su kitabi ahmet.indd

Transkript

su kitabi ahmet.indd
SU RAPORU
Dr. Ahmet ATILGAN
Ankara, Ocak 2009
1
SU RAPORU
HİZMET-İŞSendikasõ Yayõnlarõ
Yayõn No: 43
Akademik Araştõrmalar Dizisi: 3
Ocak 2009
ISBN: 978-975-98757-9-4
Tüm haklarõ saklõdõr.
Hizmet-İşSendikasõ Genel Merkezi
Gazi Mustafa Kemal Bulvarõ No: 86
06570 Maltepe-ANKARA
Tel: + 90 312 231 87 10 (Pbx)
Faks: + 90 312 231 98 89
Web: www.hizmet-is.org.tr
e-posta: [email protected]
Baskõ:
Önder Matbaacõlõk Ltd. Şti. Tel: 0 312 418 94 10
2
Şimdi kendilerini özlem, minnet, saygõ ve
sevgi ile andõğõm öğretmenlerime/hocalarõma
ve özellikle Türkçe öğretmenim
Ramazan KUNT’a…
3
4
İçindekiler
Sunuş ............................................................................................................ 7
Yazarõn sunuşu ........................................................................................... 11
Özet değerlendirme .................................................................................... 15
Sayõlarla su ................................................................................................. 29
Küresel düzenleyiciler .......................................................... 35
Neo-liberal ve küresel bir organizasyon .................................................... 38
Tepkiler karşõsõnda Dünya Su Konseyi ...................................................... 42
Organizasyonun gerçek kimliği yahut paradigmasõ ................................... 44
Temel gerekçe: Yatõrõm açõğõ ve kamunun kötü yönetimi ......................... 46
Farklõlõklar suda nasõl birleşecek? .............................................................. 48
5. Dünya Su Forumu .................................................................................. 50
Makul sayõlabilecek gerekçeler ve çokuluslu şirketler .............................. 54
Cochabamba bir örnek ............................................................................... 59
Türkiye’den özelleştirme örnekleri ............................................................ 63
Risk kamuya, kar şirkete ............................................................................ 64
AB’de su politikasõ .................................................................................... 66
Dünya Bankasõ ve su .................................................................................. 68
OECD ve su ............................................................................................... 72
Su hakkõ
...................................................................................... 77
Su hakkõ ..................................................................................................... 79
Su savunmasõ ............................................................................................. 83
5
Su özelleştirmesinde sorunlar
.......................................... 97
PPP modeli ................................................................................................. 99
Çokuluslu bir sömürü ............................................................................... 106
Hizmet ticareti .......................................................................................... 108
Suyun fiyatlandõrõlmasõ
Su ve kadõn
..................................................... 113
.............................................................................. 123
Su ve yolsuzluk
..................................................................... 131
Yolsuzluğun sudaki yansõmasõ ................................................................. 133
Yolsuzluk dinamiği .................................................................................. 137
Ne yapmalõ?
............................................................................ 149
Neo-liberal saldõrganlõk önlenmeli .......................................................... 151
Sivil refleks ve katõlõm güçlendirilmeli .................................................... 155
Su hizmetini kamu sunmalõ ...................................................................... 157
Özelleştirme kontratlarõ Aşil’in topuğu ................................................... 159
Su tarifeleri sosyal olmalõ ........................................................................ 161
6
SUNUŞ
Su canlõlõğõn kaynağõdõr, uygarlõğõn kaynağõdõr, zenginliğin kaynağõdõr. İklim
dengesinin ayarlayõcõsõ sudur. Bazen, matematikte sõfõrõn değerini belirtmek
için, “sõfõrõ alõn, geriye uygarlõk namõna hiçbir şey kalmaz” denir. Elektrik
için de böyle söylenir. Bunlar doğrudur. Ancak su için daha fazla doğrudur.
Su olmasa…Bunu söylemek bile abes. Hayatõ ve uygarlõğõ bir yana bõrakalõm,
ekonomik faaliyetler tamamen suya bağlõ. Tarõm, sanayi, enerji, hizmetler
sektörü, ulaştõrma…su olmadan olmaz.
Fizik olarak su, diğer tüm nesnelerden temel bir farklõlõk gösterir. Su en düşük
hacme +4 derecede ulaşõr. Isõndõkça da genleşir, soğudukça da genleşir. Böyle
olduğu için, yeryüzünde hayat su ile yaratõlmõştõr. Fizik özellikleri suyu,
ekonomik bir mal olarak, diğer şeylerden ayõrõyor. Su sõkõştõrõlamaz. Taşõnmasõ
ve stoklanmasõ zordur. Bir örnek değildir. Rekabetçi ve ülke ve/veya dünya
çapõnda bir su piyasasõndan bahsetmek mümkün olmaz. Bundan dolayõ su
tedarik eden işletmeler yerel ve doğal tekel firmalardõr.
Nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin artmasõ, kentlerin büyümesi, su
kaynaklarõnõn kirlenmesi ve su-yoksulluk ilişkisinin daha iyi anlaşõlmasõ, suyun
stratejik önemini dünya gündeminin birinci sõrasõna taşõdõ. Bu süreçte, 90’lõ
yõllardan itibaren suyun ticarileştirilmesi yönünde yoğun bir çaba gösterilmeye
başlandõ. Çok uluslu su şirketleri, Dünya Bankasõ, OECD, su dörtlüsü denilen
Amerika, AB, Kanada ve Japonya, suyu ticari bir mal olarak kabul ettirip
hizmet ticareti kapsamõna aldõrmak için, türlü türlü oyunlar kuruyorlar. Bunlar,
su üzerinden yeni bir sömürü ve egemenlik alanõ yaratmaya, dünya kamuoyunu
suyun piyasalaştõrõlmasõ gerektiğine inandõrmaya çalõşõyor; vakõflar, araştõrma
merkezleri ve sivil toplum kuruluşlarõ yaratarak, bilimsel, sosyal ve ekonomik
gerekçelerle gerçek niyetlerini örtmek istiyorlar.
Su vazgeçilemez bir insan hakkõdõr. Ama aynõ zamanda ekonomik bir
değerdir. Küresel düzenleyiciler, işte bu köşede bir girdap yaratmaya,
suyun ticarileştirilmesini, hizmet ticareti kapsamõnda Dünya Ticaret Örgütü
müzakerelerinde onaylatmaya çalõşõyorlar. Henüz o aşamaya tam ulaşamadõlar.
7
Fakat amaçlarõna ulaşma yolunda kuvvetli bir engelle de karşõlaşmõyorlar. Proje
kredilerini bir dayatma aracõ olarak kullanõyor, su piyasasõnõ genişletiyorlar.
Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde su hizmetlerini özel sektörün üretmesi
kalkõnmakta olan ülkeler için iyi bir örnek oluşturmuyor. Zengin ülkeler,
sosyal içerme programlarõ uygulamak, sosyal duyarlõk ve kontrol yaratmak
ve yatõrõm açõklarõnõ kapatmak bakõmõndan, kalkõnmakta olan ülkelerle
kõyaslanamayacak imkanlara sahipler. Bu sonuncu kategorideki ülkeler ise,
zengin ülke orijinli çokuluslu su şirketleri ile başedecek durumda değiller.
Nitekim, çokuluslu su şirketleri ile yerel otoriteler arasõnda çõkan sorunlardan
pek çok ülke zarar görmüştür. Yerine getirilmeyen angajmanlarõn sebep
olduğu hizmet açõğõ, toplumlara, sosyal istikrarsõzlõk, ölüm, salgõn hastalõk ve
yoksulluğun derinleşmesi olarak yansõmõştõr. Su sektöründe piyasalaştõrmanõn
öncüsü olan Fransa’da bile kamu-özel sektör işbirliği (PPP) modelinden doğan
rahatsõzlõklar görmezden gelinecek gibi değil.
Biz, sõrf sektörde çalõşan üyelerimiz veya sõrf kendi ülkemiz için değil,
hepimizin, herkesin, bütün insanlõğõn yaşama hakkõ adõna, kimliğini geliştirme
hakkõ adõna, geleceğimiz adõna suyun ticarileştirilmesine karşõ çõkõyoruz. Eğer
su ticarileştirilirse, başka herhangi bir şeyin ticarileştirilmesine hukuk ve ahlak
adõna karşõ çõkmak mümkün olamayacaktõr. Bizim satõlacak bir çevremiz yok.
Çokuluslu su şirketleri petrol sektöründeki kadar yüksek karlar elde etsinler ve
yarõnlarõmõzõ çalsõnlar diye neo-liberal modalara sempati duyamayõz.
Türkiye özelleştirme politikalarõnda başarõlõ değil. Piyasalarõ düzenlemeden,
ilgili yörelerin, sosyal kesimlerin ve çalõşanlarõn uğrayacağõ zararlarõ
giderecek mekanizmalarõ harekete geçirmeden özelleştirme yapmak
hasarlarõ büyütüyor. Dünyadaki özelleştirme deneyimlerinden yeterince
yararlandõğõmõzõ sanmõyorum. Belediyelerdeki özelleştirmeler adeta bir
moda dalgasõ halinde. Halbuki, yerel kamu hizmetleri kentlerin sosyoekonomik altyapõsõnõ oluşturur. Hesaplanamayan dõşsal ekonomiler yaratõr.
Bu hizmetlerin bilanço anlamõndaki zarar-kar hesabõ yaratõlan ekonomiyi her
durumda göstermez. Yoksul semtlerdeki yurttaşlarõn içilebilir suya tarifeler
sebebiyle ulaşamamasõnõn doğuracağõ faciayõ hangi kar rakamlarõ örtebilir?
“Kamu kaynaklarõ su altyapõ yatõrõmlarõnõ karşõlamaya yetmiyor. Bu hizmet
açõğõnõn süratle kapatõlmasõ lazõm. Öyleyse suyu piyasalaştõrmak lazõm…”
Bu mantõk ne kadar hileli! Kamu kaynaklarõ her alanda yetersizdir. Bütün
8
ülkelerde kaynaklar her zaman yetersizdir. Diplomasiye, savunmaya, adalete
ayrõlan kaynaklar gökten yağmõyor. Bir salgõn hastalõğa, bir doğal felakete,
zararlõ alõşkanlõklara karşõ mücadeleye ayrõlan kaynaklarõn yetersizliğinden
dolayõ bu alanlarda kamunun hizmet üretmekten vazgeçmesini kimse
önermiyor. Bunlar kamunun işi. Kentleri planlamak kamunun işi. Ama su
tedarikini özel sektör yapsõn! Biz işte bu hileli mantõğõn örttüğü sömürüye
karşõyõz. Bununla mücadele etmeye kararlõyõz. Yerel hizmetlerde örgütlü
bir sendika olarak, bir sivil toplum kuruluşu olarak, sosyal sorumluluğunu
evrensel boyutlarda duyumsayan bir kuruluş olarak, su hakkõnõ savunmaya, su
hakkõnõn üzerinden aşma oyunlarõna karşõ koymaya ve suyun ticarileştirilmesi
ile mücadele etmeye kararlõyõz.
Bu yõl Sendikamõzõn kuruluşunun 30. yõlõnõ kutluyoruz. Bu bizim için
güzel bir vesiledir. Ayrõca, 16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da 5.
Dünya Su Forum’u yapõlacak. Bu da önemli bir vesiledir. Su Raporu’muz
duyarlõklarõmõzõn ve kararlõlõğõmõzõn bir yansõmasõ olarak hazõrlatõldõ. Baştan
sona, son derece öğretici ve analitik bir çalõşmadõr. 2006’da yayõmladõğõmõz
Özelleştirme Raporu’muzdan sonra, onu tamamlayan bir çalõşma olarak,
Su Raporu’muzu kamuoyunun bilgisine sunmaktan büyük bir mutluluk
duyuyorum.
Mahmut ARSLAN
Genel Başkan
9
10
YAZARIN SUNUŞU
Su konusundaki gelişmeler hayatõ yeniden yaratacak. Kültürel, ekonomik ve
siyasal hayat suyun statüsü ile yeniden şekillenecek. Su hayatõn ve zenginliğin
esas kaynağõ. Bu kaynak gitgide bozuluyor. Sõnai, zirai, evsel atõklar artõyor,
çeşitleniyor, suyu bozuyor. Küresel õsõnma su döngüsünü hõzlandõrõyor. Tatlõ
suyun doğal depolanmasõ zorlaşõyor. Toplam nüfusun, kentli nüfusun, ekonomik
faaliyetlerin ve tarõmsal sulamanõn artõşõ, aile boyutunun küçülmesi, sõhhi
tesisat ekipmanõnõn niteliği su talebini hõzla artõrõyor. Arzõ ile talebi arasõndaki
bu ilişki, suyun fizyolojik önemine ekonomik bir içerik kazandõrdõ. Küresel
dönüştürücüler, suyun uluslar arasõ ticaret metaõ haline dönüştürülmesi için,
son 15 yõldõr büyük çabalar harcõyorlar. Finansal, siyasal ve organizasyonel
güç onlarda. Vakõflar, araştõrma kuruluşlarõ ve sivil toplum örgütleri aracõlõğõ
ile, etkili yönlendirme teknikleri kullanarak, küresel bir su pazarõ yaratmaya
çalõşõyorlar. Bu pazarda kimin kazanacağõ belli: Çokuluslu su şirketleri
kazanacak, düşük-orta gelirli ülkeler ve yoksul halklarõ kaybedecek.
Neo-liberal teori kapitalizmin son aşõrõlõğõdõr. Bütün ekonomik faaliyetlerin
piyasalaştõrõlmasõ öngörülüyor. Yarõ kamusal mallar, sosyal fayda veya
maliyet yaratan mallar, doğal tekeller, yerel kamu hizmetleri…bölünüp
fiyatlandõrõlabilir her şey kar-zarar hesaplarõnõn kapsamõna alõnmak isteniyor.
Halbuki, hem ekonomik faaliyetlerin hem de sosyal refahõn sayõlarla
ölçülemeyen önemli boyutlarõ vardõr. Ancak, küresel finansal bütünleşmeden
güç alanlar, kendileri dõşõndaki sõnõflarõn, tabakalarõn ve sosyal kategorilerin
taleplerini, tercihlerini, kaygõlarõnõ küçümsüyorlar. Para belki de tarih boyunca
hiç bu kadar güçlü olmamõştõ. Paraya hükmedenler insanlõğõn elinden suyunu
da almaya çalõşõyorlar. Şu soru acaba yersiz midir: Suyun ticarileştirilmesi
kapitalizmin insanlõğa karşõ işlediği son cinayet olacak mõ?
Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ PNUD’un hazõrladõğõ Darlõğõn Ötesi:
İktidar, Yoksulluk ve Su Krizi adlõ İnsani Gelişme 2006 Raporu’na göre, hali
hazõrda kalkõnmakta olan ülkelerde 1.1 milyar insan içilebilir suya kolayca
ulaşamõyor. 2.6 milyar insan da sõhhi tuvalete ve kullanma suyuna sahip değil.
11
Bin Yõl Amaçlarõ gerçekleştirilse bile, 2015’te 800 milyon insan içilebilir
sudan, 1.8 milyar insan sõhhi tuvaletten yoksun yaşõyor olacak. Kalkõnmakta
olan ülkelerde, herhangi bir zamanda, nüfusun yarõya yakõnõ, elverişli su
tüketmedikleri ve uygun tuvalet kullanmadõklarõ için, 1 veya daha fazla
hastalõktan rahatsõzlõk çekiyorlar. Su ve sõhhi tuvalete sahip olmayanlarõn 1/3’ü
günlük 1 dolardan, 2/3’ü ise günlük 2 dolardan daha az kazanan yoksullar. Bu
Rapora göre, dünyadaki su probleminin sebebi, esas itibariyle, kötü yönetim,
yolsuzluk, özgün/uygun kuruluşlarõn olmamasõ, bürokratik yavaşlõk, fiziki
altyapõ ve beşeri kaynaklar alanõnda yatõrõm yetersizliğidir.
2025 yõlõna kadar kalkõnmakta olan ülkelerde su tüketimi %30, kalkõnmõş
ülkelerde %10 artacak; su sõkõntõsõ çeken bölgelerdeki nüfus, 1995’e göre,
ikiye katlanacak ve bugünden 2030 kadar dünya nüfusunun 2/3’ü az veya çok
su sõkõntõsõna maruz kalacak. En fazla risk altõndaki bölgeler Orta Doğu, Kuzey
ve Güney Afrika, Güney Asya ve Çin’in bazõ bölgeleri. Tatlõ su kaynaklarõnõn
%60’õnõn ülkeler arasõnda paylaşõlan kaynaklar olmasõ sebebiyle sudan doğan
istikrarsõzlõk riski artacak.
Çok yoksul ülkelerde halkõn suya erişimini sağlamak için kamu harcamalarõ
arttõrõlmalõ. Bu harcamaya yerel, bölgesel ve merkezi yönetimler katõlmalõ.
İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’ya göre, zengin ülkelerde hanehalklarõ
gelirlerinin %3’ten daha azõnõ suya harcarken yoksul ülkelerde bu oran
ortalama %10. Mesela Gana’nõn başkenti Accra ve Filipinler’in başkenti
Manila’da yaşayanlar Londra, New York ve Paris’te yaşayanlardan daha
pahalõ su kullanõyorlar.
Uluslar arasõ Şeffalõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008 adlõ yayõnõnda
isabetle belirtildiği gibi,
herkes için su hakkõnõn tanõnmasõ, yoksullarõ
politikacõlarõn oy kollama davranõşlarõndan esirger ve kamu otoritelerini
halka hesap vermek zorunda bõrakõr…59 ülkede yapõlan bir araştõrma, kamu
harcamalarõnõn yarõdan fazlasõna ilişkin olarak topluma bilgi verilmediğini
gösterdi.
Su yönetimi ve su tedarik hizmetleri konusunda dünya yeni bir yapõlanmaya
doğru gidiyor.
Bu çalõşma boyunca suyun ticarileştirilmesi ekonomik rasyonalite, sosyal
refah ve istikrar, küreselleşme kurgusu, çokuluslu şirketler, yolsuzluk ve kadõn
12
kimliğinin geliştirilmesi açõlarõndan analiz edildi. Analizler örnek olaylarla
zenginleştirildi. Meselenin özü şudur: Gelişmiş ülkeler, başka türlü oynamanõn
büyük felaketlerini yaşadõktan sonra, kendi aralarõnda sonucu sõfõrdan farklõ
oyun kuralõna göre oynuyorlar. Birlikte kazanõyorlar. Fakat gelişmekte olan
ve azgelişmiş ülkelerle ilişkilerinde kuralõ değiştiriyorlar. Sonucu sõfõr olan
oyun kuralõnõ uyguluyorlar. Çünkü rekabet üstünlüklerinin farkõndalar ve
kazanacaklarõna inanõyorlar. Hali hazõr güç dengelerine göre hesaplarõ pek
de yanlõş çõkmõyor. Su sektörü de sonucu sõfõr oyun kuralõnõn uygulandõğõ
alanlardan birisi; dönüştürücü bir alan.
Fakat, yoksullarõn elinden suyunu da aldõktan sonra, onlarõn hayata tutunmak
için neleri kalacak? Eğer yoksullar, su haklarõna yönelen tehdidi yoğun
biçimde duyumsamaya başlarlarsa, meydana gelebilecek nefret dalgasõndan
kim kurtulabilir? IMF mi, Dünya Bankasõ mõ, su dörtlüsü denilen ABD, AB,
Japonya ve Kanada mõ? Çokuluslu su şirketlerine pazar açmak için kredi,
politika, araştõrma ve medya imkanlarõnõ sonuna kadar kullanan küresel
düzenleyiciler, su ile oynamanõn yaratacağõ dehşeti küçümsemeseler iyi olur.
Sivil toplum örgütlerine finansman sağlayõp paydaşlar yaratmak yoksullarõn
susuzluğu duyumsamalarõnõ asla engelleyemez.
Kapitalist kültür içerisinde sosyalleşen bireylerin akõllarõnõ para hõrslarõnõn
kuvvetle etkilemesine şaşmamak gerekir. Kürselleştirme patronlarõnõ ve
çokuluslu şirketleri para oynatõyor. Ancak biraz daha güven ve biraz daha
huzur biraz daha paradan daha iyidir. Bu çalõşmada su sektöründe ne yapõlmasõ
gerektiği de analiz ediliyor.
Su Raporu’nda tespit edilecek hata ve yanlõşlar konusunda geri besleme
yapõlõrsa, bu, uyarõcõ ve öğretici olacaktõr.
13
14
Özet değerlendirme
Parasõ olmayan insan piyasa açõsõndan anlamsõzdõr. İşte bundan dolayõ,
piyasanõn üretmediği toplum çõkarõnõ kamu üretir. Buna mukabil neoliberaller, piyasalara ve serbest rekabete merkezi bir yer vererek, en iyi
hizmeti en rekabetçi fiyattan serbest piyasanõn üreteceğini öne sürüyorlar.
AB yapõlanmasõ da bu anlayõşa göre oluşuyor. Fakat doğal tekel alanlarõ
olan elektrik, gaz ve telekomünikasyon sektörlerinde, sõnõrlõ ölçüde rekabetçi
yöntemler uygulanabilmesine rağmen, bugün bu sektörlerde etkin bir rekabet
ortamõ gerçekleştirilememektedir. Elektrik-gaz sektörlerinde Avrupa’da 8
firmanõn, dünyada su sektöründe 4, çöp sektöründe 5 firmanõn rekabeti yok
etmek için nasõl rekabet ettiklerini herkes biliyor. Toplu ulaşõm, çöp ve su
gibi yerel kamu hizmetlerinde serbest rekabet zaten yaratõlamõyor. Hele su
sektöründe, ürünü ve maliyeti homojenleştirmek mümkün değildir. Aynõ kentin
farklõ iki yöresinde talep yapõlarõ ve piyasa fõrsatlarõ pekala farklõ olabilir. Bu
sebeplerle, şebeke suyu işletmeciliğinde herhangi bir rekabet ortamõ yaratmak
sanki imkansõzdõr. O halde güvenle bir genelleme yapmak mümkündür:
Serbest rekabet gerçekleşmeyen faaliyet alanlarõnda özel ekonomi genel çõkar
yaratamaz; güçlü olanlarõn çõkarlarõnõ yaratõr.
Güçlü olanlar çõkarlarõnõ savunacak platformlar oluşturmakta ve mekanizmalar
kurmakta son derece yetenekliler.
Dünya Su Konseyi, kendini tanõttõğõ dosyada, misyonunu “dünyada suyun
iyi yönetilmesini desteklemek” olarak tanõmlõyor. Su konusunu dünya
gündeminin başõna taşõmayõ tek amacõ olarak belirtiyor. Su kaynaklarõnõn
ve hizmetlerinin yönetiminde uygulanacak prensipler geliştirmek istiyor.
Birleşmiş Milletler’in Bin Yõl Amaçlarõ’nõ su bakõmõndan gerçekleştirmeye
çalõştõğõnõ ifade ediyor. Bünyesinde 300’ den fazla organizasyon bulunan
uluslararasõ bir kuruluş. Merkezi Marsilya (Fransa)’da.1996’da UNESCO,
Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ PNUD, Dünya Bankasõ, Dünya Su
Kaynaklarõ Uluslararasõ Birliği IWRA, Su Yolu Açma ve Sulama Uluslarararasõ
Komisyonu CIID ve Uluslararasõ Su Birliği IWA’nõn da aralarõnda bulunduğu
15
çok sayõda uluslararasõ kuruluş tarafõnda meydana getirilmiştir. 2005’te
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’inde gözlemci olarak temsil
edilmesi imkanõ tanõndõ. Konsey’in faaliyetleri Marsilya Belediyesi’nin ve
çeşitli hükümetlerin sübvansiyonlarõ, üye kuruluşlarõn aidatlarõ ve uluslararasõ
kuruluşlarõn bağõşlarõ ile finanse ediliyor. Hali hazõrda sivil toplum örgütleri,
uluslararasõ kuruluşlar, üniversiteler ve araştõrma merkezleri, özel şirketler gibi
geniş bir yelpazeden üyelere sahip.
Dünya Su Konseyi her 3 yõlda bir, bir ülkede, ev sahibi ülkenin sekreterya
desteği ve hazõrlõğõ ile Dünya Su Forumu düzenlemektedir.
Dünya Su Konseyi’nin destekçileri küresel düzenleyiciler. IMF, Dünya
Bankasõ, OECD destekliyor. Konsey’e göre su sektöründe üretim, dağõtõm,
arõtma ve sulama için, 2000’den itibaren, dünyada gelecek 25 yõl boyunca
yõlda 180 milyar dolar yatõrõm yapmak gerekiyor. Halbuki gerçekte sadece 75
milyar dolar yõllõk yatõrõm yapõlõyor.
Dünya Su Konseyi’ne göre su da diğer mallar gibidir. Kullananlar tüm
maliyetini ödemelidir. Hali hazõrda özel sektör dünya su kaynaklarõnõn
yalnõzca %5’ini yönetmektedir. Suyun işletilmesi özel sektöre bõrakõlmalõ
ve fiyatõ serbest rekabet ve uluslar arasõ serbest ticaret çerçevesinde toplam
maliyete göre hesaplanmalõ, bu fiyat tüketicilere aynen yansõtõlmalõdõr.
Konsey, kalkõnmakta olan ülkelerin karşõlaştõklarõ güçlükler karşõsõnda, su
yatõrõmlarõna özel sektörün güçlü biçimde girmesini önermektedir.
Su konusundaki tüm tartõşmalar işte bu görüş üzerinde odaklanmaktadõr.
Çünkü bu görüş, devleti basit bir düzenleyici düzeyine indirgiyor. Böylesi bir
özelleştirmenin yoksullarõn aleyhine olacağõ açõktõr. Su yönetiminde etkinliği
garanti etmeyeceği gibi, bu yöntem, yolsuzluklarõ arttõrabilecektir. Üstelik su
hakkõ herkes için bir temel insan hakkõdõr. Problem, suyu kimin yönettiğinden
çok, fiyatlarõn nasõl belirlendiğinde yoğunlaşõyor. Su fiyatlarõnõn tedarik,
dağõtõm ve arõtma maliyetlerini karşõlamasõ olağandõr. Ancak fiyatõn serbest
rekabet çerçevesinde belirlenmesi mümkün değildir. Fiyatlarõn rasyonalitesi
konusunda yol gösterecek bir su piyasasõ zaten olamaz. Toplam maliyete
göre hesaplanacak su fiyatõnõ yoksullar ödeyemez. Su fiyatlarõ yereldir, yerel
şartlarõn yüklediği maliyetler su fiyatlarõ içerisinde önemli bir paya sahiptir.
Suyun ticarileştirilmesini savunan gerekçelerin arkasõnda çok somut ve güçlü
bir gerçek var: Dünya su pazarõnõn yõllõk cirosu 800 milyar dolar. Bu rakam
16
telekomünikasyon pazarõnõn 2 katõna eşit. Su sektöründe uzmanlaşmõş özel
büyük yatõrõm fonlarõ var. Sektördeki yatõrõmlarõn geri dönüş oranõ petrolden
yüksek. Ticari ve sõnai kapitalizmden sonra, evrildiği üçüncü aşamada,
finansal kapitalizm böyle büyük bir pazara el koymak için, kamuoyu yaratma
çabalarõnõn ötesinde, savaş bile çõkarabilir.
Özelleştirme politikalarõ hizmetler sektörünün liberalleştirilmesi tartõşmalarõ
ile içiçe geçiyor. Hizmetler sektörü dünya ekonomisinin en dinamik sektörü.
Dünya üretiminin 2/3’ü, istihdamõn yarõsõna yakõnõ, dõş ticaretin %20’si bu
sektörde gerçekleşiyor. 2020 yõlõnda hizmet ticareti dünya ticaretinin yarõsõnõ
oluşturacak.
Gelişmiş ülkeler, canlõ-cansõz tüm dünya ve azgelişmiş-gelişmekte olan
ülkeler aleyhine bozduklarõ çevreyi, daha da bozulmaktan korumak için, şimdi
bu ülkelere teknoloji satacaklar, bu ülkelerde yatõrõm yapacaklar ve doğayõ
bozarken kazandõklarõ gibi, bozulmayõ azaltmaya çalõşõrken de kazanacaklar.
Nitekim, Birleşmiş Milletler tahminlerine göre, 2007’den 2030’a kadar,
gelişmiş ülkelerden kalkõnmakta olan ülkelere, iklim değişikliğinin etkisini
azaltmak için yõlda 100 milyar dolar, değişikliğe uyum için 28-67milyar dolar
kaynak akmasõ gerekiyor. Bu kaynağõn %80’i özel sektörden gelecek.
Su, özellikleri itibariyle diğer doğal tekel sektörlerinden çok farklõdõr. Başka
herhangi bir ürünün suyu ikame etmesi mümkün değildir. Suyun fiyat talep
esnekliği fizyolojik ihtiyaç için sõfõrdõr; bölgeden bölgeye ve gelir gruplarõna
göre değişmekle birlikte, kullanma suyu için serttir. Arz esnekliği ise zayõf ve
yüksek maliyetlidir. Bir mal ve hizmetin fiyatõnõn ve piyasasõnõn oluşmasõnda
arz ve talep esnekliklerinin önemini, konu üzerinde öneri geliştirmek isteyen
herkesin bilmesi gerekir. Şebeke suyunun bir piyasasõ olmaz. Yerel fiyatõ olur.
Suyun taşõnmasõ zor ve yüksek maliyetlidir. Su kalitesi her kaynakta aynõ
değildir. Bu, arõtma maliyetlerinin de çok farklõ olabileceği manasõna gelir.
Şebeke suyu tedarik eden işletmeler mutlaka tekel olurlar. İşte bu sebeplerle
suyun piyasalaştõrõlmasõ sosyal refah aleyhine kuvvetli bozucu etkiler yaratõr.
Su özelleştirmesinin yarattõğõ olumsuzluklara ilişkin çok sayõda örnek
vardõr. Mesela Bolivya’nõn La Paz kenti su işletmesi dağõtõm hizmetlerinin
kötü olmasõ sebebiyle özelleştirildi. Lyonnaise des Eaux’ya (Suez) verildi.
Su fiyatlarõ 2 bolivianostan 12 bolivianosa yükseldi. (Ortalama bir işçi ücreti
1800 bolivianos idi.) Yoksul halk evlerinde duş alamaz hale geldiler. Halka
17
açõk duş-lavabo tesislerinden yararlanmaya başladõlar. Maliyetleri düşürmek
için işletmede çalõşanlarõn işten çõkarõlmasõ sebebiyle hizmet kalitesi bozuldu.
Su kesintileri sõklaştõ, kesinti süreleri uzadõ. Yoksul semtler hizmet alamadõ.
Şirket özelleştirme kontratõndaki yükümlülüklerini yerine getirmemişti. Buna
rağmen, şirket yönetimi bütün bu aksaklõklarõn faturasõnõ halka çõkardõ. Özel
su şirketinin genel müdürüne göre halk “dünyanõn en kötü tüketicisi” ve “kötü
müşteri” idi.
Su özelleştirmesine belki de en ünlü tepkiyi Bolivya’da Cochabamba halkõ
gösterdi. Özel su şirketi, halkõn kendi kuyusundan çõkardõğõ su veya evinin
çatõsõndaki tanklarda biriktirdiği yağmur suyu için bile faturalandõrma yetkisi
almõştõ. Tarifeler %200’e kadar yükseltildi. Halk öyle bir tepki gösterdi ki,
hükümet özelleştirme kontratõnõ iptal etmek zorunda kaldõ.
Cochabamba’ya ’90 sonlarõndan itibaren günde birkaç saat su verilebiliyordu.
Çünkü son 30 sene boyunca kent nüfusu olağanüstü artmõştõ. Su problemini
çözmek için önerilen projenin 77 milyon dolar tutacağõ hesaplanõyordu.
Bu kaynağõ tedarik etmek ve dõş borçlarõndan 600 milyon dolar sildirmek
için hükümet, Dünya Bankasõ’nõn dayatmasõna boyun eğdi, şehrin içme
suyunu özelleştirme yoluna girdi. Kötü düzenlenmiş bir ihale ile, 1999’da
Cochabamba su imtiyazõ dõş güdümlü bir özel şirkete verildi. Şirket yatõrõmõn
geri dönüş oranõnõn yõllõk %15 olmasõnõ kontrata yazdõrmayõ başardõ. 1 ay
içerisinde ailelerin su faturalarõ %35 arttõ. Özel şirketin ilk uygulamalarõndan
birisi bu oldu.
Günlük 1 dolarõn altõnda gelirle yaşayan çok yoksullarõn su faturalarõ ikiye
katlandõ. Bu artõş halk çoğunluğu için çok kötü idi. Sendikalar ve sivil toplum
örgütleri sokağa dökülmeye karar verdiler. Sendika Başkanõ Oscar Olivera
direnişe liderlik etti.
Halk “su bize aittir” diye sokağa döküldü. Şiddet 17 yaşõnda bir öğrencinin
ölümüne yol açtõ. Yüzlerce kişi yaralandõ ve halk hareketinin bütün ülkeye
yayõlma ihtimali baş gösterdi. Bu sosyal tepki dalgasõ karşõsõnda, özel su
şirketi, kontrat süresi 40 yõl ve değeri 2.5 milyar dolar olan işi bõraktõ, şehirden
kaçtõ. Özelleştirmenin üzerinden henüz 1 yõl geçmemişti
AB Komisyonu 28 Mart 2007’de bir “Yeşil Kitap” kabul etti. Bu kitapta, çevre
ve enerji konusundaki piyasacõ gerekçelere yer veriliyor ve bu doğrultudaki
18
düzenlemelerin “çevreyi korumak için piyasa güçlerini harekete geçireceği”
savunuluyordu. Hali hazõrda AB ülkelerinde, su standartlarõ dõşõnda, Birlik
ülkelerini zorlayan bir su politikasõ yok. Esasõnda ulusal piyasalar rekabete
açõlarak bir ortak piyasa yaratmak isteniyor. Ancak bu gelişmeye şiddetle
karşõ olan politik çevreler de var. Bunlar kamu hizmetleri konusundaki
seçme özgürlüğünün tartõşõlõyor olmamasõndan rahatsõzlõk duyuyorlar. Her
şeyin rekabet için yapõldõğõ bir ortamda, Avrupa’da kamu su hizmeti bir yol
ayrõmõnda. İlgili tüm aktörler, sorunun bilincine vardõlar. Kamu hizmetini
savunanlar, daha önce özel sektörün yaptõğõ gibi, Avrupa düzeyinde organize
olmaya başladõlar.
AB’nin militanca açõklanan tercihi daima özel su yönetimi lehinde oldu…AB,
AGCS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ) müzakerelerinde su hizmetlerinin
ticarileştirilmesi için çalõşõyor. 24 Ekim 2000 tarihli Avrupa Su Direktifi
çevreyi korumayõ amaçlõyor. Gelecek yõllarda ulaşõlmasõ hedeflenen normlar
içeriyor. Fakat uygulanmakta olan eşitlikçi dağõlõm amaçlõ düşük tarifeleri
tartõşma konusu yapõyor. Yerel yönetimlerin sağlõk normlarõnõ uygulamasõ
için zorunlu yatõrõm maliyetlerini karşõlamak gerekçesi ile, su hizmetlerinin
özelleştirilmesini dayatõyor ve yarõnlarda daha da dayatacak…Ama sağlõk
normlarõ konusundaki amaçlara ulaşmak için yerel yönetimlere hiçbir yardõm
yapõlmõyor.
Avrupa Parlamentosu 16 Mart 2006’da suyu bir insan hakkõ saymak gerektiğine
dair bir kararõ oybirliği ile kabul etti. Buna rağmen AB, suyun ticarileştirilmesi
ve sektörde özelleştirmelerin yaygõnlaştõrõlmasõ için militan bir politika izliyor.
Amerika, Japonya ve Kanada ile işbirliği içerisinde, suyu ticarileştirmek için
gayri ahlaki ve gayri ciddi yöntemlerle bir oldu-bitti yaratmaya çalõşõyor.
Nitekim, Doha’da diğer konular üzerinde hararetli tartõşmalar olduğu bir
zamanda, müzakerelerin son anlarõnda, nihai belgeye, AB, tüm dünyadaki
su kaynaklarõnõn özelleştirilmesini gerektiren bir madde ekliyor. “..çevre
hizmetlerini koruyan tarife ve tarife dõşõ engellerin azaltõlmasõnõ ve uygunsa
kaldõrõlmasõnõ” isteyen bir madde kabul ediliyor. Bu maddeye göre su
konusundaki koruyucu bir ulusal düzenleme tarife dõşõ engel sayõlabilecektir.
Dünya Bankasõ özelleştirme politikalarõnõn mimarõdõr. Kalkõnmakta olan
ülkelerde fiyasko ile sonuçlanan çok sayõda su özelleştirmesinin arkasõnda
Dünya Bankasõ vardõr. Bu banka su tedariki, arõtmasõ, sulama, su yönetimi ve
hidroelektrik için 2007 yõlõnda 4.6 milyar dolar kredi verdi. Kalkõnmakta olan
19
ülkeler için Dünya Bankasõ su konusunda en büyük finansman kaynağõdõr.
Dünya Bankasõ ve benzer küresel düzenleyiciler sivil toplum örgütleri ile
ilişkilerini gitgide yoğunlaştõrõyorlar. Kendi açõklamalarõna göre Dünya
Bankasõ, sivil toplum kuruluşlarõna yõlda 1 milyar dolar civarõnda bağõş
yapõyor. 2006 yõlõnda ödünç vererek desteklediği 302 projeden 217’sine
(%71.8’ine) sivil toplum örgütlerinin katõlõmõnõ sağladõ. Su özelleştirmeleri
konusunda Dünya Bankasõ politikalarõna yöneltilen her itiraz IMF için de
geçerlidir. Bu iki küresel düzenleyici kuruluşun politikalarõndaki paralellik
kurumsaldõr, açõktõr, görev tanõmlarõnõn gereğidir. Belki de bundan dolayõ,
IMF-Dünya Bankasõ ikilisine “teyze kõzlarõ” denilmektedir.
OECD halen uygulanagelen finansman yöntemleri ile altyapõ ihtiyaçlarõnõn
karşõlanamayacağõnõ savunuyor. Mayõs 2007’de yayõmlanan Altyapõ 2030
Raporunda, eğer mevcut trend devam ederse, altyapõ hizmetlerinde tõkanmalar,
çökmeler ve ekonomik faaliyetlerde darboğazlar, ülkeler arasõnda rekabet
eşitsizlikleri ve artan çevre sorunlarõ meydana geleceğini ifade ediyorlar.
Bu olumsuz gelişmeler, elbette, halkõn hayatõnõ ve maliyetleri etkileyecektir.
Dolayõsõyla OECD, kamu-özel sektör işbirliği (PPP)’ni altyapõ açõğõna bir
çözüm olarak önermektedir. OECD, “kullanan ödesin” prensibinin kamu
finansmanõnda daha fazla uygulanmasõnõ, tahsisli vergiler konulmasõnõ,
altyapõ yatõrõmlarõnõn sağladõğõ yerel katma değerin vergilendirilmesini istiyor.
Altyapõ planlamasõnda sürekliliği sağlamak için altyapõ fonu oluşturulmasõnõ
tavsiye ediyor.
Uluslar arasõ ve uluslar üstü kuruluşlar, su yatõrõmlarõnõn finansmanõna
ve su işletmeciliğine özel sektörün girmesini gerekli bir çözüm gibi
görüyorlar. OECD’nin görüşü özetle şöyle: “İyi yönetişime ulaşmak için
mevcut su kuruluşlarõnõ yakõndan incelemek gerekir. Bilhassa özel sektörün
oynayabileceği rolü iyi incelemek gerekir…Kamunun düzenleyici ve tedarikçi
rollerinin birbirinden ayrõlmasõ, kamu çõkarõ ile özel çõkar arasõndaki ilişkilerin
daha kolay açõklanmasõna katkõda bulunabilecek.”
Özelleştirme tartõşmalarõnda “su hakkõ” anahtar kavramlardan birisidir. Su
hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda kabul edilmesi, hayatõn temeli olan
suyun herkese sağlanmasõ konusundaki ana hedefin gerçekleşmesi yönünde
önemli bir aşamadõr. Su olmadan diğer temel haklar gerçekleştirilemez.
Şimdi karar vericilerden ve insan haklarõ savunucularõndan pek çoğu su
20
hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõnõ istiyorlar. Bu takdirde suya
ulaşamayanlar lehine gerekli önlemleri alma garantisi doğacak. Sivil toplum
örgütleri de bu sayede hükümetler üzerinde kuvvetli bir baskõ kurabilecekler.
Diğer yandan, bazõ özelleştirme karşõtlarõ, su hakkõnõn temel insan haklarõ
arasõnda sayõlmasõnõn, özelleştirme gerekçelerinden çok, sektörde kamunun
rolünün artmasõna ilişkin gerekçeleri güçlendireceğini düşünüyorlar.
Su hakkõnõn insan hakkõ olarak kabul edilmesi talebi yaygõnlaşõyor. Bunu kabul
eden ülkelerin sayõsõ artõyor... Hizmet kesildiğinde su ve temizlik hakkõnõn
korunmasõ kriterleri, bu hizmetleri sağlayan özel sektöre ilişkin düzenlemeler,
su konusundaki ulusal yükümlülüklere ilişkin stratejiler hazõrlanmasõ ve yerel
yönetimlere özgü sorumluluklar alanlarõnda detaylõ çalõşmalar yapõlmasõ
gerekiyor. Birleşmiş Milletlerin ve diğer uluslar arasõ kuruluşlarõn çalõşmalarõ,
suya ulaşõm konusunun küresel düzeyde ve kalõcõ biçimde düzenlenmesinin ne
kadar güç olduğunu gösterdi.
Uluslararasõ platformlarda su hakkõna ilişkin olarak alõnan kararlar içerik ve
tarih olarak çelişkiler gösteriyor.
Ekim 2005’te Liège’de kurulan Kamu Hizmetlerinin Desteklenmesi İçin Yerel
Yönetimler Uluslararasõ Kongresi su hakkõnõ da içeren önemli kararlar aldõ.
22-23 Ekim 2005 tarihli Liège Kararõ’nda Dünya Ticaret Örgütü’nün tüm
hizmetleri zamanla rekabetçi piyasalara bõrakma tavsiyesi, kararlarõnõ geri
döndürülemez biçimde yerel, ulusal ve uluslar arasõ düzenlemelere yansõtma
niyeti, Avrupa Birliği’nin bilhassa yerel hizmetlerin ve kamu hizmetlerinin
özelleştirilmesini genelleştirmeye yönelik direktifleri ve kamu hizmetlerini
çökerten hükümet politikalarõ kõnandõ. Temel kamu ihtiyaçlarõnõn spekülatif
piyasalarõn hõrsõna bõrakõlmasõ, ülke ve dünya ölçeğinde sosyal eşitsizlikleri
ve dengesizlikleri arttõrarak liberal normlara tabi kõlõnmasõ, yerel yönetimlerin
demokratik uygulamalardan ve özgür yönetimden uzaklaşarak Dünya Ticaret
Örgütü’nün boyunduruğuna tabi kõlõnmasõ reddedildi.
10 Avrupa başkenti belediye başkanõ, nitelikli ve herkesin ulaşabileceği
kamu hizmeti konusunda Kasõm 2007’de bir deklarasyon yayõnlayarak, kamu
hizmetlerinin liberalleştirilmesine bir alternatif bulunabileceğini açõklayõp,
kamu hizmetlerinin ekonomik-sosyal bütünleşme sağladõğõnõ hatõrlattõlar.
Deklarasyona Brüksel, Paris, Londra, Lüksemburg, Lizbon, Sofya, Amsterdam,
Viyana, Lefkoşa ve Tallinn (Estonya’nõn başkenti) belediye başkanlarõ imza
21
koydular. Belediye başkanlarõ özelleştirmelerin kamu hizmetlerini zayõflattõğõnõ
ve ülkelerin bazõ yerleri ile bir kõsõm vatandaşlarõ marjinalleştirme riski
taşõdõğõnõ gördükleri için böyle bir bildiriye imza koydular.
20 Mart 2008’de Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Konseyi, içilebilir su ve
temizlik suyunu ilgilendiren insan haklarõna ilişkin zorunluluklarõ incelemek
üzere, 3 yõl görev yapacak bir bağõmsõz uzman görevlendirmeye karar verdi.
Su konusundaki yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzenleme ve politikalara
ilişkin tartõşmalarõn merkezinde suyun fiyatlandõrõlmasõ meselesi vardõr. Eğer
suyu piyasalaştõracak bir fiyat belirlenmezse, mesela özelleştirme politikasõ
gündeme getirilemez. Yine, kamu-özel sektör işbirliği alanõnda çeşitli
modeller uygulamak için su fiyatõnõn özel sektöre kazandõracak bir karlõlõk
içermesi şarttõr. Yoksullarõn korunmasõ, suyun çeşitli kullanõmlara tahsis
edilen miktarlarõnõn etkilenmesi, suyun tasarruflu kullanõmõ gibi konular da su
fiyatlarõ ile sõkõ sõkõya ilgilidir. Bu sebeple, su fiyatõ, su tartõşmalarõnõn pivot
noktasõdõr. Gelecekte su fiyatlarõ ne yönde değişecek ve nasõl belirlenecek?
Tartõşma bu sorular üzerinde odaklanõyor. Eğer ülkeler, ödenebilir bir fiyattan
su tedarikini sürekli sağlayamõyorlarsa, halk alternatif tedarik yöntemlerine
başvurur. Bu da kamu hizmet açõğõ yaratõr ve sosyal eşitsizlikleri arttõrõr.
Neo-liberal öneriler biraz daha uç noktaya taşõndõğõnda tam bir çõkmazla
karşõlaşmak kaçõnõlmaz olacak gibi görünüyor. Mesela, su fiyatõnõn tüm
maliyetleri kapsamasõna ilişki önerilerini genişletip, çevresel dõşsallõklarõ da
hesaba katmak, ekonomik rasyonalite gereği sayõlabilir. Zaten, bazõ ülkelerde
sanayi suyunun fiyatõ biraz yüksek tutuluyor. Ancak, dõşsallõklarõ maliyetlere
yansõtmak zordur. Çünkü dõşsallõklarõ hesaplamak her durumda mümkün
değildir. Dolayõsõyla, su maliyetinin bir kõsmõ mecburen vergilerle finanse
edilecek; işletme hesaplarõna sõğan kõsmõ ise piyasalaştõrõlacaktõr. Yani yük,
vergiler üzerinden topluma yüklenecek; kar ise piyasa üzerinden özel şirketlere
aktarõlacak. İşte neo-liberalizm böyle bir şey.
Artan oranlõ tarife ortalama geliri yüksek ve büyük şehirlerde nispeten daha
kolay uygulanabilir. Buralarda çok yoksullarõn su faturalarõnõ zenginlere
finanse ettirmekte büyük zorluklarla karşõlaşõlmaz. Ancak, bunu yoksulu
çok ve küçük şehirlerde yapmak zordur. Üstelik, sosyal koruma amaçlõ
uygulamalar tam da böyle yerlerde gereklidir. Fiyat ortalama maliyete eşit
olursa yatõrõm maliyetlerini de içerir. Bu düzeydeki su fiyatlarõ bölgeler, yerel
22
birimler ve sosyal tabakalar arasõndaki eşitsizlikleri büyütür. Gelir dağõlõmõnõ
bozar. İşletme maliyetlerine eşit fiyat ise su hakkõnõn yoksullar açõsõndan daha
uygulanabilir olmasõnõ sağlar. Bu durumda bile yoksullarõ esirgeyen bir fiyat
farklõlaştõrmasõ gereklidir.
Su fiyatlarõ, kaynakla dağõtõm yapõlan belde arasõndaki uzaklõğa, suyun
beldeye ulaştõrõlma biçimine, suyun kalitesine ve arõtma maliyetine, tedarik
hizmeti sunan yönetimin mali yapõsõna, beldenin nüfus yoğunluğuna, beldenin
yeni yatõrõm ihtiyaçlarõna ve yatõrõmlarõn finansmanõna, su kayõp-kaçak
oranõna, işletme etkinliğine vb faktörlere bağlõ olarak değişmektedir. Suyun
yatõrõm ve işletme maliyetleri nüfusu yoğun, coğrafi bakõmdan avantajlõ, hõzlõ
göç almayan kentlerde düşük, hõzlõ göç alan ve coğrafi bakõmdan dezavantajlõ
kentlerle kõrsal yerlerde yüksektir. Halbuki, sosyal korumaya en fazla muhtaç
kesimler de buralarda barõnmaya/tutunmaya çalõşõrlar. Şu halde maliyetlere
göre fiyatlandõrmaya bir sosyal adalet sõnõrõ koymak gerekmektedir. Yatõrõm
maliyetleri su fiyatlarõna yansõtõlmamalõ, yatõrõmlar vergilerle finanse
edilmelidir.
Su ve özelleştirme kavramlarõ birlikte kullanõldõğõnda kadõnlarõ konu dõşõnda
tutmak mümkün değildir.
Yaratõcõ, kadõnla su arasõnda hayranlõk verici benzerlikler yaratmõştõr. Hayatõn
kaynağõ olmalarõ, yumuşaklõklarõ, sükunete çağõrmalarõ, zarafeti temsil
etmeleri, temizliğin temel unsuru olmalarõ ve kirlendiklerinde bütün bu
niteliklerinin tersyüz olmasõ ile kadõn ve su, Yaratan’õn hayata bağõşladõğõ 2
muhteşem armağandõr.
Su özelleştirmeleri önce ve özellikle kadõnlarõ vuruyor, genç kõzlarõ vuruyor.
Bu sebeple, su özelleştirmelerinin etkilerini ortaya koymak önemli bir sosyal
sorumluluk konusudur; fakat kadõnlar üzerindeki olumsuz etkilerinin daha ağõr
olduğu da õsrarla gündemde tutulmalõdõr.
Suya ulaşõm güçlükleri kadõnlarõn salt aile içi geleneksel görevlerini
zorlaştõrmakla kalmõyor; bunlarõn yanõ sõra, eğitim, gelir getirici faaliyetler,
toplumsal roller üstlenme, dinlenme ve boş zaman etkinlikleri gibi imkanlarõnõ
da yok ediyor. Fizyolojik gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Kirli su içmekten
kaynaklanan hastalõklar, kadõnlara hasta bakõmõ ve evi geçindirme gibi zor
ilave görevler yüklüyor. Kadõnlarõn aile içinde sağlõk ve temizliğe ilişkin
23
görevleri özellikle çocuklar açõsõndan son derece belirleyicidir. Su kullanma
kültürünün gelişmesi açõsõndan da böyledir. Kadõnlarõn su kullanma kültürünü
değiştirecek etkinliği göstermeleri için eğitimlerinde pozitif ayrõmcõlõk
uygulanmalõdõr.
Su, kadõnlarõn aile içindeki konumlarõnõ ve rollerini derin biçimde
etkilemektedir. Bu sebeple,
politika tercihi ve planlamadan strateji
belirlemeye, uygulamadan denetime, fiyatlandõrmadan bütçelemeye, işletme
faaliyet sonuçlarõnõn değerlendirilmesinden kamuya enformasyon sağlamaya,
yeniden yapõlandõrmadan sivil toplum duyarlõğõnõ uyarmaya, esirgenmesi
gereken gruplara desteğin arttõrõlmasõndan yolsuzluklarõn önlenmesine kadar
tüm karar süreçlerine katõlmak onlarõn hakkõdõr. Dahasõ, kadõnlarõn etkin
katõlõmõ süreçlerin başarõ düzeyini yükseltir. Kadõnlarõn eğitime, gelir getirici
faaliyetlere ve boş zaman etkinliklerine katõlõmlarõnõ kolaylaştõrõr. Bunlardan
belki çok daha önemlisi, suyun yatõrõmõ, yönetimi, korunmasõ ve alternatif
kullanõm alanlarõ arasõnda dağõlõmõ gibi çok boyutlu bir konuda karar aktörü
olmak, kadõnlarõn kendilerine duyduklarõ saygõyõ ve güveni arttõrõr.
Su ve kadõn temizlik sembolüdür. Ancak kirli ticaret olmasa…
Su krizi büyük ölçüde sektördeki yolsuzluklara bağlõdõr. Bu da, yolsuzluğu
önlemek için global kamu düzenlemeleri yapõlmasõnõ öncelikli bir sorun
haline getiriyor. Su yolsuzluğu tüm sürekli kalkõnma tartõşmalarõnda öncelikli
konulardan birisi olmalõdõr. Yolsuzluk, uluslar arasõ toplumun yükümlendiği
gelişmeye ilişkin Binyõl Kalkõnma Amaçlarõnõn gerçekleştirilmesini ve ilave
politik inisiyatifleri engelleyen bozucu faktörlerden birisidir. Yolsuzluğu
önlemek için halka danõşõlmalõ, bu danõşma gerçekten karar girdisi olarak
kullanõlmalõ, adli süreçler kolaylaştõrõlmalõ ve açõk faaliyet esaslarõ
uygulanmalõdõr. Sivil toplum örgütleri sektöre ilişkin denetimde, performansõn
gözetilmesinde, enformasyonun değerlendirilmesinde ve yönetime katõlõmdan
beklenen yararõn sağlanmasõnda etkin olabilir. Çok sözü edilen açõklõk
prensibinin uygulamaya geçirilmesi pek kolay olmuyor. Su şirketleri ve uluslar
arasõ kredi kuruluşlarõ yolsuzluğu önlemek için merkezi önemdedir.
Su dağõtõm hizmetlerine özel sektörün katõldõğõ en önemli piyasalara sahip 10
ülke arasõndan 9’unun Yolsuzluk Algõlama Göstergesindeki puanlarõ 3.8’den
düşük. Bu, sözkonusu ülkelerde yolsuzluğun yüksek olduğu manasõna gelir.
24
Su işletmeciliğinin özel sektöre verildiği durumlarda, öngörülemeyen
değişkenler hesaba katõlarak esnek düzenlenen ihale kontratlarõndaki
hükümleri, özel firmalar kendi lehlerine kullanmak için yolsuzluk yapmakta
veya daha işin başõnda, bilgi ve deneyim birikimlerini kullanarak, çõkarlarõnõ
yükseltecek hileli düzenlemeleri kontratlara yerleştirmektedirler. Bu nitelikte
pek çok önemli yolsuzluk örnekleri Batõ Avrupa ve Amerika’da meydana
geldi.
Çeşitli şehirlerin yanõ sõra, Grenoble, Milan, Nouvelle-Orléans ve Atlanta’da
özel su şirketlerinin, avantajlõ kontratlar yapmak ve ihale almak için, kamu
yetkililerine pahalõ gezi imkanlarõ, apartmanlar ve önemli tutarlarda paralar
sunduklarõ görüldü. 2001’de İtalya’nõn Manila kentinde bir özel su dağõtõm
şirketinin yöneticisi, 145 milyon dolarlõk bir atõk su ihalesini almak için, yerel
politik yetkiliye 2.9 milyon dolar rüşvet vermeye kalkõştõğõ için ceza aldõ. Şehir
Konseyi Başkanõ da cezalandõrõldõ. 2006’da Amerika’nõn San Diago kentinde
sanayicilerin ödeyeceği atõk su bedelinin ailelerin faturalarõna yüklendiği bir
denetim sonucu ortaya çõktõ. Şikago’da su hizmetleri yöneticisi taşeronlar
nezdindeki hesaplarõ kendisine aktarmaktan suçlu bulundu.
Hesaplanmasõ zor ama, iyimser bir tahminle, su sektörüne ayrõlan kaynaklarõn
%10’unun yolsuzluğa gittiği tahmin edilmektedir. Pek de iyimser olmayan
tahminlerle bu oran %30 olarak alõnabilir.
Su tedarik hizmetlerinde özel sektörün mü yoksa kamu kesiminin mi daha
başarõlõ olduğu ve hangi durumda yolsuzluklarõn daha az gerçekleştiği çok
tartõşõlan bir konudur. Burada belirleyici dinamik şudur: Kamu hesaplarõnda
hile yapmak zordur, riski yüksektir. Ahlaki düzeyi düşük kamu görevlileri dahi
buna kolay kolay cesaret edemezler. Buna mukabil, özel sektör hesaplarõnda
hile yapõp yolsuzluğa kaynak yaratmak nispeten daha kolaydõr. Dolayõsõyla,
özel sektörün oyun kuruculuğu olmadan yolsuzluk yapmak son derece zordur.
Suyun fizyolojik özellikleri ise bu sektörde tekelci yapõlaşmayõ zorunlu
kõlmaktadõr. Şu halde, su işletmeciliğini özelleştirmek, kolayca yolsuzluk
oyunu kurabilen aktörlere çõkarlarõnõ kolayca yükseltebilecekleri bir oyun
alanõ açmak demektir. Nitekim, bilinen örnekler, çokuluslu su şirketlerinin,
ayõrd etmeksizin, kendi ülkelerinde, diğer gelişmiş ülkelerde ve düşük gelirliorta gelirli ülkelerde yasalara, özelleştirme kontratlarõna, yerel değerlere
ve işletmecilik gereklerine uymayan uygulamalara õsrarla giriştiklerini
25
göstermektedir. Hatta bunlar, ekonomik açõdan son derece rasyonel olan,
uzun vadede kar maksimizasyonuna ulaşma hedefine de uymayarak, tekelci
rantlarõnõ kõsa vadede en yüksek düzeyde gerçekleştirip yerel piyasadan çõkma
stratejisi izliyorlar.
“Canavarõn boğazõna ciğer asmak”, Türkçe’nin anlatõm kudretini gösteren bir
deyimdir. Bu deyimin su sektöründe gerçekleşmesi, başka ekonomik faaliyet
alanlarõna göre biraz daha kolay görünüyor. Böyle olunca, su sektöründe
yolsuzlukla mücadele de daha önemli ve daha zor bir iştir. Öyle ki, yolsuzlukla
mücadele ettiği sanõlan sivil kuruluşlar dahi, bazen, yoğun çõkar gruplarõnõn
tuzağõna düşebilir ve mücadele ettikleri varsayõlan yolsuzluğun aracõ haline
gelebilir. Bu tür ters gelişmeler de yolsuzluğa karşõ mücadelede hesaba
katõlmasõ gereken bir risktir. Su sektörünün ilgili tarafõ olan çevreler diğer
sektörlerle kõyaslanamayacak kadar geniştir. İlgili taraflarõn yolsuzluğa karşõ
ortak bir anlayõş geliştirmeleri bile zorluklar gösterir.
Siyasal rejim, yasal çerçeve, yerelleşme düzeyi, bölgesel eşitsizlikler, güç
ilişkileri, kültürel normlar ve açõklõk düzeyi yolsuzluk biçim ve risklerini
etkiler…Açõklõk düzeyini kuvvetlendirmek için, hizmet sözleşmeleri ve
denetim raporlarõ gibi tüm dokümanlar herkesin anlayabileceği yalõnkat bir
dille yazõlõp ilgilenen herkese duyurulmalõdõr.
Yolsuzluğun çevre üzerindeki olumsuz etkisi, çok sayõda ülkede su
kaynaklarõnõn kirlenmesi, tuzlanmasõ, kurumasõ ve ormanlarõn yok olmasõ,
toprağõn erozyona uğramasõ vb. şekillerde kendisini gösteriyor. Bundan dolayõ,
su sektöründe kaynaklarõn yolsuzluğa gitmesini önlemek hayati önemi haizdir.
Yetki ve sorumluluklarõn merkezi ve yerel düzeyde çeşitli kamu kuruluşlarõ
arasõnda dağõlmasõ doğru enformasyon sağlanmasõnõ ve sektörde açõklõğõn
gerçekleştirilmesini zorlaştõrõyor. Bu da sektörü yolsuzluğa daha müsait kõlan
faktörler arasõndadõr. Kamu su işletmeleri etkinsiz ise kayõrmacõlõk, aşõrma,
yolsuzluk ve kaynaklarõn kötü kullanõmõ sõklõkla sözkonusu olabilmektedir.
Yolsuzluk siyasal-sosyal istikrarsõzlõk kaynağõ da olabilir. 2007’de Mõsõr’da
halk yol kapattõ, gösterilerde bulundu. Çünkü, su sõkõntõsõnõn yolsuzluktan
kaynaklandõğõna inanõlõyordu. Hizmette sürekliliğin sağlanamadõğõ, sivil
toplumun zayõf olduğu ve tüketici haklarõnõn pek gelişmediği ülkelerde
yolsuzluk daha kolay meydana gelebilmektedir. Yolsuzluk yapanlar da elde
edecekleri avantajlarla yüzyüze gelecekleri riskleri dengelemeye çalõşõrlar.
26
Hak arama motivasyonu yüksek ve sivil tepkileri güçlü toplumlar yolsuzluğun
yoksullaştõrõcõ ve yoksun kõlõcõ etkilerine daha az maruz kalõrlar.
Kapitalist zihniyete dayanan çõkarcõ tutumu alternatifsiz rasyonel tutum
olarak kabul edenler, suyu dahi parasallaştõrmaya çalõşõyorlar. Bunlarõn çok
iyi kurgulanmõş rasyonel gerekçeleri var. Görüşlerini savunmakla görevli
uzmanlarõ, bilimsel ve/veya akademik kariyer sahibi sözcüleri, finansal
kapitalizmi yoksul ülkelerin su vahalarõna kadar yaymakla görevli uluslar üstü
destekçileri var. Bu neo-liberal saldõrõya karşõ koymak lazõm.
İçilebilir suya her durumda ulaşmak herkesin hakkõdõr. Bu, bugünkü nesil
için böyle olduğu gibi gelecek nesiller için de böyledir. Suyu tasarruflu
kullanmak, iyi değerlendirmek ve korumak her düzeydeki kamu otoritelerinin
ve bütün insan bireylerinin ortak görevidir. Bu görevleri yerine getirmek için
demokratik katõlõm güçlendirilmelidir. Uluslar üstü kuruluşlarõn, çokuluslu
şirketlerin ve bunlarõn arkasõnda duran devletlerin gücüne karşõ güçlü
demokratik refleksler geliştirilmesi şarttõr. Sivil toplum duyarlõğõ bu anlamda
çok belirleyici olabilir.
Su hakkõnõn korunmasõ için mücadele eden uluslar arasõ koordinasyonlara
katõlmak gerekir. Çokuluslu su tekellerinin faaliyetlerini de dikkatle izlemek
gerekir. Aynõ şekilde, çokuluslu su kartelini destekleyen IMF, Dünya Bankasõ,
G7 gibi uluslar üstü kuruluşlar, güdümlü vakõflar, araştõrma kuruluşlarõ ve sivil
toplum faaliyetleri sõkõ sõkõya izlenmelidir.
Su yönetiminde yerel yetkiler güçlendirilmelidir. Kentlerin su yatõrõm ve
işletmesinde yerel yönetimler tam yetkili olmalõdõr.
İşletme etkinliği için modern işletme yönetimi teknikleri iyi kullanõlmalõdõr.
Su yönetimine sivil toplum örgütlerini ortak kõlmak pekala mümkündür.
Özelleştirme gerçekleşmişse sosyal diyalogun 3 ayağõnõ bir araya getirip kamu
sektörünü, özel sektörü ve sivil toplumu, işletmelerde yoksullar yararõna bir
yönetişim modeli yaratmak için işbirliğine yönlendirmek mümkündür.
Su hizmetini kamunun sunmasõ esas olmalõdõr. Su sektörünün özellikleri
tekelleşmeyi kaçõnõlmaz kõlmaktadõr. Özel tekellerin, talebi sert mallarõ/
hizmetleri az miktarda yüksek fiyattan satarak karlarõnõ maksimize ettikleri
biliniyor. Özel su şirketleri için tatmin edici olan, su fiyatlarõna duyarsõz ve
fert başõna tüketim miktarõ yüksek zengin kesimlere su hizmeti sunmaktõr. Bu
27
sebeple, su hizmetini özel sektörün piyasa kurallarõna göre sunmasõ, sosyal
refah, adalet ve sosyal fayda açõsõndan doğru görünmüyor.
Özel su şirketlerinin yoksullar aleyhine en kötü uygulamalarõndan birisi de su
tedarik ettikleri kentlerin yoksul semtlerine yatõrõm yapmaktan kaçõnmalarõ, su
yatõrõm ve tedarikinde zengin semtleri öncelemeleridir. Bu da sosyal eşitsizliği
derinleştirmektedir. Sosyal adaleti ekonomik rasyonaliteye feda etmeyi
önermek hiç rasyonel değildir.
Neo-liberal piyasalaştõrmanõn su sektöründe daha fazla zararlar yaratmasõnõ
önlemek için yeni bir şeyler yapmak lazõm. Belki de döngü yine Fransa’da
başlayacak. Nitekim, 2008’in son aylarõndaki gelişmeler son derece ilginçtir.
1984’te özelleştirilen Paris su işletmeciliğinin yeniden belediye tarafõndan
üstlenilmesi Belediye Meclisi’nde 24 Kasõm 2008’de kabul edildi. Bunun
bir başlangõç olacağõ ve ‘70’li-‘80’li yõllarda özelleştirilip kontrat sürelerinin
sonuna gelinen su işletmelerinde yeniden kamu işletmeciliğine geçişin
hõzlanabileceği belirtiliyor. Şimdilik su işletmeciliğini yeniden kamuya aktaran
belediyeler çok az. Bunlarõn içinde tek büyük şehir Grenoble.
28
Sayõlarla su
•
1 asõrdan bu yana su tüketimi nüfus artõş hõzõndan 2 kat daha fazla arttõ, bu
trend devam edecek.
•
1970-90 arasõnda kişi başõna kullanõlabilir su miktarõ dünyada 1/3 oranõnda
azaldõ. 2000-2020 arasõnda aynõ oranda bir azalma olacağõ tahmin ediliyor.
1950-2000 arasõ yõllarda tatlõ su endeksi 100’den 75’in altõna düşmüştür.
•
2025 yõlõnda dünya nüfusu 8 milyar olacak. Bu nüfus bugünkü tatlõ su
kaynaklarõnõ kullanacak Kişi başõna yõllõk tatlõ su miktarõ 4800 metreküpe
düşecek. Bu miktar 2000 yõlõnda 7300, 1950’de 16800 metreküp idi.
•
Dünya nüfusunun %30’u kişi başõna yõllõk 2000 metreküpten daha az suya
sahip, yani su yoksulu.
•
Dünya nüfusunun 9.3 milyara ulaşacağõnõn tahmin edildiği 2050 yõlõnda,
kötümser senaryoya göre 60 ülkede 7 milyar insan, iyimser senaryoya
göre 48 ülkede 2 milyar insan su darlõğõ ile karşõ karşõya kalacaklar.
•
Kalkõnmakta olan ülkelerde nüfusun %50’si kirlenmiş tatlõ su kullanõyor.
700 milyon Çinli böyle.
•
Son 50 yõlda su tüketimi 2 kat arttõ.
•
Gelişmiş bir ülkede doğan bir çocuk kalkõnmakta olan bir ülkede doğan
bir çocuktan 30-50 kat daha fazla su tüketiyor.
•
Her gün, çoğu 5 yaşõndan küçük çocuklar olmak üzere, günde 6 bin kişi
kirli su içmekten ileri gelen ishalden ölüyor. Her yõl 15 milyon kişi kirli
suya bağlõ hastalõklardan ölüyor.
•
Kalkõnmakta olan ülkelerde 5 yaşõndan küçük çocuk ölümlerinin
%21’i kirli su içmekten ileri geliyor. Her yõl 400 milyon insan sõtmaya
yakalanõyor, sõtmadan ölüm oranõ gitgide artõyor.
29
•
Dünyada 5 yaşõndan küçük çocuk ölümlerinin 3. sebebi ishal (oran %18),
4. sebebi ise sõtma (oran %8)’dõr. Sahraaltõ Afrikasõ’nda doğan bir bebeğin
ishalden ölme ihtimali Avrupa ve Amerika’da doğan bebeklerden 520 kat
daha fazla.
•
Dünya nüfusunun %40’õ kullanma suyuna sahip değil. Bunun yarõsõ Çin
ve Hindistan’da yaşõyor.
•
2005’ten 2015’e kadar ilave çabalar gösterilmezse, o tarihte 2 milyardan
fazla insan kullanma suyundan yoksun yaşõyor olacak.
•
Zengin ülkelerde içilebilir suyun 1/3’ü tuvaletlerde kullanõlõyor.
•
Muhtemel bir sõkõntõsõna karşõ Amerika kişi başõna 6 bin metreküp su
stoklama kapasitesine sahip, Etiyopya ise 43 metreküp.
•
Günlük su tüketimi Amerika’da 600, İtalya’da 358, Fransa’da 310 litre.
Buna mukabil Japonlar günde 350, Almanlar 130, İsveçliler 119 litre su
tüketiyor. Siyah Afrika’da 10-20 litre su tüketiliyor.
•
Bir İsrailli, suya ulaşma ve kaynaklarõ kullanma eşitsizliği sebebiyle, aynõ
topraklarda yaşayan ve aynõ kaynaklarõ kullanan bir Filistinliden 6 kat
daha fazla su kullanma imkanõna sahip.
•
Dünyadaki yõllõk askeri harcamalar 1-1.350 trilyon dolar civarõnda. Yani
tüm dünyadaki su ve atõk su problemi 1 yõllõk askeri harcama tutarõnõn ¼’ü
kadar bir harcama ile çözülebilecek durumda.
•
Yeraltõ su yataklarõ son 50 yõlda Amerika ve Çin’de, sõrasõyla, 1.5-3.5
metre derine indi.
•
Kirlilik ve benzeri su sorunlarõnõn gelecek 30-40 yõl içerisinde öldürücü
etkisinin 10 katõna çõkacağõ tahmin ediliyor.
•
Kalkõnmakta olan ülkelerde atõk suyun %90’õ, sõnai atõklarõn %70’i hiçbir
işlemden geçirilmeden akar sulara boşaltõlõyor.
•
2006 yõlõ rakamlarõ ile, dünyada 1.1-1.4 milyar arasõnda insan içilebilir
sudan yoksun. 2.6 milyar insan sağlõklõ tuvalete sahip değil.
•
Bugün için yeryüzünde su darlõğõ çeken nüfus 700 milyon. 2035 yõlõnda bu
rakam 3 milyara ulaşacak ve dünya nüfusunun 1/3’ünden fazla olacak.
30
•
Hali hazõrda dünyada içme ve kullanma suyu yatõrõmõ yõlda 15 milyar
dolar. Binyõl amaçlarõna ulaşmak için bu miktarõn iki katõna çõkmasõ
gerekiyor. Bu miktar kullanõlmõş suyun arõtõlmasõnõ kapsamõyor.
•
1990-2000 yõllarõ arasõnda kalkõnmakta olan ülkelerde içilebilir suya
ulaşan nüfus oranõ %73’den %80’e çõktõ.
•
2025 yõlõna kadar kalkõnmakta olan ülkelerde su tüketimi %30, kalkõnmõş
ülkelerde %10 artacak; su sõkõntõsõ çeken bölgelerdeki nüfus, 1995’e göre,
ikiye katlanacak ve bugünden 2030’a kadar dünya nüfusunun 2/3’ü az
veya çok su sõkõntõsõna maruz kalacak.
•
İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’ya göre, zengin ülkelerde hanehalklarõ
gelirlerinin %3’ten daha azõnõ suya harcarken yoksul ülkelerde bu oran
ortalama %10.
•
Dünyadaki tatlõ su toplam su miktarõnõn yalnõzca %2.53’ünü oluşturuyor.
Bunlarõn da büyük bir kõsmõ buzullarda ve yer altõnda tutuluyor.
İnsanoğlunun kullanabildiği su miktarõ toplam su miktarõnõn %0.3’ü
civarõnda. Ev ve diğer ihtiyaçlarõnda kullandõğõ su miktarõ ise %0.02-3
arasõnda.
•
1 litre kullanõlmõş su 8 litre suyu kirletiyor.
•
Dünyadaki kullanõlabilir suyun %70’i tarõma, %22’si sanayie gidiyor.
%8’i evde tüketiliyor.
•
2000’li yõllar boyunca 30 yõl içerisinde tarõm sektöründe kullanõlan su
miktarõ %14 artacak.
•
Özellikle kalkõnmakta olan ülkelerde, etkili sulama sistemlerinin olmamasõ
sebebiyle, tarõmda kullanõlan suyun %60’õ buharlaşarak, akarsulara
karõşarak veya yer altõ sularõna karõşarak israf edilmiş oluyor.
•
Her bir insanõn günlük gõda ihtiyacõnõ karşõlayacak tarõm ürünleri üretimi
için 3000 litre (3 metreküp) su gerekiyor.
•
2000’li yõllarõn ilk çeyreğinde sanayi sektörünün kullandõğõ su miktarõ
%22’den %24’e çõkacak. Evlerde kullanõlan su miktarõ %40 artacak.
•
İnsan vücudunun %70’i su. Bazõ gõdalarõmõzda da su oranõ çok yüksek.
Domateste %95, elmada %85, õspanakta %91, sütte %80-90
31
•
2001 yõlõ itibariyle dünyada elektriğin %19’u sudan üretiliyordu.
•
1971-2001 arasõ dönemde kömür, doğalgaz, nükleer enerji ve su ile
üretilen elektrik miktarõ artmõştõr. Son 3 kaynak kullanõlarak üretilen
elektrik hemen hemen aynõ oranda artmõş, termik santraller daha yüksek
oranda artmõştõr.
•
Avustralya ve Okyanusya dünya nüfusunun %1’ine, su kaynaklarõnõn
%5’ine sahip. Diğer kõtalarda rakamlar sõralõ olarak şöyle: Kuzey ve Orta
Amerika %8, %15, Güney Amerika %6, %26, Avrupa %13, %8, Afrika
%13, %11, Asya %60, %36.
•
Temiz su tedariki sağlanamayan nüfusun toplam nüfusa oranõ Asya’da
%65, Afrika’da %27, Latin Amerika ve Karayipler’de %6, Avrupa’da
%2’dir.
•
2025’te su darlõğõ kalkõnmakta olan ülkelerde %50, gelişmiş ülkelerde
%18 artacak.
•
1 araba üretmek için 400.000 litre iyi nitelikli su kullanmak gerekiyor.
•
400.000 litre su ile 266 kilo tahõl üretilebiliyor.
•
2000 yõlõ itibariyle dünyada gecekonduda yaşayan 900 milyon insan
günde 5-10 litre arasõnda su kullanõyor, buna mukabil aynõ kentlerdeki
geçimi rahat insanlarõn kullandõğõ miktar 50-150 litre arasõnda.
•
Dağõtõm altyapõlarõna verilen suyun %45-60 arasõnda bir kõsmõ sistem
içerisinde kayboluyor. Drenaj kanallarõnda sõzõntõ, sulamada buharlaşma
ve şehir şebekesinde sõzõntõlar bu sonuca sebep oluyor.
•
Gelişmiş ülkelerde dağõtõm altyapõsõndaki sõzõntõlardan dolayõ su kaybõ
%30 Bazõ büyük şehirlerde sistemdeki su kaybõ %40-70 arasõnda
değişiyor.
•
Bütün dünyadaki hastanelerin yataklarõnõn yarõsõ her zaman suya bağlõ
hastalõklara tutulanlar tarafõndan işgal ediliyor.
•
Kalkõnmakta olan ülkelerde 3 milyar insanõn konutunda veya yakõnõnda su
musluğu yok.
32
•
2000 yõlõ itibariyle dünyada gecekondu-kulübe türü evlerde 1 milyar
kişi yaşõyor. Bu rakamõn 2020-2030 yõllarõnda 2 milyar olabileceği
hesaplanõyor. Böyle yerlere sağlõklõ su vermek başedilmesi gereken son
derece güç bir hedef olarak görülüyor.
•
2007 yõlõ itibariyle dünya nüfusunun yarõsõ büyük-küçük şehirlerde
yaşõyor. 2030’da bu oran 2/3 olacak. Dolayõsõyla, şehirlerde su talebi
olağanüstü artacak.
•
Dünyada her 5 kişiden 2’si, özellikle denizlerin yükselmesiyle meydana
gelebilecek sel felaketlerine maruz kalõnabilecek yerlerde yaşõyor. İklim
değişiklikleri bu durumu daha da kötüleştiriyor.
•
Dünyanõn birçok yerinde şebekeye kaçak bağlanma ve şebekeden/kanaldan
kayõplar sebebiyle %30-40 oranõnda su kaynağõ muhasebeleştirilemiyor.
•
Yeryüzünün %40’õ kurak veya yarõ kurak alanlardan oluşuyor. Bu alanlar
bütün tatlõ su kaynaklarõnõn sadece %2’sine sahip.
•
2000’lerin başõ itibariyle, Afrika’da içilebilir su bulmak için yõlda 40
milyardan fazla çalõşma saati kaybedilmektedir.
33
34
Küresel
düzenleyiciler
35
36
Dünya Su Konseyi 1996’da kurulmuş çok taraflõ bir platformdur. Dünya
çapõnda tanõnan sektör kuruluşlarõ ve uluslar arasõ organizasyonlar inisiyatifinde
kurulmuştur. Suya ilişkin problemleri çözerek uluslar arasõ toplumda gitgide
artan su konusundaki kaygõlarõ gidermek amacõndadõr.
Tanõtõmlarõna bakõlõrsa, Dünya Su Konseyi, su problemine ilişkin etkin
stratejiler uygulamaya, duyarlõğõ arttõrmaya, politikacõlarõn dikkatini çekmeye,
toprak üzerindeki tüm canlõlar için sürekli kalkõnma anlayõşõ çerçevesinde, her
düzeyden karar mercilerini her durumda suyu koruma, kaynaklarõnõ geliştirme,
planlama, yönetme ve kullanma hususunda cesaretlendirmeye çalõşõyor.
Tartõşmalarõ kolaylaştõran ve deneyim değişimine imkan veren bu platform
çerçevesinde, Konsey, su kaynaklarõnõn ve hizmetlerinin yönetimi konusunda,
ilgili tüm taraflarla ortak bir strateji vizyonuna ulaşmayõ amaçlamaktadõr.
Konsey, su konusunda bir fikir laboratuarõdõr, çeşitli problemler karşõsõnda
çözümler bulacak yeteneğe sahiptir. Dünya Su Konseyi bu angajmanõn
sonucudur.
Konsey, üyelerinin aidatlarõ ile finanse edilmektedir. Marsilya şehri
desteklemektedir. İyi tanõmlanmõş proje ve programlarõ, uluslar arasõ
kuruluşlarõn, hükümetlerin ve sivil toplum örgütlerinin sağladõğõ
sübvansiyonlarla ve bağõşlarla finanse edilmektedir.
Dünya Su Konseyi su sektöründe küresel düzenlemeler gerçekleştirmeyi
amaçlõyor. Hali hazõr durumda, dünya tatlõ su kaynaklarõnõ yönetme gücü
çeşitli ülkeler, yüzbinlerce yerel yönetim, sayõsõz sivil toplum, özel kuruluş
ve çok sayõda uluslar arasõ kuruluş arasõnda paylaşõlõyor. Su kaynaklarõnõn
yönetimine ilişkin olarak, uluslar arasõ sahada pek çok araştõrma ve tartõşma
yer alõyor.
1977’de Birleşmiş Milletler’in Mar del Plata (Arjantin) suyu üzerine
konferansõ, su yönetimi konusunda, hükümetler arasõ ilk konferanstõr.
37
‘77’deki konferans Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu, 1980’de, içme ve
kullanma suyu tedariki üzerine Uluslar arasõ 10 Yõl Deklarasyonu yayõnlamaya
sevk etti.
Dünya Su Konseyi oluşturma fikri, ilk kez, 1992’de Rio de Janeiro’daki
Yeryüzü Zirvesi ve Dublin’deki (İrlanda) Çevre ve Kalkõnma için Birleşmiş
Milletler Konferansõ vesilesiyle ortaya atõldõ.
Kasõm 1994’te Mõsõr’õn başkenti Kahire’de yapõlan 8. Dünya Su Kongresi
vesilesiyle, Su Kaynaklarõ Uluslar arasõ Birliği (IWRA), Dünya Su Konseyi
kurulmasõ konusunda olağanüstü bir oturum düzenledi. Bu oturumdan Dünya
Su Konseyi kurulmasõ ve kuruluş öncesi aşamalarõ uygulayacak bir komite
oluşturulmasõ kararõ çõktõ. Amaç, su yönetimi alanõnda dünya çapõndaki
dağõnõk, etkisiz ve bölünük çabalarõ birleştirmek için ortak bir uluslar arasõ
organizasyon kurmak gerektiğine dair konsensüs yaratmaktõ. Konsey’in
kurulmasõndan sonra ilk iki konferans Mart 1995’te Montreal’de (Kanada) ve
Eylül 1995’te Bar’da (İtalya) düzenlendi. Bu konferanslarda Konsey’in görev
ve amaçlarõ tanõmlandõ.
Haziran 1996’da Konsey’in hukuki varlõğõ onaylandõ ve merkezi Marsilya
oldu. Temmuz 1996’da ilk geçici yönetim kurulu Grenade’de ( İspanya)
toplandõ.
Dünya Su Konseyi’ne Türkiye’nin en önemli ve merkezi su kuruluşu olan
Devlet Su İşleri (DSİ) 2000 yõlõndan itibaren üyedir. Günümüzde Dünya Su
Konseyi’nin 65 ülkeden 340 üyesi bulunmaktadõr. Konseyde Türkiye 41 üye ile
Japonya ve Fransa’dan sonra en çok üyesi olan 3. ülke konumundadõr. Dünya
Su Konseyi üyelerinin % 13’ü Türkiye’deki kurumlardan oluşmaktadõr.
Neo-liberal ve küresel bir organizasyon
Dünya Su Konseyi, kendini tanõttõğõ dosyada, misyonunu “dünyada suyun
iyi yönetilmesini desteklemek” olarak tanõmlõyor. Su konusunu dünya
gündeminin başõna taşõmayõ tek amacõ olarak belirtiyor. Su kaynaklarõnõn
ve hizmetlerinin yönetiminde uygulanacak prensipler geliştirmek istiyor.
Birleşmiş Milletler’in Bin Yõl Amaçlarõ’nõ su bakõmõndan gerçekleştirmeye
çalõştõğõnõ ifade ediyor. Bünyesinde 300’ den fazla organizasyon bulunan
uluslararasõ bir kuruluş. Merkezi Marsilya (Fransa)’da.1996’da UNESCO,
38
Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ PNUD, Dünya Bankasõ, Dünya Su
Kaynaklarõ Uluslararasõ Birliği IWRA, Su Yolu Açma ve Sulama Uluslarararasõ
Komisyonu CIID ve Uluslararasõ Su Birliği IWA’nõn da aralarõnda bulunduğu
çok sayõda uluslararasõ kuruluş tarafõnda meydana getirilmiştir. 2005’te
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’inde gözlemci olarak temsil
edilmesi imkanõ tanõndõ. Konsey’in faaliyetleri Marsilya Belediyesi’nin ve
çeşitli hükümetlerin sübvansiyonlarõ, üye kuruluşlarõn aidatlarõ ve uluslararasõ
kuruluşlarõn bağõşlarõ ile finanse ediliyor. Hali hazõrda sivil toplum örgütleri,
uluslararasõ kuruluşlar, üniversiteler ve araştõrma merkezleri, özel şirketler gibi
geniş bir yelpazeden üyelere sahip.
Konsey’in kurucu başkanõ Mõsõr Sulama ve Su Kaynaklarõ Bakanõ Mahmut
Ebu Zeyd idi. 1998’den itibaren Dünya Bankasõ eski Başkan Yardõmcõsõ
William Cosgrove başkan oldu. Mart 2005’ten bu yana Marsilya Su İdaresi
Genel Müdürü Loic Fauchon Konsey Başkanlõğõ yapõyor. Loic Fauchon
Suez ve Véolia’nõn eşit ortak olduklarõ Marsilya Su İdaresi’nin başkanõdõr.
Bu göreve belediye başkanõ tarafõndan atanmaktadõr. Konsey’in yönetim
kurulunda Suez’in eski başkan yardõmcõsõ ve Dünya Bankasõ Su Kaynaklarõ
Direktörü gibi kişiler bulunuyor.
Kendi Internet sitesinde Konsey şöyle tanõtõlõyor:
Konsey’e 62 ülkeden 300’den fazla organizasyon üye. Bu organizasyonlar 5
kategoride değerlendiriliyor. Hükümetler arasõ kuruluşlar, hükümetler ve kamu
organlarõ, sivil toplum kuruluşlarõ, kamu ve özel sektör işletmeleri, araştõrma
merkezleri ve mesleki kuruluşlar. Konsey, suyun muhafazasõ, sürekli kalkõnma
perspektifiyle su kaynaklarõnõn akõllõ kullanõmõ ve iyi yönetimi platformu
oluşturup, tartõşma ortamõ ve deneyim değişimi sağlamak misyonuna sahip.
Ayrõca Konsey, Dünya Su Forumu gibi büyük müzakere ortamlarõnõ besleyen
düşünce ve projeleri hareketlendiriyor. Uluslar arasõ işbirliği kurulmasõnõ
sağlamaya çalõşõyor. Sürecin bütünleştirici aktörü oluyor. İlgili kuruluş ve
karar vericilere, dünyanõn değişik bölgelerindeki su kaynaklarõnõn güvenliğini
iyileştirmek için, ilişki kurma, tartõşma, öneri geliştirme ortamõ ve faydasõ
yaratõyor. Her 3 yõlda bir, ev sahibi ülke otoriteleri ile sõkõ işbirliği içerisinde
düzenlenen Forum, su alanõnda dünyanõn en büyük randevusunu sağlõyor.
UNESCO’nun sitesinde Dünya Su Konseyi şöyle tanõtõlõyor:
39
Dünya su kaynaklarõnõn kalõcõ ve etkili yönetilmesini cesaretlendirmek…
Konsey bu konuda politik angajmanlar alõnmasõnda temel bir rol oynar.
Konsey’e 313 uluslar arasõ organizasyon üye. 1998’de açõkladõğõ vizyona göre,
Konsey, su kaynaklarõnõn kalõcõ yönetimini kurmak için senaryolar tanõmlamaya
yardõm ediyor. Su politikasõnõn değişimini etkilemek ve anahtar problemlere
yaratõcõ çözümler önermek misyonu sayõlõyor. (http://erc.unesco.org/ong/fr/
Directory/ONG_Desc_portal.asp?mode=gn&code=1505)
Dünya Su Konseyi’nin mimarlarõ, aslõnda, “Küresel Stratejistler”
(http://www.yerelnet.org.tr/yerel_hizmetler/su_atiksu/) olarak adlandõrõlabilir.
Bu, doğru bir tanõmlama sağlar. Dünya Su Konseyi’ne ilişkin yerelnet yorumu
şöyledir:
1996 yõlõnda hükümetler, sektördeki çokuluslu şirketler, Birleşmiş Milletler,
Dünya Bankasõ ve benzeri uluslararasõ örgütler bir araya gelerek, “Dünya Su
Konseyi”ni kurmuşlardõr. Konsey’in kuruluş amacõ, Dünya su politikasõ için
bir “beyin takõmõ” oluşturmaktõr.
Sektöre ilişkin politikalarõn bugün evrildiği nokta, Avrupa Yeniden
Yapõlandõrma ve Geliştirme Bankasõ uzmanõ Johan Bastin’in sözleri ile
özetlenebilir: “Özel yatõrõmcõlar için su, fethedilecek son altyapõ sõnõrõdõr ve
ne trajiktir ki, su, aynõ zamanda doğanõn ve ortak mallarõn da son sõnõrõdõr”.
Dünya Su Konseyi’ne paralel başka küresel kuruluşlar da yaratõlmõştõr.
Mesela Küresel Su Ortaklõğõ (Global Water Partnership-GWP) böyledir.
Küresel Su Ortaklõğõ, Ağustos 1996’da aralarõnda Birleşmiş Milletler’in,
hükümetlerin, çok ortaklõ bankalarõn, meslek kuruluşlarõnõn, özel sektörün,
sivil toplum kuruluşlarõnõn yer aldõğõ bir örgüt olarak kurulmuştur. Küresel
Su Ortaklõğõ’nõn amacõ, ulusal ve uluslararasõ düzeyde içmesuyu ve
arõtma sektörüne ilişkin çalõşmalarõ küresel bir anlayõşla yürütmek olarak
belirlenmiştir. Küresel Su Ortaklõğõ, suya ilişkin çeşitli alt sektörlerin
ihtiyaçlarõnõ göz önünde tutarak (sağlõk, tarõm, çevre ve sanayi gibi) bunlarõn
arasõndaki öncelikleri belirleyen ve onlara ilişkin yaklaşõmlar öneren kavramsal
bir çerçevenin kurulmasõndan yola çõkar. GWP merkezi İsveç’in Stockholm
kentindedir. GWP, Dünya Su Konseyi’nin belirlediği politikalarõ yürütmek ve
bunlarõn ülkeler düzeyinde benimsenmesini sağlamak amacõyla çalõşmaktadõr.
40
Dünya Su Konseyi her 3 yõlda bir, bir ülkede, ev sahibi ülkenin sekreterya
desteği ve hazõrlõğõ ile Dünya Su Forumu düzenlemektedir. Mart 1997’de
Marrakech’te (Fas) düzenlenen ilk Dünya Su Forumu’nun başarõsõ ve
yayõnlanan deklarasyondaki saptamalar Konsey’e su kaynaklarõnõn yönetimi
konusunda büyük bir güç sağladõ. Dünya Su Konseyi 21. yy. çevre, hayat ve su
dünya vizyonunun devamlõlõğõnõ sağlamak için bir yetki elde etti.
Eylül 1997’de Dünya Su Konseyi üyeleri ilk genel kurulu Su Kaynaklarõ
Uluslar arasõ Birliği tarafõndan organize edilen 9. Dünya Su Kongresi
vesilesiyle Montreal’de toplandõ. Konsey’in statüsü onaylandõ ve ilk yönetim
kurulu üyeleri seçildi.
Mart 1998’de Dünya Su Konseyi, Fransõz Hükümeti ile sõkõ işbirliği içerisinde,
Paris’te yapõlan Sürekli Kalkõnma ve Su Uluslar arasõ Konferansõ’nõn
organizasyonuna katõldõ.
Mart 2000’de Hollanda’da düzenlenen Dünya İkinci Su Formu büyük başarõ
gösterdi. Dünyanõn her yerinden gelen 5700 katõlõmcõya vizyon sonuçlarõ
sunuldu. Bakanlar konferansõna 120 bakan katõldõ ve 21. yy. su güvenliği
üzerine Lahey Deklarasyonu yayõnlandõ.
Mart 2003’te 3. Dünya Su Forumu Kyoto, Shiga ve Osaka (Japonya)’da
düzenlendi. Lahey’deki 2. Forum’da alõnan angajmanlarõn uzantõsõ olarak,
Dünya Su Konseyi “Dünyada Su İçin Yapõlanlar” başlõklõ bir rapor yayõmladõ.
Bu raporda, yerel düzeyde yapõlan 3000’den fazla aksiyonun envanteri
çõkarõlõyordu. 24 bin civarõnda katõlõmcõyõ bir araya getirerek, bu Forum,
tarihin su konusundaki en büyük konferansõ oldu. Aynõ zamanda, bakanlar
konferansõna 130 bakan katõldõ. Katõlõmcõlar eyleme dönük yüzlerce karar
aldõlar. Her oturum organizatöründen o oturumda hangi somut ilerlemeler
sağlandõğõnõ spesifik olarak belirtmesi istendi.
Mart 2006’da Dördüncü Dünya Su Forumu Meksiko’da gerçekleşti. 206
oturum boyunca tüm dünyadan 20 bine yakõn kişi katõldõ. Forum’un anafikri
“dünya çapõnda su sorunu için yerel eylem” idi.
2005’ten bu yana Dünya Su Konseyi Başkanõ Marsilya Su Şirketi Başkanõ
Loic Fauchon’dur.
41
Tepkiler karşõsõnda Dünya Su Konseyi
Mart 2004’te Dünya Su Konseyi Başkanõ bu örgütün yaklaşõmõnõn temelden
değiştiğini açõkladõ ve şu amaçlarõ savunacağõnõ açõkladõ:
Bu örgüt Birleşmiş Milletler’in su konusunda şu prensipleri kabul etmesi için
ağõrlõk koymaya hazõr:
Su hakkõna herkes sahiptir. Hükümetler bu hakkõ temin etmek sorumluluğu
altõndadõr.
Su yönetimi esas olarak kamu sorumluluğunda olmalõdõr. Yönetim ve
finansman modeli öyle olmalõdõr ki, su hakkõ, yöneticilere ve kullanõcõlara
suyu muhafaza etme yükümlülüğü getirmelidir.
Kamu su yönetimi, suyun çevresine ilişkin mülkiyet hakkõnõ yerel otoriteye
tanõmalõdõr. Bu, öncelikli olarak, ortak kaynağõn korunmasõ sorumluluğunun
da yerel yönetimlerde olmasõnõ gerektirir.
Kamu organlarõ su yönetimleri bünyesinde gelir transferini yapõlandõrmakta
tereddüt etmemeli ve su hakkõnõ somutlaştõrmak için, zenginlere yoksullardan
daha yüksek fiyat ödetmelidir.
Su yönetimi, su kaynaklarõnõn kullanõlabilir hale getirilmesi ile sõnõrlõ
tutulmamalõ, suya bağlõ ekosistemin sürdürülmesi gereği de hesaba katõlmalõdõr.
İsrafa izin verilmemeli, temel su kullanõmõna ilavelere, ihtiyat prensibinin sõkõ
sõkõya uygulanmasõyla ve ancak nihai çözüm adõna izin verilmelidir.
Kõsacasõ, William Cosgrove başkan olduktan sonra, Dünya Su Konseyi, suyun
özelleştirilip ticarileştirilmesi amaçlarõ yerine, suyun bir kamu malõ, hatta
insanlõğõn ortak malõ olduğu, herkesin su hakkõ bulunduğu, su kaynaklarõnõn
ve ekosistemin korunup yönetiminin yerel yönetimlere bõrakõlmasõ gerektiği
görüşlerini savunmaya başladõ. Birleşmiş Milletler örgütü nezdindeki etkisini
bu doğrultuda kullanmak istediğini açõkladõ.
Fakat, su yönetiminin yerel yönetimlere bõrakõlmasõ, merkezi bir kuruluşun
sahip olabileceği işbilgisinden yoksun olacak olan bu yönetimlerin çok uluslu
su şirketleri karşõsõnda zayõf kalmasõna yol açacaktõr. Buna dikkat etmek lazõm.
Politika belirleme, planlama, programlama, yönetim uzmanlõğõ, teknoloji
42
geliştirme ve hukuk alanlarõnda yerel yönetimleri destekleyecek bir merkezi
yönetim kuruluşuna kuvvetle ihtiyaç vardõr.
Dünya Su Konseyi, su hizmetini kamu otoriteleri de üretse, bunu özel sektöre
de bõraksalar, yerel yönetimler önünde su yönetimi konusunda herkesin
sorumluluğunu belirleyen bir çerçeve düzenleme olmasõ gerektiğini savunuyor.
Buna göre, dünya su kaynaklarõnõn korunmasõnõ, herkesin su hakkõnõ ve diğer
canlõlarõn yaşama hakkõnõ güvenceye alan bir su sözleşmesi yapõlmalõ.
Dünya Su Konseyi tepkiler üzerine küreselleşme karşõtlarõnõn pozisyonuna
yakõnlaşmõş görünüyor.
(http://www.monde-diplomatique.fr/mav/81/REKACEWICZ/15760) Dünya
Su Konseyi suyu ticarileştirmek isterken, neo-liberal küresel düzenlemeleri
tersyüz edecek sivil tepkilere sebep olmamaya özen gösterdiğini belli
ediyor. Bu nokta dikkate değer. Ayrõca, su hakkõnõ tartõşõrken, son yõllarda
su kaynaklarõnda meydana gelen değişmelerin maliyet arttõrõcõ etkilerini
hesaba katmak lazõm. Dünya nüfusunun, ekonomik faaliyetlerin ve kentli
nüfusun artõşõ su kaynaklarõnõn hõzla kirlenmesine ve kaliteli su maliyetlerinin
yükselmesine yol açmõştõr. Bu, çokuluslu şirketlerin su işletmeciliğini ele
geçirebildikleri kentlerde su tarifelerinin yükselmesinden ayrõ bir gelişmedir.
Burada herkes için su hakkõ prensibini uygulanabilir kõlmayõ zorlaştõran bir
gelişmeden söz edilmektedir. Bir yandan sular kirleniyor, temiz su maliyeti
yükseliyor, bir yandan su hizmeti verilmesi gereken kentli nüfus hõzla artõyor
ve bir yandan da su kullanma kültürü değişiyor, insanlar gitgide daha fazla su
kullanõyorlar ve bazen marjinal faydasõndan söz edilemeyecek kadar fazla su
kullanõyorlar. Çekirdek aile yapõsõ su kullanõmõnõ arttõrõyor. Tarõm sektöründeki
aşõrõ su kullanõmõ apayrõ bir mesele; modern kentlerde klozetlerde kullanõlan
su, yoksul ülkelerde halkõn tüm diğer ihtiyaçlarõ için kullandõğõ sudan daha
fazla olabiliyor. Şu halde, su tarifelerini geçmiş 10-20 yõllarõn tarifeleri ile
karşõlaştõrmak pek gerçekçi olmaz.
Dünya Su Konseyini BM, UNESCO ve Dünya Bankasõ destekliyor. Konsey’e
göre su sektöründe üretim, dağõtõm, arõtma ve sulama için, 2000’den itibaren,
dünyada gelecek 25 yõl boyunca yõlda 180 milyar dolar yatõrõm yapmak
gerekiyor. Halbuki gerçekte sadece 75 milyar dolar yõllõk yatõrõm yapõlõyor.
43
Organizasyonun gerçek kimliği yahut
paradigmasõ
Dünya Su Konseyi’ne göre su da diğer mallar gibidir. Kullananlar tüm
maliyetini ödemelidir. Hali hazõrda özel sektör dünya su kaynaklarõnõn
yalnõzca %5’ini yönetmektedir. Suyun işletilmesi özel sektöre bõrakõlmalõ
ve fiyatõ serbest rekabet ve uluslar arasõ serbest ticaret çerçevesinde toplam
maliyete göre hesaplanmalõ, bu fiyat tüketicilere aynen yansõtõlmalõdõr.
Konsey, kalkõnmakta olan ülkelerin karşõlaştõklarõ güçlükler karşõsõnda, su
yatõrõmlarõna özel sektörün güçlü biçimde girmesini önermektedir.
Bu görüş devleti basit bir düzenleyici düzeyine indirgiyor. Böylesi bir
özelleştirmenin yoksullarõn aleyhine olacağõ açõktõr. Su yönetiminde etkinliği
garanti etmeyeceği gibi, bu yöntem, yolsuzluklarõ arttõrabilecektir. Üstelik su
hakkõ herkes için bir temel insan hakkõdõr. Problem, suyu kimin yönettiğinden
çok, fiyatlarõn nasõl belirlendiğinde yoğunlaşõyor. Su fiyatlarõnõn tedarik,
dağõtõm ve arõtma maliyetlerini karşõlamasõ olağandõr. Ancak fiyatõn serbest
rekabet çerçevesinde belirlenmesi mümkün değildir. Fiyatlarõn rasyonalitesi
konusunda yol gösterecek bir su piyasasõ zaten olamaz. Toplam maliyete
göre hesaplanacak su fiyatõnõ yoksullar ödeyemez. Su fiyatlarõ yereldir, yerel
şartlarõn yüklediği maliyetler su fiyatlarõ içerisinde önemli bir paya sahiptir.
Öyle görünüyor ki, 21. yy’õn en önemli problemlerinden birisi, yoksullarõn
bu hayati kaynağa ulaşmasõnõ garanti ederek, su yönetiminde rantabiliteyi
sağlamak olacaktõr.
Dünya Su Konseyi su yönetimi konusunda karar vericileri yönlendirmek ve
etkilemek için çalõşõyor. Su ile ilgili her kuruluşun bu faaliyetlere katõlmasõna
açõktõr.
Çok sayõda sivil toplum örgütü, Dünya Su Konseyi’ni, suyu ticarileştirmeye
ve özelleştirmeleri hõzlandõrmaya çalõşan bir organizasyon olarak görüyor.
Fakat, hali hazõrdaki Konsey Başkanõ Loic Fauchon, “herkesin içilebilir bol
su aramayõ temel problem olarak yaşamadõğõ bir hayat umuduna katkõda
bulunmak hepimizin görevidir” diyor.
En son olarak, Dördüncü Dünya Su Forumu 16-22 Mart 2006 tarihlerinde
Meksika’da yapõldõ. 11 bin katõlõmcõ Forum’da yer aldõ.
44
Dünya Su Konseyi Başkanõ M. Loïc FAUCHON yaptõğõ açõlõş konuşmasõnda,
susuzluk ve kirli su içmekten kaynaklanan insan ölümlerinin yeryüzündeki
tüm savaşlarda kaybedilen insan sayõsõnõn 10 katõndan fazla olduğunu söyledi.
“Kültürümüzde suya esas yerini tekrar verelim. Su insanlõk müktesebatõnõn
ortak temellerinden birisidir, ona karşõ özenli ve saygõlõ olmak gerekir”
diyen Başkan devam ediyor: “Bunun için suya erişimi, teorik makro
ekonomik gerekçeler, soyut matematik modeller, insani olmayan yeniden
yapõlanma planlarõ adõna düzenleyen kurallarõ bõrakalõm. Şüphesiz su derin
bir akõl ve hikmet gerektiriyor; fakat o, hepsinden önce, gönül ve dayanõşma
gerektiriyor…Su hakkõnõ anayasalara yazalõm, milli sõnõrlardan girişlere ve
belediye sõnõrlarõna yazalõm. Yurttaşlõk haklarõnõn öğretildiği okullarda okul
defterlerine yazalõm. Zengin ülkeler en yoksul ülkelerin temel ihtiyaçlarõnõ
gidermelerine yardõm etsinler. Yeryüzü cehennemliklerine daha fazla para
verelim. Bugün kamu yardõmlarõnõn %5’i suya ayrõlõyor. Yatõrõmlarõn %5’i
suya yapõlõyor. Bu bir ‘sadakadõr.’ Bu büyük bir hatadõr. En yoksul 5 ülkenin
ve en yoksul 20 megapolün su altyapõsõnõ yapalõm. Ödünç-borç- borç silme
spiralini, dengeli ve sosyal açõdan dayanõşmacõ akõl adõna bõrakalõm…Suyun
iyi yönetimi, her şartta, yatõrõmlarõ belirleme ve tarifeleri saptama iktidarõnõ
koruyan kamu otoritesi gerektirir. Sadece yerel yönetimler, kamudan ve
özelden, ama yetenekli yöneticilerle donanabilir…
Su, elektrik, sağlõk ve eğitim hizmetlerine sahip değillerse, insanlarõn
sandallarla sõnõrlarõ aşmak için çalõşmaya devam edeceklerini bilelim.
Bu insanlar, zenginlerin hõzla ve onursuzca diktikleri sõnõrlarõ aşmak için
çalõşacaklar… Biz her kõtadan her şarttaki çocuğun, gelecekte, su hakkõ
açõsõndan daima eşit doğmasõnõ istiyoruz…Su ellerin uzatõlmasõna, kalplerin
yakõnlaşmasõna, düşüncelerin uyumlaşmasõna değer.”
Meksika’da yapõlan Dördüncü Dünya Su Forumu öncesinde 8 Mart 2006’da
Konsey’in Paris’te açõkladõğõ bir rapora göre, içilebilir su ve sõhhi tuvalet
yatõrõmlarõ için en az 10 milyar dolarlõk, halen verilen hizmetin sürdürülebilmesi
için ise 15-20 milyar dolarlõk her yõl yatõrõm yapmak gerekiyor. Atõk sularõn
toplanmasõ ve arõtõlmasõ için 80 milyar dolarlõk yatõrõm gerekiyor. Hali hazõrda
yõlda 14-16 milyar dolarlõk yatõrõm yapõlõyor, fakat bu yatõrõmlar atõk su
arõtmasõnõ kapsamõyor. (http://www.water-international-france.fr/pfe/IMG/
pdf/2006-03-09_1782_AGENCE_FRANCE_PRESSE_ECONOMIQU.pdf)
45
Temel gerekçe : Yatõrõm açõğõ ve kamunun kötü
yönetimi
Su sektöründe özelleştirmeyi savunan çevrelerin gerekçeleri, görünüşte pek de
yadsõnõr türden değildir. Şöyle deniyor: İçilebilir su ve sõhhi tuvalet alanõnda
büyük bir yatõrõm açõğõ bulunuyor. Halbuki, bunlarla yoksulluk, sağlõk, eğitim
ve kadõn kimliğinin geliştirilmesi arasõnda sõkõ bir ilişki vardõr. Madem kamu
finansmanõ yatõrõm açõğõnõ gidermek için yeterli değildir; o halde, özel sektörü
bu alana çekmek lazõm. Zaten kamu işletmeleri de verimsiz çalõşõyor. Üstelik,
suyu kullanan bedelini ödediğinde alternatif kullanõm alanlarõ arasõnda
optimizasyon sağlanõr ve israf önlenir.
Bu çalõşma boyunca bu gerekçe çeşitli açõlardan tartõşõlacak ve arka planõ analiz
edilecektir. Şimdilik kõsa bir not yeterlidir: Kalkõnmakta olan ülkelerdeki su
özelleştirme sonuçlarõ bu gerekçelerle çelişiyor.
Dünya Su Konseyi’nin, her 3 yõlda bir, ev sahibi ülke ile işbirliği içerisinde
düzenlediği Dünya Su Forumlarõnõn amaçlarõ şöyle açõklanõyor:
Su konusunu dünya politik ve ekonomik otoritelerinin öncelikli problemi
haline getirmek.
Su konusunda geniş bir tartõşma ortamõ yaratmak.
Su konusunda politik angajmanlar sağlamak ve bunlarõ kamuoyu dikkatine
sunmak.
Dünya İkinci Su Forumu’nda su özelleştirmesi gündeme geldi. Finansal
güçlük çeken kalkõnmakta olan ülkelere, Dünya Su Konseyi, su işletmeciliğini
özel şirketlere devretmeyi ve suya tüketicilerin ödeyeceği bir fiyat vermeyi
tavsiye ediyor. (http://www.cite-sciences.fr/francais/ala_cite/expositions/eau_
pour_tous/privatisation_eau.php?html=ok) 2000 yõlõnda Lahey’de yapõlan
Forum’a 6 bin temsilci, 118 bakan katõldõ. Bu Forum’da suyun temel bir insan
hakkõ olduğu reddedildi. Suyun hayati bir ihtiyaç olduğu ilan edildi.
2003’teki Kyoto Forumu’na 24 bin temsilci katõldõ. Dünya Su Konferansõ’na
130 bakan katõldõ. Mart 2006’da Meksika’da 4. Forum yapõldõ.
Dördüncü Dünya Su Forumu’nun alõnmasõnõ gözeteceği önlemler şöyleydi:
46
Su hakkõnõ garanti etmek.
Su sorumluluğunu yerelleştirmek.
Su konusundaki yerel bilgiyi geliştirmek.
Finansmanõ arttõrmak ve iyileştirmek.
Su kaynaklarõnõn izlenmesini ve bu alandaki gelişmelerin ölçülüp
değerlendirilmesini garantiye almak.
Bu amaçlara bakõldõğõnda 3. ve 4. maddeler suyun özelleştirilmesi gerekçeleri
ile tam bir uygunluk gösteriyor. Dolayõsõyla, Dünya Su Konseyi’nin
amaçlarõnda büyük bir değişim olduğuna dair açõklamalara rağmen, sivil
toplum kuruluşlarõnõn bu örgüte duyduklarõ tepkinin, aslõnda, haklõ olduğu
anlaşõlõyor.
Meksika’da yapõlan Forum şu amaçlarõ gözetti :
Su hakkõ, finansmanõ ve imtiyazlõ yönetim modelleri konusundaki farklõ
görüşleri uzlaştõrmak.
Su konusuna yerelden merkeze doğru yaklaşõmõ desteklemek.
Suya tahsis edilen finansmanõ ikiye katlamak ve finansal imkanlarõn yerel
yönetimlere ulaşmasõnõ sağlamak. (Bu finansman finans piyasalarõndan,
devletlerin finansal kuruluşlarõndan ve yardõmlardan gelecek.)
2006 yõlõ rakamlarõ ile, dünyada 1.1 milyar insan içilebilir sudan yoksun. 2.6
milyar insan sõhhi tuvalete sahip değil. Her yõl 15 milyon kişi kirli suya bağlõ
hastalõklardan ölüyor. Günlük su tüketimi kişi başõna Kuzey Amerika’da ve
Japonya’da 350 lt., Avrupa’da 200 lt., Siyah Afrika’da 10-20 lt.
Dünya Su Konseyi’nin bazõ doğru önerileri not edilebilir :
Musluklarõn füzelerden daha fazla olmasõ için finansman sorunu açõkça
tanõmlanmalõdõr.
Herkes su hakkõna sahiptir. Fakat bunun sağlanma biçimi, ulusal özelliklere
bağlõ olarak açõklanmalõdõr.
Devletin düzenleyici rolü ile yerel yönetimlerin sorumluluğu arasõnda denge
kurarak su kuruluşlarõ yerelleştirilmelidir.
47
Su konusundaki bilgi transferi ve araştõrmalar toplumlarõn özellikleri ve
ihtiyaçlarõ ile uyumlaştõrõlmalõdõr.
Meksika Dünya Su Forumu’nun başetmesi gereken sorunlar Başkan Loic
Fauchon tarafõndan böyle ortaya konmuştu. (http://www.public-info.org/
Pages/PagesDossiers/Forum%202006/Dossier%20Presse%20CME.pdf)
Meksika’da yapõlan 2006 yõlõndaki 4. Dünya Su Forumu’nda “Çocuklar İçin
Dünya Su Forumu” diye bir tartõşma ortamõ açõldõ ve buraya yüzlerce genç
katõldõ. UNICEF Dünya Su Forumu’nun bu bölümüne 20 genç kõz ve delikanlõ
ile iştirak etti. (http://www.unicef.fr/accueil/sur-le-terrain/themes/sante-etalimentation/eau,-hygiene,-assainissement/var/lang/FR/rub/428/articles/
2273.html)
5. Dünya Su Forum’u 16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da yapõlacak. Bu
Forum’un sloganõ “Farklõlõklarõn Suda Birleşmesi”dir.
Farklõlõklar suda nasõl birleşecek?
Dünya Su Konseyi Başkanõ Dr. Loic Fouchan, DSİ’nin 06-11 Eylül 2005
tarihleri arasõnda İstanbul’da uluslar arasõ düzeyde düzenlediği Dünyada
Kalkõnma için Su Sempozyumu’nda yaptõğõ konuşmada, su hakkõ ve suyun
ticarileştirilmesi konusuna yaklaşõmlarõnõn belli etti: “Su sorununun çözümü,
en öncelikli konu olarak, hem devletlerin hem de bireylerin gündeminde
ilk sõrada olmalõ. Altyapõ finansmanõ, inşaat, rehabilite gibi hususlara kamu
bütçelerinde öncelik verilmeli. Su için toplanan para su için harcanmalõ.
‘Su, suyu öder.’ Ayrõca yerel düzeyde etkinlik sağlanmalõ.” dedi…Aynõ
sempozyumdaki konuşmasõnda Enerji Bakanõ Hilmi Güler, dünyadaki
sağlõklõ içme suyu açõğõna ilişkin rakamlar verdikten sonra, bu problemin
çözümünde yatõrõmlarõn finansmanõnõn belirleyici değişken olduğunu
söyledi. “Su parayõ, para da suyu getirir” diyen Bakan, uluslar arasõ finans
kuruluşlarõnõn yeni finansman yöntemleri geliştirmesini istedi. Dünya Bankasõ
ve IMF’nin hala klasik finansman yöntemlerini sürdürdüğünü ifade etti.
(http://www.dsi.gov.tr/basin/susempozyumu.htm)
Belli oluyor ki, suya ilişkin hizmetlerin toplam maliyete göre fiyatlandõrõlõp
ticarileştirilmesi ve su üzerindeki ulusal kontrollerin zayõflatõlõp uluslar arasõ
bir inisiyatif yaratõlmasõ, küresel güçlerin yeni hegemonya ve sömürü hedefleri
arasõnda önemli bir yer tutmaktadõr.
48
Genel-İş(DİSK) Genel Koordinatörü Serhat Salihoğlu’nun Dünya Su Konseyi
ve Su Forumlarõ konusunda yayõmlanmõş bir yazõsõ var: “Dünya Su Konseyi
Su Forumlarõ ve İstanbul 2009”, (Jeoloji Mühendisleri Odasõ HABER
BÜLTENİ, Sayõ: 2006/3, Yõl: TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2006, s. 3336.) Bu yazõda S.Salihoğlu suyun özelleştirilmesine ideolojik bir perspektifle
karşõ çõkmaktadõr. Fakat isabetli belirlemeleri de vardõr. Nitekim, Dünya Su
Konseyi’nin su politikalarõnõ bir yönetişim sürecinde belirlemeye çalõştõğõnõ,
halbuki yönetişim sürecinin kendisinin tarafsõz olmadõğõnõ belirtmektedir.
Dünya Su Konseyi’nin dünyadaki su kaynaklarõnõ yöneten küresel bir güç
olmaya odaklandõğõnõ ifade etmektedir.
Çevre Mühendisleri Odasõ’nõn suya ve suyun ticarileştirilmesine ilişkin
yazõsõnda yer alan görüşleri şöyle özetlemek mümkün (Çevre ve Mühendis
2007/Sayõ:28 “Su ve Havza Yönetimi” Sayõsõ):
Küresel iklim değişikliğinin ve kuraklõğõn yarattõğõ sorunlarla birlikte, ülkeler
arasõndaki su ihtilaflarõ, suyun meta haline gelmesi, uluslararasõ tekellerin su
yönetiminde etkin rol almaya başlamalarõ, bu kõtlõk olgusunu ekolojik bir sorun
olmanõn ötesine taşõyor; ekonomik, sosyal, siyasal-askeri bir boyut ekliyor.
Araştõrmalar, kamu ve özel sektör hizmet sunucularõ arasõnda kayda değer
bir fark saptayamamõştõr. Hatta özel sektör işletmelerinin, sõzõntõ ve kaçak su
kullanõmõ sorunu ile baş etmek konusunda kamu işletmelerinden daha kötü bir
performans sergiledikleri ortaya çõkmõştõr.
Su yatõrõm ve yönetiminde yeni bir yapõlanma gelişmektedir. Birçok belediye
Dünya Bankasõ’nõn, özel bankalarõn, çeşitli ülkelerin yatõrõm bankalarõnõn
fonlarõnõ kullanarak atõk su arõtma, içme suyu arõtma, su dağõtõm sistemlerinin
yenilenmesi, baraj inşaatõ gibi projeleri çokuluslu tekeller aracõlõğõ ile
sürdürmektedir. Bu belediyeler Dünya Bankasõ’nõn bir takõm koşullarõ ile
karşõlaşmaktadõrlar. Su hizmetlerinde kamu-özel sektör ortaklõğõ (PPP)
çerçevesinde taşeronlaştõrma politikasõ uygulanmaya başlanmõştõr.
Dünya Su Forumu’na katõlõm maliyetinin çok yüksek olmasõ ve Forum’un,
daha çok, en güçlülerin işbilgilerinin (savoir-faire) boy ölçüştüğü bir alan
olmasõ eleştiriliyor. (http://www.humanite.fr/2006-03-16_International_-Leau-pour-tous-une-idee-qui-boit-la-tasse)
49
5.Dünya Su Forumu
5.Dünya Su Forumu’na ilişkin hazõrlõklar sürerken, Türk yetkililerin
Forum’dan beklentileri rahatsõz edici görünmüyor. Nitekim, Başbakan’õn ve
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ’nõn Foruma ilişkin olarak yayõmlanan
Eylül 2007 tarihli 1.duyurudaki demeçleri bunu göstermektedir. (http:
//www.worldwaterforum5.org/fileadmin/WWF5/Library/Publications/
WaterForum5-Turkce.pdf)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 5. Dünya Su Forumu konusunda şöyle
diyor: “Su alanõndaki tüm konular üzerinde mümkün olan en büyük etkiyi
yapacak yeni düşünceleri geliştirmek üzere tüm hükümetler, parlamenterler,
uluslararasõ kuruluşlar, yerel idareciler, enstitüler, özel sektör mensuplarõ, belli
başlõ oluşumlar, hükümet dõşõ kuruluşlar ve akademisyenler İstanbul’da bir
araya gelecektir. Bunu çok önemli bir buluşma olarak görüyoruz.
Diyorum ki, gelin çocuklarõmõz için, suyu minnetle kucaklayõp gelecek
nesillere miras bõrakabilecekleri sürdürülebilir bir 21. yüzyõl yaratõlmasõnõ
sağlayalõm.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ Kadir Topbaş’õn demeci ise şöyle: “21.
yüzyõlõn en büyük problemi olan küresel õsõnma, su kaynaklarõnõn da yetersiz
kalmasõna ve zamanla yok olmasõna neden olmaktadõr. Bu nedenle gereken
önlemlerin alõnmasõ ülkelerin, sadece yerel değil küresel su politikalarõ
geliştirmesini de zorunlu kõlmõştõr.”
Dünya Su Konseyi, öyle görünüyor ki, amaçlarõnõ örtük ifade edip dünya su
çevrelerinin onayõnõ almõş görünmekte uzmanlaşmõş bir örgüttür. 1.duyurunun
girişindeki açõklama ise Dünya Su Forumlarõnda izlenen ve 5. Forum’da
da gözetilecek olan amaçlarõ çok örtük biçimde ifade etmektedir: “Su için
Farklõlõklarõn Birleştirilmesi” temasõ su kullanõcõlarõ, karar mercileri, medya
ile su uygulayõcõlarõ ve uzmanlarõ arasõnda yerel, bölgesel ve küresel düzeyde
bilgi alõşverişi sağlamayõ ve karşõlõklõ anlayõş yaratmayõ ifade eder. Ayrõca, su
kaynaklarõ ve suyun çeşitli kullanõm alanlarõ (su ve sağlõk, su ve şehir sağlõğõ,
su ve finansman, su ve enerji, su ve iklim, su ve gõda, tatlõ su ve deniz suyu vb)
arasõndaki ilişkileri ve etkileşimleri güçlendirmeyi de içerir, aynõ zamanda su
50
teknolojisi, finansmanõ, kapasite ve yönetim arasõndaki boşluklarõ ortak bilgi
ve deneyimle doldurmayõ da kapsar.
Forum, su sektörünün içinden ve dõşõndan bireylerin birbiriyle etkileşime
girebileceği, müzakere edebileceği ve suya ilişkin sorunlarõn daha çok
bilincine vararak, bunlara çözümler bulabileceği uluslararasõ bir platformdur.
Bu platform, Bakanlara, yerel yöneticilere ve parlamenterlere; kendi
görüşlerini, uzmanlar ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri ile karşõlaştõrma
imkânõ da sağlar.
16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek olan
5.Dünya Su Forumu’nun tanõtõm toplantõsõ 6 Kasõm 2007 tarihinde
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Florya Sosyal Tesisleri’nde yapõldõ.
(http://www.iski.gov.tr/arasayfalar.php?digerhaberler&hdevam=148)
Forum’un ana temasõ “farklõlõklarõn sudaki ittifakõ”… Yahut “Farklõlõklarõn
Suda Birleşmesi.” Dünya Su Konseyi Başkanõ Fauchon, bu toplantõda
yaptõğõ konuşmada, suya erişim için ihtiyaç duyulan finans kaynaklarõnõn
hõzla temin edilmesi gerektiğini, bunun da dünyada denge sağlanmasõ için
temiz suya erişimin vazgeçilmez olduğunun kabulüne dayandõğõnõ söyledi.
(http://www.dsi.gov.tr/basin/suforum_ilktoplanti.htm) Bu durumda suyun
özelleştirilmesini savunanlar sorunu şöyle koymuş oluyorlar: Temiz suya
erişim vazgeçilmez. Öyleyse bu sektörde özel finansman mutlaka gerekli.
Yani, kamu su işletmeleri özelleştirilmeli, su ticarileştirilmelidir. Belli oluyor
ki, Dünya Su Konseyi ve Dünya Su Forumlarõ su ticaretine küresel bir onay
yaratmaya çalõşõyorlar.
Dünya Su Forumlarõna gitgide artan bir siyasal ve medyatik ilgi olduğu
gözlenmektedir.
Véolia et Suez 15 seneden beri dünya su gündemine hakim olmayõ başardõlar.
1993’te Dünya Bankasõ’nõn kabul ettirdiği tavsiyelerden hareketle Dünya Su
Konseyi’nin kurulmasõndan itibaren, Fransõz çokuluslu su şirketleri SUEZ
ve VEOLİA her 3 yõlda bir tekrarlanan Dünya Su Forumlarõnõn gündem ve
doğrultusunu belirliyorlar… Bugün Fransõz şirketleri, Avrupa ve dünya su
politikalarõna bir çerçeve belirlemeye çalõşõyorlar.
(http://blog.mondediplo.net/2007-09-17-Eau-publique-le-defi-f
rancais)
51
5. Dünya Su Forumu ile ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir
(http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=1835&id=90):
Forum başkanlõğõ iki eş başkan tarafõndan yürütülmektedir. Forum faaliyetlerinin
üst yönetimi Uluslararasõ Yürütme Kurulu tarafõndan gerçekleştirilmektedir.
Forum organizasyon faaliyetleri Genel Sekreterlik tarafõndan yürütülmektedir.
Su forumu ile ilgili 3 komite oluşturulmuştur. Bunlar Program Komitesi, Politik
Komite ve İletişim Komitesidir. Beşinci Dünya Su Formu Genel Sekreterliğine
Prof. Dr. Oktay Tabasaran getirilmiştir.
Su Forumu’nun yönetim merkezi, Forum Genel Sekreterliği olarak, DSİ
14. Bölge Müdürlüğü-Çamlõca tesislerinde kurulmuştur. Forum hazõrlõğõna
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi destek vermektedir.
Forum boyunca iklim değişikliği ve risk yönetimi, Binyõl Amaçlarõ ve
insani gelişme, su yönetimi, su yatõrõmlarõnõn finansmanõ, su kaynaklarõnõn
korunmasõ, sõnõr aşan sular ve kapasitenin geliştirilmesi gibi konular üzerinde
tartõşmalar yapõlacaktõr.
Forum’dan önce dünyanõn farklõ kõtalarõnda su konularõnda en az 5 tane
bölgesel toplantõ düzenlenecektir.
2009 Mart tarihine kadar Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 5-6 toplantõ
düzenlenecektir.
Forum kapsamõnda bakanlar toplantõsõ, devlet-hükümet başkanlarõ zirvesi,
yerel idareler konferansõ, fuar, sergi, EXPO gibi etkinlikler planlanmaktadõr.
Suyun ticarileştirilmesini savunan gerekçelerin arkasõnda çok somut ve
güçlü bir gerçek var: Dünya su pazarõnõn yõllõk cirosu 800 milyar dolar.
Bu rakam telekomünikasyon pazarõnõn 2 katõna eşit. Su sektöründe
uzmanlaşmõş özel büyük yatõrõm fonlarõ var. Sektördeki yatõrõmlarõn geri
dönüş oranõ petrolden yüksek. (Riccardo Petrella, universitaire, à l’occasion
de la journée mondiale de l’eau : L’eau devient un objet de mobilisation
politique, Par Julie MAJERCZAK / Libération, mercredi 21 mars 2007)
Ticari ve sõnai kapitalizmden sonra, evrildiği üçüncü aşamada, finansal
52
kapitalizm böyle büyük bir pazara el koymak için, kamuoyu yaratma
çabalarõnõn ötesinde, savaş bile çõkarabilir.
Dünya Su Konseyi Başkanõ Loic Fauchon,
İstanbul’da “5’incisi
gerçekleştirilecek Dünya Su Forumu’nda, yine, tüm dünyayõ etkileyecek,
birçok ülkenin katõlõmõ ile imzalanmasõna çalõştõğõmõz İstanbul Konsensüsü’nün
başarõsõ bizim için büyük önem taşõmaktadõr” dedi. Burada bir de İstanbul Su
Mutabakatõ deklare edilmesi bekleniyor.
Türk yetkililer, 80 ülkeden 20 binden fazla kişinin katõlacağõ tahmin edilen
5.Dünya Su Forumu’nun İstanbul’da düzenlenmesinden son derece mutlu
görünüyor, bunu bir başarõ sayõyorlar. Forum kapsamõnda bakanlar konferansõ,
yerel idareler konferansõ ve devlet-hükümet başkanlarõ zirvesi yapõlacak.
5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Oktay Tabasaran Dünya Su
Forumu’nun her düzeydeki su politikalarõnõ etkilemeye yönelik bir süreç
olduğunu belirtiyor. Forum’un, bu politikalarõn belirlenmesinde, su camiasõnõn
bilgi, deneyim ve katkõlarõna dayanan, dünya çapõnda bir katõlõm süreci
olduğunu söylüyor. (http://www.halklailiskiler.com.tr/detay.asp?id=3206)
Dünya Su Konseyi Başkanõ Loïc FAUCHON’nun 19 Mart 2007’de İstanbul’da
5. Dünya Su Forumu hazõrlõk çalõşmalarõ açõlõşõnda yaptõğõ konuşma son
derece ikna edici görünüyor. (MEETINGhttp://www.worldwatercouncil.or
g/fileadmin/wwc/About_us/Governance/President_statements/2-_Official_
ceremony_20_March_07_turkish.doc) Kirli su içmekten ileri gelen hastalõklar,
suya ulaşma zorluklarõ, kuraklõk gibi insani gelişme engellerini gidermek
istediklerini belirtiyor: “ Burada sağlõk adõna, eğitim adõna, gõda güvenliği
adõna ve tek kelime ile ifade edecek olursak gelişim adõna bulunmaktayõz.
Ve burada, faydalõ, somut ve kalõcõ sonuçlar hazõrlamak, teklif etmek ve elde
etmek için bulunuyoruz.” Gerçekten, artan nüfus, artan ekonomik faaliyetler ve
artan kentleşme hõzõ, hava, toprak, gürültü ve su kirliliğini, özellikle ekosistem
ve kentler için, Loïc FAUCHON’nun ifadesi ile, “sõhhat bombalarõna”
dönüştürmüştür. Gelişmiş ülkeler, canlõ-cansõz tüm dünya ve azgelişmişgelişmekte olan ülkeler aleyhine bozduklarõ çevreyi, daha da bozulmaktan
korumak için, şimdi bu ülkelere teknoloji satacaklar, bu ülkelerde yatõrõm
yapacaklar ve doğayõ bozarken kazandõklarõ gibi, bozulmayõ azaltmaya
çalõşõrken de kazanacaklar. Nitekim, Birleşmiş Milletler tahminlerine
53
göre, 2007’den 2030’a kadar, gelişmiş ülkelerden kalkõnmakta olan
ülkelere, iklim değişikliğinin etkisini azaltmak için yõlda 100 milyar dolar,
değişikliğe uyum için 28-67 milyar dolar kaynak akmasõ gerekiyor. Bu
kaynağõn %80’i özel sektörden gelecek. (http://siteresources.worldbank.org/
INTGMR2008FRE/Resources/fr-apercu-GMR2008.pdf)
Loïc FAUCHON’a göre “Dünya Su Konseyi… bir yandan karar verenlerin,
suya öncelik vermelerini sağlamaya çalõşmaktadõr ve diğer yandan da,
medya aracõlõğõ ile, insanlarõn varlõklarõnõ sürdürmeleri için vazgeçilmez
olan ve korunmasõ gereken bu unsura, kişilerin hassasiyetinin odaklanmasõnõ
sağlamaktadõr.”
Loïc FAUCHON konuşmasõnda Forum’un hedeflerinden söz ediyor: “Birincisi,
kalõcõ olarak kaynağa ulaşõlmasõnõ sağlamaktõr. Bundan kastedilen, insan
gelişimi ve hayatõn korunmasõ için gerekli olan tatlõ su kalitesinin, her anda ve
her yerde, insan topluluğunun gerekli gördüğü her yerde sağlanmasõdõr.
İkinci çözüm ailesi, suyun çõkartõlmasõndan arõtõlmasõna kadar olan tüm süreç
boyunca, kaynağa ulaşma kapasitesine yapõlan yatõrõmlarõ hõzla genişletmeye
dayanmaktadõr.
Üçüncüsü, suyu doğru yönetmek ve suyun bir maliyeti olduğu fikrini
genelleştirmektir. Ve dolayõsõyla ‘daha az tüketmek ve daha iyi yönetmek’
kuralõnõn genel kural olarak kabul edilmesidir.”
Kategorik olarak değerlendirildiğinde, neo-liberal küreselleşme politikalarõna
karşõ olan siyasal, ideolojik ve akademik çevreler, Dünya Su Konseyi
patronajõndaki etkinlik ve gelişmelerden rahatsõzlõk duymaktadõrlar.
Bunlara kamu çõkarõnõ ve sosyal politikalarõ önceleyen STK’larõ da eklemek
gerekiyor.
Makul sayõlabilecek gerekçeler ve çokuluslu
şirketler
Dünya Su Konseyi’nin kendisini finanse eden çokuluslu su şirketlerinin
etkisi altõnda, suyun özel sektöre terk edilmesini istediği, bu konuda sivil
toplum kuruluşlarõna etkin bir katõlõm ve tartõşma ortamõ yaratmadan bir
konsensüs ihdas etmeye çalõştõğõ iddia edilmektedir. Konsey önerilerinin
54
su kaynaklarõnõn kartelcilerin eline geçmesine ve çevrenin bozulmasõna yol
açacağõ savunulmaktadõr. Gõda ve tohum sektörlerindeki tekelci yapõlanmanõn,
tarõmsal sulama yoluyla, dünya su talebini etkilediği ve bu yolla suyu ticari bir
mal haline getirme çabalarõnõ tahrik ettiği belirtilmektedir. “Gõdada kendine
yeterlik politikalarõ desteklenmelidir”, deniyor. Dünyanõn her tarafõnda ve
her zaman, suyun toprağa ve bölgede yaşayanlara ait olduğundan hareketle,
özelleştirmenin uluslar arasõ kredilerin şartõ olmaktan çõkarõlmasõ isteniyor.
(http://www.citizen.org/cmep/Water/conferences/articles.cfm?ID=9159 )
Su, ona bağlõ çevrede yaşayan yerel toplumlar tarafõndan kontrol edilmelidir. Su
yönetiminin kamuda kalmasõndan öte, yönetim iyileştirilmeli, güçlendirilmeli;
yerel yönetimler ve sektör çalõşanlarõ karar süreçlerine katõlmalõ, açõklõk ve
sorumluluk şartlarõ yerine getirilmelidir. Yönetime katõlõm her düzeye ve
su ile ilgili her alana yayõlmalõdõr. Su kaynaklarõnõ geliştirme projeleri ilgili
yerel yönetimlerin yetkilerine saygõ çerçevesinden gerçekleştirilmeli ve tüm
karar süreçlerine yerel yönetimler katõlmalõdõr. Su yönetimi ve kaynaklarõnõn
korunmasõ adalet, dayanõşma, karşõlõklõlõk, hakkaniyet, çeşitlilik ve süreklilik
prensiplerine dayanmalõdõr.
Dünya Su Konseyi’nin Fransõz çokuluslu su şirketleri olan Suez ve Véolia
tarafõndan canlandõrõldõğõ belirtiliyor. Konsey Başkanõ Loic Fauchon 1117
kamu-özel ortak şirketin üyesi olduğu Karma Ekonomi Şirketleri Hareketi
(SEM) adlõ bir kuruluşun başkanõdõr ve bu kuruluş PPP’lerin geliştirilip
yaygõnlaştõrõlmasõ amacõ güdüyor. Halbuki, PPP’lerin “zararlarõ topluma,
karlarõ özel şirketlere” diye özetlenmesi hiç de yanlõş görünmüyor. SEM’in
Internet sitesinde açõklanan amaçlarõna bakõldõğõnda (http://www.fedsem.fr/
missions.php), Dünya Su Konseyi’nin PPP’leri su sektöründe desteklemek
için yaratõlmõş bir yan kuruluş olduğu görülmektedir. Zaten, Konsey’in
tanõtõm dosyasõnda Başkan’õn SEM başkanõ olduğuna değinilmemesi son
derece ilginçtir. Suez firmasõnõn Arjantin ve Filipinler’deki toplum aleyhine
ve kontrat dõşõ uygulamalarõnõn, Amerika ve Fransa’da bazõ yerel yönetimlerle
kontratlarõnõ yenileyememesinin doğurduğu olumsuz yargõlarõ yatõştõrmak
için, Dünya Su Konseyi’nin 2004’ten itibaren katõlõmcõ demokrasi fikrini
işlemeye çalõştõğõ savunuluyor.
Suyun kirlenmekten esirgenmesi kamu otoritesi gerektiriyor. O halde bu
temel hizmeti kamu yapacak, ama ticarileştirilen sudan özel sektör kar
55
edecek ve üstelik herkesin su hakkõ güvenceye alõnacak…Bu nasõl olacak?
(http://www.local.attac.org/marseille/IMG/pdf/ok_verso_o.pdf)
Fransõz Véolia 1853’te kuruldu. Suez’in alt şirketi olan la Lyonnaise des
eaux 1880’de kuruldu. 1982’deki yerelleşme yasasõ imtiyaz sözleşmeleri
yapõlmasõnõ destekledi. ‘90’lõ yõllarda Fransõz özel su yönetim yöntemi (PPP)
dünyanõn dört bir yanõna yayõldõ.1988’de 90 milyon insan su hizmetini özel
şirketlerden alõyordu. 2000’de rakam 250 milyona çõktõ. Suez ve Véolia
gibi Fransõz firmalarõ dünya özelleştirilmiş su piyasasõnda %40 paya
sahipler. Fransa’daki paylarõ %69. Paris’te suyu belediye şirketi üretiyor,
isalesini sağlõyor, işletmesini Véolia ve Suez yapõyor. Bu firmalarõn piyasayõ
genişletmek ve piyasa paylarõnõ büyütmek için Dünya Su Konseyi’ni bir tür
rampa olarak kullandõklarõ anlaşõlõyor. “Fransa’da, küreselleşme temelinde,
örtük bir konsensüs, çok sayõda seçkini açõkça itiraf etmeye cesaret
edemedikleri bir reel politikte kuvvetle birleştirdi. Çevre hizmetlerinde dünya
liderleri olan Véolia ve Suez, fethedici ekonomik vatanseverlik temelinde
saygõn kabul edilmiş, ulusal şampiyonlar sõrasõnda yer alõyor...Bu noktadan
hareketle, bu işletmeler, kamu faaliyetlerinin ortak üreticisi konumunda, henüz
olumsuz karşõlanmayan bir nispette, tüm kamu faaliyetleri içerisinde artan bir
önem kazanõyorlar...1993’te Dünya Bankasõ’nõn benimsettiği tavsiyelerin,
merkezi Marsilya’da bulunan Dünya Su Konseyi’nin kurulmasõna yol
açmasõndan beri, (Véolia ve Suez) her 4 yõlda bir yapõlan Dünya Su
Forumlarõnõn gündemini ve doğrultusunu belirliyorlar. Gelecek Su
Forumu 2009’da İstanbul’da yapõlacak....” (http://blog.mondediplo.net/
2008-04-30-L-Europe-de-l-e
au-4-quel-avenir-pour-le-service) Fransõz halkõ
suyun ticarileştirilmesi tartõşmalarõnõ anlamõyor. İstiyor ki, iyi işleyen bir su
hizmeti olsun. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les ambiguïtés françaises, jeudi
11 octobre 2007, Le Monde diplomatique) Çokuluslu Fransõz şirketlerinin
doğrudan ve dolaylõ propagandalarõ altõnda kalõnca, kamuoyunun böyle
oluşmasõ olağan bir gelişmedir. Zaten ekonomik vatanseverlik, Fransõz aydõn
ve politikacõlarõ çokuluslu şirketler lehine kontrol etmektedir.
Fransa’daki su tartõşmalarõna katõlan bir su işletmecisi, özel sektörün su
hizmetlerindeki rolünün toplum çõkarõna olduğunu savunmak için ilginç
argümanlar kullanõyor: “Su fiyatlarõnõn düşürülmesini mi istiyorsunuz? O
zaman özelleştirme kontratlarõnõ, 10-15 yõl yerine, 25 yõllõk yapacaksõnõz
ve su hizmetleri üzerindeki vergileri düşüreceksiniz...Özel su işletmelerinin
56
büyük kentlerdeki amortismanlarõnõ hesaba katmadan, maliyetlerinin düşük
olduğu yerleri dikkate almak, onlarõn %30, %40, %50 kar ettikleri sonucuna
götürür...1 metreküp su 1.1 euro; 10 SMS’ten daha ucuz. Bu, vergi ve sabit
ödemeler hariç, Fransa’daki ortalama su fiyatõdõr...Suyun işletmecilik açõsõndan
normal bir fiyatõnõn olmamasõ sebebiyle, yeterli yatõrõm yapõlmadõ. Kamu
hizmetleri bozuldu. Özel su işletmelerini işe koşmak ve geciken yatõrõmlarõ
finanse etmek için su fiyatlarõnõ kararlõ biçimde arttõrmak gerekti...Siz
su işletmesinin değerini düşürmek ve tüm kullanõcõlar için maliyetleri
yükseltmek mi istiyorsunuz? Bu kolay. 20 yõl boyunca zararõna faaliyette
bulunursunuz...Su hizmeti de telefon, elektrik, posta hizmetleri gibidir; ticari
hizmettir...Su, niçin elektrik ve telefondan farklõ kurallarla yönetilecek?” diyor.
(http://www.prix-eau-potable.com/tarif/le-tarif-de-l-e
au.html)
Burada,
çokuluslu su şirketleri lehine, örnek oluşturabilecek bir zihniyet kaymasõ
görülmektedir. Su, özellikleri itibariyle telefon ve elektrikten çok farklõdõr.
Bu sonuncularõn ulusal ve uluslar arasõ piyasalarõ vardõr. Ürün homojendir.
İletim ve şebeke kapsama maliyetleri düşüktür. İkame mallarõ/rakip
ürünler çoktur. Piyasalarõnda rekabet kolayca mümkündür. Arzlarõ
esnektir. Fiyat talep esneklikleri yüksektir. Halbuki, başka herhangi bir
ürünün suyu ikame etmesi mümkün değildir. Suyun fiyat talep esnekliği
fizyolojik ihtiyaç için sõfõrdõr; bölgeden bölgeye ve gelir gruplarõna göre
değişmekle birlikte, kullanma suyu için serttir. Arz esnekliği ise zayõf
ve yüksek maliyetlidir. Bir mal ve hizmetin fiyatõnõn ve piyasasõnõn
oluşmasõnda arz ve talep esnekliklerinin önemini, konu üzerinde öneri
geliştirmek isteyen herkesin bilmesi gerekir. Şebeke suyunun bir piyasasõ
olmaz. Yerel fiyatõ olur. Suyun taşõnmasõ zor ve yüksek maliyetlidir. Su
kalitesi her kaynakta aynõ değildir. Bu, arõtma maliyetlerinin de çok farklõ
olabileceği manasõna gelir. Şebeke suyu tedarik eden işletmeler mutlaka
tekel olurlar. İşte bu sebeplerle, suyun piyasalaştõrõlmasõ sosyal refah
aleyhine kuvvetli bozucu etkiler yaratõr.
23 Ocak 2003’te, Atlanta ve Suez, aralarõnda Ocak 1999’da 20 yõllõk bir
süre için imzalanan imtiyaz sözleşmesinin fesh edildiğini açõkladõlar. Yine,
7 Şubat 2003’te aynõ şirket Filipinler’in başkenti Manila su işletmesinden
yerel otoritelerin su tarifesini yükseltmeyi reddetmesi sebebiyle çekildi. Bu
sözleşme 25 yõl süreyle 1997’de yapõlmõştõ. 6 milyon kişiyi ilgilendirdiğinden
büyük bir özelleştirme örneğiydi. Dünya Bankasõ ve IMF destekliyordu. Fakat
57
sonuç felaketti. 5 senede su fiyatõ 5 kat yükseldi. 2003’te su faturasõ hanehalkõ
gelirinin 1/10’una tekabül ediyordu. Su şebekesine bağlõ abone sayõsõ
amaçlandõğõ gibi arttõrõlamadõ. Yani halka vaad edilen hizmet götürülemedi.
Suez’in hizmet verdiği bölgede Kasõm 2003’te kolera çõktõ. 18 Şubat 2003’te
Vivendi ve yerel ortağõ Brezilya’nõn Parana eyalet hükümeti tarafõndan su
arõtma işinden uzaklaştõrõldõlar. 24 Haziran 2003’te Suez Kanada’nõn Halifax
kentinin atõk su işinden vazgeçtiğini açõkladõ. Şirket, 30 yõl süreli ve 341
milyon dolarlõk işi, eğer 20 milyon dolar artõş yapõlmazsa sürdüremeyeceğini
belirterek bõraktõ. Suez, yerel şirketi Aguas Argentinas ile birlikte, Buenos
Aires’te hizmet tarifelerini sürekli yükseltmeye çabaladõ. Arjantinli yetkililer
Ocak 2005’te bu şirkete yatõrõm ve kalite yükümlülüklerini yerine getirmediği
için 500 bin dolar ceza verdiler. Cezaya Fransa Dõşişleri Bakanõ itiraz etti.
Arjantin’e 2004 Mart’õnda IMF ile yaptõğõ revizyona Fransa’nõn desteğini
hatõrlattõ. Suez, Güney Afrika kenti Soweto’da sürekli su tarifesi probleminin
içerisinde bulunuyor. Güney Afrika anayasasõ su hakkõnõ kabul ettiği için
halkõn bir kõsmõ su faturalarõnõ ödemeyi reddediyor. Bolivya’nõn La Paz kenti
su işletmesi dağõtõm hizmetlerinin kötü olmasõ sebebiyle özelleştirildi.
Lyonnaise des Eaux’ya (Suez) verildi. Su fiyatlarõ 2 bolivianostan 12
bolivianosa yükseldi. (Ortalama bir işçi ücreti 1800 bolivianos idi.) Yoksul
halk evlerinde duş alamaz hale geldiler. Halka açõk duş-lavabo tesislerinden
yararlanmaya başladõlar. Maliyetleri düşürmek için işletmede çalõşanlarõn
işten çõkarõlmasõ sebebiyle hizmet kalitesi bozuldu. Su kesintileri sõklaştõ,
kesinti süreleri uzadõ. Yoksul semtler hizmet alamadõ. Şirket özelleştirme
kontratõndaki yükümlülüklerini yerine getirmemişti. Buna rağmen,
şirket yönetimi bütün bu aksaklõklarõn faturasõnõ halka çõkardõ. Özel su
şirketinin genel müdürüne göre halk “dünyanõn en kötü tüketicisi” ve
“kötü müşteri” idi.
Türkçe’de “her yerde okka 400 dirhem” diye bir deyim vardõr.
Özelleştirme olaylarõ da böyle. Güney Amerika’daki su özelleştirmeleri
Asya ve Afrika’dan farklõ değil. Buna çok sayõda örnek vermek mümkün
(http://seaus.free.fr/spip.php?article283): Suez’in iştiraki olan İspanyol Agbar
Kolombiya’nõn Carthagène kentinde en yoksullara doğru su şebekesini
genişletme yükümlülüğünü yerine getirmedi. Bu şirket 2005’te Latin
Amerika’daki faaliyetlerini azaltmaya, yatõrõmlarõnõ daha az riskli ve daha
yüksek karlõ bulduğu Şili’de yoğunlaştõrmaya karar verdi…Cochabamba’nõn
hikayesi de son derece ilginç:
58
(http://aventure.blogs.liberation.fr/eautour_du_monde/2008/04/acochabamba-la.html) Nisan 2000’de bir seri gösteri Bolivya’nõn Cochabamba
kentini hareketlendirdi. Kent barikatlerle çevrildi. Devlet başkanõ olağanüstü
hal ilan etti. Genç bir adam güvenlik güçlerinin kurşununa hedef oldu.
Başkaldõrõnõn sebebi su idi; su fiyatlarõ ve suyun mülkiyeti. Gösteriler sonunda
sokaklar zafer kazandõ. Kentin birkaç ay evvel özelleştirilen su hizmetleri
yeniden kamulaştõrõldõ ve su tarifelerindeki artõşlar iptal edildi. Bu halk
hareketinin liderlerinden birisi Cochabamba İmalat İşçileri Federasyonu adlõ
sendikanõn başkanõ idi.
Cochabamba bir örnek
Su özelleştirmesine belki de en ünlü tepkiyi Bolivya’da Cochabamba
halkõ gösterdi. Özel su şirketi Amerikan Bechtel, halkõn kendi kuyusundan
çõkardõğõ su veya evinin çatõsõndaki tanklarda biriktirdiği yağmur suyu için
bile faturalandõrma yetkisi almõştõ. Tarifeler %200’e kadar yükseltildi. Halk
öyle bir tepki gösterdi ki, hükümet özelleştirme kontratõnõ iptal etmek zorunda
kaldõ. (http://www.cadtm.org/article.php3?id_article=757)
Cochabamba Bolivya’nõn üçüncü büyük kentidir. ’90 sonlarõndan itibaren
günde birkaç saat su verilebiliyordu. Çünkü son 30 sene boyunca kent nüfusu
olağanüstü artmõştõ. Su problemini çözmek için yakõndaki bir dağõn arkasõnda
baraj yapõp tünelle suyu kente getirmek mümkündü. Fakat bu projenin 77
milyon dolar tutacağõ hesaplanõyordu. Bu kaynağõ tedarik etmek için hükümet,
Dünya Bankasõ’nõn sõkõ liberal etkisi altõnda, içme suyunu özelleştirme
yoluna girdi…Dünya Bankasõ Bolivya’nõn dõş borçlarõnda 600 milyon dolar
indirime gitmek için su sektörünün özelleştirilmesini şart koşmuştu…Kötü
düzenlenmiş bir ihale ile, 1999’da Cochabamba su imtiyazõ tek aday olan
Aguas de Turani şirketine verildi. Amerikan Bechtel firmasõnõn güdümündeki
güçlü konsorsiyum yatõrõmõn geri dönüş oranõnõn yõllõk %15 olmasõnõ kontrata
yazdõrmayõ başardõ…1 ay içerisinde ailelerin su faturalarõ %35 arttõ. Özel
şirketin ilk uygulamalarõndan birisi bu oldu.
Kontrat özel şirkete şehir çevresindeki tüm su kaynaklarõnõn imtiyazõnõ
veriyordu. Halk buna çok sert tepki gösterdi. Günlük 1 dolarõn altõnda gelirle
yaşayan çok yoksullarõn su faturalarõ ikiye katlandõ. Bu artõş halk çoğunluğu
için çok kötü idi. Sendikalar ve sivil toplum örgütleri sokağa dökülmeye
karar verdiler. Kasõm ‘99’da ziraatçõlar, sendikacõlar ve çevreciler “Su ve
Hayatõ Savunma Koordinasyonu”nu kurdular. Cochabamba İmalat İşçileri
59
Federasyonu bu hareketin önemli aktörlerinden idi… Sendika Başkanõ Oscar
Olivera direnişe liderlik etti.
2000’in ilk aylarõnda yeni gösteriler meydana geldi. Halk “su bize aittir” diye
sokağa döküldü. Fakat o zamanki devlet başkanõ, diktatör Banzer, duyarlõk
göstermedi. Nisan başõnda gösteriler güçlendi ve bütün şehri sardõ… Şiddet
bu kez 17 yaşõnda bir öğrencinin ölümüne yol açtõ. Yüzlerce kişi yaralandõ ve
halk hareketinin bütün ülkeye yayõlma ihtimali baş gösterdi. Bu sosyal tepki
dalgasõ karşõsõnda, özel su şirketi, kontrat süresi 40 yõl ve değeri 2.5 milyar
dolar olan işi bõraktõ, şehirden kaçtõ…Özelleştirmenin üzerinden henüz 1 yõl
geçmemişti…Hükümet özelleştirme yasasõnõ ivedilikle değiştirdi. Su hizmeti
yeniden kamu sektörüne devredildi…Kamu işletmesinin yönetim kuruluna 3
tüketici temsilcisi seçildi. Burada halkõn elde ettiği başarõ bir özelleştirmeyi
fiyaskoya dönüştürmüştü. Demek ki halk, diktatörlere de boyun eğdiriyordu.
Bu hareket başka yerlerde de yankõsõnõ buldu. Bolivya’nõn başkenti La Paz’da
su hizmetleri 1997’de özelleştirilmiş, işi Suez’in bir şirketi almõştõ. Yüzbinlerce
kentlinin hizmet kapsamõ dõşõnda bõrakõlmasõnõ ve su şebekesine bağlanma
ücretinin aşõrõ yüksekliğini öne çõkaran göstericiler, 2005’te çokuluslu su
şirketinin işi bõrakmasõnõ sağladõlar.
Amerikan şirketi, Cochabamba’daki işini bõrakmasõ sebebiyle, 2002’de 25
milyon dolar tazminat talep etti. Bu talep yeni tepkilere yol açtõ. Şirket 2006’da
talebini geri çekti.
Fakat, 2006 yõlõ itibariyle, Cochambamba halkõnõn yarõsõ şebeke suyundan
yararlanamõyor. Su günde birkaç saat akõyor. Şebekeden sõzõntõ olarak su
kaybõ %55 oranõnda ve işletme bilançosu açõk veriyor. Orada sosyal tepkiler
yanlõş özelleştirmelerin iptalini sağladõ. Ama etkili ve alternatif bir su yönetimi
kurulmasõnõ sağlayamadõ. Cochabamba’da iyi bir su hizmeti gerçekleştirilmesi
çok güç görünüyor.
Tuhaf olan şu ki, Cochabamba halkõ su için hayatõnõ ortaya koyduktan sonra,
bugün bu konuya ilgisini kaybetmiş görünüyor. 2006’da su işletmesi yönetim
kuruluna tüketici temsilcisi 3 üye seçileceğinde halkõn sadece %1’i oy
kullanmaya gitti. (http://aventure.blogs.liberation.fr/eautour_du_monde/2008/
04/a-cochabamba-la.html)
60
En yaygõn su özelleştirmeleri Güney Amerika’da gerçekleştirildi. Bunun
çeşitli sebepleri var. Kõtada kalabalõk ve orta sõnõfõ geniş çok sayõda şehir var.
Kamu su işletmeleri çok borçlu. Bunlar için halk nezdinde özelleştirmeyi
savunmak nispeten kolay. Nihayet, yapõsal düzenleme bahanesi altõnda, bu
bölgede neo-liberal politikalar geniş biçimde uygulandõ. Dünya Bankasõ
ve Amerikalõlar arasõ Kalkõnma Bankasõ (BID)’nõn şartlõ kredileri de bu
uygulamayõ hõzlandõrdõ. Kõtadaki özelleştirmelere Fransõz çokuluslu şirketleri
Suze ve Véolia egemen oldu. (http://seaus.free.fr/spip.php?article283)
Güney Amerika’daki su özelleştirmelerinin hikayesi biraz daha
ayrõntõlandõrõlabilir (http://www.cadtm.org/article.php3?id_article=757):
‘90’lõ yõllar boyunca Latin Amerika kar amaçlõ su şirketlerinin akõnõna uğradõ.
Bunlar su yetersizliği, kentleşme, suyun kirlenmesi ve suya eşitsiz ulaşõm
sõkõntõlarõnõ yoğunlaştõrdõlar. Su problemlerinden kar elde etmeye odaklanmõş
su şirketleri, bölgedeki Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Ekvator,
Honduras, Meksika, Nikaragua, Panama, Peru, El Salvador ve Uruguay
gibi çok sayõda ülkeye yerleştiler. Dünya Bankasõ ve Amerikalõlar arasõ
Kalkõnma Bankasõ (BID), su şirketlerinin Latin Amerika’yõ istila etmelerini
kolaylaştõrõyor. Suez ve Véolia, uluslar üstü finansal kuruluşlarõn borç silmeyi
ve yeni ödünç vermeyi su özelleştirme şartõna bağlamalarõ için onlara etkide
bulunuyorlar.
Bu arada özel su şirketleri, kendilerine karşõ bölge halklarõnda sert bir
muhalefetin gelişmesine sebep oluyorlar. Çünkü özelleştirmeler, su fiyatlarõnõn
yükselmesi, su şirketlerinin olağanüstü karlar elde etmesi, tüketicilerin
faturalarõ ödeyememesi durumunda suyun kesilmesi, su kalitesinin bozulmasõ,
gizli kontratlar, rüşvetler ve yolsuzluklar manasõna geliyor.
Uruguay’õn Maldonalda kentinde su hizmetleri özelleştirildi. Su şirketi tüm
maliyetlerini karşõlayacak şekilde, kar amaçlõ olarak, su tarifelerini olağanüstü
yükseltti. Şehrin su rezervleri bozuldu. Halk Ekim 2004’te referanduma
gidilmesini başardõ. Su bir insan hakkõ sayõldõ, kar amaçlõ şirketlerin faaliyet
alanõ dõşõnda bir zenginlik kabul edildi, anayasal koruma altõna alõndõ.
Porto Rico’da su hizmetini sağlayan Suez firmasõnõ, genel savcõ, faturalandõrma
ve tahsilat işini mükemmel hale getirmek için büyük çaba harcamak, ama
tüketicilere içilebilir su dağõtõmõnda hiçbir iyileştirme yapmamakla eleştirdi.
61
Meksika’da 90’lõ yõllarõn ortalarõndan itibaren 10 yõl içerisinde su sektörünün
%20’si özelleştirildi. Su şirketleri için esas amaç turistik bölgelere ve şehir
merkezlerine su hizmeti sağlamak oldu. Seyrek nüfuslu ve pek kar getirmeyen
belediyelere hizmet sunmayõ ise kamu otoritelerine bõraktõlar. Meksika’nõn
2000-2006 yõllarõ arasõndaki başkanõ Coca-Cola firmasõnõn eski üst düzey
yöneticilerinden birisi ve sõkõ bir özelleştirmeciydi. Meksika Hükümeti
özelleştirmeyi desteklemek üzere 2001 yõlõnda bir idare kurdu. Bu idare
özelleştirme kontratlarõ ve imtiyazlar konusunda görüş bildiriyor. Yabancõ su
şirketlerinin Meksika’da su hizmetleri alanõnda yatõrõm yapabilecekleri yerleri
seçmelerine yardõmcõ olmak amacõyla bir veri bankasõ oluşturdu.
Meksika, su şirketlerinin kar amacõ ile çabalarõnõ birleştirdiklerinde neler
olacağõnõ gösteren iyi bir örnektir. Ölçüsüz su tarifeleri başkent Meksiko ve
tüm ülkede hesap edilemeyecek kadar çok sayõda problemlere yol açtõ. Yüksek
tarifeli su faturasõnõ ödemeyenlerin sularõ kesiliyor ve şirket sorumlularõ
onlarõn isteklerini dinlemek için uzun süre bekletiyorlardõ. 2001’de Vivendi
şirketi Meksiko’da tarifelerini %60 oranõnda yükseltti. Bu artõş faturalarõn
ödenmemesine ve yoksul semtlerdeki halkõn sularõnõn kesilmesine sebep
oldu. Rögar ve kanalizasyon bakõmlarõ yapõlmadõğõndan şehirde su baskõnlarõ
sõklaştõ.
Tüm Güney Amerika’da halkõn suyunun çalõnmasõna karşõ gitgide yükselen
bir direnç görülüyor. Bazõ yerlerde halk sokaklara dökülüyor, referandumlar
düzenliyor, dilekçeler veriyor, su hakkõ için mücadele ediyor. Militanlar ve
üniversiteliler su konusunda adalet için dünyaya öncü oluyorlar; görüşlerini
uluslar arasõ konferanslarda dile getiriyor, Dünya Bankasõ politikalarõna karşõ
çõkõyor, Birleşmiş Milletler’in su hakkõnõ düzenleyen bir uzlaşma sağlamasõna
çalõşõyorlar.
22 Ağustos 2003’te 16 ülkeden gelen 47 kuruluş San Salvador’da bir araya
gelerek RED VIDA adõnda yeni bir hareket oluşturdular. Amerikalõlar arasõ
bu kuruluş, su hakkõ ve suyun korunmasõ için San Salvador Bildirisini
yayõmladõ. Bu harekete üye çok sayõda grup, Kyoto’da 2003’te yapõlan
3. Dünya Su Forumu’nda, Dünya Bankasõ ve çokuluslu su şirketlerinin
özelleştirme konusunda bir konsensüs olduğuna dünyayõ inandõrma
girişimlerini başarõsõzlõğa uğrattõlar. Çokuluslu su şirketleri, Dünya Bankasõ
ve işbirlikçileri, 3. Dünya Su Forumu katõlõmcõlarõnõ su hizmetlerine ilişkin
en iyi çözümün kamu-özel sektör ortaklõğõ (PPP) olduğuna inandõrmaya ve bu
62
yöntemi benimsetmeye çalõşõrlarken, sivil toplum kuruluşlarõ ve tüm dünyadan
su hakkõ militanlarõ bu girişimi engellemek için birlik oluşturdular.
Herhalde gelecek yõllarda Türkiye kamuoyu da özelleştirme gündemi ile
yoğun biçimde meşgul olacak. Kötü özelleştirmelere karşõ mücadele etmek
için kuvvetli bir bilinçlenme süreci yaşayacak. Çünkü özelleştirme dalgasõ
Türkiye’yi de etkisi altõna alõyor.
Türkiye’den özelleştirme örnekleri
Türkiye’den en öğretici özelleştirme örneklerinden birisi Antalya’da
gerçekleşti. Antalya’nõn su ve kanalizasyon altyapõsõ için 1995 yõlõnda
Dünya Bankasõ’na başvuruluyor. Banka kredi şartõ olarak su işletmesinin
özelleştirilmesini şart koşuyor. Özelleştirme ihalesini Fransõz çokuluslu şirketi
Suez alõyor. Fakat, ilginç olan şu: Dünya Bankasõ ile Avrupa Yatõrõm Bankasõ
altyapõ yatõrõmlarõ için 100 milyon dolar kredi verecekler; halbuki, Suez kentin
su işletmeciliğini alõyor, altyapõ yatõrõmlarõna karõşmayacak.
Özelleştirme kontratõ 10 yõllõk yapõlõyor. Şubat 1997’de Suez işe başlõyor.
Şirket su kayõp ve kaçaklarõnõ azaltamõyor. Suyun kalitesinde bir iyileşme
olmuyor. Su kesintileri turizm mevsiminde büyük rahatsõzlõklara yol açõyor.
En alt kademede su fiyatlarõ reel olarak %252.5 artõyor. Antalya’nõn jeolojik
yapõsõ atõksuyun fosseptik çukurlardan denize boşaltõlmasõnõ mümkün kõldõğõ
için, 2001’e kadar kanalizasyon altyapõsõ bulunmuyor. Ama Suez, şehirde
1999-2000 yõllarõ arasõnda atõksu hizmeti verilmediği halde, su abonelerinden
atõksu bedeli tahsil ediyor. 2000 yõlõnda su faturalarõna “sayaç okuma bedeli”
( ne demekse) ekliyor.
İşletmeci firma başlangõçta hesap ettiği su tüketim artõşõ meydana gelmediği
için, sattõğõ sudaki kar payõnõn %250, atõksuda %700 arttõrõlmasõnõ istiyor.
İsteği reddedilince altyapõ yatõrõmlarõnõn zamanõnda yapõlmadõğõnõ öne
sürerek tazminat talebinde bulunuyor. İstenilen tazminat ve gerekçeler henüz
tartõşõlõrken uluslar arasõ tahkime gidiyor. Mayõs 2002’de Suez Antalya su
işletmeciliğini bõrakõyor.
Türkiye’den başka bir örnek, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle yapõlan
Yuvacõk Barajõ’dõr. Bu baraj, kötü bir özelleştirme örneği olarak, ülkede büyük
tartõşmalar yaratmõştõr. Baraj ve arõtma tesisinin benzerlerinden çok pahalõya
mal olduğu, zaten reel maliyeti %14 olan finansmanõnõn da çok pahalõ olduğu
63
ve su satõş garantisi verilmesinin yanlõş olduğu yoğun biçimde tartõşõlmõştõr;
halen de tartõşõlmaya devam edilmektedir. İngiliz çokuluslu su şirketi Thames
Water, ortağõ olduğu İzsu AŞ’de %35 hisse ile, anasözleşmeye dayanarak
hakim firma konumu elde ediyor. Barajdan elde edilen su pahalõ satõlõyor.
Dolayõsõyla çevre belediyeler ve sanayiciler İzsu AŞ’den su almõyorlar. Ancak
Thames Water, su satõş garantisine sahip. 142 milyon metreküp/yõl suyu satsa
da satmasa da parasõnõ Türk hazinesinden alõyor. Nitekim 1999-2005 yõllarõ
arasõnda denize akõttõğõ 291.6 milyonmetreküp suyun bedelini alõyor. 2007
yõlõ itibariyle İngiltere’deki su fiyatlarõna göre hesaplandõğõnda, bu hacimdeki
suyun bedeli 344 milyon dolardõr. Problem şurada: Thames Water sözleşmeye
uymaz da şehre su vermezse yaptõrõmõ ne olacak; belli değil.
Diğer bir özelleştirme örneği Çeşme-Alaçatõ su işletmesinin Fransõz çokuluslu
su şirketi Véolia’ya verilmesidir. Bu özelleştirmenin arkasõnda da Dünya
Bankasõ var. Dünya Bankasõ Çeşme ve Alaçatõ Belediyeler Birliği Çal-Bir’e
13.1 milyon dolarlõk açõyor. Krediyi su-atõksu işletmeciliğinin yabancõ ortaklõ
özel bir şirkete verilmesi ve suyun metreküp fiyatõnõn 2.4 dolara çõkarõlmasõ
şartõna bağlõyor. Bu fiyat Fransa’dakinin yaklaşõk 2 katõdõr. 2006 yõlõnda su
şebekesindeki kayõp kaçak oranõ %50 civarõndadõr. En düşük su tarifesi 1.944
YTL’dir. O tarihteki dolar kuruna göre 1.39 dolara karşõlõk gelmektedir. 2007
yõlõnda Fransa’da ortalama su fiyatõ 1.23 dolar idi. Véolia’nõn hakim ortak
olduğu Alçesu ile Şubat 2003’te 10 yõllõk kontrat yapõlõyor. (Ahmet Atõlgan,
Özelleştirme Raporu, Hizmet-İşSendikasõ Yayõnõ, 2006, Ankara)
Risk kamuya, kar şirkete
Çokuluslu su şirketleri bazõ önemli kültürel etkinliklere ve eğitim faaliyetlerine
sponsor olarak su sektöründeki faaliyetlerine kamuoyu desteği ağlamaya
çalõşõyorlar. Kalkõnmakta olan ülkelerdeki risklerini azaltacak yöntemler
geliştiriyorlar. Bu çerçevede PPP, aslõnda, su şirketlerinin beklenmedik risklere
karşõ güvenceye alõnmasõnõ sağlõyor. Oyun güvenli: Risk kamuya, kar özel
şirkete.
Sektöre yeni aktörler katõlõyor. Mesela Alman belediye şirketi Stadtwerke
municipales gibi. Güney Doğu Asya’da da inşaat ve bayõndõrlõk şirketleri
sektöre giriyor. Alman, İngiliz, Japon ve Amerikan şirketleri Fransõz devleri
ile rekabete başlõyor. Kalkõnmakta olan bazõ ülkelerde özel şirketlerin su
sektöründeki faaliyetleri sõnõrlanõyor. Şişe suyu kullanõmõ da şebekeden
64
dağõtõm firmalarõnõn pazarõnõ etkiliyor. Fakat, Fransõz firmalarõ, Doğu Avrupa
pazarõnõn kendileri için 10-15 yõllõk dönemde yeni fõrsatlar sunduğuna
inanõyorlar.
(http://www.monde-diplomatique.fr/2005/03/LAIME/11972,
MARS 2005 - Pages 16 et 17)
Dünyada su ve arõtma hizmetlerinin %95’i kamu sektörünün elinde. 4
çokuluslu su şirketinden 3’ü Fransõz. Şili ve İngilter’de su sekörü tamamen
özelleştirildi. Fransa sektörde dünya PPP öncüsü. 8/10 oranõnda aileler, büyük
kentlerde 9/10 oranõnda aileler su hizmetini özel sektörden alõyor.
Bu işin aslõ 19.yy’a dayanõyor. Fakat 2. Dünya Savaşõ’ndan sonra nüfus artõşõ,
kentleşme ve sanayileşme su altyapõ talebini arttõrdõ. Bir yandan da kamu su
idareleri kötü yönetiliyor ve borçlanõyordu. Özel şirketlerin sektöre girmeleri,
ancak patronajõn kamuda kalmasõ kamu görevlileri ile özel şirketler arasõnda
yasa dõşõ çõkar ilişkileri kurulmasõna yol açtõ. Su şirketleri bu kabil ödemelerini
örtülü işlemlerle faturalara yansõtõyorlardõ. Gitgide, izole yerel su idareleri
oligopol piyasadaki dev su şirketlerinin finansman gücü ve bilgi birikimi
ile başedemez hale geldiler. Dahasõ, bu şirketler kendilerini güçlendirecek
payandalar yarattõlar. Ekim 2005’te Suez firmasõ, 280 su işletmesini, Aquafed
adõ altõnda, uluslar arasõ boyutta yeni bir baskõ grubu olarak, bir araya getirdi.
Véolia Brüksel’de l’European Water Partnership’i kurdu. Friends of Europe bu
şirketlerin politikalarõnõ kabul edilebilir, hatta vazgeçilmez kõlmak için sürekli
seminerler düzenliyor. ‘80’li yõllarda yüksek AB standartlarõ ve artan kamu
açõklarõ su şirketlerinin büyümesine daha uygun bir ortam sağladõ. Daha önce
kamu sorumluluğunda olan su, arõtma, çöp, toplu ulaşõm, cenaze işleri, õsõtmasoğutma, haberleşme, enerji işleri ‘90’lõ yõllar boyunca özelleştirme kapsamõna
girdi. Bu dönemde sektörü iyi bilen etkili kamu görevlileri çokuluslu su
firmalarõnca transfer edildiler. Su şirketleri medyaya da yatõrõm yaptõlar. Etkili
kamuoyu yönlendirme şirketleri ile çalõşmaya başladõlar.
Fransa’da su dağõtõm ve arõtmasõnõn %80’i özel sektörün kontrolüne geçmiş
durumda.(http://www.lutte-ouvriere-journal.org/?act=artl&num=1913&id=)
“Bununla birlikte ... hanehalkõ kullanõmõna ait ticarileştirilmiş su oranõ nispeten
düşüktür. Mesela 2000 yõlõnda 3 büyük Fransõz grubu (Suez, Vivendi ve Saur)
250 milyon kişiye, içilebilir su dağõtõmõ ve atõk su hizmeti satõyorlardõ. Böyle
hizmet satõlan insanlarõn dünyadaki toplamõ da 278 milyondu. Bugün su
hizmetinin yalnõzca %5’ini özel sektör sağlõyor. Ticari su ise dünya tüketiminin
65
yalnõzca %2.5’i kadardõr. Böyle bir durumda, suyun statüsü niçin bir uluslar
arasõ konferansõn problem noktasõ oluyor?
Çünkü suyun özelleştirilmesi sõrf hanehalkõ tüketimlerini ilgilendirmiyor;
zamanla tüm kullanõmlar, suyun %70’ini kullanan tarõm ve sanayiin suyu da
özelleştirme kapsamõna girecek.” (Cristophe Rymarski, L’eau, un bien ou un
droit?, Sciences Humaines, numero spécial, Maõ-Juin 2003, pp.84-86)
Çokuluslu su şirketlerinin arkasõnda büyük güçler var.
AB’de su politikasõ
Temsili demokrasilerin işlemesinde kamu politikalarõnõn yerinin ne olacağõ
sorunu, su yönetimi konusu çerçevesinde, AB düzeyinde açõkça görüldü.
Dünyada içilebilir su ve sõhhi tuvalet ihtiyacõ hõzla artõyor. Bu alanda geleceğe
ilişkin riskler büyüyor. Küresel õsõnma suya bağlõ problemleri daha da
önemli kõldõ. Bu değişimler, AB’nin gelecek 15 yõlda tamamen bütünleşik
bir iç pazar yaratõp, bir ekonomik vatanseverlik anlayõşõ içerisinde, her şeyi
Birlik politikasõ olarak biçimlendireceği bir evrede meydana geliyor. AB
çevre politikasõ çevreyi korumak için piyasa güçlerini harekete geçirmeye
dayanõyor. İşte bu piyasacõ anlayõş, Fransõz çokuluslu su şirketlerinin dünyaya
daha fazla yayõlmalarõ için uygun ortam yaratõyor. “Véolia ve Suez 15 yõldõr
dünya su gündemine egemen olmayõ başardõlar.” AB Komisyonu suyun
yönetimi üzerinde gitgide daha aktif oluyor. Kamu alanõnõn AB düzeyinde
düzenlenmesi, her bir üye ülkenin kendi düzenlemesinden kurtularak,
tümünün ortak eylemleriyle gerçekleşecek. Fakat, AB’nin ulus devletten
farklõ yapõsõnda dolayõ, kamu politikalarõnõn yasalaştõrõlmasõ zorluk gösteriyor.
2007 sonu itibariyle Almanya’da su hizmetinin sadece %10’u özelleştirilmiş
iken, Fransa’da bu oran %70-80 civarõnda. Su sektörünün liberalleştirilmesine
devam edilmesi, Komisyon’un önereceği bir direktifle, imtiyaz devrine ilişkin
bir Birlik kuralõ yaratõlmasõna bağlõ. Bir Avrupa su ağõ yaratõlmasõ amaçlanõyor.
Bu çerçevede 3 soruya cevap aranõyor:
1. Mevcut finansman biçimleri ve su faturalarõ hali hazõrdaki altyapõnõn
devamlõlõğõnõ sağlar mõ?
2. İyileştirme için gerekli ek yatõrõm ihtiyacõ nedir?
3. Kullanõcõlar maliyetleri ödeyebilecekler mi ve ödemeyi kabul edecekler
mi?
66
AB Komisyonu 28 Mart 2007’de bir “Yeşil Kitap” kabul etti. Bu kitapta, çevre
ve enerji konusundaki piyasacõ gerekçelere yer veriliyor ve bu doğrultudaki
düzenlemelerin “çevreyi korumak için piyasa güçlerini harekete geçireceği”
savunuluyordu. Hali hazõrda AB ülkelerinde, su standartlarõ dõşõnda, Birlik
ülkelerini zorlayan bir su politikasõ yok. Esasõnda ulusal piyasalar rekabete
açõlarak bir ortak piyasa yaratmak isteniyor. Ancak bu gelişmeye şiddetle
karşõ olan politik çevreler de var. Bunlar kamu hizmetleri konusundaki
seçme özgürlüğünün tartõşõlõyor olmamasõndan rahatsõzlõk duyuyorlar. Her
şeyin rekabet için yapõldõğõ bir ortamda, Avrupa’da kamu su hizmeti bir yol
ayrõmõnda. İlgili tüm aktörler, sorunun bilincine vardõlar. Kamu hizmetini
savunanlar, daha önce özel sektörün yaptõğõ gibi, Avrupa düzeyinde organize
olmaya başladõlar. (http://blog.mondediplo.net/2008-04-30-L-Europe-de-leau-4-quel-avenir-pour-le-service)
AB’nin militanca açõklanan tercihi daima özel su yönetimi lehinde oldu…AB,
AGCS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ) müzakerelerinde su hizmetlerinin
ticarileştirilmesi için çalõşõyor. 24 Ekim 2000 tarihli Avrupa Su Direktifi
çevreyi korumayõ amaçlõyor. Gelecek yõllarda ulaşõlmasõ hedeflenen normlar
içeriyor. Fakat uygulanmakta olan eşitlikçi dağõlõm amaçlõ düşük tarifeleri
tartõşma konusu yapõyor. Yerel yönetimlerin sağlõk normlarõnõ uygulamasõ
için zorunlu yatõrõm maliyetlerini karşõlamak gerekçesi ile, su hizmetlerinin
özelleştirilmesini dayatõyor ve yarõnlarda daha da dayatacak…Ama sağlõk
normlarõ konusundaki amaçlara ulaşmak için yerel yönetimlere hiçbir yardõm
yapõlmõyor.
(http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) AB su
maliyetlerinin karşõlanmasõ için illa bir tarife uygulamasõ önermiyor. Fakat,
zaman içerisinde, toplumun kabulünü de kolaylaştõrarak tarife uygulamasõna
geçilmesini, tarifenin su kaynaklarõ üzerindeki rolünün güçlendirilmesini
istiyor. Su fiyatlarõnõ “çevre maliyetleri dahil, tüm su hizmetlerini karşõlayacak
bir birim” olarak tanõmlõyor. Bu fiyat veya tarife, yatõrõm ve işletme
maliyetlerini, çevre maliyetini ve alternatif maliyeti kapsayacak. Alternatif
maliyet, burada, suyun bir sektörde kullanõlõp diğer sektörde kullanõlmamasõnõn
maliyeti olarak ifade ediliyor. “Her kullanõcõ kendi tüketiminin sonucu
olan maliyetleri ödemelidir. Fiyatlar, su kaynaklarõnõn en iyi biçimde
kullanõlmasõna teşvik etmesi için, doğrudan doğruya kullanõlan su miktarõ
ve/veya meydana getirilen kirlenmeyle ilişkilendirilmelidir. AB üyesi ülkeler
arasõnda su tarifeleri bakõmõndan büyük farklar vardõr”… “Son zamanlarda su
tarifelerinin su politikalarõ içerisindeki rolü arttõ…Bu politika su kaynaklarõ
67
ve altyapõnõn bakõmõ üzerindeki baskõlarõ sõnõrlayacaktõr. Daha fazlasõ,
AB iç piyasasõnda ekonomik prensiplerin farklõ uygulanmasõnõn rekabeti
bozmasõndan kaçõnmak için, su tarifelerinin uyumlaştõrõlmasõ zorunludur.”
(http://europa.eu/scadplus/leg/fr/lvb/128112.htm) AB, politikanõn kabulünü
kolaylaştõrmak için, yeni tarife uygulamasõnõn aşama aşama gerçekleştirilmesini
öneriyor. Sosyal kaygõlarõn hesaba katõlmasõnõ tavsiye ediyor. Bu politikalarõn
uygulama başõndaki ve sonuçlarõ alõndõktan sonraki etkilerinin ölçülmesini
istiyor… “Kalite-fiyat karşõlaştõrmasõ, iletişim ve enformasyon politikalarõ
yoluyla açõklõk sağlanmalõ, halk su tarife politikalarõna katõlmalõdõr. Fiyatlarõn
maliyetleri uygun biçimde yansõtmasõ için su fiyatlarõ üzerinde bir kontrol
gerçekleştirilmelidir.”
AB’nin bu gerekçesi son derece ilginçtir. Bir ekonomik gerekçenin arkasõna
başka amaçlarõn nasõl gizlenebileceğinin adeta örneğidir. Çünkü, su sektöründe,
şebeke suyu için, ulusal, AB düzeyinde veya uluslar arasõ bir piyasadan
söz etmek mümkün olamaz. Suyun fizyolojik özellikleri buna manidir. Su
kaynağõnõn özellikleri, suyun kalitesi, yerleşim yerine uzaklõğõ, topoğrafik
yapõ, yerleşim yerinin alandaki durumu, kent ekonomisine hakim faaliyet
türleri, aile yapõsõ, konut kültürü, su kullanma kültürü, arõtmada kullanõlan
teknoloji, kullanõlan sõhhi tesisat teknolojisi, su altyapõsõ, altyapõ yatõrõm
açõğõ, su işletmesinin ölçeği…gibi çok sayõda faktör su maliyetlerini etkiler.
Bu sebeple su maliyetleri yereldir, su fiyatlarõ yerel olmalõdõr. Ancak, DTÖ
nezdinde ve diğer uluslar arasõ platformlarda suyun özelleştirilmesi için hileli
girişimlerden dahi kaçõnmayan AB, bir su pazarõ yaratmak için, burada, su
piyasasõ ve su tarifesi gibi kavramsal araçlardan yararlanmaya çalõşmaktadõr.
Dünya Bankasõ ve su
Uluslar arasõ finansal aktörler kendilerini kamu malõ niteliğindeki dünya
kaynaklarõnõn ve bölgesel kaynaklarõn yönetimi hususunda görevli sayõyorlar.
Gerektiğinde doğrudan müdahale etmek de stratejileri arasõnda bulunuyor.
Dünya Bankasõ’nõn tahminlerine göre, su ve sõhhi tuvalete ilişkin Binyõl
Amaçlarõ’na ulaşmak için yõlda 30 milyar dolar kaynak gerekiyor. Bu,
bugünkü kullanõlan kaynağõn iki katõ tutuyor. O halde, “yeni sistemde yalnõzca
kamu yatõrõmlarõnõ onaylamak sözkonusu olamaz. Mevcut sistemin en iyi
şekilde yönetilmesi ve işletilmesi gerekli olmakla birlikte, gerçekleşen işletme
gelirlerini, yoksullarõ koruyarak, finansman kaynağõ olarak kullanmak ve özel
68
sektörün katõlõm imkanlarõndan yararlanmak gerekir.” (http://siteresources.wo
rldbank.org/INTGMR2008FRE/Resources/fr-apercu-GMR2008.pdf)
Su özelleştirmeleri konusunda Dünya Bankasõ politikalarõna yöneltilen
her itirazõ IMF için de geçerlidir. Bu iki küresel düzenleyici kuruluşun
politikalarõndaki paralellik kurumsaldõr, açõktõr, görev tanõmlarõnõn gereğidir.
Belki de bundan dolayõ, IMF-Dünya Bankasõ ikilisine “teyze kõzlarõ”
denilmektedir.
Dünya Bankasõ su tedariki, arõtmasõ, sulama, su yönetimi ve hidroelektrik için
2007 yõlõnda 4.6 milyar dolar kredi verdi. Kalkõnmakta olan ülkeler için Dünya
Bankasõ su konusunda en büyük finansman kaynağõdõr. Bugün için yeryüzünde
su darlõğõ çeken nüfus 700 milyon. 2035 yõlõnda bu rakam 3 milyara ulaşacak
ve dünya nüfusunun 1/3’ünden fazla olacak. Su paylaşõmõ bazõ ülkeler için
ulusal ve uluslararasõ sorun olacak. Dünya su kaynaklarõnõn %70’i tarõmda,
%22’si endüstride, %8’i evde kullanõlõyor. Hali hazõrda dünyada içme ve
kullanma suyu yatõrõmõ yõlda 15 milyar dolar. Binyõl Amaçlarõna ulaşmak için
bu miktarõn iki katõna çõkmasõ gerekiyor. Bu miktar atõk suyun arõtõlmasõnõ
kapsamõyor. Kalkõnmakta olan ülkelerdeki özel sektör içme ve kullanma suyu
yatõrõmlarõ toplam yatõrõmlarõn %10’u civarõnda. Dünya Bankasõ hesaplarõna
göre su idarelerinin %40’õnõn tarifeleri işletme ve amortisman maliyetlerini
karşõlamõyor. İncelenen ülkelerin çoğundaki en yoksul %40 halk sektördeki
sübvansiyonlardan %5-20 arasõnda bir avantaj ancak elde edebiliyor. Su
sektörüne yardõmlarõn sadece %12’si halkõnõn %60’tan daha azõ içilebilir suya
sahip ülkelere yapõldõ.
Bu ülkelerden birisi de Uganda idi. 1999’da hazõrlanan ulusal su politikasõnda
nüfusu 15 binden fazla olan şehirlerin su yönetimlerinin PPP olarak uluslar
arasõ ticarete açõlmasõ öngörüldü. Ulusal su politikasõ, büyük ölçüde,
Uganda’ya PPTE (en yoksul ve borçlu ülkeler) kapsamõnda borç silme olarak
sağlanan yardõm programõndan finanse edilecekti. 30-35 civarõndaki şehrin
(2004 yõlõnda nüfusu 15 binden fazla olan şehir sayõsõ 43) su işletmesi, 10 yõllõk
kira sözleşmesi ile tek bir uluslar arasõ işletmeciye verilecekti. İşletmeciliğin
yabancõ şirketlere verilmesi, zaten dar olan piyasadaki küçük işletmelerin
piyasadan silinmesine yol açacaktõ. Bu küçük işletmeler özellikle yoksullara
hizmet
veriyordu.
(http://www-wds.worldbank.org/external/default/
WDSContentServer/WDSP/IB/2003/08/27/000160016_20030827162137/
Rendered/PDF/266210PAPER0French0Blue0Gold0no.03.pdf) Bu programõn
69
arkasõnda Dünya Bankasõ-IMF ikilisi ile Fransa, Almanya ve İngiltere gibi
gelişmiş ülkeler vardõ. 1998-2000 arasõnda Uganda’nõn 2 milyar dolar dõş
borcu IMF inisiyatifinde silindi. Su yatõrõmlarõnõn %75’i bu kabil kaynaklardan
sağlandõ. Uganda yeryüzünün en yoksul ülkeleri arasõnda bulunuyor.
Benzer bir gelişme Senegal’de yaşandõ. 1996’da başlatõlan bir program
uygulanarak suya ve temizlik suyuna erişim hizmeti geliştirilmeye çalõşõldõ.
1996 yõlõnda, umumi çeşmeler dahil, %74-81 arasõnda olan su hizmetine
erişim 2006’da %98’e çõkarõldõ. Su faturalarõnõn tahsilatõ %98’e yükseldi.
Program başlamadan önce bu oran %80’in altõnda idi. Bölgede sõtma
vakalarõnõn %20 civarõnda azaldõğõ tahmin ediliyor. Su sektörünü geliştirme
ve iyileştirme projesine Almanya ve Fransa gibi ülkelerle Afrika Kalkõnma
Bankasõ ve Avrupa Yatõrõm Bankasõ gibi uluslar arasõ finansal kuruluşlar
katkõda bulundular. Dünya Bankasõ’nõn bir kuruluşu olan Uluslar arasõ
Kalkõnma Birliği (IDA) toplam 225 milyon dolar katkõ sağladõ. Böyle olunca
Senegal su sektöründe de küreselleşme patronlarõnõn ve Dünya Bankasõ’nõn
kurallarõ geçerli kõlõndõ. Çünkü, “değişim stratejisi, temel bir unsur olarak,
devlet adõna şehirlere su sağlama faaliyetlerini yönetmekle yükümlü...yeni bir
özel sektör rolünü içeriyordu...IDA, yenilikçi politikalarõn ve uygulamalarõn
benimsenmesini hõzlandõrõcõ merkezi bir organ rolü oynadõ. Teknik yardõm PPP
yapõsõna geçmeye imkan verdi. Bu yapõda, bir devlet holdingi, işletmeciliği,
devletin hissedar olduğu bir özel işletmeye bõrakarak su ve sõhhi tuvalet
hizmetlerini yönetiyor.” (http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/
ACCUEILEXTN/NEWSFRENCH/0,,contentMDK:21263012~pagePK:
64257043~piPK:437376~theSitePK:1074931,00.html )
Sağlam finansal
yapõsõ ile PPP uygulamasõnõn en yoksullara büyük fayda sağladõğõ belirtiliyor.
Yoksullara uygulanan tarife ile ortalama tarife arasõndaki fark 3.3 kat idi. (http:
//www.afd.fr/jahia/webdav/users/administrateur/public/seminaires/eau-ppppauvrete/Senegal.pdf ) Halen bu kademeli tarife devam ediyor.
Dünya Bankasõ’nõn sitesinde kayõtlõ “Özelleştirmenin Dağõlõm Üzerine Etkisi”
başlõklõ ve Mayõs 2002 tarihli bir rapora göre (http://www1.worldbank.org/
devoutreach/translations/pdfs-french/Distributional_Impact-fr.pdf)
bütün
özelleştirme programlarõ servet dağõlõmõ ve daha sõnõrlõ ölçüde olmak üzere,
gelir dağõlõmõ üzerinde olumsuz etki yapõyor. Çalõşanlarõ işsiz kalõyor. 308
işletme üzerinde yapõlan bir araştõrma, özelleştirme sebebiyle çalõşanlarõn
¾’ünün işini kaybettiğini gösterdi. Bu raporda, özelleştirmelerin eşitsizliği
70
arttõrmasõna ilişkin kaygõlarõn, daha verimli bir işletmeciliğin ödenmesi
gereken bedeli olduğunun düşünülemeyeceği beyan ediliyor.
Dünya Bankasõ’nõn Eylül 2003’te yayõmlanan bir raporunda ise (http:
//web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/ACCUEILEXTN/
NEWSFRENCH/0,,contentMDK:20128770~menuPK:1082263~pagePK:
34370~piPK:34424~theSitePK:1074931,00.html) yoksul ülkelerde temel
kamu hizmetlerinin geliştirilmesi amacõyla yardõmda bulunan “bazõ fon
sağlayõcõlarõn her şeyi özel sektöre bõrakmaya çok taraftar olduklarõ”
belirtiliyor. İşte, özelleştirme mekanizmasõnõn dinamiğini açõklayan cümle
budur. Yardõm sağlayan ülkeler, kamu-özel sektör işbirliği (PPP) yöntemini
uygulatarak, yoksul ülkeleri hem çokuluslu su şirketlerine pazar haline
getirecekler, hem de bu ülkelerin su hizmetlerine yardõmlarõnõn yerine özel
sektörün finansman kaynaklarõnõ ikame edecekler. Hesap böyledir. (Marc
Laimé, Le Monde diplomatique, 16 novembre 2007) Dünya Bankasõ ve
benzer küresel düzenleyiciler sivil toplum örgütleri ile ilişkilerini gitgide
yoğunlaştõrõyorlar. Kendi açõklamalarõna göre Dünya Bankasõ, sivil toplum
kuruluşlarõna yõlda 1 milyar dolar civarõnda bağõş yapõyor. 2006 yõlõnda
ödünç vererek desteklediği 302 projeden 217’sine (%71.8’ine) sivil toplum
örgütlerinin öyle böyle katõlõmõnõ sağladõ. (http://web.worldbank.org/WBSITE/
EXTERNAL/ACCUEILEXTN/EXTTOPICSFRENCH/EXTCSOFRENCH/
0,,contentMDK:21092389~pagePK:220503~piPK:264336~theSitePK:
1153825,00.html) Bu süreç kamu tercihlerinin politikalara yansõmasõnõ ve
demokratik taleplerin öne çõkmasõnõ sağlayacak yönde kullanõlabilir. Ancak,
bu gelişmenin arka planõnda, kamuoyunu yapõlandõrma amacõ bulunduğunu
düşünmek de yanlõş görünmüyor. Küresel düzenlemeler halkõn yerel ve
ulusal politika tercihlerini adeta yok sayõyor. Politikacõlarõ örtük bir dünya
devletinin siyasi sekreterleri düzeyine indirgiyor. Bir yandan yerel yönetimleri
güçlendirmeye yönelik argümanlar geliştirilir ve düzenlemeler yapõlõrken,
diğer yandan, özellikle yerel yöneticileri sembolik temsille görevli seçilmişler
durumuna getiriyor.
Dünya Bankasõ, özel su şirketleri ve gelişmiş ülke politikacõlarõ Dünya Su
Konseyi’ni etkileri altõnda tutuyorlar. Bunlar suyu ticarileştirmek istiyorlar.
Suyun ticarileştirilmesine karşõ çõkanlar özelleştirmeye alternatif öneriler
geliştirmeye çalõşõyorlar. Bu önerilerden birisi de su mahkemeleri kurulmasõdõr.
Bu mahkemelerin ilgili hükümetleri ve şirketleri, suya ilişkin yetkileri aşõrõ
71
kullanmalarõ durumunda cezalandõrmasõ isteniyor. Öneriler arasõnda su hakkõnõ
güvenceye alan uluslar arasõ bir sözleşme yapõlmasõ da bulunuyor.
OECD ve su
Su konusu iki problem üzerinde odaklanmaktadõr. Su kaynaklarõnõn korunmasõ
ve kalitesinin yükseltilmesi, bir; bir de suyun ticarileştirilmesi. Suyun
ticarileştirilmesi çabalarõ diğer evrensel problemin de üzerine baskõn biçimde
yayõlmakta, özelleştirme su sektöründe yoğun tartõşmalar yaratmaktadõr.
Herkesin su hakkõna vurgu yapmak konuya ilişkin tüm metinlerde adeta
gelenek olmuştur. Böylece, neo-liberal politika mimarlarõ dahi, suçlanmaya
karşõ kendilerini rezerve etmektedirler. OECD belgeleri de böyledir. Herkesin
içme ve kullanma suyuna güvenli ve etkin ulaşmasõ sürekli kalkõnma için
baş edilmesi gereken önemli bir aşamadõr. OECD üyeleri bunu büyük ölçüde
başardõlar. Ancak kalkõnmakta olan ülkelerde henüz yapõlmasõ gereken çok iş
var. (www.oecd.org/eau)
OECD uzmanlarõ halen uygulanagelen finansman yöntemleri ile altyapõ
ihtiyaçlarõnõn karşõlanamayacağõnõ savunuyorlar. Mayõs 2007’de yayõmlanan
Altyapõ 2030 Raporunda, eğer mevcut trend devam ederse, altyapõ hizmetlerinde
tõkanmalar, çökmeler ve ekonomik faaliyetlerde darboğazlar, ülkeler arasõnda
rekabet eşitsizlikleri ve artan çevre sorunlarõ meydana geleceğini ifade
ediyorlar. Bu olumsuz gelişmeler, elbette, halkõn hayatõnõ ve maliyetleri
etkileyecektir. Dolayõsõyla OECD, kamu-özel sektör işbirliği (PPP)’ni altyapõ
açõğõna bir çözüm olarak önermektedir. OECD, “kullanan ödesin” prensibinin
kamu finansmanõnda daha fazla uygulanmasõnõ, tahsisli vergiler konulmasõnõ,
altyapõ yatõrõmlarõnõn sağladõğõ yerel katma değerin vergilendirilmesini istiyor.
Altyapõ planlamasõnda sürekliliği sağlamak için altyapõ fonu oluşturulmasõnõ
tavsiye ediyor. (http://www.uvek.admin.ch/dokumentation/00474/00492/
index.html?lang=fr&msg-id=12657)
Bu konudaki önceliklerden birisi hizmet sunumunu genişletmek, mevcut
altyapõnõn bakõmõnõ sürdürmek ve iyileştirmek için finansman sağlanmasõdõr.
OECD 2007 yõlõnda bu konuda bir proje geliştirdi. Proje finansman ihtiyaçlarõ
ile kaynaklarõnõ analiz ediyor. Kaynaklar arasõnda su satõş gelirleri, özel
sektör yatõrõmlarõ, kamu bütçeleri, kalkõnma yardõmlarõ yer alõyor. Bu projede
kalkõnmakta olan ülkeler için su tarife uygulamalarõ, gerçekçi finansman
72
stratejileri ve tarõmsal sulamanõn rasyonel yönetimi, su sektörü altyapõsõna özel
sektörün katõlõmõ konusundaki OECD prensiplerine göre analiz ediliyor.
OECD su altyapõ yatõrõmlarõ, bunlarõn bakõmõ ve iyileştirilmesi için suyun
gerçek maliyete göre satõlmasõnõ öneriyor. OECD ülkelerinin çoğunda marjinal
tedarik maliyetine göre tarife uygulanõyor. Fakat OECD’ye göre yoksullarõn
suya ulaşmasõnõ hesaba katan bir sübvansiyon da zorunlu olabilir. Ekosistemi
korumayõ, canlõlõğõ sürdürmeyi ve insani ihtiyaçlarõ karşõlamayõ amaçlayan bir
su yönetimi için, mevcut yönetim yapõlarõ ile birlikte, özel sektörüne rolüne de
artan bir dikkat göstermek gerekiyor. Su kaynaklarõnõn %70’ini kullanan tarõm
sektöründe rasyonel kullanõm öncelik arz ediyor.
Kötü/kirli su kullanõmõna bağlõ hastalõklar kalkõnmakta olan ülkelerde meydana
geliyor. Fakat, OECD ülkelerinde de suya bağlõ hastalõklar ortaya çõkabiliyor.
OECD su artõma teknolojilerinin geliştirilmesine destek veriyor.
Su ve sõhhi tuvalet üzerine kamu-özel sektör işbirliği (PPP) konusunda, OECD
Kasõm 2006’da, Dünya Bankasõ ve Fransõz Kalkõnma Ajansõ (AFD) desteğinde
Paris’te bir seminer düzenledi. Buradan sağlanan enformasyona göre, 2015’e
kadar içilebilir suya erişemeyenlerin sayõsõnõ yarõya indirmek için, su şirketleri
büyük yatõrõmlar yapacaklar, teknik ve idari kapasitelerini geliştirecekler. ‘90’lõ
yõllarda, özel şirketlerin yatõrõm kapasiteleri, etkinlikleri ve bilgi birikimleri ile,
su hizmetine erişimin iyileştirilmesi konusunda belirleyici bir rol oynayacağõ
düşünülüyordu. Fakat, şu son senelerde çokuluslu firmalar kalkõnmakta olan
ülkelerdeki angajmanlarõnõ azaltmaya başladõlar. Bu ülkelerdeki sivil toplumun
muhalefeti, kamu kuruluşlarõ ile özel kuruluşlar arasõndaki anlaşmazlõklar,
hukuki, idari ve kurumsal düzenlemelerdeki belirsizlikler çokuluslu su
şirketlerinin önündeki başlõca zorluklar olarak gösteriliyor. Şimdi çokuluslu
su şirketleri, eğer finansal angajmanlar da gerektiriyorsa, herhangi bir kontrat
yapmadan önce, daha ihtiyatlõ olmak gereği duyuyorlar. PPP’nin yerini daha
az yükümlülük içeren yönetim sözleşmelerinin almakta olduğu gözlemleniyor.
Yakõn gelecekte özel su şirketlerinin yeni gelişen piyasa ekonomilerinde ve
OECD ülkelerinde daha fazla iş yapacaklarõ tahmin edilmektedir. Çünkü bu
ülkelerde risk daha düşüktür. Özel şirketler de finansman katkõsõndan çok, iş
deneyimlerini ve teknolojik birikimlerini kullanarak faaliyette bulunacaklardõr.
Kalkõnmakta olan ülkelerdeki su sektörlerinde yeni yerel şirketler ortaya
çõktõ. Bunu iyi bir gelişme olarak not etmek gerekiyor. Rusya’da kentli
73
nüfusun %10’undan fazlasõna yerli şirketler su satõyor. Benzer gelişme Çin
ve Hindistan’da da var. OECD üyesi ülkelerde de çok sayõda küçük çaplõ
yerel şirket sektörde faaliyet göstermeye başladõ. Yerli şirketler su sektörünün
özelleştirilmesine karşõ sivil muhalefeti daha rasyonel olmaya sevk edebilir.
Sektörde çokuluslu şirketler ve paydaş yerli şirketlerin tekelci kontrolüne
geçme riski azalõr; sektörde oluşacak rant tüketicilere gidebilir. Fakat bu yerelküçük şirketler yeterli teknik donanõm ve deneyime sahip olmayabiliyorlar.
OECD ülkelerinin yarõsõnda su giderleri düşük gelirli aileler için büyük
bir problem veya eğer gerekli önlemler alõnmazsa gelecekte böyle olma
riski taşõyor…Kentlerde su tedarikinin kamu hizmeti olarak sunulmasõ
geleneğinden, bu hizmetlerin ticarileştirilip özel sektörün katõlõmõna doğru
artan bir eğilim var. (http://www.oecd.org/dataoecd/12/40/15425341.pdf)
Mart 2006 tarihli OECD dokümanõnda üye ülkelerde su probleminin %100’e
yakõn oranda giderildiği belirtiliyor. 1990-2000 yõllarõ arasõnda kalkõnmakta
olan ülkelerde içilebilir suya ulaşan nüfus oranõnõn %73’den %80’e çõktõğõ
bildiriliyor. (http://www.oecd.org/dataoecd/19/0/36290138.pdf)
OECD ülkelerinde özel şirketler, kiralama veya imtiyaz yöntemiyle su
sektörüne gitgide daha fazla giriyorlar. Mülkiyet genellikle kamuda kalõyor.
Özel şirketler işletme fonksiyonlarõnõ ve bazen de yatõrõm faaliyetlerini
üstleniyorlar. Bir kõsõm ülkelerde de özerk su şirketleri hizmet üretiyor.
Uluslar arasõ ve uluslar üstü kuruluşlar, su yatõrõmlarõnõn finansmanõna
ve su işletmeciliğine özel sektörün girmesini gerekli bir çözüm gibi
görüyorlar. OECD de böyle. “İyi yönetişime ulaşmak için mevcut
su kuruluşlarõnõ yakõndan incelemek gerekir. Bilhassa özel sektörün
oynayabileceği rolü iyi incelemek gerekir…Kamunun düzenleyici ve
tedarikçi rollerinin birbirinden ayrõlmasõ, kamu çõkarõ ile özel çõkar
arasõndaki ilişkilerin daha kolay açõklanmasõna katkõda bulunabilecek.”
(http://www.oecd.org/dataoecd/19/0/36290138.pdf) OECD’ye göre, gelecek
10 yõllar boyunca, kaliteli su kaynaklarõ çeşitli tehditlere maruz kalacaklar.
İklim değişiklikleri, kirlenme ve bazõ bölgelerde su altyapõsõna karşõ terörist
saldõrõlar bu sonucu yaratacaktõr.
OECD ülkelerinin çoğunda su tarifeleri marjinal maliyetlere göre
hesaplanmaktadõr. Yoksul kesimlere yönelik destek tarifeleri de uygulanõyor.
Üye ülkelerin yaklaşõk 1/3’ünde işletme ve bakõm giderleri de tarifeye dahil
74
ediliyor; hatta bazõlarõnda yatõrõm harcamalarõnõn bir kõsmõ veya toplamõ
tarifelere dahil ediliyor. Yine de ülkeden ülkeye önemli değişiklikler
olabiliyor. OECD ülkelerinde 1980’den bu yana kişi başõna su tüketimi %11
azaldõ. Bunda tarifelerin su tüketim miktarõ ile ilişkilendirilmesi kõsmen etkili
oldu. OECD üyesi ülkelerin yarõsõnda toplam su tüketimi de azaldõ. Uygulanan
tarifeler genellikle su tüketiminde rasyonalite sağlamaya (israfõ önlemeye),
yoksullarõ desteklemeye ve faturalardaki götürü ödemeleri azaltmaya yönelik
oluyor. OECD ülkelerinden 12 veya daha fazlasõ sanayiin atõk sularõ için
yüksek ücretler alõyor.
75
76
Su hakkõ
77
78
Su Hakkõ
Su hakkõnõn anlamõ ülkelerin hukuki müktesebatlarõna göre değişiyor. Ama bu
konuda genel bir belirsizlik var.
1990’da Montreal Şartõ içilebilir suya ulaşõmõn temel bir insan hakkõ olduğunu
deklare ediyordu. Fakat bu prensip 1992’de Dublin’deki konferanstan itibaren
yavaş yavaş silindi…Orada kabul edilen prensibe göre, “çok geniş amaçlarla
kullanõlan su, ekonomik bir değere sahiptir. O halde su, ekonomik bir mal
olarak kabul edilmelidir.” İşte bu, Latin Amerika’da, Afrika’da ve Asya’da
su sektöründe özelleştirme sürecini başlattõ… 1992’deki Rio Zirvesinde
dünya liderleri suyu ekonomik bir mal olarak nitelediler. Onlara göre kamu
işletmeleri, yeryüzündeki 1.1 milyar insana içilebilir su ve temizlik suyu
sağlama kapasitesinde değildi. Suyun ekonomik bir mal olarak nitelenmesi,
çoğu insanõn bir insan hakkõ saydõğõ sudan kar elde etme yolu arayan çokuluslu
şirketlere büyük bir kapõ açtõ.
Ekonomik ve Kültürel Haklar Sözleşmesinin (CESCR) uygulamasõnõ izlemekle
görevli Komite’nin, bu sözleşmeyi su hakkõnõ içerecek biçimde yorumlamasõ
insan haklarõ tarihinde önemli bir aşamadõr. Bu anlaşmayõ imzalayan 145
ülke, aşama aşama, bütün halklarõna sağlõklõ ve içilebilir su hakkõnõ sağlamak
için gerekli şeyleri yapacaklar. Su hakkõ, her insanõn kendisi ve ailesi için
ulaşõlabilir, yeterli, uygun kalitede ve kolayca elde edilebilir suya sahip olmasõ
manasõna geliyor. Kõsaca, her ülke, herkese sağlõğa uygun su içme imkanõ
sağlamak zorundadõr. Sözleşmeye taraf devletler bu hakka zarar verecek
uygulamalar yapamazlar. Bu hak her ülkenin amaca uygun gerekli eylemleri
ivedilikle yapmasõnõ gerektiriyor. Bunun için hazõrlanacak strateji yasama, su
hakkõnõn bütün gereklerini kapsama, açõk amaçlar belirleme, belirli bir zamanda
ulaşõlacak amaçlarõ tespit etme ve uygun göstergelere ulaşacak önlemleri
almayõ kapsamalõdõr. Bu sözleşme sivil topluma hükümetin sorumluluklarõ
konusunda bir dayanak sağlõyor. Hükümetlere bir hedef koyuyor. Su sõkõntõsõ
çeken yoksullarõn durumuna dikkat çekiyor. (http://www.wateryear2003.org/fr/
ev.php-URL_ID=4087&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html)
79
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi su hakkõnõ
diğer tüm insan haklarõnõn gerçekleşmesinin şartõ olarak tespit ediyor. Kasõm
2002’den itibaren su hakkõ, beslenme ve sağlõk hakkõ gibi, temel haklardan
kabul edilmektedir. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslar arasõ
Sözleşmesi’nin uygulanmasõnõ izlemekle görevli Komite, konuya ilişkin
olarak 15 numaralõ genel gözlemini kabul etti. Şimdi artõk su hakkõ, yaşamak
için yeterli ortam hakkõnõ ve herkesin mümkün olan en fazla akõl ve fizik
sağlõğõna sahip olma hakkõnõ gerçekleştirmek için kaçõnõlmaz bir temel haktõr.
Bu yorum 1966’daki sözleşmeyi onaylayan 146 ülkeyi ilgilendiriyor. Amerika
Birleşik Devletleri su hakkõnõn yer aldõğõ hiçbir sözleşme imzalamadõ.
(http://www.h2o.net/magazine/urgences/enjeux/politiques/2003_kyoto/cede/
francais/smets_0.htm)
Su hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda kabul edilmesi, hayatõn temeli olan
suyun herkese sağlanmasõ konusundaki ana hedefin gerçekleşmesi yönünde
önemli bir aşamadõr. Su olmadan diğer temel haklar gerçekleştirilemez.
Şimdi karar vericilerden ve insan haklarõ savunucularõndan pek çoğu su
hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõnõ istiyorlar. Bu takdirde suya
ulaşamayanlar lehine gerekli önlemleri alma garantisi doğacak. Sivil toplum
örgütleri de bu sayede hükümetler üzerinde kuvvetli bir baskõ kurabilecekler.
Diğer yandan, bazõ özelleştirme karşõtlarõ, su hakkõnõn temel insan haklarõ
arasõnda sayõlmasõnõn, özelleştirme gerekçelerinden çok, sektörde kamunun
rolünün artmasõna ilişkin gerekçeleri güçlendireceğini düşünüyorlar.
Birleşmiş Milletler’in kararõ zorlayõcõ değil. Yani 1966 tarihli sözleşmeye
imza koyan ülkeler bu karara uymak zorunda değiller. Ancak, bu kararla, su
hakkõna ilişkin kuvvetli bir moral dayanak yaratõldõ. Bu karar, ilgili ülkelerin,
ayrõm gözetmeden bütün halka yeterli, ucuz, ulaşõlabilir, güvenli, içilebilir ve
evde kullanõlabilir su sağlamasõnõ gerektiriyor. Bu hak uygulanabilir olmalõdõr.
Karar suyun sosyal ve kültürel bir mal olduğu, ticari bir mal olmadõğõ manasõnõ
içeriyor. Bu karar ‘90’lõ yõllarda çeşitli uluslar arasõ forumlarda alõnan ve
suyu ticarileştirip özel sektörün su piyasasõndaki varlõğõnõ destekleyen başka
kararlardan farklõ.
Birleşmiş Milletler’in 1977’de Mar del Plata’da (Arjantin) düzenlediği
konferansta tüm halklarõn temel ihtiyaçlarõnõ tatmin için içilebilir suya ulaşma
haklarõ olduğunda mutabakat sağlandõ. 1986’da Birleşmiş Milletler Genel
80
Kurulu’nun kabul ettiği kalkõnma hakkõna ilişkin bildiride ise, su hakkõ
örtük olarak ifade ediliyordu. 1992’deki Rio de Janeiro zirvesinde su hakkõ
kavramõ biraz daha güçlendirildi. 1977’de Mar del Plata’da suya ulaşõm
hakkõna ilişkin olarak alõnan karar burada 130 devlet ve hükümet başkanõnõn
imzaladõğõ Ajanda 21’de yer aldõ. Bildiride “Kalkõnma ve su kaynaklarõnõ
kullanma sürecinde, öncelikle temel ihtiyaçlar tatmin edilmeli ve ekosistem
korunmalõdõr. Fakat bu şart yerine getirildikten sonra, kullananlar suyun
fiyatõnõ ödemelidir” deniyordu. 2002 Johannesburg Zirvesinde kabul edilen
eylem planõnda ise hükümetler “düzenleme, kontrol, su tedarikine tahsis
edilen maliyetlerin tam karşõlanmasõ dahil, tüm politik araçlarõ kullanmayõ
taahhüt ediyorlardõ. Ancak maliyetlerin tam karşõlanmasõ yoksullarõn içilebilir
suya erişimlerini engellemeyecekti.” Böylece dünya liderleri, suya erişimi
temel hak olarak kabul ederken, aynõ zamanda, maliyetlerin karşõlanmasõ
prensibinin ihtiyaçlarõn tatminini aşan su kullanõmõna uygulanacağõnõ kabul
ediyorlardõ. Aksi halde gerekli yatõrõmlar yapõlamaz, sistem devam ettirilemez.
(http://www.un.org/french/waterforlifedecade/righttowater.html)
Uluslararasõ platformlarda su hakkõna ilişkin olarak alõnan kararlar içerik
ve tarih olarak çelişkiler gösteriyor. Nitekim, 1992’de Dublin’de yapõlan
Uluslar arasõ Su ve Çevre Konferansõ’ndan sonra uluslar arasõ topluluk suya
ulaşmayõ bir hak olarak kabul etmeyi reddediyordu. Bu konferansta alõnan
kararlar özetle şöyledir: “Su kaynaklarõ yönetimi ve kullanõmõ her düzeyden
kullanõcõlarõ, planlamacõlarõ ve karar vericileri bir araya getirmelidir. Kadõnlar
suyun korunmasõ, yönetimi ve tedarikinde temel bir rol oynamalõdõr. Çeşitli
amaçlarla kullanõlan su, ekonomik bir değere sahiptir ve böyle olduğu için
ekonomik bir mal olarak kabul edilmelidir.”
Çok uluslu 4 su şirketinden 3’ü Fransõz olduğu ve bu ülkede su hizmeti
çok büyük ölçüde özel sektör tarafõndan sunulduğu için, su hakkõ konusuna
Fransa’nõn nasõl yaklaştõğõ önemlidir. Öğretici bir örnek olabilir.
30 Aralõk 2006’da kabul edilen LEMA adlõ yasa su hakkõna ilişkin belirgin
bir aşama oluşturdu. Bu yasaya göre “gõda ve sağlõk için, ekonomik bakõmdan
kabul edilebilir şartlarda içilebilir suya ulaşmak herkesin hakkõ; su kullanõmõ
herkese ve tüm fizik kişilere aittir.” Yasa, su hakkõnõn sõnõrlarõnõ “ekonomik
bakõmdan herkes tarafõndan kabul edilebilir şartlarda” ulaşõlabilirlik ve gõda
ile sağlõk ihtiyaçlarõnõ karşõlayacak asgari miktarlar olarak belirliyordu. Artõk
81
kullandõğõ suyun bedelini ödeyemeyen yoksullarõn sularõ kesilmeyecekti.
Fakat bu dar çerçeveli hak dahi, getireceği yük açõsõndan, büyük kent belediye
başkanlarõnõ rahatsõz etti. Çünkü yoksullarõn su hakkõnõ devlet bütçesinden
finanse etmek mümkün değil. Konu yerel yönetimlere bõrakõlmõş. Ayrõca yasa,
su hakkõnõ yerine getirmekten sorumlu bir mercii belirtmiyor. Su hakkõnõn
uygulanmasõnõ en iyi biçimde sağlayabileceği hesaplanan herhangi bir tarife
içermiyor. Su fiyatlarõnõ yoksullarõn satõn alamayacağõ kadar yüksek tutan bir
belediyeye uygulanabilir bir yaptõrõm öngörmüyor. Öyle ki, su fiyatlarõnõn
yüksek olduğuna karar verecek spesifik bir otorite gösterilmiyor. Eğer bir
kimsenin musluğundan su akmõyorsa veya su içilebilir özellikte değilse, o
kullanõcõ, hayatõ tehlikeye atõlmõş herkes gibi ve bir tüketici olarak haklarõnõ
savunabilecek. Her şeye rağmen, bu yasaya dayanarak belediyeler su
hakkõnõ kullandõracak uygulamalara girişebilecekler, su hakkõ ile uyuşmayan
uygulamalarõnõ değiştirebilecekler. Yasa, nispeten belirsizlikler içeriyor;
yetkililerin takdir ve yorumlarõna bağlõ uygulamalara ortam hazõrlõyor.
Belediye yönetimlerine, yerel idarelerin özerkliğine uygun geniş bir yetki
kullanma alanõ sağlõyor. (Marc Laimé, Droit à l’eau : le rôle des municipalités
et des collectivités territoriales, 31 Mars 2007, Le Monde Diplomatique)
Fransa’da Şubat-Haziran 2007 tarihleri arasõnda çeşitli düzeylerde tartõşmalar
yapõldõktan sonra, Eylül 2007’de İnsan Haklarõ Ulusal Danõşma Komisyonu
(CNCDH) parlamento genel kurulunda su hakkõnõ destekleyen bir tutum
benimsedi. Komisyon İnsan Haklarõ Konseyi’nden, su hakkõnõn yaşama
hakkõ için gerekli diğer haklar gibi kabul edilmesini istiyordu. Bu karar,
ödeme gücü olmayanlarõn temel insan ihtiyaçlarõ için gerekli miktarda suya
ulaşmalarõnõ yetkili otoritelerin sağlamasõnõ öngörüyordu. Ancak, Fransa’da
her yõl binlerce yoksulun ve yoksul çalõşanõn faturalarõnõ ödememelerinden
dolayõ suyu kesiliyor. Bu ülkede 500 bin aileye enerji, 700 bin aileye telefon
yardõmõ yapõlõrken, sadece 50 bin aile bedava su alabiliyor...“CNCHD su
hakkõ kavramõnõn içilebilir suya ve temizlik suyuna ulaşmayõ kapsadõğõnõ not
ediyor. Bu, sadece, insanõn temel ihtiyaçlarõnõ karşõlayacak sõnõrlõ miktarda
suyu içeriyor ve yasanõn belirlediği yetki bölgeleri düzeyinde gerçekleşiyor.
Bu hak, kullanõcõlarõn su faturalarõndan kurtulmasõnõ sağlõyor. Yoksul kişilerin
su tedarik etmelerine uygun olmayan koşullarda özel düzenlemelerden
yararlanmalarõ hakkõn kapsamõnõ oluşturuyor.”...Bazõlarõ için su hakkõ, su
faturasõnõ ödeme gücü olmayanlarõn bu yükümlülükten kurtulmasõ manasõna
geliyor. Başka bazõlarõ ise su hakkõnõn böyle tanõmlanmasõnõn suyu
82
ticarileştirmeye onay kazandõracağõnõ savunuyorlar. Onlara göre, su hakkõ
böyle kõsõtlõ tanõmlanmamalõ, herkes hayati ihtiyacõ olan suyun kõsõtlamasõz
olarak karşõlanacağõ garantisine sahip olmalõdõr...Su hakkõnõn insan hakkõ
olarak kabul edilmesi talebi yaygõnlaşõyor. Bunu kabul eden ülkelerin sayõsõ
artõyor... Hizmet kesildiğinde su ve temizlik hakkõnõn korunmasõ kriterleri, bu
hizmetleri sağlayan özel sektöre ilişkin düzenlemeler, su konusundaki ulusal
yükümlülüklere ilişkin stratejiler hazõrlanmasõ ve yerel yönetimlere özgü
sorumluluklar alanlarõnda detaylõ çalõşmalar yapõlmasõ gerekiyor. Birleşmiş
Milletlerin ve diğer uluslar arasõ kuruluşlarõn çalõşmalarõ, suya ulaşõm
konusunun küresel düzeyde ve kalõcõ biçimde düzenlenmesinin ne kadar güç
olduğunu gösterdi. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les ambiguïtés françaises,
jeudi 11 octobre 2007, Le Monde diplomatique)
Su savunmasõ
Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ (PNUD), Darlõğõn Ötesi: İktidar,
Yoksulluk ve Dünya Su Krizi konulu İnsani Kalkõnma Raporu 2006’da bütün
ülkelerin suya ulaşmayõ insan hakkõ saymasõnõ ve dünya çapõnda bir eylem
planõ yapõlmasõnõ tavsiye etti. İngiltere suyu bir insan hakkõ olarak kabul
etti. Hollanda bu manada kesin kararlõlõk angajmanõnda bulundu. Japonya
47 ülkeyi bir araya getirecek bir zirve düzenleyip Asya-Pasifik bölgesindeki
suya ilişkin sorunlarõ tartõşmayõ planladõ. (http://www.undp.org/french/
publications/annualreport2007/energy_environment.shtml,)
Japonya’nõn
planladõğõ Asya-Pasifik 1. Su Zirvesi 3-4 Aralõk 2007’de yapõldõ. Bu zirve
sonucunda yayõmlanan bildiride su ve sõhhi tuvalet hakkõ temel bir insan
hakkõ olarak kabul ediliyor. Bu gelişme 5. Dünya Su Forumu’nda da benzer
bir gelişme yaşanabileceği ihtimalini düşündürüyor. Çünkü Avrupa Birliği,
ABD ve Kanada ile birlikte, Japonya suyun ticarileştirilmesini savunan dörtlü
arasõnda yer alõyor.
İnsani Kalkõnma Raporu 2006’da yoksullar için günlük 20 litre su sağlanmasõnõn
temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõ talep edilmişti. (http://content.undp.org/
go/newsroom/2006/november/hdr-water-20061109.fr;jsessionid=a-fHxvGKX
oHd?categoryID=412138&lang=fr,)
Fakat, bu tür kabulleri ihtiyatla karşõlamak gerektiği belli oluyor. Suyun
ticarileştirilmesine karşõ dünya çapõnda birikmekte olan tepkiler, küresel
güçleri böyle enerji boşaltacak taktikler kullanmaya yöneltmiş görünüyor.
83
Brezilya’nõn bazõ bölgelerinde Topraksõzlar Hareketi “bir milyon kuyu/
havuz” diye bir hareket başlattõ. Böylece su hakkõnõn korunmasõ ve
özelleştirmenin önlenmesi için etkili olacak bir kampanya yaratõldõ.
(http://www.aidh.org/alimentation/eau/03.htm)
Dördüncü Dünya Su Forumu’nun yapõldõğõ günlerde, 14-19 Mart 2004 tarihleri
arasõnda, yine Meksika’da alternatif bir forum düzenlendi. Suyu Savunma
Uluslar arasõ Forumu adlõ bu etkinliğe 40’tan fazla ülkeden katõlõm oldu.
Toplantõlar sonunda Suyu Savunma Hareketleri Ortak Deklarasyonu başlõklõ
bir bildiri yayõmlandõ. Bu bildiride savunulan görüşler şöyle özetlenebilir:
Su ticari bir mal değildir ve bu sebeple bütün biçimleri ile su özelleştirmesi
reddedilmektedir.
Dünya Su Konseyi düzenlediği forumlarla, çokuluslu şirketler ve uluslar üstü
finansal kuruluşlarõn patronajõnda, suyu ticarileştirmek için yeni yöntemler
bulmaya çalõşmaktadõr ve bu sebeple uluslar arasõ yasallõğõ olmamasõ gerekir.
Su, bütün uluslar arasõ ticari anlaşmalar kapsamõndan çõkarõlmalõ, suyun
ticarileştirilmesine ve özelleştirilmesine bağlõ uluslar arasõ finansman
reddedilmelidir.
Başarõlõ kamu su işletmeleri arasõnda koordinasyon ve dayanõşma olmalõdõr.
Uluslar üstü kuruluşlarõn ve uluslar arasõ finansal kuruluşlarõn
faaliyetlerini izlemek üzere bir gözetim mekanizmasõ kurulmalõdõr.
(http://www.comda.org.mx/fida/declaracion_frances.htm)
Ekim 2005’te Liège’de kurulan Kamu Hizmetlerinin Desteklenmesi İçin
Yerel Yönetimler Uluslararasõ Kongresi su hakkõnõ da içeren önemli kararlar
aldõ. Liège Kararõ diye anõlan bildiride önemli vurgular bulunmaktadõr:
(http://www.agcs-gats.org/articles.php?lng=fr&pg=10)
22-23 Ekim 2005 tarihli Liège Kararõ’nda Dünya Ticaret Örgütü’nün tüm
hizmetleri zamanla rekabetçi piyasalara bõrakma tavsiyesi, kararlarõnõ geri
döndürülemez biçimde yerel, ulusal ve uluslar arasõ düzenlemelere yansõtma
niyeti, Avrupa Birliği’nin bilhassa yerel hizmetlerin ve kamu hizmetlerinin
özelleştirilmesini genelleştirmeye yönelik direktifleri ve kamu hizmetlerini
çökerten hükümet politikalarõ kõnandõ.
84
Temel kamu ihtiyaçlarõnõn spekülatif piyasalarõn hõrsõna bõrakõlmasõ, ülke
ve dünya ölçeğinde sosyal eşitsizlikleri ve dengesizlikleri arttõrarak liberal
normlara tabi kõlõnmasõ, yerel yönetimlerin demokratik uygulamalardan ve
özgür yönetimden uzaklaşarak Dünya Ticaret Örgütü’nün boyunduruğuna tabi
kõlõnmasõ reddedildi.
Burada benimsenen yaklaşõma göre, kamu otoritelerinin rolü, kamu
hizmetleri yoluyla, halkõn temel ihtiyaçlarõnõ tatmin ederek, genel çõkarõ
gerçekleştirmektir. Kamu hizmetleri dengeli kalkõnmanõn, demokratik ve
sosyal haklarõ korumanõn, yurttaşlõğõn temel ögesidir. Kamu sektörünün ne
olacağõ toplumun kararõna bağlõdõr.
Dünya Ticaret Örgütü nezdinde yürütülen hizmet ticareti müzakereleri
durdurulsun. Su, sağlõk, eğitim, enerji, taşõmacõlõk, sosyal koruma ve kültür gibi
hayati sektörler tüm müzakerelerden istisna tutulsun. Daha önce üstlenilmiş
liberalleştirmeler yeniden değerlendirilsin. Dünya Bankasõ, IMF ve Avrupa
Yatõrõm Bankasõ (BEI)’nõn yardõmlarõnõ ortak mallarõn liberalleştirilmesi şartõna
bağlamalarõ yasaklansõn. AB’nin hizmetler sektörünün liberalleştirilmesine
ilişkin “Bolkstein” denilen tüm direktifleri iptal edilsin. Toplu ulaşõm dahil,
bu doğrultudaki tüm düzenlemeler iptal edilsin…Yerel kamu hizmetlerinin
finansmanõ için, vergiler eşitlikçi ve zenginliği yeniden dağõtacak biçimde
düzenlensin.
Aynõ organizasyon 28-29 Ekim 2006’da Cenevre’de toplandõ ve
yayõmladõğõ bir bildiri ile Liège Kararõ’na paralel görüşler açõkladõ:
(http://www.agcs-gats.org/articles.php?lng=fr&pg=3)
Kongre, 30 yõldan beri, sermaye sahiplerinin, piyasaya tabi toplum öncüleri
olarak, dünyaya önerdikleri çözümün, hayatõn maddi ve gayr-i maddi tüm
tezahürleriyle piyasalaştõrõlmasõndan ibaret olduğunu düşünüyor.
Kamu hizmetlerinin liberalleştirilmesi…yerel ve küresel politikanõn
özelleştirilmesine yol açõyor. Liberalleştirmenin yararlarõ abartõlmõştõr.
Yoksulluk yaygõnlaşmakta, ülkelerin kendi içinde ve küresel düzeyde
eşitsizlik ve sosyal dõşlanma artmaktadõr. Sosyal gerilim, yerel ve uluslararasõ
çatõşmalar, ekonomik ve çevresel dengesizlikler liberal küreselleşmenin
görülebilir sonuçlarõdõr.
85
AB Komisyonu Dünya Ticaret Örgütü’nün etkili ve saldõrgan bir partneridir.
AB direktifleri kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi konusunda hõzlandõrõcõdõr.
Kamu hizmetlerinin liberalleştirilmesini kabul edip uygulamaya koymaya
hevesli hükümetleri kõnõyoruz.
Dünya Ticaret Örgütü’nün 11 yõllõk geçmişinde ondan sadece güçlü aktörler
yararlandõlar. Tarõm sektörü gitgide daha ileri bir sõnaileşme gerçekleştirdiği
halde, 850 milyon insan açlõk çekiyor ve bunlarõn %70’i çiftçi. Hizmet
sektöründeki büyük işletmeler hizmetlerin liberalleştirilmesinde artan bir
yarar olduğunu belirtiyorlar, fakat liberalleştirme bu hizmetlerden çok
büyük bir kesimin dõşlanmasõna yol açõyor. Hizmet ticareti öyle bir hizmet
liberalleştirilmesi vaad ediyor ki, bu, politikacõlarõn politik tercihlerde
bulunmalarõnõ engelleyecek, demokratik uygulamalarõ kõsõtlayacak.
Kamu hizmetleri piyasa kapsamõndan çõkarõlmalõ, hukuk alanõna
alõnõp ulusal, Avrupalõ ve uluslar arasõ düzeylerde temel haklar olarak
yasalaştõrõlmalõdõr…Bu hizmetler adil vergilendirme ve bilhassa finansal
araçlarõn vergilendirilmesi ile kalõcõ biçimde finanse edilmelidir…
Uluslararasõ hiyerarşi sõralamasõ yeniden düzenlenmelidir. Dünya Ticaret
Örgütü, DB, IMF ve AB’nin ticaret kurallarõna öncelik vermek için temel
insan haklarõnõ aşmasõ kabul edilemez. Bu örgütler Birleşmiş Milletler
kararlarõna, İnsan Haklarõ Evrensel Bildirisine,…genel olarak halkõn temel
haklarõnõ kullanmasõnõ garanti eden kurallara tabi olmalõdõr…
Kamu hizmetleri kamu otoriteleri ile sivil toplum temsilcileri arasõndaki
müzakereler sonucunda düzenlenmeli ve finanse edilmelidir.
28-29 Ekim 2006 tarihlerinde Cenevre’de düzenlenen kongreye çağrõda da
(http://www.suisse.attac.org/Convention-internationale-des) ifade edildiği
gibi, gerçekten, hizmetler sektörünün küresel rekabete açõlmasõ verimlilik
aleyhine sonuçlar yaratõyor; ulaşõlabilirlik, kalite ve maliyet problemleri
artõyor. Sosyal haklar tüccar mantõğõna dayandõrõlamaz ve vazgeçilemez.
İtalya su sektörünün liberalleştirme ve özelleştirme kapsamõ dõşõnda
tutulmasõna karar verdi. 300 bin dilekçede belirtilen talebe uygun olarak,
su konusunda yeni bir yasa çõkarõlõncaya kadar su özelleştirmeleri askõya
alõndõ. Çõkarõlacak yeni yasada suyun kamu hizmeti olmasõ öncelenecek. Bu
düzenleme PPP’leri de kapsõyor. İtalya’daki yeni düzenleme Güney İtalya su
86
kaynaklarõnõn Kuzey İtalya sermayesi tarafõndan kolonileştirilmesine karşõ
bir önlem olarak değerlendiriliyor. (Le Monde, 4 juin 2007, L’Italie refuse la
privatisation de la gestion de l’eau, par Marc Laimé )
Avrupa Birliği Komisyonu Birlik iç piyasasõna ilişkin yeni bir strateji
konusunda bir rapor yayõnlamak üzere iken, 10 Avrupa başkenti belediye
başkanõ, nitelikli ve herkesin ulaşabileceği kamu hizmeti konusunda Kasõm
2007’de bir deklarasyon yayõnlayarak, kamu hizmetlerinin liberalleştirilmesine
bir alternatif bulunabileceğini açõklayõp, kamu hizmetlerinin ekonomiksosyal bütünleşme sağladõğõnõ hatõrlattõlar. Deklarasyona Brüksel, Paris,
Londra, Lüksemburg, Lizbon, Sofya, Amsterdam, Viyana, Lefkoşa ve Tallinn
(Estonya’nõn başkenti) belediye başkanlarõ imza koydular.
Brüksel Belediye Başkanõ Freddy Thielemans ve Avrupa Sendikalar
Konfederasyonu (CES) Genel Sekreteri John Monks sözkonusu deklarasyonun
yayõmlanmasõna öncülük ettiler. Belediye başkanlarõ özelleştirmelerin kamu
hizmetlerini zayõflattõğõnõ ve ülkelerin bazõ yerleri ile bir kõsõm vatandaşlarõ
marjinalleştirme riski taşõdõğõnõ gördükleri için böyle bir bildiriye imza
koydular. Kamu hizmetlerinde özelleştirmeler sosyal ilişkileri ve dayanõşmayõ
riske sokuyor. Avrupa Sendikalar Konfederayonu kamu hizmetlerine herkesin
ulaşabilmesini savunuyor. Bunu bir temel hak ve Avrupa Sosyal Modelinin
bir ayağõ görüyor. Bu yüzden 2006 yõlõnda kamu hizmetleri lehine yaklaşõk
yarõm milyon imzalõ bir dilekçe açõkladõ. Kamu hizmeti sosyal bütünleşmeden
daha fazlasõnõ sağlõyor ; bu, uzun dönemde herkesin yararlanacağõ bir yatõrõm
oluyor.
CES ile Avrupa başkentleri belediye başkanlarõnõn ortak yayõmladõklarõ
deklarasyonda, AB Komisyonu’ndan kamu hizmetlerini özelleştirmeliberalleştirme önerilerini çözüm gibi sunmaktan vazgeçmesi istendi.
Neo-liberal öneriler yerine, AB’nin, kamu hizmetlerini sosyal bütünleşme,
sosyal dayanõşma ve ulaşõlabilir finansal imkanlar çerçevesinde düzenlemesi
isteniyor. Avrupa yurttaşlarõnõn nitelikli ve yeterli kamu hizmeti bekledikleri
ve Komisyon’un Avrupa projesinde bütünleşme istiyorsa, bu beklentiyi
dikkate almasõ gerektiği belirtiliyor. (http://www.etuc.org/a/4236)
Herkesin ulaşabileceği nitelikli kamu hizmetlerini savunmak için Avrupa
başkentleri belediye başkanlarõnõn ortak deklarasyonu tam metin olarak
şöyle :
87
AB ellinci kuruluş yõldönümünü kutlarken, bugün, halka sunulan kollektif
kamu hizmetleri, moda liberalleştirmeler ve daha önce rekabete açõlan
sektörlere yenilerinin eklenmesiyle tehdit altõndadõr.
Bu duruma karşõ harekete geçmemiz hiç bir zaman bu kadar zorunlu
olmamõştõ. Çünkü kaliteli kamu hizmetlerine herkesin ulaşabilmesi Avrupa
Sosyal Modelinin temel unsurlarõndan birisidir. Modernite Avrupa düzeyinde
dayanõşma ile aynõ doğrultuda olmalõdõr.
Diğer aktörlerden farklõ olarak, bizim başkentlerimiz, kentlerimiz,
bölgelerimiz, devletlerimiz, sõkõ bir karlõlõk mantõğõndan bağõmsõz biçimde,
kaliteli hizmetlere her alanda ve herkesin makul bir fiyattan ulaşmasõnõ
sağlayabilmelidir. Sağlõk, sosyal hizmetler, tedavi, toplu ulaşõm, çocuk bakõmõ,
eğitim, posta, haberleşme, Internet vs.
Böylece, bizler, her zaman daha dayanõşmacõ ve herkesin zorlamalardan
kurtulabildiği bir toplum olma durumumuzu devam ettirebiliriz.
Üye ülkelerdeki farklõ kamu hizmetleri tanõmlarõnõ hesaba katarak, kamu
hizmetlerine hukuki garanti sağlayacak ve kamu hizmetleri görevi ile iç piyasa
kurallarõ arasõnda denge kuracak Avrupa düzeyinde bir yasal düzenleme
zorunludur.
Yurttaşlarõmõzõn gündelik hayatlarõ için bu zorunluluğun bilincinde olan bizler,
başkentler belediye başkanlarõ olarak, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun
imza kampanyasõnõ destekliyor, gelecekte kamu hizmetlerinin garanti
edilmesini istiyoruz.
18-20 Mart 2007’de Brüksel’de, Avrupa Parlamentosunda, Su İçin Seçilmişler
ve Yurttaşlar Dünya Birliği (AMECE)’nin yapacağõ tüzük kurultayõ
çerçevesinde, suyun ticarileştirilmesine yönelik çalõşmalara alternatif öneriler
tartõşõldõ. Bu kurultaya katõlanlar devlet ve hükümet başkanlarõ ile AB
Komisyonu’ndan suyu bir insan hakkõ olarak kabul etmesini ve suyun serbest
ticaret müzakereleri kapsamõ dõşõnda tutulmasõnõ istediler.
AB Komisyonu uluslar arasõ ticaret müzakerelerinde kalkõnmakta olan
ülkelerden su sektörünü Avrupalõ çok uluslu şirketlere açmalarõnõ istiyor.
Dünya Ticaret Örgütü patronajõnda yürütülen müzakerelere ilaveten, Ekonomik
İşbirliği Anlaşmalarõ (APE) ve Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği (ANASE)
88
gibi çerçevelerdeki serbest ticaret müzakerelerinde de bu taleplerle yoksul
ve kalkõnmakta olan ülkeleri sõkõştõrõyor. “Kalkõnmakta olan ülkelerin büyük
çoğunluğu içilebilir su ve kullanma suyu/sõhhi tuvalet yokluğundan sõkõntõ
çekiyor. Bunun sonuçlarõ çok ağõr. İçilebilir su ve sõhhi tuvalet yokluğundan
kaynaklanan hastalõklar sebebiyle günde 30 bin kişi ölüyor. Bu durumda fon
sağlayõcõlarõn ve AB’nin önerileri su sektörünün özelleştirilmesinden ibaret.
Halbuki, çok sayõda araştõrma, özelleştirmenin kuvvetli fiyat artõşlarõna
ve yoksullarõn suya ulaşmasõnõn zorlaşmasõna dönüştüğünü gösterdi. AB
Komisyonu, 14’ü azgelişmiş olmak üzere, Güney ülkelerine, Hizmet Ticareti
Genel Anlaşmasõ müzakereleri çerçevesinde, su sektörünü liberalleştirmeleri
için baskõ yapõyor.” (http://www.paullannoye.be/th_cooperation_ns.php)
Avrupa Parlamentosu 16 Mart 2006’da suyu bir insan hakkõ saymak gerektiğine
dair bir kararõ oybirliği ile kabul etti. Buna rağmen AB, suyun ticarileştirilmesi
ve sektörde özelleştirmelerin yaygõnlaştõrõlmasõ için militan bir politika izliyor.
Amerika, Japonya ve Kanada ile işbirliği içerisinde, suyu ticarileştirmek
için gayri ahlaki ve gayri ciddi yöntemlerle bir oldu-bitti yaratmaya
çalõşõyor. Nitekim, Doha’da diğer konular üzerinde hararetli tartõşmalar
olduğu bir zamanda, müzakerelerin son anlarõnda, nihai belgeye, AB, tüm
dünyadaki su kaynaklarõnõn özelleştirilmesini gerektiren bir madde ekliyor.
(http://www.astm.lu/article.php3?id_article=680)
“...çevre
hizmetlerini
koruyan tarife ve tarife dõşõ engellerin azaltõlmasõnõ ve uygunsa kaldõrõlmasõnõ”
isteyen bir madde kabul ediliyor. Bu maddeye göre su konusundaki koruyucu
bir ulusal düzenleme tarife dõşõ engel sayõlabilecektir.
Le Monde Diplomatique’in Şubat 2007 sayõsõnda suya ilişkin not edilecek
bilgiler verilmektedir:
Zengin ülkelerde içilebilir suyun 1/3’ü tuvaletlerde kullanõlõyor. Günlük su
tüketimi Amerika’da 600, İtalya’da 358, Fransa’da 310 litre. Buna mukabil
Almanlar günde 130, İsveçliler 119 litre su tüketiyor.
Dünyadaki yõllõk askeri harcamalar 1-1.350 trilyon dolar civarõnda. Yani tüm
dünyadaki su ve atõk su problemi 1 yõllõk askeri harcama tutarõnõn ¼’ü kadar
bir harcama ile çözülebilecek durumda.
Yeraltõ su yataklarõ son 50 yõlda Amerika ve Çin’de, sõrasõyla, 1.5-3.5 metre
derine indi.
89
Kirlilik ve benzeri su sorunlarõnõn gelecek 30-40 yõl içerisinde öldürücü
etkisinin 10 katõna çõkacağõ tahmin ediliyor. Üstelik, susuzluk problemi sadece
yoksul ülkeleri etkilemeyecek. Dünya toplumlarõnõn tümünün insani toplumlar
olabilmek için işbirliği yapmasõ gerekiyor.
Venezuella, Uruguay ve Bolivya su hakkõnõ temel insan haklarõ arasõnda kabul
ediyorlar. İsviçre su hakkõna ilişkin bir uluslararasõ sözleşme imzalanmasõnõ
önerdi. Yakõnlarda Federal Alman Hükümeti Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ
Konseyi’ne su hakkõ konusunda bir raportör görevlendirmesini önerdi.
Su, toprak, hava, uzay, bilgi, eğitim ve sağlõk insanlõğõn ortak mallarõ olarak
kabul edilmelidir, deniyor. Bu konuda çalõşan sivil toplum kuruluşlarõ böyle
düşünüyor.
2009’da İstanbul’da toplanacak olan Dünya Su Forumu’nun çokuluslu su
şirketlerinin etkisinde olan Dünya Su Konseyi’nin elinden alõnõp BM veya
dünya ölçeğinde bir kamu su kuruluşuna verilmesi isteniyor.
Keza, herkesin suya ulaşmasõ için, yerel ve merkezi yönetimlerin, özel
finansmana bağõmlõ olmadan, su yatõrõmlarõ için kaynak bulmasõnõn sağlanmasõ
isteniyor.
Su hakkõnõ savunmayõ ve özelleştirmeleri önlemeyi amaçlayan çok sayõda
uluslararasõ organizasyonlar ve etkinlikler düzenlenmektedir. 13 Mayõs
2005’te Fransa’da sivil toplum örgütlerinin ve politikacõlarõn katõldõğõ bir
gösteride Suez’in Arjantin, Filipinler ve Bolivya’daki politikalarõ sert biçimde
protesto edildi.
(http://www.liberation.fr/dossiers/eau/privatisation/200323.FR.php)
Çokuluslu su şirketi Suez, bu gösteriler karşõsõnda “küreselleşme
karşõtlarõnõn hedef saptõrdõklarõnõ, su hizmetini kimin verdiğinin
değil, herkesin suya ulaşõp ulaşmadõğõnõn önemli olduğunu” savundu.
Bu gösteriye ilişkin haberi “düzeltti” ve Buenos Aires’te en kaliteli
suya dünyanõn en ucuz tarifelerinden birisini uyguladõğõnõ iddia etti.
(http://www.liberation.fr/dossiers/eau/privatisation/200325.FR.php)
Aynõ gösteriye katõlan Gana’lõ bir sivil toplum temsilcisi, özelleştirmeye
karşõ olmadõklarõnõ, sadece özelleştirme sürecinin açõk olmasõnõ
ve yerel şirketlerin sürece katõlmasõnõ savunduklarõnõ ifade etti.
http://www.liberation.fr/dossiers/eau/privatisation/200319.FR.php)
90
Birleşmiş Milletler 2005’te gelecek 10 yõlõ « Hayat için su 10 yõlõ » ilan
etti. Not etmekte yarar olabilir ; Suez’in yöneticilerinden M. Gérard Payen
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’õn su konusunda özel
danõşmanlõğõna getirildi.
En yoksul ülkeler grubundan, aralarõnda Bolivya, Vietnam ve Filistin’in
de bulunduğu 7 ülke 7-9 Haziran 2000 tarihlerinde Brüksel’de Avrupa
Parlamentosu’nda yaptõklarõ bir toplantõdan sonra “Su: 21. yy’da yaşama
hakkõ” başlõklõ bir bildiri yayõmladõlar. Güney ülkelerinin önemli bir su
problemi ile yüzyüze bulunduğu ve su yetersizliğinin kalkõnmakta olan
ülkeler arasõnda çatõşma sebebi olduğu belirtilen bildiride, “artõk su, tüm
insanlõğõn ortak malõ olarak düşünülmüyor, en yoksul ülkeler aleyhine
birilerini zengin eden özel ticaret konusu oluyor” deniyordu. Suyun gitgide
dünyayõ yönetmeye kalkan bazõ çokuluslu su şirketlerinin hükümranlõk alanõ
olmamasõ gerektiği ifade ediliyordu. 1992’de Rio de Janeiro’da 130 ülke
hükümet ve devlet başkanõnõn kabul ettiği Ajanda 21’in 18.47 maddesinde yer
alan “gelişme düzeyi ve sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun, tüm halklar
hayati ihtiyaçlarõnõ karşõlamak için kalite ve miktar olarak suya eşit ulaşma
hakkõna sahiptirler” kararõ hatõrlatõlõyordu. Suya ulaşõmõn çeşitli uluslar arasõ
kararlara göre beslenme, sağlõk ve konut haklarõnõn temel bileşeni olduğundan
hareketle, Mart 2000’de La Haye’de, 2. Dünya Su Forumu’nda, suya
ulaşõmõn bir insan hakkõ olduğunu reddeden bildiriyi 118 ülkeden bakanlarõn
imzalamasõ kõnanõyordu. Burada, ikame edilemez hayat kaynağõ olarak, suya
ulaşõmõn bireysel ve kollektif bir hak olduğu, suyun ticari bir mal olmadõğõ
ve ekonomik bir mal olmaktan daha fazla bir şey olduğu görüşleri açõklandõ.
(http://www.paullannoye.be/telechargements/ic_p7_2000.pdf)
“Su bir hak mõdõr, yoksa bir mal mõ? Bu hayati kaynağõ her hangi diğer bir
mal gibi kullanmak mümkün müdür?... Bu tartõşmayõ, ‘su basit bir ihtiyaçtõr
ve ekonomik bir maldõr... Özel sektör ve bilhassa çok uluslu su şirketleri
tarafõndan tedarik edilebilecek bir ihtiyaçtõr’ diye düşünen Dünya Bankasõ’nõn
vizyonuna karşõ çõkan ve Birleşmiş Milletler ile Birleşmiş Milletler Kalkõnma
Konferansõ tarafõndan desteklenen sivil toplum örgütleri, La Haye’de 2000
yõlõndaki 2. Su Forumu’nda sistematik bir red ile bitirdiler. Forum’u izleyen
bakanlar konferansõ bildirisi, suya temel insan ihtiyacõ statüsü vererek meseleyi
çözmekten kaçõndõ. ‘Yeryüzünün tatlõ suyu yeryüzüne ve canlõ topluluklarõna
aittir. Bundan dolayõ su, satõn alõnabilir, satõlabilir ve kar amacõyla mübadele
91
edilebilir bir mal gibi değerlendirilmemelidir’ ifadelerinin bulunduğu bir karar
tasarõsõ imzalayan sivil toplum örgütleri, su karteli denilen şirketlerin kar
hõrslarõnõ öne çõkardõlar.” (Cristophe Rymarski, L’eau, un bien ou un droit?,
Sciences Humaines, numero spécial, Maõ-Juin 2003, pp.84-86)
Fakat su hayatõn ikame edilemez temeli olduğu için bu hak kabul edilmeliydi.
2002 sonunda Birleşmiş Milletlerden bir uzmanlar kurulu su hakkõnõ
formüle etti: “Su sõnõrlõ ve kamuya ait doğal bir maldõr. Hayat ve sağlõğõn
temelidir. Saygõn bir hayat sürdürmek için su hakkõ mutlaka gereklidir. Bu,
diğer insan haklarõnõn gerçekleşmesi için öncelikli bir şarttõr. Bu hak yeterli
miktarda, ulaşõlabilir, satõn alõnabilir maliyette, sağlõklõ ve kabul edilebilir
kalitede içme ve kullanma suyu tedarikini kapsar. Sağlõğa uygun ve yeterli
su, susuzluğa bağlõ ölümleri önlemek ve sudan bulaşan hastalõk risklerini
azaltmak, içmek, mutfakta ve evde kullanmak için zorunludur. Uygun tedarik
kavramõ geniş anlamda insan saygõnlõğõna uygun yorumlanmalõ, hacim ve
teknik görünümle sõnõrlõ, dar anlamda anlaşõlmamalõdõr. Su sosyal ve kültürel
bir maldõr, ekonomik bir mal değildir. Su hakkõ, şimdiki nesil ve gelecek
nesiller bundan yararlanabilsin diye, süreklilik koşullarõnda sağlanmalõdõr.”
(http://www.oxfamsol.be/fr/article.php3?id_article=132)
Birleşmiş Milletler özel raportörü Jean Ziegler, Mart 2003’te
su hakkõnõn beslenme hakkõ ile sõkõ ilişkisi bulunduğunu ve
herkese su hakkõ tanõnmasõ gerektiğini belirten bir rapor sundu.
(http://www.aidh.org/alimentation/pdf/janv_03.pdf) Bu raportöre göre su
hakkõ, Dünya Ticaret Örgütü’nün Doha Zirvesi’nden sonra daha da önemli
hale geldi. Çünkü bu Zirve’de suyun özelleştirilmesi gündeme alõndõ.
Zaten,
Doha
Süreci
(http://www.aidh.org/alimentation/eau/03.htm)
tamamlandõğõnda, hizmet ticareti savunma, iç güvenlik, adalet ve
para dõşõndaki kamu hizmetlerini büyük ölçüde ticarileştirecek.
(http://www.asts.asso.fr/site/art.php?id=446)
Sonra, Belçika’da su hakkõna ilişkin bir konsensüs gelişti. Buna göre, su hakkõnõ
garanti etmenin en iyi yolu, suyu, kamu otoritelerinin gözetimine bõrakõlmasõ
tercih edilen bir ortak mal saymaktõr. Herkes için su hakkõ konusundaki karar
14 Nisan 2005 tarihinde Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Bu karar başka karar mercilerinde de onaylandõ.
Mart 2006’da Meksika’da yapõlan Dünya Su Forumu’nun nihai bakanlar
konferansõ bültenine “herkes için su hakkõ” sokulamadõ. Bu, bir açõdan
92
Amerika’nõn negatif tutumundan, bir diğer açõdan, kalkõnmakta olan bazõ
ülkelerin su tedarik hizmetinin kendilerinde yasal bir yükümlülük olmasõnõ
istememesinden kaynaklandõ. Kalkõnmakta olan ülkeler yükümlülüklerini
yerine getirecek araçlara sahip olmadõklarõ gerekçesiyle bu yükümlülüğe
karşõ çõktõlar. Fakat, her şeye rağmen, oradaki hava, herkes için su hakkõnõ
destekliyordu.
9 Kasõm 2006’da açõklanan İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’da herkesin
günde en az 20 litre içilebilir suya sahip olmasõnõn temel insan hakkõ olmasõ
istendi. Raporda “açlõk gibi, yoksullarõ vuran bu sessiz felaket, bunu önlemek
için gerekli kaynaklara, teknolojiye ve politik güce sahip olanlarõn kayõtsõzlõğõna
maruz kalmaya devam ediyor” deniyor. Rapor yazarlarõ su ve sõhhi tuvalete
yapõlacak yatõrõmlarõn, verimliliği yükselterek ve sağlõk maliyetlerini
düşürerek, 1 dolara 8 dolar olarak geri döneceğini tahmin ediyorlar. Bin
yõl hedeflerine ulaşmak için dünyada su ve tuvalete her yõl ilave 10 milyar
dolar yatõrõm yapmak gerekiyor. 10 milyar dolar biraz yüksek bir rakam
gibi görülebilir. Fakat bu miktar, dünyada sadece yõlõn herhangi 5 gününde
yapõlan askeri harcamalardan daha azdõr. Zengin ülkelerin yõllõk maden suyu
harcamalarõnõn yarõsõndan da azdõr. 2015 yõlõnda ulaşõlmasõ amaçlanan bin yõl
hedeflerine ancak 100 yõl sonra ulaşõlabileceği tahmin edilmektedir.
İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin
ifadesiyle “ temiz suya ulaşmak bir ihtiyaç ve temel bir insan hakkõ” olarak
belirtilmektedir. Bu hakkõn karakteristikleri şöyle sõralanõyor: Fiziki olarak
ulaşõlabilir, fiyatõ ödenebilir, temiz, kaliteli suyun yeterli tedariki. Raporda, tüm
hükümetlerin, su hakkõnõ onaylayan anayasal düzenlemelerin ötesine geçerek,
bu hakkõ anlamlõ kõlmak için, güvenli, bedeli ödenebilir ve ulaşõlabilir bir su
tedariki sağlamasõ gerektiği ifade edilmektedir. Herkesin, hiç değilse, günlük 20
litre temiz suya, bedelini ödemese bile, ulaşmasõ istenmektedir. Eşitsizliklerle
mücadele etmek için, mali transfer, sübvansiyon ve başka yöntemlerle, finansal
stratejilere ilişkin angajmanlar benimsenmesi önerilmektedir. Yoksullarõn
ödeyebilecekleri fiyattan suya ulaşmalarõ için bu düzenleme yapõlmalõdõr.
(http://hdr.undp.org/en/media/hdr_2006_fr_complet.pdf)
Bu
Rapor’da,
bir yandan da, çoğu durumda, sübvansiyonlarõn zenginlere gelir transferi
sağladõğõ, şebeke suyuna bağlõ olmayan yoksullara ise pek az fayda sağladõğõ
ifade edilmektedir. Şüphesiz, sübvansiyonlarõn uygulanma biçimi, yaratacağõ
faydayõ belirler. Görünüşte yoksullarõ korumaya yönelen bir sübvansiyonun
93
zenginlere daha fazla fayda sağlamasõ pek ala mümkündür. Eşitsizlikleri
azaltmak ve yoksullarõn suya ulaşmasõnõ sağlamak için Rapor’da yer alan bazõ
öneriler şöyledir:
•
İster bedava, ister ödenebilir fiyattan olsun, temel ihtiyaçlarõ gidermeye
yetecek su tedariki için, minimum fiyatlar belirlenmelidir.
•
Su faturasõ hiçbir ailenin gelirinin %3’ünü aşmamalõdõr.
•
Kamu-özel sektör işbirliği (PPP) kontratlarõnda yoksullarõn ödenebilir
suya ulaşmalarõnõ kolaylaştõracak eşitlikçi düzenlemeler açõkça yer
almalõdõr.
•
Sübvansiyonlar yoksul ailelerin su şebekesine bağlanmasõnõ ve su
kullanmasõnõ garanti edecek şekilde düzenlenmelidir.
Almanya ve İspanya su hakkõnõ bir insan hakkõ olarak kabul ettirmek için
en fazla baskõ yapan ülkeler. Kasõm 2006’da Birleşmiş Milletler İnsan
Haklarõ Komiserliği su hakkõnõn bir insan hakkõ olarak kabulüne dair kolay
anlaşõlabilir bir araştõrma hazõrlasõn diye, talepte bulundular. Yüksek Komiser
13 Ağustos 2007’de raporunu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sundu.
Yüksek Komiser’e göre, Birleşmiş Milletler su hakkõnõn bir insan hakkõ olarak
kalmasõ konusunda õsrarlõ olmalõdõr. Fakat, Yüksek Komiser hukuki açõdan
bazõ problemleri de hatõrlatõyor.
17 Eylül 2007’de, Cenevre’de, Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Konseyi’nde,
Almanya ve İspanya, su hakkõnõn bir insan hakkõ olduğunun kabulünü
hõzlandõracak bir etki yaratmak ve probleme çözüm bulmak için daha fazla çaba
sarf ettiler. Konsey 10-28 Eylül 2007 tarihleri arasõnda yapõlan bu toplantõlarda
İnsan Haklarõ Yüksek Komiseri’nin su hakkõna ilişkin raporunu incelemeye
aldõ. Toplantõlar sonunda tüm ülkeler bu raporu dikkatle incelemeye çağõrõldõ.
2008’de yapõlacak bir toplantõda bu raporun müzakereye açõlacağõ bildirildi.
Almanya ve İspanya da raporu dikkatle incelemek ve Konsey’in Mart 2008’de
yapõlacak toplantõsõnda baskõ grubu oluşturmak için diğer ülkelere çağrõda
bulundular. Burada su hakkõnõn açõkça bir insan hakkõ olarak kabul edilmesi
için özel bir prosedür geliştirilmesini istiyorlar.
20 Mart 2008’de Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Konseyi, içilebilir su ve
temizlik suyunu ilgilendiren insan haklarõna ilişkin zorunluluklarõ incelemek
94
üzere, 3 yõl görev yapacak bir bağõmsõz uzman görevlendirmeye karar
verdi. Bu uzman hükümetlerle, Birleşmiş Milletlerin yetkili organlarõyla,
özel sektörle, yerel otoritelerle, ulusal insan haklarõ kuruluşlarõyla, sivil
toplum örgütleriyle ve üniversitelerle, içilebilir su ve temizlik suyuna ulaşõm
konusunda, en iyi uygulamalara ilişkin görüş alõş-verişinde bulunacak
ve en iyi uygulama örneklerinin envanterini çõkartacak. Bu sayõlan merci
ve kuruluşlarõn katkõ ve görüşlerini de dikkate alarak, onlarla işbirliği
içerisinde, ayrõmcõlõğõ da kapsayacak şekilde, içilebilir su ve temizlik suyuna
ulaşõma konusunda insan haklarõnõ açõklayan bir araştõrma gerçekleştirecek.
Araştõrma sonuçlarõnõ ve önerilerini Konsey’in 10. oturumuna sunacak.
(http://ap.ohchr.org/documents/F/HRC/resolutions/A_HRC_7_L_16.pdf)
İsviçre’de 16 Aralõk 2007’de Cenevreliler kanton anayasasõna su
tedarik ve dağõtõmõnõn kamu tekelinde olmasõnõn yazõlmasõnõ büyük bir
çoğunlukla kabul ettiler. Bundan böyle Cenevre’de su hizmetlerinin
özel sektöre herhangi bir biçimde devri mümkün olamayacak.
(http://www.acme-suisse.ch/spip.php?page=imprimertexte&id_article=310)
Temiz su yokluğu, olmayan tuvalet temizliği ve yetersiz sağlõk kuruluşlarõ
azgelişmiş ülkelerdeki hastalõklarõn %80’inin temel sebebidir. AIDS’ten daha
fazla ve artan bir öldürücü etkiye sahiptir. (http://www.protos.be/protosh2o/
l2019eau-dans-le-monde/l2019eau-droit-humain) Birleşmiş Milletler PNUD
İnsani Gelişme 2006 Dünya Raporu’nda belirtildiğine göre, Dünya Sağlõk
Örgütü, sağlõklõ suya ulaşõmõn, yeryüzünde kötü beslenmeye ve küresel
õsõnmaya maruz 830 milyon köylünün etkili biçimde korunmasõnõ sağlayacağõ
tahmininde bulunuyor.
95
96
Su özelleştirmesinde
sorunlar
97
98
PPP modeli
Kanada Yerel Yönetimler Federasyonunun 30 Ağustos 2007’de yayõmladõğõ
bir araştõrmada (http://www.ucs.inrs.ca/pdf/PPPMun.pdf), kamu-özel sektör
işbirliği (PPP) modelinin çok sayõda sakõncasõndan söz edilmektedir. Buna
rağmen, çok sayõda yerel yönetimin başvurduğu bu modelin, gelecekte
kamu uygulamalarõnda önemli bir yer tutacağõ tahmin edilmektedir. Çünkü
Kanada’nõn belediye altyapõ yatõrõm açõklarõ 60 milyar dolar tutuyor.
(http://blog.mondediplo.net/2007-09-08-Les-Partenariats-Public-Prive-PPPsont-nuisibles)
OECD’nin
yayõmladõğõ
Altyapõ
2030
raporuna
göre
(http://
www.oecdbookshop.org/oecd/display.asp?cid=sourceoecd&lang=fr&sf1=DI
&st1=5L9VLV99KSZX), OECD ülkelerinde altyapõ açõğõ büyümektedir. Bu
böyle giderse, ülke ekonomileri darboğazlar, altyapõ ağlarõnõn çökmesi, hizmet
sağlama güvenliğinde kayõp, rekabet güçlüğü ve artan çevre problemleri ile
yüzyüze gelecekler.
Altyapõ ihtiyacõ hõzlanarak artõyor, mevcut altyapõ eskiyor, neo-liberal
düzenlemeler sebebiyle kamu finansmanõ sõkõşõyor. Bu durumda altyapõ açõğõ
nasõl kapatõlacak?
2005 yõlõ sonu itibariyle dünyada su tedarikinin %85’ini kamu kesimi yapõyor.
Özel ekonomi özellikle Amerika, İngiltere ve Fransa’da baskõn. Gelişmekte
olan ülkelerde de kamu ile özel sektör arasõnda sõkõ bir ilişki gelişiyor.
Altyapõ ekonomik ve sosyal gelişmede, ekonomik faaliyet düzeyinde, çevrenin
korunmasõnda belirleyici önemdedir. Bu, aynõ zamanda küresel rekabet gücü
açõsõndan da belirleyicidir.
Altyapõ yeterliğinin/yetersizliğinin önemine vurgu yaptõktan sonra, neo-liberal
paradigmalardan hareketle, özel sektörün bu alanda faaliyetlerini arttõrmasõnõ
savunmak, sosyal refah talebinde bulunan sosyal kesimler açõsõndan son
derece rahatsõz edicidir. Çünkü özel sektör, kamu-özel sektör işbirliği, yap-
99
işlet-devret, özelleştirme, kuralsõzlaştõrma yöntemlerinden hangisi ile altyapõ
yatõrõm ve işletmeciliğine girerse girsin, kar güdüsü ile hareket eder. Piyasada
kalmasõna yetecek bir kar düzeyinden ziyade, borsada prim yapan bir firma
olma güdüsü ile hareket eder. Böyle hareket etmesi de özel sektör açõsõndan
doğrudur. Hissedarlara daha çok kazandõrmanõn yolu çalõşanlar üzerinde
oynamaktan geçiyor. Ama işte bu, sosyal refahõ ve istihdamõ tehdit etmektedir.
Avrupa’nõn elektrik-gaz sektörlerindeki en büyük firmasõ olan Alman E.ON
2000 yõlõnda 190 bin işçi çalõştõrõyordu. 2006’ya gelindiğinde, çok daha
büyüdüğü halde, çalõşan sayõsõ yarõya düşmüştü.
Su tedarikine ilişkin özel sektör yatõrõmlarõ bazõ ülkelerde azalõyor. ‘90’lõ
yõllar boyunca, özel şirketlerin, Latin Amerika ve Asya başta olmak üzere,
kalkõnmakta olan ülkelerde, su ve sõhhi altyapõ sektörüne yaklaşõk 25 milyar
dolar yatõrõm yaptõklarõ tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, çokuluslu
şirketler, maruz kaldõklarõ politik ve finansal riskler sebebiyle, oralardaki
faaliyetlerini azaltõyor veya tamamen bõrakõyorlar. (http://www.notreplanete.info/actualites/actu_883_forum_mexico_eau_2006.php)
2000’li
yõllarda kalkõnmakta olan ülkelerde su ve sõhhi altyapõ sektörüne yõllõk 15
milyar dolar yatõrõm yapõlmaktadõr. Kamu kesimi bunun %75’ini yapõyor.
Özel sektörün payõ %11’dõr. Kalan %14’lük pay ise dõş yardõm kuruluşlarõna
aittir…Bu yõllarda dünya su sisteminde %7 olan özel sektör payõ 2015’e
kadar 2 kattan fazla artacaktõr. Hali hazõrda özel sektörün yõllõk cirosunun
200 milyar dolar civarõnda olduğu tahmin edilmektedir. Dünya Bankasõ’nõn
tahminlerine göre bu rakam, 2021 yõlõnda 1 trilyon dolara çõkacaktõr.
(http://www.un.org/french/waterforlifedecade/supplyingwater.html)
Özelleştirmenin bir türü olan kamu-özel sektör işbirliği (PPP) ile yaratõlan
şirket, yatõrõm yapõp kamu hizmeti üretiyor. Yap-İşlet-Devret (YİD) gibi
“kontraktüel” denilen PPP’lerden farklõ olarak, kurumsal PPP’de kamu ve
özel sektör yeni bir şirket kurup risk üstleniyor, faaliyetten doğan riskleri
paylaşõyorlar. Başka yolla gerçekleştirilemeyen projeler bu yöntemle yapõlõyor.
Acil ve kompleks yatõrõmlarda özel sektörün finansman imkanlarõndan ve
teknik yeteneğinden yararlanmak için bu modele başvurulduğu ifade ediliyor.
Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine karşõ çõkan çevreler ise, gitgide, özel
sektörün para kazandõran sektörleri ele geçirip böyle olmayan alanlarõ kamuya
bõrakacağõnõ öne sürüyorlar. (http://www.asts.asso.fr/site/art.php?id=446)
Trendin bu yönde değişmekte olduğu açõktõr. Bu gelişme kamu hizmetlerinin
100
vergi gelirleri ile finansmanõnõ daha da zorunlu hale getirecek ve bu hizmetlerin
kapsamõnõ daraltacaktõr.
Özel sektör bu modeli uygulamak için çok istekli görünüyor. Fakat,
politik açõdan neo-liberalizme karşõ olanlar, bu modelin, kamu kesimini
muhasebeleştirilmeyen bir borç altõna sokacağõnõ iddia ediyorlar. Çünkü
bu durumda özel sektörün finanse ettiği yatõrõmlar ve üstlendiği kamu
hizmetleri karşõlõğõnda kamunun angajmanlarõ artõyor. PPP’nin yolsuzluk
riskini yükselteceği de öne sürülüyor. Ayrõca, bu model, toplam yatõrõmlarõn
gereğinden fazla artmasõna sebep olabilir.
Taraftarlarõna göre, ekonomik açõdan PPP, kamu ile özel sektörün en iyi kontrol
ettikleri riskleri paylaşmalarõ, ivedi veya kompleks yatõrõmlara özel finansman
desteği sağlanmasõ, performansõn yükseltilmesi, özel sektör dinamizminden
yararlanarak yeniliklerin geliştirilmesi, yatõrõmlarõn hõzlandõrõlmasõ, özel
sektör deneyimlerinden yararlanõlmasõ gibi amaçlar güdüyor. Fakat 20-30
veya 30-40 yõllõk kontratlarla uygulanan PPP yönteminde, kamunun değişen
öncelikleri öngörülemeyebilir. Bu durumda kapsanan sürede kontratõn
yenilenmesi kamu için yüksek maliyetler içerebilir. Yani, en iyi ihtimalde dahi,
PPP modelinin maliyet etkinliği sağlamasõ kesin değildir. Tersine sonuçlar da
pekala mümkündür. Ayrõca PPP lehine üretilen gerekçeleri geçersiz kõlan bir
olgu var: Kamunun yatõrõm açõğõnõ gidermek için özel sektörün finansman
kapasitesinden yararlanmak gerektiği savunulurken, bu sektördeki iki büyük
Fransõz çokuluslu şirketi Suez ve Véolia’nõn gelişmekte olan ülkelerin su
piyasalarõna pek de finansman gücü ile girmedikleri görülmektedir. Sektördeki
yatõrõm ihtiyacõna göre bu şirketlerin finansman kaynaklarõnõn sõnõrlõ olduğu
belirtilmekte ve politik engellerin projeleri başarõsõzlõğa uğratmamasõ için
kamunun güçlü bir finansmanla katõlmasõ gerektiği ifade edilmektedir. Keza,
bu şirketlerin su işletmelerine teknik ve yönetsel kapasitelerini kullanarak
katkõ vermekte başarõlõ olduklarõ iddia edilmektedir. (http://emagazine.credit
suisse.com/app/article/index.cfm?fuseaction=OpenArticle&aoid=134534&co
id=123&lang=FR)
PPP modelinin yönetişim sürecini işletmek için iyi bir ortam
sağlayacağõ
savunulmaktadõr.
Yani,
yönetişim
kavramõnõ
kullanarak bundan su yatõrõm ve işletmeciliğinde kamu-özel sektör
işbirliği (PPP)’ne rasyonel bir gerekçe üretmeye çalõşõlmaktadõr.
Bu
gerekçe
(http://www.academie-eau.org/article.php3?id_article=150)
101
sosyo-ekonomik analizlerin teorik-teknik boyutlarõnõn arkasõnda ne tür çõkar
hesaplarõnõn gizlenebileceğini gösteren öğretici bir örnektir.
Yerel yönetimlerin ürettiği çok sayõda hemşehrilik hizmetinin finansmanõna
özel sektörün katõlmasõ, yerel yönetimlerin kaynak yetersizliğine karşõ
uygun bir çözüm olarak görülüyor. Yerelleşme ile birlikte kent hizmetlerine
ihtiyacõn hõzla genişlemesi sonucunda, yerel yöneticilerin yöredeki hizmetyatõrõm taleplerine yeterli karşõlõğõ vermeleri için özel sektör kaynaklarõnõ
kullanmasõ gerektiği savunuluyor. İşte burada su sektörünün PPP yöntemiyle
özelleştirilmesi yolu açõlmõş oluyor.
Dünya Bankasõ PPP modelini destekliyor. Bu küresel aktöre göre, kalkõnmakta
olan ülkelere doğru özel sermaye akõmlarõnõn artmasõ, bir hõzlandõrõcõ
etki yaratma fõrsatõ sağlõyor ve bilhassa özel sektör ve kamu arasõndaki
yenilikçi işbirliği sayesinde, kalkõnmayõ desteklemek için özel sermayeyi
hareketlendiriyor.
(http://siteresources.worldbank.org/INTGMR2008FRE/
Resources/fr-apercu-GMR2008.pdf)
Bu modelin en çok uygulanan türü 20-30 yõllõk imtiyaz sözleşmesi ile YAPİŞLET-DEVRET (YİD) yöntemidir. Bir şebekenin bakõm, genişletme ve
işletmesi bir özel tekele bõrakõlõyor. Bu yatõrõm ve işletmecilik karşõlõğõnda
özel şirkete sattõğõ suyun bir oranõ üzerinden veya sabit bir ödeme yapõlõyor.
(http://www.novethic.fr/novethic/site/article/index.jsp?id=89869)
Avrupa Yatõrõm Bankasõ bir PPP araştõrma merkezi kurmaya hazõrlanõyordu.
“PPP Avrupa Uzmanlõk Merkezi (CEEP) 16 Eylül 2008 tarihinde faaliyete
geçti.. Bu merkez Avrupa Yatõrõm Bankasõ, AB Komisyonu, AB üyesi
ülkeler ve aday ülkeler tarafõndan birlikte kuruldu. CEEP kamu sektörünün
PPP projeleri geliştirme ve uygulama kapasitelerini güçlendirecek…”
(http://www.eib.org/attachments/press/2008-005-feature_story_epec_fr.pdf)
Almanya’da 2008’de PPP’yi desteklemek üzere bir kamu-özel sektör
danõşmanlõk şirketi kuruldu. (http://www.partnerschaftendeutschland.de/)
Alman hükümeti kamu yatõrõmlarõ içindeki PPP payõnõ, benzer ülkelerde
daha önce ulaşõlan %15’e çõkarmak istiyor. Bu ülkede Temmuz 2005’te
PPP yöntemiyle proje uygulamalarõnõn hõzlandõrõlmasõna yönelik bir yasa
çõkarõldõ.
(http://www.salehabadi.ca/fr/services/ppp_description.html)
Türkiye yapõsal reform kapsamõnda 2008 yõlõnda PPP’yi yasalaştõrdõ. İrlanda,
Macaristan, Hollanda, İngiltere ve Portekiz AB ülkeleri arasõnda PPP’yi etkili
102
uygulayan ülkeler arasõnda gösteriliyor. Bu arada, Hollanda su hizmetlerinde
özelleştirmeyi yasaklayan bir yasa çõkardõ. 2005 sonu itibariyle bazõ Batõ
Avrupa ülkelerinde PPP yöntemiyle yapõlan yatõrõmlar toplam kamu yatõrõmlarõ
içerisinde %15’e ulaşmõştõr.
PPP, çalõşanlarõn toplu sözleşmelerle elde ettikleri sosyal güvenceleri ortadan
kaldõrõp geçici işçiliği bunun yerine ikame etme imkanõ taşõyor.
PPP’nin tüketiciler için yüksek fiyat, vergi yükümlüleri için yüksek vergi yükü
manasõna gelmesi mümkündür. Nitekim İngiltere, yakõn zamanda, (Mart 2007
itibariyle yakõn zaman) bazõ PPP uygulamalarõnõ kamu için yüksek maliyetinden
dolayõ durdurdu. Özel sektörün kamu sektörü aleyhine kar garantisi elde etmesi
PPP’leri asosyal bir uygulamaya dönüştürebilir. Bu sistemin uygulanmasõnda
özel sektör açõsõndan rekabetin korunmasõ çok önemli. Kontratlarõn PPP’yi çok
iyi düzenleyip kontrol altõnda tutmasõ lazõm. Ama aynõ zamanda oluşabilecek
yeni durumlara uyum kabiliyeti sağlayacak esneklikte olmasõ lazõm. PPP
uygulamalarõnda karşõlaşõlan bazõ güçlükler kontratlarõn iyi hazõrlanmamasõna
bağlanõyor. Türkiye, PPP yaparken, yabancõ firmalarõn piyasaya girişlerinde
yerli firmalar aleyhine bir rekabet eşitsizliğinden kaygõ duyabilir. PPP’nin,
öncelikli olarak rekabet yaratõlmadõkça, hizmet kalitesini iyileştirmesi yahut
fiyatlarõ düşürmesi için bir sebep yok.
1994’te Fransõz adaleti Grenobl şehrinin su özelleştirmesinde Suez Firmasõnõn
bir şirketinin dönemin belediye başkanõna milyonlarca dolar yasa dõşõ ödeme
yaptõğõna karar verdi. (Daniel Santoro, ICIJ, Buenos Aires, Argentine, 6
février 2003)
Fransa’da Bordeaux Belediyesi su imtiyazõnõ yeniden müzakere etmek istedi.
(Le Monde, 23.11. 2006) Su işletmeciliğinin ¾’ünün özel sektör tarafõndan
yapõldõğõ Fransa’da Paris, Lyon ve Lille şehirleri de aynõ yola girdi.
Bordeaux’da denetim şirketi, 30 yõllõk imtiyaz sahibi Lyonnaise des Eaux’un
(Suez grubu),
depozito adõ altõnda aldõğõ paralarla birlikte, 1992-2003
arasõnda yapmadõğõ bazõ işlerden dolayõ belediyeyi 50 milyon euro zarara
uğrattõğõnõ belirledi. Yapõlan sert pazarlõklardan sonra, özel şirket bazõ ek
yükümlülükler üstlenerek imtiyazõnõ korudu.
Bordeaux bunu ilk yapan belediye değil. 2003’te Paris iki özel şirketin
depozitosundan 163 milyon euroyu geri almõştõ.
103
Lyon’da, seçilmiş siyasetçiler, 12 Ekim 2006’da belediye meclisi toplantõsõnda,
su fiyatõnõn pahalõlõğõnõ ve özel şirketin aşõrõ kar yapmasõnõ kõnadõlar. Lyon
Belediyesi yapõlmayan işler için alõnan depozitolarõn 94 milyon euro olduğunu
belirtti.
Batõ Avrupa’nõn en eski tüketici derneği olduğu belirtilen l’UFC-Que Choisir
su maliyetleri üzerine bir araştõrma yapmaya kalktõğõnda, Suez ve Véolia’nõn
birlikte bağlõ şirketler kurup yerel yönetimlerin su imtiyazlarõnõ aldõklarõnõ
belirledi. Bu çokuluslu 2 Fransõz firmasõ maliyet hesaplarõnõ da sözü edilen
tüketici derneğinin incelemesine açmayõ reddetmişlerdi. Bu red üzerine sözü
edilen dernek, ekonomi bakanlõğõna başvurarak, Suez ve Véolia ile bağlõ
şirketlerin ilişkilerinin ortadan kaldõrõlmasõnõ istedi. Bakan bu başvuruya 18
Şubat 2008’de “rekabet gereklerine uymalarõ için ilgili şirketlere 6 ay süre
verileceğini, bu süre sonunda rekabet kurallarõna uyulmamasõ halinde Rekabet
Kurumu’nun isteklerine uygun önlemler gerçekleştireceklerini” bildirdi.
(http://www.quechoisir.org/positions/Profits-de-l-e
au-Debat-sur-le-prix-de-leau-l-ouverture-des-municipalites-le-boycott-des-distributeurs-le-passage-a-laction-de-Bercy/F18ECDD099B4DA46C12573FA00311DD2/ENV301.htm)
Jacques Chirac belediye başkanõ iken, 1985’te Paris’in su dağõtõm işini iki
özel şirkete vermişti. Şimdi, 2009’da bu kontratõn yenilenmesi yaklaştõkça,
belediye su dağõtõmõnõ yeniden üzerine alma hesabõ yapõyor. Aynõ yönetim
altõnda su üretim ve dağõtõmõnõn birleştirilmesine bağlõ verimlilik artõşõ olacağõ
ve bundan bütün kullanõcõlarõn önemli yararlar sağlayacağõ bekleniyor..
(http://www.agoravox.fr/article.php3?id_article=41288)
Fransa’da su fiyatlarõ patlõyor. 92-98 yõllarõ arasõnda su fiyatlarõ reel olarak %13
oranõnda yükseldi. Su şirketleri kar marjlarõnõ önemli ölçüde yükselttiler…
Özel sektör daha yüksek maliyetli. OECD’nin bir araştõrmasõ gösterdi ki,
Fransa’da içme ve kullanma suyu fiyatlarõ, Danimarka ve Hollanda’dan
sonra, dünyada üçüncü en yüksek fiyattõr…Rekabet Kurumu piyasada rekabet
yetersizliğini not ediyor. Rekabet engelleniyor…Piyasa Véolia, Suez ve Saur
arasõnda paylaşõlõyor. (http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) 2004
yõlõnda Fransa’da özel sektör su fiyatlarõ kamu fiyatlarõndan 0.75 euro daha
pahalõ idi. (http://www.localtis.info/servlet/ContentServer?c=artVeille&pagen
ame=localtis%2FartVeille%2FartVeille&cid=1173764228568)
Kendi ülkesinde bu tür uygulamalar yapan çokuluslu su şirketleri, yoksul
ülkelerde toplum aleyhine rakamlarõ zorlayan kötü örnekler veriyorlar.
104
Fransa’da çok sayõda tüketici derneği su piyasasõnda tekel olan 3 su şirketine
karşõ dava açmõş durumda veya dava sürecini başlatõyor. 20 yõldan beri
Fransa’da su yönetimini inceleyen Sayõştay, Planlama İdaresi, Kamu Sektörü
Yüksek Konseyi, Ulusal Değerlendirme Kurulu, Parlamento Araştõrma
Komisyonu, Parlamento Teknolojik ve Bilimsel Tercihleri Değerlendirme
Bürosu, Rekabet Kurulu gibi önemli devlet organlarõ su işletmelerinin
uygulamalarõnõ sürekli eleştiriyorlar...Su şirketlerinin aşõrõ kar marjlarõ önemli
tepkiler yaratõyor... İşte bu Fransa, çokuluslu su şirketlerini desteklemek için
yoğun faaliyetlerde bulunuyor. Dõşişleri Bakanlõğõ, Çevre Bakanlõğõ ve Fransõz
Kalkõnma Ajansõ Su İçin Fransõz İşbirliği çerçevesinde ve Su Koalisyonu ile
paralel olarak, şirketlerin su politikalarõnõ popülarize etmeye çalõşõyorlar. Su
Koalisyonu görünüşe göre bir sivil toplum kuruluşudur. 2005’te yürürlüğe giren
bir yasa Fransõz yerel yönetimlerinin su bütçelerinden %1 payõn uluslar arasõ
dayanõşma faaliyetlerine tahsis edilmesine imkan veriyor. Fransõz Kalkõnma
Ajansõ inisiyatifinde, Fransõz su şirketleri ile 5 kõtadan sivil toplum kuruluşlarõ
temsilcileri arasõnda, 2005-2007 arasõnda şaşõrtõcõ diyalog girişimleri
gerçekleşti. Bu diyalog girişimleri mesela “21.yy’da herkes için su” gibi son
derece etkileyici ve insani hedefler altõnda yürütülüyordu…Su şirketlerinin
kamuoyunu etkilemek amacõyla kurduğu/kurdurduğu ve/veya finanse ettiği
çok sayõda vakõf, dernek, araştõrma kurumu ve sivil toplum kuruluşunun
yoğun faaliyetlerine rağmen, 15 yõldan beri süren tartõşmalarda, Fransõzlar
bile bir uzlaşma yaratamamõşlardõr… Su şirketleri sahip olduklarõ finansal
imkanlarla kamuoyunu kontrol altõna almõş gibi görünüyorlar… Fransa
Belediye Başkanlarõ Birliği (AMF), Fransa İl Yönetimleri Birliği (ADF),
Fransa Bölgeler Birliği gibi seçilmişlerle Sosyalist Parti ve Halk Hareketi
Birliği (UMP) suyu kamunun mu yoksa özel sektörün mü yönettiğinin pek
de önemli olmadõğõ şeklinde oluşan önyargõya katõlõyorlar. Önemli olanõn iyi
yönetişim sağlanmasõ olduğu görüşündeler…Yerel kamu hizmetlerinde yerel
yönetimleri temsil eden Kamu İşletmeleri ve Yerel İmtiyaz Verenler Ulusal
Federasyonu (FNCCR) bu konuda açõk bir görüş belirleyebilmiş değil. Karma
Ekonomi Şirketleri Federasyonu (FEDSEM) ise su ve arõtma konusunda
faaliyet gösteren yerel kamu işletmeleri lehine bir görüşe sahiptir… Fransõz
kamuoyunu etkileyecek seçkinler, her şeyin piyasalaştõrõldõğõ küreselleştirme
sürecinde, ekonomik vatanseverlik dürtüsü ile, örtük ama sõkõ bir birlik
oluşturuyorlar…Su şirketlerini küreselleşme burgacõnda Fransa’nõn avantaj
kartlarõ olarak görüyorlar… Fransa’da sivil toplum kuruluşlarõ finansman
105
bakõmõndan bağõmsõz davranacak kaynaklara pek sahip değiller… Ama artõk
orada da suyun bir kamu malõ olduğunu ve su hizmetini yerel yönetimlerin
üretmesi gerektiğini savunanlar güçleniyorlar. (Marc Laimé, Mobilisation
internationale contre les partenariats public-privé, Le Monde diplomatique, 16
Novembre 2007)
Hali hazõrda dünyadaki tatlõ suyun %90’õ kamu sektörünün yönetiminde.
Bu, gelişmiş ülkelerin açõlmasõ için her şeyi yapacaklarõ dev bir pazar. Suez,
Véolia (eski Vivendi) Saur ve RWE-Thames Water su özelleştirme kontratlarõ
elde edebilmek için yoğun çabalar sarf ediyorlar. Onlarõ Dünya Bankasõ ve
IMF destekliyor.
Suez’in Başkanõ M. Gérard Mestrallet gülmeksizin “Allah suyu verdi,
ama onun nasõl yönetileceğinin yolunu göstermedi” diyor…Dünya özel su
piyasasõna ilişkin rakamlara bakõlõrsa (http://seaus.free.fr/spip.php?article283)
M.Mestrallet’in şõmarõk keyfini kolayca anlamak mümkün: Suez ve Véolia’nõn
özel su piyasasõndaki paylarõ %65. Bunlar dünyadaki çokuluslu su şirketlerinin
en büyükleri. Diğer ikisi Fransõz Saur ve İngiliz Thames Water. Dördü birlikte
özel su piyasasõnõn %80’ini ellerinde tutuyorlar. Çokuluslu su şirketleri 199397 yõllarõ arasõnda hõzlõ bir genişleme gösterdiler. Asya ve Latin Amerika’da
yaşanan ekonomik krizle birlikte, bu genişleme hõzõ yavaşlamaya başladõ.
2000’li yõllarda faaliyetlerine karşõ muhalefet yoğunlaştõ ve çokuluslu su
şirketleri çok sayõda kontratlarõnõ iptal ettiler, uygulamayõ askõya aldõlar. Bu
son yõllarda faaliyetlerini Çin’de, AB’de ve yakõn ülkelerde, Orta Doğu’da
ve Kuzey Afrika’da yoğunlaştõrõyorlar. Risklerini ve kayõplarõnõ sõnõrlamak
için, düşük ve orta gelirli ülkelerde, kalkõnmakta olan ülkelerde faaliyetlerini
azaltõyorlar. Yükümlülüklerini azaltmaya, karlõ olmayan kontratlarõnõ satmaya,
maliyetlerini düşürmeye, yatõrõmlarõnõ sõnõrlandõrmaya ve kalkõnmakta olan
ülkelerdeki yatõrõmlarõnõ önemli ölçüde daraltmaya çalõşõyorlar.
Fransõz çokuluslu su firmalarõ kalkõnmakta olan ülkelerde çok olumsuz
özelleştirme örnekleri verdiler.
Çokuluslu bir sömürü
Filipinler’in başkenti Manila’da, su işletmesinin özelleştirildiği batõ yakasõnda,
halk gelirinin %10’unu suya harcamasõna rağmen, şebeke bakõmsõz, su kaybõ
1997’den 2002’ye 6 kat artmõş, her gün uzun saatler boyunca kesinti yapõlõyor
106
ve su düşük basõnçla akõyordu; işletmecilik kentin doğu yakasõndan daha kötü
durumdaydõ. Manila’da 100 senedir görülmeyen kolera Kasõm 2003’te yeniden
ortaya çõktõ. Özel su şirketi Maynilad Filipinler’in en güçlü ailelerinden olan
Lopez ile Fransõz çokuluslu su şirketi Suez ortaklõğõ idi. Hükümet, yatõrõm
ve imtiyaz hakkõnõn devrinden doğan angajmanlarõnõ yerine getirmemesine
rağmen, şirketten hoşnutsuzluk göstermiyordu.
Arjantin’de 2000’in başlarõnda çocuk ölümlerinin %20’si kirli su içmeye
bağlõ bağõrsak enfeksiyonlarõndan ileri geliyordu. Başkent Buenos Aires’in
su işletmesi Dünya Bankasõ, IMF ve Amerika’nõn kuvvetli baskõlarõ altõnda
özelleştirildi. Suez ve Vivendi firmalarõ, su işletme imtiyazõnõ, fiyatlarõ düşürüp
hizmeti genişletme ve kalitesini yükseltme taahhüdü ile, bir sent ödemeden
aldõlar. Dünya Bankasõ bu özelleştirmeyi başka ülkelere model olarak gösterdi.
Fakat bu özelleştirme büyük yolsuzluklar ve başarõsõzlõklarla örnek oldu.
Sözleşmeyi izleyen 8 yõl boyunca özel şirket Aguas Argentinas angajmanlarõnõ
yerine getirmedi. Hükümet de buna sessiz kaldõ. Aguas Argentina’nõn
faaliyetlerini denetlemekle görevli kamu denetim birimi etkisizleştirildi. 2002
baharõnda Arjantin ekonomik kriz içerisinde çalkalanõrken, Aguas Argentina
Arjantin Merkez Bankasõ’ndan 700 milyon dolar borç istedi ve eğer bu garanti
verilmezse su tedarikini azaltacağõ tehdidinde bulundu. Dahasõ, bu talebinin
reddinden doğan ihtilaflarõ Dünya Bankasõ’nõn patron olduğu Uluslararasõ
Yatõrõm İhtilaflarõ Çözüm Merkezi’ne şikayet etmeye kalktõ. IMF Arjantin’in
dõş borçlarõnõ yeniden müzakere etmek için bu paranõn verilmesini şart koştu.
Hükümetin direnecek gücü yoktu. Su fiyatlarõ %10 yükseltildi. Halbuki, su
fiyatõnõ protesto etmek için ta Nisan 1996’da yoğun gösteriler yapõlmõştõ.
Angajmanlarõnõ sürekli erteleyen Şirket, avantajlarõnõ genişletmek için IMFDünya Bankasõ ve Fransa’yõ arkasõna alarak hükümeti sürekli sõkõştõrõyordu.
Aguas Argentinas’õn 1993-2001 arasõnda yõllõk %15-25 arasõnda kar ettiği,
hatta Amerikalõlar arasõ Kalkõnma Bankasõ uzmanlarõna göre karlõlõk oranõnõn
%40 olduğu ifade ediliyor. Öte yandan, bu seneler içerisinde şirketin,
sermaye maliyeti hariç, %4 kar ettiği belirtilerek karlõlõğõnõn yüksek olmadõğõ
savunulmaktadõr. (Daniel Santoro, ICIJ, Buenos Aires, Argentine, 6 février
2003)
Suez firmasõnõn Arjantin’deki hikayesi, özelleştirmenin piyasa analizleri ile
sõnõrlõ tutulamayacağõnõ, hatta bu konuda piyasa analizleri yapmanõn son
derece oyalayõcõ olacağõnõ göstermektedir.
107
Parasõ olmayan insan piyasa açõsõndan anlamsõzdõr. İşte bundan dolayõ,
piyasanõn üretmediği toplum çõkarõnõ kamu üretir. Buna mukabil
neo-liberaller, piyasalara ve serbest rekabete merkezi bir yer vererek,
en iyi hizmeti en rekabetçi fiyattan serbest piyasanõn üreteceğini öne
sürüyorlar. AB yapõlanmasõ da bu anlayõşa göre oluşuyor. Fakat doğal
tekel alanlarõ olan elektrik, gaz ve telekomünikasyon sektörlerinde,
sõnõrlõ ölçüde rekabetçi yöntemler uygulanabilmesine rağmen, bugün bu
sektörlerde etkin bir rekabet ortamõ gerçekleştirilememektedir. Elektrikgaz sektörlerinde Avrupa’da 8 firmanõn, dünyada su sektöründe 4, çöp
sektöründe 5 firmanõn rekabeti yok etmek için nasõl rekabet ettiklerini
herkes biliyor. Toplu ulaşõm, çöp ve su gibi yerel kamu hizmetlerinde
serbest rekabet zaten yaratõlamõyor. Hele su sektöründe, ürünü ve maliyeti
homojenleştirmek mümkün değildir. Aynõ kentin farklõ iki yöresinde
talep yapõlarõ ve piyasa fõrsatlarõ pekala farklõ olabilir. Bu sebeplerle,
şebeke suyu işletmeciliğinde herhangi bir rekabet ortamõ yaratmak sanki
imkansõzdõr. O halde güvenle bir genelleme yapmak mümkündür: Serbest
rekabet gerçekleşmeyen faaliyet alanlarõnda özel ekonomi genel çõkar
yaratamaz; güçlü olanlarõn çõkarlarõnõ yaratõr.
Neo-liberal kurgular dünya çapõnda hõzla genişleyen hizmetler sektörünün
zenginlik ve dõş ticaretteki paylarõnõ ele geçirmeye yöneliktir.
Hizmet ticareti
Özelleştirme politikalarõ hizmetler sektörünün liberalleştirilmesi tartõşmalarõ
ile içiçe geçiyor. Hizmetler sektörü dünya ekonomisinin en dinamik sektörü.
Dünya üretiminin 2/3’ü, istihdamõn yarõsõna yakõnõ, dõş ticaretin %20’si bu
sektörde gerçekleşiyor. 2020 yõlõnda hizmet ticareti dünya ticaretinin yarõsõnõ
oluşturacak.
Hizmet ticareti kapsamõnda mesleki hizmetler, turizm, telekomünikasyon,
taşõmacõlõk, eğitim, sağlõk, finansman, dağõtõm gibi faaliyet alanlarõ
bulunuyor.
Sivil toplum örgütleri hizmet ticaretindeki kuralsõzlaştõrma ve liberalleştirmenin
eğitim ve sağlõk gibi temel kamu hizmetlerini kapsamasõndan ve hükümetlerin
kamu politikasõ tercihlerinin Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ çerçevesinde
kõsõtlanmasõndan rahatsõzlõk duyuyorlar.
108
1995’te yürürlüğe giren Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ’na göre, hizmet
ticaretinin liberalleştirilmesinde ülkelerin genel ve sektörel kalkõnmõşlõk
düzeyleri dikkate alõnacaktõ. Anlaşmaya taraf ülkeler aşamalõ olarak
hizmet ticaretindeki engelleri kaldõrmaya 5 yõl içerisinde başlayacaklardõ.
Kalkõnmakta olan ülkelere ve azgelişmiş ülkelere esneklik sağlanacaktõ. Hiçbir
hizmet sektörü ve tedarik biçimi a priori olarak anlaşma kapsamõ dõşõnda
tutulamayacaktõ. Her üye ülke yerli hizmet sağlayõcõlara tanõdõğõ kolaylõklarõ
yabancõ hizmet sağlayõcõlara da tanõyacaktõ.
AB hizmet ticaretinin geliştirilmesini çok istiyor. Çünkü AB, dünya hizmet
ticaretinde en büyük paya sahip ekonomik birlik. Fakat görsel sanatlar, kültür,
sağlõk ve eğitim sektörlerinde liberalleştirme istemiyor, koruma istiyor.
Nisan 1999-Şubat 2001 arasõnda, Dünya Ticaret Örgütü eski başkanõ ve
İngiltere Merkez Bankasõ yetkilileri, Amerikalõ ve Avrupalõ yetkililer ve özel
finans şirketleri temsilcilerinin, Hizmet Ticaretini Serbestleştirme Komitesi
(LOTIS) faaliyeti kapsamõnda, 14 gizli toplantõ yaptõklarõ ve Doha sürecine
böyle hazõrlandõklarõ sonradan ortaya çõktõ. Toplantõ kayõtlarõ BBC tarafõndan
elde edildi. Kayõtlar, Doha sürecine taraf resmi yetkililerin gündemdeki
konulara ilişkin gizli dokümanlarõ özel finansal yöneticilerle paylaştõklarõnõ
ve Amerika’nõn, Avrupa’nõn ve kalkõnmakta olan ülkelerin süreçteki
pozisyonlarõnõ açõkladõklarõnõ gösteriyor. Bu kayõtlarda sivil toplum örgütleri
hizmet ticaretinin liberalleştirilmesinden sağlanacak yararõn kanõtlanmasõnõ
isterlerse, bu konudaki çabalarõn zarar göreceği belirtiliyor. Bu çevreler hizmet
ticaretinin liberalleştirilmesi lehine argümanlar üretmek için danõşmanlar ve
akademisyenler istihdam ettiler.
Hizmet ticaretini liberalleştirmek amacõyla Kasõm 2001’de Doha süreci
başladõ. Bu müzakere sürecinin gelişmiş ülkeler tarafõndan, öteki ülkelere
karşõ bir oyun olarak yürütüldüğü görülüyor. Kurallarõ böyle belirlenen bir
küreselleşmeye güvenmek ve küreselleşme sürecinde kalkõnmakta olan
ülkeler-yoksullar lehine ekonomik rasyonalite aramak aşõrõ bir iyimserlik gibi
görünüyor.
Bu süreçte ulusal piyasalar, özellikle hizmet sektörlerinde aşamalõ olarak
dõşarõya açõlacaktõ. Ocak 2005’te tamamlanmasõ öngörülen süreç, Temmuz
2006’da Cenevre’deki son müzakerelerde de başarõsõzlõk ortaya çõkõnca,
henüz tamamlanamadõ. Çünkü sanayileşmiş ülkeler tarõm sektöründeki
109
sübvansiyonlarõ kaldõrmõyor. Azgelişmiş ülkeler de rekabet edemeyecekleri
hizmetler sektöründe dõşa açõlma isteği göstermiyorlar.
Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ (PNUD)’nõn yayõmladõğõ İnsani
Gelişme Dünya Raporu 2006’da “yoksul halkõn sõnõrlõ kapasitesi,
özelleştirmeyi yadsõyarak, suya en iyi biçimde ulaşõmõ finanse etme imkanõ
vermiyor. Uygulamada özel sektör rol oynayabilirken, suya ve sõhhi tuvalete
ulaşma açõğõna son vermek için anahtarõ kamu finansmanõ elinde tutuyor”
deniliyor ve özelleştirme uygulamalarõnõn gerekli olduğu savunuluyor:
“Kamu ve özel sektörün üstünlüklerine ilişkin tartõşmalar, bunlarõn dünyanõn
suya ulaşma açõğõna çare olmasõ yerine, su dağõtõm hizmeti sağlayõcõlarõ
olarak, yetersizlikleri konusundaki dikkatleri çeldiriyor.” Aynõ şekilde, “su
özelleştirmesine ilişkin tartõşmalar, yoksullarõn büyük çoğunluğunun suyunu
zaten özel piyasadan aldõğõnõ ihmal etme eğilimi taşõyor. Bu özel piyasalar
değişik kalitede suyu yüksek fiyatlardan tedarik ediyorlar” deniyor. Ancak
bu raporda, “bazõ özelleştirme programlarõ olumlu etkilere sahip, fakat global
sonuç cesaret verici değil” saptamasõ ile, özelleştirme karşõsõnda ihtiyatlõ
olunmasõ gereği ortaya konulmaktadõr. Rapor yazarlarõna göre, herkesin suya
ulaşõmõnõ garanti edecek bir “ilerlemenin hõzlanmasõ için gerekli etkinlik ve
eşitliği yaratmak hususunda, özel sektörün elinde büyülü bir formül olduğu
kanaati doğru değildir. Geçmişteki başarõsõz su imtiyaz devirleri, özel sektörün
bu alanda yapacağõ hiçbir şey olmadõğõnõ göstermezse de, daha fazla ihtiyatlõ
olma ve angajmanlarõ iyi belirleme zorunluluğunu, eşitlik için kamu-özel sektör
işbirliği çerçevesindeki düzenlemeleri güçlendirme gereğini göstermektedir.”
Çünkü, eğer kamu çõkarlarõnõ koruyan güçlü düzenlemeler yapõlmazsa
tekelci su işletmesinin sahip olduğu konumu kötü kullanmasõ mümkündür.
(http://hdr.undp.org/en/media/hdr_2006_fr_complet.pdf) Tekelci firmalar
için Rapor’da yazõlanlar yetersiz kalõyor. Tekelci firmalarõn satõş miktarõnõ
azaltõp fiyatlarõ yükselterek kar maksimizasyonu sağlama stratejisi izledikleri/
izleyecekleri herhangi bir mikro iktisadi analiz kitabõndan öğrenilebilir.
Ayrõca, Rapor’da da değinildiği üzere, büyük yatõrõm açõğõ bulunan ülkelerde,
suyu özel işletme de kamu işletmesi de tedarik ediyor olsa, suya ulaşõmõn
arttõrõlmasõ için kamu finansman kaynaklarõnõn kullanõlmasõ zorunludur.
Zaten, Rapor’da, kalkõnmakta olan ülkelerde su tedarikini %90 oranõnda
kamu sektörünün sağladõğõ belirtiliyor. Yine de Rapor’da, su sektöründe özel
işletmecilik yadsõnmõyor. “Bir politikanõn değerlendirmesi, suyu kamunun mu
110
özel işletmelerin mi sağladõğõna değil, yoksullar lehine gerçekleşen ilerlemeler
olup olmadõğõna dayanmalõdõr” deniyor. Kõsaca, su özelleştirme uygulama ve
politikalarõ ihtiyatla karşõlanõyor; tarife ve yatõrõmlara ilişkin düzenlemelerin
iyi yapõlmasõ gereği ortaya konuluyor. Ancak, bu uyarõ, özelleştirme politika
ve uygulamalarõna karşõ çõkmak için güçlü bir gerekçe niteliğine de sahip
görünüyor. Nitekim, yoksul ülkelerin su yönetimini düzenleme ve özelleştirme
kontratõ hazõrlama kapasiteleri yetersiz olabilir; düzenlemelerini uygulatma
güçleri olmayabilir. Çokuluslu su şirketleri Fransa’nõn en büyük kentlerinde
dahi kontrat hileleri yapabildiklerine göre, bu ihtimali kalkõnmakta olan
ülkeler açõsõndan küçümsemek mümkün değildir. Çokuluslu su şirketlerinin
kalkõnmakta olan ülkelerdeki özelleştirmelerde özelleştirme kontratlarõna
uymamak için bahaneler yarattõklarõ da bilinmektedir.
111
112
Suyun
fiyatlandõrõlmasõ
113
114
Su konusundaki yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzenleme ve politikalara
ilişkin tartõşmalarõn merkezinde suyun fiyatlandõrõlmasõ meselesi vardõr. Eğer
suyu piyasalaştõracak bir fiyat belirlenmezse, mesela özelleştirme politikasõ
gündeme getirilemez. Yine, kamu-özel sektör işbirliği alanõnda çeşitli
modeller uygulamak için su fiyatõnõn özel sektöre kazandõracak bir karlõlõk
içermesi şarttõr. Yoksullarõn korunmasõ, suyun çeşitli kullanõmlara tahsis
edilen miktarlarõnõn etkilenmesi, suyun tasarruflu kullanõmõ gibi konular da su
fiyatlarõ ile sõkõ sõkõya ilgilidir. Bu sebeple, su fiyatõ, su tartõşmalarõnõn pivot
noktasõdõr. Gelecekte su fiyatlarõ ne yönde değişecek ve nasõl belirlenecek?
Tartõşma bu sorular üzerinde odaklanõyor.
Eğer ülkeler, ödenebilir bir fiyattan su tedarikini sürekli sağlayamõyorlarsa,
halk alternatif tedarik yöntemlerine başvurur. Bu da kamu hizmet açõğõ
yaratõr ve sosyal eşitsizlikleri arttõrõr. Avrupa’da su tedarik hizmetlerinin
gelişimi biraz yakõndan incelendiğinde, yerel yönetimlerin su maliyetlerini
yapay olarak düşük tuttuklarõ ve burada oluşan yükü çeşitli kaynaklarõ
kullanarak dağõttõklarõ görülmektedir. Buradan hareketle, sürdürülebilir
bir su tedarik hizmeti için kamu-özel sektör işbirliği önerilmektedir.
Fakat, yatõrõm maliyetleri su toplam maliyetinin ¾’ünü oluşturmaktadõr.
(http://www.cig.ensmp.fr/~iahs/maastricht/s1/BBAISH.htm)
Bu
da
yatõrõmlarõn finansmanõnõ su fiyatlarõ içerisinde faturalandõrmanõn ne kadar
haksõz ve sosyal politikalara aykõrõ olduğunu göstermektedir.
OECD tahminlerine göre, yoksullarõ gözeten bir sübvansiyon uygulanmazsa,
maliyetlerin tarifelerle karşõlanmasõ durumunda, Doğu Avrupa ve Orta
Asya ülkelerinin birçoğunda, hane halklarõnõn yarõsõndan fazlasõnõn su
ihtiyaçlarõ için bütçelerinin %40’õndan fazlasõnõ harcamalarõ gerekecektir.
Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ (PNUD)’na göre, eğer yanõ sõra
önlem alõnmasaydõ, maliyetlerin tarifelerle karşõlanmasõ durumunda
Bolivya, Honduras ve Nikaragua’da halkõn yarõsõndan fazlasõ su ihtiyacõnõ
karşõlamakta sõkõntõya düşecekti. Sahraaltõ Afrikasõnda bu oran %70 gibi
115
ürkütücü bir rakama ulaşacaktõ…Tanzanya’da hükümetin su bütçesini
inceleyen Dünya Bankasõ, şehirde yaşayan bir zenginin kõrsal yörelerde
yaşayan bir yoksuldan 5 kat daha fazla sübvansiyondan yararlandõğõnõ
tespit etti. Dahasõ, tüm sübvansiyonlarõn %41’i ülkenin en zengin %20’lik
kesimine gidiyordu. Bangalore ve Katmandu’da en zengin %10’luk kesim
en yoksul %10’luk kesimden 2 kat daha fazla su sübvansiyon alõyordu.
(www.transparency.org/content/download/33692/523970) Dünya Bankasõ’nõn
bu tespitlerinde metodolojik bir hata yoksa ve rakamlar, yaklaşõk olarak dahi
olsa, gerçeğe uygunsa, bundan yoksullar için su sektöründe sübvansiyon
uygulamanõn yanlõş olduğu manasõ çõkmaz. Bütün maliyeciler bilir ki, sosyal
transfer niteliğindeki kamu harcamalarõ iyi düzenlenmediği takdirde amaca
tam aykõrõ etkiler yaratabilir. Buna kamu harcamalarõnõn geriletici etkisi
denir.
Neo-liberal öneriler biraz daha uç noktaya taşõndõğõnda tam bir çõkmazla
karşõlaşmak kaçõnõlmaz olacak gibi görünüyor. Mesela, su fiyatõnõn tüm
maliyetleri kapsamasõna ilişki önerileri genişletip, çevresel dõşsallõklarõ da
hesaba katmak, ekonomik rasyonalite gereği sayõlabilir. Zaten, bazõ ülkelerde
sanayi suyunun fiyatõ biraz yüksek tutuluyor. Ancak, dõşsallõklarõ maliyetlere
yansõtmak zordur. Çünkü dõşsallõklarõ hesaplamak her durumda mümkün
değildir. Dolayõsõyla, su maliyetinin bir kõsmõ mecburen vergilerle finanse
edilecek; işletme hesaplarõna sõğan kõsmõ ise piyasalaştõrõlacaktõr. Yani yük,
vergiler üzerinden topluma yüklenecek; kar ise piyasa üzerinden özel şirketlere
aktarõlacak. İşte neo-liberalizm böyle bir şey.
7-9 Haziran 2000 tarihlerinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda toplanan 7
yoksul ülkenin yayõmladõğõ bildiride, su fiyatlarõnõn işletme maliyetlerini bile
karşõlamayacak düzeyde düşük tutulmasõ, yoksullara su tedarik maliyetinin
kamu yönetimlerince karşõlanmasõ istenmiştir. Burada “suyu kullanan öder”
prensibinin parasal olmayan ekonomik, sosyal ve çevreye ait maliyetleri
dikkate almadõğõ belirtiliyor; ne Kuzey ülkeleri, ne de Güney ülkeleri için bu
prensibin iyi bir kriter olmadõğõ savunuluyor. Su konusunda paylaşõmcõ bir
kamu politikasõ izlenmesi isteniyor.
(http://www.paullannoye.be/telechargements/ic_p7_2000.pdf)
Su fiyatlarõnõ yoksul kesimleri gözeterek belirleme uygulamalarõ çok yaygõndõr.
Alt gelir gruplarõnõn ev ihtiyaçlarõnõ karşõlayabilecek miktarda suya düşük tarife
uygulanmakta, ilave miktarlarda tüketimler yüksek tarifeye bağlanmaktadõr.
116
Görünüşe göre bu tür uygulamalar geliri yeniden dağõtma ve su kullanõmõnda
etkinlik sağlama amaçlarõna uymaktadõr. Ancak bu kabil uygulamalardan iyi
sonuçlar almak için, su tedarik hizmetinin tüm yoksullarõ kapsamasõ ve su
yatõrõm bütçelerini daraltmamasõ gerekir. Zengin kesimlere yüksek su tarifeleri
uygulanmasõ, üretiminde çok su kullanan büyük işletmelerin yatõrõm göçüne
sebep olabilir. Bu da o yörede istihdamõ daraltõr ve yöreyi yoksullaştõrõr.
Böyle olumsuz etkilerden kaçõnmak gerekir. Artan oranlõ tarife ortalama geliri
yüksek ve büyük şehirlerde nispeten daha kolay uygulanabilir. Buralarda çok
yoksullarõn su faturalarõnõ zenginlere finanse ettirmekte büyük zorluklarla
karşõlaşõlmaz. Ancak, bunu yoksulu çok ve küçük şehirlerde yapmak zordur.
Üstelik, sosyal koruma amaçlõ uygulamalar tam da böyle yerlerde gereklidir.
Fiyat ortalama maliyete eşit olursa yatõrõm maliyetlerini de içerir. Bu düzeydeki
su fiyatlarõ bölgeler, yerel birimler ve sosyal tabakalar arasõndaki eşitsizlikleri
büyütür. Gelir dağõlõmõnõ bozar. İşletme maliyetlerine eşit fiyat ise su hakkõnõn
yoksullar açõsõndan daha uygulanabilir olmasõnõ sağlar. Bu durumda bile
yoksullarõ esirgeyen bir fiyat farklõlaştõrmasõ gereklidir. Su sübvansiyonunda
belirli bir miktar tüketime genel olarak düşük fiyat uygulanõrsa, kapsam genişler,
yoksullarõ koruyucu etki zayõf kalõr. Buna mukabil, belirli bir miktarõn altõnda
kalan tüketime düşük fiyat uygulanõrsa, koruma gerçekten muhtaç kesimlere
yönelir. Bu amaca uygun olarak, tüketim miktarõna göre uygulanacak indirim
için, ailedeki fert sayõsõ dikkate alõnmalõdõr. Özürlülere yönelik koruyucu
fiyatlar uygulanmalõdõr. Sayaçlarõ ortak sitelerdeki sayaçlarõn ayrõlmasõ
kolaylaştõrõlmalõdõr. Su tüketim kültürünü değiştirmek için, sõhhi altyapõsõnõ,
tesisatõnõ ve ekipmanõnõ değiştiren tüketicilere sübvansiyon sağlanmalõdõr.
Yeni konutlarõn ve ticari-sõnai yapõlarõn projelendirilmesinde su tüketiminin
rasyonalizasyonu dikkate alõnmalõdõr.
OECD ülkelerinde genellikle su tarifelerinin yatõrõm ve işletme maliyetini
içermesi gözetilmektedir. Son yõllarda, sosyal amaçlarõ gerçekleştirmek ve
bilhassa herkes tarafõndan fiyatõ ödenebilir bir su hizmeti tedarik etmek için,
genel bir sübvansiyondan daha etkili ve daha eşitlikçi bir strateji izlenmesi
istenmektedir. Bu çerçevede, su tarifeleri üzerinden sübvansiyon yerine,
gelir desteği türünden başka sosyal politika araçlarõ önerilebilir. (http:
//www.observateurocde.org/news/fullstory.php/aid/686/La_tarification_
de_l_92 eau.html) Fakat bu takdirde, su tarifeleri sivil toplumun ilgi alanõ
dõşõnda kalabilir. Su konusundaki karar alma, politika belirleme, planlama,
117
programlama, projelendirme, uygulama ve denetim süreçlerine halkõn
katõlõmõnda zorluklar çõkabilir. Bu ihtimali önemli bir karar girdisi olarak
dikkatle göz önünde tutmak gerekiyor.
AB, su tarifelerinin 3 maliyet unsurunu birlikte içermesini istemektedir.
(http://europa.eu/scadplus/leg/fr/lvb/128112.htm) Buna göre, yatõrõm ve
işletme maliyetlerini, çevre maliyetlerini ve alternatif maliyeti kapsayan
bir tarife geliştirilmelidir. Burada çevre maliyetlerinden kasõt, mesela yer
altõ sularõnõn tuzlanmasõ veya verimli topraklarõn çoraklaşmasõ gibi, suyun
kullanõlmasõyla çevrede meydana gelen bozulmalardõr. Alternatif maliyet ise,
suyun bir alanda kullanõlmasõnõn diğer alanlarda kullanma imkanõnõ ortadan
kaldõrmasõdõr. AB’nin bu önerisi su fiyatlarõnõn, sadece yatõrõm maliyetlerini
değil, sosyal maliyetleri de içermesini gerektirmektedir. Rasyonalite açõsõndan,
sosyal maliyetlerin fiyatlar içerisinde yer almasõ doğrudur. Fakat, buna rağmen,
yoksul tabakalarõ korumanõn ötesinde, onlarõn ortalama tüketim miktarlarõna
uygulanacak tarifenin sosyal maliyetleri kapsamamasõ hakkaniyet gereğidir.
Çünkü yoksullarõn su tüketimi alternatif kullanõm alanlarõ arasõnda bir rekabet
sorunu yaratmaz, çevreyi bozmaz. Sanayi işletmelerinin veya tarõmsal
sulamanõn yol açtõğõ sosyal maliyeti yoksullar neden ödesin? Evsel atõklarõn
çevre ve su kaynaklarõ üzerindeki zararlõ etkilerinde yoksullarõn payõ, atõk tür
ve miktarlarõ yönünden, en alt düzeydedir. Bu gerekçelerle, yoksullara yönelik
su tarifeleri, en fazla, sadece işletme maliyetlerini kapsamalõdõr. Atõk su
tarifeleri kullanõcõlarõn özelliklerine göre belirlendiğinde yoksullarõn faturalarõ
daha da hafifler. “Kirleten öder” ilkesi de evsel atõk sularõn tarifesinin düşük
olmasõnõ gerektirir.
Buna mukabil, artan oranlõ su tarifelerinin yoksullarõ koruma amacõna hizmet
etmediği de savunulmaktadõr.
(http://www.idrc.ca/fr/ev-5551-201-1-DO_TOPIC.html) Kuzey Caroline
Üniversitesi’nden Dale Whittington ve John Hopkins Üniversitesi’nden John
Boland, Güney Doğu Asya, Latin Amerika ve Afrika’nõn çeşitli şehirlerindeki
artan oranlõ su tarifelerinin etkilerini araştõrdõlar. Yazarlar, artan oranlõ
tarifenin amacõn aksi sonuçlar doğurduğunu göstermek için Ghana’dan örnek
veriyorlar. Orada, çok sayõda ailenin barõndõğõ konutlarda, tek bir su sayacõ
olduğunda, tüketilen toplam su miktarõ yüksek göründüğü için, yoksullar
yüksek tarifeye tabi oluyor, bundan zarar görüyorlardõ. Bundan başka, Güney
yarõmküredeki ülkelerde 4-5 metreküp su, 5 nüfuslu bir ailenin 1 aylõk su
118
ihtiyacõnõ karşõlamasõna rağmen, “kalkõnmakta olan ülkelerin çoğunda, artan
oranlõ su tarifeleri, şehirli halka, çok büyük hacimde suyu çok düşük fiyattan
tedarik edecek şekilde belirlenmiştir.” Bundan dolayõ, en yoksul kesimler
sağlanan sübvansiyonun tümünü elde edemiyorlar. Orta tabakada bulunan halk
sübvansiyonun önemli bir bölümünü elde ediyor, su tüketimlerini azaltmõyor,
israfa sebep oluyorlar. Yazarlara göre bu, suyun yetersiz ve pahalõ olduğu
ülkelerde gerçek bir felakettir. Yazarlar, artan oranlõ tarifenin üst dilimlerinden
su kullanmak zorunda kalacak işletmelerin, şebekeden su almaktansa, kuyu
açmayõ tercih edebileceklerini hatõrlatõyor ve bunun şebeke suyunun işletme
maliyetlerini arttõrarak sistemi etkinsiz hale getireceğini iddia ediyorlar.
Artan oranlõ tarife sistemi yerine, marjinal maliyete göre belirlenen tarifenin
tüketilen su miktarõna uygulanmasõnõ ve buna aylõk sabit bir aidat eklenmesini
teklif ediyorlar.
D. Whittington ve J. Boland’õn araştõrmalarõ şaşõrtõcõ şeyler öğretmiyor.
Artan oranlõ tarifenin de kötü uygulanmasõ mümkündür. Sübvansiyonlarõn
iyi uygulanmamasõ halinde amaca ters sonuçlar verebileceği bütün maliye
kitaplarõnda yazõlõdõr. Dolayõsõyla, bu yazarlarõn gerekçelerinden, artan oranlõ
tarifenin yoksullarõ koruma amacõyla uygulanamayacağõ sonucu çõkarõlamaz.
AB üyesi bir ülke olan Belçika’nõn başkenti Brüksel ve çevresinde su
tarifesi 4 kategoride uygulanmaktadõr. En yoksullarõn hayati ihtiyaçlarõ için
0.8 Euro/metreküp, sosyal denilen bir üst kategori için 1.39 euro, geçimi
rahat kategoriler için 2 euro ve varlõklõ kategoriler için 3 eurodan su hizmeti
verilmektedir. (http://www.ecoconso.be/spip.php?article368) En düşük ve en
yüksek tarifeler arasõnda yaklaşõk 3.8 kat fark vardõr. Artan oranlõ tarifeler
suyun aşõrõ ve yanlõş kullanõmõnõ da değiştirebilir; rasyonaliteyi yükseltebilir.
Nitekim Kanada Su İdaresi fiyatlarõn su tüketimi üzerinde çok net bir etkisi
olduğunu açõkladõ. (http://www.polyscope.qc.ca/spip.php?article70)
Bazõ gelişmiş ülkeler karşõlaştõrõldõğõnda, 2007 yõlõ itibariyle Almanya’da
suyun metreküpünün 1.91, Fransa’da 1.23, İngiltere’de 1.18, İtalya’da
0.76, İspanya’da 0.57, Amerika’da 0.51, Kanada’da 0.40 dolar olduğu
görülmektedir. (http://www.futura-sciences.com/fr/comprendre/dossiers/doc/
t/philosophie/d/geopolitique-et-guerre-de-leau_622/c3/221/p3/)
Mart 2008’de Fransa’da yapõlan yerel seçimlerde su fiyatlarõ temel tartõşma
konularõ arasõnda yer aldõ. Fiyatlar yerel yönetimlerle özel su şirketleri
119
arasõnda şiddetli tartõşma konusu. Ekim 2007 sonunda, bir tüketici örgütünün
su fiyatlarõ üzerine yaptõğõ bir araştõrmanõn yayõmlanmasõndan birkaç gün
sonra, Véolia, Lyon kentinde uyguladõğõ fiyatõ, Ocak 2008’den geçerli olmak
üzere, %16 düşürdü.
2008’in son aylarõndaki gelişmeler son derece ilginçtir. 1984’te
özelleştirilen Paris su işletmeciliğinin yeniden belediye tarafõndan
üstlenilmesi Belediye Meclisi’nde 24 Kasõm 2008’de kabul edildi.
Bunun bir başlangõç olacağõ ve ‘70’li-‘80’li yõllarda özelleştirilip kontrat
sürelerinin sonuna gelinen su işletmelerinde yeniden kamu işletmeciliğine
geçişin hõzlanabileceği belirtiliyor. Şimdilik su işletmeciliğini yeniden
kamuya aktaran belediyeler çok az. Bunlarõn içinde tek büyük şehir Grenoble.
(http://www.e24.fr/economie/article21869.ece?offset=15&maxcount=3)
Su fiyatlarõ, kaynakla dağõtõm yapõlan belde arasõndaki uzaklõğa, suyun beldeye
ulaştõrõlma biçimine, suyun kalitesine ve arõtma maliyetine, tedarik hizmeti
sunan yönetimin mali yapõsõna, beldenin nüfus yoğunluğuna, beldenin yeni
yatõrõm ihtiyaçlarõna ve yatõrõmlarõn finansmanõna, su kayõp-kaçak oranõna,
işletme etkinliğine, vb faktörlere bağlõ olarak değişmektedir.
Suyun fiyatlandõrõlmasõ “kullanan öder” ve “su suyu öder” gibi prensipler
çerçevesinde tartõşõlõyor. Buna göre su yatõrõmlarõ, altyapõnõn bakõm giderleri
ve işletme maliyetleri su faturasõna tamamen yansõtõlacak. Burada bir maliyet
kavramõna başvurulacak olursa, suyu ticarileştirmek isteyen çokuluslu şirketler
ve arkalarõndaki küresel güçler toplam maliyete göre fiyatlandõrma gerektiğini
savunuyorlar. Uygulamada yatõrõm giderlerinin tümünü kapsamayan, çeşitli
maliyetleri hesaba katan, sadece marjinal maliyeti esas alan fiyatlandõrmalar
var. Herhangi bir ekonomik mübadelede maliyetin fiyata yansõtõlmasõ
yadsõnamaz bir ekonomik rasyonalitedir. Fakat yatõrõm maliyetlerinin su
fiyatlarõna yansõtõlmasõ farklõ bir durum arz etmektedir. Ayrõca, “maliyet”, kar
ögesini de içeren bir kavramdõr. Su fiyatlarõ ne düzeyde kar unsuru içerecek;
bu da son derece belirleyici bir konudur.
Suyun yatõrõm ve işletme maliyetleri nüfusu yoğun, coğrafi bakõmdan
avantajlõ, hõzlõ göç almayan kentlerde düşük, hõzlõ göç alan ve coğrafi
bakõmdan dezavantajlõ kentlerle kõrsal yerlerde yüksektir. Halbuki, sosyal
korumaya en fazla muhtaç kesimler de buralarda barõnmaya/tutunmaya
çalõşõrlar. Şu halde maliyetlere göre fiyatlandõrmaya bir sosyal adalet sõnõrõ
120
koymak gerekmektedir. Çünkü, gelişmiş ülkelerde satõn alma gücü yüksek
olduğu ve su faturalarõ hanehalkõ gelirleri içerisinde düşük bir oran tuttuğu
için, su fiyatõ çevreyi koruma ve suyun çeşitli sektörlere tahsisi bakõmõndan
önemlidir. Kalkõnmakta olan ülkelerde ise, bunlara ilave olarak, su fiyatlarõ
yoksullukla mücadele açõsõndan önemlidir. Diğer yandan, karõn hangi
düzeyde oluşacağõ, firmanõn hangi piyasada faaliyette bulunduğuna bağlõdõr.
Rekabetçi, oligopol ve tekel piyasalarda fiyatlandõrma davranõşõ farklõ olur.
Suyun fizyolojik özelliklerinden dolayõ bu alanda faaliyette bulunan firmalar
tekel olur. Tekelcilerin fiyatlandõrma stratejileri ise bellidir: Satõşõ kõsõtlayarak
fiyatlarõ yüksek tutup tekelci karõ yaratmak. Bu çerçevede, “ suyun fiyatõ
maliyetini karşõlamalõdõr” kabilinden yalõnkat bir öneri yanlõş değilse de,
çok eksiktir. Hangi maliyetler kapsanacak, maliyetler içerisindeki kar hangi
düzeyde olacak? Bunlar belirleyici önemde sorulardõr.
AB Komisyonu su fiyatlarõ konusunda “tüketim temelinde fatura” ve “gerçek
fiyat” prensiplerini savunuyor. AB, Directive 2000/60/CE ile “kirleten öder”
prensibini Birlik düzeyinde geçerli kõldõ. Suya yerel kamu malõ statüsü
verdi. Direktif, belediye başkanlarõna tüm hemşehrilerinin suya ulaşmasõ
sorumluluğunu yüklüyor. 2009 yõlõnda yapõlacak yönetim planõnõn 2015’te
ulaşõlacak hedefleri tanõmlamasõnõ ve bu hedeflere ulaşmak için bir program
uygulamaya konulmasõnõ öngörüyor. Halkõn ve su sektöründeki aktörlerin
yönetim planõ hazõrlanmasõna katõlõmõnõ, çalõşma programõ ve yerel düzeyde
su yönetimi ve yönetim projesi konularõnda ortaya çõkan başlõca sorunlarõn
tanõmlanmasõnõn halka danõşõlmasõnõ istiyor. Keza, su tarifelerinin, çevre
maliyetlerini de içerecek şekilde, hizmet maliyetlerini karşõlamasõnõ istiyor.
Su tarifelerinin yoksullar için azalan oranlõ olmasõ genellikle önerilmektedir.
Mesela Fransa’da su hizmetinin %6’sõnõn bu kapsama gireceği hesaplanmaktadõr.
Su hizmetlerine yönelik itirazlarõ, bu kesimin tüketimine önemli oranda
indirim yaparak karşõlamak mümkündür. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les
ambiguïtés françaises, jeudi 11 octobre 2007, Le Monde diplomatique) Fakat,
su tarifelerinin abonelik esasõna göre artan oranlõ olmasõ, yoksul tüketicilerin
düşük tarifelerden yararlanmasõnõ önemli ölçüde engeller. Çünkü, aboneler
kullandõklarõ su miktarõna göre tarifeye tabi tutulduğu takdirde, kalabalõk
ailelerin düşük tarifelerden yararlanma imkanõ pek kalmaz. Buna mukabil,
mesela bekarlar, çocuksuz aileler ve az çocuklu aileler ilk kademedeki düşük
tarifeden yararlanõrlar. Bu ters etkiyi önlemek için koruyucu tarifenin hanedeki
121
kişiye göre belirlenmesi mümkündür. Nitekim Belçika’da böyle yapõlmaktadõr.
Flaman bölgesinde kişi başõna günlük 41 litre su tüketiciye düşük tarifeden
verilmektedir. Fransa için yapõlan bir hesaba göre, bu ülkede yoksullara günde
50 litre suyun yarõ fiyattan verilmesi halinde, bundan 800 bin aile yararlanacak
ve sübvansiyonun maliyeti sektör cirosunun %0.5’ine karşõlõk gelecek. Bu
durumda toplumun tümü için fert başõna yõllõk yük 1 eurodan az olacak. Bunun
da vergilerle veya su fiyatlarõna yansõtõlarak finanse edilmesi kolaydõr. (Marc
Laimé, Droit à l’eau : le rôle des municipalités et des collectivités territoriales,
Le Monde Diplomatique, 31 Mars 2007)
Şüphesiz kalkõnmakta olan ve yoksul ülkelerde yoksullarõn su tüketiminin
finansmanõ bu kadar kolay olmayacaktõr. Yoksulluk düzeyi çok düşük ve
yoksul oranõ çok yüksek ülkelerde korumalõ su tarifesi su işletmelerinin
bütçelerinde büyük bir yük oluşturabilir. Ancak, bu böyledir diye,
yoksullara korumalõ tarifeler uygulamaktan vazgeçilmesi büyük yanlõş
olur. Sosyal koruma politikalarõnõn en öncelikli amaçlarõndan birisi su
hakkõnõn güvenceye alõnmasõ olmalõdõr. Çünkü su hakkõ, yoksullarõ koruma
gerekçelerinin tümünden daha kuvvetlidir. Birleşmiş Milletler verilerine göre
(http://www.un.org/french/waterforlifedecade/factsheet.html) içilebilir su
ve sõhhi altyapõya yapõlacak her 1 dolarlõk yatõrõm, bölgelere göre değişmek
üzere, 4-34 dolar arasõnda avantaj olarak geri dönecektir. Dõşsal faydasõ bu
kadar yüksek bir alanda kamunun yatõrõm yapmasõna karşõ türetilecek rasyonel
ambalajlõ gerekçeler doğru olamaz.
122
Su ve kadõn
123
124
Yaratõcõ, kadõnla su arasõnda hayranlõk verici benzerlikler yaratmõştõr. Hayatõn
kaynağõ olmalarõ, yumuşaklõklarõ, sükunete çağõrmalarõ, zerafeti temsil
etmeleri, temizliğin temel unsuru olmalarõ ve kirlendiklerinde bütün bu
niteliklerinin tersyüz olmasõ ile kadõn ve su, Yaratan’õn hayata bağõşladõğõ 2
muhteşem armağandõr.
Kadõnlarõn su tedariki için harcayacaklarõ zaman uzadõkça çocuk bakõmõ ve
gelir getirici faaliyetlere ayõracaklarõ zaman daralmakta, eğitim alma imkanlarõ
sõnõrlanmakta, yoksulluk çemberinde sõkõşõp kalma riskleri büyümektedir.
Küçük ve genç kõzlarõn okula gitmesi ile suya ulaşõm arasõnda yüksek bir ilişki
vardõr.
Suya ulaşma güçlüğü sosyal eşitsizlik ve yoksulluk yaratõr.
Sağlõk
sorunlarõna ve eğitim potansiyelinin gerçekleştirilememesine sebep olur.
Özellikle çocuklarõn ve kadõnlarõn fizyolojik ve kişilik gelişimlerini
sõnõrlar. Burkina Faso ve Mozambik gibi ülkelerde, kadõnlar ve kõz
çocuklar, günlerinin 3-4 saatini su bulup evlerine taşõmakla geçirebiliyorlar.
(http://www.pseau.org/outils/biblio/resume.php?docu_document_id=710)
Fas’ta köylü kadõnlar ortalama olarak günde 2 saatten fazla zamanõ su tedarikine
çalõşarak geçiriyorlar. Keza, Uganda’da kõrsal yörelerdeki kadõn ve çocuklarõn
su bulmak ve taşõmak için uzun süreler uğraşmalarõ gerekiyor. Bu da, nüfusun
yaklaşõk %80’inin kõrsal alanlarda yaşadõğõ ülkede, onlarõn verimliliklerini ve
ekonomik kalkõnmaya katkõlarõnõ kõsõtlõyor. Böyle durumlarda kõz çocuklar
için eğitim hakkõndan söz etmenin pek bir manasõ olamaz. Kadõn haklarõ ve
kadõn-erkek eşitliği de fantaziden başka bir şey olmaz. Çeşitli yayõnlarda
değişik rakamlara rastlanmakla birlikte, yoksul ülkelerdeki kadõnlarõn ve genç
kõzlarõn, su tedarikine günde 2-4saat arasõnda zaman ayõrdõklarõ görülmektedir.
Elbette kaybedilen sadece zaman değildir. Tedarik olunan suyun eve taşõnmasõ
da kadõnlarõn sõrtõnda ağõr bir yük oluşturmaktadõr. Hamile kadõnlarõn hepatit
benzeri tehlikeli hastalõklardan korunmasõ için yeterli ve sağlõklõ su tedariki
mutlaka gereklidir.
125
Kadõn, su ve kalkõnma arasõndaki ilişkilerin tasvir edildiği bir yayõnda,
Afrikalõ köylü kadõnlarõn,
saat 04.00-23.00 arasõnda çocuk bakõmõ,
çamaşõr-bulaşõk yõkama, yemek yapõmõ, hayvanlarõn yemlenip sulanõp kõra
gönderilmesi, su tedariki, yakacak odun tedariki, alõş-veriş, bahçe-bostan
işleri, daneli gõdalarõn öğütülmesi, çocuklarõn yatõrõlmasõ…gibi faaliyetlerde
çalõştõklarõ ve yatmaya sadece 5 saat ayõrabildikleri belirtiliyor. Böyle ağõr bir
çalõşma ortamõnda su tedariki, kadõnlarõn güçlerini tüketiyor ve zamanlarõnõ
dolduruyor. Günde 4-6 saatlerini, 10-15 km yürüyüp 20 kg su taşõyarak
barõnaklarõna dönmek için geçirmeleri onlara yaşanabilir hayat bõrakmaz. Bu
kadar yoğun bir çalõşma ortamõnda kadõnlar, kimliklerini geliştirme imkanõ
bir yana, hayal kuracak zamanõ bile bulamayabilirler. “Şu halde, su tedarik
görevlerinin hafifletilmesi, kadõnlarõn hayat kalitesi, toplumdaki yerleri,
bağõmsõzlõklarõ ve girişim kapasiteleri üzerinde hõzlõ ve sürekli bir etkiye
sahiptir. Kendileri için daha fazla zamana sahip olduklarõnda toplumsal
kararlarda yer alabilirler, öneriler geliştirebilir, girişimde bulunabilirler;
aynõ öyle, sosyal ve ekonomik alanda yaratõcõ rollerini tam oynayabilirler.”
... Kadõnlarõn suya ilişkin kararlara katõlõmõ erkekler için de öğretici olur.
(http://www.eau-vive.org/fr/pdf/femmes_eau_developpement.pdf) Su ve
kadõn arasõndaki ilişki her toplumda ve her zaman böyle gerçekleşir.
Su özelleştirmeleri önce ve özellikle kadõnlarõ vuruyor, genç kõzlarõ vuruyor.
Bu sebeple, su özelleştirmelerinin kadõnlar üzerindeki olumsuz etkileri, sosyal
sorumluluklarõ kõşkõrtacak yoğunlukta ve õsrarla gündemde tutulmalõdõr.
Mesela “özelleştirme deneyimi Filipinli kadõnlarõ tüketti…Kadõnlar, ailelerini
beslemekle su ve elektrik gibi temel sosyal hizmetler arasõnda zor tercihler
yapmaya zorlandõlar… Böyle olunca, özel işletmeciler şebekeyi genişletme
angajmanlarõnõ gerçekleştirmedikleri ve ödenecek su fiyatõ çok pahalõ olduğu
için, kaçak şebeke bağlanmasõna şaşmamak gerekiyor…Manila’da oturanlar size
musluktan su içmemenizi tembihleyecekler…Metropolün bir çok yerinde suyu
içmeden önce kaynatmak gerekiyor…Temel hizmetlerin özelleştirilmesinin
etkileri önemli bir ilgi alanõdõr. Uluslar üstü finansal kuruluşlarõn ve çokuluslu
şirketlerin, su gibi temel hizmetleri özelleştirme konusundaki bu saldõrgan
dinamizmini durdurmak için, Kuzey’den ve Güney’den halk hareketleri, çok
sayõda somut örnekler ortaya koymak ve araştõrma yapmak için çabalarõnõ
yoğunlaştõrdõlar. Bu hizmetlerin özelleştirilmesinin kadõnlar ve genç kõzlar
üzerindeki özel etkilerinin açõğa çõkarõlmasõ ivedi ve önemli bir ihtiyaçtõr…
126
(Özelleştirme), sektöre etkinlik getirecek, su tarifelerini düşürecek, yoksul
halkõn ve özellikle yoksul kadõnlarõn suya ulaşõm imkanõnõ genişletecek diye,
bir başarõ örneği olarak onaylandõ. Ancak, acayip bir aykõrõlõkla, geniş ölçüde
bunun tam tersini gerçekleştirdi.” (http://www.tradewatch.org/cmep/Water/
cmep_Water/reports/philippines/articles.cfm?ID=12084)
Kadõnlarõn her düzeyde karar alma süreçlerine eşit katõlõmõnõn desteklenmesi
ve su sektöründe kaynaklar ve elde edilen yararlar üzerindeki kontrollerinin
arttõrõlmasõ, suya ilişkin tüm politika, strateji, program ve projelerde
esas olmalõdõr. Kadõnlarõn eğitim düzeylerinin yetersizliği sebebiyle karar
süreçlerinden uzak tutulmasõ, bir kõsõr döngü yaratõyor. Karar süreçlerine
katõlamadõklarõ için onlarõn yararõna hizmetler yeterince üretilmiyor; yeterince
hizmet alamadõklarõ için kendilerini geliştirme imkanõ bulamõyorlar. Bu kõsõr
döngüyü kõrmak için, su sektöründeki karar birimlerinde kadõnlarõn en az %25
oranõnda demokratik temsili sağlanmalõdõr. Ayrõca, karar süreçlerine kadõnlarõn
katõlõmõnõ desteklemek için, aile planlamasõ programlarõ geliştirilmeli,
kadõnlarõn istemedikleri zamanlarda hamilelikten korunmalarõ sağlanmalõdõr.
Aksi halde, zamanõ planlanamadan doğurulan çocuklarõn bakõmõ kadõnlarõn
toplum hayatõndan soyutlanmalarõna sebep olabilir.
Kadõnlar su sektörünün planlayõcõlarõ, yasa yapõcõlarõ ve su tedarik
kuruluşlarõnõn uzmanlarõ arasõnda yer almõyorlar. Dolayõsõyla, karar süreçlerine
katõlmalarõ her zaman ve her düzeyde başarõlõ sonuçlar vermeyebilir. Bu kritik
eşik kadõnlarõn katõlõmõnõ desteklemekten vazgeçirmemelidir. Onlar elbette
iyi eğitilmeli ve öncelikle yerel karar alma süreçlerine dahil olmalõdõrlar.
Böylece, hemşehrilik ilişkilerinin güçlendirilmesine, kentlileşmenin
kolaylaşmasõna, ikincil ilişkilerin yabancõlaştõrõcõ etkisinin zayõflatõlmasõna
katkõda bulunabilirler.
Su tedarik güvenliğine ilişkin sürüp giden tartõşmalar cinsiyet eşitliğine
gerekli önemi vermiyor. Keza, bu alanda somut sonuçlar yaratacak planlama
önlemlerine de yeterli yer vermiyor.
Suya ulaşõm güçlükleri kadõnlarõn salt aile içi geleneksel görevlerini
zorlaştõrmakla kalmõyor; bunlarõn yanõ sõra, eğitim, gelir getirici faaliyetler,
toplumsal roller üstlenme, dinlenme ve boş zaman etkinlikleri gibi imkanlarõnõ
da yok ediyor. Fizyolojik gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Kirli su içmekten
kaynaklanan hastalõklar, kadõnlara hasta bakõmõ ve evi geçindirme gibi zor
127
ilave görevler yüklüyor. Kadõnlarõn aile içinde sağlõk ve temizliğe ilişkin
görevleri özellikle çocuklar açõsõndan son derece belirleyici, koruyucu ve
öğreticidir. Kadõnlarõn eğitici programlarda görev almalarõ su kullanma
kültürünün daha kolay değiştirilmesini sağlayabilir. Tabii bunun için önce
kendilerinin eğitimine destek verilmelidir.
Kadõnlarõn su tedarik ve yönetimine önemli katkõlarõnõ gösteren ilginç bir
örnek Endonezya’da gerçekleşti (http://www.wateryear2003.org/fr/ev.phpURL_ID=2551&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html#sewuk
an): Sewukan adlõ köyün yönetici yardõmcõsõ, su tedarik sistemlerinin teknik
görünüm ve gerçekleşmelerini kadõnlara danõşmanõn zaman kaybõndan başka
bir şey olmayacağõnõ düşünüyordu. Çünkü “kadõnlar bir şey bilmiyor”du.
Fakat kadõnlar, sistemdeki açõk bir tasarõm hatasõnõ gösterince tüm erkeklerin
kanaatleri değişti. Bu, orada kültürel bakõmdan olağan bir olay değildi.
Kadõnlar karar alma sürecine katõldõkça fark ettiler ki, su ve sõhhi altyapõ
konusunda karşõlaştõklarõ problem aynõ idi. Kadõnlarla erkeklerin eşit şartlarda
tartõştõklarõ bir toplantõda, yeni su tedarik sisteminin tasarõmõna ve yapõlan
işlerin kontrolüne katõlsõnlar diye, çevredeki 6 köyün her birinde kadõn
komiteleri kurmak istediklerini söylediler. Bu öneriyi köyün ileri gelen
erkekleri desteklediler.
2000’lerin ortalarõnda yeryüzünde okula gitmeyen çocuk sayõsõ 110-120
milyon civarõndadõr. Bunlarõn çoğunluğu da kõz çocuklardõr. Aile içindeki
su tedarik görevleri okula gitmelerini engelliyor.
Ayrõca, okullarda
yeterli sõhhi altyapõ olmamasõ kõz çocuklarõn çoğunun okula gitmeyi
reddetmelerine
sebep
oluyor.
(http://www.unicef.org/french/media/
media_24898.html) Dünyadaki okullarõn yarõsõndan fazlasõnda su ve
sõhhi tuvalet yok. Bu da çocuklarõn sağlõk ve eğitimlerine zarar veriyor.
(http://www.unicef.org/french/wes/index_26133.html)
Su, kadõnlarõn aile içindeki konumlarõnõ ve rollerini derin biçimde
etkilemektedir. Bu sebeple,
politika tercihi ve planlamadan strateji
belirlemeye, uygulamadan denetime, fiyatlandõrmadan bütçelemeye, işletme
faaliyet sonuçlarõnõn değerlendirilmesinden kamuya enformasyon sağlamaya,
yeniden yapõlandõrmadan sivil toplum duyarlõğõnõ uyarmaya, esirgenmesi
gereken gruplara desteğin arttõrõlmasõndan yolsuzluklarõn önlenmesine kadar
tüm karar süreçlerine katõlmak onlarõn hakkõdõr. Dahasõ, kadõnlarõn etkin
128
katõlõmõ süreçlerin başarõ düzeyini yükseltir. Kadõnlarõn eğitime, gelir getirici
faaliyetlere ve boş zaman etkinliklerine katõlõmlarõnõ kolaylaştõrõr. Bunlardan
belki çok daha önemlisi, suyun yatõrõmõ, yönetimi, korunmasõ ve alternatif
kullanõm alanlarõ arasõnda dağõlõmõ gibi çok boyutlu bir konuda karar aktörü
olmak, kadõnlarõn kendilerine duyduklarõ saygõyõ ve güveni arttõrõr.
Ancak, politika ve strateji geliştirme, karar alma, uygulama, yönetme, eşitlikçi
fiyatlandõrma, kaynaklarõ koruma ve sektörler arasõnda rasyonel dağõtõm gibi,
su sektörüne ilişkin tüm faaliyetlerde kadõnlarõn rol üstlenmeleri, onlarõn
toplumsal duyarlõğõnõ yükseltmeye yönelik çabalarla sõnõrlõ değildir. Kadõnlarõn
bu duyarlõk aşamasõndan başlayarak, tüm toplumsal etkilerini ve özellikle su
sektöründeki etkilerini geliştirip güçlendirebilmeleri için desteklenmeleri
gerekir.
Eğitimlerinin geliştirilmesi, kariyerde ilerleme imkanlarõnõn
genişletilmesi, veri bankasõ ve iletişim araçlarõndan kolayca yararlandõrõlmalarõ,
sivil toplumda yerlerinin güçlendirilmesi, geleneksel-muhafazakar bazõ
kültürlerdeki ve/veya alt kültürlerdeki kadõnõ önemsizleştiren-aşağõlayan
davranõş örüntülerinin değiştirilmesi gibi, çok değişik alanlarda pozitif
ayrõmcõlõk uygulanmalõdõr.
Suya ulaşõm imkanõ ve bunun anlamõ kadõnlar açõsõndan erkeklerden farklõdõr.
Su yönetimi de öyle. Tarõmsal ve endüstriyel suyu erkekler kullanõyor. Evde
kullanõlan suya ulaşõm ve bu alandaki sorumluluk kadõnlar üzerinde büyük
bir yük oluşturabiliyor. Ancak kadõnlarõn suya ilişkin hizmetleri pek görünür
değildir. Bundan dolayõ su yönetimine kadõnlarõn katõlõmõnõn sağlanmasõ
ve geliştirilmesi gerekiyor. Kadõnlarõn suya ilişkin öncelikleri sağlõk, kadõn
kimliğinin geliştirilmesi, yoksulluğun azaltõlmasõ ve aile içi ilişkilerin
geliştirilmesi bakõmõndan son derece önemlidir. Buradan hareketle, su
yönetiminde görev almalarõ pozitif ayrõmcõlõkla desteklenmelidir. Çünkü, su
yönetimi konusunda kadõnlar geniş bir bilgi birikimine sahip olmayabilirler.
Afrika’da yõlda 700 bin çocuk ishalden ölüyor. Bu hastalõğõn kirli su ve sõhhi
donanõmõ-tuvaleti olmayan ortamla ilişkisi açõktõr.
Suyun ticarileştirilmesinin toplum ve özellikle kadõnlar için manasõ iyi
anlatõlmalõdõr. Suya ulaşõm zorluğu ve pahalõ su, kirli su içmekten ve hijyenik
olmayan ortamlarda yaşamaktan dolayõ, çocuk ölümlerini arttõrdõğõ için
kadõnlarõ anne olarak vurmaktadõr. Bir hesaba göre Sahraaltõ’nda yaşayan
Afrikalõlar su bulmak için yõlda 40 milyar saat çalõşmaktadõr. Bu süre Fransa’da
129
işgücü piyasasõndaki aktif nüfusun toplam çalõşma süresine eşittir. Su bulmak
için harcanan emek, yoksul toplumlarõn eğitim ve daha iyi üretme imkanlarõnõ
sõnõrlamakta, yoksulluk kendi kendisini tekrarlamaktadõr.
Kadõnlar su hakkõnõn güvenceye alõnmasõ için militan hale gelmelidir. Açõk
toplum, açõk yönetim, sivil toplumun yönetime katõlõmõ, iyi uygulama
örneklerinin ödüllendirilmesi ve kötü/yasa dõşõ uygulamalara toplumsal
tepkinin yoğunlaştõrõlmasõ için kadõn duyarlõlõğõ harekete geçirilmelidir.
Kadõnlarõn su kuruluşlarõnda ve yerel yönetimlerde güçlü biçimde temsili
kolaylaştõrõlmalõdõr. Sivil toplum faaliyetlerine katõlõmlarõ teşvik edilmelidir.
Suyun ekonomik ve sosyal önemini, sağlõk ve çevre üzerine etkilerini, kültür
yaratõcõ boyutunu tüm topluma ve özellikle kadõnlara iyi anlatmak gerekiyor.
Kalkõnmakta olan ülkelerde sağlõk sorunlarõ ile içilebilir suya yetersiz ulaşõm
ve sõhhi altyapõ yetersizliği arasõnda %80 düzeyinde bir ilişki kurulmaktadõr.
Aynõ sebepler Hindistan’da yõlda 73 milyon işgünü kaybõna sebep olmaktadõr.
Susuzluk en fazla kadõnlarõ, genç kõzlarõ ve çocuklarõ etkilediğine göre, su
politikalarõnõn oluşturulmasõ, planlanmasõ, program ve proje hazõrlanmasõ
süreçlerine kadõnlarõ mutlaka katmak gerekir. Zaten, su tedarikinin güç olduğu
yörelerde kadõnlar, suyun kullanõm ve yönetiminden sorumlu oluyorlar. Bu
sorumluluk su bulmak, suyu taşõmak ve ailenin çeşitli ihtiyaçlarõ arasõnda
dağõtmak şeklinde oluyor. Böyle kaba yöntemlerle fiziksel kapasiteleri
zorlanarak başedebilen kadõnlar, akõl ve bilgilerini kullanarak su yönetimini
daha kolay başarabilirler. Onlarõn karar mercilerinde olmalarõ su yatõrõmlarõnõn
öncelenmesini sağlayabilir. Su yönetiminde yasa dõşõ uygulamalarõn
azaltõlmasõna katkõda bulunabilir. Yerel otoriteler karar süreçlerinde kadõnlarõn
etkinliğinin artmasõ için teşvik edici olmalõdõr.
Su tedarikinde karşõlaşõlan güçlükler kadõnlarõ sadece fiziksel açõdan
zorlamõyor; aynõ zamanda onlarõn beşeri-entelektüel alanlarda kendilerini
geliştirmelerini engelliyor. Dolayõsõyla, ülkelerin beşeri sermayelerinin
gelişmesini ve kadõn-erkek eşitsizliğinin azaltõlmasõnõ zorlaştõrõyor.
130
Su ve yolsuzluk
Bu bölüm yazõlõrken Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Su Sektöründe
Yolsuzluk Raporu 2008’den geniş ölçüde yararlanõlmõştõr. Kaynağõ
belirtilmeyen tõrnak (“ “) içi alõntõlar bu Rapor’dandõr.
131
132
Yolsuzluğun sudaki yansõmasõ
2007 yõlõnda bütün dünyada kent su ve sõhhi altyapõ yatõrõmlarõnõn 140 milyar
dolar olacağõ hesaplanmõştõr. Bu kadar büyük bir yatõrõm ve faaliyet alanõnda
yolsuzluk olmasõ, esasõnda, kapitalist kültür yapõsõnda, pek de yadõrganacak
bir olgu değildir. Gelişmiş ülkelerde en yaygõn yolsuzluk, ihalelerde firmalarõn
kendi aralarõnda örtük işbirliği yapmalarõdõr. Böylece ihaleyi kimin alacağõnõ
kendi aralarõnda belirlemektedirler. Avustralya ve İsveç’te su ekipmanlarõ
satan firmalar arasõnda bu tür suç işbirlikleri ortaya çõkarõlõp cezalandõrõldõ.
Ekonomik açõdan bakõldõğõnda yolsuzluk, sadece gelir dağõlõmõnõ bozmak
ve sosyal eşitsizlikleri attõrmakla kalmaz, aynõ zamanda verimliliğin
düşmesine sebep olur. Teorik olarak, özel su işletmelerinin verimliliklerini
arttõrmak için yolsuzlukla mücadele etmeleri gerekmektedir. Ancak bu
işletmeler, avantajõ yüksek kontratlar yapmak, angajmanlarõnõ aşmak,
su faturalarõna sanal hizmet bedelleri eklemek, su fiyatlarõnõ yükseltmek,
depozitoyu yüksek tutmak gibi amaçlarla rüşvet vererek, faaliyette
bulunduklarõ ülkelerde yolsuzluğun artmasõna sebep olabilmektedirler.
Özel su şirketlerinin yolsuzluk mu yarattõklarõ, yoksa yolsuzluğa boyun
eğmek zorunda mõ kaldõklarõ her zaman tartõşõlabilir. Ancak, Uluslar arasõ
Şeffaflõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008 adlõ yayõnõna bakõlõrsa, özel
su şirketlerinin mecbur kaldõklarõ için bazen yolsuzluğa boyun eğdiklerini
düşünmek pekala mümkündür. Oysa, çokuluslu özel su şirketlerinin vatanõ
olan Fransa’da, bu şirketlerin çok sayõda nitelikli yolsuzluğa bulaştõklarõ
bilinmektedir. Hatta, kamuoyunu etkilemek için etkili iletişim, tanõtõm ve
propaganda yöntemleri kullandõklarõndan hareketle, Yolsuzluk Raporu
2008’in sponsoru olup olmadõklarõnõ araştõrmak ilginç olabilir.
Toplum ve yoksullar aleyhine politik tercihlerin su sektöründe de
yolsuzluklara dayanan bir boyutu var. Nitekim su ve sõhhi altyapõ sektöründe
Binyõl Amaçlarõna ulaşmak için gerekli yatõrõmlarõn, rüşvet sebebiyle, 35
milyar euro (50 milyar dolar) civarõnda daha yüksek maliyetli olacağõ tahmin
edilmektedir. (Le Monde, 24.09.08 ) Bu miktar, kalkõnma yardõmõ bütçelerinin
tümünün yarõsõna yakõn. Uluslar arasõ Açõklõk Örgütü Başkanõ Huguette
133
Labelle, “yolsuzluğu kontrol altõna almak parlamentonun sõkõ kontrolünü,
yasalarõn etkin uygulanmasõnõ, bağõmsõz medyanõn ve dinamik bir sivil
toplumun varlõğõnõ gerektiriyor” diyor. “Yoksul ülkelerde yolsuzluk, mesela
hastane ve içilebilir su dağõtõm şebekesi kaynaklarõna dokunduğu zaman, bir
ölüm-kalõm meselesi olabilir.”
İhracatçõ bazõ büyük ülkelerin performanslarõnõn zayõflamasõ ve özellikle bazõ
Avrupa ülkelerinin yolsuzluk algõlama göstergesinin belirgin biçimde düşmesi,
işletmelerin dõşarõdaki faaliyetlerini yürütme biçimlerindeki yanlõşlara
hükümetlerin son verme iradelerinden şüpheye düşürüyor…Dõşarõda işlenen
yolsuzluklara ilişkin patlayõp duran skandallar, zengin ülkelerin yolsuzluğu
önleme vaadlerini tutma ve bilhassa bunlarõ önlemek için işbirliği angajmanlarõnõ
yerine getirme kapasiteleri olmadõğõnõ gösteriyor. Huguette Labelle, “bu çifte
standart kabul edilemez ve uluslar arasõ hukuk kurallarõnõn kõnanmasõna
dönüşür” diyor. “ Hukuka ve devletin güvenirliğine felaket etkilerinin
ötesinde, bu aldõrmazlõk, yolsuzluğu önlemeleri için yoksul ülkelere yöneltilen
daha sõkõ davranmalarõ çağrõlarõnõ güvenilmez kõlar.” OECD ülkelerinde
kurulu işletmelerin yabancõ ülkelerde işledikleri yolsuzluklarõ cezalandõran
OECD sözleşmesi 1999’dan beri yürürlükte, fakat uygulamasõ üstünkörü.
(http://www.transparence-france.org/e_upload/pdf/cp_ipc_2008.pdf)
Su politikalarõnõn belirlenmesi, yatõrõm önceliklerinin belirlenmesi ve
kararlarõnõn alõnmasõ, proje seçimi, bütçe tahsisi, su yönetiminin ve piyasanõn
düzenlenmesi, kontrat düzenlenmesi, ihalenin etkilenmesi, bilgi sõzdõrõlmasõ,
yetki devri, imtiyaz devri, işçilere düşük ödeme yapõlmasõ, fiyatlandõrma,
faturalandõrma, muhasebe kayõtlarõ üzerinde oynama, su kaynaklarõnõ ve
çevreyi kirletme, suyun kullanõm alanõnõn değiştirilmesi, kaçak su bağlanmasõ
gibi çeşitli düzey ve aşamalarda yolsuzluk yapõlabilir…Zengin ülkelerde
yolsuzluk, belediye su altyapõlarõnõn kurulmasõ ve yönetilmesine ilişkin
kontratlarda yoğunlaşõyor. Bu alan büyük bir pazar. Kuzey Amerika, Batõ
Avrupa ve Japonya’daki yõllõk tutarõ 210 milyar dolar. Büyüklüğünü daha
iyi anlamak için, sözü edilen pazarõ, gelecek 10 yõllarda yõllõk tutarõnõn 5060 milyar dolar olacağõ hesaplanan dünyadaki baraj yatõrõmlarõ tutarõ ile
kõyaslamak yeterlidir. Kalkõnmakta olan ülkelerde yolsuzluk hanelere su
bağlama maliyetini %30 arttõrõyor. Böylece, Birleşmiş Milletler’in su ve
sõhhi altyapõ konusundaki Binyõl Amaçlarõna ulaşmak için gerekli tutarõ
48 milyar dolardan fazla yükseltiyor.
134
Temiz olmayan su içmeye bağlõ hastalõklardan dolayõ kalkõnmakta olan
ülkelerde senede 443 milyon eğitim günü zayi oluyor…Afrika’da kadõnlar ve
kõzlar kurak mevsimlerde su tedarik etmek için günde 10 km’den fazla yaya
yürümek zorunda kalõyorlar. Bu kõtada kirli su içmekten dolayõ meydana gelen
hastalõk ve ölümler milli gelirin %5’i kadar kayba yol açõyor. Çin’de yolsuzluk
çevre koruma düzenlemelerinin uygulanmasõnõ engelliyor. Bu sebeple
şehirlerde yer altõ sularõnõn %90’õ kirli; şehir merkezlerinden geçen sularõn
%75’i de öyle. Hindistan’da yolsuzluk sulama kontrat tutarlarõnõn %25’ini
buluyor. Bu parayõ memurlar ve politikacõlar bölüşüyorlar. Bu sebeple de
yolsuzluk zincirini kõrmayõ hedefleyen inisiyatifler zorlukla karşõlaşõyor.
Yolsuzluğu önlemeye yönelik yasal düzenlemeler su sektöründeki
kurumlarõn dar çõkarlara hizmet etmesini önlemelidir. Kurumsal yeniden
yapõlanmalarda kapasiteler güçlendirilmeli, çalõşanlarõnõn eğitimleri
geliştirilmeli, düzenleyici kurumlar yeterli beşeri, finansal, teknik ve idari
kaynaklarla desteklenmeli, açõk bir kurumsal yönetim gücü ve otoritesi
yaratõlmalõdõr. Dahasõ, bunlar kolay anlaşõlabilir işletme fonksiyonlarõ,
kamu katõlõmõnõn sağlanmasõ ve ihale sürecinin geliştirilmesi yoluyla
gerçekleştirilebilir… Yatõrõm ve/veya yeniden yapõlandõrma projeleri
kamu denetimine açõk olmalõdõr… Sektörde yöneticilerin mal
varlõklarõndaki değişiklikler iyi izlenmeli, şirketlerin maliyetlerini ve kar
marjlarõnõ da içeren faaliyet sonuçlarõ 3’er aylõk periyotta kamuoyuna
açõklanmalõdõr…Yolsuzluğa bulaşan şirketler teşhir edilmeli, bunlara
ağõr sosyal maliyetler ödetmek için kamuoyu duyarlõğõ arttõrõlmalõdõr…
Yurttaş değerlendirme fişleri kullanõlarak memnuniyet ölçümleri
yapõlmalõdõr…Bu kontrol yönteminin uygulandõğõ Hindistan’õn Bangalore
kentinde 1994’ten 2003’e kadar su ve sõhhi altyapõ hizmetlerinden hoşnut
yurttaşlarõn oranõ %3’ten %73’e çõktõ…Bu önlem, hizmete ilişkin bireysel
tatminsizliklerin sosyal baskõya dönüşmesini sağlõyor…
Su dağõtõm hizmetlerine özel sektörün katõldõğõ en önemli piyasalara sahip
10 ülke arasõndan 9’unun Yolsuzluk Algõlama Göstergesindeki puanlarõ
3.8’den düşük. Bu, sözkonusu ülkelerde yolsuzluğun yüksek olduğu manasõna
gelir…Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’ne göre, su sektöründe yatõrõmlarõ ve
yönetim yeniden yapõlandõrmalarõnõ finanse eden kuruluşlarõn, kredi veya
garanti vermeden önce, yolsuzluğun nasõl önleneceğine dair bir eylem planõ
istemeleri yolsuzluktan caydõrabilir. Ancak, çokuluslu su şirketleri ile uluslar
135
arasõ kredi kuruluşlarõ arasõndaki sõkõ ilişkiler, yolsuzlukla mücadeleyi pratikte
etkisiz kõlabiliyor.
“Yolsuzluk bozulan su altyapõlarõnõn bakõmõna ayrõlan paranõn yolsuzluğa
kaptõrõlmasõna ve kendi halindeki insanlarõn (sanki) ek vergiler ödemesine
sebep oluyor. Bu insanlar yükselen maliyetlerle karşõlaşõyor ve içilebilir
suya ulaşmak için rüşvet ödüyorlar.” Yani rüşvet, su tedarik hizmetinin
maliyetini yükselten ilave bir yük olarak toplumun üzerine oturuyor ve gelir
dağõlõmõnõ bozuyor; kaynak kullanõmõnda etkinliği bozuyor…İşletmeler
arasõndaki rekabeti bozuyor…Bazen yolsuzluk, su işletmelerinin gelirlerinin
yöneticilere/memurlara aktarõlmasõ biçiminde gelişiyor…Eğer yolsuzluk
engeli giderilemezse, bu, Birleşmiş Milletler’in içilebilir su ve sõhhi altyapõya
ulaşamayanlarõn sayõsõnõ 2015’e kadar yarõya indirme amacõna ulaşmayõ
imkansõz kõlabilecek…Yolsuzlukla devlet kararlarõnõ yönlendirenler, su
tedarikçisi ve kullanõcõsõ olan dar bir çevrenin çõkarlarõnõ, kamu aleyhine
önceleyebilirler… Hindistan’da 2004’te yapõlan bir araştõrma tüketicilerin
%40’õnõn su sayaçlarõndaki tüketim miktarlarõnõ düşük gösterip fatura tutarlarõnõ
azaltmak için son 6 ay içerisinde görevlilere küçük rüşvetler verdiklerini ortaya
koydu. Tüketiciler tamirlerin hõzlandõrõlmasõ ve su şebekesine bağlanmak
için de rüşvet verdiklerini bildirdiler. Benzer uygulamalarõn başka ülkelerde
de olduğu/olacağõ apaçõk bellidir…Bu tür bozucu uygulamalarõn yarattõğõ
vahim sonuçlara sõk rastlanmaktadõr. Mesela su şebekesine bağlõ olmayan ve
gecekondularda oturan yoksul halk, suya Cakarta’da (Endonezya), Lima’da
(Peru), Manila’da (Filipinler), Nairobi’de (Kenya) zengin semtlerdeki
hemşehrilerinden 5-10 kat daha yüksek fiyat ödemektedirler.
PNUD’nin 2006 yõlõnda verdiği rakama göre, “2015 yõlõna kadar 3 milyardan
fazla insan su sõkõntõsõ çeken ülkelerde yaşõyor olacak. İklim değişikliğinin
sonuçlarõna ilişkin şimdiki tahminler doğru çõkarsa, gelecek 10 yõllarda
tarõmsal üretimde rekolte %25 düşecek ve aynõ şekilde dünyada kötü beslenme
artacak.”..Su sõkõntõsõ arttõkça, su kaynaklarõ yönetiminin kontrolünde
yolsuzluk riski de yükselecek… Yolsuzluk bir kez sularõ kirlettikten ve çevreyi
tahrip ettikten sonra, etkilerini ortadan kaldõrmak bazen imkansõz olabilir.
Su krizi büyük ölçüde sektördeki yolsuzluklara bağlõdõr. Bu da, yolsuzluğu
önlemek için global kamu düzenlemeleri yapõlmasõnõ öncelikli bir sorun
haline getiriyor...Su yolsuzluğu tüm sürekli kalkõnma tartõşmalarõnda öncelikli
136
konularõndan birisi olmalõdõr… Yolsuzluk, uluslar arasõ toplumun yükümlendiği
gelişmeye ilişkin Binyõl Kalkõnma Amaçlarõnõn gerçekleştirilmesini ve
ilave politik inisiyatifleri engelleyen bozucu faktörlerden birisidir…
Yolsuzluğu önlemek için halka danõşõlmalõ, bu danõşma gerçekten karar
girdisi olarak kullanõlmalõ, adli süreçler kolaylaştõrõlmalõ ve açõk faaliyet
esaslarõ uygulanmalõdõr…Sivil toplum örgütleri sektöre ilişkin denetimde,
performansõn gözetilmesinde, enformasyonun değerlendirilmesinde ve
yönetime katõlõmdan beklenen yararõn sağlanmasõnda etkin olabilir…Çok sözü
edilen açõklõk prensibinin uygulamaya geçirilmesi pek kolay olmuyor…Su
şirketleri ve uluslar arasõ kredi kuruluşlarõ yolsuzluğu önlemek için merkezi
önemdedir…
Yolsuzluk dinamiği
Su sektörü başka kamu hizmetlerinden 2 kat daha fazla sermaye gerektiriyor…
Hatta, mesela telekomünikasyon ve elektrik sektöründen 3-4 kat daha fazla
varlõğa sahiptir… Sektördeki hizmetleri standardize etmek çok güçtür.
Dolayõsõyla, sektörde çõkarcõ çabalar kolayca öne çõkabilir, açõğa çõkarõlmasõ
zor yolsuzluklara yol açabilir… Yolsuzluk yapanlar işin açõğa çõkmamasõ
ve sessizliğe gömülmesi için medyayõ da işbirliğine çekebilirler...Yolsuzlu
klar gelir dağõlõmõ eşitsizliğini büyütür. Çünkü, bu durumda, en yoksullarõn
yararlanacağõ hizmetler üretilmeyebilir…Su ve sõhhi altyapõ sektörüne
özel sektörün katõldõğõ gelişmekte olan başlõca 10 ülkeden 9’u yolsuzluk
riski yüksek ülkeler arasõnda bulunuyorlar… Binyõl Amaçlarõ çerçevesinde
yapõlan yardõmlar yoksul ülkelerde yolsuzluğu tahrik eden bir etkiye de
sahiptir. Sektördeki yolsuzluk, çevre üzerindeki etkileri ile birlikte, her
şeyden önce, gelecek nesilleri, “kenarda bõrakõlmõşlarõ” ve yoksullarõ, yani
kolayca görmezden gelinebilen kesimleri vuruyor…Kenarda bõrakõlmõşlarõn
kamu bütçelerinde ve politika kurgulanmasõnda içerilmesi yoksullar lehine
bir gelişmeyi etkileyebilir…Dünyanõn neresinde olursa olsun, toplum içinde
diğer kesimlere nispetle, yoksullarõn suya ulaşma güçlüğü çok fazladõr.
Bundan dolayõ yoksul aileler su tedariki için yasa dõşõ yollara başvurabilirler…
Salvador, Jamaika ve Nikaragua’da yoksul aileler gelirlerinin %10’dan
fazlasõnõ suya harcarken bu oran Amerikalõ yoksullarõn bütçesinde %3-3.5
civarõndadõr… Yasal izni olmayan su tedarikçileri ile sorumlular arasõndaki
yasa dõşõ işbirliği su fiyatlarõnõ yükseltir. Yani, su satõcõlarõ kamu görevlilerine
verdikleri rüşveti yoksul su tüketicilerine yansõtõrlar…Bu kabil tedarikçilerin
137
uyguladõğõ yüksek fiyatlar, özelleştirme yanlõlarõna rasyonel görünen
bir gerekçe türetme fõrsatõ veriyor. Bunlar, su şebekesine bağlõ olmayan
yoksullarõn, şebekeden yararlanan kesimlerden 5-10, hatta bazen 30-40 kat
daha yüksek fiyatlar ödemelerini, özel su şirketlerinin adeta “her şeye rağmen”
daha iyi hizmet ürettiklerinin kanõtõ gibi sunuyorlar. Fakat, “hükümetin
özel sektöre devrini denetlemeyi unuttuğu her zaman özelleştirme patladõ.”
(http://www.delaplanete.org/Essai-privatisation-de-l-e
au.html) Öyle olmasõ
kalkõnmakta olan ülkeler açõsõndan kaçõnõlmaz. Çünkü hükümetler, uluslar üstü
finansal kuruluşlarõn dayatmalarõ altõnda, borç kõskacõnda veya en iyi ihtimalle
sermaye yetersizliği karşõsõnda, çokuluslu su şirketlerinin siyasal-sosyal
istikrarõ sarsacak uygulamalara girişmelerine göz yummak zorunda kalõyorlar.
Bénin’li gazeteci Vincent Foly ülkesindeki ve kõtasõndaki özelleştirme
uygulamalarõnõ iyi özetliyor (http://www.acme-eau.org/Privatiser-l-eau-et-lelectricite-est-un-handicap-pour-les-OMD-en-Afrique-_a243.html): “Afrika
kõtasõnda yapõlan su ve elektrik şirketleri özelleştirmeleri, daha çok, Avrupa’da
yerleşik çokuluslu şirketlere yarar sağladõ…Fakat, buna rağmen, su ve elektrik
tedariki kötüleşmediyse iyileşmedi.”..O’na göre, Dünya Bankasõ- IMF
dayatmalarõna boyun eğen Afrikalõ yöneticiler bu iki sektörün çökmesinden
sorumlu idiler.
Su işletmeciliğinin özel sektöre verildiği durumlarda, öngörülemeyen
değişkenler hesaba katõlarak esnek düzenlenen ihale kontratlarõndaki
hükümleri, özel firmalar kendi lehlerine kullanmak için yolsuzluk
yapmakta veya daha işin başõnda, bilgi ve deneyim birikimlerini
kullanarak, çõkarlarõnõ yükseltecek hileli düzenlemeleri kontratlara
yerleştirmektedirler. Bu nitelikte pek çok önemli yolsuzluk örnekleri Batõ
Avrupa ve Amerika’da meydana geldi.
Çeşitli şehirlerin yanõ sõra, Grenoble, Milan, Nouvelle-Orléans ve Atlanta’da
özel su şirketlerinin, avantajlõ kontratlar yapmak ve ihale almak için, kamu
yetkililerine pahalõ gezi imkanlarõ, apartmanlar ve önemli tutarlarda paralar
sunduklarõ görüldü. 2001’de İtalya’nõn Manila kentinde bir özel su dağõtõm
şirketinin yöneticisi, 145 milyon dolarlõk bir atõk su ihalesini almak için,
yerel politik yetkiliye 2.9 milyon dolar rüşvet vermeye kalkõştõğõ için ceza
aldõ. Şehir Konseyi Başkanõ da cezalandõrõldõ. 2006’da Amerika’nõn San
Diago kentinde sanayicilerin ödeyeceği atõk su bedelinin ailelerin faturalarõna
yüklendiği bir denetim sonucu ortaya çõktõ. Şikago’da su hizmetleri yöneticisi
138
taşeronlar nezdindeki hesaplarõ kendisine aktarmaktan suçlu bulundu. Yani,
yolsuzluklarõn su hizmetlerinde yol açtõğõ kalite yetersizliği ve yoksullar
aleyhine yüksek fiyatlar gelişmiş ülkelerde de sözkonusu oluyor. Hastalõk
ve ölümler üzerindeki etkisi, bu ülkelerde daha dolaylõ olsa bile, yolsuzluk
bir gerçek olarak var. Bunun bedelini tüketiciler ve/veya vergi yükümlüleri
ödüyor. Ödenen bedelin kesin rakamõnõ hesaplamak zor. Ancak, Kuzey
Amerika, Batõ Avrupa ve Japonya’nõn 2007 yõlõnda enerji ve tarõm dõşõ su
tedarik pazarõnõn tutarõ 210 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Bu rakam
2016 yõlõnda 280 milyar dolara çõkacak. Bu kadar yüksek tutarlarõn yolsuzluğa
aktarõlan oranõ düşük bile olsa, ortaya yüksek rakamlar çõkacaktõr. Üstelik bu
rakamlar, yolsuzluğun reel sosyal maliyetini de tam kapsamaz. Su yatõrõm ve
tedarik hizmetlerinin maliyetinin yükselmesi, daha az önemli sayõlan çevre
yatõrõmlarõnõn ertelenmesine ve gelecek nesiller aleyhine bir çevre bozulmasõna
sebep olur. Dahasõ, toplumlar yolsuzlukla sõk sõk yüzyüze geldiklerinde siyasal
sisteme güvenleri sarsõlõr. Sosyal bütünleşme zarar görür.
Özel su şirketlerinin hepsi de hizmetlerini yoksul kesimlere doğru
genişletmekten kaçõnõyor,
ihaleler kamuya açõk olmuyor, imtiyazlar
genişletiliyor vs.
Siyasal rejim, yasal çerçeve, yerelleşme düzeyi, bölgesel eşitsizlikler, güç
ilişkileri, kültürel normlar ve açõklõk düzeyi yolsuzluk biçim ve risklerini
etkiler…Açõklõk düzeyini kuvvetlendirmek için, hizmet sözleşmeleri ve
denetim raporlarõ gibi tüm dokümanlar herkesin anlayabileceği yalõnkat bir
dille yazõlõp ilgilenen herkese duyurulmalõdõr.
Hesaplanmasõ zor ama, iyimser bir tahminle, su sektörüne ayrõlan kaynaklarõn
%10’unun yolsuzluğa gittiği tahmin edilmektedir. Pek de iyimser olmayan
tahminlerle bu oran %30 olarak alõnabilir…Yoksullar yolsuzluk olaylarõndan
doğrudan etkilenmiyor olsalar bile, yol açtõğõ etkinsizliklerden kuvvetle
etkilenmeleri kaçõnõlmazdõr. Yatõrõm-işletme maliyetlerinde artõş, hayat
şartlarõnõn iyileşmesinde gecikme ve kõz çocuklarõn eğitim kaybõ, kirli suya
bağlõ hastalõklar ve iş kaybõ, artan sağlõk harcamalarõ ve çocuk ölümleri gibi
beşeri kayõplar artar…Suya ulaşma zorluğu çalõşabilecek durumdaki insanlarõn
işgücü piyasasõ dõşõnda kalmasõna sebep olabilmektedir. Buna ilaveten, kirli su
içmeye ve sõhhi altyapõ yetersizliğine bağlõ hastalõk ve ölümlerin Afrika’da
milli gelirlerin %5’i kadar kayõp meydana getirdiği hesaplanmaktadõr...Su
139
kaynaklarõnõn kirlenmesi, su döngüsünün hõzlanmasõ ve su talebinin artmasõ
sektörde yatõrõm ihtiyaçlarõnõ büyütmüştür. Halbuki yolsuzluk su sektöründe
yatõrõm açõğõ yaratõr, kötü yatõrõmlara yol açar ve büyümenin potansiyel
hõza ulaşmasõnõ engeller. Büyümenin düşük hõzda gerçekleşmesi yolsuzluğa
karşõ mücadeleyi zayõflatõr…Yolsuzluğun çevre üzerindeki olumsuz etkisi,
çok sayõda ülkede su kaynaklarõnõn kirlenmesi, tuzlanmasõ, kurumasõ ve
ormanlarõn yok olmasõ, toprağõn erozyona uğramasõ vb. şekillerde kendisini
gösteriyor. Bundan dolayõ, su sektöründe kaynaklarõn yolsuzluğa gitmesini
önlemek hayati önemi haizdir…Yetki ve sorumluluklarõn merkezi ve yerel
düzeyde çeşitli kamu kuruluşlarõ arasõnda dağõlmasõ doğru enformasyon
sağlanmasõnõ ve sektörde açõklõğõn gerçekleştirilmesini zorlaştõrõyor. Bu
da sektörü yolsuzluğa daha müsait kõlan faktörler arasõndadõr…Kamu su
işletmeleri etkinsiz ise kayõrmacõlõk, aşõrma, yolsuzluk ve kaynaklarõn kötü
kullanõmõ sõklõkla sözkonusu olabilmektedir.
Yolsuzluk siyasal-sosyal istikrarsõzlõk kaynağõ da olabilir. 2007’de Mõsõr’da
halk yol kapattõ, gösterilerde bulundu. Çünkü, su sõkõntõsõnõn yolsuzluktan
kaynaklandõğõna inanõlõyordu…Hizmette sürekliliğin sağlanamadõğõ, sivil
toplumun zayõf olduğu ve tüketici haklarõnõn pek gelişmediği ülkelerde
yolsuzluk daha kolay meydana gelebilmektedir… Yolsuzluk yapanlar da elde
edecekleri avantajlarla yüzyüze gelecekleri riskleri dengelemeye çalõşõrlar.
Hak arama motivasyonu yüksek ve sivil tepkileri güçlü toplumlar yolsuzluğun
yoksullaştõrõcõ ve yoksun kõlõcõ etkilerine daha az maruz kalõrlar.
Güney Afrika’da rüşvete bağlõ etkinsizliklerden dolayõ evlerin su şebekesine
bağlanma maliyeti %25-45 arasõnda yükseliyor…Bangladeş ve Ekvator’da su
hizmeti sağlamakla görevli kamu yönetimi, özel işletmeler ve mafya şehrin su
şebekesinin genişletilmesini engellemek ve hizmeti kesintiye uğratmak için
işbirliği yaptõlar.
Yoksulluk ile yolsuzluk arasõnda yüksek bir doğrusal ilişki vardõr. Yolsuzluklar
toplumlarõ yoksullaştõrõr. Yoksullar da başka yoldan elde edemedikleri
imkanlara ulaşmak için rüşvet vermeyi kabul edebilmektedir. İşte bu sebeple,
yoksul ülkelerde rüşvet/yolsuzluk-yoksulluk kõsõr döngüsünü kõrmak
zorlaşmaktadõr…Yolsuzluk olgusunun ekonomik maliyetini ölçmek de çoğu
zaman “olsa olsa” yöntemiyle tahminlerden ibarettir. Çünkü yolsuzluk,
kaynak kullanõmõnda etkinsizlik yaratmaktadõr. Tarõm, enerji, sanayi ve hizmet
140
sektörlerinin tümünde su temel girdidir. Suyun korunmasõ ve arz-talebinin
dengelenmesi konularõnda meydana gelen bir etkinsizliğin sağlõk, eğitim,
kadõn-erkek eşitliği, gelir dağõlõmõnda adalet, yoksulluğun azaltõlmasõ ve
çevrenin korunmasõ gibi bütün hayati önemi haiz alanlarõ kökten etkilemesi
kaçõnõlmazdõr. Yolsuzluğun bu alanlarda ortaya çõkaracağõ toplam maliyeti
hesaplamak imkansõz gibidir…
Avrupa Birliği 2003’te Paraguay’da su hizmetinin iyileştirilmesi için
sağladõğõ fonun %90’õnõn yolsuzluğa gittiğini öğrendi…Arnavutluk’ta Dünya
Bankasõ’nõn bir projesinde yolsuzluk yapõldõ. Fon sağlayõcõ 2005’te projede iş
yapan şirketlerle tüm ilişkisini kesti.
Bazõ uygulamalarõn yolsuzluğu kolaylaştõrmasõ kaçõnõlmazdõr. Mesela, kaçak
yapõlaşmayõ önlemek amacõ ile, bu tür konutlarõn su şebekesine bağlanmasõ
yasaklanmaktadõr. Bu durumda, kaçak yapõlaşmayõ doğuran faktörler ortadan
kalkmadõğõ için, su şebekesine bağlanmanõn bir yolu bulunmakta ve iyiniyetli
yurttaşlar da yolsuzluğa bulaştõrõlmaktadõr. Nitekim su kayõp ve kaçaklarõnõn
önemli bir oranõ buna bağlanabilir. Su tedarikini özel sektör sağlõyorsa,
marjinal yatõrõm maliyetinin yüksek olduğu izole ve yoksul semtlere hizmet
götürmekten kaçõnmaktadõrlar. Böyle semtlerde yatõrõm maliyeti yüksek,
tüketim düzeyi düşük, fatura tahsilatõ zordur. Su şebekesine bağlanma maliyeti
Manila’da en yoksul %20’lik nüfus diliminin ortalama 3 aylõk gelirine yakõndõr.
Yoksul halkõn Kenya’da 6 aylõk, Uganda’da 1 yõllõk geliri su şebekesine
bağlanma maliyetini ancak karşõlamaktadõr. Bundan dolayõ, yoksul semtlerde
oturan halk, şebekeye kaçak bağlanmak için altyapõya zarar verebilir. Yani,
özel sektör açõsõndan buralara su tedarikinden kaçõnmak rasyoneldir. Rasyonel
olmayan, su tedariki gibi hayati bir hizmetin, kar motivasyonu ile faaliyette
bulunan özel firmalara bõrakõlmasõdõr.
Politik karar organlarõ özel sektör firmalarõ ile altyapõ inşaatõ veya yönetim
kontratlarõ yaparak yolsuzluk kanallarõ açabilirler. Böylece siyasetlerini
veya seçimlerini finanse etmek, siyasal yandaşlarõna destek olmak veya
siyasal yandaşlõk yaratmak için yasa dõşõ kaynak yaratabilirler. Önceliklerin,
projelerin, teknolojinin, finansman ve yönetim biçiminin seçiminde bürokratik
ve politik yetkililer yolsuzluk yaratacak bir işbirliği geliştirebilirler. Bu kabil
olaylara kolayca çok sayõda örnek bulunabilir. Halkõn çõkarlarõna ters imtiyaz
ve işletme devirleri ile topluma büyük zararlar verilebilmektedir...Eğer bir
141
ülkede, genel yapõsõ itibariyle, yönetim etkinsiz ve yolsuzluk büyük ölçüde
politik tutumlardan kaynaklanõyor ise, orada kontrol mekanizmalarõnõn
kuvvetlendirilmesi yolsuzluğun artmasõna yol açabilir. Böylesi ters sonuçlarla
karşõlaşmamak ve yolsuzluğu önleyici çabalarda başarõya ulaşmak için
siyasi-bürokratik düzeyde kuvvetli bir irade ön şarttõr. Bu irade ile yönetim
kalitesini yükseltecek düzenlemeler yapõlmalõdõr…Kuvvetli düzenlemeler
yapõlmadan su sektörüne özel şirketlerin girmesi yolsuzluk ortamõnõ pekiştirir.
Kalkõnmakta olan ülkelerdeki su özelleştirmelerine ilişkin deneyimler,
buralarda kamu otoritelerinin kontrolü uygun ve etkin değilse, büyük
rahatsõzlõklar meydana geldiğini göstermektedir. Halkla işbirliği yapmayan ve
halka hesap verme amacõ gütmeyen bir denetim mekanizmasõ başarõlõ olamaz.
Yerel düzeyde halk, karar süreçlerine katõlõyor ve etkili oluyorsa, yoksullar
lehine uygulamalar geliştirmek ve yolsuzluğa engel olmak kolaylaşõr…
Hindistan’õn Tamil Nadu eyaletinde halk karar süreçlerine katõlõnca, suya
ulaşõm her yõl %10 oranõnda arttõ ve sistemin etkinliğini hedefleyen önlemler
sayesinde su yatõrõmlarõnõn maliyeti %40’tan fazla azaldõ. Burada halkõn
katõlõmõna kadõnlar ve Hint kültüründe en alt tabakada bulunan sosyal kesimler
de dahil edilmişti…Brezilya’nõn Porto Alegre kentinde halk su ve sõhhi
altyapõ tesislerine ayrõlan bütçe ve harcama kararlarõna doğrudan katõldõ. Bu
uygulamanõn başlamasõndan 7 sene sonra suya ulaşanlarõn oranõ %80’den
%100’lere yaklaştõ. Bu dönemde sõhhi altyapõ hizmetleri de genişledi ve en
az yarõ yarõya artarak %85’e çõktõ. Bütçe yapõmõ ve harcama süreçlerinde
katõlõmcõlõk etkili biçimde uygulandõğõnda, yoksullar kararlarda ağõr
basõyorlar. Gana’da merkezi hükümet kõrsal alanlarda su hizmeti sorumluluk
ve finansmanõnõ yerel topluluklara devretti. Köylüler su hizmetinden sorumlu
komiteler oluşturdular. Su ihtiyacõnõ nasõl karşõlayacaklarõna ve su şebekesini
nasõl yöneteceklerine kendileri karar verdiler. Bu uygulama çok başarõlõ
oldu… Bazõ ülkelerde bütçeleme ve harcama süreçlerinin ötesine geçildi.
Halk denetim süreçlerine de katõldõ. Mesela Endonezya’da köylerdeki bazõ
altyapõ projelerinin denetimine halkõn katõlmasõ yolsuzluğa karşõ çok etkili
oldu. Bu denetimler gösterdi ki, denetim harcamalarõn muhasebeleştirilmesini
de kapsamalõydõ. Filipinler’de bir sivil toplum örgütü kamu altyapõ yatõrõm
projelerinin kontrolünde resmi kuruluşlarla birlikte çalõştõ. Bu denetimlerin
birinde, bir nehir üzerinde yapõlan dağõtõm düzeneğinin çürük bir zeminde
kurulduğu ortaya çõktõ. Böylece muhtemel bir felaket önlenmiş oldu.
142
Performans denetimi sivil toplumun yükümlenebileceği diğer önemli bir
kontrol yöntemidir. Bu yöntem önce Hindistan’õn Bangalore eyaletinde
uygulandõ. Sonra başka eyaletler tarafõndan da uygulanmaya başlandõ.
Yönteme göre en yoksullarõn ve marjinal gruplarõn su tedarik hizmetinin
kalitesine ilişkin değerlendirmeleri raporlanõyor. Böylece, hizmet alanlarõn
yaşadõklarõ bireysel yolsuzluk olaylarõndan hareketle, yaygõn yolsuzluk
problemi bir bütün halinde ortaya konabiliyor. Bu raporlar, ilkinden itibaren,
su ve diğer kamu hizmetlerinde belirgin bir iyileşmeye imkan verdi.
Yurttaşlar su tedarik politikasõna katkõda bulunabilir, su hizmetlerinin
performansõnõ denetleyebilirler. Yerel inisiyatifler tedarikçilerle yurttaşlar
arasõnda bilgi alõş verişini, yurttaşlarla sosyal denetçiler nezdinde sondaj
yapmayõ düzenleyebilirler. Resmi düzenlemeler yaparak, su politika ve
mevzuatõnõn hazõrlanmasõ ve uygulanmasõ aşamalarõna halkõn katõlõm ve
denetimini sağlamak, yani su hizmetlerinin demokratik niteliğini arttõrmak,
eğer bu hizmetleri kamu kesimi üretiyorsa, daha kolaydõr.
Kamu kesiminin su tedarikinde yetersiz kaldõğõ ülkelerde kayõt dõşõ tedarikçiler
yoksullara su satõyorlar. Kalkõnmakta olan ülkelerin birçoğunda kentli halkõn
%20-30’u başlõca su tedarikçisi olan başõna buyruk satõcõlara bağõmlõdõr. Böyle
önemli bir hizmet açõğõ su satõcõlarõnõ yasa dõşõ uygulamalara itiyor ve onlar en
yoksul halk kesimlerine zarar veriyorlar…Su tedarikine el koyan su satõcõlarõ
yoksul halk aleyhine büyük kazançlar elde ediyorlar. Bu yüksek karlarõnõ
sürdürmek ve rekabetten korunmak için yolsuzluğa başvuruyorlar. Hatta Güney
ve Güney Doğu Aya’da su mafyalarõndan söz edilmektedir. Şebeke suyunun
kalitesi üzerinde yaratõlacak bir kuşku bile yolsuzluk etkisine sahiptir. Her şeye
rağmen kayõt dõşõ su sektöründe bir rekabet oluşuyor. Mesela Mozambik’in
Maputo kentinde resmi su tedarikinin yetersizliği kayõt dõşõ satõcõlarõn hõzla
çoğalmasõna yol açtõ. 200’den fazla küçük tedarikçi, korumalarõ altõndaki
özel kuyulardan tedarik ettikleri suyu binlerce müşteriye satõyorlar. Bunlarõn
şehirdeki pazar paylarõ %40 civarõndadõr…Yetersizlik sebebiyle su tedarikinde
kesintiler oluyorsa, tüketiciler arasõndaki rekabet yolsuzluğu beslemektedir.
Bu tür olaylar Nairobi, Port-au-Prince, Alger, Delhi, Katmandu ve başka bazõ
üçüncü dünya kentlerinde yaşanõyor. Su dağõtõmõndaki görevliler yolsuzluk
yapmak için gayet uygun bir ortam yakalamõş oluyorlar. Yüksek gelirli
aileler ve şebekeden su alõp piyasada satanlar rüşvet vererek su fiyatlarõnõ
yükseltiyor, yoksullarõn suya ulaşõmõnõ zorlaştõrõyorlar. Öyle ki, mesela
143
Haiti’nin Port-au-Prince şehrinde her sabah su vanalarõnõ açõp kapamakla
görevli kişiler şehri semt semt, cadde cadde dolaşõyor. Zengin aileler daha
fazla su elde etmek için bunlara rüşvet veriyorlar. Yoksul semtlerde su satanlar
da depolarõnõ doldurmak için rüşvet veriyorlar. Bu süreçte suyun yükselen
fiyatõnõ ödeyenler yoksullar oluyor… Bazõ ülkelerde su tedarikinde çalõşan
kamu görevlileri bu görevleri rüşvet karşõlõğõnda satõn alõyor, sonra kendileri
rüşvet alarak yoksullarõn tükettiği su fiyatlarõnõ yükseltiyorlar…Bu kabil
olgular karşõsõnda, su satõcõlarõnõ yasal sõnõrlara çekmek için, faaliyetlerini
ruhsatlandõrõp düzenlemek gerekir. Öylece satõcõlar, faaliyetlerinin yasallõk
kazanmasõnõn avantajlarõnõ korumak için, kural ve standartlara uymaya daha
istekli olabilirler; satõcõlar ve tüketiciler, kamu otoritesini kötü kullanan
yetkililerin yolsuzluklarõndan korunmuş olurlar.
Su tedarik hizmetlerinde özel sektörün mü yoksa kamu kesiminin mi daha
başarõlõ olduğu ve hangi durumda yolsuzluklarõn daha az gerçekleştiği çok
tartõşõlan bir konudur. Bu tartõşmalar, su hizmetlerinde özel sektörün kar
amacõyla bulunmasõnõn ahlaki açõdan kabul edilemez olduğu veya tersine,
ivedi tedarik sorunlarõ karşõsõnda gerekli kaynaklarõ ancak özel sektörün
harekete geçirebileceği ve etkin bir yönetim gerçekleştirebileceği noktasõndan
başlõyor…“Su dağõtõm hizmetlerinin özelleştirilmesi, sürecin her aşamasõnda
yolsuzluğu önleyici etkili bir düzenlemeyi zorunlu kõlar…Sivil toplumun
katõlõmõnõ, gerekli kapasite ve katõlõm ortamõnõ yaratmadan düzenleyen ve
açõklõk şartõnõ sağlayan bir düzenleme, bazõ ahlak dõşõ uygulamalara yol
açabilir. Hatta bu durum, yolsuzluğu önleme inisiyatiflerine sivil toplumun
kayõtsõz kalmasõna sebep olabilir.” Yani, yetersiz, hatta toplumu avutmaya
yönelik ve göstermelik bir düzenleme katõlõmcõlõğõ sağlamaz, yolsuzluğu
önlemez.
Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008’de yer verilen
örneklerden illa su sektöründe özelleştirmeler aleyhinde bir sonuç çõkmaz.
Ancak, Su Raporu’nun ilgili bölümlerinde analiz edildiği üzere, su sektöründeki
özelleştirmelerin sosyal ve siyasal anlamda bütünleştirici, ekonomik anlamda
etkin, eşitlikçi ve sürekli kalkõnmayõ destekleyici olamayacağõna ilişkin çok
sayõda örnek ve argüman vardõr.
“Kamu hizmetleri, yolsuzluğa bulaşan politikacõlarõn yakõnlarõnõ işe almalarõ,
su tedarik ve tarifelerini etkili partililerine bõrakmalarõ ve kamu bütçelerinden
gelen parayõ kendi hesaplarõna geçirmeleri gibi müdahalelerden zarar görmeye
144
çok müsaittir. Politikacõlar bunlarõ yapmakta tereddüt etmeyebilirler. Özel
sektörde ise, en sõk karşõlaşõlan yolsuzluk, suç işbirliği ve yasa dõşõ ödeme
şekillerinde olur. Özel girişimci, büyük kontratlar elde etmek için rakiplerle
karşõlaştõğõ ve su altyapõlarõ karmaşõk anlaşmalarla özelleştirildiği zamanlar
yolsuzluklar meydana gelir.”…Maalesef özelleştirme sözleşmeleri çoğunlukla
açõklõk şartõna uymuyor… Özel şirketler de ticari gizliliği tercih ediyorlar. Bu,
sivil toplumun işletme sonuçlarõna ilişkin bilgilere ulaşmasõnõ temel mesele
haline getiriyor; hatta çok zorlaştõrõyor. Enformasyon üretilmesi konusunda
herkesin sorumluluğu özelleştirme kontratlarõnda iyi belirlenmeli; yatõrõm
planlarõ, yönetim kontratlarõ, oranlara ilişkin veriler, finansal performans
kriterleri, faaliyet sonuçlarõ denetime ve kamu kontrolüne açõk olmalõdõr.
Kamu su işletmelerini şeffaf ve özerk hale getirip politik müdahaleleri
engellemek için, bunlarõ genel yönetimden ayrõ örgütlemek gerekir. Bütçeleri
ve işletmecilik fonksiyonlarõ genel yönetimden ayrõlmalõdõr. İlgili taraf
temsilcilerinden oluşan bir yönetim kurulu oluşturulmalõ ve her şey bağõmsõz
denetime tabi olmalõdõr. Bu strateji sayesinde Brezilya’nõn Porto Alegre,
Kamboçya’nõn Phnom Penh, Senegal’in Dakar kentlerinde su yönetimleri
etkinliklerini önemli ölçüde arttõrdõlar, su şebekelerini genişlettiler. Aynõ
şekilde, Afrika’da, Asya’da ve Orta Doğu’da 20’den fazla su yönetimi
üzerine yapõlan bir araştõrma, artan özerkliğin daha iyi sonuçlara yol açtõğõnõ
gösterdi…Hindistan’da bir sivil toplum örgütünün taktiği çok öğretici: Halkõn
talep ve şikayetleri konusunda hükümete verdiği dilekçeye uygun cevap
alamazsa, üyeleri/destekçileri hükümet bürosunun önünden ayrõlmõyorlar.
Dilekçeleri konusunda bilgilendirilinceye kadar ortamõ terk etmiyorlar.
Burada belirleyici dinamik şudur: Kamu hesaplarõnda hile yapmak
zordur, riski yüksektir. Ahlaki düzeyi düşük kamu görevlileri dahi
buna kolay kolay cesaret edemezler. Buna mukabil, özel sektör
hesaplarõnda hile yapõp yolsuzluğa kaynak yaratmak nispeten daha
kolaydõr. Dolayõsõyla, özel sektörün oyun kuruculuğu olmadan yolsuzluk
yapmak son derece zordur. Suyun fizyolojik özellikleri ise bu sektörde
tekelci yapõlaşmayõ zorunlu kõlmaktadõr. Şu halde, su işletmeciliğini
özelleştirmek, kolayca yolsuzluk oyunu kurabilen aktörlere çõkarlarõnõ
kolayca yükseltebilecekleri bir oyun alanõ açmak demektir. Nitekim,
bilinen örnekler, çokuluslu su şirketlerinin, ayõrd etmeksizin, kendi
ülkelerinde, diğer gelişmiş ülkelerde ve düşük gelirli-orta gelirli ülkelerde
145
yasalara, özelleştirme kontratlarõna, yerel değerlere ve işletmecilik
gereklerine uymayan uygulamalara õsrarla giriştiklerini göstermektedir.
Hatta bunlar, ekonomik açõdan son derece rasyonel olan, uzun vadede
kar maksimizasyonuna ulaşma hedefine de uymayarak, tekelci rantlarõnõ
kõsa vadede en yüksek düzeyde gerçekleştirip yerel piyasadan çõkma
stratejisi izliyorlar.
Su alanõnda yolsuzluğu mümkün kõlan şartlarõn, bir kamu sektörüne bir de
özel sektöre ilişkin boyutu vardõr. Kamu otoritelerinin istedikleri kararlarõ
alma eğilimleri gibi, özel sektörün ticari çõkarlar için gizlilik istekleri,
denetlenebilir bir su tedarik hizmetini güvenceye almak için zorunlu olan
açõklõğõ güçleştirebilir. Hesaplarõn açõk olmadõğõ durumlarda ise, su hizmetini
kamu da üretse, özel sektör de üretse, halk su tedarik hizmetinde yolsuzluk
olduğuna inanõr. Daha fazlasõ, hesaplar açõk değilse, yolsuzluk olmamasõ
istisnai bir durum olur.
Kamuya ait olsun, özel şirket olsun, su sektöründe faaliyet gösteren
firmalar yoksullar lehine amaçlara katõlõyor olmalõdõr. Bu firmalar bağõmsõz
denetçilerin ve düzenleyici organlarõn denetimine açõk olmalõdõr. Bu konular
çok açõk görünüyor. Fakat gerçekleşmesi için hala yapõlmasõ gereken çok şey
var. 2004’te kalkõnmakta olan ülkelerin ancak ¼’ü su ve arõtma konusunda
bağõmsõz düzenleyici kuruluşlar ihdas etmişlerdi. Bunlarõn çoğu da açõklõktan
yoksun. 2005’te bir araştõrma kapsamõnda değerlendirme konusu olan
düzenleyici su kuruluşlarõnõn 1/3’ünden daha azõ kontrat ve lisanslarõnõ
kamuoyuna açõklamõşlardõ. Bunlardan da sadece yarõsõ değerlendirme
sonuçlarõnõ halka açõklamõşlardõ.
Aşõrõ keyfilik denetimin sağlayabileceği yararlarõ sõnõrlõyor. Araştõrma yapõlan
59 ülkeden yarõsõna yakõnõ, kamu sektörü değerlendirme sonuçlarõnõ yayõmlasa
bile, 2 yõldan daha fazla geciktirdi.
Eğer somut sonuçlar üzerinden hesap verme zorunluluğu getirilmek isteniyorsa,
önce performans kriterleri belirlenmelidir. Su hizmetleri sektöründe etkinlik,
yerindelik ve gerçekleşmeye ilişkin iyi belirlenmiş göstergeler geniş bir
kabulden yararlanõr, bunlarõ ölçmek de son derece kolaydõr. Bu göstergeler,
gelirlerin maliyeti karşõlama oranõnõ, su kayõp-kaçak oranõnõ, tahsil edilemeyen
alacak oranõnõ, aboneye göre çalõşan oranõnõ, hizmet sağlama zamanõnõ ve su
kalitesi verilerini içerir.
146
Fakat halk, bu hizmetlerin performans düzeylerini kolayca kontrol edemiyor.
Su hizmetlerinin özelleştirildiği İngiltere’de ve bu hizmeti kamunun yerine
getirdiği Almanya’da suyun kalitesine ilişkin bilgiler açõklanõyor. Ama
bunlarõ anlamak ve karşõlaştõrmak çok zor. Bu sebeple, bu hizmetlerin kamu
denetimine açõlmasõ durumunda, göstergelerin yararõnõn sõnõrlõ kaldõğõ ifade
ediliyor.
Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Su Sektöründe Yolsuzluk Raporu 2008’de
bu görüş savunuluyor ise de, su şirketlerinin kamu çõkarõnõ ilgilendiren
bütün verilerinin yayõmlanmasõndan büyük yararlar elde edilebilir. Sektöre
ilişkin verilerin karşõlaştõrmasõ ortalama bir tüketici için son derece zor
olabilir. Bu doğru. Ancak, kamu denetiminde etkin olmak isteyen dernekler,
vakõflar, araştõrma kurumlarõ, sendikalar ve yurttaş platformu gibi kuruluşlar,
yayõmlanan verileri sõradan tüketiciler lehine anlamlõ biçimde kullanabilirler…
Sivil toplum kuruluşlarõnõn su sektörüne yapõlan yatõrõmlar, su kirlenmesi gibi
başarõsõzlõklar ve su tedarik düzeyi ve kalitesi konularõnda bilgi edinip bunu
kamuoyu ile paylaşmasõ yolsuzluklarõ engelleyebilir, en azõndan azaltabilir.
Yolsuzluğu önlemek için kurulan dernekler, bazen, yoğun çõkar gruplarõnõn
tuzağõna düşebilir ve mücadele ettikleri varsayõlan yolsuzluğun aracõ haline
gelebilir. Bu tür ters gelişmeler de yolsuzluğa karşõ mücadelede hesaba
katõlmasõ gereken bir risktir…Su sektörünün ilgili tarafõ olan çevreler diğer
sektörlerle kõyaslanamayacak kadar geniştir…İlgili taraflarõn yolsuzluğa
karşõ ortak bir anlayõş geliştirmeleri bile zorluklar gösterir…Dolayõsõyla,
mesela çiftçilerin su talepleri ile çevrecilerin su kaynaklarõnõ koruma çabalarõ
arasõnda orta-uzun vadede bir tamamlayõcõlõk olduğu konusunda taraflar
bilinçlendirilmelidir. Ayrõca, politik iktidarõn su sektöründe reform yapma
iradesi ve gücü tam olmalõdõr.
147
148
Ne yapmalõ?
149
150
Neo-liberal saldõrganlõk önlenmeli
Dünya nüfusu 1800’de 1 milyar, 1900’de 2 milyar idi; 2004’te 6.4 milyar.
Dünya nüfusu hõzla artõyor. Gõda ihtiyacõ da öyle. Dolayõsõyla sulu tarõmõn
geliştirilmesi gerekiyor. Şu anda tüketilebilir suyun %70’ini tarõm sektörü
kullanõyor. Artan enerji fiyatlarõ ve hava kirliliği alternatif enerji kaynaklarõna
yönelmeyi teşvik ediyor. Nükleer ve termik santraller soğutma için çok fazla
su kullanõyorlar. Yağõş rejimleri büyük değişiklikler gösteriyor. Bütün bu
ortak etkiler, su konusunu çok boyutlu düşünmeyi zorunlu kõlõyor. Kirlenmeyi
önleme, su kültürünü rasyonel su kullanõmõ sağlayacak doğrultuda etkileme,
sõhhi tesisat ve beyaz eşya teknolojilerini bu doğrultuda geliştirme, suyu
çeşitli sektörler arasõnda en verimli biçimde dağõtma, altyapõyõ iyileştirme
ve geliştirme, su stoklama imkanlarõnõ arttõrma ve buharlaşmayõ azaltma gibi
çok sayõda önlem birlikte geliştirilmelidir. Bu önlemlerin etkinliği, büyük
ölçüde, suyun nasõl ve hangi önceliklere göre yönetileceğine bağlõdõr. Kamu
kesimi, özel şirketler, sivil toplum kuruluşlarõ, kullanõcõlar ve teknisyenler su
yönetiminde ne kadar etkili olacaklar? Uluslar üstü düzenleyiciler, çok uluslu
su şirketleri ve arkalarõndaki küresel güçler su kaynaklarõ üzerinde ne kadar
etkili olacaklar? Bu kabil sorularõn cevaplarõ insanlõğõn geleceğinin nasõl
biçimleneceğini belirleyecektir.
Kalkõnmakta olan ülkelerde hõzlõ kentleşme sebebiyle köylerin nüfusu
azalõyor. Daha dağõnõk/seyrek yerleşim alanlarõna su ve sõhhi altyapõ hizmeti
götürülmesi hizmetin birim maliyetini yükseltiyor. Kentlerin kalite ve kapasite
olarak zaten yetersiz olan teknik ve sosyal altyapõlarõnõ, yine hõzlõ kentleşme
sebebiyle, kõsa sürede yenilemek-genişletmek gerekiyor. Bu ise, yepyeni bir
yatõrõm yapmaktan daha pahalõdõr. Kendiliğinden genişleyen kentsel alanlarda
altyapõ talebini yönetmek de mümkün değildir. Bu zorlayõcõ faktörlerin ortak
sonucu olarak, kalkõnmakta olan ülkelerde kentleşme, başedilmesi çok zor
problemler yaratõyor. Kentli nüfusa toplu ulaşõm, çevre temizliği, su ve sõhhi
altyapõ hizmetleri sunulmasõ sadece kaynak yetersizliği ile sõnõrlanmõyor.
Kalkõnmakta olan ülkeleri niteleyen kurumsal-yönetsel yetersizlik ve
düzensizlikler, planlama güçlükleri, siyasal istikrarsõzlõklar ve kamu
151
tercihlerinin kamu hizmetlerine yansõtõlmasõndaki büyük kõrõlmalar finansal
yetersizliğe eklenen kuvvetli engellerdir.
Dünya Bankasõ’na göre sadece elektrik, su, karayolu ve demiryolundaki
teknik yetersizlikler, 90’lõ yõllarõn başõnda, kalkõnmakta olan ülkelerin
tümünün yõllõk gelirlerinin %1’ine eşit olarak, yõlda 55 milyar dolarlõk
bir kayba sebep olmuştur.
Bu miktar, bu ülkelerin yõllõk altyapõ
yatõrõmlarõnõn ¼’ü ve altyapõ geliştirme yõllõk finansmanlarõnõn 2 katõdõr.
Yine,
(http://www.un.org/french/waterforlifedecade/supplyingwater.html)
Dünya Bankasõ’na göre, su ve sõhhi altyapõ hizmetlerine ulaşamayan insan
sayõsõnõ yarõya indirmek için 2006-2015 yõllarõ arasõnda gerekli yõllõk ek
yatõrõm tutarõ 100 milyar dolardõr. Kyoto’da 3. Dünya Su Forumu’na sunulan
Camdessus Raporu’nda ise bu kaynağõ sadece özel sektörün sağlayabileceği
savunulmakta; öyleyse, su hizmetlerinin, kamu-özel sektör işbirliği (PPP)
yöntemi kullanõlarak tümü ile özelleştirilmesi önerilmektedir. Bugüne kadar
yapõlan su özelleştirmeleri sadece büyük su firmalarõna yarar sağladõ. Zaten
özelleştirme bunun için yapõlõyor…Oysa, “içilebilir nitelikte su hakkõ, yaşama
hakkõnõn temel unsuru olarak, dünya çapõnda herkes için olmalõdõr. Su ticari bir
mal değildir. Onu piyasadan kurtarmak lazõm. Bunu başarmak için, ulusal ve
yerel kamu su hizmetleri ile, Avrupa düzeyinde zayõflayan yeni bir dünya su
politikasõ zorunludur. Bunun için biz, neo-liberal tezlere temelden karşõyõz…
Kullanõlabilir sular israf ediliyor. Tarõmsal sulamada %40 civarõnda su
buharlaşma ile kayboluyor. Kalkõnmõş ülkelerde bile şebekede kaybolan şehir
suyu %30-50 oranõnda. Kalkõnmakta olan ülkelerde atõk sular %90 oranõnda
nehirlere ve akarsulara arõtõlmaksõzõn karõşõyor. Bu ürkütücü gerçek, mevcut
su politikasõnõn sonuçlarõ ve iflasõ olarak gerçekleşiyor. Bunun yanõnda,
yoksullukla suya ulaşamama arasõnda doğrudan bir ilişki vardõr. Herkesin
suya ulaşmasõnõ sağlamak yoksulluğun azalmasõ üzerinde çok önemli bir
etki yaratacaktõr…Aşõrõ kullanõlan yer altõ sularõnõn dibe çekilmesi, nehir ve
göllerin kurumaya başlamasõ, su kalitesindeki bozulmanõn hõzlanmasõ, birlikte
gerçekleşen gõda ve sağlõk güvencesizliği sebepleriyle doğal su kaynaklarõnõn
azaldõğõ görülüyor. Yaklaşõk 10 yõlõ aşkõn bir süredir BM, BM Gõda ve Tarõm
Teşkilatõ (FAO), Dünya Sağlõk Örgütü (OMS), UNESCO, Birleşmiş Milletler
Kalkõnma Programõ (PNUD) vs. çok sayõda kuruluşun analiz ve öngörüleri
su krizinin şiddetlendiğini duyuruyor. Uzak olmayan bir gelecekte, 2032’de
dünya nüfusunun %60’õnõn şiddetli su sõkõntõsõ çekilen bölgelerde yaşayacağõ
ifade ediliyor. Su sebebiyle devletler arasõnda çatõşmalarõn çoğalacağõ ve
152
yoğunlaşacağõ tespiti yapõlõyor.” Küreselleşme patronlarõ su politikalarõnõ 3
ayak üzerinde gerçekleştirmeye çalõşõyorlar. Bunlar, önce suyu, tartõşmasõz
olarak, bir ekonomik mala dönüştürmek istiyorlar. İkinci olarak, su
hayati bir ihtiyaç ama, bir insan hakkõ olmamalõ. Bu anlayõşa göre, piyasa
mekanizmasõ içerisinde herkes suya ulaşabilmeli, müşteri olabilmelidir.
Üçüncü ayak ise, suyun mavi altõn olarak işleme tabi tutulmasõdõr.
Stratejik açõdan önemli, pahalõ ve nadir bulunan bir kaynak olarak
su, politik ve askeri açõdan merkezi önemde olmalõdõr…Özelleştirme
yanlõlarõ su hakkõna ilişkin hiçbir çaba göstermiyorlar. Kelime ve vaadler
sadece onlarõn dünya su politikasõnõn gerçek amaçlarõnõ örtmeye yarõyor.
(http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) Bu durumda su, hem
piyasasõ çok büyük bir ticaret metaõ olacak, hem de küresel güçlerin istedikleri
zaman uluslar arasõ ilişkileri tahrik edebilecekleri bir araca dönüşecektir….
Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008’e göre ‘90’lõ
yõllarda kamunun hesap verebilir işletmeler yaratmayan ve sektördeki
sõkõntõlarõ gidermeyen büyük çaplõ su tedarik altyapõlarõ, su tedarik
hizmetlerinde özelleştirmelerin yaygõnlaşmasõna yol açtõ. Fakat, umutlarõnõ
özelleştirmeye bağlayanlarõn çoğu hayal kõrõklõğõna uğradõ. Politik hõrslar/
sertlikler yüzünden çok sayõda özelleştirme girişimi çöktü. Bu özelleştirmeler,
ticari çõkarlarla halkõn duyarlõklarõnõ, sosyal amaçlarõ ve su politikasõna ilişkin
ekonomik ortamõn değişimini örtüştürmeyi başaramadõ. 2006’da düşük ve orta
gelirli ülkelerde fesh edilen veya iptal edilen özel sektör yatõrõm kontratlarõnõn
hacmi 1990-2006 yõllarõ arasõndaki iştiraklerinin 1/3’üne yakõndõ.
Özel sektör kamu kesiminin kaynak yetersizliğini gidermek için ekonomik
faaliyette bulunmaz; kar etmek için çalõşõr. Nitekim, su sektöründeki
özelleştirmelerde izledikleri strateji bunu açõkça göstermektedir. “Özel
sektör, faaliyetlerini şehir bölgeleri ile sõnõrlayarak, orta gelir düzeyindeki
ülkelerde yoğunlaştõrmaktadõr. Kõrsal yörelerdeki ve azgelişmiş ülkelerdeki su
hizmetlerinin kötü durumunu hesaba katmõyor. Keza, özel şirketler, bütçesi 100
milyon dolarõ aşan, nüfusu 1 milyonun üstünde ve geliri orta veya üst düzeyde
olan büyük projelere katõlmayõ tercih ediyor.”… Binyõl Amaçlarõna ulaşmak
için 2006-2015 yõllarõ arasõnda her gün en az 270 bin kişinin suya ulaşmasõnõn
sağlanmasõ gerekiyor. Özel sektör ise son 9 yõl süresince günde sadece 900
kişinin suya ulaşmasõnõ sağlayabildi. (http://seaus.free.fr/spip.php?article283)
Oysa, büyük kentlerde kamunun rant yaratarak kaynak elde etme imkanõ
vardõr. Küçük ve orta büyüklükte şehirlerin kaynak yaratmasõ daha zor, buna
153
mukabil su ve sõhhi altyapõ ihtiyaçlarõ daha fazladõr.
Su hakkõ dünyada herkes için günlük 40 litre içilebilir suyun bedava
sağlanmasõyla gerçekleştirilmelidir. Bu miktar, Dünya Sağlõk Örgütü’ne
göre, hayati asgari ihtiyaca uygundur. Su hakkõ anayasalara girmelidir.
Üniversel İnsan Haklarõ Bildirgesine, BM çerçevesinde uluslar arasõ
su anlaşmasõna, belediyelerde ve su havzalarõnda geliştirilebilecek su
hizmetleri sözleşmelerine girmelidir…Su konusundaki uluslar arasõ
dayanõşmayõ finanse etmek için suyun metreküpüne euro cinsinden bir
santim (0,01/1 euro) vergi koyarak uluslar arasõ vergilendirmeye gidilmelidir.
(http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) Kişi başõna günlük 40
litre su, Belçika’nõn başkenti Brüksel ve çevresinde uygulanan en düşük su
tarifesindeki üst miktara da eşittir. Bu miktar orada hayati sayõlmakta ve
0.8 eurodan fiyatlandõrõlmaktadõr. Buna mukabil, en yüksek tarife 3 euronun
üzerindedir. (http://www.ecoconso.be/spip.php?article.368)
Hayatõn kaynağõ olan su bir ticari meta değildir. Onu kültürel istisna gibi, hizmet
ticaretinin liberalleştirilmesi kapsamõndan çõkarmak lazõm. (Riccardo Petrella,
http://blog.mondediplo.net/2007-02-19-Le-scandale-mondial-de-l-e
au)
Güney Afrika 2000’de sübvansiyonlara son vermeye kalktõ. Milyonlarca
yoksul, akarsularõ veya kirli gölleri kullanmak zorunda kaldõ. Ülkede
kolera salgõnlarõ arttõ… Özelleştirme yapõlõrsa, su fiyatlarõnõn sosyal,
teknik, ekonomik ve çevreye ilişkin kaygõlara cevap verecek biçimde nasõl
belirleneceği, çözülmesi gereken önemli problemlerden birisidir. Bir yöntem,
su fiyatlarõnõ hükümetin belirlemesidir. Bazõ ülkelerde başka bir yöntem
uygulandõ. Hükümet yoksul kişilerin asgari bir tüketim miktarõnõ sübvanse
ediyor. Bu miktarõn dõşõnda kalan miktarõ tüketiciler kendileri ödeyecekler.
Bu yöntem uygulanõrsa su fiyatõ ekonomik maliyetin altõna düşmeyecektir.
(http://www.un.org/french/waterforlifedecade/supplyingwater.html)
Kapitalist zihniyete dayanan çõkarcõ tutumu alternatifsiz rasyonel tutum olarak
kabul edenler, suyu dahi parasallaştõrmaya çalõşõyorlar. Bunlarõn çok iyi
kurgulanmõş rasyonel gerekçeleri var. Görüşlerini savunmakla görevli uzmanlarõ,
bilimsel ve/veya akademik kariyer sahibi sözcüleri, finansal kapitalizmi yoksul
ülkelerin su vahalarõna kadar yaymakla görevli uluslar üstü destekçileri var.
Fakat, her şeye rağmen insani boyutlarõ körelmemiş herkes, “hayatõn ve dünya
dengesinin ikame edilemez temel kaynağõ olarak, suyun bütün insanlõğa ait
154
hayati bir nesne olduğunu” kabul eder. “Hiç kimse su üzerinde özel mülkiyet
hakkõna sahip olmamalõdõr...Bütün dünyanõn bildiği ve söylediği gibi, su, diğer
kaynaklara benzemez. Paraya dönüştürülebilir bir ticaret malõ değildir. İkame
edilemez olmasõ, suyu herkesin ulaşma hakkõna sahip olduğu bir nesne kõlõyor...”
(http://www.waternunc.com/fr/manifeste_eau.htm)
Sivil refleks ve katõlõm güçlendirilmeli
Suyun ticari bir mal olduğu kabul edilir ve su işletmeleri özelleştirilirse, artõk
bu sektörde demokratik katõlõmdan, yönetişimden, dayanõşmadan, yurttaş
haklarõndan söz etmek pek anlamlõ olmaz. Çünkü, özel şirketler ya tekelleşmek
veya anlaşmalõ oligopol oluşturmak suretiyle piyasada maksimum tekelci rantõ
yaratmaya çalõşõrlar. Su sektörü tekelci rantõna göre yapõlanacağõ için, sosyal
adalet, sosyal koruma, kamu hizmeti, dayanõşma gibi hedefler baskõlanmaya
mahkumdur. Böyle bir yapõlanma su hakkõna büyük zarar verir. Dahasõ, su
sektöründe piyasa kurallarõ egemen kõlõndõğõnda, suyun yetersiz, kalitesiz ve
yanlõş kullanõmõndan doğan dõşsallõklar topluma yayõlõr. Özel işletmeler bu
dõşsallõklarõ topluma ödemez. Su hizmetlerinin yönetim ve denetimine sivil
toplum kuruluşlarõnõn, su şirketlerinde çalõşanlarõn, bunlarõn sendikalarõnõn
ve su kullanõcõlarõnõn demokratik katõlõmõ, yoğun bir talep olarak kendisini
gösteriyor. Bu da artõk yaygõn bir kullanõm alanõ bulan sosyal diyalog ve
yönetişim kavramlarõnõn somutlaştõrõlabileceği uygun alanlar olarak kolayca
savunulabilir.
İçilebilir suya her durumda ulaşmak herkesin hakkõdõr. Bu, bugünkü
nesil için böyle olduğu gibi, gelecek nesiller için de böyledir. Suyu
tasarruflu kullanmak, iyi değerlendirmek ve korumak her düzeydeki
kamu otoritelerinin ve bütün insan bireylerinin ortak görevidir. Bu
görevleri yerine getirmek için demokratik katõlõm güçlendirilmelidir.
Uluslar üstü kuruluşlarõn, çokuluslu şirketlerin ve bunlarõn arkasõnda
duran devletlerin gücüne karşõ güçlü demokratik refleksler geliştirilmesi
şarttõr. Sivil toplum duyarlõğõ bu anlamda çok belirleyici olabilir.
Su hakkõnõn korunmasõ için mücadele eden uluslar arasõ koordinasyonlara
katõlmak gerekir. Çokuluslu su tekellerinin faaliyetlerini de dikkatle izlemek
gerekir. Aynõ şekilde, çokuluslu su kartelini destekleyen IMF, Dünya Bankasõ,
G7 gibi uluslar üstü kuruluşlar, güdümlü vakõflar, araştõrma kuruluşlarõ ve sivil
toplum faaliyetleri sõkõ sõkõya izlenmelidir.
155
Su yönetiminde yerel yetkiler güçlendirilmelidir. Kentlerin su yatõrõm ve
işletmesinde yerel yönetimler tam yetkili olmalõdõr. Bununla birlikte, suya
ilişkin politika, plan, program, proje ve finansman konularõnda araştõrma
yapmak, veri bankasõ oluşturmak, özel sektörle işbirliği kontratlarõnõ inceleyip
öneriler geliştirmek, sõhhi altyapõ, tesisat ve ekipman teknolojilerini araştõrmak
için merkezi bir kuruluş oluşturulmalõdõr.
İşletme etkinliği için modern işletme yönetimi teknikleri iyi kullanõlmalõdõr.
Su yönetimine sivil toplum örgütlerini ortak kõlmak pekala mümkündür.
Özelleştirme gerçekleşmişse sosyal diyalogun 3 ayağõnõ bir araya getirip kamu
sektörünü, özel sektörü ve sivil toplumu, işletmelerde yoksullar yararõna bir
yönetişim modeli yaratmak için işbirliğine yönlendirmek mümkündür.
Su yönetimi yurttaşlara ve yerel yönetimlere ait olmalõdõr. Büyük
şirketlerin ileri teknoloji kullanarak üretecekleri çözümler (mesela
büyük barajlar yapõmõ, deniz suyu arõtma gibi) asla demokratik
katõlõmcõ yöntemlerin yerine ikame edilemez. Su konusunda yapõlacak
uluslar
arasõ
düzenlemeleri
parlamentolar
gerçekleştirmelidir.
Gelecek 20 yõl içerisinde bu yoldan bir su hukuku geliştirilmelidir.
(http://www.paullannoye.be/telechargements/ic_p7_2000.pdf) Kamu bütçe
müzakereleri açõk olmalõ, şirket gelir tablolarõ ve performans kriterleri
kamuya açõklanmalõdõr…İnsanlar duyarlõ ve eylemli hale getirilmelidir.
Yurttaş müdahalesi belirleyici olacaktõr. Kontratlarõn yenilenmesinden
yararlanõlmalõdõr…Yurttaşlar ve seçilmişler faturalarla, finansmanla,
karar alõnmasõyla, kontrolle ve kalite ile ilgilenmelidir. Yurttaşlarõn
duyarlõğõnõ geliştirmek için okullarda çocuklara ve gençlere verilen eğitim
güçlendirilmelidir. Su konusunda, bireysel ve sosyal tutumlara ilişkin olarak,
herkesin sorumluluk duygusu güçlendirilmelidir.
(http://www.france.attac.org/spip.php?article5579)
Tõpkõ dönemsel banka bilançolarõ gibi, su şirketlerinin bilançolarõ da
yayõmlanmalõ; bu bilançolara işletme maliyet hesaplarõ da eklenmelidir.
Kamu su işletmeciliğinin ekonomik manada etkinsiz/verimsiz olduğu iddialarõ
her zaman doğru değil. Bunun aksini doğrulayan ve istisnai olmayan örnekler
var. İstanbul, Bursa ve Konya büyükşehir belediyeleri su işletmeleri gibi. Fakat,
kamu işletmeleri verimsiz olsa bile, bundan hareketle, su işletmeciliğinin özel
sektöre bõrakõlmasõ gerektiği savunulamaz. Çünkü, özel su işletmelerinin
156
bilanço anlamõnda rantabl olmalarõ, toplum açõsõndan da etkinlik sağladõklarõ
manasõna gelmez. Su işletmeleri tekel olurlar. Tekelci firmalarõn fiyatlandõrma
stratejilerini izlerler. Ayrõca, nüfus yoğunluğu düşük, altyapõ ihtiyacõ baskõn,
kaynağa uzak, arazi morfolojisi sebebiyle hizmet götürülmesi yüksek maliyetli,
abone başõna su tüketimi düşük ve fatura tahsilatõ zor yoksul semtlere yatõrõm
yapmak istemezler. Bu da sosyal dengeleri yoksullar aleyhine bozar.
Su sektöründe tekelleşmenin önemli bir mahzuru da fiyatlandõrma konusunda
tekelci karõnõ yükselten ek güçlükler yaratmasõdõr. Su fiyatlarõnõn bir
yöreden diğerine değişmesi çok olağandõr. Dolayõsõyla, su fiyatlarõna ilişkin
kõyaslamalar yapmak pek mümkün olmaz. Bu da su fiyatlarõnõ yerel tekelci
inisiyatifine bõrakma zorunluluğu doğurur.
Su hizmetini kamu sunmalõ
Su hizmetini kamunun sunmasõ esas olmalõdõr. Su sektörünün özellikleri
tekelleşmeyi kaçõnõlmaz kõlmaktadõr. Özel tekellerin, talebi sert mallarõ/
hizmetleri az miktarda yüksek fiyattan satarak karlarõnõ maksimize ettikleri
biliniyor. Özel su şirketleri için tatmin edici olan, su fiyatlarõna duyarsõz ve
fert başõna tüketim miktarõ yüksek zengin kesimlere su hizmeti sunmaktõr. Bu
sebeple, su hizmetini özel sektörün piyasa kurallarõna göre sunmasõ, sosyal
refah, adalet ve sosyal fayda açõsõndan doğru görünmüyor.
Özel su şirketlerinin yoksullar aleyhine en kötü uygulamalarõndan birisi de su
tedarik ettikleri kentlerin yoksul semtlerine yatõrõm yapmaktan kaçõnmalarõ, su
yatõrõm ve tedarikinde zengin semtleri öncelemeleridir. Bu da sosyal eşitsizliği
derinleştirmektedir. Sosyal adaleti ekonomik rasyonaliteye feda etmeyi
önermek hiç rasyonel değildir.
Kamu su işletmeleri şu nitelikleri haiz olmalõdõr: Kurumsal özerklik, sonuçlara
odaklõ iyi tanõmlanmõş yasal çerçeve, açõklõk ve politik müdahalesizlik, finansal
bağõmsõzlõk, maliyetleri karşõlamaya dönük ve piyasa kurallarõna dayanan
fiyat politikasõ…Belediye yönetimleri güçlendirilmeli, talebe göre yönetim
uygulamalarõna geçilmelidir. Süreklilik ve ulaşõlabilirlik sorununu çözmek ve
aktif yerel katõlõm yaratmak için kullanõcõ gruplarõna başvurulabilir…Dünya 2.
Su Forumu 21. Asõrda su güvenliği için bir amaç belirledi. Buna göre “suyun
ekonomik değeri kabul edilmeli ve bu 2005 yõlõna kadar ulusal politika ve
stratejiler içerisinde yer almalõdõr. Aynõ şekilde, 2015 yõlõna kadar yaratõlacak
157
mekanizmalar çerçevesinde, su hizmetlerinde yoksullar için garanti sağlayan
tam maliyete göre fiyatlandõrmaya geçilmelidir.” (http://www.acdi-cida.gc.ca/
CIDAWEB/acdicida.nsf/Fr/EMA-21813253-PMR)
Buradaki “tam maliyet” kavramõ, suyu özel şirketler için yüksek karlõ bir
sektör haline getiren ve yatõrõm maliyetlerini de kapsayan anahtar bir öneme
sahiptir. Tam maliyete göre fiyatlandõrma yerel su fiyatlarõ arasõnda yöreden
yöreye büyük farklar yaratacak ve “piyasa fiyatlarõnõn” yoksullar aleyhine
etkisini pekiştirecektir. Buna dikkat etmek lazõm.
Kamu su işletmelerinin verimsizliği yaygõn bir iddiadõr. Bu iddiayõ
doğrulayacak örnekler de az değildir. Verimsizlik sebeplerini kolayca saymak
mümkündür: Uygun olmayan finansman yönetimi, su yatõrõm fonlarõnõn
başka yatõrõmlara kaydõrõlmasõ, kötü yönetim, politik müdahale, aşõrõ
istihdam, yolsuzluk, personel teşviklerinin yetersizliği, hizmet normlarõnõn
yetersizliği… (http://www.acdi-cida.gc.ca/CIDAWEB/acdicida.nsf/Fr/EMA21813253-PMR) Fakat, kamu işletmelerinin verimsizliğini skolastik bir
dogma düzeyinde algõlayõp, gelişen yeni teknoloji ve ilişkiler çerçevesinde
verimli kamu işletmeleri yaratmanõn mümkün olup olmadõğõnõ atlamak
yanõltõcõ olabilir. Açõklõk, katõlõmcõlõk, sürdürülebilirlik gibi prensipler kamu
işletmelerine başarõyla uygulanabilir ve bunlardan da pekala başarõlõ sonuçlar
alõnabilir. Burada belirtilmek istenilen husus, su sektörünün, ekonomik etkinlik
adõna, illa özel şirketlere bõrakõlõp piyasalaştõrõlmasõnõn rasyonalite açõsõndan
kaçõnõlmaz olmadõğõdõr.
Asya Kalkõnma Bankasõ 2001’de “…özel sektör inisiyatifleri ve piyasacõ tutum,
bilhassa hizmet tedariki konusunda verimliliği arttõracak ve büyük bir etkinlik
sağlayacaktõr” görüşündeydi. Buna mukabil, bazõlarõna göre, özel sektörün
olumlu katkõlarõ henüz ispatlanmõş değil. Bunlar, özelleştirmeyi kaynak
sağlayõcõlarõn ve firmalarõn dayattõğõnõ, tüketicilerin ve kalõcõ biçimde iyi
hizmetler elde etmeye çabalayan hükümetlerin istemediğini ifade ediyorlar.
Taraftarlarõnõn lehte gerekçelerinin aksine, uygulamada özelleştirme,
yoksullarõn suya ulaşõmõnõ sağlama amacõna aykõrõ bir yapõlanma yaratõyor.
Çünkü, yatõrõm maliyetlerini de karşõlayacak bir fiyatlandõrma gerektiriyor.
Fiyatlarõ yükseltiyor, yoksullarõn suya ulaşõmõnõ engelliyor. Buna rağmen,
2000’den 2025 yõlõna kadar su sektöründe kamu yatõrõmlarõnõn yaklaşõk 2/3
oranõnda azalacağõ, yerli özel su şirketleri yatõrõmlarõnõn 4 kat, uluslar arasõ
158
özel su şirketleri yatõrõmlarõnõn 11 kat artacağõ tahmin edilmektedir. (http:
//www.acdi-cida.gc.ca/CIDAWEB/acdicida.nsf/Fr/EMA-21813253-PMR)
PNUD’ye göre su sõkõntõsõnõn temelinde kötü yönetim vardõr. Kötü yönetilen
içme ve kullanma suyu, kalkõnmakta olan ülkelerde maliyet artõşõna yol açõyor
ve su hizmetlerinden tüm toplumun yararlanmasõnõ sõnõrlõyor.
Ancak özelleştirme, yönetimi iyileştirmek için uygun bir yöntem sayõlacak
örnekler sağlamõyor. Beklenen yararlar gerçekleşmiyor. Elde edilen sonuçlara
ilişkin olarak, hata ihtimali düşük bir genelleme yapõlabilir
(http://www.france.attac.org/spip.php?article5579):
Özelleştirme uygulamalarõnõn çoğunda, bilhassa Güney ülkelerinde fiyatlar
hõzla yükseldi, imtiyaz devirleri yolsuzluklara sebep oldu. Yoksul ülkelerin
borçlarõ arttõ. Hizmetlerin iyileşmesinden bu ülkelerdeki zengin sosyal gruplar
daha çok yararlandõlar. Görüldü ki, mevcut su politikasõ, hayatõn esasõ olan
kaliteli ve içilebilir suya herkesin ulaşmasõna imkan vermiyor; yeryüzündeki
su kaynaklarõnõn sürdürülebilir biçimde değerlendirilmesine ve kullanõmõnõn
desteklenmesine, su savaşlarõnõn şiddetlenmesini ve artmasõnõ engellemeye
yetmiyor.
Özelleştirmenin yol açtõğõ mahzurlara vurgu yapõp su hizmetlerinin kamu
işletmeleri tarafõndan yerine getirilmesi gerektiğini belirtince, özel su şirketleri
ile kamu işletmeleri arasõndaki teknoloji farkõnõn nasõl kapatõlacağõnõ da ortaya
koymak lazõm. Yerel kamu su işletmeleri, finansal yetersizliğe ve yönetim
etkinsizliğine ilave olarak, teknolojik yetersizliğe de maruzdur. Bunu gündelik
gözlemlerle dahi belirlemek zor değildir. Şu halde, bu problemi aşmak için,
yerel yönetimler, yerel yönetim birlikleri ve merkezi yönetim arasõnda sõkõ bir
bilgi-teknoloji işbirliği kurulmalõdõr.
Özelleştirme kontratlarõ Aşil’in topuğu
Su özelleştirmelerinin başedilemeyen problemlerinden birisi kontratlarõn nasõl
düzenleneceğidir. Burada bu konu özel bir önem kazanõyor. Çünkü su sektörü
elektrik, telefon, gaz vd. sektörlerden çok farklõdõr. Bu sektörde özelleştirme
kontratlarõ öngörülemeyen durumlara karşõ esnek hazõrlansa, tekelci ve güçlü,
hatta çokuluslu su şirketlerinin bu esnekliği kötüye kullanmalarõ pekala
mümkündür. Kontratlar çok sõkõ kurallara bağlansa, bu kez, doğal şartlara
ve teknolojik değişikliklere uyum sağlamak zorlaşõr. Dolayõsõyla, kontratlar
159
nasõl hazõrlanõrsa hazõrlansõn, su özelleştirmeleri toplum için geniş bir alandan
çeşitli riskler içermektedir. Kamu, su işletmeciliğini illa özelleştirecekse
hizmetten yararlananlarõn onayõnõ almalõdõr. Bu, yerel yönetimlerle demokrasi
arasõnda kurulan doğrudan ve sõkõ ilişkiyi de destekleyecek, özel şirketler
karşõsõnda kamu otoritesini kuvvetlendirecektir. Özelleştirmenin her aşamasõ
kamu denetimine açõk olmalõdõr. Özelleştirme girişimi ile ilgili her türlü
enformasyon kamuya sunulmalõdõr. Bu kapsamda, işletme hakkõnõ alacak özel
şirketler hakkõnda da kamuya gerekli tüm bilgiler verilmelidir. Özelleştirme
nasõl yapõlacak, yani hukuku, tekniği ve kapsamõ ne olacak, kamunun
sorumluluğu ne olacak ve yoksullar nasõl korunacak? Bunlara ilgili halk
karar vermelidir. Bu çerçevede özel su şirketlerinin işletme faaliyet sonuçlarõ
tüketici memnuniyeti ile ilgilendirilebilir. Böyle yapõlõrsa, çokuluslu özel su
şirketleri, küresel finansal kuruluşlarõn ve küresel güç merkezlerinin desteği
ile özelleştirme kontratlarõna aykõrõ davranmaktan caydõrõlabilir. Etkin bir sivil
irade odaklaşmasõ yaratmak kamuoyunun rolünü pekiştirebilir. Özelleştirme
yapacak kamu su işletmelerinin kontrat düzenlemelerine danõşmanlõk
desteği vermek üzere, merkezi bir uzmanlõk kuruluşu oluşturulmalõdõr. Su
özelleştirmesinde su tarifeleri nasõl belirlenecek, hizmet yoksul semtlere doğru
nasõl genişletilecek, tüketici memnuniyeti nasõl sağlanacak, özel şirket yatõrõm,
kalite ve tedarik angajmanlarõnõ yerine getirmezse yaptõrõmõ ne olacak, keza,
özel şirket küresel finansal kuruluşlarõn ve menşe (orijin) devletin desteği
ile dayatmalarda bulunursa ne tür riskler doğabilir ve bu risklerle nasõl
başedilecek…gibi konular, özelleştirme program ve kontratlarõnda ayrõntõlõ
biçimde düzenlenmeli ve bu kontratlar kamuoyuna açõklanmalõdõr. Çokuluslu
bir su şirketi, ihale alabilmek için kurduğu konsorsiyumda, sözleşme ile hakim
firma konumunu kolayca elde edebilmekte ve ihaleyi aldõktan sonra diğer
ortaklar konsorsiyumdan çekilebilmektedir. Bu kabil taktiklere karşõ kamu
otoritesini müdahil kõlacak düzenlemeler kontratlarda içerilmelidir.
Kalkõnmakta olan ülkelerin altyapõ açõğõ ve kaynak yetersizlikleri su
özelleştirmesinin en güçlü gerekçelerinden birisi gibi sunulmaktadõr. Bu
ülkelerde su tedariki ve halkõn su şebekesine bağlanmasõ kamu hizmeti
olarak nasõl finanse edilecektir? Bu soruya salt kaynaklarõn yetersizliği
ile sõnõrlõ bir cevap verilemez. Yetersiz kaynaklarõn etkin kullanõmõ da son
derece önemlidir. Rekabete açõlõp piyasaya bõrakõlacak sektörler, sosyal
refahõ ve sürdürülebilir kalkõnmayõ destekleyecek biçimde belirlenmelidir.
160
Kamu kaynaklarõnõn hangi kamu hizmetlerini üretmek için kullanõlacağõ,
sosyal politika tercihlerine doğrudan bağlõ olmakla birlikte, kalkõnma ve
dõş ticaret politikalarõ ile de sõkõ sõkõya ilişkilidir.
Bir ekonomik ve sosyal altyapõ, sağlõk ve eğitim altyapõsõ olarak, su altyapõsõ
vergilerle finanse edilmelidir. Su kaynaklarõnõ korumak için gerektiğinde
kamu gücü kullanõlõr. Bunu devlet finanse eder. Ayrõca devletler, savaşõ
finanse ederler, finansal krizleri finanse ederler, doğal afetleri finanse
ederler. Ama su altyapõsõnõ vergi gelirleri ile finanse edemeyecekleri iddia
edilmektedir. Neo-liberallerin su sektörünü illa özelleştirmeyi gerektiren
gerekçelerinden birisi, sektörde ihtiyaç duyulan altyapõ yatõrõmlarõ için
kamu kaynaklarõnõn yetersiz olduğudur. Bu gerekçeye katõlmak mümkün
görünmüyor. Çünkü küresel düzeyde su sorununu çözmek için gerekli
kaynak 1 yõllõk askeri harcamalarõn ¼’ü kadardõr.
Su tarifeleri sosyal olmalõ
Su tarifelerine yatõrõm maliyetleri dahil edilmemelidir. Su fiyatlarõ işletme
maliyetlerine göre hesaplanmalõdõr. Fazla su tüketen üst gelir gruplarõndaki
hanehalklarõna uygulanan tarifeler, bir kamu fiyatõ olarak, istenirse
eşitlikçi gelir dağõlõmõ amacõyla kullanõlabilir. Böylece yoksullara sağlanan
sübvansiyonlar için kaynak yaratõlmõş olur. Ancak bu takdirde su tarifelerinin
maliyetle ilişkisi kopar. Bu kabil uygulamalarõn işletmeleri rasyonaliteden
uzaklaştõrmasõ mümkündür. Bundan kaçõnõlmalõdõr. İşletmenin gelir-gider
denkliği ve alt gelir gruplarõndaki tüketicilerin korunmasõ, eşanlõ hedefler
olarak gözetilirse, su tarifeleri üzerinden yoksullarõ sübvanse edecek kaynak
yaratmak, uygulanabilir bir politika sayõlabilir.
Dünya ölçeğindeki uygulama örnekleri, özel su şirketlerinin maliyet dõşõ
gerekçelerle su fiyatlarõnõ yükseltmek, farklõ isimler koyarak aynõ hizmeti
birden fazla ücretlendirmek, sunmadõklarõ hizmetleri faturalandõrmak,
yüksek depozitolar belirlemek gibi tüketici aleyhine uygulamalar yaptõklarõnõ
göstermektedir. Fransa’da dahi bunun çok sayõda örneği vardõr.
Ekonometrik araştõrmalar hane halkõ su talebinin fiyat esnekliğinin
pek yüksek olmadõğõnõ göstermiştir. Su talebini azaltmak için
su kullanma kültüründe bir değişim yaratmak gerekmektedir.
(6. Assemblée scientifique de l’AISH – Maastricht 2001
161
Conférence
invitée
sur
les
menaces
liées
à
l’eau
pesant
sur
le
développement
économique
et
social,
Bernard BARRAQUÉ, DR CNRS, France
http://www.cig.ensmp.fr/~iahs/maastricht/s1/BBAISH.htm)
Ayrõca, su kullanõmõ büyük ölçüde sõhhi teçhizat teknolojisine de bağlõdõr.
Su özelleştirmesine taraftar olanlarõn, fiyatõ yükselirse suyun daha etkin
kullanõlacağõna dair iddialarõ, bu durumda güçlü bir destek bulamõyor.
Su işletmesinin bilanço ve yatõrõm açõğõnõ kapatõp tedarik hizmetinin
kalitesini yükseltmek için, kaynak yaratmak amacõyla, su fiyatlarõ önemli
ölçüde yükseltilirse, tüketicilerin buna sert tepkiler vermesi pekala
mümkündür. Dünya Bankasõ’nõn konuya ilişkin bir raporu da bunu gösteriyor.
(http://www.cndwebzine.hcp.ma/cnd_sii/IMG/pdf/prob_sociaux_lies_aux_
distrib_tarification_eau.pdf) Yani, bu durumda suyun fiyat talep esnekliği
yüksek çõkar. Anlaşõlõyor ki, suyun fiyat talep esnekliği konusunda güvenilir
bir parametre henüz mevcut değildir. Şu halde, suyun fiyat talep esnekliğine
dayanan analizler ihtiyatla karşõlanmalõdõr.
Buna mukabil, suyun fiyat talep esnekliği tüketim miktarõna, gelir gruplarõna
ve sektörlere göre değişiyor olabilir. Mesela, alt gelir gruplarõnda sert,
üst gelir gruplarõnda ve sanayi sektöründe yüksek olabilir. Herhalde, su
harcamasõnõn aile bütçesindeki önemine ve fiyat artõşlarõnõn tüketiciler
tarafõndan nasõl algõlandõğõna bakmak gerekiyor. Aile bütçesindeki payõ
%0.8’den %0.9’a çõkaran bir fiyat artõşõ talebi etkilemeyebilir. Aynõ şekilde,
düşük gerçekleşen ortalama enflasyon civarõndaki bir fiyat artõşõnõ tüketiciler
duyumsamayabilirler. Suyun fiyat talep esnekliği konusunda farklõ rakamlar
var. Mesela Eurostat’õn 2001’deki bir araştõrmasõ ve başkalarõ bu esnekliğin
yüksek olduğunu gösteriyor. Su fiyatlarõnõn çok düşük olduğu Amerika ve
Kanada’da kişi başõna günlük tüketim 300-400 litre civarõnda. İtalya’da
suyun metreküpü 0.68 euro, kişi başõna günlük tüketim 213 litre. Fiyatõn 4.5
euro olduğu Almanya ve Hollanda’da ise tüketim miktarõ sadece 129 litre.
(http://www.novethic.fr/novethic/v3/article.jsp?id=117494) Bu örnekler her
durumda suyun fiyat talep esnekliğinin yüksek olduğunu göstermez. Ama
bu konuda, belirli şartlarda, anlamlõ bir belirti veriyor olabilir. Su tüketiminin
kültürle ve sõhhi teçhizat teknolojisi ile doğrudan ilgisi olduğunu her zaman
göz önünde tutmak lazõm.
162
Su hizmetlerinin yoksullar için bedava veya satõn alõnabilir bir fiyattan
sunulmasõ, bu kesimlerin sosyal içerilmesini ve siyasal sistemle
bütünleşmesini, marjinalliğe kaymaktan esirgenmesini de kolaylaştõrõr. Kamu
bu kesimlere yeterli hizmet sunmadõğõnda veya özel şirketler su hizmetini
pahalõ sunduğunda, yoksullar alternatif tedarik yöntemlerine başvurabilirler.
Özel kuyulardan, evlere su servisi yapanlardan, sokak satõcõlarõndan ve
tankerlerden su satõn alõnmasõ gibi yöntemler, abonelerin ödediği fiyattan hem
5-30 kat arasõnda pahalõ, hem de gõda güvenliği açõsõndan yetersiz olabilir.
Psikolojik açõdan da yoksullarõn kendilerini kenara itilmiş hissetmelerine
yol açabilir. Aslõnda bu durum, su özelleştirmesini savunanlarõn başta gelen
gerekçelerinden birisidir. Fakat, ilgili kõsõmlarda birçok kez ifade edildiği
gibi, suyu özel şirketlerin ticari bir mal olarak satmalarõ, suyun kalitesini ve
yoksullar için avantajlõ bir durumu garanti etmiyor. Henüz böyle bir örnek yok.
Su özelleştirmesi, yükselen su fiyatlarõnõ ödeyebilen kesim ile yoksul büyük
çoğunluk arasõndaki ayrõmõ derinleştiriyor.
Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri devletleri, hükümetler arasõ kuruluşlarõ,
insan haklarõ koruma organlarõnõ, sivil toplum kuruluşlarõnõ ve ticari kuruluşlarõ
içilebilir su ve temizlik suyu konusunda en iyi uygulamalarõ tanõmlamaya
çağõrõyor. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les ambiguïtés françaises, jeudi 11
octobre 2007, Le Monde diplomatique) Bu konu, entellektüel zorbalõk ve
dezenformasyon alanõna dönüştürülmeden, toplum gündeminde açõklõkla
tartõşõlõp kamuoyunun onayõna sunulmalõdõr.
163
164

Benzer belgeler