Makula Dejeneransı Tedavisinde Yeni Bir Dönem Başlıyor

Transkript

Makula Dejeneransı Tedavisinde Yeni Bir Dönem Başlıyor
Makula Dejeneransý Tedavisinde Yeni Bir Dönem Baþlýyor
Özgür YALÇINBAYIR1, Asra FÝROZVÝ1, Levent AKDUMAN1
ÖZET
Yaþa baðlý makula dejeneransýna sekonder olarak
geliþen koroidal neovasküler membranlarýn mevcut
standart tedavisi; lezyonun yerleþimi, büyüklüðü ve floresan
anjiografi bulgularýna dayanarak termal laser
fotokoagulasyon veya fotodinamik tedavi uygulanmasýdýr.
Önümüzdeki birkaç yýlda, subfoveal koroidal neovasküler
membranlarýn standart tedavisinde monoterapi veya
kombinasyon terapisi olarak kullanýlabilecek ve mevcut
alternatiflerden muhtemelen daha üstün olabilecek
Pegaptanib, Ranibizumab ve Anecortave Acetate gibi pek
çok anti-anjiogenetik madde piyasaya sürülecektir. Buna
raðmen bu ajanlarýn ve diðer tedavilerin maliyetleri ve
faydalarý kullanýlacaðý ülkenin sosyal, ekonomik ve
demografik durumu göz önüne alýnarak iyice etüt
edilmelidir.
SUMMARY
Current standard management of choroidal
neovascular membranes developing secondary to agerelated macular degeneration consists of thermal laser
photocoagulation and photodynamic therapy based on the
lesion location, size and fluorescein angiographic
characteristics. In the next several years, numerous antiangiogenic
substances
(including
Pegaptanib,
Ranibizumab, and Anecortave Acetate) will be available
and possibly superior to the current alternatives for use as
monotherapy or combination therapy as the standard care
for subfoveal CNVM. However, the benefit and cost of
these agents and other alternative treatments should be
well studied and assessed for the social, demographic and
economical status of the patient population in the countries
these are to be adopted.
Ret - Vit 2005: 13 : 1 - 7
1- Saint Louis University Eye Institute St. Louis, MO, USA
Geliþ Tarih
: 05/10/2004
Kabul Tarihi : 15/10/2004
2
Makula Dejeneransý Tedavisinde Yeni Bir Dönem Baþlýyor
GÝRÝÞ
Günümüzde yaþa baðlý makula dejeneransý (YBMD),
geliþmiþ ülkelerde 65 yaþ üstünde ileri derecede görme
kaybýnýn en sýk sebebidir1. YBMD genel olarak iki tipe
ayrýlabilir; neovasküler tip ve neovasküler olmayan tip.
Neovasküler olmayan tip, YBMD tanýsý konan olgularýn %
80 ini oluþtursa da; neovasküler tip YBMD, bu hastalýk
dolayýsýyla görmesinde belirgin azalma olan olgularýn
%80 ini oluþturmaktadýr2. Bu hastalýðýn önlenmesi ve
tedavi edilebilmesi için geniþ çalýþmalar yapýlmasýna
raðmen çoðunlukla tedavisi istenilen seviyede olmaktan
uzaktýr.
Neovasküler tip YBMD makula altýnda yeni damar
oluþumlarý ile karakterizedir3. Makula altýndaki koroidal
dolaþýmdan köken alan bu yeni damar oluþumlarýnýn
(Koroidal neovaskülarizasyonlarýn [KNV]) yerleþimi,
büyüklüðü ve floresan anjiografideki (FA) karakteristikleri
prognoz ve tedavi alternatifleri açýsýndan son derece
önemlidir4. Yerleþim açýsýndan lezyonlar ekstrafoveal,
jukstafoveal ve subfoveal olarak sýnýflandýrýlýr5 (Tablo 1).
Bu tanýmlara uyan lezyon örnekleri Resim 1a, 1b ve 1c de
görülmektedir. FA bulgularý açýsýndan lezyonlar klasik
veya okkült (klasik olmayan) yada bu ikisinin kombinasyonu
olarak sýnýflandýrýlýrlar6 (Tablo 2). Klasik lezyonlarda KNV
kenarlarý mid-arteriovenöz fazda keskin olarak izlenirken,
okkült lezyonlar bu tanýmlamaya uymaz. Okkült
lezyonlarda KNV varlýðýnýn seröz dekolman, subretinal
kanama, anjiografide kaynaðý tam belirlenemeyen sýzýntý
KNV Yerleþimi
Subfoveal
Jukstafoveal
Ekstrafoveal
Yaklaþýk O raný
% 80
% 10
% 10
Tablo 1: Yerleþimleri açýsýndan KNV sýnýflandýrýlmasý.
KNV Tipleri
Saf okkült KNV
Predominant klasik KNV
Minimal klasik KNV
Yaklaþýk O raný
% 70-75
% 20
% 5-10
Tablo 2: FA bulgularýna göre KNV tiplerinin sýklýðý.
gibi belirgin delilleri vardýr (Resim 2a ve 2b).
Öncelikle bu lezyon tiplerine göre günümüzde kabul
edilen standart tedavileri hatýrlatarak baþlamak istiyoruz.
Lezyon yerleþimi ekstrafoveal ve jukstafoveal olduðunda
standart tedavi yöntemi Macular Photocoagulation Study
(MPS)
tarafýndan
önerilen
termal
laser
fotokoagulasyonudur7-9. Ancak en sýk rastlanan lezyon tipi
olmasý ve halihazýrda bulunan tedavi yöntemleriyle
baþarýsýnýn sýnýrlý olmasý nedeniyle tedavisi en zor lezyon
tipi subfoveal lezyonlardýr10. Günümüzde bazý subfoveal
lezyonlarýn tedavisinde standart tedavi fotodinamik tedavi
olmakla birlikte, çoðunluk subfoveal lezyonlarda standart
bir tedavi yöntemi yoktur11-14. Fotodinamik tedavi (FDT);
ABD'de klasik tipte lezyon içeren ve en geniþ çapý 5400
mikronu geçmeyen subfoveal lezyonlar ile 4 disk çapýný
geçmeyen, görmesi 20/40 (0,5) den az olan okkült
lezyonlar için onay almýþtýr. Bu tipe uyan olgu örnekleri
resim 3a, 3b ve 3c'de görülmektedir.
1990'lý yýllarda YBMD tedavisinde cerrahi tedavi
giriþimleri de gündeme gelmiþtir15-17. Submakuler
cerrahiye elveriþli olduðu düþünülen subfoveal yerleþimli
lezyonlarda, cerrahi olarak çýkarýlan lezyon ile foveal
retina pigment epitelinin (RPE) yitirilmesi ve RPE nin bu
bölgede rejenere olmamasý santral görme kaybýna ve
görme keskinliðinde düþmeye yol açmýþtýr18-20. RPE deki
hasarý onarabilmek amacýyla kadavradan RPE
transplantasyonuna yönelik çalýþmalar yapýlmýþsa da
transplantasyonun teknolojik zorluðu ve karþýlaþýlan
immünolojik sorunlar bu konu üzerindeki çalýþmalarý
yavaþlatmýþtýr21,22. Yine cerrahi yaklaþým olarak sýklýkla
çalýþýlmýþ bir teknik de makula translokasyonudur.
Makula translokasyonunun amacý; makulayý üzerinde
bulunduðu neovaskülarizasyon alanýndan uzaklaþtýrarak
saðlýklý pigment epiteli üzerine getirmektir. Cerrahi
teknikte; kýsýtlý retina dekolmaný oluþturulduktan sonra
skleranýn da içe veya dýþa katlanmasý ile kýsýtlý
tranlokasyon yapýlmasý mümkün olduðu gibi, 360 derece
retinotomi yapýlarak retinanýn tümden rotasyonu da
mümkündür23-25. Çalýþmalar ile gösterildiði üzere görme
keskinliðinde
istenen
sonuca
ulaþýlamamasý,
komplikasyon oranýnýn son derece yüksek olmasý ve
operasyona raðmen halen rekürrens olasýlýðýnýn
bulunmasý gibi handikaplarý dolayýsýyla bu cerrahi
tekniðin ABD de uygulamasý son derece kýsýtlý
kalmýþtýr26.
Resim 1: 1a- Ekstrafoveal, 1b- jukstafoveal ve 1c- subfoveal KNV larýn FA görünümleri
Ret - Vit 2005; 13 : 1 - 7
3
Resim 2: 2a-2b Klasik ve klasik olmayan KNV larýn FA görünümleri
FDT; neovaskülarizasyon bölgesindeki endotelin,
intravenöz yolla verilecek bir ajanýn 689 nm laser ile
aktivasyonu sonucunda, lokal hasara uðratýlmasý ve
neovaskularizasyonun
oklüde
edilmesi
esasýna
dayanmaktadýr11,13. Baþlangýçta ayný görme keskinliðine
sahip olan olgularýn FDT ile tedavi edilen ve tedavisiz takip
edilen gruplar olarak ikiye ayrýlmasý ile oluþturulan
"Treatment of age-related macular degeneration with
photodynamic therapy" (TAP) çalýþmasýnda; 2 yýl sonunda
FDT tedavisi alan grupta baþlangýca göre görme kaybýnýn
olduðu, bu kaybýn takip grubu ile karþýlaþtýrýldýðýnda
daha az olduðu görülmüþtür12,14. Bu sonuçlara dayanarak
takip grubuna da FDT tedavisi verilmiþ, her iki grup 5 yýl
sonunda karþýlaþtýrýlmýþtýr. Sonuç itibariyle 5 yýl boyunca
FDT tedavisi alan olgularda görme kaybýnýn ETDRS
eþelinde 2 sýradan az olduðu, ikinci yýldan itibaren FDT
tedavisi alan kontrol grubunda ise bu kaybýn 4 sýradan
fazla olduðu görülmüþtür27. Bu bilgiler ýþýðýnda; mevcut
diðer tedavi seçenekleri ile karþýlaþtýrýldýðýnda FDT ile
istatistiksel olarak baþarýlý sonuçlar alýnsa da FDT nin
uygulama alanýnýn kýsýtlýlýðý ve görme kaybýný
önleyememesi en önemli handikaplarýný oluþturmaktadýr.
YENÝ TEDAVÝ SEÇENEKLERÝ
Yukarýda bahsettiðimiz tedavi modaliteleri mevcut
neovaskülarizasyonu destrükte etmeyi amaçlamakta olup,
patofizyolojiye yönelik deðildir. Son dönemlerde YBMD
patofizyolojisinde yeni damar oluþumuna yol açan
faktörlerin önemli rol oynadýðý bilgisine dayanarak
anjiogenezi bloke etme fikri ortaya atýlmýþtýr28. Bu
düþünce ile anjiogenezi bloke eden farmakolojik
ajanlardan steroidler, steroid deriveleri ve Vasküler
Endotelial Growth Faktör (VEGF) inhibitörleri klinik
çalýþmalar
çerçevesinde
tedavide
kullanýlmaya
baþlanmýþtýr. Bu makalenin bundan sonraki bölümünde
önümüzdeki birkaç yýlda standart tedavi yöntemi olarak
klinik uygulamaya girmesi muhtemel olan Pegaptanib,
Ranibizumab ve Anecortave Acetate'dan bahsedilecektir.
Pegaptanib (MacugenTM)
VEGF'in oligonükleotid aptamer inhibitörüdür.
Özellikle VEGF165 izoformunu tanýr, ve VEGF
reseptörlerini baðlar. Bu yolla vasküler permeabiliteyi
azaltýr ve KNV oluþumunu engeller29.
Pegaptanib subfoveal KNV larda her tip lezyonda
(predominant klasik, minimal klasik ve okkült)
çalýþýlmaktadýr.
Olgularda Pegaptanib enjeksiyonlarý; her 6 haftada
bir, 300µg içeren 0.1 cc hacmin, 27 gauge (G) iðneli
enjektör yardýmý ile intravitreal verilmesi þeklinde
yapýlmaktadýr.
Faz I/II sonuçlarýna bakýldýðýnda; 36 olgu üzerinde
çeþitli dozlar kullanýlarak yapýlan monoterapi
çalýþmasýnda, görme keskinliðindeki stabilizasyon veya
Resim 3: 3a- En geniþ çapý 5400 mikronu geçmeyen klasik lezyon, 3b- 4 disk çapýndan küçük okkült subfoveal lezyon, 3c- minimal okkült (%50 den
azý klasik olan) membran kompleksi.
4
Makula Dejeneransý Tedavisinde Yeni Bir Dönem Baþlýyor
Resim 4a-b
b-cc: Anecortave Acetate'in jukstaskleral enjeksiyonu
artma oraný 3 aylýk izlem süresi sonunda %87.5 iken, 3
sýra ve üstü artýþ oraný %26 olarak bulunmuþtur. FDT ile
yapýlan kombinasyon tedavisinde; 3 aylýk izlemde görme
keskinliðindeki stabilizasyon veya artýþ oraný % 90 iken , 3
sýra ve üstü artýþ oraný %60 olarak bulunmuþtur. Yapýlan
takiplerde olgularýn %40 da kombinasyon tedavisinin
tekrarlanmasý gerektiði görülmüþtür29-30.
Pegaptanib'in Faz II/III çalýþma sonuçlarý "American
Academy of Ophthalmology" nin Ekim 2004 retina birim
toplantýsýnda sunulmuþtur. Tüm neovasküler YBMD
tiplerini içeren 1186 olgunun dahil edildiði randomize, çok
merkezli, çift kör çalýþmada, olgular öncelikle 54 hafta
boyunca 6 haftada bir üç intravitreal Pegaptanib dozundan
birisini veya kontrol enjeksiyonunu almak üzere randomize
edilmiþtir. Olgular bu süre sonunda tedavinin
durdurulmasý veya bir yýl daha devamý için tekrar
randomize edilmiþlerdir. 1053 olgunun dahil edildiði ikinci
yýl çalýþmasý, birinci yýldan sonra kronik tedavinin
gerekliliðini ve güvenli olup olmadýðýný araþtýrmak üzere
düzenlenmiþtir.
Tedavisi iki yýl boyunca devam eden olgularda,
Pegaptanib'in iki yýl sonunda istatistiksel olarak belirgin,
olumlu etkisi izlenmiþtir. Kontrol grubundaki olgularla
karþýlaþtýrýldýðýnda, 0.3 mg. Pegaptanib alan olgularda
tedaviden fayda görme oraný yaklaþýk %45 olmuþtur (p<
0.05).
Ýki yýllýk tedavi süresini tamamlayan olgularýn
ortalama enjeksiyon sayýsý tahmin edilen sayý olan 17
yerine 15.6 olarak hesaplanmýþ olup iki yýllýk tedaviye
olan %92 lik uyumu belirtmektedir.
Çalýþmanýn kronik tedaviyi deðerlendirmek üzere
oluþturulan kolunda, bir yýllýk tedavi ile sýnýrlandýrýlan
olgulara nazaran, iki yýl devamlý tedavi alan olgularda
klinik kötüleþmenin %67 daha az olduðu izlenmiþtir (iki yýl
tedavi alanlarda 21 klinik kötüleþme olgusu bulunurken,
bir yýl tedavi alanlarda 35 klinik kötüleþme olgusu tespit
edilmiþtir, p< 0.05 ). Ýstatistiksel olarak anlamlý olan bu
bilgi kronik hastalýkta bir yýla nazaran iki yýllýk tedavinin
daha faydalý olduðunu desteklemektedir.
Pegaptanib'in iki yýl kullanýmý ile ortaya çýkan yan
etkilerinin bir yýllýk kullanýmýndan farklý olmadýðý
görülmüþtür. Yan etkilerinin çoðunluðu hafif, geçici ve
ilaçtan çok enjeksiyon iþlemine baðlý olan etkiler
niteliðinde olmuþtur. Genellikle enjeksiyon iþlemine baðlý
olarak gözlenen ciddi yan etkiler arasýnda endoftalmi,
retina dekolmaný ve iatrojenik travmatik katarakt
saptanmýþtýr.
Pegaptanib; 17 Aralýk 2004 de FDA onayý almýþ
olup Mart 2005’den itibaren piyasaya sürülmesi
beklenmektedir.
Ranibizumab (LucentisTM)
Rekombinan humanize (rhuFab V2) antikor parçasýdýr
(Fab=antibody binding fragment). Dizayný sayesinde
vitreusa enjeksiyonu sonrasý internal limitan membrandan
geçip subretinal tabakalara ulaþýr ve VEGF in tüm
izoformlarýna baðlanýr. KNV oluþumunu inhibe etmesi
yanýnda Pegaptanib gibi vasküler permeabiliteyi azaltma
etkisi de vardýr. VEGF in tüm izoformlarýný baðlamasý
Pegaptanib ile arasýndaki en önemli farklarýný
oluþturmaktadýr31.
Ranibizumab'ýn hedefi Pegaptanib'de olduðu gibi
subfoveal KNV lardýr. Tüm membran tiplerinde
çalýþýlmaktadýr.
Olgulara her 4 haftada bir; 30G iðne ile 0.05 cc
intravitreal enjeksiyon yapýlmaktadýr.
Otuz olguyla 300 veya 500 µg Ranibizumab
kullanýlarak yapýlan faz I/II çalýþmasýnýn 3 aylýk takibi
sonucunda; görme keskinliðindeki stabilizasyon veya artma
oraný %92 olarak bulunurken , 2 sýra artýþ oraný %44.3
sýra ve üstü artýþ oraný %32 olarak saptanmýþtýr. Bu
takiplerde günümüzde mevcut olan seçeneklerle yapýlan
tedavilerde lezyon boyutunda 0.96 optik disk çapýnda
(DÇ) artýþ gözlenirken, Ranibizumab verilen gözlerde
lezyonda 0.04 DÇ azalma izlenmiþtir. Ayný resimde sýzýntý
boyutu standart tedavilerle 0.56 DÇ artarken Ranibizumab
ile 2.45 DÇ azalmýþtýr. Subretinal sývýnýn standart
tedavide 0.04 DÇ arttýðý Ranibizumab ile 2.63 DÇ
azaldýðý gözlenmiþtir.
Ranibizumab'ýn Faz III çalýþmasý çatýsý altýnda; 426
klasik KNV olgusunun FDT ile karþýlaþtýrýlmasý (ANCHOR
çalýþmasý) ve 720 minimal klasik ve minimal okkült KNV
olgusunun doðal seyir ile karþýlaþtýrýlmasýna yönelik
(MARINA çalýþmasý) halen devam etmektedir. Ayrýca
Ranibizumab'ýn ilk 3 ay süresince ayda bir, sonrasýnda da
3 ayda bir enjekte edilmesine dair çalýþmalar da
baþlatýlmýþtýr. Bütün bu çalýþmalarýn birkaç yýl içerisinde
sonuçlanmasý beklenmektedir.
Ret - Vit 2005; 13 : 1 - 7
Tablo 3: YBMD tedavisinde yeni tedavi seçenekleri.
5
6
Takiplerde bu ajanýn kullanýmý ile hafif ve geri
dönüþlü enflamasyon bildirilse de kullanýmýný kýsýtlayýcý
nitelikte olmadýðý görülmüþtür. Enjeksiyon veya ilaca baðlý
diðer yan etkileri de Pegaptanib'e benzerdir.
Anecortave Acetate (RetaaneTM)
VEGF; anjiogenezde etkili bir faktör olsa da baþlý
baþýna tek faktör deðildir. VEGF'in de dahil olduðu
mekanizmalar ortak bir yolla yeni damar oluþumuna yol
açmaktadýr. Ortak yolun genel basamaðýný inhibe etmeye
yönelik ajanlar içerisinde steroidler önemli bir yer
tutmaktadýr. Anjiostatik bir steroid türevi olan Anecortave
Acetate'in; katarakt ve glokom yapýcý yan etkisinin
olmamasý, enjeksiyonun intravitreal deðil jukstaskleral
olmasý bu ajanýn umutla beklenmesine yol açmýþtýr.
Anecortave Acetate; ekstrasellüler matriks proteolizini
uyaran ve dolayýsýyla mevcut damarlarýn duvarlarýný
yýkarak yeni damarlarýn büyümesine yol açabilecek olan
plazminojen aktivatörünü dengeleyen 'Plazminojen
aktivatör inhibitör (PAI)-1 mRNA' yý indükler. Esas hedefi
predominant klasik KNV lardýr32.
15 mg. Anecortave Acetate kullanýlarak yapýlan faz II
çalýþmasýnda; monoterapide görme keskinliðindeki
stabilizasyon veya artma oraný %92 olarak bulunurken,
plaseboda bu oran %65 olarak bulunmuþtur. Ýki sýra artýþ
oraný tedavi ile % 18 iken plasebo verilenlerde % 0 olarak
gözlenmiþtir. Lezyondaki % deðiþime bakýldýðýnda (ör:
büyüme); tedavi ile deðiþim oraný % 50 iken plaseboda %
200 olmuþtur. FDT ile yapýlan 15 mg. kombinasyon
tedavisinde; görme keskinliðindeki stabilizasyon veya artma
oraný % 78 iken, tek baþýna FDT de % 65 olarak tespit
edilmiþtir. Lezyondaki % deðiþime bakýldýðýnda; FDT ile
kombine tedavide deðiþim oraný % 150 iken tek baþýna
FDT de % 175 bulunmuþtur. Tekrar FDT tedavisi
yapýlmasýna
ihtiyaç
duyulan
hastalar
karþýlaþtýrýldýðýnda; tek baþýna FDT verilenlerde tekrar
tedavi oraný % 84 iken PDT ile kombine Anecortave
Acetate verilenlerde tekrar FDT verilme oraný % 76 olarak
bulunmuþtur33.
Anecortave Acetate'in takiplerinde jukstaskleral
yapýlan enjeksiyona baðlý geliþen yan etkiler dýþýnda
önemli bir etki ile karþýlaþýlmamýþtýr. Resim 4 de þematik
olarak gösterilen enjeksiyona baðlý oluþabilen yan etkiler
arasýnda ptozis, oküler aðrý, oküler kaþýntý ve
subkonjonktival hemoraji sayýlabilir.
Ayrýca, yaþ tip YBMD dýþýndaki Anecortave Acetate
kullanýmý halen araþtýrýlmaktadýr. "The Anecortave
Acetate Risk Reduction Trial" (AART); neovasküler olmayan
tip YBMD nýn neovasküler tipe progresyon riskini
azaltmadaki Anecortave Acetate rolünü araþtýrmak
amacýyla oluþturulmuþ çok merkezli randomize bir
çalýþmadýr. Bu çalýþmanýn sonuçlarýnýn önümüzdeki
yýllarda alýnmasý beklenmektedir.
Tablo 3'de özetlendiði gibi önümüzdeki birkaç yýl
içerisinde YBMD na yönelik pek çok yeni ve mevcut
tedavilerden daha umut verici alternatifler doðacak ve bir
süre için "standart tedavi" olarak kabul görecektir. Bunlarýn
ve baþka yeni ajanlarýn, tek baþýna veya kombine
tedaviler ile, deðiþik klinik durumlardaki baþarýlarý
Makula Dejeneransý Tedavisinde Yeni Bir Dönem Baþlýyor
araþtýrýlmaya devam edecektir. Buna raðmen özellikle
geliþmiþ ülkelerde yaþlý populasyonun ve buna baðlý
YBMD nýn artmasý, tedavi yöntemlerinin oldukça pahalý ve
sýnýrlý etkinlikte olmasý, tedavi sýklýðýnýn artmasý ile
YBMD; önümüzdeki yýllarda da kiþiler ve toplum için
büyük sorun olmaya devam edecektir. Geliþmekte olan
ülkelerin ise yukarýda bahsedilen ve geliþmiþ ülkelerde
"standart tedavi" olarak kabul edilen alternatiflerle sýnýrlý
kalmayýp kendi populasyonlarý için hem sosyal,
demografik, hem de ekonomik açýdan en optimal tedavi
seçeneklerini güvenilir çalýþmalar ile saptamalarý
gerekmektedir.
KAYNAKLAR
1.
Klein R, Klein BE, Jensen SC et al.: The five-year incidence and
progression of age-related maculopathy: the Beaver Dam Eye
Study. Ophthalmology 1997;104:7-21.
2.
Leibowitz HM, Krueger DE, Maunder LR et al.: The Framingham Eye
Study monograph: an ophthalmological and epidemiological study
of cataract, glaucoma, diabetic retinopathy, macular degeneration,
and visual acuity in a general population of 2631 adults, 19731975. Surv Ophthalmol. 1980;24:335-610.
3.
Young RW.: Pathophysiology of age-related macular degeneration.
Surv Ophthalmol. 1987;31:291-306.
4.
Chamberlin JA, Bressler NM, Bressler SB, et al.: The use of fundus
photographs and fluorescein angiograms in the identification and
treatment of choroidal neovascularization in the Macular Photocoagulation Study Group. Ophthalmology 1989;96:1526-1534.
5.
Martidis A, Tennant MTS.: Age-related Macular Degeneration.In:
Yanoff M, Duker JS editors . Ophthalmology, 2nd Edition. Mosby,
St.Louis. 2004. Chapter 125; 925-933.
6.
Spaide RF.: Choroidal neovascularization. In: Yanoff M, Duker JS
editors. Ophthalmology, 2nd Edition. Mosby, St.Louis. 2004.
Chapter 124; 919-924.
7.
Macular Photocoagulation Study Group.: Krypton laser
photocoagulation for neovascular lesions of age-related macular
degeneration. Results of a randomized trial. Arch Ophthalmol
1990;108:816-824
8.
Macular Photocoagulation Study Group.: Argon laser photocoagulation for neovascular retinopathy after five years. Results
from randomized trials. Arch Ophthalmol 1991; 109:1109-1114.
9.
Macular Photocoagulation Study Group.: Laser photocoagulation
for juxtafoveal choroidal neovascularization. Five-year results from
randomized clinical trial. Arch Ophthalmol 1994;112:500-509.
10.
Macular Photocoagulation Study Group.: Laser photocoagulation
of subfoveal neovascular lesions in age-related macular degeneration. Results of a randomized trial. Arch Ophthalmol
1991;109:1219-1230
11.
Treatment of age-related macular degeneration with photodynamic
therapy (TAP) study group.: Photodynamic therapy of subfoveal
choroidal neovascularization in age-related macular degeneration
with verteporfin; one-year results of 2 randomized clinical trial- TAP
report 1. Arch Ophthalmol. 1999;117:1329-1345.
12.
Bressler NM.: Photodynamic therapy of subfoveal choroidal
neovascularization in age-related macular degeneration with
Verteporfin: two-year results of 2 randomized clinical trials- TAP
report 2. Arch Ophthalmol 2001;119:198-207.
13.
Vertoporfin in Photodynamic Therapy Study Group.: Photodynamic
therapy of subfoveal choroidal neovascularization in pathological
myopia with verteporfin. 1-year results of a randomized clinical trialVIP report no 1. Ophthalmology 2001;108;841-852.
14.
Vertoporfin in Photodynamic Therapy Study Group.: Vertoporfin
therapy of subfoveal choroidal neovascularization in age-related
macular degeneration: two-year results of a randomized clinical
Ret - Vit 2005; 13 : 1 - 7
7
trial including lesions with occult with no classic choroidal
neovascularization- vertoporfin in photodynamic therapy report 2.
Am J Ophthalmol 2001; 131:541-560
23.
Akduman L, Karavellas MP, MacDonald JC, et al.: Macular
translocation with retinotomy and retinal rotation for exudative agerelated macular degeneration. Retina. 1999;19::418-423.
15.
Kaplan H.: Submacular surgery for choroidal neovascularisation. Br
J Ophthalmol. 1996;80:101
24.
de Juan E Jr, Vander JF.: Effective macular translocation without
scleral imbrication. Am J Ophthalmol. 1999;128:380-382
16.
Berger AS, Conway M, Del Priore LV et al.: Submacular surgery for
subfoveal choroidal neovascular membranes in patients with
presumed
ocular
histoplasmosis.
Arch
Ophthalmol.
1997;115:991-996
25.
Eckardt C, Eckardt U, Conrad HG.: Macular rotation with and
without counter-rotation of the globe in patients with age-related
macular degeneration. Graefes Arch Clin Exp Ophthalmol.
1999;237:313-325
17.
Akduman L, Del Priore LV, Desai VN, et al.: Perfusion of the
subfoveal choriocapillaris affects visual recovery after submacular
surgery in presumed ocular histoplasmosis syndrome. Am J
Ophthalmol. 1997 ;123:90-96.
26.
Fujii GY, de Juan E Jr, Pieramici DJ, et al.: Inferior limited macular
translocation for subfoveal choroidal neovascularization secondary
to age-related macular degeneration: 1-year visual outcome and
recurrence report. Am J Ophthalmol. 2002;134:69-74.
18.
Submacular Surgery Trials Research Group.: Submacular surgery
trials randomized pilot trial of laser photocoagulation versus surgery
for recurrent choroidal neovascularization secondary to age-related
macular degeneration. Submacular Surgery Trials pilot study report
number 1. Am J Ophthalmol 2000; 130:387-407.
27.
Treatment of age-related macular degeneration with photodynamic
therapy (TAP) Investigation Extension. (Yayýna hazýrlanmakta olup;
Novartis firmasý ile kiþisel görüþme sonucu elde edilmiþ bilgidir)
28.
Ferrara N, Houck K, Jakeman L et al.: Molecular and biological
properties of the vascular endothelial growth factor family of
proteins. Endocr Rev 1992;13:18-31
29.
The Eyetech Study Group.: Preclinical and phase 1A clinical
evaluation of an anti-VEGF pegylated aptamer (EYE001) for the
treatment of exudative age-related macular degeneration. Retina
2002;22:143-152.
30.
The Eyetech Study Group.: Anti-vascular endothelial growth factor
therapy for subfoveal choroidal neovascularization secondary to
age-related macular degeneration: phase II study results.
Ophthalmology 2003;110:979-986.
31.
Bayes M, Rabasseda X, Prous JR.: Gateways to clinical trials.
Methods Find Exp Clin Pharmacol. 2003;25:387-408
32.
The Anecortave Acetate Clinical Study Group.: Anecortave Acetate
as monotherapy for the treatment of subfoveal lesions in patients
with exudative age-related macular degeneration (AMD): interim
(month 6) analysis of clinical safety and efficacy. Retina
2003;23:14-23
19.
20.
Submacular Surgery Trials Research Group.: Clinical trial
performance of community- vs university-based practices in the
submacular surgery trials (SST): SST report no.2. Arch Ophthalmol.
2004;122:857-863
Submacular Surgery Trials Research Group.: Health- and visionrelated quality of life among patients with choroidal
neovascularization secondary to age-related macular degeneration
at enrollment in randomized trials of submacular surgery: SST report
no. 4. Am J Ophthalmol. 2004;138:91-108
21.
Valentino TL, Kaplan HJ, Del Priore LV, et al.: Retinal pigment
epithelial repopulation in monkeys after submacular surgery. Arch
Ophthalmol. 1995;113:932-938.
22.
Binder S, Stolba U, Krebs I, et al.: Transplantation of autologous
retinal pigment epithelium in eyes with foveal neovascularization
resulting from age-related macular degeneration: a pilot study. Am
J Ophthalmol. 2002;133:215-225

Benzer belgeler

Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonunda Subfoveal - Retina

Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonunda Subfoveal - Retina bulunmasý gibi handikaplarý dolayýsýyla bu cerrahi tekniðin ABD de uygulamasý son derece kýsýtlý kalmýþtýr26.

Detaylı

Angioid Streak`e Bağlı Submaküler Koroid Neovaskülarizasyonunda

Angioid Streak`e Bağlı Submaküler Koroid Neovaskülarizasyonunda son kontrollerde 0.6’ya yükselmiştir. Bu sonuçların literatürdeki en kapsamlı çalışma olan ve toplam 9 olgunun değerlendirildiği Bhatnagar ve ark. tarafından düzenlenen çalışma ile paralel olduğu o...

Detaylı