Baytar-nâme-i Mehmed b. İskender El
Transkript
Baytar-nâme-i Mehmed b. İskender El
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 BAYTAR-NÂME-İ MEHMED B. İSKENDER EL-EDİRNEVÎ VE DİL ÖZELLİKLERİ Melis Sezen GÜNEŞ* BAYTAR-NÂME-İ MEHMED B. İSKENDER AL-EDİRNEVÎ AND ITS LANGUAGE FEATURES Öz İnsanın var olmasından itibaren tıp ilmi de var olmuş, çeşitli hastalıklar için çeşitli tedavi yöntemleri uygulanmıştır. İnsan yalnızca kendi sağlığı için değil hayvan sağlığı için de tedavi ve bakım yöntemleri, ilaçlar geliştirmiştir. Baytarlık mesleğinin başlangıcı da bu sebeplerle çok eski tarihlere götürülebilir. Antik çağdan itibaren süren tıp alanındaki gelişmeler günümüzde had safhaya ulaşmakla birlikte, bu süreçte elde edilen bilgi birikimi edebi eserlerde de yer bulmuştur. Baytarlık alanında yazılan eserlere baytarname adı verilmektedir. Baytarın, batı kaynaklarında Eski Yunancada ‘at hekimi’ manasına gelen ‘hippiatros’ kelimesinden geldiği söylenmektedir. Hem bu etimolojik açıklamaya dayanarak hem de eldeki baytarname adlı eserlere bakarak baytarnamelerin ekseriyetle atlarla ilgili yazıldığı görülebilir. Baytarnamelerde yalnızca atların veya hayvanların hastalıkları ve tedavi yöntemleri değil; sağlıklı olanlarının anlaşılma kıstasları ve çeşitli özellikleri de işlenmiştir. Tüm bu eserler baytarlık tarihi açısından büyük önem taşır. Fakat konu üzerinde yapılan inceleme ve çalışmalar henüz yeterli değildir. Bu çalışmada baytarnameler arasında önemli bir yere sahip olduğu düşünülen Mehmed bin İskender Edirnevî’nin Arapçadan Türkçeye çevirdiği Baytarname incelenecektir. Çalışma kapsamında eser ve mütercimi hakkındaki bilgilerle, eserin içerik, tertip ve dil özellikleri ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Baytarname, Mehmed bin İskender Edirnevi, dil özellikleri Abstract People from the fact that there have been a variety of diseases, medical science for a variety of treatment methods have been implemented. Not only for their own health and for the health of the human and animal treatment and maintenance methods, drugs developed. The beginning of these reasons, a very old profession dates the vet may be moved. Starting from the ancient times of the Arş. Gör., Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, e-posta: [email protected] * 175 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 medical field that had a stage in this process, together with today's advances in the range of the resulting knowledge and literary works. This works in the field of the vet is called ‘baytarname’.The vet is called in Western sources in the Old Greek for ' word ' hippiatros ' which means ' horse doctor comes in. Both of these works, both based on etymological explanation at hand is related to horses by looking at the ‘baytarname’ often. In baytarname not only horses or animals diseases and treatment methods; healthy one misunderstanding the criteria and a variety of features. All these works is of great importance in the history of the vet. But it is not enough yet to review and studies conducted on negativenesses. We also have an important place in the work of ‘baytarname’; Mehmed bin Iskender Edirnevî, a ‘baytarname’ of Arabic to Turkish this article turned into. Both the works and the author of the work, as well as information about the content, form and language features of the place. Key Words: Baytarname, Mehmed bin İskender Edirnevi, language features. Baytarnameler hayvan (ağırlıklı olarak at) hastalıklarının ve bu hastalıkların tedavi yöntemlerinin işlendiği eserlerdir. Mesut Şen baytar kelimesinin kökeniyle ilgili olarak Eski Yunancada ‘at hekimi’ anlamına gelen hippiatros kelimesinden geldiğine dair görüş ile Arapça sözlüklerdeki ‘yarmak, ayırmak, yarılmak, çatlamak’ anlamına gelen batr kelimesinin baytār-bayṭar ve baytarat şeklindeki müştakları olduğuna dair görüşü verdikten sonra eserlerin içeriklerinden hareketle birinci görüşün daha inandırıcı olduğunu vurgular (Şen 1995,177). “Baytarname evcil hayvanların hastalık ve tedavileri üzerine İslam medeniyetlerinde yazılmış tıp kitaplarının genel adıdır. Fakat bu adla geçen eserlerin umumiyetle atçılık ve binicilik eğitimi ile atların hastalık ve tedavilerini ihtiva eden konulara hasredilmiş oldukları görülmektedir (Şen 1995,177)”. Kütüphanelerde Baytarname adını taşıyan birçok eser bulunmaktadır. Bizdeki baytarnamelerin daha çok Arapçadan yapılan tercümelerle başladığını söylemek yanlış olmaz. Bu nedenle öncelikle Arapça baytarnameler üzerinde kısaca durmak yerinde olacaktır. Arap orduları 638’de Cündişâpûr’da gelişmiş bir tıp okulu ve hastaneyle; 642’de büyük bir bilim ve araştırma merkezi olan İskenderiye’de antik Mısır ve Yunan medeniyet bilimsel mirasıyla karşılaştılar. Cündişâpûr Hastanesi doktorlarından Buhtişû ailesi bir taraftan Bağdat sarayının özel hekimliğini yaparken diğer taraftan tercüme işleriyle uğraştılar. Kısa sürede antik dünyanın temel eserlerinin Arapçaya çevrilmesi İslâm tıbbında büyük bir atılımın 176 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 meydana gelmesine yol açmıştır (Doğan 2010, 316, Bayat 2003’ten). Tercümeler bilhassa Sabit bin Kurra tarafından Bağdat’ta yapılmıştı. Kosta bin Luka ve İshak bin Huneyn gibi diğer hekimler, yine başta Galenos’un eserleri olmak üzere Süryâniceden ve Yunancadan tıbbî eserler çevirmişlerdi (Doğan 2010, 316, Ronan 2005’ten). 750-850 yıları arasında süren tercüme devrini 9. yüzyılda telif devri takip etmiştir. Bu dönemde Huneyn b. İshak’ın çağdaşı ve halife Mütevekkil ile daha sonra gelen halifelerin imrahoru olan Nasırüddin Muhammed b. Yaʽkub b. İshak b. Ahi Hizâm el Hutteli’nin (ö.902) Kitabü’l-ḫayl veʽl-baytara isimli meşhur eseri baytarlık üzerine yazılmış ilk telif eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Hizâm’ın bu eserinden başka biri binicilik, silahşörlük ve baytarlık ve diğeri sadece binicilik ve silahşörlük olmak üzere iki eseri daha bulunmaktadır (Şen 1955, 179). “Hizâm’ın binicilik, silahşörlük ve baytarlık üzerine kaleme aldığı ikinci eseri Kitabü’l-fürüssiye veʽl-baytara adını taşımaktadır” (Şen 1955, 181). Oğuz ağız özelliklerine dayalı Türkçe telif ve tercüme baytarnameler Eski Oğuz Türkçesi Döneminden itibaren görülmeye başlanır. Bu eserler sadece Eski Oğuz Türkçesi ve devamı olan Osmanlı Türkçesiyle değil Türkçenin diğer tarihî yazı dilleriyle de kaleme alınmıştır. Özellikle Memlûk Kıpçakçasıyla yazılmış baytarnameler dikkat çekmektedir. Bu eserlerden biri de Baytaratü’l-Vâzıh’tır. 14. yüzyılın sonlarında yazıldığı tahmin edilen bu eser Arapçadan tercüme edilmiştir. Eserin hangi Arapça kitaptan, kim tarafından ve ne zaman tercüme edildiği belli değildir. Mütercim, eserin girişinde Tolu Beğ’in emriyle tecümeyi yaptığını belirtir. Eckmann burada adı geçen Tolu Beğ’in 14 Nisan 1395’te Toktamış’ın sarayında kalan Memlük elçisi Tolu ile aynı kimse olduğu fikrindedir (Ercilasun 2012,394, Eckmann 1996’tan). Eserde atların faydalı ve zararlı halleri, sıfatları, donları, huyları ve at hastalıklarıyla tedavi yolları anlatılır (Ercilasun 2012,394, Özgür 1994’ten). “Memlük-Kıpçak Türkçesinin askerlikle ilgili dil yadigârlarından birisi 177 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 de Münyetü’l-ġuzāt’tır. Münyetü’l-ġuzāt, ‘gazilerin arzu ettikleri şey’ manasına gelir. Eserde binicilik, ok atmak, kılıç kullanmak gibi askerlikle ilgili işleri iyi yapmanın yolları teferruatlı olarak öğretilmektedir (Uğurlu 1987, 12). Can Özgür’ün hazırladığı doktora tezinde Memlük Kıpçakçası ile yazılmış eserlerden bahsedilirken, atçılıkla ilgili yazılmış eserler kısmında Kitābü fi Riyāzati’l-hayl ve Münyetü’l-guzāt isimleri zikredilmektedir. Bahse konu çalışmada Kitābü fi Riyāzati’l-hayl hakkında şu bilgiler bulunmaktadır: “Farsçadan tercüme edilmiş olan bu eserin mütercimi, tercüme yeri ve tarihi bilinmemektedir. At kullanma ilmiyle ilgili konular eserde anlatılmaktadır. İki nüshası vardır” (Özgür 1994, 3). Osmanlı Döneminde de gerek telif gerek tercüme, pek çok baytarname kaleme alındığı bilinmektedir. 17. yüzyılın başlarında Osmanlı hükümdarı I. Ahmed’in (1603-1617) emriyle Emir Hâcib Âşık Timur’un ʽUmdetü’l-mülūk adlı eseri Tuhfetü’l-mülūk veʽs-selâtin adıyla Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir. Yine bu dönemde I. Ahmed’in hattatı Belgradlı Kenʽân Efendi tarafından İstanbul Süleymaniye’de bir Baytarnâme kaleme alınmıştır. Bu yüzyılın bir diğer telif eseri Şeyh Muhammed Kadızâde (ö.1635) tarafından kaleme alınan ve II. Osman’a (1618-1622) ithaf edilen Kitâb-ı makbūl der ḥâl-ı ḫuyūl adlı eserdir. 1857 tarihinde, Arapça aslının 14.yüzyılda yazıldığı tahmin edilen bir eser, Ordu-yı Hümayūn muhasebecisi Tayyarzâde Ahmed Atâ Bey tarafından Tuhfetü’l fârisin fı aḥvâli ḫuyūli’l-mücâhidin adıyla Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir. 1860’lı yıllarda M.Şevki Bey tarafından kaleme alınmış dört telif eser vardır. Bunlardan biri Aḥkâmı emrâz-ı ḫârici adlı hayvanların dış hastalıkların yönelik eserdir. Bir diğer eser Ḫayvân ḫastalıkları adını taşımaktadır. Üçüncü eserin adı Ḫayvânat-ı munise emrâzı beyânında’dır. M.Ş Bey Hicri 1282 (1865) yılında ʽİlm-i ḥıfẓu’ṣ-ṣıḫḫa adlı dördüncü eserini kaleme almıştır. (Şen 1995, İstanbul) “Genellikle baytarnameler atla ilgili ayet, hadis ve rivayetler, iyi bir atta 178 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 bulunması gereken özellikler, at satın alınırken dikkat edilecek noktalar ile muhtemel kusurlar, at bakımı ve eğitimi, kısrakların yavrulaması, sağlıklarının korunması vb. bilgiler verdikten sonra hastalıkların sebep, belirti ve tedavilerinden bahseder” (Kırbıyık 1992, 278). Mehmed bin İskender Edirnevî hakkında kaynaklarda bilgi bulunamamıştır. Mesut Şen 9. yüzyılda yaşayan Sabit b. Kurra’nın müellifi bilinmeyen bir eseri, başına bir mukaddime ekleyip Kitabü’lBaytara adıyla Arapçaya çevirdiğini, yine bu devirde tercüme edilmiş Aristo’ya ait bir eserin Arapça, Farsça ve birçok Türkçe nüshası bulunduğunu, Türkçe nüshaların Baytarnameler’in giderek nasıl anonimleştiklerini göstermesi bakımından dikkat çekici olduğunu ifade ederek bu eserlerden birinin de Muhammed (Mehmed) bin İskender Edirnevi’nin Arapça bir nüshadan çevirdiği Baytarname olduğunu ifade eder ancak Edirnevi hakkında bilgi vermez (Şen 1995, 178). Mehmed bin İskender Edirnevi’nin Baytarname adlı eserinin, tespit edebildiğimiz üç nüshası bulunmaktadır: Avusturya Nüshası: Avusturya Milli Kütüphanesi Türkçe yazmaları bölümünde N.F. 174 arşiv numarası ile kayıtlı nüsha hicrî 1110 (Miladi 1699) yılında istinsah edilmiştir. Nesih hatla yazılmış nüsha her sayfasında 11 satır bulunan 30 yapraktan oluşmaktadır. Süleymaniye Nüshası: 1496 arşiv numarasıyla kayıtlıdır. Rika ile yazılmış olup her sayfasında 17 satır bulunan 63 varaktan oluşur. Müstensihi Mehmet Emin eseri hicri 1265, miladi 1849 yılında istinsah etmiştir. Çorum Hasan Paşa Nüshası: Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi’nde 19 Hk 2928 numarada kayıtlıdır. Her sayfasında 13 satır bulunan 34 varaklık eser nesih hatla yazılmıştır. Sırtı bez ebru kâğıt kaplı yazmanın söz başları kırmızı mürekkeplidir. Esere istinsah tarihi düşülmemiştir fakat müstensihten ayrı olarak eserin sonuna 1091 tarihi düşürülmüştür. Bu da miladi takvimde 1680’e tekabül eder. İstinsah tarihi en eski olan Avusturya nüshasına ulaşılamamıştır. Diğer iki nüsha mukayese edildiğinde Çorum nüshasının Süleymaniye nüshasından 169 yıl önce istinsah edildiği görülmektedir. İstinsah tarihi itibariyle daha eski olan Çorum nüshası bu çalışmada esas nüsha olarak kullanılmıştır. Süleymaniye ile Çorum nüshaları arasında küçümsenmeyecek farkların 179 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 olduğu dikkate değer bir husustur. İki nüsha arasındaki bu fark eserlerden birisinin başka bir baytarname olabileceğinin, ya da eser nüshalarından birisine zamanla müstensih eliyle önemli ölçüde müdahale edildiğinin göstergesi olabilir. Avusturya nüshasıyla, eserin ulaşabildiğimiz iki nüshasının (varsa başka nüshalarının) karşılaştırılması meseleyi aydınlatmayı mümkün kılabilir. Ancak şu aşamada konuyla ilgili tatmin edici açıklama yapmak güçtür. Eserin İçeriği Yazmanın 1b ve 2a varaklarında eserin yazılış hikâyesi anlatılmaktadır. Esere göre İskender Zülkarneyn Himmetullah Rum vilayetinden çıkıp Horasan’dan geçerek Belh’e gider. Bu sırada atlarına kıran girer. Atların hastalandığını ve öldüğünü duyan Aristotales bu kitabı tasnif eder ve İskender’e gönderir. Bu kitabın içindekilerden yola çıkarak yaptıkları ilacı hasta olan atlara verirler ve atlar iyileşir. İlk babın bulunduğu 2b ile 7b varakları arasında iyi atların özellikleri üzerinde durulmuştur. 21 fasıldan oluşan bu babda atların fiziksel özelliklerinden ayrıntılı bir şekilde bahsedilmiştir. Atın rengine göre nasıl özellikler gösterdiği ve nasıl renkte olursa daha iyi olacağı anlatılmış, ayrıca hangi fiziksel özelliklere sahip olan atın hangi karakteristik özellikleri göstereceği de tek tek açıklanmıştır. Yazmada her fasıl kırmızı kalemle başlıklandırılmış olup bu başlıklar aşağıdadır: a) Ĥorasāni šorı at (4a/8) b) Ol at kim ķızılsaġı (4a/11) c) Šorı at (4a/12) ç) Ķurt ķula at (4b/1) d) Yaġız at kim boz ve siyah renk ola (4b/6-7) e) Siyah at kim ġāyet de siyah ola (4b/10) f) Ol at kim ķızılsaġı ola (4b/13) g) Alaca at kim başı küçük ola (5a/4) ğ) At kim boylu ola (5a/6) h) Boz at kim yelesi ve ķuyruġı ve kirpikleri ķara ola (5a/10) ı) Çil at kim yelesi ve ķuyruġı uzun uzun ola (5a/12-13) i) Seyis at (5b/2) j) Sıçan tüylü at (5b/3) 180 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 k) Siyah at (5b/5) l) Siyah šorı at (5b/6) m) Şaşı at (6a/1) n) İki gözi çaķır at (6a/4) o) Erçil at (6a/5) ö) At kim yürürken başını yuġaru getürmeye (6a/6-7) p) Burnı yaruķ at (6b/3) r) Teziye at semürtmek bābında (7a/10) Yazmanın 6b-7a varaklarında at hastalıkları sıralanarak, atların bu hastalıklara yakalanma sebepleri ve hastalıkların teşhisi üzerinde durulmaktadır. Bu bölümde yirmi yedi adet hastalık adı yer almaktadır. Hastalık adlarında dikkat çeken husus bu adların tamamının Arapça kökenli olmasıdır. İkinci bab 7b-8b varakları arasındadır. ‘Pes bu faṣl atuñ başın daḫı beyān ü ‘ayān idelüm’ cümlesiyle başlar. Bab başında atın yaşının dişlerinden anlaşıldığı ve dişlerinin yapısı, sayısı, sıralanışı, adlandırılışı ve yaşına göre dişlerinin gelişimi anlatılmıştır. Üçüncü bab 8b’de başlayıp, 9b’de son bulur. ‘bu bāb saķaġuya ‘ilāc’ başlığı altında sakagu hastalığının iki türü olduğu ifade edildikten sonra sakagunun belirtileri anlatılır ve ayrıntılı bir şekilde, tedavi yöntemleri; sakagu hastalığına yakalanan ata neler yapılması gerektiği açıklanır. 9b’de başlayıp 31b’de biten dördüncü babda çeşitli hastalıkların açıklamaları ve bu hastalıklara yakalanan atların tedavileri üzerinde durulmuştur. 40 fasıldan oluşan bu babdaki fasıl başlıkları şu şekildedir: Bu bāb ġava? ‘illetine ‘ilāc (9b/5) Atuŋ boynına ķılıç doķunsa (18b/3) Bevāŝıra ‘ilāc (10a/9) Eger at sanculansa (19a/6) Sigile ‘ilāc (11a/4) Eger at ülpini çıķarursa (19b/8) 181 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 Bıçılġana ‘ilāc (11b/1) Eger at öksürük olsa (20a/8) Ürpege ‘ilāc (11b/7) Išlak eger atuŋ ayaģı gicise (20b/9) Sūsiye? ‘ilāc (11b/13) Eger atuŋ sidügi šutulsa (21a/2) Tūpaya ‘ilāc (12a/13) Eger atuŋ ayaķları ķanasa (22b/9) Nāŝıra ‘ilāc (13a/5) Eger atuŋ ayaġına su inse (23a/9) Gözinde keyye? ‘ilāc (13a/11) Ürpelenmiş ata ‘ilāc (24a/4) Atuŋ gözine aġac šoķunsa ‘ilāc (14a/3) Eger atuŋ omuzu şişse (24a/9) Eger gözine bir nesne šoķunsa (14a/8) Sıracaya ‘ilāc (24b/2) Ķabarcuķa ‘ilāc (14b/8) Eger bir atda ĥunnām vākı‘ olsa (24b/10) Dişi aġrısa (14b/11) ‘İlāc-ı šabāķ (26a/11) Baģģāķa ‘ilāc (15a/7) Eger atuŋ omuzı yaġır olsa (27a/3) Eger atuŋ başı şişse (15b/7) Eger atı eger basup yaġır olsa (27a/10) Eger atuŋ eŋi ķopsa (16a/13) Eger atı ısıtma šutsa (27b/12) Eger atuŋ damagına sülük yapışa (16b/4) Eger atuŋ ayaġında ürpek vākı‘ olursa (28b/1) Eger atuŋ dili şişse (16b/11) Mih dege ‘ilāc (29a/5) Eger atuŋ dişi aġrısa (17a/7) 182 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 Šopuķ çalan ata ‘ilāc (30b/1) Ģınāķ aġrısına (17b/2) Baldırı şişse (30b/6) ‘Atı beslemek ahvalini beyān eder’ cümlesiyle başlayan beşinci ve son bab, 31b’de başlayıp 33b’de son bulur. Bu babda önce atın nasıl semirtileceği, besleneceği anlatılır. İyi beslenen atın işini iyi yapacağı söylenir. Suyu ne şekilde ve nerede verilmelidir, ata ne yedirilmelidir ne zaman ve nasıl yedirilmelidir sorularına cevap verilir. DİL ÖZELLİKLERİ Eserin dil özellikleri bakımından Eski Oğuz Türkçesine bağlanması mümkündür. Eski Oğuz Türkçesinin dil özellikleri yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Bu düşünce ile çalışmada eserin tüm dil özellikleri ayrıntılı olarak işlenmemiş, eseri dil özellikleri bakımından Eski Oğuz Türkçesine bağlayan hususlar ele alınmıştır. İmla Özellikleri Ünlülerin imlası “Türkçe kelimelerde /a/ ünlüsü kelime başında elif ya da medli elif ile gösterilir. Kelime içinde /a/ sadece elif ile gösterilir. Kelime sonunda /a/ yine elifle, kimi eklerin ve kelimelerin kalıplaşmış yazılışlarında ise he ه ile gösterilir” (Develi 2006, 31). Metinde de bu kullanımlara uygunluk görülmektedir. Yukarıdaki anlatılandan farklı olarak kelime içinde /a/ sesini göstermek için bazı yerlerde medli elif kullanılmıştır. کتابكKitabuŋ (2a/1), اوﻻﻥolan (2a/1), ﻋﻼﺝʽilac (2a/2) “Kelime başında /e/ elif ile gösterilir. Bazen /a/ ile karışmasını önlemek için elifin üzerine hemze konulabilir. Kelime içinde /e/ genel olarak gösterilmez. Kelime sonunda /e/ هhe ile gösterilir” (Develi 2006, 31-32). Metinde de kelime sonunda /a/ ve /e/ seslerini göstermek için he ه harfinin kullanılmasına örnekler vardır: ﺼوﻛﺭهsoŋra (10b/2), دوهdeve (3a/13) Ünsüzlerin İmlası 183 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 /p/ ve /ç/ seslerinin Arapçada olmaması sebebiyle Arap alfabesinde bu sesleri gösteren harfler bulunmaz. Arap alfabesiyle kaleme alınan Türkçe metinlerde bu sesler, bazen /b/ بve /c/ ﺝile bazen de bu harflerin üç noktalı şekilleriyle de /ç/ چe/ /p/ پile gösterilir. Metnimizde de bunun örnekleri bulunmaktadır: ﻗﻠﻴﺞkılıç (18b/4), ﺼاﺝsaç (18b/6), ﻗوﭙﺴﻪkopsa (16a/13), ﺼﺭوبsorup (10b/1). Metnimizde Eski Oğuz Türkçesi metinlerinin birçoğunda olduğu gibi -Up zarf-fiil eki پile değil بile işaretlenmiştir: Döküp ( دوکوب12b/11), varup ( واﺭوب1b/12). Eski Oğuz Türkçesinde geniş ölçüde ötümsüz ünsüzlü biçimiyle kullanılmış olan -ıçaḳ / -içek zarf fiil ekinin Eski Oğuz Türkçesinin sonlarında –ıcaķ -icek şekline girdiği ve ekin Osmanlı Türkçesinde sürekli olarak ötümlü ünsüzlü biçimiyle kullanıldığı bilinmektedir (bkz. Timurtaş 1994,325). Ekin metnimizde sürekli olarak ( )چile yazıldığı görülmektedir: kaldırıçak ( ﻗﻠدﺭىچق3b/3), uğrayıçak ( اوغراىچق6a/7). Metinde geniz n’si için گp/ ݣharfleri kullanılmamış, bu ses sürekli olarak كile gösterilmiştir. “Osmanlı alfabesindeki kimi harfler, Türkçe kelimelerde, bugünkü alfabeden farklı olarak yalnızca kalın ünlülerle veya yalnızca ince ünlülerle kullanılır. Bunların başlıcaları ك-ق, غ- ك, ت- ط, س- ص harfleridir (Develi 2006,39).” Bunlardan ön damak ünlüleriyle kullanılan ünsüzler كkef, سsin ve طtı art damak ünlüleriyle kullanılan ünsüzler ise غgayn, قkaf, طtı ve ﺺsad harfleridir. Fakat bu durumun bozulduğu kelimeler de karşımıza çıkmaktadır. Bu duruma metindeki Türkçe kelimelerden seçtiğimiz şu örnekleri gösterebiliriz: ﺴچاﻦsıçan (5b/3), اﺴچاقısıçak (13a/4), اوﻠﺴﻪolsa (20a/8). Ses Bilgisi Dil Uyumu İncelik-kalınlık bakımından vokal uyumu, Türkçede her devirde sağlamdır (Timurtaş, 1994, 26). Eski Oğuz Türkçesinde de dil uyumunun sağlam olduğu bilinmektedir. Bu eserde de dil uyumu sağlamdır. Ancak zarf-fiil eki -ICAk bazı kelimelerde uyumu bozmuştur: ﻗﻟدﺭﻴچكkaldırıçek (3b/4). 184 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 Dudak uyumu Yuvarlaklık-düzlük bakımından vokal uyumunun Türkçenin ilk devirlerinden beri umumileşip sağlam kaideler olarak ortaya çıkmadığı malumdur. Eski Türkiye Türkçesinde ise, bu hal devam etmekte, ayrıca eski ve yeni yazı dilimizden farklı olarak birçok kelimelerde bir yuvarlaklaşma kendini göstermektedir. Düz vokal taşıması gereken, Uygur devresinde olduğu gibi, bugün de düz vokal taşıyan bazı kelimelerin yuvarlak vokalli olduğu görülüyor. Bu yuvarlaklaşma (labialisation), Eski Türkiye Türkçesinin en mühim fonetik hususiyetlerinden birini teşkil etmektedir (Timurtaş 1994,27). Eski Oğuz Türkçesinde eklerde de köklerde de uyuma aykırılık görülebilir. Bu dönem metinlerinde bazı eklerin sadece düz, bazılarınınsa yuvarlak ünlülü biçimlerinin kullanılmış olması; bazı kelimelerin çeşitli fonetik sebeplerle yuvarlak ünlülü hale gelmesi veya eski şekillerin korunması Eski Oğuz Türkçesinde dudak uyumu bulunmaması sonucunu doğurmuştur. İncelediğimiz metinde de bu durum görülmektedir: deve dişlü (8a/13), atuŋ gözine (15b/1), idüp (19a/1), otı (25a/5), vardur (29b/10). Şekil Bilgisi Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde üçüncü teklik ve çokluk şahıs iyelik eklerinin düz ünlülü olduğu (Timurtaş 1994:64; Gülsevin 2011:12; Özkan 2009:112) bilinmektedir. Bu eklerin ünlülerinin metnimizde de düz biçimleri kullanılmıştır: Atuŋ öksürügi (34a/8), atuŋ gözi (33b/9), atlarına (1b/8). Eski Oğuz Türkçesi eserlerinde ikinci çokluk şahıs iyelik eki sürekli yuvarlak ünlülü kullanılmıştır (Timurtaş 1994:65; Gülsevin 2011:12-13; Özkan 2009:112). İncelediğimiz metinde de ek bu şekilde karşımıza çıkar: didigümüzlerden (7a/8) Eski Oğuz Türkçesinde geniş zaman eki genellikle yuvarlak ünlü ile kullanılmıştır (Timurtaş 1994:122; Gülsevin 2011:92-93; Özkan 2009:137). Metnimizdeki örnekleri şu şekildedir: kılurlar, gelür ise (3a/5). 185 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 Görülen geçmiş zaman eki, Eski Oğuz Türkçesinde 3. teklik ve çokluk şahıslarda daima düz ünlülü şekilde kullanılmıştır. Ayrıca ekte ünsüz benzeşmesine bağlı olarak bir tonsuzlaşma görülmemektedir (Timurtaş 1994:120; Gülsevin 2011:88-89-90; Özkan 2009:136). Metnimizde de bu kullanım mevcuttur: Oturdı (1b/8), geçdi (1b/8). İstek birinci çokluk şahıs yapısı –AlUm şeklinde yuvarlak ünlülüdür ki bu biçim Eski Oğuz Türkçesinin karakteristik özelliklerindendir: ėdelüm (5b/5). Şart kipi için Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde –sA, ve ise biçiminde kullanıldığı (Timurtaş 1994:131; Özkan 2009:143-144) bilinmektedir. Metnimizde de her iki kullanıma örnekler bulunmaktadır: Olursa (3b/7), olur ise (5b/1), gelür ise (3a/5) Ölçünlü Türkiye Türkçesinde kullanılan –IncA ekiyle aynı fonksiyonda Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde –(ı)cak, -(ı)cek eki kullanılmıştır (Timurtaş 1994:139; Gülsevin 2011:125; Özkan 2009:153). Bu ekin örneklerine metnimizde de sıkça rastlanmaktadır: yüriçek (3a/7), kaldırıçek (3b/4), olıçak (1b/12). Eski Oğuz Türkçesinde ettirgen çatı ekinin yardımcı ünlüsü sürekli yuvarlaktır (Timurtaş 1994:286; Gülsevin 2011:138-139-140; Özkan 2009:134). Metindeki kullanımı şöyledir: Arturalar (33b/3), Bitüreler (34a/8), ṭamzuralar (8b/13). Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde 3. teklik şahıs bildirme eki sürekli yuvarlak ünlülüdür (Timurtaş 1994:111; Özkan 2009:145). Ekin bu özelliği metnimizde de görülmektedir: Altmışdur (20a/10), nedür (2b/6) Eski Türkçede -p olarak kullanılan gerundium ekinin Eski Oğuz Türkçesinde yardımcı ünlünün eke dâhil olması sonucu –Up biçimine geldiği ve sürekli yuvarlak ünlülü olduğu bilinmektedir (Timurtaş 1994:140; Gülsevin 2011:133; Özkan 2009:154). Metnimizde de bu ekin sürekli yuvarlak ünlü ile yazıldığı görülmektedir: idüp (34a/13), katup (19b/7). Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde -sUz isimden isim yapma eki daima yuvarlak ünlülü şekilde kullanılmıştır. (Timurtaş 1994:79; Gülsevin 2011:119; Özkan 2009:119). Metinde bulunan bazı örnekler şunlardır: 186 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 Silahsuz (2a/7), askersüz (2a/7). Eski Oğuz Türkçesinde -lU isimden isim yapma eki yuvarlak ünlü ile kullanılır. (Timurtaş 1994:78; Gülsevin 2011:118; Özkan 2009:119). Metnimizde de bu yapı korunmuştur: kıymetlü (3a/8), deve tabanlu (3a/13). Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde kullanılan belirtme hali eklerinden biri de –n’dir (Timurtaş 1994:70-71; Özkan 2009:115). İncelediğimiz metinde de bu kullanımın örnekleri bulunmaktadır: ėyüsin (2b/4), yavuzın (2b/4). Zaman Ekleri Şimdiki Zaman Metnimizde ve diğer Eski Oğuz Türkçesi metinlerinde şimdiki zaman için özel bir ek yoktur. “Bu sıga çok defa muzari ile ifade edilmektedir. Bugün kullanılan ve yorı- fiilinden gelen –yor eki henüz metinlerimizde görülmemektedir (Timurtaş 1994,126).” Bu zamanın işaretleyicisi bir ek bulunmamakla beraber, şimdiki zaman anlamı taşıyan kullanımlar mevcuttur. Metinde geçen örnekler şöyledir: Beyan idelüm (5b/5) Görülen Geçmiş Zaman “Asıl geçmiş zaman ekleri –dı, -di’dir. Yazılışı itibariyle konsonant benzeşmesine tabi değildir. Teklik ve çokluk 1. ve 2. Şahıslarda vokal daima yuvarlaktır. Şahıs ekleri 1. şahıs için –m, -k; 2. şahıs için –ŋ, -ŋüz’dür (Timurtaş 1994,120).” Metnimizde görülen geçmiş zaman kullanımının örnekleri şunlardır: kıldı (1b/8), oturdı (1b/8) Öğrenilen Geçmiş Zaman Öğrenilen geçmiş zaman -Up dur, -Up durur ile de ifade edilmekle birlikte asıl eki –mIş’tır ve daima ‘düz-dar ünlü’ ile kullanılır (Gülsevin 2011,80). İncelediğimiz metindeki örnekler şu şekildedir: Dimişler (6a/3), olmışdur (2a/12). 187 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 Geniş Zaman Eski Oğuz Türkçesinde –ur,-ür; -ar,-er; -ır,-ir ve –r eklerinin hepsi kullanılmıştır (Özkan 2009,137). Metnimizde de bu ifadeye uygun örnekler görülmektedir. Beyan ėder (4a/8), dėrler (6a11) İstek Kipi Teklik 1.şahıs eki –a-m, -e-m’dir. Teklik 2.şahıs –a-sın, -e-sin’dir. Teklik 3.şahıs eki –a,-e’dir. Çokluk 1.şahıs eki –a-vuz,-e-vüz; 2.şahıs eki –a-sız,e-siz; 3.şahıs eki –a-lar,-e-ler’dir (Timurtaş 1994,127-128). Metnimizdeki örnekler şunlardır: Ola (5b/11), baglayalar (7a/11) SONUÇ İstinsah tarihi 17. yy. da olsa eser dil özellikleri bakımından Eski Oğuz Türkçesi ürünü olarak değerlendirilmelidir. Osmanlı dönemi müstensihlerinin eserleri istinsah ederken dil özelliklerine bağlı kaldıkları Eski Oğuz Türkçesi dönemine ait birçok eserin geç dönem istinsahlarının EOT özelliklerini korumalarından anlaşılmaktadır. Gerek Eski Oğuz Türkçesi gerekse Osmanlı Türkçesi ile telif/tercüme edilmiş baytarnamelerin hem söz varlığı hem de içerdikleri tedavi yöntemleri bakımından dil çalışmaları ve konuyla ilgili farklı disiplinler için önemli malzemeler barındırdığı muhakkaktır. Bu gerçekten hareketle baytarnameler dönemleri bakımından tasnif edilerek metinler neşredilmelidir. KAYNAKÇA DEVELİ Hayati (2006), Osmanlı Türkçesi Kılavuzu I, 3F Yayınevi, İstanbul DOĞAN Şaban (2010), Eski Oğuz Türkçesinde Tıp Dilinin Oluşumu ve Özellikleri, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, s. 313373, Winter 2010. GÜLSEVİN Gürer (2011), Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 188 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:175-190 ERCİLASUN Ahmet Bican (2012), Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara ERGİN Muharrem (1993), Türk Dil Bilgisi, Bayrak yay., İstanbul KANAR Mehmet (2011), Eski Anadolu Türkçesi Sözlüğü, Say Yayınları, İstanbul KIRBIYIK Kasım (1992), “Baytarlık” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 5, İstanbul s.278-282 NASKALİ Emine Gürsoy (1995), Türk kültüründe at ve çağdaş atçılık, Resim Matbaacılık, İstanbul ÖZGÜR Can (1994), Baytarātü’l Vāzıh’ın Kıpçakça ve Türkmence Yazmalarına Göre Kıpçakçanın Oğuzcalaşması (Türkmenceleşmesi) Üzerine Bir Dil Araştırması, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doktora Tezi S.3, İstanbul ÖZKAN Mustafa (2009), Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi, İstanbul SAMİ Şemsettin, Kāmûs-ı Türkî, Çağrı Yayınları, İstanbul 2007 ŞEN Mesut (1995), Baytarnâmeler Türk Kültüründe At ve Çağdaş Atçılık. İstanbul Tarama Sözlüğü (1983), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara TİMURTAŞ Faruk Kadri (2008), Osmanlı Türkçesine Giriş I, Alfa Yayınları, İstanbul TİMURTAŞ Faruk Kadri (2011), Osmanlı Türkçesine Giriş III, Alfa Yayınları, İstanbul TİMURTAŞ Faruk Kadri (1994), Eski Türkiye Türkçesi XV. Yüzyıl, Gramer-Metin-Sözlük, Enderun Kitabevi, İstanbul. 189 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:175-190 EK Çorum Hasan Paşa İl Halk Küt. (19 Hk 2928) Süleymaniye Küt. (Bağdadlı Vehbi 1496) 190