İndir

Transkript

İndir
Ş İ İ R L E R II
Yazan:Uçar Demirkan
K İ Ş İ O Ğ L U
Kişioğlu ay toprağı denli
Süzülmüş-arınmış
Atmosfersiz-basınçsız-mikropsuz
Melek elli
Çocuk bakışlı-bilge gülüşlü
Kişiliğine susamış
Kişioğlu temiz saman yollarınca
Kişi ayağı değmemiş
Ellenmemiş bir genç kız
Yıldız bakışlı-güneş ağlayışlı
Mutluluğa bel bağlamış
Kişioğlu aramalarla dolu bakışlarında
Atılımlar-yıkımlar-ölümler içinde
Kirlenmiş-çiğnenmiş
Başkalarınca-doğaca-toplumca
Örselenmiş
Kendi özünü yıkmada kişioğlu
Uzayları yeniden kuracak yerde
Niye?.
D E L İ S E V İ
Ve içinde buruk-devinimsiz-ağırlıksız bir acı
Ana rahminde bir yavru
Büyüyecek
Büyüyecek
Büyüyecek
Ağzına-burnuna-tinine
Kumlarca dolacak
Nefes alamayacak
Uyuyamayacak
A-ğ-l-a-y-a-m-a-y-a-c-a-k-s-ı-n
Yalnızlığın ağısı
Damağına yapışacak-irinmişçesine
Uçsuz bir çölde delice
Dört bir yana koşacak
Koşacak
Koşacaksın
Fırtınalar içinde
Yitik bir gemice
1
Garip değil mi
Y-o-r-u-l-m-a-y-a-c-a-k-s-ı-n
Ve beynine çakacaklar onu
Yüreğin sesinden balyozlarla
Dilin ağzının içinde
Küçülecek
Küçülecek
Küçülecek
Dua etmeyi
D-ü-ş-ü-n-e-c-e-k-s-i-n
Ölümü özleyeceksin belki de
Deliriyor musun ne
İnleyeceksin yaralı bir köpekte
Nasıl yaşarlar
Sayrılılar-düşkünler-kimsesizler
N-a-s-ı-l d-a-y-a-n-ı-r-l-a-r
Ne beklerler yaşamdan
Ve kişilerden
Anlayamayacaksın
Ve o gelmeyecek
O aranan-o beklenen-o özlenen
O bulunamayan-o var olamayan-o
T-u-t-u-l-a-m-a-y-a-n
Sen
Tanrı
Değilsin
Ki
Sevmeyi denemeyi
D-ü-ş-l-e-y-e-c-e-k
Ve sonunda
Evrenin-kişiliğinin-direnmenin sonunda
Tükeneceksin
Tükeneceksin
Tükeneceksin
Karanlık ve dipsiz bir denizde
Boğulup gideceksin
Budalaca
Mı
Ne?
S E V İ
Şimdi sen kalk gidelim diyorsun
Hep böyle söylüyorsun
Olur gidelim ama
Kime-nereye-niçin bilmiyorsun
2
Bir şu kesin
Bunu tüm acunda algılıyorsun
Ulu bir sıkıntısın-tomurcuklanmak istiyorsun
Ama gizli eller
Gencecik oğlanları öldürüyor bak
Bak yeni filiz kızları tutukluyorlar
Bunalıyorsun-üzülüyorsun-sürgünsün
Belki ağlıyorsun da
Sevmek istiyorsun-çağın en zor işi
Sevilmek istiyorsun-olacak şey değil
Biliyorsun da
Başka uzaylıların çöplüğü olan
Bir evrende yaşıyoruz belki de
En iyisi kalk gidelim diyorsun
İyi de yapıyorsun
Kalkıp gidiyoruz da
Ama kime-nereye-niçin bilmiyoruz
Tek sığınak sevişmek
Zorunlu durak olmalı
Bilgisayar komutu olmadan
Bedenini geriyorsun
İyi ama ölenleri ne yapmalı?
V E G A L I L A R A
Biz evrenliler ne çoğuz bilemezsiniz
Öldürülmekle tükenmiyoruz
Sözgelimi kırgınlar-siz belki bilmiyorsunuz
Haydi eski çağların sayrılığı vebayı geçelim
Ya kolera-sıçan sayrılığı
Çocukları ve yaşlıları kurutan
Canını çeşme gibi akıtan
Ya verem-ne güzel ad bulmuşuz
İnce hastalık-sevdalıları öldüren
Ya o sıtma
Çalışan çalışmayan işçilerin
Irgatların-yarıcıların göz ağrısı
Hele kanser-paralıların sayrılığı
Uzaylı-belki başka acunlardan gelen
Biz evrenliler ne çoğuz bilmezsiniz
Öldürülmekle bitmiyoruz
Savaşlar
İlki-sen çok ürettin-ben çok ürettimden çıkmış
İki yalvaç oğlu arasında
Sonra din-sonra ırk
Para-madenler-toprak-su için en sonunda
3
Küçükten başlamışız işe
Becerikliyizdir-işi büyütmüşüz
Tank-denizaltı-uçak-füzelerle
Yüce bir elektronik beynin
Programını uygulamışız sanki
Tükenelim diye
Ama olmamış
En korkuncu ikinci evrensel-atom bombası
Belki Venüs’ten yollanan
Mars’tan belki de
Biz evrenliler ne çoğuz bilemezsiniz
Ama öldürmekle bitiremiyoruz
Suyu kirletiyoruz-yaşamın başlangıç ortamı
Balıkların-yosunların-yengeçlerin evreni
Havayı zehirliyoruz-canımıza kıymak ister gibiyiz
Oysa kuşlar ölüyor
Çevreyi değiştiriyoruz
Hayvanları öldürüyoruz-bitkileri kurutuyoruz-kesiyoruz
Güya yaşıyoruz
Harika temizleyicilerle dengeyi alt üst ettik
Bu cezasız kalmaz
Biliyoruz
Kurtuluş için sıfır gelişme hızı
Silahsızlanma diyoruz
Uzayı delmeğe çabalıyoruz
Geç kalıyoruz
Biz evrenliler ne çoğuz
Belki de biliyorsunuz
Öldükçe çoğalıyoruz
Dev kayalara çivilemişler kollarımızı
Uzayların en acılı tutsaklarıyız
Durmadan bağırıyoruz-çıldırıyoruz
Deviniyoruz bilinçsiz ve amaçsız ya
Aldırmıyor tanrılar-paralılar-yönetenler
Belki sizler de aldırmıyorsunuz
Oysa biz çözümü biliyoruz
Verseler-üleşseler-alsak
Biz kırgınları-savaşları-düzensizlikleri yeneriz
Doğayı dengeler-uzayı avuçlarız
Ve çok değil istemlerimiz
Eşitlik-özgürlük-toprak-iş-emek
Y U N U S
B E N Z E R İ
Dördüncü boyutu bilenlerdeniz
Gönül gözüyle görenlerdeniz
4
İçi dıştan sezenlerdeniz
Şükür elhamdülillah
Sevgi damlasında yüzenlerdeniz
Yaşam dergahında pişenlerdeniz
Yokluk katına düşenlerdeniz
Şükür elhamdülillah
Evreni çözmeğe gelenlerdeniz
Geldiğimiz gibi gidenlerdeniz
Işık hızına erenlerdeniz
Şükür elhamdülillah
Altı başlı on iki kollulardanız
Kara deliğe yollulardanız
Hiçlik katını bulanlardanız
Şükür elhamdülillah
Adımız garip Uçar dellenenleriz
Yedi kat göklerde dillenenleriz
Üç yaşından bu yana hallenenleriz
Şükür elhamdülillah
TANRIYA
İyi
Güzel ama
Neden bütün kulların kötü
Oysa ne denli güzel yaratmışsın
Şu gölü
Pekiyi ama neden
Bu kardeş boğuşması-didişmesi
Vietnam’da Türkiye’de Gana’da
Neden kulların ölüşürler
Yok yere
Yok
Sen bu denli kötü olamazsın
Kötü olan yaratıkların
Pekiyi ama neden kötüler
Sen o denli iyisin ki
Kötü yaratamazsın
Bağışla beni tanrım
Öyküler şeytan diyorlar
Kötülük yaratıcısına
İyi ama
Onu da sen yaratmışsın
5
İçimize salmışsın
Böyle diyor öyküler
Niye?
Biliyorum bağışlayansın
O nedenle soruyorum bir kez daha
Niye
Yanıtlamasan da olur
Çünkü sen büyüksün
O denli ki-seni anlayamıyorum
Neyse-neden
Ama neden tüm kulların kötü
Oysa şu dağı ne güzel yaratmışsın
Ayın doğuşunu-güneşin batışını
Ne düzenli kılmışsın
Tapıyorum sana –biliyor musun
İlle şu kötülükler
Beni kötülüyorlar
Başkaldırıyorsam eğer
Başkaldırmayı sürdüreceksem eğer
Nedeni bu
Sen bağışlayansın biliyorum
-Kulların hiç bağışlamıyorlar
Öldürüyorlar anlamsızOnun için başkaldırıyorum
Yalvaçlarına-yazılarına
Gerçeğe varmağa çabalıyorum
Bunu yapıyorsam eğer
Sen yaptırıyorsun
-Ama onlar öldürüyorlarBağışlıyorsun
Beni kınayacaklar biliyorum
Sövecekler bana
Sana sen dedim diye
Ama ne zarar
Ben seni seviyorum ya
Tüm yaratılmışları
Bu bana yeter
Ne denli öldürürlerse öldürsünler
Önce mutlak eşitliğe
Sonra mutlak gerçeğe ereceğim
Seninle birleşeceğim
6
B O Ş
Ne denli tıkasanız
Oramı buramı boş
Özgürlüğüne kavuşacak
İçimdeki hava
En sonunda
Y U N U S B E N Z E R İ II
Enerjiyle genleştik
Zamanla anlaştık
Maddeyle uzlaştık
Şükürler olsun
Uzaylarda kökleştik
Güneşlere yaklaştık
Evrenden uzaklaştık
Şükürler olsun
Çok idik bir’leştik
Var idik yoklaştık
Yar ile koklaştık
Şükürler olsun
Y U N U S B E N Z E R İ III
Sonunda zamana erdim
Geçtim O’na göğerdim
Adına görece dedim
Bana seni gerek seni
Ay yüzünde dolandım
Sonra güneşe yollandım
Uzaya ulaklar saldım
Bana seni gerek seni
Hiç durmadım öğrendim
Öğrendikçe dellendim
Dellendikçe yüceldim
Bana seni gerek seni
Gün geldi buluşalım
Dilsizce konuşalım
Yoklukta varlaşalım
Bana seni gerek seni
7
S Ü M E R L İ
Bana uştasevi sundun
Uştapedi oğluma
İkisi yirmi beş kuruşa
Günümüzün parasıyla
Y A Ş A M
Büyük bir deneydi yaşam
Bir genç kadının gözlerinden girilip
Bir topalın değneğinden çıkılan
Bir oyundu yaşam
Kuralsız-yasasız
Bedenlerin birleşmesi
Tinlerin biri birinde erimesidir
İşçilerin grevi
Köylü kadının çığlığı
Ve orospuların gülümsemesidir
Yaşam bir şişe şarapta yitmek
Ve ne olduğunu
Nereye gittiğini bilmemek
Bilememektir
G E N Ç K I Z
Bir fırtınadır yataktaki kız
Kendisini bırakırsa
Bir uzay çiçeğidir bedeni
Gizliyorsa
Kopacakmışcasına gerilmiş
Bir keman telidir
Mutluluk diliyorsa
Sonra bağırmak-ağlamak-korkmaktır
Büyük bir kaçıştır
Yataktaki kız
Sonra yeniden açan bir güldür
İstiyorsa
A Ş K
Aşk bir kovulmadır
Gerçekler ülkesinden
Ve dalmaktır boylu boyunca
Yasaklara
Yeniden dirilten bir uykudur
8
Aşk bir erkeğin tanrılaşması
Kişinin doğaya başkaldırmasıdır
Bir tanrı sunusudur aşk
İnsanlığa
Pallos tanrıdan
O L U Ş U M
Bir magmayım
Patladı patlayacak
Ve genç dağlara gebe
Şimşeklerce çakacak
Yıldırımlarca yıkacağım
Mutluluğu buğday gibi saçacağım
Evrene
Haykıracağım
Ve yeni bir tanrı yaratacağım adı zaman
Tininde
Patladı patlayacak
Bir magma yığınıyım
S Ö Z L Ü Ğ Ü N İ L K S E S İ
Acunun giriş çıkışlarını kapatmış
Açkıları tanrılara vermişler
Para ve kutsal kılıçlar
Nasıl kurtulmalı bu açmazdan
Galiba tüm adsızparmakları kesmeli
Belki de evrene ağıp gitmeli
Samanyollarında ağnamalı
Devinim eşittir yaşam
Pekiyi akbenekleri ne yapmalı
Akıldişinin çıkmasını mı beklemeli
Alan taran bir evrendeyiz
Kimler kırmış almaçlarımızı
Sezgi ve düşünce ve tutku derken
Amelimanda olmuş kalmışız
Anakaraları tek tek kuşatmalı
Yoksa birer andıç mı edinmeli
Yorgun uyuz argın mı nasıl bilmeli
Koşuşmak ve anı yakalamak ve görecelikle
Arkalıçı bırakalım bir yana güzel
Bu da bir artam mı yani
Ne denli yalnızdır artık gün
Yokluğun askatına bağlanmış
9
Gelgitlere kapılamaz üstelik
Yıldızlar atlambaç oynuyor bak
Son umut-uzaya bir atmık yollamalı
Güneşin göbeğindeki ayazmada
Ayırtı tartışmaları niye
Bu kendi kendinle konuşmalar
Garson-bir de aşlanmış bir bardak su
Azmakların en temizinden
S Ö Z C Ü Ğ Ü N İ K İ N C İ S E S İ
Ne zamana dek baç verilecek
Tükenmeyen bağnaz yöneticilere
Bakaçları ters mi kullanıyoruz ne
Aramızdaki bu bakışıklık niye?
Tüm balçaklarımızı kırmışlar
Balgümeci de işleyemeyiz gayri
Neden açmasın bardakerikleri sanki
Bengisuyu bulamamak niye?
Her neni yeniden berkitmeli mi
Sürekli boğaklıktan kurtulmak için
Tüm bir budun ezilmiş bak
Yeni bulaklar aramak niye?
Geçer bu burağanlar da
Bu burgaçlardan da kurtulabiliriz
Yaşamdaki tüm bügetleri yıkıp
Büklerde toplanmamak niye?
S Ö Z C Ü Ğ Ü N Ü Ç Ü N C Ü S E S İ V E K A R D E Ş İ
Atı tutsak bir arabanın cağına bağlanmış
Sen-olgun caneriğim
Alıcı kuşlar cırnaklasa neyse
Cibreye dönüştürüyorlar seni
Can çileğim
Çağcıl olmalıyız öyle mi
Ya bu çakıldakları ne yapalım?
Hangi çalaptan el isteyelim
Hangi evrenden çalkarlar getirelim
Söyle çavuşüzümüm?
Önce çapavullara karşı dursak
Artık çarpınmak istemiyoruz
Görünmez çaşıtları bir bilsek
10
Görkemli bir çatalağızsın öyle mi
Ne dersin çan çiçeğim?
Çavlanmaya görsün kötülük
Hep çatkılar kurulur
Çayırgüzeli tarlalara
Cellatlar hep kırık çizgilidir
Değil mi çalıkuşum?
Oysa bir çepiçsin özgürlük peşinde
Oluşun demir çözgüsü
Hep çentilmek yazgılı
Bir çitmik yaşam sanki
Çiğdemim.
S Ö Z C Ü Ğ Ü N B E Ş İ N C İ S E S İ
Delişmen olmak güzel
Acunda ve evrenlerde
Dereotu kokusu ve tadında
Yaşamak daha da güzel
Yaşam küçük bir derslik
Bak-herkes öğretici
Pekiyi bu denetler neyin nesi
Gereksiz ve yitirtici
Dün yedik dişbuğdayını ya
O erişilmez uygarlığın
Dirimini tükettik özgürlüğün
Kimin izindeydik ki neyin?
Ditiyoruz geleceği
Güçleneceğiz sanıyoruz
O dönence yasak bizlere
Boşuna mı deviniyoruz
Bu düzmeciler gitmeli
Yeni bir düzence gelmeli
O düzenteker kırılmış işte
Yenilenmeli
O zaman devaynalarına bakmalı
S Ö Z L Ü Ğ Ü N A L T I N C I S E S İ
Ebembulguru keserse yollarını
Ulaşamazsın sevgiline öyle mi
Bırakırsın kendini yitmeye
11
Edilgensin
Eğinmelisin özgürlük savaşına
Eşitlik özgürlüktedir bilesin
Daha çaba gerekiyor değil mi
Edilgensin
Ercikler uzanmış döllemeye
Erden bağımsızlık çiçeklerini
Sen Kısır da değilsindir ya
Edilgensin
Ergimelisin tüm kişilerde
Bağlanmanın yolu bu bilmelisin
Tüm erkleri edinebilirsin
Edilgensin
Ertemli olmak istiyorsun
O zaman bu tutsaklığın sürer
Esriklik sana yakışmaz mıymış
Edilgensin
Etçil kuşlar gibi yiyorlar
Tüketiyorlar olgun eşeleğini
Sen durmadan evrim diyorsun
Edilgensin
Nasıl kurtulacaksın bu labirentten
Ermişleri nasıl bulacaksın
Nasıl ergen olacaksın tez elden
Edilgensin
ELAZIĞLI FAHRİ TİRYAKİDEN DERLENMİŞTİR
Aldı oğlan:
Boz öküzü çifte koştum
Buğday aldım bir yan saçtım
Ben bir helal kar’a düştüm
Ben gelemem emmim kızı
Aldı kız:
Öküzünü kurtlar yesin
Buğdayını kuşlar yesin
Böyle kazanç yere girsin
Kalk gidelim emmim oğlu
Aldı oğlan:
Kır atımın yemi yoktur
Üstündeki çulu yoktur
12
Ayağında nalı yoktur
Ben gelemem emmim kızı
Aldı kız:
Saçlarımı yem ederim
Entarimi çul ederim
Altınımı nal ederim
Kalk gidelim emmim oğlu
Aldı oğlan:
Annen duyar-baban duyar
Ardımıza atlı koyar
Gelen atlı cana kıyar
Ben gelemem emmim kızı
Aldı kız:
Annem duysun-babam duysun
Ardımıza atlı koysun
Sen geri dur-beni vursun
Kalk gidelim emmim oğlu
Ben gezerim gurbet eli
Eller sarsın ince beli
Sen sarmadın itin dölü
Ben giderim emmim oğlu
D E S T A N S I
K İ Ş İ N İ N D E S T A N I Y A D A K O R K U Ü S T Ü N E
Bir görüşe göre sürünüyordun önceleri
Su yaşantından yeni çıkmış
Giderek iki ayağın üzerine kalkmıştın
Anımsıyor musun
Maymun olmuştun
Bir görüşe göre de –ol dedi-oldun
Daha ilk günden düşünüyordun
Sıkılıyordun da belki
Göğüs kafesinden dişiyi yarattı-ol-diyen
Yalnızlıktan kurtuldun
Mutlu olmalıydın ilk çağlar
Sınırsız özgürdün
Yalnızdın
Zengin
-Bu konuda herkes birleşiyorGiderek bilince erdin
13
İlk kez korkuyu tattın gün batarken
Sana ne yaptıysa bu korku yaptı
Din yazılarına göre cennetten kovuldun
Bilime göre mağarana sığındın
Korkun yüzünden
Eşin var mıydı-tutkulu muydun
Yoksa bir dişiyle yatmadan da
Gider miydin evrenden
Sevişmeyi bilmezdin-bu gerçek
İçgüdünle ürerdin
Cennetten kovulunca örtünmüşsün
Utancından
Böyle diyorlar din yazıları
Oysa-korkudan örtünmüştün
Ölüm korkusundan
Üreyememek korkusundan
Sonra
Yaşamak için öldürmeyi öğrendin
Korkundu bunu sana öğreten
Mağara duvarlarına resimler çizdirten
Korkundu
İlk toplum yaşamını da bu korku kurdurttu
Kapkaranlık mağaranda
Yalnızlık duygusunu öğrendin
Mağara yaşamınla
Sana tanrısız denebilir
Bugünkü tanrı bilimde
Oysa
Sayısız tanrın vardı
Hepsi korku üstüne
En çok da ışığa tapardın bu nedenle
Karanlıkları boğan
Bir gün
İki dalı biri birine sürterken
Ateşi buldun
Bir başka rastlantı
Tekerleği buldurdu sana
Artık kişi olmuştun
Bilincin de gelişiyordu deneylerinle
Ellerin yerine taşı-odunu kullandın
Öldürmek için
Yaşaman için bu gerekliydi
Korkmaman için
Düşünmeye başladın böylece
14
Hayvanları evcilleştirdin ilk kez
Bitkileri üretmeyi öğrendin
Balık tutmayı da biliyordun
Bütün bunlar çevreni genişletti
Evrenin ilk köylerini kurdun
Senin gibilerden bilgisiz
Yüzyıllarca yaşadın
Toplumsal yaratık oldun
Düşünmeyi öğrenmiştin ya
Rahat duramıyordun artık
Araştırıyordun
Madenleri buldun korkun nedeniyle
Güzellik duygun da gelişiyordu
Karanlıktan korkmuyordun artık
Ne yaptınsa bundan sonra yaptın işte
Yaşamını kurallarla sınırlamaya koyuldun
Bu-yen i yaşamında zorunluydu
Böyle diyordun
Mutsuzluk duygusunu öğrendin
Tedirgin olmuştun bir kez
Bitmez tükenmez savaşların başladı
Benzerlerinle
Ölmemek için
Güzellik için
Edinmek için
Atlantis’te uygarlaştın
Sodom’da tanrılaştın
Mısır’da ehramlaştın
Öldün gittin
Dağlarda dolaşıyordun önceleri
Akarsulara-göllere-denizlere indin
Kentler kurdun-yollar yaptın-gemiler
Tanrılar yaptın
Güzellik-iyilik-kötülük için
Tanrılarla seviştin-yarıştın-savaştın
Yenilmeyi öğrendin
Kentlerin büyüyordu-gelişiyordu
Sana benzeyen
Senin gibi olmayanları gördün
Savaştın-barıştın onlarla
Uluslaştın
Bu korkudandı
Sonra Musa çıktı karşına
Senin bildiğin kuralları
15
Sana tanrı kuralı olarak söyledi
İnandın
Daha bir tedirgin olmuştun
Kişiliğin ikiye bölündü bu yüzden
İnanan-deneyci düşünülerin
Yüzyıllarca savaştı
Bazı kez bir önasyalıydın-savaşçı
Bazı kez Afrikalı bir köle Mısır’da
Kız doğarsan çöle gömülürdün
Diri diri
Arabistan’da
Sakat doğarsan uçuruma atılırdın
Isparta’da
Edinmek duygun tutkulaşıyordu
İlk devlet deneylerine giriştin
Benzerlerini özgürlüklerinden ettin
Zayıfları
Devletin adına-ulusun adına
Daha da tedirgin oldun
Korkuyordun
Sonra para düzenini kurdun
Paralı-parasız diye ayrıldın
Toplumsallaştıkça mutsuzlaşıyordun
-Bu böyle olmamalıydı oysaSavaşların da korkunçlaşıyordu
Topu buldun-tüfeği
Bilim seni mutlu kılmağa çalışıyordu
Sen ise kendini öldürmeğe
Bilinçli
Oysa sen evrenin döndüğünü bulmuştun
Kendine karşın
Musa’yı canlandırmak istemiştin
Kendini sevmeliydin
Yapmadın
Kendini kendine anlattın bazı kez
Doğadaki-toplumdaki yerini biliyordun
Sen her şeyi yapabilirdin
İnanmak istemiyordun
Müziğin-gökçeyazının-yontunun yanında
Fiziği-kimyayı-toplumbilimi öğrendin
Motoru yaptın-elektriği buldun-radyoyu
Bunlar iyi şeylerdi
Ama bir gün atomu buldun
Kalktın-benzerlerinin kentine attın
Diğerlerinin esenliği içindi bu-böyle diyordun
Oysa gerçek neden korkuydu
16
Biliyordun
Yüzyıllardır bu böyle olmuştu
Şimdi de başka evrenlere gitmek istiyorsun
Gideceksin
İstemen yeterli yapman için
Yine de sana basit bir soru
Sen nesin?
Koskocaman bir korku
A S K E R İ N B A R I Ş T A Ö L Ü M Ü
Yıl bin dokuz yüz altmış beş-aylardan ocak
Hava soğuk mu soğuk
Yağmurlu mu yağmurlu
Cephanelik nöbetine geldi
Bin dokuz yüz kırk beş doğumlu Recep
Garaj nöbetinden
Onbaşının garezi vardı
Ondan buradaydı
Sıcacık bir cip yerine
Nöbeti devraldığında saat sekizdi
Güneş yeni yolluyordu ışıklarını
Bereketini evrene
Hava soğuktu-nemliydi
Bu ay bu lodos da amma esmişti hani
Taktı Amerikan tüfeğini omzuna Recep
Kütüklüklerini-teçhizatını düzeltti
Bir sağa-bir sola gitti bir süre
Sonra usandı
Durdu baktı ağaca
Bir sığırcığa-bir karabatağa-bir martıya
Sonra omzundan çıkardı tüfeği
Mekanizmasını açtı-kapadı
Nöbetçi onbaşısına bir kızıyordu ki
Sormayın
O da ona
Önce hafiften başladı yağmur
Ahmak ıslatanlaştı sonra
Sonra bardaktan boşanırcasına yağdı
Başlangıçta hoşlanmıştı Recep yağmurdan
İçindeki öfkeyi yatıştırıyordu
17
Ne de olsa Müslüman adamdı
Öfkesinin yatışmasına sevinirdi
Ahmak ıslatana çevirinde
-Ahmak ıslatan-dedi kendince
Dayandı
İyice kudurmuştu işte hava
-Ülen onbaşı yaptığını gördün müBir nöbetçi kulübesi de yoktu ki
Sığınacağı
Şimdi daha iyi anlıyordu onbaşıyı
Kalktı ayağa-sırtını dayadığı sandığı düzeltmek için
Ve-gördü
Bu sandıklar küçüktü
Bilmediğiydi-görmediğiydi
Üzerinde gavurca yazılar vardı
Çekti-aldı bir sandığı aşağı
Diğer sandıklar kaymadı
İçinden dürtüyordu birisi
Sandığı aç-sandığı aç
Bu meraktı-bu meraktı
Bir başka ses yanıtlıyordu
Açma-açma-açma
Bu korkulardı-çok çeşitli
Sonra uzattı bin dokuz yüz kırk beş doğumlu Recep elini
Sandığın telini-pat-diye kopardı
Yirmi ki yaşındaydı-akıllıydı-dindardı
Komutanlarını sayardı
İlle de şu onbaşıya kızardı
Açtı sandığın kapağını Recep
İçinde yirminci yüzyılın demir leblebileri
El bombaları
Acemi yerinde görmüştü bir kez
Ne de çok çeşitleri vardı o meretin
Taarruz-savunma-sis-eğitim-manevra
-İyi bellemişim-afferim bana-dedi
Güldü
Gülünce insan oluyordu
Her işe sağ eliyle başlardı
Yine öyle yaptı
Uzandı birini aldı bombaların
Pimleri üzerindeydi-emniyetteydiler
Havaya atıp tuttu
Yine güldü
Kötüydü bu gülüşü kötü
-Amerikan bombası olmalı-diye düşündü
18
Gitti yerine oturdu-ayaklarını uzattı
Bomba karnının hizasında-elleri arasındaydı
Pimini çekti bombanın-sonra bıraktı
Dizlerinden bıçakla gibi kesildi gövdesi
Gözleri-beyni uçtu-gitti kafasından
Karnı paramparça oldu
Elmacık kemikleri görüyordu
Dudakları yerindeydi
Bir garip kıvrılıp kalmıştı dudakları
Kimsenin bilgisi yoktu öldüğünden
O yoktu-teçhizatı yoktu-gözleri yoktu
Kızan-gülen-donan-ağlayan gözleri
-Yine lağım attılar istihkamcılar
Ya da dinamit patlattı taş ocakçılarıDiye düşündüler arkadaşları
Subayları-astsubayları
Taa on nöbetine dek
Orada öylece kaldı
Saat onda nöbetçi onbaşı ageldi
Değiştirmeye
Sağa baktı-sola baktı yok
Bağırdı
Recep-Receep-Receep
O sırada barınağa baktı
Ve gördü
Hemen gitti bölük başçavuşuna
Tekmil verdi şaşırmış
-Başçavuşum-bizim nöbetçiyi kurtlar yemişBaşçavuş anlamamıştı ya
Yine de kattı onbaşıyı önüne
Gitti-o da gördü
Bölük komutanına tekmil verdi
Bölük komutanı tabur komutanına
Tabur komutanı tugaya
Tugay tümene tekmil verdi
-Bir asker ölmüştü cephanelikteOndan sonra rütbe sırsıyla
Gidildi-Recep görüldü
Tabur komutanı ve karargahı
Bölük komutanı
Takım komutanları
Astsubaylar
Öğlene dek nedeni tartışıldı olayın
Recep günün adamı olmuştu
Tabur çapında üne ermişti
Sağlığında sözü bile edilmezdi
19
Çavuşlar-onbaşılar horlardı onu yalnızca
Söverdi-döverdi
Kurtulmuştu belki de
Ama zaten kurtulacaktı
İki ayı vardı tezkereye
On beş de yol izni verdi mi bölük komutanı
Bir buçuk ayı kalıyordu hepi topu
Savcı geldi-yargıç geldi-danışmanlar geldi
Öğle yemeğinde
Oturuldu-yenildi-içildi
Sonra kalkıp Recebin başına gittiler
Çektiler-çıkardılar yarım bedenini
Sedyeye-cankurtarana koydular
Yatırdılar götürüp
Hastanenin ölü odasına
Soğuktu
Bölükteki kaydına bir kırmızı çizgi çektiler
Yukarıya olayın nedenini yazdılar
-Beş ocak bin dokuz yüz altmış beş günü saat dokuzda
Bin dokuz yüz kırk beş doğumlu
Hasan oğlu Recep Haktanır
Cephanelik nöbetindeyken
Şiddetli fırtına nedeniyle
Cephanenin üzerindeki branda bezi
Bir el bombası sandığını aşağı atmıştır
Bu nedenle olan patlamada
Recep Haktanır ölmüştür
Arz olunurA S K E R İ N B A R I Ş T A Ö L Ü M Ü İ K İ
Eleşkirt’in Daltaban köyünden Satılmış
Çorlu’da yapıyordu askerliğini
Eleşkirt nere-Çorlu nere
Nedeceksin hemşerim-askerlik gelir başa
Doğduğunda yatırlara satmıştı anası-babası
Devlete değil
Devlet baba bu-dinler mi
-Gel bakalım askereKalktı-geldi Satılmış
Tek sıkıntısı namazını kılamıyordu düzenli
Sık sık abdest tazeliyordu ama
Eğitim-karavana-nöbet
Askerlik geçiyordu
Askere gelmeden evermişlerdi Satılmış’ı
İki öküz-üç koyuna
20
Halı vaktı yerinde de değildi babasının
Yıkılmıştı fukara
Ama oğlunu baş göz etmişti ya sonunda
Borç gırtlağına kadardı askere gelirken
Borcu kim takardı kara Ayşe varken
Hem gençti-güçlüydü-ne çıkar
-Borç yiğidin kamçısı-der çıkardı işin içinden
Evliliğinin devresi sene askere geldi
Piyadesin dediler-Manisa’ya gidecen
Manisa’ya gitti
Kura çekecen dediler-çekti
Çorlu’ya gidecen dediler-gitti
Hiç de kötü geçmiyordu günleri
Ekmek elden su gölden
Bedava yaşıyordu
Bir de küfür yemeseydi
Dövsünlerdi-zararı yok
İllaki sövmesinlerdi.
Mektubu da geliyordu sıladan
O da yazıyordu
Selam dolu-saygı dolu
Asker mektubu
-Şimdi selamlara başlıyorum…Diye dolduruyordu mektubu
-Yüksek bir Türk gencine takdimdir..Diye mektuplar geliyordu sıladan
Anasından-babasından-kardaşından-bacısından
Akrabasından-komşusundan-dostundan
Askerlik dediğin nedir ki
Gelip geçiyordu işte
Geçiyordu ya-deliyor da geçiyordu
Son günlerinde
İyice canı sıkılıyordu Satılmış’ın
Avrattan mektup gelmiyordu
Anadan-bacıdan
Bölük komutanına da bir tutuluyordu ki
Sorma gitsin
Bırakmıyordu sılaya
Öğrensin-dönsün-gelsin
Çavuşla da iyi takışmışlardı hani
Katil olacaktı şu asker ocağında
Ciğeri beş para etmez bir çavuş için
Sıkıntıdan
Nöbetçi kulübeleri arasında
Gidip geliyordu Satılmış
21
Kafasını iki bir yana sallıyordu
Boşa koyuyor dolmuyor
Doluya koyuyor almıyordu
-Kardaşım Satılmış
Senin kara Ayşe
İyicene yolunu şaşırmış
Köyde çay başına çekmediği
Delikanlı komadı
Derler ki-bir de çocuk aldırdı
Allah sonunu hayreylesin
Sana da sabır versin
Hadi kal sağlıcakla
Sadıcın Amet-Köyde çay başına gitmediği delikanlı kalmamış
Irgatların kel Hüso dahilAnlaşılıyordu şimdi
Neden mektup yazmadıkları
Bu da başına gelmişti asker ocağında
Bir tıkırtı duydu-kulak kabarttı
O an aklına düştü işte
Tüfeğinde dolu şarjör vardı
Bu iş burada bitmeliydi-dahası yoktu
Ne ummuş ne bulmuştu şu dünyada
Parasız-pulsuz
Çulsuz-çomaksız yaşamıştı bugüne dek
Sonra iki öküz üç koyuna evlenmişti
Sütsüzün biri çıkmıştı gavurun kızı
Boynuzlatmıştı işte-ötesi yok
Kan temizlerdi artık bunu
-Kimin kanıAklı bu soruya takıldı kaldı
-Kimin kanı-Köyde çay başına gitmediği delikanlı komamış
Borç iki bin beş yüzü buldu
İnsanlıktan çıktık ağa yanında
İlle de şu çavuşun yaptıkları
Ya bölük komutanına ne demeli
Nolurdu izne gönderseydi yaNizamiyede gidip geliyordu
İki nöbetçi kulübesi arasında
Saat gece yarısı olmalıydı
-Yaşayamam gayri-diyordu
-Neden yaşayayım
Neyim ben
Neye yararımDurup durup geziniyordu
22
Üşüdü birden
US damgalı nöbetçi kaputuna büründü
Gitti nöbetçi kulübesine girdi
Tüfeği omzundan çıkardı
Namlusunu çenesinin altına dayadı
Rahat düşünmek için yapmıştı bunu
Buz gibiydi tüfeğin çeliği
Ürperdi
-Yaparım…yapacağımDedi içinden
Tetiği boşluğa getirdi
Ölümle yaşamın sınırındaydı
-Nasılsa geçecen öbür yana Satılmış
Bir ayak önce olsunDedi ve asıldı tetiği
Kurşun çene altından girdi
Üst kafatasından çıktı
Nöbetçi kulübesinin tavanına
Saplandı
Kaldı
Uyandı bütün tabur gürültüye
Tüm nöbetçiler uyandı
Nöbetçi çavuşu-subayı-amiri uyandı
Nöbetçi amiri tugaya tekmili verdi
-Bir nöbetçi kendini vurmuş
Nöbet yerinde
Nizamiyede
Adı Satılmış-soyadı Cırlak
Eleşkirt’in Daltaban köyünden
Sevkiyatı yerli yapılmış
Eleşkirt askerlik şubesindenHava sıcaktı-güzeldi
Mevsim yazdı
Satılmış öldüğünde
Bir baykuş ağladı öldüğüne
A S K E R İ N S A V A Ş T A Ö L Ü M Ü
Doğdu doğalı şanssızdı zaten
Bildi bileli ters giderdi işleri
Oysa dindar adamdı
Beş vakit namazındaydı
Niyazındaydı
Bunca adam gelip gitmişti askere
Burnu bile kanamamıştı birisinin
23
Kör olası savaş bula bula onu bulmuştu
Bu sınır taburunda
Yaban da amma sert çıkmıştı haa
İki piyade-üç tank tümeni geliyordu
Üzerlerine
Böyle diyordu gözetleme
Böyle diyordu bilgi toplama
Dün akşam gözünü bile kırpmamıştı
Sabaha kadar
Uyuyamamıştı korkudan
Ölmek korkusu
Nöbet de tutmuştu-bir üç nöbeti
Gezinmişti aşağı yukarı
Devriye defterleri imzalamıştı
Bütün bunlar engellemiyordu yaşamını
Büyükler savaş istiyorlardı
-Bey atları tepişir arada at sinekleri ölüşürDedi kendi kendine
Güldü
Sağındaki solundaki manga erleri güldü
Çok sürmedi bu gülüş
Yabanın topçu atışı başladı
Gömdü başını siperin içerisine
İyice büzüldü
Önünde doksan santim kalınlığında toprak vardı
Şarapneller cıv-cıv ötüyordu
İki bir yöresinde
Gelmişine geçmişine dua ediyordu
Ölmüşüne
M-1 tüfeğine daha bir sıkı sarıldı
Çavuşun sarsmasıyla uyandı
En mutlu uykusundan
Şaşırdı kaldı
Donuk donuk baktı çavuşuna
-İyi ama bu gürültüde neden uyanmadımDiye düşündü
Kafasını salladı iki bir yana
Çavuş emri veriyordu- o dinliyordu
-Karşı tepede on beş tank
Ve bir takım yaban piyadesi var
Saat altıda saldıracaklar
Hazır olun-Sen mesafe kartını da hazırlaKim uğraşacaktı mesafe kartıyla
Savaş durumundaydılar artık
Bunun ötesi yok
24
Ölümle yaşam arasında
Yine güldü-zavallı
Zavallılığına
Oysa güçlüydü-kuvvetliydi
Yalnız işlenmemişti
Hamdı
Biraz sonra tabur habercisi geldi takıma
Takım komutanı çavuşları çağırdı
Bağırdı suratlarına
Tüm tabur toplandı
Tabur komutanı konuştu
Vatanlı-milletli-bayraklıydı konuşması
Beline mayın bağlayıp
Tankın altına yatacaktı
-Yapamam-diye düşündü ilk kez
Bu bir emirdi-yapmalıydı
Karşıt durumda ölüm zaten vardı
Oysa bu yeni teklifte kurtuluş vardı
Çaresiz uzandı mayına
Aldı çavuşundan-beline doladı
Şimdi o bir kahramandı
Eline ayağına kapandı bölük komutanının
Şehit olacak diye
-Hakkını helal et-dedi
Sabah sekizde sökün etti
Gavurun tankları
Yanlarında piyadeleri vardı
Tanklar yaklaşırken allahına yalvarıyordu
-Allahım..Bana da cennetlerinde yer verYaban tankları da pek insafsızdı
Tepelerine düşmeğe başladı mermiler
Başını kaldıramıyordu siperden
Bir ara başını kaldırıp baktı
Ve gördü
Üzerine geliyordu yabanın Amerikan tankı
Büzüldü siperde
-Yüz yıl daha yaşarım-diyordu
-Bu vartayı atlatırsam eğerAma atlatamamıştı işte
Gavurun tankı aşıyordu tepesinden
Pimi çekti çıkardı
Elleri-kolları-parmakları-tırnakları
Dört bir yana dağıldı
Bir yaban tankı yoktu artık
Bir gavur tankı
O da yoktu
25
Şehit olmuştu
Ama-o sıralar çok şehit oldu
Ne borazan öttü baş ucunda ağır ağır
Ne tabutunu bayrağa sardılar
Hatta elbiseleriyle bile gömemediler
Törece
Anasına-eşine birer yazı yazıldı
Milli Savunma Bakanı imzalı
Mektupta bir de madalya vardı
Bir maden parçası
Kadıların iki gözü iki çeşmeydi
Çevrelerinde gerçeği gizleyenler vardı
Onun umurunda değildi oysa
Savaşmak hele hiç
O çekmişti pimi
O yoktu-tank yoktu evrende
Cennetlik olmuştu asker
Sövmeden-dövmeden kurtulmuştu
Ağlamaktan gizli gizli
H A N İ F E D E S T A N I
Doğduğunda-Hanife-diye bağırmışlar
Üç kez kulağına
Hiç kimse düşüncesini sormamış
Karşıt çıkardı oysa
Adının –Hanife-olmasına
Ama bunun önemi yoktu
İlle de on sekiz yaşını beklemeliydi
Özünü bulması
Adını değiştirmesi için
Böyle diyordu yasalar
Hanife ne desin
Oysa on sekizine geldiğinde
İş işten geçmişti
O korkunç dev
Yiyip bitirmişti onu
Ne yapsın
Hanife kaldı ister istemez
İsteyeni de çıktı verdiler
O kişi değildi ki verenlerce
Maldı
Başlangıçta başkaldıramadı
Ama-iki yıl dayanabilmişti bay Ahmet’e
Sonra gerçek kişiliğini buldu
26
Milena oldu sevgilileriyle
Oysa kocası istemiyordu
Onu başkalarıyla paylaşmak
Boşanamazdı da artık
Tüm değerlerini yitirmişti
Toplum açısından
Kız değildi-duldu
Buruşturulup sokağa atılmış
Boş sigara paketi
Sustu çaresiz
Kocası da çekilmez adamdı hani
Tüm yurttaşlarını aldatırdı
Allahın günü
Para kazanmak için
Sonra gelir evde zıkkımlanırdı
Bir kızları vardı
Evli kalma nedenleri
Susardı
İşte-tam karşısındaydı kocası
Toplumun kölesi kıldığı adam
Ya da kılmak istediği
Başkaldırdığı
Elinde tabancası vardı
Gülüyordu
Yaşamın anlamsızlığını yakalamıştı
Kocasının tabancasının ucunda
-Vur hadi-erkeksen vurursunDedi-göğüslerini açtı Hanife
Adamın gözleri
Göğüslerinde asılı kaldı
Gülüyordu Hanife
Adam tetiği çekti
Vurdu
Oysa yaşamalıydı Hanife
Daha kaç yıl olmuştu doğduğu
Gülüyordu Hanife
Ölürken
Adam gülüyordu
Savcı geldi
Avukatlar geldi
Sorgu yargıçları
Sonunda Hanife suçlu bulundu
Beş yılla kurtarıldı adam
Geride bir de çocuk vardı
Böyle düşünüyordu toplum
Ve de yargıçlar
27
Beş yılla kurtuldu adam
Hanife-pisi pisine öldüğüne yandı
Bu evrende
Her şey olurdu
Sustu Hanife
Tüm evren sustu
K U Y U C A K L I Y U S U F U N S O N U
Toplumu bıçaklıyordu Yusuf,
İki yüzlü Sürmene bıçağıyla
Söğüt yaprağı
Her toprağa giriş çıkışında
Birkaç santim genişliyordu çukur
Saatlerce kazıyordu
Sonra bıçağını toprağa koyup
Kazdığı toprağı avuçluyordu
Çekiyordu-çıkarıyordu çukurdan
Öldürdüğü toplumun
İç organlarını söküyordu
,
Gün doğmamıştı işe koyulduğunda
Kuşlar-kurtlar uyanmamıştı
Uyanmamıştı tüm doğa
Yöresindeki
Muazzez uyanmamıştı
Gocuğuna sardığı
Bir mızrak boyu yükseldi güneş
Kuyucaklı Yusuf durdu
Namazın yasak saati-diye düşündü
Hiç namaz kılmamıştı
Bir kez daha yaşıyordu çocukluğunu
Sürmene bıçağı her toprağa batışta
Beş yaşındaydı-yarı insandı daha
Anasını babasını kestiği
Hayvanın birisi
-İnsan olamazdıAnacığını kurtarmak istemişti ama
Gücü yetmemişti
Parmağı kesilmişti üstelik
Yusuf dört parmaklı eline baktı
Daha bir derine soktu bıçağı
Toplumun karnına sokarcasına
Gözlerine sabah çiğleri dolmuştu
28
-Öyle düşünüyorduOysa ağlıyordu
Durdu bir yol nefes almak için
Döndü arkasına baktı
Karısı uyuyordu ağacın dibinde
Gocuğuna sarılmış
Kardeşi
Kıpkırmızıydı boynu
Kana bulanmış
Öğleye dek çalıştı Yusuf
Kendinden geçmiş
Toprağı kazdı-çukurdan attı
Bir mezar boyu
Bir mezar genişliği
Sonra çıktı mezardan
Koşarak karısına gitti
Kaldırdı kucağına aldı-gocuğuna sarılı
Tahsildar gocuğuna
Hala uyuyor olmalıydı Muazzez
Neden beyaz atına bindirip gitmiyordu?
Tahsildar atına
Gocuk kaydı karısının üstünden
Açılmıştı Muazzez
Boynunda bir çukur
Çukurda kan pıhtısı
Omuz başlarında kan vardı
Ayıplarcasına gülüyordu dudakları
Yanakları pürüzsüzdü
Düzgünsüzdü
Göz pınarlarında iki damla yaş vardı
Götürdü çukura karısını Yusuf
Gocuğuna yeniden sardı
Sarmaladı
Sonra üzerine ilk toprağı attı
Öğle olmuştu
Attı-attı-attı-attı Yusuf
Toplumun yüzüne tükürürcesine
Karısının mezarına toprak attı
Erdemliydi karısı
Canlıyı
İnsandı
On beş yaşındaydı
O yoktu artık evrende
Karısı
Anası-babası yoktu
29
Yalnız kendisi vardı
Kalktı ayağa tahsildar Yusuf
Döndü ovaya baktı
Kente
Yumrukları sıkılmıştı
Kasları gerilmiş
Yayından fırlayacak ok gibiydi Yusuf
Oysa kent hala oradaydı
İnsanlar oradaydı
Kötü insanlar-pis insanlar
Tanrısızlar-korkaklar
Güçlüler
Oradaydı
Ne yapabilirdi ki Yusuf
-Ahhh..-diye bağırdı
Gövdesi parça parça dağılıyordu sanki
Döndü kapaklandı mezara
Yüzü-gözü toprağa gömüldü
Yumrukları
Ağladı-ağladı tahsildar Yusuf
Ötede bir baykuş öttü güpegündüz
Üstüne bir ateş böceği kondu
Gece olmuştu
Yusuf uyuyordu
S E V İ M K I Z D E S T A N I
Benim adım Sevim-kibar Sevim
Oysa Ayşe’yim ben-öyle yazılı kimlik belgemde
Bugün basbayağı bir Sevim işte-onlar gibi bakın
Ama ünü Gavur Dağları’ndan da ulu
Adı tüm Amik Ovası’nı tutmuş
Antep’te doğmuşum-büyümüşüm-gelişmişim
Babamın otuz iki liralık emekli aylığıyla
-Şimdi onu da kestiler
Para kazanıyorum diye
Kötü kadın olmuşumBabam öldüğünde paylaşmışız bu parayı
Ben-anam-kız kardeşim uzun süre
Küçüktüm-yaşamışız ölmemecesine
Sonra yetmemeye başlamış para
-Öyle anlıyorum bugün
30
Bugün anlayabiliyorumEzilesice para-gömülecise
Sevimli ama
Önce köy ağaları sarılmış
Sonra yarıcıları-sonra ırgatları
Körpeliğime
Dokunulmamışlığıma-ellenilmemişliğime
Düştükçe düşmüşüm
-Ben ve kız kardeşim-bu yollara
Çaresiz anamın eliyle
Doğru mu bu acaba?
On sekizime gelmişim
Kalkıp Belen’e indim-dün gibi anımsıyorum
Anamı silkip attımdı sırtımdan
Ama içimdeki maymundan kurtulamadım
Sevimdim artık-Ayşe değildim
-Belki o da değildimÇok az kimse bildi Ayşe’liğimi
Bildiler mi acaba?
Bir gün yolda candarmalar çevirdiler
İlle bizlerle yatacaksın dediler
Namlularını gösterdiler tüfeklerinin
Kasaturalarını sıyırıp kınlarına koydular
Ben olmaz dedim-şoför olmaz dedi
Oysa kasaturalarını beğenmiştim
-Nasıl olurdu-yarım saat önce yatmıştım
Beş hayvanla-şoför dahilDinlemediler-anlamadılar
Gerçek miydi acaba
Aldılar-götürdüler karakola
Zorla yattılar benimle-sırayla
Bir şey anlamıyordum-kasıklarım ağrıyordu
Ağladım-çırpındım-geberdim
Utanç mıydı acaba?
Dövdüler sonra beni herkes
Olmayacak şeyler yaptılar-ağladım diye
İğrendim onlardan-kendimden ve sizlerden
Oysa onlar suçlu bile değildi
Ben de değildim
Kim suçlu acaba?
Dün bindim arabaya-otele geldim
Belen geçidinde-Tanrıça’ydı adı
31
Sabaha dek çalıştım-bildiğim tek işi yaptım
Çalışırken mutluydum-tüm çalışanlar gibi
Son olarak o almıştı odasına
Akılsız birisiydi-duygusuz
Gerçek bir kadınla bir kez bile yatmamıştı
Ben de gerçek bir erkekle
Orada anladım bunu
Anladım mı acaba?
Gülüyordum-güldükçe kızıyordu-kızdıkça tükeniyordu
Oysa o da gülmeliydi-böyle istiyordum
Gülmesini unutmuştu-hangimiz unutmadık ki
Gülmeyi de unutturdular bize
Sonra ağladı boynuma sarılıp
Göğüslerime yağmur yağıyordu
Üşüyordum-oysa gün güneşlikti ortalık
Sonra dizlerime ağladı bir mayıs sabahında
Sonra karnıma-sonra ellerime
Boynuma doladı ellerini-öpmek için dudaklarımı
Sıktı-sıktı-boğazımı sıktı
Sesimi çıkarmadım ve öldüm
Yoksa ölmedim mi acaba?
Hiç tepinmemiştim
Uzun da sürmemişti ölümüm
Tam istediğim gibi olmuştu diyebilirim
Tanrının sevgili kulu olmalıydım-öyleydim
Soluk alamıyordum-buydu ölüm nedenim
Öleceğimi biliyordum havasızlıktan
Sesimi çıkarmadım ve Camus’ü tanımazdım
Yoksa
Boşuna mı öldüm acaba?
İ Ç İ M İ Z D E N B İ R D İ Ş İ N İ N D E S T A N I
Yüksek Kaldırımdan iniyordum
At yüzlüydü tüm kişiler-gördüm
Tutsaktılar o en güçlü tutkularına
Ben özgürdüm
İki sokak ötemde bir güldürü oynanıyordu
Sizlerdiniz sahneye koyucu ve oyuncu
Bilinçli olmalıydınız ve yaratıcı
Ben o evlere doğmuşum
Yahudi bir anadan-Türk bir babadan
Babam almamıştı anamı-yasalara uygun
Bu nedenle bizim evin karşıkilerden
Hiç farkı yoktu iki sokak ötedekilerden
Ben yoktum o zamanlar bu evrende
Ya da yeni değişiyordum-bildim
32
Büyüdükçe güzelleştim-güzelleştikçe okudum,
Anamın en kazanılmış paralarıyla,
-Kasıkları ağrırdı-ağlardı
Siz bilmezdiniz-gelir giderdiniz
Ben ağlamazdım-beklerdim
Geceleri o kadınlar
Taksilere binerlerdi
Bir sırt hamalından da yorgun
Ben de yorulurdum onlarla bütün gün
Yitik
Kişileri vardı onların içki kokan
Nara atan-bıçak taşıyan
Sevişen-hırpalayan
Benim hiç kimsem yoktu
Bitik
Anam evimize adam aldığında çıkardım
Sinemaya giderdim-sokaklarda gezerdim
Kişiler oramı buramı mıncıklarlardı
Karnım ağrırdı-kusardım
Sonra eve gelirdim
Belli süre geçince
Duvarlarıma ağlardım
Delik
Her gün aklıma o evlere gidip çalışmak düşer
Tembelliği sevdiğimden belki
-Bir de erkekleri sevmediğimdenGöğüslerim yeşil elmalar denli küçük
Okşayacak elleri bekler
Geceler bitmez-geceler
Onlar gidene kadar
Neden öyle at gibi bakıyorsunuz
Ben sizdenim-ya da olmak istiyorum
Ormanlarda çizgili eşek olmak
Tek tutkum bu-içinizde
Bu düzen daha sürmez böyle
Değişime gebe-gelişime
Hiç niyetim yok annem gibi olmaya
Onlardan birisi olmaya
Bekleyin-görün
Ben bir kahramanım
N E D E N S İ Z
33
Uygarlığın demir beşiğinde sallanıp gidiyordu
Bir sağa-bir sola
Güney yelleri nedeniyle
Gülümsüyordu
Aynı anda bir adam duvar örüyordu
Elinde mala
Bir başkası çalgıcıları yönetiyordu
Elinde çubuk
Tam karşısında oturuyordu işte
Gülümsüyordu ona nedensiz
Güneş kıpkızıl yapmıştı yattığı yeri
Ona bakıyordu ve düşünüyordu
Ben neyim-nedenim bu evrende
Kadın gülümsüyordu
Dudaklarının iki yanında iki nokta
Başını iki bir yana sallıyordu
Nedensiz
Sonra yine gülümsüyordu
Güzeldi gülümsemesi
Diz kapakları denli güzeldi
Ulaşılmamış evrenlerin topraklarınca güzeldi
O da gülümsüyordu kadına bakarak
Gülümseme bulaşıcı olmalıydı
Nedensiz
Her nen nedensizdi ya kanısınca
Yine de kadını nedenliyordu
Batan güneşi
Denizde yüzen demir tekneyi
Ve de kendisini
Bu binlerce yıldır böyle olmuştu
Bulunamamıştı bir çözüm
Pekiyi nedendi bütün bu uğraşı
Bu didinme neden
Nedensiz
Gülümsüyordu-kadın gülümsüyordu
Ölümü düşündü birden
Her nen böyle olmamış mıydı
Doğuş ve ölüm
Yaşam gülümsüyordu işte
Nedensiz
Her nen nedensizdi kanısınca
Pekiyi bu kadın neden gülümsüyordu
Dudak uçlarıyla
Üstelik parmağında halka vardı
Halkalı köle olmalıydı
34
Nedensiz
Düşündü Adana’da pamuk toplayanları
Dergilere yazı yazanları sonra
Tüm dişilerini düşündü evrenin
Ve karşısında oturanın en olmayacak yerlerini
Çöp gibiydi kadın-güneşe bakmayı beğendi sonunda
Herkes kahramandı
Her an ve her yerde
Nedensiz
A N
Bütün saatler aynı anı gösterirken
Sen beni gösteriyorsun
Upuzun
Karnınla göğüslerinin arasında
En tatlı titreşimleri evrenin
Üşüyorsun-ürperiyorsun
Sımsıcak
Sonra kalkıp yabancı ülkelere gidiyorsun
Art kafatasında bir tek göz
Ufacık-kocaman
Benimle kalıyorsun
Bir şimşek çakmaya görsün
Ya da bir yıldırım
Karşı tepedeki ağacın gölgesinde
Kalkıp ağlıyorsun
En hanımca
Muson yağmurları döneminde
Tüm bulutlarına evrenin
Ve evde kalmışlarına
Sıkılıyorsun-bunalıyorsun
Bunalmasını da bilmiyorsun ya-o sayılmaz
Belki güneşin batışı da sarmıyor seni
Kesik kesik gülüyorsun
Ellerim iki bir yörende yanıyor
Güneş incecik basmayı sarartıyor
Evimin örtüsü
Yenik düşüyorsun
O da
Bana bakıyorsun bir şeyler söyledi söyleyecek
Ben de sana bakıyorum ya
Bu da sayılmaz
35
Yatakta bile ayağa düşüyoruz
Çocukluktan sanki hiç yararlanmamışız
Gülüp geçiyoruz
Yaz nedeniyle
K O R K U N Ç- K O R K U S U Z
Adam korkunçtu
Belki de esrar içmişti
Tek başınaymışcasına türkü okuyordu
Trende
Üç kişi ötesinde bir genç kız gülümsüyordu
Kendi kendine
Adama
Öküzlerin trene bakmasınca
Bakıyordu genç adamlar kıza
Kız gülümsüyordu yalnızca dudak uçlarıyla
Bir Madonna edasıyla
Oysa adam korkunçtu
Burnunun yarısını yitirmişti
Doğu çıbanı dedikleri
Gözlerinin altına dek ulaşmıştı
Yara izleri
Bacaklarını altına alıp oturmuştu
Türkü çığırıyordu
Tren gidiyor
Zaman akıyordu
Kız her şeyden bilgisiz olmalıydı
Gülümsüyordu çünkü
Evreni bilmiyordu-kişileri tanımıyordu
Çok kimse bilmiyordu
Tanımıyordu
Açlıktan ölenleri
Ölü doğanları
Doğmadan ölenleri
Doğum denetlemesi nedeniyle
Biri birlerini boğazlayanları
Atom ölülerini
Yaşayan
Türkü okuyordu adam
Kız gülümsüyordu
Oğlanlar kıza bakıyordu
Her şeyi yanlış değerlendirerek
Tren gidiyordu
36
Zaman akıyordu
Bilmiyorlardı
Zordu bu adamı bilince erdirmek
Bu genç kızı gülümseyen
Bu oğlanları kızı gözetleyen
Zordu yaşamak
Savaşmak
İstediği evreni kurmak için
Yaşamak kişice
Doğrusu çok zordu
Evren dönüyordu
Güneş batıp batıp-doğuyordu
Ay gülümsüyordu batıdan
Kız gülümsüyordu trenden
Adam türkü okuyordu
Bir ulus kan akıtırken
Özgürlük için
Kişi olmak için
Diğerleri uzaya çıkarken
Kız gülümsüyordu
Adam türkü okuyordu
Oğlanlar kıza bakıp
Türkü dinliyordu
Evren dönüyor-dönüyor-dönüyordu
Geleceğe
İyiye-güzele doğruya
O da gülümsüyordu işte
Evrenin tüm kişilerine
Kollarını kavuşturmuş
Gözlerini dikmiş
Kişilere
O an herkes korkmuştu
İ Ş T E
Sen bir ağaçsın işte
Tepetakla edilmiş
Ya da olmuş
Köklerin-köklerinin saçakları
Gökyüzünde
Toprak yerine
37
Yaprakların-dalların-çiçeklerin
Toprağa gömülmüş-yerlerde
Tohumların oraya buraya saçılmış
Ama çorak
Ama susuz
Biliyor musun
Bilmiyorsun işte
İşte-sen bir yapısın
Eskisin-yepyeni
Çirkinsin
Ters yüz etmişler seni
Ya da olmuşsun
Temellerin gök yüzünde
Kiremitlerin-saçakların-çatın
Bak yerlerde
Oraya buraya atılmış kapıların
Girişlerin
İçinde ne var yok-baş aşağı
Ama düşmüyorlar
Ama duruyorlar
Dengesiz-korkulu-kuşkulu
Her nen ve herkes
Biliyor musun
Bilmiyorsun işte
Sen bir giysisin işte
En iyisinden kumaşın
-Öyle olması gerekDüğmelerin-astarların-telaların
Ama ters dikilmişsin işte
Ama biçimsizsin
Ama giysi değilsin
Çok kötüymüş terzilerin
Kötü-çok
Ama bilgiç
Ama yüzsüz
Ama tecimen
Biliyor musun
Bilmiyorsun işte-bilmiyorsun
Seni tersyüz etmek gerek
38
İşte
G E L E C E K Z A M A N
Ben gelecek zamanım
Kirli-nasırlı ellerinde bir işçinin
Tıksırığında
Çırçır makinesindeki bir ırgatın
Gözyaşlarında bir orospunun
İçten ama-ucuz satılan
Gelecek zaman
Ben gelecek zamanım
Kitabındaki çizgilerde bir öğrencinin
Ve gülümsemeye korkan dudaklarında
Genç kızların
Ve kadınların
Pencere kenarında oturan otobüslerde
Metrolarda
Ama yalnız
Konuşmayanların
Dilenenlerin-süngüden ellerle
Gözlerindeyim
Dizkapaklarında-yamasız
Gelecek zaman
Gelecek zamanım ben
Boyunduruğa çekilmiş kadınların kollarında
Çocukların yüzlerinde
Çamurla oynayan-oyuncaksız
Portakal kabuğu yiyen
Vitaminsizlikten
Yazları tütüne
Kışları incire giden kadınların
Yüreklerinde
Gelecek zaman
Gelecek zamanım ben
Evrenin ekseniyim-düşüncelerimle
Yurdumun yapıcısıyım-eylemlerimle
Gündeliğimle
Bireycilerim bile gelecek zaman
Toplumcuların elinde
Granit parçalayıcısıyım
Toprak oyucusu
Sulayıcısı
Kişilerin
Her neninde
39
Her anında
Gelecek zaman
Ben gelecek zamanım
Yalnız
U Y K U S U Z
Uyku aramak
Kadısızlığın ve gecenin orta göbeğinde
Biraz da parasızlık nedeniyle
Biraz da çay
Düşünmek evrenin en edepsiz yerlerini
Gözlerini yummak
Kendine telkinde bulunmak
Uyumak için
Biraz kuşku
Biraz da tiksinti nedeniyle
Sonra sayı saymak
Göğe merdiven kurmak
Kendini etkilemeğe çabalamak
İç konuşmalarla-oldukça önemli
Sonra gözlerini açmak
Kulaklarını
Vızlayan sivri sineği kovmak
Sağdan sola dönmek
Sonra soldan sağa
Yüzükoyun uzanmak sonunda
Yalnız
Üşümek
Gözleri açık düş görmek
Gönlünce-çılgınca
Su içmek içki yerine sonra
Sonra kalkıp oturmak
Duvardaki tabloda gezinmek
Çırılçıplak ama
Pencereyi açmak-sıvılaşmış boşluğa
Gözlerini karanlıklarda yitirmek
Her neni görmek karanlıklarda
Ama görmek-ama duymak
Susmak-hep susmak iç evreninde
Nolursun gel uyku
Git artık trendeki kız
Kovuyorum seni işte
Yosma oyuncu
40
Yırtık pantolonlu oğlan
Gidin artık odamdan
İçimden
Nereye olursa olsun
Güldürmeyin-ağlatmayın
Bir anda öldürürüm hepinizi
Bir dizede yoksa
Birer birer süngülerim
Gecekonduların pencerelerinden girin
Büyük yapıların balkonlarından
Adımınızı atmanız yeter sokakta
Süpürge sopaları üzerinde –uzun
Bırakın beni
Bırakın
Ve uykusuz bir gecenin uykulu sabah ezanı
Y I L D I Z L A R
Ve yıldızlar
Yıldızlar denli uzak biri birinden
Yıldızlar kadar büyük
Ve küçük
Yıldızca göz kırpan
Sevgililere
Acı dolduran gönlüne
Yıldızların
Ve kişilerin
Çok uzak
Ve çok yalnız
Ve yıldızlar
Ekseni evrenin
Ve kendinin
Patlayan yıldızlar
Parlayan
Kayan durmadan-akan
Yeni doğan yıldızlar
Kara deliklerde yok olan
Yıldızlara çarpan yıldızlar
Ve güneşlere
Büyük ve yakıcı
Gülen yıldızlar
Ağlayan
Göktaşları nedeniyle
Bilinmez
41
Ve yıldızlar
Evrenler denli eski
Anadan ayrılmış bebekçe yeni
Granit kadar sert yıldızlar
Yumuşak kadife denli
Güvensiz
İlk tanrıları
Tanrının
Ve kişilerin
İlk durakları
Sonsuzun
Başlangıcı-bitişi
Bilinmezin
Ve yıldızlar-yıldızlar
Her an var olan
Yok olmasız
U Y A N D I R I L M I Ş
Beni kim uyandırdı-Maurice Maeterlich
Beni kim uyandırdı
Ama kim
O en tatlı uykumdan
Hem de en acı
Ve kısa
Kim-ama kim kopardı o düşümü
En menevişli yerinden
En değişken
Bir kez daha görülemeyen üstelik
Bilinçsiz
Hem de tutkusuz
Ama en mutlu
Işıldakları izledim geceleri
Uçak arayan-yakalayan
Çanta tokuştururdum okul dönüşü
Diringa oynar-toka çevirirdim
Kalecilik yapardım
Ayak topunda
Tasasız
Hem de yarınsız
Portakal kabukları toplar-çiğnerdim
Parasızdık-vitaminsiz
Kadınlar kocalarının koynundan çıkar
Yemişe giderlerdi upuzun
42
Tütüne
Sapsarı yüzlü sonra
Gündüz çalışır-geceleri öksürürlerdi
Çocuklar-genç kızlar
Kimse uyanamazdı susturmak için
Ama yorgun
Hem de her gün
Tanrısız
Kim uyandırdı beni uykumdan
Ama kim-en acı
Bütün dişliler gözlerime battı
Tekerlekler ellerimi ezdi
Göremedim-yazamadım
Uyku sersemiydim de ondan
Şimdi kocaman bir alt dudağım
Bir alt dudak emilen
Boş yere tartışılan
Kocaman bir kafayım
Kapkara bir bilincim
Tanımadıklarını tokatlayan
Ama nedenli-ama askerdim
Durmadan devinen
Didişen
Ölüp ölüp dirilen
Durmadan
Kim ama kim
Uyandırdı beni
O en tatlı uykumdan
Çocukluğumdan
N E G Ü Z E L
Ne güzel
Evrenin en sarp tepelerinde dolaşmak
Ayakları kan gölünün içinde
Yalınayak
Tüm kişioğullarını avucunun içine almak
Her birisinin elinde-kolunda-ayağında ip
Kuklalar-ama özgürler
Ne güzel
Hayır baylar sizler değilsiniz bebeklerim
Kocamışlarım hiç
Hayır bayanlar hayır
Sizler olamazsınız en güzeli
43
Yaratılmışların
Çocuklar-koşuşur-şakır-ölürler
Anlamsız-ama özgürler
Ne güzel
Bir şey mi diyorsunuz kayalar
Üzerinizdeki ağaçların
Köklerini sevmiyor musunuz
Ya sizler balıklar
O gördüğünüz adam değil
Tam karşınızda duran da balık
Aldanıyorsunuz-ama özgürler
Ne güzel
Ormanlar kuytu değil artık
En yabanıl otlar evcil
İlk yaratık ne denli mutsuzdur kim bilir
Yıldırımdan korkmuyor diye
İlk ırmakları yön değiştirdi evrenin
Yedi bitirdi o bildiğin eski dağları
Ulu-ama özgürler
Ne güzel
Oluşun en güçlü
Güldürüsünü oynuyoruz
Sahneye konuşu yapılmamış
Ne de düzenlenmiş
Sahneye koyucu bağırıyor bak
Neden o denli bağırıyorsunuz
Hepiniz birer sahneye koyucu musunuz
Tanımıyor musunuz
İyi ama bu keşmekeş neden
Düzenli-ama özgürler
Ne güzel
K Ö T Ü B A H Ç E C İ L E R
Zakkum aşılamışlar
Yurdumun en körpe fidanlarına
Uzayların en suçsuz bahçecileri
Din diyerek
Yıllarca sulamışlar-gübrelemişler
Altlarını
Bilinçsiz
Bugüne gelmişiz
Zakkum tarlasına dönmüş yurdum
Elleri kırılasıcalar
44
Yüzsüzler
Yeniden tohum veriyorlar
Suçsuz-bilinçsiz bahçecilere
Yol yordam gösteriyorlar
Bilinçli
Tanrı adına-özgürlük adına
Uyuyor bahçecilerim
Yarı uykuda
Özgürlük düşleri görüyorlar
Gerçeksiz
Büyüyor zakkum fidanları
Tanrım
Büyüyor
Senin adına
Özgürlük adına
Hani nerede buna dur diyecek Yunus
P A R A
Evrenin en kirli elleri uzanmış
Hem de en temiz
Bunaltılar daha bir iri
Güzellikler çirkin mi çirkin
En olmayacak günlerde
Yapayalnızdı kişiler
Ezilmiş
O yoktu
Kara ellerde ufacık
Tertemiz
Kömürden
Pamuk ellerde daha bir kirli
Bilmemiş
Doğmuş-gülmüş-ağlamış kişiler
Daha bir güçlü
Daha bir
O hep vardı
V A R T O L U H A M İ T D E S T A N I
Daha doğarken şanssızdı Hamit
45
İstanbul’un göbeği yerine
Muş’un Varto’sunda doğmuştu
Ama yine de mutluydu
Ölmeden önce
Karısının beline dolalıydı bir kolu
Dışarıda inekler huysuzlaşmıştı
Köpek uluyordu
“Yılan girdi ahıra besbelli
Varıp bir bakalım”
Böyle düşünüyordu Hamit
Damı sallanmağa başladığında
O zaman anladı ama
Geç kalmıştı
Yataktan kalkamazdı
Karısını uyaramaz
Bebesini kurtaramazdı
Dam dedikleri de ne ki
Bir ton taş toprakla
İki yüz kilo odun
Kaçak kesilmiş
Büyük bir gürültüyle çöktü
Üzerlerine
Bu duyduğu en korkunç gürültüydü
En son
Ne bebesi kıpırdadı yerinden
Ne de karısı
Bir kendisi yaşıyordu acılı
“Amma da kötü yazmış yazan
Böyle mi olacaktı sonum
Bu yaşta mı geçecektim öbür yana
-Yirmi beş yaşındaydıDayan oğlum-diyordu-Hamit
Dayan” kendi kendine
Her nefes alıp verişte
Ağzına burnuna topraklar doluyordu
Gözleri kararmış-kulakları duymuyordu
Gülümsemek düştü aklına
Ne mümkün
Dudaklarını kıpırdatamıyordu
Ellerini-kollarını-bacaklarını
Kıpırdatamıyordu
Başını oynatamıyordu
“Vay anasını-ölücem herhal ötesi yok
Geçecem öbür yana
46
Karım noldu ki acep-bebem
Anam nolduki acep –bacım”
Beş yaşındaydı
Tifoya yakalandığında
Halları vakitleri yerindeydi
Yapısı da sağlamdı
Kurtulmuştu fıkara
Tifo onu alamamıştı
Sonra büyümüş-delikanlı olmuştu
Pusu kurmuştu aile düşmanları
Kan davalıları
Da kurtulmuştu ölümden
Sonra da o onlara pusu kurmuştu
Öldürmüştü ikisini
Kırıkkaleynen
Oysa hiç tanımıyordu
Öldürdüklerini
Amca oğlunu öldürmüştü karşı taraf
Daha önce de amcası çobanı
Adamın çobanını öldürmüştü
Sıra ona gelmişti besbelli
Babası da öldüreni
Alnına taşla vurarak
On yedi yaşındaydı girdi mapusa
Dört yıl yattı-kanlı bıçaklı
İnat etmişti işte-ölmeyecekti
Öldürtmeyecekti kendini
İki yıl öncesine dek askerdi
Çavuşla-sütsüzlerle az mı atışmıştı
Kan tepesine sıçramış-sıçramıştı
Da tutmuştu kendisini
Kazaya kurban giderim diye
Askerlik bitmiş Varto’ya dönmüştü
Ölümle ahbaplık kurmuştu
Her gün çifti çubuğu alıp
Ölümüne gidiyordu
Kırıkkalesi yanındaydı
Zor öldürtecekti kendisini
Böyle avunuyordu
Oysa hiç ummadığı yerden
Geliyordu bu ölüm
Damının temelinden
-Ulen öküz
47
Tam başını sallayacak zamanı buldunDedi ve güldü bu kez
Bir iki toprak parçası oynadı
Dudaklarının yanında
Ağzına biraz daha toprak doldu
-Topraktan geldim toprak oluyomSayrılığa karşı koymuştu Hamit
Pusulara
Kazalara elinden geldiğince
Askerden de sağ ve salim dönmüştü
Ama-buna yenilmişti işte
Bu yerin dibinden geliyordu
Kalleşcesine geliyordu
Korkunç geliyordu
Durduramıyordunuz
Acaba onlar da öldüler mi
Kanlıları
Diye düşündü
Adalet bunu gerektiriyordu
En son düşüncesi bu oldu
Gövdesindeki
Beynindeki kan acıyordu
İyice gerdi bedenini ama boş
Kıpırdayamadı
Ölmüştü
Daha bir süre yaşadı bedeni
Düşüncesiz
Titremesiz
N E D E N
Neden
Kolları bacakları yok
Tüm kullarının tanrım
Hele neden ama neden
Tüm çocuklarının
Oyuncakları yok
Oysa
Ben tanrı olsam
Nasıl kusursuz yarattıysam seni
Kullarımı da öyle yaratırdım
YUNUSA ÖYKÜNME I
Bilim aldı benden beni
48
Bana seni gerek seni
Öğrenirim dini-bilimi
Bana seni gerek seni
Bilim bilimi doğurur
Bilim denizine daldırır
Işık hızına erdirir
Bana seni gerek seni
Bilimciye kuram gerek
Dincilere ahret gerek
Işık hızını geçmek gerek
Bana seni gerek seni
Yunustur güzel adım
Öğrendikçe yanarım
Öğrenmekten amacım
Bana seni gerek seni
Y U N U S A Ö Y K Ü N M E K II
Öncesizim sonrasızım
Canlara can olan benim
Bilimden sapmalara
Hızır gibi eren benim
Yer çekimini bulanım
Görecelidir diyenim
Kuantuma erenim
Gizlerin gizleri benim
Tüm evreni gözleyen
Bir buluşla evren kuran
Onu bilim ile bezeyen
Herkesi doyuran benim
Ovaları ben döşedim
Dağları ben yücelttim
Üzerlerine göğü serdim
Bilimle bunları yapan benim
Bana gönül verenlere
Din oldum iman oldum
Bilenlerin gönüllerinde
Bilime inanç benim
Bu düzeni ben kurdum
Doğa yasalarını ben yazdım
Doğru ile yanlışı ayırdım
49
Ben tüm kutsal kitaplarım
Tanrı ile birleştim
Verdiği aklı kullandım
Tüm uzayları öğrendim
Dolaşarak alan benim
Yunus değil bunu düzen
Söylendi kendiliğinden
Dinsiz sayılır inanmayan
Öncesizim sonrasızım
s
50
51

Benzer belgeler