Bir Yerel Kalkınma Modeli: Cittáslow ve Seferihisar Üzerine De

Transkript

Bir Yerel Kalkınma Modeli: Cittáslow ve Seferihisar Üzerine De
Bir Yerel Kalkınma Modeli: Cittáslow
ve
Seferihisar Üzerine Değerlendirmeler(*)
Dr. Serdar Şahinkaya(**)
Bu deneme ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 2007 yılında ilan edilen / açıklanan
Türkiye Turizm Stratejisi (2023) belgesinin1 nihai hedefi olan “2023 yılında 63 milyon turist,
86 milyar $2 dış turizm geliri ve turist başına yaklaşık 1350 $ harcamaya ulaşılması” na
yardımcı olabileceği düşünülen yeni bir turizm anlayışı yanı sıra bir anlamda yerel kalkınma
modeli olarak da değerlendirilen Cittáslow hakkında kısa bir bilgi sunmak, Türkiye’nin ilk
Cittáslow’u olan Seferihisar ve bu bağlamda kimi manevra alanlarını /önerilerimi tartışmaya
açmak amaçlanmaktadır.
I.) Cittáslow Nedir?
İtalyanca Cittá (şehir) ve İngilizce slow (sakin / yavaş) kelimelerinden oluşan
Cittáslow, “sakin şehir” anlamına geliyor.
Her şey, 1986’da Roma’daki İspanyol Merdivenleri’nde yapılan Mc Donalds
açılışının, Carlo Petrini önderliğindeki grup tarafından tabaklar dolusu İtalyan makarnası
fırlatılarak protesto edilmesiyle başladı. Çünkü,
“meydanın estetiği bozulacaktı” ve “yemek yeme, öyle
abur cuburla doymak ve o hızla tüketmek” değildir.
O andan itibaren daha yavaş ve anlamlı akmaya
başlayan zaman, adına fastfood a bir tepki olarak slow
food “yavaş yemek” denilen ve doğaçlama şekillenen
karşı hareket ile giderek yaygınlaştı ve ilerleyen yıllarda
yalnızca gıda üzerine değil, yaşam, yolculuk, eğitim, okuma, para ve başka alanlarda da ortak
bir “yavaşlık” felsefesinden beslenen bir akım halini aldı.
Süreç içerisinde, İtalya’nın Barolo kentinde Slowfood
“Yavaş Yiyecek Birliği” oluşturuldu. 1989′da Paris’te
uluslararası boyut alan birliğin, bugün 100′den fazla ülke
temsilcisinden oluşan 80 bin üyesi bulunuyor 3.
Benzer bir tarzda ülkemizde de, fast food çılgınlığına ve
sağlıksızlığına dikkat çekmek için “sefertası hareketi”4 diye bir
(*)
İlk taslak Ocak 2010’da kaleme alınmıştır.
mülkiye Genel Yayın Yönetmeni.
1
www.mevzuat.dpt.gov.tr/ypk/2007/20070302-17-1.doc Erişim tarihi: 20 Ocak 2010.
2
Yazım şekli korunmuştur.
3
http://www.slowfood.it/ Erişim tarihi: 20 Ocak 2010.
4
Sefertası Hareketi’nin İzmir Temsilcisi Meltem Özen ile yapılan bir söyleşiden:
(**)
sivil toplum örgütlenmesi başlamıştı.
Yavaş yiyecek kavramından esinlenen Cittáslow “Sakin Şehir Hareketi”nin temeli
ise 1999′da İtalya’nın Toscana bölgesinde bulunan Greve in Chianti şehrinde, 30 kadar
Yavaş Yiyecek Şehri’nin katılımıyla atıldı.
Greve in Chianti
5
Sakin Şehir Hareketinin ilk bildirgesinde, küreselleşmenin insanlar arasındaki
iletişimi, kaynaşmayı ve değişimi kolaylaştırmasına karşılık, farklılıkların törpülenerek, tek
bir model insan oluşturmaya doğru gittiği ve sonunda sıradanlığın hâkim olacağı bir düzenin
yaratılacağı konusunda endişeler bulunduğu dile getirilmişti. Bu endişelerin giderilmesi,
yerel değerlere sahip çıkılması, bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla Sakin
Şehirler kavramı çerçevesinde bir ağ oluşturuldu.
“Sefertası Hareketi nasıl doğdu, neyi amaçlıyor? Fast foodun geleneksel yemek kültürleri üzerindeki ve fast
food zihniyetinin toplum ve yaşam üzerindeki olumsuz etkilerine bir tepki olarak, gazeteci Ümit Sinan Topçuoğlu
ve ünlü baklavacı Nadir Güllü tarafından başlatılan bir hareket Sefertası Hareketi ve daha çok internet tabanlı
bir örgütlenme. Başlangıçta İtalya merkezli Uluslararası Slow Food Hareketi örnek alındı. Sefertası adı ise
halka açık olarak yapılan ilk toplantıda, bir vatandaşın önerisi üzerine oluştu. Böylece, "sefertası" ad ve sembol
olarak benimsendi. Kısa zamanda harekete destek olan kişi ve kuruluşların sayısı arttı. 2007 yılına gelindiğinde
ise yurt çapında örgütlenmeye başlandı. Şu anda İzmir’den başka Bursa, Ordu ve Sakarya’da bölge
temsilciliğimiz var. Sefertası Hareketi, küreselleşmenin hedefi olarak bütün dünya için biçilen tek kültüre
karşı, kültürel çeşitliliği, mutfaktan başlayıp hayatın her alanında savunmayı amaçlıyor. Kültürel
fakirleşmeye ve fast food zihniyetinin olumsuz etkilerine karşı toplumu uyarmayı ve bu konuda kamuoyu
oluşturulmayı öncelikli amaç edindik. Evde yemek pişirilmesini ve aile sofralarını, fast food beslenmenin
olumsuz etkilerine karşı toplumun bağışıklık mekanizması olarak görüyor ve teşvik ediyoruz. Bütün bunlar,
doğal olarak, geleneksel mutfak ve yemek kültürlerini koruma ve geleceğe taşımayı da kapsıyor. Zaten,
"sefertası", korumayı, taşımayı ve hareketliliği sembolize etmez mi?”
http://www.hurriyet.com.tr/ege/7937963.asp?gid=142&sz=5428
Bu arada yazının esas konusu “sakin şehir” olduğu için sefertası hareketi sonrası ülkemizdeki saygın,
desteklenesi oluşumlara ait gelişmeleri başka bir yazı konusu yaparak sadece meraklılarına adres gösterelim.
http://www.slowfoodanadolu.com/ ve http://www.fikirsahibidamaklar.org/ ve de
http://slowfoodgenclik.wordpress.com/
5
Görsel malzeme, http://www.abctuscany.com/florence/greve-in-chianti/index.cfm Erişim tarihi: 18 Ocak 2010
1
Sakin Şehir’in İtalya’da ortaya çıkmasına şaşırmamak gerek6. “La dolce vita”nın tatlı
hayat ülkesi İtalya, özelikle yemekle ilgili geleneklerine çok bağlı. 1991 – 2004 yılları
arasında Orvieto7’nun Belediye Başkanı olan Stefano Cimicchi, bu görevinden sonraki birkaç
yıl “Slow Food (Yavaş Yemek)”un başarılı konseptinden yola çıkılarak hazırlanan Sakin
Şehir hareketinin başkanlığını yürüttü. Sakin Şehir hareketi, küçük kentlerin geleneksel
yapılarını, sıkı kuralları dikkatle uygulayarak korumaları gerektiğini savunuyor: Arabalar
şehir merkezlerinden çıkarılmalı, insanlar sadece yerel ürünleri tüketmeli ve sürdürülebilir
enerji kullanmalı.
Kaynak: http://www.orvieto-info.com/index.htm
Bu küçük şehirlerde, süpermarket ya da McDonald’s aramanın bir anlamı yok.
Cimicchi, “Amacımız yaşanır şehirler yaratmak,” diyor, “Tıpkı yazar Italo Calvino ve mimar
Renzo Piano gibi, bir ütopya şehri konsepti üzerinde çalışıyoruz”.
Sakin Şehirler, ekoloji ve sürdürülebilirlik alanında bilimin son buluşlarından da
faydalanarak, Ortaçağ’dan ya da Rönesans Dönemi’nden kalma kentsel öğeleri de korumaya
çalışıyorlar. Eğer kentin bu amacına yardımcı olacaksa, modern teknolojiye bile izin veriliyor.
Mesela Cimicchi, Orvieto’da sadece yayaların geçişine izin veren elektronik kapılar
kullanmak istiyor. Pisa’da da benzer bir sistem var: Eğer kameralar parkmetrenin süresinin
dolduğunu tespit ederse, bir dakika ya da tüm gün de olsa, park cezası kesiliyor8.
Sakin Şehir olabilme kuralları arasında en belirleyici olanları, nüfusun 50.000’i
geçmemiş olması. Doğal ve tarihi doku ve de çevrenin korunabilirliği, kültürel ve sosyal
geleneklerin yaşatılabilmesi ve buna uygun yaşam biçimlerinin varlığı da temel ölçütlerden
bir bölümü.
Sürdürülebilir enerji kullanımıyla yerelde ve yerel halkın
üretimiyle sağlıklı gıdaların üretilip-tüketilmesi, kent
merkezlerine taşıt trafiğinin sokulmaması ve büyük alışveriş
mağazalarının-markalarının kent merkezlerinde yer almaması ve
üretimde bulunmaması koşulu da bir diğer önemli husus.
Ayrıca, yöreye özgü yemek kültürlerinin dolaşımda
olması ve tüm bu yerinde ve özgün kimlik özelliklerini yansıtan,
aceleye gelmeyen bir yaşamı benimseyecek insan varlığının,
kaynaşma-misafirperverlik alışkanlıklarının yaşatılması.
Özetlemek gerekirse, Sakin Şehir olabilmek için çevre politikaları, altyapı, kentin
dokusunun korunan kalitesi, yerel üretim ve ürünlerin desteklenmesi, konukseverlik
gibi ölçütler gerekiyor.
6
İtalya’da Sakin Şehir Belgeli şehirlere bir arada yer veren yararlı bir kaynak için bknz: http://www.cittaslow.com/
7
Sadece 16.000 nüfusa sahip bu küçük yerleşim yeri, Sakin Şehir sertifikası aldığından bu yana yılda tam 1
milyon turist çekiyor. Orvieto’nun görkemli web sayfası esin kaynağı olabilir: http://www.orvieto-info.com/
8
http://www.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=34231 Erişim tarihi: 18 Ocak 2010
2
Bu şehirlerin logosu olan salyangozu9 kullanabilmeye hak kazanan merkezler, düzenli
olarak denetimden geçiriliyor. Harekete dahil olan kentlerde insan daha düşük tempoda
yaşıyor, daha az enerji tüketiyor ve vahşi bir gıda tüketimi yerine az ama öz beslenme ile
yaşıyor. Kendisine, ailesine ve çevresine daha çok zaman ayırabiliyor.
Bu değişim bir anlamda insanın çevresi ve doğa ile sağlıklı bir ilişki içinde olmasının,
sağlıklı bir beden ve ruh için en önemli adım olduğunun onaylanmasıdır.
Ancak, Sakin Şehir Hareketine dahil olmak o kadar kolay değil. Nitekim “Sakin Şehir
Bildirisi”10 de gürültü kirliliğini ve trafiği kesmek, yeşil alanları ve yaya bölgelerini arttırmak,
yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan dükkân ve lokantaları desteklemek gibi elliden
fazla “taahhüt” içeriyor11. Bildirideki ölçütlere uymak şart. Çevre politikalarında, altyapıda,
kent dokusunda, kentteki bütün üretim alanlarında şeffaflık ve kaliteyi korumak ve
sürdürülebilir kılmak şart. Sakin Şehir Birliği uzmanları, uzun bir denetimden sonra onay
veriyor ve kabul edilen kent hareketin logosu olan “Salyangoz” ile ödüllendiriliyor.
Balbiani Palace (Chiavenna)
Kaynak: http://www.breaks-italian-lakes.com/id61.html
Yavaş Kentte yaşamak birçok fedakârlık gerektiriyor. Alışılmış temponun düşmesi
gerek en başta. Kent merkezine motorlu araçlar giremiyor ki bu şart Türkiye’nin kentlerinde
en zor hayata geçebilecek olanı. Alışveriş merkezlerinin hemen önünde uzanan caddeler
bunun en iyi kanıtı. İnsanımız otoparka aracını bırakıp iki adımlık mesafeyi yürümeye
eriniyor. Yavaş Kent gönüllüleri bir çok belediyeyi zorlayarak öncü yasaların çıkarılması ve
uygulanmasını sağlamakta. Sadece yerel yemeklerin dolaşımda olması, sürdürülebilir enerji
kaynaklarının özendirilmesi, çevre koruma gibi hedefler bir bir hayata geçiyor. Parlak neon
ışıkları kullanmak ve süpermarket açılması yasak.
9
Doğanın en yavaş ve en korunaklı (kabuğu nedeniyle, korumacılığında simgesi olmuş böylece) canlısı.
http://www.cittaslow.org.au/page.asp?id=9
11
Oktay Ekinci, “Oylar Sakin Şehircilere” http://www.ekolojistler.org/oylar-yavas-sehircilere-.-oktayekinci.html Erişim tarihi: 18 Ocak 2010
10
3
II.) Örnek Olarak Bra'da Yeni Bir Yaşam Tarzı12
İtalya’nın Piedmonte Bölgesindeki Bra şehri. Sıradan bir gün. Henüz günün ilk vakitleri. Ama
şehirde bir hareketlilik var. Bu hareketliliğin kaynağı yollardaki araçlardan değil. Hareketlilik
kaldırımlarda; yürümeye, koşmaya veya bisiklet sürmeye ayırılmış alanlarda. Halkın bir kısmı pek çok
türden ağaçlarla yeşillendirilmiş, rengârenk çiçeklerle süslenmiş parklarda oturup arkadaşlarıyla
sohbet ediyor. Birbirleriyle karşılaşan insanların dilinden sıcak bir “buon giorno” (günaydın) ifadesi
dökülüyor.
Bralılar her sabah kalktıklarında sakin bir şehirde gözlerini açmanın mutluluğunu yaşıyorlar.
Sabah yürüyüşünü ve koşusunu yapan insanlar tekrar evlerine dönüp kahvaltılarını aile bireyleriyle
yaptıktan sonra yine gönül huzuru içinde işlerine gidiyorlar. Tabiî yine çoğu işyerine yürüyerek veya
bisikletiyle gidiyor.
Her iki yanında lavanta ve leylâklar sıralanmış caddelerde tek tük arabaya rastlanıyor. Ancak
onlar da klakson çalmamak, çevreyi rahatsız etmemek için elinden geleni yapıyor. Havada lavanta ve
leylâk kokusu var.
Cadde ve yol kenarlarında zevksiz reklam panolarından eser yok. En işlek caddelerde dahi
dükkânların önlerinde şatafatlı tabelalar, neonlu aydınlatmalar görülmüyor. İnsanlar gösteriş için
değil, sadelik için yarışıyorlar burada.
Bra’daki
gezintimiz
esnasında,
görmeye alışık olduğumuz birşeyin daha
yokluğunu fark ediyoruz: Hiçbir evin üzerinde,
televizyon anteni veya çanak anteni yok. Bra,
sanki 2002 yılının değil, iki-üç yüz yıl
öncesinin şehri. Şehir âdeta yeniden restore
edilmiş ve modern binalar dahi tarihî mirasa
uygun hale getirilmiş. Bir de, Bra
Belediyesinin katkısıyla pek çok bina,
Piedmonte bölgesinde yaygın olan bal rengi
sıvalarla kaplanmış. Bu yönü Bra’ya ayrı bir
esrarengiz özellik kazandırıyor.
Yine Bra caddelerinde modern
şehirlerin iki vazgeçilmezi süpermarket ve fast food lokantalarından eser yok. Bra’lılar alışverişlerini
mahalli dükkânlardan veya Bra Belediyesince açılan
ve sadece yerli ürünlerin satıldığı mekânlardan
yapıyorlar. Üstelik buralarda satılan ürünlerin
tamamı organik tarım yöntemleriyle ve ekolojik
şartlara uygun olarak üretilmiş. Bra usulü sucuklar,
salamlar, el yapımı çikolatalar, kimyasal ilâç veya
hormon kullanılmadan üretilen sebze ve meyveler.
İnsanlar aldıkları ürünlerden emin ve gönül
rahatlığıyla yiyebiliyor. Üstelik bunu pişirdikleri veya
kullandıkları her ürünün Bra patentli olduğunun
bilinci içindeler. Bu durum onlar için ayrı bir gurur
kaynağı. Bir de yılın belli dönemlerinde
gerçekleştirilen ve şehre akın akın turist çeken gıda
festivallerini işin içine katarsak, Sakin Şehir olma
Bralılara çok şey kazandırıyor.
Bra’da yaygın olarak bulunan yerlerden birisi
de peynir imalâthaneleri. Bu yönüyle de Bra şehrinin
Sakin Şehir olmanın bir başka nimetinden
yararlandığı görülüyor. Son iki yılda şehir
idarecilerinin desteğiyle pek çok yere peynir imalâthanesi13 açıldı. Böylece hem yerli hayvancılığa
12
Dr. Veli Sırım, “Sakin Şehirler” http://www.italyaonline.net/Italya/hakkinda/makaleler/Sakin%20Sehirler.htm.
Bu kısımdaki görseller, http://www.itbiz.com/piedmont/braida/ tarafımızdan eklenmiştir
4
büyük destek sağlandı, hem de halka taze ve güvenli peynirler sunma imkânı hazırlandı. Daha da
önemlisi, peynirciliğe yapılan yatırımlar sayesinde pek çok Bralı genç iş buldu, işsizlikten kurtuldu.
Hemen belirtelim, Bra peynirleri kısa zamanda şehrin ve bölgenin sınırlarını aşmış, bütün İtalya’ya
dağılmış durumda. Hattâ, yetkililere göre, Avrupa’nın değişik yerlerinden özel siparişler de geliyor.
Bra caddeleri öğle vakti tekrar hareketleniyor. İnsanların bir kısmı evine, bir kısmı da mahallî
yemeklerin onlarca çeşidinin sunulduğu lokantalara doğru gidiyor. Özellikle lokantalara
yaklaşıldığında lavanta ve leylâk kokularına birbirinden nefis yemeklerin kokuları karışıyor.
Aynı tablo akşam da yaşanıyor bu sakin şehirde. Ancak hareketlilik bu kez gece geç vakitlere
kadar devam ediyor. Herkes dostlarıyla bir araya gelme, sohbetler etme, birlikte gezme ve dinlenme
fırsatı bulma yarışında.
Sakin Şehir düşüncesinin bütün Bra’lılarca kabul gördüğünün bir diğer göstergesi de
gençler. Daha iki sene öncesine kadar arabalarında, evlerinde veya halka açık yerlerde çok yüksek ses
tonuyla müzik dinleyen gençlere artık rastlanmıyor. Galiba Bra’lı gençler de artık sükûnetin eşsiz
melodilerine kulak veriyorlar.
Bra Belediyesinin güzel bir uygulaması da kullanılan eşyaların veya ürünlerin geri
dönüşümüyle ilgili. Öncelikle çevreye zararsız ve geri dönüşüm özelliği olan ürünlerin üretilmesi veya
satılması öngörülüyor. Bunun yanı sıra yeniden ekonomiye kazandırılabilecek atıklar için de şehrin
pek çok yerine ayrı kutular yerleştirilmiş. İnsanlar da bu konuda bilinçlendikleri için bu tür atıkları
ayrı ayrı poşetlere koyuyorlar. Toplanan atıklar tekrar işlenerek ekonomiye kazandırılıyor.
Paolo Linotti, Turin’de teknolojik danışmanlık yapan özel bir şirketin temsilcisi olarak Bra’da
bulunuyor. Büyük şehirlerden gelen pek çok uzman gibi yaptığı tek şey, Bra’nın nasıl olup da bu kadar
sakin bir şehir olabildiğini araştırmak. Paolo, Bra’daki gördükleri karşısında tek kelimeyle şaşkına
dönmüş. “Sükûnet prensibinin modern şehircilik anlayışına ciddî bir alternatif olduğu gayet açık”
derken, içinde yıllarını geçirdiği Turin’i şöyle tanımlıyor: “Herkes koşuşturma içinde, herşey itişkakış halde.”
Bra’daki sükûnetin değerini en fazla bilenler ise hiç şüphesiz orta yaşın üstünde olanlar.
Bunlardan birisi de ömrünün tamamını bu şehirde geçirmiş olan Bra Belediye Başkan Vekili Bruna
Sibille. Bra’nın Sakin Şehirler Hareketine katıldığı son iki yıl içinde yaşanan değişiklikleri bir bir
anlattıktan sonra şöyle bağlıyor sözlerini: “Bu bizim için uzun bir süreç. Ancak her geçen gün Bra’yı
daha güzel yaşanır yer haline getireceğiz. Bunu başardığımızda ise, dünyanın bütün insanları sakin
bir şehirde yaşamak isteyecek ve bütün şehirler birgün Sakin Şehir olacak.”
13
Seferihisar’ın keçi sütünden yapılan meşhur Armola Peynir’i için de aynı sistem düşünülemez mi?
“Seferihisarda Armola Peyniri: Bölgeye özgü, diğer peynir türlerine benzemeyen peynir çeşitleri arasında yer
alan armola peyniri, Seferihisar ilçesindeki bir kaç mandıra ve evlerde yapılıyor. Eskiden tulum içinde yapılan
peynirin şu anda endüstriyel olarak tulum üretimi gerçekleşmiyor. Armola peyniri, keçi sütünden yapılan süzme
yoğurt, keçi sütü loru ve beyaz peynirin karışımıyla ortaya çıkıyor. Armola, hafif bir peynir olması ve
istendiğinde domates salatasına sos olarak kullanılabilme özelliği nedeniyle çok tercih ediliyor. Keçi sütünden
yapılması ve peynir-yoğurt karışımı olması nedeniyle farklı bir lezzeti var. Genelde ekmeğe sürülerek üzerine
zeytinyağı, kırmızı biber, sarımsak ilave edilerek yeniliyor.” http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/468184.asp
“Armola ise sadece Seferihisar'da bulabileceğiniz ve 'keçi tulumu' diye adlandırabileceğimiz bir peynir türüdür.
Hemen karşıdaki Sisam adasında da Seferihisar'daki gibi birkaç küçük mandırada ve evlerde bu peynir
yapılıyor. Adı da aynı! Armola, Rumca 'peynir suyu' demek... Ama bu isim sizi aldatmasın, basbayağı bir tür
peynir aslında; ancak yapımında içine lor ve yoğurt da karıştırılıyor. Evlerde de, Seferihisar'ın küçük mandırası
Zeybekoğlu'nda da, keçi peyniri, lor ve yoğurdun çok uzun bir süre (altı saat boyunca) yoğrulmasıyla elde
ediliyor. Doğaldır ki, Seferihisar çevresindeki dağlarda beslenen keçilerin sütüne sinen adaçayı ve kekik kokusu
da bu peynire hoş bir lezzet katıyor...Daha şimdiden armolalı börekler Seferihisar'ın özgün tadı olmuş
durumda...”
http://www.aksam.com.tr/2009/11/19/yazar/14464/nedim_atilla/armola__camur__kopanisti.html
http://blog.milliyet.com.tr/Seferihisar_in_sakli_lezzeti__Armola/Blog/?BlogNo=179990 .
Erişim tarihi: 26 Ocak 2010
5
III.) Çeşitli Açılardan Sakin Şehirler Hareketi
Sakin Şehirler Hareketine katılmak isteyen bir şehir, Birlik Anlaşma Bildirgesine imza
atarak bazı yükümlülüklerin altına giriyor.
Harekete üye şehirler yılda bir kez farklı bir şehirde toplanıyorlar. Bu toplantılarda bir
yıl süresince gerçekleştirilen faaliyetler gözden geçiriliyor. Bir sonraki dönemle ilgili
uygulamalar planlanıyor. Ayrıca Koordinasyon Komitesi tarafından görevlendirilen uzmanlar
yeni üye olan şehirlerin yetkililerine hareketin hedeflerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı bir
eğitim semineri veriyorlar. Gerektiğinde bu uzmanlar üye şehirlerde tertiplenen konferanslara
ve seminerlere katılıp, Sakin Şehir düşüncesini anlatıyorlar.
Yavaş Bir Şehir Olmanın Yolları
Sakin Şehirler Hareketinin en belirgin özelliği, yerel kimliğin canlandırılması. Bu
doğrultuda Sakin Şehirler Hareketinde yerini alan her bir şehir şu kuralları uygulama alanına
koyuyor:
Sakin Şehirler Hareketinin ortak logosunun kullanılması.
Bu hareketin temel hedefleriyle doğrudan veya dolaylı olarak uyum içinde çalışmalar
yapan veya yapacak olan kamu veya özel kuruluşlara destek sağlanması,
yönlendirilmesi ve gerektiğinde her türlü desteğin sağlanması.
Şehrin karakteristik özelliklerinin yanı sıra, yaşanan çevrenin korunması,
zenginleştirilmesi ve çevreyle iç içe bir şehir hayatının sağlanması için politikalar
belirlenmesi. Örneğin, kullanılmış ürünlerin çevreyi kirletmesinin önlenmesi ve
ekonomiye yeniden kazandırılmasına yönelik önlemler alınması. Caddeler ve parkların
çok çeşitli ağaç türleriyle ve çiçeklerle donatılması.
Şehrin sükûnetini bozan ses ve görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi. Örneğin araç
trafiğinin, klakson ve alarmların kontrol altına alınması, bunun için elektrikle çalışan
taşıtların veya bisiklet kullanımının teşvik edilmesi; binaların üzerindeki televizyon
antenlerinin, reklâm panolarının, neon ışıklı reklâmların kaldırılması.
Şehrin tarihî yapısını koruyacak şekilde altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi.
Çevre ve şehir yapısının kalitesini artıracak ve geliştirecek teknolojilerin kullanılması.
Yayalar için ayrılan alanların genişletilmesi.
Gıda ürünleri üretiminin tamamen tabiî ve ekolojik yollarla gerçekleştirilmesi için
gerekli önlemlerin alınması.
Üretimi her geçen gün azalan mahallî ürünlerin koruma altına alınması, bu ürünlerin
üretiminin artması için her türlü teşvikin sağlanması.
İnsanların rahatlıkla geleneksel ürünleri, yiyecekleri temin edebilecekleri, hattâ sohbet
için bir araya gelebilecekleri alışveriş mekânlarının, lokantaların veya toplantı
yerlerinin tesis edilmesi.
İnsanlara Sakin Şehirler Hareketinin temel prensiplerinin ve düşünce altyapısının her
fırsatta anlatılması. Özellikle gençlere ve okul öğrencilerine yönelik eğitim
programlarının hayata geçirilmesi.
Toparlayacak olursak Kasım 1999’da Orvieto’da hazırlanan sözleşmeye göre Sakin
Şehirlerin şu şartları sağlaması gerekiyor:
6
1 - Etrafını çevreleyen bölgenin ve kentsel düzenin niteliklerini korumak ve
geliştirmek için, yeniden kullanma tekniklerini araştırarak, çevresel politikalar uygulaması,
2 - Toprağın işgali için değil, kullanımının geliştirilmesi için, işlevsel bir altyapı
politikası yürütmesi,
3 - Çevrenin ve kent düzeninin kalitesini geliştirmek için teknoloji kullanımını teşvik
etmesi,
4 - Doğal, çevreyle uyumlu tekniklerin kullanımıyla üretilen yiyecek maddelerinin
tüketimini desteklemesi, genetik yapısıyla oynanmış ürünleri hariç tutarak, Slow Food Ark ve
Presidia projeleriyle işbirliği içerisinde, zor durumlar için gereken tipik ürünlerin üretilmesi,
5 - Bir bölgenin kültür ve geleneklerinin korunarak, simgeselleşmesine katkıda
bulunup, yerli üretimi teşvik etmesi ve tüketicilerle, kaliteli üreticiler ve satıcılar arasında
doğrudan temas kurulabilmesi için tercih edilebilir ortamlar ve mekânlar yaratmayı
desteklemesi,
6 - Konukseverlik kalitesini ve yerel toplum ile onun belirli özellikleri arasında gerçek
bir bağ kurmayı desteklemesi, bir şehrin kaynaklarının eksiksiz ve yaygın olarak kullanımını
önleyen fiziksel ve kültürel engelleri kaldırması,
7 - Gençlerin ve okulların sistematik bir biçimde lezzet eğitimiyle tanışmasına özel bir
dikkat göstererek, yalnızca iç işletmecilerinin değil, bütün vatandaşlarının Yavaş Kent’te
yaşadıklarına dair farkındalıkların sağlanması.
Bu şartlara topluca bakıldığında, somut anlamda sürdürülebilir bir yerel kalkınma
modelinin tematik çerçevesi ile karşılaşılmaktadır.
2010 yılı Ocak ayı itibariyle 19 ülkeye yayılan Sakin Şehir sayısı 129’dur.
Türkiye’den bu Sakin Şehir belgesini alan tek yerleşim Seferihisar’dır. Seferihisar
Belediyesi’dir.
7
Ülkelere Göre (Sertifikalı) Sakin Şehirler (31 Aralık 2009)
Ülke
ABD
Almanya
Avusturalya
Avusturya
Belçika
Danimarka
Güney Kore
Hollanda
İngiltere
İspanya
İsveç
İsviçre
İtalya
Kanada
Norveç
Polonya
Portekiz
Türkiye
Yeni Zelanda
Sertifikalı Sakin Şehirler
Steve Barbose - Mayor of Sonoma, Virginia Hubbell - Representative
Cittaslow Sonoma
Deidesheim,
Hersbruck,
Lüdinghausen,
Marihn,
Nördlingen,
Schwarzenbruck, Überlingen, Waldkirch, Wirsberg
Goolwa, Katoomba
Enns, Hartberg, Horn
Chaudfontaine, Enghien, Lens, Silly
Svendborg
Damyang, Hadong, Jangheung, Sinan, Wando, Yesan
Midden-Delfland
Aylsham, Berwick upon Tweed, Cockermouth, Diss, Linlithgow, Ludlow,
Mold, Perth, Sturminster Newton
Begur, Bigastro, Lekeitio, Mungia, Pals, Rubielos de Mora
Falköeping
Mendrisio
Abbiategrasso, Acqualagna, Acquapendente, Altomonte, Amalfi, Amelia,
Anghiari, Asolo, Barga, Bazzano, Borgo Val di Taro, Bra, Brisighella,
Bucine, Caiazzo, Capalbio, Casalbeltrame, Castel San Pietro Terme,
Castelnovo ne’ Monti, Castelnuovo Berardenga, Castiglione del Lago,
Castiglione Olona, Cerreto Sannita, Chiavenna, Chiaverano, Cisternino,
Città della Pieve, Civitella in Val di Chiana, Cutigliano, Fontanellato,
Francavilla al Mare, Galeata, Giffoni Valle Piana, Giuliano Teatino, Greve
in Chianti, Guardiagrele, Levanto, Massa Marittima, Monte Castello di
Vibio, Montefalco, Morimondo, Orsara di Puglia, Orvieto, Pellegrino,
Parmense, Penne, Pianella, Piossasco, Pollica, Positano, Pratovecchio,
Preci, San Daniele del Friuli, San Gemini, San Miniato, San Potito,
Sannitico, San Vincenzo, Santa Sofia, Scandiano, Stia, Suvereto, Teglio,
Tirano, Todi, Torgiano, Trevi, Zibello
Cowichan Bay, Naramata
Eidskog, Levanger, Sokndal
Biskupiec, Bisztynek, Lidzbark Warminski, Reszel
Lagos, Sao Bras de Alportel, Silves, Tavira
Seferihisar
Matakana (Rodney District)
Kaynak: http://www.cittaslow.net/
8
Ülkelere Göre Sakin Şehirlerin Bir Bölümü / Harita
Kaynak: http://www.cittaslow.net/
9
IV.) Seferihisar: Türkiye’nin İlk Sakin Şehri
Seferihisar Hakkında Kısa Bilgi(*)
Seferihisar, İzmir'in güneybatısında ve Ege Bölgesi'nde yer almaktadır. İl merkezine
uzaklığı 45 km`dir. Kuzeyde Urla, Doğuda Menderes, batı ve güneyde Ege Denizi ile
çevrilidir. Seferihisar, Cumhuriyet öncesinde 1884 yılında ilçe
olmuştur. Günümüzde İzmir'in 30 ilçesinden birisidir.
2008 Yılı ADNKS verilerine göre toplam nüfusu 26.945`tir. Bu
nüfusun 23.669'u merkezde, 3.276'sı köylerde yaşamaktadır.
Seferihisar`da 12 İlköğretim Okulu, 5 Orta Öğretim Kurumu
bulunmakta; 3 525 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda, 213
öğretmen görev yapmaktadır. İlçede, sağlık hizmetleri, 1 Devlet Hastanesi, 4 Sağlık Ocağı, 1
Sağlık Evi tarafından verilmektedir.
Seferihisar'ın Beyler, Çamtepe, Düzce, Gödence, İhsaniye, Kavakdere, Orhanlı,
Turgut ve Ulamış olmak üzere toplam 8 köyü ve Doğanbey ile Ürkmez beldeleri
bulunmaktadır. Beyler, Orhanlı, Gödence, Çamtepe ve İhsaniye köyleri orman köyleridir.
Kavakdere köyü ise dağınık yerleşme yapısına sahiptir. Orhanlı köyü 1979 tarihinden itibaren
yeni yerleşim alanına kurulmuş, eski köyün yerinde bir mahalle kalmıştır.
Evliya Çelebi'nin de dediği gibi zeytin ve üzüm temel geçim kaynakları arasındadır.
Seferihisar ilçe merkezi 6 mahalleye sahiptir. Bunlar, Turabiye, Cami Kebir, Hıdırlık,
Tepecik, Çolak İbrahim Bey, Sığacık ve Ulamış mahalleleridir.
(*)
Bu kısmında yazılmasında geniş ölçüde;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Seferihisar,_%C4%B0zmir
http://www.seferihisar.bel.tr/
http://www.izmir.gov.tr/default_B1.aspx?content=1098
http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/tarihce.html;
http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/ilcemiz.html;
10
İlçenin batısının ve güneyinin Ege Denizi’ne kıyısı olmakla birlikte ilçe merkezi
denizden 5 km içeride bulunmaktadır. İlçenin yüzölçümü 386 km²’dir. Seferihisar’ın konumu
ise 26°45'00" doğu; 27°01'30" doğu boylamları ile 38°17'00" kuzey ve 38°02'00" kuzey
enlemleridir.
İlçe topraklarından demiryolu hattı geçmemekte, en yakın istasyon İzmir kent
merkezinde (45 km) ve Adnan Menderes Havalimanı’nda (40 km) hizmet vermektedir.
İlçenin deniz kıyısında yolcu ve yük taşımacılığına ait bir limanı bulunmazken,
Sığacık’ta bir balıkçı barınağı ve 400 yat kapasiteli yat limanı bulunmaktadır.
İlçe merkezinin kuruluş yeri deniz
seviyesinden 18 m yükseltidedir. Kent, kuzeygüney yönünde uzanan Kızıldağlar’ın (1080m)
batısında, denize inen yamaçlar ve Kocaçay
vadisinin düzlükleri üzerine kurulmuştur.
İklimi
İklim şartlarının belirlenmesinde planeter
faktörlerden başka yükselti, rölyef, bakı, kıyı
konumu, denizden uzaklık, kıyı akıntıları gibi
fiziki coğrafya koşulları da etkili olmaktadır.
Seferihisar'da ise morfolojik bakımdan yüksek
alanlar az olduğu için rölyefin ve yükseltinin pek etkisi yoktur. Yörenin ikliminde en büyük
etki denize aittir. Denize yakınlık ve denizin ılıman etkisiyle sıcaklık kış aylarında pek
düşmez.
Seferihisar'da ortalama yıllık sıcaklık, meteoroloji istasyonunun 1929 – 1995 yılları arası
kayıtlarına göre; 16,4 C°, aylık ortalama maksimum sıcaklık Temmuz ayında 35,2 C°, aylık
ortalama minimum sıcaklık 4,2 C° dir.
Seferihisar ve çevresinde yüksek yaz sıcaklıkları yaşanırken kışlar ılık geçmektedir.
Bu duruma göre Seferihisar'ın Akdeniz termik rejim bölgesi içinde olduğu söylenebilir.
Çünkü yılın 4 ayında (Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül) sıcaklıklar 20 C° nin üstündedir.
Seferihisar'da yıllık ortalama rüzgâr hızı, yaklaşık olarak 3,5 m/sn civarındadır. Ocak, Şubat,
Mart aylarında rüzgâr hızında nisbi bir artış gözlenirken Mart ayından Haziran ayına kadar bir
azalma daha sonra tekrar yükselme gözlenmekte ise de bunlar önemli bir değer değildir. Diğer
yandan kışın ve geçiş mevsimlerinde rüzgârın
hızı zaman zaman oldukça artmaktadır.
Seferihisar'da yıllık ortalama bağıl
nem % 64 olup, aylara göre değişmektedir.
Sonbahar'dan itibaren bağıl nem oranı
ilkbahar sonuna kadar yıllık ortalamadan
fazla, Mayıs ayından itibaren yıllık
ortalamanın altındadır. Minimum nem
durumuna bakıldığında; hiçbir ayda atmosfer
neminin % 10 un altına düşmediği anlaşılır.
Batı sektörlü rüzgârların etkin olduğu, sıcaklığın azaldığı, bulutluluğun arttığı kış
aylarında bağıl nem oranı artmakta, kuzey sektörlü rüzgârların görüldüğü ve bulutluluğun
azaldığı yaz aylarında ise azalmaktadır. Kısaca söylenebilir ki deniz etkisinde olan yörede
bağıl nem değerleri her ay yüksektir. Seferihisar'da yıllık ortalama yağış miktarı 588.1 mm
dir. En yağışlı mevsim kış mevsimi ve en yağışlı ay Aralık ayıdır (142mm). En az yağış ise
11
yaz aylarında görülür (Temmuz ayında 1 mm). Seferihisar yarı nemli, mezotermal, su noksanı
yaz aylarında çok kuvvetli, deniz etkisi alan bir özelliğe sahiptir. Mayıs - Eylül ayları arasında
topraktaki su yetersizliği yörede tarım faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Kasım ayından
Nisan ayına kadar olan dönemde ise buharlaşma az olduğu ve yağış miktarları da yeterli
olduğu için toprakta su bulunmaktadır.
Bitki örtüsü
Seferihisar ekolojik ve fizyonomik bakımından ortak özellikler gösteren bitki
topluluklarına sahiptir. Bitki toplulukları iki ana formasyonda görülür. Bunlar; maki topluluğu
ve orman topluluğudur. Maki olarak ayırt edilen ve baskın türlerini, delice, menengiç,
zakkum, katırtırnağı ve yer yer fundaların oluşturduğu formasyonda maki - garip şeklinde
topluluklar da vardır. Ayrıca küçük topluluklar halinde kızılçam ormanları ile yüksek yapılı,
kalın gövdeli, tek ağaç şeklinde meşeler yayılış gösterir. Doğal bitki örtüsü arasında kültür
bitkilerinden zeytin ve narenciye ağaçları dikkati çeker.
Ekonomisi
Seferihisar ilçesi genelinde ekonomik faaliyetlerin
temelini tarım ve onun içerisinde de zeytincilik oluşturmakta
iken, narenciye ve enginar yetiştiriciliği ile süs bitkileri
ağırlıklı seracılık, hayvancılık son yıllarda önemli gelir
kaynağı olmaya başlamıştır. Öte yandan balıkçılık devam
ederken, turizm; günümüzde ilçe ekonomisine katkı veren en
önemli sektörlerden biri haline gelmiştir. Nüfusun % 80'i
tarımla uğraşmaktadır.
İlçenin sanayi ve ticaret hayatında çeşitli alanlarda faaliyet
gösteren işletme, fabrika, atölye ve imalathaneler bulunmaktadır;
İlçe merkezinde tanzim et satış mağazası ve otobüs işletmesi olmak
üzere 2 adet belediye iktisadi teşekkülü, 11 adet un fabrikası, 9 adet
mandıra, 8 adet zeytinyağı fabrikası, 11 adet yaş meyve-sebze
paketleme işletmesi, 2 adet beşer tonluk süt toplama merkezi, 50
adet marangoz imalathanesi, 10 adet soğuk demir atölyesi, 6 adet
alüminyum ve 4 adet plastik imalathanesi bulunmaktadır.
Narenciye paketleme tesislerinde işlenen ürünler ihraç
edilmekte, diğer imalathane ve atölyeler ise ancak ilçe ihtiyaçlarını
karşılamaktadır.
12
Kültürel Zenginlikler14
Cami ve Mescitler:
1.Güdük Minare Cami (Seferihisar ilçe Merk.)
2.Hıdırlık Cami (Seferihisar İlçe Merk.)
3.Turabiye Cami (Seferihisar İlçe Merk.)
4.Ulu Cami (Seferihisar İlçe Merk.)
5.Kasım Çelebi Cami (Düzce Köyü)
6.Sığacık Cami ve Sığacık Mescidi
Hamamlar Medreseler:
1.Hamam (Seferihisar İlçe Merk.)
2.Sığacık Hamamı
3.Düzce Köyü Hamamı
4.Ulamış Köyü Hamamı
5.Kasım Çelebi Medresesi (Düzce Köyü)
Çeşme -Anıt-Su Kemeri-Ilıcalar:
1.Şehitler Çeşmesi (Seferihisar İlçe Merk.)
2.Ulamış Köyü Şehitlik Anıtı
3.Su Kemeri (Beyler Köyü)
4.Cumalı Ilıcaları (Kavakdere Köyü)
Tümülüsler:
1.Güneşlikent Tümülüsü (Tepecik Mah.Gemisuyu Mevki, Seferihisar İlçe Merk.)
2.Tümülüs- A (Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki, Seferihisar İlçe Merk.)
3.Tümülüs-B (Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki, Seferihisar İlçe Merk)
Antik Kent ve Sit Bölgeleri
1.Teos Antik Kenti
2.Lebedos Antik Kenti
3.Karaköse Harabeleri
4.Myonnesos Adası
14
http://www.seferihisar.bel.tr/ . Dünden Bugüne Seferihisar’ın Tarihsel Gelişimi adlı kısa bir özete
değerlendirme notumuzun Ek:1’inde yer verilmektedir.
13
V.) Seferihisar ve Türkiye’nin İlk Yavaş Şehri 15
Beş yıldızlı oteller yerine butik otellerin inşa edildiği, yerel kültüre sahip çıkarak sakin
yaşam tarzının benimsendiği, gürültü kirliliğine ve trafiğe karşı yoğun önlemlerin alındığı
‘Cittaslow’lar, son yıllarda klasik tarzdaki tatil anlayışını da değiştirdi. Bu düşünceden yola
çıkarak Seferihisar’ı sakinliğiyle bir turizm çekim merkezi haline getirmek isteyen yetkililer,
özenle korunan kent dokusu, doğası, sessiz, sakin yaşamıyla, Cittaslow Birliği’ne kabul edildi.
Türkiye’nin ilk “sakin şehri” oldu
İtalya’da toplanan Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısına katılan
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, temaslarında öncelikle Cittaslow Genel Sekreteri
Pier Giorgio Oliveti ile görüşüyor. Görüşme sonrasındaki toplantıda başvuru dosyasının
sunumunu müteakip iki saatlik bir süre boyunca Seferihisar anlatılıyor ve Birliğin tarihinde
ilk kez, bir kent incelenip denetlenmeden başvurusu kabul ediliyor.
Belediye Başkanı Tunç Soyer, basına yaptığı açıklamada şunları söylüyor: “Toplantıya
giderken çok heyecanlıydım. Hem ilçemizi, hem ülkemizi tanıtmak için Cittaslow başvurusu
iyi bir fırsattı. Çok iyi hazırlandık. Toplantı öncesi çeşitli görüşmelerim oldu, komite
toplantısında da başvuru dosyasını sunarak, ilçemizi ve niye Cittaslow için başvurduğumuzu
anlattım. Toplantıda başvurumuz kabul edildi. Böylece Seferihisar, Türkiye’nin ilk, dünyanın
15
http://www.mimdap.org/w/?p=28314
ve http://www.seferihisar.bel.tr/
14
129′uncu Cittaslow’u yani ’sakin şehri’ oldu. Bu, turizm için, ilçemizin gelişimi,
değerlerimizin korunması için çok önemli. Sakin şehrin simgesi olan salyangoz logosunu
almaya hak kazanmış olduk.”
Seferihisar, altyapı, çevre, kent estetiği, misafirperverlik ve yavaş yemek gibi başlıklar
altında 52 kritere göre değerlendirilmiş ve yüzde 50 başarı gerekirken yüzde 73 düzeyinde
uygunluk sağlayarak sonunda ’salyangoz’ logosuna kavuştu. Türkiye’nin ilk Cittaslow’u olan
Seferihisar’ı örnek alan 60 yerleşim yeri16 daha ‘Sakin Şehir’ olmak için kolları sıvadı.
Değişen çehresi ile köylü pazarı
Kaynak: http://www.seferihisar.bel.tr/gazete.pdf
EBSO Vakfı Başkan Yardımcısı ve Bayanlar Birliği Başkanı Berkay Eskinazi ise
Sakin Şehir kavramı olarak da adlandırılan Cittaslow'un, içerdiği kriterler nedeniyle, kolay
elde edilemeyen bir statü olduğunu vurguluyor. Seferihisar'ın sakin şehir unvanını elde
etmesiyle ilçenin tarihi dokusunun koruma altına alındığını belirten Eskinazi, “İzmir'in ve
Türkiye'nin yurt dışındaki tanıtımı da gerçekleşti. Seferihisar bu başarısıyla, kentimize paha
biçilmez bir tanıtım sağlamış oldu” dedi. Söz konusu unvanın, Seferihisarlıların ekonomik ve
sosyo-kültürel umutlarını artırdığına işaret ediliyor.
16
Bu yerleşim yerleri arasında; Antakya, Aydın’ın Yeni Pazar, Muğla’nın Akyaka, Eskişehir’in Bozüyük
ilçeleri sayılabilir.
15
VI.) Seferihisar’da Neler Yapılmakta17
1.) Çocukların doğal üretimi öğrenmeleri amacıyla bahçeler yaratılıyor.
2.) Yerel üretimin desteklenmesi amacıyla ticari merkezler kurulmasına yönelik kriteri
karşılamak amacıyla “Köy Pazarı” kuruluyor. Bu bağlamda eski belediye binası
Seferihisar'ın 8 köyüne tahsis edilmiş. Burada köylüler, kendi ürünlerini sunma imkânı
buluyorlar. Haftanın bir günü de açık pazar kuruluyor.
3.) Kent içine bisiklet yollarının yapılması projesi sürdürülüyor. Bu konuda Belediye Başkanı
Tunç Soyer şunları kaydediyor: “Arkadaşlarımız, güneş enerjili bir bisiklet üretti. İlçede,
rampaları pedal çevirmeden çıkmaya olanak sağlayan bisikletler olacak”.
4.) Belirli saatlerde kent merkezine motorlu araç alınmayan Seferihisar’da fayton
uygulamasını başlatmak için girişimler sürüyor.
5.) Görüntü kirliliği bulunan ana cadde tamamen yenileniyor. Bütün tabelalar değişiyor.
Çanak antenler sökülüyor.
6.) 20 ressamla sürdürülen çalışmalar neticesinde (DYO sponsorluğunda), evlerin cephelerinin
boyanması, kolonların taş kaplanması, klimalara ahşap ızgara yapılması ile pencere ve
balkonlara sardunya konulmasına karar verilmiş ve bu amaçla 4 bin sardunya fidelenmiş
7.) Seferihisar'da 75 yaş üstü yurttaşları bir araya getirerek yaşlıların anlattıkları anıları
derlenmesinden oluşacak “Seferihisar Sözlü Tarihi” kitabı çıkarmak hedeflenmiş.
8.) Yılın 300 gününü güneşli geçiren Seferihisar aynı zamanda zengin termal enerji
kaynaklarına ve güçlü rüzgâr koridorlarına sahip. Bu çerçevede öncelikle kentin ısınmasında
jeotermal enerjiyi kullanma hedefleniyor. Ayrıca kentin aydınlatılmasında güneş ve rüzgâr
enerjisi kullanan yeni estetik aydınlatma elemanları projelendirilmiş durumda.
9.) Yerel Yemek Lokantalarının oluşturulmasına hız verilmiş. Bu konuda esnaf eğitimine de
İzmir’deki Üniversitelerden alınan desteklerle devam ediliyor.
10.) Turizm konusunda mass- turizm ve her şey dahil sistemi yerine ev pansiyonculuğu ve
çevreye saygılı, doğal ve tarihi mimari dokuya uygun butik oteller’in öne çıkacağı bir
projenin olgunlaştırılmasına gayret gösteriliyor. Bu çerçevede eko-turizmin
yaygınlaştırılması amacıyla “kentin tamamının turistik bir merkez haline getirilmesi”
hedeflenmiş durumdadır.
17
Burada not edilenler Ocak 2010 itibariyle. Yazının yeniden elde geçirilmesi sırasında Seferihisar’daki son
gelişmelerin yer aldığı yeni bir yayın dikkat çekmiştir. Meraklıları mutlak göz atmalıdır:
http://www.seferihisar.bel.tr/gazete.pdf
16
VII.) Seferihisar ve Bir İhtisas Bankası Olarak Türkiye Kalkınma Bankası
Bilindiği üzere, Türkiye Turizm Stratejisi (2023)18 ile üretim, yönetim ve uygulama
süreçlerinde sektörün önüne bir yol haritası konularak yönlendirilmesi temel amaç
olarak kabul edilmiştir. Türkiye Turizm Stratejisi çalışmasının temelinde yer alan bu
yaklaşım, çalışmanın noktasal değil bölgesel, emredici değil yönlendirici, statik değil dinamik
bir çerçevede geliştirilmesini olanaklı kılmaktadır.
Strateji Belgesinde “ülkemiz kıyı turizmi yanı sıra, alternatif turizm (sağlık ve termal
turizm, kış sporları dağ ve doğa turizmi, yayla turizmi, kırsal ve eko turizm, kongre ve fuar
turizmi, kruvaziyer ve yat turizmi, golf turizmi, v.b.) gibi turizm türleri açısından da eşsiz
imkânlara sahip” bulunduğuna dikkat çekilerek, bu potansiyelin rasyonel anlamda
kullanılmamakta olduğu vurgulanmaktadır.
Türkiye Turizm Stratejisi 2023, ülkemizin doğal, kültürel, tarihi ve coğrafi
değerlerini koruma-kullanma dengesi içinde kullanmayı ve turizm alternatiflerini
geliştirerek ülkemizin turizmden alacağı payı arttırmayı hedef almakta ve turizm
kaynaklarının noktasal ölçekte planlanması yerine gelişim aksları boyunca turizm
koridorları, turizm bölgeleri, turizm kentleri ve eko turizm bölgeleri oluşturacak şekilde
ele alınmasını bu değerlerin tanıtımı ve kullanım ölçütlerinin belirlenmesi açısından daha
doğru bir yaklaşım olarak görmektedir. Böylece, turizm potansiyeli bulunan bölgelerin
diğer alternatif turizm türleri ile cazibesi artırılmış olacaktır.
Türkiye Turizm Stratejisi-2023’ün öngördüğü hedeflerle ülkemizin her yanına
dağılmış durumda bulunan sağlık, termal, yayla, kış ve dağ sporları, kültürel açıdan
önemli yer ve yerleşmelerin tek tek ele alınmasından çok bunların birbirleriyle entegrasyonu
sayesinde daha cazip ve daha güçlü alternatif varış noktaları ve güzergâhlar oluşturulacaktır.
Güçlü bir turizm güzergâhı ve bölgesel varış noktası oluşturulması ile bu bölgeler içinde
zayıf kalan yerleşmelerin kültür, el-sanatları, yeme-içme tesisleri ve konaklama imkânları
ile güçlenmeleri de sağlanmış olacaktır.
Kentsel Ölçekte Markalaşma Stratejisi alt başlığında “Zengin kültürel ve doğal
değerlere sahip kentlerimizin markalaştırılarak, turistler için bir çekim noktası haline
getirilmesi” temel hedeftir. Şehir turizmi metropol ölçeğindeki büyük şehirlerde
gerçekleştirilen bir turizm türüdür19. Paris, Londra, Montreal ve Prag şehir turizminin
yapıldığı en önemli kentler arasındadır20. Şehir turizminde şehrin turizm potansiyeli ve çizdiği
18
www.mevzuat.dpt.gov.tr/ypk/2007/20070302-17-1.doc Erişim tarihi: 20 Ocak 2010.
Bu “şehir turizmi” meselesinin sadece büyük şehirler olarak algılamak yanıltıcı olacaktır. Notun ilgili
kısmında da bahsedildiği 16.000 nüfuslu Orvieto şehri Sakin Şehir olarak belgelendikten sonra yılda 1
milyon turist almaktadır
20
Bu bağlamda, İtalya’daki Capri Adası da bana göre incelenmesi ve dersler çıkarılması gereken örneklerden
biridir. 2005 yılı Nisan ayında o dönemde yayında olan www.panoramadergisi.com da yayınlanan, “Limona
Dayalı Bir Turizm Stratejisi Örneği: Capri” başlıklı yazımın sonuç bölümünün ilk paragrafı “Yörenin doğasını
tüketmeden, mimari dokuya saygılı, yöreye özgü ana bir tasarım gerçekleştirilmiştir Capri’de. Bu ana tasarımın
merkezinde “limon” vardır. Ve her alt tasarımın mutlaka “limon” ile bir ilintisi kurulmuştur. Yukarıda da
belirtilmeye çalışıldığı gibi tüm ürün tasarımlarında limonun estetik ve uyumlu baskınlığı, Capri’yi doğa ve
tarihinin yanında akılda kalıcı bir öğe olarak öne çıkarmaktadır. Oysa Türkiye’deki turistik yörelerin nerede ise
hepsinde; fes, imitasyon Topkapı kamaları, telkari gümüşler, deri eşyalar, halı ve kilimler ile oniks vazoları
görmek mümkündür. İster Bergama’ya, ister Efes’e, isterseniz İstanbul’a, Bodrum’a, Cunda’ya gidin değişmez.
Yöreye özgü spesifik bir ürünü aramak nafiledir” biçiminde idi.
19
17
imaj çok önemlidir. Bu nedenle, şehrin tüm çekim noktalarının maksimum düzeyde
kullanılması gereklidir. Ülkemizde öncü örnek olarak dünyanın en büyük turizm
potansiyeline sahip metropollerinden biri olan İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerimizden
Ankara, İzmir ve Antalya’da şehir turizmi projesi başlatılması önerilmektedir. 2010 yılında
Avrupa Kültür Başkenti olarak İstanbul’un belirlenmesi bu şehrimizin kültür, sanat, şehircilik
ve çevresel kalite olarak güçlendirilmesini gündeme getirmektedir.
Kentsel Ölçekte Markalaşma Stratejisi’nin 2023 hedefleri arasında özet olarak;
İç ve dış turizmde kültür turizmi hareketini artırmak için her yıl Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından bir şehir “Kültür Turizmi Kenti” olarak ilan edileceği; tarihi, kültürel
ve mimari özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restorasyonun yaptırılacağı; yöresel
etkinlikler uluslararası standartlara uygun biçimde geliştirileceği; kültürel ve sanatsal
gösterilerin sergileneceği tesisler ve mekânların yapılacağı; yerel halkın soyut ve somut
kültürel mirasın değeri ve korunması konusunda bilinçlendirilmesinin sağlanacağı;
şehirlerimizin zengin kültürel mirasını vurgulayan ulusal-uluslar arası düzeyde tanıtım ve
pazarlama yapılmasının sağlanacağı hususları özetlenmiştir.
Bu bağlamdaki hedeflerin gerçekleşmesi için de yapılması gerekenler alt başlıklar
halinde şu şekildedir21:
Mimari düzenlemeler:
Uluslararası standartlarda şehir müzeleri kurulacak,
→ Tarihi, kültürel ve mimari özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restorasyonu
yapılacak,
→ Tarihi dokuları ve eski merkezleri yenilenmesi projeleri hazırlanacak,
→ Anıt, kale, su kemeri, sur, han, kervansaray v.b. tarihi yapıların ışıklandırma ve çevre
düzenlemeleri yapılacak,
→ Tarihi çekim noktalarının çevresinde turistik yeme-içme tesisleri yapılması,
→ Ülkemizin meşhur el sanatlarından deri, halı, takı gibi ürünlerin sunulacağı Kapalıçarşı
benzeri otantik alışveriş merkezleri yapılacak ve mevcut olanların iyileştirilmesi
sağlanacak.
→
Ulaşım Sistemi ile ilgili Düzenlemeler:
→
→
Kıyı şehirlerindeki iskele ve limanlarda düzenlemeye gidilecek,
Deniz turizmi olanakları geliştirilecektir.
Fiziksel -Sosyal Düzenlemeler:
Kent merkezinde turizm danışma büroları açılacak,
→ Yerel idare ve ilgili kuruluşlar ile işbirliği yapılarak altyapı ve üstyapı eksiklikleri
tamamlanacak,
→
Capri örneğinden esinlenerek Seferihisar için de markalaşmış bir ürünü olan Mandalina önerilemez mi?. Bahse
konu makalemin tümü http://www.mulkiyeistanbul.org/?action=anidetay&id=57 linki kullanılarak okunabilir.
21
Sadece bu değerlendirme ile ilgili hususlar özetlenmiştir.
18
Yön levhaları ve bilgilendirme tabelaları konulacak,
→ Şehir turları kapsamında tur güzergâhını ve çekim noktalarını gösterir özel şehir
haritaları ve broşürleri basılacak ve sahip olunan değerlerin gerek ülke çapında gerekse
yurtdışında tanıtım ve pazarlaması yapılacaktır.
→
Eko-Turizm ve Yayla Turizmi:
Yerel halk, turistik ürün, hediyelik eşya yapımı, servis, kalite ve işletmelerin yönetimi
konusunda eğitilecektir.
→ Etnografik ve ekolojik özelliklerinin sergilendiği müze evlerin açılması teşvik
edilecektir.
→ Alana girişte kabul noktaları oluşturulacak ve buralarda ziyaretçilere farklı
güzergâhları ve yöresel özellikleri gösteren mola noktaları ve tur güzergâhlarını gösteren
haritaları sunulacaktır.
→ Doğa turizmi için kullanılacak alanlarda, çeşme, wc, barınak, mesafe ve yön
levhalarının tamamlanması, dağ yürüyüşü rotalarının Küresel Yer Belirleme Sistemi
(GPS) ile uydulara tanıtılması, yeni taşıt yolu açılmaması sağlanacaktır.
→ Kitle turizmi amaçlı kullanılacak alanlarda; fiziksel planlama çalışmalarına altlık
oluşturacak kadastro tamamlanarak, orman ve mera alanlarının sınırlarının tespitini
takiben 1/25 000, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları hazırlanacaktır.
→ Doğa turizm amaçlı olarak seçilen alanlarda güzergâh üzerinde yer alan mağara,
şelale, ilginç ağaç ve kaya oluşumu, sportif alanlar, kamping alanları vb. çekicilikler için
çevre düzenlemeleri yapılacak, başta ulaşım olmak üzere gerekli altyapılar
tamamlanacaktır.
→ Yörenin özelliklerinin araştırılmasına imkân verecek ve bunun bilimsel anlamda
gösterimini sağlayacak araştırma istasyonları ve bilim müzeleri kurulacaktır.
→ Yöre halkına pansiyonculuk eğitimi verilecektir.
→ Turizm gelişim alanlarında yer alan eko-turizm alanlarının “alan yönetim planları”
yapılacaktır.
Görüldüğü üzere bu alt kısımda özetlenen hususların bütünü, değerlendirme notunun
başlangıcını oluşturan Citta Slow- Yavaş ya da Sakin Şehirler meselesi ve dolayısıyla da
Türkiye’nin ilk sakin şehri Seferihisar ile de doğrudan ilgilidir.
→
Bu çerçevede, Türkiye Kalkınma Bankası’nın 2010 yılı İş Programı ve Bütçesi’ne
bakılmalıdır. Banka’nın iş programında Stratejik Amaç 1 şöyle tariflenmiştir:
Ülke düzeyinde ekonomik ve teknolojik ilerlemeyi sağlayacak, verimlilik ve rekabeti
artıracak yatırımları desteklemek.” Bu ifadenin tablolaştırıldığı kısımda turizm sektörü ile
ilgili iki temel hedef ise aşağıdaki gibidir:
19
Hedefler
Hedef 1.2. 2010 yılında Turizm sektörüne
toplam olarak 204.000.000 TL plase edilmesi
öngörülmektedir.
Bu
tutar,
toplam
plâsmanların % 35'idir. Bu tutarın
120.000.000
TL'si
doğrudan
kredi,
84.000.000 TL'si ise Apex Bankacılık Ürünü
olarak kullandırılacaktır.
Hedef
1.7.
Yeni
turizm
alanları
oluşturulmasında ve alt yapı faaliyetlerinde,
ilgili özel ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla
ilişkiye geçerek, Bankamızın aktif rol
almasına yönelik çalışmalar yapılacaktır.
Faaliyet ve Yöntemler
1.Aktif kredi pazarlama, yöntemimizin ilk
aşamasını oluşturmakla birlikte Apex
Bankacılık Yöntemleri de uygulanacaktır. Bu
aşamada sektör konusunda ihtisaslaşmış
personelin
deneyimleri
pazarlama
aşamasında devreye girmekte, girişimciler
yönlendirilmektedir. Bunun dışında yeni
turizm alanları oluşturulmasında görev almak
suretiyle yeni fırsatlar oluşturulacaktır.
Turizm kredilerinin değerlendirilmesinde
temel yöntem proje değerlendirmedir.
2. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar
Müdürlüğü tarafından turizm sektörüne
ilişkin sektörel verileri izlemeye yönelik
Araştırma Faaliyetleri gerçekleştirilecektir.
Kredi Değerlendirme II Müdürlüğü, Turizm
Bakanlığı ve ilgili diğer Bakanlıklar ile
TÜRSAB ve turizm sektörüyle ilgili diğer
sivil toplum kuruluşları nezdinde bu hedefe
yönelik girişimlerde bulunacaktır.
Ülkemiz turizm sektöründeki mevcut yatak kapasitesinin yaratılmasında başat / temel
rolü oynayan, geçmişte turizm işletmelerinin gelişip yaygınlaşmasında Turban’ın öncü –
örnek işletmeleriyle adeta bir okul / ekol rolünü üstlenen, günümüz Belek ve Beldibi
bölgelerinin, farklı bir ifade Güney Antalya Bölgesi Turizm Geliştirme Projesinin lokomotifi
olan Türkiye Kalkınma Bankası, 2010 yılında ve sonrasında turizm sektörünün de
sürükleyici aktörü olabilir.
Türkiye’nin de bir gurur kaynağı olarak 19 ülke arasında bir Citta Slow / Yavaş şehre
sahip olması önemli bir aşamadır. Bu konuda hem geçmiş birikimini, hem de gelecek
heyecanını ülkemizden 60 yakın potansiyel Sakin Şehir adaylarıyla paylaşabilir.
Her ne kadar Türkiye Kalkınma Bankası’nın kuruluşunu düzenleyen 4456 sayılı
yasanın22 getirdiği finansal destek sağlanabilecek şirketler bağlamında Anonim Şirket’lerle
sınırlı ise de APEX Bankacılık uygulamaları bu konuda Türkiye Kalkınma Bankası’na
manevra imkânı sağlayabilir. Farklı bir ifade ile yeni ve geleceğin saygın yatırım alanları
arasında yer alacak olan bu “yavaş / sakin şehir” teması, hizmet yelpazesinin çeşitlenmesi ve
tarihindeçok sayıda “ilk”lere imza atmış bir kurum olarak Kalkınma Bankası’nın yine bir
“ilk”in daha yaratıcısı olabileceği değerlendirilmektedir.
22
Türkiye Kalkınma Bankası’nın kuruluş kanun için bakınız: http://www.kalkinma.com.tr/kurulus-kanunu.aspx
20
Türkiye’nin ilk yavaş şehri Seferihisar özelinde somutlaştırırsak;
i)
Apex Bankacılık Ürünü olarak Seferihisar’da Ev Pansiyoncuğunu destek kredileri
geliştirilebilir
ii)
Seferihisar’da güneş enerjisi, termal ve rüzgâr enerjisi potansiyellerinin hayata
geçirilmesi projelendirilebilir. (Değerlendirme notunda bu bağlamda örneklere yer
verilmiştir)
iii)
Yeme – İçme Tesisleri, farklı bir ifade ile yerel lokantaların yeniden yöresel
malzeme ile tefrişi için yine Apex Bankacılık Ürünü olarak kredi imkânları
yaratılabilir.
iv)
Banka kadrosunda yer alan mimar ve şehir plancıları vasıtasıyla, mekanların
rölöveleri çıkartılabilir, restorasyon projeleri yapılabilir.
v)
Uygun görülmesi halinde bu öneriler, bir paket halinde değerlendirilebilir ve bir
örnek proje, Bankanın ilgili birimlerindeki bu konularda alan bilgisi olan
mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları tarafından hazırlanabilir.
vi)
Seferihisar bağlamında hazırlanabilecek böyle bir projenin, bundan sonra Sakin
Şehir belgesi alma potansiyeli / hazırlığı olan (2010 Ocak itibariyle) 60 kadar
kentle de bağlantı kurması / iş üretmesi imkânı da yaratılmış olacaktır.
21
Ek 1: Dünden Bugüne Seferihisar’ın Tarihsel Gelişimi(*)
Ege'nin diğer yöreleri gibi Seferihisar'da da M.Ö.7,-5,yüzyıllar arasında Lidyalılar, İranlılar,
Atinalılar ve Ispartalılar hüküm sürmüştür. Daha sonra yöreye İranlılar, Bergama Krallığı,
Makedonyalılar, Eski Yunanlılar, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuştur.
Seferihisar 1084 yılında Selçuklu Komutanı Emir Çakabey tarafından alınmış, II. Haçlı
Seferi(1147–1149)sonrasında, bölge Sultan Mesut tarafından Selçuklu topraklarına
katılmıştır. Seferihisar,1308 yılında Selçukluların dağılması ile 1320 de Aydınoğullarının
egemenliğine ardından 1394 yılında da Osmanlıların eline geçmiştir.1402 Ankara Savası
nihayetinde Moğolların işgaline uğrayan bölge,1425 yılında tekrar Aydınoğulları'nın
elindedir, ancak Cüneyt Bey'in ölümünden sonra Seferihisar artik Osmanlıların olmuştur.
Seferihisar 14,-15,-16, yüzyıllarda Düzce (Hereke)deki medresesiyle bir ilim ve kültür ocağı
haline gelmiştir. Osmanlı toprak bölünüşüne göre has arazi içersinde bulunan Seferihisar’ın
geliri III. Murat’ın annesi Valide Sultan tarafından, Mekke’ye vakfedilmiştir. Seferihisar
19,yüzyıl başlarında 20 bini aşkın nüfusa sahipken, köylerde çıkan veba hastalığı nüfusu
kırmış, Seferihisar’ ın dört beş köyü ortadan kalkmıştır. İzmir 1850 yılında, Aydin vilayeti'nin
merkezi olunca, Seferihisar nahiyesi de 1884 yılında Belediye olmuştur.
İlçe merkezinde Selçuklular ve Osmanlılardan kalma camiler bulunmaktadır.
Bunlardan; Turabiye Camii (1197) yılında Selçuklular tarafından yapılmış (1783–1784)
yıllarında Osmanlılar tarafından bakıma alınıp yeniden ibadete açılmıştır. Osmanlı döneminde
ise Güdük Minare Camii, Hıdırlık Camii (1767–1768)ve Ulu Camii (1816–1817) inşa
edilmiştir. Bu camilerin hepsi çeşitli tarihlerde onarım gördüklerinden günümüzde de ibadete
açıktırlar. Ayrıca Osmanlı Dönemi’nden kalma ve bugün yıkıntı halde 2 hamam
bulunmaktadır.
Seferihisar ve çevresinde tespit edilen tarihi değerlerden biride Tümülüslerdir. Bunlardan;
Tepecik Mah.deki Güneşlikent Tümülüsü, yaklaşık 20 metre yüksekliğinde, 80 metre
çapındadır ve yoğun kaçak kazılara maruz kalmıştır. Ayrıca Hıdırlık Mahallesinde de
birbirine yakin konumlarda 2 si tescilli, 8 i tescilsiz, toplam 10 Tümülüs yer almaktadır.
Seferihisar'da Cumhuriyet döneminde kayda değer bir olayda Kore Savaşları’na katılan Türk
Kuvvetlerinin, ikinci kafileden itibaren,1951–1960 yılları arasında on yıl hazırlık eğitimini
burada yapmış olmalarıdır.
Seferihisar ilçe merkezinde Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet döneminde şehit düşenlere ait
bir Şehitlik ile ilçe merkezi girişinde, İzmir Caddesi üzerinde Şehitler Çeşmesi bulunmaktadır.
Seferihisar’ın Kurtuluşu ve Çolak İbrahim Bey
15 Mayıs 1919 tarihine kadar Seferihisar'da yaklaşık % 50 Rum,% 50 yerli ve Mora göçmeni
Türk ahali birlikte yaşamışlar, İzmir’in 15 Mayıs 1919 da Yunan işgaline uğramasıyla, işgal
yılları başlamış,11 Eylül 1922 de ilçe kurtarılmıştır.
Harbiye'den yetişmiş Çolak İbrahim Bey, Mustafa Kemal Paşa'nın teklifini kabul ederek,
maiyetindeki iki milis süvari alayı ile birlikte Kuvayı Milliye'ye katılmıştır. Emrine bir
nizamiye alayı ile bir dağ bataryası verilerek 1920 yılında 3.Süvari Tümeni namıyla Garp
Cephesi emrinde bir süvari tümeni yapılmıştır. Çolak İbrahim Bey, Kızılçullu yakınlarından
Bu kısmında yazılmasında geniş ölçüde;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Seferihisar,_%C4%B0zmir
http://www.seferihisar.bel.tr/
http://www.izmir.gov.tr/default_B1.aspx?content=1098
http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/tarihce.html;
http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/ilcemiz.html;
(*)
22
hareket ederek, Sefehisar’ın doğusundaki dağ geçitlerinden ilerlemiş ve 11 Eylül 1922
tarihinde öğleden sonra Seferihisar'a girmiştir. Giriş yönü, Kocaçay tarafından bugünkü
Kurtuluş Caddesi (o zaman ki Sığırtmaç Sokağı) üzeridir.
Çolak İbrahim Bey adı, Seferihisar’da eski Rum Mahallesi olan ve sonradan Rumeli
göçmenlilerinin yerleştirildiği mahalleye verilmiştir.1982 yılında bir tanesi Çolak İbrahim
Bey Mahallesindeki parka, diğeri de Şehitler Çeşmesi karşısında olmak üzere 2 büstü
dikilmiştir.
Atatürk’ün Seferihisar’ı Ziyareti
Seferihisar için önemli tarihlerden biri de 11 Nisan 1934 de Mustafa Kemal Atatürk'ün ilçe
merkezini ve Sığacık'ı ziyaretleridir. Atatürk ilçeye girmeden önce Sığacık'a geçmiş, sahilde
incelemelerde bulunmuştur. Karşılaştığı Sığacık İlkokul öğretmeninden not defterini istemiş,
harf devrimine rağmen öğretmenin not defterinin eski yazıyla yazılmış olduğunu görünce
üzülmüştür. Sonra küçük öğrenci Mehmet İnce'ye sorular sorup, onu okşamış ve Seferihisar'a
dönmüştür. Üzerinde yerli malı kumaştan golf elbise olan Atatürk, askeri gazinoda ağırlanıp,
kahvesini içtikten sonra, halkı selamlayarak ilçeden ayrılmıştır.
Sığacık
Bugün Seferihisar'ın bir mahallesi durumunda olan Sığacık, ilçe merkezinin 5 km batısında,
16. yüzyılda inşa edilmiş bir kalenin surları içinden çevreye doğru yayılarak, tarihle iç içe bir
yerleşim
dokusu
özelliği
kazanmıştır. Tarihi yerleşme
Teos'un
kuzey
limanını
oluşturan koydadır.
Sığacık kalesi ve sur duvarları
1521–1522 yıllarında Kanuni
Sultan Süleyman' ın emri
üzerine
Rodos
seferine
hazırlık
olması
amacıyla
donanma komutanı Parlak
Mustafa Paşa tarafından inşa
ettirilmiştir.
O
dönemde
meskûn
bir
yer
olan
Sığla/Sığala ( Sığacık)' ya bir
dış kale bir de koğuş tabir
edilen
askerlerin
günlük
hayatını ve eğitimini geçirdiği iç kaleden oluşan bir kale yapılmıştır. İç kalenin denize bakan
kısmında iki burç ve iki kapı bulunmaktadır. Dış kale ise Kuşadası, Ayasuluk ve Seferihisar
adlı üç kapıya sahiptir. Aslında İki katlı olan kalenin kalan tek katının surlarına iki kulenin
gizli merdivenlerinden tırmanılır.
Sığla Sancağı' na ait bir İcmal Defteri' nde önemi belirtilen kıyı kaleleri arasında, AyasuluğÇeşme deniz hattında küçük teknelerin ilk uğrak yeri olarak Sığacık' ın adı geçmektedir. XVI.
yüzyılda Urla ve Sığacık İskeleleri hububat ve kuru meyve naklinde kullanılmaktaydı. Sığacık
kalesi bir yerleşme yerini savunmaktan çok bir deniz üssü olarak hizmet vermiş, daha
sonraları gümrük kontrol merkezi olarak kullanılmıştır. Kalenin surları ve iki kulesinden
başka içinde Süleyman Han Cami, hamam ve mescit vardır. Surların yapımında Teos antik
kentinin taşlarından yararlanılmış olup, duvarlarda Teos'tan gelme kitabelere rastlamak
23
mümkündür. Kale içinde evler bitişik düzende olup, bazıları tek bazıları da iki katlıdır.
Evlerin çoğu kerpiçtendir ve büyük bölümünde iç avlu bulunmaktadır. İki katlı evlere
cumbalar ve tahta panjurlar eklenmiş, içerdeki merdivenler ve kapılar ahşaptan yapılmıştır.
Teos
Teos, Anadolu ve Ege Adaları üzerindeki 12 İon kentinin en önemlilerinden biridir. Yaklaşık
olarak MÖ 5. yüzyıl kaynaklı olan geleneksel öyküye göre Teos MÖ 11. yüzyılda Boeotia
Orchomenos' tan gelen Minyaslılar tarafından kurulmuştur. Efsanevi kurucusu olarak
Athamas bilinmektedir. Onları Kodrus oğullarının soyundan gelen Atinalı' lar izlemiştir. M.Ö.
7. yy,da Milet'li Thales'in 12 İon kentinin Teos'ta ortak bir meclis kurmasını önermesi,Teos'un
o çağlarda ki kuvvetli durumunu simgeler. M.Ö. 6. yy.da Pers istilasının başlamasıyla Teos da
diğer İon kentleri gibi düşmüş, bunun üzerine Teoslular, gemilerle adalara geçerek kurdukları
kolonilere yerleşmişlerdir.
M.Ö 494'de Lade Savaşı'nda koloniler
yeniden zafer elde ettikleri için, Teos kısa
zamanda toparlamış, gidenler geri dönmüş ve
deniz aşırı ticaret sayesinde Teos tekrar
zengin bir kent haline gelmiştir. M.Ö 304'de
bütün İon kentlerini etkileyen depremden
sonra Antiganus, Lebedos'un bütün nüfusunu
toplayıp Teos'a götürmeyi teklif etmiştir. Bu
konuyla ilgili planlar Seferihisar'da bulunan
uzun
bir
kitabede
mevcuttur.Ancak
Antiganus planlarını gerçekleştiremeden
Teos , M.Ö 302' de Büyük İskender'in
generali
Lysimachus
tarafından
ele
geçirilmiş, Lysimachus yeniden inşa ettirdiği Efes'de yerli nüfus olmadığı için Teos ve
Lebedos'daki nüfusun bir kısmını buraya naklettirmiştir.
M.Ö 190 yılında Romalılar ile Teos'un yöneticisi Antiochus III'ün arasında kıyılarda
egemenlik çekişmesi vardı. Antiochus III'ün askerleri için ayırdığı büyük gıda stokları
Romalıların dikkatini çekmiş ve Teoslulara bu stokları vermelerini, aksi takdirde düşman
muamelesi göreceklerini bildirmişlerdir. Teoslular bu teklifi kabul etmişler, ancak Doğanbey
adası arkasındaki koyda Roma donanmasına tuzak hazırlamışlardır. Romalıların yükleme işini
kentin güneyinden başka bir koyda yapmaları üzerine planları bozulmuş, durumu öğrenen
Romalılar Teos donanmasına saldırarak yenmiş ve onları barış antlaşması yapmaya
zorlamışlardır. Bu olay Teos'un tarihteki son belgesidir. Roma idaresi altındaki Teos, tarihteki
olayların akışı içinde silinip kaybolmuştur.
Teos'un kuzey ve güneyinde iki limanı ve her iki limandan ortalama 1,5 km uzaklıkta ortadaki
bir tepe üzerinde akropolü bulunmaktadır. En eski surlar bu tepe üzerindedir. Kent, akropol
ile güney liman arasında gelişmiştir. M.Ö 3. yüzyıla ait sur duvarları düz hatlar ve dik
kırıklıklarla devam eder. Güneyde limana ait bazı kalıntılar vardır. Aynı şekilde kuzeyde
Sığacık kale surları altından denize girmiş bazı liman kalıntıları mevcuttur. Surların hemen
yanında inşa edilen tapınak, Teos’un büyük tanrısı Dionysos için yapılmıştır. Tapınak, batı
kesiminde duvar içindedir. Mimarı M.Ö 2. yüzyılda yaşamış Priene'li Hermogenes'tir.1924
yılında yapılan kazılardan sonra Mabedin mermerleri hemen yakında kurulan bir mermer
atölyesinde işlenip satıldığından günümüze çok az kalıntı kalmıştır.
24
Dionysos şenliklerinin düzenlendiği bu kentte en önemli yapı olan tiyatro, kentin
güneyindedir. Helenistik yapıdaki tiyatroda oturma yerleri (auditorium) bugüne ulaşmamıştır.
Tiyatronun olduğu yerden çevreyi seyretmek çok uygundur. Tiyatro manzarası Myonnessus'u
içermektedir. Odeion 1964 yılında bulunmuştur. Tiyatroya benzeyen bu yapıda on bir oturma
sırası görülmektedir. İki kişi onuruna Roma döneminde dikilen heykellerin yazılı altlıkları
burada bulunmuştur. Odeion o dönemde genellikle müzik dinlenilen, üstü kapalı bir
mekândır. Kent merkezinin kuzey doğusundaki büyük yıkıntı alan ise Gymnasion'dur. Burada
bulunan yazıtlardan anlaşıldığına göre kız ve erkek öğrencilerin devam ettiği bu okulda üç
öğretmen vardır. Tapınağın güneyinde günümüzde hala ayakta kalmış olan su deposu vardır.
Yaklaşık 45 metre boyundaki bu yapı yamaca inşa edilmiştir. Depoya su güney batıdaki
Çeşmebaşı kaynağından künklerle getirilmiş, buradan planlı bir sistemle tüm kent ve limana
dağıtılmıştır.
Teos'daki binalar sert kireç taşından yapılmıştır. Bu taşlar Seferihisar'dan 1,5 km kadar
uzaklıkta bugünkü adı Taşdibi olan bir tepeden çıkarılmıştır. Karagöl denilen yerde
günümüzde bile pek çok inşaat artığının
bulunması taşların çıkarıldıktan sonra
işlenerek inşaat yerine götürüldüğünü
göstermektedir.
Teos’taki Arkeolojik Araştırmalar
Antik
çağda
Ionia'nın
en
önemli
yerleşimlerinden biri olan Teos, konumu
itibariyle,
Ionia'da
erken
koloni
yerleşmelerinin prototipini yansıtır. Erken
dönemlerden bu yana uzmanların ilgisini
çeken yerleşimdeki ilk kazı çalışmaları 19.
yüzyılda Society of Dilettanti tarafından
gerçekleştirilmiş, ardından 20. yüzyılın başlarında çalışmalar Fransız ekip tarafından
sürdürülmüştür.
1960'larda Ankara Üniversitesi' nden uzmanlar tarafından da kazı çalışmalarının yapıldığı
Teos’ta, antik yerleşim alanı ve Dionysos Tapınağının kazısı Orta Doğu Teknik
Üniversitesi'nden Dr. Mustafa UZ tarafından yürütülmüştür. Kendisinin beklenmeyen ölümü
üzerine Dr. Numan TUNA tarafından üstlenilen proje 1989'dan beri Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, Tarihsel Çevre Değerlerini Araştırma Merkezi (TAÇDAM) tarafından
desteklenmektedir.
Teos'un antik çağ yapıları ve teraslarını göstermek amacı ile üretilen topografik haritalar
kentin arazi kullanımının sürekliliğini ve mülkiyet dokusunu ortaya koymuştur. Akropol
tepesinin güneydoğu kısmında yürütülen arkeo-jeofizik araştırmaların amacı modern arazi
teraslaması ile antik kent duvarlarının uzanımı arasındaki ilişkiye ışık tutacak sonuçların elde
edilmesiydi akropoliste bulunan arkaik dönem kamu yapıları, Dionysos tapınağı, agora, kent,
savunma duvarları ve antik liman Teos'un en göze çarpan yapılarıdır.
Vitrivius'un Mimarlık Üzerine On Kitap (III.3.6–8,IV 3.1) adlı eserinde Dionysos Teos
Tapnağının antik dönemin en önemli yapılarından biri olduğu vurgulanmıştır. Tapınağın
podyumu ve Temenos alanının platformları doğal tepenin tıraşlanması ve tesviye edilmesi ile
oluşturulmuştur. Tapınakta yapılan yeni çalışmalar yapının 8,10 x 19,3 metre boyutlarında bir
25
stylobate üzerine inşa edilmiş prostylos olabileceğini düşündürmektedir. Helenistik yapı
öncesine ait Arkaik tapınağın var olduğuna işaret eden kanıtlar bulunmaktadır.
Tiyatro ve bouleteriondaki arkeolojik yüzey araştırmaları tamamlanmıştır. Kocakır Tepesinin
güneydoğusunda doğal bir tepe üzerine inşa edilmiş olan tiyatro Roma döneminde, Hadrian'ın
imparatorluğu sırasında birkaç ekleme yapılmıştır. Agoranın kuzey köşesinde yer alan
bouleterion, anakaya üzerinde dört-beş m yüksekliğe sahiptir. Ve yapının teras duvarı için üç
metre kalınlığında bir dolgu oluşturulmuştur.
Araştırmanın kapsadığı bir diğer önemli alan Güney Limanı'ndaki mendirektir. Antik dönem
Batı Anadolu limanlarının bugüne dek koruna gelen örneklerinden olan Güney Limanı, doğubatı yönünde 200 metre kadar uzanır. Mendireğin duvar inşa tekniğinin kent suruyla aynı
olması ve kent surunun epigrafik kanıta dayalı olarak M.Ö 2. yüzyıla tarihlendirilmesinden
ötürü mendireğinde aynı dönemde inşa edildiği öne sürülebilir.
Kent duvarlarının iç kesimlerinde gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sonucunda seramik
üretimi ile ilişkili döküntüler içeren alanlar ortaya çıkarılmıştır. Güney Limanının batı
kısmında bu özellikteki döküntü yaklaşık 2 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Antik liman
alanı boyunca Agoranın doğu kesiminde sınırlı bir alanda yüzeyde, yine aynı karakterde
döküntüler izlemektedir.
Myonnesos
Doğanbey körfezinden 1 km kadar kuzeyde Myonnesos' un olduğu yer, günümüzde Çıfıtkale
veya Sıçan Adası olarak bilinmektedir.
Myonnesos, tarihte ancak birkaç kere ortaya çıkmıştır. M.Ö 190 yılında Antiocus III, kıyıları
korumaya çalışırken Teos 'a yönelmiş olan Roma Donanması karşısında birçok gemi görür.
Önce kralın donanması zannedilir, ancak daha sonra korsan gemileri olduğu anlaşılır.
Korsanlar Roma donanmasından kaçarak Myonnesos' a sığınmayı başarırlar. Tarihte “geniş
bir tabandan piramit gibi yükselen ve karadan çok dar bir patikayla ulaşılan sarp bir kaya”
olarak anlatılan Myonnesos için aynı zamanda, deniz kıyısında ki kayaların deniz tarafından
oyulmasıyla sivri çıkıntılara sahip olduğundan bahsedilir.
Miletli Hecataeus M.Ö. 500' de Myonnesos' tan bir kent olarak bahseder. Buna karşılık Efes'
li Artemidorus burayı sadece bir yer olarak tanımlar. Tarihçi Pliny ise buranın eskiden bir
kasaba iken kendi devrinde sönmüş olduğunu anlatır. Bir zamanlar Dionysos sanatçılarının
barındığı yer olarak da adı geçen adanın ana kara ile bağlantısı güneyde 25–30 cm su altında
kalmış olan antik yol ile sağlanmaktadır.
Düz alanlardan yoksun kayalık adada görülen Myonnesos' ait tek yapı kalıntısı 2,5-3 metre
yüksekliğinde ve 5-6 metre uzunluğunda olan antik duvardır. Çok büyük boyutlu taşlarla inşa
edilen bu duvar M.Ö. 500' lü yıllara tarihlenir. Üst kısımlarda mevcut kalıntılar ise 16. yüzyıla
ait Türk yapılarından kalmıştır. Dionysos artistleri büyük olasılıkla adanın karşısında bulunan
verimli vadiye yerleşmişlerdir. Ancak buralarda herhangi bir kalıntıya rastlanmaması artistler
grubunun büyük inşaatlar yapmadıklarını ortaya koyar.
Myonnesos' da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait izlere de rastlamak mümkündür.
Selçuklular döneminde İpsilihisar olarak anılan ada, tarihte Cüneyt Bey olayı olarak
bahsedilen olaylar dizisine kadar Aydınoğullarının son beyi olan Cüneyt Bey' in kalesi
26
olmuştur. Ada bu yenilgiden sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tepenin hemen üstünde
yer alan sıvaları korunmuş olan üç sarnıç ile bazı yapı kalıntıları Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerine aittir.
Lebedos
Gümüldür - Ürkmez arasında günümüzde
Kısık adı ile bilinen yarımada üzerinde
bulunan kent, 12 İon kentinden biridir.
Lebedos' un anakaradaki arazisi, Kolophon
ve Teos' un topraklarıyla kesilmiştir.
Lebedos çevresi İon göçlerine kadar
Karyalıların işgalinde kalmıştır. Kentin ilk
kuruluş yıllarına ait bilgiler yok ise de,
varlığı M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren
bilinmektedir. Kent, M.Ö. 226' da Mısır firavunu II. Ptolemy tarafında ele geçirilmiş, bu işgal
60 yıl sürmüştür.
Lebedos tarihinin en önemli olaylarından biri de önce Teos sonra da Efes' ten kovulan ve bir
süre Myonnesos' da barınan Dionysos artistlerinin en sonunda buraya yerleşmeleridir. Strabo'
nun, Lebedos' ta her yıl Dionysos şerefine şenlik ve yarışmalar düzenlendiğinden bahsetmesi;
Dionysos artistlerinin bu kente kendi geleneklerinin yanı sıra canlılık getirdiğini de
göstermektedir. Lebedos' ta bugüne kadar kazı yapılmadığından açıkta görülen kalıntılar çok
azdır.
Hereke /Düzce
Seferihisar' ın 6 km kuzeyinde bulunan Düzce köyünün eski adı Hereke' dir ve halk arasında
"Herakles" den geldiği ve köyün doğrudan Heraklia antik
kenti üzerine kurulduğu görüşü yaygındır. Diğer taraftan
böyle bir kentin varlığına bilimsel literatürde
rastlanılmadığı için şüpheyle de bakılmaktadır. Antık
kentten görebileceğimiz yalnızca yörede kullanılmış bol
miktardaki taşlardır. Bunlardan en ilginci Erken Osmanlı
döneminden kalma hamamın batı duvarında yer alan tanrı
Herakles' e Gymnasion başkanının adadığı sunaktır.
Yörede bulunan frizler İzmir Arkeoloji Müzesi' ne
götürülmüştür. Düzce' de en fazla dikkati çeken eserler,
15. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Kasım Çelebi
Medresesi ve Camii' dir. Medrese ile aynı avluyu paylaşan
cami, avlunun güneyindedir ve orijinal yapısından
yalnızca minarenin alt kaidesi ve minareye bitişik köşe
duvarları kalmıştır.
Medrese ise avlunun kuzeydoğusunda yer almakta ve
kalıntısından “L” formunda olduğu anlaşılmaktadır.
Medresenin iki yönlü kolunda toplam dokuz adet küçük birimin içinde birer ocak ve ikişer niş
bulunmaktadır. Birimlerin önünde sütunlar ile taşınan ve sivri kemerlerle birbirine bağlanan
revak sırası mevcuttur. Revakların ve birimlerin üzeri tuğla malzemeli kubbe ile örtülmüştür.
27
Beyler Su Kemeri
Seferihisar ilçe merkezinin 16 km doğusundaki Beyler Köyünde, köyün kuzeydoğusunda
büyük bölümü ayakta olan büyük bir su kemeri dikkati çekmektedir. Yapının, Roma
döneminde inşa edildiği ve büyüklüğüne göre de yöre için oldukça önemli bir yerleşmeye
dağdan su getirmek amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Söylentilere göre burası Teos halkı
tarafından yayla olarak kullanılmıştır. Üç adet kemeri hala ayakta olan su kemerine köyde
"Yedi Kızlar" denilmektedir.
Karaköse Harabeleri
Karakoç Kaplıcalarına yaklaşık 1.5 km, Lebedos antik kentine 4 km uzaktaki haberlerin
olduğu yere Karaköse denildiği gibi, halk arasında Karakisse şeklinde de söylenmektedir.
Muhtemelen Hellenistik döneme tarihlendirilen, ancak araştırması henüz yapılmamış bir
tapınak ve hamam kalıntısı bulunmaktadır. Çevrede yapılan temel kazılarında ortaya çıktığı
gibi, buraya en yakın Hamamönü Kaplıcası' nın şifalı sularının hamama büzlerle getirildiği
sanılmaktadır.
28