yaşlanma ve - Türk Geriatri Derneği
Transkript
yaşlanma ve - Türk Geriatri Derneği
2010 GERİATRİ VE GERONTOLOJİ TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ’NDEN 2010 YILI İÇİN MESAJ Yaşama yıllar katmak, yıllara yaşam katmak” görüşünün anlamına kurulduğu günden bu yana değer katmaya çalışan Türk Geriatri Derneği her yıl etkinliklerinin kapsamını geliştirmeye çalışmaktadır. Uzun yıllardan bu yana topluma yaşlı sağlığı ile ilgili konularda katkılar sunmaya çalışan TGD, geçtiğimiz 2009 yılında yaş itibarıyla hedef grubu olan meslektaşlarımızın sorunlarını saptamak, çözümler üzerinde yoğunlaşmak konusuna öncelikleri arasına almıştır. Bu amaç ise derneğin ilimizdeki meslek örgütü ile buluşmasını sağlamıştır. Elinizdeki bu dokuman da bu işbirliğinden çıkan ve değerli meslektaşlarımızın derneğimize verdiği bir sorumluluk sonucu oluşturulmuştur. Bu dokuman aracılığı ile 65 yaş ve üzeri hekimleri sağlığın korunması ve geliştirilmesi ile ilgili konularda gereksinim duyulan konu başlıklarının ayrıntıları sunulmaya çalışılmıştır. Emek veren bütün yazarlarımıza teşekkür ederiz. Siz değerli okuyucularımızın yeni yılını en içten duygularımızla kutlar, bir başka etkinliğimizde sizlerle birlikte olmayı dileriz. ANKARA TABİP ODASI’NDAN 65 YAŞ VE ÜZERİ HEKİMLERE MEKTUP Prof. Dr. Gülriz ERSÖZ // Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hekimlerin örgütlü sesi olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) anayasal güvence altında, 6023 sayılı yasa ile kurulmuştur. Birliğimizin; üyelerinin maddi ve manevi haklarını korumak, meslek ahlakını en iyi şekilde koruyup geliştirmek, hekimlik mesleğinin çıkarlarını her ortamda dile getirmek, mezuniyet öncesi tıp eğitimi, uzmanlık eğitimi ve sürekli eğitim alanında etkin çalışmalar yapmak, toplum sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği kaliteli, uygun maliyetli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak için çalışma yükümlülüğü vardır. Kamu kurumu niteliğinde olan örgütümüze ülkedeki hekimlerin yaklaşık %80i üyedir. Temel gelirini üye aidatlarının oluşturduğu TTB’nin üye hekim sayısının 100’ü aştığı her ilde yerel örgütlenmeleri, odaları vardır. Ankara Tabip Odası (ATO) yaklaşık 12.000 üye sayısı ile ülkemizdeki en büyük odalardan biridir. Seçili kurullar ve tamamen gönüllü olarak değerli meslek- taşlarımız; meslek içi iletişim, denetim, hekimlik değerleri ve hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi, tıp eğitimi niteliğinin arttırılması, sürekli tıp eğitimi, sağlık politikalarının oluşturulmasına ve geliştirmesine katkı amacı ile odamıza emeklerini akıtmaktadır. Çeşitli alanlardaki çalışmalar, oda çalışanlarımız, hukuk bürosu, pratisyen hekimlikten asistan hekimliğe, tıp eğitiminden halk sağlığına, insan haklarından basın ve yayına komisyonlarımız tarafından yürütülmektedir. Çalışma sonuçları, ürünler toplantılar, gazete, broşür, web sayfası ya da basın yolu ile meslektaşlarımız ve halkımızla paylaşılmaktadır. Bu çalışmalardan biri de Türk Geriatri Derneği (TGD) ile birlikte yürüttüğümüz ve Eylül 2009’da raporu yayınlanan “Ankara Tabip Odası’na Kayıtlı 65 Yaş ve Üzeri Hekimlerin Profili” konulu araştırmadır. Araştırma sonucu 65 yaş ve üzeri hekimlerin meslek örgütlerinden beklentileri konusunda çok önemli ipuçları elde edilmiştir. Bu satırlar aracılığı ile sizlere ulaşma çabamız da bunlardan biridir. ATO; 65 yaş ve üzerindeki meslektaşlarına ulaşmak konusunda daha etkin olmanın önemini kavrayarak yayınlarımızın sizlere düzenli ulaşması konusunda düzenlemeleri yapmıştır. Ayrıca 65 yaş ve üzerindeki meslektaşlarımızdan odamıza üye olmayanların bulunduğu algısı üzerine onlara ulaşma yollarını geliştirmeye çalışmaktadır. Yine bu çalışmadan esinlenilerek oluşturulan en genç, en yeni komisyonumuz “emekli hekimler komisyonu” ilk toplantısını Aralık 2009’da gerçekleştirmiştir. Bu komisyondan be çalışmalarından beklentimiz emekli ya da 65 yaş ve üzeri meslektaşlarımızla birlikteliğimizin artmasıdır. Şimdiye kadar emekli ya da 65 yaş grubu meslektaşlarımıza özel olarak ulaştığımız en öncelikli dönem onlara meslekte geçirdikleri yılların anısına çeşitli etkinlikler düzenlediğimiz “14 Mart Haftası” etkinlikleri olmuştur. Ancak TGD ile birlikte yapmış olduğumuz çalışmamızın so- nuçlarına yönelik girişimlerimiz bu çaba ve etkinliklerimizin sürekliliğinin sağlanması açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Çok keyifli, onurlu ve heyecan duyarak yaptığımız somut bir girişim değerli meslektaşlarımızın birbirleri ile paylaşımda bulunabilecekleri, bilimsel/kültürel okuma yapabilecekleri “29 Aralık 2009 tarihinde “Dr. Behçet Aysan Okuma Salonu” açılışı olmuştur. Bizlere açılışta eşlik eden değerli meslektaşlarımız salonu kullanmaktan multuluk duyacaklarını ifade etmişlerdir (Resim 1-3). Bu mekanın meslektaşlarımızın birbirleri ve oda ile iletişimini artırmasını arzu ediyoruz. Aslında hekimlik emekli olunamayan bir meslek, bir yaşam biçimi. Meslek örgütü olarak yaşamlarının her devresinde meslektaşlarımıza destek olmak için çabalarımızı sürdüreceğiz. Saygılarımla. F o t o ğ r a f l a r Tü r k G e r i a t r i D e r n e ğ i t a r a f ı n d a n d ü z e n l e n e n f o t o ğ r a f y a r ı ş m a l a r ı n d a s e r g i l e m e y e d e ğ e r b u l u n a n l a r a r a s ı n d a n s e ç i l m i ş t i r. 2 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ KURULUŞ (2003) VE ETKİNLİKLER Yaşlanan insanlarımızın çoklu sağlık sorunlarına çözüm önerileri üretebilmek, bu konudaki gelişmeleri gündeme getirmek için akademik bir paylaşım ortamı yaratabilmek ve bilimsel birikimleri halkla paylaşabilmek amacı ile Ankara’daki çeşitli Üniversitelerin Tıp Fakültelerinden “Yaşlı Sağlığı” konusunda çalışmaları bulunan öğretim üyeleri tarafından kurulan TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ ülkemizde bu konu ile ilgili olarak 2003 yılında kurulan ilk bilimsel dernektir. Gerek hekimlere ve diğer sağlık profesyonellerine ve gerekse halka yönelik tüm eğitim etkinlikleri dernek üyelerinin gönüllü katkıları ile gerçekleşmektedir. YÖNETİM KURULU ÜYELERİ Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal-Başkan Prof. Dr. Selçuk Bölükbaşı-Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Dilek Aslan-Genel Sekreter Prof. Dr. Mehmet Murad Başar-Sayman Prof. Dr. Kutay Biberoğlu-Üye Prof. Dr. Sedat Boyacıoğlu-Üye Prof. Dr. Kenan Hızel-Üye DENETLEME KURULU ÜYELERİ Prof. Dr. Berna Arda Doç. Dr. Haldun Gündoğdu Doç. Dr. Tolga Reşat Aydos A-Hekimlere yönelik eğitim etkinlikleri “Sürekli Tıp Eğitimi ve Sürekli Mesleki Gelişim” Programları çerçevesinde; 1-Türk Geriatri Dergisi 1998 yılından beri düzenli olarak yayınlanan hakemli bir dergi olup, 2003 yılından beri Türk Geriatri Derneği’nin resmi bilimsel yayın organıdır. Dergi Science Citation Index Expanded (SciSearch), Journal Citation Reports/Science Edition, Social Scisearch, Journal Citation Reports/Social Sciences Edition, Index Copernicus Master List, EMBASE, SCOPUS ve TÜBİTAK - ULAKBİM “TÜRK TIP DİZİNİ” kapsamında yer almaktadır, Yayın dili Türkçe ve İngilizce’dir. www.geriatri.org , www.geriatri.dergisi.org Ücretsiz olar ak dağıtılmaktadır. Elektronik ortamda açık erişimli bir dergidir, tüm makaleler tam metin olarak yer almakta ve makalelerin yayın için gönderimi ve danışman değerlendirme işlemleri internet üzerinden yapılmaktadır. Geniş bir ulusal ve uluslar arası “danışma kurulu”na sahip olan dergi, International Association of Gerontology and Geriatrics kapsamında ülkemizi temsil eden tek dergidir.. 2-Düzenlenen Kongre Ve Sempozyumlar -Geriatri 2004 “1.Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi”Nisan 2004 -Antalya, “Yaşlıda Ağrı Sempozyumu”-Mart 2005 İstanbul, Geriatri 2006 Uluslararası destekli, “2.Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” (International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG, International Institute on Ageing-INIA ve European Union Geriatric Medicine Society-EUGMS desteği ile)Nisan 2006-İstanbul, Geriatri 2008 Uluslar arası destekli “3. Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” (International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG, International Institute on Ageing-INIA desteği ile)Nisan 2008-Antalya, “Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu” Nisan 2009-Ankara * Tümü TTB STE kredilendirme kurulu tarafından kredilendirilmiş etkinliklerdir. 3-En İyi Araştırma Yarışmaları Amaç; genç meslektaşlarımızın “yaşlı sağlığı” konusunda bilimsel araştırma yapmaları yönünde yüreklendirilmesi ve desteklenmesidir. “En İyi Araştırma Yarışması” 1999, 2001, 2003, 2005 ve 2007 de yapılan yarışma 2009 yılında da yinelenecek ve araştırmacılar ödüllendirilecektir. 4-Kurslar -International Institute on Ageing-INIA ve Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi-GEBAM ile birlikte düzenlenen;“1.Geriatri ve Gerontoloji Kursu”- 2006-Ank. -Türk Tabipleri Birliği ile birlikte düzenlenen “Geriatri Kursu” 2007-Ankara, Nisan 2008 de düzenlenen “Temel Geriatri Kursu”-Antalya, International Institute on Ageing-INIA ve Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi-GEBAM ile birlikte düzenlenen;“ 2. Geriatri ve Gerontoloji Kursu”- 2009-Ankara 5-Türkgeriatri yahoogroups Yaşlı sağlığına emek veren ve ilgi duyan ülkemizin farklı bölgelerinden tüm Türk Geriatri Derneği üyelerini kapsamına alan bir iletişim ağıdır. Üniversite ve S.B. Eğitim hastanelerinde görev yapan meslektaşlarımızın katkıları ile aktif bir paylaşım ortamı oluşturulmuştur. 6-Çeşitli Üniversitelerin Tıp Fakülteleri, Diğer Uzmanlik Dernekleri, Türk Tabipleri Birliği Ve Tabip Odalari İle Birlikte Gerçekleştirilen Eğitim Etkinlikleri -Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi “Geriatri Paneli” 2003, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi ile “Geriatri Sempozyumu” 2004, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Gaziantep Tabip Odası ile “Yaşlılık Sorunları Sempozyumu” 2005, Türk Farmakoloji Derneği Klinik Farmakoloji Çalışma Grubu ile “Yaşlılarda Akılcı İlaç Kullanımı Sempozyumu” 2006-İzmir, MESA Hastanesi Direktörlüğü ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatri ve Etik Paneli” 2006-Ankara. www.geriatri.org TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 3 -Türk Farmakoloji Derneği Klinik Farmakoloji Çalışma Grubu ile “Yaşlılarda Akılcı İlaç Kullanımı Sempozyumu” 2007-Adana, Kırıkkale Üniversitesi ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatride Multidisipliner Yaklaşım Sempozyumu”- Kırıkkale- 200, Türk Geriatri Derneği ve Türk Androloji Derneği ortak etkinliği; “Yaşlanan Erkek” Sempozyumu 2008-İstanbul -Türk Biyoetik Derneği ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatri ve Etik Kursu”, 2008 –Ankara -Gazi Üniversitesi ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği “Yaşlanan Kadın Sempozyumu” 1 Ekim 2009-Ankara - Kırıkkale Üniversitesi ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği “Yaşlanan Dünya ve Yaşlanan İnsan Sempozyumu”-26 Ekim 2009 Kırıkkale 7- Türk Geriatri Derneği Üyeleri Tarafindan Hazirlanan Hekimlere Yönelik Kitaplar -Temel Geriatri Kitabı (140 yazarlı, 1400 sayfalık kapsamlı bir başvuru kaynağıdır)-Ankara, 2007, Yaşlılık Döneminde Beslenme Sorunları ve Yaklaşımlar-Ankara, 2008, Mayo Clinic-Sağlıklı Yaşlanma Kitabının dilimize çevirisi yapılmıştır-Ankara, 2004 8- Gelecekte Düzenlenecek Olan Etkinlikler -“Temel Geriatri Kursu”-1 Nisan 2010 İzmir Crown Plaza Otel, Geriatri 2010 “4. Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” 2-4 Nisan 2010-İzmir Crown Plaza Otel, “Demansa Güncel Bakış Sempozyumu” Ankara-1 Ekim 2010, “Osteoartrit Güncelleme Sempozyumu” Ankara-Nisan 2011 B- Halk eğitimine yönelik etkinlikler 1-Ekim ayında “Uluslararası Yaşlılar Günü” ve Mart ayında “Ulusal Yaşlılar Haftası” etkinlikleri TTB-Ankara Tabip Odası, Emekliler Sendikası, Ankara Ticaret Odası ve Belediyeler ile ortak olarak gerçekleştirilen etkinlikler: 2003 yılı “Sağlıklı Yaşlanma Sempozyumu”, 2004 yılı “Yaşlılarda Kemik ve Eklem Sağlığı Konferansları”, 2005 yılı “Sağlıklı Yaşlanma Konferansları”, 2006 yılı “ Başarılı ve Üretken Yaşlanma için Önce Sağlık Sempozyumu”, 2009 yılı 23 Mart 2009 “Sağlıkla Yaşlanalım Sempozyumu” 2-Halka Yönelik Kitaplar * -Sağlıklı Yaşlanma- 2003, Sağlıklı Yaşlanma- 2005 (2. baskı), Başarılı ve Üretken Yaşlanma için Önce Sağlık- 2006, Yaşlının Evi ve Çevresi (Ev ve çevre düzenlemeleri) – 2006, Sağlıkla Yaşlanalım-2009 * Halk kitapları ücretsiz olarak dağıtılmaktadır. 3-Yarışmalar ve Ödül Törenleri -Çocuklara yönelik. “Çocuk gözüyle yaşlılık” kompozisyon yarışması ve ödül töreni - Ankara, 1 Ekim 2003 -Ulusal Fotoğraf yarışmaları ve Ödül Törenleri * Türkiye Fotoğraf Sanatçıları Federasyonu ve Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği desteği ile gerçekleştirilmektedir. 2004 yılı-Fotoğraf Yarışma Konusu: “Yaşlanmak fakat ihtiyarlamamak” /2007 yılı- Fotoğraf Yarışma Konusu: “Yaşama Yıllar Yıllara Yaşam Katmak” C-Ulusal Etkinliklere Katılım -Türk Geriatri Derneği üyeleri 17-18 Aralık 2008 tarihlerinde SHÇEK tarafından düzenlenen“TÜRKİYE’DE YAŞLILARIN DURUMU VE YAŞLANMA ULUSAL EYLEM PLANI” çalıştayına katılarak “YAŞLILIKTA SAĞLIK VE REFAHIN ARTIRILMASI” konusundaki grup çalışmasında başkan ve grup üyesi olarak katılım. -Türk Geriatri Derneği üyeleri Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Kronik Durumlar Daire Başkanlığı, Yaşlı Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından organize edilen; “BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK KURULUŞLARINDA GÖREV YAPAN HEKİMLERE YÖNELİK YAŞLI SAĞLIĞI TANI VE TEDAVİ REHBERİ” nin hazırlık sürecinde ve 6-7 Mayıs 2009 tarihlerinde gerçekleşen çalıştayında editör ve yazar olarak katılım. - Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Avrupa Eğitim Vakfı ortak etkinliği olan;“Yaşlı Bakımının Profesyonelleşmesi ve Kadın İstihdamının Geliştirilmesi Üzerine Bir Atölye Çalışması”na katılım- Ankara, 25 Eylül 2009 D-Uluslararası İlişkiler - Türk Geriatri Derneği, International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG de ülkemizi temsil etmektedir. www.iagg.com.br - Türk Geriatri Derneği, European Union Geriatric Medicine Society-EUGMS de ülkemizi temsil etmektedir. www.eugms.org - Derneğin kongre ve kursları International Institute on Ageing-INIA tarafından desteklenmektedir. www.inia.org.mt E-Uluslararası Temsiliyetler -2nd Workshop on Health and Social Care toplantısına katılım 2003 Prag - International Association of Gerontology and Geriatrics-IAGG Council Meeting’e katılım 2004 Viyana -European Forum Quality of Life Workshop’a katılım Europan Research Area in Aging, 2005 Londra -World Congress of Gerontology and Geriatrics IAGG-ER Council Meeting’e katılım 2005 Rio -Health & Social Care Workshop’a katılım 2006 Budapeşte -European Union Geriatric Medicine Society Board Meeting’e katılım 2006 Cenevre -European Research Area in Aging User Involvement in Aging Research Workshop’a katılım 2006 Londra -IAGG-European Region Clinical Geriatric Management Congress’e katılım. 2006 Ostend -IAGG 6th European Congress St. Petersburg 2007 kongresine katılım -The Gerontological Society of America 60 th Annual Scientific Meeting 2007 San Francisco toplantısına katılım -British Geriatrics Society The Clinical Section of the European Region of the IAGG and the and EUGMS Meeting’e katılım- Nisan 2009 Bournemouth -IAGG World Congress-Paris, kongresine katılım. Temmuz 2009 www.geriatri.org 4 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE YAŞLANMA Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Türk Geriatri Derneği Başkanı sağlık hizmetlerinden rahatlıkla yararlanabilmeli, olabildiğince uzun süre kendi ortamında yaşayabilmeli, yeterli gelire sahip olmalı, güvenli bir çevrede yaşayabilmeli, kapasite ve ilgi alanına göre hizmet verebilmeli, iş gücüne katılabilmeli, bilgi ve deneyimlerini genç kuşaklara aktarabilmek için kendi ile ilgili politikaların saptanmasında aktif rol alabilmelidir. 2002 yılında düzenlenen “2nd World Assembly on Ageing-2.Uluslararası Yaşlanma Asamblesi” tarafından yayınlanan Yaşlanma 2002 Uluslararası Eylem Planı’ nın amacı; “Her yerde insanların güvenli ve saygın şekilde yaşlanmalarını ve toplumlarında bütün haklara sahip birer vatandaş olarak yaşamaya devam etmelerini garanti etmek” şeklinde ifade edilmektedir. Dünyada yaşlanma Yirminci yüzyıl ile birlikte gelişen en önemli kavram “Toplumların Yaşlanması”dır. Tıp, bilim ve teknoloji üçgenindeki gelişmeler ve doğum oranlarındaki azalma bu süreçte temel taşı oluşturmuştur. Doğurganlığın yenilenme düzeyinin altına düşmesinin bir yansıması olarak öncelikle çocuk nüfusta, ardından da genç ve orta yaşlı nüfusta beklenen azalmayı takiben yaşlı nüfusun hem oransal, hem de sayısal artışı kaçınılmazdır. Özellikle endüstrileşmiş ülkelerde nüfusun yaş dağılımındaki değişikliklere paralel olarak sağlık hizmetlerinin paylaşımı ve sosyal güvenlik hakları gibi pek çok sorunun hızla ortaya çıkması toplumları sosyal ve politik açıdan adeta bir açmazla karşı karşıya bırakmıştır. Gerekli sosyal destek sistemleri oluşturulmadan ortaya çıkan yaşlı nüfustaki patlama halen yılda % 2.5 oranında bir artışla devam etmektedir ve bu toplam popülasyondaki artış oranından çok daha fazladır. Bugün dünya üzerindeki toplam nüfusun yüzde 10’u 65 ve daha yukarı yaşlardaki nüfusu oluştururken 2050’de bu oranın yüzde 16’nın üzerine çıkması beklenmektedir. Günümüzde dünyadaki gelişmiş ülkelerde 65 yaş ve üzerinde 146 milyon insan olduğu tahmin edilmektedir ve bu yaş grubunun 2020 de 232 milyon civarında olacağı, 2030 yılında ise 1.4 milyara ulaşacağı ön görülmektedir. En hızlı artan populasyon ise 85 yaş ve üzerindeki gruptur. Avrupa en hızlı yaşlanma oranlarına sahip kıta iken, Afrika yoksulluk ve HIV-AIDS nedeniyle en yavaş yaşlanan kıta özelliğini korumaktadır. Uluslararası yaklaşımlar 1999 yılı Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Uluslararası Yaşlılar Yılı” olarak belirlendi. Yaslıların ailelerine ve topluma katkıda bulunmayan insanlar olarak algılanmalarının yanlış olduğu vurgulanarak aktif ve üretken bir yaşlılık sürecinin önemi üzerinde duruldu. Ailesel, sosyal ve çevresel faktörleri kapsayan doğru bir yaşam tarzı yanında sosyal eşitsizlik ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik politikalar da yaşlılık sürecinin en iyi şekilde yaşanabilmesine destek olacaktır. Dünya Sağlık Örgütü yanında, Türk Geriatri Derneği’nin ülkemizi temsilen üyesi olduğu Uluslararası Gerontoloji ve Geriatri Birliği (International Association of Gerontology and Geriatrics) ve Avrupa Birliği Geriatrik Tıp Derneği (European Union Geriatric Medicine Society ) tarafından hazırlanan deklerasyonlarda geriatrinin önemi süregen olarak gündeme getirilmekte ve yaşlı sağlığı konusunun başta tıp olmak üzere ilgili tüm mesleklerin mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim süreçlerinde yer almasının önemi vurgulanmakta ayrıca yaşlılara sunulan tüm hizmetlerin ulusal eylem planları çerçevesinde ve multidisipliner bir yaklaşım ile gerçekleştirilmesi gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Uluslararası Yaşlanma Enstitüsü (International Institute on Ageing) ise tüm dünyada gerçekleştirdiği sertifika kursları ile geriatri ve gerontoloji konularındaki güncel bilgileri etkin bir şekilde yaymaktadır. Türkiye’de yaşlanma Türkiye’de son yirmi yılda doğurganlık oranındaki azalma, nüfus kompozisyonunda önemli değişikliklere neden olmuştur. 65 ve yukarı yaştakilerin oranı 2005 yılında % 5.9 a ulaşmıştır ki, bu 4.249.100 kişi demektir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan projeksiyonlar; 2005 yılında 6.147.000 olan 60 yaş ve üzerindeki kişilerin sayısının, 2015 yılında 8.442.700, 2025 yılında ise 12.055.400 olacağını bildirmektedir. Türkiye’de hayatta kalma beklentisi 2005 yılı itibari ile 70.8 yıl iken, 2015 de 72.3 yıl, 2023 de ise 74.1 yıl olacağı ön görülmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü raporları ise; doğuşta beklenen yaşam süresinin 2007 yılında 71.7 iken, 2050 yılında 77.3 (erkekler için:74.3, kadınlar için: 80.4) olacağını belirtmektedir. Mevcut demografik eğilimlerin devam edeceği varsayımından hareketle yapılan hesaplamalar, 21. yüzyılın tüm dünyadaki beklentilere paralel olarak Türkiye’de de yaşlı yüzyılı olacağına işaret etmektedir. Değişen yaş yapısı ile birlikte, özellikle yüzyılın ikinci yarısında, yaşlı nüfusun, sosyal, demografik ve ekonomik açıdan Türkiye’de de önem kazanması beklenmekte, 2050 yılında Türkiye nüfusunda16 milyon civarında yaşlının bulunacağı öngörülmektedir. Böylesi bir durum hedeflenen ve yürütülen plan ve programlar açısından önem taşımaktadır. Pek çok platformda gündeme getirilen 1982 “1st World Assembly on Ageing-1. Uluslar arası Yaşlanma Asamblesi” sonuç raporundaki önemli noktaları şu şekle sıralanmaktadır: yaşlılar fiziksel ve mental olaUlusal yaklaşımlar rak kötüye kullanılmamalı, toplumun sosyal, eğitsel ve kültürel kaynaklarını kullanaSosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme bilmeli, yaşlı birey potansiyelini geliştirme şansına sahip olabilmeli, nerde yaşarsa ya- Kurumu Yaşlı Bakım Hizmetleri Dairesi Başşasın temel özgürlük ve insan haklarına sa- kanlığı; sosyal ve ekonomik yoksulluk içinhip olmalı, hastalıklardan korunmak için de bulunan yaşlıların tespiti, bakımı ve ko- runmaları ile ilgili hizmetleri düzenlemek, takip etmek, koordinasyon sağlamak, denetlemek, yaşlılara yönelik huzurevi ile benzer nitelikteki sosyal hizmet kuruluşlarının yurt sathında dengeli ve ihtiyaçlara dayalı olarak kurulması ve belirli program çerçevesinde yaygınlaştırılması ile ilgili faaliyetleri planlamak, uygulamak ve yürütülmesini takip ve koordine etmek, yaşlıların toplum içinde korunması ile ilgili faaliyetleri düzenlemek ve yürütülmesini sağlamak, kamu kuruluşları ile gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişilerince açılacak yaşlı kuruluşlarının açılmaları, çalışmaları ve denetlemeleri ile ilgili esasları belirlemek, rehberlik etmek, uygulamayı takip, koordine etmek ve denetlemekle görevlendirilmiştir. 2008 yılında Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun koordinatörlüğünde, konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluşların aktif katılımı ile “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı” için bir çalıştay gerçekleştirilmiş ve bu etkinlik sonucunda hazırlanan raporda ele alınan ana konular aşağıdaki şekilde netleştirilmiştir. 1-Yaşlılar ve kalkınma a- Topluma ve kalkınma sürecine aktif katılım;yaşlıların sosyal, kültürel, ekonomik ve politik katılımlarının sağlanması ve yaşlıların karar verme sürecinin bütün aşamalarına katılımının sağlanması, b- İş ve yaşlanan işgücü; çalışmak isteyen bütün yaşlılar için istihdam olanaklarının sağlanması, cKırsal kesimde kalkınma, göç ve kentleşme; kırsal kesimde yaşam koşullarının ve alt yapının iyileştirilmesi, yaşlıların kırsal kesimde toplum tarafından dışlanmasının önlenmesi ve yaşlı göçmenlerin yeni toplumlara katılımı, d- Bilgiye erişim, eğitim ve öğrenim;öğrenim, eğitim ve eğitimin yenilenmesi olanaklarından olduğu kadarmesleki rehberlik ve yerleştirme hizmetleri ile ilgili yaşam boyu fırsateşitliği ve bütün yaş gruplarında bireylerin, yaşla kazanılmış deneyimlerin yararları göz önüne alınarak, kapasite ve danışmanlığından yararlanma, e-Kuşaklar arası dayanışma; kuşaklar arası eşitlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi, fYoksulluğun ortadan kaldırılması; yaşlılarda yoksulluğun azaltılması, g-Sosyal koruma/ sosyal güvenlik, gelir güvenliği ve yoksulluğun önlenmesi; bütün çalışanlara yönelik emekli maaşları, özürlülük yardımları ve sağlık güvencesi dahil olmak üzere, temel sosyal koruma/sosyal güvenlik sağlanabilmesi için programlar geliştirilmesi ve bütün yaşlılara, özellikle sosyal ve ekonomik olarak dezavantajlı olanlara yeterli asgari gelir sağlanması, h- Acil durumlar doğal afetler ile diğer acil durumlar sırasında ve sonrasında yaşlıların beslenme, barınma, tıbbi bakım ve diğer hizmetlerden eşit olarak yararlanması ve acil durumlardan sonra toplumların tekrar kurulması, yeniden yapılanması ve sosyal dokunun düzenlenmesi yönünde yaşlıların katkılarının artırılması lenmenin sağlanması, b-Sağlık ve bakım hizmetlerine tam erişimin sağlanması; yaşlıların sağlık ve bakım hizmetlerine evrensel ve eşit olarak ulaşımının sağlanması için yaş, cinsiyet ya da herhangi bir nedene dayalı sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, yaşlıların gereksinimlerinin karşılanması ve sürece katılımlarının teşvik edilmesi için temel sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, yaşlıların gereksinimlerini karşılamak için sağlık ve bakım hizmetlerinin sürdürebilirliliğinin sağlanması ve sağlık politikasının uygulama ve geliştirilmesinde yaşlıların aktif katılımının sağlanması, c-Bakım hizmeti verenlerin ve sağlık çalışanlarının eğitimi, yaşlıların gereksinimleri konusunda sağlık çalışanlarının ve bakım hizmeti veren diğer bireylerin bilgilendirilmesi ve eğitim olanaklarının sağlanması, d-Yaşlıların ruh sağlığı gereksinimleri; korumadan erken tanı ve tedaviye değişen çeşitli ve çok yönlü ruh sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi, yaşlılarda ruh sağlığı sorunlarının Çözümlenmesi Ve Tedavi Hizmetleri, e-Yaşlılar ve yeti yetersizliği; yaşam boyu fonksiyonel kapasitenin en üst düzeyde sürdürülebilmesi ve yeti yetersizliği olan yaşlıların tam katılımının sağlanması 3- Yaşlılar için olanaklar sunan, destekleyici ortamların sağlanması a- Konutlar ve yaşanan alanlar; yaşlıların bireysel tercihleri göz önüne alınarak toplum içinde “kendi ortamlarında yaşlanma”nın teşvik edilmesi, yeti yetersizliği olanlar başta olmak üzere yaşlıların gereksinimleri göz önüne alınarak bağımsız yaşamanın teşvik edilmesini sağlamak üzere ev ve çevresel tasarımların geliştirilmesi, yaşlıların ekonomik olarak karşılayabileceği, erişilebilir ulaşım sistemlerinin var olması ve geliştirilmesi b-Bakım ve bakım verenlerin desteklenmesi; yaşlılara verilen hizmetlerin sürekliliğinin sağlanması ve bakım verenlerin desteklenmesi, yaşlıların, özellikle kadınların bakım hizmetlerindeki rollerinin desteklenmesi, c-İstismar, ihmal ve şiddet; yaşlılara karşı her türlü ihmal, istismar ve şiddetin ortadan Kaldırılması, Yaşlı İstismarını Önlemeye Yönelik Destek Hizmetlerinin Verilmesi, d-Yaşlanmaya bakış açısı; yaşlıların otorite, bilge, üretken özelliklerinin ve diğer önemli katkılarının toplum tarafından tanınmasının sağlanması. Bir başka ulusal güncel etkinlik olarak; 2009 yılı başında T.C. Sağlık bakanlığı temel sağlık hizmetleri genel müdürlüğü bulaşıcı olmayan hastalıklar ve kronik durumlar daire başkanlığı, yaşlı sağlığı şube müdürlüğü tarafından organize edilen “birinci basamakta çalışan hekimler için yaşlı sağlığı tanı ve tedavi rehberi” için ilgili tüm res2- Yaşlılıkta sağlık ve mi kuruluşlardan ve uzmanlık derneklerinrefahın artırılması den temsilcilerin katılımları ile yapılan çalıştay sonucunda kapsamlı bir kitap hazırlana-Yaşam boyu sağlığın geliştirilmesi ve refahın artırılması; yaşlılık döneminde has- mış ve basım aşamasına getirilmiştir. talık ve bağımlı kalma riskini artıran faktör- KAYNAKLAR lerin birikmiş etkilerinin azaltılması, yaşlılık 1 Gokce Kutsal Y. Turkey. In: Erdman B. Palmore, Frank Whittington, and dönemindeki hastalıkların önlenmesi için Suzanne R. Kunkel (Eds). The International Handbook on Aging, USA, ABC politika geliştirilmesi ve bütün yaşlılar için CLIO,LLC 2009,pp:579-592 2 Gökçe Kutsal Y. Neden Geriatri. Turk J Phys Med Rehab 2009: 55 Supp 52-56 gıda maddelerine ulaşımın ve yeterli bes- www.geriatri.org TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 5 ANKARA TABİP ODASINA KAYITLI 65 YAŞ VE ÜZERİ HEKİMLERİN PROFİLİ Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi • Türk Geriatri Derneği Genel Sekreteri • Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi (2008-2010) Uzm. Dr. Serdal KANUNCU// Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE-KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Türk Geriatri Derneği Başkanı de etmişlerdir. En sık yapılan egzersiz yürüyüş olmuştur (%71,0). Hastalık durumları, sağlık algısı Hekimlerin %85,2’si (231 kişi) sürekli olarak ilaç kullanmasını gerektirecek veya bir başka hekim tarafından tanı konulmuş kronik bir hastalığı olduğunu belirtmiştir. Kronik bir hastalığı olan katılımcıların %40,2’si (92 kişi) hipertansiyon, %13,5’i (31 kişi) kalp ve dama sistemi hastalıkları, %9,2’si (21 kişi) DM, %8,3’ü (19 kişi), %6,1’I (14 kişi) hiperlipidemi ve %5,2’si (12 kişi) prostat hipertrofisi olduğunu ifade etmiştir. Katılımcıların %86,0’ı (233 kişi) sürekli olarak ilaç kullandığını belirtmiştir. Hekimlerin %11,8’i (32 kişi) sağlık hizmetine ulaşmada zorluk yaşadığını vurgulamıştır. Bekleme süresinin uzunluğu (%52,0; 13 kişi) ve genç hekimlerin deontoloji konusuna özen göstermemeleri (16,0; 4 kişi) bu konuda gösterilen iki neden olmuştur. Araştırmaya katılanlardan 159 kişi (%59,3) sağlık durumunu “iyi” şeklinde ifade etmiştir. Araştırmaya katılanlardan 210 kişi (%78,9) araştırma yapıldığı andaki sağlık durumlarını geçen seneyle hemen hemen aynı olarak ifade etmiştir. Kırk bir kişi (%15,5) geçen seneye göre şimdiki sağlık durumlarını “daha kötü” ve “çok daha kötü” olarak belirtmiştir. Sosyal yaşam, günlük yaşam aktiviteleri, fonksiyonellik Araştırmaya katılanların %93,4’ü hergün gazete okuduğunu belirtmiştir. Katılımcıların %90,8’i hergün televizyon izlediğini belirtirken, sadece %1,5’i televizyon seyretmediğini ifade etmiştir. Katılımcıların %45,1’i ara sıra radyo dinlediğini belirtmiştir. Katılımcıların %79,8’inin arasıra ev gezmesi, arkadaş ziyareti yaptığı saptanmıştır. Araştırmaya katılanların %82,6’sı hiç kahvehaneye gitmemektedir. Hekimlerin %75,7’si arasıra gezintiye çıktığını belirtmiştir. Katılımcıların %79,7’si arasıra başkaları tarafından ziyaret edildiğini ifade etmiştir. Araştırmaya katılanların %97,4’ü telefon edebilme, %97,7’si ilaç kullanabilme, %90,9’u yemek, mutfak işlerini yapabilme, %97,7’si banyo yapabilme, %100,0’ı tuvalete gidebilme, %98.9’u giyinebilme, %100,0’ı yemek yiyebilme, %92,2’si toplu taşıma araçlarından yararlanabilme, %94,4’ü para ile ilgili (alışveriş, banka) işleri yapabilme gibi günlük aktivitelerini bağımsız olarak yapabildiğini ifade etmiştir. Katılımcıların %2,3’ü gözlüğe, %40,1’i işitme cihazına, %40,3’ü bastona, %14,2’si diş protezine ihtiyaç duymadıklarını ifade etmişlerdir. Gözlüğe ihtiyacı olanların %98,4’ü gözlük kullandıklarını; %1,6’sı kullanmadıklarını belirtmişlerdir. İşitme cihazına ihtiyacı olanların %72,9’u, bastona ihtiyacı olanların %73,1’i, diş protezine ihtiyacı olanların %24,1’i ihtiyaç duydukları araçları kullanmadıklarını belirtmişlerdir. Doğuşta beklenen yaşam sürelerinin giTemel Bazı Bulgular derek uzaması ile yaşlılık ve sorunları üzerinde daha fazla durmak gerektiği açıktır. Sosyo-demografik ve çalışma yaFiziksel, biyolojik tüm çevresel etkenlerden şamı ile ilgili daha yoğun etkilenilen bu dönemde, mes Araştırmaya katılan hekimlerin leğini yaşam biçimine dönüştüren hekim%76,6’sı erkek (209 kişi) ve %23,4’ü lerin koşullarını belirlemek amacı ile Ankara kadındır (64 kişi). Grubun çoğunluğu Tabip Odası (ATO) Halk Sağlığı Komisyonu (%84,3; 231 kişi) evlidir. Hekimlerin yaş ortalaması 74,9±6,3’dır. ve Türk Geriatri Derneği (TGD) çalışanları Hekimlerin çoğunluğu (%67,7;182 tarafından odamıza kayıtlı 65 yaş ve üzeri kişi) eşi ile birlikte yaşadıklarını belirthekimlerin yaşamlarına ilişkin bazı özellikmiştir. Otuz kişi (%11,2) yalnız yaşaler ve koşulları belirlemek amacıyla bu çamaktadır. lışma planlamış ve yürütülmüştür. Altmış Araştırmaya katılan hekimlerin beş yaş ve üzeri hekimlerin sosyo%95,3’ü (254 kişi) uzman hekim oldudemografik özellikleri, yaşam davranışları ğunu belirtmiştir. çalışma koşulları, sosyal yaşam aktiviteleri Hekimlerin meslekteki ortalama çane ve yaşam kalitesine ilişkin özelliklerin lışma süresinin 44,05±0,4 yıl ve günbelirlendiği bu çalışmada, ATO ve TGD tarade ortalama çalışma süresinin de fından konu ile ilgili yapılabilecek katkıların 8,2±2,6 saat olduğu saptanmıştır. içeriğinin belirlenmesi de amaçlanmştır. Ekonomik durumunu hekimlerin %48,0’ı (123 kişi) iyi, %49,2’si (126 kişi) Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma ATO orta ve %2,8’i (7 kişi) kötü olarak ifade ve TGD çalışanları tarafından ATO’ya kayıtlı etmiştir. 65 yaş ve üzeri hekimlerin yaşamlarına iliş Grubun %45,1’i (122 kişi) bakmakla kin bazı özellikler ve koşulları belirlemek yükümlü olduğu herhangi bir kişi olamacıyla planlamış ve yürütülmüştür. Çalışmadığını belirtmişdir. maya 274 hekim katılmıştır. Hekimlerin 147’si (%54,4) çalışmadığını belirtmiştir. Çalışanların çoğunluAmaçlar ğu özel tıp merkezinde çalışmaktadır Ankara Tabip Odası üyesi 65 yaş ve üzeri (%66,7; 78 kişi). hekimlerin; Çalışma yaşamı sonlandığında he1. Bazı sosyo-demografik özelliklerin kimlerin %72,1’i (106 kişi) rahatlamış, %51,0’ı (75 kişi) mutluluk, %48,9’u (72 belirlenmesi (cinsiyet, medeni dukişi) boşluk, %13,6’sı (20 kişi) tedirginrum, sosyal güvenceye sahip olma lik ve %12,9’u (19 kişi) kaygı hissetmişdurumu), lerdir. 2. Sağlıklı/riskli yaşam davranışlarının Sağlıklı yaşam davranışları - alışsaptanması (sigara, alkol tüketimi, fi- kanlıklar zik egzersiz yapma, vb), Katılımcıların 119’u (%43,9) hiç sigara 3. Herhangi bir kronik sağlık sorunu içmemiş, 124’ü (%27,5) içip bırakmış, olma durumlarının belirlenmesi, 28’i (%10,3) halen sigara içmektedir. 4. Meslek ve çalışma koşullarının belir Katılımcıların %85,6’sı (232 kişi) beslenmesi, lenme alışkanlıklarını sağlıklı olarak değerlendirmektedir. 5. Sosyal yaşam aktivitelerine ilişkin Ortalama tüketilen öğün sayısı özelliklerin saptanması, 1,55±1,01 olarak bulunmuştur. 6. Yaşam kalitesine ilişkin bazı özellikle • Günde içilen su miktarının ortalama rin belirlenmesi, değeri 5,88±2,28 bardak olarak bu7. ATO ve Türk Geriatri Derneği tarafınMesleki alana ilişkin sorun yaşalunmuştur. dan konu ile ilgili yapılabilecek katkıma durumu • Hekimlerin ortalama uyku süreleri ların içeriğinin belirlenmesi, Araştırmaya katılan ve bu soruya ya6,97±1,14 olarak bulunmuştur nıt veren 117 hekim (%45,3) kendi yaş 8. Konu ile ilgili ileride yapılacak olan • Hekimlerin %50,2’si (133 kişi) düzengrubunun mesleki yaşantı ile ilgili bir çalışmalara katkı sağlanması amaçli olarak fizik egzersiz yaptıklarını ifasorun yaşadığını belirtmiştir. En sık lanmıştır. www.geriatri.org yaşandığı belirtilen beş sorun hastalık (%29,6), maaş düşüklüğü (%22,4), kamuda ek görev alamama (%15,3), meslektaşlarının deontolojik yaklaşımı (%9,1) ve statü kaybı (%6,1) olmuştur. Sorun yaşandığını ifade edenlerim %99’u sorunlara çözüm üretilebileceğini ifade etmiştir. Hekimlerin sorunların çözümüne ilişkin beklentileri olan kurumların başında meslek örgütü (%41,6) ve Sağlık Bakanlığı (%28,8) gelmektedir. Araştırmaya katılan ve bu soruya yanıt veren 254 hekimin 118’i (%46,5) ATO’dan beklentileri olduğunu belirtmiştir. Öneriler Ankara Tabip Odası tarafından uygulanabilecek başlıklar: 1. Konferans, panel gibi bilimsel organizasyonların planlanması ve uygulanması 2. Hekimlerle iletişim kanallarının artırılması 3. Özel günlerde yaşlı hekimlere yönelik sosyal içerikli toplantılar düzenlenmesi 4. Aidat düzenlemelerinin 65 yaş ve üzeri gruba özel olarak yapılabilmesi 5. Aktif çalışma yaşamı içinde olan hekimlerin çeşitli mekanizmalarla ödüllendirilmesi 6. Sağlık ve yaşam profili araştırmalarının düzenli aralıklarla yapılabilmesi 7. Hekimlerin sağlık ve sosyal hakları ile ilgili yapılan çalışmaların 65 yaş ve üzeri gruba özel vurgularla geliştirilmesi 8. Sağlık Bakanlığı ve ilgili diğer kurum/ kuruluşlarla işbirliği yapılması ve yaşlanan hekimlerin sorunlarına çözüm üreten politikalara katkı verilebilmesi Türk Geriatri Derneği tarafından uygulanabilecek başlıklar: 1. Yaşlı dostu sağlık hizmeti modeli geliştirme çalışmalarının yapılması 2. Meslek örgütü ile birlikte Sağlık Bakanlığı tarafından kamusal mekanizmaların geliştirilmesine katkı sağlanması 3. Yerel yönetimlerle geliştirici çalışmalar planlanması KAYNAKLAR 1. WHO Definition of Health. http://www.who.int/about/definition/en/. Erişim tarihi: 1 Ağustos 2009. 2. Aslan D. Yaşlılık Döneminde Koruyucu Hekimlik Yaklaşımı. In: Geriatri (Aslan D, Yayına Hazırlayan), Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Birinci Baskı, Mart 2007, pp: 38-45. 3. Gökçe Kutsal Y. Yaşlanan dünyanın yaşlanan insanları. Geriatri, Türk Tabipleri Birliği yayını, Ankara, 2007, p:13-19 4. Gökçe Kutsal Y. Yaşlanan dünyanın yaşlanan insanları. Temel Geriatri, Türk Geriatri Derneği yayını, Ankara, 2008, p:9-15 5. World Health Report, 1998, WHO publications, Genova 1998:7. 6. Troisi J. Geriatri ve Gerontoloji Kurs Notları, Uluslararası Yaşlanma Enstitüsü, Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi, Geriatri Derneği, Ocak 2006, Ankara: 74-121. 7. Aslan D. Uluslararası Sağlık Bakış Açısıyla Yaşlılık. In: Gökçe-Kutsal, Y. (Ed), Aslan, D (Ed. Yrd.) Temel Geriatri, Güneş Kitabevleri, Ankara, 2007; 111-117. 8. Active Ageing, A Policy Framework. WHO publications 2002. http://whqlibdoc.who.int/hq/2002/ WHO_NMH_NPH_02.8.pdf. Erişim Tarihi: Şubat 2008. 9. Bilir N, Paksoy N. Değişen Dünyada ve Türkiye’de Yaşlılık Kavramı. In: Temel Geriatri (Gökçe-Kutsal Y Ed ve Aslan D Yrd Ed.) Güneş Kitabevleri Yayınları, Ankara, 2007, pp. 3-11. 10. Aslan D. Yaşlanan Erkek ve Sağlık Kavramı. Yaşlanan Erkek Sempozyumu. Ekim 2008, İstanbul. Türk Geriatri Dergisi Özel Sayısı 2008; 2: 13-16. 11. The Ageing of the World’s Population. http://www.un.org/esa/socdev/ageing/popageing.html. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2008. 12. Last JM. International Health in Maxcy-Rosenau-Last, Public Health and Preventive Medicine, Editor; Wallace T.B, Fourteeenth Edition, Appleton-Lange,1998: 1139-1145. 13. Gökçe-Kutsal Y, Özçakar L, Arslan Ş, Sayek F. Retired physicians: a survey study by the Turkish Medical Association. Postgrad Med J 2004;80:101–103. 14. Koçyiğit H, Aydemir Ö, Fişek G, Ölmez N, Memiş A. Kısa form 36 (KF 36) nın Türkçe Versiyonunun güvenirliliği ve geçerliliği, İlaç ve Tedavi Dergisi, 1995:12:102-106. 15. Aydemir Ö. Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisinde Yaşam Kalitesi Ölçümü: Kısa Form–36. 3-P dergisi 1999; (7) 14-22. 16. Arat Z. Hemodiyaliz Hasta ve Yakınlarında Tükenmişlik Sendromu, Hasta Yakınlarının Yaşam Kalitelerinin Değerlendirilmesi ve Etkileyen Faktörler. Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006, pp. 19-21. 17. Türkiye Sağlık İnsangücü Durum Raporu. Mart 2008. Sağlık Bakanlığı Yayınları (Yayın no: 739). ISBN 978-975-590-255-5. 18. The face of Canadian Physicians. http://www.cma.ca/multimedia/CMA/Content_Images/Policy_Advocacy/Policy_Research/4-5-Mstrfile_Stats_2009.pdf. Erişim tarihi: 5 Eylül 2009. 19. Türkiye Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması. Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayınları, Ankara, Haziran 2006, s:1. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tgyona/TGYONA_rapor.pdf. Erişim tarihi: 5 Eylül 2009. 20. Aslan D, Bilir N, Özcebe H, Ergüder T (Yayına Hazırlayan). Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Sigara İçme Durumu ve Etkileyen Faktörler. Sağlık Bakanlığı, 2007. SB, CDC, HASUDER, DSÖ Ortak yayını, Kumbaskı Yayınevi, Ankara 2008. 21. Troisi J, Gokce Kutsal Y (Eds): Aging in Turkey, Hacettepe University Research and Application Center of Geriatrics Sciences-GEBAM and International Institute on Aging-INIA publication, Veritas Press, Malta 2006. p: 23-105. 22. Aslan D. Yaşlılık Döneminde Yaşam Kalitesi Kavramı In: Gerontoloji ve Geriatri II Kurs Kitabı. BMINIA, HÜ-GEBAM, Geriatri Derneği Yayınları (Yayına hazırlayanlar: Aslan D, Özbek M.). Rekmay ofset basımı, pp. 199-204 (Ocak 2009). 23. Calvert MJ, Freemantle N, Use of Health-Relaited Quality of Life in Prescribing Research Part One: Why Evaluate Health-Relaited Quality of Life?, Journal of Clinical Pharmacy and Therapeutics, 2003; 28: 513-521 6 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 YAŞLILARDA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR; KORUNMA İLKELERİ VE HASTALIKLARIN ERKEN TANISI KONUSUNDA ÖNERİLER Dr. Meltem ŞENGELEN // Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı. Dünyada ve ülkemizde nüfus giderek yaşlanmaktadır. Yaşlılarda sık görülen sağlık sorunları çoğunlukla kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, kanser gibi kronik hastalıklar ve beslenme bozukluğu, görme ve işitme bozuklukları, depresyon, düşme ve kazalardan kaynaklanan yaralanmalardır. Yaşlıları daha uzun süre sağlıklı, aktif ve dolayısıyla bağımsız kılabilmek için düzenli sağlık kontrollerini kapsayan koruyucu sağlık hizmetleri sunulmalıdır. Koruyucu hizmetler kapsamında yaşlılara sigara bırakma, beslenme, fizik aktivite ve düşme ve yaralanmalar ve trafik kazalarına karşı eğitim ve danışmanlık verilmesi öncelenmelidir. Ayrıca hastalıkların erken tanınması ve buna bağlı olarak hastalığa bağlı morbidite ve mortalitenin azaltılabilmesi amacıyla düzenli aralıklarla tarama programları uygulanmalıdır. bir belirsizlik mevcuttur; çünkü tarama, yararları hemen ortaya çıkmadığından yaşam beklentileri kısa olan hastalarda yararlı olamamaktadır. ~ Kolorektal kanser Elli yaş üzerinde kolorektal kanser prevalansı ve mortalitesi artmaktadır. Tarama ile adenomların ve kanserin erken yakalanması amaçlanır. Amerikan Kanser Derneği, ortalama risk taşıyan kadın ve erkeklere 50 yaşından itibaren aşağıdaki tarama yöntemlerinden biri ile tarama yapılmasını önerir: Beş yılda bir sigmoidoskopi (rektal tuşe ile birlikte) On yılda bir kolonoskopi (rektal tuşe ile birlikte) Beş yılda bir çift kontrast baryum enema (rektal tuşe ile birlikte) Yüksek riskli gruptakilere (%20’nin üzerinde yaşam boyu risk) yılda bir manyetik rezonans ve mamografi yapılmasını, orta düzeyde riskli gruptakilere (%15-20 yaşam boyu risk) doktorlarıyla tartışarak yıllık manyetik rezonans taraması eklenmesini önermektedir. Amerika Birleşik Devletler Koruyucu Sağlık Hizmetleri Grubu, 2009’da kadınlarda meme kanseri taraması önerilerini değiştirerek kadınlarda tarama başlangıcını 40 yaştan 50 yaşa çıkarmıştır. 50-74 yaş arası kadınlarda 2 yılda bir mamografi ile meme kanseri taraması önerilmektedir. Amerikan Tabipler Birliği, taramanın 75 yaşında, Amerika Geriatri Derneği 85 yaşında kesilmesini önerirken Amerikan Kanser Derneği bir yaş sınırı belirtmemiştir. Mayo Klinik ise yıllık mamografi ve klinikte meme muayenesinin 70 yaşa kadar; Hipertansiyon Hiperlipidemi Osteoporoz Yaşlılarda rutin kardiyovasküler taramanın rolü tanımlanmamıştır. Periyodik sağlık kontrolünde rutin EKG yerine risk faktörlerine (sigara, hipertansiyon, hiperlipidemi, sedanter yaşam) karşı tarama ve davranış değişikliği önerilmelidir. Kanser Günümüzde kanser tanılarının yaklaşık yarısı 70 yaş üstü kişilere konulmaktadır. Yaşlılarda kanser açısından tarama ile ilgili Üst üste üç ve üzerinde normal sonuç alan ve son 10 yılda tüm testleri normal olan 70 yaş üzeri kadınlar taramaya son verebilirler. Serviks kanseri geçirmiş olan ve diğer risk faktörlerini taşıyan kadınlar ise taramaya devam etmelidirler. Prostat kanseri Koroner arter hastalığı ve pek çok kronik hastalık için risk faktörü olan hiperlipideminin önlenmesi kardiyovasküler ölümler ve tüm sebeplerden ölümleri azaltır. Lipid taraması, 35-65 yaş arasında önerilmekte, 65 yaş sonrasında ise yüksek riskli hastalarda (sigara içen, diyabetik, hipertansif hastalar) tarama, hasta ile hekim tedavi üzerinde uzlaştığı sürece yapılmalıdır. Kardiyovasküler sistem Klasik Pap testi yılda bir veya sıvıbazlı Pap testi 2-3 yılda bir tekrarlanmalıdır. Kanser veya prekanseröz değişiklikler dışındaki sebeplerle histerektomi yapılmış olan kadınlar taramaya son verebilirler. Serviks çıkartılmadan histerektomi yapılmış olan kadınlarda ise taramaya devam edilmelidir. İnme ve kardiyovasküler olaylar için risk faktörü olan hipertansiyonun saptanması ve tedavi edilmesi çok önemlidir. Mümkünse her muayenede kan basıncı ölçülmelidir. Yaşlılarda her iki cinsiyette birden yaygın olan osteoporoza karşı kadınlara günlük 1000-1500 mg kalsiyum desteği, fizik egzersiz ve sigaranın bırakılması önerilmektedir. önermekte, Amerikan Kanser Derneği bir üst sınır belirtmemekte, Amerika Geriatri Derneği en az 70 yaşına kadar 1-3 yıllık aralarla taramayı önermektedir. Beş yılda bir sanal kolonoskopi Yıllık dışkıda gizli kan testi (pozitif çıkarsa kolonoskopi) Daha yüksek riskli bireylerde taramaya daha erken başlanması ve daha sık aralıklarla taranması önerilmektedir. Kolorektal kanserin erken teşhisinin hayatı uzatmayacağı düşünüldüğünde taramaya son verilir. Seksen yaş üzerinde tarama önerilmesine dair kanıt yoktur. Meme kanseri Meme kanseri gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kadınlar arasında en sık görülen ve kanserden ölümlerde ikinci sırayı alan kanser türüdür. Artan yaş, meme kanseri gelişiminde en önemli risk faktörüdür. Amerikan Kanser Derneği kadınlara: ~ 20 yaşından sonra düzenli aralıklarla kendi kendine meme muayenesi, 3 yılda bir klinikte meme muayenesi, ~ 40 yaşından sonra yılda bir klinikte meme muayenesi ve mamografi, yıllık klinikte meme muayenesi ve iki yılda bir mamografi ile takibin bir kadının 8-10 yıllık yaşam beklentisi olduğu sürece; yüksek riskli kadınlarda ise yıllık mamografi taramasının sürdürülmesini önermektedir. Serviks kanseri Kadınlarda Dünyada en sık görülen ikinci kanser türü olan serviks kanseri, kanserden ölüm sebepleri arasında üçüncü sırada, az gelişmiş ülkelerde ise tarama programlarının olmaması nedeniyle birinci sırada yer alır. İnvazif serviks kanserinin hem insidans hem de mortalitesi yaşla birlikte artmaktadır. Serviks kanserinden ölen kadınların %40-50’si 65 yaş ve üzerindedir. Düzenli jinekolojik muayene ve alınan servikal smear’in sitolojik ve HPV enfeksiyonu yönünden incelenmesi serviks kanseri riskini %80’in üzerinde azaltmaktadır. Serviks kanserinde taramanın kesileceği yaş konusunda bir konsensus bulunmamakta, öneriler 60-75 yaş arasında değişmektedir. Birleşik Devletler Koruyucu Sağlık Hizmetleri Grubu üst sınırı 65 yaş olarak belirlerken Ulusal Sağlık Enstitüsü 65 yaş ve üzeri kadınlarda taramaya devam edilmesini www.geriatri.org Prostat kanseri, ilerleyen yaş ile birlikte insidans ve mortalitesi artan bir kanserdir. Prostat kanseri tanısı konulan erkeklerin %81’i 65 yaş ve üzerindedir. Özellikle ileri yaştaki hastalarda küçük tümörleri teşhis etmenin hastaya getirdiği fayda tartışma konusu olmakla birlikte Prostat Spesifik Antijen (PSA), belirli bir yaşın üzerindeki erkeklerde yaygın olarak kullanılan bir testtir. Çoğu erken tanı ve tarama rehberleri, taramanın anında ortaya çıkan potansiyel zararları, gelecek yıllar içinde ortaya çıkması beklenen potansiyel faydaları karşısında ağır bastığından yaşam beklentisi sınırlı yaşlı erkeklerde PSA taramasını önermez. Örneğin Amerikan Kanser Derneği, 50 yaş ve üzerindeki ortalama riske sahip bireylere yaşam beklentileri 10 yılın üzerindeyse yıllık PSA taraması önerir. Akciğer kanseri Dünyada hem erkeklerde, hem de kadınlarda en fazla ölüme neden olan kanser tipidir. Sigara ve dumanından uzak durmak akciğer kanserinden korunmada en önemli adımı oluşturacaktır. KAYNAKLAR 1. Freedman A, Pimlott N, Naglie G. Preventive care for the elderly. Do family physicians comply with recommendations of the Canadian Task Force on Preventive Health Care? Can Fam Physician 2000;46:3507. 2. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı. http://www.kanser.gov.tr/index.php?cat=10. Erişim tarihi: 06.01.2010. 3. Şengelen M. “Yaşlılık Döneminde Sağlığın Korunmasına İlişkin Uluslararası Öneriler.” Kitap bölümü. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyonda Yeni Ufuklar. Yaşlı Sağlığı. Kutsal YG (Editör). Güneş Tıp Kitabevleri, Ankara, 2010, pp:19-29. 4. Takahashi PY, Okhravi HR, Lim LS, Kasten MJ. Preventive health care in the elderly population: a guide for practicing physicians. Mayo Clin Proc 2004;79:416-27. 5. U.S. Preventive Services Task Force (USPSTF) Recommendations. http://www.ahrq.gov/CLINIC/uspstfix.htm#Recommendations. Erişim tarihi: 06.01.2010. 6. US Preventive Services Task Force. Screening for breast cancer: U.S. Preventive Services Task Force recommendation statement. Ann Intern Med. 2009;151:716-26, W-236. TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 7 YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE İLGİLİ ÖNERİLER Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Türk Geriatri Derneği Genel Sekreteri Beslenme yaşam için gerekli bir bileşen olup sağlıklı beslenme ile ilgili genel önerilerin yanı sıra 65 yaş ve üzeri grubun bilmesi gereken bazı ayrıntılar bulunmaktadır. Yaşlılık döneminde bazal metabolizma hızı azalır, dolayısıyla da toplam enerji harcaması-kalori gereksinimi azalır. Bu dönemde beden ağırlığının kilogramı başına 30 kkal/gün enerji tüketilmesi önerilmektedir. Bu değer ise günlük olarak kadınlarda 1900 kkal; erkeklerde ise 2300 kkal olarak kabul edilmektedir. Yaşlı bireylerin günlük aldıkları enerjinin 1500 kalorinin altına düşmemesi önerilmektedir. Yaşlılık döneminde temel besin ögelerine (besinlerin bileşiminde bulunan kimyasal madde) duyulan gereksinim diğer yaş gruplarından farklıdır. Bu farkların gözetildiği öneriler aşağıda sunulmuştur: Karbonhidrat Yaşlılık döneminde günlük enerjinin %50-60’ının karbonhidratlardan sağlanması önerilir. Karbonhidrat gereksinimi daha çok “kompleks” yapıda bulunan karbonhidratlardan (tahıl, kurubaklagil) sağlanmalıdır. Su başına 1 gram protein tüketilmesi önerilmektedir. Yağ Vücudun enerji kaynağıdır. 1 gram yağ 9 kkal enerji sağlamaktadır. Yaşlılarda günlük alınan enerjinin en fazla %30’unun yağlardan sağlanması önerilmektedir. Bu dönemde LDL kolesterolü artırmak yolu ile kardiyovasküler hastalıkların riskini artıran satüre yağ asitlerinin tüketiminin toplam alınan enerjinin %8’ini geçmemesi önerilmektedir. Ayrıca; soya, zeytinyağı, ayçiçek yağı dengesinin iyi kurulması öne- Pratik olarak yaşlıların günde 2-2,5 litre (8-10 bardak) sıvı tüketmesi önerilir. Fiziksel aktivite, metabolizmanın etkilenmesini sağlayan herhangi bir hastalık olması, fizik egzersiz yapılma sıklığı, mevsimsel değişiklik, iklim değişiklikleri, sıvı gereksinimini değiştirebilir. Posa Posalı gıdalar barsak hareketlerini artırır, kan şekerini düzenler, kan kolesterolünü azaltmaya katkı sağlar, şişmanlığı önler ve barsak kanserine karşı koruyucudur. Bu nedenle bitkisel gıdaların vücutta sindirilemeyen bölümü olarak da bilinen posalı gıdaların günde 25-30 mg tüketilmesi önerilmektedir. Kurubaklagiller, kepekli tahıl ürünleri posa içeriği yüksek olan gıdalar arasındadır. Kurutulmuş meyveler (incir, kayısı, erik, hurma, vb), haşlanmış/ pişirilmiş meyveler, yeşil yapraklı sebzeler (marul, maydanoz, taze nane, pırasa, vb), kök sebzeleri (enginar, patates, havuç, vb) posa açısından zengin olan diğer besin önerileri arasında yer almaktadır. Bireylerin beslenme alışkanlıklarında posayı birden bire artırmaları hazımsızlık, sindirememe gibi sorunları beraberinde getirebilir. Bu nedenle posanın artırılması ve istenilen düzeye getirilmesi altı haftalık bir sürede gerçekleşmesi uygun olur. Sağlıklı beslenmeye ilişkin yukarıdaki önerilerin yanı sıra bazı ek bilgiler aşağıda sunulmuştur: Protein Vücuda enerji de sağlayan protein (bir gram protein 4 kalori enerji verir) günde vücut ağırlığı başına 0.91.1 gram alınmalıdır. Hastalık, stres ve ameliyatlar durumunda protein gereksinimi artar. Bazı organ yetersizliklerinde (böbrek, karaciğer) ise protein alımının kısıtlanması gerekir. Bütün hayvansal ve bitkisel besinler protein kaynağıdır, ancak besinlerin içerdikleri protein miktarı ve kalitesi birbirinden farklıdır. Örneğin, et-et ürünleri-yumurtabalık-peynir gibi hayvansal besin kaynaklı protein iyi kalite protein olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra bitkisel kaynaklı proteinler düşük kaliteli proteinlerdir. Yaşlılık döneminde beden ağırlığının kilogramı rilmektedir. Bu dönem için özelikle ω-3 yağ asitlerinin ağırlıkta olduğu balık, ek olarak yeşil yapraklı sebzelerin tüketilmesi önerilmektedir. Ayrıca margarinlerde bulunan trans yağ asitleri de kalp hastalıkları ile ilişkilendirildiklerinden bisküvi, kek ve diğer tatlıların tüketiminin sınırlandırılması gerekir. Kan homosistein düzeyinin düşük olmasını sağlayabilmek için de yağ oranı düşük olan gıdaların tüketilmesi önerilir (düşük yağ içeriği olan süt ve süt ürünleri gibi). Bu ürünlerin kullanılması kan homosistein düzeyini azaltarak kalp ve damar hastalıkları riskini %7-9 azaltır. Vitamin ve mineraller Yaşlılık döneminde vitamin ve mineral gereksinimin artması temel olarak vücut direncinin ve bağışıklık sisteminin zayıflaması, konik hastalıkların artması, hareketsizlik gibi nedenlere bağlıdır. Vücut için gerekli olan D Vitamini dışındaki vitamin ve mineraller eğer yaşlıda başka bir sağlık sorunu yoksa yeterli ve dengeli beslenme sayesinde sağlanabilmektedir. D vitamini gereksiniminin karşılanabilmesi için haftada 2-3 kez elin ve yüzün 20-30 dakika güneşlenmesinin sağlanması önemlidir. www.geriatri.org Gıda güvenliği kavramı unutulmamalıdır. Besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve saklanması konusunda hijyenik şartların sağlanması son derece önemlidir. Oda sıcaklığında bakterilerin üreme olasılığı artar. Gıdaların oda sıcaklığında iki saatten daha uzun bir süre bırakılmamasına dikkat edilmelidir. Gıdaların 5ºC-60 ºC arasında kalması RİSK OLUŞTURMAKTADIR. 70ºC’de pişirim gerçekleştiğinde mikroorganizmaların önemli bir kısmının yok olduğu bilinmelidir. Günde en az üç öğün tüketilmeli, ek olarak ara öğünler beslenme davranışları içinde var edilmelidir. Öğünlerde tüketilen miktarlar azaltılmalı, sık sık tüketim desteklenmelidir. Yaşlılık döneminde tuz ve sodyum tüketiminin azaltılması uygun olur. Bu yaş grubunda hipertansiyon sıklığı diğer yaş gruplarına göre daha fazladır. KAYNAKLAR • Aslan D, Şengelen M, Bilir N. Yaşlılık Döneminde Beslenme Sorunları ve Yaklaşımlar. Geriatri Derneği Eğitim Serisi 1, Öncü Matbaa, Ankara, 2008. • http://www.who.int/foodsafety/publications/consumer/manual_ keys.pdf. Erişim: 15 Aralık 2009. • Aksoydan E. Yaşlılık ve Beslenme. Şubat 2008. http://www.beslenme. saglik.gov.tr/content/files/yayinlar/kitaplar/beslenme_bilgi_serisi_1/a1.pdf. Erişim: 14 Aralık 2009. • Rakıcıoğlu N. Yaşlılıkta Beslenme. http://www.gebam.hacettepe.edu. tr/oneri/YASLILIKTA_BESLENME.pdf. Erişim: 14 Aralık 2009. 8 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 İLERİ YAŞTA BAĞIŞIKLAMA ve 2010 yılına kadar da %100’ünde yaşlıların influenza aşışı olabilmesi ile ilgili olanak ve koşulların sağlanması kararı alınmıştır. Mevsimsel grip aşısı için zamanlama genellikle Ekim ayında başlayıp Aralık ayı ve Ocak ayında da devam edebilir. Bu sürenin değişimi grip salgınının zamanının değişimine göre farklılaşabilmektedir. 65 yaş ve üzeri bireylerin bu aşıyı YIDA BİR KEZ olmaları önerilmektedir. Aşının koruyucu etkisi 1-2 hafta sonar başlamaktadır. Ülkemizde de mevsimsel grip aşısı 65 yaş ve üzeri grup için sağlık kurumlarında ücretsiz olarak yapılmaktadır. 2. H1N1(v) gribi aşısı: Bilindiği gibi bağışıklama Temel Sağlık Hizmetlerinin en önemli bileşenlerinden birisi olup yaş gruplarına göre bu hizmetin kapsamı değişebilmektedir. Bireyde bağışıklık düzeyinin istenilen seviyeye getirmek olduğu anlamı taşıyan bağışıklamayı sağlamak için aşılama bir uygulanma işlemi olarak ifade edilmektedir. Doğuşta beklenen yaşam süresinin artmasına bağlı olarak ileri yaşta aşılama/bağışıklama konusu özelikle gelişmiş ülkelerde başlatılmış, bu yaklaşım gelişmekte olan ülkelere de örnek olmuştur. Günümüzde ileri yaş bağışıklama uygulama-larının en önemli gerekçesi bu yaş grubunda görülen ve mortalite/ morbidite sebebi olan hastalıklardan ya da istenmeyen etkilerinden korunmaktır. İleri yaş (bir başka ifadeyle; 65 yaş ve üzeri) gruptaki bireyler için “kırılgan” ifadesi de kullanılmakta olup bu döneme özel önlemlerin alınması gereği üzerinde durulmaktadır. 1. Mevsimsel grip aşısı: Dünyada ve Türkiye’de 65 yaş ve üzeri grup için genel ve bölgeye/ülkeye özel bağışıklama seçenekleri bulunmaktadır. Dünyada 75 ülkede yaşlılara özel aşılama/ bağışıklama programın olduğu üzerinde durulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2003 yılında yapılan Genel Kurulu’nda 2006 yılına kadar taraf ülkelerin %50’sinde Dünyada 2009 yılı Nisan ayından bu yana H1N1(v) pandemisi yaşanmaktadır. Türkiye’de de pandemiden korunmak için EN ETKİLİ YOL olan AŞILAMA uygulamaları Kasım ayından bu yana uygulanmaktadır. Ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerisine uygun olarak risk grupları tanımlanmış ve bu risk gruplarının aşı olmasının altyapısı ücretsiz olarak sağlanmıştır. Yaşlılık dönemi öncelikli bir risk grubu olarak tanımlanmamış olsa da bu yaş grubunun risk grupları içinde tanımlanmış olan hastalıklara sahip olma sıklığı yüksektir. Diabetes mellitus, KOAH, astım gibi herhangi bir kronik hastalığı olan bireylerin aşılanması önerilmektedir. 65 yaş ve üzerinde olup bu gibi durumlara sahip olan bireylerin aşılanmas ı önerilmektedr. 3. Pnömokok aşısı: Yaşlı nüfus için aşılama konusunda önce- likler arasında yer alan bir diğer aşı da www.geriatri.org Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Türk Geriatri Derneği Genel Sekreteri pnömokok aşısıdır. Pnömokok aşısının etkinliği %60-64 olup aşılamadan sonar yaklaşık 9-10 yıl koruyuculuğu sürmektedir. 65 yaş ve üzerinde kişiler için ilk aşılama 65 yaşın altında yapıldıysa ve bu aşıdan sonar 5 yıl ya da daha uzun sure geçtiyse yeniden aşılama önerilmektedir. 4. Tetanoz aşısı: Erişkin bireyler her on yılda bir tetanoz tekrar dozlarını yaptırmalıdırlar. Dolayısıyla, 65 yaş ve üzeri kişiler için de aynı öneri geçerlidir. 5. Hepatit B aşısı: Yaşlılık döneminde hekim tarafından gerekli görüldüğünde hepatit B aşısı da yaptırılabilir. KAYNAKLAR 1.State of the world’s vaccines and immunization-Third edition. WHOUNICEF-World Bank publications. http://whqlibdoc.who.int/publications/2009/9789241563864_eng.pdf. Erişim: 11 Aralık 2009. 2. Key Facts About Seasonal Flu Vaccine. http://www.cdc.gov/flu/ protect/keyfacts.htm. Erişim: 11 Aralık 2009. 3. Erişikin Bağışıklama Rehberi. Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği-Erişkin Bağışıklama Rehberi Çalışma Grubu. Ankara, 2009. TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 9 YAŞAM BOYU SİGARA SORUNU VE ÖNLEME Prof. Dr. Nazmi BİLİR // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Canlılar dünyasında insan diğer pek çok türle karşılaştırıldığında oldukça uzun yaşayan bir varlıktır. Örneğin fare, hamster ortalama olarak 2 yıl, kedi, köpek 15 yıl, at 25, fil 40 yıl yaşarken insanlar ortalama olarak 70 yıl dolayında ömre sahiptir. Yaşlanma canlı yaşamının doğal ve kaçınılmaz sonucudur. Bütün canlılar zaman içinde yaşlanır. Yaşlanma ile birlikte organizmada bir takım değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler hücrelerin yaşlanması şeklinde olur. Yaşlanan hücrelerin yerini yeni hücreler alır. Yaşam süresi uzadığı ölçüde de yaşlanmanın ortaya çıkardığı bazı sorunlar artmaktadır. Bu sorunların bir kısmı yaşla birlikte ortaya çıkan ve hastalık olarak değerlendirilmeyen değişikliklerdir. Bazı değişiklikler ise insanın yaşamını önemli şekilde etkiler, hatta ciddi hastalıklara, ölüme yol açabilir. Yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkan değişiklikler bir ölçüde genetik özellikler tarafından belirlenmekle birlikte, insanların alışkanlıkları ve bazı çevre faktörleri de bu değişikliklerin meydana gelmesinde rol oynamaktadır. Bu faktörler arasında sigara kullanımı önemli bir yer tutar. Sigara kullanımı çok sayıda ciddi ve öldürücü sağlık sorunları ile ilişkilidir ve her yaştaki bireyler için zararlıdır. erleyen yaş ile birlikte diş ve diş eti hastalıkları olabilir. sigara içenlerde özellikle diş eti hastalıkları daha sık görülür. Sigara içen kişilerin dişlerinde sararma olur. 8. Osteoporoz: Daha çok menopoz sonrası yaşlardaki kadınlarda görülen ve kemiklerin mineral dansitesinin azalması şeklinde ortaya çıkan osteoporoz sigara içen kadınlarda daha sık görülmektedir. 9. Diğer hastalıklar: Sigara kullanımının insan vücudunda hemen her organ ve sistemle ilgili olumsuz etkileri vardır. Örneğin mide-barsak hastalıkları, erken menopoz, katarakt, periferik damar hastalıkları, el ve ayaklarda indikleri bir davranıştır. Çalışmalar sigaraya başlama yaşının 13 yıl dolayında olduğunu göstermektedir. Bu durumda sigaraya başlamanın önüne geçmek için özellikle çocuklara yönelik programların uygulanması gereklidir. Bunlar arasında sigara reklamlarının yasaklanması, sigara içilebilecek yerlerin azaltılması, çocuklara sigara satışının yasaklanması, otomatik sigara makineleri (vending machine) ile sigara satışı yapılmaması, sigara fiyatının artırılması, sigaranın zararları konusunda eğitim yapılması gibi uygulamalar sayılabilir. (b) Sigara içenlerin vazgeçmelerine yardım edilmesi: Sigara içmeyenlerin bu alışkanlığı hiç edinmemeleri için çaba gösterilmesi önemlidir, ancak sigara içenlerin yarısının sigaraya bağlı bir nedenle ve sigara içmeyenlere göre ortalama olarak 20 yıl daha erken öldükleri bilinmektedir. Buna karşılık kişilerin sigarayı terketmeleri durumunda sigaraya bağlı Türkiye’de tütün kontrolü çalışmaları Yaşlılıkta sık görülen sağlık sorunları ve sigara ile ilişkisi 1. Kalp hastalıkları: İnsanlarda en fazla ölüm nedeni olan kalp hastalıklarının meydana gelmesinde çeşitli faktörler rol oynar. Bunlar arasında sigara içilmesinin de önemli yeri vardır. Sigara içenlerde kalp hastalığı riski daha fazladır. 2. Hipertansiyon: Tansiyon yükselmesinde sigara içilmesnin etkisi azdır. Ancak, tansiyonu yüksek olanlar sigara içerlerse kalp hastalığı meydana gelmesi riski çok artmaktadır. 3. Kanserler: Başta akciğer kanseri olmak üzere çeşitli kanserlerin meydana gelmesinde sigaranın etkisi vardır. Akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı, gırtlak kanserlerinin yüzde 95’i sigaraya bağlıdır. Yani sigara olmasa akciğer kanserri ve gırtlak kanseri neredeyse hiç olmayacaktır. Sigara kullanımı ile en az 12 tür kanserin (akciğer, larinks, ağız boşluğu, özofagus, mide, kolon, pankreas, mesane, böbrek, meme, serviks uteri...) meydana gelmesi arasında ilişkiler vardır. 4. Kronik bronşit, amfizem: Bu hastalığı olanların yüzde 90’ı sigara içen kişilerdir. O halde kronik bronşit ve amfizem sigara içmeyenlerde hemen hiç görülmez. 5. Sinir sistemi hastalıkları: Sigara içenlerde bayin kanaması, felç, erken bunama (Alzheimer hastalığı) daha fazla görülür. yönelik çabalarına karşılık bu sorunlardan korunmak için sigara ile mücadelenin ısrarlı ve kararlı bir şekilde sürdürülmesi gerekmektedir. Tütün kullanımının kontrolü çalışmaları bakımından uluslararası işbirliği de çok önemlidir. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çeşitli yönlendirmeler yapmaktadır. Bunların en belli başlı olanı 2008 yılında tatnıtımı yapılan ve 6 temel stratejinin yer aldığı MPOWER yaklaşımıdır. Bu stratejiler kapalı alanlarda sigara kullanımının yasaklanması, sigara kullanımının sağlık etkileri konusunda eğitim yapılması, tiryakilere sigarayı bırakmaları yönünde destek sağlanması, tütün ürünlerinin reklam ve tanıtımı ile sigara firmalarının çeşitli etkinliklerde sponsorluk yapmasının yasaklanması, sigara fiyatının artırılması ve tütün kullanım sıklığının ve tütün kontrolü çalışmalarının izlenmesi ve değerlendirilmesi şeklinde ifade edilebilir. sağlık dolaşım bozukluğu sonucu üşüme, ciltte kırışıklık, besinlerin absorbsiyonununun bozulması sonucu beslenme bozuklukları gibi çeşitli sağlık sorunları sigara içen kişilerde daha sık olarak görülür. Sigara kullanımı konusunda önemli bir başka alan da sigara dumanından pasif etkilenmidir. Sigara içenler yalnızca kendilerine zarar vermekle kalmaz, çevrelerindeki diğerr kişilere de zarar verirler. Sigara dumanından pasif olarak etkilenenlerde de göz yaaşarması, burun tıkanıklığı, fena koku gibi rahatsızlıkların yanı sıra, kalp krizi, akciğer kanseri, felç gibi ciddi ve öldürücü hastalıkların riski de artmaktadır. 6. Şeker hastalığı: Bu hastalıkta tedaviye titizlikle uyulmaddığı takdirde zaman içinde damar bozuklukları meydana gelir. Sigara da dmar bozukluklarına yol açtığından, şeker hastalığı olanların sigara içmesi çok sakıncalıdır. Sigaranın (sağlık, çevre kirliliği, yangınlar, ekonomik kayıplar vb.) çeşitli açılardan olumsuz sonuçları dikkate alındğında, sigara içilmesinin azaltılması ve toplumsal düzeyde tütün kontrolü çalışmaları yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Toplumsal düzeyde kontrol edilmesi bakımından birbirini tamamlayan üç yaklaşım söz konusudur: 7. Ağız-diş sorunları: Sigara içenlerin ağzı ve nefesi kötü kokar. Bunun ötesinde il- (a) Sigaraya başlamanın önlenmesi: Sigara içmek insanların sonradan ed- sorunlarının azaldığı da bilinmektedir. Bu nedenle bu yönde çaba gösterilmesi gerekmektedir. Sigara içenlerin bu alışkanlıktan vazgeçmeleri bakımından en önemli yaklaşım eğitim olmalıdır. Sigaranın zararları ve sigarayı bırakmanın yararları (öncelikle sağlık yönünden ve ekonomik yönden) anlatılmalıdır. Ayrıca sigarayı bırakmak isteyenlere tıbbi destek de sağlanmaalıdır. (c) Sigara dumanından pasif etkilenenlerin korunması: Bu amaçla toplu olarak bulunulan yerlerde sigara içilmesine izin verilmemelidir. Sigara içen kişiler diledikleri yerlerde sigara içmeyi kendileri açısından bir hak olarak ifade edebilmektedirler. Ancak sigara içmeyenlerin de sigara dumanının olmadığı bir ortamda yaşama ve sigara dumanı olmayan bir havayı soluma hakları dikkate alınmalı, sigara içmeyenler bu haklarını bilerek bu haklarına sahip çıkmalı ve savunmalıdır. Sonuç olarak yaşlanmaya paralel olarak gelişen değişiklikler ve yaşlılıkta sık görülen sağlık sorunları sigara içen kişilerde daha fazla olarak meydana gelmektedir. Sigara içilmemesi, bu sorunlardan korunma bakımından çok önemlidir. Sigara endüstrisinin sigara satışlarını artırmaya www.geriatri.org Ülkemizde tütün kontrolü çalışmaları bakımından 1996 yılında çıkarılmış olan “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun” (No. 4207) bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Kanun eğitim ve sağlık kuruluşları başta olmak üzere çoğu kapalı yerde sigara kullanımını, 18 yaşından küçük çocuklara sigara satışını, tütün ürünlerinin reklam ve tanıtımının yapılmasını yasaklamış, sigara paketleri üzerine uyarı yazısı yazılmasını ve televizyon kanallarının sigaranın zararları konusunda eğitici yayınlar yapmasını öngörmüştür. Bu Kanun’un kapsamı 2008 yılında genişletilmiş, bu şekilde Türkiye tütün kontrolü konusunda dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almıştır. Bu düzenleme ile MPOWER kapsamında işaret edilen stratejilerin hepsi yasa tarafından kapsanmış olmaktadır. Yasada işaret edilen hususlara uymayanlar hakkında bazı ceza uygulamaları 1996 yılındaki yasada da tanımlanmakla birlikte yasanın 2008 yılında yenilenen şeklinde bu hususta uygulama bakımından kolaylık getirilmiştir. Değişik şekillerdeki kural ihlallerinde, ihlalin yapıldığı yer ve duruma göre kolluk kuvvetleri, belediyeler, mülki amirler ceza uygulaması yapabilmektedir. Tütün endüstrisi tarafından yapılan ihlaller için Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu (TAPDK) ve televizyonlara yönelik uygulamalar için de Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yetkilendirilmiş ve görev-lendirilmiştir. KAYNAKLAR 1. The Health Consequences of Smoking: A Report of the Surgeon General, US Department of Health and Human Services, 2004. 2. The World Health Report, 2006, Working Together for Health, WHO, Geneva, 2006. 3. WHO European Country Profiles on Tobacco Control, WHO, 2003. 4. WHO Report on the Global Tobacco Epidemic, MPOWER, WHO, Geneva, 2008. 5. 4207 sayılı; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun, Resmi Gazete 26 Kasım 1996, No: 22829. 6. 5727 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete 19 Ocak 2008, No: 26761. 7. Bilir N, Güçiz B, Yıldız AN., Assessing Tobacco Control Strategies in Turkey, Final Project Report by Hacettepe Public Health Foundation, Ankara, 2003. 8. Smoking Status of the Health Professionals and Influencing Factors, D. Aslan, N. Bilir, H. Özcebe, Ministry of Health, Ankara, 2008. 9. Bilir N, Çakır B, Dağlı E, Ergüder T, Önder Z.; Tobacco Control in Turkey, World Health Organization, Regional Office for Europe, Copenhagen, 2009. 10 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 AKILCI İLAÇ KULLANIMI Yaşlanma Multifaktöryel bir süreç olan yaşlanma; yaşam boyunca mikroskopik düzeyden makroskopik düzeye geçmektedir. Her ne kadar geçen zamana bağlı olarak fizyolojik kayıpların ortaya çıkması bekleniyorsa da bu kayıpların hızı bireyden bireye büyük değişiklik göstermektedir. Yaşlanmanın karakteristik özellikleri; 1-Organ sistemlerinin rezerv kapasitelerinde azalma (özellikle stres periodlarında belirginleşme), 2-Homeostatik kontrolde azalma (termoregülasyon sisteminde bozukluk, baroreseptör duyarlılığında azalma vb), 3-Çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinde azalma (pozisyon değişikliği ile ortaya çıkan ortostatik hipotansiyon, değişen ısıya adaptasyonda zayıflık vb), 4-Stres cevap kapasitesinde azalma (ateş, anemi vb) dır. Yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan ve giderek artan bu kayıpların sonunda; kişi hastalıklara ve yaralanmalara karşı korunmasız bir hale gelmektedir. Bilindiği gibi yaşlılığın derecesi kronolojik yaştan bağımsız olabilmekte, genetik varyasyonlara rastlanabilmekte ve çevresel etkenlere de değişik oranlarda maruz kalınabilmektedir. Yaşlılarda ilaç kullanımı Yaşlanma ile birlikte organlarda ve organ sistemlerinde ortaya çıkan değişiklikler sonucunda, vücudun çeşitli stres ve değişen koşullara adaptasyonu azalmıştır. Dolayısı ile yaşlılarda sadece hastalıkların klinik boyutu ve bununla bağlantılı olarak tanısal mantık değil, tedavi yaklaşımları da özellik arz etmektedir. Yaşlılarda hastalıkların mekanizması ve nedenleri değerlendirildikten sonra, bu duruma özgü tedavi yöntemini belirlemek gerekir. Çeşitli seçeneklerin içinden etkinliği ve güvenilirliği kaliteli, bilimsel araştırma ve yayınlarla kanıtlanmış olan ilaç seçilmeli ve yaşlı hastaya özgü bir dozaj şeması hazırlanmalıdır. Yaşlılarda ilaç farmakolojisini etkileyebilecek fizyolojik değişiklikler sonucunda, ilacın dokular tarafından emilimi, vücut içindeki dağılımı, vücuttaki kullanımı, vücuttan atılımı ve etki etmesi beklenen dokulardaki reseptör duyarlılığında ortaya çıkan farklılaşmalara bağlı olarak; etkisi de farklılıklar arz etmektedir. Yaşlılarda en sık yan etki oluşturan ilaç grubu santral sinir sistemi depresyonu yapan ilaçlardır, bunları antibiyotikler, analjezikler, antikoagü- lanlar, antihipertansifler, bronkodilatatörler, diüretikler ve oral hipoglisemik ajanlar izlemektedir. İlaç yan etkisi olabileceğini düşündürmesi gereken bulguları ise yaşlılar göz önüne alındığında şöyle sıralanabilir; depresyon, konfüzyon, huzursuzluk, düşme, hafıza kaybı, ekstrapiramidal sistem bulguları (Parkinsonizm, tardiv diskinezi), konstipasyon ve inkontinans. Türkiye’de 23 ildeki huzurevlerinde yapılan araştırmada; huzurevi sakinleri tarafından en sık kullanılan ilaçların kardiyovasküler sistem ilaçları ve analjezikler olduğu dikkati çekmiş, çoklu ilaç kullanımı ile ilaç yan etkileri arasında da pozitif korelasyonlar saptanmıştır.1944 bireyin katıldığı bu çalışmada; katılımcıların %11.7 si dört ilaç, % 17.3 ü ise beş veya daha fazla sayıda ilaç kullanmakta olup, en sık kullanılan ilaç gruplarının; kardiyovasküler sistem ilaçları (%26.7),analjezik ve antiinflamatuar ilaçlar (%20.8) ve hematopoetik sistem ilaçları(%14.8) olduğu görülmüştür. Polifarmasi ve bildirilen ilaç yan etkileri arasında pozitif korelasyon saptanan çalışmada, reçetesiz ilaç kullanım oranının ise kadınlarda %7.0, erkeklerde ise %6.0 olduğu belirlenmiştir. Yine ülkemizin 12 farklı şehrinde 65 yaş ve üzerindeki 1433 yaşlı ile görüşülerek çoklu ilaç kullanımının araştırıldığı bir başka çalışmada; 12 ildeki üniversitelerin tıp fakültesi hastanelerine değişik yakınmalar ile ardı sıra baş vuran yaşlılar ile doktorlar tarafından yüz-yüze görüşmeler yapılmıştır. Araştırmaya katılan yaşlıların % 84,7’sinin sürekli kullandığı bir ilacı olduğu saptanmıştır. Çalışmaya katılanların % 15,3’ü ilaç kullanmadığını, %23,2’si sadece 1 ilaç kullandığını; %17’si 2 ilaç; %19,2’si 3 ilaç; %38,2’si ise 4 veya daha fazla ilaç kullandığını ifade etmiştir. Ankara’da 65 yaş ve üzerindeki 1300 kişi ile yapılan yüz yüze görüşmelerde yaşlıların yarısından fazlasının sürekli ilaç kullandığı, çoklu ilaç kullanımının kadınlarda daha fazla olduğu dikkati çekmiş, ancak yapılan karşılaştırmalarda bir doktor önerisi veya reçetesi doğrultusunda ilaç kullanımının kadınlarda daha yaygın olduğu saptanmıştır. Ayrıca dört ve daha fazla ilacın bir arada kullanımının en fazla 71-80 yaş grubunda olduğu, yaş ilerledikçe çoklu ilaç kullanımının azaldığı belirlenmiştir. Yan etkiler Yaşlılık döneminde en sık görülen ilaç yan etkileri; ağız kuruluğu, konfüzyon, bi- Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı lişsel bozukluk, hipotansiyon, akut böbrek yetmezliği, ödem ve kalp yetmezliğinin kötüleşmesi, gastrointestinal fonksiyonlarda değişme, yürüyüş ve hareket bozukluklarıdır. Yaşlılarda ilaç yan etkisi erişkin popülasyona göre iki kat daha fazla görülmekte ve bu durumun kullanılan ilaç sayısının artmasına bağlı olarak fazlalaştığı dikkati çekmektedir. İleri yaştaki kişilerin hastane başvurularının %28ini kullandıkları ilaçlara bağlı sorunlar oluşturmakta, bunların %70 i de ilaç yan etkileri olarak bildirilmektedir. Genellikle letarji ve konfüzyon gibi özgün olmayan bulgular nedeniyle, uzamış veya artmış ilaç yan etkinlerinin tanısı zor olmaktadır. Semptomlara yönelik yeni ilaçların yazılması ise süreci kısır bir döngüye sokmaktadır. Bu gerçekler ışığında; geriatrik yaş grubundaki bir hastanın ilk değerlendirilmesinde, kullanılan ilaçlara bağlı yan etki olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi ve dışlanması gerekmektedir. Çoklu ilaç kullanımı İleri yaşlarda çoklu ilaç kullanımına zemin hazırlayan en önemli faktörler; hastanın farklı doktorlara giderek çok sayıda reçete alması, doktorların fazla sayıda ilaç yazmaya eğilimli olmaları, hastaların fazla sayıda ilaç beklentilerinin olması, yaşlılarda tanıdan ziyade semptoma yönelik olarak ilaç kullanılması, doktorların eski ilacı kesip yeni ilaca başlama eğilimi, hastanın veya doktorun tercihi olarak kullanılan ilaçların otomatik olarak tekrar yazılması, çok sayıda reçetesiz ilaç satılması, yaşlı hastaların aile bireylerinden veya çevreden ilaç alarak kullanma eğilimlerinin olmasıdır. Yaşlılıkta akılcı ilaç kullanımına yönelik öneriler 1. Yaşlı hastaya ilaç önerilirken tedavi mutlaka bireyselleştirilmeli; o hastaya en uygun ilaç seçilmelidir. 2. Tedaviye başlamadan önce bir tanı konmuş olmalıdır; sadece hastalık belirtileri için ilaç önerilmemelidir. 3. Tıbbi sorunlar olanaklar elverdiğince ilaçsız olarak tedavi edilmeye çalışılmalıdır. 4. -Hastanın bildirdiği sorunların ilaca bağlı olup olmadığı değerlendirilmelidir. 5. Başka doktorlar tarafından ilaç yazılıp yazılmadığı sorulup araştırılmalıdır. 6. İyi bir ilaç kullanım öyküsü alınmalıdır (Kullandığı tüm ilaçlar ve herbal ürünler belirlenmelidir). 7. Tedavi hedefleri belirlenmelidir (Hastalığa ait bir semptom mu yoksa kullanılan bir ilacın yan etkisi mi tedavi edilmek istenmektedir?) 8. Tedaviye uyumu artırmak açısından www.geriatri.org tedavi planı mümkün olduğunca basitleştirilmelidir. 9. Aynı etki ve yan etki profiline sahip ilaç seçenekleri varsa geriatrik yaş grubu ile ilgili bilimsel verileri olan ilaç tercih edilmelidir. 10. İlaca mümkün olan en düşük dozda başlanmalı, eğer gerekiyorsa doz kontrollü olarak artırılmalı, doz ayarlaması dikkatle yapılmalıdır. 11. Sedasyon yapan, sakinleştirici özelliği olan ilaçlar kişinin günlük yaşamındaki faaliyetlerini etkileyebileceği için dikkatle önerilmeli ve kullanılmalıdır. 12. Yan etkisi olabilecek ilaçlar mümkün olduğunca kısa sürede kullanılıp, kesilmelidir. 13. İlaçlar gerekli kan-idrar incelemeleri gibi laboratuar testleri yapıldıktan sonra reçete edilmelidir. 14. Hastanın tedaviye uyumunu artırmak için kullanım takvimi hazırlanmalı, ilaç kutuları belirgin olarak etiketlenmelidir. 15. Tedavi düzenli olarak gözden geçirilmeli ve gereksiz ilaçlar tedaviden çıkarılmalı, tekrar tekrar reçeteye yazılmamalıdır. 16. Hastadan halen kullanmakta olduğu reçeteli ve reçetesiz ilaçları getirmesi istenmelidir; reçetesiz olarak tüketilen vitaminler, laksatifler, mineraller, analjezikler ve bitkisel-doğal ilaçlar da çoklu ilaç kullanımı bağlamında önem arz ederler (Herbal ürünlerin kullanımından kaçınılmalıdır). 17. Aynı anda çok sayıda organ üzerine etkisi olan ilaçlardan kaçınılmalıdır. 18. Özgün olmayan semptomlar için yeni ilaç eklenmemeli, mümkünse aynı anda iki yeni ilaca başlanmamalı ve açık bir endikasyonu olmayan ilaca devam edilmemelidir. 19. En az 6 ayda bir hastaların ilaçları gözden geçirilmelidir. 20. Sağlık çalışanları ve hastalar arasındaki iletişim artırılmalı, yaşlı hastalar ve yakınları ilaçların olası yan etkileri konusunda eğitilmelidirler. 21. Diüretikler, anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri, antiepileptik ilaçlar, antikoagülanlar, antiartimikler ve dijital gibi ilaçları kullanan hastaların, düzenli olarak kan testleri veya tedaviye özgü uygun laboratuar incelemeleri (karaciğer, böbrek fonksiyon testleri, ilaç kan düzeyi v.s) yaptırılmalı; olası yan etkiler ve/veya toksisite yönünden değerlendirilmelidirler. KAYNAKLAR 1 Arslan Ş,Atalay A,Gökçe-Kutsal Y:Drug use in older people.J Am Geriatr Soc 2002; 50:1163-1168. 2 Gökçe-Kutsal Y:Yaşlılarda analjezik ve antiinflamatuar ilaçların akılcı kullanımı. In:Gökçe-Kutsal (Ed) Geriatri 2002,Turgut Yayıncılık, İstanbul, 2002,s:173-179. 3 Gökçe Kutsal Y. Yaşlılarda çoklu ilaç kullanımı. Turkish Journal ofGeriatrics 2006; Special Issue,37-44 4 Gokce Kutsal Y, Barak A, Atalay A, Baydar T, Kucukoglu S, Tuncer T, Hizmetli S, Dursun N, Eyigor S, Saridogan M, Bodur H, Canturk F, Turhanoglu A, Arslan S, Basaran A.Polypharmacy in Elderly.J Am Med Dir Assoc 2009:10(7):486-490 TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 11 YAŞLININ EVDE BAKIMINDA DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR Prof. Dr. Fethiye ERDİL // Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi, GEBAM Yönetim Kurulu Üyesi Dünyada sanayi toplumuna geçiş süreciyle birlikte gündeme gelen “maliyetlerin düşürülmesi” kavramının sağlık sektörüne yansımalarından birisi de “Evde Bakım” hizmetleridir. Günümüzde ortalama yaşam süresinin uzaması sonucunda ileri yaşta olanların sayısının artması; tıp ve teknolojideki gelişimin sağlık hizmetlerinin birçoğunun evde verilmesine olanak sağlaması; hastanede yatış süresinin kısalması ve günlük cerrahinin artması evde bakımın önemini arttırmıştır. Evde bakıma gereksinim duyanların büyük çoğunluğunu yaşlılar oluşturmaktadır. Yaşın ilerlemesiyle fizyolojik, psikososyal değişikliklerin ve kronik hastalıkların artmasına karşın yaşlıların büyük çoğunluğu gerekli destekleri alarak yaşamlarını evlerinde sürdürmek istemektedirler. Ülkemizde de evde bakıma gereksinim duyan yaşlı sayısı giderek artmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından 2002 yılında geliştirilen “Ulusal Yaşlı Sağlığı Programı” stratejilerinden biri “yaşlıların ülke koşullarına uygun evde bakımına yönelik uygulamaların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması”dır. Ayrıca Sağlık Bakanlığı 2005 yılında “Evde Bakım Hizmetlerinin Sunumu Hakkında Yönetmelik” hazırlamıştır. Evde bakım esas olarak bireyin gereksinimlerinin evinde karşılanmasını kapsamaktadır. Evde bakımın kapsamı bireyin gereksinimleri doğrultusunda değişiklik göstermektedir. Yaşlının evde bakımı; sağlık ve sosyal hizmet gereksiniminin belirlenip para ödenerek alınacak hizmetlerin ve ödeme yapılmaksızın alınacak aile ve arkadaş yardımlarının koordine edilerek yaşlı bireyin mümkün olduğunca bağımsız yaşamasını sağlamak olarak tanımlanır. Yaşlının evde bakımında amaç yaşlının sağlığının, fonksiyonunun ve rahatının en üst düzeyde sürdürülmesini ve bozulduğu durumlarda düzeltilmesini sağlamaktır. Yaşlının kendi bakımına aktif olarak katılımı çok önemlidir. Yaşlının uygun bakımı alabilmesi için 1- Yaşlının fizyolojik, psikolojik ve sosyoekonomik durumu 2- Yaşlının yakınları ve bakımında yer alanlar 3Yaşlının ihtiyaç duyduğu hizmetler 4- Yaşlının yaşadığı ortam olmak üzere dört temel alana ilişkin bilgi toplanmalı ve değerlendirme yapılmalıdır. 1- Sağlığın Korunması, Hastalıkların Önlenmesi ve Sağlığın Geliştirilmesine Yönelik Eğitim ve Uygulamalar: • Sağlıklı yaşam ilkelerini, • Hastalıkların önlenmesini, • Hastalıklar gelişmeden erken dönemde tanınmasını kapsamaktadır. 2-Yaşlanma Nedeniyle Gelişen Fizyolojik, Psikososyal Değişiklikler ve Sık Görülen Kronik Hastalıklarla Baş Etmeye Yönelik Eğitim ve Uygulamalar: • Yaşlanmanın bedendeki sistemler üzerine etkileri ve gelişen sorunların çözümüne yönelik eğitim ve uygulamaları, • Yaşlılarda sık görülen kronik hastalıklarla baş etmeye yönelik eğitim ve uygulamaları kapsamaktadır. 3- Evde Güvenlik ve Emniyetin Geliştirilmesine Yönelik Eğitim ve Uygulamalar: Yapılan çalışmalar yaşlıları en fazla tehdit eden durumların; düşmeler, yanmaya ilişkin yaralanmalar, yaşlı istismarı, uygun olmayan tedavi, intihar, travmatik beyin yaralanmaları, araba kullanmaya yönelik sorunlar ve dolandırılma olduğunu göstermektedir. Bu nedenle bu yazıda yaşlının evde bakımında temel üç alanda yapılacak eğitim ve uygulamalardan ilk ikisine konu başlıklarıyla yer verilmiş olup evde güvenlik ve emniyetin geliştirilmesine yönelik eğitim ve uygulamalar açıklanacaktır. Yaşlı bakımı planlanırken yaşlıyı tehdit eden ya da tehdit edebilecek durumlar belirlenip yaşlının/yaşlıya bakım veren kişinin eğitimi planlanır. Evde Güvenlik ve Emniyet İçin Eğitim Planı Geliştirilmesi Yaşlının önce güvenlik ve emniyet açısından riskleri belirlenir ve bu doğrultuda eğitim planlanır. A.Güvenlik ve Emniyet Açısından Risklerin Belirlenmesi Düşmeler Evin güvenlik yönünden değerlendirilmesi; • Aydınlatma yeterli mi, geçiş alanları boş ve uygun mu, yer döşemesi güvenli mi? • Yaşlının düşme riski yönünden değerlendirilmesi; • Düşme öyküsü • Görme ya da işitme kaybı • Yaş • Bilinç durumu • Denge problemleri • Kan basıncını ya da dikkat düzeyini etkileyen ilaçlar • Alkol alımını içerir. Travmatik Beyin Yaralanmaları Basit bir kafa travmasından sonra bile aşağıdaki travmatik beyin yaralanması belirti ve bulguları değerlendirilmelidir; • Baş ağrısı • Konfüzyon • Baş dönmesi • Bulanık görme • Bulantı ve kusma • Konuşma değişikliği • Bir ya da iki pupilin genişlemesi Ateşle İlgili Yaralanmalar Yaşlının evde ateşle yaralanma riski aşağıdaki sorularla belirlenmelidir. • Araba kullanma yetisini etkileyen görme, işitme ve bilişsel fonksiyon değişiklikleri değerlendirilir. Dolandırılma Yapılan çalışmalar dolandırılmaktan etkilenenlerin çoğunluğunun yaşlı bireyler olduğunu ortaya koymaktadır. • • Yaşlılara kendilerini dolandırılmaktan nasıl koruyacakları örneklerle açıklanmalıdır. B. Emniyet ve Güvenlik Açısından Belirlenen Riskler Doğrultusunda Eğitimin Planlanması Yaşlanma ve Sağlık Sorunlarına Yönelik Olarak İlaçların kullanım amacı, dozu, etkisi ve yan etkilerine ilişkin açıklama yapılır ve yazılı bilgi verilir. • İlaç kullanımını hatırlatıcı yöntemler açıklanır. • Acil durumlarda ulaşılacak telefon numaraları kolaylıkla görülebilecek yerlere (buzdolabı kapısı, telefon defteri vb.) konulur. • Hekime ya da hemşireye başvurulmasını gerektirecek belirti ve bulgular açıklanır ve yazılı bir listesi hazırlanır. • Yaşlının banyo yapması, bireysel bakımı ve yemeklerinin hazırlanması için yardım alması planlanır. • Yangın dedektörü var mı? Beslenmeye yönelik olarak: • Evde birden fazla güvenli çıkış var mı? • Temel besin gereksinimi konusunda açıklama yapılır. • Yangın anında uygulanacak acil planı var mı? • Sağlık sorunlarını dikkate alan besin alışveriş listesi planlanır. • Sigara içiyor mu? • Odun sobası var mı? Sosyal ilişkilerini sürdürmeye yönelik olarak: Yaşlı İstismarı ve Uygun Olmayan Tedaviler • Yaşlı birey, aile üyeleri ve arkadaşları ile iletişim kurması için desteklenir. Yaşlı birey istismar ve uygun olmayan tedavi riski yönünden değerlendirilmelidir; Evin bakımına yönelik olarak: • Evin bakımı, onarımı ve temizlenmesi için hizmet alınması planlanır. • Yaşlı istismarının yasal bir sorun olduğu unutulmamalı, böyle bir durum varsa bildirilmelidir. • Yanmaya ilişkin yaralanmalara yönelik olarak: • İstismar fizyolojik, psikolojik ve finansal olabilmektedir. • Eve duman dedektörü konulması sağlanır. Araba Kullanım Güvenliği • Yangın durumunda ulaşılacak acil telefon numaraları ve evden çıkış planı açıklanır. • Araba kullanma yetisini etkileyebilecek tıbbi ya da ilaçlara ilişkin durumlar Yaşlıya yönelik toplanılan bilgi ve değerlendirmeler doğrultusunda sağlık ekibi tarafından yaşlının katılımı ile bakım planı hazırlanır. Bakım planında yaşlının/ yaşlıya bakım veren kişinin eğitimi önemli bir yer tutmaktadır. • Baca bakımının her yıl yapılması, ortamda birikmiş gazete ve dergilerin bulundurulmaması sağlanır. Düşmelere yönelik olarak: • Evde koridorların boş olmasının, yeterli aydınlatmanın ve döşemenin kaygan olmaması gibi önlemlerin önemi açıklanır. Yapılacak eğitimle yaşlıya kendi bakımı ve bağımsızlığı için gerekli bilgi ve beceriler kazandırılır. Eğitim ve uygulamalar; • İhtiyaç olduğunda ulaşılacak telefon ve kişiler hakkında açıklama yapılır. • Sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın geliştirilmesi, Yaşlı istismarına yönelik olarak: • Yaşlanma nedeniyle gelişen fizyolojik, psikososyal değişiklikler ve yaşlılarda sık görülen kronik hastalıklarla baş etme, Yaşlı birey istismara ilişkin riskler ve yasal düzenlemeler konusunda bilgilendirilir.Yaşlının bakımı planlanırken yaşlıyı tehdit eden ya da tehdit edebilecek durumlar belirlenip yaşlının/yaşlıya bakım veren kişinin eğitiminde bu konulara odaklanılırsa yaşlı birey sadece kendisini güvende hissetmekle kalmaz aynı zamanda yaşamı da güvence altına alınmış olur. Evde bakım ile yaşlı bireyde sağlık sorunlarının gelişmesi önlenir ve yaşam kalitesinin artması sağlanır. • Evde güvenlik ve emniyetin geliştirilmesi olmak üzere temel üç alanda gerçekleştirilir. Bakıma yönelik temel bilgi ve becerilerin öğretilmesi, yaşlının geri kalan ömrünü fonksiyonel ve daha az sorun yaşayarak sürdürmesine katkıda bulunur. www.geriatri.org 12 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 YAŞLANMA SONUCU AĞIZ VE DİŞ DOKULARINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER Prof. Dr. Nur HERSEK // Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Vücudun diğer dokularında olduğu gibi yaşlanmaya bağlı olarak ağız dokuları ve dişler değişikliğe uğrar. Yumuşak dokular (diş eti ve yanaklar) esnekliğini kaybeder ve kaslar yumuşar ve zayıflar. Kullanılan ilaçlara bağlı tükürük azalır, bunun sonucunda ağız kuruluğuna bağlı çiğneme zorlaşır ve ağız dokuları daha kolay zedelenir. Yaşlanmayla diş minesinde aşınmalar meydana gelir ve dişlerin kron boyu kısalır ve minenin altında yer alan dentin dokusu açığa çıkar. Aşınmaya bağlı olarak, yaşlıda dişler, gençlerdekine kıyasla ışığı farklı olarak yansıtır. Bu durum dişlerin renginde koyulaşmaya yol açar. Dentin kalınlığı artar, pulpa odası ve kanallarında daralmaya yol açar. Tübüllerin tıkanması, dentin dokusundaki hassasiyeti ortadan kaldırır. Bu yüzden bazı dental işlemler anestezi kullanmadan yapılabilir. Ayrıca, pulpaya giren damar, sinir de azalır. Bu yüzden, pulpa dokusunun travmaya karşı cevabı azalır. Yaşlıda kök çürükleri artar. Ayrıca, pulpa dokusunda yaşlanmaya bağlı olarak oluşan değişiklikler, endodontik tedavinin başarısını kısıtlayabilir. Diş çürükleri tilen toksinler diş etinde imitasyon oluşturur ve dişin çevresindeki dokular ve kemikte iltihabi reaksiyon ortaya çıkar. Sonuçta diş eti, dişten ayrılır, diş ve diş eti arasında temizlenemeyen cep adı verilen boşluklar oluşur. Hastalık ilerledikçe cepler derinleşir ve daha fazla dişeti ve kemik zarara uğrar. Genellikle bu olaylar gelişirken fazla belirti yoktur. Sonuçta dişin çevresindeki kemikte rezorbsiyon olur ve diş sallanmaya başlar ve çekilmesi gerekir. Bu durum genellikle birden fazla dişi etkiler. Anemi ve diyabet gibi sistemik hastalıklar diş etinde inflamasyon ve ağızdaki tüm yumuşak dokularda iyileşmenin gecikmesi gibi etkilere sahiptir. Protez kullanmak Hareketli (takılıp çıkarılabilen) protezler, dişlerin bir kısmı veya tamamının eksikliğinde uygulanan protezlerdir. Bu protezler, ağızda doğal dişlerin bir kısmı varsa, bu dişleri çevreleyen metal kancalar veya hassas tutucularla yerinde dururlar. Ağızda hiç diş kalmamışsa yani tam protez kullanılıyorsa, bu protezler, tamamen ağız ve çevre dokuları tarafından yerinde tutulur. Tam protezlerin ağızda durması, kişinin dil, dudak ve yanaklarını kontrolüne ve bu bölgedeki kaslarını protezi yerinde tutacak şekilde doğru kullanmasına bağlıdır. Dişler nişastalı, karbonhidrat içeren besinler kolalı içecekler, şekerli gıdalar ve yapışkan besinler ile sık olarak karşılaşınca diş çürüğü oluşur. Ağız içinde bazı doğal bakteriler vardır ve bunlar dişler üzerinde plak denilen yapışkan, renksiz bir tabaka oluştururlar. Diş plağı gözle görülmez ancak milyonlarca bakteri barındırır. Plak tabakasının, yiyecek artıkları ile birleşerek asit oluşturması için 20 dakikada yeterlidir. Asit diş üzerindeki kalsiyumun erimesine neden olur. Bir bölgedeki çürük oluşumu 6–8 yıl gibi uzun bir süre alacağı gibi, 6 ay gibi bir sürede de diş minesinin üst kısmı eriyerek çürük oluşabilir. Eğer küçük bir kavite oluşmuşsa bile, çürük devam eder çünkü dişin kendini onarma yeteneği yoktur. Herkesin ağzında bakteri olduğu için tüm bireyler çürük riskine sahiptir. Ancak diyetlerinde yüksek oranda şeker bulunanlar, ağız kuruluğu olanlar, çok sayıda dolguları olanlar, dişlerini iyi fırçalamayanlar risk grubu oluşturmaktadır. Dolguların ve kaplamaların altında da çürükler oluşabilir. Diş çürüğü açısından çocuklar ve yaşlı kimseler daha yüksek risk grubudur. Alt protezler, üst protezlere göre daha fazla hareket eder. Aşırı dil, dudak ve yanak hareketleri ise her protezi yerinden çıkarabilir. Özellikle ağız kuruluğu olanlarda yaşlandıkça çürük oranı artar Yaşlı bireylerde diş çürükleri genellikle diş etine yakın bölgelerde ortaya çıkar. Diş eti çekilmesine bağlı diş kökleri açıkta ise kök çürükleri de meydana gelir. Diş etine yakın ve kök yüzeyindeki çürüklerin tedavi edilmesi genellikle daha zordur. Eksik dişleri yerine koymak amacıyla son senelerde kullanılmaya başlanmıştır. Sigara içenlerde ve diyabetli hastalarda başarısızlık yüzdesi daha yüksektir. İmplant yerleştilecek bölgede uygun keik kalınlığı ve yüksekliği olmalıdır. Bazen dişin çekildiği seans yerleştirilebilir. Maliyeti yüksektir ve implantların kemiğe osseointegre olması için vakaya göre belli bir süre beklemek gerekir. Periodontal hastalıklar Yaşlılarda diş kaybının en önemli nedeni periodontal hastalıklardır. Diş plağının fırçalama işlemi sırasında diş üzerinden uzaklaştırılması gerekir. Diş plağı içindeki bakteriler, dişeti iltihabına neden olurlar. Hafif dişeti hastalığı olan ‘’gingivitis’’de, dişeti pembeden kırmızıya dönüşür, hafif şişer ve kolayca kanar. Genellikle fazla rahatsızlık vermez. Gingivitis yetersiz ağız hijyeni sonucu ortaya çıkar. Gingivitis diş hekiminin tedavisi ve evde iyi ağız bakımı ile düzelir. Gingivitis tedavi edilmez ise ilerleyebilir ‘’periodontitis’’ oluşur, zamanla plak yayılır ve diş eti çizgisinin içine doğru büyür. Bakteri içinde üre- Hareketli protez kullananların protezlerinden memnuniyetleri, büyük oranda, ağızda mevcut olan doğal diş sayısına, bu dişlerin sağlığına, protezleri taşıyan kemik dokusunun yüksekliğine ve yumuşak dokunun sağlığına bağlıdır. Bu nedenle, diğer kişilerin protezleri ile kendi protezlerinizi kıyaslamayınız. Kişinin, kendi gayreti ve isteğinin de protezin kullanılabilirliğini önemli ölçüde etkiler, özellikle hiç diş bulunmaması durumunda, protezden beklentinin fazla olmaması gerekir. Yapılan araştırmalara göre, alt ve üst tam dişsizlik durumunda, protezlerin, doğal dişlerin sadece % 2030’u kadar işlev gördüğü anlaşılmıştır. Bu nedenle, protez kullananların besinleri küçük lokmalar halinde uzun süre çiğnemesi gerekir. Diş implantları Ağız hijyeninin önemi Yiyecek artıkları, plak ve tartar dişlerin çürümesine ve diş eti hastalıklarına yol açar. İyi ağız hijyeni ile diş eti hastalıkları ve diş çürükleri önlenebilir. Diş fırçalama ve diş ipi kullanımı Dişleri ve diş etlerini temizlemek için doğru fırçalama önemlidir. Diş fırçası yumuşak, naylon kıllı ve yuvarlak uçlu olmalıdır. Böylece fırçalama işlemi sırasında dişler ve diş etleri zarar görmez. Diş fırçalama işlemi küçük hareketlerle, dişetini de içine alacak şekilde, yapılmalı, özellikle en arka dişlerin, dolgu ve kronların temizliğine önem verilmelidir. Dil de fırçalanmalıdır. Diş plağı, ancak fırçalama ve diş ipi kullanımı ile uzaklaştırılır, ağzın sadece çalkalanması yeterli değildir. Eğer diş plağı kaldırılmazsa, iki günden kısa bir sürede diş taşına dönüşebilir. Diş taşı o kadar serttir ki ancak, bir diş hekimince yapılan diş taşı temizliği sonucu uzaklaştırılabilir. Diş taşları uzaklaştırılmaz ise dişi çevreleyen kemiğin erimesi söz konusudur. Öneriler Dişler günde en az iki kez, tercihan kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce fırçalanmalıdır. Diş fırçalama işlemi bitince dili de fırçalamak gerekir. Dişlerin yanlış fırçalanması, dişetlerine zarar verebilir ve diş minelerinin aşınmasına neden olabilir. Pilli diş fırçalarının kullanımı uygundur, tutacak kısmı daha geniş olduğu için el daha iyi kavrar ve elini iyi kullanamayan bireylerde oldukça kullanışlıdır. Diş arası fırçaları küçük değiştirilebilen fırçalara sahiptir ve dişlerin arasını temizlemek için kullanılırlar. Özellikle diş eti çekilmesine bağlı dişlerin aralarında boşluklar varsa diş arası fırçalar kullanılmalıdır. Ağız duşları da temizlemede çok etkilidir, diş aralarındaki kalıntıları bile temizler. Ancak diş etinde cep dediğimiz boşlukları olan bireylerin ağız duşunu dikkatli kullanması gerekir, çünkü yiyecek artıkları bu cep boşluklarına itilip, ciddi irritasyonlara neden olabilir. Bu konuda diş hekimine danışılmalıdır. Ağız kokusu Yeterli diş fırçalama en az iki dakika yani 120 saniyede yapılabilir. Popülasyonun % 40 ında görülür, çeşitli etkenler vardır: Günde bir kez diş araları diş ipi ile temizlenmelidir. Diş ipi ile diş fırçasının ulaşamadığı diş araları ve diş eti bölgeleri temizlenebilir. Daha önce diş ipi kullanmamış bireylere diş ipi kullanmak önceleri zor gelebilir ancak zamanla alışılır. Ancak kol ve parmaklarının hareketleri kısıtlı olan bireylerin diş ipi kullanmaları zordur. • Ağız ve diş temizliğinin yetersiz olması 6 ayda bir dişlerdeki plak ve diş taşlarını uzaklaştırmak için, diş hekimine gidilmeli ve diş taşı temizliği yaptırılmalıdır. Ağız içinde varsa protezler ve kron, köprülerin temizliği de önemlidir. Bu amaçla özel olarak üretilmiş diş ipleri ve ara yüz fırçaları kullanılmalıdır. – Hareketli protez kullanan bireyler her yemekten sonra protezlerin yıkamayı ve ağzınızı çalkalamayı alışkanlık haline getirmelidir. Günde iki kez protezler ağızdan çıkarılarak özel üretilmiş protez fırçası ile ve sabunla temizlenmelidir. Fırçalama işleminden sonra protezleri temizlemek için üretilmiş suda eriyen tabletleri kullanabilir, bu amaçla üretilmiş toz şeklindeki ürünler ise, aşınmaya neden olacağı için kullanılmamalıdır. Öğün aralarında şekerli gıda tüketiminden kaçınılmalıdır. Eğer, şekerli gıda alındıysa ve diş fırçalama olanağı yoksa en azından ağız suyla çalkalanmalıdır. Portakal ve limon gibi yüksek oranda asit içeren meyvelerin tüketiminden sonra dişlerin hemen fırçalanması yerine, ağzın su ile çok iyi çalkalanması gerekmektedir. Diş fırçalama işlemi bir süre sonra yapılmalıdır. Aksi takdirde, dişlerde aşınma ortaya çıkacaktır. Ağız kuruluğunuz varsa, şekersiz sakızlar ve nemlendirici ajanlar bireyi rahatlatabilir. Ağız kuruluğu, ayrıca, protezlerin tutuculuğunu da olumsuz yönde etkiler, gün içinde bir kaç kez suyla gargara yaparak bu sorunu çözmek mümkündür. Oral hijyeni sağlamak için birçok mekanik yardımcılar üretilmiştir. Bunların bir kısmı yaşlılar için uygundur. www.geriatri.org • Diş eti hastalıkları • Soğan, sarımsak gibi yiyecekler • Tütün ürünleri kötü ağız kokusuna neden olmasının yanı sıra dişleri boyar ayrıca ağız dokularını irrite eder • Alkol • Ağız kuruluğu olanlarda daha sık görülür. Tükürüğün ağızdaki birçok partikülü uzaklaştırıcı, dişleri ve dili adeta yıkayıcı etkisi vardır. • Sistemik rahatsızlıklar (solunum yollarındaki lokal enfeksiyonlar, kronik sinuzit, post nazal akıntı, kronik bronşit, kanser, diyabet, mide, barsak, karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları) • Ayrıca birçok birey sabah kalkınca kötü ağız kokusundan şikâyetçidir. Bu durum uyku sırasında tükürük salgısının azalması nedeniyle asidik ve diğer atıkların ağızda toplanması sonucu olur. Bu nedenle yatmadan dişleri fırçalamak ve diş ipi uygulamak ve sabah kalkınca dişleri ve dili fırçalamak, sabah kokusunu ortadan kaldırır. KAYNAKLAR 1. Berg R, Morgenstern NE: Physiologic changes in the elderly. Dent Clin North Am 1994; 41(4): 651-668. 2. Holm-Pedersen P : Pathology and Treatment of Periodontal Disease. Holm-Pedersen P-Löe H (Ed.): Geriatric Dentistry. A Textbook of Oral Gerontology. Munksgaard. Copenhagen,1986. 3. Budtz-Jorgensen E. Prosthodontics for the Elderly, Quintessence Publishing Co. Inc. Chicago, 1999. TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 13 YAŞLANMA VE RUH SAĞLIĞI Son yüzyılda ortalama yaşam süresi önemli bir artış göstermiş, genel toplum içinde yaşlı bireylerin oranı artmıştır. Bu artış hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Gelecek on yıllarda insan ömrünün uzaması ile birlikte yaşlı nüfusun genel nüfusa oranının giderek artacağı öngörülmektedir. Yaşlılık dönemi 60 yaş üzeri olarak tarif edilir. Bu yaş genellikle bireylerin iş yaşamlarının sonuna yaklaştıkları ve emekliliği planladıkları veya emekli oldukları, ebeveynlik sorumluluklarının bittiği, yani erişkinlik dönemi görevlerinin sonlandığı bir dönemdir. Dolayısıyla yaşlılıkla birlikte bireylerin yaşamlarında önemli rol kayıpları veya rol değişimleri olmaktadır, ve bu değişimlerin getirdiği olumlu ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Kişilerin kendilerine ve yaşamlarındaki hedeflerine bakışları, başa çıkma mekanizmaları, kişilik yapıları bu değişimlerle ve getirdiği sorunlarla nasıl başa çıkacaklarını ve yaşlılıktaki yaşam biçimlerini belirlemekte çok önemlidir, ancak toplumun yaşlı bireye bakışı ve yaşlılık dönemi hakkındaki algısı ve görüşü de yaşlılık dönemi yaşantılarını belirleyicidir. Birçok toplumda yaşlılığa dair negatif stereotipler ve negatif tutumlar bulunur. Yaşlılık dönemi genellikle üretkenliğin son bulduğu, sağlık sorunlarının ön plana geçtiği, bağımlılığın geliştiği, durağan bir dönem olarak görülür. Yaşlı bireylerin genellikle hafıza problemleri yaşadığı, yeni şeyler öğrenemedikleri, dolayısıyla yeniliklere ve değişime açık olmadıkları, yalnız ve sosyal olarak izole oldukları, kişiliklerinin de bu durumlardan negatif yönde etkilendiği düşünülür. Yaşlılar işgücüne ve üretime katılmazlar, dolayısıyla ekonomik olarak hem aile hem toplumun sırtında yük olurlar görüşü yaygındır. Sıklıkla rastlanan bir başka hata da yaşlılık döneminin çocuklukla eş görülmesi, yaşlıların erişkinlikteki kapasiteleri göz önüne alınmaksızın kendi işlerini yürütemeyen, günlük aktivitelerle başa çıkamayan ve yaşamlarının kontrolünü elinde bulunduramayan bireyler olarak görülmesidir. Zaman zaman yaşlı bireyler de bu stereotipleri ve olumsuz görüşleri paylaşırlar. Geçmişte gördükleri örnekler, kendi büyükanne ve büyükbabalarının yaşlılık dönemlerinde tanık oldukları durumlar, bu olumsuz kanıları pekiştirebilir. Sıklıkla yaşlılıkta görülen pek çok bedensel ve ruhsal hastalığın yaşlılığın doğal bir parçası olarak görülmesi de önemli etkenlerdendir. Halsizlik ve yorgunluk yaşlılıkla artar diye düşünülür ancak anemiye bağlı olabileceği akla gelmez. Ya da yaşlılıkta ağrıların olacağı ve bu ağrılara katlanılması gerektiği düşünülür, oysa bu ağrılara yol açan artrit gibi bir hastalık olabilir ve tedavisiz kalması sonucunda ek sağlık sorunları, işlevsellikte azalma ve yaşam kalitesinde düşme gibi çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Ruhsal sağlık maalesef yaşlılıkta negatif görüşlerin en çok etkilediği alanlardan biridir. Depresyon, demans ve kaygı bozukluklarının, yaşlılığın doğal bir parçası gibi görülüp, profesyonel yardıma başvurulmaması çok sık karşılaşılan bir durumdur. Yaşlılığın depresyonu beraberinde getirdiği, yaşlı insanların depresyonda olmasının normal olduğu düşüncesi, depresyondaki yaşlıların sağlık hizmetlerine erişimini etkileyen faktörlerdendir. Benzer Dr. Özlem ERDEN-AKİ // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı şekilde yaşla birlikte hafıza ve diğer bilişsel işlevlerin kötüleşmesi sıklıkla normal olarak görülür, unutkanlık yaşlanmanın doğal bir parçası gibi görülebilir ve tedaviye geç ulaşılır. Oysa yaşla birlikte görülen değişimler ve hastalıklar arasında kesin bir çizgi vardır, bu konuda yapılacak bilgilendirme ve eğitimler toplumun olumsuz görüş ve tutumlarını önemli ölçüde değiştirmeye yardımcı olacaktır. Yaşla birlikte hafıza ve bilişsel işlevlerde değişiklikler görülür. Yaşlı bireylerde temel değişiklik tüm bilişsel işlevlerde hızın azalmasıdır. Yani yaşlılar bilişsel görevlerde genç erişkinlerin performansına benzer bir performans sergilerler, matematik becerileri, dille ilgili becerileri (sözcükleri tanıma ve kullanma, nesneleri isimlendirme, atasözleri ve deyimleri anlama- açıklama, akıcı bir şekilde konuşma), soyutlama, yargılama, planlama, kararlar alma ve uygulamaya koyma gibi birçok alanda performansları genç yaştakilere benzer, yalnızca bu işlemleri daha yavaş ve daha uzun zamanda tamamlarlar. Yaşla birlikte hız ve performans azalır ama bilişsel deneyimlerin getirdiği pratik zeka ise artar. Bizim kültürümüzde de sıklıkla görülen yaşlıya akıl danışma, bir aile büyüğünden yardım isteme davranışının ardında da aslında bu bilgi yatar. Hafıza ile ilgili yakınmalara yaşlı kişilerde sıklıkla rastlanır, ancak bu yakınmalar yakından izlenip değerlendirildiğinde, günlük işlevselliği etkilemeyen, her yaşta görülebilen basit unutkanlıklar olduğu görülür. Bireyin günlük yaşamını ve işlevselliğini bozmayan bu tür yakınmalarda hafıza performansını artırmaya yönelik basit önlemler ve öneriler genellikle yeterli olur. Ancak ısrarlı hafıza sorunlarında takip ve belli aralıklarla ayrıntılı değerlendirme gerekli olur. Gerçek hafıza bozuklukları da yaşla birlikte artar. 65 yaşından sonra demans sıklığı her 5 yılda bir ikiye katlanır, 65 yaşındaki bireylerin %2-3ü demans tanısı alırken, 85 yaş ve üzerinde bu oran %30u bulur. Ailesinde demans öyküsü bulunan, kalpdamar hastalıkları ve diabet hastalığı olan yaşlılar demans gelişimi açısından daha büyük risk altındadırlar. Demans sendromlarında, öncelikle yakın hafızada problem vardır, yani bireyler yakın dönemde olan olayları, yeni tanıştıkları kişileri hatırlamakta zorlanırlar, eski geçmişe ait bilgileri, uzun zamandır tanıdıkları kişileri hatırlamakta zorluk çekmezler. Başlangıçta nesneleri isimlendirmede, kelime bulmada, eşyaların yerini hatırlamada güçlükler yaşanır. Zamanla aynı soruları tekrar tekrar sorma, her zaman yaptığı işleri örneğin sıklıkla yapılan yemekleri, alışveriş sırasında para hesabını, bankada işlem yapma ve fatura yatırma, telefon etme gibi işlerin ayrıntılarını hatırlamama, dolayısıyla bu işleri yürütememe, adres bulamama gibi günlük işlevlerde yaşanan sorunlar eklenir. Basit unutkanlıkta kişinin işlevselliği bozulmaz, oysa demansta kişinin işlevselliği bozulur ve bu bozulma hali ilerleyicidir, bir süre sonra ailenin ve yakınların dikkatini çekecek düzeye gelir. Demans her zaman tek başına bir hastalık olarak görünmeyebilir. Depresyon ve kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıkların sonucunda da bilişsel işlevler etkilenebilir ve demans izlenimi verebilir. Dikkatli bir muayene ve testlerle bu durum açığa çıkarılabilir, altta yatan depresyonun uygun tedavisi ile de genellikle tamamen düzelir. Sonuçta yaşlılık döneminde görülen unutkanlık yakınmaları daima ciddiye alınmalı ve mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Yaşlılık konusunda çalışan hekimler ayrıntılı muayene ve testler gibi yardımcı yöntemlerle patolojik durumları yaşın getirdiği normal değişikliklerden ayırt edebilirler. Demans tabloları erken dönemde yakalanırsa, uygun tedavilerle ilerlemeleri engellenebilir, ayrıca yaşlı bireye ve yakınlarına tanı konusunda açıklama yapılarak, yaşamlarını planlamaları ve gelecekle ilgili kararlar almalarında yardımcı olunabilir. Yine ilerleyen yaşlarda depresyonun yaşlanmaya ve getirdiği değişikliklere bağlı doğal bir sonuç olduğu sıklıkla düşünülür. Oysa yapılan araştırmalar yaşlılıkta major depresyon sıklığının genç erişkinlerden çok daha düşük olduğunu göstermiştir. Fakat yaşlılıktaki major depresyon, intihar girişiminin yüksekliği ve sıklıkla öldürücü intihar yöntemlerinin seçilmesiyle genç yaş depresyonlarından ayrılır, dolayısıyla tanınması ve uygun tedavisinin geciktiği durumlarda çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Yaşla birlikte fiziksel hastalıkların sıklığında artış, ekonomik zorluklar, immobilizasyon ve sosyal iletişimde azalma gibi birçok faktörlerin de etkisiyle minör depresyon sıklığı artar. Minör depresyon daha hafiftir, ancak uzadığı ve uygun tedavisinin yapılmadığı durumlarda işlevsellikte önemli kayıplara yol açar ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür. Hayattan keyif almama, içe kapanma, etkinliklerde azalma, suçluluk ve değersizlik duyguları, halsizlik ve isteksizlik, iştah ve uyku bozuklukları depresyonun klasik belirtileridir. Yaşlı bireylerde depresyon her zaman bu klasik belirtilerle görülmez. Yaygın vücut ağrıları, devamlı bedensel yakınmaların dile getirilmesi, unutkanlık ve dalgınlık, çevreye ve olaylara ilgisizlik, tahammülsüzlük ve aşırı sinirlilik gibi genç erişkinlerde daha nadir görülen belirtiler ön planda olabilir. Bu tür belirtilerin varlığında, depresyon akla gelmeli ve altta yatan fiziksel ya da nörolojik bir hastalık olabileceği de düşünülerek gerekli tetkikler yapıldıktan sonra, depresyonun uygun şekilde tedavisine başlanmalıdır. Yukarıda sayılan iyi bilinen hastalıklar dışında, yaşlı bireyin ruhsal sağlığını, tepkilerini etkileyen birçok önemli etken vardır. Yaşlılık dönemi önemli rol değişikliklerinin yaşandığı bir dönemdir. Çalışma yaşamı genellikle biter, ancak son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşı- www.geriatri.org nın daha ileri yaşlara kaydığı ve bireylerin daha uzun süre ile aktif çalışma yaşamı içinde oldukları gösterilmektedir. Kimi yaşlılar, emeklilik dönemini genç erişkinlik dönemlerinde geliştirmeye fırsat bulamadıkları yönlerini geliştirmek ve sevdikleri hobiler ve işlerle uğraşmak için fırsat olarak görmekte ve hem fiziksel hem mental olarak aktif kalmaktadırlar. Aile ve arkadaşlara, sosyal etkinliklere ayrılan zaman da önemli ölçüde artmakta ve tarafları memnun etmektedir. Özellikle kadınlar, yaşlılık dönemlerinde torun bakımını üstlenerek hem işgücüne katılarak kendilerini halen üretken hissetmekte, hem de aile bağlarını yakından sürdürmektedirler. Ancak bu görevin gönüllülük esasına göre sürdürülmesi ve yaşlı bireyin fiziksel ve ruhsal kapasitesini zorlamaması, olumlu sonuçları belirlemede kritik faktördür. Yine yaşlılıkta sıklıkla eş kaybı ve dul olarak yaşama uyum sağlama gündeme gelmektedir. Eş kaybı zaman zaman başa çıkılması zor, ciddi yas reaksiyonları ve bazen de depresyona yol açabilmektedir. Aile ve arkadaş desteği bu durumla başa çıkmada oldukça önemlidir. Bireyin yaşam boyu nasıl başa çıktığı, kişilik özellikleri, dayanıklılığının yaşlılıktaki sorunlarla başa çıkmada da önemli faktörler olduğu bilinmektedir. Ancak yalnızca bu değişkenlere dayalı öngörülerde bulunmak bireyin, özellikle de yaşlı bireyin öğrenme ve değişme kapasitesine haksızlık olur. Unutulmamalıdır ki yaşlı bireyler uzun yaşamları boyunca birçok sorunla karşılaşmış, bu sorunların üstesinden gelmiş ve epey deneyim biriktirmişlerdir. Önlerinde uzanan yıllarda karşı karşıya gelecekleri sorunlarda da öğrenme ve yeni stratejiler geliştirme kapasitelerine güvenmeli ve bu kapasiteyi kullanmaları için desteklenmelidirler. KAYNAKLAR 1. The Social Context of Ageing: A Textbook of Gerontology. Christine Victor. Taylor and Francis Group, 2005 2. Bowling A. Enhancing later life: How older people perceive active ageing? Aging & Mental Health, 2003; 12: 3, 293 — 301 3. Wahrendorf M ve ark. Social productivity and depressive symptoms in early old age – results from the GAZEL study. Aging & Mental Health, 2008; 12: 3, 310 — 316 4. Blazer DG. Self-efficacy and depression in late life: a primary prevention proposal. Aging & Mental Health, 2002; 6: 4, 315 — 324 5. Weiner MF, Lipton AM. Textbook of Alzheimer Disease and Other Dementias. American Psychiatric Publishing, 2009, Washington. 6. Sadavoy J ve ark. Comprehensive Textbook of Geriatric Psychiatry,3rd edition. American Association of Geriatric Psychiatry, 2004, New York. 14 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 YAŞLANMA VE SOSYAL SAĞLIK Yaşlanma, canlılarda doğum ile başlayan geri dönüşümsüz bir süreçtir. İnsan yaşamında sağlığın sürekli olarak korunması gerekir, yaşlanma süreci tüm canlılarda olduğu gibi insan yaşamında da birtakım olumsuzlukları beraberinde getirebilir ancak yaşlılık; bir hastalık değil, insan biyolojisindeki önemli gelişmeler sonucu organizmanın verimliliğinde bir azalma süreci ve kişinin çevreye uyum sağlayabilme yeteneğinin gittikçe azalmasıdır. Yaşlılık döneminde emeklilik, geniş aile tipinin çekirdek aileye dönüşmesi, sevilen insanların kaybı, fiziksel ve zihinsel işlevlerin azalması ve başkalarının varlığına gereksinimin artması gibi değişiklikler insanları yaşlılık dönemlerinde psikolojik açıdan uyumsuz bir ortama sokmaktadır. Yaşlanma ile ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler hastalıkların gelişmesini ve sonucunu etkilemektedir. Yaşlanmayla birlikte ruhsal yapının temel gücünü oluşturan biyolojik ve toplumsal güdülerde azalma olmakta ve bu nedenle duygulanımda azalma ve çöküntü ortaya çıkabilmektedir. Yaşlanmayla birlikte algılamada ve yaratıcı yeteneklerde azalma, dikkatsizlik, düşünme hızında yavaşlama görülebilir. göre depresyon fiziksel, duygusal, toplumsal ve ekonomik sorunlara yol açan hastalıklar arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Yaşlı nüfusta depresyon önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yaygınlığı yüksek bir bozukluk olan depresyon, sıklıkla tıbbi hastalıklarla birliktelik gösterir, yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkiye yol açar, tıbbi servislerin kullanımını artırır ve özellikle erkeklerde intihar için yüksek risk doğurur. Tüm bunlara karşın, yaşlılarda depresyon özellikle birincil bakım hizmetlerinde, genel hastanelerde ve bakım Dr. Serdal KANUNCU // Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu Üyesi lumdan geri çekilmeye başlamaktadır. Sosyal Sağlık açısından değerlendirme yapacak olursak; sosyal sağlık yukarıda ele aldığımız tüm bu bedensel ve ruhsal hastalıkların olmamasını gerektirir. Çünkü beden ve ruh sağlığı bozulmamış birey sosyal sağlığına daha rahat kavuşur. Evi, işi, arkadaşları, çevresi ile olan ilişkileri ve bunlarla olan olumlu-olumsuz etkileşimi sosyal sağlık göstergecidir. Sosyal açıdan sağlıklı olma durumunu tüm insanlar hak etmektedir ama toplumun bazı grupları- Yaşlanma ayrıcalıksız her canlıda görülen tüm işlevlerde azalmaya neden olan süregen ve evrensel bir süreçtir. Toplumda yaşlı nüfusun artışı, yaşlılıktaki mental hastalıklara daha fazla önem kazandırır. Yaşlanmakla birlikte insanda bilişsel yıkımla sonuçlanan hastalıkların görülme sıklığı artar. Bilişsel işlevlerin en çok bozulduğu hastalıklardan biri de demanstır. Ülkemizde yaşlılar genellikle aile içinde tutulduğundan bunlarda demansı araştırmak kolay değildir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaş ve üzerindeki nüfusun %5’inde şiddetli, %15’inde hafif düzeyde demansiyel tablonun olduğu, 80 yaş ve üzerinde bu oranın şiddetli demans açısından %20’lere ulaştığı bildirilmektedir. Diğer yandan depresyon yaşlı nüfusta en sık görülen psikiyatrik bozukluktur. Çeşitli çalışmalarda, 65 yaş üstü bireylerin %10-25’inde önemli düzeyde depresyon saptanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne Yaşlıların toplumsal etkinliklere katılmasını desteklemek, yeteneklerini geliştirmek ve onları toplumsal yaşama üretici durumda katılımlarını sağlayacak programların hazırlanması, Yaşlılara yönelik, şehir yaşamına uygun,zamanlarını değerlendirebilecekleri sosyal merkezlerin açılıp yaygınlaştırılması Yaşlılara sunulan sağlık ve sosyal hizmet kalitesinin artırılması, Yaşlı bireylerin bedensel ve ruhsal hastalıklarını önlemede hemşirelik girişimlerinin etkisini ortaya koyan araştırmalar yapılması ve sonuçlarının uygulanabilir olması amacıyla ilgili birimlere önerilmesi, İnsanların yetişkinlik döneminden itibaren yaşlılığa hazırlanmaları için eğitim programlarının düzenlenmesi önerilebilir, Sosyal Sağlık ise bireyin bedensel ve ruhsal sağlığından da öte insanın “biyopsikososyal” tanımının, bu terminolojinin bir tamamlayıcısıdır. İnsanın evi, işi, ailesi, hatta kendisi ve çevresi ile olan ilişkileri sosyal sağlığının göstergeleridir; yani beden ve ruh sağlığımız ne kadar önemli ise sosyal sağlığımız da en az onlar kadar önemli ve değerlidir. İnsan bedeni yaşlandıkça o bedende hastalık görülme olasılığı da artar. Bir çalışmada yaşlılar, kendilerinde en sık görülen sağlık sorununun dolaşım sistemi (% 73,7), kas-iskelet sistemi hastalıkları (%30.3), nörolojik hastalıklar (%21), endokrinolojik hastalıklar (%21) ile ilgili sorunlar olduğunu; %36’ sının bir, %31’inin 2 adet kronik hastalığı olduğunu, %25’inin 2 grup ilaç kullandığını, %59’unun hastalığı nedeniyle sağlık kuruluşuna kontrole gitmediğini belirtmişlerdir Aynı çalışmada kronik sağlık sorunu olanların sıklığı %76 saptanırken, Öztürk’ün çalışmasında da yaşlılarda benzer sıklıkta (%80) kronik bir hastalık olduğu bulunmuştur. neklerini kullanmalarına olanak sağlayacak sosyal, kültürel programların düzenlenmesi, evlerinde yeterince tanınmamaktadır. Depresyon yaşlılık döneminin önemli bir sağlık sorunudur ve bu yaş grubunda en sık rastlanan ruhsal sorundur. Önemli yeti yitimlerine neden olur, yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltır, beden hastalığının gidişini olumsuz yönde etkiler, intihar ve beden hastalıklarına bağlı ölümleri artırır ve sağlık, bakım gibi hizmetlerin kullanımını ve maliyetini artırır. Depresif yakınmaları olan yaşlı bireyler pratisyen hekimlere depresif yakınmaları olmayan bireylere göre 2-3 kat daha fazla başvururlar. Ülkemizde hızlı nüfus artışı, endüstrileşme ve kentleşme, iç ve dış göçler nedeniyle çekirdek aileye dönüşüm, ekonomik sorunların varlığı, kadınların çalışma yaşamına katılması, çekirdek ailenin yaygınlaşması sonucunda konutların küçülmesi nedeniyle yaşlılar için uygun ve yeterli olmaması, gençlerin yaşlılığa bakış açısı, kuşaklar arası iletişim bozuklukları, sağlığın bozulması ve bağımlılık yaşlıların evde bakımını güçleştirmekte ve yaşlılar aile ortamından farklı olan kurumlara (huzurevleri) yerleştirilmektedirler. Kuruma giden yaşlının, kendini kabul etme ve kendine saygı duymayı belirleyen çevreyi tanıma ve denetleyebilme olanakları kaybolmakta, yaşlı birey soyutlanma, yadsınmışlık, kendini değersiz hissetme gibi duygulara kapılabilmektedir. Ruh sağlığı açısından bir risk grubunu oluşturan yaşlılar, huzurevinde daha yoğun sorunlarla karşı karşıya gelmektedirler. Kurumda yaşayan yaşlı izole olmaya ve top- na pozitif ayrımcılık yapma gereği öngörülebilir. Bu gruplardan biri de 65 yaş ve üzeri nüfustur. Sosyal sağlıklılık hakkının yaşatılabilmesinde koruyucu hekimliğin rolü unutulmamalıdır tabii ama bu hak ancak multidisipliner bir yaklaşımla sağlanabilir. Öneriler Sağlıklı yaşam için, sosyal sağlığın korunması ya da bozulduğunda bozukluğun giderilebilmesi için hepimize düşen birtakım görevler vardır. 65 yaş ve üstü nüfus için sıralayacak olursak; Huzurevlerine alternatif olarak evde bakım projesinin geliştirilmesi, Yaşlıya aile desteği ve toplumsal destek sağlanması ve evde bakımlarını teşvik edecek sosyal düzenlemelerin yapılması, Bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığın korunması için düzenli sağlık kontrollerinin yapılması; hastalık durumunda uygun tedavinin zaman kaybetmeden uygulanması, Sağlık hizmeti veren personelin 65 yaş ve üstü nüfus hakkında bilinçlendirilip, yaşlı sağlığı konusunda eğitilmesi, Huzurevinde yaşayanlar için sosyalizasyonu artırmaya ve bireysel yete- www.geriatri.org Sosyal güvencesi olmayanların, mahallelerindeki sağlık ocağı başta olmak üzere devlete ait sağlık kurumlarına daha sık gitmeleri, bu tür kurumların yaşlı sağlığı konusunda önemini daha fazla ortaya koymaktadır. Ayrıca geriatrik yaklaşımın en alt sağlık basamaklarına yaygınlaştırılması, yaşamlarının en zayıf dönemlerinde olan yaşlıların bu kurumlara ulaşmaları açısından yararlı olacaktır. Aynı zamanda bu konu koruyucu hekimliğin ülkemiz şartlarında yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliğini ve anlamını da taşır. KAYNAKLAR 1. Ahronheim ED. Aging and Geriatric Medicine. In: Cecil Textbook of Medicine. (cd: Goldman L, Bennet JC). Wb Saunders Company. 2nd edition. Philadelphia, 2000; s.13-22. 2. Tuncer M. Yaşlılarda ilaç kullanımı, 1. Rasyonel farmokoterapi sempozyum kitapçığı. Türk Farmokoloji Derneği. Kasım 2000, İstanbul; s.12-13. 3. Fredman ML, Berk BZ. Medikal Management of Geriatric Rehabilitation. Goodgold (Ed); Rehabilitation Medicine, Moscopy Company. Toronto. CV. 1998, United Nations, Demographic Yearbook, 2002:348420. 4. Bahar A, Tutkun H, Sertbaş G. Huzurevinde yaşayan yaşlıların anksiyete ve depresyon düzeylerinin belirlenmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005;6:227-239. 5. Ayrancı Ü, Köşgeroğlu N, Yenilmez Ç, Aksoy F. Eskişehir’de Yaşlıların Sosyoekonomik Özellikleri ve Sağlık Durumları. TTB Sürekli Tıp Eğitim Dergisi 2005;5:113-119. 6. Toprak İ, Soydal T, Bal E, İnan F, Aksakal N, Altınyollar H ve ark. Yaşlı Sağlığı. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Ankara, Pelin Ofset, 2002. 7. Clark GD, Cummings LJ. Demans tanısı ve tedavisi: Bir güncelleştirme. L Sevinçok (çev.), Demans Dergisi 2003;1:21-29. 8. Güngen C. Standardize Mini Mental Testin Türk Yaşlı Popülasyonunda Demansiyel Sendromların Tanınmasında Eğitim Düzeylerine Göre Geçerlilik ve Güvenilirliğinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, İstanbul, 1999. 9. Abay E, Çalıyurt O, Tuğlu C. Klinik Psikiyatri El Kitabı. İstanbul, Nobel Tıp Kitabevleri, 1999, s.27-43. 10. Göktaş K, Özkan İ. Yaşlılarda Depresyon. Psychiatry in Türkiye, 2006;1. 11. Coşkun M. Samsun İl Merkezinde Yaşayan Yaşlıların Sürekli Kaygı Düzeyleri ve Bazı Sosyoekonomik Etmenleri. Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi, Samsun, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 1998. 12. Geçtan E. Çağdaş Yaşam ve Normal Dışı Davranışlar. İstanbul, Evrim Matbaacılık, 1992. 13. Gönen E, Hablemitoğlu Ş. Yaşlıların yaşam kalitesinin iyileştirilmesi: sosyal devlet anlayışında evrensel bir yaklaşım. 2000’li Yıllara Doğru Sosyal Devletin Gerçekleştirilmesinde Sosyal Hizmetlerin Yeri ve Önemi, Bildiriler, Ankara, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi Yayını, 1994. 14. Terakye G. Huzurevinde yaşayan yaşlıların benlik saygısının incelenmesi. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 1989;5:15-24. 15. Karataş S. Yaşlılıkta yaşam doyumu ve etkileyen etmenler. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Dergisi 1990;8:105114. TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 15 YAŞLANMA VE DERİ SAĞLIĞI: hastalıkların ve depresyonun bir bulgusu ya da iç organ kanserlerinin bir habercisi olabileceği unutulmamalıdır. KORUNMA İÇİN ÖNERİLER Yaşlılarda nedeni bilinmeyen deri döküntüsü sıktır. Bu, çok farklı klinik şekillerde ortaya çıkabilir ve en sık kontakt dermatit, numular dermatit, asteatotik ekzema, staz dermatiti ve liken simpleks kronikus gibi ekzematöz dermatitler nedeniyle olduğu düşünülür. Doç. Dr. Başak YALÇIN // Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.Dermatoloji Kliniği Zaman içinde deri de diğer organlar gibi kaçınılmaz bir yaşlanma sürecine girer. Bu süreç genetik ve çevresel faktörlerin etkisi ile ortaya çıkan oldukça karmaşık bir süreçtir ve derinin görünümünde farklılaşma ve normal fonksiyonlarında bozulma ile kendini gösterir. Sosyal bir varlık olan insanın en önemli iletişim araçlarından birisi cildidir ve cilt görünümü o kişinin yaşı, genel sağlık durumu ve ruh halini ele veren birçok ipucu içerir. Günümüzde yaşlı nüfusun genel nüfusa oranı ve bu nüfusun sosyal ya da iş hayatındaki etkinliği artarak devam etmekte, bu da çeşitli kozmetik kaygıları beraberinde getirmektedir. Kadın ya da erkek birçok kişi yaşla birlikte derisinde ortaya çıkan değişikliklerden mutsuz olmakta, bunların geciktirilmesi ya da düzeltilmesi konusunda beklenti ve arayışa girmektedir. Bu durum yaşla birlikte deride ortaya çıkan kozmetik problemlerin, derinin fonksiyon bozuklukları ve hastalıkları kadar önemli olduğunu gösterir. Ancak diğer taraftan bu kaygı ve arayışlara odaklanarak deri yaşlanması teriminin yalnızca derinin kozmetik yaşlanması olarak algılanması da son derece yanlıştır. Çünkü yaşla birlikte derinin bariyer görevi, algılama, ısı regülasyonu gibi fonksiyonları bozulmakta ve çeşitli deri hastalıkları daha sık ya da daha farklı bir şekilde ortaya çıkmaya başlamaktadır. Deri yaşlanması asıl olarak iki başlık altında incelenir. Bunlardan ilki genetik olarak yönlendirilen ve engellenmesi mümkün olmayan intrensek yaşlanmadır. Diğeri ise hayat boyunca maruz kalınan çevresel faktörlerin kümülatif hasarı sonucu ortaya çıkan ekstrensek yaşlanmadır. Başta güneş maruziyeti olmak üzere sigara kullanımı, kötü beslenme, sistemik hastalık varlığı ve ilaç kullanımı gibi faktörler de bu sürece olumsuz etkide bulunurlar. Ekstrensek yaşlanmanın intrensek yaşlanmadan farkı, ilgili çevresel faktörlerden kaçınarak bu süreci engellemenin mümkün olmasıdır. Bu nedenle kişiler bu konularda bilinçlendirilmeli ve uyarılmalıdır. Deri yaşlanması sonucu oluşan değişiklikler a) Derinin görünümündeki değişiklikler: İntrensek yaşlanmaya bağlı olarak gelişen deri değişiklikleri kuruluk, ince kırışıklıklar, elastisitede azalma, frajilite artışı ve vasküler belirginleşmedir. Deri gevşek ve sarklık olup yüz çizgileri daha belirgindir; renk soluk ve mattır. Yoğun güneş ışınlarına maruz kalmış kişilerde ise bunlara ek olarak deri kaba ve meşinsidir, kırışıklıklar belirgindir, düzensiz pigmentasyon ve sarımsı renk değişikliği vardır. Telanjiektazi, venöz göllenme, purpura, komedon, sebase bez hiperplazisi gibi oluşumlar sık görülür; major premalign ve malign neoplazilerin sıklığında belirgin artış vardır. Sigara kullanımı da deri yaşlanmasını hızlandıran önemli bir faktördür. Yapılan çalışmalar sigaraya bağlı olarak dermal kollajen üretiminde bozulma ve artmış matriks metaloproteinaz aktivitesi sonucu kollajen, elastin ve proteoglikanda artmış yıkım olduğunu göstermektedir. b) Deri biyolojisindeki değişiklikler ve sonuçları: Yaşla birlikte epidermal hücrelerin yenilenme süresi uzar ve bunların hücre yüzeyinden atılması zorlaşır. Hücrelerin deri yüzeyinde birikmesi sonucu deri hem kabalaşır, hem de değen ışığın kırılmasındaki bozukluk nedeniyle gri- beyaz ve mat görünür. Yaşlı hastalarda kontakt dermatitin en sık nedeni topikal tedavilerdir. Hastalık yaşlılarda sıklıkla kalıcı ve tedavilere dirençlidir. Kuruluk ekzeması sıcak ve kuru havalarda ortaya çıkan bir ekzemadır. Özellikle kışın çok ısıtılmış evlerde yaşayan yaşlılarda görülür. Yaşla birlikte deriden su kaybı artar ve derinin nemliliğinde azalma meydana gelir. Stratum korneumdaki değişiklikler ve burada lipid (seramidler, trigliserid ve yağ asitleri), filagrin ve doğal nemlendirici faktör biyosentezinin azalması derinin kurumasına (kserozis) ve daha kaba görünmesine yol açar. Seboreik dermatit yaşlılarda sık görülen bir hastalık olmasına rağmen sıklıkla yanlış tanılandırılır. Özellikle Alzheimer, Parkinson ya da iskemik hastalıklar gibi çeşitli nörolojik hastalığı olan yaşlılarda ve diabetiklerde seboreik dermatitin sık görüldüğü hatırlanmalıdır. Yaşla birlikte hem dermis hem de epidermiste incelme meydana gelir. Deri saydam bir görünüm kazanır. Dermiste bulunan kollajen, elastik lifler ve hyaluronik asit miktarı azalır, kollajen ve elastik liflerde yapısal değişiklikler meydana gelir. Dermoepidermal bileşke düzleşir. Buna bağlı olarak epidermisle dermis arasındaki integrasyon ve iletişim azalır; kişilerde ufak travmalarla yıldızsı skar bırakan ülser ve purpura oluşumu daha sık ortaya çıkar. Deri enfeksiyonları yaşlılarda daha sık, daha şiddetli ve daha dirençli görülür. Örneğin Herpes zostere bağlı olarak gelişen postherpetik nevralji sıktır, daha uzun ve şiddetli seyreder. Bakteriyel enfeksiyonlar açısından bakıldığında dirençli suşlarla oluşan tedavisi zor enfeksiyonlar yaşlılarda daha sıktır. Mantar enfeksiyonlarından özellikle onikomikoz yaşlılarda daha fazla görülür. Ancak her tırnak şekil bozukluğu onikomikoz olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü yaşlılarda tırnak distrofileri de sıktır. Yaşlılıkla birlikte derinin vasküler yapısında atrofi ve damarları destekleyen yapılarda da azalma meydana gelir. Buna bağlı olarak staz dermatiti, basınç ülserleri ve deri zedelenmeleri (senil purpura) daha sık görülür; yara iyileşmesi gecikir. Yaşlılarda derinin immün fonksiyonları bozulur. Bu nedenle otoimmün büllü hastalıklar, ilaç reaksiyonları ve deri enfeksiyonları daha sık görülmeye başlar. Seboreik keratoz genel olarak kozmetik bir sorun gibi algılansa da son dönemde yaygın olarak ortaya çıkan ya da sayısı hızla artan ve sıklıkla kaşıntılı olan seboreik keratozların (Laser trelat belirtisi ) iç organ kanserlerinin bir bulgusu olabileceği unutulmamalıdır. Yaşla birlikte DNA tamir kapasitesi azalır, oksijen radikallerinin birikimi ve buna bağlı oksidatif hasar artar. Tüm bunlar yaşlı kişilerde deri kanserleri oluşumuna yatkınlık oluşturur. İlaç erüpsiyonları yaşlı kişilerde sık görülür. Bunun nedeni bu kişilerin sıklıkla çoklu ilaç kullanması ve immün sistemlerinde meydana gelen değişikliklerdir. Morfolojik olarak en sık görülen kutanöz ilaç reaksiyonları ekzantemler ve ürtikerdir. Bazen hastalarda döküntü olmaksızın yalnızca kaşıntı da ortaya çıkabilir. Alevlenme ve yatışma şeklinde seyreden deri döküntülerinde mutlaka ilaç erüpsiyonları düşünülmelidir. Yaşlılarda ilaç döküntülerinin en sık nedenleri arasında vitaminler ve destekleyiciler (örn kondroitin sülfat gibi), bitkisel karışımlar, antibiyotikler, statinler, kardiyovasküler ilaçlar, hormonlar ve antiinflamatuvarlar vardır. Yaşlılarda sık görülen bazı dermatolojik hastalıklar: Yaşlı kişilere deri sağlığı ile ilgili öneriler: Yaşlı deride ter bezlerinde azalma olup termoregülasyon bozulabilir. Saç ve tırnak uzama hızlarında azalma olur. Pacinian ve Meissner corpusculleri adı verilen basınç ve dokunma reseptörleri azalır, bna bağlı olarak deri yaralanmaları ve irritasyonunda artış meydana gelir. Bazı deri hastalıkları yaşlılarda daha sık görülür. Bunlardan başlıcaları kserozis, pruritus, ekzematöz dermatitler, deri enfeksiyonları, ilaç döküntüleri, derinin benign, premalign oluşumları ve deri kanserleri, otoimmün hastalıklar, ülserlerdir. Kserozis derinin su tutma özelliğinin azalması sonucu meydana gelir. Sık banyo yapma, banyoda alkol ve aseton içeren ya da sert sabunlar kullanma, sıcak ve kuru ortamlarda yaşama ve kolesterol düşürücü ilaçlar kullanma yaşlılarda deri kuruluğunu artıran faktörlerdir. Pruritusun en sık nedeni deride meydana gelen kuruluktur. Stres, anksiyete, polenler, otlar, yün intoleransı, evcil hayvanlarla temas ve bazı yiyecekler kaşıntıyı artırabilir. Ayrıca kaşıntının çeşitli sistemik 1. Kozmetik öneriler: Güneşten korunma hem deri yaşlanmasını geciktirir hem de premalign- malign deri hastalıklarının oluşmasını engeller. Bu nedenle dışarı çıkarken mutlaka siperli şapka takılmalı ve güneşten koruyucu kremler kullanılmalıdır. Hayvan deneyleri güneşten koruyucuların yalnızca güneş hasarını önlemekte değil, daha önceden oluşmuş olan deri hasarının geri çevrilmesinde de katkı sağladığını göstermiştir. Bu nedenle güneş hasarı gelişmiş yaşlı kişiler de güneşten koruyucular kullanmalıdır. SPF (sun protection factor), UVB koruyuculuğunu belirten bir faktördür, UVA koruyuculuğunu göstermez. Etkin korunma için yaşlı kişiler UVA ve UVB koruyuculuğu olan kremleri ideal sıklıkta ve yeterli miktarda kullanmalıdır. www.geriatri.org Fotoyaşlanma sonucu deride oluşan değişikliklerin tedavisine yönelik çeşitli seçenekler vardır. Bunlar arasında retinoidler, alfa ve beta hidroksi asitler ve bunların kombinasyonları önemli yer tutmaktadır. Vitamin B, C, antioksidanlar ve Tip I kollajende bulunan pentametrik peptid sekanslarının topikal uygulanımı da tedavide önerilmektedir. Bunlara ek olarak eksfoliatif ajanlar epidermisin yüzeyini eksfoliye ederek hücre turnoverını stimüle eder, derinin genç görünmesine destek verirler. Deri yaşlanmasına ait bulguların iyileştirilmesine yönelik olarak kullanılabilecek diğer yöntemler ise mikrodermabrasyon, kimyasal soyma, dermabrazyon ve lazer tedavisidir. Bu işlemlere aday olan yaşlıların derilerinde atrofi olmaması ve deri eklerinin yeterli yoğunlukta olması gerekmektedir. 2. Tıbbi öneriler: Derinin temizlenmesi ve irritasyonun önlenmesi: yaşlılarda deri daha kurudur ve irritasyona meyillidir. Bu kişilerin sıcak ve aşırı banyodan kaçınması gerekir. Banyoda nötr pH değerine sahip, krem bazda, yumuşak, ve katkısız sabunların kullanılması önerilir. Banyoda yalnızca ayaklar, koltuk altları, kasıklar gibi bölgelerin sabunlanması, diğer bölgelerin ise su ile temizlenmesi yeterlidir. Ayrıca alkol ve aseton içeren solüsyonların deriye uygulanmaması ve başta yün olmak üzere tahriş eden ve sıkı giysilerin giyilmemesi gerekmektedir. Giysilerin iyi emici özellikte olması önemlidir. Çünkü nemli giysiler fungal enfeksiyonlara ve döküntü oluşmasına zemin hazırlar, deri kuruluğunu artırırlar. Derinin nemlendirilmesi: Yaşlı derinin iyi nemlendirilmesi birçok dermatolojik problemin önlenmesine katkı sağlar. Bu nedenle yaşlıların düzenli olarak vücutlarını nemlendirmesi gerekmektedir. Nemlendirme işlemi özellikle banyodan sonra yoğun kremlerle yapılmalı, gün içinde de ihtiyaca göre değişik sıklıklarda krem ya da losyon bazında nemlendiricilerle tekrarlanmalıdır. Banyo suyuna katılan banyo yağları iyi nemlendirici özelliği olan preperatlardır. Ancak bunlar banyo çıkışında kayganlık oluşturacağı için düşme ve kırıklara neden olabilir. Ayrıca yaşlıların yaşadıkları ortamların çok sıcak olmaması ve buhar makinası ile nemlendirilmesi deri kuruluğunun önlenmesi için gereklidir. Düzenli dermatolojik muayene: Derinin premalign ve malign lezyonları yaşla birlikte artış gösterir. Deride meydana gelen değişiklikler kişinin kendisi ve ailesi tarafından sıklıkla yaşa bağlı olağan değişiklikler olarak kabul edilmekte ve üzerinde yeteri kadar durulmamaktadır. Bu durum deri kanserlerinin tespit edilmesini gecikebilmektedir. Yaşlıların düzenli dermatolojik muayene yaptırma konusunda teşvik edilmesi önerilir. Sağlıklı bir deriya sahip olmak için yaşlılara yönelik diğer öneriler arasında daha fazla su içmek, sigara içmemek, düzenli beslenmek ve spor yapmak yer almaktadır. KAYNAKLAR 1. Gilchrest BA. Skin aging 2003: recent advances and current concepts. Cutis 2003; 72: 5-10. 2. Yaar M, Eller M, Gilchrest B. Fifty years of skin aging. J Invest Dermatol Symp Proc 2002;7: 51-8. 3. Gupta MA, Gilchrest BA. Psychosocial aspect of aging skin. Menopause 2007; 13: 60-4. 4. Farage MA, Miller KW, Berardesca E, Maibach HI. Clinical implication of aging skin: cutaneous disorders in the elderly. Am J Clin Dermatol 2009; 10:73-86. 5. Weinberg JM, Scheinfeld NS. Cutaneous infections in the elderly: diagnosis and management. Dermatol Ther 2003; 16: 195-205. 6. Bolognia JL. Dermatologic and cosmetic concerns of the older woman. Clin Geriatr Med 1993;9: 209-29. 7. Roberts WA. Dermatologic problems of older women. Dermatol Clin 2006; 24: 271-80. 8. Weber SM, Ford K. Male skin care needs. Facial Plast Surg Clin North Am 2008; 16: 337-44. 9. Hodgkinson B, Nay R, Wilson J. A Systemic review of topical skin care in aged care facilities. J Clin Nurs 2007; 16: 129-36. 16 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ ÇALIŞMALARINDAN GÖRÜNTÜLER Geriatri ve Gerontoloji Kursu (2009) Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009) Geriatrics 2008 Kongresi Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009) Temel Geriatri Kursu (2008) Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009) Geriatri ve Gerontoloji Kursu (2009) Yaşlanan Dünya ve Yaşlanan İnsan Sempozyumu, Kırıkkale (2009) TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ [email protected] [email protected] www.geriatri.org. Birinci Basamak İçin Yaşlı Sağlığı Rehberi Tanı ve Tedavi Çalışması (2009) www.geriatri.org