e-bülten - 2008 Temmuz

Transkript

e-bülten - 2008 Temmuz
BENİMYUVAM E‐BÜLTEN SAYI: 3 (TEMMUZ‐AGUSTOS/2008) İÇİNDEKİLER
S1: BİZ KİMİZ & e-BİLGİ
S7: YAKACIK ÇOCUK YUVASI ZİYARETLERİ
S2: 3. İSTANBUL SOSYAL HİZMETLER ŞENLİĞİ
S8: KÜÇÜKKUYU SEVGİ EVLERİ ZİYARETİ
S3: 3. İSTANBUL SOSYAL HİZMETLER ŞENLİĞİ
S9: ÇOCUKLARIMIZDAN
S4: 3. İSTANBUL SOSYAL HİZMETLER ŞENLİĞİ
S10: ÇOCUKLARIMIZDAN
S5: BAHÇELİEVLER ÇOCUK YUVASI ZİYARETLERİ
S11: ÇOCUKLARIMIZDAN
S6: FATİH ÇOCUK YUVASI ZİYARETLERİ
S12: TEŞEKKÜRLER
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
BİZ KİMİZ & e-BİLGİ
Biz Kimiz? Benimyuvam Grubu hakkında; Nedir? Kimdir? Ne yapar? Nasıl yapar? Neden yapar? gibi sorularınız varsa; başlangıç için aşağıdaki linkten sorularınıza cevap bulabilirsiniz: http://www.benimyuvam.org/index.php?pid=1 AİLEYE DÖNÜŞ VE AİLE YANINDA DESTEK PROJESİ
AMAÇ: Muhtaçlıkları nedeniyle korunma kararı alınarak Kurum hizmetlerinden yararlanmak isteyen çocukların korunması,bakımı ve yetiştirilmelerine yönelik hizmetlerin mümkün olduğu ölçüde kendi yaşam ortamlarında verilmesi, Kurum bakımına alınan çocukların ise,öz ailelerinin sosyal yardım ve sosyal hizmetlerle güçlendirilerek çocuklarını kurum bakımından en kısa zamanda geri almalarına yönelik çalışmalara öncelik ve ağırlık verilmesidir. KAPSAM: Halen Kurumumuzda korunma ve bakım altında bulunan yaklaşık 20.000 çocuktan, ekonomik nedenlerle korunma altına alındığı belirlenen 12.000’inin, ilki 2005 yılında 2500 olmak üzere 2009 yılı sonuna kadar aile veya yakınları yanına döndürülmesi Planlanan çocuklar ile,bundan böyle ekonomik nedenlerle kurum bakımına verilmek istenilen çocuklar. DAYANAK: 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nun, 9. maddesi (b) bendine göre, “öncelikle çocuğun aile içinde yetiştirilmesi ve desteklenmesi
için aileyi eğitim, danışmanlık ve sosyal yardımlarla güçlendirmek”, (d) bendine göre de “yoksulluk içinde olup da temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yaşamlarını en düşük düzeyde dahi sürdürmekte güçlük çeken kişi ve ailelere kaynakların yeterliliği ölçüsünde ayni ve nakdi yardımlarda bulunmak amacıyla gerekli hizmet ve programları
geliştirmek ve uygulamak” Kurumumuzun görevleri arasında sayılmaktadır. Bu hizmetlerimiz SHÇEK Ayni ve Nakdi Yardım Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda yürütülmektedir. GEREKÇE: Çocukları koruma hizmetlerinde son yıllarda bütün dünya üzerinde durulan yaklaşım, aile birliğinin korunması yaklaşımıdır. Bu yaklaşım çocuğun kendi evi dışında bir kuruma yerleştirilmesi yerine ailesi yanında yaşamına devam etmesine imkan tanımasıdır. Ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmiş olan ülkelerde korunmaya muhtaç
çocuklara aile yanında bakım hizmeti sağlanmakta, kurum bakımı çok acil durumlarda ve aile yanında bakılamayacak durumda olan çocuklar için uygulanmaktadır. Ülkemizde
ise korunmaya muhtaç çocuklara verilen hizmetlerin kurum bakımında yoğunlaştığı görülmektedir. Bu model çocukların fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimlerini ve sağlıklı sosyalleşmelerini sağlamakta yetersiz kaldığı bilinmektedir. Geçici bir bakım modeli olması beklenen kurum bakımına alınan çocukların ve ailelerinin izlenip desteklenmesine
yönelik çalışmaların yeterince yapılamaması, çocukların uzun süre kurum bakımında kalmalarına neden olmakta ve çocuğun topluma erken katılımını engellemektedir. Bir çocuğun kişilik gelişiminde ve sosyalleşmesinde en iyi kuruluş bakımının bile aile ortamından daha yetersiz kaldığının bilimsel verilerle ortaya konulduğu bilinmektedir. Kurum bakımındaki çocukların korunma altına alınma nedenlerinin başında, ailelerin ekonomik yetersizliklerinin olduğu görülmektedir.Sosyal yardımların en önemli fonksiyonu; Kurum’ un öncelikli hedef grubu olan korunmaya muhtaç çocuk, engelli ve muhtaç yaşlıların kurum bakımına alınmasına esas oluşturacak nedenin ekonomik yoksunluk olması halinde, bu kişilerin korunma altına ya da kuruluşa alınmadan sosyal yardımla desteklenerek ailenin parçalanmadan bir arada yaşamasına imkan sağlanmasıdır. Kurum bakımı gibi maliyeti yüksek tedavi edici hizmetler yerine, daha az maliyeti olan koruyucu, önleyici, destekleyici ve geliştirici sosyal hizmetlere ağırlık ve
öncelik verilmektedir. Bireyin korunmasına yönelik hizmetlerin mümkün olduğu ölçüde kendi yaşam ortamlarında verilmesi, kurum bakımına alınan çocukların ise öz
ailelerinin güçlendirilmesi ve çocuklarını kurum bakımından en kısa zamanda almalarına yönelik çalışmalara öncelik ve ağırlık verilmektedir. FİNANSMAN: Bu amaçla bütçemizin ilgili harcama kalemine 2005 yılında 15.980.800 YTL. / 2006 yılında 41.000.000 YTL. / 2007 yılında 48.255.000 YTL. / 2008 yılında 51.500.000 YTL. / 2009 yılında 53.560.000 YTL. ödenek ayrılmıştır. UYGULAMA ESASLARI: •
•
•
•
•
Bu proje kapsamında değerlendirilecek çocuklar için ailelere yapılacak ödemeler Ayni ve Nakdi yardım Yönetmeliği çerçevesinde yürütülür. Kuruluşta bakılmakta olan çocuklar için tespit, inceleme ve değerlendirme çalışmalarını Kuruluş Müdürlüğü, İl ve İlçe Sosyal Hizmetler Müdürlükleri koordineli
olarak yürütür. İl ve İlçe Sosyal Hizmetler Müdürlükleri, çocuklarının korunma altına alınması için başvuruda bulunan ailelerin, bu isteminin ekonomik yoksunluktan kaynaklandığının belirlenmesi durumunda, bu çocuklar için korunma kararı alınmaksızın Kurumumuzun Ayni ve Nakdi Yardım hizmetleri ile diğer koruyucu, önleyici, destekleyici ve geliştirici sosyal hizmetleri uygulayarak,aileleri ve yakınları yanında bakımlarının sağlanmasına yönelik çalışmalarda bulunur. Bu proje kapsamında yer alan çocuklarla ilgili çalışmalar ve sonuçlarının değerlendirilmesi ile ilgili çalışmalar Sosyal Yardım Hizmetleri Dairesi Başkanlığınca, ilgili
Daire Başkanlıkları ile koordineli olarak yürütülür. Proje ile ilgili ödenek planlaması ve dağıtımı Sosyal Yardım Hizmetleri Dairesi Başkanlığınca yapılır. HEDEFLER: •
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Bu çocuklardan her yıl yaklaşık 2.500‘ü olmak üzere önümüzdeki 5 yıl içinde 12.000 çocuğun tamamına yakını ailelerine döndürülecektir. Planlanan bu modelle, çocuğa öz ailesinin yanına dönme imkanı sağlanacaktır. Hem aile yanında desteklenecek olan ve hem de kurum bakımında kalacak olan çocukların eğitimleri, kişilik gelişimleri, aile ilişkileri ve topluma uyumları noktasında arzu edilen düzeye ulaşabilecektir. Kuruluşlar kapasite üstü hizmet vermektedir. Bu uygulama ile Kurum bakımındaki çocuk sayısı azalacağından, hizmetlerin nitelik ve niceliğinde olumlu yönde
gelişmeler sağlanacaktır. Boşalacak bir kısım Kurum binaları, ihtiyaç duyulan başka hizmet modellerine dönüştürülebilecektir. Çocuk sayısının azalması dolayısıyla, kuruluşların ev ortamına yakın bir biçimde düzenlenmesi mümkün olabilecektir. Korunmaya muhtaç çocuklara hizmet vermek amacıyla yeni kuruluşlar açılmasının önlenmesi ve mevcut kuruluşların da kapasitelerini düşürülerek daha kaliteli hizmet verilmesi sağlanacaktır. Korunmaya muhtaç olan çocukların bakım maliyetlerinin düşürülmesi ile Devletin hem maddi hem de manevi anlamda yükümlülükleri azalacaktır. Kuruluşlarda sadece gerçek anlamda korunmaya muhtaç çocukların barındırılması sağlanacaktır Çocukların aile ve yakınları ile birebir iletişim ve etkileşim içinde büyümesi ve gelişimini tamamlaması, kuruluş bakımında bulunan çocuklara göre daha özgüvenli, daha sağlıklı kişiler yetiştirilmesi sağlanacaktır. Ekonomik yönden maliyeti daha yüksek olan kuruluş bakımı yerine aile yanında bakım modeli ile, ailenin kurum bakımına göre daha az ücretle desteklenerek aile
ilişkilerinin güçlendirilmesi sağlanacaktır. Korunma altına alınması talep edilen çocukların Kurumumuzun en öncelikli hizmet modeli olan ayni ve nakdi yardımla desteklenerek kuruluş bakımına alınmaları
önlenecektir. SÜRE: Bu proje kapsamında kuruluştan aileye döndürülmesi planlanan 12.000 çocukla ilgili çalışmalar 2009 yılı sonunda tamamlanır. İller İtibariyle Proje Kapsamında Aileye Döndürülen Çocuk Sayısı için tıklayınız... S: 1
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
AYIN KONUSU – 3. İSTANBUL SOSYAL
HİZMETLER ŞENLİĞİ
3. İstanbul Sosyal Hizmetler Şenliği Bakmayın başlığın ağır durduğuna. Gerçek ile masal arasında yaşanan 3 günün öyküsüdür bu şenlik. Geçmiş yıllarında kıyısından köşesinden yetişerek tanıklık ettiğimiz, bu seneyi ise doya doya yaşadığımız bir masal. Birçok dergi, gazete ve bülten için anlattım şenliği. Ne yazmaya doydum, ne sözüm bitti. Nasılsa biz bizeyiz diyerek biraz daha kenarda köşede yaşananı anlatmak istiyorum sizlere. Konuklarımız Karadeniz’dendi bu yıl. İsimleri kağıt üzerinde gelmeye başladıkça telaşımız iki katına çıkıyordu. Odaları otel kıvamında hazırlamalı havlusundan, terliğine herşey olmalıydi. Birde tabi ki başucu kitabı şöyle klasiklerden. Pazartesi konaklanılacak lisedeyiz. İstanbul Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nden bir ekip A'dan Z'ye her şey için koşturuyorlar. Temizlik, tamirat, süsleme derken gün kısa geliyor bize. Cem Bey son kez katları geziyor bir daha bir daha. Müberra, Havva Hemşire ve Semiha nasılda
sevgilerini katarak asıyorlar fıkra kartlarını. Hediyelerimiz var kuzulara. Çağla, Havva, İlknur, Sevda, Gönül, Ali, Murat, Alican, Hüseyin, Uysal oradan oraya koşturuyor hala. İstanbul denizden başka güzel. Martılar eşliğinde ilerlerken vapurumuz; yarışmalar, oyunlar, mini konserler ve bol bol çekilen fotoğraflar ile geçiyor zaman. Anadolu Kavağı'nda buz gibi dondurma iyi geliyor hepimize. Dönüş yolunda ortak geçmişi olan çocukların tatlı sohbetine şahitlik ediyoruz, keyfimiz katlanıyor. Büyülenmiş gözlerle İstanbul’u seyrediyoruz dönüş yolunda. "Buraya gelmeden önce bu kadar büyük olduğunu düşünmemiştim" diyor bir kızımız, "Ve bu kadar güzel olacağını hayal etmemiştim" diye ekliyor. Biz ise ev sahibi edasında gülümsüyoruz. Masal Şehri’dir İstanbul. Lale Şehri’dir. Ne hikayesi biter, ne sözü diye geçiriyoruz içimizden. Ve ertesi gün temsili Nasrettin Hoca'mızın eşeği, Adem Bey'in yogun çabası ile konaklama alanına geldiğinde kahkahalar havada uçuşuyor. Eşeğin yediği, içtiği, temizliği ve protokolde yapacaklarına dair bir dolu hikaye yazılıyor gece boyunca. İsmihan Hanım ve Mehmet Bey ile hangi takımın taraftarı fazla iddiasıda kıyasıya devam ediyor bu arada. Ve beklenen gün gelip çatıyor. Kapıda ilk görünen Amasya grubu. İl Müdürü grubunun başında geliyor. Ardından Tokat giriyor içeri. Cıvıl cıvıl kızlarımız. Yenen yemeğin ardından Minia Türk gezisine gidiyor misafirlerimiz. İstanbul’u önce bu harika parkta tanısınlar istiyoruz. Demet, Kader, Ebru ve Ece abla karşılıyor onları orada. Ertesi gün şenliğimizin açılış günü. Biz heyecanlıyız, misafirlerimiz heyecanlı. "Bu gece uyku tutmaz bizi" diyor Tokat'tan gelen bir kızımız. O ne ? Zonguldak ekibinin tişörtleri kocaman olmuş. Bal kuzular üzgün. Odalarına gidiyorum. Kimine kemer takarak, kimini yandan düğümleyerek yeni tarzlar yaratıyoruz. Şapkaları da yan taktık mı son derece farklı olduk işte. Artvinli Kader’de uyuyamamış hala. Onun tişortü tam ama bir parça ilgi istiyor sanırım canı. Bir iki tiyo verirken ertesi güne dair, bir yandan da saçında elim. Çoktan uykuya dalmış melek kuzu. Ve Samsunlu Murat sonunda yerleşti odasına. "Bubama ne derim daaa anam başka odada ben paşka olur mi?" diye bize kafa tutan bal kuzununda gönlünü yaptıktan sonra bizlerde ertesi günün programını kontrol ediyoruz. Şenlik boyunca enerjisine hayran olduğum can arkadaşlarım Cem ve sabrının sonsuz olduğunu düşündüğüm Müberra ile hem çocuklardan konuşup gülüyoruz, hem de bir hata olmasın gayreti içerisindeyiz. Büyük gün geldi çattı işte. Taksim'deyiz. Yürüyüş sırasına geçiyoruz gruplarımızla birlikte. Animatörler, halk oyunları ekipleri, bale grubu, Harley Davidson motorlar, müsizyenler, sanatçılarımız ve protokolümüz hazır. Türkiye’nin en büyük ailesiyiz diye yürüyoruz Taksim Meydanı'na doğru. Açılış konuşmaları, anıta çelenk koymanın ardından hatıra fotoğrafları çekiliyor. Ve Kabataş’ta bizleri bekleyen vapurumuza güle oynaya biniyoruz. Kaynaşma partisinde Ordu’dan gelen armut, erik var ikramlarda. Trabzon kol bastı için hepimiz öğrenci oluyoruz ve diziliyoruz yan yana. Zehra Nur ve bal Önder gecenin yıldızı. Çocukların ardı ardına sunduğu danslar ile büyüleniyoruz. Daha da perçinleniyor gönül bağımız. ve Samsunlu Neslihan öyle bir yakıyor ki içimizi dalıp gidiyoruz uzaklara. Şenliğin şarkısı Dido oluyor bir anda. Rahmetle anıyoruz Kazım Koyuncu’yu.
S: 2
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
AYIN KONUSU – 3. İSTANBUL SOSYAL
HİZMETLER ŞENLİĞİ
Tarihe yolculuk zamanı ertesi gün. Şehrin hikayesinin peşine düşüyoruz. Bazen efsanelerin, bazen masalların büyüsünde yolculuğumuz. Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı Sarayı ve Yerebatan Sarnıçı’nı gezeceğiz. Rehberlerimiz İstanbul Ticaret Odası Üniversitesi'nden gencecik öğrenci kardeşlerimiz. Ellerinde minik notlarla karşılıyorlar bizi Sultanahmet Meydanı'nda Emin ve Muhtar. Akşam bowling turnuvası olduğunu duyunca çocuklardan iddialı beyanlar geliyor. Meydan okumalar, hiç oynamadım diye telaşlananlar off offf akşamın tadının habercisi sanki. Benim Yuvam ekibi de turnuvanın heyecanına kapılıyor. Ve keyifli geçen yolculuk sonrasında yemeğin ardından turnuva başlıyor. "İlk defa oynuyorum" diyen kuzular birbiri ardına sayıları topluyor. "Bu top karpuza benziyo ha böyle atsam ne olur" diyen hocamız ilk atışta hepsini devirince "Eee ben köyde de iyi nişancıydım" diyerek alkışları topluyor. Gruplar halinde geziyoruz. Öğlen Gülhane'de mangal partisi var. Bu arada minicik bir kaçamak ile şenliğimizi onurlandıran il müdürlerimiz ile Yerebatan Sarnıçı'nda Türk kahvesi içiyoruz. Keyifli bir sohbetin ardından kaldığımız yerden gezimize devam ediyoruz. S: 3
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
AYIN KONUSU – 3. İSTANBUL SOSYAL
HİZMETLER ŞENLİĞİ
Ertesi gün hem güzel hem hüzünlü geçecek biliyoruz. Son gün çünkü. Son gün şenliği demek, ayrılık demek. Geceden şenlik alanındayız. Bahar Counrty yine aynı. Standlar kuruluyor, sahne, protokol tribünü ve sabaha karşı evlerimize gidip bir iki saat sonra dönmek üzere ayrılıyoruz alandan. Günün ilk ışıkları ile alandayız. Benim Yuvam, SHÇEK herkes arı gibi koşturuyor. Bakanımızın geleceği haberi ile heyecanımız da koşturmamız da artıyor. Neyseki tam zamanında alanın süslemesi bitti. Standlarımızda hazır. Şişme oyuncaklar, kapıda animasyon ekibi. Derin nefes alıyoruz. İşte başlıyor. Bir dolu anı avuçlarımızda, gönlümüzün en baş köşesine kurularak gidiyorlar. Aklımızın bir parçasını da alarak. Benim Yuvam ekibi kim, SHÇEK ekibi kim çoğu zaman ayırt etmek mümkün değil. Göreve geldikleri günden bu güne "Biz" diyen gönül dostlarımız ile omuz omuza çalışıyoruz. Bizlere verdikleri bu fırsattan ötürü tüm İstanbul Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’müze, görev alan tüm Benim Yuvam ekibine sonsuz teşekkür ediyoruz. Nice organizasyonlarda aynı fotoğrafta yan yana yer alabilmek umudu ile. Şarkılar, danslar, plaket töreni derken yolumuz uzun diyerek yola çıkıyor birer ikişer misafirlerimiz. Bir parçamızı katıp yanlarına gidiyorlar. Gözlerimizden akan yaşa engel olmuyoruz. Defalarca sarılıp çocuklarımıza sevgiye dair ne varsa içimizde, onlara geçsin istiyoruz, onların olsun. Bir daha, bir daha söylüyor Neslihan kuzu Dido’yu. "Geleceğiz" diyoruz titreyen sesimiz ile. Gideceğimiz günü saymaya başlıyoruz bir yandan. Karadeniz’in havasından mı, çayından mı, fındığından mı bilinmez bu çocuklar bal gibi, can gibi geliyor bize. S: 4
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
BAHÇELİEVLER YUVASI ZİYARETLERİ
Temmuz ayı, çok iç açıcı başlamadı aslında Bahçelievler gönüllüleri için. Uzun zamandır 3 No.lu Ev’den gönderilen kimse olmamıştı ta ki Haziran sonunda iki çocuğumuz Küçükkuyu’ya gönderilene kadar. Bu sebeptendir ki; 5 Temmuz 2008 günü biraz buruk biraz şaşkın gittik meleklerimizin yanına. Hepsinin ayrı ayrı renklerde gülümsemesinden olsa gerek, lunaparka yol almak için otobüse bindiğimizde burukluğumuzdan eser kalmamıştı. İrem Abla’mızın bir yakını sayesinde, sabah sabah Küçükçiftlik Lunaparkı çocuklarımızın eğlenmesi için çalışıyordu. 6 yaşındaki çocuğun binebileceği ne kadar eğlence aracı varsa, kuzularımız hepsinin tadını çıkardılar. Lunapark keyfinin sonuna doğru eğlence araçlarından ne korkan kalmıştı ne de tedirgin olup kaçan. Buradaki eğlencenin ardından gittiğimiz restoranda gördük ki çocuklarımız için oyun saati henüz bitmemişti. Servis yapan restoran görevlileri, yemek saatini adeta parti saatine çevirdiler. Dönüş yolumuz ise; artık klasikleşmiş bir şekilde şarkılı türkülü geçti. 19 Temmuz 2008 sabahı, yine cebimizde misket niyetine taşıdığımız umutlarımızı alarak 3 No.lu Ev’e girdik. Bu defa evde vakit geçirmek için bal yavrularımızın yanındaydık. Ara öğün saatini beklerken, biz yudum yudum sevgi aldık çocuklarımızın kahkahalarından ve pamuk dokunuşlarından. Ardından onlar kurabiye ve karpuz ile minik karınlarını doyurdular. O kadar çok alışıklar ki evde olduğumuz zamanlarda el işi faaliyetleri yapmaya; bizden önce kendileri hazırlanıyorlar malzemeleri almak için. Lale Bahçesi hazırlamak için fonlarımız, çim olacak kartonlarımız, lale olacak el işi kâğıtlarımız masalarda “Önce ben, önce ben” sesleri arasında dağıtıldı. Çocukluğun en güzel yanı, sekteye uğramamış hayal gücü olsa gerek. Bizler lale dallarından yaprak yapmayı düşünmemiştik ama zeka pırıltıları gözlerinden, dillerinden akan çocuklarımız kendi kendilerine çiçeklerini yapraklar ile süslemişlerdi. 16 Ağustos 2008 günü için Florya Parkı’na gitme planımızı, bürokratik engellerden dolayı gerçekleştiremedik. Ha Florya Parkı ha Şeyh Zayed Parkı diyerek, düşen yüzlerimizi gülümsetmek için yine sarılacak bir dal bulduk kendimize. Oyun parkında çocuklarımız ile yaş kavramını raflara bıraktık bir kez daha. Biz onlarla hesapsız bir şekilde oynayarak yaşıt olduk, onlar oyun alanında ufak kazalar geçiren arkadaşlarımıza gösterdikleri korumacı tutum ile birer yetişkin. Dallarımız böylesine çiçeklerle bezeli, bulutlarımız yaz yağmurları yüklü olarak tamamladık birbirimizi. Ziyaret sonunda ise yaşları sebebiyle başka bir eve gönderilen meleklerimizi görmeye gittik. . Burukluklar yaşadığımız yaz döneminin son ziyareti için 30 Ağustos 2008’de, söz verdiğimiz tarih ve saatte, yanlarındaydık yavrularımızın. Yeni gönüllüler ve Yakacık Yuvası gönüllüsü arkadaşlarımızın da katılımı ile yeni keşiflere çıktık. Prenseslerimizden birinin Rehabilitasyon Merkezi’ne alınması sebebiyle 2 Ağustos 2008 tarihli planlarımız biraz gecikmeli başladı. Parkada’da geçecek günümüzde onsuz olmak istemedik. Bizimle beraber gelmesi için yavrumuza izin alınmasını beklerken, evde çocuklarımız ile oyun oynamaya başlamıştık bile. Birkaç ziyarettir okuyamadığımız İstiklal Marşı’nı da o en içten hazır ol duruşları ile söyledikten sonra, Bayrampaşa’ya doğru yola çıktık. Parkada girişinde öncelikle atları izledik, ardından maymunları, kazları, güvercinleri tanımaya çalıştık ve yolumuz bizi oyun parkına götürdü. Çocuklarımız park alanındaki aletleri keşfetmeye çalışırken, bizler labirent ve kaydırak tepelerine çıkmıştık bile. İçimizdeki çocuklar, gönüllerimizin çocukları ile bir defa daha buluşmuştu. Öğle güneşi tepede görünmeye başlayınca, bir çardak altında dinlenip, hamburger yemeğe gittik. Yuvaya dönmek için otobüse bindiğimiz zaman, kızlarımız için yine gösteri zamanı başladı. “Arka taraflar, haydiii alkışşş!” Yavru tavus kuşlarını boyarken, gökkuşağını kıskandırdık. Kuyruk tüylerini elişi kağıtları ile renklendirirken, tavus kuşlarımızı birer karnaval sanatçısı yaptık. Yavrularımızın mini minnacık elleri bağımsız eserlere imza atarak, yüzlerimizi gülümsetti defalarca. Alkışlarımız yılın en sürrealist hayvan tasvirini bizlere sunan kuzularımıza! S: 5
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
FATİH YUVASI ZİYARETLERİ
Yuvanın bahçesinden adım atınca başka bir dünyanın kapıları da aralanıyor yapılan her ziyaret sonrasında, tıpkı 5 Temmuz Cumartesi’nde olduğu gibi.. Aslında keyifli ve bir o kadar da sulu başlayan günümüz; bitimine doğru yine sulu ama bir o kadar da hüzünlüydü. Bahçede çocuklar ile oynadığımız karşılıklı su savaşında yenilmemize rağmen mutluyduk, özellikle de bizler için hazırladıkları su dolu minik balonları attıkları zaman keyiflerine diyecek yoktu. Karşılıklı bu sulu şakalardan sonra, içeriye geçtiğimizde hepimizde bir heyecan vardı. Ceyda ablamız bize minik bir sürpriz hazırlayarak geçmişten günümüze çocuklarımız ile yaşadıklarımızı ve paylaştıklarımızı slayt gösteri şeklinde aktardığı cd görüntülerini izleyecektik. Hepimiz dört bir koldan çocuklarımıza sarılıp izlerken, ne çok şeyi yaşayıp ne çok şeyi paylaştığımızı; çocuklarımız görmesin diye süzülen gözyaşlarımızı, siyah gözlüklerimizin ardına saklayarak izledik. Zaman ne çabuk ilerliyor, haziran, temmuz derken şimdide yazın son ayı ağustosa da girdik. Tarihlerin 2 Ağustos Cumartesi’yi gösterdiği bugünde, bizler çocuklarımıza kavuşmak ve de onlarla güzel birgün geçirebilmek için, yuvamızın yolunu tuttuk. En güzel duygulardan biridir, içeri adım atarken size sunulan sevgi, sizi soran ve özleyen sımsıcak kucaklara kollarınızı açmak ve hasret gidermek. Bu güzel anı bozmadan bahçede oturup onlarla sohbete koyulduk.
Evet geçen zamandı ama çoğalan ve çoğaldıkça da artan sevgimizdi, sonrasında bu kadar efkarı ancak pasta giderir diyerek, görüntüsü ile göz zevkimizi, tadı ile damağımızı tatlandırdığımız pastamız ile bu güzel, sulu ve bir o kadar da tatlı ziyaretimizi; 15 gün sonrasında yine aynı tatlılıkla devam ettirmek üzere, çocuklarımızı öpüp koklayarak bitirmiş olduk. 19 Temmuz Cumartesi Şen kahkahaların atıldığı, çocuklarımızın da en az bizim kadar keyif aldığı oldukça eğlenceli bir Cumartesi yaşadık... Her ziyaret gününde elimizden geldiğince, farklı aktiviteler uygulamaya çalıştığımız ve çocuklarımızın da hem keyif almalarını hem de birşeyler kazanmaları sağlamak amacıyla bu haftaya da birçok oyun sığdırdık. Neler mi? Twister'den tutunda; çekilen çubukla yuvarlanan misketlerin birbir düştüğü
"Çılgın Misketler", rüzgarı bile hesaplayarak dikkatli bir şekilde oynanan
Jengaa ve "bu da bize az gelir" diyerek hem görsel ziyafet hem de kulaklarada hitap eden "Darbuka Şov" ile keyfimize keyif kattık. Yuvamızın büyükleri her zamanki gibi basketbol maçı için çoktan grup oluşturmuştu, geriye kalanlar ile tabu oynamak üzere görev dağılımını da yaptıktan sonra, bir kısmımız sohbet etmek için, bir kısmımız da müzik dinleyen çocuklarımız ile vakit geçirmek için dağıldık yuvanın çeşitli alanlarına, Sevim ablamızın yaptığı lezzetli kurabiyeler ile ağzımızı da tadlandırdıktan sonra, zamanın hızla akıp gittiğini ve ayrılık vaktinin geldiği anladık. Ama biliyoruz ki 15 gün sonra yine aynı duygularla bir arada olacağız ve bu tablodaki görüntü dahada güzelleşecek, renklenecek. 16 Ağustos 2008 / Cumartesi
Ağustos ayının en sıcak günlerinden biriydi Cumartesi. Üzerimizde bir tembellik bir yorgunluk vardı. Yuvamıza yaklaştıkça, mavi renkli kapısı açıldıkça, adım attıkça kapıdan içeriye sıcacık sarılmalar ve yanağımıza konan "Hoş geldin öpücükleri" bir anda canlılık getirmişti hem ruhumuza hem de yüzümüze. Bugünkü ziyarette çocuklarımız
ile İmece Evi için hazırlıklar yaptık, bir yandan meraklı bakışları ve birbirinden ilginç sorularıyla çocuklara gidecekleri yer hakkında gerekli bilgileri verdik, bir yandan da Levent abimizin getirdiği "Badminton Oyunu" ile yarıştık. Oldukça keyifli olan bu oyundan sonra çocuklarımızla bahçede oturarak bugünün kandil olması vesilesiyle hem kandil simitlerimizi yedik hem de uzun zamandır beklenen karne hediyelerini dağıtmaya başladık. Umarız karne başarısı nedeniyle hediye verilecek çocuk sayısı daha da artar. Önümüzdeki günlerde İmece Evi'nde olacak çocuklarımıza şimdiden iyi eğlenceler diliyoruz. 30.08.2008/ Cumartesi
İmece Evi'nde geçirilen bir haftalık güzel tatilin sonrasında hem çocuklarımızın hem de onlara eşlik eden gönüllülerimizin dinlenmek isteyecekleri düşüncesiyle bu haftaki ziyaretimizi 15 gün sonrasına erteleyecektik. Ancak ne biz ne de çocuklar yaşanılan o güzel anların daha fazla ertelenmesine razı gelemedik.
İmece Evi'nde kaldıkları süreç içinde onlarla bir arada olan Didem ablamız, Atilla abimiz ile birlikte Bahçelievler gönüllüsü misafirlerimiz Zümrüt ve Hilal ablalarında bizlere eşlik ettiği bu günde, sadece çocuklarımızı dinledik. Onlar anlattıkça ve bizler gözlerinin nasıl parladığını gördükçe kampa gidemediğimiz için hüzünlendik. Anladık ki unutulmaz bir tatilin izleri ve de anıları daha birçok ziyarette günün konusu olmaya devam edecek. Bir yaz mevsimi ile birlikte Ağustos ayını da geride bıraktığımız bugünde, 'hüzünlü sonbaharın hareketli Eylül ayının ilk ziyaretinde görüşmek üzere' dedik ve yuvamızdan öpücüklerle uğurlandık. ,
Çocuklarımızın en sevdiği eğlencelerden biride birbirinden ilginç pozlar
vermek. Bu konuda bize her daim yardımcı olan Ceyda ablamız yaşadığımız o
müthiş anların fotoğraflarını çocuklarımıza dağıtarak güzel bir süpriz yaptı bize. Teşekkürler Ceyda Abla. Bunun yanısıra ikram olarak el emeği göz nuru birbirinden lezzetli yiyecekler ile ağız tadımızın güzelleşmesine katkıda bulunan Banu, Gülşen ve Sevim ablaya da buradan teşekkür ederiz. Gün içerisinde bizlerle olan ve şu an Halkalı Yetiştirme yurdu'nda kalan Kadir'in de bizlere eşlik ettiği ve arkadaşları ile özlem giderdiği güzel bir ziyaret gününü tamamladık ve 15 gün sonra görüşmek üzere çocuklarımız ile vedalaştık. S: 6
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
YAKACIK YUVASI ZİYARETLERİ
12.07.2008 YAKACIK ZİYARETİ Yaz aylarında bir başka oluyor Yakacık Yuva. Herkes bahçede cıvıl cıvıl, neşe dolu. Bizde rutin ziyaretimizi yapmak üzere yuvanın yolunu tuttuk gönüllü arkadaşlarımızla birlikte. Su savaşı vardı programımızda ama çocuklarımızın çoğu tatil nedeniyle yuvada olmadıklarından başka bir zamana erteledik su sevdamızı Çocuklarımızla bahçeye çıktığımızda bir kısmımız basketbol maçı yaptı, bir kısmımız halı sahada futbol maçı. Arada yaptıkları akrobasi hareketlerini de unutmamak lazım. Sıcak bir yandan, yapılan maçların yorgunluğu bir yandan bastırınca serinlemek gerekir düşüncesiyle Yasemen ablanın getirdiği kocaman buz gibi karpuzları dilimleyerek çardağa götürdük çocuklarımızın da yardımıyla Herkesin elinde kocaman bir parça karpuz; Karpuzlarımızı çizgi film karakterleri misali ısırarak, kemirerek yerken ortaya çıkan manzara görülmeye değerdi doğrusu. Karpuz suyunun tişörtlerimize dökülmesi mi derseniz, alnımıza yapışan karpuz çekirdekleri mi derseniz, karpuzları ısırırken bin bir şekle giren surat ifadelerimiz mi derseniz komik, eğlenceli görüntülerdi. Ehh tabi bunları fotoğraf karelerine yansıtmayı da unutmadık tabi ki O günün güzel sürprizleri de vardı. Yakacıktan aile yanına ya da yetiştirme yurduna giden kızlarımız, ayrıca bu sene ki şenlikte tanıştığımız ve ailesinin yanına gelen genç kızımız vardı ziyaretçimiz olarak. Faaliyetimizi bitirdikten sonra Atilla abimizin almış olduğu dondurmalarımızı yedik. Dondurmaların bitmesini sabırsızlıkla bekleyen gözler vardı. Nedenine
gelince; meğer dondurma çubukları fırıldak benzeri bir şey oluyormuş. Tabi çoğumuz bunu o gün öğrendik. Nasıl kırılıp yapılmasını bilmediğimiz için çocuklar gösterdi ve bize yeni bir şey öğretmiş olmanın gururuyla gülücükler dağıttılar etrafa. Yakacık Yuva’nın güzel bahçesini bilmeyen yoktur sanıyoruz. Daha sonra gönüllülerin bir kısmı o güzel bahçede çocuklarla basket oynayıp bir kısmı muhabbet ederken, bazılarımız da yine çocuklarla birlikte oyun parkının tadını çıkardı. Zaman çok çabuk geçiyor onlarla farkındayız ama farkında olduğumuz bir şey daha var ki “Her ziyaretin sonu bir sonrakinin başlangıcı”. Bol sulu yemek faslından sonra, çardağın altında koyu bir sohbete daldık çocuklarımızla. Okuldan, spordan, bir sonraki yapacağımız aktivitelerden bahsettik. Zaman çocuklarımızın yanında sudan bile hızlı akıp geçiyor nedense! Gitme vaktimiz yaklaşınca teker teker vedalaştık hepsiyle. Bir sonraki ziyaretimizde görüşmek dileğiyle. En içten sevgilerimle. 09.08.2008 YAKACIK ZİYARETİ
Öğleden sonra yuvaya geldiğimizde hava çok sıcak olduğu için bütün çocuklar evlerindeydi. Yaz tatili nedeniyle birçoğu aile yanına gittiğinden yuvada çok az çocuk kalmıştı. Bizlerde evlere dağıldık tabi ki. Aile yanına gidenlerden başka yeni gelen çocuklarımızla tanışıp, çocuklarımızla hasret giderdik. Daha sonra dışarı çıkıp çardak altında mısırları özenle soyup püsküllerinden saç yaptık. 26.07.2008 YAKACIK ZİYARETİ Bu hafta ki faaliyetimiz; Nursel ablamızın Polisan ile yaptığı görüşmeler neticesinde gönderilen hamurlar ile zıplayan top yapmaktı. Yuvaya vardığımızda birçok arkadaşımız çocuklarla birlikte çardakta faaliyete başlamıştı. Soyduğumuz mısırları çocuklarında yardımı ile mutfağa taşıyıp, bir bir tencereye atıp pişmesini beklemek üzere tekrar çardağa gittik. Funda ablanın komutları ile hep beraber çok eğlenceli bir oyun oynadık. Şaşırdık, sevindik, ağladık, üzüldük ama çok eğlendik. Aslında zıplayan top yapmaktı fikrimiz, fakat minik ellerden gönüllü abi ve ablalarımızın desteği ile başka güzel eserler de çıktı. Çocuklar ve hatta biz büyük çocuklar çok keyif aldık bu işten. Yapılanların aslında 24 saat bekletilmesi gerekiyordu. Ama nafile kim bekler o kadar zamanı. Hepsi sabırsızlıkla denemeye başladı ve çok hoşlarına gitti. Bu arada mısırların pişmesini bekleyen sabırsız minikler mutfak ile çardak arasında mekik dokudular. En sonunda mısırlarımız pişti ve süt mısırı kapma mücadelesi ile mısırlarımızı yedikten sonra 15 gün sonra
tekrar görüşmek üzere çocuklarımız ile vedalaştık. S: 7
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
KÜÇÜKKUYU SEVGİ EVLERİ ZİYARETLERİ
Yine Küçükkuyu yollarına düşme zamanımız gelmişti. Gönüllüler heyecanla, bir an evvel 23 Ağustos Cumartesi sabahının gelmesini istiyorlar ama önümüzde koca bir yolculuk var. Sohbetler ve şarkılarla sabah oluyor. Çocukların camlarda beklediği, hasretle yolunu gözlediği büyük İstanbul otobüsü kornasını çalarak geldi... İki taraf sevinçli, iki taraf heyecanlı ve mutlu. Hasret gidermek üzere evlere dağılıyoruz öğlene kadar ne kadar çocukla kucaklaşırsak kardır. Kucaklaşmalar, çeşitli oyunlar, cilveleşmeler derken öğlen yemekleri geliyor ve biz ayrılıyoruz yanlarından. Biliyoruz ki güzellik uykularından uyandıktan sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz ve kendimizi Ege'nin serin sularına bırakacağız. Güzel bir gün bizi bekliyordu enerjik olmak lazımdı, bizde öğle yemeğimizi yiyip dinlendikten sonra çocuklarımızı karşılamak üzere deniz kenarına attık kendimizi ama burada yalnız değildik. İstanbul Fatih yuvadaki çocuklarımızda orada İmece kampında tatil yapıyorlardı ve birlikte denizin keyfini çıkarmak için sabırsızlanıyorduk. Çok geçmeden birbirinden güzel miniklerimiz üzerlerinde rengarenk bikini ve mayolarıyla denizde renkli kuşlar gibi oynaşmaya başladılar. Bizlere sudaki marifetlerini göstermek için çok heveslilerdi simide sımsıkı sarılıp denize atlarken atılan kahkaha, ne kadar eğlendiklerinin göstergesiydi. Geçen senede deniz keyfi yapmıştık ama büyüdükçe her şeyi öğrenip, denizdeki korkularını yenip işte biz iskeleden atlayabiliyoruz artık, bak öğrendik dedirten davranışları ise bizi mest etmeye yetiyordu. Fatih yuvada bulunan çocuklarımızda kardeşlerine gösterdikleri ilgi alakayla gönüllerimizde yine taht kurmuşlardı. Ağabey edasıyla iskeledeki merdivenden çıkarken yardımlaşmaları, kayıp düşmemeleri için gösterdikleri itina bizleri gururlandırdı. Eve gidip deniz sonrası yıkanma, dinlenme zamanı geliyor ve "Haydi çocuklar banyoya" diyerek evlerde alıyoruz soluğu. Hamam eğlencesi tadında şarkılar eşliğinde her evde ağabey ve ablaları tarafından yıkanan kuzularımıza tatlı bir yorgunluk çökmüştü. Onlar yemeklerini yemek için hazırlanırken mis kokulu çocuklarımızı öpüp yarın görüşmek üzere diyerek ayrıldık. Pazar sabahı ikiye bölündük. Bir grup küçük gruptaki miniklerimizle denizin tadını çıkarttı. Deniz kenarında taşlarla diledikleri gibi oynayıp suları gökyüzüne ulaştırmak istercesine şen kahkahalarla ağabey ve ablalarını ıslattılar. Diğer grup ise yuvada kalarak hem dünün sohbetini yapıyor hem de oyunlara doymaya çalışıyorlardı. Ayrılık vakti geldi çattı korna çalarak gelen koca İstanbul otobüsünün artık geri dönmesi gerekiyordu. Ama bu sefer ayrılık katmerli bir ayrılıktı. Zira aramızdan bazı gönüllülerimiz Fatih Yuva'nın çocuklarının tatil yaptığı İmece kampına doğru yol alacaktı. Hem çocuklarımızdan hem de yanlarında olmak için can attığımız İmece gönüllülerinden ve Fatih Yuva çocuklarımızdan ayrılmak çok zor gelse de herkes çok iyi biliyordu ki 'Her gidişimizin mutlaka bir dönüşü vardı ve yollar çocuklarla birlikte olmamıza, onlarla vakit geçirip koklaşmamıza kesinlikle engel değildi.' S: 8
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
ÇOCUKLARIMIZDAN
İmece Kampı
Bu yıl Fatih Çocuk yuvası ile birlikte 22 Ağustos ‐ 28 Ağustos tarihleri arasında İmece Kampı'ndaydık. Asos yolu üzerinde bulunan İmece Kampı'na 19 çocuğumuz, 4 yuva görevlisi ve dönüşümlü olmak üzere 15 Benim Yuvam gönüllüsü katıldı. Tamamen doğal olan ve işleri yardımlaşmayla yürüyen kampta yemeklerimizi kendimiz hazırladık, bulaşıklarımızı, çamaşırlarımızı kendimiz yıkadık. Çocuklarımızın bir kısmı çadırlarda kaldı, bir kısmı da bizimle birlikte açık havada uyku tulumları ile sedirlerde karşıladı sabahı. Sabahları erken saatte kalkılarak hazırlanan kahvaltının ardınan 10.30'da denize giriş saatimizle birlikte hepimiz Ege'nin serin sularında alıyorduk soluğu. Denizdeki eğlencelerimizden, uzun soluklu yüzmelerin ardından ara öğünlerini servis ettikten sonra, yavaş yavaş öğlen yemeği hazırlıklarına başlamak üzere mutfağımıza yollanıyorduk. Öğlen yemeği, ardından tekrar deniz, ara öğün, akşam yemeği derken hava kararır, sedirlerde toplanmak üzere deniz kenarına doğru yol alırdık. Her gece çocuklarımızla yaptığımız uzun süreli, neşeli, bol kahkahalı sohbetler, söylenen şarkılar, anlatılan anılar, uyku vakti gelince hazırlanan tulumlar hiçbir zaman unutulmayacak izler bıraktı hem hafızalarımızda, hem yüreklerimizde. Kamp boyunca Fatih Yuva çocuklarımız bizlere, gerek yemek hazırlığında, gerek masaların kurulmasında, gerek alışverişte kısacası herşey de kusursuz ve istekli bir şekilde yardım ettiler. Ayrıca, Küçükkuyu Sevgi Evlerin'den gelen çocuklarımızda kamp boyunca gün gün misafirimiz oldu. Fatih yuvadaki abilerinin sevgi evlerinden gelen küçük misafirlerimizi ağırlamada ve ilgilenmede mükemmel olduklarını, sorumluluk altında miniklerle son derece ilgi olduklarını söylemeden geçemeyiz.
Kamp boyunca birçok gezi yaptık. Zeytinyağı fabrikasını gezip, zeytin üretimini öğrendik. Kadırga koyunda denize girdik ve Berhamkale'ye giderek kale ve surları gezdik. Ayrıca çocuklarımızın vazgeçilmezi olan spor ve futboldan da uzak kalmayarak köy kahvesinde Turkcel Süper Lig'teki takımlarımızın maçlarını izlemeyi de ihmal etmedik. İmece anıları biz gönüllülerin, çocuklarımızın, öğretmenlerin hafızalarından asla silinmeyecek sanıyoruz. Kelimelere sığdıramayacağımız bir yaz tatili geçirdik çocuklarla birlikte. Seneye tekrar bir arada olmayı canı gönülden arzu ediyor ve bu İmece Kampı anıları bitmez, hep canlı kalır diyoruz. S: 9
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
ÇOCUKLARIMIZDAN
3. Istanbul Sosyal Hizmetler Şenliginden bize kalanlardan…
Fatih’ten Emre ve Kadir’i yolcu ettik.
Fatih’ten 4 çocuğumuzun; Yüksel Karaman ( Kütahya), Kadir Ünlü Halkalı Yetiştirme Yurdu (İST.), Emre Karip ve Ekrem Güvenç (Amasya) yetiştirme yurtlarına sevklerinin gelmesiyle hızlanan ve yüreğimizi burkan bu süreçte, çocuklarımızın hayata tutunduğu bir dal olabilmek, gittikleri “Yetiştirme Yurtları” nda yalnız olmadıklarını anlatabilmek, gittikten sonra da irtibatımızın kopmayacağı dileğimizi onlarla paylaşabilmek amacıyla Fatih Çocuk Yuvası’ndaydık. Sevtap, Büşra, Zarife, Elif, Zekiye ve Uğur’u yolcu ettik.
1 Eylül 2008 günü Yakacık Yuvası'ndan Sevtap, Büşra, Zarife, Elif, Zekiye ve Uğur yetiştirme yurduna sevk oldular. Yuva yönetimine çocuklarımız gitmeden onlarla bir akşam yemeği yemek istediğimizi ilettik ve isteğimiz kabul edildi. Sultan, Tolga, Begüm, Yasemen, Deniz ve Eşi Özgür altılısından oluşan gönüllü grubu çocuklarla birlikte yemek için hazırdı ve iş çıkışı yuvaya giderek Uğur, Büşra Başkan ve Sevtap'ı güzel bir kaç saat geçirmek için yuvadan çıkardı.Çocuklarımızın yemek seçimleri Burger King oldu ve Tolga abileri onlara Burger Menü ısmarladı. Begüm abla ise yemek sonrası onlarca jeton aldı çocuklara. Jetonlu oyuncak yerinde araba yarışı, basketbol, masa hokeyi gibi oyunlar oynadık inanılmaz eğlenerek. Bir ara Sevtap gözden kayboldu. Baktık ki kuzumuz masaj koltuğunda masaj yaptırıyor kendine. Bu eğlenceli dakikalar sonrasında Yasemen ablamızın ısmarladığı güzel dondurmamızı da yedik ve yuvanın yolunu tuttuk. Saat 22:30 gibi yuvaya bıraktık yeni bir hayata yelken açacak çocuklarımızı. Yurda gitmekten korkuyorlardı aslında. Nasıl bir ortamın ve nasıl kişilerin onları beklediğini merak ediyorlardı. Alışma süresi biraz zor olsa da çocuklarımızın yeni yurtlarında mutlu olmalarını diliyor ve bağımızı kesinlikle koparmayacağımızı biliyoruz. S: 10
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
ÇOCUKLARIMIZDAN
Şenlikte çocuklarımızla çok iyi ilişkiler kuran Benim Yuvam ekibi bu organizasyon sonrasında da çocuklarımızı yanlız bırakmadılar. Önce gönüllülerimizden Gülşen Samsun'a giderek yetiştirme yurdundaki kızlarımızı ziyaret etti ardından Neslihan, Nurhan, Tamer, Gülcan ve Uğur'dan oluşan bir grup Benim Yuvamlı Bursa'da yakınlarının yanında kalan Artvin kız yetiştirmeden Yasemin ve Burcu'yu ziyaret ettiler. Gülşen’in Samsun Ziyareti;
Sabah saatlerinde yurda gelen Gülşen'i şenliğe söylediği şarkılarla renk katan Neslihan, Hülya ve diğer kızlar karşıladı. Büyük bir heyecanla karşılanan Gülşen daha sonra kızlarıda alarak Samsun'a gezmeye gitti. Samsunda çok güzel saatler geçiren gönüllümüz ve kızlar ayrılma vakti gelince vedalaşıp günü sona erdirdiler. O gün yaşadıkları ilgili Gülşen şunları söylüyordu: “Yaşanması gerekli olan ama bir o kadarda güç olan koca bir gündü. Her geçen saniyesinde içimde bir yerlerde izler bırakan, bazı sahnelerinde hayatımdan bir şeyleri bulduğum kocaman bir gün. Zaman geçmesin dursun dediğim ömrümün yaşanmış en güzel günü. Gülücüklerin ve gözyaşlarının sarmaş dolaş olduğu bir gün. Hepinizi yanımda hissettiğim, her telefonunuzda dahada güçlendiğim koca bir gün...” Bursa’da Artvinli Yasemin ve Burcuyu ziyaret; Bursa’ya büyük heyecanla giden bizleri Neslihan’ın arkadaşı Önder karşıladı ve Önder'le aynı ilçede oturan Burcu kızımızla buluştuk. Büyük kucaklaşmalar sonrasında hep beraber Yasemin ve kardeşi Emrah'la buluştuktan sonra Uludağ’a çıktık. Uludağ'da geçirilen güzel saatler sonrasında yeniden Bursa merkezine yöneldik. Önder gibi bizleri Bursa'da içtenlikle ağırlayan bir diğer arkadaşımız olan Müfit tarafından Bursa’nın ünlü çağ dönercisinde ağırlandıktan sonra çocuklara aldığımız hediyeleri vererek bu unutulmaz günü sonlandırdık. Gruba yeni katılan Uğur o gün yaşadıklarını şöyle dile getiriyordu: “O gün yaşadıklarım çok başka şeylerdi. İçinde dostluk, sevgi, vefa, hoşgörü olan bir günü aslında kelimelere sığdırmak çok zor. Kızlarımızın bizi görünce yüzlerindeki heyecan, sonrasındaki neşe, ayrılırken yaşanan hüzün... Bunlar beni çok etkiledi. Ayrıca Tamer, Gülcan, Önder ve Müfit’i tanımaktan, böyle bir ekibin içinde olmaktan sonsuz bir huzur ve mutluluk duydum. Umarım bu ziyaretlerin devamı gelir. Herkese teşekkürler...” S: 11
BENİMYUVAM - E-BÜLTEN
SAYI: 3 (TEMMUZ-AĞUSTOS/2008)
TEŞEKKÜRLER
III. İstanbul Sosyal Hizmetler Şenliği Destekçilerimize; Akşehir Belediyesi Dergi Abonelikleri Destekçilerimize;
Akyüz Organizasyon Ülkü Şeker Yılmaz ve Arkadaşları Polisan Eray Koçak Olivium Outlet Center Güler İslamoğlu Fox City Esra Özkan Atlantis Bowling Yasemen Telci Algida Neslihan Örnekal Hasbro İntertoy Uğur Taşkın Eti Nurhan Altınel www.sendegit.com Gökhan Cörüt Bal Pasta Neslihan Altınel Finansbank Murat Ak Ülker Levent Uçarı Canet Red Walves Karne Hediyeleri Destekçilerimize; Kurye Net ‐ Narpost Ergo İsviçre DHL Sevil Arıbaş Radyo İlaç Tamer Kadıoğlu Muammer Ketenci Esin Ada Esmer Bijuteri Mine Genç İkinci Bahar Huzurevi İstem Şentürk Kibar Holding Venüs Pastanesi Kahve Dünyası Mudurnu Star Grup Hadımköy Cam İşleme San. ve Tic. A.Ş. İMECE Kampı Destekçilerimize; Gülseren Ilımen ve Arkadaşlar Tadım Kuruyemiş Sofram Gıda Nezir Bey’e Coca Cola Target Grubu Cansu Havlu Nur Abla Karadeniz Sofrası’na TEŞEKKÜR EDERİZ.
Benimyuvam e-Bülteni hazırlığında emeği geçen gönüllülerimiz:
Arzu SARI
Atilla ÖZ
Ceyda KARPAT
Didem COŞKUN
Filiz ÖZEN
Gökhan CÖRÜT
Gülcan LAZIM
Hilal ÇETİN
Meltem GÜLMEZ
Neslihan ALTINEL
Nurhayat KÖSEAHMETOĞLU
Özlem DÜZGÜN AYRANCI
Sinan AVCI
Şenay TOLUAY
Bülten hakkındaki yorum ve eleştirileriniz için bizimle iletişim kurabileceğiniz e-posta adresimiz: [email protected]
S: 12

Benzer belgeler

e-bülten - 2010 Ocak

e-bülten - 2010 Ocak BAHÇELİEVLER YUVASI ZİYARETLERİ Temmuz  ayı,  çok  iç  açıcı  başlamadı  aslında  Bahçelievler  gönüllüleri  için.  Uzun 

Detaylı