yaşlanma ve - Türk Geriatri Derneği

Transkript

yaşlanma ve - Türk Geriatri Derneği
2010
GERİATRİ VE GERONTOLOJİ
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ’NDEN
2010 YILI İÇİN MESAJ
Yaşama yıllar katmak, yıllara
yaşam
katmak”
görüşünün
anlamına kurulduğu günden bu
yana değer katmaya çalışan Türk
Geriatri Derneği her yıl etkinliklerinin kapsamını geliştirmeye
çalışmaktadır.
Uzun yıllardan bu yana topluma yaşlı sağlığı ile ilgili konularda katkılar sunmaya çalışan TGD,
geçtiğimiz 2009 yılında yaş itibarıyla
hedef grubu olan meslektaşlarımızın
sorunlarını saptamak, çözümler üzerinde yoğunlaşmak konusuna öncelikleri arasına almıştır. Bu amaç ise
derneğin ilimizdeki meslek örgütü
ile buluşmasını sağlamıştır. Elinizdeki bu dokuman da bu işbirliğinden
çıkan ve değerli meslektaşlarımızın
derneğimize verdiği bir sorumluluk sonucu oluşturulmuştur. Bu
dokuman aracılığı ile 65 yaş ve üzeri hekimleri sağlığın korunması ve
geliştirilmesi ile ilgili konularda gereksinim duyulan konu başlıklarının
ayrıntıları sunulmaya çalışılmıştır.
Emek veren bütün yazarlarımıza
teşekkür ederiz.
Siz değerli okuyucularımızın
yeni yılını en içten duygularımızla
kutlar, bir başka etkinliğimizde
sizlerle birlikte olmayı dileriz.
ANKARA TABİP ODASI’NDAN 65 YAŞ VE ÜZERİ HEKİMLERE MEKTUP
Prof. Dr. Gülriz ERSÖZ // Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Hekimlerin örgütlü sesi olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) anayasal güvence altında, 6023 sayılı yasa ile kurulmuştur. Birliğimizin; üyelerinin maddi ve manevi
haklarını korumak, meslek ahlakını en iyi
şekilde koruyup geliştirmek, hekimlik
mesleğinin çıkarlarını her ortamda dile
getirmek, mezuniyet öncesi tıp eğitimi,
uzmanlık eğitimi ve sürekli eğitim alanında etkin çalışmalar yapmak, toplum sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği kaliteli, uygun maliyetli
sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak için
çalışma yükümlülüğü vardır. Kamu kurumu niteliğinde olan örgütümüze ülkedeki hekimlerin yaklaşık %80i üyedir. Temel
gelirini üye aidatlarının oluşturduğu
TTB’nin üye hekim sayısının 100’ü aştığı
her ilde yerel örgütlenmeleri, odaları vardır.
Ankara Tabip Odası (ATO) yaklaşık
12.000 üye sayısı ile ülkemizdeki en büyük odalardan biridir. Seçili kurullar ve tamamen gönüllü olarak değerli meslek-
taşlarımız; meslek içi iletişim, denetim,
hekimlik değerleri ve hekimlerin özlük
haklarının iyileştirilmesi, tıp eğitimi niteliğinin arttırılması, sürekli tıp eğitimi, sağlık
politikalarının oluşturulmasına ve geliştirmesine katkı amacı ile odamıza emeklerini akıtmaktadır. Çeşitli alanlardaki çalışmalar, oda çalışanlarımız, hukuk bürosu, pratisyen hekimlikten asistan hekimliğe, tıp eğitiminden halk sağlığına, insan
haklarından basın ve yayına komisyonlarımız tarafından yürütülmektedir. Çalışma sonuçları, ürünler toplantılar, gazete,
broşür, web sayfası ya da basın yolu ile
meslektaşlarımız ve halkımızla paylaşılmaktadır. Bu çalışmalardan biri de Türk
Geriatri Derneği (TGD) ile birlikte yürüttüğümüz ve Eylül 2009’da raporu yayınlanan “Ankara Tabip Odası’na Kayıtlı 65 Yaş
ve Üzeri Hekimlerin Profili” konulu araştırmadır.
Araştırma sonucu 65 yaş ve üzeri hekimlerin meslek örgütlerinden beklentileri konusunda çok önemli ipuçları elde
edilmiştir. Bu satırlar aracılığı ile sizlere
ulaşma çabamız da bunlardan biridir.
ATO; 65 yaş ve üzerindeki meslektaşlarına
ulaşmak konusunda daha etkin olmanın
önemini kavrayarak yayınlarımızın sizlere
düzenli ulaşması konusunda düzenlemeleri yapmıştır. Ayrıca 65 yaş ve üzerindeki
meslektaşlarımızdan odamıza üye olmayanların bulunduğu algısı üzerine onlara
ulaşma yollarını geliştirmeye çalışmaktadır. Yine bu çalışmadan esinlenilerek oluşturulan en genç, en yeni komisyonumuz
“emekli hekimler komisyonu” ilk toplantısını Aralık 2009’da gerçekleştirmiştir. Bu
komisyondan be çalışmalarından beklentimiz emekli ya da 65 yaş ve üzeri meslektaşlarımızla birlikteliğimizin artmasıdır.
Şimdiye kadar emekli ya da 65 yaş
grubu meslektaşlarımıza özel olarak ulaştığımız en öncelikli dönem onlara meslekte geçirdikleri yılların anısına çeşitli etkinlikler düzenlediğimiz “14 Mart Haftası”
etkinlikleri olmuştur. Ancak TGD ile birlikte yapmış olduğumuz çalışmamızın so-
nuçlarına yönelik girişimlerimiz bu çaba
ve etkinliklerimizin sürekliliğinin sağlanması açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Çok keyifli, onurlu ve heyecan duyarak yaptığımız somut bir girişim değerli
meslektaşlarımızın birbirleri ile paylaşımda bulunabilecekleri, bilimsel/kültürel
okuma yapabilecekleri “29 Aralık 2009 tarihinde “Dr. Behçet Aysan Okuma Salonu”
açılışı olmuştur. Bizlere açılışta eşlik eden
değerli meslektaşlarımız salonu kullanmaktan multuluk duyacaklarını ifade etmişlerdir (Resim 1-3). Bu mekanın meslektaşlarımızın birbirleri ve oda ile iletişimini
artırmasını arzu ediyoruz.
Aslında hekimlik emekli olunamayan
bir meslek, bir yaşam biçimi. Meslek örgütü
olarak yaşamlarının her devresinde meslektaşlarımıza destek olmak için çabalarımızı sürdüreceğiz.
Saygılarımla.
F o t o ğ r a f l a r Tü r k G e r i a t r i D e r n e ğ i t a r a f ı n d a n d ü z e n l e n e n f o t o ğ r a f y a r ı ş m a l a r ı n d a s e r g i l e m e y e d e ğ e r b u l u n a n l a r a r a s ı n d a n s e ç i l m i ş t i r.
2 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ
KURULUŞ (2003) VE ETKİNLİKLER
Yaşlanan insanlarımızın çoklu sağlık sorunlarına çözüm önerileri üretebilmek, bu konudaki gelişmeleri gündeme getirmek
için akademik bir paylaşım ortamı yaratabilmek ve bilimsel birikimleri halkla paylaşabilmek amacı ile Ankara’daki çeşitli Üniversitelerin Tıp Fakültelerinden “Yaşlı Sağlığı” konusunda çalışmaları bulunan öğretim üyeleri tarafından kurulan TÜRK GERİATRİ
DERNEĞİ ülkemizde bu konu ile ilgili olarak 2003 yılında kurulan ilk bilimsel dernektir.
Gerek hekimlere ve diğer sağlık profesyonellerine ve gerekse halka yönelik tüm eğitim etkinlikleri dernek üyelerinin gönüllü katkıları ile gerçekleşmektedir.
YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal-Başkan
Prof. Dr. Selçuk Bölükbaşı-Başkan Yardımcısı
Doç. Dr. Dilek Aslan-Genel Sekreter
Prof. Dr. Mehmet Murad Başar-Sayman
Prof. Dr. Kutay Biberoğlu-Üye
Prof. Dr. Sedat Boyacıoğlu-Üye
Prof. Dr. Kenan Hızel-Üye
DENETLEME KURULU ÜYELERİ
Prof. Dr. Berna Arda
Doç. Dr. Haldun Gündoğdu
Doç. Dr. Tolga Reşat Aydos
A-Hekimlere yönelik eğitim etkinlikleri
“Sürekli Tıp Eğitimi ve Sürekli Mesleki Gelişim” Programları çerçevesinde;
1-Türk Geriatri Dergisi
1998 yılından beri düzenli olarak yayınlanan hakemli bir dergi olup, 2003 yılından beri Türk Geriatri Derneği’nin resmi bilimsel yayın organıdır.
Dergi Science Citation Index Expanded (SciSearch), Journal Citation Reports/Science Edition, Social Scisearch, Journal Citation Reports/Social
Sciences Edition, Index Copernicus Master List, EMBASE, SCOPUS ve TÜBİTAK - ULAKBİM “TÜRK TIP DİZİNİ” kapsamında yer almaktadır, Yayın dili
Türkçe ve İngilizce’dir.
www.geriatri.org , www.geriatri.dergisi.org
Ücretsiz olar ak dağıtılmaktadır. Elektronik ortamda açık erişimli bir dergidir, tüm makaleler tam metin olarak yer almakta ve makalelerin yayın
için gönderimi ve danışman değerlendirme işlemleri internet üzerinden yapılmaktadır.
Geniş bir ulusal ve uluslar arası “danışma kurulu”na sahip olan dergi, International Association of Gerontology and Geriatrics kapsamında ülkemizi
temsil eden tek dergidir..
2-Düzenlenen Kongre Ve Sempozyumlar
-Geriatri 2004 “1.Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi”Nisan 2004 -Antalya, “Yaşlıda Ağrı Sempozyumu”-Mart 2005 İstanbul, Geriatri 2006 Uluslararası
destekli, “2.Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” (International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG, International Institute on Ageing-INIA
ve European Union Geriatric Medicine Society-EUGMS desteği ile)Nisan 2006-İstanbul, Geriatri 2008 Uluslar arası destekli “3. Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” (International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG, International Institute on Ageing-INIA desteği ile)Nisan 2008-Antalya, “Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu” Nisan 2009-Ankara
* Tümü TTB STE kredilendirme kurulu tarafından kredilendirilmiş etkinliklerdir.
3-En İyi Araştırma Yarışmaları
Amaç; genç meslektaşlarımızın “yaşlı sağlığı” konusunda bilimsel araştırma yapmaları yönünde yüreklendirilmesi ve desteklenmesidir.
“En İyi Araştırma Yarışması” 1999, 2001, 2003, 2005 ve 2007 de yapılan yarışma 2009 yılında da yinelenecek ve araştırmacılar ödüllendirilecektir.
4-Kurslar
-International Institute on Ageing-INIA ve Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi-GEBAM ile birlikte düzenlenen;“1.Geriatri
ve Gerontoloji Kursu”- 2006-Ank.
-Türk Tabipleri Birliği ile birlikte düzenlenen “Geriatri Kursu” 2007-Ankara, Nisan 2008 de düzenlenen “Temel Geriatri Kursu”-Antalya, International Institute on Ageing-INIA ve Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi-GEBAM ile birlikte düzenlenen;“ 2. Geriatri ve
Gerontoloji Kursu”- 2009-Ankara
5-Türkgeriatri yahoogroups
Yaşlı sağlığına emek veren ve ilgi duyan ülkemizin farklı bölgelerinden tüm Türk Geriatri Derneği üyelerini kapsamına alan bir iletişim ağıdır.
Üniversite ve S.B. Eğitim hastanelerinde görev yapan meslektaşlarımızın katkıları ile aktif bir paylaşım ortamı oluşturulmuştur.
6-Çeşitli Üniversitelerin Tıp Fakülteleri, Diğer Uzmanlik Dernekleri, Türk Tabipleri Birliği Ve
Tabip Odalari İle Birlikte Gerçekleştirilen Eğitim Etkinlikleri
-Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi “Geriatri Paneli” 2003, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi ile “Geriatri Sempozyumu” 2004, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Gaziantep Tabip Odası ile “Yaşlılık Sorunları Sempozyumu” 2005, Türk Farmakoloji Derneği Klinik Farmakoloji
Çalışma Grubu ile “Yaşlılarda Akılcı İlaç Kullanımı Sempozyumu” 2006-İzmir, MESA Hastanesi Direktörlüğü ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatri ve Etik Paneli” 2006-Ankara.
www.geriatri.org
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 3
-Türk Farmakoloji Derneği Klinik Farmakoloji Çalışma Grubu ile “Yaşlılarda Akılcı İlaç Kullanımı Sempozyumu” 2007-Adana, Kırıkkale Üniversitesi
ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatride Multidisipliner Yaklaşım Sempozyumu”- Kırıkkale- 200, Türk Geriatri Derneği ve Türk Androloji Derneği ortak etkinliği; “Yaşlanan Erkek” Sempozyumu 2008-İstanbul
-Türk Biyoetik Derneği ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatri ve Etik Kursu”, 2008 –Ankara
-Gazi Üniversitesi ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği “Yaşlanan Kadın Sempozyumu” 1 Ekim 2009-Ankara
- Kırıkkale Üniversitesi ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği “Yaşlanan Dünya ve Yaşlanan İnsan Sempozyumu”-26 Ekim 2009 Kırıkkale
7- Türk Geriatri Derneği Üyeleri Tarafindan Hazirlanan Hekimlere Yönelik Kitaplar
-Temel Geriatri Kitabı (140 yazarlı, 1400 sayfalık kapsamlı bir başvuru kaynağıdır)-Ankara, 2007, Yaşlılık Döneminde Beslenme Sorunları ve
Yaklaşımlar-Ankara, 2008, Mayo Clinic-Sağlıklı Yaşlanma Kitabının dilimize çevirisi yapılmıştır-Ankara, 2004
8- Gelecekte Düzenlenecek Olan Etkinlikler
-“Temel Geriatri Kursu”-1 Nisan 2010 İzmir Crown Plaza Otel, Geriatri 2010 “4. Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” 2-4 Nisan 2010-İzmir Crown Plaza
Otel, “Demansa Güncel Bakış Sempozyumu” Ankara-1 Ekim 2010, “Osteoartrit Güncelleme Sempozyumu” Ankara-Nisan 2011
B- Halk eğitimine yönelik etkinlikler
1-Ekim ayında “Uluslararası Yaşlılar Günü” ve Mart ayında “Ulusal Yaşlılar Haftası” etkinlikleri
TTB-Ankara Tabip Odası, Emekliler Sendikası, Ankara Ticaret Odası ve
Belediyeler ile ortak olarak gerçekleştirilen etkinlikler: 2003 yılı “Sağlıklı Yaşlanma Sempozyumu”, 2004 yılı “Yaşlılarda Kemik ve Eklem Sağlığı
Konferansları”, 2005 yılı “Sağlıklı Yaşlanma Konferansları”, 2006 yılı “ Başarılı ve Üretken Yaşlanma için Önce Sağlık Sempozyumu”, 2009 yılı 23
Mart 2009 “Sağlıkla Yaşlanalım Sempozyumu”
2-Halka Yönelik Kitaplar *
-Sağlıklı Yaşlanma- 2003, Sağlıklı Yaşlanma- 2005 (2. baskı), Başarılı ve Üretken Yaşlanma için Önce Sağlık- 2006, Yaşlının Evi ve Çevresi (Ev ve
çevre düzenlemeleri) – 2006, Sağlıkla Yaşlanalım-2009
* Halk kitapları ücretsiz olarak dağıtılmaktadır.
3-Yarışmalar ve Ödül Törenleri
-Çocuklara yönelik. “Çocuk gözüyle yaşlılık” kompozisyon yarışması ve ödül töreni - Ankara, 1 Ekim 2003
-Ulusal Fotoğraf yarışmaları ve Ödül Törenleri * Türkiye Fotoğraf Sanatçıları Federasyonu ve Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği desteği ile gerçekleştirilmektedir.
2004 yılı-Fotoğraf Yarışma Konusu: “Yaşlanmak fakat ihtiyarlamamak” /2007 yılı- Fotoğraf Yarışma Konusu: “Yaşama Yıllar Yıllara Yaşam Katmak”
C-Ulusal Etkinliklere Katılım
-Türk Geriatri Derneği üyeleri 17-18 Aralık 2008 tarihlerinde SHÇEK tarafından düzenlenen“TÜRKİYE’DE YAŞLILARIN DURUMU VE YAŞLANMA ULUSAL
EYLEM PLANI” çalıştayına katılarak “YAŞLILIKTA SAĞLIK VE REFAHIN ARTIRILMASI” konusundaki grup çalışmasında başkan ve grup üyesi olarak katılım.
-Türk Geriatri Derneği üyeleri Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Kronik Durumlar Daire Başkanlığı, Yaşlı Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından organize edilen; “BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK KURULUŞLARINDA GÖREV YAPAN HEKİMLERE YÖNELİK
YAŞLI SAĞLIĞI TANI VE TEDAVİ REHBERİ” nin hazırlık sürecinde ve 6-7 Mayıs 2009 tarihlerinde gerçekleşen çalıştayında editör ve yazar olarak katılım.
- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Avrupa Eğitim Vakfı ortak etkinliği olan;“Yaşlı Bakımının Profesyonelleşmesi ve Kadın İstihdamının Geliştirilmesi Üzerine Bir Atölye Çalışması”na katılım- Ankara, 25 Eylül 2009
D-Uluslararası İlişkiler
- Türk Geriatri Derneği, International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG de ülkemizi temsil etmektedir. www.iagg.com.br
- Türk Geriatri Derneği, European Union Geriatric Medicine Society-EUGMS de ülkemizi temsil etmektedir. www.eugms.org
- Derneğin kongre ve kursları International Institute on Ageing-INIA tarafından desteklenmektedir. www.inia.org.mt
E-Uluslararası Temsiliyetler
-2nd Workshop on Health and Social Care toplantısına katılım 2003 Prag
- International Association of Gerontology and Geriatrics-IAGG Council Meeting’e katılım 2004 Viyana
-European Forum Quality of Life Workshop’a katılım Europan Research Area in Aging, 2005 Londra
-World Congress of Gerontology and Geriatrics IAGG-ER Council Meeting’e katılım 2005 Rio
-Health & Social Care Workshop’a katılım 2006 Budapeşte
-European Union Geriatric Medicine Society Board Meeting’e katılım 2006 Cenevre
-European Research Area in Aging User Involvement in Aging Research Workshop’a katılım 2006 Londra
-IAGG-European Region Clinical Geriatric Management Congress’e katılım. 2006 Ostend
-IAGG 6th European Congress St. Petersburg 2007 kongresine katılım
-The Gerontological Society of America 60 th Annual Scientific Meeting 2007 San Francisco toplantısına katılım
-British Geriatrics Society The Clinical Section of the European Region of the IAGG and the and EUGMS Meeting’e katılım- Nisan 2009 Bournemouth
-IAGG World Congress-Paris, kongresine katılım. Temmuz 2009
www.geriatri.org
4 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE YAŞLANMA
Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Türk Geriatri Derneği Başkanı
sağlık hizmetlerinden rahatlıkla yararlanabilmeli, olabildiğince uzun süre kendi ortamında yaşayabilmeli, yeterli gelire sahip olmalı, güvenli bir çevrede yaşayabilmeli, kapasite ve ilgi alanına göre hizmet verebilmeli, iş gücüne katılabilmeli, bilgi ve deneyimlerini genç kuşaklara aktarabilmek için
kendi ile ilgili politikaların saptanmasında
aktif rol alabilmelidir.
2002 yılında düzenlenen “2nd World Assembly on Ageing-2.Uluslararası Yaşlanma
Asamblesi” tarafından yayınlanan Yaşlanma 2002 Uluslararası Eylem Planı’ nın amacı; “Her yerde insanların güvenli ve saygın
şekilde yaşlanmalarını ve toplumlarında
bütün haklara sahip birer vatandaş olarak
yaşamaya devam etmelerini garanti etmek”
şeklinde ifade edilmektedir.
Dünyada yaşlanma
Yirminci yüzyıl ile birlikte gelişen en
önemli kavram “Toplumların Yaşlanması”dır.
Tıp, bilim ve teknoloji üçgenindeki gelişmeler ve doğum oranlarındaki azalma bu süreçte temel taşı oluşturmuştur. Doğurganlığın yenilenme düzeyinin altına düşmesinin
bir yansıması olarak öncelikle çocuk nüfusta, ardından da genç ve orta yaşlı nüfusta
beklenen azalmayı takiben yaşlı nüfusun
hem oransal, hem de sayısal artışı kaçınılmazdır. Özellikle endüstrileşmiş ülkelerde
nüfusun yaş dağılımındaki değişikliklere
paralel olarak sağlık hizmetlerinin paylaşımı ve sosyal güvenlik hakları gibi pek çok
sorunun hızla ortaya çıkması toplumları
sosyal ve politik açıdan adeta bir açmazla
karşı karşıya bırakmıştır. Gerekli sosyal destek sistemleri oluşturulmadan ortaya çıkan
yaşlı nüfustaki patlama halen yılda % 2.5
oranında bir artışla devam etmektedir ve
bu toplam popülasyondaki artış oranından
çok daha fazladır. Bugün dünya üzerindeki
toplam nüfusun yüzde 10’u 65 ve daha yukarı yaşlardaki nüfusu oluştururken 2050’de
bu oranın yüzde 16’nın üzerine çıkması
beklenmektedir. Günümüzde dünyadaki
gelişmiş ülkelerde 65 yaş ve üzerinde 146
milyon insan olduğu tahmin edilmektedir
ve bu yaş grubunun 2020 de 232 milyon civarında olacağı, 2030 yılında ise 1.4 milyara
ulaşacağı ön görülmektedir. En hızlı artan
populasyon ise 85 yaş ve üzerindeki gruptur. Avrupa en hızlı yaşlanma oranlarına sahip kıta iken, Afrika yoksulluk ve HIV-AIDS
nedeniyle en yavaş yaşlanan kıta özelliğini
korumaktadır.
Uluslararası yaklaşımlar
1999 yılı Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Uluslararası Yaşlılar Yılı” olarak belirlendi. Yaslıların ailelerine ve topluma katkıda bulunmayan insanlar olarak algılanmalarının yanlış olduğu vurgulanarak aktif ve
üretken bir yaşlılık sürecinin önemi üzerinde duruldu. Ailesel, sosyal ve çevresel faktörleri kapsayan doğru bir yaşam tarzı yanında sosyal eşitsizlik ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik politikalar da yaşlılık sürecinin en iyi şekilde yaşanabilmesine destek
olacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü yanında, Türk Geriatri Derneği’nin ülkemizi temsilen üyesi
olduğu Uluslararası Gerontoloji ve Geriatri
Birliği (International Association of Gerontology and Geriatrics) ve Avrupa Birliği Geriatrik Tıp Derneği (European Union Geriatric Medicine Society ) tarafından hazırlanan
deklerasyonlarda geriatrinin önemi süregen olarak gündeme getirilmekte ve yaşlı
sağlığı konusunun başta tıp olmak üzere ilgili tüm mesleklerin mezuniyet öncesi ve
sonrası eğitim süreçlerinde yer almasının
önemi vurgulanmakta ayrıca yaşlılara sunulan tüm hizmetlerin ulusal eylem planları
çerçevesinde ve multidisipliner bir yaklaşım
ile gerçekleştirilmesi gerekliliği üzerinde
durulmaktadır. Uluslararası Yaşlanma Enstitüsü (International Institute on Ageing) ise
tüm dünyada gerçekleştirdiği sertifika kursları ile geriatri ve gerontoloji konularındaki
güncel bilgileri etkin bir şekilde yaymaktadır.
Türkiye’de yaşlanma
Türkiye’de son yirmi yılda doğurganlık
oranındaki azalma, nüfus kompozisyonunda önemli değişikliklere neden olmuştur.
65 ve yukarı yaştakilerin oranı 2005 yılında
% 5.9 a ulaşmıştır ki, bu 4.249.100 kişi demektir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından
hazırlanan projeksiyonlar; 2005 yılında
6.147.000 olan 60 yaş ve üzerindeki kişilerin
sayısının, 2015 yılında 8.442.700, 2025 yılında ise 12.055.400 olacağını bildirmektedir.
Türkiye’de hayatta kalma beklentisi 2005
yılı itibari ile 70.8 yıl iken, 2015 de 72.3 yıl,
2023 de ise 74.1 yıl olacağı ön görülmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü raporları ise;
doğuşta beklenen yaşam süresinin 2007 yılında 71.7 iken, 2050 yılında 77.3 (erkekler
için:74.3, kadınlar için: 80.4) olacağını belirtmektedir. Mevcut demografik eğilimlerin
devam edeceği varsayımından hareketle
yapılan hesaplamalar, 21. yüzyılın tüm dünyadaki beklentilere paralel olarak Türkiye’de
de yaşlı yüzyılı olacağına işaret etmektedir.
Değişen yaş yapısı ile birlikte, özellikle yüzyılın ikinci yarısında, yaşlı nüfusun, sosyal,
demografik ve ekonomik açıdan Türkiye’de
de önem kazanması beklenmekte, 2050 yılında Türkiye nüfusunda16 milyon civarında yaşlının bulunacağı öngörülmektedir.
Böylesi bir durum hedeflenen ve yürütülen
plan ve programlar açısından önem taşımaktadır.
Pek çok platformda gündeme getirilen
1982 “1st World Assembly on Ageing-1.
Uluslar arası Yaşlanma Asamblesi” sonuç
raporundaki önemli noktaları şu şekle sıralanmaktadır: yaşlılar fiziksel ve mental olaUlusal yaklaşımlar
rak kötüye kullanılmamalı, toplumun sosyal, eğitsel ve kültürel kaynaklarını kullanaSosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
bilmeli, yaşlı birey potansiyelini geliştirme
şansına sahip olabilmeli, nerde yaşarsa ya- Kurumu Yaşlı Bakım Hizmetleri Dairesi Başşasın temel özgürlük ve insan haklarına sa- kanlığı; sosyal ve ekonomik yoksulluk içinhip olmalı, hastalıklardan korunmak için de bulunan yaşlıların tespiti, bakımı ve ko-
runmaları ile ilgili hizmetleri düzenlemek,
takip etmek, koordinasyon sağlamak, denetlemek, yaşlılara yönelik huzurevi ile
benzer nitelikteki sosyal hizmet kuruluşlarının yurt sathında dengeli ve ihtiyaçlara dayalı olarak kurulması ve belirli program çerçevesinde yaygınlaştırılması ile ilgili faaliyetleri planlamak, uygulamak ve yürütülmesini takip ve koordine etmek, yaşlıların
toplum içinde korunması ile ilgili faaliyetleri düzenlemek ve yürütülmesini sağlamak,
kamu kuruluşları ile gerçek kişiler ve özel
hukuk tüzel kişilerince açılacak yaşlı kuruluşlarının açılmaları, çalışmaları ve denetlemeleri ile ilgili esasları belirlemek, rehberlik
etmek, uygulamayı takip, koordine etmek
ve denetlemekle görevlendirilmiştir.
2008 yılında Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun koordinatörlüğünde, konu ile ilgili tüm kurum ve
kuruluşların aktif katılımı ile “Türkiye’de
Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal
Eylem Planı” için bir çalıştay gerçekleştirilmiş ve bu etkinlik sonucunda hazırlanan raporda ele alınan ana konular aşağıdaki şekilde netleştirilmiştir.
1-Yaşlılar ve kalkınma
a- Topluma ve kalkınma sürecine aktif
katılım;yaşlıların sosyal, kültürel, ekonomik
ve politik katılımlarının sağlanması ve yaşlıların karar verme sürecinin bütün aşamalarına katılımının sağlanması, b- İş ve yaşlanan işgücü; çalışmak isteyen bütün yaşlılar
için istihdam olanaklarının sağlanması, cKırsal kesimde kalkınma, göç ve kentleşme;
kırsal kesimde yaşam koşullarının ve alt yapının iyileştirilmesi, yaşlıların kırsal kesimde
toplum tarafından dışlanmasının önlenmesi ve yaşlı göçmenlerin yeni toplumlara katılımı, d- Bilgiye erişim, eğitim ve
öğrenim;öğrenim, eğitim ve eğitimin yenilenmesi olanaklarından olduğu kadarmesleki rehberlik ve yerleştirme hizmetleri ile
ilgili yaşam boyu fırsateşitliği ve bütün yaş
gruplarında bireylerin, yaşla kazanılmış deneyimlerin yararları göz önüne alınarak, kapasite ve danışmanlığından yararlanma,
e-Kuşaklar arası dayanışma; kuşaklar arası
eşitlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi, fYoksulluğun ortadan kaldırılması; yaşlılarda
yoksulluğun azaltılması, g-Sosyal koruma/
sosyal güvenlik, gelir güvenliği ve yoksulluğun önlenmesi; bütün çalışanlara yönelik
emekli maaşları, özürlülük yardımları ve
sağlık güvencesi dahil olmak üzere, temel
sosyal koruma/sosyal güvenlik sağlanabilmesi için programlar geliştirilmesi ve bütün
yaşlılara, özellikle sosyal ve ekonomik olarak dezavantajlı olanlara yeterli asgari gelir
sağlanması, h- Acil durumlar doğal afetler
ile diğer acil durumlar sırasında ve sonrasında yaşlıların beslenme, barınma, tıbbi
bakım ve diğer hizmetlerden eşit olarak yararlanması ve acil durumlardan sonra toplumların tekrar kurulması, yeniden yapılanması ve sosyal dokunun düzenlenmesi yönünde yaşlıların katkılarının artırılması
lenmenin sağlanması, b-Sağlık ve bakım
hizmetlerine tam erişimin sağlanması; yaşlıların sağlık ve bakım hizmetlerine evrensel ve eşit olarak ulaşımının sağlanması için
yaş, cinsiyet ya da herhangi bir nedene dayalı sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, yaşlıların gereksinimlerinin karşılanması ve sürece katılımlarının
teşvik edilmesi için temel sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, yaşlıların gereksinimlerini karşılamak için sağlık
ve bakım hizmetlerinin sürdürebilirliliğinin
sağlanması ve sağlık politikasının uygulama ve geliştirilmesinde yaşlıların aktif katılımının sağlanması, c-Bakım hizmeti verenlerin ve sağlık çalışanlarının eğitimi, yaşlıların gereksinimleri konusunda sağlık çalışanlarının ve bakım hizmeti veren diğer bireylerin bilgilendirilmesi ve eğitim olanaklarının sağlanması, d-Yaşlıların ruh sağlığı
gereksinimleri; korumadan erken tanı ve
tedaviye değişen çeşitli ve çok yönlü ruh
sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi, yaşlılarda ruh sağlığı sorunlarının Çözümlenmesi
Ve Tedavi Hizmetleri, e-Yaşlılar ve yeti yetersizliği; yaşam boyu fonksiyonel kapasitenin en üst düzeyde sürdürülebilmesi ve yeti
yetersizliği olan yaşlıların tam katılımının
sağlanması
3- Yaşlılar için olanaklar sunan,
destekleyici ortamların sağlanması
a- Konutlar ve yaşanan alanlar; yaşlıların
bireysel tercihleri göz önüne alınarak toplum
içinde
“kendi
ortamlarında
yaşlanma”nın teşvik edilmesi, yeti yetersizliği olanlar başta olmak üzere yaşlıların gereksinimleri göz önüne alınarak bağımsız
yaşamanın teşvik edilmesini sağlamak üzere ev ve çevresel tasarımların geliştirilmesi,
yaşlıların ekonomik olarak karşılayabileceği, erişilebilir ulaşım sistemlerinin var olması ve geliştirilmesi b-Bakım ve bakım verenlerin desteklenmesi; yaşlılara verilen hizmetlerin sürekliliğinin sağlanması ve bakım
verenlerin desteklenmesi, yaşlıların, özellikle kadınların bakım hizmetlerindeki rollerinin desteklenmesi, c-İstismar, ihmal ve şiddet; yaşlılara karşı her türlü ihmal, istismar
ve şiddetin ortadan Kaldırılması, Yaşlı İstismarını Önlemeye Yönelik Destek Hizmetlerinin Verilmesi, d-Yaşlanmaya bakış açısı;
yaşlıların otorite, bilge, üretken özelliklerinin ve diğer önemli katkılarının toplum tarafından tanınmasının sağlanması.
Bir başka ulusal güncel etkinlik olarak;
2009 yılı başında T.C. Sağlık bakanlığı temel
sağlık hizmetleri genel müdürlüğü bulaşıcı
olmayan hastalıklar ve kronik durumlar daire başkanlığı, yaşlı sağlığı şube müdürlüğü
tarafından organize edilen “birinci basamakta çalışan hekimler için yaşlı sağlığı
tanı ve tedavi rehberi” için ilgili tüm res2- Yaşlılıkta sağlık ve
mi kuruluşlardan ve uzmanlık derneklerinrefahın artırılması
den temsilcilerin katılımları ile yapılan çalıştay sonucunda kapsamlı bir kitap hazırlana-Yaşam boyu sağlığın geliştirilmesi ve
refahın artırılması; yaşlılık döneminde has- mış ve basım aşamasına getirilmiştir.
talık ve bağımlı kalma riskini artıran faktör- KAYNAKLAR
lerin birikmiş etkilerinin azaltılması, yaşlılık
1 Gokce Kutsal Y. Turkey. In: Erdman B. Palmore, Frank Whittington, and
dönemindeki hastalıkların önlenmesi için
Suzanne R. Kunkel (Eds). The International Handbook on Aging, USA, ABC
politika geliştirilmesi ve bütün yaşlılar için
CLIO,LLC 2009,pp:579-592
2 Gökçe Kutsal Y. Neden Geriatri. Turk J Phys Med Rehab 2009: 55 Supp 52-56
gıda maddelerine ulaşımın ve yeterli bes-
www.geriatri.org
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 5
ANKARA TABİP ODASINA
KAYITLI 65 YAŞ VE ÜZERİ
HEKİMLERİN PROFİLİ
Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi • Türk Geriatri Derneği
Genel Sekreteri • Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi (2008-2010)
Uzm. Dr. Serdal KANUNCU// Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu Üyesi
Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE-KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Türk Geriatri Derneği Başkanı
de etmişlerdir. En sık yapılan egzersiz
yürüyüş olmuştur (%71,0).
Hastalık durumları, sağlık algısı
Hekimlerin %85,2’si (231 kişi) sürekli
olarak ilaç kullanmasını gerektirecek
veya bir başka hekim tarafından tanı
konulmuş kronik bir hastalığı olduğunu belirtmiştir. Kronik bir hastalığı
olan katılımcıların %40,2’si (92 kişi) hipertansiyon, %13,5’i (31 kişi) kalp ve
dama sistemi hastalıkları, %9,2’si (21
kişi) DM, %8,3’ü (19 kişi), %6,1’I (14
kişi) hiperlipidemi ve %5,2’si (12 kişi)
prostat hipertrofisi olduğunu ifade
etmiştir.
Katılımcıların %86,0’ı (233 kişi) sürekli
olarak ilaç kullandığını belirtmiştir.
Hekimlerin %11,8’i (32 kişi) sağlık hizmetine ulaşmada zorluk yaşadığını
vurgulamıştır. Bekleme süresinin
uzunluğu (%52,0; 13 kişi) ve genç hekimlerin deontoloji konusuna özen
göstermemeleri (16,0; 4 kişi) bu konuda gösterilen iki neden olmuştur.
Araştırmaya katılanlardan 159 kişi
(%59,3) sağlık durumunu “iyi” şeklinde ifade etmiştir.
Araştırmaya katılanlardan 210 kişi
(%78,9) araştırma yapıldığı andaki
sağlık durumlarını geçen seneyle hemen hemen aynı olarak ifade etmiştir.
Kırk bir kişi (%15,5) geçen seneye göre
şimdiki sağlık durumlarını “daha
kötü” ve “çok daha kötü” olarak belirtmiştir.
Sosyal yaşam, günlük yaşam aktiviteleri, fonksiyonellik
Araştırmaya katılanların %93,4’ü hergün gazete okuduğunu belirtmiştir.
Katılımcıların %90,8’i hergün televizyon izlediğini belirtirken, sadece
%1,5’i televizyon seyretmediğini ifade etmiştir.
Katılımcıların %45,1’i ara sıra radyo
dinlediğini belirtmiştir.
Katılımcıların %79,8’inin arasıra ev
gezmesi, arkadaş ziyareti yaptığı saptanmıştır.
Araştırmaya katılanların %82,6’sı hiç
kahvehaneye gitmemektedir.
Hekimlerin %75,7’si arasıra gezintiye
çıktığını belirtmiştir.
Katılımcıların %79,7’si arasıra başkaları tarafından ziyaret edildiğini ifade
etmiştir.
Araştırmaya katılanların %97,4’ü telefon edebilme, %97,7’si ilaç kullanabilme, %90,9’u yemek, mutfak işlerini
yapabilme, %97,7’si banyo yapabilme, %100,0’ı tuvalete gidebilme,
%98.9’u giyinebilme, %100,0’ı yemek
yiyebilme, %92,2’si toplu taşıma araçlarından yararlanabilme, %94,4’ü
para ile ilgili (alışveriş, banka) işleri yapabilme gibi günlük aktivitelerini bağımsız olarak yapabildiğini ifade etmiştir.
Katılımcıların %2,3’ü gözlüğe, %40,1’i
işitme cihazına, %40,3’ü bastona,
%14,2’si diş protezine ihtiyaç duymadıklarını ifade etmişlerdir. Gözlüğe ihtiyacı olanların %98,4’ü gözlük kullandıklarını; %1,6’sı kullanmadıklarını
belirtmişlerdir. İşitme cihazına ihtiyacı olanların %72,9’u, bastona ihtiyacı
olanların %73,1’i, diş protezine ihtiyacı olanların %24,1’i ihtiyaç duydukları
araçları kullanmadıklarını belirtmişlerdir.
Doğuşta beklenen yaşam sürelerinin giTemel Bazı Bulgular
derek uzaması ile yaşlılık ve sorunları üzerinde daha fazla durmak gerektiği açıktır.
Sosyo-demografik ve çalışma yaFiziksel, biyolojik tüm çevresel etkenlerden şamı ile ilgili
daha yoğun etkilenilen bu dönemde, mes Araştırmaya
katılan
hekimlerin
leğini yaşam biçimine dönüştüren hekim%76,6’sı erkek (209 kişi) ve %23,4’ü
lerin koşullarını belirlemek amacı ile Ankara
kadındır (64 kişi). Grubun çoğunluğu
Tabip Odası (ATO) Halk Sağlığı Komisyonu
(%84,3; 231 kişi) evlidir. Hekimlerin
yaş ortalaması 74,9±6,3’dır.
ve Türk Geriatri Derneği (TGD) çalışanları
Hekimlerin çoğunluğu (%67,7;182
tarafından odamıza kayıtlı 65 yaş ve üzeri
kişi) eşi ile birlikte yaşadıklarını belirthekimlerin yaşamlarına ilişkin bazı özellikmiştir. Otuz kişi (%11,2) yalnız yaşaler ve koşulları belirlemek amacıyla bu çamaktadır.
lışma planlamış ve yürütülmüştür. Altmış Araştırmaya
katılan
hekimlerin
beş yaş ve üzeri hekimlerin sosyo%95,3’ü (254 kişi) uzman hekim oldudemografik özellikleri, yaşam davranışları
ğunu belirtmiştir.
çalışma koşulları, sosyal yaşam aktiviteleri Hekimlerin meslekteki ortalama çane ve yaşam kalitesine ilişkin özelliklerin
lışma süresinin 44,05±0,4 yıl ve günbelirlendiği bu çalışmada, ATO ve TGD tarade ortalama çalışma süresinin de
fından konu ile ilgili yapılabilecek katkıların
8,2±2,6 saat olduğu saptanmıştır.
içeriğinin belirlenmesi de amaçlanmştır.
Ekonomik durumunu hekimlerin
%48,0’ı (123 kişi) iyi, %49,2’si (126 kişi)
Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma ATO
orta ve %2,8’i (7 kişi) kötü olarak ifade
ve TGD çalışanları tarafından ATO’ya kayıtlı
etmiştir.
65 yaş ve üzeri hekimlerin yaşamlarına iliş Grubun %45,1’i (122 kişi) bakmakla
kin bazı özellikler ve koşulları belirlemek
yükümlü olduğu herhangi bir kişi olamacıyla planlamış ve yürütülmüştür. Çalışmadığını belirtmişdir.
maya 274 hekim katılmıştır.
Hekimlerin 147’si (%54,4) çalışmadığını belirtmiştir. Çalışanların çoğunluAmaçlar
ğu özel tıp merkezinde çalışmaktadır
Ankara Tabip Odası üyesi 65 yaş ve üzeri
(%66,7; 78 kişi).
hekimlerin;
Çalışma yaşamı sonlandığında he1. Bazı sosyo-demografik özelliklerin
kimlerin %72,1’i (106 kişi) rahatlamış,
%51,0’ı (75 kişi) mutluluk, %48,9’u (72
belirlenmesi (cinsiyet, medeni dukişi) boşluk, %13,6’sı (20 kişi) tedirginrum, sosyal güvenceye sahip olma
lik ve %12,9’u (19 kişi) kaygı hissetmişdurumu),
lerdir.
2. Sağlıklı/riskli yaşam davranışlarının
Sağlıklı yaşam davranışları - alışsaptanması (sigara, alkol tüketimi, fi- kanlıklar
zik egzersiz yapma, vb),
Katılımcıların 119’u (%43,9) hiç sigara
3. Herhangi bir kronik sağlık sorunu
içmemiş, 124’ü (%27,5) içip bırakmış,
olma durumlarının belirlenmesi,
28’i (%10,3) halen sigara içmektedir.
4. Meslek ve çalışma koşullarının belir Katılımcıların %85,6’sı (232 kişi) beslenmesi,
lenme alışkanlıklarını sağlıklı olarak
değerlendirmektedir.
5. Sosyal yaşam aktivitelerine ilişkin
Ortalama tüketilen öğün sayısı
özelliklerin saptanması,
1,55±1,01 olarak bulunmuştur.
6. Yaşam kalitesine ilişkin bazı özellikle • Günde içilen su miktarının ortalama
rin belirlenmesi,
değeri 5,88±2,28 bardak olarak bu7. ATO ve Türk Geriatri Derneği tarafınMesleki alana ilişkin sorun yaşalunmuştur.
dan konu ile ilgili yapılabilecek katkıma durumu
• Hekimlerin ortalama uyku süreleri
ların içeriğinin belirlenmesi,
Araştırmaya katılan ve bu soruya ya6,97±1,14 olarak bulunmuştur
nıt veren 117 hekim (%45,3) kendi yaş
8. Konu ile ilgili ileride yapılacak olan
• Hekimlerin %50,2’si (133 kişi) düzengrubunun mesleki yaşantı ile ilgili bir
çalışmalara katkı sağlanması amaçli olarak fizik egzersiz yaptıklarını ifasorun yaşadığını belirtmiştir. En sık
lanmıştır.
www.geriatri.org
yaşandığı belirtilen beş sorun hastalık (%29,6), maaş düşüklüğü (%22,4),
kamuda ek görev alamama (%15,3),
meslektaşlarının deontolojik yaklaşımı (%9,1) ve statü kaybı (%6,1) olmuştur. Sorun yaşandığını ifade edenlerim %99’u sorunlara çözüm üretilebileceğini ifade etmiştir.
Hekimlerin sorunların çözümüne ilişkin beklentileri olan kurumların başında meslek örgütü (%41,6) ve Sağlık
Bakanlığı (%28,8) gelmektedir.
Araştırmaya katılan ve bu soruya yanıt veren 254 hekimin 118’i (%46,5)
ATO’dan beklentileri olduğunu belirtmiştir.
Öneriler
Ankara Tabip Odası tarafından uygulanabilecek başlıklar:
1. Konferans, panel gibi bilimsel organizasyonların planlanması ve uygulanması
2. Hekimlerle iletişim kanallarının artırılması
3. Özel günlerde yaşlı hekimlere yönelik
sosyal içerikli toplantılar düzenlenmesi
4. Aidat düzenlemelerinin 65 yaş ve üzeri gruba özel olarak yapılabilmesi
5. Aktif çalışma yaşamı içinde olan hekimlerin çeşitli mekanizmalarla ödüllendirilmesi
6. Sağlık ve yaşam profili araştırmalarının düzenli aralıklarla yapılabilmesi
7. Hekimlerin sağlık ve sosyal hakları ile
ilgili yapılan çalışmaların 65 yaş ve üzeri
gruba özel vurgularla geliştirilmesi
8. Sağlık Bakanlığı ve ilgili diğer kurum/
kuruluşlarla işbirliği yapılması ve yaşlanan
hekimlerin sorunlarına çözüm üreten politikalara katkı verilebilmesi
Türk Geriatri Derneği tarafından
uygulanabilecek başlıklar:
1. Yaşlı dostu sağlık hizmeti modeli geliştirme çalışmalarının yapılması
2. Meslek örgütü ile birlikte Sağlık Bakanlığı tarafından kamusal mekanizmaların
geliştirilmesine katkı sağlanması
3. Yerel yönetimlerle geliştirici çalışmalar planlanması
KAYNAKLAR
1. WHO Definition of Health. http://www.who.int/about/definition/en/. Erişim tarihi: 1 Ağustos
2009.
2. Aslan D. Yaşlılık Döneminde Koruyucu Hekimlik Yaklaşımı. In: Geriatri (Aslan D, Yayına Hazırlayan),
Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Birinci Baskı, Mart 2007, pp: 38-45.
3. Gökçe Kutsal Y. Yaşlanan dünyanın yaşlanan insanları. Geriatri, Türk Tabipleri Birliği yayını, Ankara, 2007, p:13-19
4. Gökçe Kutsal Y. Yaşlanan dünyanın yaşlanan insanları. Temel Geriatri, Türk Geriatri Derneği yayını,
Ankara, 2008, p:9-15
5. World Health Report, 1998, WHO publications, Genova 1998:7.
6. Troisi J. Geriatri ve Gerontoloji Kurs Notları, Uluslararası Yaşlanma Enstitüsü, Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi, Geriatri Derneği, Ocak 2006, Ankara: 74-121.
7. Aslan D. Uluslararası Sağlık Bakış Açısıyla Yaşlılık. In: Gökçe-Kutsal, Y. (Ed), Aslan, D (Ed. Yrd.) Temel Geriatri, Güneş Kitabevleri, Ankara, 2007; 111-117.
8. Active Ageing, A Policy Framework. WHO publications 2002. http://whqlibdoc.who.int/hq/2002/
WHO_NMH_NPH_02.8.pdf. Erişim Tarihi: Şubat 2008.
9. Bilir N, Paksoy N. Değişen Dünyada ve Türkiye’de Yaşlılık Kavramı. In: Temel Geriatri (Gökçe-Kutsal
Y Ed ve Aslan D Yrd Ed.) Güneş Kitabevleri Yayınları, Ankara, 2007, pp. 3-11.
10. Aslan D. Yaşlanan Erkek ve Sağlık Kavramı. Yaşlanan Erkek Sempozyumu. Ekim 2008, İstanbul.
Türk Geriatri Dergisi Özel Sayısı 2008; 2: 13-16.
11. The Ageing of the World’s Population. http://www.un.org/esa/socdev/ageing/popageing.html.
Erişim tarihi: 3 Mayıs 2008.
12. Last JM. International Health in Maxcy-Rosenau-Last, Public Health and Preventive Medicine,
Editor; Wallace T.B, Fourteeenth Edition, Appleton-Lange,1998: 1139-1145.
13. Gökçe-Kutsal Y, Özçakar L, Arslan Ş, Sayek F. Retired physicians: a survey study by the Turkish Medical Association. Postgrad Med J 2004;80:101–103.
14. Koçyiğit H, Aydemir Ö, Fişek G, Ölmez N, Memiş A. Kısa form 36 (KF 36) nın Türkçe Versiyonunun
güvenirliliği ve geçerliliği, İlaç ve Tedavi Dergisi, 1995:12:102-106.
15. Aydemir Ö. Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisinde Yaşam Kalitesi Ölçümü: Kısa Form–36. 3-P dergisi 1999; (7) 14-22.
16. Arat Z. Hemodiyaliz Hasta ve Yakınlarında Tükenmişlik Sendromu, Hasta Yakınlarının Yaşam Kalitelerinin Değerlendirilmesi ve Etkileyen Faktörler. Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006, pp. 19-21.
17. Türkiye Sağlık İnsangücü Durum Raporu. Mart 2008. Sağlık Bakanlığı Yayınları (Yayın no: 739).
ISBN 978-975-590-255-5.
18. The face of Canadian Physicians. http://www.cma.ca/multimedia/CMA/Content_Images/Policy_Advocacy/Policy_Research/4-5-Mstrfile_Stats_2009.pdf. Erişim tarihi: 5 Eylül 2009.
19. Türkiye Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması. Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayınları,
Ankara, Haziran 2006, s:1. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tgyona/TGYONA_rapor.pdf. Erişim
tarihi: 5 Eylül 2009.
20. Aslan D, Bilir N, Özcebe H, Ergüder T (Yayına Hazırlayan). Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Sigara
İçme Durumu ve Etkileyen Faktörler. Sağlık Bakanlığı, 2007. SB, CDC, HASUDER, DSÖ Ortak yayını, Kumbaskı Yayınevi, Ankara 2008.
21. Troisi J, Gokce Kutsal Y (Eds): Aging in Turkey, Hacettepe University Research and Application
Center of Geriatrics Sciences-GEBAM and International Institute on Aging-INIA publication, Veritas Press, Malta 2006. p: 23-105.
22. Aslan D. Yaşlılık Döneminde Yaşam Kalitesi Kavramı In: Gerontoloji ve Geriatri II Kurs Kitabı. BMINIA, HÜ-GEBAM, Geriatri Derneği Yayınları (Yayına hazırlayanlar: Aslan D, Özbek M.). Rekmay ofset basımı, pp. 199-204 (Ocak 2009).
23. Calvert MJ, Freemantle N, Use of Health-Relaited Quality of Life in Prescribing Research Part One:
Why Evaluate Health-Relaited Quality of Life?, Journal of Clinical Pharmacy and Therapeutics,
2003; 28: 513-521
6 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
YAŞLILARDA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR;
KORUNMA İLKELERİ VE HASTALIKLARIN ERKEN TANISI KONUSUNDA ÖNERİLER
Dr. Meltem ŞENGELEN // Hacettepe Üniversitesi
Onkoloji Enstitüsü, Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı.
Dünyada ve ülkemizde nüfus giderek
yaşlanmaktadır. Yaşlılarda sık görülen sağlık sorunları çoğunlukla kardiyovasküler
hastalıklar, hipertansiyon, kanser gibi kronik hastalıklar ve beslenme bozukluğu,
görme ve işitme bozuklukları, depresyon,
düşme ve kazalardan kaynaklanan yaralanmalardır.
Yaşlıları daha uzun süre sağlıklı, aktif ve
dolayısıyla bağımsız kılabilmek için düzenli sağlık kontrollerini kapsayan koruyucu sağlık hizmetleri sunulmalıdır. Koruyucu hizmetler kapsamında yaşlılara sigara
bırakma, beslenme, fizik aktivite ve düşme ve yaralanmalar ve trafik kazalarına
karşı eğitim ve danışmanlık verilmesi öncelenmelidir. Ayrıca hastalıkların erken tanınması ve buna bağlı olarak hastalığa
bağlı morbidite ve mortalitenin azaltılabilmesi amacıyla düzenli aralıklarla tarama programları uygulanmalıdır.
bir belirsizlik mevcuttur; çünkü tarama,
yararları hemen ortaya çıkmadığından yaşam beklentileri kısa olan hastalarda yararlı olamamaktadır.
~
Kolorektal kanser
Elli yaş üzerinde kolorektal kanser prevalansı ve mortalitesi artmaktadır. Tarama
ile adenomların ve kanserin erken yakalanması amaçlanır. Amerikan Kanser Derneği, ortalama risk taşıyan kadın ve erkeklere 50 yaşından itibaren aşağıdaki tarama
yöntemlerinden biri ile tarama yapılmasını
önerir:
Beş yılda bir sigmoidoskopi (rektal
tuşe ile birlikte)
On yılda bir kolonoskopi (rektal
tuşe ile birlikte)
Beş yılda bir çift kontrast baryum
enema (rektal tuşe ile birlikte)
Yüksek riskli gruptakilere (%20’nin
üzerinde yaşam boyu risk) yılda bir
manyetik rezonans ve mamografi
yapılmasını, orta düzeyde riskli
gruptakilere (%15-20 yaşam boyu
risk) doktorlarıyla tartışarak yıllık
manyetik rezonans taraması eklenmesini önermektedir.
Amerika Birleşik Devletler Koruyucu
Sağlık Hizmetleri Grubu, 2009’da kadınlarda meme kanseri taraması önerilerini değiştirerek kadınlarda tarama başlangıcını
40 yaştan 50 yaşa çıkarmıştır. 50-74 yaş
arası kadınlarda 2 yılda bir mamografi ile
meme kanseri taraması önerilmektedir.
Amerikan Tabipler Birliği, taramanın 75
yaşında, Amerika Geriatri Derneği 85 yaşında kesilmesini önerirken Amerikan
Kanser Derneği bir yaş sınırı belirtmemiştir. Mayo Klinik ise yıllık mamografi ve klinikte meme muayenesinin 70 yaşa kadar;
Hipertansiyon
Hiperlipidemi
Osteoporoz
Yaşlılarda rutin kardiyovasküler taramanın rolü tanımlanmamıştır. Periyodik
sağlık kontrolünde rutin EKG yerine risk
faktörlerine (sigara, hipertansiyon, hiperlipidemi, sedanter yaşam) karşı tarama ve
davranış değişikliği önerilmelidir.
Kanser
Günümüzde kanser tanılarının yaklaşık
yarısı 70 yaş üstü kişilere konulmaktadır.
Yaşlılarda kanser açısından tarama ile ilgili
Üst üste üç ve üzerinde normal sonuç alan ve son 10 yılda tüm testleri normal olan 70 yaş üzeri kadınlar taramaya son verebilirler. Serviks kanseri geçirmiş olan ve diğer
risk faktörlerini taşıyan kadınlar ise
taramaya devam etmelidirler.
Prostat kanseri
Koroner arter hastalığı ve pek çok kronik hastalık için risk faktörü olan hiperlipideminin önlenmesi kardiyovasküler ölümler ve tüm sebeplerden ölümleri azaltır. Lipid taraması, 35-65 yaş arasında önerilmekte, 65 yaş sonrasında ise yüksek riskli
hastalarda (sigara içen, diyabetik, hipertansif hastalar) tarama, hasta ile hekim tedavi üzerinde uzlaştığı sürece yapılmalıdır.
Kardiyovasküler sistem
Klasik Pap testi yılda bir veya sıvıbazlı Pap testi 2-3 yılda bir tekrarlanmalıdır.
Kanser veya prekanseröz değişiklikler dışındaki sebeplerle histerektomi yapılmış olan kadınlar taramaya son verebilirler. Serviks çıkartılmadan histerektomi yapılmış
olan kadınlarda ise taramaya devam edilmelidir.
İnme ve kardiyovasküler olaylar için
risk faktörü olan hipertansiyonun saptanması ve tedavi edilmesi çok önemlidir.
Mümkünse her muayenede kan basıncı
ölçülmelidir.
Yaşlılarda her iki cinsiyette birden yaygın olan osteoporoza karşı kadınlara günlük 1000-1500 mg kalsiyum desteği, fizik
egzersiz ve sigaranın bırakılması önerilmektedir.
önermekte, Amerikan Kanser Derneği bir
üst sınır belirtmemekte, Amerika Geriatri
Derneği en az 70 yaşına kadar 1-3 yıllık aralarla taramayı önermektedir.
Beş yılda bir sanal kolonoskopi
Yıllık dışkıda gizli kan testi (pozitif
çıkarsa kolonoskopi)
Daha yüksek riskli bireylerde taramaya
daha erken başlanması ve daha sık aralıklarla taranması önerilmektedir. Kolorektal
kanserin erken teşhisinin hayatı uzatmayacağı düşünüldüğünde taramaya son
verilir. Seksen yaş üzerinde tarama önerilmesine dair kanıt yoktur.
Meme kanseri
Meme kanseri gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kadınlar arasında en
sık görülen ve kanserden ölümlerde ikinci
sırayı alan kanser türüdür. Artan yaş,
meme kanseri gelişiminde en önemli risk
faktörüdür. Amerikan Kanser Derneği
kadınlara:
~
20 yaşından sonra düzenli aralıklarla kendi kendine meme muayenesi, 3 yılda bir klinikte meme muayenesi,
~
40 yaşından sonra yılda bir klinikte
meme muayenesi ve mamografi,
yıllık klinikte meme muayenesi ve iki yılda
bir mamografi ile takibin bir kadının 8-10
yıllık yaşam beklentisi olduğu sürece; yüksek riskli kadınlarda ise yıllık mamografi
taramasının sürdürülmesini önermektedir.
Serviks kanseri
Kadınlarda Dünyada en sık görülen
ikinci kanser türü olan serviks kanseri,
kanserden ölüm sebepleri arasında üçüncü sırada, az gelişmiş ülkelerde ise tarama
programlarının olmaması nedeniyle birinci sırada yer alır. İnvazif serviks kanserinin
hem insidans hem de mortalitesi yaşla birlikte artmaktadır. Serviks kanserinden ölen
kadınların %40-50’si 65 yaş ve üzerindedir.
Düzenli jinekolojik muayene ve alınan servikal smear’in sitolojik ve HPV enfeksiyonu
yönünden incelenmesi serviks kanseri riskini %80’in üzerinde azaltmaktadır. Serviks kanserinde taramanın kesileceği yaş
konusunda bir konsensus bulunmamakta,
öneriler 60-75 yaş arasında değişmektedir.
Birleşik Devletler Koruyucu Sağlık Hizmetleri Grubu üst sınırı 65 yaş olarak belirlerken Ulusal Sağlık Enstitüsü 65 yaş ve üzeri
kadınlarda taramaya devam edilmesini
www.geriatri.org
Prostat kanseri, ilerleyen yaş ile birlikte
insidans ve mortalitesi artan bir kanserdir.
Prostat kanseri tanısı konulan erkeklerin
%81’i 65 yaş ve üzerindedir. Özellikle ileri
yaştaki hastalarda küçük tümörleri teşhis
etmenin hastaya getirdiği fayda tartışma
konusu olmakla birlikte Prostat Spesifik
Antijen (PSA), belirli bir yaşın üzerindeki
erkeklerde yaygın olarak kullanılan bir
testtir. Çoğu erken tanı ve tarama rehberleri, taramanın anında ortaya çıkan potansiyel zararları, gelecek yıllar içinde ortaya
çıkması beklenen potansiyel faydaları karşısında ağır bastığından yaşam beklentisi
sınırlı yaşlı erkeklerde PSA taramasını
önermez. Örneğin Amerikan Kanser Derneği, 50 yaş ve üzerindeki ortalama riske
sahip bireylere yaşam beklentileri 10 yılın
üzerindeyse yıllık PSA taraması önerir.
Akciğer kanseri
Dünyada hem erkeklerde, hem de kadınlarda en fazla ölüme neden olan kanser tipidir. Sigara ve dumanından uzak
durmak akciğer kanserinden korunmada
en önemli adımı oluşturacaktır.
KAYNAKLAR
1. Freedman A, Pimlott N, Naglie G. Preventive care for the elderly.
Do family physicians comply with recommendations of the Canadian
Task Force on Preventive Health Care? Can Fam Physician 2000;46:3507.
2. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı.
http://www.kanser.gov.tr/index.php?cat=10. Erişim tarihi:
06.01.2010.
3. Şengelen M. “Yaşlılık Döneminde Sağlığın Korunmasına İlişkin Uluslararası Öneriler.” Kitap bölümü. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyonda Yeni
Ufuklar. Yaşlı Sağlığı. Kutsal YG (Editör). Güneş Tıp Kitabevleri, Ankara,
2010, pp:19-29.
4. Takahashi PY, Okhravi HR, Lim LS, Kasten MJ. Preventive health care in
the elderly population: a guide for practicing physicians. Mayo Clin
Proc 2004;79:416-27.
5. U.S. Preventive Services Task Force (USPSTF) Recommendations.
http://www.ahrq.gov/CLINIC/uspstfix.htm#Recommendations. Erişim
tarihi: 06.01.2010.
6. US Preventive Services Task Force. Screening for breast cancer: U.S.
Preventive Services Task Force recommendation statement. Ann Intern
Med. 2009;151:716-26, W-236.
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 7
YETERLİ VE DENGELİ BESLENME
İLE İLGİLİ ÖNERİLER
Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Türk Geriatri Derneği Genel Sekreteri
Beslenme yaşam için gerekli bir bileşen olup sağlıklı beslenme ile ilgili genel
önerilerin yanı sıra 65 yaş ve üzeri grubun
bilmesi gereken bazı ayrıntılar bulunmaktadır.
Yaşlılık döneminde bazal metabolizma
hızı azalır, dolayısıyla da toplam enerji
harcaması-kalori gereksinimi azalır. Bu
dönemde beden ağırlığının kilogramı başına 30 kkal/gün enerji tüketilmesi önerilmektedir. Bu değer ise günlük olarak kadınlarda 1900 kkal; erkeklerde ise 2300
kkal olarak kabul edilmektedir. Yaşlı bireylerin günlük aldıkları enerjinin 1500 kalorinin altına düşmemesi önerilmektedir.
Yaşlılık döneminde temel besin ögelerine (besinlerin bileşiminde bulunan kimyasal madde) duyulan gereksinim diğer
yaş gruplarından farklıdır. Bu farkların gözetildiği öneriler aşağıda sunulmuştur:
Karbonhidrat
Yaşlılık döneminde günlük enerjinin
%50-60’ının karbonhidratlardan sağlanması önerilir. Karbonhidrat gereksinimi
daha çok “kompleks” yapıda bulunan karbonhidratlardan (tahıl, kurubaklagil) sağlanmalıdır.
Su
başına 1 gram protein tüketilmesi önerilmektedir.
Yağ
Vücudun enerji kaynağıdır. 1 gram yağ
9 kkal enerji sağlamaktadır. Yaşlılarda günlük alınan enerjinin en fazla %30’unun
yağlardan sağlanması önerilmektedir. Bu
dönemde LDL kolesterolü artırmak yolu
ile kardiyovasküler hastalıkların riskini artıran satüre yağ asitlerinin tüketiminin
toplam alınan enerjinin %8’ini geçmemesi önerilmektedir. Ayrıca; soya, zeytinyağı,
ayçiçek yağı dengesinin iyi kurulması öne-
Pratik olarak yaşlıların günde 2-2,5 litre
(8-10 bardak) sıvı tüketmesi önerilir. Fiziksel aktivite, metabolizmanın etkilenmesini sağlayan herhangi bir hastalık olması,
fizik egzersiz yapılma sıklığı, mevsimsel
değişiklik, iklim değişiklikleri, sıvı gereksinimini değiştirebilir.
Posa
Posalı gıdalar barsak hareketlerini artırır,
kan şekerini düzenler, kan kolesterolünü
azaltmaya katkı sağlar, şişmanlığı önler ve
barsak kanserine karşı koruyucudur. Bu
nedenle bitkisel gıdaların vücutta sindirilemeyen bölümü olarak da bilinen posalı
gıdaların günde 25-30 mg tüketilmesi
önerilmektedir. Kurubaklagiller, kepekli
tahıl ürünleri posa içeriği yüksek olan gıdalar arasındadır. Kurutulmuş meyveler
(incir, kayısı, erik, hurma, vb), haşlanmış/
pişirilmiş meyveler, yeşil yapraklı sebzeler
(marul, maydanoz, taze nane, pırasa, vb),
kök sebzeleri (enginar, patates, havuç, vb)
posa açısından zengin olan diğer besin
önerileri arasında yer almaktadır. Bireylerin beslenme alışkanlıklarında posayı birden bire artırmaları hazımsızlık, sindirememe gibi sorunları beraberinde getirebilir. Bu nedenle posanın artırılması ve istenilen düzeye getirilmesi altı haftalık bir
sürede gerçekleşmesi uygun olur.
Sağlıklı beslenmeye ilişkin yukarıdaki
önerilerin yanı sıra bazı ek bilgiler aşağıda
sunulmuştur:
Protein
Vücuda enerji de
sağlayan protein (bir
gram protein 4 kalori
enerji verir) günde vücut ağırlığı başına 0.91.1 gram alınmalıdır.
Hastalık, stres ve ameliyatlar
durumunda
protein gereksinimi
artar. Bazı organ yetersizliklerinde (böbrek,
karaciğer) ise protein
alımının kısıtlanması
gerekir. Bütün hayvansal ve bitkisel besinler
protein kaynağıdır, ancak besinlerin içerdikleri protein miktarı ve
kalitesi
birbirinden
farklıdır. Örneğin, et-et
ürünleri-yumurtabalık-peynir gibi hayvansal besin kaynaklı
protein iyi kalite protein olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanı
sıra bitkisel kaynaklı
proteinler düşük kaliteli proteinlerdir. Yaşlılık döneminde beden
ağırlığının kilogramı
rilmektedir. Bu dönem için özelikle ω-3
yağ asitlerinin ağırlıkta olduğu balık, ek
olarak yeşil yapraklı sebzelerin tüketilmesi
önerilmektedir. Ayrıca margarinlerde bulunan trans yağ asitleri de kalp hastalıkları
ile ilişkilendirildiklerinden bisküvi, kek ve
diğer tatlıların tüketiminin sınırlandırılması gerekir.
Kan homosistein düzeyinin düşük olmasını sağlayabilmek için de yağ oranı
düşük olan gıdaların tüketilmesi önerilir
(düşük yağ içeriği olan süt ve süt ürünleri
gibi). Bu ürünlerin kullanılması kan homosistein düzeyini azaltarak kalp ve damar
hastalıkları riskini %7-9 azaltır.
Vitamin ve mineraller
Yaşlılık döneminde vitamin ve mineral
gereksinimin artması temel olarak vücut
direncinin ve bağışıklık sisteminin zayıflaması, konik hastalıkların artması, hareketsizlik gibi nedenlere bağlıdır. Vücut için
gerekli olan D Vitamini dışındaki vitamin
ve mineraller eğer yaşlıda başka bir sağlık
sorunu yoksa yeterli ve dengeli beslenme
sayesinde sağlanabilmektedir. D vitamini
gereksiniminin karşılanabilmesi için haftada 2-3 kez elin ve yüzün 20-30 dakika
güneşlenmesinin sağlanması önemlidir.
www.geriatri.org
Gıda güvenliği kavramı unutulmamalıdır. Besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve
saklanması konusunda hijyenik şartların
sağlanması son derece önemlidir. Oda sıcaklığında bakterilerin üreme olasılığı artar. Gıdaların oda sıcaklığında iki saatten
daha uzun bir süre bırakılmamasına dikkat edilmelidir. Gıdaların 5ºC-60 ºC arasında kalması RİSK OLUŞTURMAKTADIR.
70ºC’de pişirim gerçekleştiğinde mikroorganizmaların önemli bir kısmının yok olduğu bilinmelidir.
Günde en az üç öğün tüketilmeli, ek
olarak ara öğünler beslenme davranışları
içinde var edilmelidir. Öğünlerde tüketilen miktarlar azaltılmalı, sık sık tüketim
desteklenmelidir.
Yaşlılık döneminde tuz ve sodyum tüketiminin azaltılması uygun olur. Bu yaş
grubunda hipertansiyon sıklığı diğer yaş
gruplarına göre daha fazladır.
KAYNAKLAR
•
Aslan D, Şengelen M, Bilir N. Yaşlılık Döneminde Beslenme Sorunları ve
Yaklaşımlar. Geriatri Derneği Eğitim Serisi 1, Öncü Matbaa, Ankara,
2008.
•
http://www.who.int/foodsafety/publications/consumer/manual_
keys.pdf. Erişim: 15 Aralık 2009.
•
Aksoydan E. Yaşlılık ve Beslenme. Şubat 2008. http://www.beslenme.
saglik.gov.tr/content/files/yayinlar/kitaplar/beslenme_bilgi_serisi_1/a1.pdf. Erişim: 14 Aralık 2009.
•
Rakıcıoğlu N. Yaşlılıkta Beslenme. http://www.gebam.hacettepe.edu.
tr/oneri/YASLILIKTA_BESLENME.pdf. Erişim: 14 Aralık 2009.
8 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
İLERİ YAŞTA BAĞIŞIKLAMA
ve 2010 yılına kadar da %100’ünde
yaşlıların influenza aşışı olabilmesi ile ilgili olanak ve koşulların sağlanması kararı
alınmıştır. Mevsimsel grip aşısı için zamanlama genellikle Ekim ayında başlayıp Aralık
ayı ve Ocak ayında da devam edebilir. Bu
sürenin değişimi grip salgınının zamanının
değişimine göre farklılaşabilmektedir. 65
yaş ve üzeri bireylerin bu aşıyı YIDA BİR
KEZ olmaları önerilmektedir. Aşının koruyucu etkisi 1-2 hafta sonar başlamaktadır.
Ülkemizde de mevsimsel grip aşısı 65 yaş
ve üzeri grup için sağlık kurumlarında
ücretsiz olarak yapılmaktadır.
2. H1N1(v) gribi aşısı:
Bilindiği gibi bağışıklama Temel Sağlık
Hizmetlerinin en önemli bileşenlerinden
birisi olup yaş gruplarına göre bu hizmetin kapsamı değişebilmektedir. Bireyde
bağışıklık düzeyinin istenilen seviyeye getirmek olduğu anlamı taşıyan bağışıklamayı
sağlamak için aşılama bir uygulanma
işlemi olarak ifade edilmektedir. Doğuşta
beklenen yaşam süresinin artmasına bağlı
olarak ileri yaşta aşılama/bağışıklama konusu özelikle gelişmiş ülkelerde başlatılmış,
bu yaklaşım gelişmekte olan ülkelere de
örnek olmuştur.
Günümüzde ileri yaş bağışıklama
uygulama-larının en önemli gerekçesi
bu yaş grubunda görülen ve mortalite/
morbidite sebebi olan hastalıklardan ya
da istenmeyen etkilerinden korunmaktır.
İleri yaş (bir başka ifadeyle; 65 yaş ve üzeri) gruptaki bireyler için “kırılgan” ifadesi
de kullanılmakta olup bu döneme özel
önlemlerin alınması gereği üzerinde
durulmaktadır.
1. Mevsimsel grip aşısı:
Dünyada ve Türkiye’de 65 yaş ve üzeri
grup için genel ve bölgeye/ülkeye özel
bağışıklama seçenekleri bulunmaktadır.
Dünyada 75 ülkede yaşlılara özel aşılama/
bağışıklama programın olduğu üzerinde
durulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün
2003 yılında yapılan Genel Kurulu’nda
2006 yılına kadar taraf ülkelerin %50’sinde
Dünyada 2009 yılı Nisan ayından bu
yana H1N1(v) pandemisi yaşanmaktadır.
Türkiye’de de pandemiden korunmak için
EN ETKİLİ YOL olan AŞILAMA uygulamaları
Kasım ayından bu yana uygulanmaktadır.
Ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün
de önerisine uygun olarak risk grupları
tanımlanmış ve bu risk gruplarının
aşı olmasının altyapısı ücretsiz olarak
sağlanmıştır. Yaşlılık dönemi öncelikli bir
risk grubu olarak tanımlanmamış olsa
da bu yaş grubunun risk grupları içinde
tanımlanmış olan hastalıklara sahip olma
sıklığı yüksektir. Diabetes mellitus, KOAH,
astım gibi herhangi bir kronik hastalığı
olan bireylerin aşılanması önerilmektedir.
65 yaş ve üzerinde olup bu gibi durumlara
sahip olan bireylerin aşılanmas ı önerilmektedr.
3. Pnömokok aşısı:
Yaşlı nüfus için aşılama konusunda önce-
likler arasında yer alan bir diğer aşı da
www.geriatri.org
Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Türk Geriatri Derneği Genel Sekreteri
pnömokok aşısıdır. Pnömokok aşısının
etkinliği %60-64 olup aşılamadan sonar
yaklaşık 9-10 yıl koruyuculuğu sürmektedir. 65 yaş ve üzerinde kişiler için ilk aşılama
65 yaşın altında yapıldıysa ve bu aşıdan
sonar 5 yıl ya da daha uzun sure geçtiyse
yeniden aşılama önerilmektedir.
4. Tetanoz aşısı:
Erişkin bireyler her on yılda bir tetanoz
tekrar dozlarını yaptırmalıdırlar. Dolayısıyla,
65 yaş ve üzeri kişiler için de aynı öneri
geçerlidir.
5. Hepatit B aşısı:
Yaşlılık döneminde hekim tarafından
gerekli görüldüğünde hepatit B aşısı da
yaptırılabilir.
KAYNAKLAR
1.State of the world’s vaccines and immunization-Third edition. WHOUNICEF-World Bank publications. http://whqlibdoc.who.int/publications/2009/9789241563864_eng.pdf. Erişim: 11 Aralık 2009.
2. Key Facts About Seasonal Flu Vaccine. http://www.cdc.gov/flu/
protect/keyfacts.htm. Erişim: 11 Aralık 2009.
3. Erişikin Bağışıklama Rehberi. Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği-Erişkin Bağışıklama Rehberi Çalışma
Grubu. Ankara, 2009.
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 9
YAŞAM BOYU SİGARA SORUNU VE
ÖNLEME
Prof. Dr. Nazmi BİLİR // Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Canlılar dünyasında insan diğer pek
çok türle karşılaştırıldığında oldukça uzun
yaşayan bir varlıktır. Örneğin fare, hamster
ortalama olarak 2 yıl, kedi, köpek 15 yıl, at
25, fil 40 yıl yaşarken insanlar ortalama
olarak 70 yıl dolayında ömre sahiptir.
Yaşlanma canlı yaşamının doğal ve
kaçınılmaz sonucudur. Bütün canlılar zaman içinde yaşlanır. Yaşlanma ile birlikte
organizmada bir takım değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler hücrelerin
yaşlanması şeklinde olur. Yaşlanan
hücrelerin yerini yeni hücreler alır.
Yaşam süresi uzadığı ölçüde de
yaşlanmanın ortaya çıkardığı bazı sorunlar
artmaktadır. Bu sorunların bir kısmı yaşla
birlikte ortaya çıkan ve hastalık olarak
değerlendirilmeyen değişikliklerdir. Bazı
değişiklikler ise insanın yaşamını önemli
şekilde etkiler, hatta ciddi hastalıklara,
ölüme yol açabilir. Yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkan değişiklikler bir ölçüde genetik
özellikler tarafından belirlenmekle birlikte, insanların alışkanlıkları ve bazı çevre
faktörleri de bu değişikliklerin meydana
gelmesinde rol oynamaktadır. Bu faktörler
arasında sigara kullanımı önemli bir yer
tutar. Sigara kullanımı çok sayıda ciddi ve
öldürücü sağlık sorunları ile ilişkilidir ve
her yaştaki bireyler için zararlıdır.
erleyen yaş ile birlikte diş ve diş eti
hastalıkları olabilir. sigara içenlerde özellikle diş eti hastalıkları daha sık görülür.
Sigara içen kişilerin dişlerinde sararma
olur.
8. Osteoporoz: Daha çok menopoz sonrası
yaşlardaki kadınlarda görülen ve kemiklerin mineral dansitesinin azalması
şeklinde ortaya çıkan osteoporoz sigara
içen kadınlarda daha sık görülmektedir.
9. Diğer hastalıklar: Sigara kullanımının insan vücudunda hemen her organ ve
sistemle ilgili olumsuz etkileri vardır.
Örneğin mide-barsak hastalıkları, erken
menopoz, katarakt, periferik
damar
hastalıkları, el
ve ayaklarda
indikleri bir davranıştır. Çalışmalar sigaraya başlama yaşının 13 yıl dolayında
olduğunu göstermektedir. Bu durumda
sigaraya başlamanın önüne geçmek için
özellikle çocuklara yönelik programların
uygulanması gereklidir. Bunlar arasında sigara reklamlarının yasaklanması, sigara
içilebilecek yerlerin azaltılması, çocuklara
sigara satışının yasaklanması, otomatik sigara makineleri (vending machine) ile sigara satışı yapılmaması, sigara fiyatının
artırılması, sigaranın zararları konusunda
eğitim yapılması gibi uygulamalar
sayılabilir.
(b) Sigara içenlerin vazgeçmelerine
yardım edilmesi: Sigara içmeyenlerin bu
alışkanlığı hiç edinmemeleri için çaba gösterilmesi önemlidir, ancak sigara içenlerin
yarısının sigaraya bağlı bir nedenle ve sigara içmeyenlere göre ortalama olarak 20
yıl daha erken öldükleri bilinmektedir. Buna karşılık
kişilerin sigarayı
terketmeleri
durumunda sigaraya
bağlı
Türkiye’de tütün kontrolü çalışmaları
Yaşlılıkta sık görülen sağlık sorunları
ve sigara ile ilişkisi
1. Kalp hastalıkları: İnsanlarda en fazla
ölüm nedeni olan kalp hastalıklarının
meydana gelmesinde çeşitli faktörler rol
oynar. Bunlar arasında sigara içilmesinin
de önemli yeri vardır. Sigara içenlerde
kalp hastalığı riski daha fazladır.
2. Hipertansiyon: Tansiyon yükselmesinde
sigara içilmesnin etkisi azdır. Ancak, tansiyonu yüksek olanlar sigara içerlerse
kalp hastalığı meydana gelmesi riski çok
artmaktadır.
3. Kanserler: Başta akciğer kanseri olmak
üzere çeşitli kanserlerin meydana gelmesinde sigaranın etkisi vardır. Akciğer
kanserlerinin yüzde 90’ı, gırtlak kanserlerinin yüzde 95’i sigaraya bağlıdır. Yani
sigara olmasa akciğer kanserri ve gırtlak
kanseri neredeyse hiç olmayacaktır. Sigara kullanımı ile en az 12 tür kanserin
(akciğer, larinks, ağız boşluğu, özofagus,
mide, kolon, pankreas, mesane, böbrek,
meme, serviks uteri...) meydana gelmesi
arasında ilişkiler vardır.
4. Kronik bronşit, amfizem: Bu hastalığı
olanların yüzde 90’ı sigara içen kişilerdir.
O halde kronik bronşit ve amfizem sigara içmeyenlerde hemen hiç görülmez.
5. Sinir sistemi hastalıkları: Sigara içenlerde
bayin kanaması, felç, erken bunama (Alzheimer hastalığı) daha fazla görülür.
yönelik çabalarına karşılık bu sorunlardan
korunmak için sigara ile mücadelenin
ısrarlı ve kararlı bir şekilde sürdürülmesi
gerekmektedir. Tütün kullanımının kontrolü çalışmaları bakımından uluslararası
işbirliği de çok önemlidir. Bu konuda
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çeşitli yönlendirmeler yapmaktadır. Bunların en belli
başlı olanı 2008 yılında tatnıtımı yapılan
ve 6 temel stratejinin yer aldığı MPOWER
yaklaşımıdır. Bu stratejiler kapalı alanlarda
sigara kullanımının yasaklanması, sigara
kullanımının sağlık etkileri konusunda
eğitim yapılması, tiryakilere sigarayı
bırakmaları yönünde destek sağlanması,
tütün ürünlerinin reklam ve tanıtımı ile sigara firmalarının çeşitli etkinliklerde sponsorluk yapmasının yasaklanması, sigara
fiyatının artırılması ve tütün kullanım
sıklığının ve tütün kontrolü çalışmalarının
izlenmesi ve değerlendirilmesi şeklinde ifade edilebilir.
sağlık
dolaşım
bozukluğu sonucu üşüme, ciltte
kırışıklık, besinlerin absorbsiyonununun bozulması sonucu
beslenme bozuklukları gibi çeşitli sağlık
sorunları sigara içen kişilerde daha sık
olarak görülür.
Sigara kullanımı konusunda önemli bir
başka alan da sigara dumanından pasif etkilenmidir. Sigara içenler yalnızca kendilerine zarar vermekle kalmaz, çevrelerindeki
diğerr kişilere de zarar verirler. Sigara
dumanından pasif olarak etkilenenlerde
de göz yaaşarması, burun tıkanıklığı, fena
koku gibi rahatsızlıkların yanı sıra, kalp
krizi, akciğer kanseri, felç gibi ciddi ve
öldürücü
hastalıkların
riski
de
artmaktadır.
6. Şeker hastalığı: Bu hastalıkta tedaviye
titizlikle uyulmaddığı takdirde zaman
içinde damar bozuklukları meydana gelir. Sigara da dmar bozukluklarına yol
açtığından, şeker hastalığı olanların sigara içmesi çok sakıncalıdır.
Sigaranın (sağlık, çevre kirliliği,
yangınlar, ekonomik kayıplar vb.) çeşitli
açılardan olumsuz sonuçları dikkate
alındğında, sigara içilmesinin azaltılması
ve toplumsal düzeyde tütün kontrolü
çalışmaları yapılması gerekliliği ortaya
çıkmaktadır. Toplumsal düzeyde kontrol
edilmesi bakımından birbirini tamamlayan üç yaklaşım söz konusudur:
7. Ağız-diş sorunları: Sigara içenlerin ağzı
ve nefesi kötü kokar. Bunun ötesinde il-
(a) Sigaraya başlamanın önlenmesi:
Sigara içmek insanların sonradan ed-
sorunlarının
azaldığı da bilinmektedir.
Bu
nedenle bu yönde çaba
gösterilmesi gerekmektedir. Sigara
içenlerin
bu
alışkanlıktan
vazgeçmeleri bakımından en önemli
yaklaşım eğitim olmalıdır. Sigaranın
zararları ve sigarayı bırakmanın yararları
(öncelikle sağlık yönünden ve ekonomik
yönden) anlatılmalıdır. Ayrıca sigarayı
bırakmak isteyenlere tıbbi destek de
sağlanmaalıdır.
(c) Sigara dumanından pasif etkilenenlerin korunması: Bu amaçla toplu
olarak bulunulan yerlerde sigara içilmesine izin verilmemelidir. Sigara içen kişiler
diledikleri yerlerde sigara içmeyi kendileri
açısından bir hak olarak ifade edebilmektedirler. Ancak sigara içmeyenlerin de sigara dumanının olmadığı bir ortamda
yaşama ve sigara dumanı olmayan bir
havayı soluma hakları dikkate alınmalı, sigara içmeyenler bu haklarını bilerek bu
haklarına sahip çıkmalı ve savunmalıdır.
Sonuç olarak yaşlanmaya paralel olarak
gelişen değişiklikler ve yaşlılıkta sık görülen sağlık sorunları sigara içen kişilerde
daha fazla olarak meydana gelmektedir.
Sigara içilmemesi, bu sorunlardan korunma bakımından çok önemlidir. Sigara
endüstrisinin sigara satışlarını artırmaya
www.geriatri.org
Ülkemizde tütün kontrolü çalışmaları
bakımından 1996 yılında çıkarılmış olan
“Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun” (No. 4207) bir dönüm
noktası oluşturmaktadır. Kanun eğitim ve
sağlık kuruluşları başta olmak üzere çoğu
kapalı yerde sigara kullanımını, 18 yaşından
küçük çocuklara sigara satışını, tütün ürünlerinin reklam ve tanıtımının yapılmasını
yasaklamış, sigara paketleri üzerine uyarı
yazısı yazılmasını ve televizyon kanallarının
sigaranın zararları konusunda eğitici
yayınlar yapmasını öngörmüştür. Bu
Kanun’un
kapsamı
2008
yılında
genişletilmiş, bu şekilde Türkiye tütün
kontrolü konusunda dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almıştır. Bu düzenleme
ile MPOWER kapsamında işaret edilen
stratejilerin hepsi yasa tarafından
kapsanmış olmaktadır. Yasada işaret
edilen hususlara uymayanlar hakkında
bazı ceza uygulamaları 1996 yılındaki yasada da tanımlanmakla birlikte yasanın
2008 yılında yenilenen şeklinde bu hususta uygulama bakımından kolaylık
getirilmiştir. Değişik şekillerdeki kural
ihlallerinde, ihlalin yapıldığı yer ve duruma göre kolluk kuvvetleri, belediyeler,
mülki amirler ceza uygulaması yapabilmektedir. Tütün endüstrisi tarafından yapılan
ihlaller için Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu (TAPDK) ve televizyonlara
yönelik uygulamalar için de Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yetkilendirilmiş
ve görev-lendirilmiştir.
KAYNAKLAR
1. The Health Consequences of Smoking: A Report of the Surgeon General, US Department of Health and Human Services, 2004.
2. The World Health Report, 2006, Working Together for Health, WHO,
Geneva, 2006.
3. WHO European Country Profiles on Tobacco Control, WHO, 2003.
4. WHO Report on the Global Tobacco Epidemic, MPOWER, WHO, Geneva,
2008.
5. 4207 sayılı; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun,
Resmi Gazete 26 Kasım 1996, No: 22829.
6. 5727 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete 19 Ocak 2008, No:
26761.
7. Bilir N, Güçiz B, Yıldız AN., Assessing Tobacco Control Strategies in
Turkey, Final Project Report by Hacettepe Public Health Foundation,
Ankara, 2003.
8. Smoking Status of the Health Professionals and Influencing Factors, D.
Aslan, N. Bilir, H. Özcebe, Ministry of Health, Ankara, 2008.
9. Bilir N, Çakır B, Dağlı E, Ergüder T, Önder Z.; Tobacco Control in Turkey,
World Health Organization, Regional Office for Europe, Copenhagen,
2009.
10 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
AKILCI İLAÇ KULLANIMI
Yaşlanma
Multifaktöryel bir süreç olan yaşlanma;
yaşam boyunca mikroskopik düzeyden
makroskopik düzeye geçmektedir. Her ne
kadar geçen zamana bağlı olarak fizyolojik kayıpların ortaya çıkması bekleniyorsa
da bu kayıpların hızı bireyden bireye büyük değişiklik göstermektedir. Yaşlanmanın karakteristik özellikleri; 1-Organ sistemlerinin rezerv kapasitelerinde azalma
(özellikle stres periodlarında belirginleşme), 2-Homeostatik kontrolde azalma
(termoregülasyon sisteminde bozukluk,
baroreseptör duyarlılığında azalma vb),
3-Çevresel faktörlere uyum sağlayabilme
yeteneğinde azalma (pozisyon değişikliği
ile ortaya çıkan ortostatik hipotansiyon,
değişen ısıya adaptasyonda zayıflık vb),
4-Stres cevap kapasitesinde azalma (ateş,
anemi vb) dır.
Yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan
ve giderek artan bu kayıpların sonunda;
kişi hastalıklara ve yaralanmalara karşı korunmasız bir hale gelmektedir. Bilindiği
gibi yaşlılığın derecesi kronolojik yaştan
bağımsız olabilmekte, genetik varyasyonlara rastlanabilmekte ve çevresel etkenlere de değişik oranlarda maruz kalınabilmektedir.
Yaşlılarda ilaç kullanımı
Yaşlanma ile birlikte organlarda ve organ sistemlerinde ortaya çıkan değişiklikler sonucunda, vücudun çeşitli stres ve
değişen koşullara adaptasyonu azalmıştır.
Dolayısı ile yaşlılarda sadece hastalıkların
klinik boyutu ve bununla bağlantılı olarak
tanısal mantık değil, tedavi yaklaşımları
da özellik arz etmektedir. Yaşlılarda hastalıkların mekanizması ve nedenleri değerlendirildikten sonra, bu duruma özgü tedavi yöntemini belirlemek gerekir. Çeşitli
seçeneklerin içinden etkinliği ve güvenilirliği kaliteli, bilimsel araştırma ve yayınlarla kanıtlanmış olan ilaç seçilmeli ve yaşlı hastaya özgü bir dozaj şeması hazırlanmalıdır.
Yaşlılarda ilaç farmakolojisini etkileyebilecek fizyolojik değişiklikler sonucunda,
ilacın dokular tarafından emilimi, vücut
içindeki dağılımı, vücuttaki kullanımı, vücuttan atılımı ve etki etmesi beklenen dokulardaki reseptör duyarlılığında ortaya
çıkan farklılaşmalara bağlı olarak; etkisi de
farklılıklar arz etmektedir. Yaşlılarda en sık
yan etki oluşturan ilaç grubu santral sinir
sistemi depresyonu yapan ilaçlardır, bunları antibiyotikler, analjezikler, antikoagü-
lanlar, antihipertansifler, bronkodilatatörler, diüretikler ve oral hipoglisemik ajanlar
izlemektedir. İlaç yan etkisi olabileceğini
düşündürmesi gereken bulguları ise yaşlılar göz önüne alındığında şöyle sıralanabilir; depresyon, konfüzyon, huzursuzluk,
düşme, hafıza kaybı, ekstrapiramidal sistem bulguları (Parkinsonizm, tardiv diskinezi), konstipasyon ve inkontinans.
Türkiye’de 23 ildeki huzurevlerinde yapılan araştırmada; huzurevi sakinleri tarafından en sık kullanılan ilaçların kardiyovasküler sistem ilaçları ve analjezikler olduğu dikkati çekmiş, çoklu ilaç kullanımı
ile ilaç yan etkileri arasında da pozitif korelasyonlar saptanmıştır.1944 bireyin katıldığı bu çalışmada; katılımcıların %11.7 si
dört ilaç, % 17.3 ü ise beş veya daha fazla
sayıda ilaç kullanmakta olup, en sık kullanılan ilaç gruplarının; kardiyovasküler sistem ilaçları (%26.7),analjezik ve antiinflamatuar ilaçlar (%20.8) ve hematopoetik
sistem ilaçları(%14.8) olduğu görülmüştür.
Polifarmasi ve bildirilen ilaç yan etkileri
arasında pozitif korelasyon saptanan çalışmada, reçetesiz ilaç kullanım oranının
ise kadınlarda %7.0, erkeklerde ise %6.0
olduğu belirlenmiştir.
Yine ülkemizin 12 farklı şehrinde 65 yaş
ve üzerindeki 1433 yaşlı ile görüşülerek
çoklu ilaç kullanımının araştırıldığı bir başka çalışmada; 12 ildeki üniversitelerin tıp
fakültesi hastanelerine değişik yakınmalar
ile ardı sıra baş vuran yaşlılar ile doktorlar
tarafından yüz-yüze görüşmeler yapılmıştır. Araştırmaya katılan yaşlıların % 84,7’sinin sürekli kullandığı bir ilacı olduğu saptanmıştır. Çalışmaya katılanların % 15,3’ü
ilaç kullanmadığını, %23,2’si sadece 1 ilaç
kullandığını; %17’si 2 ilaç; %19,2’si 3 ilaç;
%38,2’si ise 4 veya daha fazla ilaç kullandığını ifade etmiştir.
Ankara’da 65 yaş ve üzerindeki 1300
kişi ile yapılan yüz yüze görüşmelerde yaşlıların yarısından fazlasının sürekli ilaç kullandığı, çoklu ilaç kullanımının kadınlarda
daha fazla olduğu dikkati çekmiş, ancak
yapılan karşılaştırmalarda bir doktor önerisi veya reçetesi doğrultusunda ilaç kullanımının kadınlarda daha yaygın olduğu
saptanmıştır. Ayrıca dört ve daha fazla ilacın bir arada kullanımının en fazla 71-80
yaş grubunda olduğu, yaş ilerledikçe çoklu ilaç kullanımının azaldığı belirlenmiştir.
Yan etkiler
Yaşlılık döneminde en sık görülen ilaç
yan etkileri; ağız kuruluğu, konfüzyon, bi-
Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE KUTSAL //
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
lişsel bozukluk, hipotansiyon, akut böbrek yetmezliği, ödem ve kalp yetmezliğinin kötüleşmesi, gastrointestinal fonksiyonlarda
değişme, yürüyüş ve hareket bozukluklarıdır. Yaşlılarda ilaç yan etkisi erişkin
popülasyona göre iki kat
daha fazla görülmekte ve
bu durumun kullanılan ilaç
sayısının artmasına bağlı
olarak fazlalaştığı dikkati
çekmektedir. İleri yaştaki
kişilerin hastane başvurularının %28ini kullandıkları
ilaçlara bağlı sorunlar oluşturmakta, bunların %70 i
de ilaç yan etkileri olarak
bildirilmektedir. Genellikle
letarji ve konfüzyon gibi
özgün olmayan bulgular nedeniyle, uzamış veya artmış ilaç yan etkinlerinin tanısı
zor olmaktadır. Semptomlara yönelik yeni
ilaçların yazılması ise süreci kısır bir döngüye sokmaktadır. Bu gerçekler ışığında;
geriatrik yaş grubundaki bir hastanın ilk
değerlendirilmesinde, kullanılan ilaçlara
bağlı yan etki olup olmadığının öncelikle
değerlendirilmesi ve dışlanması gerekmektedir.
Çoklu ilaç kullanımı
İleri yaşlarda çoklu ilaç kullanımına zemin hazırlayan en önemli faktörler; hastanın farklı doktorlara giderek çok sayıda reçete alması, doktorların fazla sayıda ilaç
yazmaya eğilimli olmaları, hastaların fazla
sayıda ilaç beklentilerinin olması, yaşlılarda tanıdan ziyade semptoma yönelik olarak ilaç kullanılması, doktorların eski ilacı
kesip yeni ilaca başlama eğilimi, hastanın
veya doktorun tercihi olarak kullanılan
ilaçların otomatik olarak tekrar yazılması,
çok sayıda reçetesiz ilaç satılması, yaşlı
hastaların aile bireylerinden veya çevreden ilaç alarak kullanma eğilimlerinin olmasıdır.
Yaşlılıkta akılcı ilaç kullanımına
yönelik öneriler
1. Yaşlı hastaya ilaç önerilirken tedavi
mutlaka bireyselleştirilmeli; o hastaya en uygun ilaç seçilmelidir.
2. Tedaviye başlamadan önce bir tanı
konmuş olmalıdır; sadece hastalık
belirtileri için ilaç önerilmemelidir.
3. Tıbbi sorunlar olanaklar elverdiğince
ilaçsız olarak tedavi edilmeye çalışılmalıdır.
4. -Hastanın bildirdiği sorunların ilaca
bağlı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
5. Başka doktorlar tarafından ilaç yazılıp yazılmadığı sorulup araştırılmalıdır.
6. İyi bir ilaç kullanım öyküsü alınmalıdır (Kullandığı tüm ilaçlar ve herbal
ürünler belirlenmelidir).
7. Tedavi hedefleri belirlenmelidir (Hastalığa ait bir semptom mu yoksa kullanılan bir ilacın yan etkisi mi tedavi
edilmek istenmektedir?)
8. Tedaviye uyumu artırmak açısından
www.geriatri.org
tedavi planı mümkün olduğunca basitleştirilmelidir.
9. Aynı etki ve yan etki profiline sahip
ilaç seçenekleri varsa geriatrik yaş
grubu ile ilgili bilimsel verileri olan
ilaç tercih edilmelidir.
10. İlaca mümkün olan en düşük dozda
başlanmalı, eğer gerekiyorsa doz
kontrollü olarak artırılmalı, doz ayarlaması dikkatle yapılmalıdır.
11. Sedasyon yapan, sakinleştirici özelliği olan ilaçlar kişinin günlük yaşamındaki faaliyetlerini etkileyebileceği için dikkatle önerilmeli ve kullanılmalıdır.
12. Yan etkisi olabilecek ilaçlar mümkün
olduğunca kısa sürede kullanılıp, kesilmelidir.
13. İlaçlar gerekli kan-idrar incelemeleri
gibi laboratuar testleri yapıldıktan
sonra reçete edilmelidir.
14. Hastanın tedaviye uyumunu artırmak için kullanım takvimi hazırlanmalı, ilaç kutuları belirgin olarak etiketlenmelidir.
15. Tedavi düzenli olarak gözden geçirilmeli ve gereksiz ilaçlar tedaviden
çıkarılmalı, tekrar tekrar reçeteye yazılmamalıdır.
16. Hastadan halen kullanmakta olduğu
reçeteli ve reçetesiz ilaçları getirmesi
istenmelidir; reçetesiz olarak tüketilen vitaminler, laksatifler, mineraller,
analjezikler ve bitkisel-doğal ilaçlar
da çoklu ilaç kullanımı bağlamında
önem arz ederler (Herbal ürünlerin
kullanımından kaçınılmalıdır).
17. Aynı anda çok sayıda organ üzerine
etkisi olan ilaçlardan kaçınılmalıdır.
18. Özgün olmayan semptomlar için
yeni ilaç eklenmemeli, mümkünse
aynı anda iki yeni ilaca başlanmamalı
ve açık bir endikasyonu olmayan ilaca devam edilmemelidir.
19. En az 6 ayda bir hastaların ilaçları
gözden geçirilmelidir.
20. Sağlık çalışanları ve hastalar arasındaki iletişim artırılmalı, yaşlı hastalar
ve yakınları ilaçların olası yan etkileri
konusunda eğitilmelidirler.
21. Diüretikler, anjiotensin dönüştürücü
enzim inhibitörleri, antiepileptik ilaçlar, antikoagülanlar, antiartimikler ve
dijital gibi ilaçları kullanan hastaların,
düzenli olarak kan testleri veya tedaviye özgü uygun laboratuar incelemeleri (karaciğer, böbrek fonksiyon
testleri, ilaç kan düzeyi v.s) yaptırılmalı; olası yan etkiler ve/veya toksisite yönünden değerlendirilmelidirler.
KAYNAKLAR
1 Arslan Ş,Atalay A,Gökçe-Kutsal Y:Drug use in older people.J Am Geriatr
Soc 2002; 50:1163-1168.
2 Gökçe-Kutsal Y:Yaşlılarda analjezik ve antiinflamatuar ilaçların akılcı
kullanımı. In:Gökçe-Kutsal (Ed) Geriatri 2002,Turgut Yayıncılık, İstanbul, 2002,s:173-179.
3 Gökçe Kutsal Y. Yaşlılarda çoklu ilaç kullanımı. Turkish Journal ofGeriatrics 2006; Special Issue,37-44
4 Gokce Kutsal Y, Barak A, Atalay A, Baydar T, Kucukoglu S, Tuncer T,
Hizmetli S, Dursun N, Eyigor S, Saridogan M, Bodur H, Canturk F,
Turhanoglu A, Arslan S, Basaran A.Polypharmacy in Elderly.J Am Med
Dir Assoc 2009:10(7):486-490
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 11
YAŞLININ EVDE BAKIMINDA
DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR
Prof. Dr. Fethiye ERDİL // Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi,
GEBAM Yönetim Kurulu Üyesi
Dünyada sanayi toplumuna geçiş süreciyle birlikte gündeme gelen “maliyetlerin düşürülmesi” kavramının sağlık sektörüne yansımalarından birisi de “Evde Bakım” hizmetleridir. Günümüzde ortalama
yaşam süresinin uzaması sonucunda ileri
yaşta olanların sayısının artması; tıp ve
teknolojideki gelişimin sağlık hizmetlerinin birçoğunun evde verilmesine olanak
sağlaması; hastanede yatış süresinin kısalması ve günlük cerrahinin artması evde
bakımın önemini arttırmıştır. Evde bakıma
gereksinim duyanların büyük çoğunluğunu yaşlılar oluşturmaktadır. Yaşın ilerlemesiyle fizyolojik, psikososyal değişikliklerin ve kronik hastalıkların artmasına karşın yaşlıların büyük çoğunluğu gerekli
destekleri alarak yaşamlarını evlerinde
sürdürmek istemektedirler. Ülkemizde de
evde bakıma gereksinim duyan yaşlı sayısı
giderek artmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından 2002 yılında geliştirilen “Ulusal Yaşlı Sağlığı Programı” stratejilerinden biri
“yaşlıların ülke koşullarına uygun evde bakımına yönelik uygulamaların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması”dır. Ayrıca Sağlık
Bakanlığı 2005 yılında “Evde Bakım Hizmetlerinin Sunumu Hakkında Yönetmelik” hazırlamıştır. Evde bakım esas olarak
bireyin gereksinimlerinin evinde karşılanmasını kapsamaktadır. Evde bakımın kapsamı bireyin gereksinimleri doğrultusunda değişiklik göstermektedir.
Yaşlının evde bakımı; sağlık ve sosyal
hizmet gereksiniminin belirlenip para
ödenerek alınacak hizmetlerin ve ödeme
yapılmaksızın alınacak aile ve arkadaş yardımlarının koordine edilerek yaşlı bireyin
mümkün olduğunca bağımsız yaşamasını
sağlamak olarak tanımlanır.
Yaşlının evde bakımında amaç yaşlının
sağlığının, fonksiyonunun ve rahatının en
üst düzeyde sürdürülmesini ve bozulduğu durumlarda düzeltilmesini sağlamaktır. Yaşlının kendi bakımına aktif olarak katılımı çok önemlidir. Yaşlının uygun bakımı
alabilmesi için 1- Yaşlının fizyolojik, psikolojik ve sosyoekonomik durumu 2- Yaşlının yakınları ve bakımında yer alanlar 3Yaşlının ihtiyaç duyduğu hizmetler 4- Yaşlının yaşadığı ortam olmak üzere dört temel alana ilişkin bilgi toplanmalı ve değerlendirme yapılmalıdır.
1- Sağlığın Korunması, Hastalıkların Önlenmesi ve Sağlığın Geliştirilmesine Yönelik Eğitim ve Uygulamalar:
• Sağlıklı yaşam ilkelerini,
• Hastalıkların önlenmesini,
• Hastalıklar gelişmeden erken dönemde tanınmasını kapsamaktadır.
2-Yaşlanma Nedeniyle Gelişen
Fizyolojik, Psikososyal Değişiklikler
ve Sık Görülen Kronik Hastalıklarla
Baş Etmeye Yönelik Eğitim ve Uygulamalar:
• Yaşlanmanın bedendeki sistemler
üzerine etkileri ve gelişen sorunların
çözümüne yönelik eğitim ve uygulamaları,
• Yaşlılarda sık görülen kronik hastalıklarla baş etmeye yönelik eğitim ve
uygulamaları kapsamaktadır.
3- Evde Güvenlik ve Emniyetin
Geliştirilmesine Yönelik Eğitim ve
Uygulamalar:
Yapılan çalışmalar yaşlıları en fazla tehdit eden durumların; düşmeler, yanmaya
ilişkin yaralanmalar, yaşlı istismarı, uygun
olmayan tedavi, intihar, travmatik beyin
yaralanmaları, araba kullanmaya yönelik
sorunlar ve dolandırılma olduğunu göstermektedir. Bu nedenle bu yazıda yaşlının evde bakımında temel üç alanda yapılacak eğitim ve uygulamalardan ilk ikisine
konu başlıklarıyla yer verilmiş olup evde
güvenlik ve emniyetin geliştirilmesine yönelik eğitim ve uygulamalar açıklanacaktır.
Yaşlı bakımı planlanırken yaşlıyı tehdit
eden ya da tehdit edebilecek durumlar
belirlenip yaşlının/yaşlıya bakım veren kişinin eğitimi planlanır.
Evde Güvenlik ve Emniyet İçin Eğitim
Planı Geliştirilmesi
Yaşlının önce güvenlik ve emniyet açısından riskleri belirlenir ve bu doğrultuda
eğitim planlanır.
A.Güvenlik ve Emniyet Açısından Risklerin Belirlenmesi
Düşmeler
Evin güvenlik yönünden değerlendirilmesi;
• Aydınlatma yeterli mi, geçiş alanları
boş ve uygun mu, yer döşemesi güvenli mi?
• Yaşlının düşme riski yönünden değerlendirilmesi;
• Düşme öyküsü
• Görme ya da işitme kaybı
• Yaş
• Bilinç durumu
• Denge problemleri
• Kan basıncını ya da dikkat düzeyini
etkileyen ilaçlar
• Alkol alımını içerir.
Travmatik Beyin Yaralanmaları
Basit bir kafa travmasından sonra bile
aşağıdaki travmatik beyin yaralanması belirti ve bulguları değerlendirilmelidir;
• Baş ağrısı
• Konfüzyon
• Baş dönmesi
• Bulanık görme
• Bulantı ve kusma
• Konuşma değişikliği
• Bir ya da iki pupilin genişlemesi
Ateşle İlgili Yaralanmalar
Yaşlının evde ateşle yaralanma riski aşağıdaki sorularla belirlenmelidir.
• Araba kullanma yetisini etkileyen
görme, işitme ve bilişsel fonksiyon
değişiklikleri değerlendirilir.
Dolandırılma
Yapılan çalışmalar dolandırılmaktan
etkilenenlerin çoğunluğunun yaşlı bireyler olduğunu ortaya koymaktadır.
• • Yaşlılara kendilerini dolandırılmaktan nasıl koruyacakları örneklerle
açıklanmalıdır.
B. Emniyet ve Güvenlik Açısından Belirlenen Riskler Doğrultusunda Eğitimin Planlanması
Yaşlanma ve Sağlık Sorunlarına
Yönelik Olarak
İlaçların kullanım amacı, dozu, etkisi ve
yan etkilerine ilişkin açıklama yapılır ve yazılı bilgi verilir.
• İlaç kullanımını hatırlatıcı yöntemler
açıklanır.
• Acil durumlarda ulaşılacak telefon
numaraları kolaylıkla görülebilecek
yerlere (buzdolabı kapısı, telefon
defteri vb.) konulur.
• Hekime ya da hemşireye başvurulmasını gerektirecek belirti ve bulgular açıklanır ve yazılı bir listesi hazırlanır.
• Yaşlının banyo yapması, bireysel bakımı ve yemeklerinin hazırlanması
için yardım alması planlanır.
• Yangın dedektörü var mı?
Beslenmeye yönelik olarak:
• Evde birden fazla güvenli çıkış var
mı?
• Temel besin gereksinimi konusunda
açıklama yapılır.
• Yangın anında uygulanacak acil planı
var mı?
• Sağlık sorunlarını dikkate alan besin
alışveriş listesi planlanır.
• Sigara içiyor mu?
• Odun sobası var mı?
Sosyal ilişkilerini sürdürmeye yönelik olarak:
Yaşlı İstismarı ve Uygun
Olmayan Tedaviler
• Yaşlı birey, aile üyeleri ve arkadaşları
ile iletişim kurması için desteklenir.
Yaşlı birey istismar ve uygun olmayan
tedavi riski yönünden değerlendirilmelidir;
Evin bakımına yönelik olarak:
• Evin bakımı, onarımı ve temizlenmesi için hizmet alınması planlanır.
• Yaşlı istismarının yasal bir sorun olduğu unutulmamalı, böyle bir durum varsa bildirilmelidir.
• Yanmaya ilişkin yaralanmalara yönelik olarak:
• İstismar fizyolojik, psikolojik ve finansal olabilmektedir.
• Eve duman dedektörü konulması
sağlanır.
Araba Kullanım Güvenliği
• Yangın durumunda ulaşılacak acil telefon numaraları ve evden çıkış planı
açıklanır.
• Araba kullanma yetisini etkileyebilecek tıbbi ya da ilaçlara ilişkin durumlar
Yaşlıya yönelik toplanılan bilgi ve değerlendirmeler doğrultusunda sağlık ekibi tarafından yaşlının katılımı ile bakım
planı hazırlanır. Bakım planında yaşlının/
yaşlıya bakım veren kişinin eğitimi önemli
bir yer tutmaktadır.
• Baca bakımının her yıl yapılması, ortamda birikmiş gazete ve dergilerin
bulundurulmaması sağlanır.
Düşmelere yönelik olarak:
• Evde koridorların boş olmasının, yeterli aydınlatmanın ve döşemenin
kaygan olmaması gibi önlemlerin
önemi açıklanır.
Yapılacak eğitimle yaşlıya kendi bakımı ve bağımsızlığı için gerekli bilgi ve beceriler kazandırılır. Eğitim ve uygulamalar;
• İhtiyaç olduğunda ulaşılacak telefon
ve kişiler hakkında açıklama yapılır.
• Sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın geliştirilmesi,
Yaşlı istismarına yönelik olarak:
• Yaşlanma nedeniyle gelişen fizyolojik, psikososyal değişiklikler ve yaşlılarda sık görülen kronik hastalıklarla
baş etme,
Yaşlı birey istismara ilişkin riskler ve yasal düzenlemeler konusunda bilgilendirilir.Yaşlının bakımı planlanırken yaşlıyı tehdit eden ya da tehdit edebilecek durumlar
belirlenip yaşlının/yaşlıya bakım veren kişinin eğitiminde bu konulara odaklanılırsa
yaşlı birey sadece kendisini güvende hissetmekle kalmaz aynı zamanda yaşamı da
güvence altına alınmış olur. Evde bakım
ile yaşlı bireyde sağlık sorunlarının gelişmesi önlenir ve yaşam kalitesinin artması
sağlanır.
• Evde güvenlik ve emniyetin geliştirilmesi olmak üzere temel üç alanda
gerçekleştirilir.
Bakıma yönelik temel bilgi ve becerilerin öğretilmesi, yaşlının geri kalan ömrünü
fonksiyonel ve daha az sorun yaşayarak
sürdürmesine katkıda bulunur.
www.geriatri.org
12 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
YAŞLANMA SONUCU AĞIZ VE DİŞ DOKULARINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER
Prof. Dr. Nur HERSEK // Hacettepe Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
Vücudun diğer dokularında olduğu gibi
yaşlanmaya bağlı olarak ağız dokuları ve
dişler değişikliğe uğrar. Yumuşak dokular
(diş eti ve yanaklar) esnekliğini kaybeder
ve kaslar yumuşar ve zayıflar. Kullanılan
ilaçlara bağlı tükürük azalır, bunun sonucunda ağız kuruluğuna bağlı çiğneme
zorlaşır ve ağız dokuları daha kolay zedelenir.
Yaşlanmayla diş minesinde aşınmalar
meydana gelir ve dişlerin kron boyu kısalır
ve minenin altında yer alan dentin dokusu
açığa çıkar. Aşınmaya bağlı olarak, yaşlıda
dişler, gençlerdekine kıyasla ışığı farklı olarak yansıtır. Bu durum dişlerin renginde
koyulaşmaya yol açar. Dentin kalınlığı artar, pulpa odası ve kanallarında daralmaya
yol açar. Tübüllerin tıkanması, dentin dokusundaki hassasiyeti ortadan kaldırır. Bu
yüzden bazı dental işlemler anestezi kullanmadan yapılabilir. Ayrıca, pulpaya giren damar, sinir de azalır. Bu yüzden, pulpa dokusunun travmaya karşı cevabı azalır. Yaşlıda kök çürükleri artar. Ayrıca, pulpa dokusunda yaşlanmaya bağlı olarak
oluşan değişiklikler, endodontik tedavinin
başarısını kısıtlayabilir.
Diş çürükleri
tilen toksinler diş etinde imitasyon oluşturur ve dişin çevresindeki dokular ve kemikte iltihabi reaksiyon ortaya çıkar. Sonuçta diş eti, dişten ayrılır, diş ve diş eti
arasında temizlenemeyen cep adı verilen
boşluklar oluşur. Hastalık ilerledikçe cepler derinleşir ve daha fazla dişeti ve kemik
zarara uğrar. Genellikle bu olaylar gelişirken fazla belirti yoktur. Sonuçta dişin çevresindeki kemikte rezorbsiyon olur ve diş
sallanmaya başlar ve çekilmesi gerekir. Bu
durum genellikle birden fazla dişi etkiler.
Anemi ve diyabet gibi sistemik hastalıklar
diş etinde inflamasyon ve ağızdaki tüm
yumuşak dokularda iyileşmenin gecikmesi gibi etkilere sahiptir.
Protez kullanmak
Hareketli (takılıp çıkarılabilen) protezler, dişlerin bir kısmı veya tamamının eksikliğinde uygulanan protezlerdir. Bu protezler, ağızda doğal dişlerin bir kısmı varsa, bu dişleri çevreleyen metal kancalar
veya hassas tutucularla yerinde dururlar.
Ağızda hiç diş kalmamışsa yani tam protez
kullanılıyorsa, bu protezler, tamamen ağız
ve çevre dokuları tarafından yerinde tutulur. Tam protezlerin ağızda durması, kişinin dil, dudak ve yanaklarını kontrolüne
ve bu bölgedeki kaslarını protezi yerinde
tutacak şekilde doğru kullanmasına bağlıdır.
Dişler nişastalı, karbonhidrat içeren
besinler kolalı içecekler, şekerli gıdalar ve
yapışkan besinler ile sık olarak karşılaşınca
diş çürüğü oluşur. Ağız içinde bazı doğal
bakteriler vardır ve bunlar dişler üzerinde
plak denilen yapışkan, renksiz bir tabaka
oluştururlar. Diş plağı gözle görülmez ancak milyonlarca bakteri barındırır. Plak tabakasının, yiyecek artıkları ile birleşerek
asit oluşturması için 20 dakikada yeterlidir. Asit diş üzerindeki kalsiyumun erimesine neden olur. Bir bölgedeki çürük oluşumu 6–8 yıl gibi uzun bir süre alacağı
gibi, 6 ay gibi bir sürede de diş minesinin
üst kısmı eriyerek çürük oluşabilir. Eğer
küçük bir kavite oluşmuşsa bile, çürük devam eder çünkü dişin kendini onarma yeteneği yoktur. Herkesin ağzında bakteri
olduğu için tüm bireyler çürük riskine sahiptir. Ancak diyetlerinde yüksek oranda
şeker bulunanlar, ağız kuruluğu olanlar,
çok sayıda dolguları olanlar, dişlerini iyi fırçalamayanlar risk grubu oluşturmaktadır.
Dolguların ve kaplamaların altında da çürükler oluşabilir. Diş çürüğü açısından çocuklar ve yaşlı kimseler daha yüksek risk
grubudur.
Alt protezler, üst protezlere göre daha
fazla hareket eder. Aşırı dil, dudak ve yanak hareketleri ise her protezi yerinden çıkarabilir.
Özellikle ağız kuruluğu olanlarda yaşlandıkça çürük oranı artar Yaşlı bireylerde
diş çürükleri genellikle diş etine yakın bölgelerde ortaya çıkar. Diş eti çekilmesine
bağlı diş kökleri açıkta ise kök çürükleri de
meydana gelir. Diş etine yakın ve kök yüzeyindeki çürüklerin tedavi edilmesi genellikle daha zordur.
Eksik dişleri yerine koymak amacıyla
son senelerde kullanılmaya başlanmıştır.
Sigara içenlerde ve diyabetli hastalarda
başarısızlık yüzdesi daha yüksektir. İmplant yerleştilecek bölgede uygun keik kalınlığı ve yüksekliği olmalıdır. Bazen dişin
çekildiği seans yerleştirilebilir. Maliyeti
yüksektir ve implantların kemiğe osseointegre olması için vakaya göre belli bir süre
beklemek gerekir.
Periodontal hastalıklar
Yaşlılarda diş kaybının en önemli nedeni periodontal hastalıklardır. Diş plağının fırçalama işlemi sırasında diş üzerinden uzaklaştırılması gerekir. Diş plağı içindeki bakteriler, dişeti iltihabına neden
olurlar. Hafif dişeti hastalığı olan
‘’gingivitis’’de, dişeti pembeden kırmızıya
dönüşür, hafif şişer ve kolayca kanar. Genellikle fazla rahatsızlık vermez. Gingivitis
yetersiz ağız hijyeni sonucu ortaya çıkar.
Gingivitis diş hekiminin tedavisi ve evde
iyi ağız bakımı ile düzelir. Gingivitis tedavi
edilmez ise ilerleyebilir ‘’periodontitis’’
oluşur, zamanla plak yayılır ve diş eti çizgisinin içine doğru büyür. Bakteri içinde üre-
Hareketli protez kullananların protezlerinden memnuniyetleri, büyük oranda,
ağızda mevcut olan doğal diş sayısına, bu
dişlerin sağlığına, protezleri taşıyan kemik
dokusunun yüksekliğine ve yumuşak dokunun sağlığına bağlıdır. Bu nedenle, diğer kişilerin protezleri ile kendi protezlerinizi kıyaslamayınız.
Kişinin, kendi gayreti ve isteğinin de
protezin kullanılabilirliğini önemli ölçüde
etkiler, özellikle hiç diş bulunmaması durumunda, protezden beklentinin fazla olmaması gerekir. Yapılan araştırmalara
göre, alt ve üst tam dişsizlik durumunda,
protezlerin, doğal dişlerin sadece % 2030’u kadar işlev gördüğü anlaşılmıştır. Bu
nedenle, protez kullananların besinleri küçük lokmalar halinde uzun süre çiğnemesi
gerekir.
Diş implantları
Ağız hijyeninin önemi
Yiyecek artıkları, plak ve tartar dişlerin
çürümesine ve diş eti hastalıklarına yol
açar. İyi ağız hijyeni ile diş eti hastalıkları
ve diş çürükleri önlenebilir.
Diş fırçalama ve diş ipi kullanımı
Dişleri ve diş etlerini temizlemek için
doğru fırçalama önemlidir. Diş fırçası yumuşak, naylon kıllı ve yuvarlak uçlu olmalıdır. Böylece fırçalama işlemi sırasında dişler ve diş etleri zarar görmez. Diş fırçalama
işlemi küçük hareketlerle, dişetini de içine
alacak şekilde, yapılmalı, özellikle en arka
dişlerin, dolgu ve kronların temizliğine
önem verilmelidir. Dil de fırçalanmalıdır.
Diş plağı, ancak fırçalama ve diş ipi kullanımı ile uzaklaştırılır, ağzın sadece çalkalanması yeterli değildir. Eğer diş plağı kaldırılmazsa, iki günden kısa bir sürede diş
taşına dönüşebilir. Diş taşı o kadar serttir
ki ancak, bir diş hekimince yapılan diş taşı
temizliği sonucu uzaklaştırılabilir. Diş taşları uzaklaştırılmaz ise dişi çevreleyen kemiğin erimesi söz konusudur.
Öneriler
Dişler günde en az iki kez, tercihan
kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce
fırçalanmalıdır. Diş fırçalama işlemi
bitince dili de fırçalamak gerekir. Dişlerin yanlış fırçalanması, dişetlerine
zarar verebilir ve diş minelerinin aşınmasına neden olabilir.
Pilli diş fırçalarının kullanımı uygundur, tutacak kısmı daha geniş olduğu
için el daha iyi kavrar ve elini iyi kullanamayan bireylerde oldukça kullanışlıdır.
Diş arası fırçaları küçük değiştirilebilen fırçalara sahiptir ve dişlerin arasını temizlemek için kullanılırlar. Özellikle diş eti çekilmesine bağlı dişlerin
aralarında boşluklar varsa diş arası
fırçalar kullanılmalıdır. Ağız duşları
da temizlemede çok etkilidir, diş aralarındaki kalıntıları bile temizler. Ancak diş etinde cep dediğimiz boşlukları olan bireylerin ağız duşunu dikkatli kullanması gerekir, çünkü yiyecek artıkları bu cep boşluklarına itilip, ciddi irritasyonlara neden olabilir.
Bu konuda diş hekimine danışılmalıdır.
Ağız kokusu
Yeterli diş fırçalama en az iki dakika
yani 120 saniyede yapılabilir.
Popülasyonun % 40 ında görülür, çeşitli etkenler vardır:
Günde bir kez diş araları diş ipi ile temizlenmelidir. Diş ipi ile diş fırçasının
ulaşamadığı diş araları ve diş eti bölgeleri temizlenebilir. Daha önce diş
ipi kullanmamış bireylere diş ipi kullanmak önceleri zor gelebilir ancak
zamanla alışılır. Ancak kol ve parmaklarının hareketleri kısıtlı olan bireylerin diş ipi kullanmaları zordur.
• Ağız ve diş temizliğinin yetersiz olması
6 ayda bir dişlerdeki plak ve diş taşlarını uzaklaştırmak için, diş hekimine
gidilmeli ve diş taşı temizliği yaptırılmalıdır.
Ağız içinde varsa protezler ve kron,
köprülerin temizliği de önemlidir. Bu
amaçla özel olarak üretilmiş diş ipleri
ve ara yüz fırçaları kullanılmalıdır. –
Hareketli protez kullanan bireyler
her yemekten sonra protezlerin yıkamayı ve ağzınızı çalkalamayı alışkanlık haline getirmelidir. Günde iki
kez protezler ağızdan çıkarılarak özel
üretilmiş protez fırçası ile ve sabunla
temizlenmelidir.
Fırçalama işleminden sonra protezleri temizlemek için üretilmiş suda
eriyen tabletleri
kullanabilir, bu amaçla üretilmiş toz
şeklindeki ürünler ise, aşınmaya neden olacağı için kullanılmamalıdır.
Öğün aralarında şekerli gıda tüketiminden kaçınılmalıdır. Eğer, şekerli
gıda alındıysa ve diş fırçalama olanağı yoksa en azından ağız suyla çalkalanmalıdır.
Portakal ve limon gibi yüksek oranda asit içeren meyvelerin tüketiminden sonra dişlerin hemen fırçalanması yerine, ağzın su ile çok iyi çalkalanması gerekmektedir. Diş fırçalama işlemi bir süre sonra yapılmalıdır.
Aksi takdirde, dişlerde aşınma ortaya
çıkacaktır.
Ağız kuruluğunuz varsa, şekersiz sakızlar ve nemlendirici ajanlar bireyi
rahatlatabilir. Ağız kuruluğu, ayrıca,
protezlerin tutuculuğunu da olumsuz yönde etkiler, gün içinde bir kaç
kez suyla gargara yaparak bu sorunu
çözmek mümkündür.
Oral hijyeni sağlamak için birçok mekanik yardımcılar üretilmiştir. Bunların bir kısmı yaşlılar için uygundur.
www.geriatri.org
• Diş eti hastalıkları
• Soğan, sarımsak gibi yiyecekler
• Tütün ürünleri kötü ağız kokusuna
neden olmasının yanı sıra dişleri boyar ayrıca ağız dokularını irrite eder
• Alkol
• Ağız kuruluğu olanlarda daha sık
görülür. Tükürüğün ağızdaki birçok
partikülü uzaklaştırıcı, dişleri ve dili
adeta yıkayıcı etkisi vardır.
• Sistemik rahatsızlıklar (solunum
yollarındaki lokal enfeksiyonlar, kronik sinuzit, post nazal akıntı, kronik
bronşit, kanser, diyabet, mide, barsak, karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları)
• Ayrıca birçok birey sabah kalkınca
kötü ağız kokusundan şikâyetçidir.
Bu durum uyku sırasında tükürük
salgısının azalması nedeniyle asidik
ve diğer atıkların ağızda toplanması
sonucu olur. Bu nedenle yatmadan
dişleri fırçalamak ve diş ipi uygulamak ve sabah kalkınca dişleri ve dili
fırçalamak, sabah kokusunu ortadan
kaldırır.
KAYNAKLAR
1. Berg R, Morgenstern NE: Physiologic changes in the elderly. Dent Clin
North Am 1994; 41(4): 651-668.
2. Holm-Pedersen P : Pathology and Treatment of Periodontal Disease.
Holm-Pedersen P-Löe H (Ed.): Geriatric Dentistry. A Textbook of Oral
Gerontology. Munksgaard. Copenhagen,1986.
3. Budtz-Jorgensen E. Prosthodontics for the Elderly, Quintessence
Publishing Co. Inc. Chicago, 1999.
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 13
YAŞLANMA VE RUH SAĞLIĞI
Son yüzyılda ortalama yaşam süresi
önemli bir artış göstermiş, genel toplum
içinde yaşlı bireylerin oranı artmıştır. Bu
artış hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Gelecek on yıllarda insan ömrünün uzaması
ile birlikte yaşlı nüfusun genel nüfusa oranının giderek artacağı öngörülmektedir.
Yaşlılık dönemi 60 yaş üzeri olarak tarif
edilir. Bu yaş genellikle bireylerin iş yaşamlarının sonuna yaklaştıkları ve emekliliği planladıkları veya emekli oldukları,
ebeveynlik sorumluluklarının bittiği, yani
erişkinlik dönemi görevlerinin sonlandığı
bir dönemdir. Dolayısıyla yaşlılıkla birlikte
bireylerin yaşamlarında önemli rol kayıpları veya rol değişimleri olmaktadır, ve bu
değişimlerin getirdiği olumlu ve olumsuz
sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Kişilerin kendilerine ve yaşamlarındaki hedeflerine bakışları, başa çıkma mekanizmaları, kişilik
yapıları bu değişimlerle ve getirdiği sorunlarla nasıl başa çıkacaklarını ve yaşlılıktaki yaşam biçimlerini belirlemekte çok
önemlidir, ancak toplumun yaşlı bireye
bakışı ve yaşlılık dönemi hakkındaki algısı
ve görüşü de yaşlılık dönemi yaşantılarını
belirleyicidir.
Birçok toplumda yaşlılığa dair negatif
stereotipler ve negatif tutumlar bulunur.
Yaşlılık dönemi genellikle üretkenliğin son
bulduğu, sağlık sorunlarının ön plana geçtiği, bağımlılığın geliştiği, durağan bir dönem olarak görülür. Yaşlı bireylerin genellikle hafıza problemleri yaşadığı, yeni şeyler öğrenemedikleri, dolayısıyla yeniliklere ve değişime açık olmadıkları, yalnız ve
sosyal olarak izole oldukları, kişiliklerinin
de bu durumlardan negatif yönde etkilendiği düşünülür. Yaşlılar işgücüne ve üretime katılmazlar, dolayısıyla ekonomik olarak hem aile hem toplumun sırtında yük
olurlar görüşü yaygındır. Sıklıkla rastlanan
bir başka hata da yaşlılık döneminin çocuklukla eş görülmesi, yaşlıların erişkinlikteki kapasiteleri göz önüne alınmaksızın
kendi işlerini yürütemeyen, günlük aktivitelerle başa çıkamayan ve yaşamlarının
kontrolünü elinde bulunduramayan bireyler olarak görülmesidir.
Zaman zaman yaşlı bireyler de bu stereotipleri ve olumsuz görüşleri paylaşırlar.
Geçmişte gördükleri örnekler, kendi büyükanne ve büyükbabalarının yaşlılık dönemlerinde tanık oldukları durumlar, bu
olumsuz kanıları pekiştirebilir. Sıklıkla yaşlılıkta görülen pek çok bedensel ve ruhsal
hastalığın yaşlılığın doğal bir parçası olarak görülmesi de önemli etkenlerdendir.
Halsizlik ve yorgunluk yaşlılıkla artar diye
düşünülür ancak anemiye bağlı olabileceği akla gelmez. Ya da yaşlılıkta ağrıların
olacağı ve bu ağrılara katlanılması gerektiği düşünülür, oysa bu ağrılara yol açan
artrit gibi bir hastalık olabilir ve tedavisiz
kalması sonucunda ek sağlık sorunları, işlevsellikte azalma ve yaşam kalitesinde
düşme gibi çok ciddi sonuçlara yol açabilir.
Ruhsal sağlık maalesef yaşlılıkta negatif görüşlerin en çok etkilediği alanlardan
biridir. Depresyon, demans ve kaygı bozukluklarının, yaşlılığın doğal bir parçası
gibi görülüp, profesyonel yardıma başvurulmaması çok sık karşılaşılan bir durumdur. Yaşlılığın depresyonu beraberinde
getirdiği, yaşlı insanların depresyonda olmasının normal olduğu düşüncesi, depresyondaki yaşlıların sağlık hizmetlerine
erişimini etkileyen faktörlerdendir. Benzer
Dr. Özlem ERDEN-AKİ //
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı
şekilde yaşla birlikte hafıza ve diğer bilişsel işlevlerin kötüleşmesi sıklıkla normal
olarak görülür, unutkanlık yaşlanmanın
doğal bir parçası gibi görülebilir ve tedaviye geç ulaşılır. Oysa yaşla birlikte görülen değişimler ve hastalıklar arasında kesin bir çizgi vardır, bu konuda yapılacak
bilgilendirme ve eğitimler toplumun
olumsuz görüş ve tutumlarını önemli ölçüde değiştirmeye yardımcı olacaktır.
Yaşla birlikte hafıza ve bilişsel işlevlerde değişiklikler görülür. Yaşlı bireylerde
temel değişiklik tüm bilişsel işlevlerde hızın azalmasıdır. Yani yaşlılar bilişsel görevlerde genç erişkinlerin performansına
benzer bir performans sergilerler, matematik becerileri, dille ilgili becerileri (sözcükleri tanıma ve kullanma, nesneleri
isimlendirme, atasözleri ve deyimleri anlama- açıklama, akıcı bir şekilde konuşma),
soyutlama, yargılama, planlama, kararlar
alma ve uygulamaya koyma gibi birçok
alanda performansları genç yaştakilere
benzer, yalnızca bu işlemleri daha yavaş
ve daha uzun zamanda tamamlarlar. Yaşla
birlikte hız ve performans azalır ama bilişsel deneyimlerin getirdiği pratik zeka ise
artar. Bizim kültürümüzde de sıklıkla görülen yaşlıya akıl danışma, bir aile büyüğünden yardım isteme davranışının ardında da aslında bu bilgi yatar. Hafıza ile ilgili
yakınmalara yaşlı kişilerde sıklıkla rastlanır, ancak bu yakınmalar yakından izlenip
değerlendirildiğinde, günlük işlevselliği
etkilemeyen, her yaşta görülebilen basit
unutkanlıklar olduğu görülür. Bireyin günlük yaşamını ve işlevselliğini bozmayan bu
tür yakınmalarda hafıza performansını artırmaya yönelik basit önlemler ve öneriler
genellikle yeterli olur. Ancak ısrarlı hafıza
sorunlarında takip ve belli aralıklarla ayrıntılı değerlendirme gerekli olur.
Gerçek hafıza bozuklukları da yaşla birlikte artar. 65 yaşından sonra demans sıklığı her 5 yılda bir ikiye katlanır, 65 yaşındaki
bireylerin %2-3ü demans tanısı alırken, 85
yaş ve üzerinde bu oran %30u bulur. Ailesinde demans öyküsü bulunan, kalpdamar hastalıkları ve diabet hastalığı olan
yaşlılar demans gelişimi açısından daha
büyük risk altındadırlar. Demans sendromlarında, öncelikle yakın hafızada problem vardır, yani bireyler yakın dönemde
olan olayları, yeni tanıştıkları kişileri hatırlamakta zorlanırlar, eski geçmişe ait bilgileri, uzun zamandır tanıdıkları kişileri hatırlamakta zorluk çekmezler. Başlangıçta
nesneleri isimlendirmede, kelime bulmada, eşyaların yerini hatırlamada güçlükler
yaşanır. Zamanla aynı soruları tekrar tekrar sorma, her zaman yaptığı işleri örneğin
sıklıkla yapılan yemekleri, alışveriş sırasında para hesabını, bankada işlem yapma
ve fatura yatırma, telefon etme gibi işlerin
ayrıntılarını hatırlamama, dolayısıyla bu işleri yürütememe, adres bulamama gibi
günlük işlevlerde yaşanan sorunlar eklenir. Basit unutkanlıkta kişinin işlevselliği
bozulmaz, oysa demansta kişinin işlevselliği bozulur ve bu bozulma hali ilerleyicidir, bir süre sonra ailenin ve yakınların dikkatini çekecek düzeye gelir.
Demans her zaman tek başına bir hastalık olarak görünmeyebilir. Depresyon ve
kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıkların sonucunda da bilişsel işlevler etkilenebilir ve demans izlenimi verebilir. Dikkatli bir muayene ve testlerle bu durum
açığa çıkarılabilir, altta yatan depresyonun
uygun tedavisi ile de genellikle tamamen
düzelir.
Sonuçta yaşlılık döneminde görülen
unutkanlık yakınmaları daima ciddiye alınmalı ve mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Yaşlılık konusunda çalışan
hekimler ayrıntılı muayene ve testler gibi
yardımcı yöntemlerle patolojik durumları
yaşın getirdiği normal değişikliklerden
ayırt edebilirler. Demans tabloları erken
dönemde yakalanırsa, uygun tedavilerle
ilerlemeleri engellenebilir, ayrıca yaşlı bireye ve yakınlarına tanı konusunda açıklama yapılarak, yaşamlarını planlamaları ve
gelecekle ilgili kararlar almalarında yardımcı olunabilir.
Yine ilerleyen yaşlarda depresyonun
yaşlanmaya ve getirdiği değişikliklere
bağlı doğal bir sonuç olduğu sıklıkla düşünülür. Oysa yapılan araştırmalar yaşlılıkta
major depresyon sıklığının genç erişkinlerden çok daha düşük olduğunu göstermiştir. Fakat yaşlılıktaki major depresyon,
intihar girişiminin yüksekliği ve sıklıkla öldürücü intihar yöntemlerinin seçilmesiyle
genç yaş depresyonlarından ayrılır, dolayısıyla tanınması ve uygun tedavisinin geciktiği durumlarda çok ciddi sonuçlara yol
açabilir. Yaşla birlikte fiziksel hastalıkların
sıklığında artış, ekonomik zorluklar, immobilizasyon ve sosyal iletişimde azalma
gibi birçok faktörlerin de etkisiyle minör
depresyon sıklığı artar. Minör depresyon
daha hafiftir, ancak uzadığı ve uygun tedavisinin yapılmadığı durumlarda işlevsellikte önemli kayıplara yol açar ve yaşam
kalitesini önemli ölçüde düşürür.
Hayattan keyif almama, içe kapanma,
etkinliklerde azalma, suçluluk ve değersizlik duyguları, halsizlik ve isteksizlik, iştah
ve uyku bozuklukları depresyonun klasik
belirtileridir. Yaşlı bireylerde depresyon
her zaman bu klasik belirtilerle görülmez.
Yaygın vücut ağrıları, devamlı bedensel
yakınmaların dile getirilmesi, unutkanlık
ve dalgınlık, çevreye ve olaylara ilgisizlik,
tahammülsüzlük ve aşırı sinirlilik gibi genç
erişkinlerde daha nadir görülen belirtiler
ön planda olabilir. Bu tür belirtilerin varlığında, depresyon akla gelmeli ve altta yatan fiziksel ya da nörolojik bir hastalık olabileceği de düşünülerek gerekli tetkikler
yapıldıktan sonra, depresyonun uygun
şekilde tedavisine başlanmalıdır.
Yukarıda sayılan iyi bilinen hastalıklar
dışında, yaşlı bireyin ruhsal sağlığını, tepkilerini etkileyen birçok önemli etken vardır. Yaşlılık dönemi önemli rol değişikliklerinin yaşandığı bir dönemdir. Çalışma yaşamı genellikle biter, ancak son yıllarda
özellikle gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşı-
www.geriatri.org
nın daha ileri yaşlara kaydığı ve bireylerin
daha uzun süre ile aktif çalışma yaşamı
içinde oldukları gösterilmektedir. Kimi
yaşlılar, emeklilik dönemini genç erişkinlik
dönemlerinde geliştirmeye fırsat bulamadıkları yönlerini geliştirmek ve sevdikleri
hobiler ve işlerle uğraşmak için fırsat olarak görmekte ve hem fiziksel hem mental
olarak aktif kalmaktadırlar. Aile ve arkadaşlara, sosyal etkinliklere ayrılan zaman
da önemli ölçüde artmakta ve tarafları
memnun etmektedir. Özellikle kadınlar,
yaşlılık dönemlerinde torun bakımını üstlenerek hem işgücüne katılarak kendilerini halen üretken hissetmekte, hem de aile
bağlarını yakından sürdürmektedirler. Ancak bu görevin gönüllülük esasına göre
sürdürülmesi ve yaşlı bireyin fiziksel ve
ruhsal kapasitesini zorlamaması, olumlu
sonuçları belirlemede kritik faktördür.
Yine yaşlılıkta sıklıkla eş kaybı ve dul
olarak yaşama uyum sağlama gündeme
gelmektedir. Eş kaybı zaman zaman başa
çıkılması zor, ciddi yas reaksiyonları ve bazen de depresyona yol açabilmektedir.
Aile ve arkadaş desteği bu durumla başa
çıkmada oldukça önemlidir.
Bireyin yaşam boyu nasıl başa çıktığı,
kişilik özellikleri, dayanıklılığının yaşlılıktaki sorunlarla başa çıkmada da önemli faktörler olduğu bilinmektedir. Ancak yalnızca bu değişkenlere dayalı öngörülerde
bulunmak bireyin, özellikle de yaşlı bireyin öğrenme ve değişme kapasitesine
haksızlık olur. Unutulmamalıdır ki yaşlı bireyler uzun yaşamları boyunca birçok sorunla karşılaşmış, bu sorunların üstesinden gelmiş ve epey deneyim biriktirmişlerdir. Önlerinde uzanan yıllarda karşı karşıya gelecekleri sorunlarda da öğrenme
ve yeni stratejiler geliştirme kapasitelerine güvenmeli ve bu kapasiteyi kullanmaları için desteklenmelidirler.
KAYNAKLAR
1. The Social Context of Ageing: A Textbook of Gerontology. Christine
Victor. Taylor and Francis Group, 2005
2. Bowling A. Enhancing later life: How older people perceive active
ageing? Aging & Mental Health, 2003; 12: 3, 293 — 301
3. Wahrendorf M ve ark. Social productivity and depressive symptoms in
early old age – results from the GAZEL study. Aging & Mental Health,
2008; 12: 3, 310 — 316
4. Blazer DG. Self-efficacy and depression in late life: a primary prevention proposal. Aging & Mental Health, 2002; 6: 4, 315 — 324
5. Weiner MF, Lipton AM. Textbook of Alzheimer Disease and Other
Dementias. American Psychiatric Publishing, 2009, Washington.
6. Sadavoy J ve ark. Comprehensive Textbook of Geriatric Psychiatry,3rd
edition. American Association of Geriatric Psychiatry, 2004, New York.
14 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
YAŞLANMA VE SOSYAL SAĞLIK
Yaşlanma, canlılarda doğum ile başlayan geri dönüşümsüz bir süreçtir. İnsan
yaşamında sağlığın sürekli olarak korunması gerekir, yaşlanma süreci tüm canlılarda olduğu gibi insan yaşamında da birtakım olumsuzlukları beraberinde getirebilir ancak yaşlılık; bir hastalık değil, insan
biyolojisindeki önemli gelişmeler sonucu
organizmanın verimliliğinde bir azalma
süreci ve kişinin çevreye uyum sağlayabilme yeteneğinin gittikçe azalmasıdır. Yaşlılık döneminde emeklilik, geniş aile tipinin
çekirdek aileye dönüşmesi, sevilen insanların kaybı, fiziksel ve zihinsel işlevlerin azalması ve başkalarının varlığına gereksinimin artması gibi değişiklikler insanları yaşlılık dönemlerinde psikolojik açıdan uyumsuz
bir ortama sokmaktadır. Yaşlanma
ile ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler hastalıkların gelişmesini ve
sonucunu etkilemektedir. Yaşlanmayla birlikte ruhsal yapının temel
gücünü oluşturan biyolojik ve toplumsal güdülerde azalma olmakta
ve bu nedenle duygulanımda azalma ve çöküntü ortaya çıkabilmektedir. Yaşlanmayla birlikte algılamada ve yaratıcı yeteneklerde
azalma, dikkatsizlik, düşünme hızında yavaşlama görülebilir.
göre depresyon fiziksel, duygusal, toplumsal ve ekonomik sorunlara yol açan
hastalıklar arasında dördüncü sırada yer
almaktadır. Yaşlı nüfusta depresyon
önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yaygınlığı yüksek bir bozukluk olan depresyon,
sıklıkla tıbbi hastalıklarla birliktelik gösterir, yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkiye
yol açar, tıbbi servislerin kullanımını artırır
ve özellikle erkeklerde intihar için yüksek
risk doğurur. Tüm bunlara karşın, yaşlılarda depresyon özellikle birincil bakım hizmetlerinde, genel hastanelerde ve bakım
Dr. Serdal KANUNCU //
Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu Üyesi
lumdan geri çekilmeye başlamaktadır.
Sosyal Sağlık açısından değerlendirme
yapacak olursak; sosyal sağlık yukarıda
ele aldığımız tüm bu bedensel ve ruhsal
hastalıkların olmamasını gerektirir. Çünkü
beden ve ruh sağlığı bozulmamış birey
sosyal sağlığına daha rahat kavuşur. Evi,
işi, arkadaşları, çevresi ile olan ilişkileri ve
bunlarla olan olumlu-olumsuz etkileşimi
sosyal sağlık göstergecidir. Sosyal açıdan
sağlıklı olma durumunu tüm insanlar hak
etmektedir ama toplumun bazı grupları-
Yaşlanma ayrıcalıksız her canlıda görülen tüm işlevlerde azalmaya neden olan
süregen ve evrensel bir süreçtir. Toplumda yaşlı nüfusun artışı, yaşlılıktaki mental
hastalıklara daha fazla önem kazandırır.
Yaşlanmakla birlikte insanda bilişsel yıkımla sonuçlanan hastalıkların görülme
sıklığı artar. Bilişsel işlevlerin en çok bozulduğu hastalıklardan biri de demanstır. Ülkemizde yaşlılar genellikle aile içinde tutulduğundan bunlarda demansı araştırmak kolay değildir. Amerika Birleşik
Devletleri’nde 65 yaş ve üzerindeki nüfusun %5’inde şiddetli, %15’inde hafif düzeyde demansiyel tablonun olduğu, 80
yaş ve üzerinde bu oranın şiddetli demans
açısından %20’lere ulaştığı bildirilmektedir. Diğer yandan depresyon yaşlı nüfusta
en sık görülen psikiyatrik bozukluktur. Çeşitli çalışmalarda, 65 yaş üstü bireylerin
%10-25’inde önemli düzeyde depresyon
saptanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne
Yaşlıların toplumsal etkinliklere katılmasını desteklemek, yeteneklerini
geliştirmek ve onları toplumsal yaşama üretici durumda katılımlarını sağlayacak programların hazırlanması,
Yaşlılara yönelik, şehir yaşamına
uygun,zamanlarını değerlendirebilecekleri sosyal merkezlerin açılıp
yaygınlaştırılması
Yaşlılara sunulan sağlık
ve sosyal hizmet kalitesinin artırılması,
Yaşlı bireylerin bedensel
ve ruhsal hastalıklarını önlemede
hemşirelik girişimlerinin etkisini
ortaya koyan araştırmalar yapılması ve sonuçlarının uygulanabilir olması amacıyla ilgili birimlere
önerilmesi,
İnsanların yetişkinlik döneminden itibaren yaşlılığa hazırlanmaları için eğitim programlarının
düzenlenmesi önerilebilir,
Sosyal Sağlık ise bireyin bedensel ve ruhsal sağlığından da öte insanın “biyopsikososyal” tanımının,
bu terminolojinin bir tamamlayıcısıdır. İnsanın evi, işi, ailesi, hatta
kendisi ve çevresi ile olan ilişkileri
sosyal sağlığının göstergeleridir;
yani beden ve ruh sağlığımız ne
kadar önemli ise sosyal sağlığımız
da en az onlar kadar önemli ve değerlidir.
İnsan bedeni yaşlandıkça o bedende hastalık görülme olasılığı da artar.
Bir çalışmada yaşlılar, kendilerinde en sık
görülen sağlık sorununun dolaşım sistemi
(% 73,7), kas-iskelet sistemi hastalıkları
(%30.3), nörolojik hastalıklar (%21), endokrinolojik hastalıklar (%21) ile ilgili sorunlar
olduğunu; %36’ sının bir, %31’inin 2 adet
kronik hastalığı olduğunu, %25’inin 2 grup
ilaç kullandığını, %59’unun hastalığı nedeniyle sağlık kuruluşuna kontrole gitmediğini belirtmişlerdir Aynı çalışmada kronik sağlık sorunu olanların sıklığı %76 saptanırken, Öztürk’ün çalışmasında da yaşlılarda benzer sıklıkta (%80) kronik bir hastalık olduğu bulunmuştur.
neklerini kullanmalarına olanak sağlayacak sosyal, kültürel programların
düzenlenmesi,
evlerinde yeterince tanınmamaktadır.
Depresyon yaşlılık döneminin önemli bir
sağlık sorunudur ve bu yaş grubunda en
sık rastlanan ruhsal sorundur. Önemli yeti
yitimlerine neden olur, yaşam kalitesini
önemli ölçüde azaltır, beden hastalığının
gidişini olumsuz yönde etkiler, intihar ve
beden hastalıklarına bağlı ölümleri artırır
ve sağlık, bakım gibi hizmetlerin kullanımını ve maliyetini artırır. Depresif yakınmaları olan yaşlı bireyler pratisyen hekimlere depresif yakınmaları olmayan bireylere göre 2-3 kat daha fazla başvururlar.
Ülkemizde hızlı nüfus artışı, endüstrileşme ve kentleşme, iç ve dış göçler nedeniyle çekirdek aileye dönüşüm, ekonomik
sorunların varlığı, kadınların çalışma yaşamına katılması, çekirdek ailenin yaygınlaşması sonucunda konutların küçülmesi nedeniyle yaşlılar için uygun ve yeterli olmaması, gençlerin yaşlılığa bakış açısı, kuşaklar arası iletişim bozuklukları, sağlığın bozulması ve bağımlılık yaşlıların evde bakımını güçleştirmekte ve yaşlılar aile ortamından farklı olan kurumlara (huzurevleri)
yerleştirilmektedirler.
Kuruma giden yaşlının, kendini kabul
etme ve kendine saygı duymayı belirleyen
çevreyi tanıma ve denetleyebilme olanakları kaybolmakta, yaşlı birey soyutlanma,
yadsınmışlık, kendini değersiz hissetme
gibi duygulara kapılabilmektedir. Ruh
sağlığı açısından bir risk grubunu oluşturan yaşlılar, huzurevinde daha yoğun sorunlarla karşı karşıya gelmektedirler. Kurumda yaşayan yaşlı izole olmaya ve top-
na pozitif ayrımcılık yapma gereği öngörülebilir. Bu gruplardan biri de 65 yaş ve
üzeri nüfustur. Sosyal sağlıklılık hakkının
yaşatılabilmesinde koruyucu hekimliğin
rolü unutulmamalıdır tabii ama bu hak
ancak multidisipliner bir yaklaşımla sağlanabilir.
Öneriler
Sağlıklı yaşam için, sosyal sağlığın korunması ya da bozulduğunda bozukluğun
giderilebilmesi için hepimize düşen birtakım görevler vardır.
65 yaş ve üstü nüfus için sıralayacak
olursak;
Huzurevlerine alternatif olarak evde
bakım projesinin geliştirilmesi,
Yaşlıya aile desteği ve toplumsal destek sağlanması ve evde bakımlarını
teşvik edecek sosyal düzenlemelerin
yapılması,
Bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığın
korunması için düzenli sağlık kontrollerinin yapılması; hastalık durumunda uygun tedavinin zaman kaybetmeden uygulanması,
Sağlık hizmeti veren personelin 65
yaş ve üstü nüfus hakkında bilinçlendirilip, yaşlı sağlığı konusunda eğitilmesi,
Huzurevinde yaşayanlar için sosyalizasyonu artırmaya ve bireysel yete-
www.geriatri.org
Sosyal güvencesi olmayanların, mahallelerindeki sağlık ocağı başta olmak üzere devlete ait
sağlık kurumlarına daha sık gitmeleri, bu tür kurumların yaşlı
sağlığı konusunda önemini daha
fazla ortaya koymaktadır. Ayrıca
geriatrik yaklaşımın en alt sağlık
basamaklarına yaygınlaştırılması,
yaşamlarının en zayıf dönemlerinde olan yaşlıların bu kurumlara
ulaşmaları açısından yararlı olacaktır. Aynı zamanda bu konu koruyucu hekimliğin ülkemiz şartlarında yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliğini
ve anlamını da taşır.
KAYNAKLAR
1. Ahronheim ED. Aging and Geriatric Medicine. In: Cecil Textbook of
Medicine. (cd: Goldman L, Bennet JC). Wb Saunders Company. 2nd
edition. Philadelphia, 2000; s.13-22.
2. Tuncer M. Yaşlılarda ilaç kullanımı, 1. Rasyonel farmokoterapi sempozyum kitapçığı. Türk Farmokoloji Derneği. Kasım 2000, İstanbul;
s.12-13.
3. Fredman ML, Berk BZ. Medikal Management of Geriatric Rehabilitation. Goodgold (Ed); Rehabilitation Medicine, Moscopy Company.
Toronto. CV. 1998, United Nations, Demographic Yearbook, 2002:348420.
4. Bahar A, Tutkun H, Sertbaş G. Huzurevinde yaşayan yaşlıların anksiyete ve depresyon düzeylerinin belirlenmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi
2005;6:227-239.
5. Ayrancı Ü, Köşgeroğlu N, Yenilmez Ç, Aksoy F. Eskişehir’de Yaşlıların
Sosyoekonomik Özellikleri ve Sağlık Durumları. TTB Sürekli Tıp Eğitim
Dergisi 2005;5:113-119.
6. Toprak İ, Soydal T, Bal E, İnan F, Aksakal N, Altınyollar H ve ark. Yaşlı
Sağlığı. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Ankara,
Pelin Ofset, 2002.
7. Clark GD, Cummings LJ. Demans tanısı ve tedavisi: Bir güncelleştirme.
L Sevinçok (çev.), Demans Dergisi 2003;1:21-29.
8. Güngen C. Standardize Mini Mental Testin Türk Yaşlı Popülasyonunda
Demansiyel Sendromların Tanınmasında Eğitim Düzeylerine Göre
Geçerlilik ve Güvenilirliğinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Uzmanlık
Tezi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri AD,
İstanbul, 1999.
9. Abay E, Çalıyurt O, Tuğlu C. Klinik Psikiyatri El Kitabı. İstanbul, Nobel
Tıp Kitabevleri, 1999, s.27-43.
10. Göktaş K, Özkan İ. Yaşlılarda Depresyon. Psychiatry in Türkiye,
2006;1.
11. Coşkun M. Samsun İl Merkezinde Yaşayan Yaşlıların Sürekli Kaygı
Düzeyleri ve Bazı Sosyoekonomik Etmenleri. Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi, Samsun, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 1998.
12. Geçtan E. Çağdaş Yaşam ve Normal Dışı Davranışlar. İstanbul,
Evrim Matbaacılık, 1992.
13. Gönen E, Hablemitoğlu Ş. Yaşlıların yaşam kalitesinin iyileştirilmesi: sosyal devlet anlayışında evrensel bir yaklaşım. 2000’li Yıllara
Doğru Sosyal Devletin Gerçekleştirilmesinde Sosyal Hizmetlerin Yeri ve
Önemi, Bildiriler, Ankara, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel
Merkezi Yayını, 1994.
14. Terakye G. Huzurevinde yaşayan yaşlıların benlik saygısının
incelenmesi. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi
1989;5:15-24.
15. Karataş S. Yaşlılıkta yaşam doyumu ve etkileyen etmenler. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Dergisi 1990;8:105114.
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 15
YAŞLANMA VE DERİ SAĞLIĞI:
hastalıkların ve depresyonun bir bulgusu
ya da iç organ kanserlerinin bir habercisi
olabileceği unutulmamalıdır.
KORUNMA İÇİN ÖNERİLER
Yaşlılarda nedeni bilinmeyen deri döküntüsü sıktır. Bu, çok farklı klinik şekillerde ortaya çıkabilir ve en sık kontakt dermatit, numular dermatit, asteatotik ekzema, staz dermatiti ve liken simpleks kronikus gibi ekzematöz dermatitler nedeniyle
olduğu düşünülür.
Doç. Dr. Başak YALÇIN // Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.Dermatoloji Kliniği
Zaman içinde deri de diğer organlar
gibi kaçınılmaz bir yaşlanma sürecine girer. Bu süreç genetik ve çevresel faktörlerin etkisi ile ortaya çıkan oldukça karmaşık
bir süreçtir ve derinin görünümünde farklılaşma ve normal fonksiyonlarında bozulma ile kendini gösterir. Sosyal bir varlık
olan insanın en önemli iletişim araçlarından birisi cildidir ve cilt görünümü o kişinin yaşı, genel sağlık durumu ve ruh halini
ele veren birçok ipucu içerir. Günümüzde
yaşlı nüfusun genel nüfusa oranı ve bu
nüfusun sosyal ya da iş hayatındaki etkinliği artarak devam etmekte, bu da çeşitli
kozmetik kaygıları beraberinde getirmektedir. Kadın ya da erkek birçok kişi yaşla
birlikte derisinde ortaya çıkan değişikliklerden mutsuz olmakta, bunların geciktirilmesi ya da düzeltilmesi konusunda beklenti ve arayışa girmektedir. Bu durum
yaşla birlikte deride ortaya çıkan kozmetik
problemlerin, derinin fonksiyon bozuklukları ve hastalıkları kadar önemli olduğunu gösterir. Ancak diğer taraftan bu
kaygı ve arayışlara odaklanarak deri yaşlanması teriminin yalnızca derinin kozmetik yaşlanması olarak algılanması da son
derece yanlıştır. Çünkü yaşla birlikte derinin bariyer görevi, algılama, ısı regülasyonu gibi fonksiyonları bozulmakta ve çeşitli
deri hastalıkları daha sık ya da daha farklı
bir şekilde ortaya çıkmaya başlamaktadır.
Deri yaşlanması asıl olarak iki başlık altında incelenir. Bunlardan ilki genetik olarak yönlendirilen ve engellenmesi mümkün olmayan intrensek yaşlanmadır. Diğeri ise hayat boyunca maruz kalınan çevresel faktörlerin kümülatif hasarı sonucu ortaya çıkan ekstrensek yaşlanmadır. Başta
güneş maruziyeti olmak üzere sigara kullanımı, kötü beslenme, sistemik hastalık
varlığı ve ilaç kullanımı gibi faktörler de bu
sürece olumsuz etkide bulunurlar. Ekstrensek yaşlanmanın intrensek yaşlanmadan farkı, ilgili çevresel faktörlerden kaçınarak bu süreci engellemenin mümkün
olmasıdır. Bu nedenle kişiler bu konularda
bilinçlendirilmeli ve uyarılmalıdır.
Deri yaşlanması sonucu oluşan
değişiklikler
a) Derinin görünümündeki değişiklikler:
İntrensek yaşlanmaya bağlı olarak gelişen deri değişiklikleri kuruluk, ince kırışıklıklar, elastisitede azalma, frajilite artışı ve
vasküler belirginleşmedir. Deri gevşek ve
sarklık olup yüz çizgileri daha belirgindir;
renk soluk ve mattır. Yoğun güneş ışınlarına maruz kalmış kişilerde ise bunlara ek
olarak deri kaba ve meşinsidir, kırışıklıklar
belirgindir, düzensiz pigmentasyon ve sarımsı renk değişikliği vardır. Telanjiektazi,
venöz göllenme, purpura, komedon, sebase bez hiperplazisi gibi oluşumlar sık
görülür; major premalign ve malign neoplazilerin sıklığında belirgin artış vardır.
Sigara kullanımı da deri yaşlanmasını
hızlandıran önemli bir faktördür. Yapılan
çalışmalar sigaraya bağlı olarak dermal
kollajen üretiminde bozulma ve artmış
matriks metaloproteinaz aktivitesi sonucu kollajen, elastin ve proteoglikanda artmış yıkım olduğunu göstermektedir.
b) Deri biyolojisindeki değişiklikler
ve sonuçları:
Yaşla birlikte epidermal hücrelerin yenilenme süresi uzar ve bunların hücre yüzeyinden atılması zorlaşır. Hücrelerin deri
yüzeyinde birikmesi sonucu deri hem kabalaşır, hem de değen ışığın kırılmasındaki bozukluk nedeniyle gri- beyaz ve mat
görünür.
Yaşlı hastalarda kontakt dermatitin en
sık nedeni topikal tedavilerdir. Hastalık
yaşlılarda sıklıkla kalıcı ve tedavilere dirençlidir.
Kuruluk ekzeması sıcak ve kuru havalarda ortaya çıkan bir ekzemadır. Özellikle
kışın çok ısıtılmış evlerde yaşayan yaşlılarda görülür.
Yaşla birlikte deriden su kaybı artar ve
derinin nemliliğinde azalma meydana gelir. Stratum korneumdaki değişiklikler ve
burada lipid (seramidler, trigliserid ve yağ
asitleri), filagrin ve doğal nemlendirici faktör biyosentezinin azalması derinin kurumasına (kserozis) ve daha kaba görünmesine yol açar.
Seboreik dermatit yaşlılarda sık görülen bir hastalık olmasına rağmen sıklıkla
yanlış tanılandırılır. Özellikle Alzheimer,
Parkinson ya da iskemik hastalıklar gibi
çeşitli nörolojik hastalığı olan yaşlılarda ve
diabetiklerde seboreik dermatitin sık görüldüğü hatırlanmalıdır.
Yaşla birlikte hem dermis hem de epidermiste incelme meydana gelir. Deri saydam bir görünüm kazanır. Dermiste bulunan kollajen, elastik lifler ve hyaluronik
asit miktarı azalır, kollajen ve elastik liflerde yapısal değişiklikler meydana gelir.
Dermoepidermal bileşke düzleşir. Buna
bağlı olarak epidermisle dermis arasındaki integrasyon ve iletişim azalır; kişilerde
ufak travmalarla yıldızsı skar bırakan ülser
ve purpura oluşumu daha sık ortaya çıkar.
Deri enfeksiyonları yaşlılarda daha sık,
daha şiddetli ve daha dirençli görülür. Örneğin Herpes zostere bağlı olarak gelişen
postherpetik nevralji sıktır, daha uzun ve
şiddetli seyreder. Bakteriyel enfeksiyonlar
açısından bakıldığında dirençli suşlarla
oluşan tedavisi zor enfeksiyonlar yaşlılarda daha sıktır. Mantar enfeksiyonlarından
özellikle onikomikoz yaşlılarda daha fazla
görülür. Ancak her tırnak şekil bozukluğu
onikomikoz olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü yaşlılarda tırnak distrofileri de
sıktır.
Yaşlılıkla birlikte derinin vasküler yapısında atrofi ve damarları destekleyen yapılarda da azalma meydana gelir. Buna
bağlı olarak staz dermatiti, basınç ülserleri
ve deri zedelenmeleri (senil purpura) daha
sık görülür; yara iyileşmesi gecikir.
Yaşlılarda derinin immün fonksiyonları
bozulur. Bu nedenle otoimmün büllü hastalıklar, ilaç reaksiyonları ve deri enfeksiyonları daha sık görülmeye başlar.
Seboreik keratoz genel olarak kozmetik bir sorun gibi algılansa da son dönemde yaygın olarak ortaya çıkan ya da sayısı
hızla artan ve sıklıkla kaşıntılı olan seboreik keratozların (Laser trelat belirtisi ) iç organ kanserlerinin bir bulgusu olabileceği
unutulmamalıdır.
Yaşla birlikte DNA tamir kapasitesi azalır, oksijen radikallerinin birikimi ve buna
bağlı oksidatif hasar artar. Tüm bunlar yaşlı kişilerde deri kanserleri oluşumuna yatkınlık oluşturur.
İlaç erüpsiyonları yaşlı kişilerde sık görülür. Bunun nedeni bu kişilerin sıklıkla
çoklu ilaç kullanması ve immün sistemlerinde meydana gelen değişikliklerdir.
Morfolojik olarak en sık görülen kutanöz
ilaç reaksiyonları ekzantemler ve ürtikerdir. Bazen hastalarda döküntü olmaksızın
yalnızca kaşıntı da ortaya çıkabilir. Alevlenme ve yatışma şeklinde seyreden deri
döküntülerinde mutlaka ilaç erüpsiyonları
düşünülmelidir. Yaşlılarda ilaç döküntülerinin en sık nedenleri arasında vitaminler
ve destekleyiciler (örn kondroitin sülfat
gibi), bitkisel karışımlar, antibiyotikler, statinler, kardiyovasküler ilaçlar, hormonlar
ve antiinflamatuvarlar vardır.
Yaşlılarda sık görülen bazı
dermatolojik hastalıklar:
Yaşlı kişilere deri sağlığı
ile ilgili öneriler:
Yaşlı deride ter bezlerinde azalma olup
termoregülasyon bozulabilir. Saç ve tırnak
uzama hızlarında azalma olur. Pacinian ve
Meissner corpusculleri adı verilen basınç
ve dokunma reseptörleri azalır, bna bağlı
olarak deri yaralanmaları ve irritasyonunda artış meydana gelir.
Bazı deri hastalıkları yaşlılarda daha sık
görülür. Bunlardan başlıcaları kserozis,
pruritus, ekzematöz dermatitler, deri enfeksiyonları, ilaç döküntüleri, derinin benign, premalign oluşumları ve deri kanserleri, otoimmün hastalıklar, ülserlerdir.
Kserozis derinin su tutma özelliğinin
azalması sonucu meydana gelir. Sık banyo
yapma, banyoda alkol ve aseton içeren ya
da sert sabunlar kullanma, sıcak ve kuru
ortamlarda yaşama ve kolesterol düşürücü ilaçlar kullanma yaşlılarda deri kuruluğunu artıran faktörlerdir.
Pruritusun en sık nedeni deride meydana gelen kuruluktur. Stres, anksiyete,
polenler, otlar, yün intoleransı, evcil hayvanlarla temas ve bazı yiyecekler kaşıntıyı
artırabilir. Ayrıca kaşıntının çeşitli sistemik
1. Kozmetik öneriler:
Güneşten korunma hem deri yaşlanmasını geciktirir hem de premalign- malign deri hastalıklarının oluşmasını engeller. Bu nedenle dışarı çıkarken mutlaka siperli şapka takılmalı ve güneşten koruyucu kremler kullanılmalıdır. Hayvan deneyleri güneşten koruyucuların yalnızca güneş hasarını önlemekte değil, daha önceden oluşmuş olan deri hasarının geri çevrilmesinde de katkı sağladığını göstermiştir. Bu nedenle güneş hasarı gelişmiş yaşlı
kişiler de güneşten koruyucular kullanmalıdır. SPF (sun protection factor), UVB koruyuculuğunu belirten bir faktördür, UVA
koruyuculuğunu göstermez. Etkin korunma için yaşlı kişiler UVA ve UVB koruyuculuğu olan kremleri ideal sıklıkta ve yeterli
miktarda kullanmalıdır.
www.geriatri.org
Fotoyaşlanma sonucu deride oluşan
değişikliklerin tedavisine yönelik çeşitli
seçenekler vardır. Bunlar arasında retinoidler, alfa ve beta hidroksi asitler ve bunların kombinasyonları önemli yer tutmaktadır. Vitamin B, C, antioksidanlar ve Tip I
kollajende bulunan pentametrik peptid
sekanslarının topikal uygulanımı da tedavide önerilmektedir. Bunlara ek olarak
eksfoliatif ajanlar epidermisin yüzeyini
eksfoliye ederek hücre turnoverını stimüle eder, derinin genç görünmesine destek
verirler. Deri yaşlanmasına ait bulguların
iyileştirilmesine yönelik olarak kullanılabilecek diğer yöntemler ise mikrodermabrasyon, kimyasal soyma, dermabrazyon
ve lazer tedavisidir. Bu işlemlere aday olan
yaşlıların derilerinde atrofi olmaması ve
deri eklerinin yeterli yoğunlukta olması
gerekmektedir.
2. Tıbbi öneriler:
Derinin temizlenmesi ve irritasyonun
önlenmesi: yaşlılarda deri daha kurudur
ve irritasyona meyillidir. Bu kişilerin sıcak
ve aşırı banyodan kaçınması gerekir. Banyoda nötr pH değerine sahip, krem bazda,
yumuşak, ve katkısız sabunların kullanılması önerilir. Banyoda yalnızca ayaklar,
koltuk altları, kasıklar gibi bölgelerin sabunlanması, diğer bölgelerin ise su ile temizlenmesi yeterlidir. Ayrıca alkol ve aseton içeren solüsyonların deriye uygulanmaması ve başta yün olmak üzere tahriş
eden ve sıkı giysilerin giyilmemesi gerekmektedir. Giysilerin iyi emici özellikte olması önemlidir. Çünkü nemli giysiler fungal enfeksiyonlara ve döküntü oluşmasına
zemin hazırlar, deri kuruluğunu artırırlar.
Derinin nemlendirilmesi: Yaşlı derinin
iyi nemlendirilmesi birçok dermatolojik
problemin önlenmesine katkı sağlar. Bu
nedenle yaşlıların düzenli olarak vücutlarını nemlendirmesi gerekmektedir. Nemlendirme işlemi özellikle banyodan sonra
yoğun kremlerle yapılmalı, gün içinde de
ihtiyaca göre değişik sıklıklarda krem ya
da losyon bazında nemlendiricilerle tekrarlanmalıdır. Banyo suyuna katılan banyo
yağları iyi nemlendirici özelliği olan preperatlardır. Ancak bunlar banyo çıkışında
kayganlık oluşturacağı için düşme ve kırıklara neden olabilir. Ayrıca yaşlıların yaşadıkları ortamların çok sıcak olmaması ve
buhar makinası ile nemlendirilmesi deri
kuruluğunun önlenmesi için gereklidir.
Düzenli dermatolojik muayene: Derinin premalign ve malign lezyonları yaşla
birlikte artış gösterir. Deride meydana gelen değişiklikler kişinin kendisi ve ailesi tarafından sıklıkla yaşa bağlı olağan değişiklikler olarak kabul edilmekte ve üzerinde
yeteri kadar durulmamaktadır. Bu durum
deri kanserlerinin tespit edilmesini gecikebilmektedir. Yaşlıların düzenli dermatolojik muayene yaptırma konusunda teşvik
edilmesi önerilir.
Sağlıklı bir deriya sahip olmak için yaşlılara yönelik diğer öneriler arasında daha
fazla su içmek, sigara içmemek, düzenli
beslenmek ve spor yapmak yer almaktadır.
KAYNAKLAR
1. Gilchrest BA. Skin aging 2003: recent advances and current concepts.
Cutis 2003; 72: 5-10.
2. Yaar M, Eller M, Gilchrest B. Fifty years of skin aging. J Invest Dermatol
Symp Proc 2002;7: 51-8.
3. Gupta MA, Gilchrest BA. Psychosocial aspect of aging skin. Menopause
2007; 13: 60-4.
4. Farage MA, Miller KW, Berardesca E, Maibach HI. Clinical implication
of aging skin: cutaneous disorders in the elderly. Am J Clin Dermatol
2009; 10:73-86.
5. Weinberg JM, Scheinfeld NS. Cutaneous infections in the elderly:
diagnosis and management. Dermatol Ther 2003; 16: 195-205.
6. Bolognia JL. Dermatologic and cosmetic concerns of the older woman.
Clin Geriatr Med 1993;9: 209-29.
7. Roberts WA. Dermatologic problems of older women. Dermatol Clin
2006; 24: 271-80.
8. Weber SM, Ford K. Male skin care needs. Facial Plast Surg Clin North
Am 2008; 16: 337-44.
9. Hodgkinson B, Nay R, Wilson J. A Systemic review of topical skin care
in aged care facilities. J Clin Nurs 2007; 16: 129-36.
16 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ
ÇALIŞMALARINDAN GÖRÜNTÜLER
Geriatri ve Gerontoloji Kursu (2009)
Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009)
Geriatrics 2008 Kongresi
Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009)
Temel Geriatri Kursu (2008)
Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009)
Geriatri ve Gerontoloji Kursu (2009)
Yaşlanan Dünya ve Yaşlanan İnsan Sempozyumu, Kırıkkale (2009)
TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ
[email protected]
[email protected]
www.geriatri.org.
Birinci Basamak İçin
Yaşlı Sağlığı Rehberi Tanı ve Tedavi
Çalışması (2009)
www.geriatri.org

Benzer belgeler