Baytar-nâme-i Mehmed b. İskender El

Transkript

Baytar-nâme-i Mehmed b. İskender El
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
BAYTAR-NÂME-İ MEHMED B. İSKENDER EL-EDİRNEVÎ
VE DİL ÖZELLİKLERİ
Melis Sezen GÜNEŞ*
BAYTAR-NÂME-İ MEHMED B. İSKENDER AL-EDİRNEVÎ
AND ITS LANGUAGE FEATURES
Öz
İnsanın var olmasından itibaren tıp ilmi de var olmuş, çeşitli hastalıklar için
çeşitli tedavi yöntemleri uygulanmıştır. İnsan yalnızca kendi sağlığı için değil
hayvan sağlığı için de tedavi ve bakım yöntemleri, ilaçlar geliştirmiştir. Baytarlık
mesleğinin başlangıcı da bu sebeplerle çok eski tarihlere götürülebilir. Antik
çağdan itibaren süren tıp alanındaki gelişmeler günümüzde had safhaya
ulaşmakla birlikte, bu süreçte elde edilen bilgi birikimi edebi eserlerde de yer
bulmuştur. Baytarlık alanında yazılan eserlere baytarname adı verilmektedir.
Baytarın, batı kaynaklarında Eski Yunancada ‘at hekimi’ manasına gelen
‘hippiatros’ kelimesinden geldiği söylenmektedir. Hem bu etimolojik açıklamaya
dayanarak hem de eldeki baytarname adlı eserlere bakarak baytarnamelerin
ekseriyetle atlarla ilgili yazıldığı görülebilir. Baytarnamelerde yalnızca atların
veya hayvanların hastalıkları ve tedavi yöntemleri değil; sağlıklı olanlarının
anlaşılma kıstasları ve çeşitli özellikleri de işlenmiştir. Tüm bu eserler baytarlık
tarihi açısından büyük önem taşır. Fakat konu üzerinde yapılan inceleme ve
çalışmalar henüz yeterli değildir. Bu çalışmada baytarnameler arasında önemli
bir yere sahip olduğu düşünülen Mehmed bin İskender Edirnevî’nin Arapçadan
Türkçeye çevirdiği Baytarname incelenecektir. Çalışma kapsamında eser ve
mütercimi hakkındaki bilgilerle, eserin içerik, tertip ve dil özellikleri ele
alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Baytarname, Mehmed bin İskender Edirnevi, dil özellikleri
Abstract
People from the fact that there have been a variety of diseases, medical science
for a variety of treatment methods have been implemented. Not only for their
own health and for the health of the human and animal treatment and
maintenance methods, drugs developed. The beginning of these reasons, a very
old profession dates the vet may be moved. Starting from the ancient times of the
Arş. Gör., Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü, e-posta: [email protected]
*
175
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
medical field that had a stage in this process, together with today's advances in
the range of the resulting knowledge and literary works. This works in the field
of the vet is called ‘baytarname’.The vet is called in Western sources in the Old
Greek for ' word ' hippiatros ' which means ' horse doctor comes in. Both of these
works, both based on etymological explanation at hand is related to horses by
looking at the ‘baytarname’ often. In baytarname not only horses or animals
diseases and treatment methods; healthy one misunderstanding the criteria and a
variety of features. All these works is of great importance in the history of the
vet. But it is not enough yet to review and studies conducted on negativenesses.
We also have an important place in the work of ‘baytarname’; Mehmed bin
Iskender Edirnevî, a ‘baytarname’ of Arabic to Turkish this article turned into.
Both the works and the author of the work, as well as information about the
content, form and language features of the place.
Key Words: Baytarname, Mehmed bin İskender Edirnevi, language features.
Baytarnameler hayvan (ağırlıklı olarak at) hastalıklarının ve bu
hastalıkların tedavi yöntemlerinin işlendiği eserlerdir. Mesut Şen baytar
kelimesinin kökeniyle ilgili olarak Eski Yunancada ‘at hekimi’ anlamına
gelen hippiatros kelimesinden geldiğine dair görüş ile Arapça
sözlüklerdeki ‘yarmak, ayırmak, yarılmak, çatlamak’ anlamına gelen batr
kelimesinin baytār-bayṭar ve baytarat şeklindeki müştakları olduğuna dair
görüşü verdikten sonra eserlerin içeriklerinden hareketle birinci görüşün
daha inandırıcı olduğunu vurgular (Şen 1995,177).
“Baytarname evcil hayvanların hastalık ve tedavileri üzerine İslam
medeniyetlerinde yazılmış tıp kitaplarının genel adıdır. Fakat bu adla
geçen eserlerin umumiyetle atçılık ve binicilik eğitimi ile atların hastalık
ve tedavilerini ihtiva eden konulara hasredilmiş oldukları görülmektedir
(Şen 1995,177)”. Kütüphanelerde Baytarname adını taşıyan birçok eser
bulunmaktadır. Bizdeki baytarnamelerin daha çok Arapçadan yapılan
tercümelerle başladığını söylemek yanlış olmaz. Bu nedenle öncelikle
Arapça baytarnameler üzerinde kısaca durmak yerinde olacaktır.
Arap orduları 638’de Cündişâpûr’da gelişmiş bir tıp okulu
ve hastaneyle; 642’de büyük bir bilim ve araştırma merkezi
olan İskenderiye’de antik Mısır ve Yunan medeniyet bilimsel
mirasıyla
karşılaştılar.
Cündişâpûr
Hastanesi
doktorlarından Buhtişû ailesi bir taraftan Bağdat sarayının
özel hekimliğini yaparken diğer taraftan tercüme işleriyle
uğraştılar. Kısa sürede antik dünyanın temel eserlerinin
Arapçaya çevrilmesi İslâm tıbbında büyük bir atılımın
176
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
meydana gelmesine yol açmıştır (Doğan 2010, 316, Bayat
2003’ten). Tercümeler bilhassa Sabit bin Kurra tarafından
Bağdat’ta yapılmıştı. Kosta bin Luka ve İshak bin Huneyn
gibi diğer hekimler, yine başta Galenos’un eserleri olmak
üzere Süryâniceden ve Yunancadan tıbbî eserler
çevirmişlerdi (Doğan 2010, 316, Ronan 2005’ten).
750-850 yıları arasında süren tercüme devrini 9. yüzyılda
telif devri takip etmiştir. Bu dönemde Huneyn b. İshak’ın
çağdaşı ve halife Mütevekkil ile daha sonra gelen halifelerin
imrahoru olan Nasırüddin Muhammed b. Yaʽkub b. İshak b.
Ahi Hizâm el Hutteli’nin (ö.902) Kitabü’l-ḫayl veʽl-baytara
isimli meşhur eseri baytarlık üzerine yazılmış ilk telif eser
olarak karşımıza çıkmaktadır. Hizâm’ın bu eserinden başka
biri binicilik, silahşörlük ve baytarlık ve diğeri sadece
binicilik ve silahşörlük olmak üzere iki eseri daha
bulunmaktadır (Şen 1955, 179).
“Hizâm’ın binicilik, silahşörlük ve baytarlık üzerine kaleme aldığı ikinci
eseri Kitabü’l-fürüssiye veʽl-baytara adını taşımaktadır” (Şen 1955, 181).
Oğuz ağız özelliklerine dayalı Türkçe telif ve tercüme baytarnameler Eski
Oğuz Türkçesi Döneminden itibaren görülmeye başlanır. Bu eserler
sadece Eski Oğuz Türkçesi ve devamı olan Osmanlı Türkçesiyle değil
Türkçenin diğer tarihî yazı dilleriyle de kaleme alınmıştır. Özellikle
Memlûk Kıpçakçasıyla yazılmış baytarnameler dikkat çekmektedir. Bu
eserlerden biri de Baytaratü’l-Vâzıh’tır. 14. yüzyılın sonlarında yazıldığı
tahmin edilen bu eser Arapçadan tercüme edilmiştir.
Eserin hangi Arapça kitaptan, kim tarafından ve ne zaman
tercüme edildiği belli değildir. Mütercim, eserin girişinde
Tolu Beğ’in emriyle tecümeyi yaptığını belirtir. Eckmann
burada adı geçen Tolu Beğ’in 14 Nisan 1395’te Toktamış’ın
sarayında kalan Memlük elçisi Tolu ile aynı kimse olduğu
fikrindedir (Ercilasun 2012,394, Eckmann 1996’tan). Eserde
atların faydalı ve zararlı halleri, sıfatları, donları, huyları ve
at hastalıklarıyla tedavi yolları anlatılır (Ercilasun
2012,394, Özgür 1994’ten).
“Memlük-Kıpçak Türkçesinin askerlikle ilgili dil yadigârlarından birisi
177
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
de Münyetü’l-ġuzāt’tır. Münyetü’l-ġuzāt, ‘gazilerin arzu ettikleri şey’
manasına gelir. Eserde binicilik, ok atmak, kılıç kullanmak gibi askerlikle
ilgili işleri iyi yapmanın yolları teferruatlı olarak öğretilmektedir (Uğurlu
1987, 12).
Can Özgür’ün hazırladığı doktora tezinde Memlük Kıpçakçası ile
yazılmış eserlerden bahsedilirken, atçılıkla ilgili yazılmış eserler
kısmında Kitābü fi Riyāzati’l-hayl ve Münyetü’l-guzāt isimleri
zikredilmektedir. Bahse konu çalışmada Kitābü fi Riyāzati’l-hayl
hakkında şu bilgiler bulunmaktadır: “Farsçadan tercüme edilmiş olan bu
eserin mütercimi, tercüme yeri ve tarihi bilinmemektedir. At kullanma
ilmiyle ilgili konular eserde anlatılmaktadır. İki nüshası vardır” (Özgür
1994, 3).
Osmanlı Döneminde de gerek telif gerek tercüme, pek çok baytarname
kaleme alındığı bilinmektedir.
17. yüzyılın başlarında Osmanlı hükümdarı I.
Ahmed’in (1603-1617) emriyle Emir Hâcib Âşık Timur’un
ʽUmdetü’l-mülūk adlı eseri Tuhfetü’l-mülūk veʽs-selâtin
adıyla Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir. Yine bu
dönemde I. Ahmed’in hattatı Belgradlı Kenʽân Efendi
tarafından İstanbul Süleymaniye’de bir Baytarnâme kaleme
alınmıştır. Bu yüzyılın bir diğer telif eseri Şeyh Muhammed
Kadızâde (ö.1635) tarafından kaleme alınan ve II. Osman’a
(1618-1622) ithaf edilen Kitâb-ı makbūl der ḥâl-ı ḫuyūl adlı
eserdir. 1857 tarihinde, Arapça aslının 14.yüzyılda yazıldığı
tahmin edilen bir eser, Ordu-yı Hümayūn muhasebecisi
Tayyarzâde Ahmed Atâ Bey tarafından Tuhfetü’l fârisin fı
aḥvâli ḫuyūli’l-mücâhidin adıyla Osmanlı Türkçesine
tercüme edilmiştir. 1860’lı yıllarda M.Şevki Bey tarafından
kaleme alınmış dört telif eser vardır. Bunlardan biri Aḥkâmı emrâz-ı ḫârici adlı hayvanların dış hastalıkların yönelik
eserdir. Bir diğer eser Ḫayvân ḫastalıkları adını
taşımaktadır. Üçüncü eserin adı Ḫayvânat-ı munise emrâzı
beyânında’dır. M.Ş Bey Hicri 1282 (1865) yılında ʽİlm-i
ḥıfẓu’ṣ-ṣıḫḫa adlı dördüncü eserini kaleme almıştır. (Şen
1995, İstanbul)
“Genellikle baytarnameler atla ilgili ayet, hadis ve rivayetler, iyi bir atta
178
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
bulunması gereken özellikler, at satın alınırken dikkat edilecek noktalar
ile muhtemel kusurlar, at bakımı ve eğitimi, kısrakların yavrulaması,
sağlıklarının korunması vb. bilgiler verdikten sonra hastalıkların sebep,
belirti ve tedavilerinden bahseder” (Kırbıyık 1992, 278).
Mehmed bin İskender Edirnevî hakkında kaynaklarda bilgi
bulunamamıştır. Mesut Şen 9. yüzyılda yaşayan Sabit b. Kurra’nın
müellifi bilinmeyen bir eseri, başına bir mukaddime ekleyip Kitabü’lBaytara adıyla Arapçaya çevirdiğini, yine bu devirde tercüme edilmiş
Aristo’ya ait bir eserin Arapça, Farsça ve birçok Türkçe nüshası
bulunduğunu, Türkçe nüshaların Baytarnameler’in giderek nasıl
anonimleştiklerini göstermesi bakımından dikkat çekici olduğunu ifade
ederek bu eserlerden birinin de Muhammed (Mehmed) bin İskender
Edirnevi’nin Arapça bir nüshadan çevirdiği Baytarname olduğunu ifade
eder ancak Edirnevi hakkında bilgi vermez (Şen 1995, 178).
Mehmed bin İskender Edirnevi’nin Baytarname adlı eserinin, tespit
edebildiğimiz üç nüshası bulunmaktadır:
Avusturya Nüshası: Avusturya Milli Kütüphanesi Türkçe yazmaları
bölümünde N.F. 174 arşiv numarası ile kayıtlı nüsha hicrî 1110 (Miladi
1699) yılında istinsah edilmiştir. Nesih hatla yazılmış nüsha her
sayfasında 11 satır bulunan 30 yapraktan oluşmaktadır.
Süleymaniye Nüshası: 1496 arşiv numarasıyla kayıtlıdır. Rika ile
yazılmış olup her sayfasında 17 satır bulunan 63 varaktan oluşur.
Müstensihi Mehmet Emin eseri hicri 1265, miladi 1849 yılında istinsah
etmiştir.
Çorum Hasan Paşa Nüshası: Çorum Hasan Paşa İl Halk
Kütüphanesi’nde 19 Hk 2928 numarada kayıtlıdır. Her sayfasında 13 satır
bulunan 34 varaklık eser nesih hatla yazılmıştır. Sırtı bez ebru kâğıt kaplı
yazmanın söz başları kırmızı mürekkeplidir. Esere istinsah tarihi
düşülmemiştir fakat müstensihten ayrı olarak eserin sonuna 1091 tarihi
düşürülmüştür. Bu da miladi takvimde 1680’e tekabül eder.
İstinsah tarihi en eski olan Avusturya nüshasına ulaşılamamıştır. Diğer iki
nüsha mukayese edildiğinde Çorum nüshasının Süleymaniye nüshasından
169 yıl önce istinsah edildiği görülmektedir. İstinsah tarihi itibariyle daha
eski olan Çorum nüshası bu çalışmada esas nüsha olarak kullanılmıştır.
Süleymaniye ile Çorum nüshaları arasında küçümsenmeyecek farkların
179
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
olduğu dikkate değer bir husustur. İki nüsha arasındaki bu fark eserlerden
birisinin başka bir baytarname olabileceğinin, ya da eser nüshalarından
birisine zamanla müstensih eliyle önemli ölçüde müdahale edildiğinin
göstergesi olabilir. Avusturya nüshasıyla, eserin ulaşabildiğimiz iki
nüshasının (varsa başka nüshalarının) karşılaştırılması meseleyi
aydınlatmayı mümkün kılabilir. Ancak şu aşamada konuyla ilgili tatmin
edici açıklama yapmak güçtür.
Eserin İçeriği
Yazmanın 1b ve 2a varaklarında eserin yazılış hikâyesi anlatılmaktadır.
Esere göre İskender Zülkarneyn Himmetullah Rum vilayetinden çıkıp
Horasan’dan geçerek Belh’e gider. Bu sırada atlarına kıran girer. Atların
hastalandığını ve öldüğünü duyan Aristotales bu kitabı tasnif eder ve
İskender’e gönderir. Bu kitabın içindekilerden yola çıkarak yaptıkları
ilacı hasta olan atlara verirler ve atlar iyileşir.
İlk babın bulunduğu 2b ile 7b varakları arasında iyi atların özellikleri
üzerinde durulmuştur. 21 fasıldan oluşan bu babda atların fiziksel
özelliklerinden ayrıntılı bir şekilde bahsedilmiştir. Atın rengine göre nasıl
özellikler gösterdiği ve nasıl renkte olursa daha iyi olacağı anlatılmış,
ayrıca hangi fiziksel özelliklere sahip olan atın hangi karakteristik
özellikleri göstereceği de tek tek açıklanmıştır. Yazmada her fasıl kırmızı
kalemle başlıklandırılmış olup bu başlıklar aşağıdadır:
a) Ĥorasāni šorı at (4a/8)
b) Ol at kim ķızılsaġı (4a/11)
c) Šorı at (4a/12)
ç) Ķurt ķula at (4b/1)
d) Yaġız at kim boz ve siyah renk ola (4b/6-7)
e) Siyah at kim ġāyet de siyah ola (4b/10)
f) Ol at kim ķızılsaġı ola (4b/13)
g) Alaca at kim başı küçük ola (5a/4)
ğ) At kim boylu ola (5a/6)
h) Boz at kim yelesi ve ķuyruġı ve kirpikleri ķara ola (5a/10)
ı) Çil at kim yelesi ve ķuyruġı uzun uzun ola (5a/12-13)
i) Seyis at (5b/2)
j) Sıçan tüylü at (5b/3)
180
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
k) Siyah at (5b/5)
l) Siyah šorı at (5b/6)
m) Şaşı at (6a/1)
n) İki gözi çaķır at (6a/4)
o) Erçil at (6a/5)
ö) At kim yürürken başını yuġaru getürmeye (6a/6-7)
p) Burnı yaruķ at (6b/3)
r) Teziye at semürtmek bābında (7a/10)
Yazmanın 6b-7a varaklarında at hastalıkları sıralanarak, atların bu
hastalıklara yakalanma sebepleri ve hastalıkların teşhisi üzerinde
durulmaktadır. Bu bölümde yirmi yedi adet hastalık adı yer almaktadır.
Hastalık adlarında dikkat çeken husus bu adların tamamının Arapça
kökenli olmasıdır.
İkinci bab 7b-8b varakları arasındadır. ‘Pes bu faṣl atuñ başın daḫı beyān
ü ‘ayān idelüm’ cümlesiyle başlar. Bab başında atın yaşının dişlerinden
anlaşıldığı ve dişlerinin yapısı, sayısı, sıralanışı, adlandırılışı ve yaşına
göre dişlerinin gelişimi anlatılmıştır.
Üçüncü bab 8b’de başlayıp, 9b’de son bulur. ‘bu bāb saķaġuya ‘ilāc’
başlığı altında sakagu hastalığının iki türü olduğu ifade edildikten sonra
sakagunun belirtileri anlatılır ve ayrıntılı bir şekilde, tedavi yöntemleri;
sakagu hastalığına yakalanan ata neler yapılması gerektiği açıklanır.
9b’de başlayıp 31b’de biten dördüncü babda çeşitli hastalıkların
açıklamaları ve bu hastalıklara yakalanan atların tedavileri üzerinde
durulmuştur. 40 fasıldan oluşan bu babdaki fasıl başlıkları şu şekildedir:
Bu bāb ġava? ‘illetine ‘ilāc (9b/5)
Atuŋ boynına ķılıç doķunsa (18b/3)
Bevāŝıra ‘ilāc (10a/9)
Eger at sanculansa (19a/6)
Sigile ‘ilāc (11a/4)
Eger at ülpini çıķarursa (19b/8)
181
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
Bıçılġana ‘ilāc (11b/1)
Eger at öksürük olsa (20a/8)
Ürpege ‘ilāc (11b/7)
Išlak eger atuŋ ayaģı gicise (20b/9)
Sūsiye? ‘ilāc (11b/13)
Eger atuŋ sidügi šutulsa (21a/2)
Tūpaya ‘ilāc (12a/13)
Eger atuŋ ayaķları ķanasa (22b/9)
Nāŝıra ‘ilāc (13a/5)
Eger atuŋ ayaġına su inse (23a/9)
Gözinde keyye? ‘ilāc (13a/11)
Ürpelenmiş ata ‘ilāc (24a/4)
Atuŋ gözine aġac šoķunsa ‘ilāc (14a/3)
Eger atuŋ omuzu şişse (24a/9)
Eger gözine bir nesne šoķunsa (14a/8)
Sıracaya ‘ilāc (24b/2)
Ķabarcuķa ‘ilāc (14b/8)
Eger bir atda ĥunnām vākı‘ olsa (24b/10)
Dişi aġrısa (14b/11)
‘İlāc-ı šabāķ (26a/11)
Baģģāķa ‘ilāc (15a/7)
Eger atuŋ omuzı yaġır olsa (27a/3)
Eger atuŋ başı şişse (15b/7)
Eger atı eger basup yaġır olsa (27a/10)
Eger atuŋ eŋi ķopsa (16a/13)
Eger atı ısıtma šutsa (27b/12)
Eger atuŋ damagına sülük yapışa (16b/4)
Eger atuŋ ayaġında ürpek vākı‘ olursa (28b/1)
Eger atuŋ dili şişse (16b/11)
Mih dege ‘ilāc (29a/5)
Eger atuŋ dişi aġrısa (17a/7)
182
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
Šopuķ çalan ata ‘ilāc (30b/1)
Ģınāķ aġrısına (17b/2)
Baldırı şişse (30b/6)
‘Atı beslemek ahvalini beyān eder’ cümlesiyle başlayan beşinci ve son
bab, 31b’de başlayıp 33b’de son bulur. Bu babda önce atın nasıl
semirtileceği, besleneceği anlatılır. İyi beslenen atın işini iyi yapacağı
söylenir. Suyu ne şekilde ve nerede verilmelidir, ata ne yedirilmelidir ne
zaman ve nasıl yedirilmelidir sorularına cevap verilir.
DİL ÖZELLİKLERİ
Eserin dil özellikleri bakımından Eski Oğuz Türkçesine bağlanması
mümkündür. Eski Oğuz Türkçesinin dil özellikleri yapılan çalışmalarla
ortaya konmuştur. Bu düşünce ile çalışmada eserin tüm dil özellikleri
ayrıntılı olarak işlenmemiş, eseri dil özellikleri bakımından Eski Oğuz
Türkçesine bağlayan hususlar ele alınmıştır.
İmla Özellikleri
Ünlülerin imlası
“Türkçe kelimelerde /a/ ünlüsü kelime başında elif ya da medli elif ile
gösterilir. Kelime içinde /a/ sadece elif ile gösterilir. Kelime sonunda /a/
yine elifle, kimi eklerin ve kelimelerin kalıplaşmış yazılışlarında ise he ‫ه‬
ile gösterilir” (Develi 2006, 31). Metinde de bu kullanımlara uygunluk
görülmektedir. Yukarıdaki anlatılandan farklı olarak kelime içinde /a/
sesini göstermek için bazı yerlerde medli elif kullanılmıştır. ‫ کتابك‬Kitabuŋ
(2a/1), ‫ اوﻻﻥ‬olan (2a/1), ‫ ﻋﻼﺝ‬ʽilac (2a/2)
“Kelime başında /e/ elif ile gösterilir. Bazen /a/ ile karışmasını önlemek
için elifin üzerine hemze konulabilir. Kelime içinde /e/ genel olarak
gösterilmez. Kelime sonunda /e/ ‫ ه‬he ile gösterilir” (Develi 2006, 31-32).
Metinde de kelime sonunda /a/ ve /e/ seslerini göstermek için he ‫ه‬
harfinin kullanılmasına örnekler vardır: ‫ ﺼوﻛﺭه‬soŋra (10b/2), ‫ دوه‬deve
(3a/13)
Ünsüzlerin İmlası
183
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
/p/ ve /ç/ seslerinin Arapçada olmaması sebebiyle Arap alfabesinde bu
sesleri gösteren harfler bulunmaz. Arap alfabesiyle kaleme alınan Türkçe
metinlerde bu sesler, bazen /b/ ‫ ب‬ve /c/ ‫ ﺝ‬ile bazen de bu harflerin üç
noktalı şekilleriyle de /ç/ ‫ چ‬e/ /p/ ‫ پ‬ile gösterilir. Metnimizde de bunun
örnekleri bulunmaktadır: ‫ ﻗﻠﻴﺞ‬kılıç (18b/4), ‫ ﺼاﺝ‬saç (18b/6), ‫ ﻗوﭙﺴﻪ‬kopsa
(16a/13), ‫ ﺼﺭوب‬sorup (10b/1).
Metnimizde Eski Oğuz Türkçesi metinlerinin birçoğunda olduğu gibi -Up
zarf-fiil eki ‫ پ‬ile değil ‫ ب‬ile işaretlenmiştir: Döküp ‫( دوکوب‬12b/11), varup
‫( واﺭوب‬1b/12).
Eski Oğuz Türkçesinde geniş ölçüde ötümsüz ünsüzlü biçimiyle
kullanılmış olan -ıçaḳ / -içek zarf fiil ekinin Eski Oğuz Türkçesinin
sonlarında –ıcaķ -icek şekline girdiği ve ekin Osmanlı Türkçesinde
sürekli olarak ötümlü ünsüzlü biçimiyle kullanıldığı bilinmektedir (bkz.
Timurtaş 1994,325). Ekin metnimizde sürekli olarak (‫ )چ‬ile yazıldığı
görülmektedir: kaldırıçak ‫( ﻗﻠدﺭىچق‬3b/3), uğrayıçak ‫( اوغراىچق‬6a/7).
Metinde geniz n’si için ‫ گ‬p/ ‫ ݣ‬harfleri kullanılmamış, bu ses sürekli
olarak ‫ ك‬ile gösterilmiştir.
“Osmanlı alfabesindeki kimi harfler, Türkçe kelimelerde, bugünkü
alfabeden farklı olarak yalnızca kalın ünlülerle veya yalnızca ince
ünlülerle kullanılır. Bunların başlıcaları ‫ ك‬-‫ق‬, ‫غ‬-‫ ك‬, ‫ ت‬- ‫ ط‬, ‫س‬- ‫ص‬
harfleridir (Develi 2006,39).” Bunlardan ön damak ünlüleriyle kullanılan
ünsüzler ‫ ك‬kef, ‫ س‬sin ve ‫ ط‬tı art damak ünlüleriyle kullanılan ünsüzler ise
‫ غ‬gayn, ‫ ق‬kaf, ‫ ط‬tı ve ‫ ﺺ‬sad harfleridir. Fakat bu durumun bozulduğu
kelimeler de karşımıza çıkmaktadır. Bu duruma metindeki Türkçe
kelimelerden seçtiğimiz şu örnekleri gösterebiliriz: ‫ ﺴچاﻦ‬sıçan (5b/3),
‫ اﺴچاق‬ısıçak (13a/4), ‫ اوﻠﺴﻪ‬olsa (20a/8).
Ses Bilgisi
Dil Uyumu
İncelik-kalınlık bakımından vokal uyumu, Türkçede her devirde
sağlamdır (Timurtaş, 1994, 26). Eski Oğuz Türkçesinde de dil uyumunun
sağlam olduğu bilinmektedir. Bu eserde de dil uyumu sağlamdır. Ancak
zarf-fiil eki -ICAk bazı kelimelerde uyumu bozmuştur: ‫ ﻗﻟدﺭﻴچك‬kaldırıçek
(3b/4).
184
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
Dudak uyumu
Yuvarlaklık-düzlük bakımından vokal uyumunun Türkçenin
ilk devirlerinden beri umumileşip sağlam kaideler olarak
ortaya çıkmadığı malumdur. Eski Türkiye Türkçesinde ise,
bu hal devam etmekte, ayrıca eski ve yeni yazı dilimizden
farklı olarak birçok kelimelerde bir yuvarlaklaşma kendini
göstermektedir. Düz vokal taşıması gereken, Uygur
devresinde olduğu gibi, bugün de düz vokal taşıyan bazı
kelimelerin yuvarlak vokalli olduğu görülüyor. Bu
yuvarlaklaşma (labialisation), Eski Türkiye Türkçesinin en
mühim fonetik hususiyetlerinden birini teşkil etmektedir
(Timurtaş 1994,27).
Eski Oğuz Türkçesinde eklerde de köklerde de uyuma aykırılık
görülebilir. Bu dönem metinlerinde bazı eklerin sadece düz, bazılarınınsa
yuvarlak ünlülü biçimlerinin kullanılmış olması; bazı kelimelerin çeşitli
fonetik sebeplerle yuvarlak ünlülü hale gelmesi veya eski şekillerin
korunması Eski Oğuz Türkçesinde dudak uyumu bulunmaması sonucunu
doğurmuştur. İncelediğimiz metinde de bu durum görülmektedir: deve
dişlü (8a/13), atuŋ gözine (15b/1), idüp (19a/1), otı (25a/5), vardur
(29b/10).
Şekil Bilgisi
Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde üçüncü teklik ve çokluk şahıs iyelik
eklerinin düz ünlülü olduğu (Timurtaş 1994:64; Gülsevin 2011:12; Özkan
2009:112) bilinmektedir. Bu eklerin ünlülerinin metnimizde de düz
biçimleri kullanılmıştır: Atuŋ öksürügi (34a/8), atuŋ gözi (33b/9), atlarına
(1b/8).
Eski Oğuz Türkçesi eserlerinde ikinci çokluk şahıs iyelik eki sürekli
yuvarlak ünlülü kullanılmıştır (Timurtaş 1994:65; Gülsevin 2011:12-13;
Özkan 2009:112). İncelediğimiz metinde de ek bu şekilde karşımıza
çıkar: didigümüzlerden (7a/8)
Eski Oğuz Türkçesinde geniş zaman eki genellikle yuvarlak ünlü ile
kullanılmıştır (Timurtaş 1994:122; Gülsevin 2011:92-93; Özkan
2009:137). Metnimizdeki örnekleri şu şekildedir: kılurlar, gelür ise
(3a/5).
185
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
Görülen geçmiş zaman eki, Eski Oğuz Türkçesinde 3. teklik ve çokluk
şahıslarda daima düz ünlülü şekilde kullanılmıştır. Ayrıca ekte ünsüz
benzeşmesine bağlı olarak bir tonsuzlaşma görülmemektedir (Timurtaş
1994:120; Gülsevin 2011:88-89-90; Özkan 2009:136). Metnimizde de bu
kullanım mevcuttur: Oturdı (1b/8), geçdi (1b/8).
İstek birinci çokluk şahıs yapısı –AlUm şeklinde yuvarlak ünlülüdür ki
bu biçim Eski Oğuz Türkçesinin karakteristik özelliklerindendir: ėdelüm
(5b/5).
Şart kipi için Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde –sA, ve ise biçiminde
kullanıldığı (Timurtaş 1994:131; Özkan 2009:143-144) bilinmektedir.
Metnimizde de her iki kullanıma örnekler bulunmaktadır: Olursa (3b/7),
olur ise (5b/1), gelür ise (3a/5)
Ölçünlü Türkiye Türkçesinde kullanılan –IncA ekiyle aynı fonksiyonda
Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde –(ı)cak, -(ı)cek eki kullanılmıştır
(Timurtaş 1994:139; Gülsevin 2011:125; Özkan 2009:153). Bu ekin
örneklerine metnimizde de sıkça rastlanmaktadır: yüriçek (3a/7),
kaldırıçek (3b/4), olıçak (1b/12).
Eski Oğuz Türkçesinde ettirgen çatı ekinin yardımcı ünlüsü sürekli
yuvarlaktır (Timurtaş 1994:286; Gülsevin 2011:138-139-140; Özkan
2009:134). Metindeki kullanımı şöyledir: Arturalar (33b/3), Bitüreler
(34a/8), ṭamzuralar (8b/13).
Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde 3. teklik şahıs bildirme eki sürekli
yuvarlak ünlülüdür (Timurtaş 1994:111; Özkan 2009:145). Ekin bu
özelliği metnimizde de görülmektedir: Altmışdur (20a/10), nedür (2b/6)
Eski Türkçede -p olarak kullanılan gerundium ekinin Eski Oğuz
Türkçesinde yardımcı ünlünün eke dâhil olması sonucu –Up biçimine
geldiği ve sürekli yuvarlak ünlülü olduğu bilinmektedir (Timurtaş
1994:140; Gülsevin 2011:133; Özkan 2009:154). Metnimizde de bu ekin
sürekli yuvarlak ünlü ile yazıldığı görülmektedir: idüp (34a/13), katup
(19b/7).
Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde -sUz isimden isim yapma eki daima
yuvarlak ünlülü şekilde kullanılmıştır. (Timurtaş 1994:79; Gülsevin
2011:119; Özkan 2009:119). Metinde bulunan bazı örnekler şunlardır:
186
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
Silahsuz (2a/7), askersüz (2a/7).
Eski Oğuz Türkçesinde -lU isimden isim yapma eki yuvarlak ünlü ile
kullanılır. (Timurtaş 1994:78; Gülsevin 2011:118; Özkan 2009:119).
Metnimizde de bu yapı korunmuştur: kıymetlü (3a/8), deve tabanlu
(3a/13).
Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde kullanılan belirtme hali eklerinden biri
de –n’dir (Timurtaş 1994:70-71; Özkan 2009:115). İncelediğimiz
metinde de bu kullanımın örnekleri bulunmaktadır: ėyüsin (2b/4),
yavuzın (2b/4).
Zaman Ekleri
Şimdiki Zaman
Metnimizde ve diğer Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde şimdiki zaman
için özel bir ek yoktur. “Bu sıga çok defa muzari ile ifade edilmektedir.
Bugün kullanılan ve yorı- fiilinden gelen –yor eki henüz metinlerimizde
görülmemektedir (Timurtaş 1994,126).” Bu zamanın işaretleyicisi bir ek
bulunmamakla beraber, şimdiki zaman anlamı taşıyan kullanımlar
mevcuttur. Metinde geçen örnekler şöyledir: Beyan idelüm (5b/5)
Görülen Geçmiş Zaman
“Asıl geçmiş zaman ekleri –dı, -di’dir. Yazılışı itibariyle konsonant
benzeşmesine tabi değildir. Teklik ve çokluk 1. ve 2. Şahıslarda vokal
daima yuvarlaktır. Şahıs ekleri 1. şahıs için –m, -k; 2. şahıs için –ŋ,
-ŋüz’dür (Timurtaş 1994,120).” Metnimizde görülen geçmiş zaman
kullanımının örnekleri şunlardır: kıldı (1b/8), oturdı (1b/8)
Öğrenilen Geçmiş Zaman
Öğrenilen geçmiş zaman -Up dur, -Up durur ile de ifade edilmekle
birlikte asıl eki –mIş’tır ve daima ‘düz-dar ünlü’ ile kullanılır (Gülsevin
2011,80). İncelediğimiz metindeki örnekler şu şekildedir: Dimişler
(6a/3), olmışdur (2a/12).
187
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
Geniş Zaman
Eski Oğuz Türkçesinde –ur,-ür; -ar,-er; -ır,-ir ve –r eklerinin hepsi
kullanılmıştır (Özkan 2009,137). Metnimizde de bu ifadeye uygun
örnekler görülmektedir. Beyan ėder (4a/8), dėrler (6a11)
İstek Kipi
Teklik 1.şahıs eki –a-m, -e-m’dir. Teklik 2.şahıs –a-sın, -e-sin’dir. Teklik
3.şahıs eki –a,-e’dir. Çokluk 1.şahıs eki –a-vuz,-e-vüz; 2.şahıs eki –a-sız,e-siz; 3.şahıs eki –a-lar,-e-ler’dir (Timurtaş 1994,127-128). Metnimizdeki
örnekler şunlardır: Ola (5b/11), baglayalar (7a/11)
SONUÇ
İstinsah tarihi 17. yy. da olsa eser dil özellikleri bakımından Eski Oğuz
Türkçesi ürünü olarak değerlendirilmelidir. Osmanlı dönemi
müstensihlerinin eserleri istinsah ederken dil özelliklerine bağlı kaldıkları
Eski Oğuz Türkçesi dönemine ait birçok eserin geç dönem istinsahlarının
EOT özelliklerini korumalarından anlaşılmaktadır.
Gerek Eski Oğuz Türkçesi gerekse Osmanlı Türkçesi ile telif/tercüme
edilmiş baytarnamelerin hem söz varlığı hem de içerdikleri tedavi
yöntemleri bakımından dil çalışmaları ve konuyla ilgili farklı disiplinler
için önemli malzemeler barındırdığı muhakkaktır. Bu gerçekten hareketle
baytarnameler dönemleri bakımından tasnif edilerek metinler
neşredilmelidir.
KAYNAKÇA
DEVELİ Hayati (2006), Osmanlı Türkçesi Kılavuzu I, 3F Yayınevi,
İstanbul
DOĞAN Şaban (2010), Eski Oğuz Türkçesinde Tıp Dilinin Oluşumu ve
Özellikleri, Turkish Studies International Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, s. 313373, Winter 2010.
GÜLSEVİN Gürer (2011), Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, Türk Dil
Kurumu Yayınları, Ankara
188
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190
ERCİLASUN Ahmet Bican (2012), Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları,
Ankara
ERGİN Muharrem (1993), Türk Dil Bilgisi, Bayrak yay., İstanbul
KANAR Mehmet (2011), Eski Anadolu Türkçesi Sözlüğü, Say
Yayınları, İstanbul
KIRBIYIK Kasım (1992), “Baytarlık” Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, Cilt 5, İstanbul s.278-282
NASKALİ Emine Gürsoy (1995), Türk kültüründe at ve çağdaş
atçılık, Resim Matbaacılık, İstanbul
ÖZGÜR Can (1994), Baytarātü’l Vāzıh’ın Kıpçakça ve Türkmence
Yazmalarına
Göre
Kıpçakçanın
Oğuzcalaşması
(Türkmenceleşmesi) Üzerine Bir Dil Araştırması, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü Doktora Tezi S.3, İstanbul
ÖZKAN Mustafa (2009), Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski
Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi, İstanbul
SAMİ Şemsettin, Kāmûs-ı Türkî, Çağrı Yayınları, İstanbul 2007
ŞEN Mesut (1995), Baytarnâmeler Türk Kültüründe At ve Çağdaş
Atçılık. İstanbul
Tarama Sözlüğü (1983), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
TİMURTAŞ Faruk Kadri (2008), Osmanlı Türkçesine Giriş I, Alfa
Yayınları, İstanbul
TİMURTAŞ Faruk Kadri (2011), Osmanlı Türkçesine Giriş III, Alfa
Yayınları, İstanbul
TİMURTAŞ Faruk Kadri (1994), Eski Türkiye Türkçesi XV. Yüzyıl,
Gramer-Metin-Sözlük, Enderun Kitabevi, İstanbul.
189
AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190
EK
Çorum Hasan Paşa İl Halk Küt. (19 Hk 2928)
Süleymaniye Küt. (Bağdadlı Vehbi 1496)
190

Benzer belgeler