Pdf`sini İndir - Risale Online

Transkript

Pdf`sini İndir - Risale Online
Risale Online
Bu sayfa şu linkten yazdırılmıştır: [http://www.risaleonline.com/soru-cevap/acz-i-mutlak-fakri-mutlak-sukr-u-mutlak-sevk-i-mutlak]
Risale-i Nur Risale-i Nur Mütalaası
Soru
Acz-i Mutlak, Fakr-ı Mutlak, Şükr-ü Mutlak, Şevk-i Mutlak
Tarîk-i Nakşî de dört şeyi bırakmak lazım. Hem dünyayı, hem nefis hesabına ahireti dahi
hakiki maksad yapmamak, hem vucudunu unutmak, hem ucba, fahra girmemek için bu
terkleri düşünmemek.. Risale- nurda ise "Acz-mendi tarikinde dört şey lazımdır: Fakr-ı
mutlak, acz-i mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz!" şeklinde geçen esasları acıklar
mısınız?
Cevap
İnsanın yaratılışında iki temel unsur vardır. Biri acz-i mutlak, diğeri fakr-ı mutlaktır. Bu iki
vasıf veya sıfat insanın zati bir hassası yani özelliğidir. Bu da insana kul olduğunu anlatmak
ve kulluğa sevk etmek içindir.
Devamlı bir şeylerin kendini incittiği ve rahatsız ettiği insan bunlara karşı kendine göre
mücadele eder. Fakat takatinin çok üstünde olan bir çok şey onu aciz bırakır. Bu şekilde
güçsüzlüğünü ve zayıflığını anlayan ve his eden insan sığınacak ve dayanacak bir yer, bir
müracaat yeri arar. Bakar ki sonradan yaratılan varlıklar da kendisi gibi acizdir. Çünki
mesela dünyanın en kuvvetli ve kudretli insanı da bazı dertlere, hastalıklara, belalara karşı
gücü yetmez ve çare bulamaz. O zaman insan, her şeye gücü yeten ve kendisine hiçbir şeyin
aciz bırakıp da zarar veremediği birini arar. İşte tam bu noktada her şeye gücü yeten ve
merhametli bir dayanak noktası olan Cenabı Hakka yönelerek kudretine istinad eder.
Böylece insanın aczi onu Aziz ve Kadir olan Allah'a yaklaştırır.
"Kâmil insanlar, aczde ve havfullahta öyle bir lezzet bulmuşlar ki; kendi havl ve
kuvvetlerinden şiddetle teberri edip, Allah'a acz ile sığınmışlar. Aczi ve havfı, kendilerine
şefaatçı yapmışlar." (Sözler)
sayfa 1 / 3
Bununla birlikte nihayetsiz şeylere muhtaç olan ve bu ihtiyaçlarına karşı sermayesi hiç
hükmünde olan insan, bu şekilde fakrini tam olarak hissetttiği zaman hem zengin hem de
cömert olan birinden yardım ister. Fakat müracaat ettiği kimsenin ya zenginliği ya da
cömertliği sınırlıdır. Yani ihtiyaçlarını karşılama noktasında diğer mahlukat kendisi gibi fakir
ve ihtiyaç sahibidir. İnsanın bütün ihtiyaçlarına cevap veremez. İşte tam bu noktada hem
nihayetsi Ganiy(zengin) olan hem de hadsiz cömertliği bulunan Allah'a yönelerek bütün
ihtiyaçlarını O'na arz eder. Cevvad, Kerim, Muhsin, Vehhab, Rahman ve Rahim gibi bir çok
isimlerine sığınarak Allah'ın rahmetini ve merhametini kendi üzerine celbeder.
"Kâmil insanlar, fakr ile fahretmişler. Sakın yanlış anlama! Allah'a karşı fakrını hissedip
yalvarmak demektir. Yoksa fakrını halka gösterip, dilencilik vaziyetini almak demek
değildir." (Sözler)
Bediüzzaman hazretleri acz ve fakr noktasında şöyle demiştir:
"Evet acz dahi, aşk gibi belki daha eslem(selametli) bir tarîktir(yoldur) ki; ubudiyet(kulluk)
tarîkıyla(yoluyla) mahbubiyete(sevgililik makamına) kadar gider. Fakr dahi, Rahman ismine
îsal eder(ulaştırır)." (Sözler)
Yukarda izahı geçtiği üzere aczini ve fakrını tam olarak hisseden insan, acz ve fakr yoluyla
dua ve kulluğunu daha iyi yerine getirir. Rabbine tam bir kul olur. Kulluk vasıtasıyla makamı mahbubiyete yani sevgili ve sevilen makamına kadar çıkar. Hatta denilebilir ki, en büyük
makam olan makam-ı mahbubiyete kulluk vasıtasıyla çıkıldığı için insanın en büyük ve
önemli makamı va hali kulluktur. Bu sırla şehadet getirirken bizler Peygamberimizin(s.a.v)
önce kulluğuna şahidlik ediyoruz. Zaten Cenabı Hakk'ın bizlerden istediği de güzel bir
kulluktur. Kulluğun özü kişinin kendini aciz ve fakir ve zayıf görerek Allah'a el açıp
yalvarması ve O'nu İlah ve Rabb ve Ma'bud olarak tanımasıdır. Tabir-i diğerle kendini kul ve
köle olarak görmesi, Allah'ı da Allah olarak kabul edip O'na hakiki kul olmasıdır.
"İbadetin manası şudur ki: Dergâh-ı İlahîde abd(kul), kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp
kemal-i rububiyetin ve kudret-i Samedaniyenin ve rahmet-i İlahiyenin önünde hayret ve
muhabbetle secde etmektir." (9. Söz)
Kulluğun önemli göstergelerinden birisi de hamd ve şükürdür. Nasılki, insanın kendisine
yapılan bir iyiliğe karşı minnetdarlık ve teşekkür etme hissi uyanır. Öyle de bizleri yoktan
var ederek vücut, göz, kulak, akıl, kalb, ruh gibi bir çok nimetler veren, bu nimetlerin üstüne
de insanlık, iman ve İslam gibi çok daha büyük nimetler ihsan eden Cenabı Hakka karşı da
insanın içinde bir teşekkür ve minnetdarlık hisi uyanır. İşte insanın kendisine verilen bütün
nimetlerden istifade ederken bunun Allah'tan geldiğini bilmesi ve bu nimetlerden Allah'ın
istediği şeklide istifade etmesi, arkasından da Allah'a verdiği sonsuz nimetlerinden dolayı
hamd ve şükretmesi de kulluğun güzel bir neticesidir.
"Enva'-ı zîhayat(çeşitli canlılar) içinde en ziyade rızkın enva'ına(çeşitlerine) muhtaç,
insandır. Cenab-ı Hak insanı bütün esmasına câmi' bir âyine ve bütün rahmetinin
hazinelerinin müddeharatını(biriktirilmiş miktarını)tartacak, tanıyacak cihazata mâlik bir
mu'cize-i kudret ve bütün esmasının cilvelerini ve san'atlarının inceliklerini mizana(ölçüye)
sayfa 2 / 3
çekecek âletleri hâvi bir halife-i Arz suretinde halk etmiştir. Onun için hadsiz bir ihtiyaç
verip, maddî ve manevî rızkın hadsiz enva'ına muhtaç etmiştir. İnsanı, bu câmiiyete göre en
a'lâ bir mevki olan ahsen-i takvime çıkarmak vasıtası, şükürdür. Şükür olmazsa, esfel-i
safilîne düşer; bir zulm-ü azîmi irtikâb eder." (Mektubat, Şükür risalesi)
Bütün bu izah edilen şeyleri yani dua, şükür ve kulluğu yapmak noktasında insanın şevke
ihtiyacı vardır. Allah'a karşı olan bütün vazifelerimizde ve bütün amellerimizde şevk olması
lazımdır. Hatta insanın hayatındaki bütün mücadelelerinde ve işlerinde onun atı ve bineği
şevktir. Şevk olursa devam eder ve lezzet verir. Şevk olmazsa lezzet ve zevk de olmadığı için
mecburiyetten yapmak durumu olur. Bu da devam ve istikrarı etkiler. Belli bir zaman sonra
o ameli veya vazifeyi terk etme durumu olabilir. Bunun için bütün işlerimizde ve
vazifelerimizde bize şevk-i mutlak lazımdır.
Risale-i Nur bizlere kulluğun esasını ve ne için kulluk yapmamız gerektiğini güzel bir şekilde
anlatır. Bizlere kulluk şuurunu tam olarak yerleştirir. Risale-i Nur talebeleri, hem kendi
kulluğunu yapmak hem de başkalarına da bu kulluk şuurunu vermek gibi diğer iman ve
Kur'an hizmetlerinde ve vazifelerinde de bu dört esası kendilerine düstur etmeleri
gereklidir.
sayfa 3 / 3
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)