BİLDİRİ ÖZLERİ KİTABI

Transkript

BİLDİRİ ÖZLERİ KİTABI
16.
PALEONTOLOJİ-STRATİGRAFİ ÇALIŞTAYI
“PALEONTOLOJİ VE PALEOEKOLOJİ”
25-28 Ekim 2015
Rize - TÜRKİYE
BİLDİRİ ÖZLERİ
KİTABI
PALEONTOLOJİ ÇALIŞMA GRUBU
16.
PALEONTOLOJİ-STRATİGRAFİ
ÇALIŞTAYI
PROGRAM
&
BİLDİRİ ÖZLERİ
KİTABI
“PALEONTOLOJİ VE PALEOEKOLOJİ”
25-28 Ekim 2015
Rize
Editörler
Muhittin GÖRMÜŞ, Huriye DEMİRCAN
Grafik
İlhan ULUSOY
550.4
16. Paleontoloji Stratigrafi çalıştayı Bildiri Özleri, Bildiriler Kitabı, Jeoloji
Mühendisleri Odası 2015
164 sayfa Şekil, Harita, Tablo
Anahtar Kelimeler: Paleontoloji, Stratigrafi, Çalıştay 2015, Paleoekoloji
ISBN: 978-605-01-0772-2
Bu kitap TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın katkılarıyla basılmıştır.
Press: Afsaroglu Matbaası
K.Karabekir Cad. Altuntop İş Merkezi No:87/7
İskitler/ANKARA
Tel: 0312 384 54 88
Her hakkı saklıdır. Kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir. Bildirilerdeki görüşlerden yazarları sorumludur.
All rights reserved. Citing the source can be quoted. The authors are responsible for the contents of the abstracts.
ii
16. PALEONTOLOJİ-STRATİGRAFİ ÇALIŞTAYI
ONUR KURULU
PÇG Kurucu Başkanı Vedia TOKER
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Hüseyin KARAMAN
MTA Genel Müdürü Yusuf Ziya COŞAR
JMO Başkanı Hüseyin ALAN
16. PÇG
DÜZENLEME KURULU
Başkan Muhittin GÖRMÜŞ (AÜ)
II. Başkan Şenol ÇAPKINOĞLU (KTÜ)
Sekreter Huriye DEMİRCAN (MTA)
Üyeler
Raif KANDEMİR (RTEÜ)
Zeki Ünal YÜMÜN (TÜ)
Cüneyt BİRCAN (BÜ)
Sevilay SÜREKÇİ (MTA)
Büşra KABAKCI (TÜBİTAK)
BİLİMSEL KURUL
Funda AKGÜN (DEÜ)
Niyazi AVŞAR (ÇÜ)
Nurdan İNAN (MÜ)
Tanju KAYA (EÜ)
Atike NAZİK (ÇÜ)
Sefer ÖRÇEN (YYÜ)
Sacit ÖZER (DEÜ)
Nazire ÖZGEN ERDEM (CÜ)
İzver ÖZKAR ÖNGEN (İÜ)
Ümit ŞAFAK (ÇÜ)
Şevket ŞEN (MNHN Paris)
Kemal TASLI (MÜ)
Cemal TUNOĞLU (HÜ)
Ayşegül YILDIZ (AÜ)
iii
iv
ÖNSÖZ
2000 yılında başlayan PÇG çalıştaylarının 16. sini sizlerle birlikte Rize’de 25-28 Ekim
2015 tarihleri arasında gerçekleştiriyoruz. Başarı, başarmak isteyen çalışkan insanların
hakkıdır. Başarısızlık ise üretemeyen insanlara aittir. Bizler çalışıyor, en azından birşeyler
üretmek için uğraşıyoruz. Bunuda ülkemiz ve birliğimiz için yapıyoruz. Şüphesiz ki hiç
kimse mükemmel değil… Bu nedenle bizler de çok mükemmel işler yaptık diyemiyoruz…
Görevi üstlendiğimiz iki yıl gibi bir sürede en azından çalıştayların devamlı bir şekilde
yürütülmesini sağladığımız için mutluyuz. Bu mutluluğa destek çıkan tüm
meslekdaşlarımıza teşekkürler… Öyle umuyoruz ki bir sonraki yönetim bizden daha iyi
işler çıkaracaktır. Şimdiden yeni yönetime başarılar diliyoruz…
Önceden de belirttiğimiz gibi Kütahya’da 27-29 Ekim 2013 tarihleri arasında yapılan 14.
PÇG toplantısında bir kaç hedef koymuştuk. Bu girişimlerimizden biri özel sayı çıkarma
çabamızdı. Bu girişimimiz tekrar söylemek gerekirse bazı engellemelere rağmen Acta
Geologica Polonica dergisi ile sonuç vermiş ve bu kapsamda bize ulaşan makaleler
hakemlere gönderilmiş, yayın aşamasına kabul edilmiştir. Öyle umuyoruz ki en kısa
zamanda bu özel sayıyı çıkarmayı başarırız. Diğer bir çabamız Türkiye’deki paleontoloji
çalışmalarının bir listesini oluşturmaktı. Bu konuda geri dönüşümlerin eksikliği şu an için
bu çalışmamızın sonlanmamasına neden olmuştur. Umarız ki sonraki yıllarda bu konu
devam ettirilir ve tüm paleontoloji çalışmalarının bir referans listesi ortaya konur.
16. PÇG kapsamında 36 bildiri ve 5 panel sunumu gerçekleştirilecektir. Bilimsel anlamda
“Paleontoloji ve paleoekoloji” ana teması ağırlıklı olarak ele alınacaktır. Çalıştaya ait özler
kitabında özlerin yanı sıra 9 bildiri metni de yer almaktadır. Bildiri özleri ve bildiriler
soyad sırasına göre alfebetik olarak sıralanmıştır. Çalıştayımızın bilimsel açıdan daha
verimli olması hepimize bağlı. Yazıların hakemlerden geçirilerek incelenmesine
katılıyoruz. Bununla beraber son anlarda işlerimize yoğunlaşmamız, bu toplantının samimi
ortamda geçecek bir çalıştay olması nedenlerinden dolayı yazıların sorumluluğunu
yazarlarımıza bıraktık. Inanıyoruz ki emekler anlaşılır ve olumlu eleştiriler ile daha iyiye,
doğruya ve güzele birlikte gideriz. Yapacak çok iş var… Ülkemiz paleontolojisi açısından
bir derginin çıkarılması gayretlerinin ön çalışması olan bu çabalarımızı daha ileriye
götürecek genç meslekdaşlarımızın bu konulara daha hassas olmaları bizi memnun
edecektir. Özler kitabının yayınlanmasında katkı sağlayan başta Jeoloji Mühendisleri
Odası Başkanı Hüseyin Alan ve yönetim Kurulu üyelerine, delege katılımlarıyla destek
veren MTA, TPAO, AÜ YEBİM ve TKİ gibi kurum ve kuruluşlara da şükranlarımızı
sunarız.
Başarılı bir çalıştay dileğiyle…
16. PÇG Yönetim Kurulu
Ekim, 2015
v
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………………...v
PROGRAM………………………………………………………………………………………1
BİLDİRİ ÖZLERİ……………………………………………………………………………….9
DİATOMLAR VE PALEOLİMNOLOJİ ÇALIŞMALARINDAKİ ÖNEMİ
Aydın AKBULUT, Abel U. UDOH…………………………………………………………11
GEDİZ DELTASI’NIN (İZMİR-MENEMEN, BATI TÜRKİYE) DENİZEL
TORTULLARININ FORAMİNİFER İÇERİĞİ VE YAŞIYLA İLGİLİ
YENİ BULGULAR
Ekin G. BENLİ, Hülya AYDIN, İsmail IŞINTEK, Birol ENGİN,
Berna ŞENGÖÇMEN………………………………………………………..……...………13
SABUNCUBELİ (MANİSA) ERKEN MİYOSEN MEMELİ FOSİL
LOKALİTESİNDEN YENİ MİKROMEMELİ BULGULARI
Melike BİLGİN, Serdar MAYDA, T.Tanju KAYA………………………………………15
İZNİK GÖLÜ SONDAJ KAROTLARINDAN ELDE EDİLEN YENİ BİR BULGU:
PONTOKASPİK KÖKENLİ MOLLUSK TOPLULUĞU VE OLASI PLEYİSTOSEN
BAĞLANTISI
Yeşim BÜYÜKMERİÇ, Zeki Ünal YÜMÜN, Engin MERİÇ…………………………....17
PALEOORTAMSAL AYIRAÇ OLARAK TATLI SU OSTRAKODLARI: AFŞİN
ELBİSTAN KÖMÜR HAVZASI ÖRNEĞİ
Güldemin DARBAŞ…………………………………………………………………………20
ORTA MAASTRİHTİYEN-ÜST PALEOSEN GERMAV FORMASYONU FLİŞ
FASİYESİ, İZ FOSİLLERİ
Huriye DEMİRCAN, İsmail BAHTİYAR, İzzet ÖZDEMİR, Hasan ALTINBAY,
Mahir KAYA, Deniz ATASOY, Mehmet ŞAHİN…………………………………………22
ERKEN-ORTA MİYOSEN YAŞLI GEBEN FORMASYONU İZ FOSİLLERİ (GD
TÜRKİYE, KAHRAMANMARAŞ)
Huriye DEMİRCAN, Doğan USTA ………………………………………………………..24
VAN FORMASYONU MİKROFASİYESLERİNE BİR YAKLAŞIM: DOĞANLAR
ÖLÇÜLÜ STRATİGRAFİ KESİTİ
Elvan DEMİRCİ, Çetin YEŞİLOVA, Azad SAĞLAM SELÇUK, Sefer ÖRÇEN……...26
LÜTESİYEN-BARTONİYEN (HAYMANA VE NEVŞEHİR) BENTİK FORAMİNİFER
TOPLULUKLARI VE JEOKİMYASAL ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Feyza DİNÇER………………………………………………………………………………28
ERKEN OLİGOSEN’DE YENİ NEOPLANORBULINID BİREYLERE AİT ÖN ÇALIŞMA,
MALATYA HAVZASI, DOĞU TOROSLAR
Fatma GEDİK……………………………………………………………………………….30
KAVAK KÖYÜ (DELİCE, KIRIKKALE) ORTA EOSEN YAŞLI
MOLLUSK FAUNASI TAKSONOMİSİ VE PALEOEKOLOJİSİ
vii
Müjde GÜRSOY, İbrahim K. ERTEKİN, Levent KARADENİZLİ
Neşe OYAL, Sevilay SÜREKÇİ……………………………………………………………32
URLA (İZMİR, BATI TÜRKİYE) MESOZOYİK KARBONAT İSTİFİNİN JEOLOJİSİ,
FOSİL İÇERİĞİ VE TRİYAS-JURA GEÇİŞİ KATMANLARI
İsmail IŞINTEK, Nehir GÜRSU……………………………………………………………34
TRABZON YÖRESİNDEKİ GEÇ KAMPANİYEN KALSİKLASTİKLERİNDEKİ ÇÖKEL,
BİYOFASİYES VE KONTROL KAYITLARI (DOĞU PONTİDLER, TÜRKİYE)
Raif KANDEMİR, Bilal SARI, Huriye DEMİRCAN, Dilek SOFRACIOĞLU…………36
ANADOLU GEÇ MİYOSEN BOVİDAE FAUNASI ÜZERİNE YENİ BULGULAR VE
YORUMLAR
Seval KARAKÜTÜK………………………………………………………………………..38
DEVELİ (AKÇADAĞ, MALATYA BATISI) ÇEVRESİ PALEOJEN İSTİFİNDEN ELDE
EDİLEN BAZI VERİLERİN BİLGİSAYAR PROGRAMLARI YARDIMIYLA
DEĞERLENDİRİLMESİ
Sibel KAYĞILI, Ercan AKSOY, Niyazi AVŞAR…………………………………………40
ANADOLU’NUN IPR-VEJETASYON ANALİZİ SONUÇLARINA
BAĞLI GEÇ OLİGOSEN, MİYOSEN-ERKEN PLİYOSEN’E AİT
PALEORTAMSAL YORUMLAMALARI
Mine Sezgül KAYSERI-ÖZER, Funda AKGÜN………………………………………….42
BOLKAR DAĞLARI (ORTA TOROSLAR) GÜNEYİNDEKİ MAASTRİHTİYEN
İSTİFLERİNİN STRATİGRAFİSİ VE FASİYESLERİ, G TÜRKİYE
Hayati KOÇ, Kemal TASLI, Erol ÖZER………………………………………………….44
İNALTI FORMASYONU'NUN (ZONGULDAK İLİ) YAPISAL JEOLOJİSİNE BENTİK
FOSİL KAYITLARI İLE YENİ BİR YAKLAŞIM
Merve MENTEŞ, Duygu İŞBİL, İzver ÖZKAR ÖNGEN………………………………..46
MİYOSEN YAŞLI GÜNEYCE FORMASYONU (GÜNEYBATI
TÜRKİYE) İZ FOSİLLERİ, ÇÖKELME ORTAMI VE OKSİJEN DURUMU
Jan Kresten NIELSEN, Muhittin GÖRMÜŞ, Kubilay UYSAL, Süveyla KANBUR…...48
ANADOLU MEMELI BIYOÇEŞITLILIĞININ SENOZOIK DÖNEM BOYUNCA
DEĞIŞIMININ EVRIMSEL VE EKOLOJIK OLARAK DEĞERLENDIRILMESI
Şakir Önder ÖZKURT……………………………………………………………………...50
YAŞAMIN YENİDEN ÜRETİMİ: BİYOTEKNOLOJİ (DÜNYA VERSİON 2.0)
Arda ÖRÇEN………………………………………………………………………………..52
DÜNYANIN OLUŞUMUNDAN GÜNÜMÜZE YOKOLUŞLARA BİR YAKLAŞIM
Sefer ÖRÇEN………………………………………………………………………………..54
KÜLTÜR, TARIM, GIDA GÜVENLİĞİ
İlke ÖRÇEN YİĞİT…………………………………………………………………………56
BAFA GÖLÜ ÇÖKELLERİNİN BENTİK FORAMİNİFER TOPLULUKLARI
Bilgehan TOKSOY, Elmas KIRCI-ELMAS, Özlem BULKAN………………………….58
viii
ÇEŞMELER FORMASYONU’NUN TURONİYEN-KONİASİYEN (GEÇ
KRETASE) RADYOLARYALARI (MAÇKA, TRABZON)
Emine TÜRK ÖZ, Şenol ÇAPKINOĞLU…………………………………………………60
HOYA FORMASYONUNUN (SİİRT BATISI) MİKROFASİYES ÖZELLİKLERİ
Çetin YEŞİLOVA, Sefer ÖRÇEN………………………………………………………….62
İZNİK GÖLÜ SONDAJ KAROTLARINDA TANIMLANAN KUVATERNER
DİATOM TOPLULUĞU VE PALEOORTAM YORUMU
Ayşegül YILDIZ, Zeki Ünal YÜMÜN, Engin MERİÇ……………………………………64
MURAT DAĞI’NIN (GEDİZ/KÜTAHYA) STRATİGRAFİSİ
Ali Kamil YÜKSEL, Talip GÜNGÖR, Ali Murat KILIÇ………………………………66
ERDEK KÖRFEZİ (MARMARA DENİZİ GÜNEYİ, BALIKESİR-TÜRKİYE) GÜNCEL
SEDİMANLARINDA AĞIR METAL KONSANTRASYONLARININ FORAMİNİFERLER
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Zeki Ünal YÜMÜN………………………………………………………………………….68
BİLDİRİ METİNLERİ
DENİZLİ HAVZASINDA (GÜNEYBATI TÜRKİYE) KUVATERNER YAŞLI KARASAL
BİRİMLERDE BULUNAN YENİ CİNS VE TÜR MURIDAE (RODENTIA) ÜZERİNE
ÇALIŞMALAR
Hüseyin ERTEN…………………………………………………………………………..…73
HAYAT NEREYE DOĞRU GİTMEKTEDİR? EBEDİ BİR ÖTEKİ DÜNYA HAYATINA
MI? KAOTİK BIR SONA MI? GİTTİKÇE DEĞİŞİP-GELİŞEN BİR EVRENSEL SİSTEME
Mİ?
İsmet GEDİK…………………………………………………………………………...……79
TÜRKİYE ORBİTOİDES’LERİNDEKİ ÇALIŞMALAR VE OLAĞAN OLMAYAN
GÖRÜNÜMLER
Muhittin GÖRMÜŞ …………………………………………………………………….…..87
OSTRAKOD KAVKI MORFOLOJİSİ VE ORTAMSAL YORUM: DEVONİYEN VE
MİYOSEN OSTRAKODLARI
Atike NAZİK, Emine ŞEKER, Anne-Marie BODERGAT……………………….……..101
MANAVGAT HAVZASINDAKİ GENÇ DENİZEL KIRINTILI TORTULLARIN GERÇEK
ÇÖKELİM ZAMANI HANGİSİ? YENİ NANNOFOSİL VE ASCİDİAN FOSİL
BULGULARINA DAYANAN YENİ BİR STRATİGRAFİK YORUM
Enis Kemal SAGULAR, Eda AYDEMİR, Gülin YAVUZLAR, Nur Seçil YÜZGÜL,
Kubilay UYSAL, Muhittin GÖRMÜŞ, Ayşegül YILDIZ, Erdal KOŞUN………..……109
İZNİK GÖLÜ DİP TORTULLARINDA YAPILAN SK-2SONDAJI KAYAÇ
ÖRNEKLERİNDE SAPTANAN NANNOFOSİL VE FOSİL ASCİDİANSPİKÜL
KAYITLARIVE STRATİGRAFİK YORUMU
Enis Kemal SAGULAR, Zeki Ünal YÜMÜN, Engin MERİÇ…………..………….….117
EDİRNE –KIRKLARELİ YÖRESİ TERSİYER ÇÖKELLERİNİN (EDİRNEUZUNKÖPRÜ-ÇAVUŞLU, EDİRNE-KEŞAN-KÜÇÜKDOĞANCA, EDİRNE-SÜLOĞLU-
ix
YAĞCILAR, KIRKLARELİ-VİZE-HASBAĞKÖYÜ SONDAJLARI)
MİKROPALEONTOLOJİK İNCELENMESİ
Ümit ŞAFAK, Manolya GÜLDÜREK………………………………………………..…..123
TRAVERTEN VE TUFALARIN PALEORTAMSAL VE PALEOİKLİMSEL AÇIDAN
ÖNEMİ: ÖRNEK ÇALIŞMA, KOCABAŞ TRAVERTENLERİ VE SARIKAVAK TUFA
ÇÖKELLERİ
Ezher TOKER …………………………………………………………………………..…145
JEOLOJİK ZAMANLARDA LİKENLERİN EVRİMİ
Atila YILDIZ…………………………………………………………………………….....153
DİZİN…………………………………………………………………………………………...165
x
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
1 PROGRAM
1
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
2
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
25.10.2015-PAZAR
BATUM GEZİSİ (7.00-19.00)
Kalkış: Dedeman Otel önü
26.10.2015-PAZARTESİ
AÇILIŞ VE KAYIT
(8.00-10.00)
10.00 – 10.45
AÇILIŞ KONUŞMALARI
Huriye DEMİRCAN, PÇG Sekreteri
(MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi)
Muhittin GÖRMÜŞ, PÇG Başkanı
(AÜMF Jeoloji Mühendisliği Bölümü)
Hüseyin ALAN, JMO Başkanı
Hüseyin KARAMAN, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü
Folklor gösterisi
ÇAY SAATİ
(10.45-11.00)
ÇAĞRILI KONUŞMACILAR
Oturum Yürütücüleri: Engin MERİÇ, Müjde GÜRSOY
11.00 – 11.30
11.30 - 12.00
Hayat nereye doğru gitmektedir? Ebedi bir öteki dünya hayatına mı? Kaotik
bir sona mı? Gittikçe değişip-gelişen bir evrensel sisteme mi?
İsmet GEDİK
Anadolu memeli biyoçeşitliliğinin Senozoik dönem boyunca değişiminin
evrimsel ve ekolojik olarak değerlendirilmesi
Şakir Önder ÖZKURT
ÖĞLEN YEMEĞİ
(12.00-13.30)
PALEOORTAM & PALEOEKOLOJİ OTURUMU
Oturum Yürütücüleri: Funda AKGÜN, Merve MENTEŞ
13.30 - 13.45
13.45 - 14.00
14.00 - 14.15
Anadolu’nun IPR-vejetasyon analizi sonuçlarına bağlı geç Oligosen,
Miyosen-erken Pliyosen’e ait paleortamsal yorumlamaları
Mine Sezgül KAYSERİ-ÖZER, Funda AKGÜN
Orta Maastrihtiyen-üst Paleosen Germav formasyonu fliş fasiyesi, iz
fosilleri, GD Anadolu, Batman.
Huriye DEMİRCAN, İsmail BAHTİYAR, İzzet ÖZDEMİR, Hasan
ALTINBAY, Mahir KAYA , Deniz ATASOY, Mehmet ŞAHİN
Kavak Köyü (Delice, Kırıkkale) orta Eosen yaşlı mollusk faunası
taksonomisi ve paleoekolojisi
Müjde GÜRSOY, İbrahim K. Ertekin, Levent KARADENİZLİ, Neşe
OYAL, Sevilay SÜREKÇİ
3
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
14.15 - 14.30
14.30 - 14.45
14.45 - 15.00
15.00-15.10
İznik Gölü sondaj karotlarında tanımlanan Kuvaterner diatom topluluğu ve
paleoortam yorumu
Ayşegül YILDIZ, Zeki Ünal YÜMÜN, Engin MERİÇ
Paleoortamsal ayıraç olarak tatlı su ostrakodları: Afşin-Elbistan kömür
havzası örneği
Güldemin DARBAŞ
Ostrakod kavkı morfolojisi ve ortamsal yorum: Devoniyen ve Miyosen
ostrakodları
Atike NAZİK, Emine ŞEKER, Anne-Marie BODERGAT
TARTIŞMA
ÇAY SAATİ
(15.10-15.30)
KARMA OTURUM-I
Oturum Yürütücüleri: Tanju KAYA, Serdar Mayda
15.30 - 15.45
15.45 - 16.00
16.00 - 16.15
16.15 - 16.30
16.30 - 16.40
Lütesiyen-Bartoniyen (Haymana ve Nevşehir) bentik foraminifer
toplulukları ve jeokimyasal özelliklerinin karşılaştırılması
Feyza DİNÇER
Denizli havzasında (GB Türkiye) Kuvaterner yaşlı karasal birimlerde
bulunan yeni cins ve tür muridae (rodentia) üzerine çalışmalar
Hüseyin ERTEN
Sabuncubeli (Manisa) erken Miyosen memeli fosil lokalitesinden yeni
mikromemeli bulguları
Melike BİLGİN, Serdar MAYDA, Tanju KAYA
İznik Gölü sondaj karotlarından elde edilen yeni bir bulgu: Pontokaspik
kökenli mollusk topluluğu ve olası neoeuxiniyen bağlantısı
Yeşim BÜYÜKMERİÇ, Zeki Ünal YÜMÜN, Engin MERİÇ
TARTIŞMA
KARMA OTURUM-II
Oturum Yürütücüleri: Ümit ŞAFAK, Feyza DİNÇER
16.40 - 16.55
16.55 - 17.10
17.10 - 17.25
17.25 - 17.40
17.40 - 17.55
Edirne –Kırklareli yöresi Tersiyer çökellerinin (Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu,
Edirne-Keşan-Küçükdoğanca, Edirne-Süloğlu-Yağcılar, Kırklareli-vizeHasbağköyü sondajları) mikropaleontolojik incelenmesi
Ümit ŞAFAK, Manolya GÜLDEREK
Traverten ve tufaların paleortamsal ve paleoiklimsel açıdan önemi: örnek
çalışma, Kocabaş travertenleri ve Sarıkavak tufa çökelleri
Ezher TOKER
İznik Gölü dip tortullarında yapılan sk-2 sondajı kayaç örneklerinde
saptanan nannofosil ve fosil ascidian spikül kayıtları ve stratigrafik yorumu
Enis Kemal SAGULAR, Zeki Ünal YÜMÜN, Engin MERİÇ
Manavgat havzasındaki genç denizel kırıntılı tortulların gerçek çökelim
zamanı hangisi? Yeni nannofosil ve ascidian fosil bulgularına dayanan yeni
bir stratigrafik yorum
Enis Kemal SAGULAR, Eda AYDEMİR, Gülin YAVUZLAR, Nur Seçil
YÜZGÜL, Kubilay UYSAL, Muhittin GÖRMÜŞ, Ayşegül YILDIZ,
Erdal KOŞUN
TARTIŞMA
4
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
GALA YEMEĞİ
(20.00)
27.10.2015-SALI
PANEL
“BİLİMSEL ETİK”
Oturum Yürütücüleri: Muhittin GÖRMÜŞ, Huriye DEMİRCAN
9.00 - 9.10
9.10 - 9.20
9.20 - 9.30
9.30 - 9.40
9.40 - 9.50
9.50 - 10.20
İntihal, Sahtecilik, Engelleme
Engin MERİÇ
Çarpıtma, dublikasyon
İsmet GEDİK
Dilimleme, haksız yazarlık
Cemal TUNOĞLU
Lisanüstü çalışmalarda etik, sıralama, isim belirtme, destekleyen kuruluşun
belirtilip, belirtilmemesi
Atike NAZİK
Doçentlik başvurusu ve değerlendirmelerinde etik
Tanju KAYA
TARTIŞMA
ÇAY SAATİ
(10.20 - 10.35)
10.35 - 10.50
10.50 - 11.05
11.05 - 11.20
11.20 – 11.35
11.35 – 11.50
11.50 - 12.05
12.05 - 12.15
KARMA OTURUMU-III
Oturum Yürütücüleri: Atike NAZİK, Güldemin DARBAŞ
Yaşamın yeniden üretimi: biyoteknoloji (Dünya version 2.0)
Arda ÖRÇEN
Kültür, tarım, gıda güvenliği
İlke ÖRÇEN YIĞIT
Dünyanın oluşumundan günümüze yokoluşlara bir yaklaşım
Sefer ÖRÇEN
Develi (Akçadağ, Malatya batısı) çevresi paleojen istifinden elde edilen bazı
verilerin bilgisayar programları yardımıyla değerlendirilmesi
Sibel KAYĞILI, Ercan AKSOY, Niyazi AVŞAR
Hoya formasyonunun (Siirt batısı) mikrofasiyes özellikleri
Çetin YEŞİLOVA, Sefer ÖRÇEN
Bolkar dağları (Orta Toroslar) güneyindeki Maastrihtiyen istiflerinin
stratigrafisi ve fasiyesleri, G Türkiye
Hayati KOÇ, Kemal TASLI, Erol ÖZER
TARTIŞMA
ÖĞLEN YEMEĞİ
(12.15 - 13.30)
5
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
FORAMİNİFER OTURUMU
Oturum Yürütücüleri: Sefer ÖRÇEN, Mine Sezgül KAYSERİ-ÖZER
13.30 - 13.45
13.45 - 14.00
14.00 - 14.15
14.15 - 14.30
14.30 - 14.45
14.45 – 14.55
Bafa Gölü çökellerinin bentik foraminifer toplulukları
Bilgehan TOKSOY, Elmas KIRCI-Elmas, Özlem BULKAN
Türkiye’deki Orbitoides çalışmaları ve olağan olmayan görünümler
Muhittin GÖRMÜŞ
Gediz Deltası’nın (İzmir-Menemen, Batı Türkiye) denizel tortullarının
foraminifer içeriği ve yaşıyla ilgili yeni bulgular
Ekin G. BENLİ, Hülya AYDIN, İsmail IŞINTEK, Birol ENGİN, Berna
ŞENGÖÇMEN
Erken Oligosen’de yeni neoplanorbulinid bireylere ait ön çalışma, Malatya
havzası, Doğu Toroslar
Fatma GEDİK
Erdek Körfezi (Marmara Denizi Güneyi, Balıkesir-Türkiye) Güncel
sedimanlarında ağır metal konsantrasyonlarının foraminiferler üzerindeki
etkileri
Zeki Ünal YÜMÜN
TARTIŞMA
ÇAY SAATİ
(14.55 – 15.15)
KARMA OTURUM-IV
Oturum Yürütücüleri: Cemal TUNOĞLU, Enis Kemal SAGULAR
15.15 - 15.30
Urla (İzmir, batı Türkiye) Mesozoyik karbonat istifinin jeolojisi, fosil içeriği
ve Triyas-Jura geçişi katmanları
İsmail IŞINTEK, Nehir GÜRSU
15.30 – 15.45
Trabzon yöresindeki geç Kampaniyen kalsiklastiklerindeki çökel,
biyofasiyes ve kontrol kayıtları (Doğu Pontidler, Türkiye)
Raif KANDEMİR, Bilal SARI, Huriye DEMİRCAN, Dilek
SOFRACIOĞLU
15.45 – 16.00
Diatomlar ve paleolimnoloji çalışmalarındaki önemi
Aydın AKBULUT, Abel U. UDOH
16.00 - 16.15
Likenlerin jeolojik zamanlardaki evrimi
Atila YILDIZ
16.15 - 16.25
TARTIŞMA
GENEL KURUL TOPLANTISI
16.30-17.00
28.10.2015-ÇARŞAMBA
08.30-19.00 KÜLTÜREL GEZİ
(Ayder, Zilkale)
Hareket yeri ve saati:
6
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
POSTER SUNUMLAR (25-27 Ekim 2015, 9.00-17.00)
Erken-orta Miyosen yaşlı Geben formasyonu iz fosilleri (GD Türkiye, Kahramanmaraş)
Huriye DEMİRCAN, Doğan USTA
Van formasyonu mikrofasiyeslerine bir yaklaşım: doğanlar ölçülü stratigrafi kesiti
Elvan DEMİRCI, Çetin YEŞİLOVA, Azad SAĞLAM SELÇUK&Sefer ÖRÇEN
Anadolu geç Miyosen Bovidae faunası üzerine yeni bulgular ve yorumlar
Seval KARAKÜTÜK
İnaltı formasyonu'nun (Zonguldak ili) yapısal jeolojisine bentik fosil kayıtları ile yeni bir
yaklaşım
Merve MENTEŞ, Duygu İŞBİL, İzver ÖZKAR-ÖNGEN
Miyosen yaşlı Güneyce Formasyonu (Güneybatı Türkiye) iz fosilleri, çökelme ortamı ve
oksijen durumu
Jan Kresten NIELSEN, Muhittin GÖRMÜŞ, Kubilay UYSAL, Suveyla KANBUR
Çeşmeler formasyonu’nun Turoniyen-Koniasiyen (geç Kretase) radyolaryaları (Maçka,
Trabzon)
Emine TÜRK ÖZ, Şenol ÇAPKINOĞLU
Murat Dağı’nın (Gediz/Kütahya) stratigrafisi
Ali Kamil YÜKSEL, Talip GÜNGÖR, Ali Murat KILIÇ
7
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
8
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
2 ÖZLER &
ABSTRACTS
9
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
10
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
DİATOMLAR VE PALEOLİMNOLOJİ ÇALIŞMALARINDAKİ
ÖNEMİ
1
Aydın AKBULUT1, Abel U. UDOH2
Hacettepe Universitesi Eğitim Fakültesi OFMA Bölümü Biyoloji Öğretmenliği ABD, Ankara
([email protected])
2
Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği ABD, Ankara
ÖZ
Diatomlar geniş yayılışa sahip olan ve sucul besin zincirinde primer prodüktiviteye katkıda
bulunan önemli bir alg grubudur. Bu gruptaki canlıların tümünde bulunan silisli yapıdaki hücre
duvarı en belirgin özelliktir. Diatomlar hemen hemen tüm sucul habitatlarda görülürler; aynı
zamanda nemli yerlerde ve subaerial alanlarda da bulunabilirler. Diyatom türlerinin büyük bir
kısmı su kalitesi, pH, kondüktivite, tuzluluk ve trofik düzeyi belirlemek amacıyla indikatör olarak
kullanılmaktadır. Hücre duvarları parçalanmaya karşı dirençli olduğundan, göllerin geçmiş
yıllardaki durumlarını inceleme amacıyla kullanılırlar. Sedimentte bozulmadan kalan diatom
kabukları paleolimnolojik araştırmaların en önemli verilerini oluşturmaktadır.
Diatomlar su kimyasından oldukça fazla etkilendiklerinden dolayı pH, besin ve tuzluluk gibi su
kalitesini belirleyen etmenlerin önemli birer göstergesi olarak kullanılabilmektedirler. Bu nedenle,
çevre ile olan etkileşimleri günümüzdeki ve geçmişteki sucul koşulların açıklanmasında kullanılır.
Geçmiş dönemlerde iklimdeki değişimler, havza toprağı, pH, besin ve tuzluluk diatom kalıntıları
kullanılarak tespit edilebilir. Göl çökelleri kayıtlarında bulunan fiziksel, kimyasal ve biyolojik
(diatom, polen, ostrocoda, Cladocera vb.) göstergeler geçmiş hakkında gözardı edilemeyecek
miktarda bilgi içermektedir. Diyatomlar da bu göstergeleriden birisidir ve son yıllarda
paloelimnoloji çalışmalarında çok yoğun olarak kullanılmaktadır.
Anahtar kelimeler: Diatom, paleolimnoloji, su kalitesi
11
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
DIATOMS AND ITS IMPORTANCE IN PALEOLIMNOLOGICAL
STUDIES
1
Aydın AKBULUT1, Abel U. UDOH2
Hacettepe University, Faculty of Education OFMA, Department of Biology Teaching, Ankara
([email protected])
2
Gazi University, Faculty of Education, Department of Biology Teaching, Ankara
Diatoms, an important algal group and widely spread, contribute to the primary productivity in
aquatic food chain. The most important characteristic of this group of living things is the
presence of cilis structure on their cell walls. Diatoms are found in almost all aquatic habitats.
Also, they are present in wet environments and in sub-aerial media. A large species of diatoms
act as indicators in determining water quality, pH, conductivity, salinity and trophic levels. Due
to the resistance of their cell walls against degeneration, diatoms are used for the purpose of
studying lakes’ past conditions. Unshattered diatom frustles found in sediments, constitute the
most important study materials of Paleolimnology.
The fact that diatoms are much affected by water chemistry makes it possible to use them as
important water quality determinants for pH, nutrients and salinity. For this reason, diatoms are
used in explaining the relationship between past and the present aquatic conditions. Diatom
remains could be used in determining the ancient climate changes, soil basins, pH, nutrients and
salinity. Physical, Chemical and Biological indicators (diatom, polens, ostrocoda, Cladocera
etc.) found in lake sediments contain a large amount of unnegligible information about the past.
Diatoms too, are one of these indicators and in recent years, are being used extensively in
paleolimnological studies.
Key words: Diatom, Paleolimnology, Water Quality
12
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
GEDİZ DELTASI’NIN (İZMİR-MENEMEN, BATI TÜRKİYE)
DENİZEL TORTULLARININ FORAMİNİFER İÇERİĞİ VE
YAŞIYLA İLGİLİ YENİ BULGULAR
Ekin G. BENLİ1, Hülya AYDIN2, İsmail IŞINTEK3, Birol ENGİN4, Berna
ŞENGÖÇMEN2
1
Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Kocaeli
([email protected])
2
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitütüsü, Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir
3
Dokuz Eylül Üniversitesi Müh. Fak. Jeoloji Müh. Böl., Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir
4
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen. Fak. Fizik Böl., Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir
ÖZ
Bu çalışma İzmir Gediz Deltası’ında yapılan iki adet sondajdan elde edilen denizel tortulların
foraminifer içeriğini ortaya koymayı ve bu tortulları denizel kavkılar üzerinde ESR(Elektron Spin
rezonans) yöntemi uygulayarak yaşlandırmayı amaçlar. Gediz Deltası tortulları, Delta’nın B
kenarında, Sakız Limanından 4,5 km içeride YSK-C ve Menemen B’sinde ve Menemen ilçesinin
2,4km B’sinde SK-246 sondajlarında incelenmiştir. YSK-C sondajı, üstte 6m karasal, altta 25m
denizel tortullardan oluşur. SK-246 sondajı, 41,5 m karasal çökellerden oluşur, 18-19, 23-24 ve
36-37,5m’lerde 3 denizel düzey içerir. Her iki sondajın denizel düzeyleri bol bentik
foraminiferler, bivalvialar, gastropodlar, ekinidler ve ostrakodlardan oluşan bir fauna içerir. YSKC sondajı istifi, dört farklı düzeyde 55 bentik, 2 planktonik foraminifer türü içerir. SK-246 sondajı
istifinde ise bir denizel düzeyde (23-24m) 14 farklı bentik foraminifer türü bulunur. YSK-C
sondajı istifinde 8-9 m.’de (11,376 ± 67,53 yıl); 10-11 m.’de (16,466 ± 16,06 yıl), 24-25 m.’de
(15.-,344 ± 21,15 yıl), 25-26 m.’ de ise (19,995 ± 28,16 yıl) ESR yaşları elde edilmiştir. Bu
sonuç, deltanın B-KB bölümlerinin son 20000 ile 11000 yıl arasında sürekli denizel koşullarda
olduğu, 11000 yıldan günümüze kadar ise, karasal fasiyeste bulunduğunu yansıtmaktadır. SK246 istifine göre ise son 20 000 yılda, tüm delta alanının, üç kez, Ege Denizi tarafından kapladığı
ve deltanın denizel çökelleriyle, karasal çökellerinin grik olduğu söylenebilir.
Anahtar kelimeler: Gediz Deltası, güncel foraminifer, Holosen, Geç Pleyistosen
13
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
FORAMINIFERAL CONTENT OF GEDİZ DELTA’S MARINE
SEDIMENTS (İZMİR-MENEMEN, WESTERN TURKEY) AND
NEW FINDINGS ON THEIR AGES
Ekin G. BENLİ1, Hülya AYDIN2, İsmail IŞINTEK3, Birol ENGİN4, Berna
ŞENGÖÇMEN2
1
Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Kocaeli
([email protected])
2
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitütüsü, Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir
3
Dokuz Eylül Üniversitesi Müh. Fak. Jeoloji Müh. Böl., Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir
4
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen. Fak. Fizik Böl., Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir
ABSTRACT
The study aims to produce foraminifer content of marine sediments of Gediz Delta which were
obtained two diriling and to determine their age using ESR (Electron spine rezonance) technique
on marine shells. The sediments of the Gediz Delta, were investigated in YSK-C and SK-246
drills, which are located, on the western edge of the Delta, 4.5 km from the Sakız harbor inside
and 2,4 km west of the Menemen town respectively. YSK-C drill consists of 6 m continental
deposits at the top and 25 m marine sediments on the bottom. SK-246 drill mades up of 41,5 m.
continental sediments including three marine levels at the 18-19, 23-24 and 36-37.5 meters.
Marine levels of both two drill include a fauna consisting of abundant bentic foraminifers,
bivalves, gastropods, echinids and ostracods. The sequence of the YSK-C drill icludes 55 benthic,
2 planctonic foraminifer species, in the four different levels. SK-246 drill contains 14 different
benthic foraminifer species, within one of the three marine levels (23-24m). In the YSK-C drill
sequence, for the 8-9 m. (11.376 ± 67.53 year); for the 10-11 m. (16.466 ± 16.06 year); for the
24-25 m. (15.344 ± 21.15 year) and for the 25-26 m. (19.995 ± 28.16 year) ESR ages were
obtained. This conclusion reflects that the W-NW part of the Delta is under the marine conditions
between last 20000 and 11000 years. On the other hand from 11000 years to recent, continental
facies are dominant. According to SK-246 drill sequence, It can be said that in the last 20000
years, whole of the Gediz Delta area, three times were covered by the Aegean Sea, and marine
sediments of the Delta are interlayered with continental deposits.
Key words: Gediz Delta, Recent foraminifers, Holocene, Late Pleistocene
14
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
SABUNCUBELİ (MANİSA) ERKEN MİYOSEN MEMELİ FOSİL
LOKALİTESİNDEN YENİ MİKROMEMELİ BULGULARI
1
Melike BİLGİN1, Serdar MAYDA2, T.Tanju KAYA1
Ege Üniversitesi Tabiat Tarihi Uyg. ve Araş. Merkezi, Bornova-İzmir
2
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü,Bornova-İzmir
([email protected])
ÖZ
Bu çalışma 2014-2015 yaz dönemi boyunca Sabuncubeli lokalitesinden toplanan 10 çuval 8250
kg.) sediman örneğinden elde edilen ve 3 takım ve 6 familyaya ait 175 mikromemeli fosil
örneğinin öncel çalışmalarda bulunan koleksiyon ile sistematik korelasyonunu amaçlar.
Bulguların büyük bir kısmı izole dişlerden oluşmaktadır ve az sayıda ektotermik canlı fosilleri de
(kaplumbağa kabukları, reptil dişleri) bulunmuştur. Bulunan fosillerin laboratuvarda ön
hazırlıkları yapılarak cins düzeyinde tayin işlemleri gerçekleştirilmiştir.
Bulgular üzerinde gerçekleştirilen ön sistematik tayin neticesinde Rodentia (Kemirgenler)
takımından 4 familyaya ait 130 örnek (101 adet Muridae, 1 adet Spalacidae, 4 adet Sciuridae, 25
adet Gliridae); Insectivora takımından Erinaceidae ve Talpidae familyalarına ait 44 örnek ile
Chiroptera (Yarasa) takımından 1 örnek olmak sistematik açıdan çalışılmıştır. Bu çalışmada
rastlanan Yarasa fosili faunada ilk defa bulunması ve Anadolu Erken Miyosen’inin ilk kaydı
olması açısından önemlidir. Öncel çalışmalara kıyasla bu son çalışma döneminde Lagomorpha
(Tavşanımsılar) takımına ve Rodentia (Kemiriciler) takımından Castoridae familyasına ait yeni
bulguya rastlanılmamıştır.
Anahtar kelimeler: Erken Miyosen, Sabuncubeli, Rodentia, Chiroptera, Insectivora
15
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
NEW MICROMAMMALIAN RECORDS FROM THE EARLY
MIOCENE LOCALITY OF SABUNCUBELİ (MANİSA)
1
Melike BİLGİN1, Serdar MAYDA2, T.Tanju KAYA1
Ege Üniversitesi Tabiat Tarihi Uyg. ve Araş. Merkezi, Bornova-İzmir
2
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü,Bornova-İzmir
([email protected])
ABSTRACT
This study deals witht the micromamalian assemblage of Sabuncubeli fauna which were collected
during the years of 2014-2015 as a result of a screen washing process of 250 kg. sediments. The
new collections consists of 175 fossils which could be grouped under 3 ordo (Rodentia,
Insectivora and Chiroptera) and 6 family (Muridae, Gliridae, Sciuridae, Spalacidae, Erinaceidae
and Talpidae). Most of the fossils were in-situ molars though limited numbers of ectothermic
mammalian (Testudo and lizards) fossils were also collected.
Based on the preliminary analizis of the new collection, we distinguished a total of 175 fossils,
described under Rodentia (101 Muridae, 1 Spalacidae, 4 Sciuridae and 25 Gliridae); Insectivora
(43 Erinaceidae and Talpidae) and a single record of a bat which is trhe first and the oldest
record of Anatolian Early Miocene. Suprisingly, we have not found any Lagomorpha and
Castoridae fossils which were initially found and well studied during the previous
paleontological studies of the fauna.
Key words : Early Miocene, Sabuncubeli, Rodentia, Chiroptera, Insectivora
16
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
İZNİK GÖLÜ SONDAJ KAROTLARINDAN ELDE EDİLEN YENİ
BİR BULGU: PONTOKASPİK KÖKENLİ MOLLUSK
TOPLULUĞU VE OLASI PLEYİSTOSEN BAĞLANTISI
1
Yeşim BÜYÜKMERİÇ1, Zeki Ünal YÜMÜN2, Engin MERİÇ3
Bülent Ecevit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bl. 67100 Zonguldak
Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bl. Çorlu, Tekirdağ
3
Moda Hüseyin Bey Sokak, 15/4, 34710 Kadıköy-İstanbul
([email protected]; [email protected], [email protected])
2
ÖZ
Bu çalışmada, İznik Gölü tabanında yer alan en geç Pleyistosen – Holosen birimler içinde biri 30
metre (SK-1: 713832.75 d D/4484224.23 m K), diğeri 39 metre (SK-2: 729997.54 d
D/4480846.06 m K) derinliğinde olan sondajlardan elde edilen karotlardaki mollusk topluluğu ve
paleoortamsal özellikleri incelenmiştir. Karotların alındığı su derinliği SK-1 sondajında 9.00
metre , SK-2 sondajında ise 11.00 metre olup, İznik gölünün batı şelfinden alınmıştır. SK-1
sondajının 26-32. metreleri ile SK-2 sondajının 28-30 metreleri arasında brakiş ortamı (tuzluluk
değeri %0 14’e kadar, oligohalin- mesohalin) temsil eden 3 bivalvia (alt-) türü Dreissena
rostriformis bugensis, Dreissena rostriformis distincta, Dreissena caspia ve iki gastropod türü
Clathrocaspia makarovi, Ecrobia sp. Tanımlanmış olup, pontokaspik havzalardaki mollusc
topluluklarıyla benzerlik göstermektedir. Her iki sondajda da incelenen örnekler arasında 26 ile
32. metreler arasında Dreissenidlere hemen her seviyede rastlanılmıştır. Günümüzde Dreissena
rostriformis bugensis sadece Karadeniz’in kuzeyindeki havzalarda bilinirken, Dreissena
rostriformis distincta ve Dreissena caspia Hazar havzasındaki sınırlı havzalarda yaşam
sürmektedir. Bunlar arasında Dreissena rostriformis distincta Karadeniz, Hazar ve Marmara’daki
Çavdiyen ve Neueuxinian yaşlı çökellerde oldukça sık bulunan ve geniş dağılıma sahip bir türdür.
SK-2 sondajının 28.10 – 28.30. metreleri arasında rastlanan Clathrocaspia makarovi yine Kaspik
havza ve Karadeniz kökenli bir tür olup, günümüzde sadece Hazar Denizi ile Karadeniz’in kuzey
limanlarında bilinir. Faunal bulgumuzu bölgede yapılmış önceki çalışmalarla karşılaştırdığımız
zaman, benzer faunal topluluklar Sakarya deltasında yapılan sondaj karotlarının 18-28. metreleri
arasında (Görür vd. 2001), Gemlik körfezinden alınan karotların 1-2.5 metreleri arasında (Taviani
vd. 2014), Marmara Denizinden alınan grab örneklerinde (İslamoğlu ve Tchepalyga, 1998) ve
Marmara Denizi orta ve güney şelfinden alınan karotların yine 1-3.5 metrelerin arasında da
(İslamoğlu, 2002; Büyükmeriç, 2015) bulunmuştur. Bununla birlikte, Gelibolu havzasında
bulunan Çavdiyen mollusk topluluğu (orta Pleyistosen) (Taner, 1983) ile İzmit Körfezi
sondajlarında tespit edilen pontocaspik molluskler, bulgumuza benzer topluluklar içermektedir
(Taner, 1995). Hazar havzasından Karadeniz’e doğru su akışının 670.000 yıldan günümüze kadar
birkaç defa episodlar şeklnde tekrarlandığı iyi bilinmektedir (Federov, 1978; Yanko-Hombach,
2007; Svitoch, 2010; Badertscher et al. 2011). Yine önceki çalışmalar arasında Gemlik körfezi
karotlarında rastlanılan Dreissena caspia Eichwald, 1855 ve Dreissena rostriformis s.l.
(Deshayes, 1838) gibi kaspik havza kökenli faunal bulgular ile Erken Khvalniyen
transgresyonunun yaklaşık 15.000 yıl öncesinden itibaren Hazar’dan Karadeniz ve Marmara’ya
kadar ulaşmış olduğu ve Marmara’nın pontokaspik bölgenin batı uzantısı olduğu görüşü öne
sürülmüştür (Taviani vd. 2014). Benzer olarak, elimizdeki yeni faunal bulgular Chaudian (orta
Pleistosen) ve Neueuxiniyen’e (Geç Pleyistosen) ait topluluklar ile benzerlikler göstermekte olup,
orta veya geç Pleyistosen döneminde İznik Gölü havzası ile Pontokaspik bölge arasında olası bir
paleocoğrafik bağlantının varlığına işaret ettiği düşünülebilir.
Anahtar kelimeler: Bivalve, gastropod, İznik gölü havzası, pontokaspik bölge, Geç Kuvaterner
17
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
NEW DATA FROM IZNIK LAKE DRILLING CORES:
PONTOCASPIAN MOLLUSK ASSEMBLAGES AND PROBABLE
PLEISTOCENE CONNECTION
1
Yeşim BÜYÜKMERİÇ1, Zeki Ünal YÜMÜN2, Engin MERİÇ3
Bülent Ecevit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 67100
İncivez/Zonguldak ([email protected])
2
Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, 59860,
Çorlu, Tekirdağ ([email protected])
3
Moda Hüseyin Bey Sokak, 15/4, 34710 Kadıköy-İstanbul ([email protected])
ABSTRACT
In this work, pontocaspian molluscan assemblages and its paleoenvironmental features have been
reported from two drilling cores SK-1 (713832.75 d D/4484224.23 m K) 30 meters in lenght and
SK-2 (729997.54 d D/4480846.06 m K) 39 meters in lenght, from the western shelf of İznik lake
basin. The water depth of the drilling cores SK-1 and SK-2 are 9.00 m and 11.00 m respectively.
The molluscan assemblage includes three bivalve (sub-)species: Dreissena rostriformis bugensis,
Dreissena rostriformis distincta, Dreissena caspia and two gastropods Clathrocaspia makarovi,
Ecrobia sp. The assemblage found in the levels between 26-32. meters of SK-1 and 28-30 meters
of SK-2 drilling cores, representing brackish environment in oligohaline- mesohaline (up to %0
14 salinity), which can be correlated to that of the middle – late Pleistocene assemblages from the
pontocaspian basins. Dreissinids have been observed throughout the entire brackish unit,
between 26- 32 meters having the fine pebbly, coarse sands and silts. While Dreissena
rostriformis distincta is only known from the northern Black sea basin, Dreissena rostriformis
bugensis and Dreissena caspia today live only in the Caspian basin. Clathrocaspia makarovi
found in the levels between 28.10 – 28.30 meters of SK-2 core, is also known in the restricted
areas of the recent Caspian and northern Black Sea basins. Comparing to the previous works, the
similar assemblage was also found in the Chaudian and Neoeuxinian units (Middle and Late
Pleistocene). Neoeuxinian units were documented between 18-28 m bsl of the Sakarya delta
drilling cores (Görür et al. 2001), 1-2.2 meters of the Gemlik Bay gravity cores (Taviani vd.
2014), grab samples from the Marmara Sea (İslamoğlu and Tchepalyga, 1998) and 1-3.5 meters
of the Marmara Sea cores (from the middle and southern shelves: İslamoğlu, 2002; Büyükmeriç,
2015). Chaudian assemblage (middle Pleistocene) found in the Gelibolu basin (Taner, 1983) and
pontocaspian Quaternary molluscan data obtained from the İzmit bay drilling cores (Taner,
1995) include also similar pontocaspian assemblages. It is known that Caspian outflows into the
Black sea occured as several episodes since from 670.000 years (Federov, 1978; YankoHombach, 2007; Svitoch, 2010; Badertscher et al. 2011). Among the previous works,
pontocaspian originated flooding in aproximately 15 ka BP (early Khvalnian) and distinct faunal
resemblance were suggested by the presence of pontocaspian taxa [Dreissena caspia Eichwald,
1855 ve Dreissena rostriformis s.l. (Deshayes, 1838)] in the Gulf of Gemlik so that Marmara
basin can be accepted as the westernmost expansion of the Pontocaspian domain (Taviani et al.
2014). Our new faunal data indicates a biogeographic faunal affinity with the pontocaspian (like
Chaudian, Neoeuxininan) assemblages. Thus a probable paleogeographic connection between the
pontocaspian domain and İznik lake basin can be considered.
Key words: Bivalve, gastropod, İznik lake basin, pontocaspian domain, Late Quaternary,
18
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
References
Badertscher, S., Fleitmann, D., Cheng, H., Edwards, R.L., Göktürk, O.M., Zumbühl, A., Leuenberger, M.,
Tüysüz, O. 2011. “Pleistocene water intrusions from the Mediterranean and Caspian seas into the Black
Sea”, Nature Geoscience 4, 236-239.
Büyükmeriç, Y. 2015. Late Neoeuxinian – Early Holocene mollusc and sedimentary records in the Marmara
Sea show the dynamic nature of postglacial flooding (NW Turkey), Third Plenary Meeting and Field
Trip of IGCP 610 “From the Caspian to Mediterranean: Environmental Change and Human Response
during the Quaternary”, Astrakhan, Russia, on 22-30 September 2015, Abstracts (Baskıda).
Federov, P.V. 1978. The Ponto-Caspian Pleistocene (in Russian), Transactions of the Geological Institute of
the Academy of Sciences of the USSR: 166 sayfa.
Görür, N., Çağatay, N.M., Emre, Ö., Alpar, B., Sakınç, M., İslamoğlu, Y., Algan, O., Erkal, T., Keçer, M.,
Akkök, R., Karlık, G. 2001. Is the abrupt drowning of the Black Sea shelf at 7150 yr BP a myth?,
Marine Geology, 176, 65-73.
İslamoğlu, Y. 2002. Neoeuxinian – Holocene molluscan fauna of the southern part of the Marmara Sea
between Gemlik and Bandırma Bay (NW Turkey), 953-960. Oceanography of the Eastern
Mediterranean and Black Sea, Similarities and Differences of Two Interconnected Basins. Editör: in
Yılmaz A. TÜBİTAK Publishers (ISBN: 975-288-451-2), Ankara.
İslamoğlu, Y., Tchepalyga A.L. 1998. Paleoenvironmental changes established by molluscan fauna of
Marmara Sea during Neoeuxinian – Holocene, Geological Bulletin of Turkey, 41/1, 55-62 (in Turkish
with English Abstract).
Svitoch, A.A. 2010. The Neoeuxinian basin of the Black Sea and the Khvalinian transgression of the Caspian
Sea. Quaternary International 225, 230–234
Taner, G. 1983. Hamzaköy Formasyonu’nun Çavda (Baküniyen) Bivalvleri, Gelibolu Yarımadası. TJK Bült.,
26, 1, 59-64.
Taner, G. 1995. İzmit Körfezi (Hersek Burnu- Kaba Burun) Kuvaterner istifinin pelesipod vbe gastropod
faunası: İzmit Körfezi Kuvaterner İstfi (Ed.: Engin Meriç), 219-240, İstanbul.
Taviani, M., Angeletti, L., Çağatay, M.N., Gasperini, L., Polonia, A., Wesselingh, F.P. 2014. Sedimentary and
faunal signatures of the post-glacial marine drowning of the Pontocaspian Gemlik “lake” (Sea of
Marmara), Quaternary International, 345, 11-17.
Yanko-Hombach, V. 2007. Controversy over Noah’s flood in the Black Sea: geological and foraminiferal
evidence from the shelf. In: Yanko-Hombach, V., Gilbert, A.S., Panin, N. & Dolukhanov, P.H. (eds.).
The Black Sea Flood Queston. Springer, Dordrecht. Pp. 149-203.
19
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
PALEOORTAMSAL AYIRAÇ OLARAK TATLI SU
OSTRAKODLARI: AFŞİN ELBİSTAN KÖMÜR HAVZASI
ÖRNEĞİ
Güldemin DARBAŞ
KSÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü 46100 Kahramanmaraş
([email protected])
ÖZ
Ostrakodlar dere, hendek, göl, gölet, kuyu, mağara, lagün ve deniz gibi çeşitli su ortamlarında
yaşayan omurgasız canlılardan biridir. Boyutlarının küçük (0.25-4.5mm) olması nedeniyle çok
hücreli olmasına karşın mikropaleontolojinin konularından biri olarak incelenir. Her hangi bir
ostrakod türü ya da topluluğu gelişirken suyun fiziksel ve kimyasal yapısından (tuzluluk, ısı, pH,
suda çözünmüş oksijen gibi), hidrolojik koşullardan, taban yapısı ve sedimantasyon hızından
oldukça etkilenir. Sözü edilen bu koşulların değişimi ostrakod kabuğunda rahatlıkla takip
edilebilir. Ostrakodların çok çeşitli ekolojik ortamlarda yaşayabilme yeteneği ile sözü edilen bu
ortam koşullarını kabuklarında yansıtmaları, onların paleoekolojik koşulların açıklanmasında
biyoindikatör olarak kullanımına olanak sağlamıştır. Özellikle tatlı su ostrakodlarıyla ilgili
çalışmalar 1980 yılından beri devam etmektedir. Bu çalışmada, sözü edilen paleortamsal
parametrelerin (taban yapısı, bulanıklık, yiyecek talebi, suyun kimyası, tuzluluğu, sıcaklığı ve
rekabet gibi) ostrakodlar üzerindeki etkileri ile kapak/kabuk ya da juvenil/adult oranlarından yola
çıkarak paleortamsal yorumlama yapılabilirliği tartışılmaktadır. Bu bilgilerin yanı sıra, AfşinElbistan kömür havzasında tanımlanan ostrakodlardan biri olan Candona parallela pannonica
Zalanyi türünün kapak/kabuk ve juvenil/adult oranları incelendiğinde, havzanın düşük
sedimantasyon hızıyla çökeldiği, topluluğun ise tanatosenöz olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Anahtar kelimeler: Paleoortam, ostrokoda, Afşin-Elbistan
20
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
THE FRESHWATER OSTRACODS AS
PALAEOENVIRONMENTAL INDICATOR: THE AFŞİNELBİSTAN COAL BASIN CASE
Güldemin DARBAŞ
KSÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü 46100 Kahramanmaraş
([email protected])
ABSTRACT
Ostracods are one of the invertebrates livings in a variety of aquatic environments such as
streams, ditches, lakes, ponds, wells, cave water, lagoon and the sea. It is investigated as one of
the micropalaeontology subject due to their small size (0.25-4.5mm). The development of either a
single species or an ostracod assemblages is greatly affected physical and chemical structure of
water ( salinity, temperature, pH, dissolved oxygen), hyraulic condition, substrate and
sedimentation rates. The all change in these conditions can easily be observed ostracod
carapaces. Due to viability in a variety of ecological environments of ostracods and reflecting of
these conditions on the shells, it can be use as bioindicator to explain palaeoecological
conditions. The studies dealing with freshwater ostracods have been done since 1980. In this
study discussed to applicability using the impact of palaeoenvironmental parameters (substrate,
turbidity, food supply, predators, composition-salinity and temperature of water and competation)
on the ostracod carapace and valve/carapace or adult/juvenile ratios. In addition to this data, it
is outcropped in the study that the according to the valve/carapace and adult/juvenile ratios of the
ostracod species Candona parallela pannonica Zalanyi of the Afşin Elbistan Coal Basin was
deposited a low sedimentation rate and the fossil assambages was thanatocoenosis.
Key words: Paleoortam, ostrokoda, Afşin-Elbistan
21
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ORTA MAASTRİHTİYEN-ÜST PALEOSEN GERMAV
FORMASYONU FLİŞ FASİYESİ, İZ FOSİLLERİ
1
Huriye DEMİRCAN1, İsmail BAHTİYAR2, İzzet ÖZDEMİR 2, Hasan
ALTINBAY, Mahir KAYA2, Deniz ATASOY2, Mehmet ŞAHİN2
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etüdleri Dairesi Başkanlığı, 06520, Ankara,
([email protected])
2
TP, Ankara
ÖZ
Bu çalışma, Batman’ ın doğusunda, Kentalan yöresinde yüzeyleyen ve fliş özelliği sunan Germav
formasyonuna ait iz fosilleri ve iknofasiyeslerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Orta
Maastrihtiyen-Üst Paleosen yaşlı, Germav formasyonu alttan üstte doğru orta-ince tabakalı,
paralel laminalı kumtaşları ile şeyllerin baskın olduğu istiflerden oluşur. Germav formasyonu’ na
ait istiflerde ilk kez detaylı iz fosil çalışması yapılmış olup, 41 iz fosil tanımlanmıştır. Bu izlerin
19’ ü iknocins (Acimthorhaphe isp., Alcyonidiopsis isp., Attolites isp., ?Avetoichnus isp.,
?Bergaueria isp., Cosmorhaphe isp., Gyrophyllites isp., Helminthopsis isp., Lockeia isp.,
Lophoctenium isp., Nereites isp., Ophiomorpha isp., Palaeophycus isp., ?Parataenidium isp.,
Planolites isp., Saerichnites isp., Thalassinoides isp., Trichichnus isp., Urohelminthoida isp.) 22’
si ise iknotürlerden (Chondrites targionii, Chondrites intricatus, Desmograpton dertonensis,
Halopoa annulata, Halopoa imbricata, Helminthorhaphe flexuosa, Megagrapton submontanum,
Nereites irregularis, ?Neonereites multiserialis, Ophiomorpha annulata, Ophiomorpha nodosa,
Ophiomorpha rudis, Paleodictyon latum, Paleodictyon minimum, Paleodictyon strozzii,
?Pilichnus dichotomus, Planolites beverleyensis, Scolicia plana, Scolicia prisca, Scolicia
vertebralis, Thalassinoides suevicus, Trichichnus linearis) oluşmakta ve Nereites iknofasiyesi ile
temsil edilmektedir.
Anahtar kelimeler: Fliş, Germav formasyonu, Orta Maastrihtiyen-Üst Paleosen, Nereites
iknofasiyesi, GD Anadolu-Türkiye.
22
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
THE ICHNOFAUNA IN THE MIDDLE MAASTRICHTIAN-UPPER
PALEOCENE FLYSCH OF THE GERMAV FORMATION, SE
ANATOLIA, TURKEY
Huriye DEMİRCAN1, İsmail BAHTİYAR2, İzzet ÖZDEMİR2, Hasan ALTINBAY2,
Mahir KAYA2, Deniz ATASOY2, Mehmet ŞAHİN2
1
Department of Geological Research, General Directorate of Mineral Research and Exploration
(MTA), 06520, Ankara, Turkey
([email protected])
2
TP Turkish Petroleum Corporation
ABSTRACT
In this study, the Germav Formation presenting flysch character in the Kentalan region of the
east Batman, Turkey was studied in order to determine its their trace fossils and ichnofacies.
From bottom to top, middle Maastrichtian-upper Paleocene aged Germav formation is composed
of medium-thin layer, parallel laminated sandstones alternated of shales. This is the first
comprehensive trace fossil study performed in the sequences of the Germav Formation. A total of
41 trace fossils were identified in this study. 19 of these traces are composed of ichnogenus
(Acimthorhaphe isp., Alcyonidiopsis isp., Attolites isp.,?Avetoichnus isp., ?Bergaueria isp.,
Cosmorhaphe isp., Gyrophyllites isp., Helminthopsis isp., Lockeia isp., Lophoctenium isp.,
Nereites isp., Ophiomorpha isp., Palaeophycus isp., ?Parataenidium isp., Planolites isp.,
Saerichnites isp., Thalassinoides isp., Trichichnus isp., Urohelminthoida isp.) and 22 of them are
made up ichnospecies (Chondrites targionii, Chondrites intricatus, Desmograpton dertonensis,
Halopoa annulata, Halopoa imbricata, Helminthorhaphe flexuosa, Megagrapton submontanum,
Nereites irregularis, ?Neonereites multiserialis, Ophiomorpha annulata, Ophiomorpha nodosa,
Ophiomorpha rudis, Paleodictyon latum, Paleodictyon minimum, Paleodictyon strozzii,
?Pilichnus dichotomus, Planolites beverleyensis, Scolicia plana, Scolicia prisca, Scolicia
vertebralis, Thalassinoides suevicus, Trichichnus linearis) which are represented by the Nereites
ichnofacies communities.
Key words: Flysch, Germav Formation, middle Maastrichtian-upper Paleocene,
ichnofacies, SE Anatolia, Turkey.
23
Nereites
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ERKEN-ORTA MİYOSEN YAŞLI GEBEN FORMASYONU İZ
FOSİLLERİ (GD TÜRKİYE, KAHRAMANMARAŞ)
1
Huriye DEMİRCAN1, Doğan USTA2
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etüdleri Dairesi Başkanlığı, 06520, Ankara,
([email protected])
2
Maden Tetkik ve Arama Müdürlüğü Adana, Turkey
ÖZ
Bu çalışmada; Kahramanmaraş ili kuzeybatısında yeralan, Emirler-Bostandere yöresinde
yüzeylenen Erken - Orta Miyosen yaşlı türbiditik karakterli Geben formasyonundaki iz fosiller ilk
kez incelenmiştir. Bu istifler içerisinde morfolojik karakterlerinin göz önüne alındığı 19 iz fosil
tanımlanmıştır. Bu izlerin 11' i iknotür (Paleodictyon strozzii, Paleodictyon delicatulum,
Paleodictyon majus, Paleodictyon croaticum, Paleodictyon maximum, Paleodictyon hexaganum,
Desmograpton dertonensis, Ophiomorpha rudis, Urohelminthoida dertınensis, ?Lorenzinia
pustulosa, ?Halopoa anuulata) 8' i ise iknocins (Beringeria isp., Cosmorhaphe isp.,
Helminthopsis isp., Lockeia isp., Megagrapton isp., Parahaentzschelinia isp., Planolites isp.,
Trichichnus isp.) mertebesinde olup, Nereites iknofasiyesi, Paleodictyon iknoaltfasiyesi
tanımlanmıştır.
Anahtar Sözcükler: İz fosil, Erken–Orta Miyosen, Nereites iknofasiyesi, Paleodictyon alt
iknofasiyesi, Türbidit.
24
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
TRACE FOSSILS OF THE EARLY-MIDDLE MIOCENE GEBEN
FORMATION (SE TÜRKİYE, KAHRAMANMARAŞ)
1
Huriye DEMİRCAN1, Doğan USTA2
Department of Geological Research, General Directorate of Mineral Research and
Exploration (MTA), 06520, Ankara
([email protected])
2
General Directorate of Mineral Research and Exploration (MTA), Adana
ABSTRACT
In this study, the trace fossils in the early-middle Miocene turbiditic Geben formation cropping
out the nortwestern of Kahramanmaraş and around Emirler village – Bostandere regions have
been examined for the first time. Based on their morphological characteristics, nineteen trace
fossils have been identified; eleven of them (Paleodictyon strozzii, Paleodictyon delicatulum,
Paleodictyon majus, Paleodictyon croaticum, Paleodictyon maximum, Paleodictyon hexaganum,
Desmograpton dertonensis, Ophiomorpha rudis, Urohelminthoida dertınensis, ?Lorenzinia
pustulosa, ?Halopoa anuulata) are ichnospecies and eight (Beringeria isp., Cosmorhaphe isp.,
Helminthopsis isp., Lockeia isp., Megagrapton isp., Parahaentzschelinia isp., Planolites isp.,
Trichichnus isp.) ichnogenus. Nereites ichnofacies and Paleodictyon ichnosubfacies of the
Nereites ichnofacies were identified.
Key words: Trace fosil,
ichnosubfacies, Turbidite.
early–middle
Miocene,
25
Nereites
ichnofacies,
Paleodictyon
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
VAN FORMASYONU MİKROFASİYESLERİNE BİR
YAKLAŞIM: DOĞANLAR ÖLÇÜLÜ STRATİGRAFİ KESİTİ
Elvan DEMİRCİ1, Çetin YEŞİLOVA2, Azad SAĞLAM SELÇUK2, Sefer ÖRÇEN2
1
2
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Van
([email protected])
ÖZ
Bu çalışmada 2015-FBE-YL033 no’lu “Van Dolayında Yüzeyleyen Alt-Orta Miyosen Yaşlı
Çökel Kayaçların Mikrofasiyes Özelliklerinin İncelenmesi” isimli proje kapsamında; çakıltaşı,
kumtaşı, kiltaşı, kalkarenit ve kireçtaşı ardalanmasından oluşan Van Formasyonu
mikrofasiyeslerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bölgede Üst Kretase yaşlı, serpantinleşmiş
harzburjit, dunit, gabro, diyabaz ve derin deniz çökellerinden oluşan Erekdağı Ofiyoliti; çakıltaşı,
kumtaşı, kiltaşı ve kireçtaşı ardalanmasından oluşan, kalsit dolgulu türbiditik özellikteki Van
Formasyonu; Alt Miyosen yaşlı, bordo – kırmızı renkli çakıltaşı, kumtaşı ve kiltaşı
ardalanmasından oluşan Kurtdeliği formasyonu ve Kuvaterner yaşlı alüvyonlardan oluşmuş
birimler yüzeylemektedir.
Van Formasyonunun en iyi yüzlek verdiği yerlerden olan Doğanlar Ölçülü Stratigrafi Kesiti
kapsamında derlenen ince kesit ve yıkama örneklerinin laboratuar çalışmaları sonucu Van
formasyonunda; (1) intraklastlı, bentik foraminiferli (molluscalı) kumtaşı, (2) Globigerina’lı
vaketaşı, (3) algli, bryozoalı, mercanlı bağlamtaşı, (4) intraklastlı, algli, foraminiferli istiftaşı ve
(5) algli, bryozoalı, mercanlı kireç çakılı içeren çakıltaşı mikrofasiyesleri tanımlanmıştır.
Bu mikrofasiyesler ışığında Van Formasyonunun sığdan derine değişen ortamlarda çökeldiğini,
bu fasiyeslerin tekrarlanmalı özellikte olması ise formasyonun oluşum sırasında su seviyesinin
durağan olmadığını, istifin transgresyon ve regresyonlarla temsil edildiğini göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Van Formasyonu, Mikrofasiyes, Alt-Orta Miyosen Diatom, İznik Gölü,
Paleoortam , Kuvaterner
26
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
AN APPROACH TO MICROFACIES OF VAN FORMATION:
DOĞANLAR MEASURED STRATIGRAPHIC SECTION
Elvan DEMİRCİ1, Çetin YEŞİLOVA2, Azad SAĞLAM SELÇUK2, Sefer ÖRÇEN2
1
2
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Van
([email protected])
ABSTRACT
In the context of 2015-FBE-YL033 numbered project “Examination of microfacies chafacteristics
of Early-Middle Miocene aged sedimentary rocks exposed around Van”, the aim of the study is
examining the microfacies of Van formation which consists of sandstone, claystone, calcarenite
and limestone alternation. In the study area, Late Cretaceous aged Erekdağı ophiolites composed
of seprentinized harzburgite, dunite, gabbro, diabase, and deep marine sediments; calcite filling
turbiditic featured Van formation comprising conglomerate, sandstone, claystone, limestone
alternation; Early Miocene aged Kurtdeliği Formation represented by claret red-red color
conglomerate, sandstone, and claystone alternation; and lastly Quaternary alluvium are exposed.
Thin section and washed samples were prepared from Doğanlar measured stratigraphic section
where Van formation is well exposed in the region. Laboratory studies of the samples suggest that
Van formation includes these microfacies; (1) sandstone with intraclast and benthic foraminifera
(Mollusca), (2)wackestone with Globigerina, (3)boundstone with algea, bryozoa and corals, (4)
packstone with algea, intraclast and foraminifera, (5) conglomerate with algea, bryozoa, and
limestone pebbles,
These microfacies analyses indicate that Van formation was deposited in shallow to deep
depositional environments. Alternating nature of these facies also show that water level was not
stable, and transgressive and regressive cycles were dominant.
Key words: Van Formation, Microfacies, Lower-Middle Miocene.
27
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
LÜTESİYEN-BARTONİYEN (HAYMANA VE NEVŞEHİR)
BENTİK FORAMİNİFER TOPLULUKLARI VE JEOKİMYASAL
ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Feyza DİNÇER
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği
Bölümü, 50300 Nevşehir ([email protected])
ÖZ
Kavkılarının birçok denizel sedimanın en önemli bileşenlerinden biri olan foraminiferlerin
çeşitliği ve dağılımını, sıcaklık, tuzluluk, derinlik, besin kaynağı ve oksijen gibi farklı çevresel
koşullar tarafından kontrol edilmektedir. Foraminifer ve kavkılarına ait bazı jeokimyasal
indikatörler, ait oldukları dönemin ortam koşullarının ortaya konulmasında kullanılan önemli
araçlardan biridir. Bu çalışmada söz konusu çevresel koşulları değerlendirmek için İç Anadolu'da
zenginlik açısından farklı karaktere sahip olan Lütesiyen-Bartoniyen yaşlı Çayraz ve Altıpınar
formasyonlarının bentik foraminifer biyostratigrafisi ve söz konusu istifler boyunca jeokimyasal
değişimleri karşılaştırılmıştır.
Çayraz formasyonu Haymana’nın kuzey doğusunda yüzeylemekte olup, genelde killi, kumlu
kireçtaşı, marn ve kumtaşı tabakalarının ardalanmasından oluşmaktadır. Benzer litolojik özellikler
gösteren Altıpınar formasyonu ise Nevşehir ilinin kuzeyinde gözlenmektedir. Her iki formasyonu
en iyi karakterize edecek şekilde Çayraz formasyonundan kalınlığı yaklaşık 215 metre ve
Altıpınar formasyonundan ise 63 metre kalınlığında iki adet ölçülü stratigrafik kesitler
ölçülmüştür. Çayraz formasyonunda 4 cins 13 tür belirlenirken, Altıpınar formasyonunda 5 cins 7
tür belirlenmiştir. Bu içeriğe göre Çayraz formasyonunda beş iri bentik foraminifer zonu (SBZ 14,
15, 16, 17 ve 18) Çayraz kesitinde detaylı olarak ortaya konmuştur. Altıpınar formasyonunda ise
beş bentik foraminifer zonu (SBZ 13, 14, 15, 16 ve 17) Boztepe kesitinde belirlenmiştir.
Çayraz ve Boztepe kesitlerinden toplanan tane fosillerde toplam 22 adet major, iz elemet ve
nadir toprak element analizleri gerçekleştirilmiştir. Bu analizlerde yaşamsal faktörlerin yaratacağı
etkilerden kaçınmak için Nummulites cinsine ait farklı türler kullanılmıştır. Buna göre, Ni oranı
Boztepe kesitinde 2.7 ile 3.9 ppm arasında değişirken, Çayraz kesitinde 3.3 ile 11.6 ppm arasında
değişmektedir. Boztepe kesiti, Mo, As, Zn ve Pb açısından Çayraz kesitine göre daha yüksek
oranlara sahiptir. Çayraz kesitinin Boztepe kesitine göre bentik foraminiferlerin çeşitlilik ve
bolluk açısından daha zengin olduğu düşünülürse, Mo, As, Zn ve Pb zenginleşme bentik
foraminiferlerin bolluk çeşitliliğini azaltırken, Ni açısından zenginleşme tam tersi bir etki
yapmaktadır.
Anahtar kelimeler: Bentik foraminifer, jeokimya, Eosen, biyostratigrafi
28
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
LUTETIAN-BARTONIAN (HAYMANA AND NEVŞEHİR) BENTHIC
FORAMINIFERAL ASSEMBLAGES AND CORRELATION OF
THEIR GEOCHEMICAL PROPERTIES
Feyza DİNÇER
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği
Bölümü, 50300 Nevşehir ([email protected])
ABSTRACT
Benthic foraminiferal tests are main components of marine sediments and their diversity and
distribution were controlled by different environmental factors such as temperature, salinity,
depth, food supply and oxygen. Geochemical indicators which are belong to foraminiferal tests, is
one of the important tools to evaluate the paleoenvironmental conditions. In this study,
biostratigraphy of benthic foraminiferal and changes of geochemical are investigated for the
Lutetian-Bartonian formation in the Central Anatolia to evaluate the current environmental
conditions. For this aim, Çayraz formation and Altıpınar formation are selected and these
formations have different character in view of diversity and abundance.
Çayraz formation is out cropped at north eastern part of Haymana and it mainly consists of
clayey, sandy limestone and marl with sandstone interbedded. Altıpınar formation is observed at
northern part of Nevşehir City and also it has similar lithological properties with Çayraz
formation. Two different measured stratigraphic sections were measured in order to represent
both formations. The section thicknesses of Çayraz formation and Altıpınar formation are 215
meters and 63 meters, respectively. While the 4 genera and 13 species were described for the
Çayraz formation, 5 genera and 7 species have been described in the Altıpınar formation. five
larger benthic foraminiferal zones (SBZ 14, 15, 16, 17 and 18) were identified for Çayraz
formation. In the Altıpınar formation, five larger benthic foraminiferal zones (SBZ 13, 14, 15, 16
and 17) were presented in the Boztepe section.
The 22 test samples were collected from Çayraz and Boztepe sections in order to perform
major, trace and rare earth element analyses. In this analyses, different species which are belong
to Nummulitidae, were used to avoid vital and micro-habitat effects. The values of Ni in Boztepe
section and Çayraz section are in the range 2.7-3.9 ppm and 3.3-11.6 ppm, respectively. At the
same time, the ratios of Mo, As, Zn and Pb in Boztepe section are higher than Çayraz section.
While the ratios of Mo, As, Zn and Pb is increasing, diversity and abundance of benthic
foraminiferal are decreasing based on the benthic foraminiferal distributions of both section. But,
increasing in the ratio Ni led to enrichment in diversity and abundance of benthic foraminiferal
as in Çayraz section.
Key words: Benthic foraminifera, geochemical, Eocene, biostratigraphy
29
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ERKEN OLİGOSEN’DE YENİ NEOPLANORBULINID
BİREYLERE AİT ÖN ÇALIŞMA, MALATYA HAVZASI, DOĞU
TOROSLAR
Fatma GEDİK
MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanlığı, 06800, Çankaya-Ankara
ÖZ
İlk olarak Batı Pasifik’teki Saipan ve Mariana Adaları Alt Miyosen’inden tanımlanan
Neoplanorbulinella Matsumaru (1976), Malatya Havzası’nda (Doğu Toroslar, Doğu Türkiye) Alt
Oligosen’de elde edilmiştir. Neoplanorbulinella konik şekilli kavkısı, koni çevresinde düzensiz
sıralanmış çeşitli büyüklükteki ekvatoral locaları ve ombilikal boşluktaki şüpheli lateral
localarıyla karakteristiktir. Bu çalışmada saptanan bireyler konik kavkısı, koni etrafındaki
ekvatoral ve ombilikal boşluktaki lateral localarının varlığı ile Neoplanorbulinella cinsine
yaklaşır. Ancak yeni Neoplanorbulinid bireyler koni etrafındaki düzenli sıralanmış ekvatoral
locaları ve localar arası bağlantıyı sağlayan stolon sistemiyle Neoplanorbulinella cinsinden
farklıdır.
Anahtar kelimeler: Paleontoloji, Erken Oligosen, Neoplanorbulinella, Malatya Havzası, Doğu
Toroslar.
Değinilen Belge:
Matsumaru, K. 1976. Larger foraminifera from the islands of Saipan and Guam, Micronesia, in Y.
Takayanagi, and T. Saito, eds., Progress in Microplaleontology. Microplaleontology Press Special
Publication New York: American Museum of Natural History, 190-213.
30
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
THE PRE-STUDY OF THE NEW NEOPLANORBULINID SPECIES
FROM THE EARLY OLIGOCENE IN TURKEY, MALATYA BASIN,
EASTERN TAURIDS
Fatma GEDİK
MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanlığı, 06800, Çankaya-Ankara
ABSTRACT
Neoplanorbulinella Matsumaru (1976) firstly identified in the Lower Miocene in the Saipan and
Mariana Islands in the Western Pacific, is obtained in the Lower Oligocene in the Malatya Basin
(Eastern Taurids, E Turkey). Neoplanorbulinella is characterized by a conical test, having several
sized equatorial chambers irregular arranged around the cone and lateral chambers
underdeveloped in umbilical cavity. In this study, the species resemble Neoplanorbulinella by
having conical test, equatorial chambers around the cone and lateral chambers in the umbilical
cavity. However, the new Neoplanorbulinid species differ from Neoplanorbulinella by having
regular arranged equatorial chambers around the cone and stolon system connecting the
chambers.
Key words: Paleontology, Early Oligocene, Neoplanorbulinella, Malatya Basin, Eastern Taurids.
Reference:
Matsumaru, K. 1976. Larger foraminifera from the islands of Saipan and Guam, Micronesia, in Y.
Takayanagi, and T. Saito, eds., Progress in Microplaleontology. Microplaleontology Press Special
Publication New York: American Museum of Natural History, 190-213.
31
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
KAVAK KÖYÜ (DELİCE, KIRIKKALE) ORTA EOSEN YAŞLI
MOLLUSK FAUNASI TAKSONOMİSİ VE PALEOEKOLOJİSİ
Müjde GÜRSOY1, İbrahim K. ERTEKİN1, Levent KARADENİZLİ2
Neşe OYAL1, Sevilay SÜREKÇİ1
1
MTA Genel Müdürlüğü Tabiat Tarihi Müzesi, Ankara
MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etüdleri Dairesi, Ankara
([email protected])
2
ÖZ
Bu çalışma, MTA Tabiat Tarihi Müzesi’nde yürütülmekte olan “Türkiye’nin Oligosen
Stratigrafisi ve Paleocoğrafyası” projesi kapsamında yapılan araştırmaların bir kısmını
oluşturmakta olup çalışmada Kavak Köyü (Delice-Kırıkkale) civarında yüzlek veren Orta Eosen
yaşlı Kocaçay Formasyonuna ait faunalar incelenmiş ve paleoekolojiye yönelik önemli veriler
elde edilmiştir.
Orta Anadolu’nun önemli havzalarından biri olan Çankırı-Çorum Havzası, Tersiyer boyunca,
Torid, Anatolid ve Sakarya kıtaları arasında yer alan ve Neo-Tetis’in kuzey kolunda (İzmirAnkara-Erzincan Okyanusu) gelişen ve daha sonra kapanan sıkışma rejiminin kontrolünde
şekillenmiş bir çarpışma havzasıdır (Tüysüz vd. 1992). Havzada ofiyolitik temel üzerinde
Paleosen’den Pliyosen’e kadar kesintisiz tortul birikimine sahip bir istif bulunur (Karadenizli,
2003). Bu istifte Orta Eosen’e kadar denizel fasiyesler gelişirken, Orta Eosen’den sonra
çökelimler karasal fasiyesler gelişmiştir.
Kavak köyündeki (Delice-Kırıkkale) Orta Eosen yaşlı Kocaçay Formasyonuna ait birimler
kumtaşı, kiltaşı ve en üstte kireçtaşı tabakalarından oluşmaktadır. Çalışma alanında, Kocaçay
Formasyonu altta ofiyolitler, üstte ise Alt Oligosen yaşlı İncik Formasyonu ile uyumsuzdur.
Kocaçay Formasyonu içerisinde bol miktarda foraminifer, echinid, mercan ve mollusk fosilleri
bulunmaktadır. Çeşitli seviyelerden alınan örneklerden, mollusk faunasına ait 4 adet pelecypod, 9
adet gastrapod olmak üzere toplam 13 tür ayırt edilmiştir. Yapılan tanımlamalar sonucu faunanın
Lütesiyen katına ait olduğu ve paleokolojik özelliklerine göre ortamın, sığ ve sıcak olup
karbonatlı-kırıntılı karışımı bir kıyı fasiyesinde geliştiği tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Çankırı-Çorum Havzası, Orta Eosen, Pelecypod, Gastropod.
Değinilen Belgeler
Karadenizli, L. 2003. Çankırı-Çorum Havzası Batı Kenarının Erken-Orta Miyosen Paleocoğrafik Evrimi. MTA
Dergisi 126, 69-86.
Tüysüz, O., Dellaloğlu, A.A., Terzioğlu, N. 1995. A magmatic belt within the Neotethyan suture zone and its
role in the tectonic evolution of northern Turkey. Tectonophysics 243, 173-191.
32
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
TAXONOMY AND PALEOECOLOGY OF THE
MIDDLE EOCENE MOLLUSCAN FAUNA OF KAVAK VILLAGE
(DELİCE, KIRIKKALE)
Müjde GÜRSOY1, İbrahim K. ERTEKİN1, Levent KARADENİZLİ2
Neşe OYAL1, Sevilay SÜREKÇİ1
1
MTA Genel Müdürlüğü Tabiat Tarihi Müzesi, Ankara
MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etüdleri Dairesi, Ankara
([email protected])
2
ABSTRACT
This study includes the field researchs which take place in the project of MTA Natural History
Museum called“Oligocene Stratigraphy and Paleogeography of Turkey“. In this study, fauna of
middle Eocene aged Kocaçay Formation in the Kavak village, Delice, Kırıkkale was examined
and important datas about paleoecology were held out.
During the Tertiary era, Çankırı-Çorum Basin was one of the most important basins in Central
Anatolia, among the Tauride, Anatolide and Sakarya continents. That is an impact basin which
developed at the north branch of Neo-tethys (İzmir-Ankara-Erzincan ocean) and than formed
under the control of compression regime of Neo-Tethys Ocean during closure (Tüysüz et. al.
1995). There is a sequence with continuous sediment accumulation on the ophiolitic basement
from Paleocene to Pliocene in the basin (Karadenizli, 2003). This sequence shows oceanic basin
feature until Middle Eocene. After the Middle Eocene, sedimantation developed in the form of
continental facies.
Units of middle Eocene aged Kocaçay formation in the Kavak village, Delice, Kırıkkale consist
of sandstone, claystone and limestone at the top. In the study area, the Kocaçay formation shows
unconformity with ophiolites at the basement and early Oligocene İncik Formation at the top.
Kocaçay Formation includes plenty of foraminifera, echinoids, corals and mollusca faunas.
Samples from various levels contain 13 species (four pelecypod species and nine gastrapoda
species).
After the definitions we have found that the fauna belongs to Lutetian; according to the
paleoecological features environment was shallow and warm also, evolved in the shore facies
with detrital-carbonate mixture.
Key words: Çankırı-Çorum Basin, Middle Eocene, Pelecypod, Gastropod.
References
Karadenizli, L. 2003. Çankırı-Çorum Havzası Batı Kenarının Erken-Orta Miyosen Paleocoğrafik Evrimi. MTA
Dergisi 126, 69-86.
Tüysüz, O., Dellaloğlu, A.A., Terzioğlu, N. 1995. A magmatic belt within the Neotethyan suture zone and its
role in the tectonic evolution of northern Turkey. Tectonophysics 243, 173-191.
33
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
URLA (İZMİR, BATI TÜRKİYE) MESOZOYİK KARBONAT
İSTİFİNİN JEOLOJİSİ, FOSİL İÇERİĞİ VE TRİYAS-JURA
GEÇİŞİ KATMANLARI
1
İsmail İŞINTEK1, Nehir GÜRSU2
Dokuz Eylül Üniversitesi Müh. Fak. Jeoloji Müh. Böl., Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir,
Türkiye, ([email protected])
2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitütüsü, Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir Türkiye
ÖZ
Bu çalışma İzmir-Urla çevresinde yayılım sunan, Karaburun Yarımadası karbonat istifi ile
Bornova Karmaşığı kayalarının sınırında yeralan, Mesozoyik karbonat istifine ait Üst Triyas Alt
Jura karbonatlarını fosil içeriği ve biyofasiyes özelliklerine dayanarak incelenmesini amaçlar.
İstifin Üst Triyas bölümü Karaburun yarımadası Karbonat istifiyle ileri derecede benzerdir. İstif
gelgit altı, gelgit arası ortamlarında çökelmiş büyük Megaladont’lu, fosilli mikritik kireçtaşı ve
dolomitik kireçtaşlarından oluşur. Karbonatların bu bölümü Aulotortus sp., Aulotortus friedli,
Aulotortus impressus, Aulotortus communis, Aulotortus friedli, Aulotortus gr. sinuosus,
Auloconus permodiscoides., Reophax sp., ve Endoteba sp., Endotriadella sp., Duotaxis sp,
Gandinella falsofriedli, Triasina hantkeni ’den oluşan Noriyen-Resiyen (Geç Triyas) yaşlı bir
bentik foraminifer topluluğu içerir. Üst Triyas karbonatları uyumlu olarak Alt Jura kireçtaşları
tarafından üstlenir.
Alt Jura kireçtaşları kalın katmanlı alg ve foraminiferli biyomikrtik ve intrabiyosparitik
kireçtaşlarıyla başlar. Üste doğru çok sayıda çakıllı litoklastlı mikritik kireçtaşları içerir ve en
üstte mercanlı, süngerli bryozoalı resifal kireçtaşlarıyla sonlanır. Alt jura karbonatları alt
bölümlerinde Karaburun Yarımadası istifine çok benzer ancak orta ve üst bölümlerinde farklıdır.
Alt bölüm Paleomayncina termieri, Orbitopsella praecursor, Orbitopsella sp., Reophax sp.,
Duotaxis metula, Palaeodasycladus mediterraneus, Bosniella sp., Siphovalvulina sp.,
Meandrovoluta asiagoensis, Pseudocyclammina sp., Lituosepta sp. Everticyclammina cf.
praevirguliana’ dan oluşan bir orta Liyas topluluğu, üst bölüm ise Mesoendothyra sp. ve bol
resifal organizmalar içerir. Bu özelliklerine göre Urla istifi, Karaburun platformunun Orta
Liyas’dan itibaren daha çok çöken bölümlerini temsil etmektedir.
Anahtar kelimeler: Urla-İzmir, Üst Triyas, Alt Jura, foraminifer
34
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
GEOLOGY, FOSIL CONTENT AND TRIASSIC – JURASSIC
TRANSITION BEDS OF URLA MESOZOIC CARBONATE
SEQUENCE (İZMİR, WESTERN TURKEY)
1
İsmail İŞINTEK1, Nehir GÜRSU2
Dokuz Eylül Üniversitesi Müh. Fak. Jeoloji Müh. Böl., Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir, Türkiye,
[email protected]
2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitütüsü, Tınaztepe Yerleşkesi Buca, İzmir Türkiye
ABSTRACT
The study aims to investigate the Upper Triassic to Lower Jurassic carbonates belonging to
Mesozoic carbonate sequence which are found between the Karaburun carbonate sequence and
the Bornova Flish Zone rocks, depending on fosil content and biofacies characteristics.
The Upper Triassic part of the sequence is extremly similar with Karaburun Peninsula
carbonate sequence. The sequence consists of Grand Megalodont bearing, fosiliferous micritic
limestones and dolomitic limestones precipeted in subtidal and inter tidal environments. This part
of carbonates includes a Norian-Rhaetian (Late Triassic) foraminifer assamblage consisting of
Aulotortus sp., Aulotortus friedli, Aulotortus impressus, Aulotortus communis, Aulotortus friedli,
Aulotortus gr. sinuosus, Auloconus permodiscoides., Reophax sp., and Endoteba sp.,
Endotriadella sp., Duotaxis sp., Gandinella falsofriedli and Triasina hantkeni. The Upper Triassic
carbonates conformably overlien by Lower Jurassic limestones.
Lower Jurassic limestones starts with alg and foraminfer bearing biomicritic and
intrabiosparitic limestones. Towards to top, they includes numerous peble and lithoclast bearing
micritic limestone beds and they end with coral, sponge and bryozoa bearing reefal limestone in
the uppermost part. The lower parts of Lower Jurassic carbonates is very similar with Karaburun
sequence, however, the middle and the upper parts are different. Lower part icludes a middle
Liassic foraminiferal assamblages consisting of Paleomayncina termieri, Orbitopsella praecursor,
Orbitopsella sp., Reophax sp., Duotaxis metula, Palaeodasycladus mediterraneus, Bosniella sp.,
Siphovalvulina sp., Meandrovoluta asiagoensis, Pseudocyclammina sp., Lituosepta sp. and
Everticyclammina cf. praevirguliana. The upper part contains Mesoendothyra sp. and abundant
reefal organizm. With respect to this characteristics the Urla sequence represents more collapsed
parts of the Karaburun Platform, begening from Middle Liassic.
Key words: Urla-İzmir, Upper Triyassic, Lower Jurassic, foraminifer.
35
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
TRABZON YÖRESİNDEKİ GEÇ KAMPANİYEN
KALSİKLASTİKLERİNDEKİ ÇÖKEL, BİYOFASİYES VE
KONTROL KAYITLARI (DOĞU PONTİDLER, TÜRKİYE)
Raif KANDEMİR1, Bilal SARI2, Huriye DEMİRCAN3, Dilek SOFRACIOĞLU3
1
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Fener-Rize,
([email protected])
2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe-İzmir
3
MTA GenelMüdürlüğü, Jeoloji Etüdleri Dairesi, Ankara
ÖZ
Trabzon yöresinde bulunan ve Tonya formasyonu olarak adlandırılan Geç Kampaniyen
kalsiklastikleri doğu Pontidler’de Mesozoyik istifinin en üst seviyesini oluşturmaktadır. Bahsi
geçen formasyon, çalışılan kesitlerde (Hayrat, Araklı, Hacımehmet ve Gürbulak) farklı oranlarda
kalkarenit, kalkrudit, çamurtaşı, killi kireçtaşı ve kiltaşlarının ardalanmasından oluşmaktadır.
Kalsiklastik deniz altı yelpaze sistemlerinde iki temel litoloji baskındır. Bunlar; karbonat kırıntılı
çökeller (kalkarenit/kalkrudit) ve çamurlardır. İncelenen kesitlerdeki bu çökel miktarları
farklılıklar sunmaktadır. Hacımehmet ve Gürbulak kesitleri birbirine çok benzerken, Hayrat
yöresindeki fasiyeslerde çamurtaşları daha baskın, Araklı yöresinde ise kalkrudit ve resifal
fasiyesler daha yaygındır. İncelenen çökellerdeki baskın karbonat dokusu moloztaşı, tanetaşı ve
istiftaşlarıdır. İncelenen kalsiklastiklerde bileşen olarak yoğun şekilde çeşitli biyojen parçaları,
litoklastlar ve terijen bileşenler gözlenmiştir. Kalsiklastiklerdeki biyojen parçaları; bentik
foraminiferler, algler, ekinitler, rudist kavkı parçaları, bryozoa parçaları, çeşitli kavkı parçaları,
Polystrata alba, inosaremid parçaları, planktik foraminiferler, radyolaryalar ve kalsisferlerden
oluşmaktadır. Bu bileşenlerin kırıklı, parçalı durumları, kalsiklastiklerle eş yaşlı bir karbonat
çökelim ortamını işaret etmektedir. Örneklerin mikrofasiyes ve fauna tanımlamaları bu
kalsiklastiklerin gravite kökenli olduğunu göstermektedir. İncelenen kesitlerde, litoloji
değişimlerinin temel alındığı morfolojik olarak basit, yatay, düşey formlarının baskın olduğu sığderin denizel ortamı ifade eden 10 iknotür tanımlanmıştır. Gürbulak kesitinde yer alan taban altı
yapılarından kalsiklastik kayaçlardaki bileşenlerin D-GD’ daki sığ bir ortamdan kaynaklandığını
göstermektedir. Çalışılan istiflerdeki tabaka kalınlıkları ve tane boyutuna göre yapılan
sınıflamalarda, çökellerin karbonat kırıntılı deniz altı yelpaze sistemlerine ait oldukları
düşünülmektedir. Geç Kretase kalsiklastik sistemi bölgesel tektonik duraysızlıklarla
ilişkilendirilebilir. Bu tektonik hareketlerin Neotetis Okyanusunun kapanması ve Karadeniz’in
açılmasıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Anahtar kelimeler:Doğu Pontidler, Tonya Formasyonu, Kampaniyen, Kalsiklastik, Mikrofasiyes
36
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
SEDIMENTARY, BIOFACIES AND CONTROL RECORDS IN
CALCICLASTICS AT THE LATE CAMPANIAN IN TRABZON
(EASTERN PONTIDES, TURKEY)
Raif KANDEMİR1, Bilal SARI2, Huriye DEMİRCAN3, Dilek SOFRACIOĞLU3
1
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Fener-Rize,
([email protected])
2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe-İzmir
3
MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etüdleri Dairesi, Ankara
ABSTRACT
Late Campanian calciclastics in the Trabzon region are called as Tonya Formation, which
constitutes the uppermost unit of the Mesozoic sequences in the Eastern Pontides. This formation
consists alternations of calcarenite, calcrudite, mudstone, clayey limestone and claystone in
different proportions in the studied sections (Hayrat, Araklı, Hacımehmet and Gürbulak). Two
fundamental lithologies are dominant in the calciclastic submarine fan systems;namely carbonate
terrigenous sediments (calcarenite / calcrudite) and mudstones. These sediment proportions
exhibit differences in the studied sections. While Hacımehmet and Gürbulak sections are very
similar, mudstones are more dominant in Hayrat region and calcrudite and reefal facies are more
dominant in Araklı region. Rudstone, grainstone, packstone are the dominant carbonate textures
in the studied thin sections. Different biogene parts, lithoclasts and terrigeneous particles are
observed in the investigated calciclastics. Biogene parts in calciclastics are formed benthic
foraminifers, algaes, echinoids, rudists fragments, different shell fragments, Polystrata alba,
inoceramid fragments, planktonic foraminifers, radiolarias, calcispheres. Fractured structure of
these components indicatesto the presence of a close contemporaneous carbonate depositional
environment during their deposition. The microfacies descriptions and fauna determinations
shows that these calciclastics have a gravity origin. Based on lithological changes, 10 ichnofacies
and ichnospecies indicative for shallow-deep marine environments were identified where ?forms
dominate with basic and flat morphologies. Paleocurrent measurements from Gürbulak section
show that components in the calciclastics were derived from shallow environment from eastsoutheast provenance. Bed thickness and classifications of grain size from studied sections
suggest that investigated calciclastics are belongs to calciclastic sub marine fan systems. The late
Cretaceous calciclastic system could be reasonably linked to regional tectonic instabilities. This
tectonism was probably associated with closing of the Neotethys ocean and opening of the Black
Sea.
Key words: Eastern Pontides, Tonya Formation, Campanian, Calciclastic, Microfacies
37
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ANADOLU GEÇ MİYOSEN BOVİDAE FAUNASI ÜZERİNE
YENİ BULGULAR VE YORUMLAR
Seval KARAKÜTÜK
Ege Üniversitesi, Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi, Bornova 35100, İzmir
ÖZ
Günümüzde geniş bir coğrafi dağılım gösteren Bovidler özellikle Neojen sonunda çeşitlenip,
yayılımları Avrasya’da geniş alanlara ulaşmıştır. Bu durum tür çeşitliliğinin fazla olmasıyla ve
adaptasyon yeteneklerinin iyi olmasıyla açıklanabilir. Ülkemizde de Geç Miyosen yaşlı Omurgalı
fosil lokalitelerinde Bovidae familyası bir çok takson ile temsil edilmektedir.
Türkiye’de yaklaşık 176 adet Geç Miyosen lokalitesi bulunur. Ama bu sayı özellikle sistematik
çalışmaları tamamlanmamış faunalar yüzünden bu kadar fazladır. Paleontolojik çalışmalara konu
olan fauna sayısı bu rakamın çok altındadır. Bu lokalitelerden en önemli ve zenginleri; Denizli
(Sazak ve Mahmutgazi), Afyon (Garkın, Kınık), Kırıkkale (Akkaşdağı, Sivas (Hafik), Çankırı
(Çorakyerler), Çanakkale (Gülpınar), Uşak (Kemiklitepe) İstanbul (Küçükçekmece), Ankara
(Sinap, Elmadağı) ve Muğla (Şerefköy, Salihpaşalar)’ dır. Bu çalışmada yukarıda belirtilen
lokalitelerde tanımlanan Bovidae türlerinin revizyonu, dağılımları, paleocoğrafyafik ve
paleoekolojik ilişkileri irdelenerek ilgili faunaların paleocoğrafik evrimini yorumlamayı
hedeflenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bovidae, Geç Miyosen, Anadolu, Paleocoğrafya,
38
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
NEW RECORDS AND COMMENTS ON ANATOLIAN LATE
MIOCENE BOVID FAUNAS
Seval KARAKÜTÜK
Ege Üniversitesi, Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi, Bornova 35100, İzmir
ABSTRACT
Today, the Bovids show a wide geographical distribution, starting from Middle Miocene
throughout Eurasia. This case can be explained by the adaptability and diversity of this unique
family as in Anatolia, Bovidae has been represented by numerous fossil taxons during Late
Miocene.
In Turkey there are over 176 Late Miocene dated fossil mammalian localities though many of
them never been studied in terms of detailed systematics. The Late Miocene localities which were
subjected to paleontological studies and yielded rich Bovid collections are so far: Denizli (Sazak
ve Mahmutgazi), Afyon (Garkın, Kınık), Kırıkkale (Akkaşdağı, Sivas (Hafik), Çankırı
(Çorakyerler), Çanakkale (Gülpınar), Uşak (Kemiklitepe) İstanbul (Küçükçekmece), Ankara
(Sinap, Elmadağı) and Muğla (Şerefköy, Salihpaşalar). This presentation will try to demonstrate
the latest revision of the aforementioned localities Bovid faunas and their paleogeographic
evolution during Miocene.
Keywords: Bovidae, Late Miocene, Anatolia, Paleogeography
39
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
DEVELİ (AKÇADAĞ, MALATYA BATISI) ÇEVRESİ PALEOJEN
İSTİFİNDEN ELDE EDİLEN BAZI VERİLERİN BİLGİSAYAR
PROGRAMLARI YARDIMIYLA DEĞERLENDİRİLMESİ
Sibel KAYĞILI1, Ercan AKSOY2, Niyazi AVŞAR3
1
Fırat Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Elazığ
Bitlis Eren Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Bitlis
3
Çukurova Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Adana
([email protected], [email protected], [email protected])
2
ÖZ
Çalışma alanı, Malatya batısında Develi (Akçadağ) çevresinde, Malatya L39 b2, Malatya L39 b3
ve Malatya L39 b4 paftalarında yer almaktadır.
Paleontolojik çalışmalarda bilgisayar programları yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu
çalışmada, bazı bilgisayar programlarının paleontolojide hangi amaçlarla kullanılabileceği
hakkında uygulamalı olarak bilgi verilmiştir. Bu kapsamda Global Mapper programı yardımıyla
koordinatlandırma yapılmış, paftalar birleştirilmiş, örnek yerleri harita üzerinde belirtilmiş ve üç
boyutlu görüntüler hazırlanmıştır. Adobe Illustrator programı kullanılarak çizilen çalışma alanının
jeolojik haritası Global Mapper programı yardımıyla üç boyutlu hale getirilmiştir. SPSS programı
yardımıyla istatistiksel olarak değerlendirilen veriler, Grapher programı yardımıyla grafik haline
dönüştürülmüştür.
Jeolojinin diğer dallarında olduğu gibi Paleontolojide de verilerin bilgisayar programları
yardımıyla değerlendirilmesi hem zaman kazandırmakta hem de verilerin görsel olarak
sunulmasına imkân vermektedir.
Katkı Belirtme: Bu çalışma 115Y035 numaralı TÜBİTAK 1002 projesi kapsamında
desteklenmektedir.
Anahtar kelimeler: AdobeIllustrator, Akçadağ, Develi, Global Mapper, Grapher, Malatya Batısı,
SPSS
40
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
EVALUATION OF THE SOME DATA OBTAINED FROM DEVELİ
(AKÇADAĞ, WESTERN MALATYA) AREA PALOEGENE
SEQUENCE WITH THE HELP OF COMPUTER PROGRAMS
Sibel KAYĞILI1, Ercan AKSOY2, Niyazi AVŞAR3
1
2
Fırat Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Elazığ
Bitlis Eren Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Bitlis
3
Çukurova Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Adana
([email protected], [email protected], [email protected])
ABSTRACT
The study area is located in Develi (Akçadağ) area at western Malatya and in Malatya L39 b2,
Malatya L39 b3 and Malatya L39 b4 sheets.
Computer programs are widely used in paleontological studies. In this study, practical
information is given about for what purpose of the computer programs are used in paleontology.
In this context, with the help of Global Mapper software, coordinating are made, sheets are
combined, sample locations are specified on the map and three-dimensional images are prepared.
Geological map of the study area which is drawn with Adobe Illustrator program has been made
three- dimensional. The data that are evaluated statistically by using SPSS program was plotted
with the help of the Graph program.
As in the other branches of the Geology, the evaluation of the data by computer programs in
Paleontology, not only saves time but also allows data to be presented visually.
Acknowledgements: This study is supported by the TUBITAK 1002 project (project number
115Y035).
Key words: Adobe Illustrator, Akçadağ, Develi, Global Mapper, Grapher, Western Malatya,
SPSS
41
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ANADOLU’NUN IPR-VEJETASYON ANALIZI SONUÇLARINA
BAĞLI GEÇ OLIGOSEN, MIYOSEN-ERKEN PLIYOSEN’E AIT
PALEORTAMSAL YORUMLAMALARI
1
Mine Sezgül KAYSERI-ÖZER1, Funda AKGÜN2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Haydar Aliyev Bul. No:
100, 35340 İnciraltı-İzmir, Turkey
2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe-Kaynaklar Kampus,
Tınaztepe 35160 Buca-İzmir, Turkey
([email protected], [email protected])
ÖZ
Paleovejetasyon ve iklimsel koşullar yeniden yapılandırılması, paleoortamsal koşulların
anlaşılması için önem taşımaktadır. Bu çalışmada “Integrated Plant Record bitki örtüsü analizi”
ve “Coexistence Approach yöntemi” kullanılarak, Anadolu'nun Geç Oligosen’den Pliyosen’e
bölgesel eski bitki örtüsü ve paleoiklimsel eğilim sunulmuştur.
Geç Oligosen’e ait paleovejetasyon karışık orman topluluğu (MMF) ile temsil edilmektedir.
Batı ve Orta Anadolu’da geç Erken-erken Orta Miyosen boyunca yaygın bitki örtüsü tipi, yarı
nemli sclerophyllous ormanı olarak gözlenmektedir (SCLF), ve kuzey-batı Anadolu’da bu ormana
genellikle karışık orman topluluğu eşlik etmiştir. Geniş yapraklı, yaprak döken bitki bileşenlerinin
oranı (BLD), batı Anadolu’dan orta Anadolu’ya artmıştır ve ayrıca geç Erken-erken Orta Miyosen
boyunca geniş yapraklı her daim yeşil ormanın bileşenlerinin oranı, batı ve orta Anadolu’da artış
göstermiştir.
Batı ve Orta Anadolu’da geç Orta Miyosen boyunca, SCLF ve MMF yaygındır. Erken Geç
Miyosen boyunca, Orta ve Doğu Anadolu’da ısının azalması ve artık nemlilik gözlenmiştir.
Bununla birlikte Geç Miyosen-Pliyosen boyunca Anadolu’nun zonal vejetasyonu kurakçıl otsul
ve step vejetasyon tipi ile karakterize edilmektedir. İklimde Erken Pliyosen’de ısınma ve Orta
Pliosen’de serinleme kayıt edilmiş ve BLD bileşenleri Pliyosen’de artmıştır.
Anahtarkelimeler:IPR Vejetasyon Analizi, Biraradalık Yaklaşımı Yöntemi, Geç Oligosen,
Miyosen, Pliyosen, Anadolu
42
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
PALAEOENVIRONMENTAL INTERPRETATIONS OF THE LATE
OLIGOCENE, MIOCENE-EARLY PLIOCENE BASED ON THE IPRVEGETATION ANALYSIS RESULTS OF ANATOLIA
1
Mine Sezgül KAYSERI-ÖZER1, Funda AKGÜN2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Haydar Aliyev Bul. No:
100, 35340 İnciraltı-İzmir, Turkey
2
Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe-Kaynaklar Kampus, Tınaztepe
35160 Buca-İzmir, Turkey
([email protected], [email protected])
ABSTRACT
Reconstructions of past vegetation and climate were crucial for our understanding of
palaeoenvironments, and this study was presented the regional palaeovegetational and
palaeoclimatic trend from the Late Oligocene to Pliocene of Anatolia using the Integrated Plant
Record vegetation analysis and the CoexistenceApproach Method.
Palaeovegetation of theLate Oligocene was represented by mixed mesophytic forests (MMF).
During the late Early-early Middle Miocene, the subhumid sclerophyllous forest (SCLF) was
common vegetation type in the western and central Anatolia, and this forest generally
accompanied to the MMF in the north-western Anatolia. The proportion of the broad leaved
deciduous components (BLD) increased from the western to northern Anatolia, and also the
percentage of theBroad-Leaved Evergreen Forest (BLE) components were increased in the
western and central Anatolia.
During the late Middle Miocene, SCLF and MMF were common in the western and central
Anatolia. The early Late Miocene was characterized the decreasing temperature and increasing
humidity were observed in the central and eastern Anatolia. Besides, zonal vegetation of Anatolia
during the Late Miocene-Pliocene are represented by zonal xeric grasslands or steppe vegetation
type. The warming of the palaeoclimate in the Early Pliocene and cooling in the Middle Pliocene
are recorded, and BLD components increased in thePliocene.
Key words: IPR-vegetation analysis, Coexistence Approach Method, Late Oligocene, Miocene,
Pliocene, Anatolia
43
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
BOLKAR DAĞLARI (ORTA TOROSLAR) GÜNEYİNDEKİ
MAASTRİHTİYEN İSTİFLERİNİN STRATİGRAFİSİ VE
FASİYESLERİ, G TÜRKİYE
1
Hayati KOÇ1, Kemal TASLI1, Erol ÖZER1
Mersin Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Çiftlikköy, Mersin
([email protected])
ÖZ
Bolkar Dağları güneyindeki Geç Kretase çökellerinin stratigrafik ve fasiyes analizi iki farklı ve
birbirine zıt fasiyeslerin varlığını göstermiştir. Geç Kampaniyen-Maastrihtiyen çökelleri Aladağ
Birliği'nde kıta yamacı ve havza koşullarını yansıtan pelajik kireçtaşları ve bunları üzerleyen
ofiyolitik kökenli kırıntıların egemen olduğu türbiditik çökellerle (Yavca Formasyonu) temsil
edilirken, güneydeki Geyikdağı Birliği'nde dış platform-yamaç koşullarında çökelmiş kireçtaşları
(Hayvandağı Formasyonu) ile temsil edilir.
Aladağ Birliği'nin türbiditik istifinin alt kesiminde Geç Kampaniyen yaşına işaret eden ve
Radotruncana calcarata türünü içeren bir plaktonik foraminifer topluluğu belirlenmiştir. Üst
kesiminde ise Maastrihtiyen yaşını belgeleyen Contusotruncana walfischensis içeren bir plaktonik
foraminifer topluluğu bulunmuştur. Geyikdağı Birliği’ndeki kireçtaşı istifinde ise Geç
Maastrihtiyen yaşına işaret Racemiguembelina fructicosa ve Ganssserina wiedenmayeri türlerini
içeren bir planktonik foraminifer topluluğu ile Orbitoides apiculatus, Siderolites calcitrapoides,
Sirtina orbitoidiformis, Omphalocyclus macroporus türlerini içeren bentik foraminifer topluluğu
belirlenmiştir. Bu bentik foraminifer topluluğu Orta Toroslar'da ilk defa kaydedilmiştir.
Maastrihtiyen'deki belirgin fasiyes değişimi Geyikdağı Birliği'nin ofiyolit bindirme kuşağına uzak
ve Aladağ Birliği‘ne göre daha güneydeki bir konumda olması ile açıklanabilir. Bu fasiyes
değişimi Geyikdağı ve Aladağ birliklerini birbirinden ayırt etmek için kullanılabilir.
Anahtar kelimeler: Geç Kretase, Biyostratigrafi, Fasiyes, Orta Toroslar, Türkiye.
44
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
STRATIGRAPHY AND FACIES OF THE MAASTRICHTIAN
SEQUENCES IN SOUTHERN PART OF THE BOLKAR
MOUNTAINS (CENTRAL TAURIDES), S TURKEY
1
Hayati KOÇ1, Kemal TASLI1, Erol ÖZER1
Mersin Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Çiftlikköy, Mersin
([email protected])
ABSTRACT
Stratigraphic and facies analysis of the Late Cretaceous deposits in the southern part of the
Bolkar Mountains (Central Taurides) showed that two different and contrast facies exist. In the
Aladağ Unit, Late Campanian-Maastrichtian sediments are represented by red pelagic limestones
and overlying siliciclastic turbidites dominated by ophiolite-derived clastics (called as Yavca
Formation) deposited on slope to basin, while in the Geyikdağ Unit they are represented by
limestones (called as Hayvandağı Formation) deposited on outer platform-slope.
Lower part of the turbiditic sequence in the Aladağ Unit contains a planktonic foraminiferal
assemblage with Radotruncana calcarata which indicates Late Campanian age. A planktonic
foraminiferal assemblage comprising Contusotruncana walfischensis, indicating Maastrichtian
age, was found in upper part of the sequence. The pure limestone sequence in the Geyikdağı Unit
includes a planktonic foraminiferal assemblage comprising Racemiguembelina tructicosa and
Ganssserina wiedenmayeri accompanying a benthic foraminiferal assemblage comprising
Orbitoides apiculatus, Siderolites calcitrapoides, Sirtina orbitoidiformis, Omphalocyclus
macroporus which indicates Late Maastrichtian age. The submentioned benthic foraminiferal
assemblage has been firstly recorded from the Central Taurides. This cospicuous facies change
during the Maastrichtian time may be explained by reason of that the Geyikdağı Unit was
faraway from the ophiolite overthrust belt and positioned further south in comparison with the
Aladağ Unit. This facies change can be used for differentation between Geyikdağı and Aladağ
Units.
Key words: Late Cretaceous, Biostratigraphy, Facies, Central Taurides, Turkey.
45
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
İNALTI FORMASYONU'NUN (ZONGULDAK İLİ) YAPISAL
JEOLOJİSİNE BENTİK FOSİL KAYITLARI İLE YENİ BİR
YAKLAŞIM
1
Merve MENTEŞ1, Duygu İŞBİL1, İzver ÖZKAR ÖNGEN1
İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Avcılar-İstanbul
([email protected])
ÖZ
Çalışma alanında yer alan çökel istifin Paleozoyik’in Karbonifer döneminden günümüze kadar
farklı deformasyon etkilerine maruz kalmış olduğu ve bölgenin genellikle K-G ve KD-GB
sıkışma rejiminin etkisi altında gelişerek yapısal unsurlarla şekillendiği birçok araştırmalardan
bilinmektedir. Bu yörelerde yapılmış birçok jeolojik amaçlı çalışmalar bulunmakla birlikte, istifin
günümüze dek uzanan sürecinde, baskın olarak hangi sistem veya sistemlerin etkisinde kalarak
son haline eriştiği, ayrıntılı paleontolojik çalışmaların verileriyle daha önce ortaya konmamıştır.
Yapılan bu çalışma ile istifte yer alan İnaltı Formasyonu’nun bölgeye çökelimi - çökelim sonrası
sürecinde geçirmiş olduğu deformasyonlarla içerdiği bentik fosil faunasına dayandırılarak yaş
verilerinin deneştirilmesi ve bölgenin evrim sürecine katkı sağlanması amaçlanmıştır.
Altta Karbonifer birimleri üzerine uyumsuz olarak yerleşen ve üst sınırı ise Erken Kretase yaşlı
Kilimli Formasyonu ile uyumluluk gösteren İnaltı Formasyonu'ndan ölçülmüş stratigrafik kesitleri
derlenmiştir. Kesitlerden elde edilen sonuçlara göre; bu bentik fosil toplulukları içinde yer alan
orbitolinidler, Neotrocholina’lar ile makrofosillerden rudistlerin ve mercanların yaygın olduğu
gözlenmiştir. Formasyon’da biyozonasyon ayrımına gidildiğinde ise; alttan üste doğru; algli zon,
rudist'li zon, miliolid'li zon, trocholin'li zon, orbitolinid'li zon ve küçük bentik foraminifer ara
katkılı zonlar ayırtlanmıştır.
İnceleme alanında gerçekleştirilen ayrıntılı arazi çalışmaları kapsamında İnaltı Formasyonu’nun
kireçtaşı ve kumtaşı birimleriyle temsil edilen kesimlerinden derlenen sistematik, sık aralıklarla
alınmış ince kesit örneklerinin incelenmesi sonucundaki paleontolojik bulgulara göre; çeşitli
Orbitolinidae familyasına ait cins ve türler, küçük bentik formaniniferler, algler ve planktik
foraminiferlere dayandırılarak birimin yaşı tarafımızdan Barremiyen-Apsiyen olarak
belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: İnaltı Formasyonu, Bentik Foraminifer, Yapısal Evrim
46
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
A NEW APPROACH TO STRUCTURAL GEOLOGY OF THE INALTI
FORMATION (ZONGULDAK) WITH BENTHIC FOSSIL RECORDS
1
Merve MENTEŞ1, Duygu İŞBİL1, İzver ÖZKAR ÖNGEN1
İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Avcılar-İstanbul
([email protected])
ABSTRACT
Many studies shows that, sedimentary pile in study area has been exposed different deformation
effects from Palaeozoic Carboniferous age to today and the region generally has been shaped
structural factors advancing under N-S and NE-SW compressional regime. Along with many
geological purposed studies in the region, which system or systems finalized extant process of the
pile dominantly hasn't been proved with detailed paleontological studies. In this study, it is aimed
to correlated age data of the containing benthic fossil fauna and deformations which substantiate
precipitation - post precipitation of The Inaltı Formation and contribute to the evolution process
of the region.
Measured stratigraphic section have been compiled from İnaltı Formation which has a
unconformably bottom contact with Carboniferous units and has a conformably upper contact
with Lower Cretaceous Kilimli Formation. According to the results obtained from the section; the
units widely contain benthic foraminifera, Orbitolina, Neotrocholina, Rudists and Anthozoa of the
macrofossils. When unbundling biozonation in the formation, algae zone, rudist zone, miliolid
zone, trocholina zone, orbitolinidae zone and the zone interfingered with small benthic
foraminifera are distinguished from bottom to top.
As a part of detailed field studies done on study area, age of Inaltı Formation has been stated
as Barremiyen-Apsiyen by us, based on species and genus of vary Orbitondinidae family, small
benthic for foraminifera, algae and planktic foraminifera family, according to the paleontological
findings result of analyzed systematic, frequent interval thin section compiled of represent
limestone and sandstone units of Inalti Formation.
Key words: İnaltı Formation, Benthic Foraminifera, Structural Evolution
47
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
MİYOSEN YAŞLI GÜNEYCE FORMASYONU (GÜNEYBATI
TÜRKİYE) İZ FOSİLLERİ, ÇÖKELME ORTAMI VE OKSİJEN
DURUMU
Jan Kresten NIELSEN1, Muhittin GÖRMÜŞ2, Kubilay UYSAL3, Süveyla KANBUR3
1
VNG Norge AS, Filipstad Brygge 1, NO-0252 Oslo, Norway
([email protected])
2
Ankara Universitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Ankara
3
Süleyman Demirel Universitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Isparta
ÖZ
Güneyce Formasyonu’nun ritmitik silikiklastik çökelleri, Isparta Üçgeninin (Büklümü’nün)
kuzeyinde yer alan Dereboğazı–Ağlasun–Sagalassos çevresinde yaygın bir şekilde gözlenir. Bu
sedimentler bölgesel olarak geniş bir Neotetis Okyanus havzasında birikmişlerdir. Güneyce
Formasyonu 500-750 metre kalınlıkta ve yanal olarak kilometrelerce bir yayılıma sahiptir.
Litolojik özellikler ve fosil bulgular transgresif bir seriden regresif bir seriye değişen denizel bir
istifin geliştiğini ortaya koymaktadır. Mikrofosiller ve nannofosiller Akitaniyen-Burdigaliyen?Langiyen yaş aralıklarını işaret etmektedir. Biyotürbasyon olaylarıyla şekillenmiş iz fosiller bol
miktarlarda gözlenir. Bu iz fosiller geniş bir çeşitliliğe sahiptir. Tanımlanabilen iz fosiller
şunlardır: Chondrites intricatus, C. targionii, ?Cosmorhaphe isp., Helminthopsis isp.,
Helminthorhaphe flexuosa, Lorenzinia isp., Naviculichnium marginatum, ?Nereites isp.,
Ophiomorpha rudis, ?Phycosiphon incertum, Planolites beverleyensis, cf. Rhizocorallium isp. and
Thalassinoides suevicus. Çalışılan arazide Ophiomorpha rudis iknoaltfasiyesi, Nereites
iknofasiyesinin Paleodictyon iknoaltfasiyesi ve Zoophycos iknofasiyesinin varlığı da ortaya
konmuştur. Çalışılan formasyon proksimal (yakınsak) türbiditik bir istiften daha açık denizel bir
ortamda çökelmiş distal (uzaklaşan) düşük oksijenli şeyli çamurtaşına kadar yanal yönde bir
değişim göstermektedir. Çökellerdeki biyotürbasyon faaliyetleri ise hızlı türbiditik çökelme
sıklığına, zeminin sabit olup olmamasına ve dip deniz suyunun oksijen durumuna bağlı olarak
gelişmiştir.
Anahtar kelimeler: Güneyce Formasyonu, Miyosen, İz fosiller
48
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
DEPOSITIONAL CONDITIONS AND OXYGENATION AS
INDICATED BY TRACE FOSSILS IN THE MIOCENE GÜNEYCE
FORMATION (SOUTHWEST TURKEY)
Jan Kresten NIELSEN1, Muhittin GÖRMÜŞ2, Kubilay UYSAL3, Süveyla KANBUR3
1
VNG Norge AS, Filipstad Brygge 1, NO-0252 Oslo, Norway
([email protected])
2
Ankara University, Faculty of Engineering, Department of Geological Engineering, Tandoğan,
TR-06100 Ankara, Turkey.
3
Süleyman Demirel University, Department of Geological Engineering, TR-32260 Isparta,
Turkey.
ABSTRACT
Rhythmical siliciclastic sediments of the Güneyce Formation occur widespreadly in the
Dereboğazı–Ağlasun–Sagalassos area, which is located in the northern part of the Isparta Angle.
The sediments accumulated in a regionally large basin of the Neotethys Ocean. The Güneyce
Formation is 500–750 m thick and extends laterally for many kilometres. Lithological
characteristics and fossils reflect a transgressive to regressive marine succession. Microfossils
and nannofossils indicate an Aquitanian−Burdigalian−?Langhian age. Trace fossils formed by
bioturbation are abundant and the large variety includes Chondrites intricatus, C. targionii,
?Cosmorhaphe isp., Helminthopsis isp., Helminthorhaphe flexuosa, Lorenzinia isp.,
Naviculichnium marginatum, ?Nereites isp., Ophiomorpha rudis, ?Phycosiphon incertum,
Planolites beverleyensis, cf. Rhizocorallium isp. and Thalassinoides suevicus. Trace-fossil
assemblages representing the Ophiomorpha rudis ichnosubfacies, Paleodictyon ichnosubfacies of
the Nereites ichnofacies and Zoophycos ichnofacies are present. The formation shows a lateral
trend from proximal turbiditic successions to distal low-oxygen shaly mudstone formed in deeper
marine environments. The bioturbation activity was dependent upon the frequency of rapid
turbiditic deposition, substrate consistency and oxygenation of the bottom water.
Key words: Güneyce Foormation, Miocene, Trace fossils
49
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ANADOLU MEMELİ BİYOÇEŞİTLİLİĞİNİN SENOZOYİK
DÖNEM BOYUNCA DEĞİŞİMİNİN EVRİMSEL VE EKOLOJİK
OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ
Şakir Önder ÖZKURT
Ahi Evran Üniversitesi, Kırşehir/Türkiye
ÖZ
Memelilerin Anadolu’da bilinen en eski fosilleri 52 milyon yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Bu
çalışmaya konu olan Anadolu’da 458 lokaliteden elde edilen fosil Memeliler 52 - 0,01 milyon
yıllar arasında yaşamışlardır. Fosil Memeliler 15 takım 63 familya, 348 cins ve 396 türden oluşan
bir biyoçeşitlilik sergilemektedir. Bu gün ise Memeliler Anadolu’da 8 takım 36 familya, 82 cins
ve 168 tür ile temsil edilmektedir. Anadolu’nun jeolojik evrimi ile birlikte gerçekleşen ekolojik
değişimler sonucu; Memeli biyoçeşitliliğinde 7 takım 27 familya, 266 cins ve 228 türlük bir
azalma olmuştur. Bu veriler ışığında Anadolu biyocoğrafyasında memeli biyoçeşitliliğinin
senozoik dönem boyunca değişimine evrimsel ve ekolojik bir bakış sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Memeli, Biyoçeşitlilik, Evrim, Anadolu.
50
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
EVOLUTIONARY AND ECOLOGICAL EVALUATION OF THE
CENOZOIC ERA MAMMALS ALONG THE ANATOLIAN
BIODIVERSITY CHANGE
Şakir Önder ÖZKURT
Ahi Evran Üniversity, Kırşehir/Turkey
ABSTRACT
The oldest known fossil of mammals in Anatolia is dated back to 52 million years. The fossil
mammals in Anatolia obtained from 458 localities in this study lived between 52 - 0.01 million
years. Fossil mammals represented a biological diversity of 15 orders, 63 families, 348 genus and
396 species. Today, mammals is represented by 8 orders, 36 families, 82 genus and 168 species in
Anatolia. As a result of ecological changes that occur during the geological evolution of
Anatolia; 7 orders, 27 families, 266 genus and 228 species in mammalian biodiversity has been
decreased. In the light of evolutionary and ecological changes, Anatolian mammal biodiversity
was presented with an overview throughout the Cenozoic era in Anatolian biogeography.
Key words: Mammalia, Biyodiversity, Evolution, Anatolia.
51
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
YAŞAMIN YENİDEN ÜRETİMİ: BİYOTEKNOLOJİ
(DÜNYA VERSİON 2.0)
Arda ÖRÇEN
Geen Biyoteknoloji San. Ar-Ge Ltd. Şirketi, Çiftehavuzlar Mahallesi, Eski Londra Asfaltı
Caddesi, 151/1G B2 Blok, No. 113, Esenler/İstanbul
([email protected])
ÖZ
Günümüzün disiplinlerarası çalışma alanlarından biri olan biyoteknoloji, kimya, fizik, biyoloji
gibi temel bilimlerin kavramlarını mühendislik bilimleri ile birleştirmektedir. Sonuç olarak,
doğanın ihtiyacı olan ve doğada az olarak bulunan ürünlerin arttırılması ya da bulunmayan
ürünlerin tasarlanıp oluşturulmasını sağlayan bir bilim dalı ortaya çıkmaktadır. Biyoteknoloji
ayrıca, insan, hayvan ve bitki hücrelerinin fonksiyonlarını anlamak ve değiştirmek amacıyla
uygulanan çeşitli teknikleri ve işlemleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Canlıların
iyileştirilmesi ya da endüstriyel kullanıma yönelik ürünler geliştirilmesini, modern teknolojinin
doğa bilimlerine uygulanmasını kapsar.
Organizmalarının genetiğinin değiştirilmesi, biyoteknolojinin kullandığı yöntemlerden
birisidir. GDO’lar tıptan gıdaya, tekstilden eczaya, inşaattan savunma sektörüne kadar geniş bir
alanda kullanılmaktadır. Özellikle gıda sektöründe kullanımı günümüzün temel tartışma
konularından birisidir. Bu çalışma, genetiği değiştirilmiş organizmaların biyoteknolojideki yeri
insan hayatına etkisi tartışmalar bağlamında ele alınarak açıklanmayı amaçlamaktadır.
Anahtar kelimeler: Biyoteknoloji, GDO, İnsan yaşamı, Doğa
52
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
REPRODUCE OF LIFE: BIOTECHNOLOGY
(WORLD VERSION 2.0)
Arda ÖRÇEN
Geen Biyoteknoloji San. Ar-Ge Ltd. Şirketi, Çiftehavuzlar Mahallesi, Eski Londra Asfaltı
Caddesi, 151/1G B2 Blok, No. 113, Esenler/İstanbul
([email protected])
ABSTRACT
As an interdisciplinary biotechnology compound terms of chemistry, physic and biology with
engineering sciences. As a result of this, a new discipline which design or reproduce new
products that are rather or can’t find in nature. Biotechnology also use as a term for technics and
procedures which are used for understand functions of human, animal and plants cells. It involve
to imply modern technology to nature science, to improve living things and to develop new
product to industrial using.
Modifying genes of organisms one of the technics of biotechnology.GMOs are using in medical,
food, textile, medicine, construction, defens sectors. Especially using in food sector is a hot topic
of nowadays. This study aims to explain the place of genetically modified organismsin
biotechnology and affect to humanbeing in context of discussions.
Key words: Biotechnology, GMO, Human life, Nature
53
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
DÜNYANIN OLUŞUMUNDAN GÜNÜMÜZE YOKOLUŞLARA
BİR YAKLAŞIM
Sefer ÖRÇEN
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik – Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü,
65080, Zeve Kampüsü, Van
([email protected])
ÖZ
Yerküre, oluşumundan günümüze jeolojik periyodlar boyunca; 1.Ordovisiyen-Silüriyen, 2. Geç
Devoniyen, 3. Permiyen-Triyas, 4. Triyas sonu, 5. Kretase-Tersiyer olarak beş ana kitlesel
yokoluşun etkisinde kalmıştır. Bu yokoluşlara daha az etkileşimleri bakımından Kambriyen,
Miyosen, Geç Pleyistosen zaman dilimleri de eklenebilir. Yerkürede sözü edilen zaman
dilimlerine ilişkin yaşamış olan organizmaların meteor yağmurları, kıtaların iç dinamik olaylarla
yer değiştirmeleri, iklim değişimleri faktörlerinin etkisiyle ortadan kalktıkları söylenebilir. Bu
çalışmada özellikle, tek hücreli ve çok hücreli omurgasız ile omurgalı organizmaların ilk ortaya
çıkışları ve sönümlenmeleri, geçirdikleri evrim süreci içinde popülasyonlardaki gen sıklığında
yaşanan değişiklikleri (Mikroevrim) ve biyo çeşitlilikteki artış gibi tür düzeyinin üzerinde
gerçekleşen her tür değişimler (Makroevrim) bakımından irdelenmiştir. Yerküre tarihi boyunca
beş ana dönem içinde canlıların yaşamlarındaki kesintili dönemlere bakıldığında geçirdikleri
değişimler makroevrimsel boyutuyla yeni dönüşümlere uğramışlardır. Öncelikle bu dönüşümlere
analitik bakışla; şüphesiz mikroevrim süreçlerindeki soy çizgilerine ilişkin değişimleri doğru
okumak gerekmektedir. Bu kalkış noktasıyla izleyeceğimiz çizgi, paleontoloji – Jeokimya –
paleoekoloji ekseninde yapacağımız çalışmaların sonucunda bizlere günümüzdeki yaşam ve
geleceği için katkı sağlayacak nitelikte bir yönelime olanak sağlayacaktır.
Anahtar kelimeler: Jeolojik zamanlar, yokoluş, evrim
54
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
AN APPROACH TO MASS EXTINCTIONS SINCE THE DAY
EARTH FORMED TO RECENT
Sefer ÖRÇEN
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik – Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 65080,
Zeve Kampüsü, Van
([email protected])
ABSTRACT
Since its formation, Earth has been affected by five major mass extinction throughout the
geological time periods. These mass extinctions can be listed as 1. Ordovician- Silurian, 2. Late
Devonian, 3. Permian-Triassic, 4. End of Triassic, 5. Cretaceous-Tertiary. Besides the major
ones, Cambrian, Miocene and Late Pleistocene can also be added to these extinctions in terms of
their lesser interaction as minor ones.. It can be told that organisms lived in the above time
intervals have been extinct due to the effects of meteor streams, climate changes and internal
dynamics of plates. First appearance and extinction of mono-and multi-cellulars invertebrate
and vertebrate organisms, the changes in their gene frequency during their evolution period
(micro-evolution), and any kind of variation beyond genres such as increase in bio-diversity
(macro-evolution) are the main concerns analyzed within the context of the study. Considered the
discontinuous period of life in the five main periods of Earth history, changes of livingbeings in
macro-evolutional dimension leads their new transformation. First of all, undoubdetly, it is
necessary to study the changes of gen lines in the micro-evolution periods correctly by looking at
these transformations analytically. The way we follow together with the findings of paleontologygeochemistry-paleoecology studies will enable us to create a new approach which will contribute
the life and its future.
Key words: Geological times, mass extinction, evolution
55
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
KÜLTÜR, TARIM, GIDA GÜVENLİĞİ
İlke ÖRÇEN YİĞİT
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İktisadi Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Van
([email protected])
ÖZ
Tarım insan tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. İnsanlığın ilk devrimi, ‘yeşil devrim’ olarak
da adlandırılan tarım faaliyeti yeni bir toplumsal ve ekonomik yapının da temelini oluşturmuştur.
Bu bağlamda Anadolu ‘Bereketli Hilalin’ sınırları içerisinde buğday tarımının anavatanı olarak
insanlık tarihinde önemli rol oynamış coğrafyalardan biridir. Buğday tarımı, insanın biyolojik ve
toplumsal evrimine katkıda bulunduğu gibi insan da buğdayın evrim sürecinde önemli bir etken
olmuş ve Anadolu 10000 yıllık bir faaliyetin sonucu olarak farklı buğday türlerinin ve oldukça
kadim bir kültürün mirasçısı olmuştur.
1000 yıl öncesinden günümüze dünya nüfusun büyük bir hızla artışı sonucu, beslenme ve
gıdaya erişim, uluslararası düzeyde tartışılır bir konu haline gelmiştir. Günümüzde gıda güvenliği,
gıda kaynaklarının üretiminden tüketimine, dağıtım ve bölüşüm ilişkilerini de kapsayan bir
kavramdır. Beslenmenin temel kaynaklarından biri olarak kullanılan buğday üretimi ve tüketimi
de gıda güvenliği bağlamında en çok tartışılan konulardan biridir. Bu çalışmada buğday tarımı
gıda güvenliği bağlamında ele alınarak değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Buğday, Tarım kültürü, Gıda güvenliği.
56
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
CULTURE, AGRICULTURE, FOOD SECURITY
İlke ÖRÇEN YİĞİT
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İktisadi Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, VAN
([email protected])
ABSTRACT
Agriculture is an important turning point of human life. Agricultural activity is named the first
revolution of humanity or ‘green revolution’ and it provided bases of a new social and economic
system. In this context, Anatolia is one of the important place that plays an important role in
human history in yhe boundaries of 1Fertil Crescent’. While wheat agriculture has been to
contribute biological and social evolution of human, human has played an important role in
evolution of wheat. In this way Anatolia became an inheritor of an ancient culture and different
kind of wheat as a result of an ten millenarian activity.
During ten thousend year, world population has increase rapidly so that nutrition and food
access became a problem at issue. Nowadays food security is a concept which include producing
and consuming of food resources, distribution and dividing relations. As an important food
resource wheat agriculture and wheat consumption have became an topical issue. In this study
wheat agriculture is analysed in the context of food security.
Key words: Wheat, Agriculture, Food Security.
57
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
BAFA GÖLÜ ÇÖKELLERİNİN BENTİK FORAMİNİFER
TOPLULUKLARI
Bilgehan TOKSOY1, Elmas KIRCI-ELMAS2, Özlem BULKAN1
1
2
İstanbul Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü İstanbul, Türkiye
İstanbul Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, İstanbul, Türkiye
ÖZ
Çalışma alanını, Büyük Menderes Deltasının Güneydoğusunda bulunan Bafa Gölü ile yakın
çevresi oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında gölün batı kesiminde yapılan sondaj (BS) ve
doğu kesiminden alınan karot (BAF3B) üzerinde çalışılmıştır. Göl çökellerinin ve bataklık
istifinin içerdiği bentik foraminiferlere bakılarak sayısal ve yüzdesel bollukları hesaplanmıştır.
Bataklık istifi boyunca (12m) 20 örnek üzerinde bentik foraminiferlere bakılmıştır. Bataklık
istifine ait örneklerde; Ammonia compacta Hofker, Ammonia parkinsoniana (d’Orbigny),
Ammonia spp., Ammonia tepida (Cushman), Elphidium sp., Haynesina depressula (Walker and
Jacob), Porosononion subgranosum (Egger), Quinqueloculina laevigata d'Orbigny bentik
foraminifer türleri gözlenmiştir. Sondaj istifi boyunca görülen bentik foraminiferlerin bollukları
yüzdelerine bakıldığında %5 in üzerinde bolluk gösteren türler; Ammonia parkinsoniana,
Ammonia spp., Ammonia tepida ve Haynesina depressula’dır.
Baf3B karotu (50cm) boyunca hazırlanan 13 örnek üzerinde bakılan bentik foraminifer
türlerinden, Ammonia compacta Hofker, Ammonia parkinsoniana (d’Orbigny), Ammonia spp.,
Ammonia tepida (Cushman), Aubignyna perlucida (Heron-Allen & Earland), Elphidium
aculeatum (d'Orbigny), Elphidium advenum (Cushman), Elphidium crispum (Linnaeus),
Elphidium macellum (Fichtel and Moll), Elphidium sp., Haynesina depressula (Walker and
Jacob), Porosononion subgranosum (Egger), Rosalina sp. gözlenmiştir. BAF3B karotu boyunca
yüzdesel bolluklara bakıldığında %5 in üzerinde bolluk gösteren türler; Ammonia parkinsoniana,
Ammonia spp., Ammonia tepida‘dır. Mikropaleontolojik incelemeler sonucunda gölü doğu-batı
ekseni boyunca bentik foraminifer tür çeşitliliğinin ve değişkenliğinin az oluşu, düşük tuzluluklu
göl ortamına işaret etmektedir.
Anahtar kelimeler: Bafa Gölü, Bentik Foraminifer Topluluğu, Büyük Menderes Deltası
Katkı belirtme: Bu çalışma 113Y070 numaralı TÜBİTAK projesi ve 28942 ve 17828 numaralı
İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonu projeleri kapsamında desteklenmektedir.
58
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
FORAMINIFERA ASSOCIATIONS OF LAKE BAFA
SEDIMENTS
Bilgehan TOKSOY1, Elmas KIRCI-ELMAS2, Özlem BULKAN1
1
2
İstanbul Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü İstanbul, Türkiye
İstanbul Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, İstanbul, Türkiye
ABSTRACT
The study area, which is located in the South-east of Great Menderes Delta, is the Lake Bafa and
its surroundings. Within the frame of the study, an east parts of lake two short cores ( Baf3B:
50cm, Baf 3:30 cm) and from the western swamp area a long drilled section (BS: 12m) were
retrieved. Within the aim lake and swamp sediments reference to numerical and percentage
abundance of benthic foraminifera.
Benthic foraminifera associations are investigated in 20 samples from the BS drilled section.
Ammonia compacta Hofker, Ammonia parkinsoniana (d’Orbigny), Ammonia spp., Ammonia
tepida (Cushman), Elphidium sp., Haynesina depressula (Walker and Jacob), Porosononion
subgranosum (Egger), Quinqueloculina laevigata d'Orbigny are investigated in the samples. .
Mainly higher contributions of (>5%) Ammonia parkinsoniana, Ammonia spp., Ammonia tepida
and Haynesina depressula are observed along the drilled section.
Benthic foraminifera associations are also investigated in 13 samples from the BAF3B core.
Ammonia compacta Hofker, Ammonia parkinsoniana (d’Orbigny), Ammonia spp., Ammonia
tepida (Cushman), Aubignyna perlucida (Heron-Allen & Earland), Elphidium aculeatum
(d'Orbigny), Elphidium advenum (Cushman), Elphidium crispum (Linnaeus), Elphidium
macellum (Fichtel and Moll), Elphidium sp., Haynesina depressula (Walker and Jacob),
Porosononion subgranosum (Egger), Rosalina sp. are investigated in the samples. The relative
percentages of these species are also determinated with the dominance of Ammonia. Mainly
higher contributions of (>5%) Ammonia parkinsoniana, Ammonia spp., Ammonia tepida are
observed. According to micropaleontological study, bentik foraminifera dataset with low range
variations of Benthic Foraminifera diversity and variability reflect mainly a lacustrine facies with
a high range of salinity variations.
Key words: Diatom, Lake Iznik, Palaeoenvironment, Quaternary
Acknowledgements: This study is supported by the TUBITAK-ARDEB 1001 project (project
number of 113Y070) and Istanbul University research foundations (project number of 28942 and
17828).
59
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ÇEŞMELER FORMASYONU’NUN TURONİYEN-KONİASİYEN
(GEÇ KRETASE) RADYOLARYALARI (MAÇKA, TRABZON)
1
Emine TÜRK ÖZ1, Şenol ÇAPKINOĞLU1
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü,Trabzon
([email protected])
ÖZ
Doğu Karadeniz Bölgesi, Kretase tortularının yaygın olarak yüzeylediği alanlardan birini
oluşturmaktadır. Maçka ilçesi (Trabzon) civarında yaygın yüzeylenmeleri olan, litolojisini başlıca
kumtaşı, silttaşı, kumlu kireçtaşı, marn ve tüflerin oluşturduğu Geç Kretase yaşlı Çeşmeler
Formasyonu’nun Sukenarı ölçülü stratigrafik kesitindeki (425 m) marn ve kumlu kireçtaşı
araseviyelerinden Turoniyen-Koniasiyen’i (Geç Kretase) tanımlayan bir radyolarya faunası elde
edilmiştir.
Alievium, Amphipyndax, Archaeospongoprunum, Cavaspongia, Cavidiscus, Crucella,
Dictyomitra, Holocryptocanium, Orbiculiforma, Paronaella, Phaseliforma,
Patellula,
Pseudoaulophocus,
Pseudodictyomitra,
Praeconocaryomma,
Pessagnobrachia,
Patulibracchium, Stichomitra cinslerine ait toplam 26 tür ilk kez bu çalışmayla tanımlanmıştır.
Crucella cachensis, Alievium superbus, Cavidiscus fiskensis türlerinin birlikte bulunuşuyla
Alievium superbus (Turoniyen) biyozonu, Alievium praegallowayi, Archaeospongoprunum
bipartitum’un ilk bulunuşuyla ise Alievium praegallowayi biyozonu kurulmuştur.
Anahtar kelimeler: Doğu Karadeniz Bölgesi, Kretase, Turoniyen-Koniaisyen, radyolarya
60
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
TURONIAN-CONIACIAN (LATE CRETACEOUS) RADIOLARIANS
OF ÇEŞMELER FORMATION (MAÇKA, TRABZON)
1
Emine TÜRK ÖZ1, Şenol ÇAPKINOĞLU1
Karadeniz Technical University, Department of Geological Engineering, Trabzon
([email protected])
ABSTRACT
The Eastern Black Sea Region is one of the areas where the Cretaceous deposits extensively
outcrop. A Turonian-Coniacian (Late Cretaceous) radiolarian fauna was obtained from marl and
sandy-limestone intervals in the Sukenarı Measured Stratigraphic Section (425 m) of the
Çeşmeler Formation, consisting mainly of sandstone, siltstone, sandy-limestone, marl and tuff.
Twenty-six species of genus Alievium, Amphipyndax, Archaeospongoprunum, Cavaspongia,
Cavidiscus, Crucella, Dictyomitra, Holocryptocanium, Orbiculiforma, Paronaella, Phaseliforma,
Patellula, Pseudoaulophocus, Pseudodictyomitra, Praeconocaryomma, Pessagnobrachia,
Patulibracchium, Stichomitra were defined the first time by this study.
Alievium superbus biozone (Turoniyen) by the joint occurrence of Crucella cachensis,
Alievium superbus, Cavidiscus fiskensis and Alievium praegallowayi biozone (Koniasian) by the
first occurrence of Alievium praegallowayi, Archaeospongoprunum bipartitum were established
from this section.
Key words: Eastern Black Sea Region, Cretaceous, Turonian-Coniacian, radiolarian
61
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
HOYA FORMASYONUNUN (SİİRT BATISI) MİKROFASİYES
ÖZELLİKLERİ
1
Çetin YEŞİLOVA1, Sefer ÖRÇEN1
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik – Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Van
([email protected])
ÖZ
Bu çalışmada, Siirt İli ve çevresinde yüzeyleyen Orta – Üst Eosen zaman aralığında çökelmiş
Hoya Formasyonunun sedimantolojik özellikleri, arazi çalışmaları ve mikrofasiyes analizlerine
dayalı olarak belirlenmiştir. Bu bilgiler ışığında bölgenin Orta – Üst Eosen paleocoğrafyasına bir
yaklaşım sağlanmıştır. İnceleme alanında yüzeyleyen Hoya formasyonundan üç adet ölçülü
stratigrafik kesit alınmıştır. Bu kesitler Bardaklı Köyü civarında bulunan Dodan antiklinalinin her
iki kanadından ve Erdurağı köyü güneyinden alınmıştır.
İnceleme alanında yapılan arazi çalışmalarından sonra gerçekleştirilen laboratuar çalışmaları
sonucunda, Hoya formasyonu 7 mikrofasiyese ayrılmıştır. Bu mikrofasiyesler şunlardır; (1)
Kırmızı algli – bentonik foraminiferli vaketaşı fasiyesi, (2) Kırmızı algli – bentonik foraminiferli
çakıltaşı fasiyesi, (3) Kırmızı algli – iri bentonik foraminiferli istiftaşı fasiyesi, (4) Çamurtaşı
fasitesi, (5) Kavkı parçalı – bentonik foraminiferli vaketaşı fasiyesi, (6) Kavkı parçalı – bentonik
foraminiferli çakıltaşı fasiyesi, (7) Ekstraklastlı vaketaşı - istiftaşı fasiyesi. Belirlenen bu
mikrofasiyeslerle Hoya Formasyonunun paleocoğrafik evrimine ışık tutulmaya çalışılmıştır. Arazi
gözlemleri ve mikrofasiyes incelemelerindeki bulgular, Hoya Formasyonunun kırmızı alglerin ve
bentik formaniferlerin yayılım gösterdiği şelf lagünü, sığ şelf ortamında oluştuğunu
göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Hoya formasyonu, mikrofasiyes analizi, Dodan Antiklinali
62
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
MICROFACIES PROPERTIES OF HOYA FORMATION (WEST OF
SİİRT)
1
Çetin YEŞİLOVA1, Sefer ÖRÇEN1
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik – Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Van
([email protected])
ABSTRACT
In this study, the sedimentological characteristics of Middle – Upper Eocene aged Hoya
Formation that outcrops around of Siirt Center were determined by means microfacies analysis
and field study. Using these data, an approach to establish the Middle – Upper Eocene
paleogeography of the study area was made. It was taken three measured sections of Hoya
Formation which outcropt in study area. These sections was taken the Dodan anticlinalin of the
Bardaklı Village and south of the Erdurağı Village.
After field studies, laboratory studies were undertaken and the Hoya Formation was separated
into 7 micro facieses. These are (1) Wackestone facies with red algae and bentonic foraminifera,
(2) Conglomerate facies with red algae and bentonic foraminifera, (3) Packstone facies with red
algae and coarse bentonic foraminifera, (4) Mudstone facies, (5) Wackestone facies with shell
fragments and and bentonic foraminifera, (6) Conglomerate facies with shell fragments and and
bentonic foraminifera, (7) Wackestone - packstone facies with ektraclasts. These facieses were
used in an approach to the paleogeographical evolution of Hoya Formation.Observations in field
studies and findings in acies analysis indicate that theHoya Formation was deposited in a shelf
lagoon, shallow shelf which bears abundant red algae and bentonic foraminifera.
Key words: Hoya Formation, microfacieses analysis, Dodan anticlin.
63
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
İZNİK GÖLÜ SONDAJ KAROTLARINDA TANIMLANAN
KUVATERNER DİATOM TOPLULUĞU VE PALEOORTAM
YORUMU
1
Ayşegül YILDIZ1, Zeki Ünal YÜMÜN2, Engin MERİÇ3
Aksaray Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 68100 Aksaray
Namık Kemal Üniversitesi, Çorlu Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bl., 59860, Çorlu
3
Moda Hüseyin Bey Sokak, 15/4, 34710 Kadıköy-İstanbul
([email protected]; [email protected]; [email protected])
2
ÖZ
Bu çalışmada, İznik Gölü tabanında yer alan Kuvaterner birimleri içinde biri 30 metre (su
derinliği 9.00 metre) (SK-1: 713832.75 d D/4484224.23 m K), diğeri 39 metre (su derinliği 11.00
metre) (SK-2: 729997.54 d D/4480846.06 m K) derinliğinde olan sondajlardan elde edilen karot
örneklerindeki diatom topluluğu ve paleoortamsal özellikleri araştırılmıştır. Her iki sondajdan
elde edilen karot örneklerinin farklı derinliklerinde Amphipleura, Campylodiscus, Cocconeis,
Cyclotella, Epithemia, Gomphonema, Gyrosigma, Navicula, Nitzschia, Stephanodiscus ve
Stenopterobia olmak üzere toplam 11 diatom cinsine ait 20 tür tanımlanmıştır. SK-1 Sondajı
diatom yönünden fakirdir. Sadece 29. metrede sığ, besin oranı ve sıcaklığı düşük, asit özellikli
olan tatlı su ortamını yansıtan bir diatom türüne rastlanmıştır. SK-2 Sondajı diatom yönünden
daha zengindir. Sondajın 27.5 ; 27 ; 26.5 ; 26 ; 24.2 – 24.3 ; 24 ; 13.7 – 13.8 ve 13.5 metreleri
olmak üzere 8 düzeyde diatom türleri tanımlanmıştır. Sondajın 27.5 – 24 metreleri arasında
tanımlanan diatom türleri genel olarak sığ, ılıman-sıcak, besin oranı yüksek, bazik tatlı su
ortamını yansıtırken, sondajın 13.7 – 13.8 metrelerinde tanımlanan türler genellikle sığ, sıcaklığı
düşük olan asit özelliğindeki tatlı su ortamını işaret etmektedir. Ayrıca, sondajın 27.5 ; 26.5 ve
24. metrelerinde rastlanılan Nitzchia türleri sondajın bu seviyelerinde oksijen’in az, organik
maddenin ise çok fazla olduğunu gösterirken, 27.5 ve 24.2-24.3. metrelerinde tanımlanan
Amphipleura pellucida (Kützing) Kützing sondajın bu seviyelerinde kalker içeriğinin düşük
olduğuna işaret etmektedir. İznik Gölü’nde yapılan bu çalışmada tanımlanan diatom türlerinden
Campylodiscus echeneis Ehrenberg, Cocconeis placentula var. lineata (Ehrenberg) Van Heurck,
Epithemia adnata (Kutzing) Brébisson, Epithemia turgida var. granulata (Ehrenberg) Brun,
Nitzschia commutata Grunow ve Nitzschia vermicularis
(Kützing) Hantzsch önceki
araştırmacıların Karadeniz’de yaptıkları çalışmalarda da tespit edilmişlerdir.
Anahtar kelimeler: Diatom, İznik Gölü, Paleoortam , Kuvaterner
64
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
QUATERNARY DIATOM COMMUNITY AND
PALAEOENVIRONMENTAL INTERPRETATION OF LAKE İZNİK
DRILLING CORES
1
2
Ayşegül YILDIZ1, Zeki Ünal YÜMÜN2, Engin MERİÇ3
Aksaray Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 68100 Aksaray
Namık Kemal Üniversitesi, Çorlu Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bl., 59860, Çorlu
3
Moda Hüseyin Bey Sokak, 15/4, 34710 Kadıköy-İstanbul
([email protected]; [email protected]; [email protected])
ABSTRACT
In this study, diatom community and their palaeoenvironmenthal properties of two drilling cores
were investigated in the Quaternary age units of the base of İznik Lake. One of the drilling cores
is 30 meters deep (depth of water is 9.00 meters) (SK-1: 713832.75 d E/4484224.23 m N), and the
other is 39 meters (depth of water is 11.00 meters) (SK-2: 729997.54 d E/4480846.06 m N) deep.
Totally twenty species of eleven diatom genera as Amphipleura, Campylodiscus, Cocconeis,
Cyclotella, Epithemia, Gomphonema, Gyrosigma, Navicula, Nitzschia, Stephanodiscus and
Stenopterobia were identified in the core samples which are obtained from different depths of
both drillings. The drilling SK-1 is poor in terms of diatoms. Only one species was found that is
reflecting shallow, nutrient and temperature low, acid featured fresh water environment in 29th
meters of this drilling’s. The drilling SK-2 is richer in terms of the diatom. Diatom species have
been identified in this drilling’s different eight levels such as 27.5 ; 27; 26.5 ; 26 ; 24.2 – 24.3 ;
24 ; 13.7 – 13. 8 and 13.5 meters. Diatom species that are defined in 27.5 to 24 meters of the
drilling while reflecting shallow, temperate-hot, nutrient high, alkaline freshwater environment,
determined species in the drilling’s 13.7 – 13.8 meters refer to the usually shallow, temperature
low, acid character fresh water environment. In addition, encountered Nitzchia species at the
27.5 ; 26.5 and 24 meters of the drilling while showing low Oxygen and too much organic
substances these levels of the drilling, Determined Amphipleura pellucida (Kützing) Kützing in
27.5 and 24.2 – 24.3 meters of the drilling indicates that a low limestone content in these levels of
the drilling. The diatom species such as Campylodiscus echeneis Ehrenberg, Cocconeis
placentula var. lineata (Ehrenberg) Van Heurck, Epithemia adnata (Kutzing) Brébisson,
Epithemia turgida var. granulata (Ehrenberg) Brun, Nitzschia commutata Grunow, and Nitzschia
vermicularis (Kützing) Hantzsch identified in this study at Lake Iznik were identified in previous
studies of other researchers in the Black Sea.
Key words: Diatom, Lake Iznik, Palaeoenvironment, Quaternary
65
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
MURAT DAĞI’NIN (GEDİZ/KÜTAHYA) STRATİGRAFİSİ
Ali Kamil YÜKSEL1, Talip GÜNGÖR2, Ali Murat KILIÇ1
1
Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir
Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
2
ÖZ
Metapelitik, metarudit ve metapsamitik kayaçlardan oluşan Orta-Geç Triyas yaşlı İkibaşlı
Formasyonu inceleme alanında stratigrafik olarak en alt bölümü oluşturur. En altta Triyas
öncesine ait çakıllar içeren konglomera ile başlayan formasyon, üste doğru serizit–kuvars
şist, klorit–serizit şist, biyotit–serizit–kuvars şist ve kloritoyit şiste geçiş yapar. Dolomitik
kireçtaşlarından oluşan Jura yaşlı Çiçeklikaya Formasyonu, İkibaşlı Formasyonu üzerinde
uyumlu bir dokanak boyunca yer alır. Mesozoyik yaşlı bu birimler Muratdağı Melanjı tarafından
düşük açılı tektonik dokanak ile üzerlenmektedir. Alp–Himalaya kuşağı içerisinde kalan Batı
Anadolu’daki bu ofiyolitlerin ultramafikleri ve melanjları arasında tektonik olarak metamorfik
taban kayaçları yer almaktadır. Bu metamorfik kayaçların hornblendleri üzerinde 4 0 Ar/39Ar yaş
analizi yaptırılmış ve 100.7±1.3 my plato yaşı bulunmuştur. Başlıca biyotit, hornblend,
plajiyoklas, K-feldspad ve kuvarslardan oluşan Baklan Graniti, ofiyolitik napların yerleşiminden
sonra Mesozoyik kayaçlar içerisine sokulum yapmıştır. Kırmızı çimento içerisinde, Mesozoyik
yaşlı kayaçların çakıl ve bloklarından oluşan Erken Miyosen yaşlı Kürtköyü Formasyonu
bölgedeki daha yaşlı tüm kayaçları uyumsuz olarak örtmekte ve Erken-Orta Miyosen yaşlı,
kömür içeren gölsel Yeniköy Formasyonu tarafından uyumlu olarak örtülmektedir. Yeniköy
Formasyonu’nun sedimantasyonu sırasında etkin olan volkanizmanın ürünleri Karacahisar
Volkanikleri olarak adlandırılmaktadır. Karacahisar Volkanikleri riyolit, trakit, dasit türü lav ve
piroklastik malzemelerden oluşmaktadır.
Anahtar kelimeler: Murat Dağı, melanj, 40 Ar/39Ar, İkibaşlı Formasyonu
66
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
STRATIGRAPHY OF THE MOUNT MURAT (GEDİZ/KÜTAHYA)
Ali Kamil YÜKSEL1, Talip GÜNGÖR2, Ali Murat KILIÇ1
1
Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir
Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
2
ABSTRACT
The stratigraphically lowest part of the investigated area consists of metapelitics, metarudites
and metapsammites of Middle-Upper Triassic age, and is named as İkibaşlı Formation. The
formation begins with conglomerate of Pre-Triassic age at the bottom. The upper part of the
formation commonly comprises sericite- quartz schist, chlorite-sericite schist, biotite-sericitequartz schist and chloritoid schist. Çiçeklikaya Formation which comprises of dolomitic
limestones of Jura age conformably overlies İkibaşlı Formation. All these Mesozoic aged unit
are tectonically over-thrusted by the Muratdağı Mélange with a low-angle. Metamorphic sole
rocks are tectonically located between the ultramafics and mélange of ophiolites of Western
Anatolia in Alp-Himalaya belt. 40 Ar/39Ar age analyses were performed on hornblendes of
metamorphic rocks and the plateau age of 100.7±1.3ma was determined. The Baklan Granite,
composed of mainly biotite, hornblende, plagioclase, K-feldspat and quartz, intruded into
Mesozoic rocks after the emplacement of the ophiolitic nappe. The Lower Miocene aged
Kürtköyü Formation, comprises Mesozoic rock gravels in reddish cement, and discordantly
overlies the older formations. The Kürtköyü formation is conformably overlain by LowerMiddle Miocene coal bearing lacustrine Yeniköy Formation. Miocene aged sedimentation of
Yeniköy Formation is accompanied by volcanism and named as Karacahisar Volcanics. The
Karacahisar Volcanics are composed of rhyolite, trachyte, dacite and pyroclastic materials.
Key words: Mount Murat, mélange, 40 Ar/39Ar, İkibaşlı Formation
67
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ERDEK KÖRFEZİ (MARMARA DENİZİ GÜNEYİ, BALIKESİRTÜRKİYE) GÜNCEL SEDİMANLARINDA AĞIR METAL
KONSANTRASYONLARININ FORAMİNİFERLER
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Zeki Ünal YÜMÜN
Namık Kemal Universitesi, Çorlu Mühendsilik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü TR-59000
Çorlu-Tekirdağ ([email protected]; [email protected])
ÖZ
Bu çalışmada Erdek Körfezinde (Marmara Denizi güneyi, Türkiye) deniz tabanında yer alan
güncel sedimanların ağır metal konsantrasyonlarının Foraminiferler üzerindeki etkileri
araştırılmıştır.
Bu kapsamda Erdek Körfezi'nde yapılmış bir adet deniz sondajından elde edilen sedimanlar ve
15 ayrı noktadan alınan grap numuneler incelenmiştir. Deniz sondajından elde edilen karot
numuneleri 40 cm'lik bölümlere ayrılarak toplam 20 adet sondaj numunesinin ve 15 adet grap
numunenin bentik foraminifer toplulukları ve ağır metal içeriği incelenmiştir. Sondaj numuneleri
ile düşey yönde ve grap numuneleri ile de yatay yöndeki ağır metal konsantrasyon değişimleri
saptanmıştır. Bu numunelerden elde edilen bentik foraminiferlerin taksonomik tanımlamalar
yapılmış ve SEM fotoğrafları çekilerek morfolojik farklılaşmaları saptanmıştır. Ağır metal
analizleri için foraminiferlerin derlendiği düzeylerden alınan sediman örneklerinde 12 adet ağır
metalin (Co, Fe, Pb, As, Cr, Cu, Zn, Al, Mn, Ni, Hg ve Cd) konsantrasyon analizi yapılmıştır.
Ayrıca deniz suyu ve balçık numunelerinin pH, tuzluluk ve iletkenlik özellikleri de ölçülerek
değerlendirilmiştir.
Bentik foraminifer içeriği için alınan 15 gr kuru sediman numunesi 125 µm.’lik elekte yıkanmış
ve her örnekte bulunan bentik Foraminiferler’in tanımlamalar yapılmıştır. Bu çalışma sonucunda
“Adelosina cliarensis, A.dutcharsi, A.mediteranensis, A.pulchella, Ammonia compacta,
A.parkinsionia, A.tepida, Coscinospirahemprichii, Cribroelphidium poeyonum, Cycloforina
contorta, Elphidium aculeatum, E.complanatum, E. crispum, E. galvestonense, Lobatulalobatula,
Massilinasecans,
Miliolinella
subrotunda,
Pseudotriloculina
oblanga,
P.rotunda,
Quinqueloculina lamarciana, Q.seminula, Q.polygona, Spiroloculina angulosa, S.excavata,
Textularia sp.,Triloculina marioni” foraminifer türleri saptanmıştır.
Erdek Körfezinden alınan grap numunelerinde saptanan Elphidium crispum, Massilinasecans ve
Ammoniacompacta foraminifer türlerinde morfolojik değişimlere rastlanmıştır. Morfolojik
değişimlerin gözlendiği bu lokasyonlardaZn, Pb ve Cdkonsantrasyonlarında aşırı
artışlarizlenmiştir. Sondaj numunelerinin üst düzeylerindeki ağır metal konsantrasyonlarının alt
düzeylere göre daha fazla olduğu görülmüştür. Ayrıca deniz tabanında sedimanların üst
düzeylerini temsil eden grap numunelerinin Zn, Pb ve Cdkonsantrasyonları ortalamasınınsondaj
numunelerinin ortalamasından çok fazla olduğu anlaşılmıştır. Foraminiferlerde gözlenen
morfolojik değişimlerde rolü olduğu düşünülen bu elementlerin, çevrenin tarım faaliyetlerinden
(ilaçlama ve gübreleme) kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Ağır Metal Kirliliği, Marmara Denizi, Erdek, Çanakkale, Foraminifer,
68
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
EFFECTS OF HEAVY METAL CONCENTRATIONS ON
FORAMINIFERALS IN CURRENT SEDIMENTS OF ERDEK
GULF (SOUTH OF MARMARA SEA, BALIKESIR-TURKEY)
Zeki Ünal YÜMÜN
Namık Kemal University, Çorlu Engineering Faculty, Department of Environmental Engineering,
TR-59000 Çorlu-Tekirdağ, Turkey ([email protected]; [email protected])
ABSTRACT
In this study, effects of heavy metal concentrations on foraminifera in current sediments in
seabase of Erdek Gulf (South of Marmara Sea, Turkey) are researched.
Within this scope, sediments from an off-shore drilling in Erdek Gulf and grap samples taken
from 15 different points are investigated. Core samples from offshore drilling have been divided
into parts of 40 centimeters and benthic foraminifera groups and heavy metal content of 20 offshore drilling samples and 15 grap samples have been investigated. Perpendicular heavy metal
concentration changes have been determined with off-shore drilling samples and horizontal
changes have been determined with the help of grap samples. Benthic foraminifera from these
samples have been specified taxonomically and their morphological differentiation has been
determined after taking SEM photos. For heavy metal analyses, concentration analysis of 12
heavy metals (Co, Fe, Pb, As, Cr, Cu, Zn, Al, Mn, Ni, Hg ve Cd) has been conducted in sediment
samples taken from the levels in which foraminifera are collected. Moreover, pH value, saltiness
and conductibility of salt water and clay have been measured and assessed.
15 grams of dry sediment sample, taken for benthic foraminifer's content, have been washed in
125 µm of sieve and benthic foraminifera spesifications, present in each sample, have been made.
As a result of this study, foraminifera types of “Adelosina cliarensis,
A.dutcharsi,
A.mediteranensis, A.pulchella, Ammonia compacta, A.parkinsionia, A.tepida, Coscinospira
hemprichii, Cribroelphidium poeyonum, Cycloforina contorta,
Elphidium aculeatum,
E.complanatum, E. crispum, E. galvestonense, Lobatula lobatula, Massilina secans, Miliolinella
subrotunda, Pseudotriloculina oblanga, P.rotunda, Quinqueloculina lamarciana, Q.seminula,
Q.polygona, Spiroloculina angulosa, S.excavata, Textularia sp., Triloculina marioni" have been
determined.
No morphological alterations have been observed in foraminifera of Elphidium crispum,
Massilina secans and Ammonia compacta, seen in grap samples taken from Erdek Gulf. In these
locations, where morphological changes have been observed, excessive increases in Zn, Pb and
Cd concentrations have also been monitored. Heavy metal concentrations in upper levels of offshore drilling samples turned out to be more than those of lower levels. Moreover, it has been
understood that average Zn, Pb and Cd concentrations of grap samples representing upper levels
of sediments in sea base are higher than average of off-shore drilling samples. These elements
are thought to have played roles in morphological alterations seen in foraminifera and the source
of these elements has been determined as agricultural activities (disinfection and dressing).
Anahtar kelimeler: Heavy Metal, Marmara Sea, Erdek, Çanakkale, Foraminifera,
69
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
70
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
3 BİLDİRİLER
71
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
72
16.PÇG Çalıştayı, Program, Özler & Bildiriler, 73-78
25-28 Ekim 2015, Rize
DENİZLİ HAVZASINDA (GÜNEYBATI TÜRKİYE)
KUVATERNER YAŞLI KARASAL BİRİMLERDE BULUNAN
YENİ CİNS VE TÜR MURIDAE (RODENTIA) ÜZERİNE
ÇALIŞMALAR
Hüseyin ERTEN
Pamukkale Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Denizli
([email protected])
ÖZ: Yeni cins ve tür Muridae (Rodentia) olarak düşünülen fosiller Denizli havzasında
Kuvaterner yaşlı karasal birimlerde bulunmuştur. M1 in (üst birinci azı dişi) dil bölümümde
bulunan neoenterostyle ada şekilli özelliğiyle benzersizdir. Ayrıca tüm cupsların birbiriyle
bağlantısının olması (complete sterphanodonty) ayırıcı diğer bir özelliktir.
Anahtar Kelimeler: Yeni cins, Kuvaterner, Denizli, Türkiye
STUDIES ON A NEW GENUS AND SPECIES OF MURIDAE
(RODENTIA) FROM THE QUATERNARY DEPOSITS OF DENİZLİ
BASIN (SOUTHWESTERN TURKEY)
ABSTRACT: Fossils of a new genus and species of Muridae (Rodentia) from the Quaternary
aged terrastrial deposits of Denizli Basin (Southwestern Turkey) are found. They are unique in
having an island shaped neoenterostyle in the lingual part of M1 and complete sterphanodonty is
another distinctive feature.
Key words: New genus, Quaternary, Denizli, Turkey
travertenlerde bulunan büyük memeliler
üzerinedir.
Travertinlerde
yapılan
ilk
çalışmada Equus aff. suessenbornensis, Bos
sp. and Dama sp. (Erten vd. 2005) türleri
tanımlanmıştır. Boulbes vd. (2014) de yaptığı
çalışmada daha fazla büyük memeli fosili
üzerine çalışmış ve Erten vd. (2005) de
tanımlanan fosilleri revize etmiştir. Bu
çalışmada
Archidiskodon
meridionalis
meridionalis, Stephanorhinus cf. etruscus,
Equus cf. altidens s.l., E. cf. apolloniensis,
Metacervoceros rhenanus, Palaeotragus sp.,
Bovinae gen. and sp. indet türlerini
tanımlanmıştır. Ayrıca yine aynı travertenlerde
Türkiyede ilk Homo erectus bulgusuna
rastlanılmıştır (Kappelman vd. 2008). Bu
çalışmanın amacı Gökpınar lokalitesinde
1. GİRİŞ
Denizli Havzası MN6 (erken orta Miyosen)
ve MNQ19 (erken Pleyistosen) aralığında
meydana gelmiş karasal birimlerden oluşur
(Erten vd. 2014). Yeni cins ve tür olarak
düşünülen memeli fosilleri daha önce
MNQ18-19 olarak yaşlandırılan (Erten vd.
2015) Gökpınar lokalitesinden (GOP)
derlenmiştir. Bu lokalitede daha önce Dryomys
tosyaensis, Dryomys sp, Mus denizliensis, and
Apodemus
sylvaticus-flavicollis
türleri
tanımlanmıştır (Erten vd. 2015). Fosil sayısı
bakımından oldukça zengin olan bu lokalitede
yeni cins ve türe ait sadece 3 adet (2 tane M1
ve 1 tane m1) fosil bulgusuna rastlanılmıştır.
Denizli havzasında Kuvaterner yaşlı
lokalitelerde yapılan çalışmalar genellikle
73
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
bulunan fakat henüz isimlendirilmeyen yeni
cins ve türe ait bilgileri sunmaktır.
kırmızımsı kahve renktedir ve ara ara gri ve
sarımsı katmanlarda görülür. Bu birimler
içindeki bazı katmanlarda daha yaşlı
birimlerden taşınmış gastropoda ve lamelli
branş parçaları da görülür. Tosunlar
Formasyonu alüvyonal özellikte çökellerle
başlar, flüvial çökellerle üste doğru devam
eder. En üst kesimlerde ve özellikle havzanın
güney bölümlerinde travertenler alttaki
çökelleri uyumsuz olarak örter. Travertenler
yönünden bakıldığında Denizli havzası,
Türkiye hem de dünya için önemli bir
konumdadır. Hala oluşmakta olan Pamukkale
travertenleri ve yaşlı travertenler havzanın
kuzeybatısında fay hatları boyunca uzanırlar.
Eski ve yeni travertenler 100 km2 den fazla yer
kaplar ve yaklaşık 60 m kalınlığa sahiptir
(Erten vd. 2005).
2. DENİZLİ HAVZASI KUVATERNER
BİRİMLERİ
Denizli havzası farklı jeoloji birimlerini
bulunduran ve Pamukkale travertenleri ile
bilinen bir havzadır (Şekil 1). Havza çerisinde
küçük memeli faunası Gökpınar lokalitesinden
derlenmiştir. Fosil bulguların gözlendiği
çökellerin temelinde Miyosen yaşlı sedimanlar
yer alır. Bulgular orta Miyosen-Pliyosen
birimleri üzerine uyumsuz olarak gelen ve
Şimşek (1984) tarafından adlandırılan
Kuvaterner yaşlı Tosunlar Formasyonu
içerisinde bulunmuştur. Formasyon tabanda
konglomera, kumtaşı, silttaşı ardalanmasından
ve bunların üstüne gelen travertenlerden
oluşur.
Tabandaki
birimler
genellikle
Şekil 1. A, Denizli Havzasının Batı Anadolu’daki yeri (Bozkurt, 2003); B, Denizli Havzasının jeolojk haritası
ve memeli lokalitesinin yeri (Erten vd. 2014. den değiştirilmiştir).
74
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Eski travertenler mermer sektörü için
önemlidir ve ve pek çok ocak bulunmaktadır.
Özellikle büyük memeli fosilleri bu ocaklarda
yapılan mermer kesme işlemi sonucunda
ortaya çıkmaktadır. Lebatard vd. 2014’de
yaptıkları çalışmalarda bu tarvertenlerin
oluşum yaşını 1.1Ma olarak belirlemişlerdir.
çelenk tipinde bir bağlantı görülür. t4-t7
bağlantısı az aşınmış örnekte görülmezken
aşınmış örnekte mine bağlantısı görülür (Şekil
3)
m1: 1 adet m1 imiz vardır. m1 de tma
görülmez.
Labial-lingual
anteroconid
arasındaki bağlantı protoconid-metaconid
arasındaki bağlantıya göre daha güçlüdür.
3. SYSTEMATİC PALEONTOLOGY
Yeni fosil cinsin burada yalnızca tanımlama ve
karşılaştırma özellikleri sunulmuştur. Devam
eden çalışmalar sonrasında isimlendirmelerin
yapılması düşünülmektedir.
Order RODENTIA Bowdich, 1821
Family MURIDAE Gray, 1821
Tanımlama:
M1: M1 in çiğneme yüzeyindeki tüm cups lar
birbiriyle
bağlantılıdır
(complete
sterphanodonty; Cordy, 1976. Üst azı dişinde
bütün cupsların birbirleriyle sırtlar tarafından
bağlı olması). Biri az aşınmış (Arka bölümü
biraz kırık) biri aşınmış 2 adet M1 imiz vardır.
Her iki örnekte de t1, t2 and t3 güçlü bir
bağlantı halindedir. t1-t5 ve t3-t5 arasında ince
bir sırt halında (longitudinal crests) bağlantı
görülür. t4-t5-t6-t9-t8 ve t7 arasında güçlü ve
Şekil 3. Gökpınar lokalitesinde bulunan yeni cins ve
tür olduğu düşünülen küçük memeli fosillerinin
çiğneme yüzeyleri.
Örnekte
lingual
anteroconid-metaconid
arasında zayıf bir bağlantı görülürken, labial
anteroconid ile protoconid arasında bağlantı
görülmez. hypoconid-entoconid bağlantısı
oldukça güçlüdür ve entoconid-metaconid
arasında ince bir sırt halında (linked) bağlantı
görülür. posteroconid dişin arka bölümünde
adacık şeklinde görülür. Örneğimizde c1 ve c2
birbirine bağlı durumda görülür. dişin lingul
bölümündeki vadiler, labial bölümündekilere
çok daha derindir.
Karşılaştırma
Örneklerimiz Gökpınar lokalitesinde bulunan
başka bir muridae türünün iç varyasyonumu
mu diye karşılaştırdık. Gökpınar lokalitesinde
Mus denizliensis ve Apodemus sylvaticusflavicollis olmak üzere iki tane muridae türü
tanımlanmıştır (Erten vd. 2015).
Mus
denizliensis M1 inde örneklerimizden farklı
olarak hem t4-t5-t6-t9-t8 arasında garland
bağlantı görülmez hemde longitudinal crests
yoktur. Bu nedenle örneklerimiz bu türün iç
varyasyonu olamaz. Apodemus sylvaticusflavicollis M1 inde örneklerimize benzer
şekilde t4-t5-t6-t9-t8 arasında garland bağlantı
görülür, ancak longitudinal crests yoktur.
Ayrıca m1 de örneklerimizden farklı olarak
t12 and tma is well developed. Bu nedenle
Şekil 2. Muridae ailesinin üst ve alt azı dişlerinin
terminolojisi (Lazzari vd. 2010)
75
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
örneklerimiz bu türün de iç varyasyonu
olamaz.
Örneklerimiz hariç neoenterostyle a sahip tür
sayısı sadece üç tanedir; Leilaomys zhudingi,
Storch ve Ni (2002), Orientalomys cf. similis
Storch (1987) and Progonomys clauzoni
Lazzari vd. (2010) (Şekil 4). ayrıca Apodemus
and Stephanomys cinslerim M1 leri
stephanodonty özelliğe sahip olması ve, t4-t5t6-t9-t8 cusps ları arasında çelenk tipi bağlantı
özelliklerine sahip olmalarından dolayı
örneklerimizle karşılaştırılabilir.
Leilaomys cinsi sadece tek bir türe sahiptir
(Leilaomys zhudingi). M1 örneklerimiz de t1,
t2 and t3 güçlü bir bağlantı halindedir ancak
Leilaomys de t1 arkaya doğtubir sırt gibi
uzanır ve t2-t3 arasında güçlü bir bağlantıya
sahiptir olması nedeniyle farklılık gösterir.
Ayrıca M1 örneklerimizde t4-t5-t6-t9-t8 ve t7
arasında güçlü ve çelenk tipi bir bağlantı
varken Leilaomys cinsinde bu özellik
görülmez. Bu nedenlerle örneklerimiz
Leilaomys cinsine katılamaz.
M1 örneklerimiz, t2 and t2-t3 arasındaki
güçlü bir bağlantı ve t4-t5-t6-t9-t8 ve t7
arasında güçlü ve çelenk tipi bir bağlantıya
sahip olması nedeniyle Orientalomys cinsine
katılamaz.
Orientalomys
cf.
similis
örneklerimize benzer şekilde neoenterostyle
Şekil 4. M1 inde neoenterostyle olan türlerin karşılaştırması. A: Gökpınar lokalitesi (Denizli), B:
Orientalomys cf. similis, fossil taxa (Storch 1987: Pl. 3, Şekil 22); C, Leilaomys zhidingi, (Storch ve
Ni 2002: Şekil 2–6); D, Progonomys clauzoni, (Lazzari vd. 2010: Şekil 1–1)
sahiptir ancak örneklerimizden farklı olarak t1
ve t4 birbirlerinde çok ayrı durumdadır ve bu
cinste longitudinal crests görülmez. Bu
nedenle örneklerimiz bu türden farklılık
gösterir.
Progonomys cinsinde t6 ve t9 arasında
bağlantı görülmez ve bu cinste t7 yoktur
(Freudenthal ve Martín Suárez. 1999),
örneklerimizde t6 and t9 arasında güçlü bir
bağlantı ve t7 görüldüğü için bu cinse
katılamaz. Lazzari vd. (2010) Progonomys
clauzoni üzerine yaptıkları çalışmada 38 M1
örneğinin
5
inde
neoenterostyle
ın
görüldüğünü belirtmişlerdir. Örneklerimizden
farklı olarak bu türde t1, t2 and t3 bağlantısı
zayıftır, t6 and t9 arasında bağlantı görülmez
ve longitudinal crests yoktur. Bu nedenlerle
örneklerimiz bu türe de katılamaz.
Apodemus cinsi M1 inde stephanodonty
özellik görülmesi, t4-t5-t6-t9-t8 cusps larının
çelenk tipi yapıya sahip olması ve buna ek
olarak m1 (alt 1 inci azı dişi) in de c1, c2 ve
c3 görülmesi (Freudenthal ve Martín Suárez.
1999, Storch, 2004) nedeniyle örneklerimize
en yakın cinslerden biridir. Bununla birlikte
örneklerimizden farklı olrak tüm fosil
Apodemus türlerinde t12 ve tma is iyi
gelişmiştir, t1-t5, t3-t5 (longitudinal crests)
bağlantısı görülmez ve bunlara ek olarak hiç
bir Apodemus türünde neoenterostyle
76
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
görülmemesi nedeniyle örneklerimiz bu cinse
katılamaz.
Stephanomys M1 inde stephanodonty özellik
görülmesi, t4-t5-t6-t9-t8 cusps larının çelenk
tipi yapıya sahip olması ve t1-t5, t3-t5
(longitudinal crests) bağlantısının olması
nedeniyle örneklerimize benzerdir. Tüm
Stephanomys türlerinin M1 in de görülen t1 bis
veya t4 bis örneklerimizde görülmez ve
örneklerimizde görülen neoenterostyle bu
cinsin hiçbir türünde yoktur.
Sonuç olarak örneklerimiz yeni bir cins ve
tür olarak tanımlanabilir.
Cordy, J. M. 1976. Essai sur la microévolution du
genre Stephanomys, Rodentia Muridae. Front
Cover. J.-M.. Cordy. Université de Liège, Faculté
des Sciences, 351 pages.
Erten, H., Sen, S., Özkul, M. 2005. Pleistocene
mammals from travertine deposits of the Denizli
Basin (SW Turkey) Annales de Paléontologie 91
(3), 267–278.
Erten, H., Sen, S., Görmüs, M. 2014. Middle and
late Miocene Cricetidae (Rodentia, Mammalia)
from Denizli Basin (southwestern Turkey) and a
new species of Megacricetodon. Journal of
Paleontology 88 (3), 504–518.
Erten, H., Sen, S., Sagular, E.K. 2015. Miocene and
early Pleistocene Rodents (Mammalia) from
Denizli Basin (Southwestern Turkey) and a new
species of fossil Mus (Basımda)
Freudenthal, M., Martín Suárez, E.1999. Family
Muridae. Pp. 401-409, in The Miocene land
mammals of Europe (G. E. Rössner and K.
Heissig, eds.). Dr. Friedrich Pfeil, München, 515
pp.
Dam J.A. van. 1996. Stephanodonty in fossil murids.
A Landmark- Based Morphometric approach. In
Marcus L.F., Corti M., Loy A., Naylor G.j.P. &
Slice D.E. (eds), Advances in Morphometrics.
Plenum Press, New York: 449-461.
Kappelman, M. Alçiçek, C., Kazancı, N., Schultz,
M., Özkul, M., Şen, Ş. 2008. Brief
communication: first Homo erectus from Turkey
and implications for migrations into temperate
Eurasia. Am J Phys Anthropol, 135 (2008), pp.
110–116.
Lazzari V, Aguilar, JP., Michaux, J. 2010.
Intraspecific variation and micro-macroevolution
connection: illustration with the late Miocene
genus
Progonomys
(Rodentia,
Muridae).
Paleobiology 36: 641–657.
Lebatard, A.E., Alçiçek, M.C., Rochette, P., Khatib,
S., Vialet, A., Boulbes, N., Bourlès, D.L.,
Demory, F., Guipert, G., Mayda, S., Titov, V.V.,
Vidal, L., de Lumley, H. 2014 Dating the Homo
erectus bearing travertine from Kocabas (Denizli,
Turkey) at at least 1.1Ma
Renaud, S., Michaux, J., Schmidt, D. N., Aguilar, J.
P., Mein, P. and Auffray, J. C. 2005.
Morphological
evolution,
ecological
diversification and climate change in rodents.
Proceedings of the Royal Society of London, B,
Biological Sciences, 272, 609–617.
Rodrigues H.G, Renaud S, Charles C, Le Poul Y,
Sole F, Aguilar JP, Michaux J, Tafforeau P,
Headon D, Jernvall J, Viriot L. 2013. Roles of
dental development and adaptation in rodent
evolution. Nature Communications 4:2504.
Storch, G. 1987. The Neogene mammalian faunas of
Ertemte and Harr Obo in Inner Mongolia (Nei
4. TARTIŞMA VE SONUÇLAR
Renaud vd. (2005) and Rodrigues vd. (2013)
de yaptıkları çalışmada sterphanodonty ve
çelenk tipi karakter göstern murid cinslerini iki
gruba ayırmıştır. Hem sterphanodonty hemde
çelenk tipi karakter göstern Progonomys
hispanicus-Occitanomys-Stephanomys soy ve
sadece çelenk tipi karakter gösteren
Progonomys castilloae-Apodemus soy. Lazzari
vd. (2010) yaptığı çalışmada ‘neoenterestyle’
özelliği gösteren muridlerden Progonomys
clauzoni- Leilaomys zhidingi- Orientalomys cf.
similis
soy unu
oluşturmuştur.
M1
örneklerimizde hem sterphanodonty hemde
çelenk tipi karakter görülür. Bu nedenle
Progonomys
hispanicus-OccitanomysStephanomys soyuna benzerdir. Ancak bu
grupta neoenterestyle görülmediği için bu
gruptan
farklıdır.
M1
örneklerimiz
neoenterestyle a sahiptir bu nedenle
Progonomys clauzoni- Leilaomys zhidingiOrientalomys cf. similis soyuna benzerdir
ancak bu grubu oluşturan üç türde de
sterphanodonty ve çelenk tipi karakter
görülmez (Şekil 4). Bu nedenle örneklerimiz
bu gruptanda farklıdır. Bulduğumuz fosillerin
orijini ve akrabalık ilişkileri açık değildir.
DEĞİNİLEN BELGELER
Boulbes, N., S. Mayda, V. V. Titov, M. C. Alçiçek.
2014. Les grands mammifères pléistocènes des
travertins du Bassin de Denizli, Sud-ouest de
l’Anatolie,
Turquie
(The
large
Upper
Villafranchian mammals from the Denizli Basin
travertines,
southwest
Anatolia,
Turkey).
Anthropologie 118, 44–73.
77
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Mongol), China. 7. Muridae (Rodentia).
Senckenbergiana Lathaea 67, 401–431.
Storch, G., Ni, X.J. 2002. New Late Miocene murids
from China (Mammalia, Rodentia). Geobios, 35
(2002), pp. 515–521
Storch, G. 2004. The fossil history of Murinae
(Rodentia), in particular of Apodemus. Terra
Nostra 2: 242-243. In: Maul, L. C. & Kahlke, R.D. (eds.): VI International Paleontological
Colloquium in Weimar, Late Neogene and
Quarternary biodiversity and evolution: Regional
developements and interregional correlations”.
Conference volume.
Şimşek, Ş. 1984. Denizli-Kızıldere-TekkehamamTosunlar-Buldan- Yenice alanının jeolojisi ve
jeotermal enerji olanakları. Maden Tetkik Arama
Raporu 7846:8
78
16.PÇG Çalıştayı, Program, Özler & Bildiriler, 79-86
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
25-28 Ekim 2015, Rize
HAYAT NEREYE DOĞRU GİTMEKTEDİR? EBEDİ BİR ÖTEKİ
DÜNYA HAYATINA MI? KAOTİK BIR SONA MI? GİTTİKÇE
DEĞİŞİP-GELİŞEN BİR EVRENSEL SİSTEME Mİ?
İsmet GEDİK
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Trabzon
([email protected])
ÖZ:
Zaman kavramının doğadaki değişim-dönüşümlerin bir sonucu olarak ortaya çıktığı ve
bilgi faktörü ile ilişkili olduğu, bilginin ise üssel (eksponansiyel) olarak geliştiği görüşü ilk defa
Gedik (1998)de ortaya atılır. Bu yıllarda Haken (2000) tarafından “information & selforganisation” olarak özetlenen dinamik sistemler fiziğini temelleri atılır ve “bilgi=information”
kavramı ilk defa fizik formülasyonlarına girmiş olur.
Bilgi faktörünün doğadaki tüm oluşumlarda yönlendirici faktör olduğunun ortaya konulması ve
eksponansiyel şekilde gelişmesi, bu faktörün tüm varlıkların en temel bileşenlerinde de varolması gerekliliğini zorunlu kılar, çünkü eksponansiyel fonksiyonların türevleri hep
eksponansiyel olarak kalırlar. Bu nedenle atomlar ve atom-altı-öğeler dünyasının da bilgiye göre
işlem yapmak zorunda olduğu anlaşılır. Zaten kuantum fiziği deneyleri durumun böyle olduğunu
gösteriyordu. Fizikçileri şaşkına çeviren ve “kimse kuantsal sistemin davranışlarını
anlayamamaktadır” R. Feynman (1985) şeklindeki ifadeler bu nedenle söylenmiştir.
Son çeyrek asırda yapılan araştırmalar, doğadaki tüm oluşum ve gelişimlerin “bilgi” oluşturma
potansiyeline göre geliştiğini, atom-molekül-hücre gibi alt sistemlerin “bilgili ve bilinçli”
davrandıklarını gösteren yayınlarla dolup-taşmaktadır. Bir örnek olarak, biyofoton denilen
hücreler-arası haberleşme sisteminin keşfi ve buna dayalı olarak, evrimin rastgele mutasyonlarla
değil de “bilgi oluşturmaya dayalı yapısallaşmalarla” gerçekleştiğinin gösterilmesidir Ho & Popp
(1991). Bu araştırmaların en önemlisi ise, bir astrofizikçi Chaisson (2001, 2010) tarafından ortaya
konulan “Energy Rate Density” kavramına dayalı değerlendirmelerdir.
Tüm bu yeni araştırmalar zaman içinde bilgi-düzeyinin gelişmekte olduğunu ve maddelerin
değişik kombinasyonlara sokularak daha kısa zamanda daha çok iş-yapacak şekilde re-organize
edildiklerini göstermektedirler.
Doğadaki her varlık aynı tür atom ve moleküllerden
oluşmaktadır, değişen tek şey bu atom ve moleküllerin kombinasyon şekilleridir.
►1- Dolayısıyla, evrende hiçbir şey değişmez olarak kalamamaktadır, yani ebedi bir şey (öteki
dünya, vs.) mümkün değildir.
►2- Fizikçi ve klasik evrimcilerin tasarladıkları şekilde evrenimizin kaotik bir sona doğru
gittiği görüşü doğru değildir.
►3- Evrende bilgi-ve bilince dayalı, “information & self-organization” temel ilkesine göre
işleyen bir düzen oluşturmaya yönelik negatif-entropik bir gidişat vardır.
Anahtar kelimeler: Bilgi, enerji, zaman, evrim
WHERE THE LIFE IS HEADING ON? IS IT HEADING TO AN
ETERNAL LIFE? OR TO A CHAOTIC END? OR IS IT HEADING
TO AN EVER-EVOLVING COSMIC SYSTEM?
ABSTRACT: The concept of time is as a result of the changes that occur in nature. This term is
associated with the information factor. Gedik (1998) showed that information is growing
exponentially on the earth, parallel to the development of ever complicated structures. Haken
79
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
(2000) established the basics of dynamical systems theory, introducing "information” concept to
physical formulations.
The fact that Information is the principal factor of developments in nature and that it is
progressing exponentially, impose us to accept that it must have its origin at subatomic levels.
Then derivatives exponential functions remains always exponential. This conclusion let us
inevitably assumes that atomic and subatomic-items must behave consciously. Quantum physical
experiments show evidently that they behave deliberately, which puzzled physicists and let them
say "we do not understand the behaviour of quantum world" R. Feynman (1985).
Studies in the last quarter century indicate that all developments in nature progress according
to the rules of physics of dynamical systems, summarized as “Information & self-organisation”.
The information-building potential is getting ever greater with time. And time is the result of
chemical composition change-overs, getting ever complicated. The discovery of biophoton as
intracellular communication systems in multicellular organisms is an example as shown by Ho&
Popp (1991) proving that evolution didn’t develops by random mutations, but through conscious
behaviour of cells.
The most important of these studies is the concept of "Energy Rate Density", proposed by an
astrophysicist Chaisson (2001, 2010).
All those new researches are indicating that information potential is progressing through
composition-development of matters, which creates the time concept. There is the tendency in the
use of energy to do more effective works in less time interval than before. Every entity in nature
consists of the same type of atoms and molecules, the only changing thing are combination-styles
of these atoms and molecules.
►1- Therefore, nothing in the universe remain immutable, so that eternal life is not possible.
►2-Tthe opinion of physicists that cosmos is heading towards a chaotic end is not realistic
either.
►3-There is a tendency in our world towards a negative-entropic development, basing on
information & self-organisation.
Key words : Information, energy, time, evolution
200 milyon yıl önceleri ortaya çıkan
memelilerde 40000 erg/s/g;
125 milyon yıl önceleri ortaya çıkan kuşlarda
90000 erg/s/g değerleri görülür.
►3- Bitkiler aleminde:
6-700 milyon yıldan önceleri oluşan
fitoplanktonlarda 900 erg/s/g
350 milyon yıl önceleri oluşan çam gibi iğne
yapraklılarda 5500 erg/s/g
125 milyon yıl önceleri oluşan çınar gibi
ağaçlarda 7200 erg/s/g
30 milyon yıl önceleri oluşan mısır,
şekerkamışı gibi bitkilerde 22500 erg/s/g
değerleri vardır.
Görüldüğü
üzere
sadece
insanların
ürünlerinde değil, doğadaki tüm hayvanlar ve
bitkiler aleminde zaman içinde gittikçe artan
enerji-akışı-yoğunluklu varlık oluşumları söz
konusudur.
1. GİRİŞ
Chaisson (2001, 2010) basitten karmaşık
yapısallaşmalara doğru gelişimlerin, enerji
akışı yoğunluğunun artırılmasına bağlı olarak
geliştiğini gösteren bir çalışma ortaya koyar.
Enerji-akış-yoğunluğu, bir saniye içinde bir
gramlık kütleden akan-geçen enerji miktarı
olarak tanımlanır (erg/s/g).
Örnekler:
►1-1880’lerde
keşfedilen
ilk
Ottomotorlarında enerji akışı yoğunluğu 40000
erg/s/g iken, 1890’larda keşfedilen Daimler
motorlarında 220000 erg/s/g olmuş, günümüz
Boeing 707lerde ise 23000000 erg/s/g gibi
yüksek bir orana ulaşmıştır.
►2- Hayvanlar aleminde,
500 milyon yıl önce ortaya çıkan balıklarda
4000 erg/s/g;
320 milyon yıl önceleri oluşan sürüngenlerde
3000;
80
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
o
insanının
beynindeki
hücreler
gerçekleştirirler. Bitkileri araştıran bir
insanının gördüğü bir yaprağı tanıması
işlemini, o insanının beynindeki hücreler
gerçekleştirirler. Bir insan hem marangoz, hem
böcek-uzmanı, hem bitki uzmanı olamaz,
çünkü beyindeki bu işlerle görevlendirilecek
hücre sayısının belli sınırları vardır. Onun için
uzmanlaşma denilen mesleki ayrımlar gerekir.
Bu sayede çok daha fazla bilgi oluşturma
olanağı ortaya çıkar. Toplum hayatı bu
nedenle iş-ve-meslek-mensupları arası bir
ortaklık olmak zorundadır.
2. DEĞERLENDİRME
Tüm bu oluşumları, galaksi, yıldız (Güneş),
gezegen (yer-yuvarı) gibi kozmik ölçekli
varlıklardaki
enerj-akışı-yoğunluğu
değerleriyle bir diyagram üzerinde gösterilirse,
şekildeki durum ortaya çıkar.
Bu durum, şu gerçekleri ortaya koyar:
►1- Bilgi ve bilince dayalı evrim, fiziksel,
biyolojik ve kültürel sistemler gibi evrendeki
her sistemde geçerlidir.
►2- Tüm bu oluşumlarda geçerli olan ortak
“para birimi = değer yargısı “enerji”dir.
►3- Doğadaki tüm enerji sistemleri ise
kuantsal kökenlidir.
Peki, varlıkları daha-enerjik duruma
geçmeye yönelten-veya zorlayan faktör nedir?
Bu soruyu şu olguları gözden geçirdikten
sonra yanıtlayalım.
►1- Sakin duran bir at 8.103 (8000) erg/s/g
kadar bir enerji kullanırken koşan bir at 5.105
(500000) erg/s/g değerinde bir enerji kullanır.
Peki atı daha enerjik duruma sürükleyen faktör
nedir?
■- Ya bir tehlike durumudur, ya da kendisini
dürten veya çeken bir etken vardır. Yani at
çevre faktörlerinden etkilenerek, enerjikullanımını artırmak zorunda kalmıştır.
Doğadaki gelişme, en tabandaki kuantsal
öğelerle başlayıp, atom  molekül  hücre
 beden gibi gittikçe büyüyen sistemler
şeklinde devam ettiğinden, yeni bir şey
oluşturulması ve yapılması, hep o sistemi
oluşturan taban öğelerin (molekül, hücre, vs)
yeteneklerine bağlıdır. Tabandaki öğeler ise,
enerjilerini kuantsal enerji bankasından
aldıklarından ve bu enerji bankası hep en
ekonomik sistemlere yatırım yapma prensibini
uyguladığından, doğada yeni çevre koşullarına
uyum sağlanmasında canlılar arasında büyük
bir rekabet oluşması kaçınılmaz olmuştur.
Rekabet yarışmasında, enerjiyi daha hızlı
aktararak,
diğer
varlık(lar)a
üstünlük
sağlanması temel hedef olmuştur. Bu tür
eylemler ise, tür çeşitliliğinin artmasındaki ana
faktör olmuştur.
Bu çeşitlenmeyi anlamak için toplum
hayatından bir örnek verelim.
Bir insan her şeyi hücreleri vasıtası ile yapar.
Marangozun çekici şu yönde şu kadar kuvvetle
sallaması emrini beynindeki
hücreleri
oluştururlar ve verirler. Böcekleri araştıran bir
insanının gördüğü bir böceği tanıması işlemini,
Şekil 1. Evrendeki çeşitli sistemlerde “Enerji-akışıyoğunluğu” değerleri (Chaisson 2010)
Doğadaki tür çeşitliliği artışı da aynen bu
nedenle oluşur. Örneğin denizlerdeki mavi-,
yeşil-, kırmızı-alg gibi farklı yosun gruplarının
oluşması, değişik dalga boylarındaki ışığı
fotosentezle kimyasal enerjiye dönüştürme
işlemlerinde kolaylık sağlamasına yöneliktir.
Bir yosun, hem kırmızı hem mavi ışıktan
yararlanacak bir yapısallaşmaya giderse, bu
işlemi yapacak protein moleküllerini sürekli
değiştirmesi gerekir, çünkü aynı yapıdaki bir
protein,
belli
bir
türdeki
enerjinin
dönüştürmesine uygundur; başka türde bir
enerji ortaya çıktığında, protein bileşiminde
değişiklik yapılması gerekir. Bu nedenle, belli
türlerde enerjiye konsantre olmak ve o enerji
türünden yararlanacak şekilde
protein
molekülleri üretecek bir yapısallaşmaya
81
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
gitmek, doğada uygulanan en yaygın yöntem
olmuştur.
Laboratuarda şekilde görüldüğü gibi deney
hazırlansın. (S) noktasına bir foton kaynağı ve
(D) noktasına da bir detektör yerleştirilsin.
Aralarındaki perde üzerinde de -(A) noktasınabir delik açılsın. Deliğin boyutu, (S)deki
kaynaktan 100 foton gönderildiğinde, delikten
sadece bir foton geçebilecek şekilde
ayarlansın.
3. KUANTSAL ENERJİNİN TEMEL
ÖZELLİKLERİ:
Dinamizm kuantum sistemine bağımlıdır. En
temel enerji öğeleri olan kuantlar canlıdırlar.
Bu canlılıklarını anlamak için önce bir fizik
deneyi verelim: (Deney Feynman 1985’ten
derlenmiştir).
Şekil 2. Foton-elektron gibi kuantsal öğelerin davranışlarını gösteren diyagram.
Aynı boyutta bir ikinci delik (B), biraz daha
aşağıdaki bir noktada açılsın. (A) deliği
kapatıldığında, (B) deliğinden de, gönderilen
100 fotondan sadece bir tanesinin geçtiği
doğrulansın.Her iki delik birlikte açık
tutulduğunda ise, normal bir mantığa göre,
gönderilen 100 fotondan 2 tanesinin geçmesi
ve detektörden 2 kayıt işareti alınması
beklenir.
Ama durum hiç de böyle olmamaktadır.
Daha önce mutlaka bir foton kaydeden
detektörün, (şekilde gösterilen (5) konumunda)
artık hiç foton algılamadığı görülür.
Detektörün konumu kaydırıldıkça foton
algılamaya başladığı fark edilir. Örneğin (1)
nolu konumda dört (IV) tane algılarken, (2)ye
doğru kaydırıldıkça bu sayının gittikçe
düştüğü ve sıfır olduğu saptanır. Bu değişimin
hangi kurala göre olduğu araştırıldığında ise,
fotonların şöyle bir olasılık hesabı yaparak
davranışlarını belirledikleri ortaya çıkmaktadır
(Feynman 1985).
Kuantsal sistemlerde fizikçiler bir dalgaboyundan söz ederler. Bu “dalga-boyu”
kavramı, gerçekte bir dalga-boyu değil,
kuantsal öğelerin salınım-adımlarıdır. Kuantsal
öğeler hedeflerini bu salınım adımlarıyla
ölçerek değerlendirirler.
(D)’ye ulaşmak
isteyen bir fotonun önünde iki seçenek vardır.
Ya (A) deliğinden geçecektir, ya da (B). Foton
her iki seçeneği de teker-teker değerlendirir:
Örn. (A) yolunu salınım adımına göre
hesaplamaya başlar; 1 adım, 2 adım, 3,4,5,6,
adım vs.(D) hedefine vardığında salınım
adımının hangi değerde bulunduğuna bakar.
Diyelim maksimum (+1) değeriyle son buldu.
Şimdi diğer (B) yolunu aynı şekilde
hesaplamaya başlar; diyelim minimum (-1)
değeriyle son buldu. Foton bu iki değeri toplar:
+1-1=0. Sıfırın karesini alır: yine sıfır. Ve
foton kararını verir: Bu durumda hedefe
varmanın hiçbir yararı yok; (S)den gönderilen
100 fotondan hiçbiri delikten geçemez ve (D)
detektörüne hiçbir foton ulaşmaz.
Başka bir ölçüm sonucu şöyle olsun: (SAD)
yolu sonunda ulaşılan değer (+1), (SBD) yolu
sonunda ulaşılan değer de ( +1) ise, +1 +1 = 2.
2’nin karesi alınır: 4 eder. Bu durumda (S)den
gönderilen 100 fotondan 4 tanesi deliklerden
geçer ve (D) detektörü 4 foton kayıt eder.
Delikler normalde birer foton geçirecek kadar
büyüklükte olmalarına rağmen, normalde 2
fotonun geçebileceği deliklerden 4 tane foton
geçer!
82
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Olasılık hesaplı işlemlerin ilginç yönü bu
noktadadır. Normal değer 1 = bir olarak kabul
edildiğinde, hesaplama sonucu 1’den büyük
olan değerlerin karesi alındığında sonuç çok
büyük oranda artarken, 1’den küçük sonuç
değerlerinin kareleri gittikçe küçülürler.
Örneğin 1.5’in karesi 2.25 gibi büyüyen bir
değer verirken, 0.5’in karesi 0.25 gibi küçülen
bir sonuç verir. Doğadaki tüm olaylar ve
işlemler de böyle bir olasılık hesabı sonucuna
göre yapılmaktadır.
Peki fotonlar neden davranış değiştiriyorlar?
Çünkü fotonlara seçme olanağı sunuluyor:
Sadece bir delik açık olduğunda, fotonun
önünde sadece bir seçenek olduğu için, foton
gösterilen o hedefe gitmektedir. Ama iki delik
birlikte açık olduğunda, fotona seçenek
sunulmaktadır. Ve foton da bir olasılık hesabı
yaprak davranmak zorunda kalmaktadır. Yani
varlıkların en temel yapıtaşları olan kuantsal
sistem, rastgele değil, bilgi ve bilinçle işlem
yapmaktadırlar.
yani gerekli enerjiyi “kuantsal sistemin
Allah’ından” ödünç alırlar (Greene 1999) .
►4- Doğadaki tüm varlıkları oluşturan 92
civarındaki temel kimyasal elementlerin (ki
bunlara atom denir) kütlelerinin nerdeyse
tamamı
“çekirdek”
denilen
ve
proton+nötron’dan oluşan merkezlerinde
toplanmıştır. Bir atomun çekirdeğini bir
portakal
boyutunda
düşünürsek,
onu
çevreleyen elektron-haleleri yaklaşık 13 km
uzaklıkta bulunurlar. Yani madde dediğimiz
varlıklar sabun-köpüğünden daha seyrek bir
dokudadırlar. Çekirdek ise tam bir canlılık ve
yaşam merkezidir. Proton ve nötron, “quark”
adlı atom-altı-öğelerce oluşturulurlar. Kuarklar
üç farklı kütlede ve 3 farklı enerji düzeyine
sahip öğelerden oluşurlar ve asla tek başlarına
bulunmazlar; ya 2li, ya 3lü kombinasyonlar
şeklinde bulunurlar. Kuarklar “birbirlerinden
uzaklaştıkça, aralarındaki çekim gücü artan”
bir özelliğe sahiptirler ki, bu da onların
birbirlerinden
uzaklaştıkça
enerji
potansiyellerinin artması anlamına gelir ve
belli bir değerden sonra, yeni bir “kuark-çifti”
doğurmalarına yol açar (Feynman (1985)
Wilczek (2008) ) . Yani E=mc2 formülündeki
madde-enerji
dönüşümü
gerçekleşir.
Protonların hepsi (+) yüklüdürler ve aynı
yüklü öğeler birbirlerini itmek zorundadırlar.
Ama çekirdek içinde protonlar hep bir
aradadırlar. Onları birbirine yakın tutan güç
ise, nötron ve protonların hepsinin kuarklardan
oluşması ve kuarkların da kendi aralarında bir
enerji-alışverişi sistemine sayalı kutuplaşma
(bir çeşit doğum-ölüm döngüsü) ile sürekli bir
değişim-dönüşüm içinde olmalarıdır. Yani
madde değimiz varlıkların oluşumundakökeninde, değişim-dönüşüm ve dinamizm
vardır. (Quark-gluon plasma, Martin 2006,
Wilczek 2008).
►5- Aynı kökenli kuantlar evrensel ölçekte
birbirleriyle anında haberleşirler ve bu sayede
evrensel
ölçekte
enerji
dengeleşmesi
oluşumunu sağlarlar (Aspect vd. 1982).
►6- Kuvvet denilen itici-yapıcı güç, enerjinin
bir yerden bir yere akması sonucu oluşur.
Enerji
ise
kuantum
denilen
(h=6.62606896×10-27 (üzeri eksi 27) erg·s)
çok küçük enerji kümeciklerinden oluşurlar.
3.1. Şimdi de kuantsal sistemi oluşturan
atom-altı- ve atomik öğelerin şu özelliklere
de sahip olduğunu belirtip, canlılık
belirtilerinin neler olduklarını gösterelim:
Dinamizm kuantum sistemine bağımlıdır.
Kuant denilen temel enerji öğeleri canlıdırlar.
Bu canlılıkları şu özelliklerinden anlaşılır:
►1- Gidecekleri hedefi rastgele değil, “bilgi”
oluşturarak belirlerler.
►2Gidecekleri yerin belirlenmesinde,
fizikçilerin dalga-boyu dedikleri salınımadımlarını kullanırlar. Salınımlarının anlamı
vardır, pozitif (yapıcı) ve negatif (yıkıcı)
özelliklidirler. Bu özellikleri de minimummaksimum arası değişir. Gidecekleri (veya
gitmeyecekleri) yerleri gitmeden önce bu
salınım adımları ile değerlendirirler. Salınım
adımları ölçümü sonunda hangi oranda bir
salınım yüksekliği değeri görüldüğüne göre,
gidip-gitmeyeceklerine ve hangi oranda yapıcı
veya yıkıcı davranacaklarına karar verirler.
“Girişim” denilen aydınlık-karanlık şeritler,
yapıcılık-yıkıcılık oranı görüntüleridir.
►3- Hep en ekonomik konumu tercih ederler.
Bu en ekonomik konuma gitmek için önlerinde
aşılması gereken yüksek bir engel varsa, o
engeli aşabilmek için “tunneling effect”
denilen bir kuantsal özellikten yaralanırlar,
83
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Bu denklemin sol tarafındaki madde miktarı
ile sağ tarafındaki madde miktarı aynıdır. Ama
enerji içerikleri farklıdır. C6H12O6 olarak
gösterilen glikoz molekülü güneşten gelen
fotonları depolamıştır. Enerji, maddeye
bağlanmış durumdadır. Güneş enerjisini
maddeye dönüştüren bu bitkiler değişik bir
enerji türü kaynağı oluştururlar. Her tür enerji
kaynağı, doğadaki varlıklar için yeni bir hedef
oluşturur. Çünkü doğada önceleri foton olarak
yer alan bir sürü enerji paketçiği, başka türde
bir kombinasyon olarak piyasaya çıkmıştır.
Her ürünün bir alıcısı vardır. Glikozu yiyen
hayvanlar, temel enerji birimi olan kuantları
(dolayısıyla fotonları) protein gibi başka bir
madde içinde bir araya getirirler. Bu şekilde
kuantsal enerji et denilen bir başka madde
içinde depolanmış olur. Enerji aktarımı bu
şekilde devam eder ve her yeni oluşturulan
madde, enerjiyi başka bir “madde bileşimi”
şeklinde depolamış olur. Her farklı maddenin
farklı rengi, farklı kokusu, farklı tadı vardır.
Bu farklılıklar
farklı
çekim güçleri
oluştururlar. Ve tüm bu farklı çekim güçleri
temelde
belli
sayıda
kuant
=
h
kümeleşmelerinden oluşurlar. Farklı kuvvet
türleri bu şekilde oluşurlar.
Her canlı, hayatının devamı için enerjiye
muhtaç olduğundan ve ana enerji kaynağını da
bağımlı olduğu belli canlı türleri (veya foton
türleri) oluşturduğundan, neyin neye bağımlı
olarak oluşup geliştiğinin kayıtlarını sürekli
olarak tutmak zorundadır. Bu şekilde
information & self-organisaton olarak
özetlenen dinamik sistemli doğa ortaya çıkmış
olur. Buradaki “bilgi = information” kavramı,
enerjinin nerden nereye akacağını gösterir ve
varlıkların
fiziksel-kimyasal
yapısallaşmalarında kayıtlıdır. Yani doğada
her yeni bir varlık oluşturulduğunda, daha
önce var olan her varlık, o yeni varlığın
yaydığı sinyali algılayarak, o varlıkla etkileşim
içine girer.
Enerji taşıyıcıları olan bu kuantsal ögeler
çeşitli üst-sistemler içinde
birleştikçe,
doğadaki enerji de, çeşitli üst-sistemler içinde
yer değiştirmiş olur. Bu nedenle, yeni bir şey
yapımı, ne tür yenilikler oluştuğu konusunda
yeni bilgiler oluşturulmasını gerektirir.
Enerjinin çeşitli üst-sistemler içinde depolanır
duruma geçmesi, tüm varlıkları, özellikle de
canlıları, bu yeni yapısallaşma türlerini
3.2. Enerji-akışı-yoğunluğunun artmasına
neden olan faktör = Rahatlama dürtüsü
(Gedik 2006)
Tek başına yaşayan bir insan sürekli bir
koşuşturma içindedir. Hem sebze, tahıl
üretecek, hem tahılları öğütüp un yapacak,
hem yiyeceği eti sağlayacak, hem pişirecek bir
fırın, tabak, kaşık vs yapacak! Böyle bir
koşuşturma içindeki insanın dinlenmeye
ayıracak zamanı olamaz.
Toplumsal bir sistem içinde yaşayan bir insan
ise, bu görevlerden sadece birini yapar ve
diğer insanlarla ürününü veya hizmetini takas
ederek yaşar. Bu sayede çok daha az
koşuşturur ve daha çok dinlenme zamanı olur.
Aynı tür bir rahatlama doğadaki tüm diğer
varlıklarda da söz konusudur.
Bir protonun kütlesi 1.007 atomik kütle
birimi (akb), bir nötronun kütlesi ise, 1.008
akb kadardır.
Bir C atomu, 6 proton ve 6 nötrondan oluşur
ve kütlesi ise 12.01 akb’dir. Hâlbuki 6 proton
+ 6 nötron’un toplam kütleleri 12.09 akb’dir.
Peki, proton ve nötron ayrı olduklarında niye
daha ağırlar ve birleşip bir element
oluşturduklarında niye daha hafif bir kütleye
ulaşılıyor?
İşte bu soru, ortaklık sistemleri oluşturmanın
sırrını oluşturur. Proton ve nötronlar yalnız
başlarına olduklarında, çok hareketli olmak
zorundadırlar. Bu fazla hareketlilik onların çok
daha fazla enerji kullanmalarına yol açar.
Kullanılan bu ekstra enerji E=mc2 formülüne
göre kütle etkisi yapar ve bu nedenle daha
“ağır” olurlar.
Bu nedenle, doğadaki tüm varlıklar, daha
rahat bir duruma ulaşabilmek için birleşmebirlikte yaşama- sistemleri oluşturma çabaları
içindedirler.
4. ENERJİNİN MADDELERE
BAĞLANMASI
Enerjin maddelere nasıl bağlandığını ve nasıl
yeni kuvvet türleri oluşumuna yol açtığını
örnek vererek açıklayalım:
Dünyamızın temel enerji kaynağı güneş
ışınlarıdır. Güneşten gelen ışınlar fotosentez
olayıyla şeker gibi bir madde içinde
depolanırlar.
6 H2O + 6 CO2 + Güneşten gelen fotonlar 
C6H12O6 + 6O2
84
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
algılamaya yönelik organlar (detektörler)
oluşturma arayışlarına yöneltmiştir. Tüm bu
işlemler, olasılık hesaplamaları sonuçlarına
göre gerçekleştirildiğinden, tüm varlıklar
olasılık hesabı yapma bilgileri oluşturmak ve
bu bilgileri geliştirmek zorundadırlar.
çekirdekleri oluşturularak birbirleriyle bir
arada tutulurlar.
◄Bu temel elementler birleşerek molekül gibi
daha karmaşık formüllü kimyasal bileşikler
oluştururlar (gezegenlerde);
◄Sonra bu atom ve moleküller birleşerek
çekirdeksiz prokaryotik canlılar (bakteriler)
oluştururlar (Dünyamızda);
◄Sonra bu bakteri ve diğer moleküller
birleşerek çekirdekli tek hücreli canlıları
oluştururlar;
◄Sonra tüm bu oluşmuş varlıklar birleşerek
hayvan-bitki gibi çok hücreli canlıları
oluştururlar.
Bu şekilde doğada alt-sistemlerden üstsistemlere doğru gelişen bir yapısallaşma
ortaya çıkar. Alt-düzeylerle üst-düzeyler
arasında ise “Theory of integrative levels”
olarak bilinen şu temel özellikler mevcuttur
(Feibleman 1954):
►a- Her düzey, altındaki düzey(ler)inkine ek,
yeni bir özellik taşır ve üst düzeylere doğru
karmaşıklık derecesi artar.
►b- Herhangi bir düzeyde oluşan bir
bozukluk, ilişkili tüm diğer düzeyleri de
etkiler.
►c- Her sistemde, üst düzey alt düzeye
bağımlıdır; karar erki alt düzeydedir; üst düzey
hedef göstermekle yükümlüdür.
Zaman içinde bilgi-düzeyi gelişmekte ve
maddeler değişik kombinasyonlara sokularak
daha kısa zamanda daha çok iş-yapacak
şekilde re-organize edilmektedirler. Doğadaki
her varlık aynı tür atom ve moleküllerden
oluşmaktadır, değişen tek şey bu atom ve
moleküllerin kombinasyon şekilleridir.
►1- Dolayısıyla, evrende hiçbir şey değişmez
olarak kalamamaktadır, yani ebedi bir şey
(öteki dünya, vs.) mümkün değildir.
►2- Fizikçi ve
klasik evrimcilerin
tasarladıkları şekilde evrenimizin kaotik bir
sona doğru gittiği görüşü doğru değildir.
►3- Evrende bilgi-ve bilince dayalı,
“information & self-organization” temel
ilkesine göre işleyen bir düzen oluşturmaya
yönelik negatif-entropik (Schrödinger 1944)
bir gidişat vardır.
5. SONUÇ
Evrenimiz gittikçe gelişen düzenli bir sisteme
doğru
gitmektedir.
Muazzam
canlılık
özellikleri olan en temel enerji-öğeleri
(kuantlar) birbirleriyle etkileşimlere girerek
doğayı oluştururlar. Rahatlama dürtüsü
nedeniyle
başlayan
değişim-dönüşüm
sürecinin ilk aşamasında, sayıları 10 üzeri 120
civarında olduğu hesaplanan kuantsal öğenin
kombinasyonlarından sayıları yaklaşık 10
üzeri 80 olarak hesaplanan, proton-nötronelektron gibi atom-altı-öğeleri oluşurlar. Bu
proton+nötron+elektronların
farklı
kombinasyonları ise, atom dediğimiz 93 farklı
türü bulunan temel kimyasal elementleri; bu
elementlerin farklı kombinasyonları ise
doğadaki aşina olduğumuz tüm canlı-cansız
varlıkları oluşturmaktadırlar.
◄Doğadaki tüm varlıklar proton nötron
elektron gibi, 10 üzeri 80 kadar temel öğeden
oluşurlar. Günümüzde bunların %72-73ünün
Hidrojen gibi tek protonlu (0, 1 veya 2
nötronlu), %25inin He gibi 2 protonlu (1-4
nötronlu) olduğunu, diğer çok protonlu tüm
elementlerin ise sadece %3lük bir orana sahip
oldukları görülmektedir. Yani evrenin ancak
%3lük bir kısmı zaman içinde gelişme
göstermiştir. Evrenimizin %97lik büyük kısmı
hala en ilkel devirde (H-He döneminde)
bulunmaktadır.
Bu %3lük kısımdaki gelişmeler ise şu
aşamalardan geçmişlerdir.
◄Başlangıçta sadece 1-2 protonlu (ve o kadar
sayıda elektronlu) elementlerden (H ve He)
oluşan evrende, birer proton artışı ile oluşan 3
protonlu lityum, 8 protonlu oksijen, 26
protonlu demir, 92 protonlu uranyum gibi
diğer temel elementler oluşurlar. Bu çok
protonlu elementlerin çekirdeklerindeki (hepsi
pozitif yüklü ve bu nedenle birbirlerini itmek
zorunda
olan)
protonların
birbirlerini
itmemeleri için nötron denilen bir başka
öğeyle sürekli değişim-dönüşüm içinde tutan
(strong force =güçlü etkileşimli) atom
DEĞİNİLEN BELGELER
Aspect, A., Dalıbard, J., Roger, G.
1982.
"Experimental test of Bell's inequalities using
85
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
time-varying analyzers. Physical Review Letters
49 #25, 1804
Chaisson, Eric J. 2001. Cosmic Evolution: The Rise
of Complexity in Nature, Harvard U. Press.
Chaisson E. J. 2010. Energy Rate Density as a
Complexity Metric and Evolutionary Driver.
Complexity, 2010 Wiley Periodicals, Inc ., 16 (3),
27–40.
Haken, H. 2000. Information and Self-Organization.
A Macroscopic Approach to Complex Systems.
Springer Verlag, 222 pp. 62 figs.
Ho, M.W., Popp, F.A. 1991. The evolution of
biological form and organization without natural
selection. Proceedings of the AAAS symposium
on nonrandom evolution: "Matter, life, mind".
Washington, DC, 14.-19.
Feibleman, J.K. 1954: Theory of integrative levels.
Brit. J. Phil. Sci., 5, 59-66
Feynman, R.P. 1985. QED – The Strange Theory of
Light and Matter. Princeton Univ. Press. 175 s.
Gedik, İ. 1998. Dünyanın Oluşumundan İnsanlığın
Gelişimine: Değişimler ve Dönüşümler. Jeoloji
Mühendisliği 52, 75-139. Ankara.
Gedik, İ. 2006. The Main Cause of Ant-Social
Behaviours among Humanity. In: The İstanbul
Conference on Democracy & Global Security,
June 9-11, 2005, İstanbul; Edited by Turkish
National Police, p 581-589. (ISBN: 975-585-5750)
Greene, B. 1999. The Elegant Universe. Norton &
Company, New York, 448 s.
Martin, B. R. 2006. Nuclear and Particle Physics.
John Wiley & Sons. 415 p.
Schrödınger, E. 1944. What is life? The physical
aspects of the living cell. Univ. Press, Cambridge.
Wilczek, Frank: 2008. The Lightness of Being:
Mass, Ether, and the Unification of Forces. Basic
Books. ISBN 978-0-465-00321-1.
86
16.PÇG
Ekim Özler
2015, &
Rize
16.PÇGÇalıştayı,
Çalıştayı,25-28
Program,
Bildiriler, 87-100
25-28 Ekim 2015, Rize
TÜRKİYE ORBİTOİDES’LERİNDEKİ ÇALIŞMALAR VE
OLAĞAN OLMAYAN GÖRÜNÜMLER
Muhittin GÖRMÜŞ
Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü Ankara
Ankara Üniv. YEBİM, Ankara ([email protected])
ÖZ: Kampaniyen-Maastrihtiyen zaman aralığını karakterize eden Orbitoides cinsi gerek Dünya
gerekse de ülkemizde yayılımı ve özellikleri açısından dikkate değer önemli iri bir bentik
foraminifer cinsidir. Bu çalışmanın amacı Türkiye’de Orbitoides cinsi üzerinde şimdiye değin
gerçekleştirilen araştırmaların nerelerde ve hangi amaçlar doğrultusunda gerçekleştiğini ortaya
koymak ve Orbitoides’lerde gözlenen ilginç görünümleri zaman ve mekan açısından irdelemektir.
Bu amaç doğrultusunda yeni örnekler Nallıhan çevresinden sunulmuştur. Cinsin özellikle
embryonu, ekvatoral locaları farklı görünümler sunmaktadır. Orbitoides kavkılarındaki mikro
biyoerozyonal yapılar ve üreme anındaki görünümler de biyolojik ve paleoekolojik açıdan önemli
verilere sahiptir. Eldeki veriler Orbitoides medius ve O. megaliformis türlerinin dörtlü ve üçlü
localara sahip bir embriyona; O. gruenbachensis ve O. apiculatus’un ise iki localı bir embryonu
bulundurduğunu desteklemektedir. Maastrihtiyen sonlarında ve özellikle silikiklastik zeminlerde
embryonun iri hale geldiği, regresif serilerde ve çok sığ platformlarda mikrobiyoerozyonal
yapıların geliştiği ortaya konmuştur. Diğer daha küçük bentik foraminiferlerin Orbitoides
kavkılarında parazitik ve hermit yaşadığı, alglerin ise Orbitoides‘lerle simbiyotik bir ilişki
içerisinde olabileceği de örneklerle vurgulanmıştır.
Anahtar kelimeler: Türkiye, Orbitoides, anormal görünümler
ORBITOIDES INVESTIGATIONS IN TURKEY AND ITS UNUSUAL
OCCURRENCES
ABSTRACT: Orbitoides, an index form for Campanian to Maastrichtian is a well known
benthic foraminifera in both Turkey and the world in the views of significant characteristics and
paleogeographic distribution. The aims of this study are to bring out the Orbitoides studies in
Turkey showing their localities, purposes and to present unusual occurrences in time and place.
New materials related to the main topic are from the Nallıhan area (NW Ankara). Particularly
the embryo and equatorial chamberlets of the genus have different views. Besides
microbioerosional structures and reproduction views within the Orbitoides tests also include
significant data. The obtained data support that Orbitoides medius and O. megaliformis include
quatralet and trilet embryonic chamberlets while O. gruenbachensis and O. apiculatus contain
bilocular embronic views. At the end of Maastrichtian and especially within siliciclastic
sediments, Orbitoides embryo become larger. The Orbitoides tests within the regressive very
shallow platform siliciclastics comprise abundantly microbioerosional structures. The study also
emphises that smaller foraminifera lived within the Orbitoides tests as parasite and hermit.
Symbiontic life related to algae is also seen around the Orbitoides tests.
Key words: Türkiye, Orbitoides, abnormal occurrences
87
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Olağan
olmayan
görünümler
cinsin
geçmişini anlamamız için önemli veriler
sunmaktadır. Orbitoides kavkılarında şimdiye
değin gözlenen anormal görünümler 1)
mikrobiyoerozyonal yapılar, 2) kavkı konik
şekli, 3) ikiz, üçüz çok embriyonlu bireyler, 4)
ekvatoral
localardaki
farklı
büyüme
görünümleri, 5) üreme görünümleri ve 6) yan
locaların embriyon içerisinde bulunması
(Simplorbites cinsi) olarak verilmiştir (Görmüş
ve Meriç, 2000). Anormal bu görünümlerin
nedenleri ise genetik ve fosilleşme öyküleri ile
bağdaştırılmıştır. Biyofabrik ve taşınma
verileri de ilginç görünümlere sahiptir. Olağan
olmayan bu görünümlerin yeni verilerle
yeniden
değerlendirilmesinin
cinsin
anlaşılmasına katkı sağlayacağı düşünülür.
Dolayısıyla bu çalışmanın amacı cinsin
üzerindeki araştırmaların bir sentezini
oluşturmak, yeni verilerini sunmak, anormal
görünümlerinin nedenlerini tartışmak ve
problemleri ortaya koymaktır.
1. GİRİŞ
Türkiye’nin farklı lokasyonlarında Orbitoides
cinsi üzerinde yapılan araştırmalar, sistematik
tanımlamalar,
biyostratigrafi,
üreme,
biyometri, biyofabrik-taşınma gibi ana
konuları içermektedir (Şekil 1). Bilindiği gibi
Orbitoides geç Kretase dönemini ve sığ
denizel ortamı işaret eden iri bir bentik
foraminiferdir.
Omphalocyclus,
Lepidorbitoides,
Postomphalocyclus,
Pseudomphalocyclus,
Siderolites,
Simplorbites, Loftusia gibi iri bentik
foraminiferler genellikle aynı zaman aralığını
ve ortamı işaret eden ve konu edinilen cins ile
beraber
bulunan
diğer
iri
bentik
foraminiferlerdir.
Hellenocyclina
ve
Sulcoperculina gibi daha küçük boyutlardaki
bentikler
de
bazen
bol
miktarlarda
görülebilmektedir. Genellikle aynı zaman ve
ortamlarda bulunan bu cinslerden Orbitoides
Türkiye’de en bol olan bir cinstir. Bu nedenle
Orbitoides cinsi Türkiye ve Dünya’da farklı
amaçlar doğrultusunda çalışılmıştır.
Şekil 1. Türkiye Orbitoides’lerindeki ayrıntılı çalışma lokasyonları, parantez içi numaralar 1.Meriç 1964,
2.Meriç 1965, 3.Meriç 1966a, 4.Meriç 1966, 5.Meriç 1967, 6.Meriç 1970, 7.Neumann & Poisson 1970,
8.Meriç 1971, 9.Meriç 1972, 10.Meriç 1974a, 11.Meriç 1975, 12.Meriç 1987, 13.Meriç & Tansel 1987,
14.Görmüş 1990, 15.Avşar 1991, 16.Özcan, 1993, 17.Görmüş vd. 1994, 18.Görmüş vd. 1995, 19.Görmüş
1996-1997, 20.Görmüş 1997, 21.Meriç vd. 1997, 22.Özcan & Özkan-Altıner 1997, 23.Görmüş & Sagular
1998, 24.Özcan & Özkan-Altıner 1999a, 25.Özcan & Özkan-Altıner 1999b, 26.Görmüş & Meriç 1999,
27. Özcan & Özkan-Altıner 2001, 28.Görmüş vd. 2003, 29.Nielsen & Görmüş 2004, 30.Görmüş vd.
2005, 31.Görmüş ve Nielsen 2006, 32.Özcan 2007 referanslarını, ok üreme, biyometrik, mikrodelgi,
tanımalama çalışmaları bulunan, daire yalnızca mikrodelgi, tanımlama gözlenen, sarı iğne yalnızca
üreme, tanımlama, mavi iğne yalnızca tanımlama ve kare Omphalocyclus biyometrik çalışma bulgusu
olan lokasyonlarını işaret etmektedir, D. Devam eden çalışma
88
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
(Schlumberger, 1901, 1902, 1903, 1904).
Douvillé (1915, 1920, 1922, 1923, 1927),
Visser (1951), Papp ve Küpper (1953), Küpper
(1954), Papp (1955, 1956a,b), Hofker (1959),
Köhler (1962), MacGillavry (1963), Neumann
(1958, 1972a, b) gibi birçok araştırıcı cinsin
embriyon şekil özelliklerini dikkate almışlar
ve jeolojik zaman içerisindeki evrimini konu
edinmişler ve tanımlamaları yapmışlardır.
Cins üzerinde 1965 sonrası yapılan ayrıntılı
araştırmalar
ile
farklı
yaklaşımlarda
bulunulmuştur. Örneğin Hinte (1965, 1966a, b
1968) morfometrik parametreleri tanıtmıştır.
Hinte
(1976)
bazı
değişikliklerle
tanımlamalarda iç parametreleri kullanmıştır.
İç parametrelerden embriyon büyüklüğü
(Li+li), oksiliyer loca sayısı (E) ortalama
değerleri ve (spiral parametre, Y) cinsin
türlerinin tanımlamasında ana kriterler olarak
verilmiştir. Borza vd. (1977) tarafından da
Slovakya’dan tanımlar yapılmıştır.
Gorsel (1978) tarafından yazılan kitap
Orbitoides ve diğer orbitoidal foraminiferleri
dikkatli bir şekilde sentez etmektedir. Kitap
içerisinde konu edinilen
2. MALZEME VE YÖNTEM
Türkiye’nin değişik yerlerinde Orbitoides
cinsini konu edinen araştırma materyalleri ve
yazarın önceki araştırmalarında elde ettiği
malzemeler bu çalışmanın ana malzemesini
oluşturmaktadır. Ayrıca Nallıhan yöresinden
derlenmiş çok sayıda Orbitoides bireylerinden
ekvatoral kesitler hazırlanmış ve anormal
görünümlere ait yeni bulgular bu çalışmada ilk
kez sunulmuştur. Dış parametreler öncelikle
ölçülmüş, her bir birey cam üzerinde ekvatoral
düzlemine
kadar
üstten
aydınlatmalı
mikroskop
altında
kontrol
edilerek
aşındırılmıştır.
Orbitoides
embriyonu
belirginleştiğinde lam üzerine yapıştırılmıştır.
Tekrar aşındırılarak ekvatoral kesit elde
edilmiştir. Image J programı kullanılarak
morfometrik
parametreler
ölçülmüştür.
Görüntüler Ankara Üniversitesi YEBİM’e ait
Leica araştırma mikroskobu ve Nukleer
Bilimler bünyesinde bulunan SEM’de elde
edilmiştir.
3. ORBİTOİDES ARAŞTIRMALARI
Dünya: Cinsin üzerinde 19. Yüzyıldan
günümüze kadar birçok araştırmacı farklı
konuları ele alarak çalışmışlardır. İlk
çalışmalar cinsin tanımlanması ve sınıflama
üzerinedir. İlk tanımlama Defrance (1823)
tarafından yapılmıştır. Tip türün adı Lycophris
faujasii olarak verilmiştir. Daha sonra
d’Archiac (1837) Orbitolites media olarak
farklı bir tür tanımlamıştır. Tüm bunlar
Orbitoides’in sinonimleri olup, Orbitoides cins
adı ilk kez d’Orbigny tarafından kullanılmıştır
(Lyell, 1848). İlk araştırmalarda tanımlanan
Hymenocyclus (Bronn ve Roemer, 1853, tip
tür Lycophris faujasii), Silvestrina (Prever,
1904a,b, tip tür Orbitoides apiculata
Schlumberger,
1902),
Schlumbergeria
(Silvestri, 1910, tip tür Linderina? douvillei
Silvestri, 1910, sinonim Monolepidorbis
douvillei Astre, 1928), Monolepidorbis (Astre,
1928, tip tür Monolepidorbis sanctaepelagiae
Astre, 1928) ve Gallowayina (Ellis, 1932, tip
tür Gallowayina browni Ellis, 1932)
cinslerinin de Orbitoides cinsinin sinonimleri
olduğu belirtilmiştir (Loeblich ve Tappan,
1988). Orbitoididae aile ismi ilk kez Schwager
(1876) tarafından verilmiştir (Loeblich ve
Tappan, 1988). Schlumberger O. apiculata
türünü tanımlamış ve makaleler yayınlamıştır
Orbitoides adelis Checchia-Rispoli&Gemmellaro 1907,
O. panormitana Checchia-Rispoli&Gemmellaro 1907,
O. pileolus Checchia-Rispoli & Gemmellaro 1909,
O. sicula Checchia-Rispoli & Gemmellaro 1909,
O. vandenbroecki (Prever, 1904),
O. apiculata plana Köhler 1962,
O. brinkae Visser 1951,
O. caucasica Bogdanovich 1906,
O. erdagi Meriç 1967,
O. haymanensis Meriç 1967
türlerinin O. apiculatus’un sinonimleri olduğu
belirtilmiştir.
O. apiculata pamiri Meriç, 1974,
O. decipiens Checchia-Rispoli & Gemmellaro 1909,
O. media planiformis Papp 1955
türlerinin
O.
medius’un
sinonimleri
olduğundan söz edilmiştir. O. concavatus
Rahaghi, 1976 türünün O. hottingeri’ye yakın
bir tür olduğu, O. dordoniensis (Hofker, 1959)
türünün O. hottingeri ile O. douvillei türleri
arasında özellikler bulundurduğu, O. orientalis
Rahaghi 1976 türünün ise O. douvillei’nin
farklı bir görünümünü belirttiği ve O. palmeri
Gravell 1930, O. vredenburgi Douvillé 1916
türlerinin de O. tissoti’ye benzerliği de konu
edinilmiştir. O. apiculata var. aplanata
Renngarten, 1931, O. apiculata var. depressa
Renngarten 1931, O. apiculata var. obtusa
89
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Renngarten 1931 ve O. apiculata var.
segmentoidea Renngarten 1931 gibi daha
önceden tanımlanan Orbitoides alt türlerinin
farklı alt tür adlarıyla adlamasının gerek
olmadığına, O. antiochena David 1933, O.
januarii Checchia-Rispoli 1907 ve O.
villasensis türlerinin belirsiz türler olduğuna
dikkat çekmiştir. Orbitoides browni üzerinde
tartışma yapılmış ve O. apiculata browni adı
benimsemiştir. O. midorientalis (Eames ve
Smout 1955) O. hottingeri’nin sinonimi
olabileceği ve yeniden çalışılması gerekliliği
vurgulamıştır.
Dolayısıyla
önceden
tanımlanan bazı türlerin sinonim olabileceği,
ayırtlama kriterleri bu kitapta sunulmuştur.
Orbitoides türleri olarak zaman içerisinde
alttan üste doğru şu şekilde belirtiliştir:
Orbitoides sp. O. hottingeri, O. douvillei, O.
tissoti, O. media (O. media media, O. media
megaliformis) ve O. apiculatus (O. apiculata
gruenbachensis, O. apiculata apiculata).
Drooger ve Klerk (1985) cinsin iç
parametreleri üzerinde yaptıkları araştırma
bulgularını
bir
kitap
içerisinde
yayınlamışlardır. Neumann (1987) tarafından
yazılan makale cinsin türlerinin sistematiği ve
tanımlamaları üzerine yazılmış önemli bir
makaledir. Embriyon uzunluğu (Li) değer
ortalamalarının ya da oksiliyer loca sayısı
ortalamalarının
(E)
biyostratigrafik
çalışmalarda yeterli olabileceğini vurgulayan
araştırmalar da bulunmaktadır (Baumfalk,
1986; Caus vd. 1996). Caus vd. (1996)
Orbitoides
iç
parametrelerin
ortamsal
değişikliklerden
etkilenebileceğini
de
belirtmiştir. Son yıllardaki en önemli
araştırmalardan biri Georgescu ve AlmogiLabin’e (2008) aittir. Araştırmacı Orbitoides
mikrosferik
bireylerinin
ilk
loca
düzenlemelerinin Heterohelix ile bağlantılı
olabileceği üzerine SEM ve tomografi
araştırmaları
yapmışlar
ve
bulgularını
sunmuşlardır. Renama ve Hart (2012) ise iri
bentik foraminiferlerin sistematiği üzerine
yoğunlaşmışlardır. Abyat vd. (2013) cins
üzerinde Iran’daki bulguları sunan en son
araştırmalardan biridir.
tanımları ve üreme üzerine yoğunlaşmıştır.
Eski Kahta, Kahta-Çörtinek, Kızılöz (Ankara),
Yenişehir-Eğerce
(Bursa),
KırıkhanAlanyaylası (Antakya) Malabadi, Silivanka
(Siirt), Başpınar - Yeleme (Korkuteli), Bilecik
çevrelerindeki üreme bulgularından bazıları
Dünya literatürüne de girmiş üreme verileridir
(Meriç, 1964, 1965, 1966a, b, 1970, 1971).
Konu üzerinde Meriç (1976a) tarafından
yazılan kitap orbitoidal foraminiferlerdeki
üreme çeşitlerini tartışmış ve diğer bulguları
da içerecek şekilde hazırlanmıştır. Üreme
çeşitlerinden
makrosferik
bireylerindeki
makrosferik embriyonların dışarıya atılma
düşüncesi Eggink ve Baumfalk (1983),
Baumfalk (1986), Baumfalk ve Willemsen
(1986) tarafından tartışılmış ve bunların
yerinde oluşan anormal oluşumlar olduğu
belirtilmiştir. Gorsel (1978), Meriç tarafından
tanımlanan O. erdagi Meriç 1967, O.
haymanensis Meriç 1967 türlerinin O.
apiculatus’un, O. apiculata pamiri Meriç,
1974 türünün ise O. medius’un sinonimi
oldukları konusunda yorumlar yapmıştır.
Meriç (1976b) Orbitoides tür tanımlarındaki
takılar üzerinde de makale hazırlamış fakat
önerilen takı adları çoğu yabancı araştırıcılar
tarafından kullanılmamıştır. Bununla birlikte
Meriç (1976b) tarafından önerilen ad
takılarının önemsenmesi gerekliliği düşünülür.
Ayrıca, Meriç (1974b) Orbitoides ve diğer
orbitoidal foraminiferlerin yan ve ekvatoral
loca yapılarını da tartışmıştır.
Meriç (1987) ve Meriç ve Tansel (1987)
cinsin biyostratigrafisini ortaya koymuşlardır.
Biyostratigrafik bulgular Hekimhan yöresinde
de irdelenmiştir Görmüş (1992a).
Orbitoides cinsi üzerinde biyometrik
araştırmalar Görmüş tarafından başlatılmıştır.
Görmüş
(1990,
1992b)
tarafından
gerçekleştirilen
biyometrik
araştırmalara
benzer çalışmalar Özcan-Özkan-Altıner (1997,
1999a, b) tarafından da yapılmıştır.
Biyometrik araştırmalar Hekimhan, Darende,
Başpınar-Yeleme
(Korkuteli),
Osmaneli,
Pazarcık (Görmüş, 1990, 1992b, 1997, 19961997, Görmüş vd., 1994, 2003), Haymana,
Kahta, KB Anadolu (Özcan, 1993, 1995,
Özcan & Özkan-Altıner, 1997, 1999a, b, 2001)
çevrelerinde gerçekleştirilmiştir. Son yıllarda
ise Nallıhan çevresinde yazarın proje
Türkiye: Türkiye’de ayrıntılı Orbitoides
araştırmaları ilk kez Meriç (1964, 1965, 1967)
tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Meriç
araştırmalarında çoğunlukla sistematik, tür
90
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
yürütücülüğünde benzer araştırmalar devam
etmektedir.
Orbitoides
kavkılarındaki
mikrobiyoerozyonal yapılar ilk kez Görmüş (1996a,
1996-1997) tarafından ortaya konmuştur. Bu
mikrodelgiler Nielsen ve Görmüş (2004)
tarafından Maeandropolydora osmaneliensis
olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca Orbitoides
kavkılarında Curvichnus isp. bulguları da
verilmiştir (Nielsen ve Görmüş, 2006).
Orbitoides kavkılarındaki bu mikrodelgiler
diğer iri bentik foraminiferlerdeki delgiler ile
karşılaştırılmıştır (Görmüş ve Nielsen, 2006).
Mikrodelgilerin yorumları ve yeni bulgular da
Türkiye’nin değişik yörelerinden verilmiştir
(Görmüş vd., 2005). Kilyos, Osmaneli, KB
Bolu, Nallıhan, Haymana, Darende, Hekimhan
bu lokasyonlardan önemli olanlardır (Görmüş
ve Sagular, 1998, Görmüş vd., 2005). Parazit
ve hermit tipi yaşamın verileri tartışılmıştır.
Orbitoides üzerinde diğer önemli çalışılan
bir konu fosilleşme öyküsüdür (Görmüş,
1996a, b, Görmüş vd., 2004, Sagular ve
Görmüş, 2006). Zaman ve mekan içerisinde
taşınmayı konu edinen bu araştırmalarda
biyofabrik dokusal özelliklere de değinilmiştir.
Bununla
birlikte
biyofabrik
dokusal
çalışmaların daha ayrıntılı araştırılması
gerekliliğine inanılmaktadır.
Parazitik, simbiyont yaşam: Şimdiye değin
Orbitoides
kavkılarındaki
düzenli
dar
delgilerin (Maeandropolydora osmaneliensis
Nielsen ve Görmüş 2004) parazitik bir yaşam
ile bağlantısı olduğu verilmiştir. Yeni veriler
Nallıhan yöresinde de bulunmuştur (Levha 1).
Ayrıca Orbitoides kavkılarını çevreleyen
alglerin varlıkları da Tokat yöresine ait bazı
ince kesitlerde izlenmiştir. Keza foraminiferalg arasındaki simbiyotik ilişki Hallock (1979)
tarafından da irdelenmiştir.
Polivelant bireyler, embryon bozuklukları:
Embryonları yapışık olanların ya da birbirine
yakın olanların polivelant bireyler olduğu
düşünülür. Nallıhan yöresinde de birbirine
yapışık iki embryon açık bir şekilde
görülebilmektedir (Levha 1-2). Embryon da
gözüken şekil bozukluklarının da genetik
olabileceği düşünülür. Bu görünümlerin üreme
ile bağlantılı olup olamayacağı tartışılabilir.
Ekvatoral loca büyümeleri: Bu yapıların kavkı
kenarlarına doğru farklı şekiller alması kavkı
boyutları ile bağlantılıdır. İri kavkılarda
genellikle kenarlara doğru diktörtgenimsi
localar görülebilmektedir. Kesit yönlenmesi ile
de bağlantılı olabilir.
Tafonomik - diyajenetik anormal oluşumlar:
hermit tipi yaşam (1), zaman ve mekanda
taşınma-biyofabrik dokusal özellikler (2) ve
kavkı konik şekilliliği (3) şeklinde düşünülür
Hermit tipi yaşam: Orbitoides ölümlerini
izleyen süreçte kavkıları konak yeri olarak
seçen diğer küçük bentik foraminiferlerin
oluşturdukları kavuklar, oyuklar bu tip yaşam
ile bağdaştırılmaktadır. Nallıhan yöresinde de
bu tip oyuklara rastlanılmıştır.
Biyofabrik: Orbitoides kavkılarının zaman ve
mekan içerisinde taşınmaları kırıklı yapılara,
kavkı yönlenmelerine vedaha genç fosillerle
beraber gözükmelerine neden olmakadır
(Görmüş vd., 2004; Görmüş ve Sagular, 2003;
Sagular ve Görmüş, 2006). Bu yapıların henüz
ayrıntıları çalışılmamıştır.
Konik şekillilik: Orbitoides kavkılarındaki
konik şekilliliğin taşınma sürecinde fiziksel
olarak gelişebileceği düşünülür.
4. ANORMAL GÖRÜNÜMLER
Görmüş ve Meriç (2000) tarafından ele alınan
anormal görünümler bu çalışmada genetikpaleoekolojik ve tafonomik-diyajenetik olmak
üzere iki alt başlık altında irdelenmiş ve yeni
bulgular ile birlikte tartışılmıştır (Şekil 2).
Embryon görünümlerinin de zaman ve mekan
içerisinde değişimleri tartışılmıştır (Şekil 3).
Genetik - paleoekolojik anormal oluşumlar:
Bunlar üreme anında fosilleşme (1), parazitik,
simbiyotik yaşam (2), ikiz, üçüz çok
embriyonlu bireyler, embryon bozuklukları
(3), ekvatoral localarda farklı büyüme yapıları
(4) şeklinde ele alınabilir.
Üreme:
Orbitoides
jüvenil
yeni
embriyonlarının
kavkı
kenarlarında
şekillendiği ve kavkının parçalanması ile dışarı
çıktıkları ve yeni bireylerin oluştuğu şeklinde
yorumlanmaktadır.
Bu
konu
üzerinde
ayrıntılar
Meriç
(1976)
tarafından
belirtilmiştir.
Embryon parametreleri ve tartışma:
Orbitoides cinsinin iç parametreleri embryon
ölçümlerini ve loca düzenlemelerini içerecek
91
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
şekilde Hinte (1965, 1966a, 1976) tarafından
önerilmiştir. Orbitoides türlerinin iç parametre
değerlerinin özeti
aşağıdaki
çizelgede
sunulmuştur. Gorsel (1978) tarafından da
dikkate alınan bu değerler ile tür tanımları
yapılmaktadır. Bunlardan yalnızca Li ya da
Li+li değerlerinin yeterli olabileceğini belirten
araştırmalar da mevcuttur (Baumfalk, 1986;
Görmüş, 1998). Orbitiodes tür adlarını farklı
şekilde kullanan araştırmalarda dikkat
çekicidir. Alt tür belirtenler olduğu gibi
yalnızca tür adı şeklinde dikkate alan
araştırmalar da bulunmaktadır. Bu nedenle
Orbitoides tür tanımlarında üç önemli problem
görülmektedir. Bunlardan ilki Li+li ve E
değerlerinin birey olarak ya da topluluğun
ortalama
değerlerinin
ele
alınmasıdır.
Ortalama değerlerinin dikkate alınması
durumunda kaç bireyin ince kesitinin
yapılacağı da tartışılabilir. Bizim yaptığımız
çalışmalarda en az yirmi bireyin ekvatoral
kesiti hazırlanmış ve ortalama değerler dikkate
alınmıştır. Birey bazında tanımlamalarda
yaklaşık isimlendirmeler yapılmıştır. İkinci
problem Li+li ve E değerlerinin Hinte (1976)
tarafından önerilen sınır değerler kullanılma
durumunda çelişkiler içermesidir. Bu nedenle
yalnızca Li ya da Li+li ortalama değerlerinin
ne denli tür tanımında doğru sonuçlar verdiği
de tartışma konusu olabilir. Diğer bir konu tür
ve alt tür tanımlarıdır. Orbitoides embryon
görünümlerinin zaman içerisinde irileştiği
açıkca görülebilmektedir (Görmüş, 1998). Bu
irileşme zemin ve derinlik ile bağlantılı olup
olmadığı tartışılmıştır (Görmüş, 1992a).
Bununla birlikte yapılan araştırmalar O.
medius türlerinde protokonk, dötörokonk
Şekil 2. Orbitoides kavkılarında gözlenen olağan dışı görünümler (Görmüş ve Meriç, 2000’den
değiştirilmiştir).
92
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Çizelge 1. Orbitoides türleri ve tanınma kriterleri (Gorsel, 1978; Görmüş, 1998’den değiştirilmiştir), Li+li:
embryon büyüklüğü, E: toplam oksiler loca sayısı, n: kesit sayısı
∑(Li+li)/n ∑E/n
Diğer özellikler
O. apiculatus
>1000 µ
>11?
Basık, büyük kavkılı
O. gruenbachensis
750-1000 µ
6,5-11
Diktörtgenimsi ekvatoral localı
O. megaliformis
600-750 µ
5-8
üçlü, dörtlü embryon
O. medius
500-600 µ
4-5,5
üçlü, dörtlü embryon
O. tissoti
500-400 µ
3,9-4
küçük dörtlü embryon
O. douvillei
<400
2-3,9
az ya da yan locasız
O. hottingeri
<2
yan locasız
O. sp.
görünümlerinin genetik-paleoekolojik ve
tafonomik-diyajenetik oluşumlarla bağlantılı
olduğu tartışılmıştır. Konu üzerinde yeni
bulgular sunulmuştur. Ayrıca Orbitoides
medius ve O. megaliformis türlerinin dörtlü ve
ve embryon yan loca üçlüsünün embriyonda
üçlü dörtlü embryon görünümleri verdiğini; O.
apiculatus türlerinde ise protokonk ve
dötörükonkun genellikle ikili bir loca
görünümü sunduğu gözlenmiştir. O. medius
türlerinin
erken
Maastrihtiyen
zaman
aralığında yaygın olduğu, O. apiculatus
türlerinin
ise
orta-geç
Maastrihtiyen
zamanında
bol
bulunduğu
sonucuna
varılmıştır.
Embryon
irileşmesinin
paleoekolojik (iklim ve zemin tipi) koşullarla
bağlantılı olabileceği düşünülür. Nallıhan
yöresindeki
embryon
görünümleri
O.
apiculatus ve O. gruenbachensis türlerinin bu
yörede yaygın bir şekilde çok sığ silikiklastik
ortamlarda
yaşadığını
göstermektedir.
Embryonlar ikili loca görünümlere sahiptirler.
Mikrodelgiler
de
bol
miktarlarda
gözlenmektedir (Levha 1).
Cinsin embryon ve kavkı görünümleri,
büyüklükleri
yakın
ilişkili
oldukları
Simplorbites,
Sivasella,
Ilgazina,
Pseudomphalocyclus,
Postomphalocyclus,
Omphalocyclus,
Praeomphalocyclus,
Mardinella, Selimina, Hellenocyclina ve
Lepidorbitoides gibi cinslerle karşılaştırılabilir
(Meriç, 1967, 1980, 1982; Meriç ve Çoruh,
1991a,b; İnan, 1992, 1996; İnan vd.1996;
Erdoğan, 1995; Meriç vd. 2010).
SONUÇLAR
Orbitoides cinsi üzerindeki araştırmalar 1) tür
tanımlarındaki kriterlerin, 2) anormal görünüm
nedenlerinin ve 3) fosilleşme öykülerinin
tartışmalı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu
çalışma ile Türkiye’de Orbitoides cinsi
üzerinde şimdiye değin gerçekleştirilen
araştırmaların nerelerde ve hangi amaçlar
doğrultusunda gerçekleştiği ortaya konulmuş
ve Orbitoides’lerde gözlenen anormal
Şekil 3. Orbitoides türlerinin zaman içerisindeki
dağılımları ve zemin özelliklerine göre embryon
büyüklükleri (Görmüş, 1998’den
değiştirilmiştir).
93
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Şekil 4. Orbitoides apiculatus ve O. medius türlerindeki embryon görünümleri ve kesit yönlendirmeleri, EK1EK2. Ekvatoral kesit görünümleri, AK1, AK2, AK3. Aksiyal kesit görünümleri, P. Protokonk, D.
Dötörokonk, EYL. Embryon içi yan loca, OL. Oksiler loca, AOL. Ad-oksiler loca
simbiyotik bir ilişki içerisinde
örneklerle vurgulanmıştır.
üçlü localara sahip bir embriyon görünümüne;
O. gruenbachensis ve O. apiculatus’un ise ikili
bir
embryon
bulundurduğu
sonucuna
varılmıştır. Ayrıca Maastrihtiyen sonlarında ve
özellikle silikiklastik zeminlerde embryonun
iri hale geldiği, regresif serilerde ve çok sığ
platformlarda mikrobiyoerozyonal yapıların
geliştiği de ortaya konmuştur. Diğer daha
küçük bentik foraminiferlerin Orbitoides
kavkılarında parazitik ve hermit tipi bir yaşam
sürdükleri, alglerin ise Orbitoides‘lerle
olduğu
DEĞİNİLEN BELGELER
Abyat, A., Afghah, M., Feghhi, A. 2013.
Stratigraphy and Foraminiferal Biozonation of
Upper Cretaceous Sediments in Southwest Sepid
Dasht, Lurestan, Iran. World Applied Sciences
Journal 28 (9), 1199-1207.
d’Archiac, A. 1837. Mémoire sur la formation
Crétacé du sud-ouest de la France. Mémoires de la
Société Géologique de France 2(7), 157-192.
Astre, G., 1928. Sur Monolepidorbis foraminifere
voisin des Lindérines et des Orbitoides. Bulletin
94
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
de la Société Géologique de France, sér. 4 27,
387-394.
Avşar, N. 1991. Osmaniye (Adana) yöresi Üst
Kretase (Maastrihtiyen) bentik foraminifer
faunası. MTA Enstitüsü Dergisi, Ankara, 113,
141-152.
Baumfalk, A.Y. 1986. The Evolution of “Orbitoides
media” (Foraminiferida) in the Late Campanian.
Journal of Foraminiferal Research 16(4), 293-312.
Baumfalk, A.Y.,Willemsen, F. 1986. Ecophenotypic
Variation of the Larger Foraminifer “Orbitoides
apiculata” from the Maastrichtian Stratotype.
Geol. Mijnbouw 65, 23-34.
Bogdanovich, K, I. 1906. Das Dibrar System im
südostlichen Kaukasus (Russian with German
summary). Mém. Comité Geol. St. Petersbourg,
n.s. 26, 94-166.
Borza, K., Köhler, E., Began, A., Samuel, O. 1977.
Ordbitoidavy’vyvin Kriedy Zapadneho Slovenska.
Geol. Prace, Spravy, Bratislava 67, 73-92.
Bronn, H.G., Roemer, F., 1853. Lethaea
Geognostica, vierte Periode: Kreide-Gebirge:
Aufl. 3, Bd. 2, Theil 5 (1851-1852). Stuttgart: E.
Schweizerbart.
Caus, E., Bernaus, J.M., Gomez-Garrido, A. 1996.
Biostratigraphic utility of species of the genus
Orbitoides. Journal of Foraminiferal Research
26(2), 124-136.
Checchia-Rispoli, G. 1907. Nota preventiva sulla
seie Nummulitica dei dintorni in provincia di
Palermo 26, 156-188.
Checchia-Rispoli, G., Gemmellaro, M. 1907. Prima
nota sulle Orbitoidi del Sistema Cretacero della
Sicilia. Giorn. Sci. nat. Ed econom. 27, 3-15.
Checchia-Rispoli, G., Gemmellaro, M. 1909.
Seconda nota sulle Orbitoidi del Sistema
Cretacero della Sicilia. Giorn. Sci. nat. Ed
econom. 27, 158-175.
David, E. 1933. Foraminifères sénoniens et éocénes
de la Syrie septentrionale. In: Contribution á
l’Étude Géologique de la Syrie Septentrionale
(eds. L. Dubertret et. al.), Beyrouuth.
Defrance, M.J.L. 1823. Mineralogie et Géologie. In:
Dictionnaire des Sciences Naturelles 26, 1-555,
F.G. Levrault, Paris.
Douville, H. 1915. Les “Orbitoides” Developpement
et Phase Embryonnaire: Leur Evolution Pendant la
Crétacé. C. R.Acad. Sci. Paris, 664-670.
Douville, H. 1916. Le Crétacé et l’Éocène du Tibet
central. Palaeont. Indica (V) 3, 1-52.
Douvillé, H. 1920. Revision des “Orbitoides”.
Premiere Partie: “Orbitoides” Crataces et Genre
“Omphalocyclus” . Bull. Soc. geol. France, Paris,
20 (4), 209-232.
Douvillé, H. 1922. Orbitoides de la Jamaique.
Pseudorbitoides, Trechmanni, nov. Gen. Nov. Sp.
C.R. somm Soc. Géol., France 203-204.
Douvillé, H. 1923. Les Orbitoides et leur évolution
en Amérique. Bull. Soc. géol., France (4) 23, 369376.
Douvillé, H. 1927. Les Orbitoides de la région
pétrolifére du Mexique. C. R. Somm. Soc. géol.,
France 4, 34-35.
Drooger, C. W., de Klerk, J. C. 1985. The
Punctuation in the Evolution of “Orbitoides” in
the Campanian of South-West France. Bull.
Utrecht Micropaleontology 33, 1-143.
Eames, F. E., Smout, A.H. 1955. Complanate
alveolinids and associated foraminifera from the
Upper Cretaceous of the Middle East. Ann. Mag.
Nat. Hist., London, ser 12, 8, 505-512.
Eggink, W.J., Baumfalk, A.Y. 1983. The
exceptional
reproduction
and
embryonic
morphology of Orbitoides gensacicus (Late
Cretaceous, France). Journal of Foraminiferal
Research 13(3), 179-190, pls. 1-5.
Ellis, B. F. 1932. Gallowayina browni, a new genus
and species of orbitoid from Cuba, with notes on
the American occurrence of Omphalocyclus
macropora. Am. Mus. Nat. Hist., Am. Mus.
Novitates 568, 1-8.
Erdogan, K. 1995: A new genus and species of an
orbitoidal foraminifera Ilgazina unilateralis n gen,
n sp. Turkiye Jeologi Bulteni. Mayıs, 11-23.
Georgescu, M. D., Almogi-Labin, A. 2008. New
data to suport the phylogenetic relationship
between the serial planktonic foraminifera (Family
Heterohelicidae Cushman, 1927) and some largesized benthic foraminifera (Family Orbitoididae
Schwager, 1876) of the Late Cretaceous. Revue de
Paléobiologie, Genève (juin 2008) 27 (1), 15-24
Gorsel, J.T. Van, 1978. Late Cretaceous Orbitoidal
Foraminifera. In “Foraminifera” Hedley, R.H. ve
Adams, C. G. (eds.), Akademik Press, London, 1120.
Görmüş, M., 1990. Stratigraphy and foraminiferal
micropaleontology of Upper Cretaceous in
Hekimhan, NW Malatya, Turkey: Üniv. Hull. PhD
thesis, 429p.
Görmüş, M., 1992a. Hekimhan (KB Malatya)
Yöresindeki İstiflerin Biyostratigrafik İncelemesi.
Türkiye Jeoloji Kurultayı Bülteni 7, 179-191.
Görmüş, M. 1992b. Quantitative Data on the
Relationship between the Orbitoides genus and its
Environment.
Revista
Espanola
de
Micropaleontologia, XXIV (3), 13-26, Madrid.
Görmüş, M. 1994. Campanian-Maastrichtian
Foraminiferid Fauna in the Hekimhan Area. 10 th.
Petroleum Congress, Geology, 165-198, Ankara.
Görmüş, M. 1996a. Orbitoides’lerde fosilleşmeye
Hekimhan (KB Malatya) ve Darende’den (B
Malatya) örnekler. SDÜ, IX. Müh. Sempozyumu,
29-31 Mayıs 1996, Jeo. Mühendisliği Seksiyonu,
21-28, Isparta.
95
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Görmüş, M. 1996b. Foraminiferler ile Fosilleşme
Analizine Bir Örnek: Isparta Dolayları KretaseTersiyer İstifleri. Geosound, Çukurova Üniv. 28,
103-124, Adana.
Görmüş, M. 1996-1997. Osmaneli (Bilecik)
yöresindeki Orbitoides’lerde fosilleşme ve
mikroiz aktivite. İst Üniv. Yerbilimleri, 10, 47-58,
İstanbul.
Görmüş, M. 1997. Osmaneli (Bilecik) yöresindeki
Orbitoides’lerin biyometrik incelemesinin ön
bulguları, Geosound 30, 151-173, Adana.
Görmüş, M. 1998. Türkiye’den örneklerle
Orbitoides parametreleri ve bunların zamanmekan içerisindeki değişimi üzerine bir tartışma.
Türkiye Jeoloji Bülteni 41 (1), 85-98, Ankara.
Meriç, E., Görmüş, M. 1999. Orbitoides
gruenbachensis Papp'ın Maastrihtiyen (Geç
Kretase) Tetis Okyanusu'ndaki paleocoğrafik
yayılımı. Türkiye Jeoloji Bülteni, 42 (2), 1-11,
Ankara.
Görmüş, M., Meriç, E. 2000 Unusual forms of
orbitoidal foraminifera in the Maastrichtian of
Turkey. Cretaceous Research 21 (6), 801-812.
Görmüş, M., Nielsen, J.K. 2006. Borings in large
benthic foraminifers from Turkey and their
palaeoenvironmental significance. Journal of
Foraminiferal Research 36 (2), 152-165.
Görmüş, M., Sagular, E.K. 1998. Microboring
activity in Orbitoides accumulations from Turkey.
Israel Journal of Earth Science 47(1), 61-67.
Görmüş, M., Meriç, E., Avşar, N. 1994. Pazarcık
(K.Maraş) ve Darende (B Malatya)-Hekimhan
(KB
Malatya)
Yörelerindeki
Orbitoides
Parametrelerinin Karşılaştırılması. Türkiye Jeoloji
Kurultayı Bülteni 9, 109-125, Ankara.
Görmüş, M., Meriç, E., Avşar, N. 1995. Pazarcık
(K.Maraş)
Yöresi
Maastrihtiyen
Bentik
Foraminiferlerinin
Sistematik
İncelemesi,
Paleoekolojisi ve Hekimhan (KB Malatya) Yöresi
ile Karşılaştırılması. Süleyman Demirel Üniv. Fen
Bilimleri Enst. Derg. 1, 65-84, Isparta.
Görmüş, M., Meriç, E., Bozcu, M., Poisson, A.
2003. Başpınar (Yeleme) (Korkuteli, KB Antalya)
yöresi Kretase-Tersiyer havzasının tektonostratigrafik özellikleri, Orbitoides ve Loftusia
sayısal verileri ve Üst Kretase bentik
foraminiferleri. TPJD Bülteni 15(2), 109-127.
Görmüş, M., Meriç, E., Uysal, K., Nielsen, J.K.
2005. Orbitoides kavkılarındaki izlere ait yeni
bulgular ve bu izlerin ortamsal önemi. Geosound
46, 25-40.
Görmüş, M., Sagular, E.K., Bozcu, A., Uysal K.,
Poisson, A. 2004. Why is reworking important?
An example from the Cretaceous and Tertiary
sediments around Isparta (SW Turkey). 4. EMMM
Congress Isparta, Turkey, September 13-18, 2004,
Extended Abstracts (Eds. Yanko-Hombach et al.),
84-87
Gravell, D.W. 1930. The genus Orbitoides in
America,with description of a new species from
Cuba. J. Paleont. 4, 268-270.
Hallock, P. 1979. Trends in Test with Depth in
Large, Symbiont-Bearing Foraminifera. Journal of
Foraminiferal Research 9 (1), 61-69.
Hinte, J.E. Van, 1965. An Aproach to “Orbitoides”.
Proc. Kon. Ned. Akad. Wetensch. Seri B, 68, 5771.
Hinte, J.E. Van, 1966a. “Orbitoides” from the
Campanian Type Section. Proc. Kon. Ned. Akad.
Wetensch. Seri B 69, 79-110.
Hinte, J.E. Van, 1966b. Orbitoides hottingeri n.sp.
from Northern Spain. Proc. Kon. Ned. Akad.
Wetensch. Seri B 69,79-110.
Hinte, J.E. Van, 1968. Late Cretaceous larger
foraminifer Orbitoides douvillei (Silvestri) at its
type locality Belves, SW France. Proc. Kon. Ned.
Akad. Wetensch. Seri B, 71, 359-372.
Hinte, J.E. Van, 1976. A Cretaceous Time Scale.
Bull. Amer. Assoc. Petrol. Geol. 60(4), 498-516.
Hofker, J. 1959. Les foraminifères des Craies
tuffoides de Charente et Dordogne de l’Aquitaine,
France Sud-Ouest. 84 Congr.Soc. Sav., Dijon,
Colloque sue le Crétacé sup., 253-368.
İnan, N. 1992. İç Anadolu Üst Maestrihtiyen’inde
yeni
bir
cins
(Foraminifer)
ve
türü:
Postomphalocyclus merici. Türkiye Jeoloji Bülteni
35 (2), 1-8.
İnan, N. 1996. Selimina spinalis n. gen. n. sp., a new
Upper
Maastrichtian
foraminifer
from
northeastern Turkey. Revue de Paléobiologie 15
(1): 215-223.
İnan, N., Meriç, E., Özgen, N. 1996, A different
asexual reproduction in Simplorbites papyraceus
(Boubée) samples of Karaçam Highland (NiksarTürkiye): Alx individuals. Revue de Paléobiologie,
15 (2), 449-459.
Köhler, E. 1962. Die Grossforaminiferen im Senon
des Brezovské Pohorie. Geol. Sbornik 13, 91-128.
Küpper, K. 1954. Notes on Upper Cretaceous larger
foraminifera II. Genera of the subfamily
Orbitoidinae with remarks on the microspheric
generation of Orbitoides and Omphalocyclus.
Contr. Cushman Fnd. For. Res. 5, 179-184.
Loeblich, A.R.Jr., Tappan, H. 1988. Foraminiferal
genera and their classification: Van Nostrand
Reinhold Company, New York, 2 volumes, 970p.
plus 222p. 847pl.
Lyell, C. 1848. On the relative age and position of
the so-called Nummulite limestone of Alabama.
Quart. J. Geol. Soc., London 4, 10-16.
Mac Gillavry, H.J. 1963. Polylomorphogenesis and
Evolutionary Trends of Cretaceous Orbitoidal
Foraminifera. In: Evolutionary trends in
Foraminifera, Koenigswald, G.H.R. Van Emeis,
J.D., Buning, W.L., Wagner, C.W. (eds), Elsevier,
Amsterdam, London, 139-197.
96
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Matsumaru, K., Meriç, E., Görmüş, M. 2000.
Teratological indivuals in orbitoidal Foraminifera.
Journal of Saitama University, Faculty of
Education (Mathematics & Nat. Sci.) 49 (1), 5158, Saitama, Japan.
Meriç, E. 1964. A propos de la reproduction des
Orbitoididae. Bull. Min. Res. Explor. Inst. Turkey
63, 25-32, pls. 1-4, text-figs. 1-3.
Meriç, E. 1965, Kahta-Nemrut dağı arasındaki
bölgenin jeolojik ve paleontolojik etüdü. İstanbul
Üniv. Fen Fak. Mecm.,B, 30 (1-2), 55-107.
Meriç, E. 1966a. A propos de la reproduction des
Orbitoididae (Deuxieme partie). Bull. Min. Res.
Explor. Inst. Turkey 66, 147-153, pls. 1-3.
Meriç, E. 1966b. A propos d’un cas de schizogonie
dans un indivi d’Orbitoides media (d’Archiac).
Bull. Min. Res. Explor. Inst. Turkey 67, 93-96,
Meriç, E. 1967a. Türkiye’deki bazı Loftusiidae ve
Orbitoididae’ler hakkında. İstanbul Üniv. Fen Fak.
Mecm., B, 32 (1-2), 1-58, İstanbul.
Meriç, E. 1967. An aspect of Omphalocyclus
macroporus (Lamarck). Micropaleontology 13
(3),369-380, 1-4.
Meriç, E. 1970. Schizogony in Orbitoides apiculatus
var. gruenbachensis. Micropaleontology 16(2),
227-232, pls. 1-2, text-figs. 1-3.
Meriç, E. 1971. An additional aspect of reproduction
in the Orbitoididae. Micropaleontology, 17(1), 99104, pls. 1-2.
Meriç, E. 1972. A Propos d’une forme teratologique
d’Orbitoides cf. medius (d’Archiac). Rev. Fac.
Sci. Univ. of Istanbul, B, 37 (3-4), 239-243, pl. 1.
Meriç, E. 1974a. Orbitoides
apiculatus
Schlumberger pamiri n. ssp. du Maestrichtien
supérieur du Taurus Lycian (Turquie). Revista
Espanola de Micropaleont. 6 (1), 135-144, 1-4.
Meriç, E. 1974. Characteristic internal features of
the walls of equatorial and lateral chambers of
varius genera and species belonging to the
Orbitoididae family”. İstanbul. Üniv. Fen Fak.
Mecm., B, 39 (3-4), 211-217, İstanbul.
Meriç, E. 1975. A new aspect of reproduction in the
Orbitoididae. Micropaleontology 21(3), 342-345,
text-figs. 1-3.
Meriç, E. 1976a. Bazı Üst Kretase ve Tersiyer
bentonik foraminiferlerinde çoğalma. İTÜ
Kütüphanesi, no. 1064, 89s.
Meriç, E. 1976b. On some suffix changes
concerning the species-group names of the
Orbitoididae family. M.T.A.Enstitüsü Dergisi, 85,
173-175, Ankara.
Meriç, E. 1980. Pseudomphalocyclus blumenthali, a
new genus and species from the Upper
Maastrichtian
of
southern
Turkey.
Micropaleontology 26 (1), 84-89.
Meriç, E. 1982. A review for the validity of
subspecies
of
Orbitoides
(Simplorbites)
gensacicus (Leymerie). Revista Espanola de
Micropaleontologia, 14, 145-149, 1-2.
Meriç, E. 1987. Adıyaman yöresinin biyostratigrafik
incelemesi. Türkiye 7. Petrol Kongresi. BildirilerJeoloji, 141-153, Ankara.
Meriç, E., Çoruh, T. 1991a. Mardinella, a new genus
and discussion on Orbitolites shirazensis Rahaghi,
1983, J. Islam Acad. Sci., 4 (2), 166-169.
Meriç, E., Çoruh, T. 1991b. Discussion on
Omphalocyclus
Bronn
1853,
Orbitoides
concavatus Rahaghi 1976 and Praeomphalocyclus
nov. gen. Journal of Islamic Academy Sciences, 4,
203-206.
Meriç, E., Görmüş, M. 1997. Simplorbites ve
Orbitoides cinslerinde olağan olmayan bir üreme
tipi üzerine düşünceler. Türkiye Jeoloji Bülteni 40
(2), 73-82, Ankara.
Meriç, E., Görmüş, M. 1999. Orbitoides
gruenbachensis Papp'ın Maastrihtiyen (Geç
Kretase) Tetis Okyanusu'ndaki paleocoğrafik
yayılımı. Türkiye Jeoloji Bülteni 42 (2), 1-11,
Ankara.
Meriç, E., Görmüş, M. 2000. Orbitoides medius
(d’Archiac) makrosferik şizontunun aseksüel
üremesi hakkında, Hacettepe Üniv. Yerbilimleri
Dergisi 22, 13-19, Ankara.
Meriç, E., Tansel, İ. 1987. Adıyaman (GD Anadolu)
yöresinde Omphalocyclus macroporus-Orbitoides
medius biyozonunun stratigrafik konumu. Jeoloji
Müh. 30/31, 43-46.
Meriç, E., İnan, N., Görmüş, M. 1997. Schizogony
in Orbitoides apiculatus Schlumberger from the
Maastrichtian
of
Şereflikoçhisar
(Central
Anatolia-Turkey). Revue de Paléobiologie 16 (2),
481-487, Genève.
Neumann, M. 1958. Revision des Orbitoides du
Cretace et de l’Eocene en Aquitaine Occidentale.
Memoire de la Societe Geologique de France.
Nouvelle Serie, tome 37, fasc. 2-3, no. 83, 174p.
and 36pls.
Neumann, M. 1972a. A propos des Orbitoides du
Crétacé supérieur et de leur signification
stratigraphique. I. Genre Orbitoides d’Orbigny
(1847). Rev. Micropaleont. 14, 197-226.
Neumann, M. 1972b. Sur les Orbitoididés du
Crétacé supérieur et du Tertiare. II. Structure and
classification. Rev. Micropaleont. 15, 163-189.
Neumann, M. 1987. Le Genre “Orbitoides”I.
Reflexion sur les Especes Primitives Attribuees
a’ce Genre. Rev. Micropaleont., 29 (4), 220-261.
Neumann, M., Poisson, A. 1970. A propos de la
reproduction chez Orbitoides media d’Archiac.
Rev. Micropaleontol., 13(2), pp. 122-127, pls. 1-2,
text-figs. 1-2.
Nielsen, J.K., Görmüş, M. 2004. Ichnotaxonomy and
Ethology of borings in shalow-marine benthic
foraminifers from the Maastrichtian and Eocene of
Northwestern and Southwestern Turkey. Rivista
97
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Italiana di Paleontologia e Stratigrafia, 110 (2),
493-501.
Özcan, E., 1993. Late Cretaceous benthic
foraminiferal proliferation on the Arabian
platform: taxonomic remarks on the genus
Orbitoides d’Orbigny, 1848. Geological Journal
28, 309-317.
Özcan, E. 1995. Evolution of the nepionic chamber
arrangment in Lepidorbitoides bisambergensis
(Jaeger, 1914), Early Maastrichtian, SE Turkey.
Revue de Paleobiologie 14, 195-208.
Özcan, E. 2007. Morphometric analysis of the genus
Omphalocyclus from the Late Cretaceous of
Turkey: new data on its stratigraphic distribution
in Mediterranean Tethys and description of two
new taxa, Cretaceous Research 28, 621-641
Özcan, E., Özkan-Altıner, S. 1997. Late CampanianMaastrichtian evolution of orbitoidal foraminifera
in Haymana Basin succession (Ankara, Central
Turkey). Revue Paleobiol., Geneve 16(1), 271290.
Özcan, E., Özkan-Altıner, S. 1999a. The genus
Lepidorbitoides: Evolution and stratigraphic
significance in some Anatolian Basins (Turkey).
Revue de Micropaleontologie 42(2), 111-131.
Özcan, E., Özkan-Altıner, S. 1999b. The genera
Lepidorbitoides and Orbitoides: evolution and
stratigraphic significance in some Anatolian
Basins. Geological Journal 34, 275-286.
Özcan, E., Özkan-Altıner, S., 2001. Description of
an early ontogenetic evolutionary step in
Lepidorbitoides: Lepidorbitoides bisambergensis
asymmetrica subsp.n., early Maastrichtian
(Central Turkey). Rivista Italiana di Paleontologia
e Stratigrafia 107 (1), 137-144.
Papp, A. 1955. Orbitoiden aus der Oberkreide der
Ostalpen (Gosauschichten). Sitzber. Österr. Akad.
Wiss., Math. Naturw. Kl. (I) 164, 303-315.
Papp, A. 1956a. Die morphologisch-genetische
Entwickling
von
Orbitoiden
und
ihre
stratigraphische Bedeutung im Senon. Paläont. Z
30, Sonderheft, 45-49.
Papp, A. 1956b. Orbitoiden aus dem Oberkreide
flysch des Wienerwaldes, Verhandl. Geol.
Bundesanst., 133-143.
Papp, A., Küpper, K. 1953. Die foraminiferen fauna
von Guttaring und Klein St. Paul II. Orbitoiden
aus Sandsteinen von Pemberger bei Klein St Paul.
Sitzber. Österr. Akad. Wiss., Math. Naturw., Kl. I
(162), 65-82.
Prever, P.L. 1904a. Osservazioni sulla sottofamiglia
della Orbitoidinae. Riv. Ital. Paleont. 10, 111-127
Prever, P.L. 1904b. Osservazioni sopra alcune nuove
Orbitoides. Atti R. Acc. Sci., Torino 39, 3-10.
Rahaghi, A. 1976. Contribution al’étude de quelques
grands foraminifères de l’Iran. Société National
Iranienne
des
Pétroles
Laboratoire
de
Micropaléontologie 6 (1-3), 79 pp.
Renama W., Hart, M.B. 2012. Larger benthic
Foraminifera of the type Maastrichtian. Scripta
Geologica, 08, Special Issue
Renngarten, V. 1931. Les Orbitoides et les
Nummulites du versant Sud du Caucase. Trans.
Geol. And Prosp. Serv. U.S.S.R. 24, 1-42.
Sagular, E.K., Görmüş, M. 2006. New
stratigraphical results and evidence of reworking
based on nannofossils, foraminiferal and
sedimentological data in the Eocene sequence
from the Derebogazi area, N Isparta Angle, SW
Turkey. Journal of Asian Earth Sciences, 27 (1),
78-98.
Schwager, C. 1876. Saggio di una classificazione dei
foraminiferi avuto riguardo alle loro famiglie
naturali. Bolletino R. Comitato Geologico d’Italia
7, 475-485.
Schlumberger, C. 1901. Premiére note sur les
Orbitoides. Bulletin dela Société Géologique de
France ser.4, 1, 459-467.
Schlumberger, C. 1902. Deuxiéme note sur les
Orbitoides. Bulletin dela Société Géologique de
France ser.4, 1, 459-467.
Schlumberger, C. 1903. Troisième note sur les
Orbitoides. Bulletin dela Société Géologique de
France ser.4, 3, 273-289.
Schlumberger, C. 1904. Quatrième note sur les
Orbitoides. Bulletin dela Société Géologique de
France ser.4, 4, 119-135.
Silvestri, A. 1910. Probable origine d’alcune
Orbitoidinae. Riv. Ital. Paleont. 13, 79-81.
Visser, A.M. 1951. Monograph on the Foraminifera
of the type-locality of the Maestrichtian. Leidsche
Geol. Mededel 16, 197-359.
LEVHA AÇIKLAMALARI
LEVHA 1
1-2. Orbitoides apiculatus, iki embriyonlu polivelant birey, Güzelöz (Nallıhan), 3. İki embryonlu birey,
Emincik, 4-6. Embryon bozuklukları olan ya da üreme anında fosilleşmiş bireyler, Emincik, 7. Farklı
büyümelere sahip ekvatoral localar, 8. Ekvatoral locaların yakından görünümü, Emincik
LEVHA 2
1.Orbitoides embryonunun SEM görünümü, Güzelöz, 2. Dış görünüm, SEM, Güzelöz, 3-4. Mikrodelgiler
içeren bireyler, Güzelöz, 5. Orbitoides bireyleri içeren incekesit görünümü (mikrodelgilere-md bakınız, ik.
İnce kum matriks), Dereköy, çizgisel ölçekler 0,5mm
98
16.PÇG Çalıştayı, Program, Özler & Bildiriler, 83-96
25-28 Ekim 2015, Rize
LEVHA 1
0.5 mm
1
2
3
5
7
4
6
8
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
LEVHA 2
1
3
2
3
md
4
md
ik
5
100
Ekim
2015,
16.PÇG Çalıştayı, 25-28
Program,
Özler
&Rize
Bildiriler, 101-108
25-28 Ekim 2015, Rize
OSTRAKOD KAVKI MORFOLOJİSİ VE ORTAMSAL YORUM:
DEVONİYEN VE MİYOSEN OSTRAKODLARI
1
Atike NAZİK1, Emine ŞEKER1, Anne-Marie BODERGAT2
Çukurova Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü Adana
([email protected])
2
Centre de Paléontologie stratigraphique et Paléoécologie associé au CNRS, URA 11, Université
Claude Bernard Lyon 1, Fransa
ÖZ:
Ostrakodlar, eklembacaklılar dalına ait küçük kabuklulardır. Bütün sulu ortamlarda
(denizel ve denizel olmayan) ve her türlü tuzlulukta (tatlısudan,<‰0.5 ve çok tuzlu, >‰40)
yaşama özeliğine sahiptirler.Ostrakodların kavkı şekli ve yapısı paleoortam analizlerinde
kullanılan önemli parametrelerdir. Bu çalışmada amaç; Kuzeybatı Anadolu, İstanbul Zonu
Devoniyen yaşlı ve Doğu Anadolu (Arguvan-Malatya) Geç Miyosen yaşlı ostrakodların kavkı
morfolojisinden yararlanılarak paleoortam analizlerini yapmaktır. Devoniyen’de ostrakodları
kavkı morfolojisine göre “Eyfeliyen Mega-Topluluk, Türingiyen Mega-Topluluk ve
Entomozoacean Mega-Topluluk“ olarak gruplandırılmaktadır. “Eyfeliyen Mega-Topluluğu“, sığ
suda, yüksek enerjili ortamda, kalın kavkılı, bentik ostrakodlar oluşturur.“Türingiyen MegaTopluluk“, düşük enerjili ortamda, ince duvarlı, spinli, zayıf şarniyere sahip kavkıları olan bentik
ve nektobentik ostrakodlarla temsil olunur. “Entomozoacean Mega-Topluluk“ ise pelajik parmak
izi yapılı ostrakodları içerir. Bulunan cinsler, İstanbul Zonu’nda Erken-Orta Devoniyen (EmsiyenEyfeliyen) yaşlı Kartal Formasyonu ostrakodları Eyfeliyen ve Türingiyen Mega-Topluluklarını,
Orta-Geç Devoniyen (Jivesiyen-Famenniyen) yaşlı Büyükada Formasyonu ostrakodları
Eyfeliyen, Türingiyen ve Entomozoacean Mega-Topluluklarını temsil etmektedir. Bu ostrakod
toplulukları, Kartal formasyonu‘nun litoral-derin şelf ortamında ve Büyükada Formasyonu‘nun
ise sığ-derin deniz ortamında çökeldiğini göstermektedir. Ostrakod kavkısı elektipi delikler de
paleoortam analizlerinde tuzluluk değişimlerinin belirlenmesinde önemlidir. Ostrakodlardan
Cyprideis torosa kavkıları düz, noktalı, retiküllü, tüberküllü ve kavkı üzerinde yer alan elektipi
delikleri ise yuvarlak, oval ve düzensiz olarak olarak gözlenmektedir. Arguvan-Malatya
yöresindeki Parçikan Formasyonu örneklerindeki Cyprideis torosa kavkıları üzerinde bulunan
süsler incelenmiş ve elektipi delikler sayılmıştır. Elek tipi deliklerin; % 65-96’sı yuvarlak, % 831’i oval, % 0,74-4,65 ise düzensiz olarak gruplandırılmıştır. Bu değerler tuzluluk değişimi
korelasyon çizelgesine yerleştirildiğinde, Parçikan formasyonu paleotuzluluk değerinin yaklaşık
olarak ‰ 0,4 ile 2,5 arasında olduğu ve birimin tatlı su ortamında çökeldiği belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Ostrakod, kavkı, süsler, elektipi delikler, paleoortam.
OSTRACODA CARAPACE MORPHOLOGY AND
ENVIRONMENTAL INTERPRETATION: DEVONIAN AND
MIOCENE OSTRACODES
ABSTRACT:
Ostracoda are small crustaceans from Phyllum Arthropoda and microscopic
size.They are living all water bodies (marine and nonmarine) and salinities (freshwater, ,< 0.5‰
and high salinity >40‰). Their carapace morphology and structure are important parameters for
using interpretation of palaeoenvironmental analysis The aim of study is to make
palaeoenvironmental analysis to use the carapace morphology from Devonian aged ostracod in
İstanbul Zone and Late Miocene aged ostracod in Eastern Anatolia (Arguvan-Malatya). The
101
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Devonian ostracods according to carapace morphology are grouped as „Eifelian MegaAssemblage, Thurngian Mega-Assemblage and Entomozoacean Mega-Assemblages“. Eifelian
Mega-Assemblage contains thick-walled benthic ostracods in high-energy environments.
Thuringian Mega-Assemblage is represented by the the benthic and nectobenthic ostracodes with
thin-walled, spines, week hinges in low-energy environments. Entomozoacean Mega-Assemblage
also contains pelagic ostracodes with fingerprint sculpture. The finding genera are represented
by Eifelian and Thuringian Mega Assemblages in Early-Middle Devonian (Emsian-Eifelian) aged
ostracodes from Kartal Formation, Eifelian, Thuringian and Entomozoacean-Mega Assemblages
in Middle-Late Devonian (Givetian-Famennian) aged ostracodes from Büyükada Formation.
These ostracod assemblages point out deposited Kartal Formation in littoral-deep shelf
environment and also Büyükada Formation in shallow-deep marine environments. Also, the sievepore types in ostracod carapace is important for the salinity range in palaeoenvironmental
analysis. Cyprideis torosa carapaces are observed as smooth, pointed, reticule, tubercule and
sieve-pore types of their carapaces as round, ovate and irregular. The ornamentation of
Cyprideis torosa carapaces is observed and their sieve-pore types counted in the samples from
Parçikan Formation around Arguvan-Malatya. They are grouped as the round of 65-96%, ovate
of 8-31%, irregular of 0,74-4,65 of the sieve-pore types. The paleosalinity values of Parçikan
Formation is determined approximately 0.4 to 2.5 ‰ by these values placing in the correlation
chart of the range of salinity and the unit deposited in fresh water environment.
Key words: Ostracoda, carapace, ornamentation, sieve-pore types, palaeoenvironment.
1.GİRİŞ
Canlı dağılımını etkileyen tuzluluk, sıcaklık,
yükseklik, derinlik, su kimyası, besin zinciri
gibi birçok fiziksel, kimyasal ve biyolojik
faktörler vardır. Ostrakodlar metazoa grubuna
ait mikroorganizmalar olup bentik ve
planktonik olarak yaşayan mikrofosillerdir.
Kambriyen’den beri jeolojik zamanlarda
biyostratigrafinin
kurulmasında
ve
ortam/paleoortam analizlerinde önemli bir
canlı/fosil topluluğudur. Kavkı morfolojik
özellikler (şekli, boyutu, süsler, seksüel
dimorfizm, dişi/erkek oranı, ergin/yavru oranı
vb) ve kavkı bileşimi (kavkı kimyası,
izotoplar, renk, DNA vb) çalışmaları ortamsal
yorumlarda kullanılmaktadır (Boomer vd.
2003). Ostrakod kavkılarının ortam/paleortam
yorumlarında morfometri çalışmaları (Baltanas
ve Geiger 1998, Baltanas ve Danielopol,
2011),
kimyasal
analizler
Mg/Ca
(paleosıcaklık), Sr/Ca (paleotuzluluk), Oksijen
izotopları (tuzluluk ve sıcaklık) (Carbonel,
1980; Chivas vd. 1983; Bodergat vd. 1998; De
Decker vd. 1999; Holmes vd. 1999; Alvarez
Zarikian vd. 2000; Anadon vd. 2002; Boomer
ve Eisenhauer, 2002; Cronin ve Vann, 2003;
Ruiz vd. 2004) elek tipi delik analizi
(Rosenfeld ve Vesper, 1977), ekofenotipik
değişiklikler (Hartmann, 1964; Sandberg,
1964; Kilenyi, 1972; Vesper, 1972a,b; Frenzel,
1991; Van Harten, 2000; Maillet vd. 2013)
kullanılmaktadır. Devoniyen ostrakodları ve
paleoortam ilişkileri ile ilgili ortaya konmuş
birçok çalışma yer almaktadır (Bandel ve
Becker, 1975; Becker ve Bless, 1990;
Olempska,
1992,
1997;
Becker
ve
Blumenstengel, 1995; Becker, 1999; GroosUffenorde vd. 2000; Casier 2004; Becker vd.
2004).
Bu çalışma İstanbul Zonu Devoniyen
birimlerini içeren İstanbul-Şile ve Doğu
Anadolu
(Arguvan-Malatya)
civarında
yüzeyleyen Üst Miyosen birimlerinde
gerçekleştirilmiştir (Şekil 1). Bu çalışmada
amaç, ostrakodların morfolojik özellikleri
değerlendirilerek İstanbul Zonu Devoniyen
birimlerinden
Kartal
ve
Büyükada
Formasyonlarının ve elek tipi delik analizleri
ile
Geç
Miyosen
yaşlı
Parçikan
Formasyonu’nun paleoortamsal yorumunu
yapmaktır.
2. MALZEME VE YÖNTEM
Bu çalışmada ostrakodların ortam belirleyici
özellikleri ile birimlerin litolojik özellikleri
kullanılarak paleoortam analizi yapılmıştır. Bu
analiz için, KB Anadolu İstanbul Zonu
Devoniyen birimleri ostrakod cins ve tür
102
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
dağılımları
ile
Doğu
Anadolu
Arguvan/Malatya yöresi Geç Miyosen
biriminde bulunan Cyprideis torosa türünün
kavkılarında yer alan elek tipi delikler
çalışılmıştır.
Şekil 1. İnceleme sahasının yer bulduru haritası
İstanbul Zonu’nda yer alan Devoniyen
birimleri Darlık (6 örnek), Korucuköy (12
örnek), Darlık B (3 örnek), Yörükali (11
örnek), Karamandere (5 örnek), Değirmen
Bayırı (27 örnek) ve MT (12 örnek) Ölçülü
Stratigrafi Kesitleri’nden alınan örneklerin
ostrakod içeriği DEVEC-TR, MMF2009YL56
ve MMF2012BAP4 projeleri kapsamında
çalışılmıştır. Bulunan cins ve türler GrossUffenorde vd. 2000 ile Casier ve Preat, 2003
tarafından
önerilen
paleoortam
diyagramlarında belirtilen “Eyfeliyen MegaTopluluk, Türingiyen Mega-Topluluk ve
Entomozoacean Mega-Topluluk” ostrakodları
ile karşılaştırılarak Kartal ve Büyükada
Formasyonlarının
paleoortam
analizi
yapılmıştır.
Doğu Anadolu (Arguvan/Malatya) yöresinde
ise, MMF2004-YL53 no’lu proje kapsamında
çalışılan HBP Kesiti’nden alınan 23 örnekte
bulunan Cyprideis torosa türüne ait elek tipi
delikler çalışılmıştır. Bu çalışmada, Taramalı
Elektron Mikroskopta (SEM) Cyprideis torosa
kavkılarının ayrıntılı olarak fotoğrafları
çekilmiştir. Bu fotoğraflardan yararlanılarak
yuvarlak, düzensiz ve oval elek tipi delikler
gruplandırılarak sayılmış ve yüzde oranları
belirlenmiştir. Bulunan sonuçlar, Rosenfeld ve
Vesper, 1977 tarafından geliştirilen “Cyprideis
torosa kapaklarında bulunan elek tipi delikler
ve tuzluluk ilişkisi” diyagramı kullanılarak
Parçikan Formasyonu için tuzluluk analizi
yapılmıştır.
3.BULGULAR
3.1. İstanbul Zonu Devoniyen İstifi
İstanbul
Devoniyen
istifi
Yumrukaya
grubunun üst seviyelerini oluşturan Erken
Ludloviyen-Pragiyen yaşlı İstinye Formasyonu
(Sedefadası, Gebze, Kaynarca üyesi) ile başlar.
İstinye formasyonu altındaki Geç Silüriyen
yaşlı Dolayoba formasyonu ile geçiş
göstermektedir. Bu formasyonun alt bölümü
laminalı
kireçtaşı-şeyl
ardalanmasından
(Sedefadası
üyesi),
orta
kesimleri
kireçtaşlarından (Gebze üyesi), üst kısmı ise iri
yumrulu
kireçtaşı-şeyl
ardalanmasından
(Kaynarca üyesi) oluşmaktadır. İstinye
formasyonuyla geçişli olan Emsiyen-Eyfeliyen
yaşlı Kartal Formasyonu şeyl, kumtaşı,
kireçtaşı ardalanmasından ve birimin orta
seviyelerinde yer alan Kozyatağı üyesi ise,
yeşilimsi gri, gri ve beyazımsı bej renkli
kireçtaşı ile gri renkli şeyl ardalanmasından
oluşmaktadır. Kartal formasyonunun üzerinde
uyumlu olarak Geç Emsiyen-Fameniyen yaşlı
Denizliköy grubuna ait Büyükada (Bostancı,
Yörükali, Ayineburnu üyesi) formasyonu
gelmektedir. Formasyon koyu renkli şeyl
arakatkılı biyomikritik Bostancı üyesi ile
başlayıp sarımsı kahverengi silisifiye şeyl ve
siyah kahverenkli çört-radyolarit ardalanmalı
Yörükali üyesi ile devam etmektedir.
Büyükada formasyonunun üst üyesi olan
Ayineburnu üyesi ise açık gri kırmızı renkli
ince yumrulu kireçtaşı ve gri pembe renkli çok
ince şeyl ardalanmasından oluşmaktadır
(Paeckelmann 1938; Haas 1968; Kaya 1973;
Önalan
1997/1988;
Göncüoğlu
1997;
Göncüoğlu ve Kozur 1998,1999; Gedik ve
Önalan 2001; Gedik vd. 2005; Yalçın ve
Yılmaz, 2010; Özgül, 2012).
3.2.Doğu
Anadolu
(Arguvan/Malatya)
Parçikan Formasyonu
Doğu Anadolu Bölgesindeki Malatya fay zonu
üzerinde yer almakta olup Malatya Neojen
havzasının
kuzeydoğusunda
yüzeyleyen
Alibonca formasyonu (Üst Oligosen-Alt
Miyosen), Mamaar volkanitleri (Alt-Orta
Miyosen) ve birbiriyle yanal-düşey ilişkili olan
Küseyin,
Parçikan
ve
Boyaca
103
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
formasyonları’ndan
(Üst
Miyosen)
oluşmaktadır (Türkmen vd. 2004; Nazik vd.
2008).
3.3.Devoniyen Birimleri Ostrakod
Topluluğu ve Paleoortam Analizi
3.3.1.Kartal Formasyonu Ostrakod
Topluluğu
Kartal Formasyonu’nda kalın kavkılı ve iri
beyrichiacean ostrakodlardan Zygobeyrichia
roemeri, Z. subcylindrica, Gibba schmidti ile
Ctenoloculina
latisulcata,
Semibolbina
alcaldei, Bodzentia cf. sulcata, ‘Selebratina’
sp., Ulrichia (Subulrichia) fragilis, Berdanella
igesohni, Aechmina tenuispina, Eridoconcha
spinosa, Jenningsina planocostata, Absina
ectina, Microcheilinella ex gr. clava,
Praepilatina ex gr. Praepilata, Acravicula
moniellana, Baschkirina sp., ‘Cytherellina’
inconstans bulunmuştur (Nazik vd. 2007,
2009, Jansen vd. 2014; Olempska vd. 2015).
Erken-Orta Devoniyen (Emsiyen-Eyfeliyen)
yaşlı
Kartal
Formasyonu
ostrakodları
Eyfeliyen ve Türingiyen Mega-Topluluklarını
karakterize etmektedir (Şekil 2).
3.3.2.Büyükada Formasyonu Ostrakod
Topluluğu
Büyükada Formasyonu Bostancı, Yörükali ve
Ayineburnu Üyeleri ile temsil edilmektedir.
3.3.2.1.Bostancı Üyesi Ostrakod Topluluğu
Bostancı
üyesi
ostrakod
topluluğu,
Ctenoloculina, Parabolbina sp., Hanaites sp.,
Microcheilinella fecunda, Baschkirina sp.,
Acratia sp., Tricornina prantli oluşturmaktadır
(Nazik vd. 2015). Orta Devoniyen (Jivesiyen)
yaşlı Bostancı Formasyonu ostrakodları
Eyfeliyen Mega-Topluluğunu karakterize
etmektedir (Şekil 2).
3.3.2.2.Yörükali Üyesi Ostrakod Topluluğu
Yörükali
Üyesi
taban
seviyelerinde
Ctenoloculina, Parabolbina sp., Hanaites sp.,
Microcheilinella fecunda, Baschkirina sp.,
Acratia sp., Tricornina prantli’den oluşan
ostrakod topluluğunu, üst seviyelerinde ise
Entomoprimitia concentrica, Entomoprimitia
nitida,
Entomoprimitia
kayseri,
Entomoprimitia sartenaeri, Nehdentomis
pseudorichterina,
Rabienella
reichi,
Rabienella materni, Richterina (Volkina)
zimmermanni,
Waldeckella
erecta,
Franklinella calcarata oluşan ostrakod
topluluğu bulunmuştur (Nazik vd. 2015; Nazik
ve Uffenorde, 2011; Şeker, 2011). Orta-Geç
Devoniyen
(Jivesiyen-Frasniyen)
yaşlı
Yörükali Formasyonu ostrakodları Eyfeliyen
ve Entomozoacean Mega Topluluklarını
karakterize etmektedir (Şekil 2).
3.3.2.3. Ayineburnu Üyesi Ostrakod
Topluluğu
Ayineburnu üyesi ostrakod topluluğunu
“Pribylites” elongatus, Acanthoscapha sp.,
Acratia (Cooperuna) rostrataformis, Acratia
cooperi, Amphissites centrocostatus, Bairdia
(Rectobairdia) venterba, Bairdia (Bairdia)
feliumgibba, Bairdia (Bairdia) hypsela,
Bairdia (Bairdia) nidensis, Baschkirina
montoensis
drewerensis,
Beckerhealdia
circumreptata,
Bohlenatia
rhenothuria,
Ceratacratia cerata, Clinacratia clinata,
Coryellina cf. grandis, Coryellina sp., Healdia
ratra, Healdia thuringensis, Orthonaria
rectagona, Parabairdiocypris demigrans,
Paraberounella cuneata, Paraberounella
gattendorfina,.
Polycope
sphaerula,
Praebythoceratina brueggei, Praepilatina
adamczaki,
Processobairdia
beckeri,
Rectonaria inclinata, Rectonaria muelleri,
Triceratina nasuta, Tricornina (Tricornina)
communis,
Tricornina
(Bohemina)
paragracilis oluşturmaktadır (Nazik vd. 2012).
Geç Devoniyen (Frasniyen) yaşlı Ayineburnu
Formasyonu ostrakodları Türingiyen Mega
Topluluğunu karakterize etmektedir (Şekil 2).
3.4.Üst Miyosen Parçikan Formasyonu
Ostrakod Topluluğu ve Cyprideis torosa
kavkısında Elek Tipi Delik Analizi
Parçikan Formasyonu ostrakod topluluğu
Cyprideis pannonica, Cyprideis (C.) anatolica,
Cyprideis torosa, Ilyocypris gibba, Candona
angulata, Candona neglecta, Candona (C.)
parallela
pannonica
ve
Heterocypris
salina’dan oluşmaktadır. Cyprideis torosa
türleri düz, noktalı, nodüllü ve retiküllü süslere
sahiptir.
Elek tipi deliklerin; % 65-96’sı yuvarlak, %
8-31’i oval, % 0,74-4,65 ise düzensiz olarak
104
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Şekil 2. Devoniyen ostrakodları paleoekolojisi (Gross-Uffenorde vd. 2000’den değiştirilerek).
belirlenmiştir. Bu değerler tuzluluk değişimi
karşılaştırma çizelgesine yerleştirilmiştir.
Parçikan
formasyonunda
belirlenen
paleotuzluluk değerinin yaklaşık olarak ‰ 0,4
ile 2,5 arasında değişmekte olduğunu ve
birimin tatlı su ortamında çökeldiğini
göstermektedir.
4.TARTIŞMA VE SONUÇLAR
Bu çalışmada, seçilen farklı yaş aralığında iki
farklı bölgede ostrakod kavkılarının morfolojik
özelliklerinden yararlanılarak paleoekolojik
değerlendirmeler yapılarak aşağıdaki sonuçlar
ortaya konmuştur.
KB Anadolu İstanbul Zonu Devoniyen
birimlerinden;
• Erken-Orta Devoniyen (Emsiyen-Eyfeliyen)
yaşlı
Kartal
Formasyonunun
taban
seviyelerinin büyük bentik ostrakodlardan
beyrihiaceanların bulunması ile yüksek enerjili
sığ denizel ortamda ve üst seviyelerinin
Türingiyen
Mega
Topluluğu
gösteren
bentik/nektobentik dikenli, zayıf şarniyerli
ostrakodların bulunması düşük enerjili
ortamda,
• Orta Devoniyen (Jivesiyen) yaşlı Bostancı
Üyesinin üst seviyeleri ve Yörükali Üyesinin
alt seviyelerinin Eyfeliyen Mega-Topluluk
ostrakodlarını içermesiyle sığ denizel ortamda,
Yörükali Üyesinin Geç Devoniyen (Frasniyen)
yaşlı üst seviyelerinin Entomozoacean Mega
Topluluğu
yansıtan
ostrakodların
bulunmasıyla pelajik ortamda dış şelfte,
• Geç Devoniyen (Fameniyen) yaşlı
Ayineburnu Formasyonunun Türingiyen Mega
Topluluğunu karakterize eden ostrakodları
içermesiyle düşük enerjili ortamda çökeldiğini
göstermektedir.
Doğu Anadolu Malatya/Arguvan yöresinde
Parçikan Formasyonu Cyprideis torosa
kavkıları üzerinde bulunan süsler incelenmiş
ve elektipi delikler sayılmıştır. Elek tipi
deliklerin; % 65-96’sı yuvarlak, % 8-31’i oval,
%
0,74-4,65
ise
düzensiz
olarak
gruplandırılmıştır. Bu değerler tuzluluk
değişimi
karşılaştırma
çizelgesine
yerleştirilerek
Parçikan
formasyonunda
belirlenen paleotuzluluk değerinin yaklaşık
olarak ‰ 0,4 ile 2,5 arasında değişmekte
olduğu ve aynı zamanda ostrakod kavkılarında
nodüllerinin bulunması tuzluluğun düştüğüne
işaret etmekte olup birimin tatlı su ortamında
çökeldiğini göstermektedir.
DEĞİNİLEN BELGELER
Álvarez Zarikian, C.A., Blackwelder, P.L, Hood, T.,
Nelsen, Featherstone, C. 2000. Ostracods as
indicators of natural and anthropogenicallyinduced
changes
in
coastal
marine
environments. Proceedings of the 17th
105
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
International Conference of the Coastal Society.
Coasts at the Millenium, Portland, 896–905.
Anadón, P., Gliozzi, E., Mazzini, I., 2002.
Paleoenvironmental reconstruction of marginal
marine
environments
from
combined
paleoecological and geochemical analyses on
ostracods. In: Holmes, J., Chivas, A. (Eds.), The
Ostracoda:
Applications
in
Quaternary
Research, Geophysical Monograph, 131, 227–
247.
Baltanás,
Danielopol,
2011.
Geometric
Morphometrics and its use in ostracod research:
a short guide. Joannea Geologie Paläontologie,
11, 235-272.
Baltanás A. Geiger W. 1998. Intraspecific
morphological variability: morphometry of
valve outlines. In: Martens K (ed) Sex and
parthenogenesis: evolutionary ecology of
reproductive modes in non-marine ostracods,
Backhuys, Leiden, 127–142
Bandel, K., Becker, G. 1975. Ostracoden aus
paläozoischen
pelagischen
Kalken
der
Karnischen Alpen (Silurium bis Unterkarbon).
Senckenbergiana Lethaea, 56, 1-83.
Becker, G., Bless. M. J. M. 1990. Biotope indicative
features in Palaeozoic ostracods: a global
phenomenon. In: R. Whatley & C. Maybury
(eds) Ostracoda and Global Events, 421-436.
British
Becker, G., Blumenstengel, H. 1995. The
importance of the Hangenberg event on
ostracod
distribution
at
the
Devonian/Carboniferous boundary in the
Thuringian and Rhenish Schiefergebirge. In: J.
Riha (ed.), Ostracoda and Biostratigraphy, 67 J
8. Balkema, Rotterdam.
Becker, G. 1999. Verkieselte Ostracoden vom
Thüringer Ökotyp aus den Devon/KarbonGrenzschichten (Top Wocklumer Kalk und
Basis Hangenberg-Kalk) im Steinbruch Drewer
(Rheinisches
Schiefergebirge).
Courier
Forschungsinstitut Senckenberg, 218, 1–159.
Becker, G., Lazreq, N., Weddige, K. 2004.
Ostracods of Thuringian provenance from the
Devonian of Morocco (Lower Emsian–middle
Givetian;
south-western
Anti-Atlas).
Palaeontographica A, 271, 1–109.
Bodergat, A.M., Ikeya, N., Irzi, Z. 1998. Domestic
and industrial pollution: use of ostracods
(Crustacea) as sentinels in the marine coastal
environment.
Journal
de
Recherche
Océanographique 23, 139–144.
Boomer, I., Horne, D.J., Slipper, I., 2003. The use of
ostracodes in paleoenvironmental studies, or
what can you do with an ostracod shell?
Paleontological Society Papers 9, 153– 180.
Boomer, I., Eisenhauer, G. 2002. In: Ostracod
faunas as palaeoenvironmental indicators in
marginal marine environments. American
Geophysical Union, Washington D.C.. 131, 9.
Carbonel, P. 1980. Les ostracodes et leur intérêt
dans la définition des écosystèmes estuariens et
de plateforme continentale. Essais d’application
à des domaines anciens. Mémoires de l’Institut
de Géologie du Bassin d’Aquitaine, 11, 350.
Casier, J.G. 2004. The mode of life of Devonian
entomozoacean ostracods and the Myodocopid
Mega-Assemblage Proxy for hypoxic events.
Bulletin de l’Institut Royal des Sciences
Naturelles de Belgique 74, 73-80.
Chivas, A.R., De Deckker, P., Shelley, J.M.G.,
1983. Magnesium, strontium, and barium
partitioning in nonmarine ostracod shells and
their
use
in
paleoenvironmental
reconstructions— a preliminary study. In:
Maddocks, R.F. (Ed.), Applications of
Ostracoda. University of Houston Geoscience,
Houston, 238– 249.
Cronin, T.M., Vann, C.D. 2003. The sediment
record of climatic and anthropogenic influence
on the Patuxent Estuary and Chesapeake Bay
ecosystems. Estuaries 26, 196–209.
De Deckker, P., Chivas, A.R., Shelley, J.M.G. 1999.
The uptake of magnesium and strontium in the
euryhaline ostracod Cyprideis determined from
in
vitro
experiments.
Palaeogeography,
Palaeoclimatology, Palaeoecology 148 (1–3),
105– 116.
Frenzel, P., 1991. Die Ostracodenfauna der tieferen
Teile
der
Ostsee-Boddengewässer
Vorpommerns. Meyniana 43, 151–175.
Gedik, I., Önalan, M. 2001. Çamdağ (Sakarya İli)
Paleozoyik stratigrafisine ait yeni gözlemler.
İstanbul Üniversitesi Yerbilimleri Dergisi 14,
61-76.
Gedik, İ., Pehlivan, Ş., Timur, E., Duru, M., Altun,
İ., Akbaş, B., Özcan, İ. ve Alan, İ. 2005.
Kocaeli Yarımadası’nın Jeolojisi. MTA, Rapor
No 1000774, Ankara.
Groos-Uffenorde, H., Lethiers, F., Blumenstengel,
H. 2000. Ostracodes and Devonian Stratigraphy.
Courier Forschungsinstitut Senckenberg 220,
99-111.
Göncüoglu, M.C. 1997. Distribution of Lower
Paleozoic rocks in the Alpine terranes of
Turkey. In: Göncüoğlu, M.C. & Derman, A.S.
(eds) Early Paleozoic in NW Gondwana.
Turkish Association of Petroleum Geologists
Special Publication 3, 13-23.
Göncüoğlu, C., Kozur, H. W. 1998. Facial
development and thermal alternation of Silurian
rocks in Turkey. In: Guıterrez-Marco J.C. &
Rabano I. (eds), Proceedings, 1998 FieldMeeting, IUGS Subcommission on Silurian
Stratigraphy, Temas Geologico-Mineros ITGE
23, 87-90.
106
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Göncüoğlu, C., Kozur, H. W. 1999. Remarks on the
pre-Variscan development in Turkey. In:
Lınnemann, U., Heuse, T., Fatka, O., Kraft, P.,
Brocke, R., Erdtmann, B.T. (eds) Prevariscan
Terrane Analyses of “Gondwanean Europa”.
Proceedings, Schriften des Staatlichen Museums
Mineralogie Geologie Dresden 9, 137-138.
Haas, W. 1968. Das Alt-Paläozoikum von Bithynien
(Nordwest Türkei). Neues Jahrbuch für
Geologie und Paläontologie Abhandlungen 131,
178-242.
Hartmann, G. 1964. Das Problem der Buckelbildung
auf Schalen von Ostracoden in ökologischer und
historischer Sicht. Mitteilungen Hamburger
Zoologisches Museum und Institut, 61, 59– 66.
Holmes, J.A., Darbyshire, F., Heaton, T. 1999.
Oxygen, Carbon and Strontium Isotope Ratios
in Ostracod Shells from late Quaternary of
Jamaica. EOS Supplementum AGU, 177.
Jansen, U., Nazik, A., Nalcıoğlu, G., Özkan, R.,
Groos-Uffenorde, H., Şeker, E., Brocke, R.,
Sancay, R. H., Bozdoğan, N., Yılmaz, İ.,
Yalçın, M.N., Schindler, E. 2014. New
Paleontological Data from the Devonian of
Turkey and Their Paleobiogeographical
Implications. 67th Geological Congress of
Turkey, 674-675, Ankara.
Kaya, O. 1973. Paleozoic of İstanbul. Ege
Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi 40,
143.
Kilenyi, T.L. 1972. Transient and balanced genetic
polymorphism as an explanation of variable
noding in the ostracod Cyprideis torosa.
Micropaleontology 18, 47– 63.
Nazik, A., Groos-Uffenorde, H. And Nalcıoğlu, G.
2007. Beyrichiacean Ostracodes from NW
Turkey and their palaeogeographical pelations.
19th International Senckenberg Conference,
Europeans Ostracodologist’s Meeting VI,
Abstract Volume, p.35.
Nazik, A., Groos-Uffenorde, H. 2008. Devonian
ostracode assemblages from NW Anatolia
(Turkey)
and
their
paleogeographic
implications. IGCP 497 “The Rheic Ocean: Its
Origin, Evolution and Correlatives” and IGCP
499
“Devonian
Land-Sea
Interactions:
Evolution of Ecosystems and Climate”
(DEVEC), 20th International Senckenberg
Conference & 2nd Geinitz Conference: From
Gondwana and Laurussia to Pangaea: Dynamics
of Oceans and Supercontinents Frankfurt,
Germany, Abstract and Programme, p. 113.
Nalcıoğlu, G., Nazik, A., Jansen, U. 2009. Batı
Pontidler ve Doğu Toroslarda Devoniyen
Brachiopod ve Ostrakod toplulukları ve
paleocoğrafik yaklaşımlar. 62. Türkiye Jeoloji
Kurultayı Bildiri Özleri Kitabı, Cilt II., 668-669,
Ankara.
Nazik, A., Groos-Uffenorde, H., 2011. First Records
of Late Devonian Entomozoacean Ostracodes in
NW Turkey. Turkish Journal of Earth Sciences
20, 167-178.
Nazik, A., Çapkınoğlu, Ş., Olempska, E., Özgül, N.
Şeker, E. 2015. Ludlow (Silürian) and Givetian
(Devonian) Ostrakods and Conodonts from the
Istanbul Zone (Kartal and Tuzla Peninsula), NW
Anatolia. In: Perrier, V. & Meidla, T. (eds).
Abstracts, 8th European Ostracodologists’
Meeting. Tartu, Estonia, 22-30 July 2015. Tartu,
2015, 55.
Maillet, S., Milhau, B., Vreulx, M., Danelian, T.,
Monnet, C., Nicollin, J.P. 2013. Ecophenotypic
variation of the Devonian benthic ostracod
species Cavellina rhenana Krömmelbein, 1954:
A paleoenvironmental proxy for the Ardenne
(France–Belgium) and RhenoHercynian realm.
Palaeogeography,
Palaeoclimatology,
Palaeoecology 392, 324-334.
Olempska, E. 1992. Shell structure of the
entomozoaceans:
allegedly
planktonic
ostracodes
of
the
Palaeozoic.
Acta
Palaeontologica Polonica 36, 373-398.
Olempska, E. 1997. Changes in benthic ostracod
assemblages across the Devonian Carboniferous
boundary in the Holy Cross Mountains. Acta
Palaeontologica Polonica 42 (2), 291-332.
Olempska, E., Nazik, A., Çapkınoğlu, Ş., SaydamDemiray, G. 2015. Lower Devonian ostracods
from the Istanbul area, Western Pontides (NW
Turkey): Gondwanan and peri-Gondwanan
affinities, Geological Magazine 152 (2), 2015,
298–315
Önalan, M. 1987/1988. İstanbul Devoniyen
çökellerinin sedimenter özellikleri. İstanbul
Üniversitesi Yerbilimleri Dergisi 6, 93-108.
Özgül, N. 2012. Stratigraphy and some structural
features of the Istanbul Palaeozoic. Turkish
Journal of Earth Sciences 21, 817–66.
Paeckelmann, W. 1938. Neue Beitraege zur
Kenntnis der Geologie, Palaeontologie und
Petrographie
der
Umgegend
von
Konstantinopel.
2.
Geologie Thraziens,
Bithyniens
und
der
Prinzeninseln.
Abhandlungen der Preussisch Geologischen
Landesanstalt, N.F. 186, 1 – 202.
Rosenfeld, A., Vesper, B. 1977. The variability of
the sieve-pores in Cyprideis torosa (Jones
1850), recent and fossil, as an indicator for
salinity and paleosalinity. In Loffler, H and
Danielpol, D., Eds., Aspects of Ecology and
Zoogeography of Recent and Fossil Ostracoda:
Junk, The Hague, p. 55-66.
Ruiz, F., Gonzalez-Regalado, M.L., Borrego, J.,
Abad, M., Pendon, J.G. 2004a. Ostracoda and
foraminifera
as
short-term tracers of
environmental changes in very polluted areas:
107
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
the Odiel Estuary (SW Spain). Environmental
Pollution 129, 49–61.
Sandberg, P.A. 1964. The ostracod genus Cyprideis
in
the
Americas.
Acta
Universitatis
Stockholmiensis, Contributions in Geology 12,
178.
Şeker, E. 2011. İstanbul (Kuzeybatı Türkiye) Geç
Devoniyen Ostrakod Biyostratigrafisi ve
Paleocoğrafik
özellikleri.
Çukurova
Üniversitesi, Fen Bilimleri Entitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, 107.
Türkmen, İ., Koç, C., Aksoy, E., Avşar, N. ve
Dinçer, F. 2004. Arguvan (Malatya) güneyinde
yüzeyleyen Neojen birimlerinin stratigrafisi ve
çökelme ortamları, Geosound/Yerbilimleri 4445, 57-73.
Van Harten, D. 2000. Variable noding in Cyprideis
torosa (Ostracoda): an overview, experimental
results and a model from Catastrophe Theory.
Hydrobiologia 419, 131-139.
Vesper, B. 1972a. Zum Problem der Buckelbildung
bei Cyprideis torosa (Jones, 1850) (Crustacea,
Ostracoda,
Cytheridae).
Mitteilungen
Hamburger Zoologisches Museum und Institut
68, 79– 94.
Vesper, B. 1972b. Zur Morphologie und Ökologie
von Cyprideis torosa (Jones, 1850) (Crustacea,
Ostracoda, Cytheridae) unter besonderer
Berücksichtigung
seiner
Biometrie.
Mitteilungen Hamburger Zoologisches Museum
und Institut, 68, 21–77.
Yalçın, M.N., Yılmaz, I. 2010. Devonian in Turkey
– a review. Geologica Carpathica 61, 3, 235253.
108
16.PÇGÇalıştayı,
Çalıştayı,25-28
Program,
Bildiriler, 109-116
16.PÇG
EkimÖzler
2015,&Rize
25-28 Ekim 2015, Rize
MANAVGAT HAVZASINDAKİ GENÇ DENİZEL KIRINTILI
TORTULLARIN GERÇEK ÇÖKELİM ZAMANI HANGİSİ? YENİ
NANNOFOSİL VE ASCİDİAN FOSİL BULGULARINA
DAYANAN YENİ BİR STRATİGRAFİK YORUM
1
Enis Kemal SAGULAR1, Eda AYDEMİR1, Gülin YAVUZLAR1, Nur Seçil
YÜZGÜL1, Kubilay UYSAL1, Muhittin GÖRMÜŞ2, Ayşegül YILDIZ3, Erdal
KOŞUN4
Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Isparta
([email protected])
2
Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Beşevler-Ankara
3
Aksaray Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Aksaray
4
Akdeniz Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Antalya
ÖZ: Bu çalışma, Manavgat havzasında bulunan, Langiyen yaşlı Oymapınar Kireçtaşı üzerine
gelen ve stratigrafik-sedimantolojik bakımdan biribirlerinin devamı olarak kabul edilen Geceleme
ve Karpuzçay Formasyonları‘nın bir Neojen (Langiyen-Tortoniyen) çökelimi oldukları
yorumlarına karşın; bu formasyonlara ilişkin elde edilen yeni ascidian ve nannofosil bulgularını
ve bu bulgulara dayanan yeni stratigrafik yorumları tartışmaya açmaktadır. Manavgat kuzeyi ve
doğusunda farklı inceleme noktalarından alınan kayaç örneklerinde, %50-70 taşınmış türlerin de
katıldığı zengin bir nannofosil topluluğu saptanmıştır. Bu nannofosil topluluğu içerisinde 3 farklı
biyozon ve stratigrafik (çökelim) düzeyinin bulunduğu saptanmıştır: (1) NN5 – Sphenolithus
heteromorphus Zonu (Langiyen-Serravaliyen), (2) NN16 – Discoaster surculus Zonu (erken Geç
Pliyosen), (3) NN19 - Pseudoemiliana lacunosa Zonu (Erken Pleyistosen). Ayrıca PliyoKuvaterner düzeylerinde yer yer sığ deniz/geçiş ortamını temsil eden Micrascidites vulgaris,
Riguadia sp,, Bonetia sp. gibi didemnid ascidian fosillerine rastlanmıştır. Bu bulgular, bölgede
Langiyen-Tortoniyen (Orta Miyosen)‘de çökelen iki devamlı-geçişli formasyona ayrılan denizel
kıtıntılı istifin, aslında Orta Miyosen, Geç Pliyosen ve Erken Pleyistosen’de çökelen uyumsuz bir
istifi kapsadığını görtermektedir
Anahtar kelimeler: Ascidian, biyostratigrafi, Kuvaterner, Manavgat, nannofosil, Neojen
WHICH IS THE TRUE SEDIMENTATION TIME OF THE YOUNG
MARINE CLASTIC DEPOSITS IN THE MANAVGAT BASIN? A
NEW STRATIGRAPHIC INTERPRETATION BASED ON NEW
NANNOFOSSIL AND ASCIDIAN FINDINGS
ABSTRACT: This study bring the new stratigraphic interpretations based on the findings
obtained from ascidian and nannofossil up for discussion against the previous interpretations
which claims Geceleme and Karpuzçay formations are considered stratigraphic and
sedimentological continuation of each other located in Manavgat basin landing on Langhian
Oymapınar Limestone to be Neogene (Langhian-Tortonian) deposits. A rich nannofossil
community; 50-70 % of reworked species are also included; was found from the rock samples
taken from different observation points from the north and east of Manavgat. 3 different biozone
and stratigraphic (deposit) levels were determined in this nannofossil community: (1) NN5 –
Sphenolithus heteromorphus Zone (Langhian-Serravallian), (2) NN16 - Discoaster surculus Zone
(early Late Pliocene), (3) NN19 - Pseudoemiliana lacunosa Zone (Early Pleistocene). Besides,
109
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
didemnid ascidian fossils as Micrascidites vulgaris, Riguadia sp., Bonetia sp. which represents
shallow/transition environment was found in Plio-Quaternary levels. These findings show marine
clastic rocks seperated two continuous-transitive formation deposited in Langhian-Tortonian
(Middle Miocene) is actually showing that covers a disharmonic sequence deposited in Middle
Miocene, Late Pliocene and Early Pleistocene.
Key words: Ascidian, biostratigraphy, Manavgat, nannofossil, Neogene, Quaternary,
1. GİRİŞ
Çalışma alanı, Manavgat, Manavgat‘ın
kuzeyinde Oymapınar Barajı, Avsallar,
kuzeydoğusunda Güçlüköy ile sınırlanan,
yaklaşık 680 km2 alanı kapsamaktadır (Şekil
1).
Şekil 1. Çalışma alanının Google Earth uydu görüntüsü ve inceleme noktalarının yerleri
Bölgede
stratigrafik,
genel
jeolojik,
sedimantolojik amaçlı çalışmalar arasında
Akay vd., (1985), Flecker vd., (1995), Flecker
vd., (1998), Glover ve Robertson (1998),
Karabıyıkoğlu vd., (2000), Deynoux vd.,
(2005), Flecker vd. (2005), Karabıyıkoğlu vd.,
(2005) bulunmaktadır. Bu çalışmalarda, hemen
hemen ortak görüşleri savunan araştırmacılar
tarafından,
genel
olarak
çökelimleri
Langiyen’de başlayıp Tortoniyen’de sınırlanan
bir Neojen (karbonatlı) kırıntılı istifinin varlığı
üzerinde yorumlar yapılmıştır (Şekil 2). Bu
nedenle tanımlanan Geceleme ve Karpuzçay
Formasyonları,
Orta-Geç
Miyosen‘de
çökeldiği belirlenen bu denizel istifin
bileşenleri olarak adlandırılmıştır. Bununla
birlikte, her ne kadar önceki çalışmalarda
yanal ve düşey geçişli olarak tanımlanmış
olsalar da, bu iki birimin jeolojik haritadaki
sınırları belirgin değildir. Önceki çalışmalarda
Şenel vd., (1985), Flecker vd., (1998),
Deynoux vd., (2005), Flecker vd., (2005),
çökelim yaşlarını az sayıda nannofosil ve
foraminifer türüne dayanarak yorum yapmıştır.
Varol (1982), az sayıda noktasal örnek
içerisinde belirlediği az sayıda Miyosen
nannofosil türü
saptamış ve ilk olarak
Antalya‘da id asciidian fosillerini bulmuştur.
Sagular (2009), Manavgat havzasına ait farklı
kayaçlardan alınan noktasal örneklerde PliyoKuvaterner
yaşlı
nannofosil
tür
ve
biyozonlarını saptayarak, bu örneklerde
rastlanan farklı tür didemnid ascidian
spiküllerinin
krono-biyostratigrafik
uyarlamalarını yapmuş ve yorumlamıştır.
Toker ve Akay (1987), önceki çalışmalarda
daha çok Miyosen yaşını temsil edecek şekilde
yapılan, nannofosillere dayalı biyozon
tanımlamalarında kullanılan eksik veri ve
110
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
genelleştirilmiş
biyo-kronostratigrafik
yorumlara ilişin bir tartışma ilk ve son olarak
Bu çalışmada, Manavgat kuzeyi ve doğusunda
uzanan, daha önce Miyosen yaşlı olarak
tanımlanan
Geceleme
ve
Karpuzçay
Formasyonlarının yayılım gösterdiği geniş bir
alanda yapılan saha çalışmalarında, farklı
inceleme noktaları ve ölçülü stratigrafi
kesitlerinden alınan 20 adet ince taneli kayaç
(kiltaşı, silttaşı, çamurtaşı, marn, killi kireçtaşı,
kalkarenit
vb.)
örneğinde
yapılan
biyostratigrafik incelemelerin ön sonuçlarını
ele
alınmaktadır.
Kayaç
örneklerinde,
stratigrafik kökenlerine göre ayırılan yeni
nannofosil tür, topluluk ve biyozonları
yanında, bazı fosil ascidian spikül türleri de
kaydedilmiştir. Elde edilen bu yeni nannofosil
ve fosil ascidian bulguları, önceki çalışmalarda
belirlenen krono-biyostratigrafik bulgu ve
yorumlardan farklı yeni sonuçlar ortaya
koyması bakımından büyük önem taşımaktadır
Şekil 2. Çalışma alanındaki Geç Tersiyer veya
sonrası denizel kırıntılı kayaç istiflerinin
(Oymapınar Kireçtaşı, Geceleme ve Karpuzçay
Formasyonları) bazı önceki çalışmalardaki
stratigrafik yorumu ile karşılaştırması
2. MALZEME VE YÖNTEM
Nannofosiller, Perch-Nielsen (1985) tarafından
açıklanan geleneksel yöntemle hazırlanan
preparatlar, geleneksel yöntemle x40, x100
büyütmeli objektif, x10 oküler, x1, x5, x10
foto ara mercek, x20 büyütmeli dijital kamera
kullanılarak polarizan mikroskop yardımıyla
incelenmiştir. Mikroskop incelemelerinde,
Perch-Nielsen (1985) tarafından kullanılan
polarize (PL), normal (NL), kontrast (CL)
ışıklarda yapılan görüntülemelere ek olarak;
Reinhardt (1972) ve Romein (1979) tarafından
önerilen polarize ışık konumunda ve jips
kaması devredeyken yapılan görüntüleme ve
Sagular (2009)’da kullanılan polarize ışıkta
kuvars kaması ile elde edilen görüntüleme
yöntemleri kullanılmıştır.
Ayrıca incelemelerde orta-kaba taneli
tabakalı kayaçlardan hazırlanan yaklaşık 20-25
mikrona kadar inceltilmiş petrografik incekesitlerin polarizan mikroskopta incelenmesi
ve bu kayaca eşlik eden ince taneli
kayaç(lar)dan hazırlanan preparatlardaki fosil
kayıtlarının karşılaştırılması yönteminden
(Sagular, 2003) de yararlanılmaktadır.
Aragonit yapılı ascidian spikülleri de
nannofosil araştırmaları için hazırlanan
preparatlar ve ince kesitlerde, polarizan
mikroskop
yardımıyla
araştırılmış
ve
görüntülenmiştir.
3. MANAVGAT HAVZASININ GENÇ
(NEOJEN-KUVATERNER) DENİZEL
TORTULLARINDA YENİ FOSİL
BULGULARI
Manavgat doğusu ve kuzeyinde bulunan,
önceki çalışmalarda Langiyen-Tortoniyen
arasında yaş verilen Geceleme ve Karpuzçay
Formasyonlarının yüzlek verdiği yerlerde 82
nokta yapılan gözlemler sırasında çok sayıda
kayaç örneği alınmıştır. Bu çalışmada, ön
inceleme yapılan 20 kayaç örneğinde
belirlenen nannofosil ve ascidian spikül
bulguları ve bunlara dayanan yeni stratigrafik
yorumlar tartışmaya açılmaktadır. Çalışmada
toplam 78 nannofosil ve 4 farklı fosil ascidian
türüne rastlanmıştır. Saptanan nannofosil
kayıtları, özellikle sözkonusu formasyonlara
ait kayaçların nannofosil tür sayılarının,
yorumları
çeşitli
bilimsel
ortamlarda
yayınlanan ve nannofosil tür sayıları 15’i
geçmeyen bazı önceki çalışmalardan (Şenel
vd., 1985; Flecker vd., 1998; Deynoux vd.,
2005; Flecker vd., 2005 vb.) sayısal olarak
farklı bir fosil içeriğinin varlığına işaret
etmektedir.
3.1. Nannofosil Kayıtları
Ön inceleme yapılan 20 kayaç örneğinde 24
Erken Pleyistosen, 31 Pliyosen, 19 Erken-Orta
Miyosen, 12 Orta Eosen ve 2 Kretase
nannofosil türü saptanmıştır (Tablo 1).
M1(15)B, M2(15)A, M60(15)B, M60(15)D-E,
M61(15)B, M61(15)D, M79(15)D, M80(15),
111
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Braarudosphaera bigelowii (Gran & Braarud)
Calcidiscus leptoporus (Murray & Blackman)
Calcidiscus macintyrei (Bukry & Bramlette)
Calcidiscus tropicus Kamptner
Ceratolithus cristatus-rugosus Kamptner
Cocolithus pelagicus (Wallich)
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
M82(15)
M81(15)
M80(15)
M79(15)D
M79(15)C
M79(15)B
M72(15)B
M70(15)C
X
X
X
X
X
X
X
X
X
M70(15)B
M61(15)D
M60(15)E
X
X
M61(15)B
M60(15)D
M5(15)B
X
M60(15)B
M3(15)C
M60(15)A
M2(15)B
M2(15)A
M1(15)B
YAŞ
KAYAÇ ÖRNEK NO
NANNOPLANKTON TÜRLERİ
X
X
X
X
GELASİYEN-ERKEN PLEYİSTOSEN
Coronosphaera binodata (Kamptner)
Dictyococcites antarcticus Haq
Dictyococcites productus (Kamptner)
Gphyrocapsa caribbeanica Boudreaux & Hay
Helicosphaera wallichii (Lohmann)
Oolithotus fragilis (Lohmann)
Pontosphaera japonica (Takayama)
Pontosphaera sp.
Pontosphaera syracusana Lohmann
Pseudoemiliana lacunosa ovata (Kamptner)
Scyphosphaera apsteinii Lohmann
Scyphosphaera intermedia Deflandre
Scyphosphaera kamptneri Müller
Scyphosphaera lagena Kamptner
Thoracosphaera albatrosiana Kamptner
Umbilicosphaera rotula Kamptner
Umbilicosphaera sibogae (Weber-van Bosse)
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Calcidiscus leptoporus (Murray & Blackman)
Calcidiscus macintyrei (Bukry & Bramlette)
Calcidiscus tropicus Kamptner
X
X
X
Calciosolenia murrayi Gran
X
X
PLİYOSEN
Discoaster pansus (Bukry & Percival)
Discoaster surculus Martini & Bramlette
Discoaster variabilis Martini & Bramlette
Gephyrocapsa cf aperta Kamptner
Helicosphaera carteri (Wallich)
Helicosphaera kamptneri Hay & Mohler in Hay et al.
Holodiscolithus macroporus (Deflandre in Deflandre & Fert)
Pontosphaera discopora Schiller
Pontosphaera multipora (Kamptner)
Pseudoemiliana lacunosa ovata (Kamptner)
Reticulofenestra minutula (Gartner)
Reticulofenestra pseudoumbilica (Gartner)
Rhabdosphaera clavigera Murray & Blackman
Sphenolithus abies Deflandre in Deflandre & Fert
Sphenolithus neoabies Bukry & Bramlette
Sphenaster metula (Wilcoxon)
Syracosphaera pulchra Lohmann
Thoracosphaera heimii Lohmann
Umbilicosphaera foliosa Kamptner
Umbilicosphaera jafarii Müller
Umbilicosphaera rotula Kamptner
Umbilicosphaera sibogae (Weber-van Bosse)
ERKEN-ORTA MİYOSEN
Coccolithus miopelagicus Bukry
Coccolithus pelagicus (Wallich)
Cyclicargolithus abisectus (Müller)
Cyclicargolithus floridanus (Roth & Hay)
Dictyococcities hesslandii (Haq)
X
X
ORTA EOSEN
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Coccolithus eopelagicus (Bramlette & Riedel)
Coccolithus pelagicus (Wallich)
Discoaster backmani Agnini et al.
Discoaster deflandrei Bramlette & Riedel
Discoaster cf. lodeensis Bramlette & Riedel
Ericsonia ovalis Black
Micrantholithus flos Deflandre
Pontosphaera cf pectinata (Bramlette & Sullivan)
Pseudotriquetrorhabdulus inversus (Bukry & Bramlette)
Sphenolithus moriformis (Brönnimann & Stradner)
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Scyphosphaera aranta Kamptner
Scyphosphaera pulcherrima Deflandre
Sphenolithus compactus Beckman
Sphenolithus conicus Bukry
Sphenolithus heteromorphus Deflandre
Sphenolithus moriformis (Brönnimann & Stradner)
Triquetrorhabdulus carinatus Martini
Thoracosphaera fossata Jafar
Umbilicosphaera jafarii Müller
X
X
X
X
Discoaster braarudii Bukry
Helicosphaera stalis Theodoridis
Orthorhabdus rugosus (Bramlette & Wilcoon)
Reticulofenestra haqii Backman
Reticulofenestra minuta Roth
X
X
X
X
Discoaster asymetricus Gartner
Discoaster brouweri Tan
X
X
X
X
X
Thoracosphaera cf granifera Fütterer
Cocolithus pelagicus (Wallich)
Cocolithus cf. piopelagicus Wise
Coronosphaera mediterranea (Lohmann)
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Toweius ocultatus (Locker)
X
FOSİL DİDEMNİD ASCIDIAN SPİKÜLLERİ
Bonetia brevis
Micrascidites vulgaris
Monniotia fasciculata
Riguadia multiradiata
X
X
X
X
X
NN15/16
NN18/19
NN15/16
NN5/6
Thoracosphaera saxea Stradner
X
NN15/16
Eiffellithus gorkae Reinhardt
NN18/19
KRET.
Zygrhablithus bijugatus (Deflandre in Deflandre & Fert)
NN18/19
X
X
X
X
X
X
X
112
Tablo 1 Çalışma alanından
alınan ince taneli kayaç
örneklerinde kökensel olarak
ayırtlanmış nannofosil ve
ascidian türlerinin dağılımı
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
M82(15) no.lu kayaç örneklerinde Calcidiscus
leptoporus,
Cd. macintyrei, Ceratolithus
cristatus-rugosus, Coronosphaera binodata,
Gephyrocapsa caribbeanica, Helicosphaera
wallichii, Psudoemiliana lacunosa, ovata,
Scyphosphaera apsteinii, Scy. intermedia, Scy.
kamptneri, Scy. lagena,
Thoracosphaera
albatrosiana, Th. cf granifera vb. nannofosil
topluluğunun (Şekil 3) varlığı belirlenmiştir.
Bu fosil topluluğu, incelenen bu kayaçların (?)
NN18 Discoaster brouweri veya NN19
Pseudoemiliana lacunosa Zonu ile temsil
edilen
Gelasiyen-Erken
Pleyistosen’de
çökeldiğini göstermektedir. Bunun yanında
aynı kayaç örneklerinde, %70-80 oranında
Kretase, Orta Eosen, Erken-Orta Miyosen,
Pliyosen nannofosillerinden oluşan ve havza
dışından taşınmış bir nannofosil topluluğuna
da rastlanmıştır.
Çalışma
alanından
alınan
M215)B,
M3(15)C, M5(15)B, M60(15)A, M70(15)B-C,
M72(15)B no.lu örneklerde aralarında
Calcidiscus
tropicus,
Coronolithus
mediterranea, Discoaster asymmetricus, D.
brouweri, D. pansus, D. surculus, D.
variabilis,
Gephyrocapsa
cf.
aperta,
Helicosphaera carteri, He. kamptneri,
Pseudoemiliana
lacunosa
ovata,
Reticulofenestra haqii, Re. minuta, Re.
minutula, Re. pseudoumbilica, Rhabdosphaera
clavigera, Sphenaster metula, Sphenolithus
abies, Sp. neoabies, Thoracosphaera heimii,
Umbilicosphaera foliosa, Um. rotula, Um.
sibogae gibi türlerin bulunduğu nannofosil
topluluğu (Şekil 3) belirlenmiştir. Bu fosil
topluluğunun,
genellikle
NN15
Reticulofenestra pseudoumbilica veya NN16
Discoaster surculus Zonlarını ve çoğunlukla
bir erken (Erken-Orta) Pliyosen çökelimine
işaret ettiği sonucuna varılmıştır.
Çalışma
alanının
kuzeydoğusunda,
Oymapınar Kireçtaşının üzerinde olasılıkla
uyumlu olarak yer alan açık kahve-krem
renklli marn ve killi kireçtaşı/kalkarenitlerden
oluşan ardalanmalı kayaçlar yer almaktadır.
Bu kayaçlardan alınan M79(15)B no.lu
kalkarenit
örneğinde
Cyclicargolithus
floridanus, Reticulofenestra haqii, Re. minuta,
Scyphosphaera aranta, Scy. pulcherrima,
Sphenolithus compactus, Sp. conicus, Sp.
heteromorphus,
Sp.
moriformis,
Thoracosphaera fossata gibi türlerin (Şekil 3)
bulunduğu,
Orta
Miyosen
(LangiyenSerravaliyen)
yaşlı NN5 Sphenolithus
heteromorphus Zonu’na karşılık gelen bir
çökelimin varlığına ilişkin kanıtlar elde
edilmiştir.
İncelenen
Pliyosen
ve
Pleistosen
çökelimlerini temsil eden kayaç örneklerinde,
bölgede daha önce çökelen tortul kayaçlardan
(karadan) taşınmış nannofosil topluluğunun
bulunduğu belirlenmiştir. Buna göre Pliyosen
yaşlı kayaç örneklerinde Orta Eosen, ErkenOrta Miyosen yaşlı nannofosil topluluğunun
katılım oranı yaklaşık %30-50 cıvarındadır.
Erken Pleyistosen yaşlı kayaç örneklerinde ise
Orta Eosen, Erken-Orta Miyosen, Pliyosen’i
temsil eden, hatta az oranda Kretase yaşlı
fosillerin de bulunduğu % 70-80 oranında bir
havza dışı taşınmanın var olduğu saptanmıştır.
3.2. Fosil Didemnid Ascidian Spikülleri
Çalışma alanından alınan ve ön incelemesi
yapılan Pliyosen (?) ve Pleyistosen yaşlı bazı
kayaç örneklerinde fosil didemnid ascidian
spiküllerine rastlanmıştır (Şekil 4).
Varol (1982) ve Sagular (2009) Türkiye’de
Miyosen ve sonrasında çökelen kayaçlarda
bulunduğu belirlenen aragonitik fosil ascidian
spikülleri
arasında
Bonetia
brevis,
Micrascidites vulgaris, Monniotia fasciculata,
Riguadia
multiradiata
gibi
türler
bulunmaktadır. Genel olarak bitki kırıntılı,
kumlu, flaser tabakalı, sığ deniz/litoral
ortamda
çökelmiş kayaçlarda belirlenen
ascidian türlerinden Monniotia spp. türlerinin
belirlendiği kayaçların olasılıkla Pleyistosen,
Riguadia spp. ve Bonetia spp. türlerinin
bulunduğu kayaçların ise Pliyosen veya
Pleyistosen çökelimine ait olduğu kanısına
varılmıştır.
4. TARTIŞMA VE SONUÇLAR
Önceki çalışmalarda Langiyen’de başlayan,
ancak Tortoniyen’den daha genç olmayan bir
çökelim zamanı ve süresi içerisine yerleştirilen
Geceleme ve Karpuzçay Formasyonlarında,
önceden belirlenen az sayıda tür çeşidi ve
sayılarının aksine, kayaçlarda oldukça zengin
ve karmaşık bir nannofosil içeriğinin
113
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Şekil 3. Çalışma alanındaki Geç Tersiyer veya sonrası denizel kırıntılı (Geceleme ve Karpuzçay
Formasyonları) kayaç örneklerinde bulunan eşyaşlı veya taşınmış nannofosiller (PL: polarize, NL:
normal, CL: kontrast, QL: polarize+kuvars kamalı, GL: polarize+jips kamalı ışıkta): 1) Gephyrocapsa
caribbeanica, 2) Pseudoemiliana lacunosa ovata, 3) Reticulofenestra minutula, 4) Oolithotus cf. fragilis,
5) Coronosphaera binodata, 6) Pontosphaera discopora, 7) Calcidiscus macintyrei, 8) Cd. leptoporus, 9)
Calciosolenia murrayi, 10) Scyphosphaera apsteinii, 11) Scy. lagena, 12) Helicosphaera carteri, 13) Scy.
aranta, 14) Scy. pulcherrima, 15) Umbilicosphaera sibogae, 16) Discoaster surculus, 17) D. cf. surculus,
18) D. asymmetricus, 19) D. cf brouweri, 20) D. pansus, 21) Sphenolithus abies, 22) Rhabdosphaera
clavigera, 23) Re. pseudoumbilica, 24) Thoracosphaera heimii, 25) Um. jafarii, 26) Ceratolithus cristatarugosus.
114
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Şekil 4. Çalışma alanındaki Geç Tersiyer veya sonrası denizel kırıntılı (Geceleme ve Karpuzçay
Formasyonları) kayaç örneklerinde bulunan eşyaşlı veya taşınmış fosil ascidian spikülleri (PL: polarize,
NL: normal, CL: kontrast, QL: polarize+kuvars kamalı, GL: polarize+jips kamalı ışıkta): 1) Monniotia
cf. fasciculata, 2) Monniotia fasciculata, 3) Micrascidites vulgaris, 4) Riguadia multiradiata, 5) Mic.
vulgaris, 6) Mon. cf. fasciculata, 7) Mic. vulgaris, 8) Mic. vulgaris.
bulunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca
bazı
kayaçlarda bulunan bazı ascidian fosilleri,
genel olarak sığ deniz ortamı ve PliyoKuvaterner çökeliminin işaretçisi olarak önem
taşımaktadır.
Çalışma alanında farklı düzeylerden alınan
kayaç örneklerinde yapılan incelemeler
sonucunda, sahanın kuzeyinde bulunan
Langiyen yaşlı Oymapınar Kireçtaşının
üzerine gelen farklı yaşta üç denizel
karbonatlı-kırıntılı istifin bulunduğu yönünde
veriler elde edilmiştir. Oymapınar Kireçtaşının
üzerinde olasılıkla uyumlu olarak LangiyenSerravaliyen yaşlı krem-açık kahve renkli
marn, killi kireçtaşı/kalkarenit ardalanması
bulunmaktadır. Bu birimler olasılıkla uyumsuz
olarak,
Pliyosen
yaşlı
gri-mavi/yeşil
çamurtaşı/marn, kumtaşı, çakıltaşı ardalanması
tarafından örtülmektedir. Bu birimler olasılıkla
uyumsuz olarak Erken Pleyistosen yaşlı gri,
gri-kahve renkli kumlu/çakıllı çamurtaşı,
kumtaşı ardalanmalı az pekişmiş denizel
kırıntılılar tarafından üzerlenmektedir.
Ön sonuçları elde edilen çalışmanın ilerleyen
döneminde sistematik bulgular, bölgesel
stratigrafinin çözümlenmesinde önemli bir
katkı sağlayacaktır.
KATKI BELİRTME
Bu çalışma, yazarlar tarafından Süleyman
Demirel Üniversitesi’nin TÜBİTAK 114Y236
no.lu araştırma projesi kapsamında destek
alınarak sürdürülmektedir.
DEĞİNİLEN BELGELER
Akay, E., Uysal, S., Poisson, A., Cravatte, J., Müller,
C. 1985. Antalya Neojen havzasının stratigrafisi
[Stratigraphy of the Antalya Neogene Basin].
Geological Society Bulletin of Turkey 28,105–
119,.
Çiner, A., Karabıyıkoğlu, M., Monod, O., Deynoux,
M., Tuzcu, S. 2008. Late Cenozoic sedimentary
evolution of the Antalya Basin, Southern Turkey.
Turkish Journal of Earth Sciences 17, 1-41.
Flecker, R., Ellam, R.M., Müller, C., Poisson, A.,
Robertson, A.H.F., Turner, J. 1998. Application of
Sr isotope stratigraphy and sedimentary analysis
to the origin and evolution of the Neogene Basins
in the Isparta Angle, Southern Turkey.
Tectonophysics 298, 83–101.
Flecker, R., Poisson, A., Robertson, A.H.F. 2005.
Facies and palaeogeographical evidence for the
Miocene evolution of the Isparta Angle in its
regional Eastern Mediterranean context. Sed.
Geol., 173, 277-314.
Glover, C.P., Robertson, A.H.F 1998. Role of
regional extension and uplift in the PlioPleistocene evolution of the Aksu Basin, SW
Turkey. Journal of the Geological Society,
London, 155, 365–387.
115
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Flecker, R., Robertson, A.H.F., Poisson, A., Muller,
C., 1995. Facies and tectonic significance of two
contrasting Miocene basins in south coastal
Turkey. Terra Nova 7, 221-232.
Karabıyıkoğlu, M., Çiner, A., Monod, O., Deynoux,
M.,
Tuzcu,
S.,
Örçen,
S.
2000.
Tectonosedimentary evolution of the Miocene
Manavgat Basin, Western Taurides, Turkey. In:
Bozkurt, E., Winchester, J.A., Piper, J.D. (Eds.),
Tectonics and Magmatism in Turkey and the
Surrounding Area. Geol. Soc. London (Special
Publication) 173, 217–294.
Karabıyıkoğlu, M., Tuzcu, S., Çiner, A., Deynoux,
M., Örçen, S., Hakyemez, A. 2005. Facies and
environmental setting of the Miocene coral reefs
in the late-orogenic fill of the Antalya Basin,
Western Taurides, Turkey: Implications for the
Tectonic Control and sea-level changes. Sed.
Geol., 173, 345-371.
Perch-Nielsen, K. 1985. Mesozoic Calcareous
Nannofossils. In: Bolli HM, Saunders JB, PerchNielsen K. (eds.), Plankton Stratigraphy,
Cambridge Earth Science Series, 329-426.
Reinhardt, P. 1972. Coccolithen. Kalkiges
Nannoplankton seit Jahrmillionen. Neue Brehm
Bücherei 453, 1-99.
Romein. A. J. T. 1979. Lineages in early Paleogene
calcareous nannoplankton. Utrecht Micropaleoniol
Bull., 22, 1-231.
Sagular, E.K. 2003. Nannofosil verilerinin
stratigrafik yaş ve ortamsal tanımlamalarda
kullanımına ilişkin yeni bir inceleme yöntemi.
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Dergisi (ÖzelSayı) 7(2), 25-36.
Sagular, E.K. 2009. Fossil didemnid ascidian spicule
records in the Plio-Quaternary marine clastics of
the Antalya basin (Eastern Mediterranean) and
their stratigraphic calibration to new nannofossil
data. Geosciences Journal, 13 (2), 121-131.
Toker,V., Akay, E. 1987. Tartışma-Yanıt: Antalya
Neojen havzasının stratigrafisi. TJ Bült., 30 (2),
87-88.
Varol, O. 1982. Calcareous nannofossils from the
Antalya Basin, Turkey. N. Jb. Geol. Palaont. Mh.,
244-256.
Varol, O., Houghton, S.D. 1996. A rewiew and
classification of fossil didemnid ascidian spicules.
Journal of Micropalaeontology 15, 135-149.
116
16.PÇG Çalıştayı,
Çalıştayı, 25-28
Program,
Özler
&Rize
Bildiriler, 117-122
16.PÇG
Ekim
2015,
25-28 Ekim 2015, Rize
İZNİK GÖLÜ DİP TORTULLARINDA YAPILAN SK-2 SONDAJI
KAYAÇ ÖRNEKLERİNDE SAPTANAN NANNOFOSİL VE
FOSİL ASCİDİAN SPİKÜL KAYITLARI VE STRATİGRAFİK
YORUMU
1
Enis Kemal SAGULAR1, Zeki Ünal YÜMÜN2 Engin MERİÇ3,
Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü,
32260 Isparta ([email protected])
2
Namık Kemal Üniversitesi,Çorlu Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü,
59860 Çorlu-Tekirdağ
3
Moda Hüseyin Bey Sokak No: 15/4, 34710 Kadıköy, İstanbul
ÖZ: Bu çalışma, İznik Gölü doğu kıyısında dip tortullarında yapılan sondaj çamurlarında
belirlenen nannofosil ve fosil ascidian spikül bulgularını ve yorumlarını kapsamaktadır. Güncel
olarak tatlı su özelliği taşıyan gölün dip tortullarında yapılan SK-2 sondajının 17-38,5 mt
arasındaki bölümünden alınan pekişmemiş/az pekişmiş 17 çamurtaşı örneğinde yapılan
incelemelerde, yüzde yüze yakın oranda havza dışından taşınmış 89 nannofosil türünün
bulunduğu belirlenmiştir. Nannofosil topluluğu içerisindeki en genç karakteristik bazı türler,
NN15 - Reticulofenestra pseudoumbilica Zonu’na ve bir Geç Pliyosen denizel çökeliminin
varlığına işaret etmektedir. Ancak bu kayaçlarda, aragonit kristallerinin ve özellikle aragonit
bileşimli ascidian spiküllerinin bulunması, bu biyozon ve yaş verisinin yanıltıcı olduğunu
gösterrmektedir. Buna karşın bu kayaç örneklerinde rastlanan, genellikle denizel geçiş
ortamlarını temsil edenBonetia brevis Varol ve Houghton, Micrascidites vulgaris Deflandre ve
Deflandre-Rigaud, Micrascidites pauciradiatus Varol ve Houghton, Rigaudia cf. multiradiata
Varol ve Houghton vb. didemnid ascidian spikülleri, çökelimin olasılıkla Pleyistosen’de
gerçekleştiğini göstermektedir. Buna göre Pleyistosen’de İznik Gölü’nün olasılıkla Gemlik
Körfezi gibi denizin uzantısı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Anahtar kelimeler: Ascidian,İznik Gölü, nannofosil, Pleyistosen.
NANNOFOSSIL AND FOSSIL DIDEMNID ASCIDIAN SPICULE
RECORDSDEFINED IN THE ROCK SAMPLES OF SK-2 CORE
WHICH WAS MADE IN DEEP SEDIMENTS OF THE İZNİK LAKE
ABSTRACT: This work comprises identified nannofossil and ascidian spicule fossil findings in
the drilling muds of bottom sediments made in the eastern coast of the Iznik Lake. As closed to
one hundred percent,89 extrabasinal reworked nannofossil species in the unconsolidated or lessconsolidated 17 mudstone samples taken place atthe section between 17 to 38.5 m bottom
sediments of the SK-2 drilling were identified which actually featured a fresh water lake. Some of
the youngest characteristic species in the Nannofossil assemblages indicatesto NN15 Reticulofenestra pseudoumbilica Zone and the presence of a Late Pliocene marine deposition.
However, presence of aragonite crystals andespecially ascidian spicules having an aragonitic
composition shows that the biozone and age data is misleading in these rocks. In contrast, some
didemnid ascidian spicules usually representing transition marine environments, such as Bonetia
brevis Varol ve Houghton, Micrascidites vulgaris Deflandre ve Deflandre-Rigaud, Micrascidites
pauciradiatus Varol ve Houghton, Rigaudia cf. multiradiata Varol ve Houghton, found in these
rocks, indicates that the deposition possibly was occured in Pleistocene. Accordingly, it appears
117
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
that the Iznik Lake, probably being an extension of the sea similar to the Gulf of Gemlik,in
Pleistocene.
Key words: Ascidian,İznik Lake, nannofossil, Pleistocene.
1. GİRİŞ
Bu çalışma, İznik Gölü doğusunda, İznik
kıyısına yakın dip tortullarında yapılan SK-2
sondajında,17.-38,5. mt arasından(toplam 21,5
mt) karot ile alınan pekişmemiş/az pekişmiş 17
adet sistematik çamurtaşı örneğinde belirlenen
nannofosil ve ascidian fosillerine ilişkin
bulguları ve stratigrafik yorumunu tartışmaya
açmaktadır.
İznik Gölü, Marmara Bölgesinde İznik,
Orhangazi, Sölöz ve Boyalıca yerleşim alanları
arasında yaklaşık 30 km boy ve 10 km
eninesahip batı-kuzeybatıda bulunan Marmara
Denizi- Gemlik Körfezine paralel yönlenmiş
bir tatlı su gölüdür. Bu göl, tatlısu gölü
olmasına karşın bugünkü geometrisi yönünden
Gemlik Körfezinin geometrisine uygun
görünümü nedeniyle,
geçmişte Marmara
denizi ile bir bağlantısının bulunabileceği
izlenimini uyandırmaktadır. Bu nedenle, bu
bağlantının bulunup bulunmadığına ilişkin
sedimantolojik,
petrografik,
stratigrafik
verilerinin
araştırılması
gerekmektedir.
Özellikle bugün tatlısu özelliğinde bulunan bu
küçük çökelim alanının içerdiği “tatlısu fauna
ve florası” dışında, dip tortullarında geçmişte
“acısu” veya “tuzlu su” özelliği taşıyan bir
makro- mikrofauna veya floranın varlığının
araştırılması gerekmektedir. Bu çalışma, bu
araştırmanın denizel yaşamın önemli iki
grubuna (nannofosiller ve ascidian spikülleri)
ait bulguları ve yorumlarını kapsamaktadır.
Şekil 1. İznik Gölü ve göl içerisinde sondajyapılan noktaların (SK-2 gölün doğu kıyısında) Google Earth
görüntülerindeki yerleri
2. MALZEME VE YÖNTEM
SK-2 sondajı, İznik Gölü içerisinde 2 adet
sediman araştırma sondajından biridir. Sondaj,
modüler olarak deniz üzerine kurulan 48 m2 lik
bir duba üzerinde ve yarı hidrolik, mekanik
rotary tip sondaj makinası ile yapılmıştır.
Yapılan sondajda 89 mm (HQ Tij) çapında
sondaj muhafaza boruları ve muhafaza
boruları içerisinde 76 mm (NQ) çapında
sondaj tijleri kullanılmıştır. Hidrolik düşey
baskı ile susuz olarak rotari mekanizma ile her
1,5 m ilerlemeden sonra aynı seviyeye
muhafaza borusu sürülerek. içte bulunan NQ
tijlerin ucuna bağı karotiyer içinde biriken
zemin alınarak karot sandıklarında koruma
altına alınmıştır.
İncelenen nannofosil preparatları, PerchNielsen (1985) tarafından özetlenen geleneksel
yöntemle hazırlanmıştır. Buna göre, öncelikle
sondaj örneği (kayaç) yüzeyinden steril bir
118
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
iğne ucu yardımıyla bir lam üzerine kazınarak
elde edilen çok ince kayaç tozu, distile (saf) su
damlatılarak bir kürdan yardımıyla çamur
haline getirilip olabildiğince ince bir tabaka
halinde lam üzerine yayılır. Daha sonra bir
sıcak bir düzlemsel ısıtıcı (hot-plate) üzerinde
kurumaya bırakılır. Kurutma işlemi sürerken,
üzerine sıvı kanada balzamı damlatılan bir
lamel, ısıtıcı üzerinde, kanada balzamının
uçucu
gazlarının
uzaklaştırılmasından
sonra,lam üzerine kapatılır .
Preparatlar x40, x100 büyütmeli objektif,
x10 oküler, x1, x5, x10 foto ara mercek, x20
büyütmeli dijital kamera kullanılarak polarizan
mikroskopta
incelenmiştir.
Mikroskop
incelemelerinde,
Perch-Nielsen
(1985)
tarafından kullanılan polarize (PL), normal
(NL), kontrast (CL) ışıklarda yapılan
görüntülemelere ek olarak; Reinhardt (1972)
ve Romein (1979) tarafından önerilen polarize
ışık konumunda ve jips kaması devredeyken
yapılan görüntüleme ve Sagular (2009)’da
kullanılan polarize ışıkta kuvars kaması ile
elde
edilen
görüntüleme
yöntemleri
kullanılmıştır.Tür
tanımlamalarında
çoğunlukla Perch-Nielsen (1985a, 1985b) ve
Young
vd.,
(2014)
çalışmalarından
yararlanılmıştır.
Aragonit yapılı ascidian spikülleri de,
nannofosil araştırmaları için hazırlanan
preparatlar yardımıylaincelenebilmekte ve
polarizan
mikroskopta
görüntülenebilmektedirler. Dolayısıyla sadece
bu fosil grubunu araştırmaya yönelik
hazırlanacak slaytlar, yukarıda özetlenen
“nannofosil preparasyon tekniği” kullanılarak
yapılabilmektedir ve aynı yöntemlerle
inceleme yapılabilmektedir.
3. BULGULAR
3.1. Nannofosil Bulguları
Toplam 21,50 m derinliğe sahip SK-2
sondajına ait 17 farklı düzeden alınan kayaç
örneklerinden
hazırlanan
nannofosil
preparatlarında yapılan incelemede 51 Geç
Kretase (Tablo 1), 9 Daniyen, 11 Tanesiyen, 6
Eosen, 12 Neojen-?Kuvaterner (Tablo 2)
nannofosil türü belirlenmiş, nannofosil
türlerinin tanımlanmasında Perch-Nielsen
(1985a-b),
Young
vd.,
(2014)’den
yararlanılmıştır. Belirlenen bu tür dağılımına
göre % 100’e yakın oranda taşınmış olan
nannofosil türlerine bakılarak çökelim yaşını
kesin olarak belirlemek olası değildir.
Nannofosil türlerinden bazıları Şekil 1’de
verilmiştir. Bununla birlikte olasılıkla Orta
Pliyosen yaşını veren Sphenolithus abies,
Deutschlandia gaarderae gibi türler dolaylı
olarak
NN15
–
Reticulofenestra
pseudoumbilica Zonu’na işaret etse de, bu
biyozonu oluşturan asıl türlerin bulunmaması
nedeniyle,
çökelimin
Orta
PliyosenKuvaterner dönemindeki herhangi bir zamanda
gerçekleştiği kanısına varılmıştır.
3.2. Fosil Didemnid Ascidian Spikülleri
SK-2 sondajından alınan örneklerin tamamına
yakınında fosil didemnid ascidian spikül
kayıtlarına rastlanmıştır (Tablo 2). Ascidian
türlerinin belirlenmesinde Varol ve Houghton
(1996), Sagular (2009) çalışmalarından
yararlanılmıştır. Şekil 2’de bazıları gösterilen
bu ascidian spikülleri arasında Bonetia brevis
Varol ve Houghton, Micrascidites vulgaris
Deflandre ve Deflandre-Rigaud, Monniotia
sp.Varol ve Houghton, Rigaudia cf.
praecisaVarol ve Houghton vb. türler,
taşınmış nannofosil kayıtları da dikkate
alındığında, denizel çökelimin daha çok litoral
veya
lagüner
ortamda
gerçekleştiğini
düşündürmektedir.Belirlenen ascidian spikül
türlerinin temsil ettiği yaş aralığı Varol ve
Houghton (1996)’ya göreçoğunlukla (tip
stratigrafik düzey) Geç Pleistosen veya sonrası
olarak belirlenmiştir.
4. TARTIŞMA VE SONUÇLAR
SK-2 sondajının 17.00 – 38.50 metreleri
arasındansistematik olarak alınan 17 karot
örneğinde polarizan mikroskop yardımıyla
yapılan incelemelerde51 Geç Kretase, 26
Paleojen, 12 Neojen nannofosil türüne
rastlanmıştır. Bunun yanında SK-2 sondajının
23,00, 25,70-25,80, 27,00, 28,00, 29,50, 33,50,
34,00, 34,50, 35,00, 36,00, 37,00, 37,20-37,30
ve 38,00. metrelerinde 4 türfosil didemnid
ascidian spikülü saptanmıştır. Sondajın 17,00,
24,20-24,30,
35,70-35,80
ve
38,50.
metrelerinde isetaşınmış nannofosillerin bol
bulunmasına karşın, ascidian spiküllerinin
yokluğu, bu düzeylerde ortamın olasılıkla
denizel olmayan bir çökelim ortamına (göl,
bataklık vb) dönüştüğünü düşündürmektedir.
119
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
İznik Gölü’nün SK-2 sondajı ile örnek alınan
17 metrelik taban tortulları içerisinde tümüyle
farklı kayaçlardan taşınmış bir nannofosil
topluluğunun bulunması yanında; aynı kayaç
örneklerinde belirlenen veincelenen kayaç
örneklerine Geç Pleyistosen veya sonrası
yaşını veren ascidian spiküllerine rastlanmıştır.
Bu veriler,SK-2 sondajı ile dip tortullarında
örnekleme yapılanİznik Gölü’nün Geç
Pleyistosen veya sonrasında en az üç dönem
denizel geçiş ortamı veya lagün özelliğinde
olduğunu düşündürmektedir.
# # #
#
#
#
#
#
# # #
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
# # # # # # #
#
#
#
#
# #
# #
DANİYEN
#
#
#
#
#
# #
#
#
#
#
# #
# #
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
# #
#
#
#
# # #
# # #
#
# # #
#
# # # # #
#
#
#
#
#
#
#
#
#
# #
#
#
#
#
# # # # # # #
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
# # #
#
#
#
#
#
#
# # # # # # # # # # # # # # #
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
# #
#
Dictyococcites antarcticus
Pernambugia tuberosa
Reticulofenestra heslandii
Reticulofenestra haqii
Reticulofenestra minuta
Sphenaster metula
Sphenolithuus abies
Sphenolithus conicus
Sphenolithus dissimilis
Sphenolithus neoabies
Thoracosphaera cf. granifera
Thoracosphaera heimii
#
#
#
# #
# #
#
#
Biantolithus hughesii
Crepidolithus thiersteinii
Cruciplacolithus tenuis
Neochiastuzygus compactus
Neococcolithes dubius
Prinsius dimorphosus
Prinsius martinii
Rhomboaster cuspis
Thoracosphaera saxea
Chiasmolithus gigas
Chiasmolithus solitus
Coccolithus eopelagicus
Reticulofenestra lockeri
Sphenolithus moriformis
Toweius crassus
#
#
NANNOFOSİL TÜRLERİ
Coccolithus pelagicus
Discoaster multiradiatus
Ericsonia cava
Ericsonia ovalis
Fasciculithus clinatus
Fasciculithus thomasii
Fasciculithus tympaniformis
Sphenolithus primus
Toweius eminens
Toweius occultatus
Toweius pertusus
#
#
SONDAJ - KAYAÇ ÖRNEK NO
ASCİDİAN SPİKÜLLERİ
Bonetia cf. brevis
Micrascidites vulgaris
Monniotia sp.
Riguadia cf. praecisa
DİĞER FOSİL KAYITLARI
Diatome
Sünger spikülü
120
SK-2 17.00 m
SK-2 23.00 m
SK-2 24.20-24.30 m
SK-2 25.70-25.80 m
SK-2 27.00 m
SK-2 28.00 m
SK-2 29.50 m
SK-2 33.50 m
SK-2 34.00 m
SK-2 34.50 m
SK-2 35.00 m
SK-2 35.70-35.80 m
SK-2 36.00 m
SK-2 37.00 m
SK-2 37.20-37.30 m
SK-2 38.00 m
SK-2 38.50 m
#
#
#
#
KRONOSTRATİGRAFİ
#
TANESİYEN
Ahmuellerella octaradiata
Arkhangelskiella cymbiformis
Arkhangelskiella expansus
Aspidolithus parcus parcus
Aspidolithus parcus constrictus
Biscutum constans
Braarudosphaera bigelowii
Bukrylithus ambiguus
Ceratolithus aculeus
Chiastozygus amphipons
Cretarhabdus conicus
Cribrosphaerella ehrenbergii
Cyclagelosphaera alta
Cyclagelosphaera deflandrei
Cylindiralithus sp.
Discorhabdus ignotus
Eiffellithus eximius
Eiffellithus gorkae
Eiffellithus parallelus
Eiffellithus turriseiffelii
Ellipsogelosphaera ovata
Glaucolithus compactus
Lithraphidites carniolensis
Lithraphidites praequadratus
Lithraphidites quadratus
Loxolithus armilla
Lucianorhabdus cayeuxii
Micula concava
Micula cubiformis
Micula decussata
Micula staurophora
Microrhabdulus attenuatus
Microrhabdulus decoratus
Nannoconus steinmannii
Nannoconus cf. globulus
Octolithus multiplus
Placozygus fubiliformis
Placozygus spiralis
Prediscosphaera cretacea
Quadrum gartneri
Quadrum gothicum
Reinhardtites anthophorus
Reinhardtites levis
Rhagodiscus sp.
Rhombolithion rhombicum
Seribiscutum primitivum
Stradneria crenulata
Thoracosphaera operculata
Watznaueria barnesae
Zeugrhabdotus embergerii
Zygodischus theta
Tablo 2. SK-2 sondaj örneklerinde saptanan
Daniyen, Tanesiyen, Eosen, Neojen – (?)
Kuvaterner
yaşlı
kayaçlardan
taşınmış
nannofosiller, ascidian spiküllerine ait tür
dağılımı ve bazı kayaçlardaki Diyatom ve
sünger spikül kayıtları.
EOSEN
NANNOFOSİL TÜRLERİ
SK-2 17.00 m
SK-2 23.00 m
SK-2 24.20-24.30 m
SK-2 25.70-25.80 m
SK-2 27.00 m
SK-2 28.00 m
SK-2 29.50 m
SK-2 33.50 m
SK-2 34.00 m
SK-2 34.50 m
SK-2 35.00 m
SK-2 35.70-35.80 m
SK-2 36.00 m
SK-2 37.00 m
SK-2 37.20-37.30 m
SK-2 38.00 m
SK-2 38.50 m
SONDAJ - KAYAÇ ÖRNEK NO
Perch-Nielsen, K. 1985a. Mesozoic Calcareous
Nannofossils. In: Bolli HM, Saunders JB,
Perch-Nielsen K. (eds.), Plankton Stratigraphy,
Cambridge Earth Science Series, pp. 329-426.
Perch-Nielsen, K. 1985b. Cenozoic Calcareous
Nannofossils, In: Bolli HM, Saunders JB,
Perch-Nielsen K. (eds.), Plankton Stratigraphy,
Cambridge Earth Science Series, 427-554.
Sagular E.K. 2009. Fossil didemnid ascidian spicule
records in the Plio-Quaternary marine clastics of
the Antalya basin (Eastern Mediterranean) and
their stratigraphic calibration to new nannofossil
data. Geosciences Journal 13 (2), 121-131.
NEOJEN-?KUVATERNER
ÜST KRETASE
KRONOSTRATİGRAFİ
Tablo 1. SK-2 sondaj örneklerinde saptanan Üst
Kretase kayaçlarından taşınmış nannofosillerin
dağılımı
DEĞİNİLEN BELGELER
#
#
#
# #
#
#
#
#
#
#
# # # #
#
# # # #
#
#
#
# # # #
#
#
#
#
# #
# #
#
#
#
# #
#
#
# # # #
#
# #
# #
#
#
#
#
#
#
# #
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
# #
#
#
# #
#
# #
#
# # # # #
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
# # # #
# #
#
#
#
# #
#
# #
#
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Şekil 2. SK-2 sondajından alınan karot örneklerinde saptanan,Üst Kretase-Tersiyer kayaçlarından taşınmış
bazı nannofosil türleri (PL: polarize, NL: normal, CL: kontrast, GL: polarize-jips kamalı, QL: polarizekuvars kamalı ışıkta; sağ üst köşedeki kod: sondaj derinliği):1)Biantolithus sparsus, 2) Rhomboaster
cuspis, 3) Loxolithus armilla, 4) Arkhangelskiella cymbiformis, 5) Eiffellithus turriseiffelii, 6) Micula
staurophora, 7) Watznaueria barnesae, 8) Aspidolithus parcus, 9) Cruciplacolithus tenuis, 10) Discoaster
multiradiatus, 11) Neochiastoztgus compactus, 12) Chiasmolithus solitus, 13) Toweius crassus, 14)
Thoracosphaera heimii, 15) Sphenolithus dissimilis, 16) Sp. moriformis, 17) Sp. abies, 18) Deutschlandia
gaarderae, 19) Reticulofenestra pseudoumbilica, 20) Re. haqii, 21) Re. minuta
121
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Şekil 3. SK-2 sondajından alınan karot örneklerinde saptanan bazı fosil didemnid ascidian spikül türleri (PL:
polarize, NL: normal, CL: kontrast, GL: polarize-jips kamalı, QL: polarize-kuvars kamalı ışıkta; sağ üst
köşedeki kod: sondaj derinliği):1) Bonetia cf. brevis, 2-3) Micrascidites vulgaris, 4-5) Rigaudia cf.
praecisa, 6) Monniotia sp., 7-9) Mic. vulgaris, 10) Rig. cf. praecisa, 11-12) Mic. vulgaris.
Varol, O., Houghton, S.D. 1996. A review and
classification of fossil didemnid ascidian
spicules. Journal of Micropalaeontology 15:
135-149.
Young, J.R., Bown P.R., Lees J.A. (eds)
Nannotax3
website.
International
Nannoplankton
122
16.PÇG Çalıştayı,
Çalıştayı, 25-28
Program,
Bildiriler,123-144
16.PÇG
EkimÖzler
2015,&Rize
25-28 Ekim 2015, Rize
EDİRNE –KIRKLARELİ YÖRESİ TERSİYER ÇÖKELLERİNİN
(EDİRNE-UZUNKÖPRÜ-ÇAVUŞLU, EDİRNE-KEŞANKÜÇÜKDOĞANCA, EDİRNE-SÜLOĞLU-YAĞCILAR,
KIRKLARELİ-VİZE-HASBAĞKÖYÜ SONDAJLARI)
MİKROPALEONTOLOJİK İNCELENMESİ
1
Ümit ŞAFAK1, Manolya GÜLDÜREK1
Çukurova Üniversitesi Müh.-Mim. Fakültesi Jeoloji Müh. Bölümü 01330 Sarıçam/ADANA
ÖZ:
Bu çalışmada Edirne ile Kırklareli yöresinde MTA tarafından açılmış 4 adet sondajdan
alınan örneklerin mikropaleontolojik değerlendirilmesi yapılmıştır.
Araştırma MTA tarafından 1972-1997 yılları arasında üçü Edirne, biri Kırklareli yöresinde
açılmış sondajlardan dört tanesi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada kumtaşı, açık renkli
kiltaşı, tüf içeren killi kireçtaşı ile yeşilimsi gri, linyit arakatkılı, silttli düzeylerden elde edilen
ostrakodfaunası ile bazı seviyelerde çok iyi korunmuş mikro-mollüskler gözlenmiştir. Bu dört
sondaj karot örneklerinin içerdiği mikrofauna ile çalışmanın yürütüldüğü istifin yaşı Tersiyer
(Pliyosen-Oligosen) olarak belirlenmiştir.
Edirne yöresi sondaj örneklerinde Ergene formasyonunda Geç Miyosen-Pliyosen’de Eucypris
dulcifons Diebel & Pietrzenuik, Heterocypris sp., Ilyocypris bradyi Sarsgibi, Danişmen
formasyonu içerisinde Erken Oligosen’de Cytheromorpha zinndorfi (Lienenklaus),
Cladarocytherea postolescui (Margerie), Neocyprideisa postolescui (Keij), Hemicyprideis
montosa (Jones & Sherborn), Cytheridea pernota Oertli & Keij, Ilyocypris boehli Triebel,
Candona (Pseudocandona) fertilis Triebel gibi; Kırklareli yöresi sondaj örneklerinde Trakya
formasyonunda Geç Miyosen’de Miocyprideis sarmatica (Zalanyi), Cyprideis pannonica
(Mehes), Cyprideis sp., Candona sp. Heterocypris formalis (Mandelstam) gibi, Süloğlu
formasyonu ve balıklı seri birimlerinde Geç Oligosen’de Cytheridea pernota Oertli & Keij,
Ilyocypris boehli Triebel, Candona (Pseudocandona) sp., Darwinula sp., Cypria sp; Erken
Oligosen’e işaret eden Cytheromorpha zinndorfi (Lienenklaus), Cytheromorpha sp., Neocyprideis
apostolescui (Keij), N. williamsoniana (Bosquet), Hemicyprideis montosa (Jones & Sherborn), H.
elongata Keen, Ilyocypris sp. gibi ostrakod cins ve türleri ile her iki bölgedeki sondajlarda MiyoPliyosen ve Oligosen’de Avimactra sp., Viviparus sp, Valvata sp. gibi mikro mollüskler
bulunmuştur.
Çalışma bu bölgede daha önce yapılmış diğer çalışmalar, Paris-Akiten Havzası, Avrupa
kuzeybatısı ve özellikle Doğu Paratetis havzalarında yapılmış ostrakod çalışmaları ile
karşılaştırılmıştır.
Anahtarkelimeler:Edirne, Kırklareli/ Trakya, Tersiyer, ostrakod, Paratetis
MICROPALEONTOLOGICAL STUDY OF THE EDİRNE-KIRKLARELİ
AREA TERTIARY DEPOSITS (EDİRNE-UZUNKÖPRÜ-ÇAVUŞLU,
EDİRNE-KEŞAN-KÜÇÜKDOĞANCA, EDİRNE-SÜLOĞLU-YAĞCILAR,
KIRKLARELİ-VİZE-HASBAĞKÖYÜ DRILLHOLES)
ABSTRACT: Micropaleontological investigations in this study were conducted through the use
of samples from the four drillholes made by the MTA in the Edirne-Kırklareli area.
The study was carried out on four drill holes, including three by the MTA in the Edirne area
and one in the Kırklareli area in 1972-1997. From the ostracod fauna identified in the study in
123
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
sandstone, light-colored claystone, tuff-bearing clay-rich limestone and greenish-gray, lignite
interbedded siltstone layers, well-preserved micro-mollusks wereobserved. The microfauna
contained in the samples from these four drillholes defined the study horizon as Tertiary
(Pliocene-Oligocene).
The fossils identified in the drillcore samples from the Edirne area included Eucypris dulcifons
(Diebel & Pietrzenuik), Heterocypris sp. and Ilyocypris bradyi (Sars) from the Ergene formation
of the Late Miocene – Pliocene age; and Cytheromorpha zinndorfi (Lienenklaus),
Cladarocytherea postolescui (Margerie), Neocyprideisa postolescui (Keij), Hemicyprideis
montosa (Jones & Sherborn), Cytheridea pernota (Oertli & Keij), Ilyocypris boehli (Triebel) and
Candona (Pseudocandona) fertilis (Triebel) from the Danismen formation of the Early Oligocene.
The fossils identified in the Kırklareli area drillcore samples included Miocyprideis sarmatica
(Zalanyi), Cyprideis pannonica (Mehes), Cyprideis sp., Candona sp. and Heterocypris formalis
(Mandelstam) from the Trakya formation of the Late Miocene age; Cytheridea pernota (Oertli &
Keij), Ilyocypris boehli (Triebel), Candona (Pseudocandona) sp., Darwinula sp., Cypria sp. and
fish-bearing units from the Süloğlu formation of the Late Oligocene age; Cytheromorpha
zinndorfi (Lienenklaus), Cytheromorpha sp., Neocyprideis apostolescui (Keij), N. williamsoniana
(Bosquet), Hemicyprideis montosa (Jones & Sherborn), H. elongata (Keen), Ilyocypris sp. and
other ostracod species and types indicative of the Early Oligocene. Micro-mollusks Avimactra
sp., Viviparus sp. and Valvata sp., being indicative of the Mio-Pliocene and Oligocene, were
identified in samples from both areas.
The study wasc ompared to others that had previously been conducted in the area and the
Paris-Akiten Basin of northwestern Europe, and particularlyo stracod studies completed in the
Eastern Paratethys Basin
Key words: Edirne, Kırklareli/ Trakya, Tertiary, ostracod, Paratethys
1. GİRİŞ
İnceleme alanı Edirne ve Kırklareli İllerinin
Uzunköprü, Keşan, Süloğlu, Vize İlçelerine
bağlı Çavuşlu, Küçükdoğanca, Yağcılar ve
Hasbağköy civarıdır (Şekil 1).
Çalışma alanı ve yakın civarında Akartuna
(1953), Rückert-Ülkümen (1960), Sönmez
(1963), Sönmez-Gökçen (1964,1973), İlhan
(1965), Gökçen (1967), Gökçen (1975),
Keskin (1966, 1974), Lebküchner (1974),
Şenol (1980), Kasar vd. (1983), Umut vd.
(1983), Sümengen vd. (1987), Sümengen ve
Terlemez (1991), Siyako vd. (1989), İslamoğlu
ve Taner (1995), Taner (1996), Aksoy (1998),
Sakınç vd. (2000), Turgut ve Eseller (2000),
Atalay (2002), Ünalır (2004), Yüzbaşıoğlu
(2004), Rückert-Ülkümen vd. (2009), Şafak
(2008, 2010a,b) gibi araştırmacılar genel
jeoloji amaçlı çalışmalar yapmışlardır.
Bu çalışmada, 1/25.000 ölçekli Edirne
F17c4, G17a2, E17b4, Kırklareli E19d3
paftalarında bulunan kömür arama amaçlı
açılmış 4 kuyudan alınan karotlardaki istiflerin
mikropaleontolojik olarak değerlendirilmesi
yapılmıştır.
Açılmış 4 sondaja ait karot örneklerinden 80
yıkama örneği derlenmiş, karot sandıkları
içerisinde oluşan numune ve de fosilli
seviyelerin kaybı dolayısı ile 52 örnek
incelenebilmiştir. Bu örnekler yıkama yöntemi
uygulanmıştır. Laboratuvar çalışmaları ile
ostrakod cins ve türlerine dayalı tayinler
yapılmış, istiflerde yer alan mikromollüsk ve
chara gibi mikrofauna da cins aşamasında
değerlendirilmiştir.
Ostrakodlardan 19 cins, 2 alt cins, 24 tür,
mikro gastropodlardan 3 cins, pelesipodlardan
1 cins tanımlanmıştır. Tanımlanan ostrakod
cins ve türleri sayılarak sayısal bollukları
çıkarılmıştır. Dağılım tablosu hazırlanarak
ostrakod frekanslarını açıklayan simgeler
kullanılmıştır (Çizelge 1).
İnceleme alanının paleoortam yorumu için
Van Morkhoven (1963), Attersuch vd., (1989),
Bonaduce vd. (1976), lagüner ve limnik
koşullara
uyum
sağlayan
ostrakod,
mikromollüsk
cinslerinin
paleoortam
özelliklerini
değerlendirmede
Bassiouni
(1979), Freels (1980), Taner (1980), Sayar
(1991)
çalışmalarından
yararlanılmış,
124
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
ostrakodlarda Remane
ölçütleri kullanılmıştır.
(1958)
tuzluluk
Çizelge 1: Ostrakodların frekans tablosu (Sissingh
19722den değiştirilmiştir)
Şekil 1. İnceleme sahasının yer bulduru haritası
Çalışma içerisinde tanımlanan ve iyi
fotoğraflanabilen bazı ostrakod cins ve
türlerinin Elektron Mikroskop görüntüleri
(SEM) hazırlanmıştır (Levha I-IV).
2. STRATİGRAFİ
İnceleme alanında temel birimleri PaleojenNeojen yaşlı formasyonlar örtmektedir.
Temelde, Istranca masifi, Paleozoyik birimleri
ve Geç Kretase yaşlı İğneada Grubu birimleri
yer almaktadır (Atalay, 2002). Paleojen ve
Neojen birimleri ise Danişmen, Pınarhisar,
Süloğlu, Balıklı seri, Trakya ve Edirne
formasyonlarıdır (Boer, 1954 ve Beer ve
Wright,1960; Keskin, 1971; Boer, 1954;
Akartuna, 1954; Umut vd., 1984; Boer,1954).
2.1. Litostratigrafi
Çalışma
alanında
açılmış
sondajlarda
Danişmen, Pınarhisar, Süloğlu, Balıklı seri,
Trakya
ve
Edirne
formasyonları
gözlenmektedir.
İncelemede
mikropaleontolojik örnekleme bu formasyonlar
içerisinde yapılmıştır. Danişmen Formasyonu
birçok araştırıcı tarafından Oligosen (Kemper,
1961; Ozansoy, 1962; Lebküchner, 1974;
Saraç, 1987; Şafak, 2008; Şafak ve Güldürek,
2014; Umut vd., 1984; Sümengen vd., 1987;
Kasar ve Eren, 1986; Batı vd., 1993, 2002)
Geç Oligosen-Miyosen
(Alişan, 1985;
Gerhard ve Alişan, 1984) olarak; Pınarhisar
Formasyonu Oligosen (Sönmez-Gökçen,1973;
Gökçen, 1975; Şafak ve Güldürek, 2014)
olarak; Süloğlu Formasyonu Oligosen (Boer,
1954; Umut vd., 1983; 1984; Şafak ve
Güldürek, 2014); Balıklı Seri Geç Oligosen
(Akartuna, 1953; Sönmez-Gökçen, 1973;
Gökçen, 1975; Şafak ve Güldürek, 2014);
Trakya Formasyonu Üst Miyosen, Üst
Miyosen-Pliyosen (Umut vd., 1984) olarak;
Ergene Formasyonu Üst Miyosen-Pliyosen
(Boer,1954; Ünal, 1967; Kasar vd.,1983;
Turgut vd.,1983; Sümengen vd., 1987; Şentürk
vd., 1998a,b) olarak yaşlandırılmışlardır (Şekil
2)
2.1.1. Danişmen Formasyonu
Tanım ve Ad: Birim ilk kez Boer (1954) ve
Beer ve Wright (1960) tarafından Danişmen
Formasyonu olarak adlandırılmıştır. Daha
sonra Ünal (1967), Kasar vd. (1983) tarafından
da formasyon aşamasında kullanılmıştır.
Tip yeri, Tip Kesiti: Formasyon en yaygın ve
en iyi yüzleklerini ve tip kesitlerini Keşan,
Malkara, Uzunköprü, Meriç, Tekirdağ, Silivri
ve de Marmara Denizi kıyılarında vermektedir
(Boer, 1954; Atalay, 2002’den)
Kaya Türü: Formasyon kiltaşı, kumtaşı, linyit
ve marn seviyeleri içermektedir.
Alt ve Üst sınır: Bu çalışmanın yapıldığı
alanda geniş yüzlekler veren bu formasyon
regresif delta sisteminin en üst birimini temsil
etmektedir. Danişmen Formasyonu, alttaki
Osmancık Formasyonu ile dereceli geçişli
olup, üstteki genç birimler tarafından uyumsuz
olarak örtülür.
Kalınlık: Birimin kalınlığı Şenol (1980), Beer
ve Wright (1960), Şafak (2008) tarafından
200-250m., 670m., 150 m bulunmuştur. Bu
125
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
araştırmadaki sondajlarda ölçülen ortalama
kalınlığı 75m.dir.
Fosil topluluğu ve yaş: Önceki çalışmalarda
formasyon
içerisinde
Cytherelloidea
jonesiana,
Cladarocythere
apostolescui,
Neocyprideis apostolescui, N. williamsoniana,
Hemicyprideis
montosa,
Hemicyprideis
elongata, Cytheridea pernota, C. crassa,
Serrocytheridea eberti, Sphenocytheridea
gracilis,
Cyamocytheridea
punctatella,
Thracella apostolescui, Krithe bartonensis,
Krithe
angusta,
Hirschmannia
sp.,
Loxocorniculum decorata , Leguminocythereis
sp., Ilyocypris sp., Paracypris sp., Argilloecia
conoidea,
Cushmanidea
scrobiculata,
Candona (Pseudocandona) sp., Cypria sp.
gibi ostrakod cins ve türleri ile, Chara sp. ve
Valvata sp., Planorbis sp. Congeria sp.,
Melanopsis sp, Avimactra sp., Hydrobia sp.,
Pirenella sp., gibi mollüsk cinsleri (Şafak,
2008, 2015; Şafak ve Güldürek, 2014; Şafak
vd., 2015) bulunmuş olup birime Oligosen yaşı
verilmiştir.
Bu çalışmadaki veriler de bu formasyonun
Erken Oligosen’de çökeldiğini göstermektedir.
Deneştirme: Bu formasyon Boer (1954), Beer
ve Wright (1960), Umut vd. (1983, 1984),
Sümengen vd. (1987), Şentürk ve Karaköse
(1998), Duman vd. (2004) ün Güney
Trakya’da
tanımladıkları
Danişmen
formasyonunun üst seviyelerine; Ternek
(1949), Kop vd. (1969) ile Lebküchner
(1974)’in tanımladıkları ‘linyitli kumtaşlarının
üst üst seviyelerine karşılık gelir. Kuzey ve
Doğu Trakya’da karton seri (Akartuna, 1953;
Aslaner, 1956), balıklı seri (Ülkümen, 1960),
Karton şeyl ( Keskin, 1971), Danişmen şeyli
(Keskin,1974), Gürpınar formasyonu (Sayar,
1977), Süloğlu formasyonu ( Boer, 1954;
Umut vd., 1983, 1984; Saraç, 1987; Duman
vd. 2004, Şafak, 2008) ve Mezardere
Formasyonu (Kasar ve Eren, 1986; Kasar ve
Okay, 1992, Şafak, 2015 ) olarak adlandırılan
birimler de bu formasyonun farklı seviyelerine
karşılık gelir (MTA Genel Müdürlüğü Trakya
Bölgesi Litostratigrafi Birimleri, 2006’dan
yararlanılarak)
2.1.2. Pınarhisar Formasyonu
Tanım ve Ad: Birim ilk kez Kemper (1961)
tarafından üye aşamasında, Keskin (1966),
Gökçen (1975), İslamoğlu ve Taner (1995),
Şafak
(2010b)
tarafından
formasyon
aşamasında, Siyako ve Kasar (1985) Danişmen
formasyonu
altında
üye
aşamasında
kullanılmıştır.
Tip yeri, Tip Kesiti: Tip yeri Kırklareli –
Pınarhisar yerleşim merkezine yakın yapıtaşı
ocakları (Taşlımüsellim köyü, Taşlısekban
Köyü kuzeybatısı olup ( Siyako ve Kasar,
1985), tip kesiti Soğucak köyündeki derenin
batı yamacıdır ( Keskin, 1966; Umut vd.,
1983; Kasar ve Eren, 1986; Kasar, 1987; MTA
Genel
Müdürlüğü
Trakya
Bölgesi
Litostratigrafi
Birimleri,
2006’dan
yararlanılarak).
Kaya Türü: Beyaz, gri renkli, kumtaşı,
çakıltaşı katkılı yer yer killi kireçtaşıdır.
Alt ve Üst sınır: Alt sınırında Kırklareli
yöresinde Kırklareli kireçtaşı ile yer yer
uyumsuz olarak gözlenebilirken, Edirne
yöresinde Danişmen formasyonu alt bölümleri
ile uyumlu ve geçişli; üst sınırında Kırklareli
yöresinde Süloğlu ve Balıklı seri, Edirne
yöresinde Danişmen formasyonu şeylleri ile
geçişli olarak bulunur.
Kalınlık: Birimin kalınlığı (Umut vd., 1983)
tarafından 80m., (Kasar ve Eren, 1986)
tarafından 72 m., Gökçen (1975) tarafından
126
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
60m., bu çalışmada ise sondaj verileri ile
yaklaşık 200m. bulunmuştur.
Fosil topluluğu ve yaş: Neocyprideis
williamsoniana,
Pokornyella
limbata,
Cytheretta tenuistriata, Hermanites triebeli,
Henryhowella asperrima echinata gibi
ostrakod türleri ile birime Oligosen yaşı
(Gökçen, 1975) verilmiştir. Bu çalışmadaki
veriler de bu formasyonun Erken Oligosen’de
çökeldiğini göstermektedir.
Deneştirme: Gökçen (1975) formasyon olarak;
Kasar vd., 1983; Türkecan ve Yurtsever, 2002
ve Siyako, 2002 tarafından Yenimuhacir
Grubu'nda Pınarhisar Üyesi olarak üye
mertebesinde; İslamoğlu ve Taner, 1995
çalışmasında formasyon ve bu çalışmada
Danişmen Formasyonu eşdeğeri olarak
formasyon mertebesinde kullanılmıştır.
Süloğlu Formasyonu
Tanım ve Ad: Bu birim ilk kez Boer (1954)
tarafından Süloğlu Formasyonu olarak
kullanılmıştır.
Tip yeri, Tip Kesiti: Formasyon Süloğlu su
kanalı yarmalarında ve Pınarhisar yöresinde
gözlenmektedir (Umut vd., 1983,1984). Birim
Trakya havzasının kuzey kenarında batıdan
doğuya doğru; Edirne, Süloğlu, Pinarhisar,
Vize, Saray, Safaalan, Binkılıç yörelerinde
yüzeylemektedir.
Kaya Türü: Birim altta gri, kirli sarı, açık
kahverengi, bej renkli şeyl ile üstte sarımsı gri
kumtaşı, yeşilimsi gri kiltaşı ardalanmasından
oluşur. Kumtaşları yer yer sıkı tutturulmuş,
ince-orta katmanlı, orta kaba taneli
görünümdedir. Havzanın batı bölümü yer yer
linyit bantları içermektedir (Umut vd., 1984).
Kömürlü ve kumlu düzeyler, Danişmen
formasyonunun kısmen karşılığı olmalıdır. .
Alt ve Üst Sınır: Umut vd. (1983) Süloğlu
formasyonunun alttaki Pınarhisar formasyonu
ile konkordan olduğunu, tavan ilişkisi
konusunun net olmadığını belirtmişlerdir.
Birim, Kabakça Köyü batısında, Bekirli köyü
güneyinde Ergene formasyonu, Çatalca
kuzeybatısındaki Beşkavaklar mevkiinde
Trakya formasyonu tarafından uyumsuz
örtülür (Sümengen vd. 1987, Ünalır,
2004’den). Bu araştırma esnasında elde edilen
litolojik ve mikropaleontolojik verilerin
ışığında da birimin alt sınırında Pınarhisar
Formasyonu ile uyumlu, üst sınırında Balıklı
seri ile yanal geçişli konumda olduğu
belirtilebilir.
Kalınlık: Umut vd. (1984) havza içinde
birimin kalınlığını 400 m olarak belirtmiştir.
Bölgede yapılan sondajlarda 50-350 m
arasında, ayrıca 100m bir kalınlık olduğu
saptanmıştır (Sümengen vd., 1987, Ünalır,
2004’den) (Şafak, 2010 b). Birimin bu
çalışmanın sondajlarından ölçülen ortalama
kalınlığı ise yaklaşık 30-40m.dir.
Fosil Topluluğu ve Yaş: Önceki çalışmalarda
Birim
içerisinde
Leptocythere
sp.,
Neocyprideis apostolescui , N. williamsoniana,
Hemicyprideis montosa, Xestoleberis convexa
Darwinula sp., Candona (Candona) parallela
pannonica , Candona(Pseudocandona) fertilis
Triebel, C (Pseudocandona) sp., Candona
(Lineocypris) sp., Eucypris sp., Heterocypris
sp., gibi ostrakod; Viviparus sp., Valvata sp.,
Gyraulus sp., Modiolus sp. gibi mikro mollüsk
cins ve türleri tanımlanmış ve birime Oligosen
yaşı verilmiştir. (Şafak, 2010b).
Bu çalışmada birimin Balıklı seri ile konumu
da gözönünde tutularak Geç Oligosen’de
çökeldiği söylenebilir.
Deneştirme: Bu birimin alt seviyeleri
Danişmen Formasyonu ile deneştirilebileceği
(Atalay,2002), açıklanmıştır. Ayrıca (Şafak,
2008) çalışmasında adı geçen Danişmen
Formasyonu
üst
seviyelerine
karşılık
gelmektedir. (2010b) çalışmasında ise yine bu
isimle ve Oligosen’de tanımlanmıştır.
2.1.3. Balıklı Seri
Tanım ve Ad: Birim ilk kez (Akartuna, 1953)
tarafından kullanılmıştır. Pınarhisar Tip yeri,
Tip
Kesiti:
Pınarhisar
yöresindeki
Karanlıkdere tip yeri olup, yöreden alınan
kesitlerde (Sönmez-Gökçen, 1973; Gökçen,
1975) tarafından Balıklı seri,( Kemper, 1961;
Gökçen, 1975'den) (Aslaner, 1956; İslamoğlu
ve Taner, 1995'den) tarafından Paper shale
olarak adlandırılmıştır.
Kaya Türü: Bu birim Congeria'lı, balık dişleri
içeren açık renkli killi kireçtaşı seviyelerinden
oluşur.
Alt ve Üst Sınır: Birim tabanında Pınarhisar
formasyonu ile bazı kesimlerde uyumlu, bazı
yerlerde geçişli olarak bulunur. Özellikle Vize,
Poyralı, Hisartaş civarında yayılımı gözlenen
birim, Pınarhisar formasyonu ile yer yer
litolojik ve de fosil içeriği yönünden benzerlik-
127
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
farklılık sunabilmektedir. Üstte Trakya
Formasyonu ile uyumsuz konumdadır.
Kalınlık: Birim bu çalışmada 40 m
kalınlıklıdır.
Fosil
Topluluğu
ve
Yaş:
Birimde
Cytheromorpha zinndorfi, Paracytheridea
pulvinata,
Pokornyella
lattorfi,
Isomoenocypris pamiri (Sönmez-Gökçen,
1973), Cytheromorpha zinndorfi, Cytheridea
pernota, Novocypris eocenana, Cypridopsis cf.
soyeri (Şafak ve Güldürek, 2014) gibi ostrakod
türleri tanımlanmış, birim Olgosen olarak
yaşlandırılmıştır.
Deneştirme: Birim Akartuna (1953), Aslaner
(1956), Ülkümen (1960) Congeria’lı kireçtaşı,
Doust ve Arıkan (1974), Pınarhisar
Formasyonu eşdeğeri, Kasar ve Eren ( 1986) ;
Kasar ve Okay (1992) Yenimuhacir Grubu
içerisinde tanımlanmıştır.
2.1.4. Trakya Formasyonu
Tanım ve Ad: Hochsletter (1870) tarafından
çimentolanmamış çakıltaşı, kumtaşı, seyrek
kiltaşından oluşan bu birimi ilk kez ‘Trakya
Katı’ olarak tanımlamıştır. Lebküchner (1974)
aynı adla kullanmış, Umut vd. (1983)
Yarmatepe, Umut vd. (1984) Trakya
Formasyonu olarak kullanmışlardır.
Umut vd. (1983) tarafından Sinanlı
Formasyonu olarak adlandırılan birim MTA
Stratigrafi komitesi tarafından Ergene
formasyonunun üyesi olarak kabul edilmiştir.
Ülkümen
vd.
(2009),
Witt
(2011)
çalışmalarında Ergene Formasyonu üzerinde
ve Kırcasalih Formasyonu olarak ele
alınmıştır. Şafak (2010b) tarafından bu birim
Trakya Formasyonu olarak incelenmiştir.
Tip yeri, Tip Kesiti: Lüleburgaz dolayında
bulunan Sinanlı köyü ile, Kırköy civarı tip yeri
olan bu birim Kırklareli, Istranca dağlarının
etekleri ile Saray civarında net olarak
izlenebilmektedir.
Kaya Türü: Killi, kumlu kiltaşı ve kireçtaşı
litolojisindedir (Umut vd. (1983, Çağlayan ve
Yurtsever, 1998). Bu çalışmada sadece
Kırklareli bölgesindeki tek sondajın üst
kesimlerinde gözlenen bu formasyon tüf ve kıt
kil
içeren,
killi-kumlu
kireçtaşından
oluşmaktadır.
Alt ve Üst Sınır: Umut vd. (1983)’e göre birim
Ergene Formasyonu ile yanal yönde girik olup,
üzerinde yeralan Kırcasalih Formasyonu ile
uyumsuzdur.
Alt
sınırında
Süloğlu
Formasyonu ve Balıklı Seri ile, üstte yer alan
Kuvaterner alüvyonu ile uyumsuz olarak
bulunur.
Kalınlık: Kalınlığı 10-40 m. arasında değişen
bu birimin bu çalışmadaki (Vize-Hasbağköy
sondajı) 35m.dir.
Fosil Topluluğu ve Yaş: Ülkümen vd. (2009),
Witt (2011) bu formasyonda Quinqueloculina
sarmatica,
Miocyprideis
sarmatica,
Fabaeformiscandona balatonica gibi fauna ile,
Witt (2011) Cypridopsis modesta, Cyprideis
pannonica,
Hemicyprideis
istanbulensis,
Serrocytheridea
eberti,
Miocyprideis
sarmatica gibi ostrakod türleri ile Sarmasiyen
katını
kullanmışlardır.
Bu
çalışmada
tanımlanan Miocyprideis sarmatica, Cyprideis
pannonica, Heterocypris formalis gibi
ostrakod türleri ile de birimin yaşı Geç
Miyosen- ?Pliyosen olarak belirlenmiştir.
Deneştirme: Birim Ergene formasyonu Umut
vd. (1983, 1984) ile deneştirilebilinir.
2.1.5. Ergene Formasyonu
Tanım ve Ad: Birim ilk kez Boer (1954)
tarafından Ergene Formasyonu
olarak
adlandırılmıştır. Formasyon ayrıca Ünal
(1967), Kasar vd. (1983), Turgut vd. (1983)
tarafından Ergene Grubu, Umut vd. (1983)
tarafından Velimeşe formasyonu olarak
tanımlanmıştır.
Tip yeri, Tip Kesiti: İstanbul-Belgrad
Ormanlarıdır.
Trakya’da
ÇeşmeköyKarahamza, Demirköy batısı, İğneada-Avcılar
yolunda bu birim yüzeylemektedir. Doğu ve
Kuzey Trakya’da açılmış kum ocaklarında, yol
yarmalarınada
gözlenmektedir
(MTA
Stratigrafi Komitesi, 2006).
Kaya türü: Yaygın ve geniş bir alanda
gözlenen bu formasyon Açık kahverenkli
sarımsı bej, kötü boylanmalı, tutturulmamış,
çapraz katmanlı çakıltaşı, bol bitki içeren
kumtaşı, çamurtaşı ve kiltaşı litolojisinden
oluşmaktadır.
Alt ve Üst sınır: Ergene Formasyonu Çorlu
(GD Trakya)’nın değişik kesimlerinde altında
bulunan Çantaköy Formasyonu ile geçişli,
ayrıca daha yaşlı birimler ve üzerine gelen
Kırcasalih Formasyonu ile uyumsuzdur. Bu
çalışmada, altında yer alan Danişmen
Formasyonu ile uyumsuz konumludur.
128
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Kalınlık: Diğer çalışmalardaki kalınlığı havza
kenarları ve ortalarında 60ile 350-400m
arasınada, Çorlu-Lüleburgaz arasında 1350m
(Çağlayan ve Yurtsever, 1998) olup, bu
çalışmadaki sondaj kuyularında yaklaşık
olarak 50m.dir.
Fosil topluluğu ve yaş: Bu çalışmada Ergene
Formasyonu
içerisinde
Candona
(Caspiocypris) sp., Ilyocypris bradyi, Eucypris
dulcifons, Heterocypris salina gibi ostrakodlar
Geç Miyosen-Pliyosen’de tanımlanmıştır.
Deneştirme: Birim Ünal (1967), N.V.Turkse
Shell (1972, MTA Stratigrafi Komitesi,
2006’dan) tarafından grup aşamasında; Kasar
vd. (1983), Turgut vd. (1983) Kırcasalih
Formasyonu ile birlikte, Ergene Grubu adı
altında incelemişlerdir. Sümengen vd. (1987),
Şentürk vd. (1998a,b) ise Trakya’nın tamamını
Ergene Grubu adı altında toplamışlardır.
2.2. SONDAJ LOGLARININ TANITIMI
VE FOSİL İÇERİĞİ
Edirne yöresinden alınan 2 sondajda kil ve kilsilt karışımı birimler, istifin alt kesimlerine
doğru yerini kiltaşı, silttaşı, yer yer linyit
bantları ve kumtaşına bırakırken, diğer bir
sondajda sık tekrarlanmalı linyit bantları, marn
ve killi linyit, siltli marn litolojisi gözlenir.
Kırklareli yöresinden alınan 1 sondajda ise
sarımsı krem renkli kil ve tüf içeren kumlu
kireçtaşı istifi alta doğru inildikçe yerini kiltaşı
ile geçişli killi kireçtaşı, kiltaşı, yer yer linyit
bantları,
Congeria’lı
killi
kireçtaşına
bırakmıştır. Bu dört sondaj deneştirilmiş ve
karot örneklerinin içerdiği ostrakod cins ve
türlerine göre Neojen ve Paleojen yaşlı
birimler ayırdedilmiştir. Herbir sondajın
litoljik özelliği ve fosil içeriği ayrıntılı bir
şekilde aşağıda verilmiştir.
2.2.1. Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu
Sondajı
Bu sondaj 1/25000 ölçekli Edirne F17c4
paftasında X: 42521.00, Y: 82776.50, Z:
199.20 koordinatlarında yer almaktadır.
Sondaj derinliği 132 m olup, 14 örnek
derlenmiştir. Sondajda 1. metrede toprak
dolgu, 23.40. metrede kil, 23.80. metrede
marn, 24.00. metrede linyit,32.50. metrede
silttaşı kesilmiştir. 32.45. metredeki killi linyit
seviyesini 32.95. metrede silttaşı, 33.10.
metrede killi linyit, 35.9. metrede silttaşı
seviyesi izler. Marn 45., kumtaşı 46.50.,
silttaşı 50.50., kumtaşı 65.50. metrede
kesilirken; 77. 18. m.de marn, 77.90-78.70.
metreler arasında linyit, 84. metrede kumtaşı,
99. metrede marn, 104. metrede kumtaşı
birimleri geçilmiştir. Sondajda 111. metredeki
silttaşını, 112. metrede kumtaşı, 132. metrede
silttaşı düzeyi izler.
Bu sondajda Ergene Formasyonu’na ait 1
nolu örnekte Ilyocypris bradyi, Heterocypris
sp. sık; 33.50. metreden alınan, Danişmen
Formasyonu’na ait
3 nolu örnekte
Neocyprideis
apostolescui,
Cytheridea
pernota, Cyamocytheridea inflata, Novocypris
striata,
Moenocypris
forbesi
nadir;
Cytheromorpha zinndorfi, Cladarocythere
apostolescui, Hirschmannia sp., Ilyocypris
boehli,
I.
cranmaronsis,
Candona
(Pseudocandona) fertilis, Candona sp.,
yaygın; 4 nolu örnekte Chara sp. ve Valvata
sp. gibi mikro pelesipod ve gastropod cinsleri
çok bol olarak gözlenmektedir. 36.00.
metreden alınan 5 nolu örnekte Neocyprideis
williamsoniana, Hemicyprideis elongata,
Leguminocythereis
verricula,
Ilyocypris
cranmorensis nadir; Hemicyprideis montosa,
Cytheridea pernota, Cladarocythere sp.,
Ilyocypris boehli, Novocypris striata yaygın
bulunan ostrakod, Chara ve Planorbis çok bol
izlenen
mikrofaunadır.
Aynı
örnekte
Ilyocypris
sp.
sık
kapak
sayısında
gözlenmektedir.73. metreden alınan 9 nolu
örnekte ise Hemicyprideis montosa çok sık
olarak bulunmuştur (Şekil 3).
2.2.2. Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6
nolu Sondajı
Bu sondaj 1/25000 ölçekli Edirne G17a2
paftasında X: 3188888, Y: 7524654, Z: 69.64
koordinatlarında yer almaktadır. Sondaj
derinliği 87 m olup, 12 örnek derlenmiştir.
İstifte 0-3metre arasında toprak dolgu, 4.55.
metrede kil, 8.10. metrede kil-silt, 11.15.
metrede sarımsı
kahverenkli
kumtaşıkonglamera karışımı, 13.20. metrede sarımsı
kahverenkli kumtaşı kesilmiştir. 20.30-32.50
metreler arasında yeşilimsi gri renkli kiltaşı,
laminalı, yeşilimsi renkli silttaşı ardalanımı
gözlenirken;
129
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
pannonica nadir; Hemicyprideis montosa,
Ilyocypris boehli, Candona (Caspiocypris) sp.,
Candona sp.yaygın bulunan ostrakod cins ve
türleridir (Şekil 4).
32.55. metrede çapraz tabakalı kumtaşı, 41.6547.75 metreler arasında linyit arabantlı kiltaşısilttaşı ardalanımı devam etmektedir. İstif alta
doğru 52.55. metrede yeşilimsi gri silttaşıkumtaşı, 53.85. metrede siltli kiltaşı, 56.90.
metrede bol fosilli kiltaşı, 72.15. metrede
silttaşı-kumtaşı ardalanımı, 80.50. metrede
koyu gri renkli kumtaşı özelliği sunmaktadır.
Sondajda 81.67. metrede bitki fosilli kiltaşı,
82.metrede linyit, 84.35. metrede gri renkli
kiltaşı, 87.40. metrede silttaşı geçilmiştir.
Bu sondajda 9.75. metreden alınan Ergene
Formasyonu’na ait 2nolu örnekte Eucypris
dulficons, Heterocypris salina nadir, Planorbis
sp. çok iyi korunmamış olarak; 42. metreden
alınan Danişmen Formasyonu’na ait 6 nolu
örnekte Planorbis sp. ve Viviparus sp. kıt
sayıda; 53.80. metreden alınan 7 nolu örnekte
Candona sp. nadir; Cytheridea sp., Candona
(Caspiocypris) sp. yaygın; Chara sp.,
Planorbis sp., Viviparus sp. fazla sayıda
bulunan ostrakod ve mikro pelesipod cins ve
türleridir. 55.30. metreden alınan 8 nolu
örnekte tanımlanan Cytheridea sp., Novocypris
striata, Candona (Candona) parallela
2.2.3. Edirne-Süloğlu-Yağcılar F4 nolu
Sondajı
Bu sondaj 1/25000 ölçekli Edirne E17b4
paftasında X: 236602, Y: 842406, Z: 169.06
koordinatlarında yer almaktadır. Sondaj
derinliği 66 m olup, 13 örnek derlenmiştir.
İstifte 1. metrede toprak dolgu, 13.10.metrede
marn, 13.30. metrede kil, 13.65. metrede killi
linyit, 15.10. metrede marn, 16.30. metrede
linyit, 16.60. metrede kum kesilmiştir. İstif alta
doğru 18.45-26.00 metreler arasında linyit-kil
ardalanımı göstermektedir. 32. metrede marn,
40. metrede silt, 42.metrede marn, 44. metrede
kil, 44.00-66.00 metreler arasında siltli marn
geçilmiştir.
Sondajdaki istifte
altında
Danişmen
Formasyonu’na ait 7 nolu örnekte Cytheridea
appendiculata,
Eocytheropteron
plicatoreticulatum, Moenocypris sherborni,
Cypria sp. nadir olarak; Serrocytheridea
eberti, Eucypris pechelbronnensis, Candona
sp. yaygın; 13 nolu örnekte Candona sp.
yaygın olarak; 5, 10, 11, 13 nolu örneklerde
Viviparus sp.; 1,5, 10, 11, 13 nolu örneklerde
Planorbis sp. bol sayıda bulunan ostrakod ve
mikro gastropod cins ve türleridir (Şekil 5).
2.2.4. Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı
Bu sondaj 1/25000 ölçekli Kırklareli E19d3
paftasında X: 9585910, Y: 5950610, Z: 191.66
koordinatlarında yer almaktadır. Sondaj
derinliği 245 m olup, 13 örnek derlenmiştir.
Sondajda toprak dolgu altında 15nci metrede
sarımsı bej renkli kil, 22-28 metreler arasında
tüflü, killi, kumlu kireçtaşı, 28-40 metreler
arasında yanal geçişli kiltaşı-killi kireçtaşı ile
kumtaşı birimi gözlenmiştir. 40-70 metreler
arasında kiltaşı, fosilli killi kireçtaşı, kumlu
kireçtaşı ile yeşilimsi gri renkli silttaşı
bulunmaktadır. 70-178 metreler arasında killi
kireçtaşı, kumtaşı, linyit arabantlı kiltaşı istifi
geçilmiştir. 178-200metreler arası açık renkli
killi kireçtaşı ve kireçtaşı; 200-243 metreler
arası grimsi yeşil renkli kiltaşı ve silttaşı
litolojisindedir.
Sondajın
Trakya
Formasyonu’na ait 1, 2 ve 3 nolu örneklerinde
Cyprideis pannonica yaygın; Miocyprideis
130
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
sarmatica nadir ve yaygın; Heterocypris
formalis yaygın gözlenen türlerdir.
İstifte Balıklı seri, Süloğlu, Pınarhisar
formasyonlarına ait 6,7,8 nolu örneklerde
Cytheromorpha zinndorfi yaygın ve sık; 6 ve 9
nolu örneklerde Cladarocythere apostolescui
çok nadir ve yaygın; 13 nolu örnekte
Neocyprideis apostolescui nadir; 9 nolu
örnekte Neocyprideis williamsoniana nadir
olarak bulunur. 5 ve 13 nolu örneklerde
Moenocypris forbesi seyrek; 5 ve 12 nolu
örneklerde Ilyocypris boehli yaygın, Ilyocypris
cranmorensis yaygın; 5 ve 13 nolu örneklerde
Candona (Pseudocandona) fertilis sık ve
yaygın; 5 ve 6 nolu örneklerde Candona
(Candona) parallela pannonica nadir; 7 ve 12
nolu örneklerde Cypria sp. nadir; 5 nolu
örnekte Darwinula nadir olarak; 7,8,9,12 ve 13
nolu örneklerde çok bol olarak rastlanan
Congeria sp. gibi ostrakod ve pelesipod cins
ve türleri yeralmaktadır (Şekil 6).
2.3. Paleoortamsal Yorum
Bu çalışmada Edirne sondajları için Paleojen
sisteminde Danişmen, Neojen sisteminde
Ergene; Kırklareli sondajı için Paleojen
sisteminde Pınarhisar, Süloğlu ve Balıklı Seri,
Neojen sisteminde Trakya Formasyonu konu
edilmiştir. Bu formasyonların genellikle lagüngöl ortamında çökeldiği gözlenmiştir.
Bu çalışmanın Edirne yöresi sondajlarındaki
Neojen birimi olan Ergene Formasyonu’nun
kil seviyelerinde tanımlanan Eucypris,
Heterocypris, Ilyocypris, Planorbis gibi
ostrakod ve gastropod cinsleri göl ortamını;
Paleojen
birimi
olan
Danişmen
Formasyonu’nun linyit bantlı killi, siltli
seviyelerinde tanımlanan Candona, Candona
(Pseudocandona), Candona (Caspiocypris),
Eucypris,
Ilyocypris,
Moenocypris,
Novocypris, Cypria, Planorbis, Viviparus gibi
ostrakod ve gastropod cinsleri göl ortamını;
Cytheromorpha,
Cladarocythere,
Neocyprideis, Hemicyprideis, Hirschmannia
lagün ortamını; Cyamocytheridea, Cytheridea,
Serrocytheridea,
Leguminocythereis
gibi
131
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
ostrakod cinsleri litoral-neritik ortamı temsil
ederler.
Bu çalışmanın Kırklareli yöresi sondajındaki
Neojen
birimi
olan
Trakya
Trakya
Formasyonu’nun tüf içeren kumlu kireçtaşı
seviyelerinde tanımlanan Heterocypris göl,
Cyprideis, Miocyprideis lagün-litoral-neritik
ortamı;
Paleojen birimi olan Balıklı Seri, Süloğlu ve
Pınarhisar formasyonlarının linyit bantlı
kiltaşı, killi kireçtaşı ve kireçtaşı seviyelerinde
tanımlanan Ilyocypris, Moenocypris, Candona
(Pseudocandona),
Candona,
Cypria,
Darwinula
göl;
Cytheromorpha,
Cladarocythere, Neocyprideis, Congeria lagün
ortamını yansıtan ostrakod ve pelesipod
cinsleridir.
Araştırmada tanımlanan ostrakod ve yanısıra
mollüsk cinslerinin paleoortamsal yorumunda
Van Morkhoven (1963), Bonaduce vd. (1976),
Bremer (1978), Bassiouni (1979), Freels
(1980), Wenz (1922), Taner (1980), Attersuch
vd., (1989), Sayar (1991) literatürlerinden
yararlanılmıştır.
2.4. Ostrakod topluluğu ve stratigrafik
dağılımı
Cytheromorpha
zinndorfi
Almanya’da
Rupeliyen-Akitaniyen
(Keij,
1957;
Lienenklaus, 1905), Belçika’da Geç Eosen’de
( Keij, 1957); Fransa ve Türkiye’de Alt
Oligosen’de (Apostolescu, 1964; Estéoulle
vd., 1986 ve Sönmez-Gökçen, 1973; Gökçen,
1975; Şafak, 1997, 2008, 2010a, Şafak ve
Güldürek, 2014, Şafak vd., 2015); İsviçre’de
Oligosen’de (Oertli, 1956);
Neocyprideis apostolescui İngiltere, Fransa ve
Türkiye’de yapılmış çalışmalarda Orta
Eosen’de (Haskins, 1969; Oertli, 1985; Şafak,
1990; Nazik, 1993; Şafak, 2008, 2010 a, b;
Şafak vd., 2013; Şafak ve Güldürek, 2014;
Şafak vd., 2015);
Neocyprideis williamsoniana İngiltere ve
Fransa‘da Erken Oligosen’de (Haskins, 1969;
Keen, 1972; Oertli, 1985; Şafak, 1993, Şafak,
2008, 2010 a, b; Şafak ve Güldürek, 2014;
Şafak vd., 2015);
Cladarocythere apostolescui İngiltere ve
Türkiye'de Erken Oligosen ve Geç Eosen'de
(Keen, 1972; Şafak, 2008; Şafak vd., 2013;
Şafak ve Güldürek, 2014; Şafak vd., 2015);
Cytheridea
pernota
İngiltere,
Fransa,
Macaristan-Romanya ve Türkiye’de Üst Eosen
ve Alt Oligosen’de (Keen, 1972; Oertli, 1985,
Monostori, 1983; Jiricek, 1983 ve Şafak, 2008,
2010 a; Şafak ve Güldürek, 2014; Şafak vd.,
2015);
Cytheridea appendiculata Akiten Havzası’nda
Eosen’de (Oertli, 1985);
Serrocytheridea eberti Almanya’da Rupeliyen,
Geç Oligosen’de (Lienenklaus, 1894, 1905);
İsviçre’de Rupeliyen-Şattiyen’de (Oertli,
1956); Türkiye/Trakya’da Sannoisiyen’de,
Oligosen’de (Sönmez-Gökçen, 1973; Witt,
2011), Paris Havzası’nda Stampiyen’de
(Oertli, 1985); Fransa’da Akitaniyen’de (Colin
and Carbonel, 1992);
Cyamocytheridea inflata, Akiten Havzası’nda
Stampiyen’de (Oertli, 1985);
Leguminocythereis verricula, İngiltere’de
Sannoisiyen’de (Keen, 1972)
Hemicyprideis montosa, H. elongata İngiltere,
Fransa ve Türkiye’de Alt Oligosen’de (Keen,
1972; Oertli, 1985; Şafak, 1993; Şafak vd.,
2005; Şafak, 2008, 2010 a, b; Şafak vd.,
2015);
132
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Cyprideis pannonica Avusturya , Macaristan,
Çek Cumhuriyeti ve Yugoslavya’da
Alt
Pannoniyen’de (Kollmann, 1960; Mehes,
1908; Pokorny, 1944; Krstic, 1970), İtalya’da
Üst Miyosen’de (Decima, 1964) ; Türkiye’de
Bursa, Denizli, Ankara, Kayseri, Erzurum, Üst
Miyosen’de (Bassiouni, 1979); İstanbul ‘da
Üst Miyosen -Pliyosen’de (Şafak, 1997;
Nazik, 1998; Şafak vd., 1999; Şafak vd., 1999;
Nazik vd., 2008);
Miocyprideis sarmatica Kuzey Bulgaristan’da
Erken-Orta Sarmasiyen’de (Stancheva, 1965);
Yugoslavya’da Tortoniyen’de (Krstic, 1973 ),
Viyana Havzası ve Çek Cumhuriyeti’nde
Sarmasiyen’de (Jiricek, 1974); Macaristan’da
Sarmasiyen’de (Töth, 2008); Türkiye’de
Malatya, Adana-Karsantı Baseni, Trakya’da
Alt Miyosen ve Üst Miyosen’de (Bassiouni,
1979; Şafak, 1993; Rückert-Ülkümen vd.,
2009);
Candona (Pseudocandona) fertilis Avrupa’da
Oligosen’de (Triebel, 1963), Almanya’da
Erken-Geç
Oligosen’de
(Carbonel
ve
Ritzkovski, 1969), İsviçre ve Fransa’da
(Carbonel vd., 1985;
Keen, 1972) ve
Türkiye’de Geç ve Erken Oligosen’de
(Ünlügenç vd., 1991; Şafak, 1993, Şafak,
2010a,b; Şafak ve Güldürek, 2014 ve Şafak
vd., 2015) bulunmuştur.
Moenocypris
forbesi
ve
Moenocypris
sherborni,
İngiltere’de
ve
Türkiye’de
Sannoisiyen’de (Keen, 1972; Şafak ve
Güldürek, 2014);
Ilyocypris boehli İngiltere’de Alt Oligosen’de
(Keen, 1972); Türkiye’de Alt ve Üst
Oligosen’de (Sönmez-Gökçen, 1973; Tanar ve
Gökçen, 1990; Ünlügenç vd., 1991; Şafak,
1993; Şafak vd., 2005; Şafak vd., 2015)
bulunmuştur.
Eucypris pechelbronnensis Fransa’da ve
İngiltere’de Sannoisiyen’de (Stchepinsky,
1960;
Keen,
1972);
Türkiye’de
Rupeliyen/Stampiyen’de (Şafak vd., 2015);
Novocypris
striata
Paris
Havzası’nda
Stampiyen-Erken Eosen’de ve
Akiten
Havzası’nda
Eosen’de
(Oertli,
1985);
Türkiye/KB Trakya’da Oligosen’de (Şafak ve
Güldürek,
2014;
Şafak
vd.,
2015)
bulunmuştur.
Eucypris dulcifons Kuzeybatı Çin’de Güncel
ve Çin’de Orta Pleyistosen’de (Xiangzhong
vd., 2010); Baltık Denizi’nde Geç Pleyistosen-
Holosen’de (Kossler and Strahl, 2011); NW
Çin’de güncel (Mischke vd., 2003); Güney
Urallar’da
Geç-Orta
Pleyistosen’de
(Danukalova vd., 2007); Türkiye’de Geç
Miyosen, Tortoniyen ve Pliyosen’de (Nazik
vd., 1992, Avşar vd., 2006 ve Şafak vd., 1999;
Şafak vd., 1999); Akyatan lagünü, Güncel
(Nazik vd., 1999)
Heterocypris salina Kuzey ve Baltık
Denizi’nde Geç Miyosen-Güncel’de (Meisch,
2000); Sırbistan’da Orta Miyosen’de (Krstic,
1972); Slovakya’da Üst Miyosen’de (Pipik,
2001); Batı Anadolu’da Üst MiyosenPliyosen’de (Witt, 2003); GB Anadolu’da Üst
Miyosen’de (Freels, 1980); KB Anadolu’da
Pannoniyen-Pleyistosen’de
(MatzkeKarasz&Witt, 2005); Türkiye/Malatya’da Üst
Miyosen’de (Nazik vd., 2008); Bakırköy
Havzası’nda Tortoniyen’de (Şafak, 1997);
İstanbul Batısı Pliyosen (Şafak vd., 1999),
Denizli’de Geç Miyosen’de (Şafak, 2010a)
Ilyocypris bradyi Avrupa, Kuzey Afrika, Orta
Doğu, Merkezi Asya ve Güney Amerika’da
Miyosen-Güncel dönem içerisinde (Meisch,
2000), Türkiye’de İstanbul batısında Pliyosen
(Şafak vd., 1999); Bakırköy Havzası’nda
Tortoniyen (Şafak, 1997); Sarız ve
Tufanbeyl’dei Pliyosen (Şafak vd., 1992;
Nazik vd., 1992); İstanbul Batısı’nda Pliyosen
(Şafak vd., 1999), Yumurtalık Koyu’nda
Güncel ( Şafak, 2003)
Bu çalışma ile, bulunan fauna içeriği gözönüne
alınarak Paleojen-Neojen istifinin Oligosen ve
Miyo-Pliyosen yaş aralığında çökeldiği
saptanmıştır.
3. SONUÇLAR
Bu çalışma Edirne ve Kırklareli’ye bağlı
Uzunköprü, Keşan, Süloğlu ve Vize yerleşim
merkezlerinde açılan 4 adet sondaj kuyusunun
karot örnekleri üzerinde gerçekleştirilmiştir.
MTA Genel Müdürlüğü’nün kömür arama
amaçlı yapmış olduğu çalışmalarda alınan adet
yıkama örneği derlenmiş, karot sandıkları
içerisinde oluşan numune kaybından dolayı 52
örnek incelenebilmiş ve değerlendirilmiştir.
Sarımsı bej renkli kil ve tüflü kumlu kireçtaşı
ile killi linyit, silttaşı, kumtaşı, siltli kiltaşı,
çapraz tabakalı kumtaşı, , siltli marn, kil-marn
geçişi, fosilli killi kireçtaşı seviyelerinin yoğun
olduğu
istifte
Ergene
ve
Trakya
formasyonlarına ait örneklerden 5 ostrakod
133
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
cinsi ve 5 türü; Danişmen, Pınarhisar, Süloğlu
ve Balıklı seri formasyonlarına ait örneklerden
14 ostrakod cinsi ve 24 türü ile 4 mollüsk cinsi
tayin edilmiştir.
Tanımlanan ostrakod türleri, Orta doğu,
Kuzey Avrupa, Slovakya, Paris-Akiten
Havzası’nda, İngiltere, Almanya, Macaristan,
Romanya ve Türkiye’de yapılan çalışmalarla
(Meisch, 2000; Krstic, 1972; Pipik, 2001;
Oertli, 1985; Carbonel vd., 1985; Keen, 1972;
Carbonel ve Ritzkovski, 1969; Monostori,
1983; Jiricek, 1983; Nazik vd., 1992; 2008;
Şafak vd., 1999; 2005; Şafak, 2008, 2010 a,b)
deneştirilerek birimlere Oligosen, Geç
Miyosen-Pliyosen yaşları verilmiştir.
Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu sondaj logunda ;
istifin Ergene killeri ile başlayan bölümünde
Ilyocypris, Heterocypris gibi limnik koşulları
gösteren ostrakod cinsleri yer almaktadır. Alta
doğru devam eden istifin killi linyit ve silttaşı
ile karakterize olan seviyelerinde Ilyocypris,
Novocypris,
Moenocypris,
Candona
(Pseudocandona), Planorbis, Valvata gibi
limnik; Cytheromorpha, Cladarocythere,
Neocyprideis, Hirshmannia, Chara gibi
lagüner; Hemicyprideis gibi lagün-litoral;
Cytheridea,
Cyamocytheridea,
Leguminocythereis gibi neritik özellikli
ostrakod ve diğer mikrofauna yer almaktadır.
Bu durum lagün, litoral koşulların bulunduğu
yerde ortama tatlısu girdisinin de olduğunu, bu
durumun kömür oluşumunu da başlattığını
yansıtmaktadır.
Edirne-Keşan-Küçükdoğanca
sondaj
logunda; istifin Ergene kili, sarı kahverenkli
kumlu, kil-silt karışımı ile başlayan
bölümünde Eucypris, Planorbis gibi limnik
koşulları gösteren ostrakod, gastropod cinsleri
yer almaktadır. Yeşilimsi gri kiltaşı, laminalı
silttaşı, çapraz tabakalı kumtaşı, linyit içeren
aşağı seviyelerde ise, Ilyocypris, Novocypris,
Candona (Caspiocypris), Candona, Viviparus
gibi limnik; Hemicyprideis gibi lagün-litoral;
Cytheridea gibi lagün-epineritik özellikli
ostrakod ve gastropodlar yer almaktadır. Bu
sondaj istifte limnik koşulların daha çok hakim
olduğunu, ortamda bu koşullar etkisi ile kömür
oluşumunun gerçekleştiğini açıklamaktadır.
Edirne-Süloğlu-Yağcılar sondaj logunda;
toprak dolgu hemen alt seviyesinde başlayan
killi linyit, killi marn, silt, siltli marn
seviyelerinde
Moenocypris,
Eucypris,
Candona, Cypria, Planobis, Viviparus gibi
limnik;
Hemicyprideis gibi lagün-litoral;
Cytheridea, Serrocytheridea gibi lagünepineritik ostrakod ve mikro gastropod cinsleri
yer almaktadır. Linyit oluşumu bu logun
kırıntılı seviyelerinde de tatlısu koşullarının
baskınlığını yansıtmaktadır.
Kırklareli-Vize-Hasbağköy sondaj logunda;
istifin sarımsı bej renkli kil, tüflü kumlu
kireçkaşı seviyeleri ile başlayan bölümünde
Cyprideis gibi lagüner, Miocyprideis gibi
litoral-neritik, Heterocypris gibi limnik
koşulların gözlendiği görülmektedir. Logda
alta doğru yanal geçişli kiltaşı-kireçtaşı,
kiltaşı, killi kireçtaşı, kumlu kireştaşı, linyit
arabantlı killi kireçtaşı ve kireçtaşından oluşan
istif Ilyocypris, Candona (Pseudocandona),
Candona, Darwinula, Cypria gibi tatlısu
koşullarını; Cytheromorpha, Cladarocythere,
Neocyprideis, Congeria gibi lagüner koşulları
yansıtan ostrakod ve pelesipod cinsleri
içerdiğinden, kömürleşmenin daha çok lagün
ağırlıklı bir ortamda geliştiğini açıklamaktadır.
Edirne yöresi ile Kırklareli yöresinden alınan
bu
sondaj
karotlarında
yapılan
mikropaleontolojik
inceleme
sonucunda;
Edirne yöresi Paleojen-Neojen birimlerinin
ağırlıklı olarak limnik;
Kırklareli yöresi
Paleojen-Neojen birimlerinin, Edirne yöresi
Paleojen-Neojen birimlerine oranla daha
lagüner fasiyeste gelişmiş olduğu gözlenmiştir.
KATKI BELİRTME
Yazarlar, karot örneklerinin elde edilmesinde
her türlü kolaylık ve desteği sağlayan MTA
Genel
Müdürlüğü
Kömür
Dairesi
Başkanlığı’na, Jeoloji Yüksek Mühendisi Sn.
Ali Üretürk’e (MTA, Ankara), Çukorova
Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm
Başkanlığı
ve
elemanlarına,
ostrakod
fotoğraflarının SEM çekimlerini gerçekleştiren
Mersin Üniversitesi İleri Teknoloji Eğitim
Araştırma ve Uygulama Merkezi (MEİTAM)
Uzmanı Sn. Aynur Gürbüz’e teşekkür ederler.
DEĞİNİLEN BELGELER
Akartuna, M., 1953, Çatalca-Karacaköy bölgesinin
jeolojisi, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi
Monografileri, 13, 88s.
Aksoy, M. Z., 1998, Trakya Havzası Oligosen yaşlı
deltayik istifinin yer altı verileri kullanılarak
ayrıntılı sedimantolojik incelenmesi, Ç.Ü. Fen
Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 200 s.
134
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Alişan, C., 1985, Trakya ‘’I’’ Bölgesi’nde Umurca1, Kaynarca-1, Delen-1 kuyularında kesilen
formasyonların palinostratigrafisi ve çökelme
ortamlarının değerlendirilmesi, TPAO Araştırma
Grubu Arşivi, (yayımlanmamış) rapor no, 386,
60s., Ankara.
Alişan, C. ve Gerhard, J.E., 1987, Kuzey Trakya
havzasında açılan üç kuyunun palinostratigrafisi
ve kaynak kaya özellikleri, Türkiye 7. Petrol
Kongresi Bildiriler Kitabı, 461-474.
Apostolescu, V., 1964, Répartition stratigraphique
générale des ostracodes du Paléogene des Bassins
de Paris et Bruxelles, Collogue Paléogene,
Mémoires. B.R.G.M., no. 28.
Aslaner, M., 1956, Tozaklı, Poyralı linyitleri ve
Pınarhisar civarının jeolojisi, Maden Tetkik ve
Arama Enstitüsü Dergisi, 66, 126-142.
Atalay, Z. 2002, Trakya bölgesindeki linyit
formasyonların
(Danışmen
ve
Ağaçlı
Formasyonları) stratigrafisi fasiyes ve çökelme
ortamı özellikleri, Cumhuriyet Üniversitesi
Mühendislik
Fakültesi
Dergisi,
Seri-A
Yerbilimleri C. 19, S. 1, s 61-80, Sivas.
Athersuch, J., Horne, D.J., Whittaker, J.E., 1989,
Marine and Brackish Ostracods, Synopsesof the
British Fauna (N.S.), 43.
Avşar, N., Nazik, A., Dinçer, F. ve , Darbaş, G.,
2006, Adana Havzası Kuzgun formasyonunun
mikrofosiller ile ortamsal yorumu, Yerbilimleri,
27 (1), 1-21
Batı, Z., Erk, S. ve Akça, N., 1993, Trakya Havzası
Tersiyer birimlerinin palinomorf, foraminifer ve
nannoplankton biyostratigrafisi, TPAO Araştırma
Grubu Arşivi, (yayımlanmamış) rapor no, 1947,
92s., Ankara
Batı, Z., Alişan, C., Ediger, V. Ş., Teymur, S., Akça,
N., Sancay, H., Ertuğ, K., Kirici, s., Erenler, M. ve
Aköz, Ö., 2002, Kuzey Trakya havzasının
Palinomorf, Foraminifer ve Nannoplankton
Biyostratigrafisi, Türkiye Stratigrafi Komitesi
Çalıştayı (Trakya Bölgesi’nin Litostratigrafi
Adlamaları) Özleri, s. 14.
Bear, H. and Wright J.A., 1960, Stratigraphy of the
Ganosdağ, Korudağ and Keşan Hills District I,
(Thrace), TPAO Arşiv no: 736, Ankara
(Unpublished).
Boer, N.P. de 1954, Report on geological
reconnaissance in Turkish Thrace. G.A. Report
no: Ç 25373, Petrol Dairesi, The Hague, February,
1954.
Bremer, H., 1978, Paleontoloji, Ege Üniversitesi Fen
Fakültesi Kitapları Serisi, No. 46, Bornova-İzmir.
Carbonel, G. and Ritzkovski, S. 1969, Ostrokodes
Lacustres de l’Oligocene (Melanienton) de la
Hesse (Allemagne). Arch.Sc., Geneve, 22:1, 5582.
Carbonel, G., Weidmann, M. ve Berger, J.P., 1985,
Les Ostrakodes Lacustres et saumatres de la
molasse de suisse occidentale. Revue de
Paleobiologie, 4:2, 215-251.
Colin, J.P. and Carbonel, P., 1992, Inventaire des
ostracodes fossiles de la Réserve Naturelle
Géologique de saucats-La Brède, Bulletin de la
Société linnéenne de Bordeaux 20, 1, 3-35.
Çağlayan, M.A., ve Yurtsever, A., 1998, Burgaz-A3,
Edirne-B2, ve B3, Burgaz-a4 ve Kırklareli-B4,
Kırklareli-B5 ve B6, Kırklareli C6 paftaları, 1:
100000 ölçekli açınsama nitelikli Türkiye jeoloji
haritaları, No: 20, 21, 22, 23,. Maden Tetkik ve
Arama Müdürlüğü, Ankara.
Danukalova, G. A., Yakovlev, A. G., Morozova, E.
M., Alimbekova, L. I., 2007, Biostratigraphy of
the
Late
Middle
Pleistocene
(Middle
Neopleistocene) of the Southern Urals region,
Quaternary International 160, 17–29
Duman, T.M., Keçer, M., Ateş, Ş., Emre, O., Gedik,
İ., Karakaya, F., Durmaz, S., Olgun, Ş., Şahin, H.
ve Gökmenoğlu, O., 2004, İstanbul metropolü
batısındaki
(Küçükçekmece-Silivri-Çatalca)
kentsel gelişme alanlarının yer bilim verileri, Özel
Yayın Serisi-3, Maden Tetkik ve Arama
Müdürlüğü, Ankara.
Estéoule-Choux, J., Margerel, J-P., Guernet, C. et
Rıvoalland, H., 1986, Données sur le bassin
stampien de Quessos (massif armoricein), Etude
sédimentologique et micropaléontologique du
gisement du moulin de Boguet,
Revue de
Micropaléontologie, V. 28, N. 4, p. 243-254,
Paris.
Freels, D. 1980, Limnische Osrakoden aus
jungtertiar und Quartarder Turkey. Geol.
Jahr.Reihe B, Heft 39, 172 s., Hannover.
Gökçen, S.L., S., 1967, Eocene-Oligocene
Sedimentation in the Keşan Area, SW Turkish
Thrace, Bulletin of the Mineral Research and
Exploration Institute of Turkey, No. 69, Ankara.
Gökçen, N., 1975, Pınarhisar Formasyonu’nun yaşı
ve ortam şartlarında görülen yanal değişmeler
(Kuzey, kuzeydoğu Trakya) , Cumhuriyetin 50.
Yılı Yerbilimleri Tebliğleri, s. 128-142, Ankara.
Hartmann, G. and Puri, H., 1974, Summary of
neontological and paleontological classification of
Ostracoda, Mitteilungen aus dem hamburgischen
Zoologischen Museum und Institut, 70, 7-73.
Haskins, C.W., 1969, Tertiary Ostracoda from the
Isle of Wight and Barton, Hampshire, England,
Revue de Micropaléontologie, Part IV, N. 3,
Paris.
Hochstetter, F. von, 1870, Die geologischen
Verhaltnisse des östlichen Teiles der europaischen
Türkei, Jahrbuch k.k. geol. Reichans., 20, 365461, Wien.
İlhan, E. 1965, Korudağ, Gelibolu Yarımadası ve
Çanakkale Yakasında Yapılmış olan Jeolojik
Etütler Hakkında Rapor. TPAO Rapor no: 331,
Ankara.
135
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
İslamoğlu, Y. ve Taner, G., 1995, Pınarhisar
(Kırklareli) ve Çevresinin Tersiyer Mollüsk
Faunası ve Stratigrafisi, MTA Dergisi, 117, 149169, Ankara.
Jiricek, R., 1983, Redefinition of the Oligocene and
Neogene Ostracod Zonation of the Paratethys,
Knihovnicka Zemniho plynu a nafyt (Nr.4) pp.
195-236/6, Hodonin.
Kasar, S., 1987, Edirne-Kırklareli-Saray (Kuzey
Trakya) bölgesinin jeolojisi, Türkiye 7. Petrol
Kongresi Tebliğleri Kitabı, 281-291.
Kasar, S. ve Eren, A., 1986, Kırklareli-SarayKıyıköy bölgesinin jeolojisi, TPAO Arama Grubu
Arşivi, (Yayımlanmamış) rapor no, 2208, 45s.,
Ankara.
Kasar, S. ve Okay, A.I., 1992, Silivri-Kıyıköyİstanbul Boğazı arasındaki alanın jeolojisi, TPAO
Arama Grubu Arşivi (Yayımlanmamış) rapor
no3119, 79s., Ankara.
Kasar, S.,Bürkan, K., Siyako, M. ve Demir, O. 1983,
Tekirdağ-Şarköy-Keşan-Enez bölgesinin jeolojisi
ve hidrokarbon olanakları, TPAO Arama Grubu,
Arşiv no:1771, Ankara.
Keen, M.C., 1972, The Sannoisian and some other
Upper Palaeogene Ostracoda from North-west
Europe, Palaeontology, V. 15, Part 2, London.
Keij, A., 1957, Eocene and Oligocene Ostracoda of
Belgium, Institut Royale Science Naturelles
Belgique, Brussels, Mémoires No. 136:1-210.
Kemper, E., 1961, The Kırklareli Limestone (Upper
Eocene) of the northern basin rim. G. Deilman
Bergbau GMBH jeolojik raporu, T37.
Keskin, C., 1966, Pınarhisar resif karmaşığı
mikrofasiyes incelemesi, İstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi Dergisi, Seri B, 31, 109-146.
Keskin, C., 1974, Kuzey Ergene Havzasının
Stratigrafisi, Türkiye II. Petrol Kongresi Tebliğleri
Kitabı, s. 137-163.
Kopp, K.O., Pavoni, N. ve Schindler, C., 1969,
Geologie Thrakiens IV. Dars Ergene-Becken,
Beih zum Geol. Jahrb., Heft 76, 136 s., Hannover.
Kossler, A. and
Strahl J., 2011, The Late
Weichselian to Holocene succession of the
Niedersee (Rügen, Baltic Sea) – new results based
on multi-proxy studies, E&GQuaternary Science
Journal , Volume 60, Number 4, 434–454.
Krstic, N., 1972, Neue Ostracoden aus der
Obermiozän von Donja mutnica (Paracin,
Serbien), Bulletin Scientifique A17, 153-155.
Li, X., Liu, W., Zhang, L., Sun, Z., 2010,
Distribution of Recent ostracod species in the
Lake Qinghai area in northwestern China and its
ecological significance, Ecological Indicators 10,
880-890.
Lienenklaus, E., 1894, Monographie der Ostrakoden
des Nordwestdeutschen Tertiaers, Zeitschrift der
Deutschen Geologischen Gesellschaft 46.
Lienenklaus, E., 1905, Die Ostrakoden des Mainzer
Tertiärbeckens,
Abhandlungen
der
Senckenbergischen
Naturforschenden
Gesellschaft, 1-67.
Lebküchner, R.F., 1974, Orta Trakya Oligoseninin
jeolojisi Hakkında, MTA Rap., No. 2983, Ankara.
Matzke-Karasz, R. and Witt, W., 2005, Ostracods of
the Paratethyan Neogene Kılıç and Yalakdere
Formations near Yalova (İzmit Province, Turkey),
Zitteliana, A45, 115-133, 2 figs, 3pls, 1 tab,
München.
Meisch, C., 2000, Freshwater Ostracoda of Western
and Central Europe, Süsswasserfauna von
Mitteleuropa
8/3,
Akademischer
Verlag,
Heidelberg.
Mischke, S., Herzschuh, U., Kürschner, H., Fuchs,
D., Chen, F.H., Meng, F., Sun, Z.C., 2003, SubRecent Ostracoda from Qilian Mountains (NW
China) and their ecological significance.
Limnologica 33, 280–292.
Monostori,
M.,
1983,
Ostracodes
of
Eocene/Oligocene Boundary profiles in Hungary,
Annales
Universitaties
Scientiarum
Budapestinensisde roland, Eötvös Nominatae
Sectio Geologica tomus XXV.
Nazik, A., 1993, Darende Havzası Tersiyer İstifinin
Mikropaleontolojik (Ostrakod ve Foraminifer)
İncelenmesi, TJK Bülteni, Cilt 36, Sayı 1, Ankara.
Nazik, A., Şafak, Ü. and Şenol, M., 1992,
Micropaleontological Investigation (Ostracoda) of
the Pliocene sequence of the Tufanbeyli (Adana)
Area, Yerbilimleri, 1992 1st International
Symposium on Eastern Mediterranean Geology,
proceedings and abstracts, 281-304, Adana.
Nazik, A., Türkmen, İ., Koç, C., Aksoy, E., Avşar,
N. and Yayık, H., 2008, Fresh and Brackish Water
Ostracods of Upper Miocene Deposits,
Arguvan/Malatya (Eastern Anatolia), Turkish
Journal of Earth Sciences, Vol. 17, pp. 481-495.
Nazik, A., Evans, G., Gürbüz, K., 1999,
Sedimentology and palaeontology with special
reference to the ostracoda fauna of Akyatan
Lagoon (Adana-SE Turkey ). Geosound 35, 127147.
Oertli, H.J., 1956, Ostrakoden aus der oligozänen
und
miozänen
Molasse
der
Schweiz.
Abhandlungen
der
Schweizerischen
paläontologischen Gesellschaft, 74: 1-119, Basel.
Oertli, H.J., 1985, Atlas des Ostracodes de France.
Bull. centres rech. explor.-prod. Elf-Aquitaine,
Mem. 9. Pau 1985. Mémoires Elf-Aquitaine, 9,
p.17-311 Paléogéne.
Ozansoy, F., 1962, Doğu Trakya Alt Oligosen
Antrakoterienleri, Maden Tetkik Arama Enstitüsü
Dergisi, 58, 85-96, Ankara.
Pipik, R., 2001, Les ostracodes d’un lac ancien et ses
paléobiotopes au-Mioène supérieur: Le Bassin de
136
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Turiec (Slovaquie), Thèse Université Claude
Bernard Lyon, 337.
Remane, A., 1958, Die Biologie des Brackwassers.
In: THIENEMANN, A: Die Binenge wasser,
Einzeldarstellungen aus der Limnologie und ihren
Nachbagebieten, 22: 1-348.
Rückert-Ülkümen, N. 1960, Trakya ve Çanakkale
mıntıkalarında
bulunan
Neojen
balıkları
formasyonları hakkında, İ.Ü.F.F. Monografileri,
16, 80s.
Rückert-Ülkümen, N., Özkar-Öngen, İ. ve ÇevikÖner, B., 2009, Doğu Paratetis’in Ergene
Havzası’ndaki
paleobiyocoğrafik
özellikleri,
İstanbul Yerbilimleri Dergisi, C. 22, s.2, 119-140.
Sakınç, M., Yaltırak, C. ve Oktay, F.Y., 2000,
Kuzeybatı Türkiye’de (Trakya) Tetis-Paratetis
ilişkisi
ve
Trakya
Neojen
Havzası’nın
paleocoğrafyası ve tektonik evrimi, Cumhuriyetin
75. Yıldönümü Yerbilimleri ve Madencilik
Kongresi, MTA, 107-135, Ankara.
Saraç, G., 1987, Kuzey Trakya bölgesinde EdirneKırklareliSaray-Çorlu-Uzunköprü-Dereikebir
yörelerinin
memeli
paleofaunası,
Ankara
Üniversitesi Fen Bilimleri enstitüsü Jeoloji Müh.
Anabilim
Dalı
Yüksek
Lisans
Tezi
(Yayımlanmamış), Ankara.
Sayar, C., 1977, İstanbul yeni iskan yöreleri
geoteknik ve sismik etüdü, B.Ü.Deprem Araştırma
Enstitüsü (Yayımlanmamış) rapor no: 77-14T.
Sayar, C., 1991, Paleontoloji Omurgasız Fosiller,
İstanbul Teknik Üniversitesi Kütüphanesi Sayı:
1435, İstanbul.
Sissingh, W., 1972, Late Cenozoic Ostracoda of the
South
Aegean
Island
Arc,
Utrecht
Micropaleontological Bulletins, 6: 1-187.
Siyako, M., 2002, Trakya Havzası Tersiyer Kaya
Birimleri, Trakya Bölgesi Litostratigrafi Birimleri,
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Stratigrafi Komitesi Litostratigrafi Birimleri
Serisi-2, 43-77, Ankara.
Siyako, M. ve Kasar, S.,1985, Edirne-LalapaşaKırklareli bölgesinin jeolojisi, TPAO Arama
Grubu Arşivi, (yayımlanmamış) rapor no, 2062,
78 s., Ankara.
Siyako, M., Bürkan,K.A. ve Okay, A.İ. 1989, Biga
ve Gelibolu Yarımadaları’nın Tersiyer Jeolojisi ve
Hidrokarbon olanakları, TPJD Bülteni, c:1/3, s:
183-199.
Sönmez, N., 1963, Deux nouveaux genres
d’Ostracodes du Paléogéne de Thrace (Turquie).
Revue de Micropaléontologie, V. 6, no. 2, Paris.
Sönmez-Gökçen, N., 1964, Notice sur le nouvel age
determine par les Ostracodes de la serie a
Congeria du Neogene des environs de Çatalca
(Thrace). MTA Bulletin, No. 63, Ankara.
Sönmez-Gökçen, N., 1973, Etude paléontologique
(ostracodes) et stratigraphique de niveaux du
Paléogéne du Sud-Est de la Thrace, MTA
Yayınlarından, No.147, Ankara.
Stchepinsky, A., 1960, Etude des Ostracodes du
Sannoisien d’Alsace, Bulletin Service. Carte
geologique Alsace Lorraine, 16, 3, 151-174, 1 pl.
Sümengen, M., Terlemez I., Şentürk, K., ve
Karaköse, C., 1987, Gelibolu Yarımadası ve
Güneybatı
Trakya
Tersiyer
Havzası’nın
Stratigrafisi, Sedimantolojisi ve Tektoniği, MTA
Rapor No: 8128.
Sümengen, M. ve Terlemez, İ., 1991, Güneybatı
Trakya Yöresi Eosen Çökellerinin stratigrafisi,
Maden Tetkik Arama Dergisi, 113, 17-30, Ankara.
Şafak, Ü., 1990, Malatya Kuzeybatısının (MedikEbreme yöresi) Üst Lütesiyen Ostrakod Faunası,
Ç.Ü. Müh-Mim Fak. Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 135149, Adana.
Şafak, Ü., 1993, Karsantı yöresinde (KKD Adana)
yüzeyleyen Tersiyer istifinin Ostrakod dağılımı ve
ortamsal özellikleri, Türkiye Jeoloji Bülteni, c.36
s. 1.
Şafak, Ü., 1997, Bakırköy Havzası (İstanbul)
Tersiyer
Çökellerinin
Ostrakod
Faunası,
Yerbilimleri, 30, 255-285.
Şafak, Ü., 2003, Yumurtalık Koyu (Adana)
Ostrakod Topluluğu, Maden Tetkik Arama
Dergisi, 126, 1-10, Ankara.
Şafak, Ü., 2008, Malkara (Tekirdağ) yöresi
Erken/Alt Oligosen çökellerinin ostrakod faunası
ve ortamsal özellikleri, Ç.Ü. Yerbilimleri Dergisi,
Sayı:52, s 263-282, Adana.
Şafak,
Ü.,
2010a,
Güney-Buldan-BabadağYenicekent-Kale (Denizli, GB Anadolu) Çevresi
Tersiyer Çökellerinin Ostrakod Topluluğu ve
Ortamsal Özellikleri, KSÜ Mühendislik Bilimleri
Dergisi, 13 (2), 44-62.
Şafak, Ü., 2010b, Pınarhisar-Vize/Kırklareli (KB
Anadolu) Yöresi Oligosen Yaşlı
Linyitli
Çökellerin Ostrakod Faunası ve Ortamsal
Özellikleri, TPJD Bülteni, Cilt:22, Sayı:2, s. 1129, Ankara.
Şafak, Ü., 2015, Çorlu-Muratlı-Lüleburgaz-Babaeski
(Güneydoğu Trakya ) TersiyerÇökellerinin
Mikropaleontolojik ve Ortamsal Özellikleri,
Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma
Projeleri Koordinasyon Birimi, Proje No:
MMF2012BAP5, Adana.
Şafak, Ü., Avşar, N. ve Meriç, E.,1999, Batı
Bakırköy (İstanbul) Tersiyer
Çökellerinin
ostrakod ve foraminifer topluluğu, Maden Tetkik
Arama Dergisi, No. 121, s. 17-33, Ankara.
Şafak, Ü., Avşar, N. and Meriç, E., 1999, Ostracoda
and benthic foraminifera of tertiary sequence of
western part of İstanbul, Yerbilimleri, 4
thEuropean Ostracodologists Meeting, No:35, p.
173-201, Adana.
Şafak, Ü., Kelling, G., Gökçen, N.S., Gürbüz, K.,
2005, The mid-Cenozoic succession and evolution
137
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
of the Mut basin, southern Turkey, and its regional
significance, Sedimantary Geology, 173, p. 121150.
Şafak, Ü. ve Güldürek, M., 2014, KB Trakya EosenOligosen geçişinin ostrakod topluluğu: Kırklareli
Edirne yöresi7KB Türkiye, 67thTürkiye Jeoloji
Kurultayı Bildiri Özleri Kitabı, 726-727, Ankara.
Şafak, Ü., Özsarı, F. ve Yıldız, C.E., 2015, Tekirdağ
yöresi Oligosen çökellerinin (Hacısungurlu
Sondajı) ostrakod faunası ve ortamsal özellikleri,
68thTürkiye Jeoloji Kurultayı Bildiri Özleri
Kitabı, 552-553, Ankara.
Şenol, M., 1980, Keşan (Edirne) ve Marmara
Ereğlisi (Tekirdağ) Yörelerinde Oligosen Yaşlı
Birimlerin Çökel Ortamları ve Linyit Oluşumları,
TJK Bülteni, C. 23, 133-140, Ankara.
Şentürk, K. ve karaköse, C., 1998, Çanakkale-D2
paftası, 1: 100000 ölçekli açınsama nitelikli
Türkiye jeoloji haritaları, No. 62, Maden Tetkik
ve Arama Müdürlüğü, Ankara.
Şentürk, K., Sümengen, M., Terlemez, İ., ve
Karaköse, C., 1998a, Çanakkale-D3 paftası, 1:
100000 ölçekli açınsama nitelikli Türkiye jeoloji
haritaları, No. 63. Maden Tetkik ve Arama
Müdürlüğü, Ankara.
Şentürk, K., Sümengen, M., Terlemez, İ., ve
Karaköse, C., 1998b, Çanakkale-D3 paftası, 1:
100000 ölçekli açınsama nitelikli Türkiye jeoloji
haritaları, No.64. Maden Tetkik ve Arama
Müdürlüğü, Ankara.
Tanar, Ü. ve Gökçen, N., 1990, Mut-Ermenek
Tersiyer
İstifinin
Stratigrafisi
ve
Mikropaleontolojisi, Maden Tetkik Arama
Enstitüsü Dergisi, 110, 175-181, Ankara.
Taner, G., 1980, Das Neogen der Umgebung
Yalova, Communications de la Faculté des
Sciences de l’Université d’Ankara, Série C1,
Géologie, Tome 23, Ankara.
Taner, G., 1996, Batı Trakya Havzası’nın Egeriyen
Mollusk faunası, TPJD Bülteni, C. 8, S.1, s. 6681, Ankara.
Ternek, Z., 1949, Geological study of the region of
Keşan-Korudağ, Maden Tetkik Arama Enstitüsü
Neşriyatı, D12, 78s.
Triebel, E. 1963, Ostrakoden aus dem Sannois und
Jungeren Schichten des Mainzer Beckens: 1.
Cypritidae, Senckenbergiana, Bd. 44, Frankfurt.
Turgut, S., Siyako, M. ve Dilki, A., 1983, Trakya
havzasının jeolojisi ve hidrokarbon olanakları,
Türkiye Jeoloji Kongresi Bülteni, 4, 35-46.
Türkecan, A. ve Yurtsever, A., 2002, İstanbul
paftası, 1: 500000 ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası
Serisi, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü,
Ankara.
Turgut, S. and Eseller, G., 2000, Sequence
stratigraphy, tectonics and depositional history in
Eastern Thrace Basin, NW Turkey, Marine and
Petroleum Geology, 17, 61-100.
Umut, M., Kurt, Z., İmik, M., Özcan, I., Sarıkaya, H.
ve Saraç G. 1983, Tekirdağ, Silivri(İstanbul),
Pınarhisar alanının jeolojisi, MTA Derleme Rapor
no: 7349 (Yayımlanmamış).
Ülkümen, N., 1960, Trakya ve Çanakkale
mıntıkalarında
bulunan
Neojen
balıkları
formasyonları hakkında, İstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi Monografileri, 16, 80s.
Ünal, O.T., 1967, Trakya jeolojisi ve petrol
imkanları, TPAO Arama Grubu Arşivi,
(Yayımlanmamış) rapor no, 391, 80 s., Ankara.
Ünalır, Ş.M., 2004, Kırklareli-Pınarhisar yöresine ait
kömür karotlarının mikropaleontolojik açıdan
incelenmesi ve ortamsal yorumu, Ç. Ü. Fen
Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 64 s.,
(Yayımlanmamış), Adana.
Ünlügenç, U.C., Demirkol, C. ve Şafak, Ü., 1991,
Adana Baseni K-KD’nda yer alan Karsantı Baseni
Çökellerinin
Stratigrafik-Sedimantolojik
Nitelikleri, A. Suat Erk Jeoloji Simpozyumu (2-5
Eylül 1991), Bildirileri, 1993, s. 215-227, Ankara.
Van Morkhoven, F.P.C.M., 1963, Post-Palaeozoic
Ostracoda, V.II, 478 p., Newyork.
Wenz, W., 1922, Zur Nomenklatür tertiärer Land
und Süsswassergastropoden, Senkenbergiana, Bd.
IV, Heft 5, 2, 75-86, Frankfurt.
Witt, W., 2003, Freshwater ostracods from Neogene
deposits of Develiköy (Manisa, Turkey), Zitteliana
A43, 93-108.
Witt, W., 2011, Mixed ostracod faunas, cooccurrence of marine Oligocene and non-marine
Miocene taxa at Pınarhisar, Thrace, Turkey,
Zitteliana, A51, 237-254.
Yüzbaşıoğlu, P., 2004, Tekirdağ-Malkara yöresine
ait kömür karotlarının mikropaleontolojik açıdan
incelenmesi ve ortamsal yorumu, Ç. Ü. Fen
Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 76 s.,
(Yayımlanmamış), Adana
138
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
LEVHA I
Şekil 1-2. Cytheromorpha zinndorfi (Lienenklaus)
1.Kabuk, sağ yan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı,7 nolu örnek
2. Sağ kapak, dıştan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 3 nolu örnek
Şekil 3-4. Cladarocythere apostolescui (Margerie)
3. Kabuk, sol yan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı, 9 nolu örnek
4. Sağ kapak, dıştan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 3 nolu örnek
Şekil 5. Neocyprideis apostolescui (Keij)
5. Kabuk, sol yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 3 nolu örnek
Şekil 6. Neocyprideis williamsoniana (Bosquet)
6. Kabuk, sol yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 5 nolu örnek
Şekil 7-8. Hemicyprideis montosa (Jones ve Sherborn)
7. Sağ kapak, dıştan görünüm, Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6 nolu Sondajı, 8 nolu örnek
8. Kabuk, sol yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 5 nolu örnek
LEVHA II
Şekil 1-2. . Hemicyprideis montosa (Jones ve Sherborn)
1:Sağ kapak, dıştan görünüm, Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6 nolu Sondajı, 8 nolu örnek
2:Kabuk, sağ yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 9 nolu örnek
Şekil 3-4. Hemicyprideis elongata Keen
3. Kabuk, sol yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 5 nolu örnek
4:Kabuk, sağ yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 5 nolu örnek
Şekil 5. Cytheridea pernota Oertli ve Keij
5:Sol kapak, dıştan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 3 nolu örnek
Şekil 6-7. Miocyprideis sarmatica (Zalanyi)
6. Kabuk, sol yan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı, 3 nolu örnek
7. Kabuk, sol yan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı, ***nolu örnek
Şekil 8. Cyprideis pannonica (Mehes)
8. Sol kapak, dıştan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı, 3 nolu örnek
139
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
LEVHA 1
140
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
LEVHA 2
141
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
LEVHA III
Şekil 1. Cyprideis pannonica (Mehes)
1:Kabuk, sağ yan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı, 3nolu örnek
Şekil 2. Eocytheroteron plicatoreticulatum Margerie
2: Kabuk, sağ yan görünüm, Edirne-Süloğlu-Yağcılar F4 nolu Sondajı, 7 nolu örnek
Şekil 3. Ilyocypris cranmorensis Keen
3:Sağ kapak, dıştan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı,12 nolu örnek
Şekil 4. Ilyocypris bradyi (Sars)
4:Kabuk, sol yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 1 nolu örnek
Şekil 5-6. Heterocypris salina (Brady)
5. Sağ kapak, dıştan görünüm, Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6 nolu Sondajı, 2 nolu örnek
6. Sol kapak, dıştan görünüm, Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6 nolu Sondajı, 2 nolu örnek
Şekil 7. Heterocypris formalis (Mandelstam)
7:Kabuk, sağ yan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı,3nolu örnek
Şekil 8. Eucypris pechelbronnensisStchepinsky
8. Sağ kapak, dış görünüm, Edirne-Süloğlu-Yağcılar F4 nolu Sondajı, 7 nolu örnek
LEVHA IV
Şekil 1. Eucypris dulficons(Diebel & Pietrzenuik)
1:Kabuk, sağ yan görünüm, Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6 nolu Sondajı, 2 nolu örnek
Şekil 2-3. Moenocypris sherborni Keen
2. Kabuk, sol yan görünüm, Edirne-Süloğlu-Yağcılar F4 nolu Sondajı, 7 nolu örnek
3. Sağ kapak, dıştan görünüm, Edirne-Süloğlu-Yağcılar F4 nolu Sondajı, 7 nolu örnek
Şekil 4-5. Candona (Candona ) parallela pannonica (Zalanyi)
4:Sol kapak, dıştan görünüm, Kırklareli-Vize-Hasbağköy Sondajı, 5nolu örnek
5:Kabuk, sağ yan görünüm, Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6 nolu Sondajı,8 nolu örnek
Şekil 6-7. Candona sp.
6:Kabuk, sağ yan görünüm, Edirne-Keşan-Küçükdoğanca 97/İ-6 nolu Sondajı,8 nolu örnek
7:Kabuk, sağ yan görünüm, Edirne-Süloğlu-Yağcılar F4 nolu Sondajı, 7 nolu örnek
Şekil 8. Novocypris striata Guernet
8:Kabuk, sol yan görünüm, Edirne-Uzunköprü-Çavuşlu 212 nolu Sondajı , 5 nolu örnek
142
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
LEVHA 3
143
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
LEVHA 4
144
16.PÇG Çalıştayı,
Çalıştayı, 25-28
Program,
Bildiriler,145-152
16.PÇG
EkimÖzler
2015,&Rize
25-28 Ekim 2015, Rize
TRAVERTEN VE TUFALARIN PALEORTAMSAL VE
PALEOİKLİMSEL AÇIDAN ÖNEMİ: ÖRNEK ÇALIŞMA,
KOCABAŞ TRAVERTENLERİ VE SARIKAVAK TUFA
ÇÖKELLERİ
Ezher TOKER
Pamukkale Universitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü 20070 Kınıklı-Denizli
([email protected])
ÖZ: Traverten ve tufa gibi karasal karbonat çökelleri, benzer kimyasal oluşuma sahip olmalarına
ve benzer özellikler göstermelerine rağmen farklı litofasiyes ve çökelme ortamına sahiptirler.
Karstik, hidrotermal kaynaklar ve çatlak sırtları gibi sıcak su sistemlerinde traverten depolanırken
kalsit bakımından zengin yamaçlarda, şelale akarsu, paludal ve göl ortamlarında tufa oluşumlarını
görmek mümkündür.
Traverten ve tufaların çoğu, siyanobakteri ve diyatomlarla çok yakın ilişkilidir. Bu karasal
karbonatların çalışılması sırasında gözönünde bulundurulması gereken iki başlık vardır.
Bunlardan birincisi, biyolojik unsurlar olup, çimentodaki mikro-organizmaların özellikleri, polen
ve omurgasız kalıntılar içeren kireç çamurunun biyostratigrafisidir ve bunlardan elde edilen
veriler, bölgede geçmiş döneme ait iklim değişim kayıtları konusunda yardımcı olan en güvenilir
ortamsal bilgiyi sağlar. İkincisi ise, ortam değişimleri hakkında hassas veriler sunan jeokimyasal
kayıtlardır. Duraylı izotopik veriler (δ18O ve δ13C), gerek karbonun kökeni (organik veya
inorganik) ve gerekse paleoiklimsel değişimler hakkında sağlıklı sonuçlar vermektedir.
Kuvaterner dönemine ait önemli veriler sunan bu çökeller, dünyanın birçok yerlerinde yapılan
araştırmalara rağmen, hala tam olarak anlaşılamamıştır. Ülkemizde de Kuvaterner dönemini daha
iyi anlamak amacıyla yapılan çalışmalar, traverten ve tufa çökellerine duyulan ilgiyi de her geçen
gün arttırmaktadır. Bu çalışma, traverten ve tufaların daha iyi anlaşılabilmesi, paleoortamsal ve
paleoiklimsel açıdan öneminin vurgulanması amacıyla yapılmıştır. Ayrıca, traverten ve tufaların
oluşum ortamlarını, paleoiklimsel kayıtlarını ortaya koyabilmek için uygulanan
analiz
yöntemlerinden ayrıntılı olarak bahsedilmiştir. Buna ek olarak, Denizli’nin Kocabaş
mevkiisindeki traverten oluşumları ve Dazkırı (Afyon) Sarıkavak tufaları, örnek çalışmalar olarak
verilmiş ve sonuçlarından kısaca değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, paleoiklimsel, paleoortamsal ve paleovejetasyonel olarak çok değerli bilgiler
içeren bu tortulların araştırılması, Türkiye’deki Kuvaterner dönemini anlamak açısından oldukça
önemlidir.
Anahtar kelimeler : Traverten, tufa, paleoortam, paleoiklim, Kocabaş, Sarıkavak
PALAEOENVIRONMENTAL AND PALAEOCLIMATIC
SIGNIFICANCE OF TRAVERTINES AND TUFAS: THE CASE
STUDY OF KOCABAŞ TRAVERTINES AND SARIKAVAK TUFAS
ABSTRACT: Travertine and tufa, despite their identical chemical composition and similar
characteristics, are different in their lithofacies and depositional environments. Warm water
systems such as karstic hydrothermal springs and fissure ridges yield travertine while cool fresh
water systems such as calcite-rich perched spring lines, cascades, fluvial, paludal and lacustrine
environments produce tufa.
Much of travertines and tufas occur in close association with cyanobacterial, heterotrophic
bacterial and diatoms.Two topics have been considered while studying these freshwater
145
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
carbonates. One of them is biological topic which the features of micro-organism in cement and
biostratigraphy of lime mud which contains pollens and invertebrates remains. The data obtained
from these, it provides the most reliable palaeoenvironmental information which is helpful for
palaeoclimatic changing records in the studied region. Second are geochemical records which is
providing accurate data on environmental changes. Stable isotope data ( δ18o and δ13c ) , both
the origin of the carbon ( organic or inorganic ) and gives reliable results on both paleoclimatic
changes.
Although the numerous studies have been performed on these precipitations in different part of
the world which gives significant data belonging to Quaternary period, there are still not fully
understood. All these studies to better understand on Quaternary period in our country are
getting increase with each passing day about the travertine and tufa deposits.This study has been
done for better understanding of travertine and tufa precipitations and to emphasize the
significant of palaeoenvironmental and palaeoclimatic aspects. Moreover, in this study is
mentioned in detail about analysis methods applied to reveal depositional environments and
palaeoclimatical records of travertine and tufas. In addition, Denizli Kocabas travertines and
Dazkırı ( Afyon ) Sarıkavak tufas are briefly presented as case studies and evaluated the results .
Consequently, it is quite important to understand the Quaternary period of Turkey investigating
these deposits which contain very valuable information about palaeoclimatic,
palaeoenvironmental and palaeovegetational.
Key words : Travertine, tufa, palaeoenvrionmental, palaeoclimatology, Kocabaş, Sarıkavak
1. GİRİŞ
Karasal karbonatlar (tufa, traverten ve mağara
çökelleri –Ör.: sarkıt, dikit, akmataş v.b)
oluştukları dönemlerin paleoiklimsel ve
paleoortamsal
verilerini
bünyelerinde
barındırırlar (Andrews, 2006; Arenas-Abad vd.
2010; Özkul vd. 2010) ve tufa, traverten gibi
bu oluşuklar, bir bölgenin hidrolojik yapısı,
iklim ve mikrobiyolojik toplulukları, iklimsel
deneştirmeleri, yaşlandırmalar ve paleoortam
hakkında önemli bilgiler sunmaktadırlar.
Tufa ve traverten gibi karbonatlı kaynak
çökelleri son birkaç on yıldır farklı bakış
açılarından bir çok araştırmaya konu olmuştur.
Travertenler, tektonik bir hat boyunca
yeryüzüne çıkan sıcak suların çökelttiği
karbonat çökelleridir (Ford ve Pedley, 1996;
Pedley, 2009) ve genellikle hidrotermal
kökenli olup, genellikle karstik ve sıcak su
kaynakları çevresinde, biyokimyasal yolla
çökelebilen kalsiyum karbonat birikimleridir
(Pedley, 1996; Atabey, 2003). Traverten
terimi, travertenlerin yaygın olarak bulunduğu
Tivoli kasabasından gelmektedir. Ancak,
traverten terimi ilk kullanıldığında tüm tufa,
sinter gibi oluşuklar için de kullanılmıştır.
Traverten ve tufa arasında belirgin bazı
farklılıklar bulunmaktadır. Tufalar ise, daha
gözenekli bir yapıya sahip, gevşek, hayvan ve
bitki kalıntılarının yoğun olarak gözlendiği
travertenlere göre göreceli daha soğuk suların
çökelttiği
karbonat
kayaçlarıdır.
Tufa
oluşukları, inorganik (CO2 basıncı, sıcaklık ve
pH) ve organik (mavi-yeşil algler) işlemlerin
bir sonucu olup, bu iki etmen de tufa çökelleri
üzerinde oldukça etkilidir.
Genellikle Kuvaterner döneminde oluşmuş
bu karasal karbonatlar, son yıllarda özellikle
iklim ve ortam çalışmalarında oldukça önemli
bir yere sahiptir. Bu nedenle, iklimsel
değişimlere duyarlılık gösteren traverten ve
tufalar, ülkemizde son yirmi yıldır yavaş yavaş
önem kazanmakta ve bu konuda yapılan her
çalışma Türkiye Kuvaterner dönemine ışık
tutmaktadır. Bu çalışmanın amacı, jeolojik
çalışmalar sırasında sürekli karıştırılan
traverten ve tufa terimlerini ayrıntılı olarak
açıklamak, bu çökellerin paleoortamsal ve
paleoiklimsel açıdan öneminden bahsederek
kullanılan yöntemlerden hakkında kısaca bilgi
vermektir. Ayrıca, GB-Türkiye’de yapılan iki
örnek çalışma ve sonuçlarından bahsederek
bölgenin Kuvaterner dönemine ışık tutmaya
çalışmaktır.
Traverten ve tufa çökelleri ile ilgili dünyada
pekçok çalışma yapılmıştır. Ford ve Pedley,
(1996)’da dünyanın traverten ve tufa
çökelleriyle ilgili çalışmasında, bu çökellerin
146
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
diyajenezinden bahsederek, Avrupa ve
Asya’daki tüm traverten ve tufa oluşukları
hakkında genel bir bilgi vermişlerdir.
Altunel, (1996)’da Denizli Pamukkale
travertenleri üzerine yaptığı çalışmasında, bu
travertenleri morfolojik olarak sınıflandırmış
ve tektonik incelemeler sonucunda bölgede
travertenleri
oluşturan
suların
yüzeye
çıkmasını
sağlayan
çatlakların
son
200.000yıldan bu yana KD-GB yönünde
açıldığından bahsetmiştir.
Traverten ve tufalar üzerine daha birçok
çalışmalar yapılmış ve yapılan çalışmaların
hemen hepsi, traverten ve tufa morfolojik
sınıflaması,
litofasiyeslerin
belirlenmesi,
oluşum ortamları, kökenleri, diyajenezi ve
tektonizması ile ilgili olmuştur. Kuvaterner
dönemine ait bu çökellerin, özellikle iklim
çalışmaları konusunda oldukça iyi sonuçlar
vermesi, tüm araştırmaların tufa, traverten ve
mağara çökelleri gibi kalsiyum karbonatça
zengin
karasal
tortulların
üzerinde
yoğunlaşmasına neden olmuştur.
Ancak, ülkemizde yapılan çalışmalar henüz
yeterli bir düzeye ulaşmamıştır ve bu durum
iklim değişimlerini anlamamızı ve diğer
ülkelerdeki veriler ile karşılaştırmamızı önemli
ölçüde kısıtlamaktadır.
Geçmişteki iklim değişimlerini anlamak,
gelecekteki iklimsel öngörülerin de alt yapısı
oluşturmaktadır. Bu bağlamda Kuvaterner
yaşlı traverten ve tufaların oluşum ortamı,
yaşı, kökeni, diyajenez süreçleri ile ilgili elde
edilen her veri, bölgenin, paleoortamsal ve
paleoiklimsel değişimleri hakkında da önemli
ipuçları sunmaktadır.
(Arenas vd., 2000; 2007; 2010). Bu amaçla,
arazi
çalışmaları,
üç
aşamada
gerçekleştirilebilir.
2. MALZEME VE YÖNTEM
Traverten ve tufa çökellerinin oluşum
ortamlarını,
paleovejetasyonunu
ve
paleoiklimsel değişimlerini anlayabilmek için
çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu kısımda
kullanılan yöntemler,
iki başlık altında
değerlendirilebilir.
(2) Sistematik traverten ve tufa örneklerinin
alınması; sistematik olarak alınan
tufa
numunelerinin, laboratuvar çalışmaları (ince
kesit ve SEM, majör ve iz element, duraylı
izotop, yaş, XRD, palinolojik) yapılmak
üzere derlenmesi amacıyla bu çalışma yapılır.
2.1 Arazi Çalışmaları
Traverten ve tufa çalışmalarının en temel
aşamasını
iyi
bir
arazi
çalışması
oluşturmaktadır. Bu çökeller üzerindeki her
türlü sedimanter yapıyı, canlı izlerini
irdeleyerek
yorumlamak,
paleoortamsal
yorumlamalarda oldukça önemli bir adımdır
(a)
(b)
Şekil 1. Traverten (a) ve tufa (b) çökellerinin arazide
görünümleri
(1) Sistematik olarak ölçülü stratigrafik
kesitlerinin alınması; traverten ve tufa
çökellerinin
yanal
ve
düşey yönde
değişimlerini net bir şekilde ortaya koymak
amacıyla arazi çalışmaları sırasında sistematik
loglar alınır.
(3) Karot numunelerinin alınması; Arazi
çalışmaları sırasında
traverten ve tufa
çökellerinden
karot
numunelerinin
alınmasıyla bu karbonat çökellerinin düşey
yöndeki devamlılığı ortaya konulabilir.
147
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
2.2. Laboratuvar Analizleri
(1) Petrografik analiz (İnce kesit, fabrik
analizi ve SEM çalışması); traverten ve
tufaların mikrofasiyeslerinin belirlenmesinde,
bu çökelleri oluşturan bitki ve organizmaların
tanımlanmasında, ince kesit çalışmaları
oldukça önemlidir. Bir tufa
litofasiyesi
peloidal, dentritik, afanitik gibi birden fazla
fabriklerden oluştuğu düşünüldüğünde, bu
fabriklerin hangi iklimsel dönemler içinde
oluştuğunu belirlemek mümkündür. Bu ince
kesitler üzerinde belirlenen fabriklerin alansal
yoğunluğunu % olarak hesaplanır ve baskın
fabrik belirlenir. Bu fabriklerin oluşumunda
rol
oynayan
mikrobial
süreçleri
belirleyebilmek için SEM görüntüleri çekilir.
Tufa çökellerinin mikro ölçek boyutunda
incelenmesinde ve tufaları oluşturan maviyeşil alglerin, diyatomelerin ve mikrobial
filamentlerin çökelme dokusu ile ilişkisini
belirlemede, bu tip analizlere gerek
duyulmaktadır.
(2) Duraylı izotop analizi; traverten ve tufa
çökellerinin δ13C ve δ18O izotop analizleri
yapılarak, bu çökellerin depolanmasında etkili
olan karbonun kökeni ve oksijen izotop
verileriyle de iklim değişimlerindeki salınımlar
hakkında önemli bilgiler elde edilmiş
olacaktır. Karbon değerlerindeki değişim, akış
sırasında sıcaklığın düşmesi, buharlaşma,
toprak zonundan veya yüzey sularından
katılım yanında, fotosentez gibi biyojenik
süreçlerle de mümkün olabilmektedir (Chafetz
vd., 1991; Guo vd., 1996).
(3) U-serisi veya 14C (radyokarbon)
yaşlandırma; traverten ve tufalarda gözlenen
230
Th ve 234U arasındaki izotopik dengesizlik,
birçok araştımacı tarafından yaşlandırma
amaçlı kullanılmıştır (Harmon vd., 1980;
Sturchio vd., 1994; Mallick ve Frank, 2002).
Bunun yanısıra daha genç çökeller için 14C
yöntemi, kullanılmaktadır (Pentecost, 2005).
Bu yöntem yaklaşık 40.000 yıl öncesine
kadar güvenilir sonuçlar vermektedir ancak
daha yaşlı çökelleri için, U-serisi yaşlandırma
yöntemi kullanılmaktadır. Arazi çalışmaları
sırasında, sıkı dokulu, ikincil oluşumların ve
kırıntı girdilerinin olmadığı düşünülen
kesimlerdeki traverten ve tufa örnekleri tercih
edilerek, yukarıda bahsedilen yaşlandırma
analizlerine tabi tutulabilir.
(4) Polen analizi; arazi çalışmaları sırasında
derlenen sistematik traverten ve tufa örnekleri,
içerisindeki palinomorfların belirlenmesi
amacıyla palinolojik analize tabi tutulur.
Travertenler tufalara göre daha masif ve sıkı
dokulu olduğu için,
üzerinde palinolojik
analizler yapmak sıkıntılı olabilmektedir. Bu
yüzden , özellikle traverten seviyelerinin
aralarında, erozyonal kısımlarda gözlenen
paleosol (eski toprak) seviyeleri bu analiz için
oldukça uygundur. Elde edilen palinomorflar,
bölgenin paleoortamsal, paleovejetasyonal ve
paleoiklimsel açıdan evriminin incelenmesi
açısından oldukça önemlidir. Buna ek olarak,
palinolojik çalışmaların sağlıklı sonuçlar
verebilmesi için, derlenen kil ve çamur
(paleosol) örneklerinin, Kuvaterner dönemine
ait olmasından dolayı ve günümüz florasından
etkilenmemesi için örneklerin steril koşullarda
alınmış olmasının yanı sıra, laboratuvar
işlemlerinin de steril ortamlarda yapılması
gerekmektedir.
3. BULGULAR
3.1. Kocabaş Travertenleri
Denizli ilinin yaklaşık 35km doğusunda
yeralan Kocabaş ve çevresinde yaygın olarak
gözlenen Geç Kuvaterner yaşlı traverten
çökelleri, dört ayrı lokasyonda incelenmiştir
(Şekil
2).
Travertenlerin
depolanma
ortamlarını ve fasiyeslerini daha iyi
anlayabilmek için her lokasyondan ölçülü
stratigrafik kesitler çıkarılmış ve ayrıntılı
fasiyes çalışmaları yapılmıştır. Çalışma
alanındaki travertenlerde 8 litotip ve 3 fasiyes
belirlenmiştir. Bunlar; laminalı traverten (L1),
gaz baloncuklu traverten (L2), çalı tipi
traverten (L3), zarflı traverten (L4), havza içi
çakıllı traverten (L5), gastropodlu traverten
(L6), havza dışı çakıllı traverten (L7), eski
toprak (paleosol) (L8) (Şekil 3).
Travertenlerin oluşumu sırasında ortamda
bulunan bitki türlerini ve bu bitki türlerine ait
palinomorfları belirleyebilmek için sistematik
olarak palinolojik örneklemeler yapılmıştır.
Buna göre, iki palinoflora belirlenmiştir
(Palinoflora A ve B). Otsu türler (CompositaeTubulifloreae ve Ligulifloreae, Geraniaceae,
Artemisia, Chenopodiaceae ve Apiaceae)
Palinoflora A (Site-I) içinde bol miktarda
gözlenmektedir. Palinoflora B, bol miktarda
Abies ve Pinus ile kendini göstermektedir.
148
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Quercus,
Oleaceae,
Carpinus,
Chenopodiaceae, Compositae-Tubulifloreae,
Poaceae, Centaureae, Pterocarya, Salix ve
Dinoflagellate türleri daha az bulunmaktadır.
Polen kayıtlarına göre, Palinoflora B,
Palinoflora A’ya göre daha nemli iklim
koşullarının hakim olduğu ortaya çıkmaktadır
(Şekil 4).
Şekil 2. İnceleme sahasının jeoloji haritası ve
çalışma alanınmda yeralan lokasyonların
arazideki görünümleri
Şekil 3. Çöküntü depolanma sistemi içinde
depolanan Kocabaş traverten litotiplerinin
özelliklerinin ayrıntılı bir şekilde gösterilmesi.
(A) traverten ocağında görülen bazı litotipler
(L1, L3, L5, L8) (ölçek: 178 cm); (B) paralel
laminalanmalı traverten, paleosol (eski toprak)
seviyeleri oldukça belirgin; (C) düz havuz
fasiyesinde (flat pool ) gaz baloncukları (gb)
(scale: 12 cm.); (D) düşey ve çevrelenmiş bitki
gövde kalıpları (çalı traverten), gaz baloncukları
ile birlikte; (E) Köşeli ve yarı köşeli traverten
parçaları (traverten breşi-br) bataklık havuz
fasiyesinde yaygın; (F) Gastropodlar (gs)
bataklık-havuz fasiyesinde yersel
olarak
yaygın; (G) iyi yuvarlaklaşmış havza dışı
çakıllar,
traverten
çökellerinin
kenar
kesimlerinde gözlenmekte; (H) gastropod
kavkısının mikroskop görüntüsü; (I) Eski toprak
(paleosol) ve altere olmuş kayaç parçaları
tarafından ayrılan iki traverten seviyesi; (J)
Ostrakodların ince kesit görüntüsü, (o) mikritik
çimento ile çevrelenen ancak içinin bir kısmı
spar kalsit ile doldurulan ostrakod parçaları.
Şekil 4. (a) Site-II’deki (II.Lokasyon) paleosollerden
elde edilen polen örnekleri ve (b) “Coexistence
Approach” yöntemi ile bulunan sıcaklık ve
yağış verileri.
Ayrıca, paleoiklimsel ve paleoortamsal
yorumlamaları daha sağlıklı bir şekilde
yapmak amacıyla toplam 13 adet traverten
örneği U-serisi yaş tayini için derlenmiş ve
buna
göre,
Kocabaş
travertenleri,
181.26±7.7ky ile 85.51±5.8ky yaş aralığında
çökelmişlerdir. Bu radyometrik yaşlar, çalışma
alanındaki travertenlerin yoğun olarak geç
buzul arası dönemde (MIS 5) depolandıklarını,
bununla beraber MIS 6 ve MIS 4 buzul
döneminde de çökelmenin gerçekleştiğini
göstermektedir.
149
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Duraylı izotop değerleri, δ13C için, 1.1 ve 2.6
(‰ PDB) ve δ18O için 20.1- 24.3 (‰ SMOW)
olarak bulunmuştur. Traverten çökelimi, buzul
döneminde (MIS 6) başlamış ve Site-I ve SiteII’de son buzularası döneme (MIS 5) kadar
devam etmiştir. Ancak, Site-III ve Site-IV
traverten çökelimi, MIS 4 buzul dönemine
kadar sürmüştür. Çökelme dönemlerindeki bu
farklılık, bölgedeki tektonik hareketliliğin
traverten çökelleri
üzerinde etkisini
göstermektedir.
3.2. Sarıkavak Tufa Çökelleri
Çalışma alanı, Batı Anadolu’nun genişleme
tektoniğine bağlı olarak gelişmiş KD-GB
uzanımlı bir çöküntü havzasının kuzey
kısmında yer almaktadır. Batı Anadolu’nun
neotektonik dönemde açılması sonucu oluşan
Acıgöl Grabeni, çalışma alanının güney
sınırını oluşturmaktadır (Şekil 5). Çalışma
alanında yer alan tufa çökelleri, Pliyosen
tortullarının en üst seviyelerinde, bölgede
gelişen akarsu sistemlerinin çökelttiği
Kuvaterner yaşlı karasal karbonatlardır.
Şekil 5. (a) Çalışma alanının ve çevresinin genelleştrilmiş jeoloji haritası, (b) Acıgöl ve kuzey sınırındaki
Sarıkavak tufalarının arazideki görünümleri
Yapılan arazi çalışmaları sonucunda,
Sarıkavak tufalarının akarsu sistemi içerisinde;
akarsu-örgülü, akarsu-set (baraj) ve akarsu-göl
alt
sistemleri
olarak
depolandıkları
gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, fitoherm
çatıtaşı (makrofit), fitoherm bağlamtaşı
(stromatolit / laminalı tufa, yosunlar, onkoidal
tufa, intraklast), fitoklast, mikritik tufa,
paleosol, ve charofit gibi litofasiyesler
ayırtedilmiştir.
Otokton çökeller; çimentolanmış bitki
materyalleri içeren, yaygın olarak bitki
saplarının etrafında radyal olarak çökelen
fitoherm çatıtaşlarından ve laminalı stromatolit
yapıları,
bantlı
görünümlü,
kalsit
kristallerinden oluşan fitoherm bağlamtaşından
oluşmaktadır (Şekil 6A, B ve C) (Pedley,
1990; Koşun vd., 2005). Kırıntılı tufa
çökelleri, başlıca, köşeli, kötü boylanmalı,
havza içi fitoklast ve fitoherm tufa
parçalarından ve silt ve kum boyu intraklast
tufalardan oluşmaktadır (Şekil 6G). Tufa
büyümesinin hızlı olduğu dik yüzeyli mikro
taraçalar, küçük kanalcık şelaleri ve kanalları
görülmektedir. Tufa çökellerinin taban
kesimlerinde, Tersiyer yaşlı karasal ve sığ sığ
denizel çökellere ait çakıltaşı kumtaşı
ardalanmasından oluşan kırıntılı birimler göze
çarpmaktadır (Şekil 6F).
Sarıkavak tufa çökellerinin oluşum yaşlarını
belirleyebilmek
için
yapılan
(U/Th)
radyometrik yaş tayinine göre;
Sarıkavak
tufaları 80.64 bin yıl ±1.51ile 308.88±9.20 bin
yıl arasında bir zaman diliminde çökelmiştir.
Arazi çalışmaları sırasında Sarıkavak tufa
çökellerinden elde edilen duraylı izotop
150
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
verilerine göre, (δ13C ve δ18O) δ13C izotop
değerleri; -1.63 ile 1.5 arasında ve δ18O izotop
değerleri; -10.83 ile
-7.49 arasında
değişmektedir.
4. TARTIŞMA VE SONUÇLAR
Yapılan bu çalışmada, traverten ve tufa
çökellerinin birbirleriyle olan benzerlikleri ve
farklılıkları ortaya konulmuş ve bu karasal
karbonatların paleoortamsal, paleoiklimsel ve
paleovejetasyonal
açıdan
önemine
değinilerek,
uygulanan yöntemler kısaca
tanıtılmıştır. Batı Anadolu’da önemli traverten
sahalarından biri olan Kocabaş travertenleri ve
Acıgöl’ün kuzeyinde küçük bir alanda yüzlek
veren Sarıkavak tufaları bu çalışmada örnek
çalışma olarak irdelenmiştir.
Şekil 6. Yapılan ön çalışmalara göre Sarıkavak tufa
çökellerinin
arazideki
görünümleri
ve
lithofasiyesleri. (A) Stromatolitik tufa örneği, B)
Akarsu-örgülü sistem içinde düşey olarak
gelişen makrofitler (Lmc) ve stromatolit yapısı
(Ls), C) D) Akarsu-baraj sistemi içinde gelişen
tufa oluşumları; Stromatolit (Ls) ve bryofit
(Lbr) fasiyesleri, (E) fitoherm bağlamtaşının
daha yakından görünümü; Stromatolit (Ls),
fitoklastik
tufa (Lpht) ve bryofit (Lbr)
fasiyesleri, (F) Akarsu-baraj sistemi içinde
oluşan tufa çökelleri ile Oligosen yaşlı kırıntılı
çökeller arasındaki sınır. Litoklast (Llc), extraformasyonal klast (Lec), konglomera (C),
kumtaşı (St) ve çamurtaşı (M). (G) Akarsu-göl
sistemi içinde gelişen tufa çökelleri; Litoklast
(Lic) ve onkolit (O). (H) Göl sistemi içinde
çökelmiş sıkı dokulu, masif, mikritik tufa (Lm)
ve yer yer gözlenen paleosol (Lp) ara seviyeleri.
Kocabaş travertenleri, çöküntü depolanma
sisteminde gelişen; havuz düzlüğü, çalı
düzlüğü ve bataklık-havuz fasiyeslerinde
181.26±7.7ky ile 85.51±5.8ky yaş aralığında,
nemli iklim koşullarının hakim olduğu,
tektonik
açıdan
aktif
bir
bölgede
çökelmişlerdir.
Elde edilen duraylı izotop verilerine göre,
travertenlerin, baskın olarak sıcak sularla
birlikte zaman zaman meteorik suların
karışmasıyla oluşan sularla beslendikleri
ortaya çıkmıştır.
Sarıkavak tufa çökelleri, akarsu sistemi
içerisinde; akarsu-örgülü, akarsu-set (baraj),
akarsu-göl ve paludal sistemleri içinde
gelişmiştir.
Sarıkavak’taki tufa çökelimi, MIS 9, MIS
7, MIS 5 gibi buzul arası dönemlerde ve MIS 6
gibi buzul dönemine karşılık gelmektedir.
Çalışma alanının kuzey kesiminde yer alan
akarsu-göl sistemi içerisinde depolanan tufa
çökelleri, MIS 9 buzul arası dönemde daha
kalın bir istif oluşmuştur. Çalışma alanının
güneydoğusuna doğru tufa oluşumları giderek
gençleşmekte ve en genç tufa çökelleri, graben
kenarına en yakın yaklaşık 80 bin yıl önce
depolanmış ve MIS 5 (buzul arası) dönemine
denk
gelmektedir.
Sarıkavak
tufa
çökellerinden henüz palinolojik sonuçlar elde
edilememiştir.
Sonuç olarak, karasal karbonat çökelleri
(freshwater carbonates) olan traverten ve
tufaların her geçen gün önemi giderek
artmakta ve Kuvaterner dönemi için sağlıklı
sonuçlar veren bu çökellerin ayrıntılı olarak
incelenmesi ülkemiz için büyük önem
taşımaktadır. Uygulanan çeşitli yöntemlerle,
bölgenin
Kuvaterner
dönemine
ait
paleortamsal,
paleoiklimsel
ve
paleovejetasyonal
sonuçlar
vermekteve
böylelikle
farklı
bölgelerdeki
benzer
oluşuklarla
karşılaştırma
imkanı
sağlamaktadır. Tektonik
açıdan aktif bir
konuma sahip ülkemizde bu tür çökellerin
çalışılması
Kuvaterner
döneminin
151
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
aydınlatılması açısından önemli bir adım
olacaktır.
DEĞİNİLEN BELGELER
Altunel, E. 1996. Pamukkale Travertenlerinin
Morfolojik Özellikleri, Yaşları ve Neotektonik
Önemleri. MTA Dergisi 118, 47-64.
Andrews, J.E. 2006. Palaeoclimatic records from
stable isotopes in riverine tufas: synthesis and
review. Earth-Science Reviews 75, 852104.
Arenas, C., Gutierrez, F., Osácar, C., Sancho, C.
2000. Sedimentology and geochemistry of
fluvio-lacustrine tufa deposits controlled by
evaporate solution subsidence in the central
Ebro Depression, NE Spain. Sedimentology, 47,
883–909.
Arenas, C., Cabrera, L., Ramos, E. 2007.
“Sedimentology of tufa facies and continental
microbialites from the Palaeogene of Mallorca
Island (Spain)”. Sed. Geol. 197, 1–27.
Arenas-Abad, C., Vazquez-Urbez, M., Pardo-Tirapu,
G., Sancho-Marcen, C. 2010. Fluvial and
associated carbonate deposits. In: Carbonates in
Continental Settings: Facies, Environments, and
Processes” (Eds A.M. Alonso Zarza and L.H.
Taner), Dev. Sedimentology, 61, 133–175.
Atabey, E. 2003. Tufa ve traverten, Jeoloji
Mühendisleri Odası yayınları 75, 106.
Chafetz, H.S., Rush, P.F., Utech, N.M. 1991.
Microenvironmental controls on mineralogy and
habit of CaCO3 precipitates: an example from
an active travertine system. Sedimentology 38,
107–126.
Ford, T.D. Pedley, H.M. 1996. A review of tufa and
travertine deposits of the world, Earth Sci.
Review 41, 117-175.
Guo, L., Andrews, J., Riding, R., Dennis, P.,
Dresser, Q. 1996. Possible microbial effects on
stable carbon isotopes in hot-spring travertines.
Journal of Sedimentary Research 66, 468–473.
Harmon, R.S., Glazek J., Nowak K. 1980.
230Th/234U dating of travertine from the
Bilzingsleben archeological site. Nature 284,
132-135.
Koşun, E., Sarıgül, A., Varol, B. 2005. Antalya
Tufalarının Litofasiyes Özellikleri, MTA
Dergisi 130, 57-70.
Mallick R., Frank N. 2002. A new technique for
precise Uranium-series dating of travertine
micro-samples. Geochimica et Cosmochimica
Acta 66, 4261-4272.
Özkul, M., Gökgöz, A., Horvatinčić, N. 2010.
“Depositional properties and geochemistry of
Holocene perched springline tufa deposits and
associated spring waters: a case study from the
Denizli province, Western Turkey”, In: Pedley,
H.M.
(Ed.),
Tufas and Speleothems:
Unravelling the Microbial and Physical
Controls: The Geological Society, London.
Special Publications 336, 245–262.
Pedley, H.M. 2009. Tufas and travertines of the
Mediterranean region: a testing ground for
freshwater
carbonate
concepts
and
developments, Sedimentology, 56, 221–246.
Pentecost, A. 2005. Travertine. Kluwer Academic
Pub., Science & Technology, 445p.
Sturchio N.C., Pierce K.L., Murrell M.T., Sorey
M.L. 1994. Uranium-series ages of travertines
and timing of the last glaciation in the Northern
Yellowstone
Area,
Wyoming-Montana.
Quaternary Research 41, 265-277.
152
16.PÇG Çalıştayı,
Çalıştayı, 25-28
Program,
Bildiriler, 153-164
16.PÇG
EkimÖzler
2015,&Rize
25-28 Ekim 2015, Rize
JEOLOJİK ZAMANLARDA LİKENLERİN EVRİMİ
Atila YILDIZ
Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 06100, Beşevler-Tandoğan / ANKARA,
([email protected], [email protected])
ÖZ:
Likenler alg (mavi-yeşil ve yeşil algler) ve mantarların bir araya gelerek oluşturdukları
morfolojik ve fizyolojik birliklerdir. Simbiyoz bir canlı olan likenler dünya üzerinde yaklaşık
20.000-25.000 güncel türle temsil edilmektedirler. Buna karşılık fosil likenler üzerinde kısıtlı
bilgiler bulunmaktadır. Bu nedenle, makalenin amacı Türkiye’de çok az çalışılan jeolojik
zamanlar içerisinde fosil likenler hakkında bilgi vermek, örnekler sunmak ve ilgi çekmektir. Fosil
likenlerin jeolojik süreç içerisindeki gelişimleri dikkat çekici olup, günümüz likenlerini
anlamamızda önemleri büyüktür.
Anahtar kelimeler: Liken, fosil, jeolojik zamanlar
LICHENS’ EVOLUTION IN GEOLOGICAL TIMES
ABSTRACT: A lichen is a composite organism that arises from green algae or cyanobacteria
(blue-green algae)(or both) living among filaments of a fungus in a symbiotic relationship. The
combined life form has properties that are very different from the properties of its component
organisms. There are approximetly 20.000-25.000 species on the world. Aims of the study are to
bring out main outlines of the fossil lichens due to lack of data on the matter and to present
examples in geological times. To understand the Recent lichens better, evolution of fossil lichens
in geological time is an important subject.
Key words: Lichens, fossil, geological times
1.GİRİŞ
Likenler tabiatta yaşayan en ilginç canlı
gruplarından biridir. Alg ve mantarların bir
araya gelerek meydana getirdikleri morfolojik
ve fizyolojik birliklerdir. Diğer bir deyimle,
likenler, alg ile mantarların kurdukları
simbiyoz bir yaşam şeklidir. Bu ortak
yaşayışta alg, klorofil taşıdığından fotosentez
yapar ve birliğin besin gereksinimini karşılar.
Mantar ise su ve madensel maddelerin
alınmasında görev alır. Ayrıca eşeyli üremeyi
gerçekleştirir. Çeşitli kaynaklara göre farklılık
göstermekle birlikte dünyadaki liken türü
sayısı yaklaşık olarak 20.000-25.000 civarında
değişmektedir. Likendeki ortaklardan algler
bir hücreli veya ipliksi olabilirler. Bunlar;
Cyanophyta
(Mavi-Yeşil
Algler)
divizyosundan Chroococcus, Nostoc vs. ya da
Chlorophyta (Yeşil Algler) divizyosundan
Protococcus, Trentepohlia vs. genuslarının
bazı türleridir. Likenlerin yaşama alanları ve
substratları çok geniş ve değişkendir.
Likenlerde eşeyli ve eşeysiz olmak üzere iki
tip üreme görülür. Likenlerden liken asitleri
elde edilir. Tıpta, boya ve parfümeri
sanayinde, besin elde etmede likenlerden
faydalanılabilir (Yıldız ve Yurdakulol, 2002).
Likenler aynı zamanda halk folklorunda
önemli yer tutar. Bunun yanında dekorasyon
işlerinde
ve
maket
yapımında
da
kullanılmaktadır.
Likenler ekolojik açıdan oldukça önemli bir
yere sahiptir. Doğada özellikle orman
ekosisteminde azot döngüsünde yer alırlar.
Toprağa tutunarak erozyonu önlemeleri, ağır
metalleri ve radyonüklidleri absorblamaları ve
hava kirliliğine karşı duyarlılık göstermeleri
likenlerin mükemmel bir biyoindikatör
153
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
olduğunu
göstermektedir
Yurdakulol, 2002).
(Yıldız
ve
2.MALZEME VE YÖNTEM
Fosil likenlerle ilgili literatür bu çalışmanın
malzemesini içermektedir. Konu ile ilgili
literatürü iyi anlamak için aşağıdaki konulara
değinilmiştir.
2.1. Likenlerin Sınıflandırılması
Likenler sistematikçiler tarafından değişik
şekillerde
sınıflandırılmışlardır.
Bu
sınıflandırma:
A-Tallus yapılarına
B-Morfolojik yapılarına
C-Üzerinde büyüdükleri substratlarına
D-Likenleri oluşturan mantarların
subdivizyosuna göredir.
Sistematikçiler likenleri sınıflandırırlarken
teşhis ve tanımlamalarda bazı yöntem ve
karakterler kullanmışlardır. Bunları üç başlık
altında toplayabiliriz:
1- Morfolojik özellikler
2- Anatomik özellikler
3- Kimyasal özellikler (Yıldız ve Yurdakulol,
2002).
2.2.Morfolojik ve Anatomik Karakterler
Likenlerde morfolojik ve anatomik karakterler
teşhis için oldukça önemlidir. Bu özellikleri
üremelerinde, tallus ve üreme organlarının
yapısında gözlemekteyiz.
Vejetatif Üreme
Likenlerde vejetatif üreme üç yolla
olmaktadır:
1- Fragmantasyon, 2- İsidia ve 3- Soredia
1)
Fragmantasyon:
Tallustan
kopan
parçalarla olan bir vejetatif üreme şeklidir.
Mantar dokuları tarafından sarılmış alg içeren
parçalar dağılır.
2) İsidia: İsidiyum’lar liken tallusundan dışarı
doğru büyüyen özel yapılardır. Korteks
tarafından çevrelenen birkaç alg hücresi ve
mantar hiflerinden oluşurlar. Yarı küremsi,
pulsu, silindirik olabilirler. İsidiyum’u
oluşturan yapılar tallustan kopup ayrılarak
vejetatif üremede rol oynarlar.
3) Soredia: Sorediyum’lar vejetatif dağılma
için çok yaygın organlardır. Sorediyum’lar
tallusun alg tabakasından meydana gelen bir
veya birkaç alg hücresini saran mantar
hiflerinden oluşan yapılardır.
kopup ayrılarak ürerler.
Sorallerden
Eşeysel Üreme
Likenlerde eşeysel üremeyi sadece mantarlar
gerçekleştirir. Eşeysel üreme apotezya ve
peritezya ile olmaktadır.
1) Apotezya: Apotezyumlar açık disk şeklinde
askokarplardır.
2) Peritezya: Peritezyum testi şeklinde olup
tallusa gömülmüştür. Çoğunlukla koyu renkli
por veya siğil gibi gözlenir. Tepesinde ostiole
denilen bir açıklık vardır.
3) Piknidyum: Likenlerdeki mantarların
oluşturduğu diğer bir yapı da piknidyumdur.
Çoğunlukla tallusa gömülü olan bu yapı ufak
noktalar, lekeler halinde görülür. Basit ve
dallanmış hiflerle çevrili piknidyumlarvejetatif
spor olan konidia’larıüretirler. Bu sporların
mantar için diaspor veya eşeysel bir
fonksiyonu olduğu düşünülmektedir (Yıldız ve
Yurdakulol 2002).
Likenlerde Bulunan Diğer Özel Yapılar
1) Lobules:Lobules’ler genellikle liken
tallusunda lobların kenarları boyunca gelişen
ek yapılardır.
2) Rhizinler:Alt korteksten gelişen renksiz
veya siyah renkte rhizoid benzeri mantar
hifleridir.
Tallusunsubstrata
tutunmasını
sağlarlar.
3) Cilia: Renksiz veya karbon renginde,
lobların kenarları boyunca yer alan veya
Usnea’nın lecanorin tipteki apotezyasının
kenarlarında yer alan hiflerden meydana
gelmiş bir yapıdır (Yıldız ve Yurdakulol
2002).
3. VERİLER
Moleküler
çalışmalar
bize
likenlerin
Prekambriyen’de oluştuğunu göstermektedir
ve bazı fosiller bu tezi desteklemektedir
(örneğin Heckman vd. 2001). Fosil kanıtların
günümüze ve geçmişe bakıldığında oldukça az
olduğu görülmektedir. Atasal likenlerin tallus
yapıları
günümüz
likenlerinin
tallus
yapılarından farklılık gösterdiği için, bunları
liken fosili olarak değerlendirmek zor olabilir.
Eski likenlerin günümüz likenlerinin atası
olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur (örneğin
Printzen ve Lumbsch 2006; Schoch vd.
2009a). Likenler Ascomycota’nın oniki
154
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
ordusunda yer almaktadır. Likenlerin evrimi
hala insanları şaşırtmaya devam etmektedir
(Grube ve Winka, 2002). Likenlerin beş tane
bağımsız kökenin olduğu söylenmektedir
(örneğin Gargas vd. 1995). Bazı bilim
adamları ise oniki tane kökeninin olduğunu
söylemektedirler (örneğin Aptroot 1998).
Moleküler araştırmalar bize gösteriyor ki liken
dışı yapılar liken formlu atalardan gelebilir.
Likenleşmenin tespiti ve liken maddelerinin
oluşumu biyokimyasal yolların evrimiyle
açıklanabilir (Lutzoni vd. 2001). Schwartzman
(2010) tarafından yapılan ilginç bir çalışmada
atmosferdeki CO2 miktarının azalmasıyla
likenleşmenin tetiklendiğini söylemektedir.
Kara bitkilerinin evrimi ve dağılımları
sonucunda likenler ve likenleşmiş mantarlarda
yeni sunstratlar nedeniyle yayılmışlardır
(Grube ve Winka 2002). Jeolojik dönemde
mantarlar ve algler arasındaki likenleşme
birçok defalar yok olmuş ve yeniden
oluşmuştur (DePriest, 2004).
Diğer Prekambrien fosilleri yaygın olarak
liken yada liken benzeri yapılar olarak ifade
edildir. Bunlar arasında en fazla tanınanlar
Ediacaran fosilleri veya Vendobionta’dır.
Dünya tarihinden günümüze dek en eski
makroskobik örnekler
bunlardır.
Bazı
Ediacaran fosil morfolojileri dünyada en az 30
bölgede var olduğu bazı bölgelerde birkaç cm
bazı yerlerde ise 1 m kadar uzunluğa
sahiptirler. Bütün Ediacaran fosilleri derin
deniz yüzeylerinde bulunur fakat bir rapora
göre renklerine göre araştırılırsa karasal
habitatlarda
paleosoller
olarak
da
bulunmaktadır (Retallack, 2012). Güney
Çin’de bulunan Weng’an’da 580-551Ma
tarihlenen döneme ait olduğu düşünülen
Neoprotozoik liken benzeri simbiyotikler rapor
edilmiştir (Yuan vd. 2005). Türler fosfatlanmış
ve her biri 0,9 µm çapta mantar filamentleriyle
çevrelenerek
ağa
benzer
bir
yapı
oluşturmaktadır.
Prekambriyen Likenleri
Prekambriyen’de rastlanan ilk liken türü
Thuchomyces lichenoides Güney Afrika’nın
Prekambriyen kayalarında ilk kez bulunmuştur
(Hallbauer ve van Warmelo 1974; Hallbauer
vd. 1977; Şekil 1). Thuchomyces lichenoides
yatay bir tallusun yukarı doğru uzanan septalı
hif sütunlarından oluşmuştur. Yukarı doğru
olan bu sütunların herbiri vejetatif sporlarla
sonlanmaktadır. Fotobiyontların kanıtlarını
bulmak zordur.
Şekil 1. Tuchomyces lichenoides (Retallack vd.
2013)
Diğer bir Prekambriyen likeni Güney
Afrika’nın paleosollerinde bulunan Diskagma
buttonii ’dir (Retallack vd. 2013b, Şekil 2). Bu
tür elongate, semaver şekilli bir yapıda ve 18
mm uzunluğunda olabilir. İğnemsi, dikenimsi
yapılarla tallusun alt yüzünden ortama
tutunmuştur.
Şekil 2. Diskagma buttonii (Retallack vd. 2013)
Bunların bir çoğu basık armut benzeri bir
yapıyla sonlanır ki, burası kabarcığa, spor
155
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
topluluğuna
veya
üreme
birimine
benzemektedir. Dış görünüşü siyanobakteri
veya bazı alglere benzeyen 6-15µm çapındaki
kokkoid tek tip hücreler bulunmaktadır.
Şekil 3. Neoprotozoik liken benzerimsi
biyotikyapılar (Taylor vd. 2015)
Paleozoyik Likenleri
Kambriyen kayalarından alınan örneklerde
belirli biyolojik yapı olarak kabul ettiğimiz
yapılar
eksen
yapısının
morfolojisine
dayandırılarak liken olarak, diğer fosiller ise
mantar olarak sunulmuştur (Retallack, 2011).
Farghera robusta Avustralya’da belirli bir
bölgede oluşan fosillerin ismidir (Şekil 4).
Likenlerin de içinde bulunduğu biyolojik
bütünlük sunan bir fosildir. Türlerin tallusları
yaklaşık 1,4 mm genişliğinde filamentlerden
oluşur. Filamentler dikotom ve monopodial
dallanmalar halindedir.
Şekil 4. Farghera robusta (Retallack, 2009)
Tallusun dış segmenti zayıf dairesel bir biçim
gösterir. Dış kısımlarda kalınlaşmış kenarlar
meydana gelir. Diğerleri hava şartlarına bağlı
olarak kumtaşı kayalarının üstünde oluşan
demir oksit ile ilişkili olarak ortaya çıkar (Jago
vd. 2012). Kuzey Amerika’daki Appalachian
Havzası bölgesinde
Ordovisian-Silüriyen
kayalarında çeşitli tallus benzeri yapılar vardır
ki, bunlar büyük oranda biyolojik varlıklar
içerir. Bunlar embriyofitler, algler, mantarlar,
siyanobakteriler
ve
likenlerdir.
Genç
kayalardaki fosiller bize erken Devoniyen
devrindeki
likenler
hakkında
bilgi
vermektedir.
Bunlardan
iki
tanesi
Cyanolichenomycites
devonicus
ve
Cyanolichenomycites salopensis olup alt
Devonien (Lochkovian) Shropshire, West
Midlands, UK’da tespit edilmiştir (Honegger
vd. 2013b). Karakterlerini karşılaştırmak için
bir dizi deney yapılmış daha sonra taramalı
elektron
mikroskobu
(SEM)’da
gözlemlenmiştir.
Cyanolichenomycites
devonicus heteromerik tallus olup, kalın bir
kortekse, gevşek hiflerden oluşan medullaya
ve Nostoc ‘dan oluşan bir gonidiyum
tabakasına sahiptir. Fosil merkezde basık ve
etrafı loblarla çevrilidir ve piknidial konidio
matanın konidiyoforları gibi yorumlanmıştır.
Diğer yandan Chlorolichenomycites salopensis
yeşil alglerden oluşur (Şekil 5). Fosil çapı
birkaç mm olan, dorsi-ventral bir tallus
simetrisi göstermektedir. Kırık bölmeler
arasında çapları 16-21 µmolan olan hücreler
yeşil alglerin morfolojik yapı bakımından en
sık rastlanan cinsi Trebouxia’ya benzerlik
göstermektedir. Tallusun üst tabakası kalın
hücre tabakasından oluşurken, alt tabakası ise
hif örgüsü içermektedir. Her iki fosil liken türü
yaygın
formlarla
birkaç
özellik
paylaşmaktadır. Bu özellikler temelde tallusun
yüzeyinin bölümlere ayrılması şeklindedir.
Ayrıca bakteri kolonileri aktino bakteriyel
filamentler
dar
hifli
mantarlar
Chlorolichenomycites salopensis tallusuyla
ilgilidir.
Yaşayan likenlerde görüldüğü gibi bu fosil
liken mikrobiyal topluluklara ev sahipliği
yapmıştır (Honegger vd. 2013a). Çok az
Paleozoyik liken olduğu halde günümüzde
bulunanlar Dünya’nın ilk karasallaşmasıyla
ilgilidir (Honegger vd. 2013b). Bunlarda
gösteriyor ki liken simbiyozu ilk ve Erken
Devoniyen ekosisteminden bu yana çeşitlilik
göstermiştir. Ayrıca bu fosiller erken
156
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Devoniyen döneminden bu yana liken
evriminin çoklu fotobiyontları da içerdiği
görülmektedir. Bir hipoteze göre de fosil
kanıtların ilk ekosistemin oluşmasında kritik
rol oynayan mantar mutualizmini de içerdiğini
belirtmektedir (örneğin Taylor ve Osborn,
1996; Selosseand Le Tacon, 1998).
En üstteki iki tabaka dikey durumdadır ve her
biri 0.5-1.0 mm derinliğinde olan dairesel ve
elips şeklindeki sırt örneklerinin formlarına
benzer. Çöküntülü kısmın genişletilmiş
duvarları aynı tür hiflerden daha dardır ve bu
formlar üç boyutlu ağlar şeklindedir.
Winfrenatia reticulata’nın yüzeyinde her biri
20-30 µm çapında olan mikobiyontlar
bulunmaktadır.
Muhtemelen
kortex
tabakasının bulunmamasından dolayı olabilir.
Winfrenatia reticulata fotobiyontu kokoid
hücrelerini içerir yada tallusun bazı
çöküntülerinde toplu hücre kümeleri üç
Şekil 5. Chlorolichenomycetes salopensis (Honegger
vd. 2013)
Şekil 7. Winfrenatia reticulata’nın hif örgüsü ve
hücre yapısı
Genç bir fosil olan Winfrenatia reticulata
fotobiyont hücreler ve mantar hiflerinin
yapısıyla ve özellikleriyle ilgilidir (Şekil 6-9).
Bu fosil 10 cm uzunluğunda 2 mm
kalınlığında tek parça tamamlanmamış bir
örnek içermektedir. Her bir tallus 1-2 mm
kalınlığında ince misel mat içermektedir. Her
bir mat ikiden dörde kadar olan paralel hif
tabakalarından oluşmaktadır ve her bir tabaka
2-6 hif kalınlığındadır.
hifli ağla meydana gelir. Her bir hücre bütünü
10-16 µm genişliğinde ve her biri 6 µm
tabakayla sarılıdır.
Şekil 8. Winfrenatia reticulata’nın hif örgüsü ve
hücre yapısı
Şekil 6. Winfrenatia reticulata’nın boyuna kesiti
Tek hücreliler bir kılıf içinde kümeler halinde
düzenlenmektedir. Winfrenatia reticulata’ nın
en ilginç özelliklerinden biri fotobiyont
157
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
hücreleri ile tallus çöküntülerindeki ilişkisidir.
İlk aşamada hücre boyutuna eş bir çöküntü
görülür hücre bölünmesinin çeşitli aşamalarda
daha büyük olanlar tabana yakın küçük
olanlardır.
Şekil 9. Winfrenatia reticulata’nın çok hücreli
fotobiyontu
Bir sonraki birkaç aşamada soredia adı verilen,
birkaç fotobiyont hücresinin mantar hifleri
tarafından sarılmasıyla meydana gelen yapı
vejetatif üreme yapılarını oluşturur.
Kazakistan'da bulunan ilginç bir fosil foliose
liken türü olan Flabellithae linae 'nin Orta
Devoniyen (Givetiyen) dönemine ait olduğu
düşünülmektedir (Jurina ve Krassilov, 2002).
Elde
edilen
numuneler
başlangıçta
Flabellofoliume linae olarak tanımlanan ve
yelpaze şeklindeki yaprakları ile modern bir
Ginkgo’ya benzeyen Paleozoyik bir bitki
çeşidi olarak kabul edilmiştir (Jurina ve
Putiatina, 2000). Numuneler laminar yapının
tallus olarak da ifade edilen düzensiz loblu
gösterimlerinden oluşmaktadır. Bunlar aynı
zamanda hif olarak da adlandırılan geniş boru
şeklindeki filamentlerden oluşan bir korteks
halinde düzenlenmiştir. Bu bölgenin altı (5-7
μm çapında) küre şeklindeki hücrelerin
toplamlarıyla bağlantılı dar bölmeli filament
katmanıdır. Ayrıca mevcut olanlar gömülü
olduğu düşünülen apotezya yapılardır.
Bununla birlikte fotobiyont hücreleri olarak
güvenle yorumlanabilen yapıların yokluğu,
biraz belirsiz liken türü olarak Flabellithae
linae’yi önermektedir. (örneğin Klymiuk vd.
2013a).
Sonuç olarak fosil likenleri üzerine kritik
araştırmalar gelecekte mantar evriminin
deşifre edilebilmesi için kullanılmayan fosil
kaynakların oldukça
değerli
olacağını
vurgulamaktadır.
Mesozoyik Likenleri
Mesozoik kayaçlardatarihsel olarak Thallites
adı altında olarak tanımlanan birkaç fosil
vardır. Bunlar alg olarak veya bryofitik tipi
evrimin bir seviyesi olarak yorumlanmıştır.
Bir liken tallusunu düşündürecek bazı
fosiller Almanya’da ortaya çıkarılmıştır
(Ziegler, 1992). Liflerin Tallusunu oluşturan
numuneler ile apothecia ve muhtemel
fotobiyont hücrelerinin bazı tip kümeleri
olarak değerlendirilmektedir. SEM görüntüleri
ve rekonstrüksiyonu liken tallusların hipotezini
destekleyen yapıları ortaya çıkarmasına karşın,
ek örneklerin incelenmesi bu fosiller aslında
Liken tallusunun olup olmadığını belirlemek
için gereklidir.
Liken tallusu olduğu düşünülen bir yapı İç
Moğolistan Özerk Bölgesi'nde ve Çin'in Orta
Jura (Jiulongshan Formasyonu) tabakalarından
bildirilmiştir (Wang, X.vd, 2010). Bu liken
türü Daohugouthallus ciliiferus’tur (Şekil 10).
Fosil uzunlamasına ana ekseni yüksek
ölçüde dallanmış bir tallus tarafından
karakterize edilmektedir. Burada yan ve
bağlantı kollarının her birinin genişliğiyaklaşık
2.0 mm ve birden fazla dal olabilir.
Şekil 10. Daohugouthallus ciliiferus’un tallusunun
görünüşü
En son dalların bazıları kırılacak gibi görünen
liken, Soralia’ya benzeyen küçük loblar veya
birkaç siğil benzeri çıkıntılar ile sonlanır.
158
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Tallusundan ortaya çıkan ipliksi yapıların
bazıları günümüze kadar gelen likenlerin
oluşturduğu cilialara morfolojik olarak
benzemektedir. Burada bir miktar nemin
yoğunlaşma kapasitesinde işlev gördüğüne
inanılmaktadır (Hannemann, 1973). Modern
likenlerde bulunan bu morfolojik benzerliklere
karşılık olarak Daohugouthallus ciliiferus’un
mikobiyont veya fotobiyonları hakkında
bilinen birtakım şeyler bugüne kadar varlığını
korumaktadır.
Diğer bir fosil Britanya Kolombiyası’nın
Aşağı Kretase bölgesinde foliose veya
squamulose
Liken
tallusu
olarak
değerlendirilmekte ve Honeggeriella complexa
olarak adlandırılmıştır (Matsunaga vd. 2013,
Şekil 11-12). Fosil milimetreden biraz daha
büyük ve yaklaşık 260 µm kalınlığında bir
heteromerik tallusunun mineralize edilmiş bir
parçasıdır.
Şekil 11. Honeggeriella complexa’nın tallus enine
kesidi (Bar= 50 µm)
Şekil 12. Honeggeriella complexa’nın gonidiyum
tabakası (Bar= 10 µm)
Tallusun enine kesitindeki tabakalar açık bir
şekilde
görülmektedir.
Mantar
hifleri
tarafından biraz daha kalın olan üst korteks ve
alt korteksin her ikisi plektenkima olarak
tanımlanan
kalın
duvarlı
yapıları
oluşturmaktadır. Medulla bölümü gevşek
düzenlenmiş dairesel
boşluklar içeren
hiflerinden (~ 1,1-3,5 µm çapında) oluşur. Alg
hücreleri, küre şeklinde ve yaklaşık 12 µm
çapına kadar değişen fotobiyontlar olarak
değerlendirilmektedir.
Honeggeriella
complexa, yalnızca küçük bir tallus parçası
tarafından temsil edilmesine rağmen, bu
araştırmada bir mineralize liken Mesozoyik
likenlerin çeşitliliğini anlamamızı artırmada
büyük söz sahibidir.
Senozoyik Likenleri
Mesozoyik’e nispeten likenlerin az olduğu
ifade edilmekle birlikte, çok daha fazla
Senozoyik likeni olduğu bilinmektedir.
Anzia electra (Lecanorales), Eosen Baltık
kehribardan bulunmuş küçük bir heteromerik
likendir (Rikkinen ve Poinar, 2002a, Şekil 13).
Baltık
amberde
rastlanan
Alectoria
succin’nin başka bir liken türüdür (Mägdefrau,
1957, Şekil 14). Talluslar saç gibi ve çok
sayıda karışık liflerden oluşur. Apotezya
olarak yorumlanan yapıların neyi temsil
ettiğini belirlemek oldukça zordur.
Dominik amberde görülen diğer iki liken
fosili Parmeliaceae üyesi olarak tanımlanır
(Miyosen; Poinar vd. 2000). Bunlardan biri,
Parmelia ambra, foliose tallusludur ve loblar
dikotom dallanmıştır (Şekil 15).
Parmelia ambra tallusunun üst yüzeyi düz
pürüzsüzdür. Sadece bir adet isidium vardır.
Parmeliaambra‘nın enine kesidinde çapı
2.3µm kadar kalın duvarlı, iç içe medulla
hiflerden oluşur.
Alt yüzeyden 900 µm uzunluğunda ve 30-60
µm genişliğinde rizin çıkar. Fotobiyont,
medulla ve üst korteks arasında meydana alg
hücrelerinden (çapı 5,8-11,6 µm) oluşur.
Parmeliaisidii veteris diğer fosil likendir. Bu
fosillerin apotezyaveya piknidiası olduğuna
dair hiçbir kanıt yoktur. Son zamanlarda
ortaya çıkarılmış Anzia ve Parmelia amber
fosilleri incelendiğinde parmeloid likenlerin
orjini ve büyük türleşmesi hakkında çıkış
159
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
noktası olmuş; onların biyocoğrafyası da
analiz edilmiştir (Amo de Paz vd. 2011).
Phyllopsora dominicanus Dominik amber
içindeki bir likenidir (Rikkinen ve Poinar,
2008) (Şekil 16). Morfolojisi foliose’dan
squamules kadar değişebilir. Squamulesler
yaklaşık 1,0 mm genişliğindedir. Alt korteks
ağ benzeri bir pseudokorteks olarak
tanımlanırken, üst korteks, en fazla 60
µmkalınlıktadır. Fotobiyont içeren tek
hücreliler 8-12 µm çapındadır. Küçük
dorsiventral dar tallusların bölümleri vejetatif
üreme birimi olarak temsil edilebilir.
Phyllopsora dominicanus için herhangi bir
üreme yapısı bilinmez. Literatürde 100'den
fazla türü yer alan Phyllopsora cinsi bugün
öncelikle tropikal ve subtropikal nemli
ormanlardaki ağaç gövdelerindeki kabuklarda
büyüyen türlerden oluşur (örneğin Timdal,
2008).
Şekil 14. Alectoria succin’in tallus görüntüsü
Şekil13. Anzia electra’nın tallus görüntüleri
Günümüzdeki
familyalardan
Caliciaceae
(Calicium) ve Coniocybaceae (Chaenotheca)
Baltık amber fosillerinde yer aldığı
bildirilmiştir (Rikkinen, 2003). Her iki familya
da calicioid likenler hem likenize hem de nonlikenize türler içerirler. Likenize formlar ince
duvarlı, kaybolan ascilere sahip; mazaedium
oluşturan Ascoma yüzeyinde biriken sporlar
üretirler. 100-200 µm kalınlığındaki ve
korunaklı pek çok saplı Ascomycota yoğun
mazaedium
içeren
olgun
yapısıyla,
160
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
Chaenotheca’ya morfolojik olarak benzer olan
bir amber fosilinin üreme yapısı şekilde
gösterilmiştir (Şekil 17). Fosil fotobiyontları
hakkında bilinen hiçbir şey yoktur, ancak
Chaenotheca’nın günümüze kadar gelen
türlerinin dört farklı alg cinsi ile ilişkili olduğu
bilinmektedir (Tibell, 2001).
Şekil 17. Chaenotheca sp. stalk görüntüsü (Taylor
vd. 2015)
Şekil 15. Parmelia ambra tallusunun görüntüsü
Şekil 18. Calicium sp. stalk görüntüsü (Taylor vd.
2015)
Şekil 16. Phyllopsora dominicanus tallusunun genel
görüntüsü
Amberin bir parçası olan Calicium'un
günümüze kadar gelen türlerinde de bulunan
bir tek saplı Ascoma'da vardır. İyi korunmuş
sporlar
elips,
septata
ve
15
µm
uzunluğundadır. Fosiller resmi isimleri
olmamasına rağmen, günümüzdeki cinslere
yakın morfolojik benzerliğe sahip olması
özelliklerinin en azından birkaç milyon yıldır
161
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
küçük değişikliklere uğramasıdır. Yaklaşık 2.0
cm genişliğinde olan bir dallanmış yapıdan
oluşmasıyla Baltık amber içinde bir liken
olarak yorumlanır. Bireysel dallarının çapı 1.0
mm'dir (Garty vd. 1982).
Orta Miyosen devrine ait bir başka liken
fosili
Kaliforniya’da
bulunmaktadır
(MacGinitie, 1937). Fosilde tallusun ağsı
kenara sahip bir parçası bulunmaktadır
(Peterson, 2000). Simbiyotik ortak olarak, bir
siyanobakteri ve alge sahip olmasıyla
karakterize edilen Lobaria (akciğer likeni)
cinsi bazı modern türlerle benzerlik
göstermektedir (Şekil 19-20). Fosiller takip
edildiğinden beri kesin benzerlikleri tespit
etmek zordur. Modern tallusların tiplerinin
çeşitliliği, bazen zor teşhis edilen fosil
kayıtlarında
diğer
organizmalardan
likenlerlerin ayırt edilmesini kolaylaştırır.
Şekil 19. Lobaria’nın tallusunun genel görüntüsü
(Retallack, 1994)
üzerinde bulunan bir yapının Microthyriaceae
üyesi olduğunu ileri sürdü. Pelicothallus villosus’unstromaları yana dönen hifler ile tüylü
küt uçlu setalar bulundurur. Fosillerde sporlara
rastlanmamıştır. Başka bir yorumlama
Pelicothallus villosus bir algi temsil
edebilecek olmasıdır (Reynolds ve Dilcher
1984)
–
var
olan
Cephaleuros
(Trentepohliaceae), kara bitkilerinin (örneğin
Joubert ve Rijkenberg, 1971) parazitik
formlarını içeren, yeşil alg ise morfolojik
olarak ve likenlere fikobiyont işlevi gibi
benzer olan bir işleve sahiptir. Sonuç olarak,
fosil
(Thompson
ve
Wujek,
1997)
Cephaleuros
cinsine
aktarılmış
ve
Cephaleuros villosus olarak adlandırılmıştır
(Şekil 21).
Şekil 21. Cephaleuros villosus
4. TARTIŞMA VE SONUÇLAR
Likenler jeolojik zamanlar boyunca yaşamış,
fakat oldukça az fosilleşmişlerdir. Liken
fosillerini bulup üzerinde araştırmalarımızı
yoğunlaştırdıkça, likenlerin evrimini daha iyi
anlamak
ve
değerlendirmek
mümkün
olacaktır.
DEĞİNİLEN BELGELER
Şekil
20. Lobaria fosilinin tallusunun
görüntüsü (Retallack, 1994)
genel
Tennessee, ABD, Dilcher (1965) dan Eosen
bitkileri
üzerinde
yaptığı
kapsamlı
çalışmasında
Chrysobalanus
yaprakları
Amo de Paz, G., Cubas, P., Divakar, P.K., Lumbsch,
H.T. and Crespo, A. 2011. Origin and
Diversification of Major Clades in Parmelioid
Lichens (Parmeliaceae, Ascomycota) during the
Paleogene Inferred by Bayesian Analysis. Plosone
6 (12), e28161.
Doi:10.1371/journal.pone.0028161
162
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
DePriest, P.T. 2004. Early Molecular Investigation
of Lichen-Forming Symbionts: 1986-2001. Annu.
Rev.
Microbiol.
58,
273–301.
doi:
10.1146/annurev.micro.58.030603.123730
Dilcher, D.L. 1965. Epiphyllous fungi from Eocene
deposits
in
western
Tennessee,
USA.
Palaeontographica. 116, 1-54.
Gargas A, DePriest PT, Grube M, Tehler A. 1995.
Multiple origins of lichen symbioses in fungi
suggested by SSU rDNA phylogeny. Science. 268,
1492–95
Garty, J., Giele, C., Krumbein, W. E. 1982. On the
occurrence of pyrite in a lichen-like inclusion in
Eocene
amber
(Baltic).
Paleogeography,
Palaeoclimatology, Palaeoecology 39, 139–147.
Grube, M., Winka, K. 2002. Progress in
understanding the evolution and classification of
lichenized ascomycetes. Mycologist. 16, 67-76.
Hallbauer DK, van Warmelo KT. 1974. Fossilized
plants in thucolite from Precambrian rocks of the
Witwatersrand, South Africa. Precambrian
Research. 1, 193–212
Hallbauer, D. K., Jahns, H. M. & Beltmann, H. A.
1977. Morphological and anatomical observations
on some precambrian plants from the
Witwatersrand, South Africa. Geologische
Rundschau. 66, 477–491.
Hannemann, B. 1973.Anhangsorgane der Flechten,
ihre strukten und ihre systematische. Verteilung.
Bibliotheca Lichenologica. 1, 1-123.
Heckman, D. S., Geiser, D. M., Eidell, B.R.,
Stauffer, R. L., Kardos, N. L., Hedges, S. B.
2001. Molecular Evidence for the Early
Colonization of Land by Fungi and Plants.
Science.
293,
1129.
DOI:
10.1126/science.1061457.
Honegger, R., Axe, L., Edwards, D. 2013a. Bacterial
epibionts and endolichenic actinobacteria and
fungi in the Lower Devonian lichen
Chlorolichenomycetes salopensis. Fungal Biology.
117, 512–518.
Honegger, R., Edwards, D., Axe, L. 2013b. The
earliest
records
of
internally
stratified
cyanobacterial and algal lichens from the Lower
Devonian of the Welsh Borderland. New
Phytologist. 197, 264–275.
Jago, J.B., Gehling, J.G., Paterson, J.R., Brock, G.A.
2012. Problematic Megafossils in Cambrian
palaesols of South Australia. Paleontology. 551,
913-917.
Joubert, J. J., Rijkenberg, F. H. J. 1971. Parasitic
green algae. Pages 45-64 in K. F. Baker and G. A.
Zentmyer, eds. Ann. Rev. Phytopathology, 9,
Annu. Rev., Palo Alto, CA.
Jurina, A.L., Putiatina, O.N. 2000. Revisionof the
genus Flabellofolium Stone, 1973. (group of
Paleozoic plants of its Givetian members in
central Kazakhstan. Paleontologicheskii Zhurnal.
3, 103-110.
Jurina, A.L., Krassilov, V.A. 2002. Lichenlike
fossils from the Givetian of Central Kazakhstan.
Paleontological Journal. 36, 541-547.
Klymiuk, A.A., Taylor, T.N., Taylor, E.L., Krings,
M. 2013a. Paleomycology of the Princeton Chert
I. Fossil hyphomycetes associated with the early
Eocene aquatic angiosperm, Eorhiza arnoldii.
Mycologia.105, 521–529.
Lutzoni F., Pagel M., Reeb V. 2001. Major fungal
lineages are derived from lichen symbiotic
ancestors. Nature. 21; 411 (6840):937-40.
MacGinitie, H. D. 1937.
The flora of the
Weaverville beds of Trinity County, California,
with descriptions of the plant-bearing beds. In
Eocene Flora of Western America: 83–151.
Washington: Carnegie Institution of Washington
Publications No 465.
Mägdefrau, K. 1957. Flechten und Mosse im
baltischen Bernstein. Sonderabdruk aus den
Berichten der Deutschen Botanischen Gesellschaft
Jahrgang. 9, 433–435.
Matsunaga, K.K.S., Stockey, R.A., Tomescu,
A.M.F. 2013. Honeggeriella complexa gen. et sp.
nov., a heteromerous lichen from the Lower
Cretaceous of Vancouver Island (British
Columbia, Canada). American Journal of Botany.
100, 450–459.
Peterson, E. B. 2000. An overlooked fossil lichen
(Lobariaceae). Lichenologist. 32, 298–300.
Poinar, G.O., Peterson, E.B., Platt, J.L. 2000. Fossil
Parmelia in New World. Lichenologist. 32 (3),
263–269. doi:10.1006/lich.1999.0258.
Retallack, G.J. 1994. Were the Ediacaran fossils
lichens? Paleobiology. 20, 523–544.
Retallack, G. J. 2009. Cambrian-Ordovician nonmarine fossils from South Australia. Alcheringa.
33 (4): 355-391.
Retallack, G. J. 2011. Problematic megafossils in
Cambrian palaeosols of South Australia.
Palaeontology. 54, 1223–1242.
Retallack, G.J., Dunn, K.L., Saxby, J. 2013b.
Problematic Mesoproterozoic fossil Horodyskia
from Glacier National Park, Montana, USA.
Precambrian Research. 226, 125–142
Retallack, G.J. 2012. Were Ediacaran siliciclastics
of South Australia coastal or deep marine?
Sedimentology. 59 (4): 1208-1236.
Rikkinen J., Poinar G.O. Jr. 2008. A new species of
Phyllopsora
(Lecanorales,
lichen-forming
Ascomycota) from Dominican amber, with
remarks on the fossil history of lichens. J Exp Bot.
59(5), 1007-11. doi: 10.1093/jxb/ern004. Epub
2008 Mar 3.
Rikkinen, J., Poinar, G. 2002a. Fossilised Anzia
(Lecanorales, lichen-forming Ascomycota) from
European
Tertiary
amber.
Mycological
163
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
Research.106
(8),
984–990.
DOI:
10.1017/S0953756202005907.
Schoch CL, Crous PW, Groenewald JZ, Boehm
EWA, Burgess TI, et al. 2009a. A class-wide
phylogenetic assessment of Dothideomycetes.
Studies in Mycology. 64, 1–15.
Sherwood-Pike, M. A. 1985. Pelicothallos Dilcher,
an overlooked fossil lichen. Lichenologist. 17,
114–115.
Taylor, T.N., Osborn, J.M. 1996. The importance of
fungiin shaping the paleoecosystem. Review of
Palaeobotany & Palynology. 90, 249–262.
Taylor, T.N., Krings, M., Taylor, E.L. 2015. Fossil
Fungi, 1st Edition. Amsterdam, Boston,
Heidelberg, London, Elsevier/Academic Press
Inc., xv + 382 pp.
Thompson,
R.H.,
Wujek,
D.E.
1997.
Trentepohliales: Cephaleuros, Phycopeltis and
Stomatochroon. Morphology, taxonomy and
ecology. pp. [i-vii] viii-x, [1]-149, 60 pls. Enfield,
New Hampshire: Science Publishers, Inc.
Wang, X., Krings, M., Taylor, T.N. 2010. A thalloid
organism with possible lichen affinity from the
Jurassic of northeastern China. Review of
Palaeobotany and Palynology.162, 591–598.
Yıldız, A., Yurdakulol, E. 2002. Likenler. Tabiat ve
İnsan. 36 (4), 6-11.
Yuan X-L, Xiao S-H, Taylor TN. 2005. Lichen-like
symbiosis 600 million years ago. Science.
308,1017–1020.
164
16.PÇG Çalıştayı, 23-25 Ekim 2015, Rize
A
AKBULUT, Aydın, 11
AKGÜN, Funda, 42
AKSOY; Ercan, 40
ALTINBAY, Hasan, 22
ATASOY, Deniz, 22
AVŞAR, Niyazi, 40
AYDEMİR, Eda, 109
AYDIN, Hülya, 13
B
KANDEMİR, Raif, 36
KARADENİZLİ, Levent, 32
KARAKÜTÜK, Seval, 38
KAYA, Mahir, 22
KAYA, Tanju, 15
KAYGILI, Sibel, 40
KAYSERİ-ÖZER, Mine Sezgül, 42
KILIÇ, Ali, Murat, 66
KIRCI-ELMAS, Elmas, 58
KOÇ, Hayati, 44
KOŞUN, Erdal, 109
BAHTİYAR, İsmail, 22
BENLİ, Ekin. G.,13
BİLGİN, Melike, 15
BODERGAT, Anne-Marie, 101
BULKAN, Özlem, 58
BÜYÜKMERİÇ, Yeşim, 17
M
C-Ç
NAZİK, Atike, 101
NIELSEN, Jan Kresten, 48
ÇAPKINOĞLU, Şenol, 60
D
DARBAŞ, Güldemin, 20
DEMİRCAN, Huriye, 22, 24, 36
DEMİRCİ, Elvan, 26
DİNÇER, Feyza, 28
E
ENGİN, Birol, 13
ERTEKİN, İbrahim K., 32
ERTEN, Hüseyin, 73
G
GEDİK, Fatma, 30
GEDİK, İsmet, 79
GÖRMÜŞ, Muhittin, 48, 87, 109
GÜLDÜREK, Manolya, 123
GÜNGÖR, Talip, 66
GÜRSOY, Müjde, 32
GÜRSU, Nehir, 34
I-İ
IŞINTEK, İsmail, 13,34
İŞBİL, Duygu, 46
K
KANBUR, Suveyla, 48
MAYDA, Serdar, 15
MENTEŞ, Merve, 46
MERİÇ, Engin, 17, 64, 117
N
O-Ö
OYAL, Neşe, 32
ÖRÇEN, Arda, 52
ÖRÇEN, Sefer, 26, 54, 62
ÖRÇEN-YİĞİT, İlke, 56
ÖZDEMİR, İzzet, 22
ÖZER, Erol, 44
ÖZKAR-ÖNGEN, İzver, 46
ÖZKURT, Şakir Önder, 50
S
SAGULAR, Enis Kemal, 109, 117
SAĞLAM-SELÇUK, Azad, 26
SARI, Bilal, 36
SOFRACIOĞLU, Dilek, 36
SÜREKÇİ, Sevilay, 32
Ş
ŞAFAK, Ümit, 123
ŞAHİN, Mehmet, 22
ŞEKER, Emine, 101
ŞENGÖÇMEN, Berna, 13
T
TASLI, Kemal, 44
TOKER, Ezher, 145
TOKSOY, Bilgehan, 58
165
16.PÇG Çalıştayı, 25-28 Ekim 2015, Rize
TÜRK ÖZ, Emine, 60
U
UDOH, Abel.U., 11
USTA, Doğan,
UYSAL, Kubilay, 48, 109
Y
YAVUZLAR, Gülin, 109
YEŞİLOVA, Çetin, 26, 62
YILDIZ, Atila, 133
YILDIZ, Ayşegül, 64, 109
YÜKSEL, Ali Kemal, 66
YÜMÜN, Zeki Ünal, 17, 64, 68, 117
YÜZGÜL, Nur Seçil, 109
166

Benzer belgeler

1-18 - El-Cezeri Journal of Science and Engineering

1-18 - El-Cezeri Journal of Science and Engineering bir sona mı? Gittikçe değişip-gelişen bir evrensel sisteme mi? İsmet GEDİK Anadolu memeli biyoçeşitliliğinin Senozoik dönem boyunca değişiminin evrimsel ve ekolojik olarak değerlendirilmesi Şakir Ö...

Detaylı