarak'
sözcalsmtntn anlamının, k'mn nu tümceuı
sözealarkan yerine getirdiği
edirnlerden yalnızca birini, ;dani
idalnızca önerme edimin: yöneten kurallarıjan
yola çıkarak
belirlenebileceğini
kabul etmek
IjernekUr.
ôunlar
dikkate
ÔU,
alındığındô)
(i 8) Bkz.: s. 86.
Austtn'ın çözümunun. enlem sorununun
eksik bir
ÇÖ2ÜtYıÜ
96
olduğunu söylemek \iıınlış olmaz, Ancıık Austin,
bu tümcegi
sözeeleyen kişinin" eum zernence bir edirnsöz edirninde bulunduğunu
da kabul eder. Btmdem başka, fCnın bu tümceyi sözeelerken bir
duygusunu dışavurduğunu ileri sürmsz, ame onun efi ezmden bu
tümceyi sözeelemenin
gerektirdiği
duygulôra
sahip olması
gerektiğini sezdtrir. Edimsel sözeelemterin
"yerindelik kcsuller ı"
arasında saydığı (c) kosullert, yani "işlemin taraflarının,
işlemin
belirttiği
duygulara,
düşüncelere,
nilJetlere
sahip
olmesi
gerektiğini" söyleyen (Ci) koşulu ile "işlemin tareüerimn, sonunda
niyetinde oldukları şeyi gerçekten qepmalen gerektiğini" söyleyen
(C2) koşulu bunu göstermektedir,
Bu bakımdan, Austtn'irı çözümünün.
eksik ama, anlam sorununun eksiksiz bir çözümünü vermek için
gerekli kavramlerı içinde barındıran bir çözüm olduğunu söylemek
daha ocğru olacaktır.
sözeeterken. K'mn. nelde
qönoermeos bulunup, ona ne yüklediğini, hangi ernmsöz ediminde
bulunduğunu ve hangi duygu jçeı-isinde o1ıjuğwıu kôvrernak., bu
sözeelamin taşıdığı bütün dilsel iletileri
almak dernek değildir.
Bunun için yapılması gereken şey., bu tümcey! sözeelerken K'nın
yerine getirdiği gönder-me ecımı ile yükleme edtrnıru, sdimsöz
edimini ve bir duyguyu dışavurma edimini yöneten kuralları ortaya
koymaktır. Şu soruların yanıtını vermeden, bu sözeelemin enlemmı.
K'mn bu tümceyi sözGeleyerek
D'ye vermeğe çalıştığı
dilsel
iletileri belirlemek olanaksızdır: K'mn 'boğa' diyerek, gördükleri o
boynuzlu, kara, dört ayaklı yaratığa
göndermede bulunmasını
sağlayan kurallar nalerdir? K'nın 'seldırecek diyerek, cı yaratığa,
'Soğa selrnrecek'
tumcesını
özelliğini yliklemesini sağlayan kurallar nelerdir? K'mn bu türnceuı
sözcelelderek yerine getirdiği haber verme editTıini yöneten kurallar
nelerdır? K'rnn <Boğa selnırecek' ıjiyerek Doğanın saldıracağı
inecını
97
dışavurmasını sağlayan kurallar neterdir?
Austin, ne böyle sorulan sorar, ne de böyle sorularm
yanıtı olabılecek şe!dler söyler. Böyle soruları sorup. yanıtıannı
veren, John R. seerre olmuştur.

Benzer belgeler