fyo ders notları taksirle yaralama suçları 1 TAKSİRLE YARALAMA

Transkript

fyo ders notları taksirle yaralama suçları 1 TAKSİRLE YARALAMA
fyo ders notları
taksirle yaralama suçları
TAKSİRLE YARALAMA SUÇU
Taksir; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni
tanımında belirtilen neticesi öngörülemeyerek gerçekleştirilmesidir. (TCK 22/2 mad.) Taksir istisani bir
sorumluluk şeklidir. Suçu belirleyen temel unsur kast(isteme ) öğesi iken taksir, suç işleme iradesi
olmaksızın, failin kendisinden beklenen özene aykırı davranması sonucu meydana gelen neticeden
sorumlu tutulmasıdır.
Bir suçun taksirli işlenebilmesi için kanunda açıkça taksirli halinin düzenlenmesi gerekir. Bu
kapsamda Türk Ceza Kanunu incelendiğinde, taksirli suçlar olarak;
Taksirle yaralama,(89 md.)
Taksirle öldürme, (85 md.)
Taksirli iflas,(162 md.)
Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması,(171 md.)
Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma, (180 md.)
Çevrenin taksirle kirletilmesi, (182md.)
Taksir sonucu casusluk fiillerinin işlenmesi (338 md.) şeklindedir.
Uygulamada taksirle yaralama suçları en sık şekilde, taşıtların kullanılması sırasında (karadeniz-demiryolu ve hava taşıtları), iş kazaları, bakım gözetim yetkisinin kullanılmasında ki eksiklik,
yanlış tedavi yöntemleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Suçun Faili-Mağduru;
Gerçek her kişi bu suçun hem mağduru hem de faili olabilir.
Suçun Unsurları;
a. Fiilin taksirle işlenebileceğinin kanunda açıkça belirtilmiş olması gerekir. (TCK 22/1)
b. Fiilin bilerek ve isteyerek yapılmış olması gerekir. Taksirle yaralama suçu serbest hareketli
suçtur, hem icrai hem de ihmali davranışla işlenmesi mümkündür.
c. Fiil ile netice arasında uygun illiyet (nedensellik) bağı bulunmalıdır.
Fail tarafından gerçekleştirilen hareket sonucu, mağdurun vücuduna acı verilmelidir.
Sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulması meydana gelmiş ise kanunun ön gördüğü netice
gerçekleşmiştir.
Kişinin hareket sonrası vücudunda oluşan maddi acı bu kapsamdadır. Taksirli hareket sonucu
vücuda acı verme yoksa sonuç meydana gelmediğinden suç oluşmaz. Acı verme olup olmadığı
mağdurun acıması olup olmadığına göre değil, objektif olarak hareketin vücuda acı verip vermediği
nazara alınmalıdır.
Buna birkaç örnek vermek gerekirse:
-Sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile seyrederken, dört yönlü, ışık kontrollü kavşağa,
kendisine hitaben kırmızı ışık yandığı halde giriş yaptığı sırada, sağından gelen katılan idaresindeki
otomobil ile çarpışması üzerine aracından inen katılanın, aracının ön ve arka kısımlarını kontrol
ettikten sonra eşinin bağırması üzerine dengesini kaybedip, yere düşerek kafasını zemine çarpması ile
yaralandığı olayda, sanığın eylemi ile katılanın yaralanması arasında illiyet bağı bulunmadığından,
taksirle yaralama suçunun oluşmayacağı, ancak sanığın eyleminin trafik güvenliğini tehlikeye sokmak
suçunu oluşturacağı nazara alınarak, sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan
ceza tayini yerine, yazılı şekilde hüküm tesisi,(12 CD 05,02,2014 trh ve 2013/18906-2014/2677 nolu
kararı.)
-Sanığın, 27/03/2011 günü saat 17:15 sıralarında -olaydan 1,5 saat sonra alkolmetre ile
yapılan ölçüme göre- 3,22 promil alkollü vaziyette kullanmakta olduğu otosu ile, meskun mahal içi
caddede seyir halinde iken, karşısından gelen ve yol kenarında yürümekte olan 85 yaşındaki
müştekiye çarparak, "vücudunda kafa ortasında 4-5 cm şişliğe, sol göğüs kafesi 2. veya 3 . kotta
1
fyo ders notları
taksirle yaralama suçları
çatlağa ve sol fibula üst kısmında parçalı kemik kırığına yol açar şekilde" yaralanmasına neden olduğu
olayda, -dosya içeriğindeki nüfus kayıt örneğinden- müştekinin olaydan 19 gün gibi kısa bir süre sonra
15/4/2011 tarihinde ölmüş olduğunun anlaşılması karşısında, müşteki(ölen) Mehmet Yurtören'in
tedavi gördüğü Develi ve Kayseri'deki hastanelerden tedavi evrakları, ilgili nüfus müdürlüğünden
ölüm nedenini belirten resmi belgeler temin edilip, ölenin kanuni mirasçıları da dinlenilerek
müştekinin ölümü ile sanığın taksirle yaralama eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunup
bulunmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan rapor aldırılıp, illiyet bağının tesbiti
halinde sanık hakkında taksirle öldürme suçundan dolayı dava açılması sağlanarak; sanığın hukuki
durumunun taktir ve tayini gerektiğinin gözetilmesi,(12 CD 02,05,2014 trh ve 2014/3999-10667 nolu
kararı.)
-Sanığın yetkilisi olduğu K. İnşaat şirketinde çalışan ölenlerin ve müştekinin, olay günü Gölköy
Kuşluvan İlköğretim Okulu'nun kanalizasyonunun yapımı için kazılan kanal inşaatında çalışırken,
kanalın üst tarafında bulunan toprakların, ölenlerin ve müştekinin üzerine düşmesi şeklinde meydana
gelen olayda, sanığın yetkilisi olduğu şirket ile okulun yapım işini ihale ile Ordu İl Milli Eğitim
Müdürlüğün'den alan Ağma İnşaat şirketi arasında yapılan taşeronluk sözleşmesinin 19. maddesinde,
K. İnşaatın, işi aldıktan sonra işi kısmen veya tamamen başkalarına devredemeyeceği ve başka
taşeron çalıştıramayacağı belirtilmiş olmasına karşılık, sanık tarafından Kurşun İnşaat isimli şirkette
çalışan Süleyman Çarkçı, kepçe operatörü olarak belirtilen işte çalıştırılmış ise de, dosyada bulunan
belgelerden, Süleyman Çarkçı'nın kepçe kullanmak için yeterli tecrübesinin olduğunu gösterir sürücü
belgesinin bulunduğu, bu kapsamda sanık başka bir şirkette çalışan kişiyi Ağma İnşaat şirketi ile
yaptığı sözleşmeye aykırı olarak, ihale konusu işte çalıştırmış ise de, sanığın eylemi ile, meydana gelen
ölüm olayı arasında illiyet bağının bulunmadığı gözetilmeden, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek
yazılı şekilde hüküm kurulması, (12 CD,30,04,2013 trh ve 2012/17841-2013/11743 nolu kararı.)
-Ölenin akrabalarını ziyaret amacıyla sanığa ait inşaata geldiği, inşaatın çatı katına kadar
çıktığı, daha sonra yapılan işle ve iş yeri ile ilgisi olmadığı halde, inşaatın çatı katında bulunan asansör
demirini sökmek isterken dengesini kaybederek aşağıya düşmesi şeklinde meydana gelen olayda
inşaatın sahibi olan sanığa yüklenen eylem ile ölüm olayı arasında illiyet bağı kurulamaz.
Bir iş yerinin üretim kısmında çalışırken, makinedeki arıza nedeniyle oluşan elektrik kaçağından dolayı
elektrik akımına kapılarak hayatını kaybeden işçinin ölümünden, sorumlu tutulması gerekenlerin, iş
yerinin imalat ve teknik işlerinden sorumlu olan ortağı ve yetkilileri olduğu, iş yerinin idari ve mali
işlerinden sorumlu yetkilisinin eylemi ile ölüm olayı arasında uygun illiyet bağının kurulamayacağının
kabulü gerekir.
d. Netice öngörülebilir olmalıdır.
Meskun mahalde aşırı süratle seyreden sürücünün her an önüne bir yaya çıkabileceği ve
yayaya çarpabileceğini öngörmesi gerekir. Buna rağmen süratli seyredip önüne çıkan yayaya çarpmış
ise olayda taksir vardır. Ancak nizami olarak şeridinde seyreden sürücünün karşı yönden gelen bir
kamyonun üzerinden düşen bir cismin aracına çarpıp devirmesi sonucu yanında bulunan şahsın
yaralanması veya ölmesi eyleminde sürücünün neticeyi öngörmesi mümkün değildir.
BİLİNÇLİ TAKSİR;
TCK 22/3: Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi
hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin fail tarafından fiilen öngörülmüş
ve fakat istenmemiş olmasıdır. Fail davranışını icra ederken neticeyi genel olarak öngörmesine karşın
kişisel bilgi ve becerisine veya olayın içinde gelişen kimi koşullara güvenerek neticenin meydana
gelmeyeceğini düşünür ve ister. Özetle; taksirde fail öngörmesi gereken neticeyi öngörmemektedir.
Netice meydana gelince de kusurlu olacaktır. Bilinçli taksirde ise öngördüğü halde neticenin
2
fyo ders notları
taksirle yaralama suçları
meydana gelmeyeceğine özensizce güvenmekte ve hatta neticenin meydana gelmemesi için
çalışmakta ancak önleyememektedir.
Bu konuda ki örnekler ise;
Olay tarihinde saat 2.45 sıralarında sanığın sevk ve idaresindeki otomobili ile köy yolunda
seyir halinde iken, havanın yağışlı ve yolun kaygan olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini
kaybederek köyün çıkışında elektrik direğine çarparak, aracın içerisinde bulunan yolculardan ikisinin
vücutlarında kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmalarına neden olduğu olayda, mağdurlar
soruşturmada alınan beyanlarında sanıktan şikayetçi olmadıklarını beyan etmeleri karşısında, saat
03.08'de yapılan ölçümde sanığın 51 promil alkollü olduğu tespit edilmiş ise de, belirlenen alkol
miktarının güvenli sürüş yeteğini kaybettirdiğinden söz edilemeyeceği gibi, olayın yağışlı havada
kaygan yolda, jandarmanın dur ihtarı üzerine panikleyen sanığın aracı hızlı kullanmasından
kaynaklandığı gözetilmeden bilinçli taksir hükmünün uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla
cezaya hükmolunması, (12 CD 02,10,2014 trh ve 2013/25424-2014/19399 nolu kararı)
Sanığın meskun mahal dışında gündüz vakti 193 promil alkollü olarak kullandığı traktörle seyir
halinde iken, sağ çamurluk üzerinde oturan Hazal Demir'in düşerek ölmesi şeklinde gerçekleşen
olayda, bilinçli taksirin unsurlarının oluşmasına rağmen sanık hakkında hükmedilen cezanın TCK'nın
22/3 maddesi gereğince artırılması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma
nedeni yapılmamıştır.(12 CD 20,01,2014 trh ve 2013/23579 nolu kararı.)
-Olay tarihinde saat 2.45 sıralarında sanığın sevk ve idaresindeki otomobili ile köy yolunda
seyir halinde iken, havanın yağışlı ve yolun kaygan olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini
kaybederek köyün çıkışında elektrik direğine çarparak, aracın içerisinde bulunan yolculardan ikisinin
vücutlarında kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmalarına neden olduğu olayda, mağdurlar
soruşturmada alınan beyanlarında sanıktan şikayetçi olmadıklarını beyan etmeleri karşısında, saat
03.08'de yapılan ölçümde sanığın 51 promil alkollü olduğu tespit edilmiş ise de, belirlenen alkol
miktarının güvenli sürüş yeteneğini kaybettirdiğinden söz edilemeyeceği gibi, olayın yağışlı havada
kaygan yolda, jandarmanın dur ihtarı üzerine panikleyen sanığın aracı hızlı kullanmasından
kaynaklandığı gözetilmeden bilinçli taksir hükmünün uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla
cezaya hükmolunması, (12 CD 02,10,2014 trh ve 2013/25424-2014/19399 nolu kararı)
-90-100 promil alkollü olarak araç kullanan ancak reflekslerini kontrol edemeyen, zig zag
çizerek seyreden yahut kaldırıma çıkıp yayaya çarpan sürücünün olayda bilinçli taksiri vardır.
-İster alkollü olsun ister olmasın araç sollama yasağı bulunan yerde bu kuralı ihlal ederek araç
sollayan ve karşı şeride geçen sürücünün sebep olduğu olayda da bilinçli taksir vardır.
-Yine alkollü olmasa bile keskin viraj levhasının olduğu yerde viraja aşırı süratle girip bu
nedenle de virajı alamayarak karşı şeride geçerek kazaya neden olan sürücünün eyleminde de bilinçli
taksir vardır. (Olaya göre iyi değerlendirilmesi gereken bir örnektir.)
BİLİNÇLİ TAKSİR -OLASI KAST AYRIMI ;
Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen
neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni
olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, Fail öyle ya da böyle herhalde hareketi
gerçekleştirirdim diyorsa olası kast, neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi
gerçekleştirmezdim, diyorsa bilinçli taksir söz konusudur.
Bilinçli taksirde fail, hareketinin sonucu neticeyi ön görebilmekte ancak istememektedir.
Hatta neticenin doğmaması için yeterli olmayan bazı hareketlerde de bulunmaktadır. Oysa olası
kastta, fail neticeyi ön gördüğü halde neticeyi istememe iradesi mevcut değildir. "Olursa olsun" gibi
düşünceler içindedir.
3
fyo ders notları
taksirle yaralama suçları
Bilinçli taksir ile olası kast arasında çok ince bir ayrım olduğunu kabul etmek gerekir. Böyle
olaylarda hakim, olayın akışı içinde bilinçli taksir mi, olası kast mı olduğunu takdir edecektir.
Örnekler;
a. Olay günü, gündüz, meskun mahalde, sanığın idaresindeki yolcu minibüsü ile Alhanlı
kavşağında sarı ışıkta geçiş yaparak geldiği Valilik kavşağında kırmızı ışık ihlali ile geçişine devam edip
olay yeri olan Sanayi kavşağına 100 km üzerinde bir hızla gelip, burada kendi yönüne yanan kırmızı
ışıkta, minibüsün ön koltuğunda yolcu olarak bulunan Yalçın Özer'in Toprakkale yolundan
motosikletlinin yola çıktığı uyarısına rağmen, hızını azaltmadan geçişine devam ettiği sırada kendisine
hitaben yanan yeşil ışıkta hareket ederek kavşağa giriş yapan ölenin motosikletine çarparak
motosikleti 60 metre sürüklemesi ve çarpma noktasından itibaren 120 metre sonra durduğu ve
motosiklet sürücüsünün ölümü ile sonuçlanan olayda, tüm dosya kapsamı ve tanık Yalçın Özer'in
olaydan hemen sonra alınan aşamalarda da değişmeyen beyanları gözetildiğinde; uyarılara rağmen
hızını azaltmadan, kırmızı ışık ihlallerini sürdüren ve bu şekilde meydana gelecek sonucu kabullendiği
açıkça anlaşılan sanığın eyleminin, olası kastla öldürme suçunu oluşturduğu, yargılama görevinin 5235
sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun 12. maddesi uyarınca Ağır Ceza Mahkemesinin ait olduğu gözetilerek, görevsizlik
kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla bilinçli taksirle öldürme suçundan hüküm kurulması,(12
CD 06,03,2014 trh ve 2014/4357-5584 nolu kararı.)
b. Olay tarihinde kına gecesi eğlencesi için olay yeri olan açık alanda davetlilerin toplandığı,
davetlilerin bir bölümünün olay yerinden ayrıldıktan sonra, saat 00.00 sıralarında sanığın yanında, eşi
Sibel, ölenin eşi Fatma ve ölenin bulunduğu sırada ruhsatlı tabancası ile 15 el ateş ettiği, bu
mermilerden birinin solunda bulunan ölene isabet ettiği olayda; ölenin cesedi üzerinde yapılan
otopsi sonucu düzenlenen raporda, ölenin sağ memenin 2 cm alt, 3 cm sol iç kısımdan ateşli silah
girişi, sırtta trokal 7-8 seviyesinde orta skapular hatta çıkış deliği olduğunun belirlendiği, buna göre,
merminin düz seyir izlediği, sanığın, 15 el ateş ettiği, ölenin yanında olduğu ve arada sırada ayağa
kalktığı şeklindeki beyanı, tanıkların da 5-6 el silah sesi duydukları yönündeki anlatımları nazara
alınarak; olay yerinde keşif yapılıp, şahısların olay yerindeki konumları, atış mesafesi ve şeklinin
tespiti ile fiilin olası kastla işlenmiş olma ihtimali de gözetilerek, delillerin takdiri ve değerlendirme
görevinin 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. maddesi uyarınca Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu nazara
alınmaksızın, görevsizlik kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla hüküm kurulması,(12 CD
12,06,2014 trh ve 2013/15200-2014/14578 nolu kararı, mahkeme bu dosyada 85/1,22/3,62,54 gereği
uygulama yapmıştır.)
TAKSİRLE YARALAMA SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ;
(TCK 89/2-3-4)
TCK 89/2 maddesindeki nitelikli haller;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
Burada adli tıp uygulamaları ve bilimsel tanımlara göre duyu; kişinin duyma, görme, tat alma,
koklama, dokunma gibi özellikleri ifade eden bir tanımdır. Organ ise vücutta belli bir görevi yerine
getiren veya vücuda hareket sağlayan anatomik ve fizyolojik kısımları ifade eder. Duyu veya organın
işlevini yerine getirmede zayıflamasının sürekli olması gerekir. Bunun içinde bazen olay tarihinden
itibaren belli bir sürenin geçmesi gerekir. Bazı organlarda bunun için 18 ay gibi bir sürenin geçmesi
aranmaktadır. Yaralanmadan sonra bu durumun varlığının kabul edilebilmesi için, duyu veya
organlardan birinin işlevindeki zayıflamanın sürekli olması gerekmektedir.
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
4
fyo ders notları
taksirle yaralama suçları
Vücutta çok sayıda büyük ve küçük kemikler bulunmaktadır. Bunlardan herhangi birisinin
taksirle yaralamada kırılması ağırlatıcı hal olarak kabul edilmiştir. Neticesi sebebiyle oluşan kasten
yaralamadaki (TCK 'nın 87/3. maddesi) gibi kemiğin hayat fonksiyonlarına göre en fazla yarı oranında
artırım, taksirle yaralamada yarı oranında kabul edilmiştir. Ancak hayat fonksiyonlarına etkisi ağır ise
hakim bu durumu temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan ayrılmada nazara alabilir.
Kasten yaralamadan farklı olarak vücutta kemik çıkığına neden olunması durumu, taksirle
yaralama suçunda ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmemiştir.
Temel ceza tayin edilirken mağdurda meydana gelen kemik kırığının derecesine göre asgari
hadden uzaklaşılması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
Bu durum, kişinin meramını anlatmada zorluk çekmesidir. Kekeleme, harfleri çıkaramama
şeklinde olabilir. Bununda geçici değil sürekli olması aranmıştır. Bu sürekliliğin olup olmadığı uzman
hekimden alınacak raporla belirlenir.
d) Yüzünde sabit ize,
Bilimsel olarak ittifak edilmiş edilmiş bir yüz tanımı bulunmamaktadır. Ancak Adli Tıp
uygulamalarında "yüz" sınırları, "kişiye cepheden bakıldığında üstte saçlı deri sınırı (saçı dökülen ya da
azalan kişilerde görülebilen frontal bölge dahil), yanlarda kulaklar dahi! olmak üzere kulakların
arkasından inen hayali düz çizgilerin her iki klavikula ile kesiştiği noktalar ile altta fossa jugularisten
başlayıp yanlara doğru klavikulalart takip eden çizgiler arasında kalan bölge" olarak tarif edilmiştir.
Sabit izin sürekli olması gerekir. Yüzdeki normal deri görünümünden farklı derinin oluklaşmış veya
kabarmış şekli ile renk farklılığı olarak görülür. Adli Tıp uygulamalarına göre yüzdeki yaraların iz
oluşturup oluşturmayacağı fiilden itibaren en az altı ay gibi bir sürenin dolmasından sonra
anlaşıldığından bu sürenin dolmasının aranması gerekir.
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
Yaralama sonucu mağdur için ölüm ihtimalinin oluşması gerekir. Daha çok kafatası kırıklıkları,
büyük damar yaralanmaları, yanıklar ve kandaki bir kısım değerlerin değişmesi halinde kişi ölüm
tehlikesi geçirebilir bu tehlikenin olay sonrası oluşması yeterlidir. Daha sonra bu tehlikenin ortadan
kalkması sonucu değiştirmez.
f)Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Gebelikler için ön görülen süreden önce çocuğun doğmasıdır. Kasten yaralama suçlarında
olduğu gibi gebeliğin fail tarafından bilinmesine gerek yoktur.
TCK 89/3 maddesindeki nitelikli haller;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
Yaralanma sonrası oluşan bedeni veya zihinsel hastalıkların sonucu olarak kişinin hayat
fonksiyonlarını yerine getirememesi, ihtiyaçlarını kendisinin görememesini ifade eder. Bu hal devamlı
yatağa bağlı olma demektir. Kısmı veya tamamen felç durumu örnek gösterilebilir.
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
Kişideki görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma duyuları ile organlar ve ekstremitelerde
(el, ön kol, kol, omuz, ayak, bacak, kalça) oluşan anatomik kayıp ve/veya fonksiyonel bozukluk, her bir
duyu, organ veya ekstremitenin kendi anatomik yapı veya fonksiyonuna göre değerlendirilmelidir.
Protez takılması durumunda da anatomik kayıp değerlendirilecektir.
Vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi halinde, diğer
organ fonksiyon görmeye devam edebilir. Bu durumda, organın işlevinin zayıflaması değil, işlevin
yitirilmesi söz konusudur. Çünkü, kanun metninde duyu ve organlardan birinin işlevinden söz
edilmektedir.
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
5
fyo ders notları
taksirle yaralama suçları
Konuşma fonksiyonunu etkileyen kafa içi değişimler ile dil ve ses telleri gibi konuşmaya
yardımcı yapılarda yaralanma olması durumunda değerlendirilir. Burada kişi dil ile kendisini ifade
edememesidir.
Bu durum erkek ve kadının üreme organlarındaki üreme fonksiyonunun kaybıdır.
Çocuk yapma yeteneğinin mutlak surette tamamen kaybedilmesi gerekmez. Önemli olan fiil
sonucu kişinin olağan üreme yeteneğini pratik olarak yitirmesidir. Bu itibarla çocuk yapma
yeteneğinin kaybından sonra, örneğin tüp bebek gibi yöntemlerle kişinin çocuk sahibi olmasının
mümkün olması, bu ağır neticeden sorumluluğu engellemez. Çünkü burada kişinin vücut
dokunulmazlığı kendi doğal anatomik bütünlüğü bağlamında korunmaktadır.
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
Oluşan yara az ya da çok iz bırakır, ancak her iz yüzde sabit iz niteliğinde değerlendirilmez.
Yaralanma esnasında, yüz sınırları içerisinde oluşan yaranın iyileştikten sonra bıraktığı iz, gün ışığında
veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, insanlar arası sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) ilk bakışta
belirgin bir şekilde fark edilebilir durumda ise "yüzde sabit iz"den bahsedilir. İzin, sabit iz olup
olmadığının değerlendirilmesi açısından iyileşme sürecinin tamamlanmış olması gerekir. Bu nedenle,
adli tıp uygulamalarında, bu konudaki değerlendirme yaralanmadan en az altı ay sonra yapılmaktadır.
Hekim gerek görürse bu süre uzayabilir.
Eğer, yüz sınırları içinde oluşan yaralanmanın bıraktığı iz, o kişiyi önceden tanıyanların onu
tanımasında duraksamaya yol açacak şekilde yüzün doğal görünümünü bozmuş ise bu durumda
yüzde sürekli değişiklikten bahsedilir. Buna örnek olarak ağır yanıklar ya da yüze kezzap atılması gibi
kimyasal yanıklar verilebilir.
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Burada mağdur olan kadının çocuğu anne karnında ölmekte veya fiile bağlı olarak daha sonra
ölmektedir. Önemli olan ölüm neticesinin travmaya bağlı olarak oluşmasıdır. Anne karnında veya
doğduktan bir müddet sonra çocuğun ölmesi önemli değildir.
TCK 89/4 maddesi;
Failin eylemi sonucu birden fazla kişinin yaralanması söz konusu olmaktadır. Yaralanmaların
niteliği ne olursa olsun fail, 6 ay ile 3 yıl arasında bir ceza ile cezalandırılmaktadır.
Sanığın yolcu dolmuşu olarak kullandığı otomobil ile seyri sırasında ışıksız 4 yönlü kavşakta,
sağ tarafından kavşağa giren mağdur Bora Köşken yönetimindeki motosiklet ile çarpışması sonucu
meydana gelen olayda, her ne kadar motosiklette yolcu olarak bulunan mağdur Ayşenur Köşken'in
yaralanması ile ilgili adli rapor alınmamış ise de; sanık ile mağdurların beyanlarından, çarpma sonucu
motosiklette bulunan her iki mağdurun da yere düştüklerinin ve yine mağdur Ayşenur Köşken'in
beyanlarından, eşi olan diğer mağdur Bora Köşken'in durumu daha ciddi olduğu için olayın heyecanı
ile rapor almadığının, ancak yaralanmasının bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin
taksirle birden fazla kişinin yaralanması olarak nitelendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından
tebliğnamedeki bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.(12 CD 21,02,2014 trh ve 2013/99752014/4337 nou kararı)
Sanığın tam kusurlu olarak neden olduğu kaza sonucunda, müşteki Serkan Baysal'ın adli
muayene raporunda, belinde ağrı olduğunun tespiti ile darp ve cebir izinin olmadığının belirtildiği,
müştekinin de hafif şekilde yaralandığını beyan etmesi karşısında, müştekinin yaralanması olmadığı
gerekçesi ile sanığın eyleminin TCK'nın 89/1. maddesi kapsamında kaldığı gerekçesi ile bozma öneren
görüşe iştirak edilmemiştir.(12 CD 06,03,2014 trh ve 2013/10958-2014/5618 nolu kararı.)
ŞİKAYET-UZLAŞMA ;
6
fyo ders notları
taksirle yaralama suçları
Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır. Ancak, birinci
fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikayet aranmaz.(TCK
89/5)
Şikayet hakkı; TCK'nın 73 maddesi gereğince, fiili ve faili bildiği veya öğrendiği tarihten
itibaren 6 aydır.
Taksirle yaralama suçlarının iştirak halinde işlenmesi mümkün olmadığından, suç
mağdurunun sanıklardan biri hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi diğer sanıkları kapsamayacaktır.
Bilinçli taksirle işlenen nitelikli, taksirle yaralama suçlarının takibi şikayete tabi değil ise de bu
suçun uzlaşma kapsamında olduğu ve sanık ile mağdur arasında CMK'nın 253 ve devamı maddeler
gereğince uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri
gerekmektedir.
TAKSİRLE YARALAMA VE TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMA SUÇU
Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan birisi de budur. Trafik güvenliğini tehlike sokan
sanığın, aynı zamanda taksirle yaralama suçunu işlemesi durumunda ne yapılacağı uygulamada
sorunlar doğurmaktadır. Uygulayıcılar bazen fail hakkında hem taksirle yaralamadan hem de trafik
güvenliğini tehlikeye sokma suçundan dava açıp/ karar veriyorken bazen de, en ağır suçu seçip ona
göre işlem yapmaktadırlar. Oysa Yargıtay 12 Ceza dairesi sanığın tek olan eylemi ile kanunun birden
fazla maddesini ihlal ettiği, bu maddelerden birinin zarar suçu niteliğindeki "taksirle yaralama", diğeri
ise tehlike suçu niteliğindeki "trafik güvenliğini tehlikeye sokma " olduğunu, zarar gerçekleştikten
sonra diğer şartları da var ise sanığın bilinçli taksirle yaralamadan sorumlu tutulması gerektiğini
belirtmektedir.
TAKSİRLİ SUÇLARDA 53/6. MADDE UYGULAMASI: (Sürücü Belgesinin geri alınması)
Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne
aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla
olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri
alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre,
cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, sürücü belgesi geri alınırken, adalet, hakkaniyet
kurallarına uygun, sanığın amaçlanandan fazla mağduriyetine yol açmayacak şekilde karar verilmesi
gerektiğidir.
5237 sayılı TCK'nın 53/6. maddesinde, 3 aydan az ve 3 yıldan fazla olmamak üzere sürücü
belgesinin geri alınabileceği düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca tayin olunacak
güvenlik tedbirinin süresinin, fiilin ağırlığı ile orantılı, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olacak
şekilde belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın tali kusurlu olduğu kabul edildiği halde, kusur
durumu ile orantısız ve alt sınırdan ayrılma gerekçesi de açıklanmaksızın, takdiren denilmek suretiyle
1 yıl 8 ay süreyle sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmesi, (12 CD 27,06,2014 trh ve
2013/22781-16008 nolu kararı.)
5237 sayılı TCK'nın 53/6. maddesinde, 3 aydan az ve 3 yıldan fazla olmamak üzere sürücü
belgesinin geri alınabileceği düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca tayin olunacak
güvenlik tedbirinin süresinin, fiilin ağırlığı ile orantılı, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olacak
şekilde belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, evli ve 2 çocuklu olup geçimini şoförlükle idame ettiren
sanık hakkında tayin edilen ceza ile orantısız, 3 yıl süreyle sürücü belgesinin geri alınmasına karar
verilmesi,
7