6 - Hoşap Kalesi
Transkript
6 - Hoşap Kalesi
te... Merhaba Değerli Okurlar, Dünyada Van Dergisi uzunca bir aradan sonra yeniden sizlerle birlik Van'ın tarihini, kültürünü, doğal güzelliklerini tanıtmak, belgelemek, Vanlılar arasında iletişimi sağlamak amacıyla hazırlanan ve resmi yayın cılığa yeni bir soluk getiren Dünyada Van Dergisi 6. sayıdan itibaren Ken disinden çok söz ettirecektir. Özenle hazırlanan dergimiz, baskı ve kalite yönünden tamamen profesyonel niteliktedir. Zengin içeriğinde birbirin den değerli yazarlarımızın daha önce hiçbir yerele okuyamadığınız, ço ğunluğu araştırmaya ve incelemeye dayalı yazılarını okuyacaksınız. Du kaya Höyüğü, Mener Kapı tarihi yönden tanırken yüzyıllar öncesine gide cek, Edremit ilçesi, Kahvaltı Salonları konularını okurken de günümüz Van'ında gezinti yapacaksınız. Kısaca dergimizde Van'ın bütün değerlerini okuma şansını bulacaksı nız. Bu sayımız, Van'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 79. yıldönümüne rastlaması inanıyorumki siz değerli okurlarımız ve dergimize emeği ge çenler için güzel bir buluşma olmuştur. Van'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 79. yıldönümünde bütün Vanlı hemşehrilerimin ve dostlarımın bayramını kutluyorum. Van'ı ve Vanlıyı anlatan dergimiz, yayın çizgisi doğrultusunda eli ka lem tutan, arşivlerini, fotoğraflarını dergimizde okurlarımızla paylaşmak isteyen herkese açıktır. Van'ın hedefi çağdaş, modern bir kent olmaktır. Yetişmiş insan gücü ve gelişmiş ekonomisiyle 21. yüzyılda modern kentler arasında Van'ı gör mek dileğiyle ... Hoşçakalın. İçindekiler Dilkaya Höyüğü 2-5 Meher Kapı 6-7 Van Tarihinin Kara Günleri 8-9 Eski Van'da Canlanmalar 10-11 Balıklı Tasın Kerameti 12-13 Göl Sularında Esrik Bakışlı Sevda 14-15 Kapak Fotoğraiı: Fatih Sönmez .KBAHARDA VAN GÖLÜ Edremit 16-21 Kahvaltı Salonları 22-24 Günümüz Van Ozanları 25 Halk Kültürümüzden 26 Van Et Mutfağından 27 Şipanaya Takılanlar 28-29 Kayakçıların Yeni Adresi 30-31 Pişik 32 Tarihin Penceresinden. DİLKAYA HOYUĞU •• •• •• • • Dilkaya ve Van Kalesi Höyük kazıları Van Gölü Havzası'nda M.Ö. üçüncü bin yıldan itibaren varolduğuna inandığımız kültürel devamlılığı göstermesi açısından önemlidir. Prof. Dr. Altan ÇİLİNGİROĞLU an'ın 35 km güneyinde göl kıyısında yer alan Dilkaya Höyüğü 'nde (es ki adı ile Horkum) yapı lan kazılar 1984 yılında Van Müze Müdürlüğü'nün başkanlığında ve Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu'nun Bilimsel baş kanlığı ve sorumluluğunda bir kurtarma kazısı olarak başlamıştır. Van bölgesin de 1966 yılından itibaren yaptığımız çe şitli araştırma ve gezilerimizde Dilkaya Höyüğü'nün Van Gölü'nün tahribatı ile karşı karşıya kaldığını gözledik. Kış mevsiminde yükselen göl dalgalan, göl kıyısındaki bu yerleşme yerinin oturdu ğu kum tepesini alttan kemirmekte ve tepe üzerindeki höyüğün yıkılarak göle kaymasına neden olmaktaydı. Doğanın önlenemez bu yıkımının yanında köy halkının neden olduğu tahribatın boyut ları da korkunçtu. Son otuz yılda Dil kaya ve komşu Köşk Köyü'nde inşa edilen birçok köy evinde kullanılan taş malzeme höyükte var olan taş duvarla rın sökülmesiyle elde edilmişti. Böyle bir höyükte kazıya başlamanın belli bir riski olduğunu biliyorduk. Ancak Dilkaya'da bizim veya bir başka meslektaşı mız tarafından ivedilikle kazı yapılma ması daha önemli bir riski, höyüğü tü müyle kaybetme riskini yaratabilecekti. Bu düşüncelerle höyüğe bilimsel amaçlı ilk kazma dönemin Valisi Özdemir Hanoğlu tarafından 1984 yılında vuruldu. V Höyükte geniş kapsamlı arkeolojik bir kazı yapılmadan önce yüzey araştır- 2 ması ve topografik plan çalışması yapılmasının ge rekli olduğuna karar verilmişti. İlerdeki kazılarımı zı büyük oranda yönlendirecek olan bu çalışmalar 1983 yılında gerçekleştirildi. Yaklaşık 250 x 150 metre boyutlarındaki höyük 5x5 metre ölçülerinde karelere ayrıldı. Yüzey araştırmasından elde edilen veriler ışığın da höyükte kazı yapılacak alanların saptanmasında iki nokta öncelik almıştır. Bunlardan ilki tabakalanmayı en sağlıklı ve açma içinde süreklilik gös terecek şekilde elde edebilmek, ikincisi ise göl tahribatının daha çabuk erişebileceği alanların bir an önce kazmak. Bu nedenle höyüğün konisinin batısında yer alan alanlarda, bir başka tanımla 05, N5 ve M5 açmalarında öncelikle, daha sonra ki yıllarda bu açmalara komşu olan 06, N6, M6, M7, N7 ve L7 açmalarında kazılar planlandı. Hö yüğün eteklerindeki tabakalanmayı ve yerleşme ye rinin konisinde yoğunlaştığı farkedilen mimari ka lıntıların höyükteki yayılımını anlayabilmek ama cıyla etek açmalarında da (T8 ve S5) kazılar yap mayı uygun bulduk. Dilkaya Höyüğü kazılan 1()84 ve 1985 yıllarında Van Müze Müdürlüğü'nün başkanlığında yürütüldü. Bu yıllarda kazı ekibi bu makalenin yazarının dı şında Van Müze Müdürü Ersin Kavaklı, Prof. Dr. Veli Sevin, Prof. Dr. M. Taner Tarhan, Doç. Dr. Oktay Belli, Ar. Gör. Zafer Derin ve Mimar Ümit Sirel'den oluşmaktaydı. Kazılar 1986 yılından iti baren Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu'nun başkanlığın da Prof. Dr. Veli Sevin, Prof. Dr. M. Taner Tar han, Doç. Dr. Erksin Güleç, Ar. Gör. Zafer Derin, Ar. Gör. Gülriz Kozbe (Akdenizli), Ar. Gör. Yıl maz Selim Erdal, Arkeo-botanist Mark Nespit ve Uzman Arkeolog-Fotoğrafçı Haluk Sağlamtimur'dan meydana gelmiştir. Hükümet temsilcisi görevini 1986 yılından bu yana Ali Ercan, Seracettin Şahin, Hakkı Alhan, Şengül Gündoğdu, Mehmet Top üstlenmişlerdir. Hükümet temsilciliğini yapan meslektaşlarıma ça lışmalarındaki başarılarından dolayı teşekkür ede rim. Dilkaya höyüğünün kazısının başladığı 1984 yı lından kazı sonuna kadar çeşitli üniversitelerden çok sayıda öğrenci kazılarımıza katılmıştır. Bu öğ rencilerin adlarını bu yayında vermek bizim için zevkli bir görevdir. Ege Üniversitesi: Taciser Tüfekçi, Halil Pekturlar, Hüseyin Gündoğdu, M. Ali Kerman, Nur Saatçioğlu, Akın Erdöl, Gülgün Deniz, Ahmet Yaraş, Gürhan Yayımcı, Davut Nuh, Mustafa Çakalgöz, Eşref Abay, Murat Mazeci, Şevki Bardakçı, Necati M. Şentürk, Gönül Ersever, Aslı Şahin, Zeki Arif, Saide Beşorak, Ali Sözer, Canan Çelebi, Öner Albayrak, Fevzi Özen, Mehmet Işıklı, Dilek Telli, Ahmet Aydemir, Fatmanur Kurtay, Özlem Aksan, Şebnem Koralp, Gülriz Akdenizli, Zafer Derin, Haluk Sağlamtimur, Cumhur Tanrıver, Bilgin Şen türk, Oya San, Engin Akdeniz. İstanbul Üniversitesi: Öznur Uysal, Fatma Çav dar, Saffet Yılmazlar, M. Kemal Adatepe, Hakan Sivas, Kemalettin Köroğlu, Nuıten Şimşek, Pınar Yarsuvat, Tülin Tumay, Aşksun Tanur. Ankara Üniversitesi: Levent Sevik, Yılmaz Erdal, Özhan Kızıltan, Çiğdem Özkan. Hacettepe Üniversitesi: Aslıhan Öncel, Filiz Ta mer, Özgür Çavga. Atatürk Üniversitesi: Serhat Aksu. Londra Üniversitesi: Lesley Hannigan, Carmen Lange. Dilkaya Höyüğünde yapılan kazılar höyükte Orta Çağ, Demirçağ ve erken Tunç Çağ'dan oluşan üç ana evrenin varlığını kanıtlamıştır. Erken Tunç Çağ yerleşmesi höyükte özellikle N5, 05 ve M5 açmalarında yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Höyük ilk kez Erken Tunç Çağ olarak adlandırılan dönemde bir başka tanımla M.Ö. 2600/2500 yılları arasında yerleştirilmiş. Bu yerleşme çeşitli kesinti lerle M.O. 1500/1400 yıllarına sürmüş olmalıdır. Bu tarihten sonra höyükte kültürel ve tarihi bir boşluk söz konusudur. M.Ö. 1400 yılından M.Ö.11000/1000 yıllarına kadar bir yerleşmenin olmadığı bir dönemden sonra Erken Demir Çağ olarak adlandırılan evrenin Dilkaya'da yoğun şekil de temsil edildiğini gözlemekteyiz. Dilkaya Höyü- 3 kerpiç ile yapılmıştır. Önlerinde bir avluya sa hip olan evlerin ve avlu ların içinde çok sayıda tandır ve ocaklar bulun muştur. En az iki evreli olan Orta Çağ yerleşme si höyüğün daha çok etek lerinde gözlenmiştir. Di İkaya Höyüğü "nün mezarlık alanında yapııı kazılar bu döneme ve sonrasına ait çeşitli mimari tarzdaki mezarla rı ortaya çıkarmıştır. Van bölgesinin erken ültüıieri için çok büyük öneme sahip olan bu mezarlar Erken Demir Çağ insanlarının ölü gömme geleneklerini ve ölümden sonraki dünya ile ilgili inanışlarını açıklamaktadır. ğü'nde ortaya çıkandan mimari kalıntılar ait ol Mezarlık alanında yakarak (kremasyon) ya da dukları dönemlere uygun olarak üç bölümde ince yakmadan (inhümasyon) olmak üzere iki tür göm lenebilir. me geleneği kullanılmıştır. Bu gömme gelenekleleErken Tunç Çağ mimarisi yerleşme yerinin en rine bağlı olarak 4 mezar türü dikkati çeker. erken mimari kalıntılarıdır. Kalıntılar dikdörtgen, I. Sandık Mezarlar. II. Kum Mezarlar, III. Oda kare ve yuvarlak planlı mekanların kullanılmasıyla Mezarlar, IV. Urneler. elde edilen evlere aittir. Taş temel üzerine kerpiç Mezarlık alanındaki en yoğun gömü topluluğunu ile inşa edilen evlerin içinde genellikle kare planlı "Kum Mezarlar" oluşturmaktadır. Kum gömülerde sabit ocaklar vardır. Erken Tunç Çağ II. dönemin ölüler genel olarak kuzey-batı, güney-doğu doğrul de (Erken Transkafkasya II), olasılıkla M.Ö. 2600 tusunda kum içine açılan çukurlara yatırılmıştır. yıllarından sonra yapılan bu evler farklı dönemler Bazı durumlarda ölü kerpiç sanduka içine de ko de onarım ve tadilat izleri evler içinde rahatlıkla nu labilmcktey di. Bu durumda mezarın hemen üstü gözlenebilir. ağaç ya da plaka taşlarla kapatılmıştır. Mezarlarda Dikdörtgen ve yuvarlak planlı mekanların oluş boncuklar, tunç yüzükler ve sikkeler ele geçmiştir. turduğu evlerin girişleri güneydedir. Girişlerin Kum gömüler çoğunlukla M.S. 10-11. yy'a tarihönünde güneye doğru uzanan ve olasılıkla üstü lenmektedir. açık bir avlu vardır. Avlunun içinde çok sayıda Kum gömülerin ikinci grubıınu"hocker , * tarzı gö tahıl deposu, çöp çukuru ve bazı evlerde kar çu müler oluşturmaktadır. Bu tarzdaki mezarlarda ölü kurları bulunmuştur. Bu kalıntılardan anlaşıldığına ler mezarın içine, bebeğin anne karnındaki yatış göre avlu depolama ve günlük işlerin yürütüldüğü şekli ile konulmuştur. Bu tür 6 mezar ortaya çı bir alandır. kartılmıştır. Mezarlarda yön birliği söz konusu de Dikdörtgen ve yuvarlak planlı mekanların üstle ğildir. İskeletler üzerinde de ele geçen tunç takılar rinin nasıl örtüldüğü bilinmemekledir. Ne dikdört (yüzük, saç iğnesi, bilezik) Orta Demir Çağ'ına. gen mekanlarda, ne de yuvarlak mekanlarda damı Urartular dönemine aittir. taşımaya yarayacak direk delikleri bulunamamıştır. Dilkaya mezarlık alanında bu güne kadar 2 oda Duvarlar arasındaki uzaklık dikkate alındığında ça mezar tesbit edilmiştir. Oda mezarlardan birincisi tının örtülmesi için bu tür direklere gerek de yok dromoslu olup 2.40 x 4.60 m boyutlarındadır. Gi tur. Çatılar düz dam olmalıdır. riş kuzey-batıda yer almaktadır. Mezarın içinde 1 1 Höyük'teki Demir Çağ mimarisi genellikle yer bireye ait iskelet ele geçmiştir. Antik dönemde leşme yerinin konisinde kazılan açmalarda incele soyulduğu anlaşılan mezar içinde dağınık durumda nebilmiştir. Orta Çağ yerleşmesi ile büyük oranda ele geçen çanak çömlekler Erken Demir Çağ'ın tahrip olan Demir Çağ kalıntıları Urartu Krallığı evresine tarihlenmektedir. ile çağdaştır. Taş temel üzerine kerpiç mimarinin Dilkaya mezarlık alanında ortaya çıkartılan san egemen olduğu bu dönemde planı tam ortaya çı- dık mezarlar iki farklı gömü geleneğine sahiptir. karılabilen bir yapı maalesef yoktur. Yakmadan gömü yapılan bazı sandık mezarlar iki Yerleşme yerinin son mimari evresi Orta Çağ'a bölümlü şekilleri ile kendi grubu içinde farklı bir aittir. Bu evreye ait kalıntılar tepenin doğusundaki örnektir, içinde Hocker tarzında gömülmüş İskelet T8 ve güney eteklerindeki S5 açmalarında elde ler ile birlikte Demir Çağın erken döneminden edilmiştir. Orta Çağ'a ait evler taş temel üzerine kaplar ele geçmiştir. 4 Dilkaya Mezarlık alanında bu güne kadar iki oda mezar tesbit edilmiştir Taş sandık mezarların ikinci grubunu yakarak gömünün yapıldığı mezarlar oluşturur. Dört sandık mezarda içinde kül olan yonca ağızlı testicikler ya da küçük çömlekler bulunmuştur. Kemik kalıntıla rından çocuk yakma gömülerine ait olduğu anlaşı lan mezarlar Urartu dönemine larihlenir. Dilkaya mezar türlerinin IV. grubunu Urartu dö nemine ait urne mezarlar oluşturur. Urneler yakılan ölü kemiklerinin kovuldukları küçük küplere veri len addır. Dilkaya mezarlık alanında 1987-1991 yı lındaki çalışmalarda 24 adet urne mezar ortaya çı kartılmıştır. Yanmış kemik parçaları urne içine konduktan sonra kabın ağzı bir keramik, tabak ya da çömlek ile kapatılmıştır. Ölülerin takıları da ezilip kırılarak kabın içine yada yanma bırakılmak taydı. Toprak içine gömülen kaplar farklı kaliteye sahiptir. Urnelerin bir kısmı kırmızı perdahlı ve kaliteli yapılmıştır. Urneler çoğunlukla deliklidir. Urnelerin içinde boncuklar, tunç iğne. küpe. bile zik, kemer gibi süs eşyaları ele geçmiştir. Bu yerleşme yerinde yapılan araştırma ve kazılar Van bölgesinin günümüzde Van Havaalanı içinde kalan Tilkitepe Höyüğü ile temsil edilen Kalkotik Çağ'ından sonra gelen Tunç Çağı ile ilgili verileri ortaya çıkarmamızı sağlamıştır. Dilkaya ve Van Kalesi Höyük kazıları Van Gölü havzasında M.O. 3. binyıldan itibaren varolduğuna inandığımız kül türel devamlılıüı göstermesi acısından önemlidir. Mezarlık alanındaki en yoğun gömü topluluğunu kum mezarlar oluşturmaktadır. Prof Dr. Veli Sevin an'ın kuzeybatı mahallelerinden Akköprü'de kayalara oyulmuş kapı biçimli bir anıt yükselir. Halk arasında Meher Kapı, Kör Kapı, Taş Kapı, Çoban Kapısı ya da Hazi ne Kapısı olarak anılan bu anıt 3.59 m yüksekli ğinde ve 1.70 m genişliğindedir. Urartu krallığının en önemli merkezlerinin başında gelen ve eskiden Rusahini(li) denen Toprakkale'nin batısında ve Zimzim dağının etekleri üzerindeki Meherkapı'ya otogar önünden geçilip, Akköprü mahallesine sa parak asfalt bir yolla kolaylıkla gidilebilir. Burası İ.Ö. 9. yüzyılın sonlarına doğru Urartu kralı İşpuini ve oğlu Menua tarafından yaptırılmış tır. Kapı biçimli kaya anıtının içindeki Urartu çivi yazılı uzun kitabede, en başta bu anıtı yaptırtan kral ve oğlunun adı belirtildikten sonra, sırasıyla Urartu krallığı içinde ibadet edilen 70 kadar tanrı ve tanrıça ile bunlara sunulacak kurbanların cins ve sayı olarak listesi verilmektedir. Yani Meherka pı aslında çok tanrıya tapan Urartulara ait bir kurban yönetmeliği (tüzüğü) niteliğine sahiptir. Bunun tam benzeri Özalp ilçesinin güneyindeki Yeşilalıç (Pagan) köyü yakınlarındadır. Meherkapı yazıtında başta savaş tanrısı Haldi, fırtına ve gökgürültüsü tanrısı Teişeba ve güneş tanrısı Şivini olmak üzere üç büyük tanrıya yer verilmiştir. Buna göre; Haldi'ye 17 sığır, 34 koyun; Teişeba'ya 6 sığır, 12 koyun; Şivini'ye 4 sığır, 8 ko yun kurban edilecektir. Tanrıçalara düşen en az kurban 1 koyundur. Tüm tanrılara kesilen kurban ların sayısı ise 97 sığır ve 297 koyunu bulmakta dır. Meherkapı yazıtında kurban zamanları konusunda bilgi verilmez. Bu nedenle söz konusu kurbanlık ların her gün mü, yoksa belirli bayramlar ya da dini törenler sırasında mı kesildikleri konusu açık değildir. Ancak kurbanların çoğu kez tapınaklarda ki sunaklarda kesildiği anlaşılmaktadır. Urartu di ninde, aynen bu günkü gibi, kurbanın önemli bir yeri vardır. Kurbanlık hayvanlar arasında da ha çok sığır, koyun ve keçi ön plandaydı. Kur ban, hayvanın kesilmesi ve kanının akıtılması su retiyle yapılıyordu. Kurban törenleri sırasında akan kanın yitip git mesine özel bir önem gösteriliyordu. Bu amaçla sunakların altında taştan kanallar yapılmış ve kesi len hayvandan dökülen kanın bu kanal yardımıyla özel olarak kaleleri kuşatan surlar içine doğru akı tıldığı belirlenmiştir. Böylelikle kutsal kurban ka nıyla yıkanan surların tanrılarca koruma altına alı nacağı inancına sahip olmalıydılar. Bu tür bir kur ban sunağı ve kanalının en güzel örneği, Gürpınar ilçe merkezi yakınındaki Çavuştepe kalesinde îrmuşi(ni) Tapınağı'nın avlusunda görülebilir. Şimdi akla bu anıtın kayalara niçin kapı şeklin de oyulmuş olduğu sorusu gelebilir. Urartular tanrı ve tanrıçaları için çeşitli tapınaklar inşa etmişlerdi. Bunlardan en ünlüsü, günümüzde ne yazık ki, son derece tahrip olmuş bulunan Toprakkale'deki Hal di Tapınağı'ydı. Çavuştepe'de biri Haldi'ye, öte- V kiyse İrmuşi'ni)'ye ait olmak üzere iki tapınak bulunuyordu. Van'da yukarı Anzaf, Patnos'ta Aznavurtepe, Varto'da Kayalıdere ve Muradiye'de Körzüt, baş tanrı Haldi adına yapılmış bu türde tapınaklarıyla tanınırlar. İçten ortalama 5 x 5 m kadar genişliğindeki bu tapınaklar adeta bir kule yi andırır biçimde yüksek inşa edilmişlerdi. Cep henin ortasında ise aynen taş kapılardakine ben zeyen tek kanatlı yüksek bir kapıya yer verilmiş ti. Yani taş kapılar tapınak kapıları örnek alına rak oyulmuşlardı. Bir başka deyişle, tapınak inşa edilmemişse bunun yerini tek başına kayaya oyulmuş bir kapı da tutabilmekteydi. Gerçekten Urartular, tapınaklarıyla birlikte, bu türde kapılara da ayrı ayrı kurbanlar kesmekteydiler. Bu nedenlerle Meherkapf nın Urartuların gözünde zaman zaman açılıp içinden tanrıların çıktığı bir tapınağı ifade ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yörede yaşayan eski Hıristiyan efsanesine göre Meherkapı Paskalya yortusunun yedinci günü ya da St. Jean bayramında açılırdı; İslyam efsanesi ne göre ise bunun bir hazine kapısı olduğu kabul edilerek, kapının her cuma günü açıldığına inanılırdı. Başka bir efsaneye göre de, Hazreti Ali'nin atı Düldül kapı görünümündeki kayanın içinde bulunur ve kapının yanındaki su birikintisi ise bu atın sidiğidir. Günümüzde sık sık yerli ve yabancı turistlerin ziyaretlerine sahne olan bu alan Vanlılarca da kutsal sayılmakta ve saygı görmektedir. Kapı biçimindeki anıtın hemen önündeki çalılara bağ lanmış olan yüzlerce adak çaputu bu kutsallığın ve saygının en açık ifadesidir. Urartu devletinin başkenti Van (eski Tuşpa) gör kemli anıtları, kalesi ve kayalara oyulmuş yazıt larıyla yakın doğu uygarlık tarihinde özel ve haklı bir öneme sahiptir. Meherkapı, bu uygar lığın en ilgi çekici anıt eserleri arasındadır. Onu gözümüz gibi koruyup kollayalım. Son pişmanlık fayda etmez. Bizden söylemesi... 7 Dr. M. Salih MERCAN Birinci Dünya Harbi başlamadan önce Van'da bulu nan 33. Tümen 1914 yılı sonbaharında Van'dan ayrıla rak; Muradiye, Erciş, Tutak yolu ile Erzurum'a hare ket etmiştir. Van şehrinde asayişi sağlayan jandarma ve milis kuvvetleri dışında askeri birlik almamıştı. Tümenin hareketinden sonra Van'da kıpırdamalar başlamıştı. Ancak Rus ordusunun Türk topraklanna gi rerek Ermenilerle birlikte Türk topraklarını işgal etme leri ve katliamlara başlamaları için baharın gelmesi beklenecekti. Uzun yıllardan beri silahlanan Ermeniler. Van'da toplanmışlardı. Ayrıca Van civarındaki kasaba ve köylerde bulunan Ermeniler tamamen silahlanmıştı. Van Valisi Cevdet Paşa'nın merkeze verdiği rapo runda, "şu sırada Ermeilerin tavırlarında bir ayaklanma belirtisi görülmüyorsa da ağırlık merkezinin Van'da ol ması dolayısıyla ayaklanmaları halinde isyanı bastırmak için Elazığ, Diyarbakır, Bitlis seyyar jandarma taburla rının Van'a gönderilmesi istenmişti. Bu rapordan sonra Van dolaylarında birbirini takip eden olaylar ve alınan haberler özetle şöyleydi: 27/28 Şubat I915'de Adilcevaz'dan Van'a gelmekte olan 300 kadar Siirt gönüllü askeri, Adilcevaz'a 5 saat mesafedeki Ermeni köyünde geceyi geçirmek istemeleri üzerine, Ermeniler buna silahlı olarak mani olmak is temişler, erlerden 8 tanesini öldürmüş ve birini de ya ralamışlardı. Erciş'ten gönderilen jandarma müfrezesi köye taarruz etmişse de Ermeni silahlı çeteleri yelkenli gemilere binerek Van Gölüne açılmışlardır. 24 Mart 1915'de Van'ın Tımar nahiyesinde göl kı yısındaki Ermeni köyünde 1000 kişilik bir Ermeni çe tesinin toplandığı öğrenilmiş, gönderilen askeri müfre zelerle güçlükle dağıtılmıştı. Rus kuvvetleri Çaldıran ve Özalp bölgelerinden ilerlemeleri halinde Van'daki Ermenilerin isyan edecek leri inanılır kaynaklardan duyulmuş, bu isyan için yol ların açılmasını, baharın gelmesini bekledikleri öğrenil mişti. Van'ın Çatak kazası içinde bulunan Ermeniler, jan darma karakoluna tecavüz etmişler, telgraf hatlarını kesmişler, gönderilen müfrezeler yolda Ermeni çeteleri ne rastlayarak saldırmışlardır. Van civarında aylarca devam eden tecavüz hareket leri ve isyanlar 10 Nisan 1915'te Van'da patlak verdi. Şehirdeki Hamidiye Kışlası sarıldı ve birkaç karakol Ermeniler tarafından işgal edildi. Özalp ve Muradiye arasında da Ermeni çeteleriyle Türk Kuvvetleri arasın da çarpışmalar başlamıştı. Van'da yaklaşık 10.000"i bulan Ermeni çetelerine karşılık muharip Türk halk da dahil olmak üzere 1500 kişi mücadele ediyordu. 20 Nisan 1915'te Van şehrinde Van'da Ermeniler banka. Düyun-u Umumiye Dairesi Postahanesi'ni yaka rak isyan ettiler. Bu isyanda birçok insanları öldürdük leri gibi kışlaları, evleri ve resmi binalar ile camileri tamamen yaktılar, şiddetli sokak çarpışmalarında birçok günahsız insan öldürüldü ve Ermenilerin bu isyanı bastırılamadı. Ruslar bundan istifade ederek iki koldan Malazgirt ve Van üzerine ilerlediler. Aynı zamanda Saray'da Ermeni çeteleri taarruza geçti. Rus Baykal ve Kozak fırkaları (1 tabur, 24 süvari bölüğü, 12 top) Be yazıt'tan hareket ederek Abağa'ya kadar ilerledi. 11 Mayıs 1915 günü Muradiye işgal edildi 12 Mayıs gü nü de Patnos ve Erciş işgal edildi. Van'ın boşaltılması, 8 Mayıs 1915'te başlatılmıştı. Van Valisi Cevdet Bey. halkın yavaş yavaş memleke tin iç taraflarına çekilmesi emrini vermişti. 13 Mayıs 1915'te Türk halkının, memleketin içerilerine çekilmesi için üç yol vardı. Birincisi, Van Gölü'nün kuzeyinden geçen Bendimahi köprüsü Erciş, Ahlat, Bitlis karayolu (bozuk ara ba yolu), ikincisi; Van Gölü'nün güneyinden geçen Ed remit, Gevaş, Bitlis karayolu (Mekkarı yolu), Üçüncüsü de Van-Tatvan Gölü deniz yolu idi. Rus lar 16 Mayıs 1915 günü Van'ı işgal ettiler. Van'ı iş- gal eden Rus kuvvetleri Bitlis'e toplanmış olan Van, Muradiye, Erciş, Adilcevaz, Ahlat halkı ile birlikte bü tün Bitlis halkı, sefil, perişan ve aç durumda Bitlis deresi boyunca Diyarbakır'a doğru göçmeye başladılar. Durum o kadar acıklı ve ilginç bir halde idi ki. bütün yollar en az 10 binlerce insan dolu idi. Bir yandan salgın hastalıklar, öte yandan açlık ve kıtlık bir çoğu nun yollarda perişan olmasına sebebiyet veriyor ve yollar cesetlerle dolmuş bulunuyordu. 70 km uzunlu ğundaki Bitlis deresini geçmeye çalışan zavallı Türk insanının cesetleri yanyana yatmakta idi. Buradan bir kısım halk Diyarbakır'a, bir kısmı da Siirt'e gitmeyi kararlaştırarak bu istikamette yollarına devam ettiler, kaçmak lazımdı, çünkü Ermeniler Rus ordusu ile birlikte durmadan Türkleri öldürmeye geli yorlardı. Diyarbakır istikametine gidenler, Batman ça yından geçerken bazıları azgın sulara kapılarak hayat larını feda ettiler. Bu Türk evlatları, Siirt, Diyarbakır. Mardin, Urfa, Silvan. Siverek ve hatta Adana gibi şehir ve kasaba larda hükümet tarafından tehcir edilmiş olan Ermeni evlerine yerleştirildi. Bunlar uzun zaman buralarda kal dılar ve hatta buralardan bugün dahi memleketlerine dönmeyen Vanlılar, Bitlisliler vardır. Çünkü Van ve Bitlis yanmış, yıkılmıştı, nereye döneceklerdi. Van'ın Rus işgalinden sonra Van'da kendilerine gö re teşkilat yapıldı. Rus hükümeti, bütün Ermeniler ta rafından sevinç yaratan karar aldı; Van Valiliğine ihti lal heyeti başkanı Aram Manokyan'ı tayin etti. Van'ın zaptı haberi dolayısıyla, Kahire'deki Ermeni papazlarının kararıyla pazar günü büyük bir kilisede Ermenistan'ın hürriyeti uğrunda şehit olan kahramanların öl mez hatıraları için bir ruhani ayin yapılmıştır. Baş papaz, büyük gün lerimize iki büyük gün ekliyoruz diyerek söze başlamış ve "birisi Van'ın işgal günü. di ğeri de o maksatla şe hit olan mukaddes kar deşlerimizin hatıraları günüdür, demişti. Ermeniler, özellikle Van'ın işgalinden sonra büsbütün işi azıtmalar dı. Anadolu'nun her tarafında silaha sarıl mak, türk köylerini basmalar, hasılı her türlü caniyane hareket ler gittikçe fazlalaşmış- 9 MHBİ •• «ederiyle, sevinciyle tarih dolu, efsane dolu, anı dolu... Eski Van'da Can Prof. Dr. Abdüsselam ULUÇAM Eski Van ve üzerindeki kültür varlıklarını ko nu edindiğimiz hemen her yazıda karamsar bir tablo çizdiğimizi, sanıyorum. Van'ın 79. kurtuluş yıldönümünde mahzun kentin biraz da iyi yön lerini görüntülemek gerektiğini, bu bayram se vincine katılacak bazı çabaların bulunduğunu di le getirmek istedik. 1915 yılında baştan sona yakılarak terk edilen Van'da kurtuluştan sonra ocak tütmemiş, yıkıntı larla yolu kapanmış sokaklardan geçebilip eski evinin önünde çocukluğunu hatırlayan mahalle sakinlerinden başka uğrayan olmamış. 1930'lu yıllarda sağlam kalabilen birkaç ambar ve cami depo yapılmış, geri kalan kent dokusunun dişe değer mimari malzemesi bugünkü Van'ın temel lerine konulmak üzere yağmalanmış. 1945 yılın da Y. Mimar Asım KÖMÜRCÜOĞLU nun ha zırladığı olumsuz rapor dikkate alınmış olacak ki, uzun zaman kentin kurtarılması yolunda yet kililerden hiç bir umut ışığı belirmemiş. Yıllar sonra ilim erbabı eğilmiş konunun üzerine... İs tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Sayın Prof. Dr. Oktay ASLANAPA, bütün seyyah ve araştırıcıların dikkatini çe ken sanat şaheseri Ulu Cami'di 197J-1973 yıl larında kazılar yaparak plan ve mimarı durumu nu aydınlığa kavuşturmuş. Yine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden Sayın Prof. Dr. Taner TARHAN ve ekibi Van'da bir Araştırma Merkezi kurarak ça lışmaya başlamışlar. "Van Kalesi"nin ve Eski Van Şehri'nin Tarihi Milli Park Projesi" adıyla hazırlanan çalışma programında, Vanlıların him metini umduğu velilerden Abdurrahman Gazi Türbesi "nin yeniden canlandırılması; Eski Van Şehrinin etrafını çeviren surların onarımı ile motorlu taşıtların düzensiz giriş-çıkışlarının ön lenmesi; gelen ziyaretçilerin bilgilenmesi, ihti yaçlarının giderilmesi için tedbirler alınması; ba taklıkların kurutulması ve patlayan su şebekele rinin ıslahı; Urartu dönemine ait kalıntıların bi limsel kazılarla ortaya çıkarılması, kral mezarla rının koruma altına alınması; harabe şehirdeki abidelerden Ulu Cami. Hüsrcv Pasa Külliyesi. Kızıl Cami, Kaya Çelebi Camii ve ikiz Kümbetler'in acilen koruma altına alınması, kazı ve restorasyonlarının yapılarak hizmete ya da ziya rete açılması önerilmiş, konunun önemi ulusal ve uluslararası platformlarda dile getirilmiş. Bununla da yetinilmeyerek çalışmalara başlan- lanmalar mış, İstanbul'dan Van'a trenle iki gündüz üç gece de ulaşan kültür sevdalısı ekiple kazılar, araştırma lar, onarımlar sürmüş, İç Kale'de Osmanlı Kule si'nden sonra Süleyman Han Camii'nde kazılar ya pılarak seyyahların tanıttığı yapı ile gerçeği arasın daki farklılık ortaya konulmuş. Minaresinin kaidesi onarılarak günümüze kadar ulaşması sağlanmış. Aynı şekilde Kızıl Minare kurtarılmış, bin bir güç lükle... Taş temin edilmiş, çimento bulunmuş, ama iki tanker suda güçlük çekilmiş... birazcık ilgi bek lenmiş etkili ve yetkili zevattan, Vanlıdan... Galiba boşuna beklenmiş ve onca aşk. heves yavaş yavaş sönmüş. Ne var ki kervan durmamış, yeni kıvılcım, yeni hamlelerle başka alanlarda çalışmalara devam edil miş... Eski Van'a başka bir el uzanmış. Vakıflar Genel Müdürlüğü Kaya Çelebi ve Hüsrev Paşa Camilerini onarmaya başlamış, ama her ne hikmet se yarım kalmış... İkinci bir hamlede. Valilik, Üni versite ve basının da desteğiyle Kaya Çelebi Ca mii tamamlanarak 1993 yılında yeniden ibadete açılmış, İkiz Kümbetler onarılmış. Ya Hüsrev Paşa Külliyesi? Mimar Sinan'ın sınırlarımızın en doğu sundaki eseri... Sarnıç, tuvalet, pislik yuvası duru mundaki o güzelim eser de bir gün kurtulacak mı? Neden olmasın deyip Van Gölü Çevresi Tarihi Eserleri ve Kültür Değerlerini Araştırma ve Uygu lama Merkezi olarak kollan sıvayıp işe koyulalım istedik. Galiba başlangıçta usul hatalır yaptık. Ama amaç aynı, şevk, heyecan aynı olunca hatalar dü zelmez mi? Sayın Prof. Dr. Taner TARHAN ho camın oluru. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun izinleriyle 1996 yılında Hüsrev Paşa Külliyesi'nin restorasyonuna yönelik kazı ve rölöve çalışmalarına başlandı. Medrese ve avlunun durumu ortaya çıkarıldı. Amaç sonunda külliyeyi tekrar işler hale getir mek... Eski Van'da canlanmalar, hayat belirtileri izleni yor. Valiliğimizin girişimiyle bir çevre düzenlemesi projesi üzerinde çalışılıyor... Kim bilir, ÇEKÜL'ün (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) parolası olan "her eski kente yedi ev, bir sokak projesi"ne Eski Van da dahil edilebilir. Gö nül isterki. her iki nisanda, her kurtuluş bayramın da birer abide yeniden hayata kavuşturulabilsin. Van kederiyle sevinciyle tarih dolu. anı dolu... Gelin bunu hep beraber yaşatalım... Balık bilmez se, Halik bilsin. Yalçın KİTAPÇI Vanlıların çok iyi bildikleri bakır Van tasları vardır. Eskiden hemen hemen her evde bulu nurdu. Klasik hamam tasının bakır olarak işle nip ortasına küçücük bir balığın oturtulduğu tas. 1964-65 yıllarında İstanbul'da Van gecesi için hazırlayacağımız dergiye Van'ı bilenlerden yazı hazırlamalarını istedik. Bu vesileyle Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu'nu da ziyaret ederek Van'ı anlatması dileğini kendilerine ilettiğimde Van'la ilgili olarak çok dolu olup, çeşitli hatı ralarının olduğunu öğrendim. O gün balıklı Van tasını anlattı bana. Tek tek not aldığım bu tasın hikayesini aktarmak istiyorum sizlere. Sayın Caferoğlu: "Van'ı güzel gölü ile bera ber en çok tanıtan demir çubuk üzerine otur tulmuş balıklı bakır tastır." diye sözlerine baş ladı ve konunun özünü anlattı. Notlarım aynen şöyle: Maalesef bugün bir sanat eseri olmaktan çık mış bulunan bu tür eserler arasında emsaline hiç bir yerde rastlanmayan bu tas, ortasına oturtulmuş küçücük balığı ile öteden beri zihin leri işgal eder dururdu. Van'ın bu güzel sanat eserindeki kıvrılan ve bükülen küçücük balığın, elbette kendisine göre bir kerameti olsa gerek tir. Nitekim her balığın bir vatanı, daha doğrusu bir yatağı olduğu gibi, Van tasındaki küçücük balığın da kendine mahsus bir vatanı olmuştur. Tarihi Arap kaynaklarına bakacak olursak, daha VIII. yüzyılda Emevi emirleri, Van Gölü'ndeki balık avını kendi ellerine geçirmişlerdir. X. yüzyılda ise, Arap bilginlerinden İbn Havkel'in verdiği bilgiye göre Van Gölü'nde avlanan ve TİRRIH adını taşıyan küçücük bir balık cinsi, kıymetli bir ticaret metağı olup, bütün dünya memleketlerine ihraç edilmekte imiş. Van için büyük bir gelir kaynağı olan bu balık XIII. yüzyılda bu sahayı dikkatle araştıran meçhul bir İran coğrafyacısının da dikkatini çekmiştir. Bu coğrafyacıya göre VanGölü'nün küçücük cinsten olan bu balığı, yerli halk tarafından dünyanın bütün memleketlerine ihraç edilmekte 12 imiş. Ve bu balık an cak güneş Sevr burcuna girdikten sonra avlanırmış. Zira bu mevsimde göldeki bütün küçücük balıklar, tıpkı "muazzam bir siyah dağ gibi" büyük bir ihtimalle "Bend-i Mah'i Çayı"na yahut da "Hoşap" yani "Karasu" nehrine hücum ederlermiş. Avcılar ta rafından bu nehirde dalyan ve balık avlama kesmeleri vücuda getirilmiş. Karşılığında avcılar padişaha bir kaç bin dinar vergi öderlermiş. Tarih sırasına göre İbnel Fakih, İbn-Kavkel ve meçhul bir İran coğrafyacısının dikkatlerini çekmiş olan bu küçücük balık cinsi vaktiyle Van Gölü'nün mümtaz sakinlerinden biri olmuş ve TİRRİH adıyla, ticaret malı olarak uzak ve yabancı bir çok memleketlere ihraç edilmiştir. n Fa kat ih raç malı olmaktan çıkınca TİRRİH balığı da, kü çücük boyu ile yeni bir yatak olarak edindiği Van tası nın bakır havzasına yerleşmiş, bu sefer de güzel bir sanat eseri olarak dünya ülkeleri ne satışa çıkarılmıştır. Anlaşılan TİRRİH balığı, tarihi Van Gölü'ne sadık kalmış, fakat avcıları kerametini kav rayamamışlardır. Hiç olmazsa bu aczi gidermek üzere, yeniden küçük Van tasını, küçücük TİRRİH'li Van Gölü ile beraber ihya edelim... turistik olarak satılmaktadır. Hikayesini okuduğunuz bu tas eskiden Gönül ister ki, bakır Van Van'da yapılırdı. Bu gün Erzincan'da gayet yeniden ihya edilip, Van'da yapılsın güzel bir şekilde yapılıyor. Hem de nereden hatırası olarak satılabilsin. geldiği bilinmeden balıklı tas diye yapılıp 13 Kibar AYAYDIN Güneş ışıktan elleri ile suların mavi peçesini aralar ya vaş yavaş. Göl hafif yeşile çalan gözleri ile sevda şiirleri okur. Sen ve güneş. Bir arzunun danteiasını işlersiniz kıyılara. Hayal uzanır gider... "İnsan bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Bir koya demir atmış düşünceler, ışıktan pırıltılar haline gelir. Sınır tanımayan duygular mahur bes teyi okur dalgalara. Dil hayal dünyasının kelimelerine yasla nır. Her kelime ayrı bir anlam kazanır bu iklimde... Gerçek aradan kalkar. Durulan sular, hayal atmosferinin üzerine geri lir. Güneş gurûb etmemiştir da ha. Işıktan kavisler vardır, gölün al yanaklarında. Kızıla doğru boyanmıştır dağlar. Göl suların da son gamze halini alan güneş, hayal ufkunu yakalamıştır. Tatlı hülyalar kesifleşmiştir bu anda. İnsan hatıraların tadını çeker kamıştan borularla. Artık zaman durmuştur. Eski bir musikî duyulur kulaklarımızda. Gençliğimizin dırahşan çehresi belirir. Çocukluğumuzdan söyle nen ninniler, dedemizin bembe yaz sakalından masal dünyası na kayar... Henüz yirmisine var madan yaşadığımız aşklar. Sev gili ile el ele, burun buruna, göz göze geldiğimiz günler. Koşuyorsun, koşuyorsun onu yakala mak için... Saçlarına, kınalı ellrine bakıp ağlıyorsun... İlk ço cuğunun adını koyarken Haticen İlknur demişti sana... Naşı sevmiştiniz birbirinizi. Okul sıralarında bilmeyen yoktu aşkı nızı. Deliler gibi sevmiştiniz... Daha sonra İlknur'un ba... ba terennümleri, ah yavrum bir buseydin... Güneş, göl suları üzerinde kızıl bir alev olmuştur. Göl kızıllığa karşı isyan kır mızısına bürünmüştür. Gölde isyan var. Ayrılık ve ben. Göz lerimi kuşatmış kızıllığa, akşam silueti gerilir. Kızıllık seni, kurşunî bir renge bırakacaktır az sonra. Ayrılmak istemezsin bir anda, varlığın hep onunla olmak ister. Böylece sen, kızı bir heykelin an-ı seyyalesi haline gelirsin. Gece bir Leyla gibi kollarını açınca ona koşarsın. Onda kızıllığın en ince ruh hallerini keşfedersin. Işık bir me lodi gibi geceye dem tutar. Sevişmekten yorgun düşen dal galar sende bir sükûtu uyutur. Demlenen gölün suları ile ak şamı yudumlarsın. ' Akşam, yine akşam yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam Akşam, yine akşam yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam." Artık hayal gerçekle buluşmuştur. Sen bir tepen başında ışıktan visalin yorgun ayakları sürüklersin. Yürürker sessiz, esrik bakışlı sevdayı uğurlaken sulara. Cengiz İLHAN-Fatih SÖNMEZ Edremit'i Van dışında yaşayanlar, gör meyenler, bilmeyenler hep aynı türküyle ta nımışlar. Bir türkü anlatır Van'ın Edre mit'ini: Edremit Van'a bakar İçinde Şamran akar Öyle bir yar sevdim ki, Her gören ona bakar... Edremit deyince Ege kıyılarımızdaki Edremit'i bilenler, türküdeki Edremit'in na sıl Van' baktığını, içinden akan Şamran'ın ne olduğunu düşünmekte haklılar. Van ne re, Edremit nere, Şamran nere, Balıkesir nere? Van'ın Edremit'i, Balıkesir Edremit'in den küçüktür. İki Edremit'i de görenler or tak özelliklerini görebilirler; doğal güzellik leri, mimarisi ve kıyı ilçesi olması yönle riyle benzerlik gösterirler. Van iline bağlı bir ilçemiz olan Edre mit'i daha yakından tanıyalım: EDREMİT, henüz keşfedilmemiş doğal güzellikleriyle Van'a yaklaşık 18 km uzak lıkta Van Gölünün mavisi ile kucaklaşan yeşil doğasıyla şirin bir ilçemizdir. Van Gölünün güney sahillerinde, Van'ı İstanbul ve güney istikametine bağlayan şe hirlerarası ve tarihi İpek Yolu üzerinde ku rulmuştur. Aynı zamanda Van'ın en önemli sayfiye yerlerinden biridir. Edremit'in tarihi M.Ö'ne uzanır. Tarih boyunca Göl havzası halkının Orta Asya'da yaşayan Altaylar'a kadar uzandığı tarihçile rin araştırmaları sonucu çıkmıştır. Evliya Çelebi Seyahatname'sinde Edremit'ten şöyle söz eder: "Kaleden çıkıp, doğuya giderken Edremit'in bağları sağımızda kaldı" Bugün bağ ve bahçeleriyle ün yapan ilçemiz 300 yıl öncesinde de Edremit ismiyle ve bahçe leriyle tarih sahnesinde yer almakta idi. Yaklaşık 300 yıl öncesine dayanan Ed remit ismi Arapça kökenlidir. Erd: yer, Med: uzun anlamında iki hecenin birleşme si sonucu uzunver anlamındadır. Erd med dilsel değişiklik sonucu zamanla Edremit olarak anılmaya başlamıştır. Edremit ilçesi ne Kadi. Kehadiler. Asuriler. Menvaz kavi mi ile Semrami sülalesi yerleşmiştir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra bu bölge tama men Selçukluların egemenliği altına girmiş tir. Ermenilerin bölgede yaptıkları katliyam ile halk güneye ve batıya göç etmiştir. 7 köyüyle birlikte 1990 yılın da ilçe olan Edremit'in merkez nüfusu 3580. toplam nüfusu 13526'dır. 5 ki lometrelik bir sahil şeridine kurulan Edremit karasal iklim hakimdir. Son yıllarda Akdeniz ikliminin özellikleri görülmeye başlamıştır. Tanrının bütün güzellikleri bahşettiği Edremit'te, mavinin binbir tonunu, mis gibi kokan çeşit çeşit meyve ağaçları nın içinde seyre dalarken ruhunuz ta zelenir. Sahilden Edremit bahçelerine yol aldığınızda toprak sokaklar arasın da, kiraz dalları, elma ağaçları, armut yaprakları size hoş geldin der. Adım larınızda aldığınız her nefes doğal ya şamın vazgeçilmezliğini hatırlatır size. Ağaçlar arasındaki gezintinize Urartulardan günümüze kadar uza nan büyük bir medeniyetin önemli eserlerinden biri, tarihi Şamran ka nalından akan suların sesi eşlik eder. Bahçelere kurulmuş tahta masalar üzerinde yakılan semaver de çay demlenirken, ağaçların üze rindeki olgunlaşmış meyveler işta hınızı artırır. Edremit ilçesinde mahalle aralarını gezerken yolu şa şırmanız da olasıdır. Birbirinden farksız sokaklarda evlerin büyük bir bölümü geleneksel Van evleri nin özelliği olan, topraktandır. Ed remit zirvesine uzandığınızda gü neyde yükselen kalede yorgunluğu nuzu atar, mavi Van Gölü suların da huzur bulursunuz. Gözünüz bir ara hiçbir zaman karı eksilmeyen, Van Gölünün adeta fonu gibi gö rünen, Süphan dağına ilişir. Süphan dağı da bütün haşmetiyle se rin bir selam gönderir. Edremit, dört mevsim yöre insanının huzur bulduğu, dinlendi ği güzel bir beldedir. Bütün bu güzellikler yanında Van Gölü canavarının Edremit sa hillerinden zaman zaman gözlen mesi Edremit'e yeni bir şöhret katmıştır. Dünyanın ilgisini üzerinde toplayan Van Canavarı (CANAVAN), Edremit'te şimdi... Merkezde ve köylerde bina ların çoğu çatılı, bahçeli ve ker piçtir. İlçede tarım, hayvancılık, meyvecilik ve ticaret önemli bir yer tutar. İlçede 15 ilkokul. 3 ilköğre tim okulu, 2 ortaokul ve lise bu lunmaktadır. El sanatlarına büyük ilgi gösterilmektedir. Okuma-yazmaya önem veren ilçeden önemli mevkilerde görev yapan insanlar yetişmiştir. İlçe, Van Havalanma yakla şık 10 km uzaklıkla, şehirlerarası yol güzergahı üzerinde bulunmak tadır. Elma. kayısı, kiraz, armut gibi çeşitli meyve yetişen ilçede özellikle beyaz fasulye ayrı bir öneme sahiptir. Asilik Elması çok meşhurdur. İnce kabuklu ve çok tatlı olan bu elmanın kırmızılığı çekirdeğine kadar sirayet eder, ko ku verir. Paşa armudu denilen, benzerine pek rastlanmayan bir ar mut çeşidi de, sarı. koni şeklinde, çok tatlı ve suludur. Edremit ye şillikleri içinde halen geçmişi 200300 yıla dayanan tarihi meyve —4 ağaçlan bulunmaktadır. Şamran Kanalı'nm hidroelektrik santralinden de geçerek Van Gölüne karıştığı sahilde Vanlı balıkçı lar İnci Kefali avcılığı yaparlar. Arıcılık, ilçe ve köylerinde son yıllarda artan bir şekilde yaygınlaş maktadır. Edremit bir dünya cenneti, dantel dantel işlen miş doğa harikasıdır. Güneşin batışı Edremit'te bir başka hal alır. Kırmızının, sarının değişen tonlarını hiçbir yerde göremezsiniz. Dört mevsim Edremit'te dolu dolu yaşanır. Boşuna dememişler: Sev güzeli ne derlerse desinler, Gez dolaş Edremit'te Başka yerde ne yerlerse yesinler. İpek Yolunun geçtiği ilçe daima hareketlidir. Turizmin hareketli olduğu dönemlerde binlerce yerli-yabancı turist Edremit'te kamp yapar, konaklama tesislerinden yararlanırdı. Yakın gelecekte Edremit, turizm belgeli inşaatları devam eden otelleriyle Tür kiye'nin en önemli Yüksek İhtisas Hastanesiyle do ğa, tarih ve sağlık turizminde Önemli bir yer ala caktır. İlçe ekonomisini Van Çimento Fabrikası, Türki ye'nin enbüyük dört entegre et fabrikasından biri olan Van Et, Van Yün, tavuk çiftlikleri, hayvan besi çiftlikleri oluşturur. TARİHİ YERLER Kız Damı Kadembast mevkiinde kayalar üzerine yontma taş kalıntıları bütün varlığı ile sütun ve ocaklarıyla tarihi İpek Yolu üzerindedir. Çivi Yazıları Kadembast Şamran Kanalı üzerindeki taşlara ya zılıdır. Düz yüzeyli çivi yazılı bu taşlar Kız Damı yakınındadır. Şamran Kanalı 40 değirmeni çalıştırdıktan sonra Edremit ilçe sinden geçen Urartular tarafından Semramis adına yaptırılan Şamran kanalı yıllar öncesi işlevini sür dürmektedir. Kale ve Şehir Şeddi Edremit'in güneydoğusunda en yüksek dorukta, Edremit ve Van Gölünü en iyi görebilen hakim yerde kurulmuştur. Eski kalıntılar toprak altında kalmıştır. Edremit Kalesine yakın bölgelerde kilise ler bulunmaktadır. Dilkaya Höyüğü ilçede arkeolo jik kazıların devam ettiği önemli bir mekandır. YATIRLAR Şeyh Baba Rivayete göre şehit türbesidir. Eski Cami ma hallesinde olan Şeyh Baba türbesinin kesin tarihi bilinmemektedir. Yeşil Sultan Eski Cami mahallesinde İlköğretim Okulu biti şiğinde bir bahçe içerisinde olup, şehit olduğu bi linmektedir. ŞİFALI SULAR Kadembast mevkiinde Şorlar deresinde tadı ma den suyunu andıran su, özellikle böbreklerde olu şan taş, kum ve hazımsızlık için iyi geldiği bili nir. Sağlık, eğitim, altyapı, ulaşım sorunları büyük ölçüde çözülen ilçemiz halk kültüründe Van ile uyum sağlar. Ve Edremitli türkülerde şöyle der, Edremit'in başına, Kurban olam taşına, İki avrat alanın, Toprağ olsun başına, Karabiberem, Karabiberem, Dıgırlanır, dıgırlanır giderem, Çok konuşma kaynana, Kızın alır giderem... Van turizminde büyük umutlar vadeden Edre mit, köklü kültürü, örf-adetleri ve geleneklerini ya şatan bir halka sahiptir. Tabiat, tarih ve egzotizmi iç içe sergileyen çarpıcı güzellikleriyle bir tatil cenneti olan Ed remit'te Kral Sardur'un karısı Semramis adına kur durduğu asma bahçeleri de yörenin güzellikleri arasındadır. Bazı yerler anlatılmaz, yaşanır. İşte bu yerler den biridir Edremit. i^HBHHHMBH tef y -o ^wfe A .^ nulduğu Mekanlar B a l , Yoğurt, Otlu Peynir, Van C a c ı ğ ı , K a y m a k , Süt, Kavut, T e r e y a ğ ı , L a v a ş , Murtuga, Yumurta... Van'ın ş i r i n k ö y l e r i n i n , yüksek yaylalarından getirilen kahvaltılıkların tadına doyulmaz. van balı, doğal yemlerle beslenen hayvanlar dan alınan süt ve bunlardan elde edilen kay mak, otlupeynir, kaşar peyniri, van cacığı, köy yumurtası, Van Et sucuğu ve tereyağı kahvaltı masalarını donatmaktadır. Özel yöntemlerle ha zırlanan ve taş fırınlarda pişirilen lavaş ekme ği ve Van çöreği, besin değeri çok yüksek olan bu doğal kahvaltılıklarla beraber sunul maktadır. Van Kahvaltı Salonlarının en önemli özelliklerinden biri de, pastane ve lokanta ürünlerinin satılmamasıdır. Daha fazla para ka zanmak uğruna hiçbir Kahvaltı Salonu menüsünde ve işletme şeklinde değişiklik yapma- m ıştır ve yapmazda. Kahvaltı Salonları genelde ara sokaklar da bulunur. Gün ışığı ile kapılar açılır, gün batarken kapanır. Kaliteye ve müşteriye veri len önem, kusursuz temizlik olarak hizmete yansır. Mutfak, müşterinin rahatlıkla girip gö rebileceği şekilde düzenlenmiştir. Bu, özgüve nin bir ifadesidir. Başta Salon sahibi olmak üzere tüm çalışanlar, insanlara hizmet etmek ten keyif alır. Kahvaltı Salonlarının dekorunu gösteriş ten uzak, mütevazi masalar, sandalyeler, ve türküler, şarkılar seslenen radyo... tamamlar. Son zamanlarda açılan Kahvaltı Salonları mo dern mutfak gereçleri kullanıyorsa da. kendine özgü havasını muhafaza ediyor. Van halkının misafirperverliği, bölgenin hayvancılık bölgesi olması, kahvaltının en önemli öğün olması Kahvaltı Salonlarının ge lişmesine etken olmuştur. Bu salonların sayısı bu gün 30-40'ı geçmektedir. Kahvaltı Salonlarına yaz aylarında gitti ğinizde sabahın erken saatlerinde dışarıya ku rulmuş masalar, kimi masalarda servis bekler ken günlük gazetesini okuyan insanlar görürsü nüz. Öğlen saatlerinde yazın yoğurt, cacık, pi yaz, kış aylarında bal-pekmez, tahin-pekmez yanında otlu Van peyniri öğlen servisini oluş turur. Sabah saatlerinde, düğünden önce arka daşları tarafından ağırlanan damat adaylarını görmek de mümkündür. Kuşaktan kuşağa ya şatılan ve geliştirilen kahvaltı salonu sahibi Vanlıların en büyük idealleri kahvaltı salonla rını Van dışına özellikle İstanbul. Ankara'ya taşımaktır. Kimbilir belki yakında büyük illeri miz Tatlıses Lahmacun'dan sonra Van Kahval tı Salonlarıyla tanışır. Yolunuz Van'a düşerse kahvaltılıklardan tatmanızı öneririz. Van kahvaltı salonlarına, Van Havaalanına 15 dakikalık otomobil yolcu luğu ile ulaşmak mümkündür. Van'da misafirseniz. Vanlı dostunuz sizi mutlaka kahvaltıya davet edecektir, sakın itiraz etmeyin, bu zevki tatmal ısınız... 1925 yılında Van'da doğdu. 15 yıl memuri yet hayatından sonra ticaret hayatına atıldı. 25 yıl Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlı ğı'nda çeşitli görevler aldı. Ardından 18 yıl Oda'nın meclis ve yönetim kurulu başkanlığını yaptı. Sosyal etkinliklerde sürekli görev almaktan haz duyan Kaya Kayaçelebi, Van'ı Tanıma ve Tanıtma Cemiyeti Başkanlığı yaptı. Bu arada bir çok sosyal, kültürel ve hayır kurumlarında aktif olarak görev yaptı. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vak fı Başkanlığı görevini de yürüten Kaya Kayaçelebi'nin çeşitli konularda yazıları, şiir ve konuşmaları gazete, dergi, antoloji ve kitaplar da yayınlandı. 1983 yılında Kültür Bakanlığının açmış ol duğu şiir yarışmasında altın madalya aldı. 1990 yılında yayınlamış olduğu "Doğunun Yıldızı Van" adlı 560 sayfalık kapsamlı kita bında 125 adet şiiri ile 3 adet Van ile ilgili tiyatro senaryosu yayınlanmıştır. 1993 yılında "Benim Şarkımı Söyle" adlı 2. kitabı yayınlanmıştır. 3. ve 4. kitapları da baskıya hazırlanmakta dır. Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Derneği üyesi olan Kaya Kayaçelebi'nin "Hazan Dön dü", "Şarkılar Söyle Bana" ve "Ellerin Oldun" şiirleri, besteci Rıdvan Keskingör tarafından Türk Sanat Müziği olarak bestelcnmiştir. Ha len pek çok şiiri üzerinde bestekarlar tarafın dan beste çalışması yapılmaktadır. İstanbul Şairler ve Yazarlar Derneği üyesi olan Kaya Kayaçelebi, sağlık durumu nedeniy le İstanbul'da oturmaktadır. Beşyüze yakın şi iri bulunan Kaya Kayaçelebi, şiirlerinde taşla ma, sevgi, hüzün olmak üzere her türlü duy guyu işlemektedir. İKİ NİSAN BAYRAMI HAZAN YELLERİ Vur davulcu davula, gümbür gümbür gümlesin Ayşelerle, Fatmalar, elvan elvan bezensin. Diz kırıp, topuk vursun koçyiğitler sallansın. Bugün Van kurtuluşu, yer yerinden oynasın. Yazdan mı darıldın böyle esersin Hemde hırçın hırçın hazan yelleri Sararan yaprağı be tür ezersin Bilir misin bunu hazan yelleri Vur davulcu davula, dağlarda yankı yapsın. Davul gümbürtüsünden, bayraklar dalgalansın. Genç, ihtiyar, kadın, kız coşarak bayram yapsın Bugün Van kurtuluşu, yer yerinden oynasın. Bak güle süslenmiş ne de hoş olmuş Dalında yirmilik bir gelin gibi Bülbüle sözlüdür aşka ram olmuş Dokunma yazıktır hazan yelleri Vur davulcu davula, dağ, taş, ova inlesin. Serhatin bekçileri, nağra atsın oynasın. Köylü, kentli, şehirli düğün yapsın eğlensin Bugün Van kurtuluşu, yer yerinden oynasın. Alırsın dalından gülü fidanın Acımazsın haline o perişanın Yerde sürütürsün sanki düşmanın Ne bağlar bozarsın hazan yelleri Vur davulcu davula, hain düşman çatlasın. Bayrak göklerinde, koçyiğitler oynasın, Van 'a göz dikenlerin, göz bebeği patlasın, Bugün Van kurtuluşu, yer yerinden oynasın. Sinsi sinsi eser aman vermezsin Mamuru yıkarsın harap edersin Sen nice canlıya kefen biçersin Çok yuva bozarsın hazan yelleri. KAYA KAYAÇELEBİ KAYA KAYAÇELEBİ Halk Kültürümüzden VAN CANAVARI Maniter Bir canavar türemiş Van Gölü'nde Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu Yalan değil vallahi alem dilinde Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu Deniz üstünde otum Uzat elini tutum Elim eline değende Otuz gün oruç tutum Üç taneymiş, dördüncüsü şüpheli Üçününde Göl'de görülmüş beli Gözleri büyükmüş siyahmış teni Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu İnciyem üzülmüşem Bir tele düzülmüşem İster al ister alma Alnına yazılmışam Canavarı göreni övmek gerek Canavar vardır budur gerçek Dünyaya yayıldı namı giderek Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu Balina tipidir iri gövdesi , Suyu fışkırtınca geliyor sesi, Denizi coşturur, çoktur nefesi, Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu. Her uçak gelince o da çıkıyor, Gövdesini kaldırıp caka satıyor Çok ağır olacak hemen batıyor, Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu. Gazeteciler denize baktı, Flaşlar patladı, deklanşör çaktı, Bu sefer televizyoncular aktı, Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu. Balıkçılar gece gündüz aradı, İyi oldu ama bize yaradı, Görmek için turistler Van'ı aradı, Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu. ABBAS GÜVEN der ki; ben de görmüsem, Canavarın haline bakıp gülmüşem, Binlerce insana cevap vermişem, Diyorlar ki boynuzu var, boynuzu. ABBAS GÜVEN 0 Mercimek kile kile Ölçüldü sile sile Allahım nimet vermiş Yiyelim güle güle Altından senin yakan Gümüşten düğme takam El desin, alem desin Allah'tır menim arkam Abbas GÜVEN Ay benim aman derdim Sığmıyor dama derdim Yüklüyüm develere Yollayım Şam'a derdim Kapının ensesinde süpürge Git bak o yar ne fikirde O fikirde değilse Yüzüne par part tükür gel Kadife yastık kadama Sefa geldin odama Gelirse yarim gelsin Başka almam odama Havalar bulutlandı Bulutlar şerittendi İşte ben gidiyorum Barğanam kilitlendi Tabakta darı gördüm Bugün men yari gördüm Keşke görmez olsaydım Benzini sarı gördüm Fevzi Leventoğlu - Ömer Kırcan'ın Albümünden... ŞİPANAYA TAKILANLAR ESKİMİŞ BAKIŞLARIMI ÇÖMLEĞE DOLDURDUM Bir dağ misali, koptum bu şehirden gidiyorum. Ürkek bakışlı postacı, Tutuşturmasın elime mektuplarını, Papatyaları, erik ağaçlarını beraberimde götürüyorum, Tutkularımı, burada bırakıyorum, bir başına öksüz, Ayaklarımın uçkurunu çözdüm, yürüyorum Erik çiçekleri gibi hoş değilim. Eski İskele Caddesi 1934 Karpuz Alanı (Zırvardanız) Köyü bir pazar günü. Sağdan sola: Medeni Bey, Remzi Leventoğlu, Şükrü Aksoy, Asım Oktar. Celal Çeliker, Mehmet Altaylı. Hüsnü Yörük, Makinist Ali Bey, Şoför Ahmet Usta, Ön sıra: Ali Unsal, Şeref Çaldağ, Kaya Kaya, Şerafettin Bey, Refik Karahan, Cevdet Evgin (Hafif Müzik Sanatçısı Erol Evgin'in babası Fötr şapkalı), Cevdet Boya. Tahsildar Sidik Efendi. Vanlı bisikletli gençler ve 19601ı yıllarda eski iskele ""- .-. '." •'•: 1943 Yılı Halk Evi Müzik ve Temsil Kolu. Ön sıra sağdan sola: Fevzi Leventoğlu, Abbas Güven, Ekrem İlvan, Abbas Güngörer, Adil Atan. Jandarma Ali Osman. Ayaktakiler: Ahmet Kuralkan, Selahattin Güngörer, Maksut Kaçmaz, Müştak Çeliker, Orhan Akşener, Refik Demir. 1930'lu yıllarda Van Cumhuriyet Caddesinde milli bayramlarımızdan bir gün ve işyerleri. 1930 Yılı Vilayet Erkanı, Belediye Başkan ve üyeleri eski Belediye binasında. 1950-1951 Van Lisesi ilk mezunları. M. Ferda MÜFTÜOGLU Kış aylarında bir başka olur bizim eller... Dört mevsim güneşin eksik olmadığı Van'ın do ğal güzelliğine kar taneleri bambaşka güzellikler katar. Beyazın maviyle buluştuğu Van'ın karlı dağları ve tepelerinde yalnızlık ve sessizlik sevgi dolu yürek taşıyan insanların ayak izleriyle son bulu yor. "'Karda yürümek zordur" ezgileri kulaklarda çınlasa da kadın, erkek, yaşlı, genç, Van'da yaşayan insanların gecikmiş buluşmaları var bu karlarda. Vanlılar karla özdeşleşmişler yıllardan beri. Kar topu oynamak, kızak kaymak, kardan adam yap mak, damdan kar atmak, olağan hale gelmiş. Kış yaşama şekil verir Van'da. Geçmişten günü müze kadar kar üzerinde mahalli şartlarda da olsa spor yapmak Van halkının vazgeçilmez tutkusu olmuştur. Ancak bu tutku, anılarda kalmaya başla mış. Kış aylarında l935-40'lı yıllarda Kurubaş, Toprakkale, Hacıbekir, Erek Dağı yamaçlarında kayak yapan o günün kayakçıları, bugünün orta yaşlı Vanlıları, kayakla ilgili anılarını tebessümle anlatıyorlar. Vanlı yaşlılar ise, günümüzde yaşanan Van kış larına çatıyorlar: "Bu kışlara da bir hal oldu. Ne zaman kar yağacağı artık belli olmuyor. Nerede metreleri bulan kar yağışları, nerede kar tünelleri, hani eski Camuşkıranlar?" Aslında yaşanan kışlardan, yağan karlardan kim se de şikayetçi değil. Neden olsun ki? Kar var, eksilmeyen güneş var, Van'a yeni bir heyecan ge tiren, anıları tazeleyen, Van'ı geleceğin kayak merkezi yapacak olan Kayak var. Belli ki, bundan sonra kayak yapacakların yolu Van'a doğru olacak. Van Valiliği Van'ın dört mevsim güzellikleri arasında ayrı yeri olan kar ve kışı turizme ve ekonomiye kazandırmak üzere yoğun çalışma içe risinde. Van Valilisi Van'a 10 km uzaklıkta bulunan Kurubaş'ın Van Gölünü gören karlı tepelerine ka yak tesislerini kurarak işe başlıyor. Yüzlerce genç kayakta Van'ın adını duyurmak, başarılara imza atmak üzere çalışırken kayak sporuna ilgi çığ gibi büyüyor. Kış turizminde Van'ı söz sahibi yapmak, kayak ve diğer kış sporlarında Van'ın adını duyurmak. ekonomik girdi elde etmek amacıyla çalışma başla tıldığını belirten Van Valisi Abdülkadir SARI, Kıırubaş tepesinde kurulan tesislerde özellikle hafta sonlarında kayak yapan, kayağa ilgi duyan insanla rın sayılarının hızla arttığını belirterek şunları söy ledi: "Van keşfedilmemiş bir cennettir. Yılın dört mevsiminde farklı güzelliklere sahip olan ilimizin kış turizminde ve sporlarında söz sahibi olması, mevcut potansiyelin değerlendirilmesi amacıyla ilk aşamada Van merkezinde ve yılın büyük bir bölü mü karla kaplı Bahçesaray ilçesinde çalışmalar başlattık. Gençlerimize Valiliğimizce 85 kayak ta kımı tahsis ettik. Kayakçılarımız da kısa sürede başarılı sonuçlar almaya başlamıştır." dedi. Valiliğin desteği ile gençlerin azmi birleşince ba şarı ulaşılır bir sonuç oluyor. Daha işin başında Sarıkamış'ta bayanlar mukavemet dalında Türkiye 2.ligi. Erkekler Kuzey Disiplini dalında Türkiye 3.1üğü alan Vanlı kayakçılar, bu başarılarını Türki ye Kayak Milli Takımına çağırılan arkadaşlarının sevinciyle perçinlemişler bile. Vanlı gençlerin kayak hocası Güven ÖZTÜR; "Van'a geç geldiğim için üzülüyorum. Kayak ya pılabilecek en güzel doğal pist ve toz kar dediği miz kar özelliklerini burada buldum." dedi. Bahçesaray ilçesinde yaşanan kayak heyecanı ise Van'dan farklı değil. İnancın, desteğin, tesvidin birlik ve beraberliğin yaşandığı Van'ın bu şirin il çesinde Valilikçe gönderilen 25 kayak takımı ile Bahçesaraylı gençler, Karapet'le ve diğer tepelerde başarı için ter döküyorlar. Van'ın karlı dağları ve tepeleri yeniden keş fediliyor.