RTÜK Yasa Tasarısı ile İlgili Gazete Haberleri

Transkript

RTÜK Yasa Tasarısı ile İlgili Gazete Haberleri
RTÜK Yasa Tasarısı ile ilgili gazete haberleri Ulusal gazetelerin internet sitelerinde Ekim 2009 ‐ Nisan 2010 arasında RTÜK yasa tasarısı hakkında yayımlanan haberler Arş. Gör. Ali Anıl Aral tarafından taranmıştır. Taranan Gazeteler:
Hürriyet ...............................................................................................
2
Milliyet ................................................................................................. 14
Radikal ................................................................................................ 32
Sabah .................................................................................................. 37
Habertürk ............................................................................................ 44
Zaman ................................................................................................. 61
Yeni Şafak ........................................................................................... 69
Vatan ................................................................................................... 79
Cumhuriyet .......................................................................................... 85
1
HÜRRİYET
2
1 Nisan 2010
Çiçek: RTÜK Tasarısı imzaya açıldı yabancı payı
artacak
HÜKÜMETİN dün imzaya açtığı RTÜK Kanun Tasarısı ile karasal frekans dağıtımı ve
yabancı sermaye oranında değişikliğe gidilmesi hedefleniyor. Hükümet Sözcüsü Cemil
Çiçek, mevcut kanunun 1994 yılında çıktığını hatırlatarak, aradan geçen sürede hem
sektördeki hem de dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak zaman zaman değişiklikler
yapılmasına rağmen bu sektörün sorunlarının tamamen ortadan kaldırılamadığını
vurguladı. Şu anda yabancı sermaye payının yüzde 25 olduğunu ve düzenlemenin bunun
artırılmasıyla ilgili olduğunu belirten Çiçek, “Tasarı hazırlanırken sektörün temsilcileriyle,
ilgili birimleriyle beraber yapılmış bir çalışma. Gerekiyorsa ayrıntısını Sayın Arınç’tan
sorabilirsiniz. Belli ki bu nispet artırılacaktır” dedi.
3
4 Nisan 2010
Meltem Kara
Dizi ve filmler ‘ihracat’
ekranda ‘buz’lanmayacak
sayılacak
Türk
malı
Başta Arap ülkeleri olmak üzere yurtdışında ilgi gören Türk dizi ve filmlerinin
‘Türk Malı’nı tanıtması için yeni düzenlemeler yapıldı. Buna göre yurtdışına
satılan dizi ve filmlerin ihracat kapsamına alınacağını söyleyen Devlet Bakanı
Zafer Çağlayan “Yapımcılar fuar desteği alacak. Film ve dizilerde markaların
gösterilmesini yasaklayan RTÜK Yasası’nda düzenleme yapılacak” dedi.
DIŞ Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın, başta Arap ülkeleri olmak üzere
yurt dışında Türk dizi ve filmlerine gösterilen ilgiyi Türk malı imajının tanıtılması ve
pazarlanmasında kullanmak üzere harekete geçip dizi ve film yapımcılarıyla biraraya
gelmesi sonuç verdi. Buna göre, CD, DVD ve manyetik ortamda yurtdışına ihraç edilen
dizi ve filmler ihracat ürünü sayılacak ve 25’inci sektör olarak ihracat rakamlarına
eklenecek. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) yasaya dayanarak devrede
tuttuğu yasaklar nedeniyle markaların ‘buz’lanmaması için; reklam, sponsorluk ve ürün
yerleştirme, ‘ticari iletişim’ tanımı altında toplanacak. İhracatçı konumuna gelen
yapımcılar üst sınırı 15 bin dolar olmak üzere fuar desteklerinden yararlanacak. Dizi-film
yapımcıları için potansiyel görülen pazarlara heyetler düzenlenecek; komiteler kurularak
Türk ürünlerinin senaryolarda nasıl yer alacağı konusunda fikir birliğine varılacak.
İhracat kapsamına alınıyor
Türkiye’nin dış ticaretine katkı sağlayan ve 33 ülkede gösterilen 35 dizi-filmden kazanç
elde etmek için hazırlandıklarını belirten Bakan Zafer Çağlayan, “Dizi ve filmlerin ihracat
ürünü sayılması için bir düzenleme yaptık. Yapımcıların İstanbul Elektrik, Elektronik,
Makine ve Bilişim İhracatçı Birliği’ne üye olmaları halinde, yurtdışına CD, DVD ve
manyetik bant ortamında ihraç ettikleri dizi-filmleri ihracat kapsamına alacağız ve ihracat
rakamlarıyla ihracatını izleyeceğiz” dedi.
Ürünler senaryoya girecek
Türk ürünleri ve imajının başarı elde edilmesi için daimi bir komite kurulacağını da
kaydeden Bakan Çağlayan, şöyle konuştu: “Sektörel tanıtım gruplarımızı, dizi-filmleri
yapan senaristler ve yapımcılarla bir araya getirip, bu tanıtım gruplarının temsil ettiği
ürünlerin dizi filmlerin içinde kullanılmasını sağlayacağız. Ürünün senaryo içinde nasıl
kullanılacağını, belki senaryoya yön vermesini konuşacaklar. Türk kahvesi, Türk
kahvaltısı, Türk hamamı başta olmak üzere tarım, su ürünleri, sanayide tanıtabileceğimiz
çok önemli alanlar var. Mutfak ekipmanları, elektrikli ev aletleri, zeytinyağı, ev tekstili,
otomotiv de dahil. Öncelikle markayı değil, Türk ürünü olduğunu dünyaya tanıtacak
model hazırlayacağız.”
RTÜK Yasası değişiyor
RTÜK Yasası’na göre gizli reklam ve ürün yerleştirmek yasak olduğunu hatırlatan Bakan
Çağlayan, “RTÜK Yasası çalışmamızı desteklemeli. Bu konu Bakanlar Kurulu’nda
görüşüldü. Önemli düzenlemeler getiriliyor. Tasarı, AB direktifleriyle uyum sağlarken,
reklam, sponsorluk ve ürün yerleştirme yeniden düzenleniyor. Bunlar ‘ticari iletişim’ adı
altında toplanacak. Ayrıca, spor, film, dizi ve eğlence programlarında sponsorluk
yapılması ve ürün yerleştirmeye imkân sağlanacak” diye konuştu.
Fuarlarda film alıcısı değil satıcı olacağız
YAPIMCILARIN ihracatçı statüsüne gelmesiyle devlet desteklerinden yararlanacağını ifade
eden Bakan Çağlayan, şöyle konuştu: “Öncelikli desteği fuarlarda yapacağız. Başta
Fransa-Cannes’de gerçekleştirilen MİPTV olmak üzere yine Cannes’deki Mipcom, Las
4
Vegas’taki Natpe ve Hong Kong’daki Filmart gibi fuarlara katılım sağlayacağız. Alıcı
pozisyonundan çıkarak satıcı olmak istiyoruz. Fuarlara katılan yapımcılara 15 bin doları
aşmamak kaydıyla yüzde 50 ile yüzde 75 arasında bir destek ödemesi yapacağız.”
Mekânlar turist de çekecek
DİZİ ve filmlerin gerçekleştirildiği yerlerin de turist çekeceğini anlatan Zafer Çağlayan,
“Çekim yapılan yerlerde alışveriş mekânları kurulacak. Bunu ilk defa biz keşfetmedik,
dünyada örnekleri var. En büyük örneği Harry Potter. Ayrıca ticaret heyetleriyle veya
fuarlara giderken kalem, poster, kartpostal gibi hediyelik götürüp satabiliriz” dedi.
Siyasi sipariş vermeyiz
ZAFER Çağlayan, yurtdışına ihraç edilecek dizi-filmlerde Türkiye’nin siyasi etkinliğinin de
tanıtılması hakkında, “Biz Türkiye’nin etkinliğini anlatan bir dizi-film için sipariş vermeyiz.
İsteyen ‘bunun da pazarı var’ diye yapabilir. Serbest piyasa kuralları hakim. Ancak Türk
örf ve adetlerini, ve dünyadaki Türk imajını yanlış gösterecek yayınları desteklemeyiz”
dedi.
Film yapımcıları ile ticaret heyeti kuracağız
DEVLET Bakanı Zafer Çağlayan, yapımcıların dizi ve filmlerini pazarlamak istedikleri
ülkelere yönelik ticaret heyeti programı düzenleyeceklerini de söyledi. Çağlayan,
“Sektörün önde gelenleri ile gideceğiz, oradaki en üst düzey yetkililerle ve alıcılarla da
karşı karşıya getirereceğiz. Zaman zaman farkındalık yaratması açısından dizi-filmlerde
yer alan oyuncuları da götüreceğiz. Şu ana kadar dizi film oyuncularının gittiği yerlerde
ciddi katılım oldu. Oyuncular ne yaparsanız yapın toplayamayacağınız kalabalıkları
çekiyor” dedi.
5
5 Nisan 2010
A. A.
İşte yeni RTÜK Kanunu Tasarısı
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
taslağının, yeni yayın teknolojileriyle ilgili açılımlar içerdiğini bildirdi.
RTÜK'ten yapılan yazılı açıklamada, taslağın, RTÜK Başkanı Davut Dursun'un, 31 Mart
2010 tarihinde Bakanlar Kurulu'nda verdiği brifingin ardından TBMM'ye sevk edilmek
üzere imzaya açıldığı anımsatıldı.
Taslakla, yeni yayın teknolojilerine hukuksal altyapı hazırlanarak yayıncılık alanında
önemli bir açılım gerçekleştirildiği vurgulanan açıklamada, taslağın, IP-TV (Internet
Protocol Television), DVB-H (Digital Video Broadcasting-Handheld) ve HDTV (High
Definition Television) gibi yeni yayın teknolojileriyle ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırdığı,
yayıncılık alanında yeni bir uygulama olarak ortaya çıkan isteğe bağlı hizmetlere imkan
verdiği ifade edildi.
Böylece kitlesel yayınlardan kişisel yayınlara doğru önemli bir adım atıldığına dikkat
çekilen açıklamada, şöyle denildi:
“Yayın ilkeleri, radyo ve televizyon yayınları ile isteğe bağlı hizmetler için ayrı
düzenleniyor. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı taslağı, dört yıllık bir çalışma sonucunda ortaya çıktı. Sektörle ilgili düzenlemeler
yapılırken, radyo ve televizyon kuruluşları ve ilgili kamu kurumlarıyla çok sayıda ortak
toplantı yapıldı. Taslak tamamlandıktan sonra da ilgili kamu kurumlarının, radyo ve
televizyon kuruluşlarının, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşüne sunuldu.
Gelen görüşler çerçevesinde son kez gözden geçirilen taslak, daha sonra RTÜK'ün web
sitesine yerleştirildi. Bir ay süreyle gelen görüşler değerlendirilerek taslağa son şekli
verildi.
Taslak, AB müktesebatına uyum çerçevesinde 2007 yılı Aralık ayında AB Resmi
Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe giren ve AB Sınırötesi Televizyon Direktifini
değiştiren AB Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi hükümleri esas alınarak
düzenlendi. Geçici olanlar hariç elli iki maddeden oluşan kanun tasarısı taslağı, sektörün
sorunlarına çözümler içeren, düzenleme konusundaki yetki karmaşasını ortadan kaldıran,
yayın denetimi konusunda RTÜK'ü daha etkin kılan, yayıncılık sektöründe rekabeti
arttıran bir içerik taşıyor.”
TASLAK
Dünya ile paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal alt yapısının oluşturulmasını
da mümkün kılacak olan taslak şu düzenlemeleri içeriyor:
-Karasal ortamda yayın lisanslarının verilmesi: 3984 Sayılı Kanunun yürürlüğe
girdiği 1994 yılından bu güne kadar lisanslandırılamayan karasal yayın kuruluşlarının
lisans sahibi olmaları, lisans ücretlerinin, kanal ve frekans kullanım ücretlerinin tahsil
edilmesi amaçlanıyor.
-Sayısal yayıncılığa geçişin sağlanması: Tasarı, dünya ile paralel olarak karasal
sayısal yayıncılığa sorunsuz geçilmesini hedefliyor. Bu çerçevede geçici düzenleme ile bir
yıllık süre içerisinde sayısal frekans ihalesinin ve tahsislerin yapılmasını, tahsis tarihinden
itibaren üç yıl süre ile de analog televizyon ve sayısal televizyon yayınlarının paralel
olarak sürdürülmesini öngörüyor.
-Medya sahipliği ve yabancı sermayenin düzenlenmesi: Yürürlükte bulunan ve
sektör gerçeklerine, Türkiye'nin hedeflerine uygun olmayan medya sahipliğine ilişkin
hükümler yeniden düzenleniyor. Radyo ve televizyon sahibi olmayla ilgili sınırlamalar
daraltılarak netleştiriliyor, tekelleşmeyi engellemek üzere tahsis edilecek frekans
kapasitesi ve elde edilen sektörel gelir bazlı bir düzenleme getiriliyor. Ayrıca yayın
kuruluşlarında yabancı sermaye oranı yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseltiliyor.
-Elektronik haberleşme kanunun yürürlüğe girmesi ile 3984 sayılı kanunda buna
paralel düzenleme yapılması: Elektronik Haberleşme Kanunu hükümleri esas alınarak
6
radyo ve televizyon yayınları için ayrılan frekans bantlarının frekans planlarını yapma
yetkisi ve görevi Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna veriliyor.
-TRT yayınlarının RTÜK denetimine alınması: Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çerçevesinde yapılan tarama sürecinde, özel yayın kuruluşları açısından haksız rekabete
neden olduğu gerekçesiyle eleştirilen, kamu ve özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve
denetime tabi olmasını düzenleyen hükümler kaldırılarak, TRT;nin denetiminin RTÜK
tarafından gerçekleştirilmesi sağlanıyor.
-Koruyucu sembol sistemi ve öz denetim hükümleri: Akıllı İşaretler Koruyucu
Sembol Sistemi, Sayısal Kayıt Arşiv ve Analiz Projesi, İzleyici Temsilciliği ve Görsel İşitsel
Medya Etik İlkeleri taslakla hukuksal alt yapıya kavuşturuluyor.
-Reyting sistemi RTÜK denetimine giriyor: Reyting ölçümlerini yapacak şirketlerin
Üst Kuruldan izin alması ve bu şirketlerin ölçümlerinin denetlenmesi öngörülüyor.
-Yayın ilkelerinin yeniden düzenlenmesi: Yayın ilkeleri, AB Görsel- İşitsel Medya
Hizmetleri Yönergesi esas alınarak yeniden oluşturuluyor. Radyo ve televizyon yayınları
ile isteğe bağlı hizmetlere uygulanacak ilkeler ayrı olarak düzenleniyor.
-Cevap ve düzeltme hakkının düzenlenmesi: Cevap ve Düzeltme hakkı, Basın
Kanununa paralel olarak yeniden düzenleniyor; ilgili tarafa, mahkemeye başvurmadan
önce yayın kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkının kullandırılmasını isteme imkânı
sağlanıyor.
-Reklam payı kesintilerinin düşürülmesi: Yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden
alınan yüzde 5 Üst Kurul Payı sektörün beklentisi doğrultusunda yüzde 3'e düşürülüyor.
-Yerli yapımlara yer verme zorunluluğu: Avrupa Birliği mevzuatına uyum
çerçevesinde yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer verilmesi sağlanıyor ve belli
oranda tüm yayınlarda yerli yapıma yer verilmesi zorunluluğu getiriliyor.
7
5 Nisan 2010
Mustafa Küçük
Yayıncıların Anayasası, olacak taslak açıklandı
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1994’ten beri bütünlüğü
bozulmuş Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki
3984 sayılı kanunun, 1 yıllık çalışmayla yeni baştan yazıldığını söyledi.
Arınç, yeni terminolojiyle hazırlanan tasarı taslağının AB Müktesebatı’na uygun hale
getirildiğini belirterek, "Yayın kuruluşlarımızın taleplerini dikkate alarak, geniş bir tartışma
ortamı içinde 1 yıllık çalışmayı sonuçlandırdık. Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan taslak
önümüzdeki günlerde TBMM’ye sevkedilecek. Olası yanlışlıkların, komisyonlarda hatta
genel kurulda bile düzeltilme imkanı var" dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç ile RTÜK Başkanı Prof. Dursun, Beşiktaş’taki Başbakanlık
Ofisi’nde, "Yayıncıların Anayasası" olarak adlandırılan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetlerini Hakkında Kanun Tasarısı taslağı hakkında basın toplantısı düzenlediler.
Türkiye’de özel radyo ve televizyon yayınlarının herhangi bir yasal düzenleme ve izin
olmaksızın 1990 yılından itibaren başladığını belirten Bülent Arınç, şunları söyledi:
14 YILDA 20 DEĞİŞİKLİK
1993'de Anayasa değişikliği yapılarak radyo ve televizyon yayınları üzerindeki tekel
kaldırılıp özel radyo ve televizyon yayınları yasal hale getirildi. 1994'de yürürlüğe giren
3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları hakkında kanunla Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu kurulmuş ve ilk radyo ve televizyon yayıncılığı mevzuatı
oluşturulmuştur. 2002 yılında yürürlüğe giren 4756 sayılı yasa ile yayın durdurma cezası
kaldırılarak programa ceza ve para cezası gibi yeni yaptırımlar getirilmiştir. Ayrıca 2003,
2005 ve 2008 yıllarında çeşitli hükümlerde değişikliğe gidilmiştir. Sözkonusu kanun
Avrupa Birliği Müktesebatı’na uyum ve yayın teknolojisindeki hızlı değişim, Anayasa
Mahkemesi’nin iptal kararları gibi sebeplerle son 14 yılda yaklaşık 20 değişiklikle günün
şartlarına uyarlanmak istenmiştir. Ancak giderek yasanın bütünselliği bozulmuş, iptal
edilen maddeler konusunda da ciddi boşluklar oluşmuş. Mevcut kanunun yeni
teknolojilerin yayıncılık sektöründe hayata geçirilmesine imkan vermediği, karasal
yayınların lisanslandırılması konusunda çözümsüz kaldığı, müeyyide sisteminin büyük
ölçüde aksadığı tespit edilmiştir. Ayrıca yeni yürürlüğe giren elektronik haberleşme
kanunu gibi RTÜK’e atıf yapılan mevzuat hükümlerinin kuruluş yasasına derz edilmesi
gereği ve anayasa mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararları gibi temel nedenlerle yasal
çerçevenin yeniden düzenlenmesi zorunlu hale gelmiş ve yeni bir kanun taslağı tasarısı
hazırlanmıştır.
4 YILLIK ÇALIŞMAYLA HAZIRLANDI
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki bu taslağımız son 4
yıllık bir çalışma sonucunda ortaya çıktı. Sektörle ilgili düzenlemeler yapılırken, radyo ve
televizyon kuruluşları ile ilgili kuruluşlarla çok sayıda toplantı yapıldı. Taslak, ilgili kamu
kurumlarının, radyo ve televizyon kuruluşları, üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının
görüşüne sunuldu. Gelen düşünceler ve görüşler çerçevesinde son kez gözden geçirilen
taslak daha sonra RTÜK’ün internet sayfasına yerleştirilerek kamuyla paylaşıldı. Taslağa
son şekli verildi.
52 MADDEDEN OLUŞUYOR
Geçici maddeler hariç 52 maddeden oluşan kanun tasarı taslağı sektörün sorunlarına
çözümler içeren düzenleme konusundaki yetki karmaşasını ortadan kaldıran, yayın
denetimi konusunda RTÜK’ü daha etkin kılan, yayıncılık sektöründe rekabeti arttıran bir
içeriğe sahip. Dünya ile paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal altyapısının
oluşturulmasının da amaçlandığı kanun tasarı taslağı, yıllardır gerçekleştirilemeyen
karasal frekansların tahsisi konusuna da çözüm getirmektedir. Yasada yer alan tanımlar,
AB, görsel işitsel medya hizmetleri yönergesi dikkate alınarak yenilenmektedir. Taslakla
8
tanımlar sadeleştirilmekte ve anlam bütünlüğü sağlanmaktadır. Yeni düzenleme ile
Avrupa eserleri, bağımsız yapımcı, editöryal sorumluluk, gizli ticari iletişim, medya hizmet
sağlayıcı, isteğe bağlı yayıncılık, koruyucu sembol, sayısal yayın, ürün yerleştirme, verici
tesis ve işletim şirketi ve multipleks çoklayıcı hizmet yani birden fazla sayıda farklı radyo
ve televizyon yayının sayısal teknik kullanılarak paketlenmesi gibi yeni tanımlar
mevzuatımıza girmektedir.
RTÜK’ÜN GÖREVLERİ YENİDEN DÜZENLENİYOR
Taslak RTÜK’ün görevlerini yeniden düzenlemektedir. Bu görevlerinden bazıları şöyle:
'Yayın hizmetleri alanında ifade ve heber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin,
rekabet ortamının ve çoğulculuğunun güvence altına alınması için gerekli tedbirleri almak.
Tv ve radyo kanal frekansları planlamak yapmak, yaptırmak ve uygulamak. Medya
hizmet sağlayıcılarının sunduğu yayın hizmetlerinde ve platform, multİpleks altyapı
işletmecileri, verici tesis ve işletim şirketin sunduğu hizmetlerde müeyyideleri uygulamak.
Yayın hizmetlerine ilişkin kamuoyu araştırmaları yapmak veya yaptırmak ve bu araştırma
sonuçlarını taraflarla paylaşmak.'
AB MÜKTESEBATINA UYARLANDI
Mevcut kanun öncelikle AB Müktesebatı’na uyum çerçevesinde gözden geçirilmiştir. Daha
önce üst kurul tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulu’na sunulan kanun tasarısı taslağı,
bu kez AB Müktesebatı çerçevesinde 2007 yılının Aralık ayında yürürlüğüne giren ve AB
sınırötesi televizyon direktifini değiştiren AB Görsel İşitsel Medya Hizmetler Yönergesi
hükümleri de esas alınarak yeniden düzenlenmiştir. RTÜK’ün gerçekleştirdiği yayın
denetiminin temel dayanağı olan yayın ilkeleri de taslakla bu yönerge esas alınarak
yeniden düzenlenmekte, çağdaş normlara dönüştürülmektedir. En önemli husus, Radyo
ve Televizyon yayınlarıyla, isteğe bağlı hizmetlere uygulanacak yayın ilkelerinin ayrı
olarak düzenlenmesidir.
GİZLİ KAMERA VE KAYIT YASAK
Mevcut yasadaki yayın ilkeleri, taslağımızda yeniden düzenlenmektedir. Yayın ilkelerinden
bazıları şöyle: 'Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamaz. Irk, din, dil,
cinsiyet, sınıf ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez, veya
toplumda nefret duyguları oluşturulamaz. Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık
esasına aykırı olamaz. İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı
olamaz. Kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve ya
iftira niteliğinde ifadeler içeremez. Yayınlarda gizli kamera, gizli mikrofon ve benzeri
teknik araçlarla, hukuka aykırı olarak elde edilen görüntü ve kayıtlar kullanılamaz.
EN FAZLA 4 KANAL SAHİBİ OLUNABİLİYOR
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeler kapsamındaki konular iptal
gerekçesine uygun olarak yeniden düzenlenmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği
yıllık izlenme oranına bağlı olarak sahiplik oranı yerine sektörel toplam ticari iletişim geliri
açısından yüzde 25, karasal frekans tahsisi açısından en fazla 4 kanal sınırı
getirilmektedir. 3984 Sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 1994’ten bugüne kadar karasal
yayın kuruluşları lisanslandırılamadığı için özel radyo ve televizyon kuruluşları 16 yıldır
geçici yayın izniyle yayın yapmıştır. Buna bağlı olarak lisans ücretleri ve tahsis edilen
kanal ve frekansların kullanım ücretleri de tahsil edilememiştir. Taslakla yayın
kuruluşlarının, karasal yayın lisansına sahip olmaları, lisans ücretlerinin kanal ve frekans
kullanım ücretlerinin tahsil edilmesi sağlanması da amaçlanmaktadır.
ANTEN KİRLİLİĞİNE SON
Elektronik Haberleşme Kanunu’yla yeniden RTÜK’e verilen frekans planı yapma ve
uygulama yetkisi de yeni taslakta düzenlenmektedir. Dünya ile paralel olarak karasal
sayısal yayıncılığa sorunsuz geçilmesi de mümkün kılınmaktadır. Taslak, frekans
kullanımının yıllık bedele bağlanmasını, vericilerin tek bir şirkette toplanarak anten
kirliliğinin bitirilmesini, bir yıl içinde karasal sayısal frekans ihalesi yapılmasına, ihaleyi
9
kazanan mevcut yayıncılardan bir kısmına sayısal yayınların yanında analog yayını
sürdüme imkanı verilmesini, 3 yıl analog ve sayısal paralel yayın yaptıktan sonra analog
televizyon yayınlarına son verilmesini, analog televizyon yayınlarının kapatılmasından
sonra radyo ihaleleri yapılmasını öngörüyor.
YABANCILAR YÜZDE 50 ORTAK OLABİLECEK
Taslakla medya sahipliği konusu yeniden ele alınarak düzenlenmiş. Bu konuda radyo ve
televizyon sahibi olma ile ilgili sınırlamalar daraltılarak netleştirilmiş, tekelleşmeyi
önlemek üzere tahsis edilmiş frekans kapasitesi ve elde edilen sektörel gelir bazlı bir
düzenleme getirilmiştir. Yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranı yüzde 25’ten yüzde
50’ye yükseltilmiştir. Ayrıca bir yabancı gerçek ya da tüzel kişi iki yayın kuruluşuna
doğrudan ortak olabilecektir. Dolaylı ortaklıkta ise oransal sınırlama konmamaktadır.
Medya sahipliğiyle ilgili düzenlemeler kapsamında üretim, yatırım, itlahat, ihracat,
pazarlama ve finans kurum ve kuruluşlarının yayıncı kuruluşlara ortak olmasına imkan
hazırlanmaktadır. Ortaklıkta sektörel gelir ve frekans tahsisi yönünden sınır
getirilmektedir. En fazla 4 kanal ve sektörel gelirin yüzde 25’i geçilemiyor. Şirketlerin
halka açılması da kolaşlaştırılmakta.
UYARMADAN PROGRAM KAPAMA
3984 yasa ilk yürürlüğe girdiğinde düzenleme yetkisi RTÜK’e verilmişti. Daha sonra
yapılan değişikliklerle, yetki ve görevler Haberleşme Yüksek Kurulu ,Telekominikasyon
Kurumu ve RTÜK arasında paylaştırılmıştı. 2008’de yürürlüğe giren Elektronik
Haberleşme Kanunu’yla Haberleşme Yüksek Kurulu kaldırılmış ve frekans planlamasını
yapma ve uygulama yetkisi yeniden RTÜK’e verilmiştir. Mevcut yasanın aksayan
müeyyide sistemi yeniden düzenlenmektedir. Sistemin etkin hale getirilmesi için uyarı
olmaksızın doğrudan program durdurma, tekrarı halinde 3 kez gelire dayalı idari para
cezası, bir yıl içinde 3 kez tekrarı halinde iki katı para cezası aşamaları getirildi. Taslağın
yasalaşmasıyla birlikte müeyyide sistemi değişeceğinden eski siciller silinecek. 1994’te
yürürlüğe giren yasanın RTÜK’e verdiği kamu ve özel yayın kuruluşlarını denetleme
yetkisi 2002’de yürürlüğe giren 4756 sayılı yasa ile sınırlandırıldı. Bu kapsamda kamu
yayıncısı olan TRT, RTÜK denetiminden çıkarılmıştı. Kamu ve özel yayın kuruluşlarının
ayrı kural ve denetimlere tabi olması AB Müktesebatına uyum çerçevesindeki tarama
sürecinde eleştirilmiş, haksız rekabete neden olduğu değerlendirilmeleri yapıldı. Bu
bağlamda taslağımızda 3984 sayılı kanun, ilk halinde olduğu gibi TRT’nin denetiminin de
RTÜK tarafından gerçekleştirilmesi öngörüldü.
AKILLI İŞARET VE SEMBOLLER HUKUKİ ALT YAPIYA KAVUŞUYOR
Televizyon yayınları karşısında en korunmasız kesimi çocuklar oluşturuyor. Çocukların
yayınlardan olumsuz etkilenmesi önlemek amacıyla RTÜK, 23 Nisan 2006 tarihinde akıllı
işaretler, koruyucu sembol sistemini hayata geçirdi. Yayın kuruluşlarının gönüllü katılımı
sayesinde uygulama imkanı bulan bu sistemin hukuki altyapısı yoktu. Taslağımızda
RTÜK’ün hayata geçirdiği, sembol sistemi, sayısal kayıt, arşiv ve analiz sistemi, izleyici
temsilciliği, görsel ve işitsel medya etik ilkeleri gibi uygulamalar hukuki alt yapıya
kavuşturuluyor.
REYTİNG DENETİMİ RTÜK’E GEÇİYOR
Şu anda kontrolsüz bir şekilde yürütülen ve şiddetli biçimde eleştiri konusu olan reyting
ölçümü, bu ölçümleri yapacak şirketlerin RTÜK’ten izin alması ve bu şirketlerin
ölçümlerinin denetlenmesi de öngörülüyor. Tartışmalar, TİAK (Televizyon İzleme
Araştırma Komisyonu)ın hukuki kişiliği yok. Örneklemenin temsil kabileyetinin bulunması
ve denetimin işveren tarafından yapılmasından kaynaklanıyor. Ticari bir faaliyet olan
reyting ölçümleri, yayıncı kuruluşlarının yayın içeriğinde belirleyici oluyor. Yayın
hizmetlerinin yapılmasına ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile bunlara
uymayanlara uygulanacak müeyyideleri belirleme yetkisi RTÜK’e verilmektedir. Taslakla,
getirilen yeni düzenlemeler kapsamında spor, film, dizi ve eğlence programlarında ürün
yerleştirmeye izin verileceği öngörülmüştür. Cevap ve düzeltme hakkı Basın Kanunu’na
paralel olarak yeniden düzenlenmiştir. İlgili tarafa, mahkemeye başvurmadan önce yayın
10
kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkını kullanmasını isteme imkanı sağlamaktadır.
Taslağın yayın kuruluşları açısından en önemli yeniliği de yüzde 5 olan RTÜK’ün reklam
payının yüzde 3’e düşürülmesidir.
DEVLET TEKELİ SON BULDU
Başbakan Yardımcısı Arınç'tan sonra konuşan RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun da,
mevcut 3984 sayılı yasanın Türkiye’de 1990’lı yılların başında önce fiilen ortadan kalkan
devlet tekelini, arkasından da 1993’te Anayasa’nın 133’uncu maddesinde gerçekleştirilen
değişikle özel radyo ve televizyonların da yayın kuruluşunu kurma hakkının tanınmasıyla
yeni bir dönemin başladığını söyledi. 3984 sayılı yasanın getirdiği en önemli hususun,
yasanın çıktığı tarihe kadar fiili bir durumla kurulmuş olan radyo ve televizyon
kuruluşlarının yayınlarının, frekansların tahsisini gerçekleştirecek ihale yapılana kadar,
yayınlarını sürdürebilme imkanını tanıdığını belirteren Prof. Davut Dursun şunları söyledi:
“Yasa karasal frekansları bir sıralama ihalesiyle yayın kuruluşuna tahsisini öngörüyordu.
Fakat 1994’ten bu yana geçen zaman içerisinde, o güne kadar yayın hayatına başlamış
olan kuruluşların yayın yaptıkları frekansları sürdürmeleri söz konusu oldu. Çünkü
sıralama ihalesini yapmak mümkün olmadı. Bunun nedeni genel olarak RTÜK’e, kurumun
dışından yapılan müdahaleler ve siyasi erkin bu konudaki tutumu nedeniyle gerçekleşme
şansı bulunamadı. Aradan geçen 16 yılda meydana gelen gelişmelerle ortaya çıkan çok
ciddi bir frekans karmaşası var. Taslağın en önemli yeniliği mevcut frekans karmaşasına
sağlıklı bir çözüm getirmeye çalışmasıdır. 1990’lı yıllarda analog yayın teknolojisi
egemendi. O yıllarda yayına başlayan kuruluşlar analog yayın teknolojisiyle başlayıp aynı
teknolojiyle devam ettiler. Oysa 2000’li yıllarda sayısal yayıncılık teknolojisi ciddi bir
gelişme gösterdi. Dünyada pek çok ülke sayısal yayıncılığa geçti ve geçmek üzere.
Türkiye bu süreçte geri kaldı. Biz analog yayıncılığını çözemedik ki sayısal yayıncılığa
geçebilelim. 2006’da sayısal yayıncılığa geçmek için bir deneme yayını yapıldı ama kanuni
boşluklar nedeniyle sonu getirilemedi. Taslağın yasalaşmasıyla birlikte artık analogta
değil sayısal yayıncılıkta karasal frekansların tahsisini gerçekleştirmek üzere 1 sene
içerisinde ihaleyi öngörüyoruz. Sayısal yayıncılığa hemen geçme imkanı olmadığı için
sayısal ve analog yayınlar 3 yıl paralel devam edecek. Ama yayıncı temsilcileri bu sürenin
1 ya da 2 yıl içinde olabileceğini söylediler”.
KİTLESELDEN KİŞİSELE
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun’un 31 Mart 2010 Çarşamba günü Bakanlar
Kurulu’nda verdiği brifingin ardından TBMM’ye sevk edilmek üzere imzaya açılan taslakla,
yeni yayın teknolojilerine hukuksal altyapı hazırlanarak yayıncılık alanında önemli bir
açılım gerçekleştirilmesi amaçlanıyor. Taslak, IP-TV (Internet Protocol Television), DVB-H
(Digital Video Broadcasting-Handheld) ve HTTV (High Definition Television) gibi yeni
yayın teknolojileri ile ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırıyor. Yayıncılık alanında yeni bir
uygulama olarak ortaya çıkan isteğe bağlı hizmetlere imkan veriyor. Böylece kitlesel
yayınlardan kişisel yayınlara doğru önemli bir adım atılmış oluyor. Yayın ilkeleri, radyo ve
televizyon yayınları isteğe bağlı hizmetler için ayrı düzenleniyor.
11
6 Nisan 2010
Mustafa Küçük
TV’de yabancı payı 50’ye çıkıyor, ortaklık için 4
kanal sınırı geliyor
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarı
Taslağı, yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranını yüzde 25’ten yüzde 50’ye
yükseltiyor. Yabancılara birden fazla yayın kuruluşuna doğrudan ortak olma
imkânı da veren taslakta en fazla 4 kanal ve sektörel gelirin yüzde 25’ini
geçememe sınırı getiriyor.
RADYO ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarı Taslağı,
yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranını yüzde 25’ten yüzde 50’ye yükseltirken, bir
yabancı ortağa 2 yayın kuruluşuna doğrudan ortak olabilmesi olanağı da tanıyor.
4 yıllık bir çalışmayla hazırlanan 52 maddeli taslağı açıklayan Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan taslak önümüzdeki günlerde
TBMM’ye sevk edileceğini belirtti. İlk hedeflerinin taslağın yasama dönemin sonuna kadar
Meclis’ten geçirilmesi olduğunu belirten Arınç, bu olmazsa ekim ayında yeni yasama
yılının başlarında yasalaştırmayı umduklarını dile getirdi. Taslak’ta yer alan
düzenlemelerden bazıları ise şöyle:
Gelirin yüzde 25’i sınırı
Medya sahipliğiyle ilgili düzenlemeler, üretim, yatırım, ithalat, ihracat, pazarlama ve
finans kurum ve kuruluşlarının yayıncı kuruluşlara ortak olmasına imkan verecek.
Ortaklıkta sektörel gelir ve frekans tahsisi yönünden sınır getirilecek. En fazla 4 kanal ve
sektörel gelirin yüzde 25’i geçilemeyecek.
Reyting denetimi RTÜK
Kamu ve özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve denetime tabi olmasını düzenleyen
hükümler
kaldırılarak,
TRT’nin
denetiminin
RTÜK’ün
yapması
sağlanacak.
Reyting sistemi RTÜK denetimine girecek. Reyting ölçümlerini yapacak şirketler Üst
Kurul’dan izin alacak ve ölçümler denetlenecek.
Mahkemesiz cevap ve düzeltme
Cevap ve düzeltme hakkı, Basın Kanunu’na paralel olarak düzenlenecek. Buna göre, ilgili
tarafa, mahkemeye başvurmadan önce yayın kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkının
kullandırılmasını isteme imkanı sağlanacak.Yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden
alınan yüzde 5 Üst Kurul Payı, sektörün beklentisi doğrultusunda yüzde 3’e düşürülecek.
Gizli kamera ve kayıt yasak
Yayınlarda gizli kamera, gizli mikrofon ve benzeri teknik araçlarla, hukuka aykırı olarak
elde edilen görüntü ve kayıtlar kullanılamayacak. Akıllı İşaretler Koruyucu Sembol
Sistemi, Sayısal Kayıt Arşiv ve Analiz Projesi, İzleyici Temsilciliği ve Görsel İşitsel Medya
Etik İlkeleri taslakla hukuksal alt yapıya kavuşacak. AB mevzuatına uyum çerçevesinde
yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer verilmesi sağlanacak ve belli oranda tüm
yayınlarda yerli yapıma yer verilmesi zorunluluğu getirilecek.
Anten kirliliği ‘tek şirketle’ bitirilecek
TASLAĞIN, dünya ile paralel olarak karasal sayısal yayıncılığa sorunsuz geçilmesini
mümkün kılacak düzenlemeleri mümkün kılacağını anlatan Bülent Arınç, şu bilgileri verdi:
“Frekans kullanımı yıllık bedele bağlanacak. Vericiler tek bir şirkette toplanarak anten
kirliliği bitirilecek. Bir yıl içinde karasal sayısal frekans ihalesi yapılacak. İhaleyi kazanan
mevcut yayıncılardan bir kısmına sayısal yayınların yanında analog yayını sürdüme imkanı
verilecek. 3 yıl analog ve sayısal paralel yayın yaptıktan sonra analog televizyon
yayınlarına son verilecek. Analog televizyon yayınlarının kapatılmasından sonra radyo
ihaleleri yapılması gündeme gelecek.”
12
Uyarmadan program kapanacak
RTÜK’ün görevlerini yeniden düzenleyen taslağın, mevcut yasanın aksayan müeyyide
sistemi yeniden düzenlediğini belirten Bülent Arınç, şu bilgileri verdi: “Sistemin etkin hale
getirilmesi için uyarı olmaksızın doğrudan program durdurma, tekrarı halinde 3 kez gelire
dayalı idari para cezası, bir yıl içinde 3 kez tekrarı halinde iki katı para cezası aşamaları
getirildi. Taslağın yasalaşmasıyla birlikte müeyyide sistemi değişeceğinden eski siciller
silinecek.”
13
MİLLİYET
14
16 Ocak 2010
Ali Eyüboğlu
RTÜK YASASI’NDA OLMASI GEREKENLER
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Yasası, sil baştan yapılıyor. Özel televizyon
kuruluşlarının yapısını düzenleyen mevcut 3984 Sayılı Kanunu’nun bazı maddeleri değil,
tümü değişiyor. 250 televizyonu, bin civarında radyoyu, gelişen teknoloji ve değişen
koşullar ışığında takip edip, denetlemek elbette yeni yetki gerektiren bir durum.
RTÜK Yasası’nda değişikliği zorunlu kılan bir başka şey de, Türkiye’nin AB ile tam üyelik
müzakereleri sürecinde açtığı ‘Bilgi Toplumu ve Medya’ faslı. ‘10. Fasıl’ın kapanması RTÜK
Yasası’nda yapılacak değişikliğe bağlı. Türkiye’de özel televizyonculuk 20 yılı geride
bıraktı ama frekans ihalesi hala yapılamadı. O nedenle karasal yayın yapan radyo ve
televizyonların işgal ettikleri frekansların çoğu başkalarının. Gecekondu zihniyeti sadece
kamuya ya da boş gördüğü sahipli araziye ev kondurmakla sınırlı değil. Frekans olayında
da gecekondulaşma gibi bir işgal söz konusu. RTÜK Yasası’ndaki değişikliğin sebepleri
arasında işte bu verici kirliliğinin sona ermesi ve sayısal yayıncılığa geçilebilmesi, bir de
televizyonlarda yabancıların yüzde 25 olan ortaklık payının yüzde 50’ye çıkarılabilmesi.
Bazıları elenecek ama!
RTÜK’ün yapmak istediği değişiklik hakkında, Star gazetesine açıklamalarda bulunan
RTÜK Başkanı Davut Dursun’un şu sözlerine dikkatinizi çekmek isterim: “Türkiye’deki
radyo ve televizyon sayısı kabul edilebilir sayıdan daha fazla. Birçok sorunun sebebi de
bu. Ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde 250 düzeyinde televizyon, bin civarında radyo var.
Yabancı ülkelerde bu sayıları söylediğimizde herkesin ağzı açık kalıyor. Türkiye
ekonomisinin büyüklüğü ve reklam pastası belli. Yaklaşık bir buçuk, iki milyar dolar
civarında bir reklam pastası var. Bu pastayla bu kadar yayıncının ayakta durması
mümkün değil. Sıkıntı burada. Yeteri kadar reklam bulamayan yayıncı, prodüksiyonların
istihdamın kalitesini düşürüyor. Hesaplamak lazım.
Reklam pastası için uygun yayıncının kalması diğerlerinin sektörden çekilmesi gerek. Ama
bir yayıncıya, ‘Sen çekil’ demek sanıldığı kadar kolay değil. Kimse de çekilmek istemiyor.
Yasa çıkar, karasal yayın frekanslarını ihale aşamasına gelirsek bir plan yapıp şu kadar
ulusal, şu kadar bölgesel, şu kadar yerel yayıncı olabilir, demek zorunda kalacağız. Sıkıntı
olabilir fakat artık sadece karasal yayın söz konusu değil, uydu yayını var, kablolu yayın
var, IP yayın konsepti gelişiyor. Frekans alamayan uydudan, kablolu ya da IP yayın
yapabilir. Bence bu kadar bedava televizyonun da olmaması gerek. Çoğunun şifreli
olması, ödeyenin o yayını izlemesi lazım. Yoksa bu kadar kanalı ayakta tutmak zor.”
İşverenler denetlenmeli
Frekans bedellerini yüksek tutup, bazılarını eleyince Dursun’un dikkat çektiği sorun
çözülecek mi? Sanmıyorum! O yüzden başka tedbirler de gerekli. Frekans almaya parası
yeten bir şirketin, çalışanlarını ya da iş yaptırdıklarını mağdur etmeden kaliteli yayıncılık
yapacağını kim garanti edebilir?
O yüzden RTÜK, hazır yasasında değişiklik yaparken yayıncı kuruluşun sermaye sorunu
nedeniyle kadrosuz eleman çalıştırma, çalışanlarına maaş vermeme, yapımcılara sürekli
borç takma, reklam vermeyenler aleyhinde yayınlar gibi ciddi meseleleri de dikkate
alınmalı. Örneğin yayıncı kuruluşların sermaye ve aldıkları frekans büyüklüğüne göre
asgari olarak belli sayıda ‘telif’li değil, kadrolu personel çalıştırma mecburiyeti getirilmeli.
O kurumun çalıştırdığı elemanların maaşlarını düzenli olarak ödeyip ödemediği, SSK
primlerini yatırıp, yatırmadığı, KDV, stopajı ve gelir vergisini ödeyip, ödemediği iş
yaptırdığı şirketleri mağdur edip etmediği de denetlenmeli.
‘Nejat, konuk oyuncu olacak’
‘Teşekkürler Nejat İşler’ başlıklı yazım üzerine sanatçının basın danışmanı Ayşe Barım,
kısa bir açıklama gönderdi. Barım, Nejat İşler’in ‘Parmaklıklar Ardında’ adlı dizide iki ya
da en fazla üç bölüm oynayacağını vurguladı ve ekledi:
‘’Nejat İşler, ‘Parmaklıklar Ardında’ dizisinde Ziynet karakterinin hikayesinde önümüzdeki
bölümlerde kısa süreli bir karakter çıkacak. Karakterin hikayedeki önemi nedeniyle dizinin
15
yapımcısı Ayşe Durukan, senaristi Feride Çiçekoğlu ve yönetmeni Nisan Akman, İşler’e
kısa süreli konuk oyunculuk teklifi yaptı. İşler, bu sezon dizi yapmayacağını ama
senaryoyu okuyup cevap vereceğini iletti. Hikayesi yalnızca birkaç bölüm sürecek olan bu
rolü kabul etmesinin sebebi hem üç sezondur süren dizinin içeriği hem de rolün onu
heyecanlandırmasından dolayı olmuştur.”
16
21 Ocak 2010
Medyada yabancı payı sınırı % 50’ye çıkıyor
Başbakanlık’tan bir yetkili, yayın kuruluşlarındaki yabancı sermaye oranının
yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarılmasını öngören Televizyon Yayınlarına İlişkin
Yasa Tasarısı taslağının Başbakanlık’a sunulduğunu söyledi.
Taslakla ilgili çalışmalar bir süredir Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK)
sürdürülüyordu. RTÜK’ün internet sitesinde görüşe sunulan taslak şu düzenlemeyi
içeriyor: “Bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta toplam yabancı sermaye payı ödenmiş
sermayenin yüzde 50’sini geçemez.
Yabancı bir gerçek veya tüzel kişi en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan
ortak olabilir. Aynı yabancı gerçek ve tüzel kişilerin ikinci bir medya hizmet sağlayıcı
kuruluşa doğrudan ortak olması hâlinde, ikinci kuruluştaki sermaye payı ödenmiş
sermayenin yüzde 25’ini geçemez.
Özel radyo ve televizyon kuruluşlarının ortağı olan şirketlere yabancı gerçek veya tüzel
kişilerin iştirak ederek yayın kuruluşlarına dolaylı ortak olmaları halinde yayıncı
kuruluşların yönetim kurulu başkan, başkan vekili ile yönetim kurulu çoğunluğu ve genel
müdürünün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması ve ayrıca yayıncı kuruluş genel
kurullarında oy çoğunluğunun da keza Türkiye Cumhuriyeti tabiyetini haiz gerçek veya
tüzel kişilerde bulunması zorunludur. Şirket ana sözleşmelerinde bu hususları sağlayan
düzenlemeler açıkça belirtilir.”
17
24 Ocak 2010
Hükümetin 21 maddelik “demokratik açılım” süreci hız
kazandı
Hükümetin, 21 başlık adı altında başlattığı “Demokratik Açılım” sürecinde “orta vade”
olarak adlandırılan yasal düzenlemeleri hayata geçiriyor. Aralarında yasal düzenlemelerin
de olduğu 21 maddelik açılım faaliyetlerine hız verildi.
Hükümet, açılım yasaları için düğmeye bastı. Demokratik Açılımı “kısa (süreç), orta
(yasalar), uzun (yapılanların hayata geçirilmesi)” vade olarak tanımlayan hükümet, açılım
sürecinde orta vadeyi hayata geçiriyor. Kamuoyunda “Taş Atan Çocuklar” olarak bilinen
açılımın ilk yasası sokak eylemlerinin ardından rafa kaldırılırken, İnsan Haklarını ve
Ayrımcılığı Önleme Kurulu ve İşkenceyi Önleme Sözleşmesinin Ek Protokolü açılımın
Meclis gündemine önümüzdeki günlerde gelecek tasarıları arasında yer alıyor.
Hükümetin 21 maddelik açılım faaliyetleri arasında yasal düzenlemeler ve yönetmelikler
var. Bunlar arasında ekonomik önlemler ve kaybedilen hakların geri verilmesi gibi
düzenlemeler yer alıyor. Yapılacak düzenlemeler şöyle:
ÜNİTER DEVLETE AYKIRI OLMAYACAK
Atılacak tüm adımlar Anayasa’nın ilk 3 maddesinde çizilen çerçeve içinde kalacak. Üniter
yapıya aykırı hiçbir değişiklik açılım kapsamında yer almayacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin
resmi dilinin Türkçe olduğu ve alfabesinin 29 harften oluştuğuna ilişkin Anayasal ve yasal
düzenlemeler korunacak. İsteyen herkes anadilde kurs alabilecek.
TAŞ ATAN ÇOCUKLAR
Açılım sürecinin en somut adımlarından biri olan ancak, sokaklarda yaşanan gerilimin
ardından bir süre rafa kaldırılan, kamuoyunda taş atan çocuklar olarak bilinen tasarı
TBMM Adalet Komisyonu’nda bekliyor. Tasarı; terör suçuna bulaşmış 18 yaşından küçük
çocukların yargılamaları çocuk mahkemelerinde yapılması öngörülürken, ancak, ceza
artırımına gidilmiyor.
GÜVENLİK MÜSTEŞARLIĞI’NIN KURULMASI
TBMM Gele Kurulu’nda bekleyen ve Terörle mücadeleye yönelik hazırlanan Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın kurulmasına ilişkin tasarı da Ocak ayının yasal düzenlemeleri
arasında yer alacak. Tasarı, müsteşarlığa bağlı bir Terörler Mücadele Koordinasyon Kurulu
oluşturulması ve kurulun, terörle mücadele politikaları oluşturmasını öngörüyor. Kurul
aynı zamanda stratejik çalışma yapacak, başkanlığını İçişleri Bakanlığı üstlenecek.
BM İŞKENCEYLE MÜCADELE EK PROTOKOLÜ
Meclis Dışişleri Komisyonu’nda bekleyen ve önümüzdeki günlerde gündeme alınacak yasal
düzenlemeler arasında yer alıyor.Bir yıl içinde Ulusal Önleme Kurulu oluşturulacak. Bu
kurul, daha çok sivillerden oluşacak. Kurulun tüm cezaevleri ile karakolları inceleme hakkı
olacak. Protokolün Meclis’te onaylanmasıyla birlikte, uluslararası denetim de devreye
girecek. İşkence iddialarına karşı karakollar, cezaevleri Birleşmiş Milletler işkence önleme
alt komitesi tarafından da incelenebilecek.
İNSAN HAKLARI BAŞKANLIĞI
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı yeniden yapılandırılacak. Bağımsızlığı esas olacak.
Başkanlık, sivillerin çoğunlukta yer aldığı insan hakları kuruluna dönüştürülecek. Meclis’e
sevk edilelecek tasarılar arasında yer alan, Güvenlik güçlerine yönelik başta insan hakları
ihlalleri olmak üzere tüm iddialar bu mekanizma içinde değerlendirilecek.
AYRIMCILIK KOMİSYONU
Ayrımcılık Komisyonu’nun kurulmasıyla ayrımcılıkla ilgili her hangi bir şikâyeti olan bu
komisyona rahatlıkla başvurabilecek. Düzenleme ayrıca kurula özellikle işkenceye yönelik
şikâyetlerin incelenip sonuçlanması, insan hakları alanındaki gelişmeleri takip etmesi gibi
görev ve sorumluluklar yüklenecek.
18
BAĞIMSIZ ŞİKAYET KOMİSYONU
Bağımsız Kolluk Şikâyet Mekanizması oluşturulacak. Bu mekanizma, bir yandan işkence
ve kötü muamelenin önlenmesine, diğer yandan da güvenlik güçlerinin haksız yere
yıpratılmasının engellenmesine hizmet edecek.
FARKLI İSİMLERİN KONULMASI
Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesindeki ilçelerin ve semt adlarını ve isimleri değiştirilen
yerleşim birimlerine yerel talep olması halinde mevzuat hükümlerine uygun olarak eski
isimlerin verilmesine ilişkin çalışmalar da yürütülüyor. Doğu ve Güneydoğu’da adı
sonradan Türkçeye çevrilen yerleşim yerlerine eski isimlerini kullanma izni verilecek.
Diğer etnik gruplar talepte bulunmaları halinde kendi dillerindeki yerleşim yerlerinin
adlarını kullanabilecek.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NIN FAALİYETLERİ, KURAN’I KERİMİN KÜRTÇE
MEALİ
Diyanet İşleri Başkanlığı Kürtçe Kuran-ı Kerim çalışmalarını kısa sürede tamamlayacak.
Kuran-Kerim’in Kürtçe meali çevrilecek.Bölgedeki vekil imam uygulamalarına son
verilecek. Bölgeye gönüllü ve kadrolu imamlar gönderilecek.
ÖZEL TV’LERDE DEĞİŞİK LEHÇELERDE 24 SAAT YAYIN : KÜRTÇE YAYINA YENİ
DÜZEN
RTÜK Yasası’nda yapılacak değişiklikle Kürtçe yayınlarla ilgili yeni düzenlemeler yapılacak.
Özel televizyon ve radyoların, 24 saat Kürtçe yayın yapabilecek.
KÖYE DÖNÜŞ PROJELERİ HIZ KAZANACAK
Köye dönmek isteyenler teşvik edilecek. Terörden doğan zararların karşılanmasına
yönelik sorunlar kısa sürede giderilecek. Güvenlik nedeniyle boşaltılan köyler yeniden
canlandırılacak.
CEZAEVLERİNDE KÜRTÇE KONUŞMA
Cezaevindeki Kürtçe konuşma yasağı kaldırılıyor. En son Kurban Bayramı’nda uygulanan
düzenleme bundan sonra Kürtçe konuşma serbest olacak. Cezaevlerinde Kürt kökenliler,
Türkçe bilmediğini beyan etmek yeterli sayılacak.
GAP TAMAMLANACAK
GAP Projesi 2012 yılına kadar tamamlanacak. 2 milyon kişiye istihdam yaratılacak.
Bölgedeki işsizliğin giderilmesi için özel teşvikler getirilecek.
SİYASİ PARTİLERE KÜRTÇE PROPAGANDA YAPMA HAKKI
Siyasi partilerin anadilde propaganda yapmasına imkân verilecek. Siyasi Partiler
Kanunu’nun, ‘Azınlık Yaratılmasının Önlenmesi’ başlıklı maddesi değiştirilecek. Bu
maddedeki, ‘propaganda ve mitinglerde, pankart ve levhalarda, broşür ve
beyannamelerde plaklar ve ses görüntü bantlarında Türkçeden başka dil
kullanılamayacağı’ hükmü değiştirilecek. Çifte dil kullanmanın yolu açılacak.
VATANDAŞLIKTAN ÇIKMAYA DÜZEN
12 Eylül darbesinde Avrupa’ya kaçan ve Türk vatandaşlığından çıkmış kişilerin yeniden
vatandaşlığa dönüşü sağlanacak.
YENİ VATANDAŞLIK HAKKI VERİLECEK
Teröre bulaşmadığı ve silahlı eylemlere karışmadığı tespit edilen Kürt
vatandaşlara İçişleri Bakanlığı’nın önerisiyle yeniden vatandaşlık hakkı verilecek.
kökenli
BELEDİYELER GÜÇLENECEK
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi sağlanacak. Merkezi yönetimin birçok yetkisi yerel
yönetimlere devredilecek, ancak bu üniter devlet yapısını zedelemeyecek bir boyutta
tutulacak. Halen TBMM’de bulunan Yerel Yönetimler Reformu bu gözle yeniden elden
geçirilecek.
19
KÜRTÇE KURSA DÜZEN
Yasa değiştirilecek. Kürtçe kurs merkezleri birçok dilde eğitim verebilecek.
ENSTİTÜ KURULACAK
Artuklu ve Dicle Üniversiteleri bünyesinde Kürt Dili ve Edebiyatı ile Kürdoloji Enstitüsü
kurulacak. Kürt tarihi ile ilgili araştırmalar yapacak birimler de oluşturulacak. Bu konuda
üniversite sayısı artırılacak.
SEÇMELİ DERS ÇALIŞMASI
Milli Eğitim Bakanlığı müfredat değişikliğine giderek, İngilizce, Almanca gibi Kürtçeyi de
seçmeli derslerden biri haline getirecek.
HALK EĞİTİM MERKEZLERİNDE KÜRTÇE
Kürtçe öğrenmek isteyen vatandaşlara Halk Eğitim Merkezlerinde Kürtçe okuma yazma
kursları açılacak.
20
31 Mart 2010
RTÜK'e kardeş geliyor
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Kavaf, ABD’de 1.3 milyon üyesi bulunan
ve oldukça etkin çalışan bir modeli Türkiye’ye uyarlamak için harekete geçti.
Gazete Habertürk'ten Bülent Aydemir'in haberine göre RTÜK ve Başbakanlık Aile ve
Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ile gerekli görüşmeler yapılarak “Ebeveyn İzleme
Kurulu” oluşturulması için çalışmalar başlatıldı. RTÜK gibi cezai yaptırım yetkisi
bulunmayacak olan Ebeveyn İzleme Kurulu’nun yaptırımları daha ağır olacak.
SİVİL TEPKİ SAĞLANACAK
Radyo ve televizyon yayınlarını izleyerek, “Toplumun milli manevi değerlerine ve Türk aile
yapısına” uygun olup olmadığını denetleyen RTÜK’ün yaptığı işin benzeri bir işlev görecek
olan Ebeveyn İzleme Kurulu, çocuklar ve aileler için zararlı, şiddet ve cinsellik içeren TV
programları, diziler ve filmler konusunda sivil tepkiyi harekete geçirecek.
BAKAN KAVAF TALİMAT VERDİ
Dizilerdeki bazı görüntülerin, muhafazakar aile yapısı ve manevi değerlerin erozyona
uğramasına yol açtığını belirten Devlet Bakanı Selma Kavaf, daha önce Ebeveyn İzleme
Kurulu ile ilgili olarak RTÜK’e yazılı başvuruları olduğunu açıklamıştı. RTÜK yetkilileri ile
görüşen Bakan Kavaf, daha sonra Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü yetkilileri
ile danışmanlarına çalışmayı derinleştirmeleri için talimat verdi.
Bakan Kavaf, kurulla ilgili olarak, “Üyeler, bir kısım programları, filmleri ve dizileri
izlemek suretiyle buradaki bazı görüntülerin toplumun üzerinde nasıl bir etki yaratacağını
konuşarak, tartışarak ve fikir beyan ederek yayın politikası belirleyebilir” dedi.
ÇALIŞMA ŞEKLİ
- Yasayla oluşturulacak Kurul’da aile uzmanı, psikolog, pedagog gibi uzmanlar görev
yapacak.
- Kurul, sakıncalı bulduğu programlar konusunda sponsorlara çağrı yaparak, “Destek
vermeyin” diyecek.
- RTÜK gibi yasaklayıcı bir yol izlenmeyecek, ailelerin ve toplumun vereceği tepkiye göre
hareket edecek.
- Baskıyı göze alamayan kanal, programı yayından kaldırmak zorunda kalacak.
21
1 Nisan 2010
Emniyet'e 20 bin polis alınacak!
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Polis meslek eğitimine alınacak yüksek öğretim
mezunları yaş sınırının 28'den 29'a, askerliğini yapmış olanlarda da 29'dan 30'a
yükseltilmesi ve 20 bin polis memuru kadrosunun ihdas edilmesi kanun tasarısı imzaya
açıldı'' dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısında bazı kanun tasarılarını imzaya açtıklarını belirten Çiçek,
bunlardan bir tanesinin polis meslek eğitimine alınacak yüksek öğretim mezunları yaş
sınırının 28'den 29'a, askerliğini yapmış olanlarda da 29'dan 30'a yükseltilmesi ve 20 bin
polis memuru kadrosunun ihdas edilmesi olduğunu söyledi.
Çiçek, Türkiye'de güvenlik hizmetlerinin layıkıyla sürdürülebilmesi bakımından kişi başına
düşen polis sayısında noksanlık olduğunu belirterek, ''Bu da ister istemez asayiş ve
huzurun temini bakımından özellikle büyük şehirlerimizde bazı problemler çıkarmaktadır.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bir polise 250 kişi düşerken halen ülkemizde bu 300'ün
üzerindedir. Dolayısıyla bu açığın kapatılabilmesi lazım. Öbür taraftan da mesleğe daha
yüksek eğitim görmüş insanların kazandırılabilmesi bakımından dan bu düzenlemenin
yapılmasında fayda görülmüştür'' diye konuştu.
Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının borç ve alacaklarının yeniden yapılandırılacağını ifade
eden Çiçek, şunları kaydetti:
''Özellikle BOTAŞ gibi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik Ticaret ve
Taahhüt Anonim Şirketi olmak üzere enerji alanında faaliyet gösteren bir kısım
kuruluşların birbirlerinden karşılıklı borç ve alacak ilişkileri var. Bu da bu kuruluşların
sermaye yapılarını olumsuz yönde etkilediği için bu hizmetlerin bundan böyle daha borç
yükünden arınmış olarak hizmetlerini sürdürebilmeleri bakımından borçlarının yeniden
yapılandırılması, takas, mahsup ve terkin suretiyle tasfiye edilmesine imkan veren bir
kanun tasarısını bugün kabul ettik.''
''ASKERİ MAHKEMELER TÜMÜYLE HAKİM ÜYELERDEN OLUŞACAKTIR''
Çiçek, üzerinde durdukları bir başka kanun tasarısının da Anayasa Mahkemesinin verdiği
iptal kararının gereği olarak Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkındaki
Kanun Tasarısı olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bilindiği gibi yürürlükte olan Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkındaki
Kanun 1963 tarihlidir ve o günden beri de askeri mahkemelerde iki hakim, bir muvazzaf
subay başkanlığında üçlü bir heyet oluşuyor. Genelkurmay Başkanlığındaki Askeri
Mahkeme'de ise üç askeri hakim, ikisi de general ve amiral olmak üzere beş kişiden
oluşuyor. Anayasa Mahkemesi 7 Mayıs 2009 tarihli iptal kararında hakim sınıfından
olmayan üyelerin bu mahkemelerden çıkarılması ile ilgili olarak bir iptal kararı vermişti.
Bununla ilgili de bir süre vermiştir. Bu sürenin dolmasından evvel böyle bir yasanın
çıkması gerekiyor. Dolayısıyla bundan sonra askeri mahkemeler tümüyle hakim üyelerden
olaşacaktır. Onu düzenleyen bir kanun tasarısı var.''
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Ermenistan ile
yapılan protokol konusunda ''Türkiye'nin, altına imza koyduğu ister anlaşma, ister belge
olsun bunu arkasında olduğunu'' bildirdi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısına yönelik açıklamalarının ardından, gazetecilerin
sorularını yanıtladı.
Rusya'da meydana gelen terörist eylemleri gerçekleştirenlerin, ''Türkiye'de eğitim
gördüğüne yönelik'' iddiaların hatırlatılarak, bu konuda bir bilgiSİ olup olmadığının
sorulması üzerine Çiçek, terör eylemini kınadı.
Bu tür eylemlerin onaylanamayacak, hiçbir şekilde müsamaha gösterilmeyecek eylemler
olduğunu kaydeden Çiçek, ''Terörden en çok acı çekmiş bir ülke olarak, dünyanın neresi
olursa olsun, hele Rusya gibi uzun bir tarihi geçmişimiz ve çok sıkı ilişkilerimiz olan bir
ülkede bunun meydana gelmiş olması da ayrıca üzüntümüzü artırmıştır'' dedi.
Terör konusunda, uluslararası camia ile dayanışma ve işbirliği içinde olmayı arzu
ettiklerine işaret eden Çiçek, şöyle konuştu:
''Bu tip yayınların doğruluk derecesi nedir? Basında çıkan bir haber. Ama biz, Türkiye'de
kimin için olursa olsun, kimin adına olursa olsun, ne sebeple olursa olsun, hiçbir terör
22
faaliyetine veya buna müncer olacak bir çalışmaya ve faaliyete asla müsaade etmeyiz.
Bunlar gazetelerde çıkan haberlerdir. Eğer, bunun gerçeklik yanı varsa Türkiye, bunun
üzerine gidiyor ve gidecektir. Bu tip değerlendirmeleri zaten yapıyor.
Ayrıca Sayın Başbakan, bugün Rusya Federasyonuyla yaptığı bir telefon görüşmesiyle
Bakanlar Kurulu sırasında, üzüntülerini de ifade etmiştir. Bu konudaki düşüncemizi
hassasiyetimizi birinci elden de ifade etme imkanı bulduk.''
ERDOĞAN'IN ABD ZİYARETİ
Bir soru üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinin de henüz
netleşmediğini bildiren Çiçek, ''Bu konudaki değerlendirmemiz devam ediyor'' dedi.
ABD Temsilciler Meclisinin ilgili komitesinde Türkiye'ye haksız bir suçlama yapıldığını dile
getiren Çiçek, ''Türkiye bunu hak etmiyor. İki ülke daima yakın ilişkiler içinde olmuş,
dostane ilişkiler içinde olmuş ve iki tarafın yararına olan ilişkilerin derinleşmesinden yana
arzu ifade etmiş bir ülkedir. Ama tarihçilerin vereceği kararın, parlamentolarda
verilmesinin getireceği sakıncaları ifade etmeye çalıştık. Onun için bu değerlendirmeler
devam ediyor''diye konuştu.
ERMENİSTAN İLE YAPILAN PROTOKOL
Çiçek, bir gazetecinin, ''Ermenistan ve Türkiye arasındaki protokol sürecinde,
Ermenistan'dan bazı açıklamalar geldi. Protokol sürecinin sekteye uğrayabileceği
yönünde... Bundan sonra süreç, protokoller açısından nasıl olacak?'' sorusuna, şu yanıtı
verdi:
''Bu konuyla ilgili bir açıklama gerekiyorsa Dışişleri Bakanlığımız zaten fayda görüyorsa bu
açıklamaları yapıyor. Türkiye, altına imza koyduğu ister anlaşma, ister belge bunun
arkasındadır. Ancak, bu gelişmeler bizim irademiz dışında, Türk tarafından değil, başka
taraftan sabote ediliyorsa bunu da dünya kamuoyunun görmüş olması lazım. Bu sürecin
en evvel sıkıntıya girmesinin sebeplerinden bir tanesi, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu karardır. Arkasından bununla ilgili tabii Türkiye de bir açıklama bekledi.
Onun için biz o protokolün altında ne varsa o imzamıza sahibiz. Ancak bu tek taraflı
gerçekleştirilecek bir husus değil. İki tarafın da kendi yükümlülüklerini yerine getirmiş
olması şartıyla bir anlam ifade edecektir. Bugün bu konuyu konuşmadık ama bir
değerlendirme gerekiyorsa kamuoyu açısından onu Dışişleri Bakanlığımız zaten
geciktirmeden yapıyor.''
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Çiçek, ''Anamuhalefet partisinin bugün bir iddiası oldu. AK Parti'nin Anayasa teklifi ile ilgili
iki ayrı imza listesi olduğu ve birinde TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in imzası
bulunduğu yönünde. Buna ilişkin değerlendirmenizi alabilir miyiz?'' diyen bir gazeteciye,
''Bunu hiç bilmiyorum. Bunu şimdi ilk defa, girerken toplantıya bir arkadaşınız söyledi. Bu
TBMM'nin faaliyetidir. Bunu gruptaki arkadaşlar bilir. AK Parti olarak bizim yeteri kadar
sayımız var. Öyle kıl payı teklif verecek bir çoğunluğa sahip değiliz. Bildiğim kadarıyla
216 civarında arkadaşımızın imzasıyla verildi. İcap oluyorsa bu tamamlanır da. Onun için
onu bilmiyorum. Ama yeteri kadar sayımız var. O konuyu grup başkanvekili
arkadaşlarımıza sorarsanız onlar daha doğru açıklama yapabilir'' yanıtını verdi.
''Kamu Güvenliği Müsteşarlığı hala boş. Bu konu bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında
ele alındı mı?'' sorusuna ise Çiçek, ''Bunlar Bakanlar Kurulu gündeminde olacak konular
değil. Çünkü kamu düzeni ve güvenliği ile ilgili müsteşarlık İçişleri Bakanı'na bağlı olarak
kurulmuştur. Dolayısıyla Sayın Bakan bununla ilgili hazırlıkları yaptığı anda zaten atama
da yapılacak demektir. Onun için Bakanlar Kurulundan karar ihdasına gerek olmayan bir
konudur. Dolayısıyla da gündemimize gelmiş değil'' karşılığını verdi.
Bakan Çiçek, bir gazetecinin askeri mahkemelerle ilgili yasada öngörülen değişiklikle ilgili
''Hepsi askeri hakim olacak değil mi?'' sözleri üzerine, ''Bundan sonra ister kuvvet
komutanlıkları bünyesinde, ister Genelkurmay Askeri Mahkemelerinde görev yapan
hakimlerin tamamı, hakim statüsünde olacaktır. Yani subaylardan müteşekkil
olmayacaktır, Anayasa Mahkemesinin verdiği karar çerçevesinde... Bu bir uyum yasasıdır,
çıkarılacak olan...'' dedi.
23
RTÜK ile ilgili tasarıdaki sermaye yapısıyla ilgili soru üzerine, şu anda yabancı sermaye
payının yüzde 25 olduğunu ve düzenlemenin bunun artırılmasıyla ilgili olduğunu belirten
Çiçek, ''Bu, tasarı hazırlanırken sektörün temsilcileri, ilgili birimleriyle beraber yapılmış bir
çalışma. Gerekiyorsa bunun ayrıntısını Sayın Arınç'tan sorabilirsiniz. Genel çerçevesini
sizlere söylemeye çalıştım. Belli ki bu nispet artırılacaktır'' diye konuştu.
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Bakanlar
Kurulunda RTÜK ile ilgili kanun tasarısının da imzaya açıldığını bildirdi. Çiçek, Bakanlar
Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bakanlar Kurulunda ele aldıkları bir başka konunun da RTÜK ile ilgili kanun tasarısı
olduğunu belirten Çiçek, mevcut kanunun 1994 yılında çıktığını anımsattı.
Cemil Çiçek, aradan geçen sürede hem sektördeki hem de dünyadaki gelişmeler dikkate
alınarak zaman zaman değişiklikler yapılmasına rağmen bu sektörün sorunlarının
tamamen ortadan kaldırılamadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
''Bir kısım alanlarda da yasal boşluk vardır. Keza 1994'ten sonra yapılan değişikliklerin bir
kısmı iptal edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptalinden kaynaklanan sahiplik
ve sermaye yapısındaki boşluğun giderilmesi, karasal yayın için frekans tahsisinin
yapılamamasının kaldırılabilmesi, mevcut kanunla sayısal yayıncılığa geçilememesi ve
yeni teknolojilere uyum sağlanamaması, reyting ölçümlerinin denetimsizliği, yabancı
sermaye oranı, kamu yayıncısının denetim dışında olması, müeyyide sistemlerinin etkili
olamaması ve AB müktesebatına uyumsuzluk dikkate alınarak yeni bir düzenleme yapma
ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu düzenleme yapılırken ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin
de görüş ve katkıları alınmak suretiyle bugün imzaya açtığımız kanun tasarısıdır.
Dolayısıyla yukarıda saydığım sorunların ortadan kaldırılmasıyla ilgili yasal düzenlemeler
getirilmektedir.''
ESNAF VE SANATKARLAR
Esnaf ve sanatkarlar değişim, dönüşüm, destek ve strateji belgesi ve eylem planının
kabul edildiğini ifaden eden Çiçek, esnafın, toplumun en temel unsurlarından bir tanesi
olduğunu belirtti.
Çiçek, esnaf ve sanatkarın, üretimleriyle ekonomik büyümeye ve sosyal sisteme katkı
sağladıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonuna bağlı 1 milyon 912 bin esnaf kaydı mevcuttur.
Dolayısıyla bunların yanında da çalıştırdığı insanları ve aileleriyle beraber bunları
değerlendirdiğimizde toplumumuzun en az yüzde 25-30'unu teşkil ediyor. Onun için 2010
ve 2011 yılını kapsayan bir strateji ve eylem planını bugün benimsedik. Bu hazırlanırken
33 kurum ve kuruluş, konuyla ilgili meslek örgütlerinin de katılımıyla iki yıllık bir eylem
planı hazırlanmıştır. Bu plan yedi eylem ve 30 tedbirden oluşmaktadır. Bu hedeflerin
gerçekleştirilmesine dönük olarak kredi ve finansman şartlarının iyileştirilmesi, vergi,
istihdam ve diğer yükümlülüklerin azaltılması... Eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin
geliştirilmesi, yenilikçilik ve girişimciliğin geliştirilmesi, alt yapı ve ortaklık faaliyetlerinin
desteklenmesi, hukuki düzenlemelerin yapılması, esnaf ve sanatkarların AB
programlarından faydalanmasının sağlanması olmak üzere yedi eylem ve 30 tedbir
geliştirilmektedir.''
AB SÜRECİ
Çiçek, Bakanlar Kurulunda Avrupa Birliği üyeliğiyle ilgili sürecin de ele alındığına işaret
ederek, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın Polonya'da olduğunu ancak
kendilerine bilgi notu gönderdiğini söyledi.
AB Dönem Başkanlığı'nı İspanya'nın yaptığını anımsatan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu dönem 'gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı' başlığı açılmasını arzu ediyoruz. 2010
yılı içerisinde 'kamu alımları, rekabet' fasıllarının açılması da hedeflediğimiz başlıkların
başında gelmektedir. Bunların bir kısım şartları var, başlıkların açılabilmesi için. Bunların
da bir an evvel Meclisimiz tarafından gerçekleştirilmesi önem arz ediyor. Çünkü bu
fasılların açılabilmesi için bazı yasal düzenlemelerin yapılması lazım. Bunlardan bir tanesi
devlet yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesi hakkındaki kanun tasarısıdır. Bu
TBMM'dedir. Bu yasa çıktıktan sonra devlet yardımları envanteri ve devlet yardımları
eylem planı taslakları komisyona gönderilecek, böylece bunun şartı yerine getirilmiş
24
olacaktır. Keza kamu alımları ile ilgili olarak kamu alımları strateji belgesi taslağı
hazırlanmıştı. Komisyonun görüşleri doğrultusunda bunun revize edilmesi gerekmektedir.
Bunun üzerinde zaten çalışılıyor. Sosyal politikalar ve istihdam faslı 9'uncu fasıl, bu önem
verdiğimiz bir konudur. Bununla ilgili olarak ILO tarafından ülkemize yöneltilen bazı
tenkitler var. Ümit ediyoruz ki Mecliste, Pazartesi günü sevk edilmiş olan Anayasa
teklifinde bu alanda çok önemli düzenlemeler yapıldı. Buradaki tenkitlerin çok önemli bir
kısmı da bu Anayasa'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte büyük ölçüde ortadan kaldırılmış
olacaktır.''
25
5 Nisan 2010
Pınar ÇITAK KOYGUN - Ünsal ÇAKİN
Arınç ve Dursun yeni Radyo-TV Kanun taslağını anlattı
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun,
radyo ve televizyonların kuruluş ve yayın hizmetleri hakkında kanun tasarısı
taslağını anlatmak üzere kameraların karşısına geçti. Başbakanlık Çalışma
Ofisinde düzenlenen toplantıda ilk önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bir
konuşma yaptı.
RTÜK DAHA ETKİN OLACAK
Arınç, taslağın 4 yıllık bir çalışma sonucunda ortaya çıktığını kaydetti. Arınç, "Geçici olan
maddeler hariç 52 maddeden oluşan tasarı taslağı, sektörün sorunlarına çözümler içeren,
düzenleme konusunda yetki karmaşasını ortadan kaldıran, yayın denetimi konusunda
RTÜK'ü daha etkin kılan, yayıncılık sektöründen rekabeti artıran bir içeriğe sahiptir " dedi.
Arınç yeni düzenlemeyle RTÜK'ün görevlerinin yeniden düzenlendiğine vurgu yaptı. Arınç
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hususların da yeniden düzenlendiğini
kaydederek, " Anayasa mahkemesinin iptal ettiği yıllık izlenme oranına bağlı sahiplik
yerine sektörel toplam, ticari iletişim geliri açısından yüzde 25 karasal frekans tahsisi
açısından an fazla 4 kanal sınırı getirilmektedir. Taslakla karasal yayın lisansına sahip
olmalarının ve karasal sayısal yayıncılığa geçilmesinin sağlanması amaçlanmakt' dedi.
YABANCI SERMAYE ORANI ARTIYOR
Taslakla medya sahipliği de yeniden düzenleniyor. Arınç " Radyo ve televizyon sahibi
olmayla ilgili sınırlamalar daraltılarak netleştirilmektedir. Tekelleşmeyi önlemek amacıyla
tahsil edilen frekans kapasitesi ve tahsil edilen gelir bazlı bir düzenleme getirilmiştir "
dedi. Arınç yayın kuruluşlarındaki yabancı sermaye oranının da arttığını söyleyerek, "
Oran yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseltilmiştir. Ayrıca bir yabancı gerçek ya da tüzel kişi
iki yayın kuruluşunadoğrudan ortak olabilecektir. Dolaylı ortaklıkta ise, sınırlama
konulmamaktadır." diye konuştu. Taslakla üretim, yatırım, ithalat , ihracat, pazarlama ile
finans kurumu ve kuruluşlarının yayıncı şirketlere ortak olması imkanı da sağlanıyor.
Arınç, " Taslağımızda TRT'nin denetiminin de RTÜK tarafından gerçekleştirilmesi
öngörülmektedir. " dedi.
REYTİNG ÖLÇÜM ŞİRKETLERİ DENETLENECEK
Arınç, " Reyting ölçümlerini yapan şirketlerin RTÜK 'den izin alması ve bu ölçümlerin
denetlenmesi de öngörülmektedir. " diye konuştu. Arınç ürün yerleştirmeyle ilgili olarak
da konuştu. Arınç, " Taslakla getirilen yeni düzenlemeler kapmsamında spor, dizi , film ve
eğlence programlarında ürün yerleştirmeye izin verilebileceği öngörülmüştür. " dedi.
Taslakla yüzde 5 olan üst kurul reklam payı yüzde 3'e düşürülüyor. Böylece RTÜK'e giden
ve fazlası Hazineye aktarılan reklam payı daha da azalmış oluyor.
" RTÜK OLARAK REYTİNG TİCARİ BİR FAALİYETTİR BİZİ İLGİLENDİRMEZ DEME
ŞANSIMIZ YOK "
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun ise, " Yeni metnin getirdiği en önemli yenilik
mevcut frekans karmaşasına sağlıklı bir çözüm getirmeye çalışmasıdır. Dolayısıyla bu
yasanın en önemli kazanımı karasal frekanslardaki bu karmaşanın sona ermesi ve sayısal
yayıncılığa geçebilmek için, altyapıyı oluşturmasıdır " dedi. Dursun, reyting tartışmasına
da değinerek, " RTÜK olarak reyting ticari bir faaliyettir bizi ilgilendirmez deme şansımız
yok. Bu sistemin içinde olmamız gerekir diye düşünüyoruz. " dedi.
TEMMUZ AYINDA MECLİSE GETİRİLMESİ PLANLANIYOR
Tasarının ne zaman meclise sevkedileceğinin sorulması üzerine Arınç," Bu hafta içinde
TBMM'ye sevkedilebilir. Kanun 50 maddeyi geçti taslak olarak . Bunun temel kanun
olarak görüşülmesi mümkün olabilir. Bu da iki veya üç bölümlük bir görüşme demektir.
Birinci hedefimiz muhtemelen Temmuz'un ortasına kadar bunu Meclis Genel Kurulu'ndan
geçirmektir. Mümkün olmadığı taktirde Ekim ayında yeni yasama yılında RTÜK yasa
tasarısının görüşülmesidir. " yanıtını verdi. Sigara görüntüleriyle ilgili bir düzenleme olup
26
olmadığı sorusuna yanıt veren Dursun ise, "Burada herhangi bir kolaylaştırıcı unsur
sözkonusu değildir. Bizim yapabileceğimiz birşey yok. Ancak bunun muhatabı maalesef
RTÜK değil Sağlık Bakanlığı olmak zorunda. Sağlık Bakanlığıyla birtakım görüşmelerimiz
oluyor." diye konuştu. Gizli reklamla ilgili yasağın sürdüğünü kaydeden Dursun, "O
alanda önemli bir yenilik var. Ürün yerleştirme dediğimiz önemli bir yenilik. Biz ürün
yerleştirmeyi bu yasayla belli bir çerçevede serbest bırakıyoruz . Gizli reklam başka ürün
yerleştirme başka. " dedi. Dursun, yüz kızartıcı sulardan hüküm giyen kişilerin haber
sunamayacağı yönündeki bir soruya da yanıt vererek, " Bakanlar Kurulunda kabul edilen
taslakta o husus yok. Şu andaki metinden basına yansıyan o husus yok" dedi.
CHP lideri Baykal'ın Başbakan Erdoğan'ı televizyonda bir tartışma programına davet
etmesiyle ilgili olarak ise, " Sayın Başbakan ile Baykal'ın TV programına çıkmasında bizim
karar vermemiz sözkonusu deği" şeklinde konuştu.
27
5 Nisan 2010
Reytingleri, RTÜK kontrol edecek
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
taslağının, yeni yayın teknolojileriyle ilgili açılımlar içerdiğini bildirdi.
RTÜK’ten yapılan yazılı açıklamada, taslağın, RTÜK Başkanı Davut Dursun’un, 31 Mart
2010 tarihinde Bakanlar Kurulu’nda verdiği brifingin ardından TBMM’ye sevk edilmek
üzere imzaya açıldığı anımsatıldı.
Taslakla, yeni yayın teknolojilerine hukuksal altyapı hazırlanarak yayıncılık alanında
önemli bir açılım gerçekleştirildiği vurgulanan açıklamada, taslağın, IP-TV (Internet
Protocol Television), DVB-H (Digital Video Broadcasting-Handheld) ve HDTV (High
Definition Television) gibi yeni yayın teknolojileriyle ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırdığı,
yayıncılık alanında yeni bir uygulama olarak ortaya çıkan isteğe bağlı hizmetlere imkan
verdiği ifade edildi.
Böylece kitlesel yayınlardan kişisel yayınlara doğru önemli bir adım atıldığına dikkat
çekilen açıklamada, şöyle denildi.
"Yayın ilkeleri, radyo ve televizyon yayınları ile isteğe bağlı hizmetler için ayrı
düzenleniyor. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı taslağı, dört yıllık bir çalışma sonucunda ortaya çıktı. Sektörle ilgili düzenlemeler
yapılırken, radyo ve televizyon kuruluşları ve ilgili kamu kurumlarıyla çok sayıda ortak
toplantı yapıldı. Taslak tamamlandıktan sonra da ilgili kamu kurumlarının, radyo ve
televizyon kuruluşlarının, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşüne sunuldu.
Gelen görüşler çerçevesinde son kez gözden geçirilen taslak, daha sonra RTÜK’ün web
sitesine yerleştirildi. Bir ay süreyle gelen görüşler değerlendirilerek taslağa son şekli
verildi.
Taslak, AB müktesebatına uyum çerçevesinde 2007 yılı Aralık ayında AB Resmi
Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe giren ve AB Sınırötesi Televizyon Direktifini
değiştiren AB Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi hükümleri esas alınarak
düzenlendi. Geçici olanlar hariç elli iki maddeden oluşan kanun tasarısı taslağı, sektörün
sorunlarına çözümler içeren, düzenleme konusundaki yetki karmaşasını ortadan kaldıran,
yayın denetimi konusunda RTÜK’ü daha etkin kılan, yayıncılık sektöründe rekabeti
arttıran bir içerik taşıyor."
- TASLAK
Dünya ile paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal alt yapısının oluşturulmasını
da mümkün kılacak olan taslak şu düzenlemeleri içeriyor.
- KARASAL ortamda yayın lisanslarının verilmesi: 3984 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği
1994 yılından bu güne kadar lisanslandırılamayan karasal yayın kuruluşlarının lisans
sahibi olmaları, lisans ücretlerinin, kanal ve frekans kullanım ücretlerinin tahsil edilmesi
amaçlanıyor.
- SAYISAL yayıncılığa geçişin sağlanması: Tasarı, dünya ile paralel olarak karasal sayısal
yayıncılığa sorunsuz geçilmesini hedefliyor. Bu çerçevede geçici düzenleme ile bir yıllık
süre içerisinde sayısal frekans ihalesinin ve tahsislerin yapılmasını, tahsis tarihinden
itibaren üç yıl süre ile de analog televizyon ve sayısal televizyon yayınlarının paralel
olarak sürdürülmesini öngörüyor.
- MEDYA sahipliği ve yabancı sermayenin düzenlenmesi: Yürürlükte bulunan ve sektör
gerçeklerine, Türkiye’nin hedeflerine uygun olmayan medya sahipliğine ilişkin hükümler
yeniden düzenleniyor. Radyo ve televizyon sahibi olmayla ilgili sınırlamalar daraltılarak
netleştiriliyor, tekelleşmeyi engellemek üzere tahsis edilecek frekans kapasitesi ve elde
edilen sektörel gelir bazlı bir düzenleme getiriliyor. Ayrıca yayın kuruluşlarında yabancı
sermaye oranı yüzde 25’ten yüzde 50’ye yükseltiliyor.
- ELEKTRONİK haberleşme kanunun yürürlüğe girmesi ile 3984 sayılı kanunda buna
28
paralel düzenleme yapılması: Elektronik Haberleşme Kanunu hükümleri esas alınarak
radyo ve televizyon yayınları için ayrılan frekans bantlarının frekans planlarını yapma
yetkisi ve görevi Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna veriliyor.
- TRT yayınlarının RTÜK denetimine alınması: Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çerçevesinde yapılan tarama sürecinde, özel yayın kuruluşları açısından haksız rekabete
neden olduğu gerekçesiyle eleştirilen, kamu ve özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve
denetime tabi olmasını düzenleyen hükümler kaldırılarak, TRT'nin denetiminin RTÜK
tarafından gerçekleştirilmesi sağlanıyor.
- KORUYUCU sembol sistemi ve öz denetim hükümleri: Akıllı İşaretler Koruyucu Sembol
Sistemi, Sayısal Kayıt Arşiv ve Analiz Projesi, İzleyici Temsilciliği ve Görsel İşitsel Medya
Etik İlkeleri taslakla hukuksal alt yapıya kavuşturuluyor.
- REYTİNG sistemi RTÜK denetimine giriyor: Reyting ölçümlerini yapacak şirketlerin Üst
Kuruldan izin alması ve bu şirketlerin ölçümlerinin denetlenmesi öngörülüyor.
- YAYIN ilkelerinin yeniden düzenlenmesi: Yayın ilkeleri, AB Görsel- İşitsel Medya
Hizmetleri Yönergesi esas alınarak yeniden oluşturuluyor. Radyo ve televizyon yayınları
ile isteğe bağlı hizmetlere uygulanacak ilkeler ayrı olarak düzenleniyor.
- CEVAP ve düzeltme hakkının düzenlenmesi: Cevap ve Düzeltme hakkı, Basın Kanununa
paralel olarak yeniden düzenleniyor; ilgili tarafa, mahkemeye başvurmadan önce yayın
kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkının kullandırılmasını isteme imkanı sağlanıyor.
- REKLAM payı kesintilerinin düşürülmesi: Yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden
alınan yüzde 5 Üst Kurul Payı sektörün beklentisi doğrultusunda yüzde 3’e düşürülüyor.
- YERLİ yapımlara yer verme zorunluluğu: Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde
yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer verilmesi sağlanıyor ve belli oranda tüm
yayınlarda yerli yapıma yer verilmesi zorunluluğu getiriliyor.
29
6 Nisan 2010
Medyada yabancı yatırımcının önü açılıyor
Devlet Bakanı Bülent Arınç, yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranının
yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarılacağını açıkladı. Yabancı yatırımcı iki yayın
kuruluşuna doğrudan ortak olabilecek. Dolaylı ortaklıkta ise bir kısıtlama
getirilmiyor
Yabancı yatırımcıların radyo ve te-levizyonlardaki payları için üst limit yüzde 25’ten yüzde
50’ye çıkarılıyor. Yabancı gerçek veya tüzel kişi iki yayın kuruluşuna doğrudan ortak
olabilecek. Dolaylı ortaklıkta ise oransal sınır olmayacak. Bu değişiklikleri içeren tasarı
Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Beşiktaş’taki
Başbakanlık Ofisi’nde, “Yayıncıların Anayasası” olarak adlandırılan Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetlerini Hakkında Kanun Tasarısı taslağı hakkında
basın toplantısı düzenledi.
Frekans karmaşası bitecek
Bülent Arınç, yeni terminolojiyle hazırlanan tasarı taslağının AB Müktesebatı’na uygun
hale getirildiğini belirterek, “Yayın kuruluşlarımızın taleplerini dikkate alarak, geniş bir
tartışma ortamı içinde 1 yıllık çalışmayı sonuçlandırdık. Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan
taslak önümüzdeki günlerde TBMM’ye sevk edilecek. Olası yanlışlıkların, komisyonlarda
hatta genel kurulda bile düzeltilme imkânı var” dedi.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun ise, “Taslağın en önemli yeniliği mevcut frekans
karmaşasına sağlıklı bir çözüm getirmeye çalışmasıdır” dedi.
Taslakla, yeni yayın teknolojilerine hukuksal altyapı hazırlanarak yayıncılık alanında
önemli bir açılım planlanıyor. Taslağın IPTV (internet televizyonu), DVB-H (mobil dijital
yayın) gibi yeni yayın teknolojileriyle ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırması hedefleniyor.
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki bu taslak son 4 yıllık bir
çalışma sonucunda ortaya çıktı. Geçici maddeler hariç 52 maddeden oluşan kanun tasarı
taslağın sektörün sorunlarına çözümler içeren düzenleme konusundaki yetki karmaşasını
ortadan kaldıran, yayın denetimi konusunda RTÜK’ü daha etkin kılan, yayıncılık
sektöründe rekabeti artıran bir içeriğe sahip olduğu belirtiliyor.
TRT ve reyting sistemi RTÜK denetimine giriyor
-TRT yayınlarının RTÜK denetimine alınması: Özel yayın kuruluşları açısından haksız
rekabete neden olduğu gerekçesiyle eleştirilen, kamu ve özel yayın kuruluşlarının ayrı
kurallara ve denetime tabi olmasını düzenleyen hükümler kaldırılarak, TRT’nin
denetiminin RTÜK tarafından gerçekleştirilmesi sağlanıyor.
-Reyting sistemi RTÜK denetimine giriyor: Reyting ölçümlerini yapacak şirketlerin
RTÜK’ten izin alması ve bu şirketlerin ölçümlerinin denetlenmesi öngörülüyor.
-Koruyucu sembol sistemi ve öz denetim hükümleri: Akıllı İşaretler Koruyucu Sembol
Sistemi, Sayısal Kayıt Arşiv ve Analiz Projesi, İzleyici Temsilciliği ve Görsel İşitsel Medya
Etik İlkeleri taslakla hukuksal alt yapıya kavuşturuluyor.
Reklamda RTÜK payı yüzde 3’e düşürülüyor
-Reklam payı kesintilerinin düşürülmesi: Yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden alınan
yüzde 5 Üst Kurul payı, sektörün beklentisi doğrultusunda yüzde 3’e düşürülüyor.
-Yerli yapımlara yer verme zorunluluğu: Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde
yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer verilmesi sağlanıyor ve belli oranda tüm
yayınlarda yerli yapıma yer verilmesi zorunluluğu getiriliyor
-Cevap ve düzeltme hakkının düzenlenmesi: Cevap ve düzeltme hakkı, Basın Kanunu’na
paralel olarak yeniden düzenleniyor. İlgili tarafa mahkemeye başvurmadan önce, yayın
kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkının kullandırılmasını isteme imkânı sağlanıyor.
Yabancıya dolaylı ortaklıkta sınır yok
-Taslakla medya sahipliği konusu yeniden ele alınarak düzenleniyor. Yayın kuruluşlarında
yabancı sermaye oranı yüzde 25’ten yüzde 50’ye yükseltiliyor.
30
-Bir yabancı gerçek ya da tüzel kişi iki yayın kuruluşuna doğrudan ortak olabilecek.
-Dolaylı ortaklıkta oransal sınırlama konulmuyor.
-Medya sahipliğiyle ilgili düzenlemeler kapsamında üretim, yatırım, itlahat, ihracat,
pazarlama ve finans kurum ve kuruluşlarının yayıncı kuruluşlara ortak olmasına imkân
hazırlanıyor.
-Ortaklıkta sektörel gelir ve frekans tahsisi yönünden sınır getiriliyor. En fazla 4 kanal ve
sektörel gelirin yüzde 25’i geçilemiyor. Medya şirketlerinin halka açılması da
kolaylaştırılacak.
Dijital yayın ihalesi yapılacak
-Karasal ortamda yayın lisanslarının verilmesi: 1994 yılından bugüne kadar
lisanslandırılamayan karasal yayın kuruluşlarının lisans sahibi olmaları, lisans ücretlerinin,
kanal ve frekans kullanım ücretlerinin tahsil edilmesi amaçlanıyor.
-Dijital (sayısal) yayıncılığa geçişin sağlanması: Tasarı, dünyayla paralel olarak karasal
sayısal yayıncılığa sorunsuz geçilmesini hedefliyor. Bu çerçevede geçici düzenlemeyle bir
yıllık süre içerisinde sayısal frekans ihalesinin ve tahsislerin yapılmasını, tahsis tarihinden
itibaren 3 yıl süreyle de analog televizyon ve sayısal televizyon yayınlarının paralel olarak
sürdürülmesini öngörüyor.
31
RADİKAL
32
4 Kasım 2009
Televizyonlarda yabancıya 'hâkim ortaklık yolu'
açılıyor
Yapılacak değişiklikle televizyonlarda halen yüzde 25 olan yabancı sermaye üst sınırı
yüzde 50'ye çıkartılıyor. RTÜK'ün TV'lerdeki reklam payının oranı yüzde 5'ten yüzde 3'e
iniyor
ANKARA - Radyo ve Televizyonların kuruluş ve yayınlarını düzenleyen yasada değişiklik
yapılıyor. Değişiklikle birlikte özel televizyonlarda yabancı sermaye oranı yüzde 25’ten
yüzde 50’ye yükselecek.
Özel radyo ve televizyonların yıllık brüt reklam gelirlerinden RTÜK’e ödedikleri yüzde 5
pay yüzde 3’e inecek. TRT denetimi yeniden Üst Kurul’a bırakılıyor. RTÜK Başkanı Prof.
Dr. Davut Dursun, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda yapmayı planladıkları
değişikliklerle ilgili bilgi verdi. Dursun’un verdiği bilgiye göre kanun taslağında yer alan
bazı düzenlemeler şöyle:
* Medya sahiplik konusu yeniden ele alınarak düzenleniyor. Bu konuda radyo ve
televizyon sahibi olmayla ilgili sınırlamalar daraltılarak netleştiriliyor, tekelleşmeyi
engellemek üzere tahsis edilecek frekans kapasitesi ve elde edilen sektörel gelir bazlı bir
düzenleme getiriliyor. Yayın kuruluşlarında yabanca sermaye oranı yüzde 25’ten yüzde
50’ye yükseltiliyor. Böylelikle bugüne kadar ‘azınlık ortak statüsü’nde olacakları icin
Türkiye’ye gelmek istemeyen yabancı yayın kuruluylarının bu alanda yatırım yapmalarının
önü açılacak.
* Taslak ile yayın kuruluşlarının karasal yayın lisansına sahip olmaları, lisans ücretlerinin,
kanal ve frekans kullanım ücretlerinin tahsil edilmesinin sağlanması amaçlanıyor.
* Dünya ile paralel olarak karasal sayısal yayıncılığa sorunsuz geçilmesi hedefleniyor. Bu
çerçevede geçici düzenlemeyle bir yıllık süre içerisinde sayısal frekans ihalesinin
yapılması ve tahsislerin yapılması, tahsis tarihinden itibaren üç yıl süreyle de analog
televizyon ve sayısal televizyon yayınlarının paralelel olarak sürdürülmesi öngörülüyor.
* Elektronik Haberleşme Kanunu’nun hükümleri esas alınarak, ulusal frekans planlarının
yapılması yetki ve görevi Üst Kurula veriliyor. TRT’nin denetimi yeniden Üst Kurula
bırakılıyor.
* IP-TV. DVB-H ve HDTV gibi yeni yayın teknolojileri ile ilgili belirsizlikler ortadan
kaldırılarak açılımlar getirilecek. bu alana ilişkin düzenlemelerde Bilgi Teknolojileri İletişim
Kurumunun yetki ve düzenlemeleri saklı tutulacak.
* Koruyucu Sembol Sistemi, Sayısal Kayız, Arşiv ve Analiz Sistemi Projesi, İzleyici
Temsilciliği, Görsel İşitsel Medya Etik İlkeleri gibi uygulamalar yasal zemine kavuşacak.
Reyting ölçümlerini yapacak şirketler Üst Kurul’dan izin alacak ve bu şirketlerin ölçümleri
denetlenecek.
* Yayın ilkeleri, AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi esas alınarak yeniden
düzenlenecek. radyo ve televizyon yayınları ile isteğe bağlı hizmetlere uygulanacak ilkeler
ayrı ayrı düzenlenecek.
* Cevap ve düzeltme hakkı, Basın Kanununa paralele olarak yeniden düzenlenecek. İlgili
tarafa mahkemeye başvurmadan önce yayın kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkının
kullandırılmasını isteme imkanı sağlanacak.
* AB mevzuatına uyum çerçevesinde yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer
verilecek ve belli oranda tüm yayınlarda yerli yapıma yer verilmesi zorunluğu getirilecek.
33
* Üst Kurul gelirlerinin en önemli bölümünü oluşturan, özel radyo ve televizyonların yıllık
brüt reklam gelirlerinden alınan yüzde 5 pay yüzde 3’e çekilecek.
Denetimde temsilcilik
RTÜK Başkanı Dursun, ‘İzleyici temsilciliği uygulaması’ ile bir tür özdenetim uygulamasına
geçmek istediklerini belirten Dursun, “Buna göre, bütün yayın kuruluşlarında, tecrübeli
bir izleyici temsilcisi atanacak. Bu temsilcinin telefonları vatandaşlara iletilecek,
vatandaşlar da o televizyona ilişkin şikayetlerini televizyon temsilcisine aktaracak” dedi.
34
6 Nisan 2010
TV yayıncılığının anayasası değişiyor
*Radyo ve TV yayıncılığında temel ilkeleri yeniden belirleyen taslak Bakanlar Kurulu'nun
önüne geldi. Taslakta RTÜK'ün yetkileri artıyor, geliri 'kırpılıyor'.
*RTÜK, TRT'yi ve reyting ölçümlerini de denetleyecek. Yayın kuruluşlarında yabancı
sermaye payı izni yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıktı. Gizli reklama da onay verildi.
İSTANBUL - Hükümetin dört yıldır üzerinde çalıştığı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun Tasarısı Taslağı, görücüye çıktı. Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, taslağın Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını, yakında TBMM’ye geleceğini
söyledi.
Arınç, ‘taslakla RTÜK’ün yayın denetimi konusunda TRT’yi de denetleyecek şekilde daha
etkin hale getirildiğini, yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranının yüzde 50
yükseltildiğini ve karasal yayın frekanslar sorununa çözüm getirildiğini’ söyledi.
Arınç, dün taslakla ilgili olarak Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde RTÜK Başkanı
Davut Dursun ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Arınç’ın burada verdiği bilgiye
göre: ‘RTÜK kanununda 14 yılda 20 değişiklik yapıldı. Yasanın bütünselliği bozuldu. Yeni
hazırlanan taslak, geçici olan maddeler hariç 52 maddeden oluşuyor. Sektörün
sorunlarına çözümler bulmayı, düzenleme konusundaki yetki karmaşasını ortadan
kaldırmayı, yayın denetimi konusunda RTÜK’ü daha etkin kılmayı ve yayıncılık sektöründe
rekabeti artırmayı hedefliyor.’ Arınç “Taslak, yıllardır gerçekleştirilemeyen karasal
frekansların tahsisi konusuna da çözüm getiriyor” dedi.
Arınç ‘eleştiri’ bekliyor
Yasa taslağının Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını ve gelecek günlerde TBMM’ye sevk
edileceğini anlatan Bülent Arınç, taslakla ilgili olumlu olumsuz düşüncelere, eleştirilere,
öngörülere, önerilere ihtiyaç duyacaklarını söyledi.
Arınç, “Ola ki bir yanlışlığın komisyonlarda, Genel Kurul’da bile düzeltilmesi mümkündür.
Biz uzlaşma ve diyalog içinde Türkiye ’nin en büyük ihtiyacı olarak gördüğümüz 3984
sayılı yasanın yeni baştan birinci maddesinden ele alınarak hazırlanan bu taslağın
sektörümüze hayırlı olmasını, Türkiye için güzellikler getirmesini diliyorum” diye konuştu.
(Radikal)
Reyting ölçümlerinin denetimi RTÜK’e devrediliyor
RTÜK, TRT’Yİ DE DENETLEYECEK, REYTİNG ŞİRKETLERİ RTÜK’TEN İZİN ALACAK,
KURULUN REKLAMDAN ALDIĞI PAY İSE DÜŞÜRÜLECEK:
Taslakta TRT’nin RTÜK Kanunu’nun ilk halinde olduğu gibi Üst Kurul tarafından
denetiminin önü açılıyor. Taslakta reyting ölçümleriyle ilgili olarak düzenlemeye gidilen
taslakta, bu ölçümleri yapacak şirketlerin Üst Kurul’dan izin alması ve ölçümlerin
denetlenmesi de öngörülüyor. İzlenme ve dinlenme oranı ölçümlerinin yapılmasına ve
denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar ve bu usul ve esaslara uymayan şirket ve
kuruluşlara uygulanacak yaptırımları belirleme yetkisi de RTÜK’e veriliyor. Taslakta,
yüzde 5 olan Üst Kurul reklam payı, yüzde 3’e düşürülüyor.
Bülent Arınç’ın verdiği bilgiye göre taslakta RTÜK’ün görevleri şöyle anlatıldı: “Yayın
hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, rekabet
ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması için gerekli tedbirleri almak, televizyon
kanal ve radyo frekans planlamalarını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak, medya
hizmet sağlayıcıların sunduğu yayın hizmetlerinde ve platform, multipleks, altyapı
işletmecileri ile verici tesis ve işletim şirketinin sunduğu hizmetlerde müeyyideleri
uygulamak, yayın hizmetlerine ilişkin kamuoyu araştırmaları yapmak veya yaptırmak ve
bu araştırmaların sonuçlarını taraflarla paylaşmak.”
Ticari geliri artan kanal sahibi, hisselerini satmak zorunda kalacak Başbakan Yardımcısı
Arınç’ın verdiği bilgiye göre, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkındaki Kanun Tasarısı Taslağı şunları getiriyor:
35
KARASAL FREKANS TAHSİSİNDE DÖRT KANAL SINIRI GELİYOR :
Taslakta Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeler kapsamındaki konular,
iptal gerekçelerine uygun olarak yeniden düzenlendi. Bu çerçevede, ‘yıllık izlenme oranına
bağlı sahiplik’ yerine, ‘sektörel toplam ticari iletişim geliri açısından yüzde 25, karasal
frekans tahsisi açısından en fazla dört kanal’ sınırı getiriliyor. Buna göre ticari geliri artan
kanal sahibi hisselerini satmak zorunda kalacak. Şirketlerin halka açılmasını
kolaylaşacak.
EKONOMİK DURUMU ZAYIF KANALLARA BİR DEFAYA MAHSUS KOLAYLIK:
Radyo ve televizyon frekans planları yapma yetkisi RTÜK’te olacak. Geçici yayın izniyle
yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşları, karasal yayın lisansı alacaklar. Yasa
çıkmadan önce karasal frekans kullanan televizyon kanalları, kullandıkları frekanslara
ihaleye girmeden sahip olma hakkını edinecekler. Böylelikle, bir yıl yayın yapan,
ekonomik durumu zayıf bir kanal, ihaleye girmeden kullandığı frekansı almış olacak.
IRKÇILIK VE AYRIMCILIK İÇİN ÖZEL MADDE:
Taslakta ‘Yayınlar, ırk, din, dil, cinsiyet, sınıf ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve
düşmanlığa tahrik edemez, veya toplumda nefret duyguları oluşturulamaz. Yayınlar,
hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz. İnsan onuruna ve özel
hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine yayın yapılamaz’ deniliyor.
GİZLİ KAYIT YASAĞI:
‘Yayınlarda gizli kamera, gizli mikrofon ve benzeri teknik araçlarla, hukuka aykırı olarak
elde edilen görüntü ve kayıtlar kullanılamaz’ denildi.
KARASAL, SAYISAL YAYIN İHALESİ BİR YIL İÇİNDE:
Taslak, frekans kullanımının yıllık bedele bağlanmasını, vericilerin tek bir şirkette
toplanarak anten kirliliğinin bitiril-mesini, bir yıl içinde karasal sayısal yayın için frekans
ihalesi yapılmasını, ihaleyi kazanan mevcut yayıncılardan bir kısmına sayısal yayının yanı
sıra analog yayını sürdürme imkânı verilmesini, üç yıl analog ve sayısal paralel yayın
yapıldıktan sonra, analog televizyon yayınlarına son verilmesini, analog televizyon
yayınlarının kapatılmasından sonra radyo ihaleleri yapılmasını öngörüyor.
YABANCI HİSSESİ ARTIYOR:
Yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranı, yüzde 25 ’ten yüzde 50’ye yükseltiliyor. Bir
yabancı gerçek veya tüzel kişi iki yayın kuruluşuna doğrudan ortak olabilecek. Dolaylı
ortaklıkta ise oransal sınır konulacak. Medya sahipleri, üretim, yatırım, ihracat, ithalat,
pazarlama ve finans kurum ve kuruluşlarının yayıncı şirketlere ortak olabilecek. Ortaklıkta
sektörel gelir ve frekans tahsisi yönünden sınır getirilmiyor.
GİZLİ REKLAMA ÖZGÜRLÜK:
Taslakla, AB mevzuatına uyum çerçevesinde yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer
verilmesi sağlanırken, yerli yapımlar da Avrupa eserleri kavramı içerisinde
değerlendiriliyor. Taslakla getirilen yeni düzenlemeler ile spor, film, dizi ve eğlence
programlarında ürün yerleştirmeye izin veriliyor.
İSTEĞE BAĞLI HİZMET DÖNEMİ:
Taslakta IP-TV (Internet Protocol Television), DVB-H (Digital Video BroadcastingHandheld) ve HDTV (High Definition Television) gibi yeni yayın teknolojileri ile ilgili
belirsizlikler de ortadan kaldırıldı. Böylece, yayıncılıkta yeni bir uygulama olarak ortaya
çıkan ‘isteğe bağlı hizmetlere’ fırsat sağlandı.
MEVZUATA YENİ TANIMLAR GİRECEK: Taslakla, ‘Avrupa eserleri, bağımsız yapımcı,
editoryal sorumluluk, gizli ticari iletişim, medya hizmet sağlayıcı, isteğe bağlı yayın
hizmeti, koruyucu sembol, sayısal yayın, ürün yerleştirme, verici tesis ve işletim şirketi
ve multipleks kapasitesi’ gibi yeni tanımlar mevzuata giriyor.
36
SABAH
37
19 Ocak 2010
RTÜK yabancı payında sınır tanımadı
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yabancıların radyo ve TV'lerdeki payının yüzde
25'i aşamayacağına ilişkin sınırı fiilen kaldırdı, yabancıların birden fazla radyo ve TV'ye
ortak olamayacağı kuralını da esnetti Formül Doğan Grubu'nun yabancı ortaklıktan
kaynaklanan durumunun devamını sağlayacak. Kurul, Doğan'a durumu düzeltmesi için
yeni süre vermediği gibi "Lisans iptaline kadar gidilir" uyarısında da bulunmadı
Yabancıların, radyo ve televizyon sahibi olabilmesini kısıtlayan yasal sınır fiilen delindi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yabancıların radyo ve televizyon (TV)
kuruluşlarındaki payının yüzde 25'i geçemeyeceğine ilişkin yasal sınırı, yorum yoluyla
kaldırdı. Kurul, bir yabancının birden fazla radyo ve TV'ye ortak olamayacağına ilişkin
kuralı da yeni mevzuat yaratırcasına esnetti. RTÜK, halka açık hisseleri yabancıların da
elinde bulunan Doğan Yayın Holding'in, Alman Axel Springer'e sattığı yüzde 25 hisse
sonrasında yabancı payı ile ilgili olarak 2.5 ay içinde iki farklı karara imza attı. Doğan
Grubu televizyonlarında yabancı payının yüzde 25'i aştığına ilişkin Maliye Bakanlığı'nın
raporunu dikkate alınmadı ve Grup için "Mevcut durum devam edebilir" mesajı verilerek
yeni bir tartışma tetiklendi.
MALİYE NE DEMİŞTİ?
Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri, Doğan Yayın Holding'de (DYH) yaptığı vergi
incelemesi sırasında, RTÜK mevzuatına da aykırılık tespit etti. Kontrolörler, yabancıların
sahip olabileceği radyo ve TV sayısına ilişkin yasal sınırların aşıldığını 2009'da bir raporla
RTÜK'e bildirdi. Raporda, şu konular ön plana çıktı:
Yabancı ortakların Doğan Grubu TV'lerindeki payı, araya giren 4 şirkete rağmen (Alp
Görsel, D Prodüksiyon, D Yapım ve DTV Holding) değişikliğe uğramamıştır ve yüzde 25'in
üzerindedir.
DYH'nin toplam sermayesinin en az yüzde 10'u yabancı kişilerin mülkiyetindedir. Grubun
28 adet TV şirketinin en az yüzde 7.48'i muhtelif yabancıların mülkiyetine geçmiştir.
DTV Holding'in yüzde 25'inin Axel'e satıldığı dikkate alındığında, 28 TV-radyo şirketinin
yüzde 32.48'i yabancıların elindedir.
RTÜK'ÜN İLK KARARI
RTÜK, Maliye'nin raporu üzerine Kasım 2009'da yaptığı ilk değerlendirmede, Doğan
Grubu'na, kanuna aykırı durumun düzeltilmesi için 90 gün süre tanıdı. Doğan'ın, 2 Şubat
2010'a kadar daha önce sattığı hisselerin bir bölümünü geri alması beklenirken RTÜK, 13
Ocak 2010 tarihli toplantısında şaşırtan bir karara imza attı. Kurul, Doğan Grubu
televizyonlarındaki yabancı payını tartışma bile açmadı ve yasanın delinmesine kapı
araladı. Kurul'un bir üyesinin (Abdulvahap Darandeli) çekimser kaldığı diğer üyelerinin
olumlu oy verdiği formül, Doğan Grubu'nun yabancı ortaklıklardan kaynaklanan yasa dışı
fiili durumunun devamı yönünde oldu. Kurul, Doğan'a, 'durumunu düzelt' diyerek ilave
süre vermeyi tercih etmediği gibi 'lisans iptaline kadar gidilir' uyarısında da bulunmadı.
38
19 Ocak 2010
2.5 ayda iki ayrı karara imza atan RTÜK'ten garip
gerekçeler dizisi
RTÜK'ün, 2.5 ay içinde görüş değiştirmesinde, sürpriz yorum farkının etkili olduğu
bildirildi. RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun'un, Doğan Grubu'nun piyasanın en büyüğü
olduğunu, zaten yasada değişiklik planladığını söylediği ve siyasi risklere işaret ettiği
öğrenildi. Daha sonra Doğan Grubu'nu rahatlatan şu gerekçeler hazırlandı:
YABANCI PAYI YÜZDE 50'YE ÇIKABİLİR: Doğan Grubu ile ilgili yeni karara "kanun
değişikliğinin beklenmesi" yönünde bir ifade konulması düşünüldü. Ancak bu yaklaşımın
TBMM'nin iradesine ipotek gibi anlaşılacağı, çıkmayan yasanın beklenmesi gibi bir
ibarenin hukuken mümkün olmadığı vurgulandı. Zaten RTÜK, yasa çıkmasını beklemek
değil mevcut yasaları uygulamak durumunda. Ama Kurul, Doğan Grubu için yürürlükteki
yasanın gereğini yerine getirmekte isteksiz davrandı ve kendince yeni mevzuat yarattı.
YÜZDE 25 SINIRI DOĞRUDAN ORTAKLIK İÇİN GEÇERLİ: RTÜK, bu yorumla, Maliye
Gelirler Kontrolörleri'nin "Doğan Yayın Grubu'nda yabancı payı, doğrudan ve dolaylı pay
sahipliği ile yüzde 32.48'dir" tespitini kaale almadı. Önce Doğan Grubu'na yeni bir süre
verilmesi tartışıldı ancak yeni yasanın ne zaman çıkacağı öngörülemediği için daha önce
alınan karardaki 90 günlük sürenin süresize çevrilmesi üzerinde karar kılındı.
YASANIN 29/A MADDESİNE BAKILIRSA YAYINCI KURULUŞLARIN ÇOĞUNDA İHLAL VAR:
RTÜK, bu yaklaşımıyla "Sadece bir gruba yaptırım haksızlık olur. DYH, piyasanın en
büyüğü, kaos çıkar" gibi tuhaf bir mazeret icat etti. Kanunu uygulamak yerine diğer yayın
gruplarına dolaylı yollarla yabancı ortak bulabileceği sinyali gönderdiği gibi kanundaki açık
sınırlara uyan yayıncı kuruluşları da bir anlamda cezalandırmış oldu.
39
19 Ocak 2010
RTÜK Yasası 'Yüzde 25 ve sadece bir TV' diyor
RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURULUŞ VE YAYINLARI HAKKINDA KANUN
(Md. 29)
h) Bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda yabancı sermayenin payı, ödenmiş
sermayenin % 25'ini geçemez
ı) Bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda ortak olan gerçek veya tüzel yabancı
kişi bir başka radyo ve televizyon kuruluşuna ortak olamaz.
j) Bu şirketlerin bir başka şirkete devri, bir başka şirketin devralınmasından önce, Üst
Kurul'dan izin alınması zorunludur. Kanunda öngörülen hususlara aykırılık oluştuğu
takdirde Üst Kurul'un vereceği süre zarfında bu aykırılık giderilmek zorundadır. Aksi halde
yayın izni iptal edilir.
40
2 Mart 2010
Meliha Okur
Bu yönetmelik çok su kaldırır!
Bugün size bizim sektörü ve gazetecileri çok yakından ilgilendiren bir konuyu dikkatinize
sunacağım. Sanıyorum yazacağım yönetmelik ile ilgili detayları çoğumuz gözden kaçırdı.
Çünkü yeni yönetmelik her açıdan hassas. Sanki önümüzdeki dönemde medyadaki
değişimin habercisi gibi geldi bana.
Geçen ay, 24 Şubat'ta Resmi Gazete'de yayımlanmış.
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından yayımlanan bu yönetmelikle, radyo ve
televizyon kuruluşlarının izin yönetmeliğinde büyük değişiklik yapılmış, Kanal veya
frekans tahsisi şartları yeniden düzenlenmiş. Bunlara ilişkin ihale usulleri ve yayın lisansı
şartları da belirlenmiş.
Yönetmelik diyor ki; "Vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs eden medya
patronuyla, 5 yıldan fazla hapis cezası alan TV patronlarının lisansını iptal edebilirim.
Lisanslarını geri alabilirim. Veya lisansını yenilemem."
Diyeceksiniz ki; "Yahu Türkiye'de her zaman böyle düzenleme yapılmıyor mu?"
Elbette yapılıyor. "Sinek küçük mide bulandırır" derler. Bu kez bu içerik bizi rahatsız etti.
Tartışmak zorundayız.
***
İddia ediyorum. Eğer yanlış anlamadıysam, eğer yanlış görmüyorsam, bu yönetmelik
medyadaki tüm taşları yerinden oynatır. Örnek verelim. Çukurova Holding'in Yönetim
Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet hakkında Pamukbank'ı zarara uğrattığı
gerekçesiyle 11 yıl hapis cezası verildi. Dosya Yargıtay'da. Bizim konuyla ilgili yorum
yapmamız söz konusu bile olamaz. Ancak sorarım size, verilen ceza bu yönetmeliğe
takılmaz mı? Çukurova Grubu'nun çatısı altındaki Show TV, SKY Türk ve Digiturk'ü
doğrudan etkilemez mi?
Ya da Doğan Yayın Holding'e bağlı Kanal D, Star TV, CNN Türk'ü bağlamaz mı? Veya
diğer medya patronlarının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanmaz mı?
Benim takıldığım nokta yönetmeliğe uygun yayın yapma zorunluluğu, patronların
konumu. Çünkü Anayasa Mahkemesi bile, "Bir insana ağır ceza almış olsa dahi meslekten
ömür boyu men cezası veremezsiniz" diyor. Sorun bu. Diyeceğim o ki, biz taraf değiliz.
Tam demokrasi isteyen biriyiz. Ama RTÜK Yönetmeliğini de görmezlikten gelemeyiz. Bize
göre bu yönetmelik çok su kaldırır.
Dikkatinize!..
41
15 Mart 2010
Meliha Okur
Sağolasın RTÜK!..
Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) yaptığı bir yönetmelik değişikliği ile ilgili 2
Mart'ta "Bu yönetmelik çok su kaldırır" diye bir yazı yazdım. Meğer yazdığımız yazı
RTÜK'ün canını sıkmış, açıklama göndermiş. Diyor ki:
"Yazınıza konu olan yönetmelik 1995 yılından beri yürürlükte olup, eleştirdiğiniz hususta
yeni bir düzenleme ya da ekleme yapılmış ya da frekans tahsis şartları yeniden
düzenlenmiş değildir.
Yapılan yönetmelik değişikliği, aslında, vatandaşların kamudaki işlerini kolaylaştırmak
amacıyla, Başbakanlık tarafından 31 Temmuz 2009 tarihinde yayımlanan Kamu
Hizmetlerinin Sunumunda Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelikle bağlantılı bir dizi
mevzuat değişikliğinin parçasıdır. Şöyle ki; Önceki yönetmeliğe göre, başvuru
sahiplerinin, -sizin eleştirdiğiniz- 7. Maddede anılan suçlardan hüküm giymediklerini
belgelemeleri istenirken, yapılan değişiklikle belge verme zorunluluğu kaldırılmış, kişilerin
"beyan etmeleri" yeterli görülmüştür.
Resmi Gazete'nin 24 ve 25 Şubat 2010 tarihli nüshalarına bakarsanız, altı adet
yönetmeliğimizde daha aynı mahiyette değişiklik yapıldığını görebilirsiniz. Yürürlükte olan
yönetmelik maddesiyle ilgili eleştiriniz ise 3984 Sayılı Yasada yapılacak değişiklik
kapsamında not alınmıştır. Bildiğiniz gibi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından
hazırlanan yasa değişikliği taslağı kısa bir süre önce Başbakanlığa sunulmuş olup, yakın
bir zamanda TBMM gündemine gelmesi beklenmektedir." Ancak burada duralım. Ne
yazdığımı biliyorum. O yüzden sadece "Sağolasın RTÜK" diyorum.
42
2 Nisan 2010
Hamdi ATEŞ
Yeni RTÜK yasası yabancıya 2 TV'ye kadar izin
verecek
Radyo ve TV yayınlarında yeni yasal düzenlemeye göre, bir kişi veya grup en fazla 4
televizyon kanalına sahip olabilecek. Yabancı sermayenin doğrudan ortak olabileceği
kanal sayısı ise ikiye çıkarılıyor
Radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen yeni RTÜK Yasası'na göre, bir kişi veya grup
en fazla 4 televizyon kanalına sahip olabilecek. Ayrıca, bir gruba ait televizyon
kanallarının reklam pastasından aldığı pay, sektörün toplam gelirlerinin yüzde 25'ini
aşamayacak. Sınırı ihlal eden grup, yayıncı şirket hisselerini elden çıkaracak. Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından hazırlanarak Başbakanlığa gönderilen Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Yasa Tasarısı, önceki gün Bakanlar
Kurulu'nda görüşülerek imzaya açıldı. Tasarıda, bazı değişiklikler yapıldı. Tekelleşmeye
karşı önlemlerin yer aldığı tasarının "Kuruluş ve hisse oranları" başlıklı 30'uncu maddesi
çok önemli yeni düzenlemeler getiriyor.
YABANCI PAYI ARTIYOR
Tasarı, TV kanallarına yabancı payını artırıyor. Halen yabancı sermaye, bir televizyon
kanalına sahip şirketin en fazla yüzde 25'ine sahip olabiliyor. Yeni düzenlemede yabancı
sermaye payı yüzde 50'ye çıkarılırken iki televizyon kanalına ortak olma imkânı veriliyor.
Yani bir yabancı şirket, iki ayrı kanalın yüzde 50 hissesini alabilecek. Yabancı bir şirket,
TV kanalının sahibi şirkete ortak olan bir başka şirketin yüzde 99'una sahip olabilecek.
Böyle bir durumda yayıncı kuruluşların başkanı, yönetim kurulunun çoğunluğu ve genel
müdürü T.C. vatandaşı olacak.
Daha önce sadece televizyon kanalına sahip olan şirketler halka arz edilebilirken, yeni
düzenlemeyle kanalın kendisi de halka arz edilebilecek. Böylece televizyon kanalının
marka değeri de şirkete yansımış olacak.
43
HABERTÜRK
44
19 Ocak 2010
RTÜK, yabancı payında sınırı kaldırdı
RTÜK, yabancıların radyo ve TV'lerdeki payının yüzde 25'i aşamayacağına ilişkin
sınırı fiilen kaldırdı
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yabancıların radyo ve TV'lerdeki payının yüzde
25'i aşamayacağına ilişkin sınırı fiilen kaldırdı, yabancıların birden fazla radyo ve TV'ye
ortak olamayacağı kuralını da esnetti Formül Doğan Grubu'nun yabancı ortaklıktan
kaynaklanan durumunun devamını sağlayacak. Kurul, Doğan'a durumu düzeltmesi için
yeni süre vermediği gibi "Lisans iptaline kadar gidilir" uyarısında da bulunmadı.
Yabancıların, radyo ve televizyon sahibi olabilmesini kısıtlayan yasal sınır fiilen delindi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yabancıların radyo ve televizyon (TV)
kuruluşlarındaki payının yüzde 25'i geçemeyeceğine ilişkin yasal sınırı, yorum yoluyla
kaldırdı. Kurul, bir yabancının birden fazla radyo ve TV'ye ortak olamayacağına ilişkin
kuralı da yeni mevzuat yaratırcasına esnetti. RTÜK, halka açık hisseleri yabancıların da
elinde bulunan Doğan Yayın Holding'in, Alman Axel Springer'e sattığı yüzde 25 hisse
sonrasında yabancı payı ile ilgili olarak 2.5 ay içinde iki farklı karara imza attı. Doğan
Grubu televizyonlarında yabancı payının yüzde 25'i aştığına ilişkin Maliye Bakanlığı'nın
raporunu dikkate alınmadı ve Grup için "Mevcut durum devam edebilir" mesajı verilerek
yeni bir tartışma tetiklendi.
MALİYE NE DEMİŞTİ?
Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri, Doğan Yayın Holding'de (DYH) yaptığı vergi
incelemesi sırasında, RTÜK mevzuatına da aykırılık tespit etti. Kontrolörler, yabancıların
sahip olabileceği radyo ve TV sayısına ilişkin yasal sınırların aşıldığını 2009'da bir raporla
RTÜK'e bildirdi. Raporda, şu konular ön plana çıktı:
Yabancı ortakların Doğan Grubu TV'lerindeki payı, araya giren 4 şirkete rağmen (Alp
Görsel, D Prodüksiyon, D Yapım ve DTV Holding) değişikliğe uğramamıştır ve yüzde 25'in
üzerindedir.
DYH'nin toplam sermayesinin en az yüzde 10'u yabancı kişilerin mülkiyetindedir. Grubun
28 adet TV şirketinin en az yüzde 7.48'i muhtelif yabancıların mülkiyetine geçmiştir.
DTV Holding'in yüzde 25'inin Axel'e satıldığı dikkate alındığında, 28 TV-radyo şirketinin
yüzde 32.48'i yabancıların elindedir.
RTÜK'ÜN İLK KARARI
RTÜK, Maliye'nin raporu üzerine Kasım 2009'da yaptığı ilk değerlendirmede, Doğan
Grubu'na, kanuna aykırı durumun düzeltilmesi için 90 gün süre tanıdı. Doğan'ın, 2 Şubat
2010'a kadar daha önce sattığı hisselerin bir bölümünü geri alması beklenirken RTÜK, 13
Ocak 2010 tarihli toplantısında şaşırtan bir karara imza attı. Kurul, Doğan Grubu
televizyonlarındaki yabancı payını tartışma bile açmadı ve yasanın delinmesine kapı
araladı. Kurul'un bir üyesinin (Abdulvahap Darandeli) çekimser kaldığı diğer üyelerinin
olumlu oy verdiği formül, Doğan Grubu'nun yabancı ortaklıklardan kaynaklanan yasa dışı
fiili durumunun devamı yönünde oldu. Kurul, Doğan'a, 'durumunu düzelt' diyerek ilave
süre vermeyi tercih etmediği gibi 'lisans iptaline kadar gidilir' uyarısında da bulunmadı.
RTÜK Yasası 'Yüzde 25 ve sadece bir TV' diyor
RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURULUŞ VE YAYINLARI HAKKINDA KANUN
(Md. 29)
h) Bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda yabancı sermayenin payı, ödenmiş
sermayenin % 25'ini geçemez
ı) Bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda ortak olan gerçek veya tüzel yabancı
kişi bir başka radyo ve televizyon kuruluşuna ortak olamaz.
j) Bu şirketlerin bir başka şirkete devri, bir başka şirketin devralınmasından önce, Üst
Kurul'dan izin alınması zorunludur. Kanunda öngörülen hususlara aykırılık oluştuğu
takdirde Üst Kurul'un vereceği süre zarfında bu aykırılık giderilmek zorundadır. Aksi halde
yayın izni iptal edilir.
45
2.5 ayda iki ayrı karara imza atan RTÜK'ten garip gerekçeler dizisi
RTÜK'ün, 2.5 ay içinde görüş değiştirmesinde, sürpriz yorum farkının etkili olduğu
bildirildi. RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun'un, Doğan Grubu'nun piyasanın en büyüğü
olduğunu, zaten yasada değişiklik planladığını söylediği ve siyasi risklere işaret ettiği
öğrenildi. Daha sonra Doğan Grubu'nu rahatlatan şu gerekçeler hazırlandı:
YABANCI PAYI YÜZDE 50'YE ÇIKABİLİR:
Doğan Grubu ile ilgili yeni karara "kanun değişikliğinin beklenmesi" yönünde bir ifade
konulması düşünüldü. Ancak bu yaklaşımın TBMM'nin iradesine ipotek gibi anlaşılacağı,
çıkmayan yasanın beklenmesi gibi bir ibarenin hukuken mümkün olmadığı vurgulandı.
Zaten RTÜK, yasa çıkmasını beklemek değil mevcut yasaları uygulamak durumunda. Ama
Kurul, Doğan Grubu için yürürlükteki yasanın gereğini yerine getirmekte isteksiz davrandı
ve kendince yeni mevzuat yarattı.
RTÜK, bu yorumla, Maliye Gelirler Kontrolörleri'nin "Doğan Yayın Grubu'nda yabancı payı,
doğrudan ve dolaylı pay sahipliği ile yüzde 32.48'dir" tespitini kaale almadı. Önce Doğan
Grubu'na yeni bir süre verilmesi tartışıldı ancak yeni yasanın ne zaman çıkacağı
öngörülemediği için daha önce alınan karardaki 90 günlük sürenin süresize çevrilmesi
üzerinde karar kılındı.
YASANIN 29/A MADDESİNE BAKILIRSA YAYINCI KURULUŞLARIN ÇOĞUNDA
İHLAL VAR:
RTÜK, bu yaklaşımıyla "Sadece bir gruba yaptırım haksızlık olur. DYH, piyasanın en
büyüğü, kaos çıkar" gibi tuhaf bir mazeret icat etti. Kanunu uygulamak yerine diğer yayın
gruplarına dolaylı yollarla yabancı ortak bulabileceği sinyali gönderdiği gibi kanundaki açık
sınırlara uyan yayıncı kuruluşları da bir anlamda cezalandırmış oldu.
Aydın Doğan kararına SPK'dan itiraz geldi
Aydın Doğan ve kızı Hanzade Vasfiye Doğan Boyner'in de aralarında bulunduğu 4 kişi
hakkında Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefetten açılan davada, yargılamanın
durmasına karar veren İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Sabri İge'nin
çekilmesine neden olan Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) itirazında ağır gerekçelere
yer verildi. Hatalı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu belirtilen bu kararın kaldırılması
gerektiği vurgulandı.
MADDE MADDE SIRALANDI
SPK avukatı Alper Onar'ın İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduğu itiraz
dilekçesinde, asliye ceza mahkemesinin kararına yapılan itiraz gerekçeleri madde madde
sıralandı. Dilekçede, daha önce hazırlanan SPK denetleme raporunda Aydın Doğan'ın da
aralarında bulunduğu 4 sanığın Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin karının ve mal varlığının
33 milyon 117 bin 914 lira azaltılmasına neden olduklarının belirtildiği hatırlatıldı.
Aydın Doğan Doğan Gazetecilik'ten kopamadı
3 hafta önce 1 Ocak 2010 itibariyle Doğan Grubu Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı
kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ'a devredeceğini açıklayan Aydın Doğan, Doğan
Gazetecilik'ten kopamadı. Doğan Gazetecilik'in dün Kamu Aydınlatma Platformu'na
yaptığı açıklamada yönetim kurulu üyeleri hakkında bilgilere yer verildi. Açıklamada
Yönetim Kurulu Başkanı olarak Aydın Doğan'ın adı yer aldı.
46
9 Şubat 2010
Düzgün KARADAŞ
Yeni RTÜK yasası yolda
'Reklam arası dizi' çilesi bitiyor
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın basın toplantısıyla kamuoyuna açıklamaya
hazırlandığı RTÜK Kanun Tasarısı’nı HABERTÜRK ele geçirdi. Yenilikler şöyle sıralanıyor:
- Her şehirde tüm televizyonların faydalanacağı tek bir verici istasyonu kurulacak.
- Diyet yiyecek ve içeceklerin çocuk programlarıyla birlikte verilmesi yasaklanacak.
- Reklamların oranı, bir saatlik yayın içerisinde yüzde yirmiyi aşamayacak. Yarım saatte
bir reklam arası verilecek.
- Şikâyetleri değerlendirmek için izleyici temsilciliği zorunlu olacak.
Haberlerin
verilişinde
doğal
sesin
dışında
abartılı
ses
ve
görüntüye
yer verilemeyecek.
- Çizgi filmlerin en az yüzde yirmisi, çocuk programlarının ise en az yüzde kırkı yerli
yapım olacak.
- Bir kişinin sahip olduğu televizyon sayısı, toplam frekans sayısının yüzde 10’unu
geçemeyecek.
- Yabancıların hisse payı yüzde 50’yi geçemeyecek. Yabancılar en fazla iki medya
şirketine ortak olabilecek.
47
22 Şubat 2010
Rahşan Gülşan
Ben de tam bunu söylemiştim!
GEÇEN hafta RTÜK'ün artık Tenten çizgi filmine de sigara uyarısı vermesi üzerine
teessüflerimi anlatan, karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir yazı döşenmiştim. Ve
demiştim ki, "hazır RTÜK yasası yeniden şekilleniyorken, sanat ürünlerinde
sigaraların buzlanmasından, kanundan önce üretilen eserler muaf tutulsun.
Böylece klasik filmler, çizgi filmler bu zulümden kurtulsun!" Ne ilginçtir ki Ankara
4. Sulh Mahkemesi tam da benimle aynı fikirdeymiş. RTÜK'ün sigara cezaları
nedeniyle uyguladığı 50 bin liralık cezalara itiraz üzerine görülen bir
mahkemede tütün mamulleri yasası gereği, film ve kliplerde sigara içilen
sahnelerin ekrana getirilmemesi ve 'mozaik ya da buzlanma' yöntemiyle
kapatılmasının öngörüldüğü hatırlatılmış ve yasanın 26 Kasım 1996 tarihinde
yürürlüğe girdiği ve bu tarihten önce çekilen filmlerdeki sigara sahnelerini
bağlamayacağı kararına varılmış. Süper karar değil mi. Bu buzlama işinden rahatsız
olduğunu gazetelere açıklayan bir başkana sahip olan RTÜK ise ne yapmış biliyor
musunuz? Evet tabii ki bildiniz, karara itiraz etmiş! Kimsenin yasaların
uygulanmasına karşı olduğu, sigara içiminin teşvik edilmesine karşı çıktığı yok. Ama yasa
öncesi üretilen sanat eserlerini sorgulamaktan ve buzlamaktan vazgeçmemizin kimseye
bir zararı olmayacağını, birazcık özgürlüğün bünyelere iyi geleceğini düşünüyorum.
İzzet Çapa sirk işine giriyor
SANIRIM artık iyice sapıttı. İstanbul'un eğlence anlayışını kökünden değiştiren,
dükkan açmaya doymayan ve açtığı mekanları iki ay sonra yıkıp yeniden yapan
İzzet Çapa şimdide sirk işine giriyor. Yeni mekanının adı Circus yani sirk. Eski Al
Jamal ve daha önce Banliyö olan mekanına açacağı restoranda yemek yerken
birdenbire mekanın tüm pancurları kapanacak, ortalık kararacak ve masaların
üzerine çıkan garsonlar sirk gösterileri yapacakmış. Mekan tarz olarak eski
Catwalk'a benzeyecekmiş ama dekor olarak şu anda açık olan hiçbir mekanına
benzemeyecekmiş. Mekanda yemekler de dünyada yeni bir trende göre
hazırlanacakmış. Meksika ile İtalyan, Çin ile İtalyan yemekleri aynı tabakta
birbirine karışacakmış. Buna Food War yani yemek savaşı deniyormuş. Ağzınızın
içinde aroması kazanan yemek savaşı kazanıyormuş. İlginç ama yine de Allah İzzet
Çapa'ya tez zamanda akıl fikir ihsan eylesin demekten kendimi alamıyorum:)
Dizi sektörü kriz yönetmekten aciz
GEÇEN haftaki Nejat İşler vakasının ardından yine kendini geçen hafta fark ettirmiş olan
Vildan Atasever vakası da patladı. Atasever zehir zemberek bir açıklama
yaparak hali hazırda devam eden Samanyolu dizisinden ayrılmak üzere. Sürekli
basına krizle ilgili haber sızıyor. Ay Yapım da böylece bir krizi daha yönetememiş oldu.
Vildan Atasever krizi dakika dakika kendini göstere göstere geldi. Önce internet
sitelerinde haberler çıktı. Ardından olay gazetelere yansıdı. Vildan Atasever artık
geçen hafta "Bu yapım şirketinde kimse yok mu? Kimse açıklama yapmayacak
mı?" diye basına açıklama yapınca Ay Yapım'dan Atasever'in diziden ayrılmadığı
yönünde kısa, lezzetsiz bir açıklama geldi. Ama bir tuhaflık vardı. Vildan, dizinin
son yayınlanan bölümünde sadece yirmi dakika görünmüştü. Nitekim Ay Yapım'ın
açıklamasının üzerinden bir hafta bile geçmeden Vildan Atasever işler düzelmezse diziden
ayrılacağı haberlerine şu yanıtı verdi. "Kerem Çatay ile konuştuğum doğru, ama
içeriğini açıklayamam. Şu an setteyim ve çalışıyorum. Yarın ne olur bilemem.
Bunu söyleyenler önce kendilerine baksın. Benim dışımda gelişen durumlar var.
Söyleyebileceğim tek şey bu." Nasıl da bir "hora da gelin ne diyon, söylüyon
söylemiyon" türküsünün yaşayan bir örneği oldu bu durum. Kimsenin ne söylediğini
anlamak mümkün değil! Bu olaylar şunu gösteriyor: Trilyonlar kazanılan sektörde ne
profesyonel iletişimcilerden yardım alınıyor ne de ürünün şöhretine sahip
çıkılıyor. Belli ki şirketlerin mali yapılarının sağlıklı yönetilmesine gösterilen
ihtimam, üretilen eserlerden mahrum ediliyor. Buradan da hem oyuncular hem
48
şirketler hem de diziler zarar görüyor. Dizi sektörümüz artık eski usul iletişim ve
pazarlama tekniklerine bir beden büyük geliyor. Umarım büyük yapım şirketleri bunu çok
geç olmadan fark ederler. Bunu fark etmeyen sektörlere ne mi oluyor? Bu sezon 70 film
üreten ama gişede sapır sapır dökülen sinema sektörüne ne oluyorsa o oluyor!
Alişan'ım bu konulara girmeyelim, olay bitmiştir görüşmeyelim!
HABERTÜRK gazetemizin ortaya çıkardığı en ilginç olaylardan biri Alişan'ın
askerliğini 38 yaşına kadar tecil ettirebilmek için Tepecikspor takımına üste
para vererek futbolcu olmasıydı. Haberimizin yapıldığı güne kadar idmanlara bile
katılmayan Alişan haberin ardından idmanlara çıkmış ve maça çıkmak için de girişimlerde
bulunmuştu. Gerektiğinde televizyon programlarında vatan millet şehitler lügatını
seve seve paralayan starımız askerliğini erteletmek için bu ilginç yolu
denemekte bir mahsur görmemişti. Bir kadın olarak askere gitme fikrinin insanda
yaratabileceği travma ve korkuyu anlamam veya bu konuda empati yapmam olanaksız.
Bu nedenle Alişan'ın ruh halini anlayamam. Hatta geçen hafta federasyonun lisansını iptal
etmesi üzerine FIFA'ya başvuracak pişkinliğe erişmesini de anlamamıştım. Benim
anlayıp sinir olduğum şey sadece vatan- millet yaptıktan sonra bu oyunlara
başvurmak. Ya insanların milli duygularından nemalanma ve git futbolcu görün.
Ya da git askerliğini yap. Geçen Cuma ayaklıgazete.com' da (ki süper bir magazin
internet sitesi, magazinseverlere tavsiye ederim) ilginç bir haber vardı. Ailesinin artık bu
olaylardan rahatsız olması üzerine açıklama yapan Alişan "Namusum ve şerefimle
askerliğimi yapacağım" demiş. E Alişan açma bu namus şeref konularını artık.
Tamam bir kazadır oldu. Hadi sessiz sakin git, sağ salim geri dön. Aaa hatta senin
bir şarkın vardı. Tam yerine rast geldi manzarayı koyuyorum: "Bu konulara girmeyelim,
olay bitmiştir görüşmeyelim!"
49
16 Şubat 2010
Rahşan Gülşan
RTÜK yasasına Tenten müdahalesi şart!
GEÇEN hafta Halid Ziya Uşaklıgil'e uyarı cezası veren RTÜK, bu hafta da Tenten isimli
çizgi karakteri 1920'li yıllarda yaratan Herge isimli Belçikalı sanatçıya uyarı
verdi. Gerekçe de; TV 8'de yayınlanan Tenten isimli çizgi filmde Tenten'in mücadele
ettiği mafya üyelerinin 'sigara içmesi' ve bu durumun da, Tütün Ürünlerinin
Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunu'na aykırı olması. RTÜK'ün tek
kişilik kahramanı Hülya Alp ise "Animasyonlarda, mutlaka kötü bir karakter ve
olumsuz davranışlar olur. Bu karakterler ve olumsuz tavırlar, çocukların kötüyü
örnek almaması ve eğitimi içindir. 81 yıllık bir çizgi roman karakteri dolayısıyla
ve tütün mamulleri yasası gerekçe gösterilerek ceza verilmesine karşıyım''
diyerek her zamanki gibi benim gibi düşünenlerin sesini kurulda duyurmuş oldu.
Ama TV 8, 80 küsur yıldır tüm dünyanın severek izlediği Tenten ve arkadaşlarının (köpeği
Fındık, Kaptan Haddock, Profesör Turnusol vs.) çizgi maceralarını yayınladığı için tam 50
bin lira cezaya çarptırıldı. Çocukluğum Tenten maceralarını okumak ve izlemekle
geçti. Ama hayatımda bir nefes bile sigara içmedim. Sigaraya özenseydim evde
benim için daha önemli olabilecek sigara için bir rol model, yani babam vardı.
Ama özenmedim işte. Çünkü Tenten bu ya! Uzun uzun irdelemeye bile gerek yok!
Diyelim ki RTÜK yasası bu kararların alınmasını gerektiriyor. Ama şimdi RTÜK başkanı
Davut Dursun'un elinde altın gibi bir fırsat var; yeni RTÜK yasası oluşturuluyor. Ve
geçenlerde kendi ağzından sanat ürünlerinde sigara buzlanmasından rahatsız
olduğunu, hiç değilse yasanın çıkış tarihinden önceki eserlerin bu uygulamadan
muaf tutulması gerektiğini düşündüğünü söylemişti. Keşke kendisi gibi bir
akademisyene yakışan bu fikrini uygulamaya koyabilecek cesareti olsa ve ülkemizi Tenten
gibi çizgi filmleri uyaran bir ülke olma ayıbından kurtarsa!
Durup dururken Şevval'i linç etmek...
ŞEVVAL Sam, Bebek'te bir nargilecide 13 yaşındaki oğlu Tarık Emir Tekin'in
nargileyle fotoğrafının çekilmesi üzerine tartışılan bir isim haline geldi. Üstelik
tartışılan kendisi de değil; nasıl bir anne olduğu. Daha önce, bebeğiyle güneşlenmeye
gittiği için eleştirilen Pınar Altuğ olayında da yazmıştım hiçbirimiz bir başkasının
annelik melekelerini sorgulama hakkına sahip değiliz. O insanın ünlü olması hiçbir
şeyi değiştirmez. Daha fenası bir şeyi tartışmayı da bilmediğimizden iş hemen
"Vurun Kahpeye" tarzında bir saçmalığa dönüşüyor. Hele internet ortamında yorum
yazanlar hemen peygamber ahlakına sahip bir havaya bürünüp veriyor odunu ateşe.
Sanki hiçbirimiz çocukken anne babamızın yanında rakının, biranın tadına
bakmadık. Hiçbirimiz büyüklerin yaptığı şeylere yapmaya can atıp böyle fotoğraflar
çektirmedik. Kimse bir başkasının cocuğunu nasıl yetiştirdiğine karışma hakkını kendinde
görmesin. Bir başkası gelip size karışsa nasıl hissedersiniz? Bu arada Metin Tekin'in
eski eşine sahip çıkması artık unutulmaya yüz tutmuş centilmenlik
müessesesinin güzel bir örneği.
Yeni 'sweetheart'larımız Arda-Sinem olsun
HINCAL Uluç, hafta sonu yazdığı yazısında Ece Gürsel'in nasıl sweetheart seçildiğini
anlattı. Meğerse her yıl bir sweetheart seçilecekmiş ama derginin yönetimi
değişince proje yarıda kalmış. Ve Ece Gürsel Türkiye'nin olmasa da Hıncal Abi'nin
sweetheart'ı olarak kaldı. Sweetheart İngilizcede sevgili, sevilen anlamında kullanılır.
Özellikle Amerikalılar kendilerine ulusal sweetheart bulmaya bayılırlar. Mesela
Jennifer Aniston yıllardır bu mertebededir. Çünkü Jennifer, Brad Pitt ile evliyken çift
Amerikanın biricik sweetheartıydı. Bence artık bizim de bir sweetheart çiftimiz var:
Arda ile Sinem. Her ikisi de toplumun çeşitli kesimlerince çok sevilen, kariyerlerinde
başarısızlık nedir görmemiş ve en önemlisi iyi ailelerden gelen insanlar. Kendi adıma
uzun zamandır birbirine bu kadar yakışan bir çift görmemiştim. Belki çocukların
50
üzerinde zaten bir sürü yük varken bunu da yüklemek haksızlık ama bence onlar bu
ülkenin yeni sweetheartları yani Türkiye'nin sevgilileri :)
Trafik polisinin görev tanımı tam olarak nedir?
BİLİYORUM çok çalışıyorlar, çok fazla para kazanamıyorlar, trafiğin içinde çoğu zaman
can güvenlikleri bile yok ama ne yazık ki özellikle İstanbul'da trafik polisleri asla
olmaları gereken yerde değiller. Karayolları Trafik Kanunu'nda görev tanımı çok açık:
"Araçları, bu Kanuna göre araçlarda bulundurulması gerekli belge ve gereçleri, sürücüleri
ve bunlara ait belgeleri, sürücülerin ve karayolunu kullanan diğer kişilerin kurallara uyup
uymadığını, trafik düzenlemelerinin ve çeşitli tesislerin bu Kanun hükümlerine uygun olup
olmadığını denetlemek." Peki en son ne zaman bir trafik çevirmesinde
otomobilinizin tüm farlarının çalışıp çalışmadığı kontrol edildi? Lastik derinliğinize
bakıldı? Bu yakınlarda hiç şerit değiştirirken veya dönüş yaparken sinyal
vermediği için uyarılan kimseye rastladınız mı? Ya emniyet şeridi ihlalleri... Her gün
köprüde onlarca açıkgöz polisin gözü önünde emniyet şeridinden geçiş yapıyor. Otoyolda
kabak lastikli kamyonlar ölüm saçıyor. Farları, stopları yanmayan, açık havada
arka sis farını yakıp gözünüzü oyanlar polisin gözü önünde seyir halinde. Hayatı
yollarda geçen biri olarak, uzun zamandır bu cezaların hiç birinin verildiğine tanık
olmadım.Tamam trafik açıkgözlerle ve umarsız insanlarla dolu. Ama kanun uygulayıcı,
işinin hakkını verse işler biraz yoluna girmez mi?
51
31 Mart 2010
Bülent Aydemir
RTÜK'e kardeş geliyor
Behlül ile Bihter'in ateşli sahneleri artık yeni kuruldan sorulacak!
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Kavaf, ABD’de 1.3 milyon üyesi bulunan
ve oldukça etkin çalışan bir modeli Türkiye’ye uyarlamak için harekete geçti. RTÜK ve
Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ile gerekli görüşmeler yapılarak
“Ebeveyn İzleme Kurulu” oluşturulması için çalışmalar başlatıldı. RTÜK gibi cezai yaptırım
yetkisi bulunmayacak olan Ebeveyn İzleme Kurulu’nun yaptırımları daha ağır olacak.
SİVİL TEPKİ SAĞLANACAK
Radyo ve televizyon yayınlarını izleyerek, “Toplumun milli manevi değerlerine ve Türk aile
yapısına” uygun olup olmadığını denetleyen RTÜK’ün yaptığı işin benzeri bir işlev görecek
olan Ebeveyn İzleme Kurulu, çocuklar ve aileler için zararlı, şiddet ve cinsellik içeren TV
programları, diziler ve filmler konusunda sivil tepkiyi harekete geçirecek.
BAKAN KAVAF TALİMAT VERDİ
Dizilerdeki bazı görüntülerin, muhafazakar aile yapısı ve manevi değerlerin erozyona
uğramasına yol açtığını belirten Devlet Bakanı Selma Kavaf, daha önce Ebeveyn İzleme
Kurulu ile ilgili olarak RTÜK’e yazılı başvuruları olduğunu açıklamıştı. RTÜK yetkilileri ile
görüşen Bakan Kavaf, daha sonra Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü yetkilileri
ile danışmanlarına çalışmayı derinleştirmeleri için talimat verdi. Bakan Kavaf, kurulla ilgili
olarak, “Üyeler, bir kısım programları, filmleri ve dizileri izlemek suretiyle buradaki bazı
görüntülerin toplumun üzerinde nasıl bir etki yaratacağını konuşarak, tartışarak ve fikir
beyan ederek yayın politikası belirleyebilir” dedi.
ÇALIŞMA ŞEKLİ
- Yasayla oluşturulacak Kurul’da aile uzmanı, psikolog, pedagog gibi uzmanlar görev
yapacak.
- Kurul, sakıncalı bulduğu programlar konusunda sponsorlara çağrı yaparak, “Destek
vermeyin” diyecek.
- RTÜK gibi yasaklayıcı bir yol izlenmeyecek, ailelerin ve toplumun vereceği tepkiye göre
hareket edecek.
- Baskıyı göze alamayan kanal, programı yayından kaldırmak zorunda kalacak.
52
1 Nisan 2010
Gülin Yıldırımkaya
RTÜK'e kardeş ek kurul mu geliyor?
Ebeveyn İzleme Kurulu önerisi tartışılıyor
Ekranlarda boy gösteren birbirinden iddialı diziler reytinglerine reyting katarken,
haklarında yapılan şikâyetler de bitmiyor. Çok tartışılan “Türk ailesi” tanımına uygun,
eleştirileri en aza indirmeyi amaçlayan yeni bir öneri Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet
Bakanı Selma Kavaf’tan geldi. Öneriye göre, RTÜK’e ek olarak oluşturulacak “Ebeveyn
İzleme Kurulu”nun RTÜK gibi cezai yaptırım yetkisi bulunmayacak ama yaptırımları daha
ağır olacak. Aile uzmanı, sosyolog ve pedagoglardan oluşturulması hedeflenen yeni kurul,
sakıncalı bulduğu programlar konusunda sponsorlara çağrı yaparak, “Destek vermeyin”
diyebilecek, fikir beyan ederek yayın politikası belirleyebilecek.
ABD ve İngiltere’de de aktif olan bu kurul, Türkiye’de hayata geçerse sağlıklı bir şekilde
işler mi? Olası bir ek kurul, demokratik ifade ve yayın özgürlüğüne müdahaleye mi girer
yoksa gerçekten ihtiyaç var mı? İşte farklı görüşler...
‘Devlet değil izleyici denetleyecek, çok faydalı bir denetim olur’
‘Böyle bir yöntem ülkemizde, ABD ya da diğer ülkelerden daha etkili bir biçimde
işler, çünkü biz böyle konularda çok duyarlı bir topluma sahibiz’
Eski Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı GÜLDAL AKŞİT:
RTÜK’ün yanına kurulacak bir Ebeveyn İzleme Kurulu’nun çok faydası olabilir. Ebeveyn
İzleme Kurulu eğer ülkemizde olursa, bence televizyonda yayımlanan, çocukları ve
gençleri ruhsal, fiziksel olarak olumsuz yönde etkileyen programların azalmasında önemli
bir rol oynar. Bu yapının içerisinde aile uzmanlarının, pedagogların ve psikologların yer
alması çok etkili olacaktır. Ayrıca böyle uzmanların içinde bulunduğu bir yapının da
sansürcü ya da yayın politikaları konusunda baskıcı olacağını sanmıyorum. Bir kere
burada devlet denetlemesi olmayacak, tamamen kamuoyu programları izlerken rahatsız
olduğu konuları bildirecek yani izleyiciler televizyon kanallarını denetleyecek. Bu yöntem
sansürcü olmaz ancak toplumun bütününün genel kanaati televizyon programlarına
yansıtılır. Böyle bir yöntem Türkiye’de güzel bir şekilde işler. Bunun nedeni ise Türk
toplumunun duyarlı oluşudur. Özellikle toplumumuz çocukları konusunda, televizyon
programlarına karşı daha hassas davranmaya başlayacaktır. Psikologlar, pedagoglar ve
aile uzmanları da ailelerin sorumlulukları çerçevesinde hareket edeceklerdir. Böyle bir
yöntem ülkemizde, ABD ya da diğer ülkelerden daha etkili bir biçimde işler çünkü biz
böyle konularda çok duyarlı bir topluma sahibiz. Bunun RTÜK’ten farkı devlet denetiminin
değil izleyicilerin denetiminin olmasıdır. İzleyici de “Şu program zararlı, ne gereği vardı?”
şeklinde uyarılarda bulunacak böylece toplumun genel kanaati de böyle olumsuz etkiler
yaratabilecek programlar üzerinde uygulanabilecek.
***
‘RTÜK zaten yeterince hassas, ek denetim sistemine ihtiyaç yok’
‘Türkiye’nin demokratikleşmesi için hükümetin çok ciddi çalışmaları olurken,
televizyonların sansürcü bir yapıya kaydırılmaya çalışılması mantıklı gelmiyor
Gold Film’in Kurucusu / Yapımcı Faruk TURGUT:
BÖYLE bir sisteme çok ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. RTÜK bu konuda gerekli
hassasiyetleri gereğinden fazla gösteriyor. Her türlü programa uyarı cezası veriyor,
kanallara yayın durdurma, para cezası veriyor. RTÜK’ün yanına böyle bir ikinci kurulun
oluşturulmasının mantığını anlamakta zorlanıyorum. Tabii yeni kurul olursa yaptırım gücü
ne olacak onu da net bilmiyorum ama sponsorlardan gelen ciddi bir kaynağımız yok.
53
Sponsorlara yapacakları etkiyle dizilerin genel mantığı içinde bir değişiklik olacağını
sanmıyorum. Ayrıca reklam verenler üzerinde bir etkinlik oluştururlarsa çok ciddi
sakıncalar doğurur. Yoksa hiçbir dizi sponsordan aldığı kaynaklarla yapılmıyor. Kimsenin
de sponsordan alınacak kaynağa ihtiyacı yok. Burada en temel şey reklam verenler
üzerinde bir baskı uygulanırsa ciddi anlamda sakıncalar doğurur. İnsanların özgür
düşünmesi konusunda bir sürü açılımlar yapıyoruz, Türkiye’nin daha demokratik, çağdaş
bir hale gelmesi için hükümetin bu konuda çok ciddi çalışmaları olurken, diğer taraftan
televizyonların sansürcü bir yapıya doğru kaydırılmaya çalışılması mantıklı ve anlamlı
gelmiyor.
"Muhafazakar aile yapısının televizyon programları yoluyla dayatılması, egemen
kılınması amaçlanıyorsa bu düzenlemenin karşısında olurum"
RTÜK Üst Kurul Üyesi Hülya ALP:
Biz de RTÜK olarak kendi kararlarımızı alırken uzman görüşlerinden yararlanıyoruz.
İzleme Dairesi’nden arkadaşlarımızla bir komisyon oluşturuyor ve akademisyenlere bu
konuya ilişkin sık tekrarlanan hatalar ve çocukları ilgilendiren konular hakkında
danışıyoruz. Bu danışma sonucunda, “Bu yapım, çocuklara zarar verebilir; yanlış etkilerde
bulunabilir” diyebiliyoruz. ABD’deki sistem çok farklı, ombudsmanlık sistemi gibi işliyor.
Orada yayınlar üzerinde yaptırım yetkisi olan RTÜK benzeri bir kuruluş var. Üst kurul
niteliğinde. Ancak bu üst kurul şiddete ilişkin konuda bir yaptırım uygulamıyor. Sadece
edebe aykırılık, cinsellik gibi konularda çalışmalar ve araştırmalar yapıyorlar. Dünyanın
diğer egemen yarısına yani Avrupa’ya bakacak olursak iki konu, çocuklar tarafından
zararlı olduğu için yayıncılara yasaklanıyor şiddet ve pornografi. Bizde ise cinsel içerik
dendiği zaman farklı yorumlar var. Türk aile yapısına aykırı gibi bir kavramı işin içine
sokunca, kurumlar marifetiyle de sansür kullanmak yanlıştır. Bizim ülkemizde çocuklar
için koruma saatleri 23:00 ve 05:00 arasındadır. ABD’de ise akşam 22:00 ve sabah
06:00 arasındadır, onlarda çocukların daha uzun süre uyuduğu düşünülmüş. Böyle bir
kurulun bizim bünyemizde de çalışıyor olması zarar değil, yarar getirir. Ama o yararın da
bizim üzerimizde bir ehemmiyeti yoktur. Böyle bir sistemin bize gelmesi için yayın
kuruluşları, yapımcılarla da bir araya gelmek gerekir. Eğer söz konusu olan muhafazakar
aile yapısının televizyon programları yoluyla dayatılması, egemen kılınması amaçlanıyorsa
bu düzenlemenin karşısında olurum.
Akşam Gazetesi Televizyon Yazarı BURHAN AYERİ:
‘Böyle bir sistem Türkiye’de sağlıklı işlemez’
BU sistem gerçekleşirse, sansürü de beraberinde getirir, böyle bir sistem televizyon
programlarına müdahaleye girer. Umarım Ebeveyn İzleme Kurulu denilen ve sakıncalı
bulunan programların sponsorlarını ‘Destek vermeyin’ şeklinde uyaran bir sistem
ülkemize gelmez. Gelirse kötü sonuçlar doğurabilir. Bazen böyle konularda öyle çarpık
işler yapılıyor ki aklımız almıyor. Bence böyle bir sistem de sağlıklı işlemez. Televizyon
programlarına ve dizilerden önce Türkiye’nin haline bakmak daha uygun geliyor.
***
Sabah Gazetesi Televizyon Yazarı YÜKSEL AYTUĞ:
‘RTÜK her yayıncının vicdanında bulunmalı’
BENCE bu tür ek etik kurullar yayın kuruluşlarının içinde örgütlenmeli. Her yayın kuruluşu
psikolog, sosyolog, hukukçu ve yayıncılardan kurulu kendi etik kurulunu oluştursa ve
yayınlar bu kurulun süzgecinden geçse çok daha özgürlükçü ve demokratik bir tavır
takınılmış olur. Zira RTÜK ve benzeri kuruluşların polisiye tedbirleriyle bugüne kadar çok
fazla mesafe kat edilemedi. Ayrıca ek bir kurulun oluşturulması ve bu tür zorlamalar,
demokratik yayıncılık adına sakıncalar doğurabilir. Ahlak konusunu standarda oturtmak
çok zor. Bana ahlaklı gelen bir şey bir başkasına ahlaksızca gelebilir. Bu çok sübjektif bir
54
konu. O nedenle bu çerçevenin çizilmesi konusunda ciddi sıkıntılar doğabilir. RTÜK, her
yayıncının vicdanında, kalp kapakçığında bulunmalı. Öyle olursa, ne polisiye tedbirlere ne
de etik kurullara ihtiyaç kalır...
Ege Üniversitesi İletişim Fak. Öğretim Üyesi Prof. Dr. HURİYE KURUOĞLU:
‘Önerilen denetim, ABD ve Avrupa ülkelerinde de var ’
EBEVEYN izleme kurulu denen örgütlenme sadece ABD’de değil, İngiltere’de de var, hatta
birden çok var. “Watchdog” denilen bu kurullar sivil toplum kuruluşları gibi çalışırlar ve
yaptırım gücü olmadan tavsiyelerde bulunurlar. Böyle bir sistem Türkiye’ye gelecek
olursa bunun uygulanmasına bakmak lazım, demokrasinin farklı yerleştiği, geleneklerin
ABD’den, İngiltere’den farklı olduğu bir ülke Türkiye. Dolayısıyla o komitenin kimlerden
oluşacağı çok önemli. Sosyolog psikolog olmanız, mesleğiniz yetmez. Benim de birçok
meslektaşım var, ilkokul mezunundan daha geride... Bunun uygulamada nasıl olacağı,
kimlerin seçileceği gerçekten çok önemli. Demokrasi bilincinin bütün vatandaşlara
yerleştiği, STK bilincinin oluştuğu ülkelerde bu uygulamalar işlevlidir, bizde nasıl olur
deneyip görmek lazım.
RTÜK Üst Kurul Üyesi Prof. Dr. HASAN TAHSİN FENDOĞLU:
‘Yeni bir kuruluş olabilir ama RTÜK kanunu yeterli’
RTÜK, beş kişiyle karar alıyor, toplamda dokuz kişiyiz. RTÜK’ün yanına yeni bir kuruluş
olabilir. Böyle bir kardeş kuruluşun yararlı olup olmayacağı biraz siyasi iradeye bağlı bir
durum. Ama RTÜK Kanunu’nda dördüncü maddeye bakacak olursanız da çocuklar için
bazı önlemler alındığını görebilirsiniz. 3984 Sayılı RTÜK Kanunu’nun ‘e’ Maddesi’nde
“RTÜK, yayınların toplumun milli ve manevi değerlerinin Türk aile yapısına aykırı
olmamasını sağlar” diyor. Özel hayatın gizliliğine saygılı, kişilik haklarına saldırının
olmadığı, programların insan onuruna ve temel haklara saldırı olmayacak, çocukların
fiziksel-zihinsel gelişimlerine zararı olmayacak yayınlar yaptırılması gibi görevlerimiz var.
Cezai yaptırımlarımız da var bunlarla ilgili olarak. Bu sistemin yöntemiyle ilgili olarak
kanunumuzda da maddeler var. Bunları da aynen uyguluyoruz. Kanun bizi görevlendirmiş
ama ayrı bir kurul kurulur mu kurulmaz mı bilemiyoruz. Ama böyle bir sistem RTÜK’e
geldiğinde arkadaşlarımız değerlendirirler, gerekli oylamalar yapılır.
55
3 Nisan 2010
"Reklam arası dizi izleme" devri bitiyor
Yeni RTÜK yasa tasarısında önemli düzenlemeler
Yeni RTÜK tasarısı televizyon dünyası için önemli düzenlemeler içeriyor. Buna göre; yüz
kızartıcı
suçtan
hüküm
giyen
program
yapamayacak,
telekulak
kayıtları
yayınlanamayacak, haberde fon müziği kullanılamayacak. Sabah gazetesinde yer alan
habere göre; hazırlanan RTÜK yasa tasarısında önemli düzenlemeler yer aldı. RTÜK yasa
tasarısında, yüz kızartıcı suçtan hüküm giyenlere yasak getirilmesi öngörülüyor.
Tasarıda yasadışı dinleme kayıtlarının televizyonlarda yayınlanmasına da yasak getiriliyor.
Böylece Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkan kasetler artık yayınlamayacak. Kişilik
haklarının ihlal edildiğini düşünenler, düzeltme ve cevap hakkını -mahkemeye gitmedenyayın kuruluşundan talep edebilecek. 7 gün içinde bu gerçekleşmezse, mahkemeye
gidecek.
FON MÜZİĞİNE YASAK
Haber bültenlerinde, haberin etkisinin artırılması için kullanılan fon müzikleri yeni
düzenlemede yasaklanıyor. Türkiye'de haber bültenlerinde yaygın olarak kullanılan
haberde fon müziği, tasarının yasalaşmasının ardından yerini, doğal seslere bırakacak.
Yeni düzenleme özel televizyonların programın niteliğine göre kullandıkları şiddet,
cinsellik gibi koruyucu sembollerin TRT tarafından da kullanılmasını zorunlu kılıyor.
ULUSA SESLENİŞ GECE YAYINLANMAYACAK
Ayrıca başbakan ve Cumhurbaşkanının halka seslenişi ve hükümet bildirileri gece
24.00'ten önce yayınlanacak.
SES ANİDEN ARTMAYACAK
Tasarıda, dizi ve filmlerin ortasında aniden yüksek sesle ortaya çıkan reklamlar da
düzenleniyor. Dikkat çekmek için dizi ve filmlerin arasına yüksek sesle konulan reklamlar
tasarının yasalaşmasının ardından kalkacak. Düzenlemede reklamların ses seviyesinin
programın ses seviyesinin üzerinde olamayacağı yer aldı.
BİR SAATTE 12 DAKİKA REKLAM
Söz konusu tasarıya göre; film ve haber bültenlerinde ilk reklam 30 dakikanın ardından
ve her 30 dakikada bir gerçekleştirilebilecek ve 1 saatlik yayında reklam süresi 12
dakikayı aşamayacak. Ayrıca haber bültenleri ve dini yayınlara ise sponsor alınamayacak.
56
4 Nisan 2010
Yüz kızartıcı suç işleyen ekrana çıkamayacak
RTÜK yasa tasarısı, "telekulak"ı, fon müziğini abartmayı ve daha pek çok şeyi yasaklıyor
Radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen yasa tasarısı, sektörün taşlarını yerinden
oynatacak düzenlemeler içeriyor. Tasarıda getirilen en önemli değişiklerden biri, yüz
kızartıcı suç işleyenlere getirilen yasak. Haber birimlerinde çalışanlar başlıklı
düzenlemede, "Yüz kızartıcı suçtan hüküm giyen kişiler, haber bülteni, haber programı ve
güncel programları sunamazlar" ifadesi yer alıyor. Bu yasak, yıllardır televizyon
ekranlarında olan bazı isimlerin de program yapmasını engelleyecek. Tasarının "yayın
hizmeti ilkeleri" başlıklı bölümünde yasadışı dinleme kayıtlarının televizyonlarda
yayınlanması yasaklanıyor. "Yayınlarda gizli kamera, gizli mikrofon vb. teknik araçlarla
hukuka aykırı elde edilen görüntü ve kayıtlar kullanılamaz" denilen tasarıdaki
düzenlemeyle, Ergenekon davası sürecinde ortaya çıkan dinleme kayıtlarının da
televizyonlarda yayınlanması yasaklanıyor. Kişi ve kurumlar kişilik haklarını ihlal edildiğini
düşündüğü yayınlarla ilgili düzeltme ve cevap hakkını mahkemeye gitmeden önce yayın
kuruluşundan talep edebilecek. 7 gün içinde bu gerçekleşmezse, mahkemeye gidecek.
Halen cevap ve düzeltme hakkı mahkeme kararı ile kullanılabiliyordu.
ULUSA SESLENİŞ
Haber bültenlerinde, haberin etkisinin artırılması için kullanılan fon müzikleri yeni
düzenlemede yasaklanıyor. Türkiye'de haber bültenlerinde yaygın olarak kullanılan
haberde fon müziği, tasarının yasalaşmasının ardından yerini, doğal seslere bırakacak.
Yeni düzenleme özel televizyonların programın niteliğine göre kullandıkları şiddet,
cinsellik gibi koruyucu sembollerin TRT tarafından da kullanılmasını zorunlu kılıyor. Ayrıca
başbakan ve Cumhurbaşkanının halka seslenişi ve hükümet bildirileri gece 24.00'ten önce
yayınlanacak. Bazı televizyon kanalları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ulusa
seslenişlerini gece yarısından sonra veriyordu. Dizi ve filmlerin ortasında aniden yüksek
sesle ortaya çıkan reklamlar da düzenleniyor. Dikkat çekmek için dizi ve filmlerin arasına
yüksek sesle konulan reklamlar tasarının yasalaşmasının ardından kalkacak.
Düzenlemede reklamların ses seviyesinin programın ses seviyesinin üzerinde olamayacağı
yer aldı. Film ve haber bültenlerinde ilk reklam 30 dakikanın ardından ve her 30 dakikada
bir gerçekleştirilebilecek ve 1 saatlik yayında reklam süresi 12 dakikayı aşamayacak.
Haber bültenleri ve dini yayınlara ise sponsor alınamayacak.
57
05 Nisan 2010
Yeni RTÜK kanunu tasarısı açıklandı
Kanun, medyada yabancı sermaye payını yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkarıyor
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından hazırlanan Radyo Televizyonların Kuruluş
ve Yayın Hizmetleri hakkındaki yasa tasarısı taslağı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç ve RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun tarafından ortaklaşa düzenlenen
basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. Yaklaşık 1 yıllık çalışmayla hazırlanan ve
geçtiğimiz günlerde TBMM'ye sunulan tasarı, yayın kuruluşlarındaki yabancı sermaye
oranının yüzde 25'den yüzde 50'ye yükseltilmesi, TRT'nin RTÜK denetimine alınması ve
reyting sisteminin RTÜK denetimine girmesi gibi pek çok konuyu içeriyor.
Kanun taslağı yaklaşık 16 yıldır boşlukta olan karasal yayın frekansları konusuna da yeni
düzenlemeler getirecek. Konuyla ilgili Beşiktaş'taki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde
düzenlenen basın toplantısında konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç ve RTÜK Başkanı Davut Dursun Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun taslağı hakkında bilgi verdi. Radyo ve televizyonların kuruluşu
ve yayın hizmetleri hakkında kanunun AB müktesebatına uyum, yayın teknolojisi,
Anayasa Mahkemesi kararları nedeniyle son 14 yılda 20 değişikliğe uğradığını belirten
Arınç, yeni hazırlanan yasa taslağının çok sayıda kamu kurumu, sivil toplum örgütü,
sektör temsilcisiyle görüşülerek 4 yıl içinde hazırlandığını aktardı.
Taslağın geçici maddeler hariç 52 maddeden oluştuğunu belirten Arınç, "Kanun tasarı
taslağı sektörün sorunlarına çözümler içeren, düzenleme konusundaki yetki karmaşasını
ortadan kaldıran, yayın denetimi konusunda RTÜK'ü daha etkin kılan, yayıncılık
sektöründe rekabeti arttıran içeriğe sahiptir. Dünyayla paralel şekilde sayısal yayına
geçişin hukuksal altyapısının da oluşturulmasını da amaçlayan taslak, yıllardır
gerçekleştirilemeyen karasal frekansların tahsisi konusuna da çözüm getirmektedir."
dedi. Arınç, yeni düzenlemeyle isteğe bağlı yayın hizmeti, koruyucu sembol uygulaması,
sayısal yayın ve ürün yerleştirme gibi çok sayıda yeni uygulamanın da hukuki altyapısının
oluşturulduğunu belirtti.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği maddelerin iptal gerekçesine uygun olarak yeniden
düzenlendiğini belirten Arınç, "Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği yıllık izlenme oranına
bağlı sahiplik yerine sektörel toplam ticari iletişim geliri açısından yüzde 25, karasal
frekans tahsisi açısından en fazla 4 kanal sınırı getirilmektedir." şeklinde konuştu.
Frekans konusunda gerekli düzenleme yapılamadığı için özel radyo ve televizyonların 16
yıldır geçici izinle yayın yaptığını belirten Arınç şöyle konuştu: "Buna bağlı olarak lisans
ücretleri ve tahsis edilen kanal ve frekans ücretleri tahsil edilememiştir. Taslakla yayın
kuruluşlarının karasal yayın lisansına sahip olması, lisans ücretlerinin kanal ve frekans
ücretlerinin tahsil edilmesinin sağlanması da amaçlanmıştır. Dünya ile paralel olarak
karasal sayısal yayına sorunsuz geçilmesi mümkün kılınmaktadır. Frekans kullanımının
yıllık bedele bağlanmasını, vericilerin tek bir şerikte toplanarak anten kirliliğini
bitirilmesini, 1 yıl içinde karasal sayısal yayın için frekans ihalesi yapılmasını, 3 yıl analog
ve sayısal paralel yayın yapıldıktan sonra analog televizyon yayınlarına son verilmesine
öngörmektedir." ifadesini kullandı.
Taslakta yer alan medya sahipliği ve yabancı sermayenin düzenlenmesi konusuna da
değinen Arınç, yayın kuruluşlarında yabancı sermaye payının yüzde 25'den yüzde 50'ye
yükseltilmesinin öngörüldüğünü belirtti. Arınç ayrıca bir yabancı gerçek yada tüzel kişinin
iki yayın kuruluşuna doğrudan ortak olabileceğini, dolaylı ortaklıkta ise herhangi bir
sınırlamanın söz konusu olmayacağını ifade etti. Arınç basın mensuplarının, "Taslakla
yabancı sermayenin önü mü açılıyor" sorusuna ise şöyle cevap verdi: "Bugün kadar çok
arzu edilen bir konuydu. Yüzde 50'lik bir sınır getirmek uygun görüldü. Bazı düşünceler
sınırsız olması yönünde, bazıları daha sınırlı olması yönünde. Dünya gerçeklerine ve
Türkiye ihtiyaçlarına uygun olarak yüzde 50 sınırı çok daha makul ve haklı görüldü.
Yabancı sermayenin Türkiye'ye her alanda gelmesine ihtiyacımız var. Şu anda Türkiye'de
yabancı sermaye medya sektörüne girmiş durumda. Bunda bir mahsur da görmüyorum.
Yüzde 50 sınırın makul olduğu düşüncesindeyim" şeklinde cevap verdi.
58
"REYTİNG ÖLÇÜMLERİNİ RTÜK DENETLEYECEK"
Taslağın kabul edilmesi halinde Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde özel
yayın kuruluşları açısından haksız rekabete neden olduğu gerekçesiyle eleştirilen kamu ve
özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve denetime tabi olmasını düzenleyen hükümler
kaldırılacak ve TRT'de RTÜK denetimine girecek. Taslak uzun süredir medyada tartışma
konusu olan Reyting ölçümlerini de yeniden düzenleyecek. Taslağa RTÜK tarafından
belirlenen usullere göre yapılacak reyting ölçümleri yine RTÜK tarafından denetlenecek.
Arınç, Taslakla, kontrolsüz şekilde yürütülen ve şiddetle eleştirilen reyting ölçümlerinin,
bu ölçümleri yapacak şirketlerin RTÜK'ten izin alması ve ölçümlerin denetlenmesinin de
öngörüldüğünü açıkladı.
Türkiye'de reyting ölçümlerinden kaynaklanan ciddi bir tartışma ortamı bulunduğunu
belirten RTÜK Başkanı Davut Dursun ise şöyle konuştu: "Yayıncı kuruluşlardan bir kısmı
bu bir ticari faaliyettir bu piyasa şartları içersinde kendi kendine çözümlenmesi gerektiği
şeklinde değerlendirmeler var. Diğer taraftan bunun Radyo Televizyon Üst Kurulu
tarafından yapılması gerektiğini savunanlar var. Biz bütün dünyadaki sistemi inceledik.
Esas itibariyle şunu gördük. RTÜK ve benzeri kuruluşlar tarafından dünyada reyting
ölçümlerinin gerçekleştirildiği ülke sayısı çok az. Genellikle bu piyasa koşulları içersinde,
bir bir ticari faaliyet olarak yapılıyor. Ne var ki şöyle bir konu var. Ticari faaliyet olarak
yapılsa bile sonuçları yayıncıların editöryal bağımsızlıkları üzerinde etkili bir rol oynuyor.
O sebeple bizim Radyo televizyon Üst Kurulu olarak 'Reyting ölçümü ticari bir faaliyettir,
bizi ilgilendirmez' deme şansımız yok. En azından bu sistemin bir biçimde içinde olmamız
gerekmektedir. Bu alanda ciddi bir esas ve usüllerin belirsizliğinden kaynaklanan
sıkıntıların varlığını gördük. Dolayısıyla RTÜK'ün bununla ilgli olarak esas ve usülleri
belirleme yetkisini alması. Bunun çerçevesinde ölçümleri yapacak kurumların buna bağlı
olarak çalışmalarını yapması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yetkiyi aldığımız zaman
belirleyeceğimiz esas ve usüller sonrasında tartışmanın biteceğini umuyoruz." şeklinde
konuştu.
Taslağın ne zaman yasalaşacağı konusunda basın mensuplarının soruları üzerine Arınç,
hazırlanan taslağın geçtiğimiz günlerde bakanlar kuruluna sunulduğunu ve bir an önce
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulacağını belirtti. Taslağın 50 maddeyi aşkın bir taslak
olduğu düşünüldüğünde genel kanun olarak görüşülmesinin uygun olacağını belirten
Arınç, bunun da 2 yada 3 bölümlük bir gelişme anlamına geldiğini belirtti. İlk hedeflerinin
taslağın yasama dönemi sonuna kadar meclisten geçirilmesi olduğunu belirten Arınç, bu
olmazsa ekim ayında yeni yasama yalının başında taslağı yasalaştırmayı umduklarını
belirtti.
Basın mensuplarının "Yeni taslağın Doğan Yayın Grubu'nun durumunu nasıl etkileyecek"
sorusuna ise RTÜK Başkanı Dursun, "O konu farklı. Doğan Yayın grubuyla ilgili alınan
karar, yeni bir karar alınıncaya kadar herhangi bir şeyin yapılmaması şeklindeydi. Yeni bir
karar alınmasıyla ilgili çalışmalar devam ediyordu. O çalışma henüz tamamlanmış değil.
Yabancı sermaye payının yüzde 50'ye yükseltilmesi elbette Doğan'ı veya bir başkasını da
etkileyebilir. Onlar açısından da lehlerine bir durumsa bunu kullanabilirler. " diye
yanıtladı.
59
06 Nisan 2010
Yavuz Semerci
Doğan ceza öder televizyon satmaz!
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Radyo ve Televizyonların Kuruluş
ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Taslağı’nı dün açıkladı. Taslağın bu haliyle
yasalaşması halinde Türk basın sektörünün ortaklık yapısında ilginç değişiklikler
yaşanacak.
Örneğin, Doğan Grubu elindeki iki televizyon kanalından birisini elinden çıkarmak zorunda
kalacak. Ya da her ay 400 bin TL idari ceza ödeyecek...
Madde şöyle: “Bir gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı hisse sahibi
olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yıllık toplam ticari iletişim geliri,
sektörün toplam ticari iletişim gelirinin yüzde 25’ini geçemez. Bu oranı aşan
gerçek veya tüzel kişi, 90 gün içinde oranın altına inecek şekilde medya hizmet
sağlayıcı kuruluşlardaki hisselerini devreder.” Bu kurala uymayanların her ay başına
400 bin TL ceza ödeyeceği yazılı maddede... Ticari iletişim gelirinden kasıt, televizyon ve
radyolara verilen reklam geliri. Ve esas alınacak rakam da RTÜK’e bildirilen reklam geliri
olacak.
Doğan açısından bu maddenin ne denli anlamlı olduğunu anlamak için bu gruba ait
kanalların pazar paylarını bilmek gerekiyor. Pazar payları açısından durum şöyle:
Televizyonlarda harcanan her yüz liralık reklam harcamasının 24 ile 30 lirasını (yıllara
göre değişiyor elbette) Kanal D, 10 ile 12 lirasını Star televizyonu elde ediyor. Diğer
kanallarıyla birlikte toplam pastadan aldığı pay yüzde 40’ı buluyor. (Örneğin,
2008 yılında RTÜK’e bildirilen reklam gelirlerinin toplamı 1 milyar 706 milyon TL idi. Bu
rakamın 688 milyon TL’si Doğan Grubu kanallarına aitti. 2009 yılındaki rakamlarda yüzde
40’lık oranın devam ettiğini gösteriyor.)
Yazılarımda da dile getirdim. Medya sektöründe tekelleşme eğilimlerinin önüne geçmek
için kuruluşların reklam pastasından aldığı paya yönelik sınırlamalar getirilmesi gerektiğini
düşünenlerdenim. Ancak bu uygulamanın bence Doğan açısından anlamı şu: Yılda 5
milyon TL cezamı öderim, kanalımdan vazgeçmem!
Gördüğünüz gibi yasa daha çıkmadan nasıl delineceğini konuşuyoruz!
Ayrıca, ithalat, ihracat veya finans şirketlerine ortak olanların televizyon kuruluşlarına
sahip olamayacağına dair, uygulanamayan madde kalkıyor. Bu madde, Çalık ve Doğuş
grupları açısından rahatlatıcı. Sadece borsa aracı kurum sahibi olanlara yönelik bir yasak
geliyor.
Bir başka nokta, yabancılara getirilen sahiplik sınırının yüzde 25’ten yüzde 50’ye
çıkarılması. Türk televizyon kuruluşlarının yabancı sermaye açısından cazip hale geleceği
söylenebilir.
Taslakta bir madde var. Mevcut yasada nasıl tarif edilmiş emin olamadım. Deniliyor ki,
“Yayınlar alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı madde
kullanımı ve kumar oynamayı özendirici nitelikte olamaz.”
Alkol üzerinde durmak gerekir. Gençlerin alkolden uzak durmasını sağlamak için gerekli
yaptırımlar ve özen gösterilmeli. Ancak, alkol ile uyuşturucunun aynı kefeye konulması
doğru değil. Türkiye’nin bir alkolizmle mücadele sorunu yok. Düşünün, bir dizide bir
yemek sırasında alınan içki bile alkolü özendirici yayın kapsamına girebilir...
Neyse elimizde bir taslak var. Sonra bu tasarı olacak. Sonra da kanun. Taslak nasıl
kanunlaşır, kaç günde bu iş sonuçlanır bilmiyorum. Ama her bir maddesi üzerinde
tartışacak kadar vakit var en nihayetinde.
60
ZAMAN
61
2 Mart 2010
RTÜK Başkanı: İzleyicilerin de olduğu ortak bir
denetim kavramı geliştirildi
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Davut Dursun, Kurul'un
regülasyon (düzenleme) boyutunu ön plana çıkartmak istediklerini söyledi.
Geçen Mayıs ayında yapılan Avrupa Konseyi'nin İletişimden Sorumlu Bakanlar
Zirvesi'ni hatırlatan Dursun, bu toplantıda izleyicilerin de bulunduğu ortak bir
denetim kavramı geliştirildiğini belirtti.
'NTV Soruyor' programına katılan RTÜK Başkanı Davut Dursun, 'Üst Kurul üyeleri canı
sıkıldığı zaman keyfi müeyyide uyguluyor' gibi bir tablo oluşturulduğuna dikkat çekerek,
"Yasaklar sempatik bir şey değil. Ancak RTÜK uymak zorunda olduğu kanunun verdiği
yetki ve görevleri yerine getiriyor." dedi. Verilen cezaların büyük kısmının mahkemeye
gittiğine işaret eden Dursun, "Mahkemeler de bizim doğru uyguladığımızı söylüyor." diye
konuştu.
RTÜK Yasası'nın 14 yıllık tecrübe dikkate alınarak baştan sona tadil edildiğini kaydeden
Dursun, 'yayın ilkelerindeki mükerrerliklerin kaldırılacağını, anlaşılması zor, her tarafa
çekilebilir nitelikte olanların eleneceğini' belirtti. Dursun, "Birtakım ilkeleri birleştiriyoruz,
daha anlaşılabilir, basit ve kolay uygulanabilir hale getiriyoruz." ifadesini kullandı.
Dursun, yeni yasada isteğe bağlı yayınlar için de daha özel ve farklı ilkeler konduğunu
kaydetti. Bunu yaparken, AB Komisyonu'nun da yakın desteğini almaya çalıştıklarını
söyleyen Dursun, AB'nin Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi'nin normlarını bir üst
norm olarak kabul ettiklerini ifade etti. Dursun, "Yasaya alıntılayarak bir çok maddeyi
olduğu gibi, bazı maddeleri de ufak tefek değişikliklerle koyduk. Yayıncılık ilkeleri çok
azalmış değil, ama birtakım tartışmaları sonlandıracak düzenlemeler yaptığımızı
düşünüyorum." şeklinde konuştu. Kamu ve özel yayıncıların aynı normlara bağlı olması
gerektiğine işaret eden Dursun, yasayla TRT'nin de RTÜK tarafından denetlenmesi
ilkesinin getirildiğini dile getirdi.
"BAKAN KAVAF İLE BU HAFTA İÇİNDE BİRARAYA GELECEĞİZ"
RTÜK Başkanı Davut Dursun, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın Ebeveyn İzleme Kurulu
oluşturulması teklifi ile ilgili, "Önerisinin mahiyeti ile ilgili bilgiye sahip değilim. Bu hafta
kendisi ile görüşmem var. Bu görüşmede sanıyorum teklifinin içeriği ile ilgili izahta
bulunur. Şu anda işin mahiyetini bilmediğim için bir şey diyemiyorum." açıklamısını
getirdi.
RTÜK’ün Türkiye'de kontrol ağırlıklı kurulduğunu, ancak regülasyon (düzenleme)
boyutunu ön plana çıkartmak istediklerini ifade eden Dursun, geçen Mayıs ayında yapılan
Avrupa Konseyi'nin İletişimden Sorumlu Bakanlar Zirvesi'ne dikkat çekti. Zirvede yeni
medya konseptinin tartışıldığını belirten Dursun, şöyle devam etti: "Bu çerçevede
regülasyon ve kontrolün nasıl yapılacağına ilişkin kararlar alındı, ufuk açıcı şeyler
söylendi. Bunlar Avrupa Konseyi'nin diğer ülkelerine de tavsiye edildi. Artık regülasyonun
sadece devlet tarafından, parlamento tarafından değil ortak regülasyon yapılması
kavramı gelişti. Regülasyon yapılırken, yayıncılar olacak, izleyiciler olacak, Parlamento
olacak, Üst Kurul olacak. Ortak bir regülasyon mantığı ile çalışılacak. Kontrol konusunda
da aynı mantık. Öz denetim kavramı aşıldı, tek taraflı olarak devletin, üst kurulun
yapacağı bir denetim değil, ortak denetim diye bir kavram geliştirildi. Ancak, bunu kimse
tartışmıyor."
"CİNSELLİĞİN REYTİNG AMAÇLI KULLANILMASI BİR TEHLİKE"
Türk televizyon sektöründe cinselliğin reyting amacı ile başvurulan bir faktör olduğunu
söyleyen Dursun, bu durumu 70'li yıllarda Türk sinemasının içine çekildiği kaosa benzetti.
"Cinselliğin bu kadar kullanılır olması böyle bir tehlikeyi acaba gündeme getirir mi diye bir
kaygım var." diyen Dursun, bu tehlikenin yayıncılık sektörüne ciddi sıkıntı getirebileceğine
dikkat çekti. Dursun, yazarların ve prodüksiyonla uğraşanların daha fazla sorumluluk
içinde hareket etmelerini istedi.
İzdivaç programlarının da zaman zaman Üst Kurul'un gündemine geldiğini aktaran
Dursun, "(İzdivaç programlarına) baştan beri olumlu baktık. 'Bu bir sosyal ihtiyaçtır, bunu
62
karşılama yönünde önemli bir yaraya parmak basmaktadır' dedik. Ancak, uygulamada
öyle bir noktaya gelindi ki, iş çığrından çıkma gibi bir eğilim gösterdi. Bu konuyu yeniden
değerlendirmek ve yeni bir konsept kazandırmak mümkün olabilir mi diye bir kaygımız
var." şeklinde konuştu.
63
25 Mart 2010
'Radyo
bitiyor'
ve
televizyonların
frekans
karmaşası
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Mehmet Dadak, ''radyo ve
televizyonların yıllardır yakındığı frekans karmaşasının artık biteceğini,
Başbakanlığa sunulan yasa tasarısı (taslağı) kanunlaştığında frekans tahsisi için
ihaleye çıkacaklarını'' bildirdi.
Dadak, RTÜK'ün, yerel ve bölgesel televizyon ve radyoların temsilcilerine yönelik
düzenlediği eğitim seminerine katılmak üzere geldiği Adana'da, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, 1994'te yürürlüğe giren 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunla düzenlenen radyo ve televizyon yayıncılığının yeniden ele
alındığını belirtti.
AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi hükümlerine uygun olarak düzenlenen tasarı
taslağının Başbakanlıktan, yakın bir tarihte TBMM'ye inmesinin beklendiğini ifade eden
Dadak, bu kanunla, radyo ve televizyonların yıllardır yakındığı frekans karmaşasının artık
biteceğini söyledi.
Karasal ortamda lisans başvurusu bulunan ve yıllardır yüzde 5 eğitime katkı, yüzde 5
RTÜK payı ödeyen radyo ve televizyon kuruluşlarının lisans sorunlarının çözüleceğini ifade
eden Dadak, tasarı kanunlaştığında frekans tahsisi için ihaleye çıkacaklarını bildirdi.
Dadak, dünya ile paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal altyapısının
oluşturulmasının amaçlandığı yeni yasayla yayın kuruluşlarının karasal yayın lisansına
sahip olacaklarını belirterek, şunları kaydetti:
''Halen yayınlarını sürdüren radyo ve televizyonların temsilcileri ihaleyi iyi takip etsinler.
Bu ihale herkese açık olacak, ancak bir yıl yayıncı olma koşulu aranacak. Burada bizim
rekabeti önleyecek herhangi bir tutum sergilememiz suç unsuru teşkil eder. Frekansların
kiralama bedelleri konusunda sokaktaki vatandaşın bilgisi ne ise bizim de bilgimiz odur.''
Yeni yasa ile yayın kuruluşlarının reklam gelirinden RTÜK'e aktarılan payın yüzde 5'den
yüzde 3'e ineceğini, yaygın medya için de sınırlama getirdiklerini anlatan Dadak,
''Frekans tahsisinde belirli oranda sınırlama olacak. Yabancı sermayenin yaygın
medyadaki payı ise yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkarılacak'' diye konuştu.
-TÜRKİYE'DE TV İZLEME ORANI KİŞİ BAŞINA GÜNDE 4-5 SAAT''
Dadak, Türkiye'de TV izleme oranının kişi başına günde 4-5 saat, bunun Avrupa
standardının ise 2-3 saat olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Yani bir Türk vatandaşı, yaklaşık bir yıllık yaşamının yüzde 19'u yani 69,5 günü
televizyon karşısında geçiriyor. Yüzde 33'e tekabül eden 120 günü uyuyarak, 120 günü
çalışarak geri kalan yüzde 14'lük kısmı yani 51 günü de diğer aktivitelerde geçiriyor. Bu
bizim gibi ülkeler için biraz fazla lüks. Bu nedenle yayıncılarımızın, ulaştıkları kitlenin
yoğunluğunu dikkate alarak daha sorumlu davranmaları gerekir.''
-RTÜK'E ŞİKAYETLERDadak, RTÜK'e yapılan şikayetlere de dikkati çekerek, son dönemlerde şikayetlerin
televizyon dizilerinin senaryolarında yoğunlaştığını belirterek, şunları kaydetti:
''Kadınların kocalarını aldattığı dizilerden yana çok şikayet alıyoruz ancak, buna müdahale
yetkimiz yok, bunu yapmak sansüre girer. Biz ekranın arkasını denetleyemeyiz. Aşk-ı
Memnu dizisine ceza uygulandı, ancak bu senaryosundan değil, tahrik edici unsurlardan
kaynaklandı. Zira, toplumda pozitif örnekler kadar negatif örneklerin de dizilerde
gösterilmesi normal. Olumsuzu göstermeyeceksin diye bir şey yok. Yasamızın 4.
maddesindeki yayın ilkeleri müstehcenlikten kişilik haklarına kadar çeşitli yasakları
içeriyor. Biz söz konusu aykırılık nereden kaynaklanıyorsa, yasamız bizi hangi müeyyideyi
uygulamaya yetkili kılıyorsa onu uygularız.''
64
-REKLAM ARASI DİZİLERDadak, televizyonda reklam sürelerinin de sınırsız olmadığını kaydederek, bunun yasal
oranının saatte 12 dakika olduğunu, ancak bu sürenin aşıldığını belirlediklerinde gerekli
müeyyidelerin uygulandığını ifade etti.
Dadak, ''Reklamların dozu o kadar kaçtı ki neredeyse reklam arası dizi izlenir oldu.
Yasaya göre ayrıca, reklama girerken görsel ve işitsel olarak diğer programlardan ayırt
edilecek şekilde olmalı. Ancak, şunu da belirtmek isteri ki artık ekran kapatmaya kadar
giden cezalar uygulamaya gerek kalmıyor'' dedi.
65
5 Nisan 2010
Reyting sistemini RTÜK denetleyecek
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı taslağı yeni yayın teknolojileriyle ilgili
açılımlar içeriyor. Taslağa göre reyting sistemi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
(RTÜK) denetimine girecek.
RTÜK’ten yapılan yazılı açıklamada, RTÜK tarafından hazırlanan Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı taslağının, Üst Kurul Başkanı Prof.
Dr. Davut Dursun'un, 31 Mart 2010 Çarşamba günü Bakanlar Kurulu'nda verdiği brifingin
ardından TBMM'ye sevk edilmek üzere imzaya açıldığı belirtildi. Açıklamada, taslakla yeni
yayın teknolojilerine hukuksal altyapı hazırlanarak yayıncılık alanında önemli bir açılım
gerçekleştirildiği ifade edildi.
Taslak, IP-TV (Internet Protocol Television), DVB-H (Digital Video BroadcastingHandheld) ve HDTV (High Definition Television) gibi yeni yayın teknolojileri ile ilgili
belirsizlikleri ortadan kaldırıyor. Yayıncılık alanında yeni bir uygulama olarak ortaya çıkan
isteğe bağlı hizmetlere imkân veriyor. Böylece kitlesel yayınlardan kişisel yayınlara doğru
önemli bir adım atılmış oluyor. Yayın ilkeleri, radyo ve televizyon yayınları ile isteğe bağlı
hizmetler için ayrı düzenleniyor.
Taslak şu düzenlemeleri içeriyor: "Karasal ortamda yayın lisanslarının verilmesi, sayısal
yayıncılığa geçişin sağlanması, medya sahipliği ve yabancı sermayenin düzenlenmesi,
elektronik haberleşme kanunun yürürlüğe girmesi ile 3984 Sayılı Kanun'da buna paralel
düzenleme yapılması, TRT yayınlarının RTÜK denetimine alınması, koruyucu sembol
sistemi ve özdenetim hükümleri, reyting sistemi RTÜK denetimine giriyor, yayın
ilkelerinin yeniden düzenlenmesi, cevap ve düzeltme hakkının düzenlenmesi, reklam payı
kesintilerinin düşürülmesi ve yerli yapımlara yer verme zorunluluğu."
66
6 Nisan 2010
Dilek Hayırlı
Reytingi RTÜK denetleyecek
Reyting denetimi konusundaki tartışmalar kamuoyunu uzun süre meşgul
etmişti. Ölçüm cihazlarının yıllarca aynı ailelerde kaldığı, yapımcıların denekleri
kendi programları izlemesi karşılığı rüşvete bağladığı ortaya çıkmıştı.
18 yıl boyunca reyting ölçümlerini yapan AGB, iddialara cevap veremeyince Televizyon
İzleme Araştırma Komitesi (TİAK) anlaşmasını iptal etmişti. Reklam pastasının
şekillenmesinde önemli bir yeri olan reyting denetimlerine yeni düzenleme geliyor.
Hazırlanan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
Taslağı ile reyting ölçümlerini ve haksız rekabete yol açtığı şeklinde eleştirilen TRT
yayınlarını Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) denetleyecek. Geçici olanlar dışında
elli iki maddeden oluşan yeni taslakla, yetki karmaşasının ortadan kaldırılması, yayın
denetimi konusunda RTÜK’ün etkin kılınması ve yayıncılık sektöründe rekabetin
artırılması hedefleniyor. Medya sahipliği konusunun yeniden düzenlendiği taslakla radyo
ve televizyon sahibi olmayla ilgili sınırlar daraltılıyor, tekelleşmeyi engellemek üzere
frekans tahsisi yeniden düzenleniyor. Buna göre şirketler en fazla üç kanal sahibi
olabilecek, sektörel gelirleri ise yüzde 25'i geçemeyecek.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun
ile birlikte yeni taslağı, Dolmabahçe'deki Başbakanlık çalışma ofisinde basın
mensuplarıyla paylaştı. Konuşmasına, Türkiye'deki özel radyo ve televizyon yayınları ile
ilgili tarihsel süreç hakkında bilgi vererek başlayan Arınç, mevcut kanunun, yeni
teknolojilerin yayıncılık sektöründe hayata geçirilmesine imkân vermediğini söyledi. Bu
nedenle yasal çerçevenin yeniden düzenlenmesinin zorunlu hale geldiğini ifade eden
Başbakan Yardımcısı Arınç, taslağın, Avrupa Birliği (AB) Görsel İşitsel Medya Hizmetleri
Yönergesi dikkate alınarak hazırlandığını dile getirdi. Arınç, yeni taslakla, yayınların
izlenme ve dinlenme oranı ölçümlerinin yapılması ve denetlenmesine ilişkin usul ve
esasların RTÜK belirleneceğini belirtti. Ayrıca bu esaslara uymayan şirket ve kuruluşlara
da uygulanacak müeyyidelere de Üst Kurul karar verecek.
Yeni kanun taslağı, yıllık izlenme oranına bağlı sahiplik yerine; sektörel toplam ticari
iletişim geliri açısından yüzde 25, karasal frekans tahsisi açısından en fazla üç kanal sınırı
getiriyor. Yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranı da yüzde 25'ten yüzde 50'ye
yükseltiliyor. Ayrıca, bir yabancı gerçek veya tüzel kişinin iki yayın kuruluşuna doğrudan
ortak olabilme izni veriyor. Taslakla radyo ve televizyon frekans planlarını yapma yetkisi
de Üst Kurul'a devrediliyor. Mevcut yasanın aksayan müeyyide sistemi de, taslakla
yeniden düzenleniyor. Uyarı olmaksızın doğrudan program durdurma, tekrarı halinde üç
kez gelire dayalı idari para cezası, bir yıl içinde üç kez tekrarı halinde iki katı para cezası
aşamaları getiriliyor. Taslağın yasalaşması halinde müeyyide sistemi değişeceğinden eski
siciller de silinecek.
Taslakla, Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde yayın içeriklerine de düzenleme
geliyor. Bu kapsamda, çocuk yayınlarında çizgi filmlerin en az yüzde yirmisinin, diğer
programların ise en az yüzde kırkının yerli yapım olması sağlanacak. Haberler, spor
olayları, yarışmalar ve reklamlar dışında kalan yayın süresinin en az yüzde ellisi Avrupa
eserlerine ayrılacak. Yeni taslak ayrıca spor, film, dizi ve eğlence programlarında ürün
yerleştirmeye de izin veriyor. Cevap ve düzeltme hakkı ile ilgili düzenlemeler de taslakta
yeniden şekilleniyor. Buna göre, ilgili taraf, mahkemeye başvurmadan önce yayın
kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkının kullandırılmasını isteyebilecek.
Reyting ölçümü yapan AGB'nin 18 yıllık saltanatı yıkılmıştı
Reyting tartışmalarında ilk olarak, bir kullanıcının en fazla beş yıl denek olarak
kalabileceği sistemde sadece İstanbul'da onlarca ailenin bu sürenin iki katı süre ölçüm
cihazı (peoplemeter) kullandığı ortaya çıkmıştı. Sonra Televizyon İzleme Araştırma
Komitesi'nin (TİAK) bile tanımadığı deneklerin isimlerini öğrenen bir yapımcının aileleri
kendi programlarını izlemesi için rüşvete bağladığı tespit edilmişti. TRT haksız rekabet
oluşturduğu gerekçesiyle TİAK'ı mahkemeye vermiş ve davayı kazanmıştı. 18 yıl boyunca
67
reyting ölçümleri yapan AGB Nielsen şirketi ise iddialara cevap veremeyince TİAK
tarafından yapılan yeni ihalede görevine son verilmişti.
68
YENİ ŞAFAK
69
12 Kasım 2009
ASLIHAN ALTAY KARATAŞ
Televizyonda yabancı payı % 50'ye çıkıyor
Yeni RTÜK yasası ile medya kuruluşlarındaki yabancı sermaye payı artırılıyor. Mevcut
yasada yabancı sermayeye getirilen yüzde 25 sınırlaması, yeni düzenleme ile yüzde 50'ye
çıkarılıyor. 3984 sayılı RTÜK yasasını değiştirmek için yapılan hazırlıklar son aşamaya
geldi. Yayıncı kuruluşlar ile sivil toplum örgütlerinin de görüşleri alınarak son şekli verilen
yasa taslağına, AB müktesabatı da dikkate alınarak eklemeler yapıldı. RTÜK'ün resmi
internet sitesinde tartışmaya açılan Yeni RTÜK Yasası Taslağı, Meclis'te komisyonlarda
görüşüldükten sonra Genel Kurulu'nda ele alınacak. Genel kurul'da kabul edilen tasarı
Cumhurbaşkanı'nın onayının ardından Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girecek.
REYTİNGLERİ RTÜK DENETLEYECEK
Yeni yasa ile Üst Kurul'a reyting ölçümlerinin nasıl yapılacağını belirlemek ve ölçümleri
denetlemek görevi veriliyor. Kürtçe yayın yapmasına imkan tanıyan düzenleme de "yayın
dili" başlığı altında taslağa konulurken, olağanüstü durumlarda Başbakana verilen "geçici
yayın yasağı" yetkisi oldu. "Üretim, yatırım, ihracat, ithalat, pazarlama ve finans kurum
ve kuruluşlarına" getirilen radyo ve televizyon kanalı sahibi olma yasağı kalkıyor. Üst
Kurul yasasında yapılacak en önemli değişiklikler arasında, medya sahipliğindeki yabancı
sermaye payının artırılması yer alıyor.
Doğan'a 3 ay süre verilmişti
Yeni yasanın yürürlüğe girme tarihi Doğan Medya Grubu'nu da yakından ilgilendiriyor.
Çünkü RTÜK, 13 Ekim tarihinde yaptığı toplantıda Doğan Medya'ya yasanın 29'uncu
maddesinin (h) ve (ı) bendlerine aykırı durumu düzeltmesi için 3 ay süre tanımıştı.
Yasanın sözkonusu maddesi "Bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda yabancı
sermayenin payı ödenmiş sermayenin yüzde 25'ini geçemez." hükümlerini içeriyor. Ancak
tasarı Ocak 2010 tarihinden sonra yasalaşırsa Doğan Grubu bundan yararlanamayacak.
70
25 Mart 2010
A.A.
Radyo ve TV'de frekans karmaşası bitiyor
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Mehmet Dadak, 'radyo ve televizyonların
yıllardır yakındığı frekans karmaşasının artık biteceğini, Başbakanlığa sunulan yasa
tasarısı (taslağı) kanunlaştığında frekans tahsisi için ihaleye çıkacaklarını' bildirdi.
Dadak, RTÜK'ün, yerel ve bölgesel televizyon ve radyoların temsilcilerine yönelik
düzenlediği eğitim seminerine katılmak üzere geldiği Adana'da, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, 1994'te yürürlüğe giren 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunla düzenlenen radyo ve televizyon yayıncılığının yeniden ele
alındığını belirtti.
AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi hükümlerine uygun olarak düzenlenen tasarı
taslağının Başbakanlıktan, yakın bir tarihte TBMM'ye inmesinin beklendiğini ifade eden
Dadak, bu kanunla, radyo ve televizyonların yıllardır yakındığı frekans karmaşasının artık
biteceğini söyledi.
Karasal ortamda lisans başvurusu bulunan ve yıllardır yüzde 5 eğitime katkı, yüzde 5
RTÜK payı ödeyen radyo ve televizyon kuruluşlarının lisans sorunlarının çözüleceğini ifade
eden Dadak, tasarı kanunlaştığında frekans tahsisi için ihaleye çıkacaklarını bildirdi.
Dadak, dünya ile paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal altyapısının
oluşturulmasının amaçlandığı yeni yasayla yayın kuruluşlarının karasal yayın lisansına
sahip olacaklarını belirterek, şunları kaydetti:
'Halen yayınlarını sürdüren radyo ve televizyonların temsilcileri ihaleyi iyi takip etsinler.
Bu ihale herkese açık olacak, ancak bir yıl yayıncı olma koşulu aranacak. Burada bizim
rekabeti önleyecek herhangi bir tutum sergilememiz suç unsuru teşkil eder. Frekansların
kiralama bedelleri konusunda sokaktaki vatandaşın bilgisi ne ise bizim de bilgimiz odur.'
Yeni yasa ile yayın kuruluşlarının reklam gelirinden RTÜK'e aktarılan payın yüzde 5'den
yüzde 3'e ineceğini, yaygın medya için de sınırlama getirdiklerini anlatan Dadak, 'Frekans
tahsisinde belirli oranda sınırlama olacak. Yabancı sermayenin yaygın medyadaki payı ise
yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkarılacak' diye konuştu.
TÜRKİYE'DE TV İZLEME ORANI KİŞİ BAŞINA GÜNDE 4-5 SAAT'
Dadak, Türkiye'de TV izleme oranının kişi başına günde 4-5 saat, bunun Avrupa
standardının ise 2-3 saat olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
'Yani bir Türk vatandaşı, yaklaşık bir yıllık yaşamının yüzde 19'u yani 69,5 günü
televizyon karşısında geçiriyor. Yüzde 33'e tekabül eden 120 günü uyuyarak, 120 günü
çalışarak geri kalan yüzde 14'lük kısmı yani 51 günü de diğer aktivitelerde geçiriyor. Bu
bizim gibi ülkeler için biraz fazla lüks. Bu nedenle yayıncılarımızın, ulaştıkları kitlenin
yoğunluğunu dikkate alarak daha sorumlu davranmaları gerekir.'
RTÜK'E ŞİKAYETLER
Dadak, RTÜK'e yapılan şikayetlere de dikkati çekerek, son dönemlerde şikayetlerin
televizyon dizilerinin senaryolarında yoğunlaştığını belirterek, şunları kaydetti:
'Kadınların kocalarını aldattığı dizilerden yana çok şikayet alıyoruz ancak, buna müdahale
yetkimiz yok, bunu yapmak sansüre girer. Biz ekranın arkasını denetleyemeyiz. Aşk-ı
Memnu dizisine ceza uygulandı, ancak bu senaryosundan değil, tahrik edici unsurlardan
kaynaklandı. Zira, toplumda pozitif örnekler kadar negatif örneklerin de dizilerde
gösterilmesi normal. Olumsuzu göstermeyeceksin diye bir şey yok. Yasamızın 4.
maddesindeki yayın ilkeleri müstehcenlikten kişilik haklarına kadar çeşitli yasakları
içeriyor. Biz söz konusu aykırılık nereden kaynaklanıyorsa, yasamız bizi hangi müeyyideyi
uygulamaya yetkili kılıyorsa onu uygularız.'
REKLAM ARASI DİZİLER
Dadak, televizyonda reklam sürelerinin de sınırsız olmadığını kaydederek, bunun yasal
oranının saatte 12 dakika olduğunu, ancak bu sürenin aşıldığını belirlediklerinde gerekli
müeyyidelerin uygulandığını ifade etti.
71
Dadak, 'Reklamların dozu o kadar kaçtı ki neredeyse reklam arası dizi izlenir oldu. Yasaya
göre ayrıca, reklama girerken görsel ve işitsel olarak diğer programlardan ayırt edilecek
şekilde olmalı. Ancak, şunu da belirtmek isteri ki artık ekran kapatmaya kadar giden
cezalar uygulamaya gerek kalmıyor' dedi.
72
31 Mart 2010
A. A.
20 bin polis memuru alımı imzaya açıldı
Başbakan Yardımcısı Çiçek, 'Polis meslek eğitimine alınacak yüksek öğretim
mezunları yaş sınırının 28'den 29'a, askerliğini yapmış olanlarda da 29'dan 30'a
yükseltilmesi ve 20 bin polis memuru kadrosunun ihdas edilmesi kanun tasarısı
imzaya açıldı' dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında
Başbakanlık Merkez Bina yapılan toplantı yaklaşık yedi saat sürdü.
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 'Polis meslek
eğitimine alınacak yüksek öğretim mezunları yaş sınırının 28'den 29'a, askerliğini yapmış
olanlarda da 29'dan 30'a yükseltilmesi ve 20 bin polis memuru kadrosunun ihdas edilmesi
kanun tasarısı imzaya açıldı' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin
sorularını yanıtladı.
Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında bazı kanun tasarılarını imzaya açtıklarını belirten
Çiçek, bunlardan bir tanesinin polis meslek eğitimine alınacak yüksek öğretim mezunları
yaş sınırının 28'den 29'a, askerliğini yapmış olanlarda da 29'dan 30'a yükseltilmesi ve 20
bin polis memuru kadrosunun ihdas edilmesi olduğunu söyledi.
Çiçek, Türkiye'de güvenlik hizmetlerinin layıkıyla sürdürülebilmesi bakımından kişi başına
düşen polis sayısında noksanlık olduğunu belirterek, 'Bu da ister istemez asayiş ve
huzurun temini bakımından özellikle büyük şehirlerimizde bazı problemler çıkarmaktadır.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bir polise 250 kişi düşerken halen ülkemizde bu 300'ün
üzerindedir. Dolayısıyla bu açığın kapatılabilmesi lazım. Öbür taraftan da mesleğe daha
yüksek eğitim görmüş insanların kazandırılabilmesi bakımından dan bu düzenlemenin
yapılmasın da fayda görülmüştür' diye konuştu.
Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının borç ve alacaklarının yeniden yapılandırılacağını ifade
eden Çiçek, şunları kaydetti:
'Özellikle BOTAŞ gibi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik Ticaret ve
Taahhüt Anonim Şirketi olmak üzere enerji alanında faaliyet gösteren bir kısım
kuruluşların birbirlerinden karşılıklı borç ve alacak ilişkileri var. Bu da bu kuruluşların
sermaye yapılarını olumsuz yönde etkilediği için bu hizmetlerin bundan böyle daha borç
yükünden arınmış olarak hizmetlerini sürdürebilmeleri bakımından borçlarının yeniden
yapılandırılması, takas, mahsup ve terkin suretiyle tasfiye edilmesine imkan veren bir
kanun tasarısını bugün kabul ettik.'
-'ASKERİ MAHKEMELER TÜMÜYLE HAKİM ÜYELERDEN OLUŞACAKTIR'Çiçek, üzerinde durdukları bir başka kanun tasarısının da Anayasa Mahkemesinin verdiği
iptal kararının gereği olarak Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkındaki
Kanun Tasarısı olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bilindiği gibi yürürlükte olan Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkındaki
Kanun 1963 tarihlidir ve o günden beri de askeri mahkemelerde iki hakim, bir muvazzaf
subay başkanlığında üçlü bir heyet oluşuyor. Genelkurmay Başkanlığındaki Askeri
Mahkeme'de ise üç askeri hakim, ikisi de general ve amiral olmak üzere beş kişiden
oluşuyor. Anayasa Mahkemesi 7 Mayıs 2009 tarihli iptal kararında hakim sınıfından
olmayan üyelerin bu mahkemelerden çıkarılması ile ilgili olarak bir iptal kararı vermişti.
Bununla ilgili de bir süre vermiştir. Bu sürenin dolmasından evvel böyle bir yasanın
çıkması gerekiyor. Dolayısıyla bundan sonra askeri mahkemeler tümüyle hakim üyelerden
olaşacaktır. Onu düzenleyen bir kanun tasarısı var.'
-'TÜRKİYE, ATTIĞI İMZANIN ARKASINDADIR'
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Ermenistan ile
yapılan protokol konusunda 'Türkiye'nin, altına imza koyduğu ister anlaşma, ister belge
olsun bunu arkasında olduğunu' bildirdi.
73
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısına yönelik açıklamalarının ardından, gazetecilerin
sorularını yanıtladı.
Rusya'da meydana gelen terörist eylemleri gerçekleştirenlerin, 'Türkiye'de eğitim
gördüğüne yönelik' iddiaların hatırlatılarak, bu konuda bir bilgiSİ olup olmadığının
sorulması üzerine Çiçek, terör eylemini kınadı.
Bu tür eylemlerin onaylanamayacak, hiçbir şekilde müsamaha gösterilmeyecek eylemler
olduğunu kaydeden Çiçek, 'Terörden en çok acı çekmiş bir ülke olarak, dünyanın neresi
olursa olsun, hele Rusya gibi uzun bir tarihi geçmişimiz ve çok sıkı ilişkilerimiz olan bir
ülkede bunun meydana gelmiş olması da ayrıca üzüntümüzü artırmıştır' dedi.
Terör konusunda, uluslararası camia ile dayanışma ve işbirliği içinde olmayı arzu
ettiklerine işaret eden Çiçek, şöyle konuştu:
'Bu tip yayınların doğruluk derecesi nedir? Basında çıkan bir haber. Ama biz, Türkiye'de
kimin için olursa olsun, kimin adına olursa olsun, ne sebeple olursa olsun, hiçbir terör
faaliyetine veya buna müncer olacak bir çalışmaya ve faaliyete asla müsaade etmeyiz.
Bunlar gazetelerde çıkan haberlerdir. Eğer, bunun gerçeklik yanı varsa Türkiye, bunun
üzerine gidiyor ve gidecektir. Bu tip değerlendirmeleri zaten yapıyor.
Ayrıca Sayın Başbakan, bugün Rusya Federasyonuyla yaptığı bir telefon görüşmesiyle
Bakanlar Kurulu sırasında, üzüntülerini de ifade etmiştir. Bu konudaki düşüncemizi
hassasiyetimizi birinci elden de ifade etme imkanı bulduk.'
-ERDOĞAN'IN ABD ZİYARETİBir soru üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinin de henüz
netleşmediğini bildiren Çiçek, 'Bu konudaki değerlendirmemiz devam ediyor' dedi.
ABD Temsilciler Meclisinin ilgili komitesinde Türkiye'ye haksız bir suçlama yapıldığını dile
getiren Çiçek, 'Türkiye bunu hak etmiyor. İki ülke daima yakın ilişkiler içinde olmuş,
dostane ilişkiler içinde olmuş ve iki tarafın yararına olan ilişkilerin derinleşmesinden yana
arzu ifade etmiş bir ülkedir. Ama tarihçilerin vereceği kararın, parlamentolarda
verilmesinin getireceği sakıncaları ifade etmeye çalıştık. Onun için bu değerlendirmeler
devam ediyor'diye konuştu.
-ERMENİSTAN İLE YAPILAN PROTOKOLÇiçek, bir gazetecinin, 'Ermenistan ve Türkiye arasındaki protokol sürecinde,
Ermenistan'dan bazı açıklamalar geldi. Protokol sürecinin sekteye uğrayabileceği
yönünde... Bundan sonra süreç, protokoller açısından nasıl olacak?' sorusuna, şu yanıtı
verdi:
'Bu konuyla ilgili bir açıklama gerekiyorsa Dışişleri Bakanlığımız zaten fayda görüyorsa bu
açıklamaları yapıyor.
Türkiye, altına imza koyduğu ister anlaşma, ister belge bunun arkasındadır. Ancak, bu
gelişmeler bizim irademiz dışında, Türk tarafından değil, başka taraftan sabote ediliyorsa
bunu da dünya kamuoyunun görmüş olması lazım. Bu sürecin en evvel sıkıntıya
girmesinin sebeplerinden bir tanesi, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu
karardır. Arkasından bununla ilgili tabii Türkiye de bir açıklama bekledi. Onun için biz o
protokolün altında ne varsa o imzamıza sahibiz. Ancak bu tek taraflı gerçekleştirilecek bir
husus değil. İki tarafın da kendi yükümlülüklerini yerine getirmiş olması şartıyla bir anlam
ifade edecektir. Bugün bu konuyu konuşmadık ama bir değerlendirme gerekiyorsa
kamuoyu açısından onu Dışişleri Bakanlığımız zaten geciktirmeden yapıyor.'
-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİÇiçek, 'Anamuhalefet partisinin bugün bir iddiası oldu. AK Parti'nin Anayasa teklifi ile ilgili
iki ayrı imza listesi olduğu ve birinde TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in imzası
bulunduğu yönünde. Buna ilişkin değerlendirmenizi alabilir miyiz?' diyen bir gazeteciye,
'Bunu hiç bilmiyorum. Bunu şimdi ilk defa, girerken toplantıya bir arkadaşınız söyledi. Bu
TBMM'nin faaliyetidir. Bunu gruptaki arkadaşlar bilir. AK Parti olarak bizim yeteri kadar
sayımız var. Öyle kıl payı teklif verecek bir çoğunluğa sahip değiliz. Bildiğim kadarıyla
216 civarında arkadaşımızın imzasıyla verildi. İcap oluyorsa bu tamamlanır da. Onun için
onu bilmiyorum. Ama yeteri kadar sayımız var. O konuyu grup başkanvekili
arkadaşlarımıza sorarsanız onlar daha doğru açıklama yapabilir' yanıtını verdi.
74
'Kamu Güvenliği Müsteşarlığı hala boş. Bu konu bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında
ele alındı mı?' sorusuna ise Çiçek, 'Bunlar Bakanlar Kurulu gündeminde olacak konular
değil. Çünkü kamu düzeni ve güvenliği ile ilgili müsteşarlık İçişleri Bakanı'na bağlı olarak
kurulmuştur. Dolayısıyla Sayın Bakan bununla ilgili hazırlıkları yaptığı anda zaten atama
da yapılacak demektir. Onun için Bakanlar Kurulundan karar ihdasına gerek olmayan bir
konudur. Dolayısıyla da gündemimize gelmiş değil' karşılığını verdi.
Bakan Çiçek, bir gazetecinin askeri mahkemelerle ilgili yasada öngörülen değişiklikle ilgili
'Hepsi askeri hakim olacak değil mi?' sözleri üzerine, 'Bundan sonra ister kuvvet
komutanlıkları bünyesinde, ister Genelkurmay Askeri Mahkemelerinde görev yapan
hakimlerin tamamı, hakim statüsünde olacaktır. Yani subaylardan müteşekkil
olmayacaktır, Anayasa Mahkemesinin verdiği karar çerçevesinde... Bu bir uyum yasasıdır,
çıkarılacak olan...' dedi.
RTÜK ile ilgili tasarıdaki sermaye yapısıyla ilgili soru üzerine, şu anda yabancı sermaye
payının yüzde 25 olduğunu ve düzenlemenin bunun artırılmasıyla ilgili olduğunu belirten
Çiçek, 'Bu, tasarı hazırlanırken sektörün temsilcileri, ilgili birimleriyle beraber yapılmış bir
çalışma. Gerekiyorsa bunun ayrıntısını Sayın Arınç'tan sorabilirsiniz. Genel çerçevesini
sizlere söylemeye çalıştım. Belli ki bu nispet artırılacaktır' diye konuştu.
'RTÜK İLE İLGİLİ KANUN TASARISI İMZAYA AÇILDI'
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Bakanlar
Kurulunda RTÜK ile ilgili kanun tasarısının da imzaya açıldığını bildirdi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin
sorularını yanıtladı.
Bakanlar Kurulunda ele aldıkları bir başka konunun da RTÜK ile ilgili kanun tasarısı
olduğunu belirten Çiçek, mevcut kanunun 1994 yılında çıktığını anımsattı.
Cemil Çiçek, aradan geçen sürede hem sektördeki hem de dünyadaki gelişmeler dikkate
alınarak zaman zaman değişiklikler yapılmasına rağmen bu sektörün sorunlarının
tamamen ortadan kaldırılamadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
'Bir kısım alanlarda da yasal boşluk vardır. Keza 1994'ten sonra yapılan değişikliklerin bir
kısmı iptal edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptalinden kaynaklanan sahiplik
ve sermaye yapısındaki boşluğun giderilmesi, karasal yayın için frekans tahsisinin
yapılamamasının kaldırılabilmesi, mevcut kanunla sayısal yayıncılığa geçilememesi ve
yeni teknolojilere uyum sağlanamaması, reyting ölçümlerinin denetimsizliği, yabancı
sermaye oranı, kamu yayıncısının denetim dışında olması, müeyyide sistemlerinin etkili
olamaması ve AB müktesebatına uyumsuzluk dikkate alınarak yeni bir düzenleme yapma
ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu düzenleme yapılırken ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin
de görüş ve katkıları alınmak suretiyle bugün imzaya açtığımız kanun tasarısıdır.
Dolayısıyla yukarıda saydığım sorunların ortadan kaldırılmasıyla ilgili yasal düzenlemeler
getirilmektedir.'
-ESNAF VE SANATKARLAREsnaf ve sanatkarlar değişim, dönüşüm, destek ve strateji belgesi ve eylem planının
kabul edildiğini ifaden eden Çiçek, esnafın, toplumun en temel unsurlarından bir tanesi
olduğunu belirtti.
Çiçek, esnaf ve sanatkarın, üretimleriyle ekonomik büyümeye ve sosyal sisteme katkı
sağladıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonuna bağlı 1 milyon 912 bin esnaf kaydı mevcuttur.
Dolayısıyla bunların yanında da çalıştırdığı insanları ve aileleriyle beraber bunları
değerlendirdiğimizde toplumumuzun en az yüzde 25-30'unu teşkil ediyor. Onun için 2010
ve 2011 yılını kapsayan bir strateji ve eylem planını bugün benimsedik. Bu hazırlanırken
33 kurum ve kuruluş, konuyla ilgili meslek örgütlerinin de katılımıyla iki yıllık bir eylem
planı hazırlanmıştır. Bu plan yedi eylem ve 30 tedbirden oluşmaktadır. Bu hedeflerin
gerçekleştirilmesine dönük olarak kredi ve finansman şartlarının iyileştirilmesi, vergi,
istihdam ve diğer yükümlülüklerin azaltılması... Eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin
geliştirilmesi, yenilikçilik ve girişimciliğin geliştirilmesi, alt yapı ve ortaklık faaliyetlerinin
desteklenmesi, hukuki düzenlemelerin yapılması, esnaf ve sanatkarların AB
75
programlarından faydalanmasının sağlanması olmak üzere yedi eylem ve 30 tedbir
geliştirilmektedir.'
-AB SÜRECİÇiçek, Bakanlar Kurulunda Avrupa Birliği üyeliğiyle ilgili sürecin de ele alındığına işaret
ederek, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın Polonya'da olduğunu ancak
kendilerine bilgi notu gönderdiğini söyledi.
AB Dönem Başkanlığı'nı İspanya'nın yaptığını anımsatan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu dönem 'gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı' başlığı açılmasını arzu ediyoruz. 2010
yılı içerisinde 'kamu alımları, rekabet' fasıllarının açılması da hedeflediğimiz başlıkların
başında gelmektedir. Bunların bir kısım şartları var, başlıkların açılabilmesi için. Bunların
da bir an evvel Meclisimiz tarafından gerçekleştirilmesi önem arz ediyor. Çünkü bu
fasılların açılabilmesi için bazı yasal düzenlemelerin yapılması lazım. Bunlardan bir tanesi
devlet yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesi hakkındaki kanun tasarısıdır. Bu
TBMM'dedir. Bu yasa çıktıktan sonra devlet yardımları envanteri ve devlet yardımları
eylem planı taslakları komisyona gönderilecek, böylece bunun şartı yerine getirilmiş
olacaktır. Keza kamu alımları ile ilgili olarak kamu alımları strateji belgesi taslağı
hazırlanmıştı. Komisyonun görüşleri doğrultusunda bunun revize edilmesi gerekmektedir.
Bunun üzerinde zaten çalışılıyor. Sosyal politikalar ve istihdam faslı 9'uncu fasıl, bu önem
verdiğimiz bir konudur. Bununla ilgili olarak ILO tarafından ülkemize yöneltilen bazı
tenkitler var. Ümit ediyoruz ki Mecliste, Pazartesi günü sevk edilmiş olan Anayasa
teklifinde bu alanda çok önemli düzenlemeler yapıldı. Buradaki tenkitlerin çok önemli bir
kısmı da bu Anayasa'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte büyük ölçüde ortadan kaldırılmış
olacaktır.'
76
6 Nisan 2010
ERGÜN ÇOLAKOĞLU
Reytinglere RTÜK denetimi geliyor
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile RTÜK Başkanı Davut Dursun, televizyon
yayıncılığını yeniden düzenleyecek 52 maddelik kanun taslağını açıkladı. Taslak,
Türkiye'nin en çok tartıştığı konu olan reytinglere RTÜK denetimi öngörüyor.
TV'lerde yüzde 25 olan yabancı sermaye oranı 50'ye çıkıyor, yılan hikayesine
dönen frekans ihalesi ise 1 yıl içinde yapılacak.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde RTÜK Başkanı
Davut Dursun ile basın toplantısı düzenleyerek Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı hakkında
bilgi verdi. Arınç, 4 yıllık çalışma sonucu ortaya çıkan taslağın yakında TBMM'ye
geleceğini söyledi. Radyo ve tv kuruluşları, üniversiteler ve STK'larla çok sayıda ortak
toplantı yapıldığını belirten Arınç, "Geçici maddeler hariç 52 maddeden oluşan taslak
sektörün sorunlarına çözümler içeren, yetki karmaşasını kaldıran, rekabeti arttıran içeriğe
sahip. Sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal altyapısının oluşturulmasını da amaçlıyoruz"
diye konuştu.
FREKANS İHALESİ 1 YIL İÇİNDE
Arınç, RTÜK Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1994'ten bugüne kadar karasal yayın
kuruluşları lisanslandırılamadığından, özel radyo ve televizyonların 16 yıldır geçici yayın
izniyle yayın yaptıklarına dikkat çekti. Arınç taslağı bir yıl içinde karasal sayısal yayın için
frekans ihalesi yapılmasını, ihaleyi kazanan mevcut yayıncılardan bir kısmına sayısal
yayının yanı sıra analog yayını sürdürme imkanı verilmesini öngördüğünü anlattı.
TRT'YE DE CEZA GELECEK
Kamu ve özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara tabi olmasının, özel yayın kuruluşları
açısından haksız rekabete neden olduğu eleştirilerinin yapıldığını ifade eden Arınç, "Bu
bağlamda taslak, TRT'nin de denetiminin RTÜK tarafından gerçekleştirilmesini
öngörmektedir" dedi.
REYTİNG SİSTEMİ DEĞİŞİYOR
Arınç, kontrolsüz yürütülen ve şiddetli eleştiri konusu olan reyting ölçümleriyle ilgili de bu
ölçümleri yapacak şirketlerin RTÜK'ten izin alması ve ölçümlerin denetlenmesinin de
öngörüldüğünü dile getirdi. Arınç, tartışmaların örneklemenin temsil kabiliyetinin
olmaması ve denetimin işveren tarafından yapılmasından kaynaklandığını dile getirdi.
SİSTEMİN İÇİNDE OLMALIYIZ
RTÜK Başkanı Davut Dursun da reyting ölçümleriyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ölçüm sonuçları yayıncıların editoryal bağımsızlığı üzerinde belirleyici rol oynuyor. O
sebeple 'Reyting ölçümü ticari faaliyettir. Bizi ilgilendirmez' deme şansımız yok. En
azından bu sistemin bir biçimde içinde olmamız gerekir. Esas ve usullerin belirsizliğinden
kaynaklanan sorunlar olduğunu gördük. Bu yetkiyi aldığımız zaman, belirleyeceğimiz esas
ve usuller çerçevesinde sorunun ve tartışmanın biteceğini umuyoruz."
RTÜK'ÜN REKLAM PAYI
Taslağın yayın kuruluşları açısından en fazla önem taşıyan yeniliklerinden birisi yüzde 5
olan RTÜK reklam payının yüzde 3'e düşürülmesi. Arınç, düzenleme ile yayın
kuruluşlarından gereksiz yere fazla kesinti yapılmanın önüne geçilmesinin hedeflendiğini
kaydetti. Arınç, hedefin yasama dönemi sona erinceye kadar taslağı Meclis Genel
Kurulu'ndan geçirmek olduğunu söyledi.
Yüzde 50, Doğan'a da yarar
77
Bülent Arınç, taslakla yıllık izlenme oranına bağlı sahiplik yerine, sektörel toplam ticari
iletişim geliri açısından yüzde 25, karasal frekans tahsisi açısından en fazla 4 kanal sınırı
getirildiğini anlattı. Taslakla, medya sahipliği konusunun da yeniden ele alınarak
düzenlendiğini bildiren Arınç, şu bilgileri verdi: "Yayın kuruluşlarında yabancı sermaye
oranı, yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseltilmiştir. Ayrıca, bir yabancı gerçek veya tüzel kişi
iki yayın kuruluşuna doğrudan ortak olabilecektir. Dolaylı ortaklıkta ise oransal sınır
konmamaktadır." Yabancı sermaye oranının yüzde 50'ye çıkarılmasının, RTÜK'ün Doğan
Medya Grubu içindeki yabancı sermayeli kuruluşlar hakkında aldığı kararı etkileyip
etkilemeyeceği sorusuna RTÜK Başkanı Dursun şu cevabı verdi: "Doğan Yayın Grubu ile
ilgili alınmış karar, yeni bir karar alıncaya kadar herhangi bir şeyin yapılmaması
şeklindeydi. Bir karar alınmasıyla ilgili de bazı çalışmalar devam ediyordu. O çalışmalar
bittiğinde yeni bir karar alınabilir elbette ki. O çalışmalar henüz tamamlanmış değil. Bu
yabancı sermaye payının yüzde 50'ye yükseltilmesi elbette ki Doğan'ı veya bir başkasını
da etkileyebilir. Onlar açısından lehlerine bir durumsa onu kullanabilirler."
SEKTÖRÜN ANAYASASI
Televizyon Yayıncıları Derneği Başkanı Hidayet Karaca, RTÜK yasa tasarısı ile ilk defa
sektörü yakından ilgilendiren bir konunun sektör temsilcilerinin katılımıyla hazırlandığını
söyledi.
Karaca, 'sektörün anayasası' diye değerlendirdiği taslak ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"İlk defa sektörü yakından ilgilendiren, sektörün anayasası konumundaki RTÜK Yasa
Tasarısı'nın hazırlanmasında yayıncılarla istişare edilerek, her safhasında katılım sağlandı.
Bu tüm istediklerimizin tasarıya alındığı, yansıdığı anlamına gelmiyor ama sektörün
temsilcilerinin, yayıncıların görüşlerinin alınması, istişareler yapılması katılımcı demokrasi
adına ayrıca önemli bir adımdır."
RTÜK'ün önceden de denetleme görevinin bulunduğunu ifade eden Karaca, "Sektör
temsilcileri reyting ölçümlerinin sağlık ölçülüp ölçülmediği konusunda tereddütlüydü. Bu
konular çok konuşuldu. Rekabet Kurulu da yaptığı incelemede ölçümlerin çok da sağlıklı
olmadığı yönünde görüşlerini ortaya koydu. RTÜK tarafından denetlenme yapılması
olumlu olur" diye konuştu. Globalleşen ekonomide yabancı sermaye kısıtlamasına
gidilemeyeceğini dile getiren Hidayet Karaca, "Sektör açısından iyi olacağına inanıyorum"
dedi. Anayasa değişikliğinin gündemde olduğuna dikkat çeken Karaca, "Yayıncılar olarak
bu taslağın biran evvel Meclis'e gelerek yasalaşmasını temenni ediyoruz" diye konuştu.
Tasarı çığır açacak
Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) Başkanı Yusuf Gürsoy, RTÜK
yasasının radyo televizyon yayıncılığı açısından çığır açacağını söyledi. RATEM olarak
Türkiye'nin 8 bölgesinde ulusal ve yerel yayıncılarla bir araya gelerek bölge toplantıları
yaptıklarını dile getiren Gürsoy, "RTÜK Yasası Tasarı Taslağı'nın katılımcılıkla, sektörün
görüşlerine de başvurularak hazırlanmasını olumlu bir adım olarak görüyoruz" dedi.
YEREL SORUNLAR SÜRECEK
Yerel veya bölgesel yayın yapan kuruluşların sorunlarının çözüme kavuşturulmamasını bir
eksiklik olarak değerlendiren Gürsoy, "Ulusal yayın yapan kuruluşlara önemli avantajlar
sağlandı" dedi. Radyo Televizyon Yayıncıları Federasyonu (RATEF) Genel Başkanı Adnan
Yüce de tasarıyla ulusal yayın yapan kuruluşların korunduğunu ancak yerel yayın yapan
kurumların sorunlarının göz ardı edildiğini öne söyledi.
78
VATAN
79
15 Ekim 2009
RTÜK'ten %25 eleştirisi!
Dursun:'Televizyonda yabancı payı % 50’ye çıkmalı'
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun hem yerel hem ulusal düzeyde yabancı sermayenin
sektöre girebilmesi için radyo ve televizyonda yabancının yüzde 25 hisse sınırının en az
yüzde 50’ye çıkarılması gerektiğini söyledi.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, radyo ve televizyon kuruluşlarında yabancı
sermaye ortaklığının en az yüzde 50 olması gerektiğini söyledi. Dursun, Başbakanlık
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nce Manisa’da düzenlenen 18. Yerel Medya
Eğitim Semineri’nin açılışında yaptığı konuşmada teknolojik gelişmelerin görsel ve işitsel
medyanın yayın tekniklerinde önemli değişimler getirdiğini, mevzuat ve normatif yapının
buna uyum sağlaması gerektiğini vurguladı.
Mevzuat yetersizliğini gidermek için çalıştıklarını belirten Dursun, görsel ve işitsel medya
sektörünün, öncelikle karasal yayın frekanslarının belirlenmesi konusunda taleplerinin
bulunduğunu bildirdi. Özel radyo televizyon yayıncılığında, karasal yayın için frekans
ihalesi yapılmaması nedeniyle ciddi karmaşa yaşandığını ifade eden Dursun, birçok
girişimcinin bu sektöre giremediğini, faaliyet gösterenlerin de yatırım yapamadığını,
bunun kalitenin yükselmesini engellediğini dile getirdi.
Kaliteyi engelliyor
Medya mensuplarından gelen diğer bir talebin ise yabancı sermaye konusunda olduğuna
işaret eden Dursun, yayıncılık konusunda yabancı sermayeye en fazla yüzde 25 hisse
öngörüldüğünü belirtti.
Dursun, yüzde 25’in bu sektöre yabancı sermaye çekilmesi açısından çok uygun
olmadığını düşündüklerini ifade ederek, şöyle devam etti: “Yabancı sermaye kurumlarda
en az yüzde 50 ile temsil edilmek istiyor. Hem yerel hem ulusal düzeyde yabancı
sermayenin sektöre girebilmesi için hisse oranının en az yüzde 50’ye çıkarılması
gerektiğini düşünüyoruz. Bu siyasi bir karardır, parlamentonun vereceği husustur, biz
öneri olarak en az yüzde 50 olmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Ayrıca yabancı
sermaye sadece bir kuruluşa hissedar olabiliyor. Bunu biraz daha yumuşatarak ikinci
kuruluşa da ortak olabilmesini sağlamak istiyoruz.”
Ayrıca yayıncı kuruluşların sermaye yapısıyla ilgili yasadaki çeşitli kısıtlamaların da
yumuşatılmasını istediklerini belirten Dursun, mevcut mevzuata göre ithalat-ihracat
yapan, finans, üretim, ticaret işi yapanların ortak olamadığını, ancak uygulamada dolaylı
ortaklıkların bulunduğuna dikkati çekti.
Sermaye şirketleri olsun
Dursun, “Bu sermaye bileşiminin de yeniden gözden geçirilmesi bizim önerimiz. Mahalli
idareler, vakıflar, dernekler, borsa aracı kurumları gibi hassasiyeti olan kurumlar yer
almasın ama diğer sermaye şirketleri yer alsın diyoruz” diye konuştu.
80
31 Mart 2010
RTÜK'e kardeş geliyor
Aşk-ı Memnu'daki sevişme sahneleri gibi ateşli bölümler bu kurumun görevi
olacak.
RTÜK ve Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ile gerekli görüşmeler
yapılarak "Ebeveyn İzleme Kurulu" oluşturulması için çalışmalar başlatıldı. RTÜK gibi
cezai yaptırım yetkisi bulunmayacak olan Ebeveyn İzleme Kurulu'nun yaptırımları daha
ağır olacak.
SİVİL TEPKİ SAĞLANACAK
Radyo ve televizyon yayınlarını izleyerek, "Toplumun milli manevi değerlerine ve Türk
aile yapısına" uygun olup olmadığını denetleyen RTÜK'ün yaptığı işin benzeri bir işlev
görecek olan Ebeveyn İzleme Kurulu, çocuklar ve aileler için zararlı, şiddet ve cinsellik
içeren TV programları, diziler ve filmler konusunda sivil tepkiyi harekete geçirecek.
BAKAN KAVAF TALİMAT VERDİ
Dizilerdeki bazı görüntülerin, muhafazakar aile yapısı ve manevi değerlerin erozyona
uğramasına yol açtığını belirten Devlet Bakanı Selma Kavaf, daha önce Ebeveyn İzleme
Kurulu ile ilgili olarak RTÜK'e yazılı başvuruları olduğunu açıklamıştı. RTÜK yetkilileri ile
görüşen Bakan Kavaf, daha sonra Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü yetkilileri
ile
danışmanlarına
çalışmayı
derinleştirmeleri için talimat verdi. Bakan Kavaf, kurulla ilgili olarak, "Üyeler, bir kısım
programları, filmleri ve dizileri izlemek suretiyle buradaki bazı görüntülerin toplumun
üzerinde nasıl bir etki yaratacağını konuşarak, tartışarak ve fikir beyan ederek yayın
politikası belirleyebilir" dedi.
ÇALIŞMA ŞEKLİ
- Yasayla oluşturulacak Kurul'da aile uzmanı, psikolog, pedagog gibi uzmanlar görev
yapacak.
- Kurul, sakıncalı bulduğu programlar konusunda sponsorlara çağrı yaparak, "Destek
vermeyin" diyecek.
- RTÜK gibi yasaklayıcı bir yol izlenmeyecek, ailelerin ve toplumun vereceği tepkiye göre
hareket edecek.
- Baskıyı göze alamayan kanal, programı yayından kaldırmak zorunda kalacak.
81
3 Nisan 2010
Yüz kızartan suça ekran yasağı
RTÜK yasa tasarısı ile "yüz kızartıcı suçtan hüküm giyenler" artık program
yapamayacak
Bu yasak, yıllardır TV'de olan bazı isimleri işinden edecek.
Radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen yasa tasarısı, sektörün taşlarını yerinden
oynatacak düzenlemeler içeriyor. Tasarıda getirilen en önemli değişiklerden biri, yüz
kızartıcı suç işleyenlere getirilen yasak. Haber birimlerinde çalışanlar başlıklı
düzenlemede, "Yüz kızartıcı suçtan hüküm giyen kişiler, haber bülteni, haber programı ve
güncel programları sunamazlar" ifadesi yer alıyor. Bu yasak, yıllardır televizyon
ekranlarında olan bazı isimlerin de program yapmasını engelleyecek. Tasarının "yayın
hizmeti ilkeleri" başlıklı bölümünde yasadışı dinleme kayıtlarının televizyonlarda
yayınlanması yasaklanıyor. "Yayınlarda gizli kamera, gizli mikrofon vb. teknik araçlarla
hukuka aykırı elde edilen görüntü ve kayıtlar kullanılamaz" denilen tasarıdaki
düzenlemeyle, Ergenekon davası sürecinde ortaya çıkan dinleme kayıtlarının da
televizyonlarda yayınlanması yasaklanıyor. Kişi ve kurumlar kişilik haklarını ihlal edildiğini
düşündüğü yayınlarla ilgili düzeltme ve cevap hakkını mahkemeye gitmeden önce yayın
kuruluşundan talep edebilecek. 7 gün içinde bu gerçekleşmezse, mahkemeye gidecek.
Halen cevap ve düzeltme hakkı mahkeme kararı ile kullanılabiliyordu.
ULUSA SESLENİŞ
Haber bültenlerinde, haberin etkisinin artırılması için kullanılan fon müzikleri yeni
düzenlemede yasaklanıyor. Türkiye'de haber bültenlerinde yaygın olarak kullanılan
haberde fon müziği, tasarının yasalaşmasının ardından yerini, doğal seslere bırakacak.
Yeni düzenleme özel televizyonların programın niteliğine göre kullandıkları şiddet,
cinsellik gibi koruyucu sembollerin TRT tarafından da kullanılmasını zorunlu kılıyor. Ayrıca
başbakan ve Cumhurbaşkanının halka seslenişi ve hükümet bildirileri gece 24.00'ten önce
yayınlanacak. Bazı televizyon kanalları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ulusa
seslenişlerini gece yarısından sonra veriyordu. Dizi ve filmlerin ortasında aniden yüksek
sesle ortaya çıkan reklamlar da düzenleniyor. Dikkat çekmek için dizi ve filmlerin arasına
yüksek sesle konulan reklamlar tasarının yasalaşmasının ardından kalkacak.
Düzenlemede reklamların ses seviyesinin programın ses seviyesinin üzerinde olamayacağı
yer aldı. Film ve haber bültenlerinde ilk reklam 30 dakikanın ardından ve her 30 dakikada
bir gerçekleştirilebilecek ve 1 saatlik yayında reklam süresi 12 dakikayı aşamayacak.
Haber bültenleri ve dini yayınlara ise sponsor alınamayacak.
Hangi suçlar yüz kızartıyor?
TCK'da net bir tanımlaması olmayan "yüz kızartıcı suçlar" kavramı, bu nedenle zaman
zaman tartışmalara neden olabiliyor. Ancak, milletvekilliği seçimini düzenleyen
Anayasanın 76. maddesinde "yüz kızartıcı suç" şu şekilde ifade ediliyor: "Rüşvet, hırsızlık,
ihtilas, zimmet (Basit ve nitelikli zimmet ile devlet alım ve satımlarında menfaat
sağlamak), sahtecilik, dolandırıcılık, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırmak, irtikâp, ırza
tasaddi, sarkıntılık, kız; kadın ve erkek kaçırmak, fuhşa tahrik, sahtecilik, inancı kötüye
kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin..."
82
5 Nisan 2010
A.A.
İşte yeni RTÜK kanun tasarısı
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı taslağının, yeni
yayın teknolojileriyle ilgili açılımlar içerdiğini bildirdi.
RTÜK'ten yapılan yazılı açıklamada, taslağın, RTÜK Başkanı Davut Dursun'un, 31 Mart
2010 tarihinde Bakanlar Kurulu'nda verdiği brifingin ardından TBMM'ye sevk edilmek
üzere imzaya açıldığı anımsatıldı.
Taslakla, yeni yayın teknolojilerine hukuksal altyapı hazırlanarak yayıncılık alanında
önemli bir açılım gerçekleştirildiği vurgulanan açıklamada, taslağın, IP-TV (Internet
Protocol Television), DVB-H (Digital Video Broadcasting-Handheld) ve HDTV (High
Definition Television) gibi yeni yayın teknolojileriyle ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırdığı,
yayıncılık alanında yeni bir uygulama olarak ortaya çıkan isteğe bağlı hizmetlere imkan
verdiği ifade edildi.
Böylece kitlesel yayınlardan kişisel yayınlara doğru önemli bir adım atıldığına dikkat
çekilen açıklamada, şöyle denildi:
“Yayın ilkeleri, radyo ve televizyon yayınları ile isteğe bağlı hizmetler için ayrı
düzenleniyor. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı taslağı, dört yıllık bir çalışma sonucunda ortaya çıktı. Sektörle ilgili düzenlemeler
yapılırken, radyo ve televizyon kuruluşları ve ilgili kamu kurumlarıyla çok sayıda ortak
toplantı yapıldı. Taslak tamamlandıktan sonra da ilgili kamu kurumlarının, radyo ve
televizyon kuruluşlarının, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşüne sunuldu.
Gelen görüşler çerçevesinde son kez gözden geçirilen taslak, daha sonra RTÜK'ün web
sitesine yerleştirildi. Bir ay süreyle gelen görüşler değerlendirilerek taslağa son şekli
verildi.
Taslak, AB müktesebatına uyum çerçevesinde 2007 yılı Aralık ayında AB Resmi
Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe giren ve AB Sınırötesi Televizyon Direktifini
değiştiren AB Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi hükümleri esas alınarak
düzenlendi. Geçici olanlar hariç elli iki maddeden oluşan kanun tasarısı taslağı, sektörün
sorunlarına çözümler içeren, düzenleme konusundaki yetki karmaşasını ortadan kaldıran,
yayın denetimi konusunda RTÜK'ü daha etkin kılan, yayıncılık sektöründe rekabeti
arttıran bir içerik taşıyor.”
TASLAK
Dünya ile paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal alt yapısının oluşturulmasını
da mümkün kılacak olan taslak şu düzenlemeleri içeriyor:
-Karasal ortamda yayın lisanslarının verilmesi: 3984 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği
1994 yılından bu güne kadar lisanslandırılamayan karasal yayın kuruluşlarının lisans
sahibi olmaları, lisans ücretlerinin, kanal ve frekans kullanım ücretlerinin tahsil edilmesi
amaçlanıyor.
-Sayısal yayıncılığa geçişin sağlanması: Tasarı, dünya ile paralel olarak karasal sayısal
yayıncılığa sorunsuz geçilmesini hedefliyor. Bu çerçevede geçici düzenleme ile bir yıllık
süre içerisinde sayısal frekans ihalesinin ve tahsislerin yapılmasını, tahsis tarihinden
itibaren üç yıl süre ile de analog televizyon ve sayısal televizyon yayınlarının paralel
olarak sürdürülmesini öngörüyor.
-Medya sahipliği ve yabancı sermayenin düzenlenmesi: Yürürlükte bulunan ve sektör
gerçeklerine, Türkiye'nin hedeflerine uygun olmayan medya sahipliğine ilişkin hükümler
yeniden düzenleniyor. Radyo ve televizyon sahibi olmayla ilgili sınırlamalar daraltılarak
netleştiriliyor, tekelleşmeyi engellemek üzere tahsis edilecek frekans kapasitesi ve elde
edilen sektörel gelir bazlı bir düzenleme getiriliyor. Ayrıca yayın kuruluşlarında yabancı
sermaye oranı yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseltiliyor.
-Elektronik haberleşme kanunun yürürlüğe girmesi ile 3984 sayılı kanunda buna paralel
düzenleme yapılması: Elektronik Haberleşme Kanunu hükümleri esas alınarak radyo ve
83
televizyon yayınları için ayrılan frekans bantlarının frekans planlarını yapma yetkisi ve
görevi Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna veriliyor.
-TRT yayınlarının RTÜK denetimine alınması: Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çerçevesinde yapılan tarama sürecinde, özel yayın kuruluşları açısından haksız rekabete
neden olduğu gerekçesiyle eleştirilen, kamu ve özel yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve
denetime tabi olmasını düzenleyen hükümler kaldırılarak, TRT;nin denetiminin RTÜK
tarafından gerçekleştirilmesi sağlanıyor.
-Koruyucu sembol sistemi ve öz denetim hükümleri: Akıllı İşaretler Koruyucu Sembol
Sistemi, Sayısal Kayıt Arşiv ve Analiz Projesi, İzleyici Temsilciliği ve Görsel İşitsel Medya
Etik İlkeleri taslakla hukuksal alt yapıya kavuşturuluyor.
-Reyting sistemi RTÜK denetimine giriyor: Reyting ölçümlerini yapacak şirketlerin Üst
Kuruldan izin alması ve bu şirketlerin ölçümlerinin denetlenmesi öngörülüyor.
-Yayın ilkelerinin yeniden düzenlenmesi: Yayın ilkeleri, AB Görsel- İşitsel Medya
Hizmetleri Yönergesi esas alınarak yeniden oluşturuluyor. Radyo ve televizyon yayınları
ile isteğe bağlı hizmetlere uygulanacak ilkeler ayrı olarak düzenleniyor.
-Cevap ve düzeltme hakkının düzenlenmesi: Cevap ve Düzeltme hakkı, Basın Kanununa
paralel olarak yeniden düzenleniyor; ilgili tarafa, mahkemeye başvurmadan önce yayın
kuruluşundan cevap ve düzeltme hakkının kullandırılmasını isteme imkânı sağlanıyor.
-Reklam payı kesintilerinin düşürülmesi: Yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden alınan
yüzde 5 Üst Kurul Payı sektörün beklentisi doğrultusunda yüzde 3'e düşürülüyor.
-Yerli yapımlara yer verme zorunluluğu: Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde
yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer verilmesi sağlanıyor ve belli oranda tüm
yayınlarda yerli yapıma yer verilmesi zorunluluğu getiriliyor.
84
CUMHURİYET
85
16 Ocak 2010
AA
'Yeni düzenlemeler yapacağız'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Basına bakış açısı, basının
içinde bulunduğu şartlar, gazetecilerin ekonomik ve özlük hakların elbette
çağdaş ülkelerde olduğu gibi güvence altına alınması lazım'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''16 Ocak Basın Onur Günü''
dolayısıyla Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti tarafından Kasr-ı Hümayun'da düzenlenen
törende yaptığı konuşmada, 16 Ocak gibi anlamlı bir günü yine aynı mekanda kutlamanın
çok önemli olduğunu, Büyük Atatürk'ün Cumhuriyet'ten önceki ilk ve tek basın
toplantısını Sultan Abdülaziz'den kalan İstanbul dışındaki saraylardan biri olan bu
mekanda gerçekleştirdiğini söyledi. Cumhuriyet'e giden yolda bu mekanın çok önemli bir
kilometre taşı olduğunu ifade eden Arınç, Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti'nin her yıl 16
Ocak'ta bu günü ''Basın Onur Günü'' olarak kutlanmasına karar verdiğini, bu vesileyle
Atatürk'ü ve çalışma arkadaşlarını şükranla yad ettiğini belirtti.
Basının Anayasa ile güvence altına alınan önemli bir kurum olduğu dile getiren Arınç,
sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bazıları '4. kuvvet medya' diyor, bazıları sıralamaya
itiraz ediyor, çok daha önemli bir yerde olduğunu ifade ediyor. Medya yerel
gazeteleriyle, televizyonlarıyla, belgesel yayın yapan televizyonlarıyla, bütün
gücüyle sektör olarak çok önemli. Halkımızın bilgilenme hakkını en güzel
şekliyle yerine getiriyor. Basında sansürün kaldırılışının yıl dönümünü
kutladığımız gibi, 6 gün önce de 'Çalışan Gazeteciler Günü' kutlandı. Basının hür
olması elbette sadece Türkiye için değil, bütün dünya için, halklar için çok
önemlidir. Anayasamızın 28 ve müteakip maddelerinde de bunlar güvence altına
alınmıştır. Bir meselenin Anayasada kanunlarla güvence altına alınması, sadece
satırlarda kalmasını gerektirmiyor. Bunun gerçekten işlevselleştirilmiş olması
lazım. Basına bakış açısı, basının içinde bulunduğu şartlar, gazetecilerin
ekonomik ve özlük hakları elbette çağdaş ülkelerde olduğu gibi güvence altına
alınması lazım. Eğer Türkiye çağdaş demokratik, özgürlükçü bir yapıya
kavuşacaksa bunda en büyük pay basına düşmektedir. Bunu isteyenler basının
da bu konudaki önemini iyi bilmek zorundadırlar.''
RTÜK Kanunu'nda düzenleme
Arınç, 2004 yılında sektörün bütün temsilcilerinin katılımıyla bir şura gerçekleştirildiğini
ve Basın Kanunu'nu çıkardıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti: ''Kabul edelim ki
üzerinde çok fazla itiraz edilmeyen bir kanuna sahibiz. Şüphesiz uygulamalar
sırasında aksayan ve eskiyen hükümler olursa bunlar da değiştirilebilir.
Önümüzde önemli bir çalışma var. RTÜK'ün 1994 yılında çıkan kanununu yeni
baştan düzenledik. 51, 52 maddelik bir kanun oldu. Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği hükümlerin yerine yeni hükümler koyduk, boşluklar vardı onları
doldurduk. Terminoloji değişmişti onu dikkate aldık. AB uyum sürecinde, radyo
ve televizyonların yeniden düzenlenmesiyle ilgili yeni çağdaş bir RTÜK
Kanunu'nu taslak haline getirdik. Üç dört aydır web sitemizde yayınlandı,
bununla ilgili itirazlar dikkate alındı. Bir hafta içinde TBMM'ye sevk edilmiş
olacak.''
Bakanlığıyla ilgili ve bağlı birçok kuruluşun bulunduğunu, bunlardan Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdür Vekili Salih Melek ile Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı
ve Genel Müdürü Hilmi Bengi'nin de bu törende yer aldığını belirten Arınç, Anadolu
Ajansı ile Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün de TBMM gibi 1920'de
kurulduğunu hatırlattı. ''Anadolu Ajansı ile Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü yerel basını güçlendirme, gazetecilerin haklarını gözetmek
noktasında önemli adımlar attı'' diyen Arınç, ''Basın kartlarına sahipsiniz ama bu
basın katlarına yeterli itibarı ve hatta fonksiyonlu hale getirmeyi son günlerde
yapılan çalışmalarla ancak karşılayabildik. Bugün sarı basın kartı sahibi olan
86
arkadaşlarımızın Türkiye'de yararlanabilecekleri çok önemli işlemler var. Bunlar
daha da genişletilebilecek'' diye konuştu.
6 ay içinde Basın Şurası
Aynı zamanda TRT'den de sorumlu olduğunu hatırlatan Bülent Arınç, TRT'nin kamu
yayıncılığı yaptığını, kanunla kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalıştığını söyledi.
TRT-5 Anadolu kanalından yerel televizyonların da yararlandığını anlatan Arınç, ''Onlar
içinde program yapabiliyorsunuz, onlardan program desteği alabiliyorsunuz''
dedi.
TRT'nin bugün 11 kanala ulaştığını belirten Arınç, önümüzdeki hafta İstanbul'da Avrupa
Birliği ülkeleriyle ilgili yeni bir kanalın hizmete gireceğini ifade etti. Ardından tamamen
İngilizce bir kanalın hizmete gireceğini dile getiren Arınç, ''TRT turizm, belgesel,
müzik, TRT-Türk ve diğerleriyle farklı kanallarla daha çok izleyiciye ulaşmak
niyetindeyiz'' dedi.
Yerel gazete ve televizyonların desteklenmesinin hem Anadolu Ajansının kendi sitesinde,
hem de Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün kendi sitesinde yayımladığı
haber ve bültenlerle, bir taraftan da TRT-5 kanalıyla daha güçlü hale geldiğini söyleyen
Arınç, şunları kaydetti: ''Şüphesiz sektörde sorunlar var. Gazetecilerimizin,
ekonomik ve özlük haklarını dikkate almamız lazım. Patronlarla ve işverenlerle
temaslarımızı götüreceğiz. Elbette basından da beklediğimiz sorumlu bir
gazetecilik yapılmasıdır. Gazeteciliği, basında önemli görevler üstlenmeyi bir
ifade özgürlüğü olarak görüyoruz. İfade özgürlüğünün sınırları AİHM'in birçok
kararında çizilmiş bulunuyor. Terör ve şiddetin bir araç olarak kullanılmaması,
kamu düzenine dikkat edilmesi, suç işlenmesine tahrik edilmemesi... Bugün
gazeteciler hakkında ceza muhakemesi kanunları ve ceza kanununa göre açılmış
pek çok davalar buluyor. Bunların 4 bin civarında olduğunu biliyoruz. Özellikle
son yıllarda yapılan adli soruşturmaların gizliliğinin ihlali sebebiyle açılmış pek
çok davalar var. Bu davaların bir kısmı da sonuca bağlandı, bağlanmak üzere.
Bakanlığım olarak bir çalışmanın içindeyiz. Basın özgürlüğünü ve gazetecilerin
haber alma özgürlüğünü kısıtlayan maddeler, Yargıtay ve mahkeme kararları
dikkate alınmak suretiyle, benim başında bulunduğum bir grupla çalışıyoruz.
Adalet Bakanlığına da görev verdik, onlar da çalışıyor. Bazı kanunların bazı
maddelerinde suç unsurlarının yeniden dikkate alınması suretiyle basın
özgürlüğüne ilişen noktalarda yeni düzenlemeler yapacağız.'' Bu yılın ilk 6 ayı
içinde bir basın şurası düzenlemeyi planladıklarını anlatan Arınç, sektörün önde gelen
kuruluşlarını dikkate alarak, basının içinde bulunduğu talepler, beklentiler, öneriler ve
sorunları masaya yatıracaklarını ifade etti.
Arınç'a 'Basın Onur Ödülü'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç'a, Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti tarafından
''Basın Onur Ödülü'' verildi. Arınç'a ödülünü, Cemiyet Başkanı Halit Yılmaz sundu.
Arınç, ''Bu ödüle layık olmak için çok çalışmamız lazım. Basınla ilişkilerimiz ne
kadar iyi olursa, el ele verip sorunlarımızın çözümü konusunda ne kadar adım
atarsak, medyanın güçlenmesi ne kadar çabuk olursa, bu ödülü o kadar hak
etmiş olacağım'' diye konuştu.
Arınç, ödül töreninin ardından Atatürk'ün 16 Ocak 1923'te düzenlediği basın toplantısında
oturduğu masaya oturdu. Arınç'ın ardından aynı masada Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdür Vekili Salih Melek, Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu
Başkanı Hilmi Bengi, Radyo Televizyon Yayıncıları Federasyonu Başkanı Adnan Yüce de
yerlerini aldı.
Bülent Arınç, daha sonra kasrın bahçesinde Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü'nün ''Atatürk ve Anadolu Basını'' adlı sergisini açtı. Bu serginin basınla ilgili
çok önemli bir sergi olduğunu dile getiren Arınç, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü'nün bu sergi için en önemli arşiv belgelerini getirdiğini kaydetti. Arınç, serginin
ardından gazetecilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
87
'Yaptığımız çalışmalarla ülkemizi 11 dilde tanıtıyoruz'
Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Vekili Salih Melek, bu günün,
kendileri için anlamlı ve farklı bir gün olduğunu belirtti. ''Basın Onur Günü'' dolayısıyla
düzenlenen törenin, Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü için
büyük bir önem arz ettiğini vurgulayan Melek, şunları söyledi: ''Çünkü Gazi Mustafa
Kemal Atatürk, tanıtım ve haberleşmeye verdiği önemin bir gereği olarak
1920'de genel müdürlüğümüzün kurulmasını istemiştir. Amaç, güçlü ve etkili bir
basın oluşması için çalışmaktı. Yaptığımız çalışmalarla 11 dilde ülkemizi
tanıtıyoruz. Her gün 16 dilde bütün dünyayı tarıyoruz. Ülkemiz hakkında çıkan
haber ve yorumlarla ilgili Bakanlığımızı bilgilendiriyor ve kamuoyuna bilgi
sunuyoruz.''
Vali Gökhan Sözer
Kocaeli Valisi Gökhan Sözer ise konuşmasında, Kocaeli'nin tarihi sürecinde ve
günümüzde çok önemli bir il olduğunu, bunun birçok tarihi, ekonomik, kültürel ve sosyal
nedenlerinin bulunduğunu söyledi. Sözer, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 14
Ocak 1923'de Batı Anadolu'yu kapsayan bir aylık gezide, çeşitli temaslar yapmaya karar
verdiğini, Ankara'dan yola çıktığında ilk molasını Arifiye'de verdikten sonra bir konuşma
yaptığını anımsattı. Sözer, şöyle devam etti: ''Atatürk, Kasr-ı Hümayun'da sadece
gazeteci değil, yazar ve önemli Türk aydınlarıyla birlikte 16 Ocakta başlayan ve
2 gün sabaha kadar devam eden bir toplantıyı yaparak düşüncelerini, yeni
kurulacak devleti, geleceği ve bugün için çok önemli olan stratejik konuları
görüşmüş, tartışmış, fikirlerini anlatmış, nabzını yoklamış ve düşüncelerini
almıştır. Atatürk'ün, birikimine ve aydın kişiliğine baktığımızda çok doğru bir
tercihle kendi düşüncelerini anlattığı ve kamuoyunun, aydınların düşüncesinin
ne olduğunu anladığını da burada tespit ediyoruz.''
Kocaeli'nin böyle bir toplantıya, Atatürk'ün attığı bu adıma dahil olmaktan, bugünü
anmaktan onur ve gurur duyduğunu dile getiren Sözer, ''16 Ocak tarihi bizim için çok
önemli bir gündür. Kocaeli'nin adını yücelten ve yükselten, Türk tarihini, Türkiye
Cumhuriyeti devletini bir kez daha hatırlatan ve sevdiren bir gündür. Bu nedenle
bugüne sahip çıkıyoruz. Bu onura dahil olanlara ve bu onuru kutlayanları tebrik
ediyorum'' dedi.
'Kocaeli'nde 20 bin yerel gazete satılıyor'
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ise Cumhuriyetin zor
şartlar altında kurulduğunu belirterek, ''Cumhuriyetin kuruluşuna ve temellerinin
atılmasına tanıklık eden Kocaeli, adına büyük bir gururdur. Cumhuriyeti
korumak, geliştirmek ve yüceltmek gerekir. Böyle bir kente hizmet etmek,
yaşanabilir bir hale getirmek için çalışıyoruz'' diye konuştu. Türkiye Gazeteciler
Federasyonu Başkanı Atilla Sertel ise, bu günü Türkiye'nin gündemine taşıyan Kocaeli
Gazeteciler Cemiyeti (KGC) Başkanı Halit Yılmaz'a teşekkür ederek şunları söyledi:
''Kasr-ı Hümayun'da gazetecilerle yan yana Türkiye'nin geleceğini çizen Atatürk,
görüş alışverişinde bulunmuştur. Biz sayın Arınç'ın Türkiye'de basın sorununu
çözeceğine inanıyor, yerel basının içinde bulunduğu durum için etkin
çalışmalarını izliyoruz.''
KGC Başkanı Yılmaz da Atatürk'ün 16 Ocak 1923'de düzenlediği basın toplantısının,
hayatında düzenlediği ilk ve tek basın toplantısı olmasının Kocaeli tarihinde önemli bir
sayfa oluşturduğuna değindi. Kocaeli'deki yerel basının çok güçlü olduğunu vurgulayan
Yılmaz, kentte 20 bin yerel gazete satıldığını, bu anlamlı günün kutlanmasında, bayrağı
daha da yukarıya çıkarmaktan yana olduklarını sözlerine ekledi. Törene Anadolu Ajansı
Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hilmi Bengi de katıldı.
Arınç, Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı da ziyaret etti
Bülent Arınç, 16 Ocak Basın Onur Günü dolayısıyla geldiği Kocaeli'nde Büyükşehir
Belediye Başkanlığı'nı ziyaret etti. Burada gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını
yanıtlayan Arınç, sanayisiyle ve gelişen toplumuyla Türkiye'nin çok önemli illerinden biri
olan Kocaeli'nin, parlamentoda da en iyi şekilde temsil edildiğini söyledi. Bir gazetecinin,
88
''Anayasa değişikliği konusunda muhalefetten beklentiniz nedir?'' sorusu üzerine
Arınç, bu konuda henüz bir teklif bulunmadığını ifade etti.
Anayasa'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılması, hatta bugüne kadar üçte biri
değişmiş olan 1982 Anayasası'nın daha çağdaş bir düşünceyle AB normlarını içeren, daha
demokrat, daha sivil bir Anayasa olarak düzenlenmesi konusunun Türkiye'nin epeyden
beri gündeminde olduğunu belirten Arınç, şunları kaydetti: ''2007 seçimlerini takiben
böyle bir anayasa çalışmasını iktidarımız yapmıştı. Fakat bugüne kadar, umumi
anlamda yeni ve sivil bir anayasa yapma imkanını bulamadık. Anayasa'da
bugüne kadar kısmen değişiklikler yapıldı. AB sürecinde Anayasa'nın 40'tan
fazla maddesi değişti. Bugüne kadar da 1982'den bu yana 60 maddesi değişti.
Dolayısıyla 175 madde olan Anayasa'nın üçte birinin zaten değiştiğini kabul
edebiliriz. Dolayısıyla baştan sona yenilenmiş Avrupa insan hakları sözleşmesi,
AB
süreci,
özgürlüklerin
daha
bir
genişlemesi,
demokratikleşmenin
tamamlanmasıyla bütünleşecek bir anayasaya ihtiyacımız var. Bunun için iki
ihtiyacımız bulunuyor. Bir tanesi, anayasa nitelikli oyla değişebiliyor. En az 330,
en fazla 367'nin ötesi olması lazım. Sayısal çoğunluğa parlamentoda sahipseniz
anayasa değişikliğinden bahsedebilirsiniz. Bazen bir partinin, tek başına
sağlayabileceği milletvekili sayısıdır, bazen iki üç partiye ihtiyaç duyulabilir.
İkincisi de anayasalar temel belgelerdir. Bunlar üzerinde değişiklik olurken,
siyasi mutabakat kadar, toplumsal mutabakatın da olması gerekir. Toplumda
genel bir mutabakatın olduğunu söyleyebiliriz ama parlamento içinde hem
nitelikli çoğunluğa ulaşabilen hem bütünlük itibariyle muhalefet partilerinin de
desteklediği bir değişiklikten bahsetmek şu anda söz konusu değil.''
''O kadar lüzumlu, o kadar zaruri bir anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulabilir ki
bunun için halk oylamasına gitmek de göze alınabilmeli'' diye konuşan Arınç,
referandumun demokratik yöntemlerden biri olduğunu, nasıl seçimlerde millet iradesine
başvuruluyorsa, bunun dışında temel noktalarda karar alabilmek için de referanduma
gidilebileceğini vurguladı. 2007 seçimlerinden sonra 11 maddelik anayasa değişikliğinin
referandum yoluyla kabul edildiğini hatırlatan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Arınç, şunları kaydetti: ''Dolayısıyla, önümüzdeki aylarda ve haftalarda zaruri bir
anayasa değişikliği hissedilirse, en az 184 milletvekilimizin teklifiyle
parlamentoda görüşülebilir. Temenni ederiz ki 367'nin üzerindeki bir oyla
referandum ihtiyacı olmadan kabul edilsin. Ama bunun altında bir destekle
çıkacak olursa o zaman son kararı halkımız doğrudan bizzat kendisi verir. AB'ye
üye ülkelerin birçoğunda bırakın anayasa değişikliklerini, yerel yönetimlerle
ilgili konularda bile halk oylaması sık sık yapılmaktadır. Yani egemenlik
milletindir, millet iradesini bazı konularda ortaya koyabilmelidir.''
Bir bakıma bir referandum ihtimalinin düşünülebileceğini, o açıdan referanduma
sunulmasıyla ilgili kanundaki süreleri daha kısaltmakta fayda olduğunu söyleyen Bülent
Arınç, şöyle konuştu: ''Meclisimizde kanun değişikliği gündeme geldi. 19 Ocak Salı
günü Anayasa Komisyonu'nda görüşülecektir. Burada 120 günlük halk
oylamasına sunulmasıyla ilgili süre 45 güne indirilmektedir. 45 gün içinde bir
hazırlık yapılıp bir anayasa değişikliğinin referanduma sunulması imkanı daha
da kolaylaştırılacaktır. Bunların hepsi demokratik yöntemlerdir. Bunların altında
başka bir amaç aramak bence doğru değildir.''
'Türk milleti onurlu bir millettir'
Arınç, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığını ziyaretinde, bir gazetecinin İsrail Dışişleri
Bakan Yardımcısı Danny Ayalon'un, Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'a
yönelik diplomatik nezaket kurallarına uymayan davranışını hatırlatması üzerine, olayın
üzücü olduğunu belirtti. Arınç, şunları söyledi: ''İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı
Ayalon isminde bir zat Türkiye Büyükelçisini kaba ve küçültücü sözlerle
karşıladı. Bunu İsrail basını aracılığıyla da Türkiye'ye karşı kötü bir davranış
olarak sergiledi. Buna sadece Hükümetimiz, sadece büyükelçi değil, topyekün
Türk milleti büyük bir infial gösterdi. Yayınlanan fotoğraf ve o kişinin yaptığı
konuşmalar büyük bir nefretin mucibi oldu, böyle olması da çok doğaldır. Türk
milleti onurlu bir millettir. Milletimize ve devletimize yapılan affedilecek bir olay
89
değildir. Maalesef, İsrail'in bugünkü yönetimi içinde barındırdığı, bu tür
bürokratlarla hatalı bir yöntemi seçmiş oldu. Buna hepimiz tepki gösterdik.
Hükümetimiz keskin notalarla, beyanatlarla İsrail hükümetini bu yaptığı
küçültücü davranıştan dolayı hem hükümetten hem Türk milletinden özür
dilemeye davet ettik. Aksi takdirde Türk büyükelçisinin geri çekileceğini ve
ertesi gün Türkiye'ye dönmesinin isteneceğini ifade ettik. İlk gönderdikleri
mektup yeterli görülmedi. Tam bir özür dileme mektubu şeklinde değildi. Daha
sonra hem Türk milletinden özür dileyen hem de kendisinin yaptığı kabalık
dolayısıyla
özür
dileyen
bir
resmi
mektup
hükümetimize
ulaştı.''
'Bu tür muameleler hoş karşılanmaz'
Burada kaybedenin İsrail hükümeti olduğunu ifade eden Arınç, sözlerine şöyle devam
etti: ''Çünkü dünyanın hiçbir yerinde bu tür muameleler hoş karşılanmaz.
Aranızdaki ilişkiler kötü bile olsa... Kaldı ki, sadece İsrail'in sorumsuz bazı
uygulamaları sebebiyle Türk hükümeti ve Sayın Başbakan, hepimiz zaman
zaman eleştirilerimizi dile getiriyoruz. Bunlardan Gazze sadece bir örnektir. Ama
buna karşılık yapılacak şey, böyle bir davranış olamazdı. Burada kazanan
Türkiye devleti oldu, onun itibarı oldu. Çünkü İsrail kolay kolay özür dileyen bir
ülke değildir. Böylesine açık bir mektupla sadece Türkiye'nin değil tüm dünya
kamuoyunun da nefretle takip ettiği bir olay karşısında özür dilemişlerdir. Bu
İsrail'in dünyadaki yalnızlığını göstermektedir. Çünkü o kadar sorumsuz, o
kadar cüretkar işler yapıyorlar ki sanki tüm dünya onları alkışlayacak
zannediyorlar. Halbuki, gördüğümüz kadarıyla Amerika Birleşik Devletleri dahil
son olaylarda hiçbir ülke İsrail'in yanında yer almamıştır; almamaya da özen
göstermiştir. Türkiye'nin dış politikadaki itibarlı tutumu hem bölgenin hem
dünya barışının yeniden kurulmasındaki sorumlu tutumu tüm dünyada takdirle
izlenmektedir. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısının yaptığı bu çirkin, bu ayıp, bu
sorumsuz davranış karşılığında Türkiye'den özür dilenmesi mesele karşısındaki
hassasiyetimizi göstermektedir.''
'Bugüne kadar hiç kimse erken seçim istemedi'
Arınç, bir gazetecinin muhalefet partilerinden gelen erken seçimle ilgili değerlendirmeleri
hatırlatması üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gerekli açıklamayı yaptığını, bir
bakan olarak da farklı bir görüş ifade etmesinin mümkün olmadığını belirtti. ''Ama
'Bülent Arınç'tır belki farklı bir şey söyleyebilir' diye düşünebilirsiniz'' diyen
Arınç, şöyle konuştu: ''Bir defa, 30-40 yıldır siyasetin içinde bulunan insan olarak,
hiçbir dönemde böylesine gayri ciddi bir erken seçim teklifinin yapıldığını, hatta
mırıldanıldığını görmedim. Türkiye hep erken seçimler görmüştür. 1987, 1991,
1995, 1999 ve 2002... Bunların hiçbiri yasal, anayasal sürelerini doldurmamıştı.
AK Parti olarak, 2002'de tek başına iktidara geldik o zaman 'güçlü bir iktidar
zamanında seçim yapar' dedik. Bunu da gösterdik.
Bugüne kadar kimse erken seçim istemedi. Bazılarına karşı biz ısrarla 'gücümüz
var, halktan aldığımız yetkiyi son gününe kadar kullanacağız' dedik. Ama
biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı seçilmesi sürecinde parlamentoya müdahaleler
yapıldı, elimizden bu imkan alınmak istendi. Anayasa değişikliği yaptık, orada da
iktidar gücünü gösterdi. 'Madem parlamentoyu kilitlediniz, bu kilidi açmak için
seçime ihtiyaç var' dedik; kasım ayında yapacağımız seçimi temmuz ayına, yani
yalnızca 3 ay öne aldık. Bunun sebebi de biz değiliz, Cumhurbaşkanlığı sürecini
kilitleyenlerdir. Onlar da kendi kazdıkları kuyuya düşmüşlerdir. Anayasanın bazı
maddelerini değiştirdik, milletvekilliği seçimlerini 4 yılda bir yapılmasını, aynı
zamanda Cumhurbaşkanını halkın seçmesini parlamento olarak kabul ettik.''
'Bu, bir vatansever için doğru bir davranış değil'
''2007 seçimlerinde, yüzde 47 oranla tek başına iktidar olan AKP'ye karşı kim,
hangi haklı sebeplerle erken seçim isteyebilir?'' diye soran Arınç, CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ''erken seçimi 'topu
taca atmayı düşünerek' konuştuğunu'' öne sürdü. Bahçeli'nin, üçlü hükümette
90
koalisyon ortağıyken, 2002 yılının temmuz ayında ''seçime gidiyoruz'' deyip,
ortaklarına bunu kabul ettirdiğini anlatan Arınç, ''şimdi öyle bir ciddi seçim talebi
olduğunu görmediklerini'' kaydetti. Arınç, Bahçeli'nin, ''milli iradeye ihtiyaç
duyulan günlerde yaşıyoruz' gibi imalı sözlerle erken seçimi dillendirebildiğini''
ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti: ''Muhalefet açısından bir erken seçim talebi
ciddi ve güçlü olarak ortada görülmüyor. Türk siyaseti, Türkiye'nin yönetimi
bakımından bir erken seçime ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Hükümet,
görevinin başında, güçlü bir iktidar, parlamento çoğunluğu var. Türkiye'de
sosyal, siyasal pek çok olay yaşanıyor olabilir ama güçlü bir iktidar her yönüyle
bu meselelere vakıf ve onları eliyle yönetmesini biliyor. Biz milletten aldığımız
iktidar yetkisini son güne kadar kullanmayı, demokrasinin bir erdemi olarak
kabul ediyoruz. Erken seçim şartları oluşursa, milletimizin önüne çıkar, bu isteği
önce biz ifade ederiz. Muhalefetin, zaten Türkiye'yi erken seçime götürecek bir
gücü ve kudreti de yok. Erken seçim sözleriyle Türkiye'nin siyasi ve ekonomik
istikrarını bozmayı amaçlıyor olabilirler. Çünkü seçim sinyali verilmesi ülkede
hem yatırım yapanları, hem geleceği düşünenleri tedirginliğe sevk edebilir.
Hükümeti zaafa uğratmak, Türkiye'nin istikrarını bozmak amacı taşıyorlarsa bu
bir vatan sever için doğru bir davranış değildir.''
Muhalefetin, 'hükümeti zorlayalım, zorunlu bir erken seçim yapalım' düşüncesi
olabileceğini dile getiren Arınç, ''İnanın ne zaman bir seçim yapılırsa yapılsın AK
Parti'nin üçüncü dönem iktidarını kimse engelleyemez. Ben Sayın Erdoğan'ın
yerinde olsam, beklenmedik bir zamanda 'hadi bakalım' der bunları bir
korkuturum. İnanın 'erken seçim' değil, 'er' bile diyemezler. Şu anda erken
seçim isteyecek güçleri de, takatleri da yok, güçleri hiçbir zaman da
yetmeyecek. Zamanında seçimi yapacağız, o zaman da herkesin saçı önüne
düşecek'' diye konuştu.
91
22 Mart 2010
ANKA
2006-2008 yıllarında RTÜK'te neler oldu?
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, RTÜK'ün 2006-2008 yıllarında iyi
yönetim uygulamalarını ortaya koyamadığına dikkat çekerek, RTÜK'te mal
bildirimleri ile yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ile ilgili sorumluluğun ve
sorumluların tespiti amacıyla inceleme yapılmasını istedi.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun RTÜK'ün 2006, 2007 ve 2008 Yılları
Faaliyet ve İşlemlerinin Denetlenmesiyle ilgili 17 Şubat 2010 tarihli Raporu
Cumhurbaşkanlığı'nın internet sitesinde yayınlandı.
DDK'nın denetim kapsamında bulunan anılan dönemde RTÜK'ün iyi yönetim uygulamaları
ortaya koyamadığı ve kurum kaynaklarının etkin ve verimli şekilde kullanımı konusunda
gerekli dikkat ve özenin gösterilmediğine dikkat çekildi. DDK Raporu'nda RTÜK'ün asli
görevlerini yerine getirme hususunda kurulduğu günden bu yana başarılı sonuçlar ortaya
koyamadığına değinilen Raporda, özerklik uygulaması ile yaratılan çalışma ortamının
yeterince değerlendirilemediğine işaret edildi. Raporda, düzenlenmesi ve denetlenmesi
öngörülen sektörün ve siyasi tartışmaların etkisi altında kalındığı vurgulandı. Bu nedenle,
özerkliğin gerektirdiği bağımsız ve tarafsız davranışlar ortaya konulamadığı gibi zaman
içerisinde oluşan hatalı özerklik algılaması ile kurum imkânlarının etkili, ekonomik ve
verimli şekilde kullanılmamasına yol açıldığı ve hesap verilebilirlikten uzak bir çalışma
kültürünün RTÜK'e hakim olduğu sonucuna varıldı. Bu nedenle, kamu yararının
gerektirdiği bir biçimde ve sektör beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda radyo ve
televizyon yayıncılığı sektörünün etkin bir şekilde düzenlenebilmesi ve denetlenebilmesi
amacıyla RTÜK'ün yapısal sorunlarının ve Üst Kurul uygulamalarında ortaya çıkan sorun
ve eksikliklerin giderilmesi gerekliliğine dikkat çekildi.
Raporda, yapılan tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde, hem mevzuat değişikliği ve
idari tedbirlerin alınmasını gerektiren hususların değerlendirilmesi hem de ilgili kurum ve
kuruluşlarca yapılması gereken inceleme, soruşturma ve diğer idari işlemlerin
yapılmasının sağlanması amacıyla, söz konusu Raporun 2443 sayılı Devlet Denetleme
Kurulu Kurulması Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca Başbakanlığa gönderilmesi
gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı bildirildi.
RTÜK'ün 2003-2009 gelirlerinin denetlenmesi uygun görüldü
Yapılan denetleme sonucunda mevzuata aykırı olduğu belirlenen iş ve işlemlerle ilgili
olarak, 2003 ila 2009 yılları arasında radyo ve televizyonların reklam gelirlerinin
denetlenmesinin talep edilmemesi nedeniyle oluşan sorumluluğun ve sorumluların tespiti
amacıyla inceleme yapılması uygun görüldü.
Mal bildiriminde bulunulmasının sorumluları tespit edilmeli
Rapora göre 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele
Kanunu uyarınca mal bildirimleri ile yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ile ilgili
sorumluluğun ve sorumluların tespiti amacıyla inceleme yapılması gerektiğine dikkat
çekildi.
Reklam ihlallerinde bulunan yayıncı kuruluşlar hakkında işlem yapılmaması nedeniyle
oluşan sorumluluğun ve sorumluların tespiti amacıyla inceleme yapılması istendi.
Haksız ayrıcalıklar sağlayanlar belirlenmeli
Tüzel ortakları arasında Kanun'a aykırı iştigal konuları bulunan yayıncı kuruluşlar
hakkında Kanun'da öngörülen işlem süreçlerinin başlatılmaması nedeniyle oluşan
sorumluluğun ve sorumluların tespiti amacıyla inceleme yapılması gerekliliğine dikkat
çekilerek, Radyo ve Televizyon Kuruluşlarına Kanal veya Frekans Tahsisi Şartları ve
Bunlara İlişkin İhale Usulleri İle Yayın Lisansı ve İzni Yönetmeliği"nde 22 Ocak .01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile yapılan değişikliklerin
Danıştay tarafından önce yürütmesinin durdurulmasına ve daha sonra iptal edilmesine
92
rağmen bu yargı kararının gereklerini yerine getirmeyerek bir kısım yayıncı kuruluşlara
haksız olarak ayrıcalıklar sağlanması nedeniyle oluşan sorumluluğun ve sorumluların
tespiti amacıyla inceleme yapılması istendi.
Lisanslarını geciktirenler bulunmalı
Uydu ve kablo lisansı almak için müracaat eden kuruluşların lisanslarının
geciktirilmesi nedeniyle oluşan sorumluluğun ve sorumluların tespiti amacıyla inceleme
yapılması gerektiğinin vurgulandığı raporda, sermaye artırma ile ilgili yükümlülüklerini
yerine getirmeyen yayıncı kuruluşlar arasında farklı uygulamalar yapılması ve Üst Kurulca
verilmeyen yetkilerin kullanılması nedeniyle oluşan sorumluluğun ve sorumluların tespiti
amacıyla inceleme yapılması öngörüldü.
Kurul hesaplarında gösterilmeyen hesaplar
Raporda, mevzuata aykırı olarak yayına ara veren bazı kuruluşların yeniden yayına
geçmelerine izin verilmesi nedeniyle oluşan sorumluluğun ve sorumluların tespiti
amacıyla inceleme yapılması istendi. Maaş protokolü dışında yapılan protokoller
çerçevesinde Bankalardan elde edilen gelirlerin Kurul hesaplarında gösterilmemesi ve bu
tutarların mevzuata aykırı bir biçimde harcanması nedeniyle oluşan sorumluluğun ve
sorumluların tespiti amacıyla inceleme yapılması gerekliliği vurgulanırken, kurum adına
kiralanan konutlarla ilgili kira bedellerinin emsallerine göre yüksek olup olmadığı ile kira
bedellerine Kurumca ödenmemesi gereken kapıcı, yönetim, elektrik, ısınma ve su gibi
başka giderlerin dâhil edilip edilmediğinin incelenmesi ihtiyacına işaret edildi.
Eğitime katkı payları süresinde ve tam olarak yatırılmamış
Raporda, eğitime katkı paylarının süresinde ve tam olarak vergi dairesi hesabına
aktarılmamasıyla ilgili olarak Maliye Bakanlığı'nca vergi incelemesi yaptırılması ve olayda
ihmali bulunan RTÜK görevlileri hakkında inceleme yapılarak sorumluluklarının tespit
edilmesi gerektiği kaydedilerek, muhtelif disiplin uygulamalarında ilgili mevzuata aykırı
karar veren ve işlem tesis eden ilgililerin sorumluluklarının tespiti amacıyla inceleme
yapılması gerektiğinin altı çizildi.
İstanbul'a geçici görevlendirme gerçek değil
Rapor'da, İstanbul iline yönelik geçici görevlendirmelerinin gerçek bir görevlendirme olup
olmadığının ve hizmet ihtiyacından kaynaklanıp kaynaklanmadığının ve görev onaylarında
yazılı görevlerin yerine getirilip getirilmediğinin incelenmesi istendi.
Hayali organizasyonlar
Ayrıca Raporda, hiç gerçekleşmeyen bazı organizasyonları organizasyonları gerçekleşmiş
gibi belge düzenleyerek kamu zararına neden olanlar ve R3 statüsünde olduğu halde R2
statüsünde olduğuna ilişkin gerçeğe aykırı belge vererek görevini kötüye kullananlar
hakkında inceleme yapılması gerektiği vurgulandı.
Taşıt edinme, kiralama, tahsis ve görevlendirme ile ilgili iş ve işlemlerde Taşıt Kanunu,
Bütçe Kanunu ve Tasarruf Genelgeleri ile getirilen sınırlamalara uyulmaması nedeniyle
oluşan sorumluluğun ve sorumluların tespiti amacıyla inceleme yapılması önerildi.
Raporda aykırılığı tespit edilen noktalar
Yapılan denetleme sonucunda aykırılığı tespit edilen noktalar şöyle:
-Karasal ortamdan yapılan yayınları düzenleyecek olan kanal ve frekans bantları
planlamasının tamamlanmadığı, ihaleler yapılamadığından yayın lisansları ve yayın
izinlerinin verilemediği ve bu nedenle karasal ortamdaki kanal ve frekansların 15 yıldır
lisans ve izin bedeli ödenmeksizin kullandırıldığına işaret edilen Raporda, 1995 yılında
müracaat etmiş olmak koşulu ile yayıncı kuruluşların yayın lisansı tipini değiştirmeye,
yayın alanını genişletmeye ve yayına başlamayan veya yayınına ara verenlerin yeniden
yayına başlamalarına imkân sağlayan Yönetmeliğin Danıştay tarafından iptal edilmesine
rağmen mahkeme kararlarının yerine getirilmediğine dikkat çekildi.
93
İzinsiz yayınla mücadelede yetersiz kalındı
Raporda tespit edilen noktalardan bir diğeri izinsiz yayın yapan kuruluşlarla mücadelede
yetersiz kalındığı oldu. Rapora göre uydu lisanslarının verilmesi ile ilgili işlemlerde yeterli
ve etkin davranış gösterilmedi. Yayıncı kuruluşların hisse ve ortaklık yapılarına ilişkin
Kanun ile getirilen kısıtlara aykırılığı bulunanlara yönelik işlem yapılmadı. Yeni
teknolojilerle (Sayısal yayıncılık, IPTV, mobil TV gibi) yapılacak yayınlar ve tematik
kanallarla ilgili usul ve esasların Üst Kurulca belirlenmedi. Yayınların etkin ve yaygın bir
şekilde izlenmediği, tespit edilen yayın ihlalleriyle ilgili yaptırımların uygulanmadığı veya
mevzuata aykırı yorumlarla müeyyide sisteminin etkisiz hale getirildi. Yayınlarda yer
verilmesi zorunluluğu bulunan başta trafik ve çevre olmak üzere eğitim programlarının
yayımlanıp yayımlanmadığının yeterince denetlenmedi. Reklam ilkelerinin ihlal edilmesine
karşı, mevzuata aykırı olarak müsamahalı davranıldığı ve yeterince müeyyide
uygulanmadı. Alo RTÜK telefon hattına gelen şikâyetlerin, yayınları izleme görevinin
yerine getirilmesinde yeterince kullanılamadı.
Atamalarda ünvanın gerektirdiği niteliklere bakılmadı
Rapora göre üst kurulca yapılan atamalarda; üst kurulun görev alanı ve ihtiyacı ile
atanılan unvanın gerektirdiği niteliklere sahip olunup olunmadığına bakılmaksızın
tasarruflarda bulunuldu. Üst kurulun organizasyon yapısının işlevsel olmadığı, kurul ile
kurum ayrımına gidilmediğinden üst kurulun asli konulardan daha ziyade gündelik
konularla meşgul olduğu belirlendi.
Taşıt ve konut tahsisinde tasarrufu riayet edilmeli
Raporda, taşıt ve konut tahsisi gibi uygulamalarda tasarrufa riayet edilmediği, 2006 yılı
ve sonrasında harcırah ödemelerinde ve temsil ağırlama harcamalarında önemli artışlar
meydana geldiği, Kurum kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılmadığı,
harcamalarda savurganlıklar yapıldığı ve mevzuata aykırı harcamalar bulunduğu ifade
edildi. Yayıncı kuruluşların RTÜK'e aktarmak zorunda oldukları reklam gelirleri paylarını
doğru bir şekilde aktarıp aktarmadığının denetiminin yapılmadığı ve yayıncı kuruluşlarca
ödenen eğitime katkı paylarının RTÜK'çe ilgili vergi dairesine eksik aktarıldığı
gibi önemli hata ve eksikliklere işaret eden uygulamaların varlığı tespit edildi.
Görev tanımları yeniden belirlenmeli
Bu nedenle, kamu yararının gerektirdiği bir biçimde ve sektör beklenti ve ihtiyaçları
doğrultusunda radyo ve televizyon yayıncılığı sektörünün etkin bir şekilde
düzenlenebilmesi ve denetlenebilmesi amacıyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
yapısal sorunlarının ve Üst Kurul uygulamalarında ortaya çıkan sorun ve eksikliklerin
giderilmesi
gerekliliğine
dikkat
çekilen
raporda
şu
önerilerde
bulunuldu:
-Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun sağlıklı ve etkin bir yapıya kavuşturulması
amacıyla teşkilat yapısı, görev ve yetkileri, insan kaynakları ve mali uygulama
ve işlemleri ile ilgili olarak; üst Kurul ile Kurumun işlevsel olarak yeniden tanımlanması ve
Kurumun, Üst Kurulun ve Üst Kurul Başkanının görev ve yetkilerinin ayrı ayrı sayılmalı.
Yüzde 25 yabancı sermaya sınırı yeniden belirlenmeli
-Tüzel ortakları arasında Kanun'a aykırı iştigal konuları bulunan yayıncı kuruluşlar
hakkında Kanun'da öngörülen süreçlerin başlatılmalı.
-İştigal konuları ile sınırlamaların ve yabancı sermaye payının yüzde 25'i geçemeyeceğine
dair sınırlamaların sektörün beklenti ve ihtiyaçları da dikkate alınarak yeniden
belirlenmeli.
Para cezalarına ağırlık verilmeli
-Yurt içinden yayın yapacak kamu ve özel radyo-televizyon kuruluşlarının yayın izni ve
lisans talebinde bulunabilmek için yerine getirmeleri gerekli ön şartları ve standartları
belirlemeye yönelik düzenlemelerde, Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi İlkelerine
aykırıolan hususlar ortadan kaldırılmalı.
94
-Yeni teknolojilerle (internet ve cep telefonu gibi) yapılan yayınlara ilişkin usul ve
esasların bir yönetmelik ile tespit edilmeli.
-Yayın ilkelerinin açık bir şekilde ve tereddütlere meydan vermeyecek tarzda AB ve diğer
uluslararası düzenlemeler de dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli.
-Yayın ilkelerinin ihlali halinde uygulanacak müeyyidelerin, AB ve uluslararası
uygulamalar ve mevcut uygulamadaki eksiklik ve aksaklıklar dikkate alınarak yeniden
düzenlenmesi, bu çerçevede verilecek cezalarda para cezasına ağırlık verilmesi, lisans
iptalinin istisnai ve ağır ihlallerde uygulanmalı.
-Muhtelif kanunlarda ve RTÜK Kanunu'nda yayımlanması zorunluluğu getirilen eğitim ve
kültür programlarının -mevzuat dağınıklığı da giderilmek suretiyle- bütün yönleriyle
yeniden ele alınmalı, uygulanabilir makul sürelerle ve şartlarla yeniden düzenlenmesi ve
denetlenebilir hale getirilmeli.
"RTÜK, kamuoyunda en fazla tartışılan yapılardan biri oldu"
Yapılanma biçimi, mevzuatındaki belirsizlikler ve uygulamaları itibarıyla RTÜK'ün ağır
eleştirilere maruz kaldığı belirtilen raporda, RTÜK'ün oluşum biçimi ve uygulamalarının,
zaman içerisinde kurulun sadece mevcut yayınları izleyen, denetleyen ve ceza veren bir
organa dönüşmesine yol açtığı kaydedildi. Kurul üyelerinin parlamentoda iktidar ve
muhalefet partilerine paylaştırılan kontenjanlara göre seçilmesi ve seçilen üyelerin
nitelikleri ve davranışlarının da RTÜK'ü asli görevleriyle ilgili tartışmalardan daha çok
siyasi tartışmaların hedefi haline getirdiğine işaret edilen raporda, ''Böylece, özerk bir
yapı olarak tasarlanan RTÜK, kamuoyunda en fazla tartışılan kamusal
yapılardan biri haline gelmiştir'' denildi.
Raporda, RTÜK'e ilişkin şu tespitlere yer verildi:
''-Denetim kapsamında bulunan 2006, 2007 ve 2008 yıllarında Üst Kurulun iyi
yönetim uygulamaları ortaya koyamadığı ve kurum kaynaklarının etkin ve
verimli şekilde kullanımı konusunda gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği,
-Karasal ortamdan yapılan yayınları düzenleyecek olan kanal ve frekans bantları
planlamasının tamamlanmadığı, ihaleler yapılamadığından yayın lisansları ve
yayın izinlerinin verilemediği ve bu nedenle karasal ortamdaki kanal ve
frekansların 15 yıldır lisans ve izin bedeli ödenmeksizin kullandırıldığı,
-1995 yılında müracaat etmiş olmak koşulu ile yayıncı kuruluşların yayın lisansı
tipini değiştirmeye, yayın alanını genişletmeye ve yayına başlamayan veya
yayınına ara verenlerin yeniden yayına başlamalarına imkân sağlayan
Yönetmeliğin Danıştay tarafından iptal edilmesine rağmen mahkeme
kararlarının yerine getirilmediği,
-İzinsiz
yayın
yapan
kuruluşlarla
mücadelede
yetersiz
kalındığı,
-Uydu lisanslarının verilmesi ile ilgili işlemlerde yeterli ve etkin davranış
gösterilmediği,
-Yayıncı kuruluşların hisse ve ortaklık yapılarına ilişkin Kanun ile getirilen
kısıtlara aykırılığı bulunanlara yönelik işlem yapılmadığı,
-Yeni teknolojilerle (Sayısal yayıncılık, IPTV, mobil TV gibi) yapılacak yayınlar
ve tematik kanallarla ilgili usul ve esasların Üst Kurulca belirlenmediği,
-Yayınların etkin ve yaygın bir şekilde izlenmediği, tespit edilen yayın ihlalleriyle
ilgili yaptırımların uygulanmadığı veya mevzuata aykırı yorumlarla müeyyide
sisteminin etkisiz hale getirildiği,
-Yayınlarda yer verilmesi zorunluluğu bulunan başta trafik ve çevre olmak üzere
eğitim programlarının yayımlanıp yayımlanmadığının yeterince denetlenmediği,
-Reklam ilkelerinin ihlal edilmesine karşı, mevzuata aykırı olarak müsamahalı
davranıldığı ve yeterince müeyyide uygulanmadığı,
-Alo RTÜK telefon hattına gelen şikayetlerin, yayınları izleme görevinin yerine
getirilmesinde yeterince kullanılamadığı,
95
-Üst Kurulca yapılan atamalarda, Üst Kurulun görev alanı ve ihtiyacı ile atanılan
unvanın gerektirdiği niteliklere sahip olunup olunmadığına bakılmaksızın
tasarruflarda bulunulduğu,
-Üst Kurulun organizasyon yapısının işlevsel olmadığı, kurul ile kurum ayrımına
gidilmediğinden Üst Kurulun asli konulardan daha ziyade gündelik konularla
meşgul olduğu,
-Taşıt ve konut tahsisi gibi uygulamalarda tasarrufa riayet edilmediği, 2006 yılı
ve sonrasında harcırah ödemelerinde ve temsil ağırlama harcamalarında önemli
artışlar meydana geldiği, Kurum kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli
kullanılmadığı, harcamalarda savurganlıklar yapıldığı ve mevzuata aykırı
harcamalar bulunduğu,
-Yayıncı kuruluşların RTÜK'e aktarmak zorunda oldukları reklam gelirleri
paylarını doğru bir şekilde aktarıp aktarmadığının denetiminin yapılmadığı ve
yayıncı kuruluşlarca ödenen eğitime katkı paylarının RTÜK'çe ilgili vergi
dairesine eksik aktarıldığı gibi önemli hata ve eksikliklere işaret eden
uygulamaların varlığı tespit edilmiştir.''
"Taşınmaz malların ihtiyaç durumu gözden geçirilmeli"
RTÜK'ün asli görevlerini yerine getirme konusunda kurulduğu günden bu yana başarılı
sonuçlar ortaya koyamadığının açıkça görüldüğü kaydedilen raporda, özerklik
uygulamasıyla yaratılan çalışma ortamının yeterince değerlendirilemediği belirtildi.
Kurulun, ''düzenlenmesi ve denetlenmesi öngörülen sektörün ve siyasi
tartışmaların etkisi altında kaldığı'' vurgulanan raporda, zaman içerisinde oluşan
hatalı özerklik algılamasıyla kurum imkanlarının etkili, ekonomik ve verimli şekilde
kullanılmamasına yol açıldığı ve hesap verilebilirlikten uzak bir çalışma kültürünün RTÜK'e
hakim olduğu sonucuna varıldığı ifade edildi.
Raporda, Kurulun teşkilat yapısı, görev ve yetkileri, insan kaynakları ve mali uygulama ve
işlemleriyle ilgili olarak yapılan önerilerden bazıları şöyle:
''-Üst Kurul teşkilat yapısının yeniden ele alınması ve Kuruma bütçe
kanunlarıyla tahsis edilen kadro sayısının norm kadro tespiti ve tanımları
yapılarak yeniden belirlenmesi,
-Üst Kurul üyelerinin seçim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi,
-Televizyon ve radyo yayınlarında sayısal teknolojiye geçişin hızlandırılması,
-Radyo ve televizyon sektöründe yoğunlaşmayı engelleyecek ve çoğulculuğu
sağlayacak düzenlemeler yapılması,
-Yayın ilkelerinin ihlali halinde verilecek cezalarda para cezasına ağırlık
verilmesi, lisans iptalinin istisnai ve ağır ihlallerde uygulanması,
-RTÜK'ün, televizyon ve radyo yayınlarının izlenmesi ve Kanunda öngörülen
ilkelere aykırı hareketlere müeyyide uygulanması sisteminin değiştirilmesi,
yayınların çok sayıda uzmanca sürekli olarak izlenmesi uygulamasından
vazgeçilmesi, izleme ve müeyyide uygulamasının izleyici şikayetlerine bağlı
olarak yeniden düzenlenmesi, bu çerçevede telefon ve internet üzerinden
alınacak şikayetlerin değerlendirilmesi ve şikayetlere bağlı izleme görevinin az
sayıda nitelikli personelle yapılması,
-3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele
Kanunu'nun ve ilgili diğer mevzuatın tavizsiz olarak uygulanması,
-RTÜK'ün yurt içi ve yurt dışı geçici görev ödeneklerinin yılı bütçe kanunlarıyla
kısıtlanması,
-Üst Kurul Başkan ve üyelerine tahsis edilecek konutların, Kamu Konutları
Yönetmeliğinin 4. maddesinin (h) bendine eklenecek ''Ancak bu şekilde yurt
içinde kiralanacak konutlara ödenecek kira bedeli de konutun tahsis edileceği
personelin net maaşının yüzde 25'ini geçemez'' hükmü çerçevesinde
kiralanması,
-Üst Kurulun tüm taşınmaz mallarının ihtiyaç durumunun gözden geçirilmesi,
İstanbul Kanlıca'daki iki dairenin ve İzmir Karşıyaka'daki iki villanın ivedilikle
satılması ve diğerlerinden gerek duyulmayanların ihtiyacı bulunan diğer kamu
kurumlarına devredilmesi veya satışının yapılması.''
96
İzleyici ölçümü kendi haline bırakılmış
RTÜK tarafından herhangi bir şekilde izleyici ölçümü yapılmadığı ve reklam piyasası ve
izleyici ölçüm sisteminin kendi haline bırakıldığının altı çizilen raporda, ''İzleyici ölçüm
oranlarını da dikkate alan düzenleme, uygulama ve denetleme faaliyetleri
gerçekleştirilmemiş ve söz konusu ölçüm sonuçlarına bağlı olarak radyo ve
televizyon yayıncılığında tekelleşme konusu üzerinde durulmamıştır'' denildi.
Raporda, izleyici ölçüm sisteminin RTÜK ve sektör paydaşlarının talep ve ihtiyaçlarını
karşılayacak nitelikte sağlıklı ve güvenilir bir yapıya kavuşturulması gerektiğine işaret
edildi.
İzleyici ölçüm sisteminin tüm paydaşların yer alacağı bir yapılanma ile RTÜK bünyesinde
veya RTÜK'ün koordinasyon ve denetimi altında kanunla kurulmuş bağımsız bir organ
tarafından yapılması tavsiye edilen raporda, radyo ve televizyon yayınlarında
tekelleşmeyi önleyici nitelikte Anayasa Mahkemesi Kararında yer verilen gerekçeler
dikkate alınarak düzenlemeler yapılması istendi.
Ortaya çıkacak yeni yapı dışında kurum ve kuruluşların farklı ölçümler yapmasının
yasaklanması ve kamu ve özel yayın kuruluşları arasındaki reklam gelirleri ile ilgili
uygulama farklılıklarının kaldırılması gereğine dikkat çekilen raporda, tüm ulusal ve
mahalli kanalların yayınlarının ölçülmesi, izleyici ölçüm panellerinin Türkiye'yi kapsayacak
sayıda oluşturulması önerildi.
Yapılan denetleme sonucunda mevzuata aykırı olduğu belirtilen iş ve işlemlerle ilgili
tespitlerin de yer aldığı raporda, mal bildirimleri ile yükümlülüklerin yerine getirilmemesi
ile ilgili sorumluluğun ve sorumluların tespiti, maaş protokolü dışında yapılan protokoller
çerçevesinde Bankalardan elde edilen gelirlerin Kurul hesaplarında gösterilmemesi ve bu
tutarların mevzuata aykırı bir biçimde harcanması nedeniyle oluşan sorumluluğun ve
sorumluların tespiti gibi çeşitli konularda inceleme yapılması gerektiği vurgulandı.
Raporda, ''İstanbul iline yönelik geçici görevlendirmelerinin gerçek bir
görevlendirme
olup
olmadığının
ve
hizmet
ihtiyacından
kaynaklanıp
kaynaklanmadığının ve görev onaylarında yazılı görevlerin yerine getirilip
getirilmediğinin incelenmesi'' ve ''hiç gerçekleşmeyen bazı organizasyonları
gerçekleşmiş gibi belge düzenleyerek kamu zararına neden olanlar ve gerçeğe
aykırı belge vererek görevini kötüye kullananlar hakkında inceleme yapılması''
önerildi.
97
25 Mart 2010
AA
"Radyo ve
bitiyor"
televizyonların
frekans
karmaşası
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Mehmet Dadak, ''radyo ve
televizyonların yıllardır yakındığı frekans karmaşasının artık biteceğini,
Başbakanlığa sunulan yasa tasarısı (taslağı) kanunlaştığında frekans tahsisi için
ihaleye çıkacaklarını'' bildirdi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Mehmet Dadak, RTÜK'ün, yerel ve
bölgesel televizyon ve radyoların temsilcilerine yönelik düzenlediği eğitim seminerine
katılmak üzere geldiği Adana'da, yaptığı açıklamada, 1994'te yürürlüğe giren 3984 sayılı
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunla düzenlenen radyo ve
televizyon yayıncılığının yeniden ele alındığını belirtti.
AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi hükümlerine uygun olarak düzenlenen tasarı
taslağının Başbakanlıktan, yakın bir tarihte TBMM'ye inmesinin beklendiğini ifade eden
Dadak, bu kanunla, radyo ve televizyonların yıllardır yakındığı frekans karmaşasının artık
biteceğini söyledi.
Karasal ortamda lisans başvurusu bulunan ve yıllardır yüzde 5 eğitime katkı, yüzde 5
RTÜK payı ödeyen radyo ve televizyon kuruluşlarının lisans sorunlarının çözüleceğini ifade
eden Dadak, tasarı kanunlaştığında frekans tahsisi için ihaleye çıkacaklarını bildirdi.
Dadak, dünya ile paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal altyapısının
oluşturulmasının amaçlandığı yeni yasayla yayın kuruluşlarının karasal yayın lisansına
sahip olacaklarını belirterek, şunları kaydetti:
''Halen yayınlarını sürdüren radyo ve televizyonların temsilcileri ihaleyi iyi takip
etsinler. Bu ihale herkese açık olacak, ancak bir yıl yayıncı olma koşulu
aranacak. Burada bizim rekabeti önleyecek herhangi bir tutum sergilememiz suç
unsuru teşkil eder. Frekansların kiralama bedelleri konusunda sokaktaki
vatandaşın bilgisi ne ise bizim de bilgimiz odur.''
Yeni yasa ile yayın kuruluşlarının reklam gelirinden RTÜK'e aktarılan payın yüzde 5'den
yüzde 3'e ineceğini, yaygın medya için de sınırlama getirdiklerini anlatan Dadak,
''Frekans tahsisinde belirli oranda sınırlama olacak. Yabancı sermayenin yaygın
medyadaki payı ise yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkarılacak'' diye konuştu.
Türkiye'de TV izleme oranı kişi başına günde 4-5 saat
Dadak, Türkiye'de TV izleme oranının kişi başına günde 4-5 saat, bunun Avrupa
standardının ise 2-3 saat olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Yani bir Türk vatandaşı, yaklaşık bir yıllık yaşamının yüzde 19'u yani 69,5 günü
televizyon karşısında geçiriyor. Yüzde 33'e tekabül eden 120 günü uyuyarak,
120 günü çalışarak geri kalan yüzde 14'lük kısmı yani 51 günü de diğer
aktivitelerde geçiriyor. Bu bizim gibi ülkeler için biraz fazla lüks. Bu nedenle
yayıncılarımızın, ulaştıkları kitlenin yoğunluğunu dikkate alarak daha sorumlu
davranmaları gerekir.''
RTÜK'e şikayetler
Dadak, RTÜK'e yapılan şikayetlere de dikkati çekerek, son dönemlerde şikayetlerin
televizyon dizilerinin senaryolarında yoğunlaştığını belirterek, şunları kaydetti:
''Kadınların kocalarını aldattığı dizilerden yana çok şikayet alıyoruz ancak, buna
müdahale yetkimiz yok, bunu yapmak sansüre girer. Biz ekranın arkasını
denetleyemeyiz. Aşk-ı Memnu dizisine ceza uygulandı, ancak bu senaryosundan
değil, tahrik edici unsurlardan kaynaklandı. Zira, toplumda pozitif örnekler
kadar negatif örneklerin de dizilerde gösterilmesi normal. Olumsuzu
göstermeyeceksin diye bir şey yok. Yasamızın 4. maddesindeki yayın ilkeleri
98
müstehcenlikten kişilik haklarına kadar çeşitli yasakları içeriyor. Biz söz konusu
aykırılık nereden kaynaklanıyorsa, yasamız bizi hangi müeyyideyi uygulamaya
yetkili kılıyorsa onu uygularız.''
Reklam arası diziler
Dadak, televizyonda reklam sürelerinin de sınırsız olmadığını kaydederek, bunun yasal
oranının saatte 12 dakika olduğunu, ancak bu sürenin aşıldığını belirlediklerinde gerekli
müeyyidelerin uygulandığını ifade etti.
Dadak, ''Reklamların dozu o kadar kaçtı ki neredeyse reklam arası dizi izlenir
oldu. Yasaya göre ayrıca, reklama girerken görsel ve işitsel olarak diğer
programlardan ayırt edilecek şekilde olmalı. Ancak, şunu da belirtmek isteri ki
artık ekran kapatmaya kadar giden cezalar uygulamaya gerek kalmıyor'' dedi.
99
5 Nisan 2010
AA
RTÜK'ün görevleri yeniden düzenlendi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dört yıllık bir çalışma
sonucu ortaya çıkan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkındaki Kanun Tasarısı Taslağı'nın Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığını ve
yakında TBMM'ye geleceğini bildirdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dolmabahçe'deki Başbakanlık
Ofisinde RTÜK Başkanı Davut Dursun ile düzenlediği basın toplantısında, Bakanlar
Kurulu'nda imzaya açılan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanun Tasarı Taslağı hakkında bilgi verdi.
Türkiye'de özel radyo ve televizyon yayınlarının herhangi bir yasal düzenleme ve izin
olmaksızın 1990 yılından itibaren başladığını anımsatan Arınç, 1993 yılında anayasa
değişikliği yapılarak, radyo ve televizyon yayınları üzerindeki tekel kaldırılarak, özel radyo
ve televizyon yayınlarının yasal hale getirildiğine işaret etti. Arınç, 1994 yılında yürürlüğe
giren 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun ile Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu kurularak ilk özel radyo ve televizyon yayıncılığı mevzuatı
oluşturulduğunu hatırlattı.
Bülent Arınç, 2002 yılında yürürlüğe giren 4756 Sayılı yasa ile yayın durdurma cezasının
kaldırılarak, programa ceza ve para cezası gibi yeni yaptırımlar getirildiğini, ayrıca 2003,
2005 ve 2008 yıllarında da çeşitli hükümlerde değişikliğe gidildiğini anlattı.
''14 yılda 20 değişiklik''
Söz konusu kanunun, AB müktesebatına uyum, yayın teknolojisindeki hızlı değişim,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gibi nedenlerle son 14 yılda yaklaşık 20 değişiklikle
günün şartlarına uyarlanmak istendiğini, ancak giderek yasanın bütünselliğinin bozularak,
iptal edilen maddeler konusunda ciddi boşluklar doğduğunu dile getiren Arınç, şunları
kaydetti:
''Mevcut kanunun, yeni teknolojilerin yayıncılık sektöründe hayata geçirilmesine
imkan vermediği, karasal yayınların lisanslandırılması konusunda çözümsüz
kaldığı, müeyyide sisteminin büyük ölçüde aksadığı tespit edilmiştir. Ayrıca yeni
yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Kanunu gibi Üst Kurula atıf yapılan
mevzuat hükümlerinin, kuruluş yasasına dercedilmesi gereği ve Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararları gibi temel nedenlerle yasal
çerçevenin tamamen yeniden düzenlenmesi zorunlu hale gelmiş ve yeni bir
kanun tasarı taslağı hazırlanmıştır.''
''Tasarı 4 yıllık çalışmanın sonucu''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkındaki Kanun Tasarı Taslağı'nın dört yıllık bir çalışma sonunda ortaya
çıktığını söyledi. Sektörle ilgili düzenlemeler yapılırken, radyo ve televizyon kuruluşları ve
ilgili kamu kurumlarıyla çok sayıda ortak toplantı yapıldığını belirten Arınç, taslak
tamamlandıktan sonra da ilgili kamu kurumlarının, radyo ve televizyon kuruluşlarının,
üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşüne sunulduğunu bildirdi.
Gelen görüşler çerçevesinde son kez gözden geçirilen taslağın daha sonra RTÜK'ün web
sitesine yerleştirildiğini ve bir ay boyunca gelen görüşlerin değerlendirilerek taslağa son
şeklinin verildiğini anlatan Arınç, şöyle devam etti:
''Geçici olan maddeler hariç 52 maddeden oluşan Kanun Tasarısı Taslağı,
sektörün sorunlarına çözümler içeren, düzenleme konusundaki yetki
karmaşasını ortadan kaldıran, yayın denetimi konusunda RTÜK'ü daha etkin
kılan, yayıncılık sektöründe rekabeti arttıran bir içeriğe sahiptir. Dünya ile
paralel şekilde sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal altyapısının oluşturulmasının
da amaçlandığı Taslak, yıllardır gerçekleştirilemeyen karasal frekansların tahsisi
konusuna da çözüm getirmektedir.
100
Yasada yer alan tanımlar, AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi dikkate
alınarak yenilenmektedir. Taslakla tanımlar sadeleştirilmekte ve anlam
bütünlüğü sağlanmaktadır. Yeni düzenlemeyle, Avrupa eserleri, bağımsız
yapımcı, editoryal sorumluluk, gizli ticari iletişim, medya hizmet sağlayıcı,
isteğe bağlı yayın hizmeti, koruyucu sembol, sayısal yayın, ürün yerleştirme,
verici tesis ve işletim şirketi ve multipleks kapasitesi gibi yeni tanımlar
mevzuata girmektedir.''
Bakan Arınç, Taslağın, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevlerini yeniden
düzenlediğini de belirterek, bu görevlere ilişkin şu bilgileri verdi:
''Yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce
çeşitliliğinin, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması için
gerekli tedbirleri almak, televizyon kanal ve radyo frekans planlamalarını
yapmak veya yaptırmak ve uygulamak, medya hizmet sağlayıcıların sunduğu
yayın hizmetlerinde ve platform, multipleks, altyapı işletmecileri ile verici tesis
ve işletim şirketinin sunduğu hizmetlerde müeyyideleri uygulamak, yayın
hizmetlerine ilişkin kamuoyu araştırmaları yapmak veya yaptırmak ve bu
araştırmaların sonuçlarını taraflarla paylaşmak.''
101
5 Nisan 2010
AA
RTÜK, altyapı sorunu yaşıyor
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Davut Dursun, Radyo ve
Televizyonlarla İlgili Kanun Tasarısı Taslağı'nın en önemli kazanımının, karasal
frekanslardaki karmaşanın sona ermesi ve sayısal yayıncılığa geçebilmek için
altyapının oluşturması olduğunu söyledi.
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Davut Dursun, Dolmabahçe'deki
Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde düzenlenen basın toplantısında, mevcut yasanın baştan
sona tadil edilerek yeni bir düzenlemeyle gündeme getirildiğini söyledi. Dursun, taslağın
gelecek günlerde TBMM'ye sevk edileceğini söyledi.
Mevcut yasanın, Türkiye'de 90'lı yılların başında önce fiilen ortadan kalktığını, arkasından
1993 yılında Anayasa'nın 133. maddesindeki değişiklikler sonucu özel radyo ve
televizyonlara yayın hakkı tanınmasıyla Türkiye'de yeni bir dönem başladığını anlatan
Dursun, aradan geçen 16 sene içinde ortaya çıkan çok ciddi bir frekans karmaşası
bulunduğunu ifade etti. Dursun, ''Dolayısıyla bu taslağın, getirdiği en önemli yenilik
bizce mevcut frekans karmaşasına sağlıklı bir çözüm getirmeye çalışmasıdır''
dedi.
2000'li yılların başında gelişme gösteren sayısal yayıncılık teknolojisine geçmede de
Türkiye'nin biraz geri kaldığını ifade eden Dursun, 2006 yılında bir deneme yayını
başlatıldığını, ancak analog yayında bazı frekansların boşaltılıp, sayısal yayıncılara tahsisi
yasal olarak mümkün olmadığı için işin sonunun getirilemediğini dile getirdi. Dursun,
''Şimdi bu taslağımızın kanunlaşmasından sonra artık analog da değil, sayısal
yayıncılık ve karasal frekansların tahsisini gerçekleştirmek üzere bir sene
içeresinde ihaleyi öngörüyoruz'' diye konuştu.
Analog yayınların belli bir süre paralel olarak devam etmesini öngördüklerini söyleyen
Dursun, yasa hazırlığı sırasında bunun 3 sene olarak öngörüldüğünü, ancak yayıncılarla
görüşmelerde bunun kısaltılabileceğinin kendilerine iletildiğini anlattı. Dursun
''Dolayısıyla bu yasanın en önemli kazanımı kanaatimce karasal frekanslardaki
bu karmaşanın sona ermesi ve sayısal yayıncılığa geçebilmek için altyapıyı
oluşturmasıdır'' dedi.
Reyting ölçümleri
Türkiye'de reyting ölçümünden kaynaklanan ciddi bir tartışma bulunduğunu Dursun,
yayıncı kuruluşlarının bir kısmının, bunu bir ticari faaliyet olarak gördüğünü ve piyasa
şartları içerisinde kendi kendine çözümlenmesi gereken bir iş olduğunu söylediğini, diğer
taraftan bunun RTÜK tarafından yapılması gerektiğini savunanların da olduğunu kaydetti.
Davut Dursun, şöyle konuştu:
''Biz bütün dünyadaki sistemi inceledik şunu gördük: RTÜK ve benzeri kuruluşlar
tarafından dünyada reyting ölçümlerinin fiilen gerçekleştirildiği ülke sayısı çok
sınırlı. Genellikle bu piyasa koşulları içerisinde bir ticari faaliyet olarak yapılıyor.
Ne var ki ticari bir faaliyet olarak yapılsa bile sonuçları yayıncıların editöryal
bağımsızlığı üzerinde son derece belirleyici rol oynuyor. O sebeple bizim RTÜK
olarak 'Reyting ölçümü ticari faaliyettir. Bizi ilgilendirmez' deme şansımız yok.
En azından bu sistemin bir biçimde içinde olmamız gerekir diye düşünüyoruz.
Bu alanda esas ve usullerin belirsizliğinden kaynaklanan ciddi sorunlar
olduğunu gördük. Onun için RTÜK'ün bununla ilgili olarak esas ve usulleri
belirleme yetkisini alması ve bu esas ve usuller çerçevesine çalışma yapacak
kuruluşların buna bağlı olarak çalışmalarını yapması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu yetkiyi aldığımız zaman, belirleyeceğimiz esas ve usuller çerçevesinde
sorunun ve tartışmanın biteceğini umuyoruz.''
İsteğe bağlı yayıncılığın düzenlenmesi
102
Sayısal yayıncılıkla beraber isteğe bağlı yayıncılık hizmetlerinin de giderek yaygınlaşması
konusunun gündeme geleceğini ifade eden Dursun, isteğe bağlı yayıncılıkta seyircinin
istediği programı, istediği yerde, istediği anda, istediği şekilde seyredebilme imkanı elde
ettiğini belirterek, buna ilişkin düzenlemeleri de yasa taslağına koyduklarını söyledi.
IP TV gibi yeni TV teknolojilerinin gündeme geldiğini, bunun da altyapısının yasa taslağı
ile oluşturulduğunu anlatan Dursun, şu anda uygulanan, ancak yasal altyapısı
bulunmayan ''koruyucu sembol sistemi''ni yasaya aldıklarını ve hukuki temele
oturttuklarını kaydetti. Dursun, ''İzleyici temsilciliği'' denilen öz denetim
mekanizmasına da yasal çerçeve getirmeye çalıştıklarını dile getirdi.
İyi bir taslak hazırladıklarını düşündüklerini ifade eden RTÜK Başkanı Dursun, şöyle
konuştu:
''Elbette ki en önemli yeniliklerden biri de AB müktesebatıyla uyumlu hale
getirilmesidir. Türkiye'nin en önemli siyasal projesi olan AB'ye tam üyelik
meselesinde, açılmış olan onuncu faslın başlığı 'Bilgi toplumu ve medya' faslıdır.
Bu fasıl henüz kapanmış değil. Bunun taraflarından birisi Türkiye'de RTÜK'tür.
Bu çerçevede bizim yasamızın yenilenmesi gerekiyordu. Bununla ilgili olarak
2007'nin sonunda yayınlanan AB Görsel İşitsel Medya Yönergesi, bizim için üst
bir norm oluşturuyor. Bizim yasamızın da o norma uydurulması gerekiyordu. Biz
daha önce hazırlanmış olan metni geri çekerek, AB'nin bu normların uydurmaya
çalıştık. O da, sanıyorum Türkiye'deki medya normlarının çağdaş dünyaya
uyumu konusunda önemli yeniliklerden biridir.''
Medya sahipliği
RTÜK Başkanı Dursun bir soru üzerine televizyon kurmanın kolaylaşıp, kolaylaşmayacağı
konusunda düzenleme öngörmediklerini, ancak mevcut durumda, yalnız yayıncılık
amacıyla kurulan şirketlere lisans verilebildiğini, taslakta da aynısının yer aldığını ifade
etti.
Farklılığın hangi şirketlerin yayıncı olamayacakları veya yayıncı kuruluşlara ortak
olamayacakları konusunda olduğunu belirten Dursun, şöyle konuştu:
''Mevcut yasa ihracat, ithalat, pazarlama, finans vs gibi şirketlerinin de ortak
olamayacaklarını düzenlemiş bulunuyor. Biz bunu biraz daha daraltarak, şöyle
yaptık: Mevcut yasanın 29. maddesinin A bendi ile düzenlenen siyasal partiler,
dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları, vakıflar, mahalli idareler ve bir grup
şirket daha ortak olamayacak. Onun dışında ithalat, ihracat, pazarlama vb.
faaliyetlerde bulunan şirketler ortak olabilecek. Dolayısıyla biraz kolaylaştırdık.''
Davut Dursun, karasal yayınlarla ilgili ihale sürecinin teknik detaylarının ne zaman
şekilleneceğine dair bir soru karşısında, RTÜK'te frekans planlama çalışmaları sürdüğünü,
yasa yürürlüğe girdikten bir sene içinde ihaleye çıkmayı öngördüklerini söyledi. Dursun,
teknik şartlar ve benzeri hususların bu planın bitmesiyle netleşeceğini kaydetti.
Doğan Yayın Grubu'yla ilgili kararın durumu
RTÜK Başkanı Dursun, taslakta yabancı sermaye oranının yüzde 50'ye çıkarılmasının,
Doğan Medya Grubu içindeki yabancı sermayeli kuruluşlar hakkında kurul tarafından
alınan
karara
etkisinin
ne
olacağının
sorulması
üzerine,
şöyle
dedi:
''Doğan Yayın Grubu ile ilgili alınmış karar, yeni bir karar alıncaya kadar
herhangi bir şeyin yapılmaması şeklindeydi. Bir karar alınmasıyla ilgili de bazı
çalışmalar devam ediyordu. O çalışmalar bittiğinde yeni bir karar alınabilir
elbette ki. O çalışmalar henüz tamamlanmış değil. Bu yabancı sermaye payının
yüzde 50'ye yükseltilmesi elbette ki Doğan'ı veya bir başkasını da etkileyebilir.
Onlar açısından lehlerine bir durumsa onu kullanabilirler.''
103
11 Nisan 2010
Fırat Kozok
RTÜK taslağında skandal
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan RTÜK Yasa Tasarısı Taslağı kurulda krize
neden oldu. Üst kurulun 1 ay önce oybirliği ile 'geliştirme' kararı aldığı bölge
müdürlükleri, taslakla kaldırılıyor. Üst kurulda genel sekreterken kaymakamlığa
atanan Şeref Ataklı, başkan yardımcılığına yükseltiliyor.
Kamuoyuna dikkat çekecek bazı bölümleri yansıtılan yeni RTÜK Yasa Tasarısı Taslağı’nın
altından skandal çıktı. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre, 3 Mart 2010’da
gerçekleştirilen üst kurul toplantısında yayıncılığın denetimi noktasında büyük önem
taşıyan bölge müdürlüklerinin daha da geliştirilmesi kararı alındı. Kurulun AKP, CHP ve
MHP kontenjanından seçilen üyelerinin tümü, bölge müdürlüklerinin güçlendirilmesi
konusunda oybirliği ile karar aldı. Ancak, bazı RTÜK ve Başbakanlık bürokratları
tarafından hazırlanan ve geçen haftaki Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan yeni
yasa tasarısı taslağında yapılan düzenleme, tüm üyeleri şaşırttı. Çünkü, taslakta daha 1
ay önce oybirliği ile güçlendirilmesi kararı alınan bölge müdürlüklerinin kaldırılması
öngörülüyordu. Taslakta yer alan ve tüm üyeler tarafından şaşkınlıkla karşılanan bir diğer
düzenleme ise RTÜK Genel Sekreteri Şeref Ataklı’nın başkan yardımcılığına getirilmesi
oldu. Bir süre önce Ankara’nın Akyurt ilçesi kaymakamlığına atanan ancak göreve
gitmeyen Ataklı, taslak yasalaşırsa başkan yardımcısı olacak.
'Devlet düzeni hiç bu kadar bozulmamıştı'
RTÜK üyesi Esat Çıplak, taslağın üyelerin bilgisi dışında hazırlandığını belirterek,
“Devletin işleyiş düzeni hiç bu kadar bozulmamıştı. Teamüllerde olmayan
şekilde üst kurul by-pass edildi” dedi.
Çıplak, yapılan düzenlemeleri eleştirirken, isim vermeden Ataklı ile ilgili değişikliğe
değindi. Çıplak, “Kişiye özel kanun maddesi taslağa konulurken, yılların deneyimli
RTÜK personeli mağdur ediliyor, hakları ellerinden alınıyor” dedi. Geçmişte RTÜK
tarafından çalışılıp düzenlenen ve oybirliği ile alınan bazı hükümlerin, birkaç RTÜK
bürokratı tarafından değiştirildiğini anlatan Çıplak, “Burada bizlerin yanı sıra AKP
kontenjanından seçilen 5 üyenin de haberi olmadan, RTÜK’teki ve
Başbakanlık’taki bürokratların keyfine göre hareket edildi. Üyelikler işlevsiz
hale getirildi” diye konuştu. Üst kurulun 1 ay önce yaptığı toplantıda oybirliği ile bölge
müdürlüklerinin güçlendirilmesi kararı aldığını doğrulayan Çıplak, şöyle devam etti:
“Üst kuruldan gizli olarak bölge müdürlüklerinin kapatılması kararı alındı. Şimdi
bu müdürlüklerde yıllardır emek veren personel ne yapacağını bilemiyor.
Personelin maaşları donduruluyor ancak özlük hakları korunuyor. Uzman
denetçiler, uzmanlar, bölge müdürleri, müfettişler araştırmacı kadrosuna
atanıyor.”
Çıplak, yapılan düzenlemelerle bürokratik yapının geliştirildiğini, ancak Meclis iradesiyle
oluşan kurulun işlevsizleştirildiğini vurguladı.
104

Benzer belgeler