“Brezovica” projesi başarısız olunca, Kosova ekonomisi ağır - EA-SK

Transkript

“Brezovica” projesi başarısız olunca, Kosova ekonomisi ağır - EA-SK
“Brezovica” projesi başarısız olunca,
Kosova ekonomisi ağır bir darbe aldı
Editör’den
ŞevketBALLA
www.ea-sk.com/dergi
[email protected]
[email protected]
twitter.com/İnfoEask
www.facebook.com/eask.kulubu
Her insan rüya görür; küçükler, büyükler, fakirler,
zenginler, işsizler, çalışanlar, askerler, siviller yani herkes. Eski
çağlar da rüya görülüyordu, bugünlerde de rüya görmeye devam
ediliyor.
Rüyalar antik çağlarda da, günümüzde de yorumlanmaya
çalışılıyor... Yorumlardan bazılarını ise bir kehanet gibi
gösteriyorlar. Hatta o kadar ileri gidiyorlar ki Nostradaun kehanetini
ise gördüğü rüyalardan yazdığı iddia ediliyor.
Bilim adamları "rüyaları" incelemeye aldılar, fakat kesin
olarak şimdiye kadar bilimsel bir sonuca varamadılar.
Biz diyoruz ki, herkes rüya görüyor. Yine de sormak
zorundayım; rüya görmeyen insanlar var mı acaba?
Rüyalar insanları derin uykuda uyumayı engelliyor, bazı
zamanlarda uyandığında dahi rüyanın etkisi altında kalabiliyor.
Yukarıda derin bir şekilde uyumayı engelliyor dedik. O
zaman şöyle bir sonuca varmak mümkünmüdür? Rüyalar kötüdür…
Unutmayalım ki bazı insanlar rüyada gördükleri olaylarla
hayat kurtarmışlardır. Bu konu ile ilgili çok kanıtlar vardır. Yani
kesin olarak rüyalara kötü demek doğru bir sonuç değildir. Diğer
taraftan da rüya görmek iyi bir şeydir demek de doğru değildir.
Uzmanlar rüyaları, bazen uyanıkken görmenin mümkün
olabileceğini söylüyor.
15 Temmuz gecesinde bir grup insanlar ( ki ben bunlara
insan diyemiyorum) uyanıkken rüya gördüler ve halkın üzerine ateş
açarak bomda attılar. Bazıları kendine geldi ve bu rüyadan uyanarak
teslim oldular. Uyanıkken rüya görenler Türkiye’ye çok zarar
verdiler.
Aslında yalnız Türkiye’ye sınırlarına değil, tüm Türk
Dünyası’na zarar verdiler.
EA Siyaset Kulübü dergimiz her zamanki gibi balkan
ülkeleri arasındaki ilişkileri gündeme almaktadır, fakat bu sayıda bir
istisna yaparak, Temmuz ayının en uzun ve en karanlık gecesini
yazmadan geçmek istemedim.
Aslında Türkiye, Balkan ülkelerini de kapsamaktır bundan
dolayı da bu konu balkan ülkelerini de doğrudan ilgilendirmektedir.
Düşünün; o gece uyanıkken rüya gören bu insanları halk ya
uyandırmasaydı,
Ne olurdu?
Ne olacağını herkes biliyor. Fakat kendim bir şeyi kesin
olarak biliyorumki ben bu durumda bu yazıyı yazmamış olacaktım
ve siz değerli okurlarım da bu yazıyı okuyor olamayacaktınız.
Son olarak sizlere tekrar soruyorum; Rüya görmek iyi mi,
kötü mü?
....
Değerli okurlarım.
Bu sıcak ve bunaltıcı günlerde, sizleri tekrar yeni sayımızla
buluşturduk. Balkan yarımadasından gelen yeni haberleri sizlerle
paylaşmak beni çok mutlu ediyor.
İyi okumalar,
Sağlıcakla kalın...
İçindekiler
Karadağ’ın NATO yolculuğu S.09
“Brezovica” projesi basarısız olunca,
Kosova ekonomisi agır bir darbe aldı S.12
Sırbistan ve Avrupa Birliği Süreci S.17
Niş Camisinin imamı ücretsiz çalışıyor S.20
Karadağ’da genel seçimler S.22
Özel Röportaj . Silva GUNBARDHİ S.24
Ahhh! Kırcaali S.30
Çameria Sorunu S.36
Önem(siz)li ziyaret S.39
Pokemon Go! S.41
Sırbistan Meclisinde Yeni Rus Yanlıları S.43
Güney Sırbistan’ın Niş bölgesinde bulunan “İslam
Birliği”, büyük zorluklar içerisinde ibadethaneleri açık tutmaya
çalışıyor. Bölgedeki camilerin açık tutulması için imamlar canla
başla çalışıyorlar. Niş bölgesinde yaklaşık 10 bin Müslüman
yaşamaktadır. En çok cami cemaati “Aga Hadroviq” camisinde
bulunuyor, fakat “Aga Hadroviq” camisini de açık tutmak için
oldukça zorlanıyorlar. Cemaatin tek bir isteği var, o da en
azından cami imamına bir maaş garantileyebilmek.
YazıİşleriMüdürü
Yazarlar
İsaVatovci
ÇlirimGashi
FatmirBeka
TanjaSvelinoviç
EjupGojnovci
FatlumHetemi
ŞebnemYakup
SenadaKaliç
DushanTamindzija
JelenaTrajkovic
AlbulenaKelmendi
EsatOlgunBuharalıoğlu
YayınTürü:Süreli
Muhasebe:
CenkDİZDAR
Tel;05553124692
Reklamsorumlusu:
KadriŞENAY
Tel:05335428396
YönetimYeri:
DonanmacıMah.1721sok.
No.14/1D.4
Karşıyaka–İZMİR
Tel/Fax:
00902323698857
www.ea-sk.com/dergi
[email protected]
[email protected]
t wit t er. co m / İnfo Ea s k
BASIMYERİ:KanyılmazMatbaası
SanatCad.5609sok
No.13.Çamdibi
İzmir
BASIMTARİHİ:
www.facebook.com/eask.kulubu
Resam:SevalB.
Resam:SevalB.
Belgrat’ta
“Karadağ evi” açıldı
Sırbistan
başkentinde
Belgrat,
Sırp
cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç ve Karadağ
Cumhurbaşkanı Filip Vujanoviç katıldıkları törende
“Karadağ evi” açılışını yaptılar. Karadağ’da
Genel Seçimleri
Karadağ
genel
seçimleri 16 ekim 2016
tarihinde yapılacaktır. Seçim
listeleri ise yarından başlayarak
20 Eylül’e kadar teslim etme
hakkı vardır. Seçime katılmak
isteyen politik partiler veya
koalisyonlar seçmenlerin %0,8
oranında listeler imzalı teslim
etmeleri gerekiyor fakat bu
listeler azınlıklar için 1000
seçmenin imzaları ile yetiyor.
Aynı
şekilde
seçimlerden 10 gün öce yabancı
gözlemciler
iş
içişlerine
başvurmaları gerekiyor. Fakat
yerel gözlemcileri ise 10 ekim
2016
tarihine
kadar
başvurmaları gerekiyor.
Seçim kampanyası 14
ekim saat 24 00’te bitiyor,
seçim ise 16 ekim 2016 saat
07.00 başlar ve saat 20.00’de
bitiyor.
6
“Karadağ evi” açılışı amacı ise iki ülkenin
dostluk ve barışı mesaj vermektedir aynı zamanda
iki ülke diplomatik ilişkileri kurmak için ilk adım
olarak anlamı gelmektedir.
Açılış esnasında konuşana Karadağ
Cumhurbaşkanı Filip Vujanoviç “Karadağ evi” iki
ülke arasındaki dostluk ilişkileri bir kanıtıdır. Bu
açılış Karadağ’ın kurulduğu yıldönümünde
açılması da diğer önemli bir anlamdır. Sırp
cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç dedi ki; Ülkemiz
bu açılış ile Karadağ’a dostluk kapısını açmış
bulunuyoruz.
Açılışta iki ülkenin bakanlar, Sırp Meclis
Başkanı Maja Gojkoviç ve Diğer ülkeleri
diplomatik temsilcileri bulunuyordu, iki ülkenin
mili marşları okundu.
Hashim Thaçi:
Kosova, Sırbistan’a
Soykırım Davası Açacak
“Danas” gazetesine verdiği demecinde
Cumhurbaşkanı Hashim Thaçi, Kosova ile
Sırbistan’ın birbirini suçlamasını değil önce her
birinin sorumluluklarla üstlenmesi gereğini dile
getirdi.
Cumhurbaşkanı Hashim Thaçi, Sırbistan ve
Kosova’nın hayati önemden olan konusunu her iki
tarafın çalışması gereken kayıp kişiler teşkil ettiğini
söyledi.
“Birbirimizi suçlamamalıyız, önce her
iki taraf sorumluluklarıyla üstlenmelidir.” diyen
Thaçi,
Kosova’nın
Slobodan
Miloşeviç
döneminde işlenen soykırım için adaletin tecelli
etmesi için Uluslararası Adalet Mahkemesi’ne
başvuracağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Hashim Thaçi bu vesile
ile Sırbistan’a soykırım davası açması için
Kosova’nın iyi hazırlandığını da bildirdi.
Kuzey Mitroviça’ya Çar Lazar Anıtı
Sırp milli kahramanı Çar Lazar’ın anıtı
Kuzey Mitroviça merkezine dikildi. Sırplar anıtın
açılışını
heyecanla
beklerken
Arnavutlar
“provokasyon” olarak değerlendirdi.
7.5 metre uzun ve 7 ton ağır ola Çar Lazar
anıtının işaret parmağı güneyi, Sırpların Osmanlı
İmparatorluğu tarafından yenilgiye uğradığı
Kosova Savaşı’nın yürütüldüğü Gazimestan’ı
gösteriyor.
Kuzey Mitroviça Belediye Meclisi’ndeki
Arnavut meclis üyeleri yaptıkları açıklamalarda
Çar Lazar anıtının dikilmesini provokasyon olarak
değerlendirdiler.
7
8
Karadağ’ınNATO’ya
yolculuğu
Karadağ’ın NATO’ya üye olma
yolu önceden hiç de kolay değildi, çok zor
ve sıkıntılı bir yolculuğu vardı, şimdilerde
ise kritik fakat pozitif ve başarılı bir
yolculuğa geçti. Karadağ Avrupa’nın yeni
ve köklü devletlerdendir. Yeni bir devlet
olduğu halde demokratik, başarılı dış
politika ve ılımlı komşuluk politikaları
uygulayarak, başarısını bu noktalarda
gösterdi.
Karadağ
2006
yılında
bağımsızlığını ilan etti, fakat bağımsızlığı
aslında 2003 yılında Karadağ-Sırbistan
anayasasında
onaylanmıştı.
Karadağ
bağımsızlığını
kazandıktan
sonra
uluslararası kurumlara ve örgütlere üye
olmak için stratejik kararlar aldı. Karadağ
bağımsız olduğu halde, bir süre
Sırbistan’ın etkisi altında kaldı. Yani
Sırbistan bir şekilde Karadağ’ın bağımsız
dış
politikalarının
uygulanmasını
engellemişti. Bundan dolayı Karadağ
kendine göre güvenli bir yol seçerek
derhal planını uygulamaya başladı.
Karadağanayasası17
Ekim2007yılında
onaylandıveanayasada
daaçıkolarak
yazılmaktadır,“diğer
halklarvedevletler
işbirliğiyaparakAvrupa
BirliğiveEuroAtlantik
kurumlaraentegrasyon
olmabağlılığı”şeklinde
yeralmaktadır.
Karadağ Türk Büyükelçi Serhat Galip ve Karadağ Başbakan Yardımcı Petar İvanoviç
9
Ön şart olarak Karadağ’ın planı ilk önce Avrupa
Birliği (AB) ve NATO’ya üye olmak ve
Sırbistan’ın etkisini zayıflatmaktı, bu plan netice
verdi ve işe yaradı.
Karadağ anayasası 17 Ekim 2007 yılında
onaylandı ve anayasada da açık olarak
yazılmaktadır, “diğer halklar ve devletler işbirliği
yaparak Avrupa Birliği ve Euro Atlantik kurumlara
entegrasyon olma bağlılığı” şeklinde yer
almaktadır. Böylece kanunen yollar açılmış oldu.
NATO’ya üye olma şartları yerine getirildi ve
adımlar atıldı. Karadağ’ın ilk resmi adımları NATO
ile işbirliği için 29 Kasım 2006 yılında atılmıştır.
NATO’dan resmi olarak ilk kez partner işbirliği
(PzM) davetiyesi gelmiştir. Böylece Karadağ
Cumhurbaşkanı PzM’yi (partner işbirliği) kabul
ederek ve 14 Aralık 2006 yılında Brüksel’de PzM
(partner işbirliği) NATO ile anlaşmasını imzaladı.
10
2007 yılında Karadağ tarafından Denetim
Planlama Süreci (PARP) anketini teslim etti, aynı
zamanda Bireysel Ortaklık Programı (IPP)
bitirmişti. PARP’ın barışçıl amacı PzM’nin en
önemli mekanizmasıydı, ki bu program ülkemizin
askeri kapasitelerini kalkındırmaya yardımcı
olmuştur. IPP ise NATO’daki üyeler arasındaki
işbirliği programıdır. Bu iki program ise
NATO’da 2007 yılında dahil olmuşlardı. 2008
yılında NATO tarafından IPP programını
onayladı. Tüm bu programlar iki tarafta
onayladıktan sonra yürürlüğe girdi. Böylece
Karadağ, NATO’ya üye olabilirdi ve hemen
ardından Karadağ ve NATO arasında diyaloğun
başlaması için NATO üyeleri bakanlar toplantısı
28+1 üye sayısı ile gerçekleşti. IPP programı 2010
yılında bitti ve NATO tarafından pozitif not
verilerek Karadağ’ın güvenlik ve savunma
stratejisi onaylandı. Karadağ
2015 yılına kadar NATO’nun
tüm toplantılarına ve zirvelerine
katıldı. Böylelikle Karadağ
kararlılığı ile ittifaka üye olma
konusunda
kendini
göstermiştir.
İttifak
ülkelerinin
dışişleri bakanlarının oy birliği
ile 2 Aralık 2015 tarihinde
Karadağ’ın üye olması için
davetiyesini imzaladılar. Resmi
olarak NATO üyesi olması için
tüm ittifakın ülkeleri (28)
işbirliği protokolünü kendi
meclislerinde onaylamaları da
gerekiyor (ki şimdiye kadar
çoğu
ülke
bu
protokol
onayladılar)
doğal
olarak
Karadağ
formalite
olarak
NATO üyesi olarak tüm
haklarını kazanmıştır.
Karadağ iç politikasında NATO
üyeliği ile ilgili farklı görüşler
bulunmaktadır, bir grup; “ülkemiz çok
şey kazanacaktır çünkü güvenlik ve
savunma sistemi en iyisini sahip
olacaktır” şeklinde düşünüyor, diğer
taraftaki grup ise (Sırbistan yandaşı
olanlar); “NATO üye olmak ihanet ve
korkaklıktır. Bildiğimiz gibi Karadağ
uzun süredir Sırbistan ile tüm ekonomi ve
politikalarını beraber yapıyordu” şeklinde
düşünüyorlar. Böylece Sırp tarafı,
Karadağ’ın NATO üyeliğine karşıdır.
Çünkü onlar için NATO üyeliği şu
anlama geliyor; ittifaka üye olarak NATO
tarafından Sırbistan’a karşı yapılan
saldırılar,
Karadağ
tarafından
desteklenmiş olur.
Karadağ’ın NATO üyeliğinin ilk
görüşmeleri başladığı zamanda Rusya ile
ilişkileri bir dönem dalgalandı. Öyle
dalgalandı ki
NATO nihai kararını
almadan önce Rus yetkilileri çağrı
yaparak baskıda bulundular ki; Podgorica
(Karadağ’ın Başkenti) NATO üyeliği
konusunu yeniden gözden geçirmelidir.
Kremlin’e göre Karadağ ile var olan
ilişkilerine darbe olacaktır ve aynı
zamanda Avrupa savunma sitemleri
değişecektir.
Karadağ’ın
NATO’ya
üye
olması; Karadağ için iyi bir karar mı,
yoksa değil mi? bunu ancak zaman
gösterecektir.
Karadağ’ın NATO’ya
üye olması için
maalesef farklı
görüşler de var
11
“Brezovica” projesi başarısız olunca,
Kosova ekonomisi ağır bir darbe aldı
Ejup Gojnovci (EA-SK)
“Brezovica”
turizm kompleksi projesi yapımı
için ihaleyi iki yabancı şirket
almıştı. Projenin şartnamesine göre
bu iki şirket konsorsiyumu “MDP
Consulting-Copagnie Des Alpes”
projenin ilk aşaması için 163
milyon Euro yatırması gerektiği
şartı vardı. Konsorsiyum parayı
bulamayınca ihale iptal oldu ve
proje sıfır noktasına geri döndü.
“Brezovica” Turizm Kompleksi
projesinin yapılandırılması
başarısızlıkla sonuçlanınca Kosova
ekonomisi için ekonomik anlamda
son yıllarda yaşanan en ağır
darbelerden biri oldu.
Konsorsiyumun “MDP ConsultingCopagnie Des Alpes” planına göre
410 milyon Euro yatırım
yapılacaktı ve aynı zamanda 3.500
kişiye yeni istihdam açılacaktı.
12
Kosova’nın
en büyük
turizm merkezi olarak gösterilen
“Brezovica”
projesinin
başarısızlıkla
sonuçlanması,
Kosova yönetimi için aslında
Kosova’da bulunan diğer ve daha
büyük projeler için bir güvensizlik
anlamına
gelmektedir.
Aynı
zamanda Kosova’ya yeni ve
büyük
yatırımcı
getirme
umutlarını kaybetmek anlamına
gelmektedir.
Ayrıca bu sonuç şu
anlama gelmektedir ki; Kosova
yönetimi bu kapasitede olan
projeleri kesinlikle yönetemez
kanısına varmış bulunuyoruz. Bu
durum Kosova’nın imajına büyük
bir darbedir. Şöyle ki; büyük bir
şirketin yatırımı başarısızlıkla
sonuçlanır ise, diğer yatırımcılar
da geri çekilir veya yatırım
yapmak için bu durumdan
etkilenip
projelerini
erteler.
Konsorsiyum “MDP ConsultingCopagnie Des Alpes” kendi şartını
yerine getiremedi fakat tüm iş
dünyası
bu
suçu
Kosova
yönetimine attı.
Başarısızlığı daha dramatik yapan ise
bunun ilk olmamasıdır. Çünkü ilk başarısızlık ise
“Kosova e Re” termoelektrik santrali idi (2005
yılında proje olarak başlamıştır). Daha sonrasında
da Kosova Post Telekom’un (PTK) satışının son
anda başarısızlıkla sonuçlanmasıdır.
“Kosova e Re”
Termoelektrik Santralı
projesi kötü yönetildi
Dört yabancı yatırımcı yıllarca “Kosova
e Re” Termoelektrik Santralı projesinin
başlaması için beklediler. Bu dört şirket içinde
dünyanın en büyük şirketlerden biri de var idi, ki
bu şirketin onlarca ülkede çalışma alanları
bulunmaktadır ve sonunda mutsuz bir halde
Kosova’dan ayrıldılar. “Kosova e Re”
Termoelektrik
Santralı
projesi
halen
beklemektedir. Bazı konuşmalarda deniliyor ki,
bir şirket ile anlaşma yapıldı ve yakında inşaata
başlayacaklar deniliyor, fakat 11 yıldır bu proje
için hiçbir adım atılmamıştır.
KosovaPostTelekom’un
(PTK)satışınınbaşarısızlığı
Diğer büyük başarısızlık ise Kosova Post
Telekom’un (PTK) satışıdır. Satış gerçekleştikten
sonra sorunlar başladı ve halen bu sorunlar
çözülmemiştir.“ACPAxos Capital”şirketi, Kosova
PostTelekom’un(PTK)alıcısıidi,
Brezovica Turizm Merkezi
13
şimdiisebuşirketKosovaDevleti’nekarşıdava
açmış bulunuyor ve 50 milyon Euro tazminatı
Kosova Devleti’nden istemektedir. Bu davanın
gidişatınasılolursaolsunyinedebubaşarısızlık
Kosova’nınimajınazararverecektir.
Başarısızlıklar
çok fakat sorumlu
hiç kimse yok.
Başarısızlıklar
Kosova
ekonomisi ve halkı için büyük bir
zarardır, fakat bu projeleri
yöneten kurumlar ve kurumların
yöneticileri için hiçbir anlamı
yoktur. Suçunu hiç kimse üstüne
almamaktadır, aynı zamanda
hesap vermeyede niyetleri yoktur.
Bu durumlardan dolayı hesap
vermek zorunluluğu olmasa da en
azından moralmen istifaların
olması gerekirdi. Tabii ki hesap
sorulmayınca ve istifalar da
olmayınca Kosova ekonomisine
zarar vermeye devam edilecektir.
Doğal olarak Kosova’nın imajına
zarar verilecek ve yatırımlar
gelmemeye devam edecektir.
14
Kosova Hükümeti
Hayal edelim ve diyelim ki, tüm bu projeler
anlaşıldığı gibi gerçekleşseydi ve politikacıların
dediği gibi olsaydı;
“Kosova e Re” Termoelektrik Santrali
projesi 2005 yılında başlasaydı şimdi ise ilk 500
megavat elektriği üretmiş olacaktı. Bu projenin
yapılması için o yılda dört şirket seçilmişti ve 3.5
milyar Euro yatırım yapılmış olacaktı. Binlerce kişi
iş sahibi olacaktı ve Kosova elektrik ihracatından
para kazanıyor olacaktı. Maalesef tam 11 yıllık bir
kayıp ve bu proje konusunda henüz bir adım
atılmamıştır. Bu proje neden gerçekleşmedi ve
neden hiç kimse sorumluk almadı? Suç her zaman
ki gibi öksüz kaldı.
Kosova Post Telekom’u (PTK) tartışmalar
içinde özelleştirdi. Tabii ki en iyi satış olduğu
söylenemez. Fakat nasıl oldu ise aynen geri alındı.
Kosova Post Telekom’u (PTK) şimdilik zarar ile
çalışmaktadır. Kazanan şirketler ise karlı
çalışacaklardı. Bu gerçekleşmedi tam tersi kazanan
şirketler ise devletten tazminat olarak 50 milyon
Euro almak istiyorlar. Bu durumda da suç yine
öksüz kaldı.
Ve son olarak gelelim “Brezovica”
Turizm Kompleksi’ne ki, bu proje başarısızlık
damgasını bugünlerde aldı. 410 milyon Euro
yatırım yapılması planlamıştı, çoğu kişiler bunu
bir kahraman projesi olarak adlandırdı, çünkü
şimdiye kadar Shterpce’ deki Sırplar tarafından
gasp edilerek işletiyorlardı. Böylelikle turizm her
ülkenin imajını yükseltiği gibi Kosova’nın
imajını da yükseltecekti. Ayrıca 3.500 kişi
istihdam edilecekti, bölgede yaşayan yerel halkın
da kendi üretimini satma şansı olacaktı. Şimdi
ise Avrupa’dan ve diğer ülkelerden turist geliyor
olacaktı. Bu şekilde yabancı yatırımcılar için
pozitif bir hava yaratacaktı.
Bunların hepsi tıpkı baloncuklar gibi
yok oldular. Üzülerek söylüyorum ama maalesef
yine cevap ve sorumluluk yok.
15
Balkan Müziği'nin Türkiye'de ki
temsilcilerinden Gamze Matracı'nın ilk solo
albümü olan "Balkantoloji", Kalan Müzik
etiketiyle dinleyicileriyle buluşuyor.
Kayıtlarını Makedonya ve Türkiye'de
gerçekleştiren Gamze Matracı'ya her iki
ülkeden de önemli müzisyenler eşlik ediyor.
Albüm repertuarı Makedonya’dan Bosna’ya,
Kosova’dan Arnavutluk’a, Bulgaristan’dan
Yunanistan’a, Balkanların her yerinde söylenen
ve sevilen halk şarkılarından oluşuyor.
Sırbistan’ın AB için 23.
başlığını açmasını
Hırvatistan neden bloke ediyor?
Dünya ülkelerinin Avrupa Birliğine
üyeolmasıiçin bir takımstandartların başlıklar
halinde yerine getirmesi gerekir. Türkiye ve
Karadağ için Brüksel yeni başlıkları açmıştır,
fakat Sırbistan için 23. ve 24. başlığı
açılmamıştır. AB Bakanlar Kurulu tarafından
çalışmagrubundangelenbaşlıkaçmakönerisini
kabul etmemiştir. Bu iki başlık yolsuzluk ve
azınlıklarileilgilidir.Bundandolayıbuikibaşlık
açılması için özellikle AB Bakanlar Kurulu’nun
onayını da istemektedir. Bakanlar Kurulu’nda
engel olan ülkeler ise Hırvatistan ve teknik
olarakİngiltere’dir.
Başlık açılması için Hırvatistan’ın
istedikleri ise savaş suçluları için Sırp
mahkemeleri olağan bölgesel yetkilerinin
kaldırılması ve hemen ardından Lahey
Mahkemesi (uluslararası mahkeme) ile tam
işbirliği yapmasıdır. İkinci olarak Sırp
parlamentosunda Hırvat azınlıklar için daim
(garantili) Hırvat milletvekilleridir. İngiltere ise
kendi ülkesinde yapılan referandum ve istifa
etmiş hükümeti, çalışmalarından dolayı resmi
birgörüşbelirtmemiştir.
Diğer ülkeler ise Sırbistan’ın yeni ve
tartışılır başlıklar açılmasını kabul
ediyorlar. Hırvat başbakanı Brüksel’de
yaptığı açıklamasında demişti ki,
“Bizim
isteklerimizle
birlikte,
Avrupa’nın diğer ülkeleri ile aynı
fikirleri paylaşmaktayız” Avrupa
Birliği yetkilileri ise bu sorunu
Avrupa Birliği hukuksal bir sorun
değildir, yani Sırbistan ve AB arasında
bir sorun değildir. Bu sorun, iki ülke
arasında olan bir sorundur ve bu
sorunu ancak AB dışında ikili ilişkiler
ile çözülebilir bir sorundur. Slovakya
şu anda AB yönetimini Hollanda’dan
almış bulunuyor, böylece Slovak
yöneticileri diyorlar ki; bu sorun
Temmuz veya Eylül aylarında
gündemde olacak bir konudur.
Sırp Hükümetinde Avrupa Birliği Bakanı
Jadramka Joksimoviq ve Adalet bakanı Nikolla
Selakoviq yaptıkları açıklamalarda diyorlar ki,
“Sırbistan tüm ev ödevlerini yapmıştır ve dışardan
politik müdahale olmamalıdır. Negatif politik
mesajlar Sırbistan için cesaret kırıcıdır”. İçişleri
Bakanı İvica Daciq ise şöyle diyor; “Bakanlar
Kurulu’nda olan oylama ise ayıp edici ve
Sırbistan için aşağılayıcıdır, bu hamleler bölgeyi
istikrarsızlaştırmaktadır. Avrupa Birliği’nin tüm
üyeleri bizi engellememektedir, tam tersi yalnız
Hırvatistan’dır, ki bu ülke Sırplara karşı katliam
yapan bir ülkedir, aynı zamanda kendi
topraklarında Stuhia (Oluja) eylemi ile 200 bin
Sırp vatandaşımızı ülkeden kovmuş ve bu ülke
bizim AB’ye girmemiz için nasıl bir ölçüt
olacaktır? Böylece biz doğal olarak soruyoruz; bu
bizim gideceğimiz doğru bir yön mü?”
Sırbistan
17
Hırvatistan’ın isteklerinden biri ise, Sırp
mahkemelerinin bölgesel savaş suçlularının
yetkileridir. Hırvatistan’a göre bu yetkiler, Sırp
mahkemelerinden alınması gerekiyor. Çünkü
Sırbistan’da hukuksal kanunlar yeterli değildir ve
ayrıca Sırp Politikacılarının savaş suçlularının
yargılanması için iradesi yoktur. Lahey Mahkemesi
yakındır, tüm işlemleri yapabilir ve bağımsız bir
şekildedir. Ancak Sırbistan bu durumu güvensiz
hale getirir. İkinci sorun ise Sırp Mahkemeleri, Eski
Yugoslavya’da işlenen savaş suçlarının Lahey
mahkemeleri ile yeterli işbirliği yapmamasıdır. Sırp
mahkemelerinin profesyonel olması veya olmaması
için mahkemenin web sayfasında olan bazı
istatistikleri dile getirmek istiyorum, iddia edilen
161 suçlu var, bunlardan 94’ü Sırp, 29’u Hırvat,
9’u Arnavut ve Boşnak, 2’si Makedon ve 2’si
Karadağ’lıdır. 20 yıldır devam eden mahkeme
çalışmasında 129 dava sonuçlanmıştır ve 29 dava
hala devam etmektedir. Sonuçlanan davalardan ise
59 Sırp, 18 Hırvat (bunlardan ikisi ise Sırp
ordusuna mensup), 5 Boşnak, 2 Karadağlı, 1
Arnavut ve 1 Makedon cezalandırılmıştır. Diğerleri
ise yargılama sürecinde vefat etmiş veya serbest
bırakılmıştır. Örneğin; Slobodan Milosheviq
yargılanma sürecinde ölmüştür, Radovan Karadziç
ise 40 yıl ceza almıştır fakat Hırvat general Ante
Gotovina ki “Olujq” eyleminin başında idi ve
serbest bırakıldı.
18
Bu olay için hiçbir Hırvat general ceza
almamıştır.Vojslav Shesheli uzun yargılamadan
sonra serbest bırakıldı. Tüm bu istatistiklere
baktığımızda görüyoruz ki, ceza alanlar ve serbest
bırakılanlardan dolayı bu kurumlara güven azalmış
ve her seferinde günlük politikalara alet
olmuşlardır. Bu mahkemeler ve yargılamalar
aslında çatışmaları en aza indirme ve balkan
ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştirme rolünde
olmalıydı, fakat ister istemez tam tersi olmuştur.
Üçüncü
sorun
ise,
Sırbistan’da
azınlık
sorunudur.
Hırvatistan/Zagreb’in isteği, Sırbistan
Parlamentosunda bulunan Hırvat
azınlıklarının yerlerinin garantili
olmasını istiyor. Dünyada hiçbir ülke
bu hakkı azınlıklara vermiyor.
Sırbistan seçim kanununa göre
mecliste yer alması için; şayet genel
seçimlerde %5 genelinden daha az oy
alınıyor ise, yine de bir oranını almış
oldukları oylara göre mecliste yer
verilmektedir.
Bu kanun demokrasinin kanunudur ve
Hırvatların istedikleri garanti yerleri
ise demokrasi dışı bir istek olarak görüyorlar.
Ünlü Hırvat gazeteci Drago Hedi’ye göre
Sırbistan’ın AB’ye girmesi için Hırvatistan’ın
bloke etmesinin asıl sebebi ise Hırvatistan’ın iç
çatışmalarıdır. Brüksel'deki diplomatik çevrelerde
ve Sırbistan’da inanıyorlardı ki, bir süre önce
Hırvat Cumhurbaşkanı ve Sırp Başbakanı’nın
Brüksel’deki sembolik görüşmesinde buzlar erimiş
ve Hırvatistan tarafından Sırbistan’a karşı AB
konusunda hiçbir şekilde bloke etmeyeceğine
inanmışlardı, yani iki ülke birbirlerine şartlarını
kaldıracaklardı fakat bu olmadı.Hedi’ye göre bu
olumsuzluk aslında iki ülke arasında olan
ilişkilerden gelmemiştir,asıl sebep ise Hırvat
Cumhurbaşkanı ve Hırvat Dışişleri Bakanı Miro
Kovaçit arasında olan eleştirilerdir ki,
Belgrat’taki buluşmaya Hırvat dışişleri
bakanı katılmamıştır. Hırvat gazeteciye göre
“Kovaçit yaptığı hamle ile şunu göstermek istiyor
ki dış politikaların asıl patronu benim,
Cumhurbaşkanı değildir”.
Diğer tarafta ise Hırvat hükümeti şu anda
istifa etmiştir ve yönetimi vekaleten yapmaktadır.
Bu durumda şunu da söylemek mümkündür,
hükümet gelecek seçimlerde nasıl oy alacağını
düşünmektedir, Sırbistan sorunu bekleyebilir.
Sırbistan ise şimdilik Avrupa Birliği’ndeki büyük
ülkelerin gücünü kullanmalarını umut ediyor. Şunu
da söylemek gerekiyor ki Sırbistan AB yolundaki
Hırvatistan ile kurulacak olan ilişkilerin çok önem
teşkil edecek olmasıdır.
19
JelenaTRAJKOVİC(EA-SK)
Güney Sırbistan’ın Niş bölgesinde bulunan “İslam
Birliği”, büyük zorluklar içerisinde ibadethaneleri açık tutmaya
çalışıyor. Bölgedeki camilerin açık tutulması için imamlar canla
başla çalışıyorlar. Niş bölgesinde yaklaşık 10 bin Müslüman
yaşamaktadır. En çok cami cemaati “Aga Hadroviq” camisinde
bulunuyor, fakat “Aga Hadroviq” camisini de açık tutmak için
oldukça zorlanıyorlar. Cemaatin tek bir isteği var, o da en
azından cami imamına bir maaş garantileyebilmek.
“Aga Hadroviq” camisi/Niş
“Aga Hadroviq” camisi ilk
olarak 1720 yılında inşa
edilmiş, daha sonra
Gjakovalı (Kosova) bir
zengin tarafından 1870
yılında yeniden inşa
edilmiştir. Niş bölgesinde
Osmanlı döneminde
yaklaşık 90 cami vardı.
“Aga Hadroviq” camisi 17
mart 2004 tarihine kadar
dimdik ayakta durarak
görevini yapmıştır, fakat bu
tarihte Sırplar tarafından
yakıldı. Ancak 2013
tarihinde yeniden yapıldı.
2004-2013 yılları arasındaki
dönemde bizler
namazlarımızı evlerimizde
kıldık.
20
Niş bölgesindeki İslam Birliği
Başkanı Ragip Dobreva, şöyle diyor;
Camimiz 2013 yılında restore edildi,
artık camimiz iç ve dıştan çok güzel
görünmektedir. Burada ki İslam
Birliğimiz, camimiz için imama maaş
veremiyor bundan dolayı gençlere,
kadınlara ve çocuklara dini bilgileri
öğretecek
kimse
bulmakta
çok
zorlanıyoruz. Bizi burada yani Niş’te
unuttular.
Diğer
büyük
İslam
Birliklerinden çok az yardım geliyor,
bizim en büyük umudumuz İslam
ülkeleridir ve özellikle Türkiye’den
yardım bekliyoruz. Onların yardımları
olmadan biz burada dini ibadetlerimizi
yerine getirmekte çok zorlanıyoruz.
Burada imamın kalabileceği yerler var fakat
maaşsız hiç kimse çalışmak istemiyor. Şimdilik
imamlık görevini Irak’tan gelen bir öğrenci
yapmaktadır. Öğrenci burada evlenip, oturma
müsaadesini ancak alabildi. Kendisi, ara sıra
Kur’an’ı Sırpça dilinde de okuyor. Bizlerin tek
amacı camimizin kapanmamasıdır.
Çok seviniyorum çünkü gençlerimiz,
islam dinine bağılı olarak yaşıyorlar, çok
okuyorlar ve bu şekilde devam ederler ise doğru
yolu mutlaka bulacaklardır.
Aramızda devamlı Cami için yardım
topluyoruz. Az çok demeden yani 200-300 dinar ve
bu şekilde 20-25 bin dinarı toplamış oluyoruz ve
ancak bu şekilde imama maaşını veriyoruz.
Bazen camiye gelip dua etmek istiyorum
fakat camiyi kapalı buluyorum. Diğer bir
problemimiz
ise
cenazelerimizdir,
çünkü
cenazelerimizi hazırlayacak kimse yoktur, özellikle
vefat eden bayan olduğunda.
21
FilipVujanovic
Bugünlerde nihayet muhalefet ve iktidar
arasındaki çekişmeler geçici hükümetin kurulması
ile son buldu. Bildiğimiz gibi bu bir seçim
hükümetidir, fakat bu hükümetin arkasında farklı
bir şey saklanmaktadır. Bundan dolayı bana göre
ilk önce sorulması gereken soru; gelecek seçimler
hangi şartlar altında yapılacak? Sorusudur.
Karadağ Başbakanı Milo Gjukanoviq (DPS
– Demokratik Sosyalist Partisi) 2015 Aralık ayında
muhalefetin hükümete girmesine bir imkan verdi,
bunun sebebi ise seçimlerin dürüst bir şekilde
yapılmasının sağlanması idi. Fakat bu hamle ona
yaramadı, koalisyon partneri (SDP – Sosyal
Demokratik Parti) iktidarı terk etti ve muhalefet
tarafına geçti. Diğer bir konu ise, uluslararası
kurumların başbakanı yakın takipe almalarıdır,
çünkü geçen seçimlerde oyların çalındığı iddiası
vardı. Fakat M. Gjukanoviç Brüksel ve diğer
Avrupa ülkeleri ile yaptığı görüşmeler sonunda
durumunu kendi lehine çevirdi ve tüm suçu
muhalefete attı. Böylece muhalefet gücünü kırarak
onlar ile seçime gidilmesi için yeni bir anlaşma
yaptı. Seçime gitmek için yapılan bu anlaşmada, iki
küçük yeni muhalefet partileri de katılmıştı (URABirleşik Halk Eylemi Hareketi, Demos-Milodrag
Lekiç, SDP ve DPS.).
Anlaşmaya göre muhalefet partileri Finans,
İçişleri, İş ve Sosyal Güvenlik ve Tarım
Bakanlığını alacaklardı.
22
Aynı
zamanda
Sağlık
Bakanlığında 50 önemli yeri, devletin
ortaklaşa yönettiği şirketlerde ve yerel
yönetimde 150 kadar makam alınması
şeklinde idi. Bu anlaşma sonucunda
seçimler sonbaharda yapılacaktı. Bu
anlaşmayı Sosyalist Halk Partisi
(SNP) imzalamamıştı, fakat 4
Mayısta yaptıkları bir açıklamada bu
anlaşmaya
destek
vereceklerini
bildirdiler. Bu bildiri ile kendilerine
de bu seçimlerden sonra kurulacak
yeni hükümette bir pay almaları için
yapılmıştı.
Böylece
başbakan
tarafından teklif edilerek seçim
hükümeti oluştu ve meclisten onay
aldı. Başbakan yardımcı olarak
Miodrag Vujovic görev aldı, İçişleri
bakanı Goran Danilovic, Finans
Bakanı Rashko Konjevic , İş ve sosyal Güvenlik
bakanı Milenko Popoviç ve Tarım Bakanı ise
Boris Mariç oldu.
Karadağ’da ilk defa muhalefet bir
bakanlık görevi almıştır, aslında bunun da
arkasında mevcut başbakanın planı yatmaktadır.
Yani hiçbir şekilde başbakanlık görevini
bırakmamaktır.
2012-2013 yılında yapılan protestoların
amacı ise başbakanın istifa etmesi ve erken
seçime gidilmesi idi, fakat bu protestoları
organize eden Rus destekli parti (Demokratik
Frontu) idi ve NATO’ya karşı idiler. Tabi ki
muhalefetin tümü bu protestoya destek
vermeyince plan başarılı olmadı. İktidar yedinci
dönemini sürdürmektedir. Muhalefet partileri
açıklamasında; biz yeniden bu hükümete destek
verdik çünkü istikrarsız bir Karadağ istemiyoruz
dediler.
Muhalefet bölünmüş haldedir ve 25 yıllık
Milo Gjukanovic’in iktidarını yıkamadılar.
Karadağ,
seçimlerden ne bekliyor?
Şüpheciler diyorlar ki, muhalefet yönetime
girdiği halde hükümetin oy çalmaması garanti
değildir, çünkü iktidar eskisi gibi oyları tekrar
çalacaktır. Muhalefetin hükümete girmesinin
iktidara faydası olacaktır, çünkü seçim sonuçlarını
kabul etmek zorunda kalacaktır.
Diğer taraftaki muhalefet (DF ve Değişim
hareketi) ise Gjukanovic’in oyları satın almak için
çok az zamanının kaldığını ve bundan dolayı da
bunu başaramayacağını söyledi.
Bir diğer üçüncü taraf ise (uzmanlara göre);
bugünkü muhalefet yeni bakanları ile hükümeti
kontrol altına alması için çok az zamanlarının
olduğunu düşünüyor.
Tabi ki şunu da gözönünde tutmamız
gerekecektir, 25 yılldır görevde var olan bir kişinin
ülkeyi yönetmesi ve iktidarı ele alırken halkın
düşüncesi de çok önemlidir. Çünkü Karadağ
halkının bir bölümü Gjukanovic’in iktidardan
düşürülmesine pek kolay razı olmayacaktır.
23
Dünyaca ünlü Arnavut şarkıcı
“Silva Gunbardhi”
“TË KA LALI SHPIRT”
adlı şarkı yuotube.com
sitesinde 200 milyondan
fazla tıklama almıştır.
https://www.youtube.com/watch?v=t4-Xz_Lt2p4
Her köşede, düğünlerde, sokakta,
arabalarda… Bu şarkıyı duymak
mümkündür. Herkez bu şarkının
İngilizce şarkı olduğuna inanıyor, fakat
gerçeği ise böyle değildir. Bu şarkı
Arnavutça
ve
Arnavut
şarkıcı
tarafından okunmaktadır.
24
ile Özel Röportaj
TË KA LALI SHPIRT” şarkısı
müzikal akımların bir kombinasyonudur.
Müzikal akımları uyum halinde bir araya
getirmek kolay bir iş değildir. Tabii ki bu
şarkının başarı anahtarı tek bu değildir;
enerjisi, sözleri, saundu ve mükemmel
ritim birleşimi başarıya ulaşmasının
sebepleridir – dünyaca ünlü şarkıcı
Silva Gunbardhi,
EA Siyaset Kulübü
Dergisi için konuştu.
“TË KA LALI SHPIRT” şarkısı
Arnavutların yaşadıkları yerlerde HİT
oldu ve daha sonra tüm dünyaya yayıldı.
Hatta bazı ülkelerde kendi dillerinde
okunmaya başlandı. Şimdiye kadar bu
şarkı internette 200 milyondan fazla
tıklama almış ve böylece müzik severler
arasında en aranan şarkı olmuştur. Bu
şarkıyı Avrupa’nın tüm ülkelerinde
diskolarda ve eğlence merkezlerinde
duymak mümkündür.
Özel Röportaj
EA- SK:
“TË KA LALI SHPIRT” şarkınız her
geçen
gün
rekorlar
kırıyor,
youtube.com sitesinde 200 milyondan
fazla tıklama almıştır, dünya HİT
şarkılar arasına girmiştir. Bu şarkının
başarısını neye bağlıyorsunuz?
Silva Gunbardhi:
“TË KA LALI SHPIRT”
şarkısı
müzikal
akımların
bir
kombinasyonudur. Müzikal akımları
bir araya uyumlu hale getirmek kolay
bir iş değildir. Tabii ki bu şarkının
başarı anahtarı bir tek bu değildir;
enerjisi, sözleri, saundu ve mükemmel
ritim birleşimi, başarıya ulaşma
sebepleridendir
EA-SK:
Bu şarkı için size kim ilham verdi?
Gerçekleştirmek için kim yardımcı oldu?
İsa Vatovci, Prishtinë – 2016 (EA-SK)
Silva Gunbardhi:
Şarkı tavalla versiyonunda idi, daha sonra latin ritimleri eklendi ve
daha sonra benim tarzımı da ekleyerek çok daha güzel hale geldi.
Benimle beraber Alfred Sula ve Teo Step’te çalıştı.
25
SİLVAGUNBARDHİ
26
EA-SK:
Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve tüm Arnavut
diasporası haricinde bu şarkı diğer ülkelerde de özellikle
Türkiye’de müzik severlerin dikkatini çekmiştir. Neler
hissediyorsunuz?
Silva Gunbardhi:
Öncelikle şarkımın her yerde dinlendiği için çok
mutluyum. Şarkı diğer başka dillerde de bulunuyor fakat
en orijinali, en başarılı olanı ve en güzeli Arnavutça
olanıdır.
EA-SK:
Bu şarkı birkaç yıl önce çıktı
yine de insan her seferinde
tekrar dinlemek istiyor, adeta
sihirli bir şarkı gibi. Müzik
kariyenizde en iyi şarkınız bu
mu?
Silva Gunbardhi:
Evet şu anda Arnavutça müzik
çalışmalarım içerinde en başarılı
olan bu şarkıdır. Çok ilginçtir ki,
diğer
ülkelerde
Arnavutluk
kelimesini
duyanlar
hemen
anında- “TË KA LALI SHPIRT”
şarkısının sözlerini söylüyorlar.
EA-SK:
Türkiye’de ki ve özellikle İzmir’deki müzik
severleriniz
için
konser
vermeyi
düşünürmüsünüz?
Silva Gunbardhi:
Kesinlik evet, daha önce ben İzmir’e
gitmiştim ve şunu biliyorum orada yaşayan
müzik
severler
inanılmaz
özellikte
fantastiktir.
EA-SK:
Anne olduğunuzdan bu yana müzikle pek fazla aktif değilsiniz.
Yakında sizden yeni bir patlama bekleyebilir miyiz?
Silva Gunbardhi:
Yeni şarkılar için stüdyodaki çalışmalarıma devam ediyorum…
hiçbir iş kolay değildir ve her şey zaman ister.
EA-SK:
Era Istrefit “Bonbon” diğer bir Arnavut şarkıcısı son zamanlarda
100 milyon tıklama almıştır yani sizi takip ediyor. Bu konuda neler
düşünüyorsunuz?
Silva Gunbardhi:
yaptığı projelerle Era Istrefit’den çok hoşlanıyorum, “Bonbon” adlı
şarkısı ise evet sizinde dediğiniz gibi çok yol katetmiştir.
27
Yazar:ShefqetBALLA
ISBNNo:9789951878043
YayınYılı:2011
SayfaSayısı:191Ebat:13,5×19,5
Dili:İngilizce
29
İzmir Bal-Göç'le (İzmir Balkan Göçmenleri
Kültür ve Dayanışma Derneği) yapılan görüşmeler
neticesinde KIBATEK (Kıbrıs-Balkanlar-Avrasya
Türk Edebiyatları Kurumu) Tarafından organize
edilen
40.
Uluslararası
Edebiyat
Şöleni
çerçevesinde
ilk
kez
ziyaret
edeceğim
Bulgaristan’ın Kırcaali bölgesi seyahatim beni
biraz heyecanlandırdı. Yıllarca dinlediğimiz göç
hikayeleri ve ızdıraplarının yaşandığı bu toprakları
görmek, incelemek ve bölgeyi bizzat yaşamak
adına garip bir duyguya kapıldım
Göçmenlerin çoğunlukla yaşadığı İzmir’in
Çamdibi bölgesinden her gün düzenlenen
seyahatlerden birisiyle akşam üzeri bir otobüsle
hareket ettik. Otobüste bulunan yolcuların tamamı
bu bölgeden göç etmiş ve sonradan çifte
vatandaşlık hakkını elde etmiş insanlardı. Keyifli
bir sohbet ve yolculuktan sonra sabahın erken
saatlerinde Bulgaristan’ın Kırcaali şehir garajına
indik. Kırcaali, Rodop Dağları’nın kucağında
oturan ve Arda Nehri’nin kenarında kurulmuş 6000
yıllık geçmişi olan bir şehir. Bir şehrin gelişmişlik
ölçütlerinden biri olan yollar bize herhangi bir
sorun yaşatmadı. Yolları fena değil ama şehre ilk
girişteki izlenimler size bazı fikirler verir.
Garaj kontrolsüz, kirli, eski, bakımsız ve
düzensizdi. Bizdeki 70’li yılların kasaba garajlarına
benziyordu. Cebel ilçesinde yapılacak olan
Özgürlük ve Dayanışma Kutlamaları nedeniyle
garajda yoğun bir kalabalık vardı.
Hatta sınırda bu yüzden 3
saat beklemek zorunda
CAFERÖZ
kaldık. Ne yazık ki Türk
KIBATEYönetim
gümrüğü ekstra önlemler
KuruluÜyesi
almamış, tek bir memurla
bu
hizmeti
yapmaya
uğraşmıştı. Garajdaki bu karmaşa içinde bizi
bekleyen bir minibüs ile önce Cebel’de
düzenlenen
Özgürlük
ve
Dayanışma
Kutlamaları’na katıldık. Yoğun kalabalık ve coşku
vardı. Bir bayram yeri havasında kutlamalar
yapılıyordu. Çocukluğumda gördüğüm bayram
yerlerine benziyordu adeta. Pamuk helvacı, horoz
şekerci, elma şekerci, maymun, boğa yılanı, büyük
kertenkele gibi hayvanlarla gösteri yapanlar, cüce
palyaço eşliğinde keyifli anlar yaşıyordu. Ayrıca
her yerde kaldırımların üzerinde yakılan odun
kömürlerinin üstüne uzun ağaç dallarına sıra sıra
geçirilmiş tavuklar ve kuzular otomatik bir motor
düzeneğiyle döndürülerek kızartılıyordu. Büyük
mangallarda kızartılan köfte sucuk ve sosislerin
kokusu her yanı sarmıştı. Ortalık biraz dumanlı
ama keyifliydi. İnsanların tamamı Türkçe
konuşuyordu. Türkiye’deki herhangi bir şehirde
gibiydik. Polis ve jandarmanın eski araçlarla
hizmet vermeye çalıştığını ve kimseye herhangi
bir müdahalede bulunmadığını gördük.
Malbora Cafe Salonu
30
Cebel, her yeri ağaçlarla ve yeşil alanlarla
çevrilmiş geniş sokaklarıyla az gelişmiş bir
Avrupa şehrine benziyordu. Kutlamalar
sırasında meydana gelen bazı huzursuzluklar
beni
rahatsız
etti.
Sonradan
bu
huzursuzlukların nedenlerini bazı yetkililerle
görüşüp öğrendim. Bulgaristan’da Türklerin
tek partisi Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin
(HÖH) içinde baş gösteren ayrılıkçı bazı
politikaların ikinci bir partinin kurulmasına
kadar giden sürecin, buradaki Türkleri son
derece üzdüğünü ve bundan çok rahatsız
oldukları kanaatine vardım. Umarım bu sorun
fazla büyümeden çözülür. Cebel’de yapılan bu
etkinlik sonrası henüz yorgunluğumuzu
atmadan Türklerin en yoğun bulunduğu
Mestanlı ilçesinde bir Türk kardeşimizin
işlettiği lokantada yemeklerimizi yedik.
Sahiplerini çok içten ve samimi bulduğumu
belirtmek isterim. Bu kardeşlerimizden ve
yemeklerinin
lezzetinden
bahsetmeden
geçemeyeceğim. Henüz endüstriyel tarımın ve
hayvan yetiştiriciliğin bulaşmadığı doğal
ortamlarda yetişen pateteslerin ve sebzelerin
tadını unutamayacağım. Hele ki sütün ve etin
tadı... Tüm etkinlik boyunca aynı güzellikte
değişik ve geleneksel yemek çeşitleriyle
bizlere adeta bir yemek şöleni sundular. Sabah
kahvaltısında
önce
haşlanmış
sonra
fırınlanmış patates, çorba ve tavuk eti; öğleyin
sulu et yemekleri; akşam ise adeta bir şölen:
dana kavurma, pilav, yöresel sukelçe eti,
pırlenka pide, palaçinka tatlısı, üzerine peynir
rendelenmiş özel bir salata ve şarap... Elbette
bunlara sevgisini katarak pişiren aşçımız
hanımefendiyi de unutmamak gerekir.
Otelimize
yerleşmek
için
Kırcali’ye geri döndük.
Otelin sahibinin de
Mestanlı’daki
restoranın
sahibi
olması bizi son derece
mutlu etti ve Türk
konukseverliğini
burada da görmüş
olduk.
Otele
yerleştikten sonra aynı
günün akşamı değişik
ülkelerden gelen yazar
ve şairlerle kütüphaneli
bir kafede, küçük bir
söyleşi ve şiir dinletisi
Fahriye ERSOY
etkinliği
yaptık.
İzmir Balkan Göçmenleri
Bulgaristan’da Türkçe Kültür ve Dayanışma Derneği
ve Türk Edebiyatı
üzerine konuştuk.
İkinci gün Kırcaali’yi daha yakından tanımak
için serbest bir gezinti yaptım. Şehir fiziki olarak Arda
Nehri’nin ve üzerine kurulan barajların etkisinde
yeşilin her tonuyla donanmış, Sovyet kültürünün
izlerinin silinmediği, eski yapıların devlet daireleri
olarak hala kullanıldığı yaşayan bir şehir... Şehir adeta
boşalmış gibi. Genç nüfus çok az. Hepsi Avrupa’ya
daha iyi koşullarda çalışmaya gitmiş. Sokakları sakin,
insanları yavaş hareket ediyor gibi sanki. Konuşmaya
çalıştığım insanların hemen hemen hepsi Türkçe
konuşuyordu ama yanlarındaki çocuklarının Türkçe
bilmemeleri ve konuşmak için çaba sarfetmemeleri
beni çok endişelendirdi. İmzaladığım bir çocuk kitabını
“Türkçe bilmiyor ki!” diye almayan aileye biraz sitem
etmek zorunda kaldım.
Dolaştığım tüm sokaklarda ve şehir
merkezinde Türkçe yazılmış ne bir tabela ne de bir
isme rastladım. Bu durum izah edilmesi çok zor bir
durum olsa gerek ki nedenini sorduğumda hiç
kimse yanıt vermek istemedi. Asimilasyon ve
soykırım
politikaları
sonucu
isimlerinin
değiştirilmek istenmesiyle Türkiye’ye göç eden
ailelerin terk etmek zorunda kaldıkları bahçeli
evlerinin önünden geçerken bir sızı boğazımdan
yüreğime doğru akmaya başladı. Taştan örülmüş
bahçe duvarları ve yıkılmaya yüz tutmuş ahşaptan
yapılmış sundurmalı sıra sıra evleri, aralarında
mesafe olmasa yıkılmamak için birbirlerine
yaslanacak kadar yaralanmışlar. Küskün, mağrur
bir yorgunlukla bitap düşmüş durumdalar. Ahhh,
Kırcaali, Mestanlı, Cebel ne kadar da
benziyorsunuz
bir
Anadolu
kasabasına!
Kapılarınızı çalıp -komşu çayın altı kızgın mı?diyesim geldi bir an. Bu ruh hali ile dolaşırken
Türkiye’den buralara dönen ailelerin yeniden
yapmaya başladıkları evleri gördüm ve onlardan
birkaçı ile sohbet ettim. Herkeste hala bir ürkeklik
ve çekingenlik hakim... Etraflarını kontrol ederek,
yavaş ve sessiz konuşan bu insanlar geçmişteki bu
baskı ve zulmü hala hissediyorlar.
Üçüncü gün sabah erkenden üstü kapalı
pazar yerini gezdik. Tıpkı bizim Anadolu’daki
kasaba pazarları gibi ama her şey çok ucuz.
Pazarcıların hemen hemen hepsi Türk’tü. Bol bol
sohbet ettik.daha sonra Arda nehrinin üzerine
kurulan baraj gölünü gezdik. Muhteeşem doğa
manzarasıyla, etrafına yapılan dağ evleriyle, nefis
bir manzara seyrettik. Gölün üzerinde bulunan
restoran cafe şekline dönüştürülmüş gemilerde
yarım kahve içtik.
Aynı
günün
akşamı
yapacağımız
Uluslararası Edebiyat Şöleni öncesi Ömer Lütfi
Kültür Derneğinde bulunan kütüphaneyi gezdik.
Kütüphanede 50’li yıllarda yazılmış Nazım Hikmet
ve Sebahattin Ali’nin özgün kitapları ve benzeri
eserler beni büyüledi. Kütüphanede uzun bir
inceleme yaptım ve bazı kitapları işaret ederek
bunların çok değerli olduklarını, mutlaka
korunması gerektiğini söyledim.
Daha sonra etkinlik için hazırlanmış salona
geçtik. Değişik ülkelerden gelen yazar ve şairler,
konusu “Balkanlardaki Türk Edebiyatı’nın Dünü,
Bugünü ve Yarını” olan uluslararası panelde
görüşlerini bildirdiler. Çok verimli geçen bu
etkinliğin sonunda katılımcı şairler birer şiirle
paneli taçlandırdılar.
Son gün tekrar Kırcaali’de dolaştık, şehri
inceledik. Kenar mahallelere kadar girdik. Şehir
adeta yavaş ama mağrur akan bir nehir gibi sakin,
tenha, biraz yorgun gibiydi. Aklıma sakin şehir
(cittaslow) kavramı geldi. Evet Kırcaali sakin,
yavaş şehir ünvanını hak ediyordu.
32
Yetkililerin
merkezi
İtalya’da
bulunan
Uluslararası Belediyeler Birliğine başvurmaları
gerekir bence. Doğallığını, geleneksel mimarisini
kaybetmemiş, endüstriyel tarım ve hayvancılık
yapmayan, hava kirliliği olmayan, trafiği az ve
gürültüsüz, çevre bilinci olan bu şehir, sakin şehir
krıterlerine tam uyuyor. Geniş caddeler boyu
kaldırımlara dikilmiş ıhlamur ağaçlarının altında
dolaşmak çok keyif vericiydi. Yılın 260 günü
güneş alan bu şehir, güneşli şehir ünvanını boşuna
almamış görünüyor. Şehrin içinde dolaştıkca
insanların yaşam koşullarını daha yakından
gördüm. Sanatsal etkinlikleri tiyatroyu, müzeyi
inceledim. Müzede her şey oldukça güzel
korunmuş ve sergilenmiş ama ne yazık ki hiç bir
Türk eserine rastlamadım. Sanki bu bölgede
Türkler hiç yaşamamış gibi... Artık Bulgaristan’ın
bunları aşması gerekli. Tıpkı Macaristan’ın yaptığı
gibi yaşanan tarihine sahip çıkması ve bundan
gocunmaması
gerekir.
Macaristan
Kültür
Bakanlığının yaptığı gibi Türklere ait tüm eserlere
sahiplenmesi hatta onlar gibi Türk Kültür
Bakanlığından o dönemlere ilişkin eserler
isteyerek sergilemesi, onları sanat adına yüceltir
ve turizmi canlandırır.
Dönüş için Kırcaali garajına geldiğimizde
tuvaleti kullanmak zorunda kaldım. Garajın
tuvaleti tıpkı garaj gibi bakımsız ve oldukça
kötü... Kırılan pisuvarların çoğu tellerle
tutturulmuş. Uygar bir ülkeye yakışmayacak
görüntüler içeriyordu. Belediye yetkililerinin
küçük dokunuşlarla şehrin hemen girişinde
insanların bir şehir hakkındaki düşüncelerini
etkileyecek düzenleme çalışmaları yapmaları
gerektiği inancındayım. Özellikle yaz aylarında
yoğun dolaşımın olduğu bu bölgeye gelen ve
garaja girip çıkan araçlardan ekstra ücretler alarak
bu düzenlemeyi yapacaklarına inanıyorum.
24.05.2016 Cafer ÖZ
Soldan: Güzin Oralkan; Prof. Dr. Saverio SİNOPOLİ;
Şevket BALLA; Cafer ÖZ.
Maria Miraglia; Prof. Saverio SİNOPOLİ
Malbora Cafe Salonu
40.Uluslararası KIBATEK Edebiyat Şöleni 19-21
Mayıs 2016 tarihlerinde Bulgaristan'da gerçekleşti.
İzmir BALGÖÇ, kurumumuz KIBATEK ve Kırcaali
Ömer Lütfi Kültürevi'nce düzenlenen uluslararası
şölene Bulgaristan, Türkiye, Arnavutluk, İtalya,
Yunanistan'dan gelen şairler, yazarlar, çevirmenler,
akademisyenler ve ilgili dernek yöneticileri katıldı.
Heyetimiz
Malbora
Cafe
Salonu'nda
düzenlenen şölene katıldı.
BALGÖÇ Genel Başkanı Fahriye ERSOY'un
açılış konuşmasından sonra KIBATEK Onursal
Başkanı Feyyaz SAĞLAM etkinliğe katılan
Bulgaristan Türk şair ve yazarlarına KIBATEK
uluslararası projeleri üzerinde bilgi verdi, soruları
cevaplandırdı. Devamla Bursa BALGÖÇ Başkan
Yardımcısı Sadık YILMAZ, Bulgaristan'ın uluslararası
üne sahip ressamı Kamber KAMBEROV, İzmir
BALGÖÇ Genel Sekreteri İlhan ŞENTÜRK,
KIBATEK Derneği Genel Başkanı Dr. Mevlüt
KAPLAN, gazeteci-yazar Mustafa BAYRAMALİ,
KIBATEK Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Fadıl ÜNAL,
İtalya Pablo Neruda Derneği Başkanı Prof. Saverio
SİNOPOLİ,Kırcaali Recep Küpçi Edebiyat Klübü
Başkanı Durhan ALİ'nin konuşmalarından sonra
"KIBATEK Uluslararası Şiir Şöleni"ne geçildi.Şölende
sırayla şu şairler şiirlerini seslendirdiler:Nefize
HABİB, Aygül GAVAZOVA, Bayram KUŞKU,
Aysun
RAMADAN,
Şefika
REFİK,
Haşim
SEMERCİ,Bedriye Naim MUTLU, Zekiye HABİB,
Şhefqet BALLA, Dr. Hasan AHMET, Füsun SUKA,
Leyla IŞIK, Güzin ORALKAN, Dr. Mevlüt KAPLAN,
Dr. Maria MİRAGLİA, Fikri Önay BULANIK, Cafer
ÖZ, Turan ÇATAL, İsmet İSMAİL, Dr. Nevin
SADIKOĞLU, Osman AKIN, Hatice DURGUT,
Resmiye MÜMİN, Ahmet MEHMET.
33
20 Mayıs 2016 Cumartesi günü KIBATEK
heyetimizce Ömer Lütfi Kültürevi, Türk Kültür ve Sanat
Derneği, Güney Bulgaristan Türk Öğretmenler Derneği ve
Kırcaali Haber gazetesi ziyaret edildi. Gazete sahibi ve
Türk Kültür Sanat Derneği Başkanı Müzekki AHMET
heyetimize dernekler ve merkez çalışmaları hakkında bir
birifing verdi.
Aynı gün akşam 17.00 de şölen gala gecesinin
gerçekleşeceği salonda KIBATEK Yayınları kitap sergisi
açıldı.17.30'da şölen açılış protokol konuşmalarında önce
Ömer Lütfi Kültüreivi Müdürü Müzekki AHMET, İzmir
BALGÖÇ Başkanı Fahriye ERSOY ve KIBATEK Dernek
Başkanı Dr. Mevlüt KAPLAN konuşmalarını yaptılar.
Daha sonra KIBATEK Onursal Başkanı Feyyaz
SAĞLAM'ın yönettiği uluslararası edebiyat paneline
geçildi.Panelde sırayla şu bildiriler sunuldu:Dr. Fadıl
ÜNAL "Uluslararası Bir Dil-Edebiyat-Çeviri Köprüsü
KIBATEK"Prof. Dr. Saverio SİNOPOLİ "İtalyan
Edebiyatı-Türk Edebiyatı İlişkilerine Bir Bakış"(Çeviri:
Bilgi ÇENGELLİ)Shefqet BALLA "Arnavutluk'ta Türkçe,
Türk Edebiyatı ve Türkoloji"Habibe AHMEDOVA
"Bulgaristan Türk Edebiyatı'nın Dünü ve Bugünü"Mustafa
BAYRAMALİ "Bulgaristan Türk Edebiyatı'nın Dili"Dr.
Hasan AHMET "Batı Trakya Türk Edebiyatı"Zülkef
YEŞİLBAHÇE "Bursa BALGÖÇ Çalışmalarında Kültür
ve Edebiyat"Panel değerlendirme konuşmasını yapan
Feyyaz SAĞLAM ayrıca "KIBATEK Çalışmalarında
Bulgaristan" konusunda da izleyicilere bilgiler verdi
ardından "KIBATEK Uluslararası Şiir Şöleni"ne geçildi.
Şölenin bitiminde KIBATEK Şükran Plaketi BALGÖÇ
Dernek Başkanı Fahriye ERSOY'a KIBATEK Dernek
Genel Başkanı Dr. Mevlüt KAPLAN tarafından takdim
edildi. KIBATEK 2016 Türk Dili'ne Hizmet Ödülü ise
yayın hayatında 10. yılını başarıyla tamamlayan Kırcaali
Haber gazetesi adına Müzekki AHMET'e Prof. Dr. Saverio
SİNOPOLİ tarafından verildi. Müzekki AHMET'in yaptığı
teşekkür
konuşmasından
sonra
şölene
katılan
edebiyatçılara Onur Belgeleri takdim edildi.
Dr.Feyyaz SAĞLAM
KIBATEK KURUCU VE ONURSAL BAŞKANI
34
ÇAMERİASORUNU
Kitabındanbirbölümalıntısı
ETNOSİD
Etnosid’in üçüncü dalgası
Napoleon Zerva komutansında olan
Yunanistan Cumhuriyeti Ulusal Birliği Güçleri
(EDES) ile birlikte, ilk katliam 27 Nisan 1944
tarihinde Paramithi kasabasında yapılmıştır. 600
Arnavut Müslüman; kadın, erkek, yaşlı ve çocuk
ayırt edilmeksizin katledildi. Bu katliamlara şahit
olan şahısların isimlerini ve detaylı açıklamalarını
ileriki bölümlerde bulacaksınız.
Ertesi gün yine EDES’e bağlı bir birlik
Parge kasabasına doğru yola çıktı, orada sadece ilk
günde 52 Arnavut Müslüman katledildi. 23 Eylül
1944 tarihinde de Spataria kabasına girildi ve
EDES birlikleri önlerine gelen her şeyi yok edip,
değerli eşyaları gasp ediyordu. Bu şekilde 19441945 yıllarında EDES güçleri, Çameria’da yaşayan
Müslüman halka karşı zalimane fiillerine devam
etti. Kadınlar ve genç kızlar tecavüze uğradılar,
hayatta kalmayı başaran Ege adalarındaki
hapishanelere gönderildiler. Yaşlılar ise göç etmeye
zorlandılar.
Genocide Watch’ın (Soykırım Gözlem
Örgütü) başkanı Gregory Stanton’un “Soykırımın 8
Aşaması” isimli raporundaki 7. aşamaya gelmiş
bulunuyoruz. Yani “İmha”. Bu, katillerin gözünde
"imha"dır, çünkü kurbanlarının insan olduğuna
inanmazlar”
Bu katliam sonunda Çameria’da, 68
Arnavut köyü yok oldu. Bütün kasabalar
yaşanamaz hale geldi. Maddi yönden büyük yıkım
yaşandı. Eşyalar, tarım arazileri, zeytinlikler ve
hayvanlar gasp edildi. Çameria’da yaşayan yaklaşık
35.000 Arnavut Müslüman, topraklarını bırakarak
Arnavutluk’a göç etti. Ekonomik durumu daha iyi
olanlar ise, Türkiye ve ABD’ye göç etti.
36
“ÇAMERİA”
Arnavutluk’un
güneyinde, Yunanistan’ın ise kuzeyinde
yer alan bir bölgenin adıdır. Bölge
nüfusu ise Arnavut, Müslüman ve
Ortodokslardan oluşmaktadır.
Bu kitapta Çameria halkına
karşı, Yunanistan hükümeti tarafından
çeteler aracılığıyla yapılan “ETNOSİD”
hakkında geniş bir bilgi bulacaksınız.
1912-1946 yılları arasında yapılan
katliamlar tüm gerçekliği ile ele
alınmıştır. Bu katliamlar niçin, neden ve
nasıl yapıldı? Yapılan katliamlar
Yunanistan tarafından neden hala
reddedilmektedir?
1990 yılında Arnavutluk’ta
komünist rejimin çöküşü ile birlikte
“ÇAMERİA SORUNU” da gündeme
geldi. Uluslararası kurumların bu
katliama karşı sergiledikleri tutum ve
düşünceler nelerdir? Balkan ülkelerinin
“Çameria Sorunu” ile ilgili resmi
açıklamaları ve Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin bu konu ile ilgili yapmış
olduğu açıklamalar yer almaktadır.
Yazar:ŞevketBALLA
İSBN:9786058702004
Dili:Türkçe
Bu insanlık dışı katliamı bizzat yaşayanlar
ve görgü tanıkları şöyle anlatıyorlar:
Şahit Fadil Nuriu,
ailesinin nasıl yok olduğunu anlatıyor;
“Annem, ben ve beşikteki 6 aylık kız
kardeşim Dile ile birlikte evdeydik. Annem,
lavaboda kız kardeşimin çamaşırlarını yıkıyordu.
Birden katiller evimize girdiler. Annemin üzerine
benzin dökerek annemi ateşe verdiler. Annem
alevler içinde lavabodan çıktı. Annem yanıyordu!
Bir süre sonra kendinden geçti, vücudu simsiyah
oldu. Her yerinden kan akıyordu. Annemin
kafatasını görebiliyordum. Dudakları yandı ve
dişleri dışarı çıktı. Korkunç bir manzaraydı.
Katiller annemi yaktıktan sonra beşikteki 6 aylık
kız kardeşimi öldürdüler. Katiller, korkunç acılar
içinde ölen annemin cenazesini toprağa vermemize
engel oldular. Haziran ayının sıcağında annemin
vücudu kurtlanmaya ve kokmaya başladı .
Şahit Zekje Nuriu;
Kocamın adı Tahir Nuriu, babamın adı ise Vehip
Kadiu.
Ben 18 yaşında ve 3 yıllık evliydim. O gün
bize "Alman ve İtalyanlar gittiler" denildi. O gece
hiç kimse uyuyamadı. Ertesi sabah bazı haberler
gelmeye başladı; “gidin yoksa Yunanlılar sizi
kesecekler”. Nereye gidebilirdik ki? Bize: Nereye
giderseniz gidin yeterki buradan gidin deniliyordu.
Kayınvalidem ve diğerleri gittiler, ben gitmedim.
Kocam ve erkek kardeşlerim, birlikte yaylaya
hayvanlarımıza bakmaya gitmişler ve henüz geri
dönmemişlerdi. Kardeşlerimin adları ise; Sulejman
Nuriu (40 yaşında), Hamit Nuriu (22 yaşında) ve
Ekrem Kadiu (25 yaşında). Onlar gelmeyince
bizden biri oraya gitti ve kardeşlerimin öldüklerine
dair bize haber gönderdi. Bu haberi aldıktan sonra
biz de hep birlikte oraya gittik. Fakat Sulejman’ın
cesedini bulamadık. Cesedini yabani hayvanlar mı
yedi? yoksa başka bir yere mi attılar? bilemiyorum.
Kardeşlerimi gömdükten sonra eve döndük. Bir yıl
sonra katiller geri döndüler. Kayınvalidem ve diğer
akrabalarım saklanmaya gittiler. Benim de onlarla
birlikte gitmemi istediler fakat ben kabul etmedim,
çünkü ben kardeşlerimden intikal eden haklarımı
henüz alamamıştım. O yüzden kalacağım dedim.
Bana; kardeşlerin öldü, sen kaç kendini kurtar
dediler fakat ben yine de gitmedim. Bir gün, haber
geldi ki Vasilaq Koka benim kocamı arıyordu.
Vakit geçirmeden kocama durumu haber verdim.
Kocam saklandı.
. Katiller genelde hiç umulmadık bir anda
geliyorlardı. Evlerden bütün eşyaları zorla
alıyorlar, daha fazla para istedikleri için evde
bulunan kişilere işkence ediyorlardı. Bundan
dolayı ben, kızım ve oğlumu aldım, kız kardeşim
ve kocası İbrahim’le birlikte komşumuz olan
Artur’un evine gidip orada toplandık. Nereden
öğrenmişler bilemiyorum, fakat bir baktıkki evin
etrafı hemen sarılmış. Kaçmaya çalıştık fakat
başaramadık. Kapıyı kırıp içeri girdiler ve bizi
sorguya çektiler. Nazmi isimli arkadaşımızın
annesi hamileydi. Ona da işkence etmeye
başladılar. Hepimiz ağlıyorduk. Ben kaçmaya
başladım. Peşimden koştular ve beni yakaladılar.
Beni, yaklaşık 3 kat yüksekliğindeki bir duvardan
aşağı attılar ve attıkları yerde bıraktılar. Bir süre
sonra kendime geldim, kalktım ve saklanmak için
bir Ortodoks’un evine giderek yardım istedim.
Adı Niko Veneti’ydi. Niko’nun ailesi iyi
geçindiğimiz bir aileydi. O gece orada kaldık
fakat ertesi gün bize gitmek zorunda olduğumuzu,
çünkü Müslümanları sakladıkları öğrenilirse
kendilerinin
de
öldürüleceği
söylenmişti.
Mecburen biz de dışarı çıktık ve bir mağaraya
saklandık. Fakat çok geçmeden bizi buldular.
Beni hapishaneye gönderirken, Zeqir Hyseni’nin
evinin
yanından
geçerken
Müftümüzün
öldürüldüğünü öğrendim. Daha sonra gördüm ki,
Sabije, Şemsije, Zekije, Xhemile ve kızını
öldürmüşler. Bir süre hapishanede kaldıktan sonra
beni Arnavutluk’a gönderdiler .
Şahit Nurisha Pronja
(Paramithia)
Nurisha Pronja, Hysen ve Feride Demi çiftinin
kızı, yaşı 30, Muharrem Pronja ile evli, Berat
kentinde Sikushe mahallesinde (Arnavutluk).
27 Haziran 1944 tarihinde, Zerva’nın
maiyetindeki Lefter Strungari; yanındaki 20 asker
ile birlikte beni bıçakla tehdit ederek evimdeki
bütün eşyaları zorla aldı. O gece korkudan
komşumuzun evinde kaldım. Ertesi gün komşum
beni evinden kovdu. Üç çocukla gidecek bir yerim
olmadığı için evimin bahçesindeki ağaçların
arasına saklandım. Oğlum 4 yaşında, kızlarım ise
6 ve 2 yaşındaydı. O gece Vangjel Dhraka’nın
oğlu ve silahlı üç arkadaşı evime geldiler. Kısa
süre içerisinde beni buldular. 4 yaşındaki oğlumu
zorla elimden aldılar. Oğlumu ağaçların arasına
götürerek kesmekle tehdit ediyorlardı. Ben ise
çıldırmış gibi ağlayarak sesim çıktığı kadar
bağırıyordum.
37
Son olarak kalan bütün
kadınları
ve
çocukları
toplayıp hapse attılar. Bir
süre sonra çocuk ve
kadınlar, hapiste ölmeye
başladılar.
Kaç
gün
geçtiğini hatırlayamıyorum
fakat, 3 İngiliz misyoner
yanımıza gelip bizi kontrol
ettiler.
Sanki beni hiç duymuyorlardı ve oğluma şöyle
sesleniyorlardı; “Sen yumuşak ve tazesin, seni
pişirip yiyeceğiz”. Sesimi komşum Sotir Nikolla
duymuş. Yanıma geldi sonra hızla onların yanına
gitti. Onlarla tartışır gibi bir konuşma yaptı ve
sonra bana döndü: “Oğlun bırakmak için para
istiyorlar” dedi. Bende parayı ödedikten sonra,
oğlumu geri verdiler. Oğlum korkudan bembeyaz
olmuştu ve adeta ölü gibi duruyordu. Boğazından
kan akıyordu, Bugün de boğazındaki bıçak yara
izlerini görmek mümkündür. Bu durumdan kurtulur
kurtulmaz Shaban Kura’nın evine gitmeye karar
verdim. Yolda Zerva’nın bir grup askerleriyle
karşılaştım. Dhimiter Paskoja da onlarla birlikteydi.
Bu kişi, o gün İbrahim Balloti’nin karısı Bitulla’yı
bıçakla kesmiş, ayrıca Sanija Balloti’yi de benzinle
acımasızca yakmıştı. Alman askerleri çekildikten
sonra, bizim bölgenin Jandarma Komutanı Shapera
ve bölgenin papazı bir emir çıkardılar. Emir şuydu:
“Silahları
teslim
edin,
böylece
serbest
dolaşabilirsiniz”. Bu kararı bizim Müftü’ye yazılı
olarak göndermişler. Bu hareket bizi yanılttı ve
herkes silahlarını teslim etti. Daha sonra
saklandığımız yerlerden çıkmaya başladık. Bu
durumda Zerva’nın askerleri kasabadaki bütün
erkekleri tutuklayarak hapishaneye attı. Daha sonra
evleri basarak bütün ziynet eşyalarını aldılar, kadın
ve kızlara tecavüz ettiler. Ardından tutuklu
erkekleri keserek öldürmeye başladılar. Kendim
gözlerim ile gördüm, 95 yaşındaki Xhelal
Bollati‘nin kafasını kesip kafasını bahçeye,
bedenini ise bir duvarın üstüne atmışlardı. Daha
sonra Tefik Abazi’yi gördüm. Ayaklarını kesip ve
omuzuna asmışlardı.
38
Önem(siz)li ziyaret
Son günlerde Sırbistan diplomatik goller
atıyor, tabii ki bu golleri Sırbistan Başbakanı
Aleksander Vuçiq atmaktadır. Ona göre, son
günlerde “tarihi” olaylar gelişmektedir; Çin
Cumhurbaşkanı’nın ziyaret etmesi, Sırbistan ve Çin
Cumhuriyeti arasındaki ekonomik gelişmeler,
Hırvat Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar Kitaroviq
ve Sırbistan Başbakanı buluşup, ortak işbirliği
deklarasyonu imzalaması ve 25 yıl aradan sonra
Sırbistan Hava Yolları’nın New York’a ilk uçuşunu
yapması.
Çin Cumhurbaşkanın, Sırbistan’a ziyareti
ise bu gelişmelerde birinci sıraya yerleşmektedir.
Sırbistan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı Çin’den
gelen misafirleri karşılamada geleneksel Sırp
yemekleri sunarken, Kelemegdan’da Çin Kültür
Merkezi’nin açılışını yaptılar, bu ziyaret esnasında
iki devlet arasında 20 anlaşma imzalandı. Bunların
çoğu ekonomi ve alt yapı alanındadır. Çin heyetinin
Smedereve Demir Çelik fabrikasını ziyaret etmiş
olması en çok konuşulan ziyaretlerden biridir, bu
fabrika
Çin’li
“Hestil” şirketi
tarafından
işletilmektedir.
Her şey dostça görünmektedir, mükemmel
şekilde imzalanan anlaşmalar iki tarafı da memnun
etmiş görünüyor, ama bu gerçek mi? İşbirliği mi
yoksa kırmızı ejderha için bir yuva mı?
İstatistiklere göre Çin’den Sırbistan’a 70 kat daha
fazla ithalat yapılmaktadır. Yani Çin Sırbistan’a
1.5 milyar dolar ihracat yapmaktadır ve
Sırbistan’dan Çin’e yılda yalnız 21 milyon dolar
ihracat yapılmaktadır. Bu istatistikleri başka
ülkelerle karşılaştırırsak Çin’de Rusya daha iyi
durumdadır. Fakat yine de Sırbistan’ın dış ticaret
açığı ise 721 milyon doları bulmaktadır.
39
Çoğu insan diyebilir ki Sırbistan’nın hacmini bu
ülkeler ile kıyaslanmak
doğru olmaz çünkü Sırbistan
o ülkelerin kapasitesinde
mal üretemez, evet doğru
olabilir fakat madalyonun
diğer tarafına da bir bakalım.
Yani
bu
kıyaslamayı
Almanya
ile
yaparsak
rakamlar farklı konuşur.
Sırbistan’dan Almanya’ya
1.7 milyar dolarlık ihracat
yapılmaktadır
ve
Almanya’dan ise 2.3 milyar
dolar ithalat yapılmaktadır.
İtalya’dan ise 1.9 milyar
dolar ithalat ve 2.2 milyar
dolar ihracat var. İstatistiklere göre Çin ve Rusya
ile oluşan dış ticaret açığı hacmi ise 2.5 milyar
doları buluyor, fakat diğer ülkelerin toplam dış
ticaret açığı ise yalnızca 300 milyon doları
bulmaktadır. Bu rakamlar ve istatistikleri çok açık
ve net konuşuyorlar ki yapılan anlaşma kimin
lehine ve kimin aleyhine gitmektedir. Doğal
olarak Smedereve Demir Çelik fabrikasındaki
üretim başladığında Sırbistan’nın ihracatında bir
nevi yükselme bekleniyor fakat aslan payını
Çin’li
şirket
alacaktır.
Sırp
başbakanı
açıklamalarında demişti ki; Smedereve fabrikası
üretimine başladığında Almanya’dan iki kat daha
fazla üretim olacaktır bundan dolayı da bölgede
bu alanda etkili olacaktır. Tabii ki Vuçiq bu
açıklamaları yaparken iyimser tabloyu sergilemek
istedi fakat aslında Sırp halkı ile dalga geçmişti,
çünkü 2015 yılı istatistiklerine göre Sırp işçileri
bölgede en düşük maaşla çalışmaktadırlar.
Almanya ile yapılan kıyaslamaları tartışmaya hiç
gerek yoktur.
Sırp
yetkililer
tarafından
Çin
Cumhurbaşkanı’nın yaptığı ziyarete çok fazla
önem vererek ve reklam yaparak kendileri şunu
amaçlıyorlar, “bak biz çalışıyoruz ve gelecekte
halkın yaşam kalitesini yükselteceğiz”. Ne kadar
yaşam kalitesi yükseltilecek bunu zaman
gösterecektir fakat kanıtlar tersini söylüyor.
Yapılan tüm anlaşmalar Sırp mallarının Çin’e
ihracat yapılacağının hiçbir ifadesi yoktur,
yapılan anlaşmalardan biri ise Belgrat-Budapeşte
demiryollarının yapılması halkın yaşam kalitesini
yükseltecek bir anlaşma değildir. Değer
verilebilecek tek bir anlaşma vardır o da 250
milyon dolar ticari kredi verilmesidir, ki bu kredi
Surçin-Obrenovac
otoyol
yapımında
kullanılacaktır. Yine de bu alanda hatırlatmada
fayda vardır Sırbistan, Dünya Bankası’ndan
onaylanmış kredilerin, alt yapı alanında
kullanması daha avantajlı bir yoldur. Bu krediler
Sırbistan tarafından maalesef kullanılmamaktadır.
Doğal olarak bizde soruyoruz; yapılan bu
anlaşmaların değeri ve
önemi nerede? Cevabımız
ise; bilgisizlikten belki,
aslında
Sırp
Cumhurbaşkanı bu sorulara
kendisi cevap vermiştir.
Sırbistan Cumhurbaşkanı;
Sırbistan
jeopolitik
pozisyonu
ile,
AB’ye
üyeliği yolunda yürürken
Çin
Cumhuriyeti’nin,
Avrupa’ya yönelik kendi
stratejik temelleri olacaktır.
Bana göre de tüm bu
soruların cevabı budur.
Dushan Tamindzija(EA-SK)
40
Seveni Kadar Sevmeyeni de Var.
Dünya’da ve Türkiye’de bir çılgınlık haline
gelen “Pokemon Go” oyununun üretici firması,
sunucularına Türkiye’ye özel sunucuyu da ekledi.
Uzmanlara göre bu yeni gelişme, ülkemizde oyuna
ilgiyi daha da artırabilir.
Kişiyi etkisi altına alıyor
Bilgisayar oyunları dünyasına
baktığımızda, zaman zaman hırsız,
zaman zaman katil karakteri bile
görülebiliyor. Her ne kadar Pokemon
oyunu bu oyunlara kıyasla daha
masum gibi gözükse de, gerçek
bundan çok farklıdır. Pokemon
birçoğumuzun bildiği bir çizgi film
olduğu için herkese daha sempatik
gelmekte, tıpkı çocukluğa ait bir
oyuncağı tekrar görüp heyecanlanmak
gibi fakat dış dünyada geçmesi bu
oyunu masumiyetten çıkarmaktadır.
Çünkü oyun farklı bir kullanım
gerektirdiği için kişiyi etkisi altına
alabilir, bu da tehlikeyi algılamada
sorun yaratabilir.
Pokemon Go telefona nasıl yüklenir?
Pokemon Go oyunu çıktığını ilk günden beri yoğun bir
ilgiyle karşılaştı. Oyun tutkunları Pokemon Go nasıl indirilir
sorusunun cevabını arıyor. İOS ve Android telefonlarda
Pokemon Go indirmek ve yüklemek için farklı yöntemler
kullanılıyor. Ülkemizde henüz resmi olarak sanal marketlerde
yer almayan Pokemon Go oyununu farklı yollarla yüklemeniz
gerekiyor. Fakat bu yöntemde hiç bir şekilde tavsiye edilmiyor.
Çünkü telefonunuza zarar verme ihtimali çok yüksek.
Zararı faydasından fazla
İnternet üzerinden veya bilgisayardan oynanan
oyunlar büyük küçük herkesin vazgeçemediği bir aktivite
haline gelmiştir. İnsanların bazıları hobilerinin bu sanal
oyunlar olduğunu ve çok zevk aldıklarını belirtmektedir. Sanal
oyunların zevk verici yanlarının yanı sıra zararlı etkileri çok
fazladır.
41
Karşıyaka/İzmir
42
Sırbistan Meclisinde
Yeni Rus Yanlıları
Sırbistan Meclisinde yeni
dönemin başlaması ile
birlikte meclisin üçte
ikisinin Rus yanlılarının
olduğu
değerlendirilmektedir, yani
Rusya’ya verilen destek son
yıllarda çok fazla ortaya
çıkmaya başlamıştır. Bunu
ifade edenler yalnız sempati
duyanlar değil, parti
liderleri hatta Sırbistan
Cumhurbaşkanı da aleni
olarak Rusya ve Putin’e
sevgisini belli ediyor.
JelenaTRAJKOVİC(EA-SK)
Sırbistan’da son aylarda her geçen
gün Rusya’yı destekleyen kesimde bariz bir
şekilde artış görülmüştür. Bu destek artık
fiilen mecliste de bulunmaktadır. Bunlar ise
ilk olarak Sırp Radikal Partisi (SRS, Dr.
Vojslav Sheshel lider) ve koalisyonda olan
Dveri ve Sırp Demokratik Partisi (DSS-Dveri)
ki bunlar birlikte toplam 33 milletvekilleri
bulunuyor ve bunların hepsi de Moskova ile
temastadırlar. Diğer tarafta ise, iktidarda olan
parti Sırp İlerleme Partisi (SNS, Aleksander
Vuçiq)’nin
de
içinde
bulunduğu
milletvekillerinden üçte ikisinin Rus yanlıları
olduğu düşünülüyor. Bunlar ile birlikte sayı
çok artmaktadır. SNS içindeki milletvekilleri
Sırbistan
Cumhurbaşkanına
(Tomislav
Nİkoliq) yakın bilinen milletvekilleridir. Daha
ilginci ise SNS milletvekillerinin listesinde
SNP lideri Nenad Popoviq (eski DSS’li) de
vardır ve çok net olarak AB’ye karşıdır.
Açıkça biliniyor ki Rus
Sosyalistlere destek vermektedir. 2012
yılında SNS ve SPS koalisyonunu
kurmuşlardı, Rusya bu koalisyonda çok
etkili olmuştu. Yani şunu da söylemek
mümkündür; İktidar partisi (SNS)
başbakanı AB’ye destek vermektedir
fakat, içindeki milletvekillerin bu
dönüşü
(Rusya’dan
AB’ye)kabul
etmeye zorlanıyorlardı.
Geçen dönemdeki mecliste ve
iktidar partisinde (SNS)olan milletvekili
Vladimir
Gjukanoviq’den
AB’ye
verilen destek önemli bir örnek idi.
Yine de Rusya’nın etkisi çok güçlüdür.
Aleksander Popov (Bölgeselleşme
Müdürü) şöyle diyor; “Mecliste Rus
yanlılarının bulunması ve diğer tarafta
AB’ye olan destekte düşüş görünmesi,
kamuyu negatif olarak etkileyecektir.”
Nenad Gjurgjeviq (Etnik Forumu) ise;
“Rusya tüm gücü ile mecliste kendi
etkisini
göstermeye
çalışacaktır.
Rusya’nın amacı Sırbistan’ın Ab’den
uzaklaşmasıdır, fakat en önemli konu
ise Kosova’dır. Rusya bunu hem
Sırbistan Meclisinde hem de Birleşmiş
Milletlerin
Güvenlik
Konseyinde
kullanacaktır.
44
Sırbistan hükümetini AB ile ters düşürecek bir konu olan
“Kosova Sorunudur”, Rusya bu sorunu kullanacaktır ve
Sırbistan’ı AB yolundan çekmeye çalışacaktır. Rusya’nın
senaryosu ise, Sırbistan bölgede bulunan ülkelerdeki
ilişkileri normalleşme ve AB ile uyumlu çalışmalarına karşı
geleceğini ve böylece AB’nin gücü ve etkisini zayıf olarak
gösterecektir. Bu şekilde AB’ye girmenin uygun bir reform
olmadığını halka ikna etmeye çalışacaktır.Güçlü bir iktidar
olduğu halde yine de Rusya’nın etkisinin çok daha fazla
olması bekleniyor çünkü SNS içindeki milletvekilleri aynı
görüşte değillerdir”.
Vuçiq için kolay bir muhalefet olmayacaktır
Popoviq’e göre Sırbistan başbakanı Aleksander Vuçiq
için meclisteki eski iki dönem gibi rahat bir muhalefet ile karşı
karşıya olmayacaktır. Artık mecliste SRS var, ki bu radikal
parti çok gürültülüdür ve olay yaratma yetenekleri çoktur. Bu
olaylar içine Hırvatistan da dahil olabilir. Böyle bir meclis yeni
hükümet için sıkıntı yaratabilir, belki de gelecek yıl
cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte erken seçime
gidebilirler.
Nikoliq; “Putin benim en iyi dostum”
Rus
gazetesinde
“Sputnik” verdiği röportajda
Sırbistan
Cumhurbaşkanı
Tomislan
Nikoliq
şöyle
demişti; Vladimir Putin benim
en iyi dostumdur, en azından
ben
böyle
hissediyorum.”
Böyle yakın bir açıklamadan
sonra Putin Sırbistan’ı Mart
ayında ziyaret etmişti, Nikoliq
ise; “Putin’in ne düşündüğünü
ben bilemem ama kendi
düşüncemi söyleyebilirim bu
açık bir dostluktur. Putin bana
kendi görüşlerini ve benim
ihtiyacım
olan
anlayışı
verebilir.” Şeklinde açıklamada
bulundu.
45
ABONELİK FORMU
YAYIN ADI
EA SİYASET KULÜBÜ
12 Aylık Yurtiçi Abonelik Bedeli
12 Aylık Yurtdışı Abonelik Bedeli
48 TL
84 $
Adı Soyadı:
Adres:
TC
Posta Kodu:
Telefon:
Şehir / Ülke:
/
Cep Telefonu:
Faks:
e-posta:
Ödeme Şekli:
Nakit
Banka Havalesi
Posta Havalesi
İMZA
TARİH
………………………..
……/……/20……
Garanti Bankası /
Önemli Not: Banka ve Posta Havalesi ile yapılan ödemelerde, ilgili dekontun Abone Formu ile birlikte posta, faks veya e-posta
yoluyla abonelik merkezimize ulaştırılması zorunludur. Fiyatlar KDV dahildir.
ABONE İŞLERİ
Tel/Faks : 0 232 369 88 57 e-posta: [email protected]
Adres: 1721 sok. No. 14/1 D. 4 Karşıyaka / İZMİR
TÜRKİYE

Benzer belgeler

balkan kriz raporu

balkan kriz raporu mahkemeleri olağan bölgesel yetkilerinin kaldırılması ve hemen ardından Lahey Mahkemesi (uluslararası mahkeme) ile tam işbirliği yapmasıdır. İkinci olarak Sırp parlamentosunda H...

Detaylı