yaban tv - Ayrıntı Dergisi

Transkript

yaban tv - Ayrıntı Dergisi
KENTİN DIŞINDAKİ YAŞAMIN KANALI:
YABAN TV
ÖZET: Yaban TV Kurucularından Melih Meriç: “Bize
göre insanlarda doğa için farkındalık yaratmanın yolu onları
doğa ile buluşturmaktan geçiyor. Eğer bir kişi doğaya gitmiyorsa, orada bir şeyler yapmaktan zevk almıyorsa, doğaya,
doğaya ilişkin çevre sorunlarına uzun vadede ilgisini koruyamaz.
İnsanın doğa ile ilişkisini biz icat etmedik. İlk insanla
başladı. Bunun ne kadar değerli bir alan olduğunu biliyoruz
ve o dikkatle yayın yapıyoruz. Biz diyoruz ki, doğaya gerçekten korumak istiyorsanız, önce onu yaşayın. Onun bir parçası
olun. Bu nedenle doğa sporculuğuna çok güçlü biçimde teşvik ediyoruz. Nitekim yayın yaptığımız bu 8 yılda şunu net
olarak gördük ki; doğayı gerçekten koruyan ve sahip çıkanlar her gün medyada politik mesajlar veren marjinal gruplar
değil, doğada yaşayanlar, doğa ile ilgili bir uğraşı olanlar. Bu
sadece Türkiye’de böyle değil. Tüm gelişmiş ülkelerde böyle.
Doğayı, doğada yaşayanlar korur, gerisi laf.” dedi.
ABSTRACT: Melih Meriç, one of the founders of Yaban TV, reports ‘We think that the way to create awareness
for the nature is to meet them with nature. If someone does
not go to the nature, if someone does not like to do things
there, he cannot sustain his interest to the nature and the environmental problems.
We did not discover the relation between the humanity and nature. It started with the first human. We know
what a valuable field it is and with this care we broadcast. We
tell that if you really want to protect the nature, first live it,
be a part of it. For this reason we strictly promote the nature
sports. Thus we clearly observed in the previous 8 years that
we broadcasted that real protectors of the nature are not the
marginal groups who give political messages at media but the
ones who live in nature and who have an occupation about
the nature. This is not just Turkey, it is the same in all of the
developed countries. Nature is just protected by the ones who
live in it, the others are nonsense’ (Translated by: BURDİL)
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 7
Uydu kanallarında yayınlanan
yüzlerce televizyon kanallarının ve pek
çok belgesel programlarının arasından ok
gibi yükselen Yaban TV bu ayki konumuz.
Doğal hayatı ve bu doğal hayattaki döngüleri izleyicilere aktaran, çeşitli av ihtisas
dernekleri ve avcılarla röportajlar yapan,
denizlerde, yaylalarda ve dağlardaki av
- avcı ilişkisini gözler önüne seren Yaban
TV yediden yetmişe herkesi ekran başına
kilitliyor. Türklerin göçmen hayatı benimsemesi, Türk kültüründe avcılığın önemli
bir yer tutması ve bunlarla birlikte yasalara uygun bir şekilde safari yaban avcıların
hayatlarından kesitler aktarılması Yaban
TV’nin fenomen olmasının en temel sebepleri arasında bulunuyor. Özellikle Türkiye’deki avlaklardaki maceraları aktaran
Yaban TV, köyden kente herkesin favori
izleme listesinde yer alıyor. Böyle çok izlenen ve sonraki bölümleri merakla beklenen Yaban TV’nin kurucularından Melih
Meriç de bize bu kuruluşu aktardı.
2006 yılında Gazeteci Ufuk Güldemir ve Melih Meriç tarafından kurulan
Yaban TV, Türkiye’nin en çok izlenen belgesel kanalı. Dünya devi rakipleri olan
National Geographic, Discovery gibi kanallardan 5 kat fazla izleniyor. Türkiye’de.
9’ncu yılına girerken, Anadolu’da tam bir
fenomen olan Yaban TV’nin öyküsünü kanalın Yönetim Kurulu Başkanı Melih Meriç
ile konuştuk.
DERGİ AYRINTI: Efendim, öncelikle Melih Meriç kimdir?
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 8
MELİH MERİÇ: 1972 yılında Malatya’da doğan Melih Meriç, 1994 Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur.
Avukat olduğu 1995 yılında gazeteciliğe
başlamıştır. Ankara’da SEM Ajans’ta 3 yıl
politika muhabiri olarak çalıştıktan sonra
Samanyolu TV’de “parlamento muhabirliği” yapmıştır.
2001 yılında Ufuk Güldemir’in daveti üzerine İstanbul’a taşınmış, gazetecilik mesleğine Habertürk Grubu’nda devam etmiştir. 2008 yılı sonuna dek çalıştığı
Habertürk Grubu’nda sırasıyla Habertürk
Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü, Habertürk
Gazetesi Başyazarlığı ve Habertürk TV Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulunmuştur.
2006 yılında Habertürk Grubu’nda
hissedar olarak Yönetim Kurulu Başkanvekili olmuştur. Aynı yıl Ufuk Güldemir’le ortak Yaban TV’yi kurmuştur.
2008 yılı sonunda hisselerini Turgay Ciner’e satarak Habertürk’ten ayrılmıştır.
2009 yılında kuruluşundan itibaren ortağı olduğu Yaban TV’nin çoğunluk
hisselerini almıştır.
Yaban TV’nin yanı sıra, outdoor
malzeme üretim ve satışı yapan “Yabanstore”, köpek maması üretip satan “Yabanmama”, outdoor turlar düzenleyen “Yabantur” ve outdoor temalı kitaplar çıkaran
“Yaban Yayınları” şirketlerini kurarak, Yaban TV’yi özgün bir iş modeline dönüştürmüştür. Grubun Türkiye ve çevresinde
uluslararası bir marka olması stratejisi
çerçevesinde Azerbaycan, Bulgaristan ve
Kıbrıs’ta Yaban TV Temsilcilikleri ve Yabanstore Mağazaları açmıştır.
Gazetecilik, Yayıncılık ve girişimciliği birlikte sürdüren Melih Meriç, Çağdaş
Gazeteciler Derneği Tv Haber Programı
Ödülü, Radyo ve Televizyon Gazeteciler
Derneği Yılın Tv Oscarları başta olmak üzere çok sayıda ödülün sahibidir.
2003 yılında Kuzey Irak’ta Amerikalı askerlerin Türk askerlerinin başına
çuval geçirmesi olayının arka planını ele
alan “4 Temmuz Çuval Günü” kitabının yazarıdır.
Televizyon Yayıncıları Derneği,
Parlamento Muhabirleri Derneği, Radyo
ve Televizyon Gazetecileri Derneği, NSSF,
Safari Club International ve National Audubon Society üyesidir.
Ufuk Güldemir Gazetecilik Eğitim
Kültür ve Doğa Vakfı’nın kurucu başkan
yardımcısıdır.
AYRINTI: Bize Yaban TV’nin kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?
MERİÇ: 2006 yılında Habertürk’te
Yönetim Kurulu Başkan vekiliydim. Rahmetli Ufuk Güldemir başkandı. Habertürk
en güçlü haber kanalıydı. Haberturk.com
internet yayıncılığında liderdi. Yeni bir kanal daha açıp gurubu büyütmek istiyorduk. Ufuk Bey’in fikri avcılık ve balıkçılıkla
ilgili bir kanal kurmaktı.
Açıkçası ben hemen bir ekonomi
kanalı kurmaktan yanaydım. Çünkü haber
kanalının yanında ekonomi kanalı kurmak
hem bizi daha güçlü yapardı, hem de ticari açıdan daha cazipti. Elimizde çok iyi bir
ekonomi ekibi vardı. Pekala çok az bir maliyetle ekonomi kanalını da yaşatabilirdik.
Fakat o sırada şanssız bir gelişme
oldu. Ufuk Güldemir kansere yakalandı.
Hepimizin çok duygusal olduğu bir döneme girdik. Ufuk Bey, kendi hobisi de olan
avcılık ve balıkçılık kanalının kurulmasında ısrar etti. Biz de onun mutlu olmasını
her şeyin önüne koyunca elimizdeki lisansla Yaban Tv’yi kurmaya karar verdik.
Yaban TV varlığını biraz da Ufuk Bey’in
kansere yakalanmasına borçlu. Hastalıkla
mücadele ettiği o zor günlerde en büyük
mutluluğu Yaban’ı izlemekti.
AYRINTI: O zamanlar bu kadar
başarılı olmasını bekliyor muydunuz?
MERİÇ: Doğrusu, Yaban’ın başarısı o sırada en son düşündüğüm şeydi.
Yakın dostum, ortağım, hayatımda en
değer verdiğim kişilerden biri olan Ufuk
Bey adım adım ölüme gidiyordu. Ben bir
yandan Habertürk’ü ayakta tutmak, diğer
yandan Ufuk Bey’in hastalığı ile Türkiye’de
ve Amerika’da ilgilenmek durumundaydım. Benim için Yaban, o sırada gündemin
en son sırasındaydı. Ufuk Bey’in eşi Gaya
hanım ve Ufuk Bey’in yakın arkadaşları
Dr.Ali Bürkev, Hakan Alemdar ve Ali Birerdinç Yaban’la ilgileniyordu. Yaban’ı
gerçek anlamda işte o ekip kurmuştur.
Benim görevim ise Habertürk ve Yaban’la
birlikte tüm grubu güçlü tutmak, zaafiyete izin vermemekti. Bir yandan da Basın
Kulübü programını yapıyordum. Basın
Kulübü’nün çıtası çok yükselmiş ve ona da
ciddi emek vermek gerekiyordu.
Fakat Yaban, şaşırtıcı biçimde çok
başarılı oldu, çok hızlı büyüdü. Bunun temel nedeni, aslında o sırada Türkiye medyasında hiçbir yerde olmayan güçlü ve
kaliteli bir kadroya sahip olmasıydı. Belki
bu dediğime şaşıracaksınız ama gerçek
böyleydi. Düşünün; Ufuk Güldemir Habertürk’te hiçbir zaman program yapmadı
ama Yaban TV’nin programcılarından biriydi. İş hayatında çok başarılı olup sadece
hobileri için program yapan çok kaliteli bir
ekiple yola çıkmıştık.
Şunu açıklıkla ifade etmeliyim ki,
Yaban TV kendi alanında dünyadaki en
başarılı kanal.
AYRINTI: Yaban TV, önce sadece
avcılık ve balıkçılıkla başladı fakat sonra yayın yelpazesi daha da genişledi.
Off-road var, yelken deniz programları
var, tarım hayvancılık var, belgeseller
var. Bu gelişme nasıl oldu?
MERİÇ: Evet Yaban, önce sadece
avcılık ve balıkçılık kanalı olarak başladı.
Fakat aslında vizyonu daha genişti. Bu
nedenle adı “Avcılık Balıkçılık” konulmadı;
“Yaban” konuldu. Mesela İtalya’da Agnelli
Ailesi’nin sahibi olduğu Caccia Pesca kanalı, Fransa’daki Chasse et Peche, İspanya’daki Caza Pesca kanallarının adı “avcılık
balıkçılık”tır. Ama bizimkinin adı “Yaban”.
Çünkü taa baştan itibaren kanalımızın vizyonu onlarınkinden daha geniş çizilmişti.
Kanalın yaban hayatında yer alan herşeyi
kapsaması öngörülmüştü. Kanalın adını
veren de Türkiye’nin ilk çevre örgütlerini
kuran, Doğal Hayat Vakfı’nın kurucularından, 50 yılını doğaya, çevreye ve yaban
hayatına vermiş olan Ömer Borovalı’dır.
Habertürk’ü Ciner Grubu’na satmamızdan sonra ben bizzat Yaban TV ile
ilgilenmeye başladım. İlk yaptığım da
kuruluştaki amaçlarına uygun olarak kanalın yayın yelpazesini genişletmek oldu.
Kendim yelkenle ilgilendiğimden önce
yelken, ardından off-road, sonra dalış,
sonra doğa fotoğrafçılığı, okçuluk, rafting,
yamaç paraşütü, ardından tarım derken
kentin dışındaki her şey Yaban TV’nin yayın akışı içinde yer aldı.
Yaban TV’yi dünyanın anladığı dille tarif edersek; Outdoor Yaşam Kanalı’dır.
Kentin dışındaki herşey Yaban’ı ilgilendirir
ve Yaban ekranında kendisine yer bulur.
Yaban’da asla pırıltılı caddeler,
yüksek plazalar, borsa verileri, magazin
haberleri, alışveriş merkezleri göremezsiniz. Kentin içi diğer kanalların işi. Bizim
işimiz kentin dışında. Arazideyiz biz. Bu da
doğa demek. Doğal olmayan hiçbir şey bizim ilgi alanımıza girmiyor. Yaban’ı açtığınızda şunu kesin olarak bilirsiniz ki orada
doğa ile ilgili bir şey göreceksiniz. Bizi tarif
eden şey ekranımızdır. Ekranda 7 gün 24
saat doğa var. Yaban, outdoor yaşamın
kanalıdır.
AYRINTI: Peki Yaban’ın en çok
izlenen belgesel kanalı olmasını nasıl
açıklıyorsunuz? Sizce başarı nerede?
MERİÇ: 20 yıldır gazeteciyim. 14
yıldır medyada yöneticilik yapıyorum.
Türk medyasını ve dünya medyasını ya-
kından takip ediyorum. Gayet objektif
olarak şunu söylemeye mecburum; Yaban gerçek anlamda Türkiye’nin tek uluslararası tv kanalıdır. Bakın bugün Yaban’ı
Türkiye’nin çevresinde bulunan 20 ülkede
çok ciddi bir kitle izliyor. Birçok ülkede o
ülkenin platformlarında Yaban ücretli
olarak izleniyor. Öyle fahri temsilcilik değil, ofisleri ve Yabanstore mağazalarıyla
Bulgaristan’da, Azerbaycan’da temsilciliklere sahip. Bize ait ofisler bunlar. KKTC’de
Yabanstore mağazamız var. Şimdi İran’da
açılıyor. Çünkü Yaban, internasyonel bir
dille yayın yapıyor. Yayın yaptığı alanlar
ise ne milliyet ne din, ne de coğrafya ayrımına izin vermeyen alanlar. Emin olun ki,
bugün Fly fishing yapan Amerika başkanı
Obama ile Tunceli’de, Trabzon’a alabalık
tutan köylümüz aynı duyguyu yaşıyor.
Prens William ve eşi Kate, sülün avından
nasıl bir zevk alıyorsa, bizim Ağrı’da Keklik avı yapan Mehmet, İhsan, Afşin de aynı
zevki alıyor. Bu hobiler gerçek anlamda
evrensel. Biz de bunun farkında olarak yayın yapıyoruz. Bu nedenle Yaban’ın anayasasının ilk maddesi a-politik olmaktır. Ardından din, dil, ırk ayrımı yapmamak gelir.
İnsanın doğa ile ilişkisini biz icat
etmedik. İlk insanla başladı. Bunun ne kadar değerli bir alan olduğunu biliyoruz ve
o dikkatle yayın yapıyoruz.
Bu da doğal olarak başarıyı getirdi. Türkiye’de belgesel kanalları hiçbir zaman 0,1
izlenme payını geçememiştir. Yaban TV,
0,6 izlenme paylarına ulaştı. Belgesel liGöller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 10
ginde rekorlar Yaban’a aittir. Bu rakamın
ne anlama geldiğini şöyle açıklayayım ki
daha net anlaşılsın; Yaban, anlı şanlı National Geographic’ten 5 kat fazla izleniyor
Türkiye’de. Dünya’da başka bir ülkede de
örneği yok bunun. Ekibimizin hakkını teslim etmem gerekir. Tez konusu yapılması
gereken bir başarı bu.
AYRINTI: Özellikle Anadolu’da
çok büyük bir kitlesi var. Yaban’ı çok seviyorlar. Bu bağ nasıl oluştu?
MERİÇ: Aslında Yaban’ın baştan
beri en çok özen gösterdiği şeylerin başında sınıf, statü ayrımı yapmaması gelir.
Biliyor musunuz Yaban’da mesela Koç
Grubu’nda RAM Dış Ticaret Genel Müdürü
Halil Gülçur da program yapar, Burdur’da
sanayide araba tamirciliği ile iştigal eden
Hasan Gencer de. İkisi eşittir. Ali Raif İlaç
Sanayinin sahibi Turhan Bey de, Çerkezköy’de mütevazı bir dükkanı olan Aytekin
Bey de. Hepsi eşittir. Yaban’ı sıradışı yapan budur. Çünkü biz insanların kentteki
konumuna değil, doğadaki becerisine
bakarız. Doğayı diploma ile öğrenemezsiniz, yaşayarak öğrenirsiniz. Bu nedenle
çoğu zaman anlı şanlı işadamlarının ustası
ya bir çiftçidir, ya da mütevazı bir esnaf.
Yaban’da izleyiciye yukarıdan bakan hiç
kimseye program yaptırmayız. Doğa hobilerinin özelliği kralla köylüyü aynı sofraya oturtabilmesidir. Yaban da bunu bilir ve
buna göre davranır. Bu nedenle Anadolu,
Yaban’ı çok sever, kendilerini Yaban’ın sahibi olarak görürler. Bu da bizi manen en
mutlu eden şey.
Bugün Anadolu’da 70.000’in üzerinde araç Yaban Stickeri ile yollarda dolaşıyor. 200.000’den fazla Yaban Markalı
ürün kullanılıyor. Yaban, Anadolu insanına
saygı duyan, onlara değer veren, onların
duygusunu paylaşan bir medya. Bir televizyonun herhangi bir ideoloji gütmeden,
bir çıkar grubu oluşturmadan kitlelerle
bu kadar güçlü bir bağ kurması hakikaten üzerinde düşünülmesi gereken bir
durum. Kendi adıma şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki; kendi özel hayatımdan
ailemden özveride bulunup Anadolu’da
dostlarımızın davetlerini tercih ettiğim
çok olmuştur. Yaban’da çalıştığınızda kaçınılmaz olarak bu kitlenin öncelikleri şahsi hayatınızın önüne geçiyor. Bu Yaban’a
çalışan herkes için geçerli. Bu insanları
sevmiyorsanız, Yaban’da barınamazsınız.
Yaban Dostları da bunu çok iyi gözlemliyor ve Yaban’ı kendi kanalı gibi benimsiyor. Sonuçta hepi topu bir medya işi bu.
Allah’tan daha fazla ne istenir ki?
AYRINTI: Yaban’ın birçok yan
şirketi de oluştu. Yabanstore, Yabantur,
Yabanmama, Yaban Akademi gibi kuruluşlarınız da var. Bunlar nasıl kuruldu ve
ne yapıyorlar?
MERİÇ: Açıkçası Yaban artık sadece bir medya değil. Aslında doğru tarifi
yapmak gerekirse, Yaban Türkiye ve çevre
ülkelerdeki en güçlü Outdoor Ağı.
Elbette merkezde Yaban TV ve
www.yabantv.com var. Televizyon ve in-
ternet sitemiz outdoor yaşamla ilgili olarak insanları eğlendiriyor, bilgilendiriyor
ve buluşturuyor.
Yabanstore, outdoor alanında
insanların ihtiyaç duyduğu tüm ürünleri üretiyor ve dağıtıyor. Yaban, Outdoor
ürünlerde Türkiye ve çevre ülkelerde ciddi bir marka oldu. Yaban’ın İstanbul Etiler
mağazası bugün Avrupa’da dahi bulamayacağınız kadar yüksek bir standartta.
Türkiye’de dışında 4 ülkede mazağaları
var. Türkiye’de 300 satış noktasında ürünleri satılıyor.
Herkese en az bir doğa hobisi edindirmeyi amaçlayan YABAN AKADEMİ, insanların
doğa ve deniz sporlarına kolayca erişmesini sağlıyor. Etiler’deki merkezinde ve arazide dalış, okçuluk, off-road, yelken, havacılık, etik avcılık, olimpik atıcılık, dağcılık,
binicilik, rafting, yamaç paraşütü, oryantiring, amatör balıkçılık, doğa fotoğrafçılığı
ve organik beslenme başta olmak üzere
tüm doğa hobileri konusunda alanındaki
en yetkin ekiple eğitimler veriyor.
Yaban Yayınları, doğal yaşam ve
outdoor adventure konusunda rehber niteliğinde kitaplar yayınlıyor.
İnsanlara farklı doğa deneyimleri yaşatmak üzere kurulmuş olan YABANTUR,
doğa ve macera turları düzenliyor.
YABAN KÖPEK MAMASI, Türkiye
ve çevresindeki yaygın köpek ırkları, yaşam koşulları ve beslenme ihtiyaçları dik-
kate alınarak geliştirilmiş “özel formül” ile
üretiliyor. Kullanıma girdiği andan itibaren büyük beğeni kazanan YABAN KÖPEK
MAMASI, özel formülü, kalitesi ve tazeliği
ile ithal mamalara karşı güçlü bir alternatif
oldu.
Şu anda Yaban TV ve Yabantv.
com’u bizim ekibimiz yönetiyor.
Yaban’ın diğer alanlardaki tüm
merchandising operasyonlarını ise Azel
Outdoor A.Ş. yürütüyor. Milli okçuluk
sporcusu işadamı Zafer Türkoğlu tarafından kurulmuş olan Azel Outdoor, Yabanstore, Yaban Akademi, Yaban Tur ve
Yabanmama operasyonlarını çok başarılı
bir şekilde sürdürüyor.
Bu aslında Türkiye’de ilk kez kurulmuş olan bir model. Amerika ve Avrupa’dan birçok kişi bu modeli incelemek
için bize geliyor ama Türkiye’de henüz
araştırmacıların dikkatini çekmedi. Bu
ülke olarak özgüvenimizle ilgili bir sorun
galiba. Habertürk’de de böyle olmuştu.
Habertürk, yabancıların ilgisini çeker ama
Türkiye’de “internet haberciliği de ne ki !”
diye burun kıvrılırdı. Bizde insanlar bu tür
yenilikleri nedense batıdan daha geç fark
ederler. Eğer Amerika’da veya Avrupa’da
kurulmuş, bu kadar başarılı olmuş ve böylesine özgün bir model yaratmış olsaydık,
hakkımızda 50 tane hikaye yazılmıştı. Sizin derginiz bunu ilk fark edenlerden. Bu
nedenle sizi tebrik etmek isterim.
AYRINTI: Sizin çevreye, çevreciliğe bakış açınız nedir?
MERİÇ: Bizim temel felsefemiz şudur; “Doğayı Yaşamadan Koruyamazsın”.
Bize göre insanlarda doğa için farkındalık yaratmanın yolu onları doğa ile
buluşturmaktan geçiyor. Eğer bir kişi doğaya gitmiyorsa, orada bir şeyler yapmaktan zevk almıyorsa, doğaya, doğaya ilişkin
çevre sorunlarına uzun vadede ilgisini koruyamaz.
Dikkat ederseniz, ülkemizde çevre konuları çoğunluk kısa ömürlü popüler
gündemler olarak gelir ve sonra hızla unutulur. Ve ne yazık ki çoğunlukla bu konular
ya hızla politikleşir, ya da unutulur gider.
Çünkü aslında insanların doğa ile birebir
şahsi ilişkisi yok.
Biz diyoruz ki, doğayı gerçekten
korumak istiyorsanız, önce onu yaşayın.
Onun bir parçası olun.
Bu nedenle doğa sporculuğunu
çok güçlü biçimde teşvik ediyoruz. Nitekim yayın yaptığımız bu 8 yılda şunu net
olarak gördük ki; doğayı gerçekten koruyan ve sahip çıkanlar hergün medyada
politik mesajlar veren marjinal gruplar
değil, doğada yaşayanlar, doğa ile ilgili bir
uğraşı olanlar.
Bu sadece Türkiye’de böyle değil. Tüm gelişmiş ülkelerde böyle. Doğayı, doğada yaşayanlar korur, gerisi laf.
Bence bu açıdan dünyanın en
geri kalmış ülkelerinden biriyiz. Bu kadar
toprağa uzak, bu kadar doğadan uzak bir
toplum olamaz. Bakın çok açık ve net olarak şunu ifade edeyim; eğer bu ülkenin
insanları bu kadar doğadan uzak yaşamaya devam eder, hayatını ışıltılı caddelerde
ve alışveriş merkezlerinde sürdürmeye
devam ederse, biz dünyanın en çok anti-depresan kullanan ülkesi olmaktan kurtulamayız.
Şöyle bir etrafınıza bakın hayatında gerçek canlı bir tavuk görmemiş milyonlarca çocuk var. Tavuk eti yiyorlar ama
onu tıpkı bisküvi gibi, çikolota gibi fabrikadan çıkan bir şey sanıyorlar.
Buradan bu ülkenin politikalarını
belirleyenlere de acil bir çağrı yapmak istiyorum; eğer bu ülkenin ruhsal sağlığını
önemsiyorsanız, mutlaka insanları doğaya
yönlendirecek politikalar geliştirmelisiniz.
Bugün gelişmiş ülkelerde her bir
kişinin en az bir doğa hobisi vardır. Aksi
halde her gün yüzlerce intihar duyardınız. Biz gelişmişliği şehirde hayat yaşamak
sanıyoruz. Bu külliyen yanlıştır. Gelişmiş
insan doğa ile bağını koparmamış insan
demektir.
Biz Yaban olarak bunu misyon
edindik ve herkese en az bir doğa hobisi
kazandırmak istiyoruz. Artık sizin ilgi alanınıza göre hangisinden hoşlanıyorsanız
onu yapın istiyoruz. Kimi denizi yelkeni
sever, kimi balık tutmak, kimi doğada fotoğraf çekmeyi, kimi avlanmayı, kimi bizzat tarımla uğraşmayı. Hangisi olursa olsun, mutlaka bir ayağınız doğada olmalı.
Doğa yaklaşımımızın ilk ve en
önemli maddesi budur. Öte yandan bi-
zim Yüzde Yüz Doğa Belgesi adında bir
manifestomuz var. Bu belge bizim iştigal
ettiğimiz tüm alanlardaki çerçeveyi çizer.
İlgilenenler bu belgeye Yabantv.com sitemizden ulaşabilir. Bu belgemiz dünyada
çevre kuruluşlarının en tepesindeki ( bir
anlamda çevre ve doğanın Birleşmiş Milletler’i sayılan) IUCN’nin yaklaşımları ile
birebir uyumludur.
Bu belgenin özeti ilk paragraftaki
şu ifadelerde yer almaktadır:
“YABAN insan ve doğayı, tüm fauna ve florayla bir bütün olarak görür.
İnsanların refahı ile doğanın bütünlüğü ve türlerin çeşitliliğinin korunması arasında sürdürülebilir bir dengenin
gözetilmesi gerektiğine inanır.
Bu çerçevede insanla doğayı bütünleştiren her türlü faaliyeti ve doğa
sporlarını destekler.”
AYRINTI: Yaban Olarak Bir Çok
Sosyal Sorumluluk Çalışmaları Yapıyorsunuz. Bunlardan bahseder misiniz?
MERİÇ: Yaban, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı başta olmak üzere federasyon,
konfederasyon, off road kulüpleri, yelken
federasyonları, çevre kuruluşları gibi yüzlerce sivil toplum örgütü ve üniversiteler
ile işbirliği protokolleri imzalayarak, “doğayı koruma ve sürdürülebilirlik” çalışmaları yapıyor.
Kurucumuz Ufuk Güldemir adına
kurmuş olduğumuz Ufuk Güldemir Gazetecilik Eğitim Kültür ve Doğa Vakfı çatısı
altında birçok faaliyet yapıyoruz.
Bunlardan biri Türkiye’nin İlk Doğa Tarihi
Müzesinin kuruluşu. İstanbul Teknik Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde İTÜ UFUK
GÜLDEMİR DOĞA TARİHİ MÜZESİ’ni kuruyoruz. Burası ülkemizde baştan itibaren
müze olarak tasarlanan nadir binalardan
biri oldu. Mimar Selim Velioğlu binayı tasarladı. Tüm masrafları vakfımız karşılıyor.
Üniversite bütçesinden tek kuruş dahi katkı almadan yapıyoruz müzeyi. Müzenin binası bitti ve 2015 yılı içinde müzeleştirme
çalışmaları tamamlanacak. Tamamen bilim insanlarından oluşan bir bilim kurulu
tarafından yönetiliyor. 2015 yılı içinde ülkemize evrensel anlamda çok değerli bir
doğa tarihi müzesi kazandırmış olacağız.
Biliyorsunuz, Türkiye tarihinin en
büyük yaban hayatı kampanyasını geçti-
ğimiz yıl gerçekleştirdik. Ülkemizin sahip
olduğu en değerli kuş türlerinden Kınalı Keklik popülasyonunda gözlemlenen
azalma üzerine “Kınalı Keklik Yemleme”
kampanyası gerçekleştirdik. Orman ve Su
İşleri Bakanlığı ile birlikte yaptığımız bu
kampanyada 1000 ton’un üzerinde yem
toplandı ve bu yemler kekliklerin yaşadığı
yerlere bırakıldı. 200.000 kişi bu kampanyaya katıldı. Tüm avcılık, balıkçılık, denizcilik, yelken, yaban hayatı dernekleri bağış yaptı. 50’dan fazla off-road kulübü bu
yemleri kışın en zor günlerinde taşıyarak
kekliklere ulaştırdı. WWF, TEMA da dahil
bir çok kuruluş bu kampanyamıza katılarak destek verdi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile
birlikte doğa fotoğrafçılığı yarışması, Avrupa Birliği’nin desteğiyle Türkiye Olta
Balıkçılığı Federasyonu ile işbirliği içinde
Olta balıkçılığı çalıştayları yaptık. Burada
kilit sözcük “sürdürülebilirlik”. Bu amaca
hizmet eden her çalışmayı desteklemekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
Öte yandan Türkiye’deki köpek
ırklarının korunması ve tanıtılması da destekliyoruz. Biliyorsunuz köpekler konusunda dünyanın en yetkin kurumu olan
FCI’ın ülkemizdeki yetkili kuruluşu Türkiye
Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu’dur.
Bu federasyonun 10 yıl süresince sponsorluğunu üstlendik. Ülkemize ait değerli ırklar olan kangal, Aksaray Baraklısı gibi türlerin korunması ve dünyaya tanıtılmasını
destekliyoruz.
AYRINTI: Yaban’ın bundan sonraki hedefleri nedir? Bize biraz hedeflerinizden bahseder misiniz?
MERİÇ: Hedefimiz İngiltere’den
Çin’e uzanan bu coğrafyada outdoor yaşamla ilgili en güçlü ağ olmaktır.
Bu nedenle Yaban TV önümüzdeki 2 yıl içinde 5 dilde yayın yapacak ve bu
coğrafyadaki herkese ulaşacaktır.
Kentin dışındaki hayat, yani outdoor yaşamla ilgili tüm alanlarda yayınlarımızı daha da güçlendireceğiz ve bu
coğrafyada doğa deyince herkesin aklına
öncelikle Yaban’ın gelmesini sağlayacağız.
Aynı şekilde Yaban Akademi, Yabanstore, Yabantur, Yabanmama ve Yaban
Yayınları da bu hedefler doğrultusunda
büyüyecek. İTÜ UFUK GÜLDEMİR DOĞA
TARİHİ MÜZESİ örneğinde olduğu gibi
dünya çapında anlamlı sosyal sorumluluk
projeleri yapmaya devam edeceğiz.
Bu süreçte, bu konulara ilgi duyan
tüm kesimlerle daha sağlam biçimde işbirlikleri geliştireceğiz. Bu vesile ile doğa
ile ilgili her konuda her türlü işbirliğine
açık olduğumuzu, herkese kollarımızın
açık olduğunu belirtmek isterim.
İnsanlar bir kez Yaban’la iletişim
kurduklarında aslında bizim işbirliğine ne
kadar açık olduğumuzu çok rahat biçimde
göreceklerdir.
AYRINTI: Son olarak size bir
medya uzmanı olarak dergimizle ilgili
olarak neler düşündüğünüzü sormak istiyoruz.
MERİÇ: Bugün Anadolu’da bu
kadar güçlü bir akademik kadroyla, bu
nitelikte bir akademik dergi çıkarmak
hakikaten büyük bir başarı. DERGİ AYRINTI’yı tanıdıktan sonra sıkı bir takipçisi oldum. Anadolu’nun ve özellikle iç
egenin nabzını çok iyi alıyorum. Ayrıca
çok kıymetli hocalarımızın çok kaliteli
yazılarını okuyorum. Öte yandan yazıların İngilizce edisyonunun olması da
vizyonunun ne kadar olduğunu geniş
gösteriyor. Bunda Cemalettin Bey’in ulusal medyadaki tecrübesinin büyük rolü
olduğunu düşünüyorum. Tabana inen
ama evrensel vizyona sahip olan DERGİ
AYRINTI’yı kardeş kuruluşumuz gibi görüyorum. Uzun yıllar var olacağından ve
büyüyerek yoluna devam edeceğinden
hiçbir kuşkum yok. Tüm ekibi gönülden
tebrik ediyorum.

Benzer belgeler