Untitled - TED Adana Koleji
Transkript
Untitled - TED Adana Koleji
5/A Sınıfı 8 TÜRKÇE Türkçedir en güzel dil, Ürünleri boldur Türkçenin. Rahat rahat okunur, Türkçe Kelimeler için en güzel dildir. Çarşısı alfabedir. En temiz dildir, yoktur kir. Alper PAYDAK /5A ÇOCUK Çok hızlı büyüdüm. Oyunlarla büyüdüm. Cambazlık yaparak büyüdüm. Uzak yerlere gitmek isteyerek, Kahkahalarla büyüdüm. Alper PAYDAK /5A OKULUMUZ Oyunlar oynarız. Kitaplar okuruz. Ufacık ufacık ellerimizle Lambasını açarız, beyinlerimizin. Uzak hedefler koyarız. Masallar yazarız, Uzun derslerde. Zamansızca öğreniriz. Alper PAYDAK /5A 9 Alper PAYDAK /5A 10 ÖĞRETMENLER Öğretmenler öğretir bize, Olan tüm bilgileri. Asla atlamaz, Her şeyi öğretirler bize. Sabah akşam demezler, Çalışır öğretirler. Hayatımızı onlara borçluyuz, Sevgili öğretmenlerim. Atakan ERDÖNMEZ /5A MUTLULUK İnsanlar mutluluğu Zor bir şey sanırlar. Ama aslında Kolaydır hayatta. Mutluluk için Üç temel kural vardır: Neşe, sevinç, saygı. Her derde devadırlar. Biraz özgüven, Biraz da çalışma, Eğer bunları yaparsan Mutluluğun durmaz asla. Atakan ERDÖNMEZ /5A 11 ATATÜRK Atatürk kurtardı bizi, Yurttaki tüm düşmanlardan. Asla pes etmedi, Asla dinlenmedi. Her şartta okudu, Bilgileri boldu. Ülkeyi böyle kurdu, Önderimiz Atatürk. Atakan ERDÖNMEZ /5A 12 SAVAŞ Savaştır yok eden, savaştır eve ateş düşüren . Özgürlük barış derler; ama kimin için derler bilmem. Savaştır her yeri, savaştır kalpleri yok eden. Savaştır askeri, savaştır askerin ailesini yok eden. Savaşta iki kişi savaşır ganimet için özgürlük için derler. Ama hangi taraf için bu özgürlük, bu ganimet hırsı? Savaş bir tarafı mahkûm eder, bir tarafı gardiyan ama niçin? Savaşmayı bırakın, barışın barıştırın! Aziz GÜL /5A YAĞMUR Yağmur gelir, yağmur gider o yağmurdur o yağmur. Yağmur bize bereket, yağmur bize hayat verir. Günlerce yağar bize toprağı bize yeşilliği verir. Herkes kıymetini bilir bilmeyene bildirilir. Yağmur berekettir yağmur hayattır. Yağmur nice nimet, iki dakika yağdı mı nice bereket gelir. Yağmurla kazanılır aş, iş, ekmek çünkü yağmurdur bereket veren. Ağaç ekin yağmur olsun, yağmur yağsın ağaç olsun, iyi bakın. Aziz GÜL /5A 13 ŞARKI Şarkı rahatlatır, şarkı sevindirir kişiyi Şarkıda caz vardır, rock vardır, blues vardır, klasik vardır. Rahatlatanı vardır, kulak tırmalayanı vardır; ama vardır o bana yeter Dinlerim şarkıyı, dinlerim rahatlarım, sevinirim. Dinleyin rahatlayın, sevinin, dinletin rahatlatın sevindirin, ama dinletin şarkıyı. Dinleyin, dinletin unutmayın beni dinleyin, dinletin Şarkı güzeldir dinleyin, dinletin unutmayın şarkıyı! Aziz GÜL /5A Aziz GÜL /5A 14 BALONLARIM Balonlarım niye güzelsin? Niye süslemişler seni? Hayatımın renkleri, Canım balonlarım. Sen dünyadaki En mutlu balonsun. Sen dünyadaki En güzel balonsun. Berk SAHİLLİOĞLU /5A AĞAÇLAR Ağaçlarım Sen beni korur, Sen beni yaşatırsın. Dünyanın yeşillikleri Seni sever, seninle yaşar. Berk SAHİLLİOĞLU /5A ATATÜRK Sen benim liderimsin, Sen benim iyi kalplimsin, Sen benim kurtarıcımsın, Sen benim meleğimsin, Sen benim ATATÜRK’ümsün. Berk SAHİLLİOĞLU /5A 15 Berk SAHİLLİOĞLU /5A 16 FERDA Ferda öğretmenim, canım öğretmenim, En iyi öğretmensiniz. Rüyalar kadar güzelsiniz, Dünyalar kadar değerlisiniz. Altın mı, Ferda öğretmen mi deseler yine sizi seçerim. Ceyda BİLİR /5A EY YOLCU Bastığın yerlerde, Onlarca şehit yatar. Bastığın yerlerde, onlarca can yatar. Bastığın yerlerde, Türk milleti yatar. Bastığın yerlerde, Gelecek yatar. Ceyda BİLİR /5A ÖĞRETMENİM Öğretmenim, eğer siz olmasaydınız , Ne yapardım ben? Kim öğretirdi bana alfabeyi, Yüklemi, sıfatı, eylemi. Öğretmenim eğer siz olmasaydınız, Doğruyu nasıl yanlıştan ayırırdım? Kim öğretirdi bana Ferda ipuçlarını? Öğretmenim eğer siz olmasaydınız… Ceyda BİLİR /5A 17 Ceyda BİLİR /5A 18 YALAN DÜNYA Şu ölümlü dünyada, Kim mutlu olmuş acaba? Her şey mal mülk olmuş, Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş? Manevi değer yok olmuş, Her şeyden çıkar arar olmuş. Şefkat desen zor bulunurmuş, Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş? Doğallık kalmamış her yer çöp Teknoloji zaten uçuyor. Herkes evinde oturmuş pinekliyor, Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş? Her yer beton yığını olmuş Ağaç bitki kalmamış. Oksijensizlikten dünyanın ömrü kısalmış Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş? İnsanlar yalan sanmış sevgiyi İşleri yoluna koymak için Herkes para borcuyla boğulmuş Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş? Elif İZCİ /5A Elif İZCİ /5A 19 CANIM ÖĞRETMENİM İkinci annem oldun benim Sizi görünce sevinirim. Ben sizi çok severim Canım öğretmenim. Bana bakıp güldünüz Kalbimi neşeyle doldurdunuz. Sevgiyi ve saygıyı öğrettiniz. Ben sizi çok severim Canım öğretmenim Elif İZCİ /5A ANNEM Ay oldun, güneş oldun, Ne zaman arasam yanımda oldun. Nasılsam öylesin. En çok seni severim. Menekşemsin canımsın. Elif İZCİ /5A 20 CANIM ANNEM Canım annem benim Büyüttün beni. Koruyup kolladın, Hiç yalnız bırakmadın. Eksiğimi anında aldın. Sevgi ve şefkat verdin, Canım annem benim. Gülsün YÜKSEL /5A KİTAPLAR Ben varken susarlar, Ben yokken oynarlar, Roman, hikaye, öykü… Hepsi birbirinden harikalar. Resimli resimsiz, Hepsi birbirinden zevklidir. Gülsün YÜKSEL /5A ZAFERE ULAŞTIK Ne zorlu yollar aştık, Sonunda ulaştık. Yaşlı genç demeden, Savaşa katıldık. Bir sürü şehit verdik ama Bağımsızlığımıza da ulaştık. Gülsün YÜKSEL /5A 21 Gülsün YÜKSEL /5A 22 CANIM TÜRKİYE Türkiye ünlüdür sanatıyla Memleketimdir, canımdır. Ticarette ünlüdür esnafımız. Canım Türkiye’m! Gel vatandaş gel Türkiye’ye gel. Türkiye’nin her yeri dillere destandır. Türkiye can damarımdır. Canım Türkiye’m! Hasan Oğuzhan KARABULUT /5A BARIŞ GÜZELDİR BARIŞ Dünya savaşı çıktığında Savaşlarda yardımı, Güzeli temsil eder barış. Barış güzeldir barış! Barış olmadan saygı olmaz. Barış hayat ve coşkudur. Barışla yaşa iyi ol. Barış güzeldir barış! Hasan Oğuzhan KARABULUT /5A KİTAP En büyük heyecansın benim için, Gel senden bir şeyler öğreneyim. Senden vazgeçmem, Bilgi kaynağısın kitap. En büyük kaynaksın benim için, Sen üzüntülü günlerimde yardımsın. Senin bilgin her şeye yeter. Bilgi kaynağısın kitap. Hasan Oğuzhan KARABULUT /5A 23 ATATÜRK Başöğretmen ve lider, Mustafa Kemal Atatürk! Gösterdi doğru yolu. Olduk eğitimli millet. Sarı saçlı, mavi gözlüydü. İyiydi,kibardı,nazikti. Başöğretmendi, ulu önderdi. Korkusuzdu, cesurdu. O Mustafa Kemal’di. İshak Murat KAPLAN /5A OKULUM Sanki bir bilgi yuvası, Çukurova’da bir yuva. Her yerinde en iyi öğretmenler. Öğretir, en iyi bilgileri. Burada herkes ailedir, kardeştir. Arkadaşça yaşar, bu cennette herkes. Canım okulum, Çiçek bahçem. İshak Murat KAPLAN /5A CANIMA Canım annem seni çok seviyorum. Annemsin sen ,benim canımsın. Ne güzelsin. Isıttın beni güzelliğinle Melek annem. Anneciğim, canımsın! İshak Murat KAPLAN /5A 24 ÇANAKKALE’M Çanakkale’m Çanakkale’m, Ah benim Çanakkale’m. Ne kadar şehit verdik sana. Ah benim Çanakkale’m. Kendi canını feda etti herkes. Kanlı şanlı askerlerimiz. Ah benim Çanakkale’m. Laleler, sümbüller icinde yatsın şehitlerimiz. Ey geçilmez ÇANAKKALE’M. Kazım Ata NAMLI /5A ANNEM Canım annem, güzel annem. Hep bana bakan, seven annem. Canım annem, güzel annem. Sen bana baktın, büyütttün. Hep sevdin, hep saydın. Biz sana borcumuzu, Nasil ödeyelim annem? Kazım Ata NAMLI /5A TÜRKİYE’MİZ Bizim güzel, hür devletimiz Türkiye’miz bizim Taşıyla toprağıyla Gezmek görmek lazım. Düşün bu vatan için Kanını canını verenleri, Binlerce kefensizi Düşün, bu toprkalar için dökülen kanları. Kazım Ata NAMLI /5A 25 Kazım Ata NAMLI /5A 26 ANNE SEVGİSİ Anne sevgisi unutulmaz. Nasıl özlersiniz, anne sevgisini. Nerede diye ararsınız, anne sevgisini. Eksik etmez annemiz bizden sevgisini. Melissa YAĞAN /5A ÖĞRETMENİM Canım öğretmenim, Sizi çok severim. Bize sevgi gösterirsiniz. Bizi seversiniz. Melissa YAĞAN /5A SAYGI Saygı çok önemlidir. Saygı olmazsa bu dünyada olmaz. Büyüklerimize saygı duyalım. Saygı çok önemlidir. Melissa YAĞAN /5A 27 Melissa YAĞAN /5A 28 KARDEŞİM Kanka gibi oldun bana, Ayrılmadın yanımdan, Renk renk kıyafetlerinle Değerlisin benim için Emin ol sen. Şiirler yazacağım İlham kaynağım, Melek gibi gözlerin var. Nilsu YONTAR /5A ANNEM Ağlayınca yanımda olurdun, Nasıl yaparsın bunları, Nar gibi gözlerin, Elma gibi yanakların Meleksin sen benim için. Nilsu YONTAR /5A Nilsu YONTAR /5A 29 SEN OLMASAN ÖĞRETMENİM Seninle öğretmenim, Sevgiyi, saygıyı öğrendim. Seninle öğretmenim, Okumayı, yazmayı öğrendim, Seninle öğretmenim, Artıyı, eksiyi öğrendim. Seninle öğretmenim, Arkadaşlığı, dostluğu öğrendim. Seninle öğretmenim, Mecazı, gerçeği öğrendim. Sen olmasan öğretmenim, Ben bir hiçim, Canım öğretmenim. Nilsu YONTAR /5A 30 ANNE Anne seni çok seviyorum. Nedense seni çok seviyorum. Niçin kendini bu kadar sevdiriyorsun? En güzeli de kendimi çok şanslı hissetmem. Said Burak UÇAR /5A GAZİANTEP Baklavasıyla ünlüdür. Tadı da çok güzeldir. Denemeyen kalmasın, Herkes yesin. Said Burak UÇAR /5A ÇEVRE Çevremize iyi bakalım. Yerlere çöp atmayalım. Çöpleri geri dönüşüme gönderelim. Çevremizi koruyalım. Said Burak UÇAR /5A 31 TED Türkiye’nin en iyi okulu, Eğitimde bir numara. Dünyaya tanıtmış kendini TED Adana! Samet Yiğit KARSLI /5A TÜRKÇE Türkçeyi en iyi biz biliriz. Ama yine de gerekir, geliştirmemiz. Bunun için, dilimizin kıymetini bilelim. Sahip çıkalım Türkçemize. Yedirmeyelim kimseye, Dosta düşmana. Bir tanedir Türkçemiz, Tanısın bizi dünya. Samet Yiğit KARSLI /5A 32 CANIM ANNEM Canım annem, Seni çok seviyorum. Benim güzel annem Kollarına doğdum. Kollarında büyüdüm. Canım annem, İyi ki sen varsın. Benim tatlı annem, Melekler meleği Benim güzel annem. Canım annem, İyi ki varsın. Seni seviyorum, Canım annem! Seyfettin Mete SEZER /5A YUVAM Evim benim, Yuvam benim. Evimde doğdum. Evimde büyüdüm. Güzel yuvam Evim benim, Yuvam benim, Evimde doğdum. Evimde yaşıyorum. Benim büyük ve güzel yuvam. Seyfettin Mete SEZER /5A 33 OKUL Okulum benim, Sende öğrendim. Seninle büyüdüm. Sende okumayı, yazmayı öğrendim. Okulum benim, İkinci yuvam. Okulum benim, Sende alfabeyi okudum, Sende alfabeyi yazdım. Okulum benim. Seyfettin Mete SEZER /5A Seyfettin Mete SEZER /5A 34 35 5/B Sınıfı 36 ATAM Bir bakıyorum deniz, Bir bakıyorum güneş, Bir bakıyorum lider, Görüyorum Atatürk’e bakınca. Atam bir fırtına koparıyor içinde Acaba neler düşünüyor. Bir bakmışız ki 19 Mayıs’ı ilan etmiş. Bir bakmışız ki 23 Nisan’ı ilan etmiş. Acaba bunları nasıl başarıyor? Merak ediyorum Ata’mdan iyi lider var mı diye. Onu çok özlüyorum, çok seviyorum. Atam bu ülkenin lideri ve hep öyle kalacak. Kalbimizde o ölmedi, Yaşıyor hâlâ Ata’mız. Bir hilal gibi parlıyor hâlâ Yaşayacak ve yaşatacağız. Ada BAYSAL /5B TÜRKÇEMİZ Lütfen Türkçemizi koruyalım. Lütfen Türkçemize zarar vermeyelim. Lütfen Türkçemize sahip çıkalım. Lütfen Türkçemizi ağlatmayalım. O bizim bağımsızlığımız, O bizim gururumuz, Koruyalım Türkçemizi. Türkçemizi koruyalım. Türkçe bizim dilimiz. Kıymayalım Türkçemize. Ada BAYSAL /5B 37 ORMANLAR Ah ne güzel o ormanlar, Ne güzel o şarkı söyleyen kuşlar, Birbirleriyle konuşuyorlar, Bir sanat eseri gibi. Bir koruyabilsek o güzel ormanları, Ne güzel olur ağaçlar kesilmezse Ağaçlar bizim yaşam kaynağımız. Öldürmeyelim o kuşları, ağaçları, canlıları… Bir tablo gibi yaşamımız. Ağaç, çiçek, böcekten oluşuyor hayatımız. Yarım kalmasın tablomuz. Üzmeyelim güzel ormanları. Ada BAYSAL /5B 38 ANNEM Beni büyüttün, Beni sevdin, Bana hediye verdin, Bana yavrucuğum dedin. Canım annem… Hep sevdin beni. Seviyorum seni! Ata TURHAN /5B BABAM Düşündün her zaman… Acaba oğlum beni sever mi? Ben de düşündüm babam beni seviyor mu? Sonra cevaplar geldi. Oğlun seni seviyor. Baban seni seviyor diye. Mutlu olduk hepimiz. Ata TURHAN /5B 39 OKULUM Benim güzel okulum, Beni büyüttün, Seninle büyüdüm, Seni çok sevdim. Seninle büyüdüm, Beni korudun, Beni sevdin teşekkür ederim. Ata TURHAN /5B 40 SABAH Her sabah yeni yaşam Pozitif ol. Ne güzel yaşıyorsun. Kahvaltı et, Karnın ağlamasın doysun. Okuluna git, Kafan dolsun. Barış KOLUAÇIK /5B DOĞA Bak bir dışarı Ağaçları mı görüyorsun? Görüyorsan mutlu ol. Bu ekosistem tablosu, Doğanın askeri. Kuşa bak, Ekosistemin uçağı, Özgürce uçar. Meyveye bak, Ekosistemin tatlısı, Tabağın arkadaşı. Barış KOLUAÇIK /5B EVLER Bizi sarmalayan, Koruyan kollayan, Cansız arkadaş evlerimiz. İster 6+1 ister 1+1 olsun. Evdir, sıcaktır. Rahat evimizi çok severiz. Dekore ederiz. Barış KOLUAÇIK /5B 41 Barış KOLUAÇIK /5B 42 AİLEM Babam korur beni, Sever bizi. Annem çok ama çok sever beni, Sever bizi. Anneannem ışık tutar, önüme. Yol gösterir aileme. Ben severim ailemi. Onlar da sever birbirini. Deniz Derin Şen /5B AYICIĞIM Seninle yatarım, Seninle kalkarım, Seninle kahvaltı yaparım. Okula gider, maalesef seni evde bırakırım. Küçüklüğümden beri Varsın yanımda. Bıkmadım senden. Uyudum, seninle yıllarca. Deniz Derin Şen /5B 43 FERDA ÖĞRETMEN’İM Siz adeta bir güneş, Yol gösteren ışık, Doyamayız, gören kıskanır sizi. Çünkü çok güzelsiniz. Anlatırsınız dersinizi, Bakarsınız anlamadıklarımıza, Seversiniz bizi, İyi ki varsınız. Keşke hep bizimle olsanız. Hayatımıza anlam katarsınız, Çok güzel ve sevecensiniz, İyi ki bizimlesiniz. Deniz Derin Şen /5B 44 HAYVANLAR Dünyanın güzel hayvanları, Hem yeriz hem severiz. Sayesinde protein alırız. Onlar sayesinde doyarız. Onlar eğer olmazsa Bu dünyada yaşam olmaz. Hayvanlar aleminde, Fil, goril, maymun binlercesi Bizi eğlendirir. Bazen korkutur bazen iğrendirir. Ama onlar hayvanlar İnsanların dostudur. Ege KARAZİNCİR/ 5B ÖĞRETMENİM Benim canım öğretmenim! Sen bana öğrettin. Sen bana yardım ettin. Eğer sen olmasaydın, Şu an buralarda olamazdım. Ana okulunda başladın. Liseye kadar yardım ettin. Benim canım öğretmenim! Kalbimin bir parçasısın, Her gün benim yanımdasın. Eğer sen olmasaydın, Şu an buralarda olamazdım. Benim canım öğretmenim! Ege KARAZİNCİR/ 5B 45 KİTAPLAR En başta kalem gelir, Kaleme yazı gelir. Bu yazıların bütününe Hikâye denir. Bu hikâyeler boş kâğıtta kalmaz. Bu sayfaların bir yeri vardır. Onun adı da kitaptır. Bu kitaplar öyle boş değildir. Elbet bir konusu vardır. Bu kitapların konusu da Gerçek hayata dayanır. Ege KARAZİNCİR/ 5B 46 GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE’M Vatanını yurdunu seven insan Vatansız olamaz. Kurtuluş savaşında insanlar, Bizim geleceğimiz için kan döktüler, Canlarını verdiler. Bir insanın geleceği için canını vermek… Büyük cesaret ister. Senin geleceğin için kan dökenlere Haklarını vermen gerekir. İstiklal Marş’ımız der ki: “Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.” Halil Çağlar ÇEKİNMEZ/5B ATATÜRK 1881’de bir güneş doğdu. Bir amacı vardı. Asker olmak, ülkesini kurtarmak… Geldikleri gibi giderler, dedi. Gönderdi onları, bu güzel vatandan. Göğsüne, mermi geldi. Saati kırıldı. Üniformadan başka giyeceği yoktu. Ama vazgeçmedi ve yendi. Vazgeçseydi, şimdi olmayacaktı. Bu güzel vatan. Ödeyemez kimse ona hakkını. Halil Çağlar ÇEKİNMEZ/5B 47 OYUN Eğlencelidir oyun, Çocukların vazgeçilmezi. Oyunlarla büyürüz. Oyun olmazsa olmaz. Tüm yeni nesil Oyunları sever. Oyunsuz sade geçer Tüm hayatımız. Hasan Barış KIRAT /5B ANNE SEVGİSİ Bir başkadır anne sevgisi. Hiçbir şeyle değiştirilmez, Anne sevgisi. Benim biricik annem! Anlatılmaz bu sevgi, Anne sevgisi. Onu hiçbir şeyle değişmem. Canım annem! Hasan Barış KIRAT /5B MATEMATİK Eğlenceli işlemlerle Düşündürücü terimlerle Güzel bir dosttur. Eğlenceli matematik. Matematik olmasa İnsanlar gerideydi. Dünyayı geliştirdi Güzel matematik. Hasan Barış KIRAT /5B 48 CANIM ANNEM Güldüğümde gülen, Ağladığımda ağlayan, Benim için yaşayan, Dünyadaki en büyük Şans meleğim. Canım annem! İsmail Ata PİLGE /5B BABACIĞIM Senin kollarında unuttum minikliğimi, Seninle güçlendim. Senden sevmeyi öğrendim Canım babacığım! İsmail Ata PİLGE /5B OKUL Okul çok güzeldir, Onu severim. Uluslararası şeyler öğrenirim. Çok severim okulumu, Oyun oynarız, Ben, espri yaparım. Okul çok komiktir, Herkesi güldürürüm. İsmail Ata PİLGE /5B 49 ANNEM Sen beni besledin, Sen beni büyüttün, Sana borçluyum, ben her şeyi. Bugüne kadar ekmeğini yedim. Sen bana şefkat gösterdin. Seni hep seveceğim, Hiç unutmayacağım, anneciğim! İsmet Tolga YILMAZ /5B İsmet Tolga YILMAZ /5B 50 KİM BİLMEZ O SAVAŞI Kim bilmez o savaşı, O kanlı olanı. Kim bilmez o savaşı, Acımasız olanı. Bir kızgın düşman, Ardından Türk askeri. Yaptı bir çatışma, O başkomutanıyla. Kim bilmez o savaşı, Türk tarihinin en büyüğünü. Kanların yerde süzüldüğü, Türk’ ün kazandığı önemli savaşı. Bu savaşı bilmeyen, Bu kahramanlığı bilmeyen, Bu kanı, acıyı bilmeyen, Kendinden utansın. İsmet Tolga YILMAZ /5B ÖĞRETMENİM Öğretmenim, Sen bana öğrettin okumayı, yazmayı. Öğretmenim, Sen bana öğrettin sayıları saymayı. Öğretmenim, Siz bize her şeyi öğrettiniz. Teşekkürler öğretmenim. İsmet Tolga YILMAZ /5B 51 AY YILDIZLI BAYRAĞIM Ay yıldızlı bayrağım Kemal Paşa komutanım. O dalgalanan bayrağım Benim kanım, canım bayrağım. O benim bayrağım, Al yıldızlı bayrağım. Dalgalanan bayrağım, Benim kanım, canım bayrağım. İzzet Demir ESENDEMİR /5B ÇUKUROVA Pamuklarla büyüdük, Çiçeklere güldük, Zaman geçti, o zaman. Zaman oldu, o zaman. İnsanlarda mutluluk, Çiçeklerde güler yüz, Mutluluklarda Çukurova. İzzet Demir ESENDEMİR /5B ADANA’M Kebabıyla ünlüdür. Şalgamına doyum olmaz. Bici bici yazın gülüdür. Benim Adana’m, Adana’m. İzzet Demir ESENDEMİR /5B 52 ÖĞRETMENİM Öğretmenim, öğretmenim, Benim canım öğretmenim. Kahverengi saçlı, mavi gözlü öğretmenim. Sizi çok seviyoruz. Hep yanımızda durdunuz. Bizi hep korudunuz. Nur yanaklı öğretmenim Sizi çok seviyoruz. Naci Arda YILDIZ /5B KARDAN ADAM Ben kardan adam, Kar ile büyüyen adam. Burnumda havuç, Ben kardan adam. Ben kardan adam, Kömürden gözlerim Ben kardan adam. Naci Arda YILDIZ /5B MATEMATİK MAT’tır onun kısaltması Onu ezber yapma, Her gün çalış, İşlemler dünyası gibi Matematik dersi. Naci Arda YILDIZ /5B 53 Naci Arda YILDIZ /5B 54 KİTAPLAR Bir başkadır kitaplar, Seni içine çeker, dururlar. O güzel hikâyeleriyle Herkesin ruhunu okşarlar. Birçok kişi bilmez, Kitap okumanın yararını. Anlasalar kitap okumanın yararlarını, Bütün dünya çocukları. Herkes, anlasa kitapların vermek istediği mesajları. Utku KÜTÜKÖZÜ /5B MEMLEKET Öyle bir yer biliyorum ki İçine girsen cennet. Öyle bir yer biliyorum ki Dışarı bir başka. Öyle bir yer biliyorum ki Bütün arkadaşlarım orada. Öyle bir yer biliyorum ki Orası bizim memleket. Utku KÜTÜKÖZÜ /5B ARKADAŞLAR Arkadaşlar önemlidir, Her zaman yanındadırlar. Arkadaşlar önemlidir, Hep arkandadırlar. Ayrılma arkadaşlarından, Hep onların yanında kal. Hep sev arkadaşlarını, Onlar her zaman arkandadırlar. Utku KÜTÜKÖZÜ /5B 55 ÖĞRETMENİM Canım öğretmenim! Biricik öğretmenim! Sensin bana, A’dan Z’ye her şeyi öğreten. Usanmadan, bıkmadan. Teker teker her şeyi, Sayıları, sözcükleri öğreten. Yağmur AĞARDAN /5B CANIM ANNEM Canım annem, Benim annem, Tatlı annem. Severim seni ben hep, Canım annem, Güzel annem, Severim seni. Canım annem. Yağmur AĞARDAN /5B ÇALIŞALIM ÖĞRENELİM Çalışalım öğrenelim, Eğlenerek öğrenelim. Usanmadan bıkmadan, Zevk ile öğrenelim. Güle güle öğrenelim. Tatlı dille öğrenelim. Kahkahalarla öğrenelim. Eğlenerek öğrenelim. Yağmur AĞARDAN /5B 56 57 58 MUSTAFA KEMAL Günler, haftalar, yıllar geçti, Kimse onu unutmadı. Adı MUSTAFA KEMAL’Dİ. Kimse unutamazdı, Bu lideri. Kimse sevmemezlik edemezdi, Mustafa Kemal’i. Adı bize bir lideri, Kalbi bize tecrübeyi, Beyni bize aklı anlattı, İşte bu MUSTAFA KEMAL’Dİ. Bizlere bir Ata, Dünyaya bir Paşa, İşte o MUSTAFA KEMAL’Dİ. Ayşegül DEMİRCİOĞLU /6A KARDEŞİM Her gün mutlusun, Her gün telaşlı, Bir bakıyorum üzgün, Bir bakıyorum heyecanlı. Anlamıyorum seni, Canım kardeşim, Az mı çektim senden. Hele ilk doğduğun gün, Unuttular beni o gün. Ağladım üzüldüm ama Sen benim kardeşimsin. Az mı çektim senden, Her şeyimi kırdın attın. Girerdin odama, Dağıtırdın her yeri, Ama canım feda olsun, Sen benim kardeşimsin. Ayşegül DEMİRCİOĞLU /6A 59 BEN SENİN ANNENİM Çiçekler açtı, O güzel yüzünde, Bilmiyorum sanma, O güzel kalbini. Saklama benden, Ben senin annenim. Her şeyini bilirim, Bilmiyorum sanma, O güzel kalbini. Bilmiyorsun daha, Anneliğin zor iş olduğunu, Öğreneceksin zamanı gelince, Hayatın uzun daha çok uzun, Git yaşa çocukluğunu. Bir gün gelecek, Canından can vereceksin, O küçük yavruna. Ayşegül DEMİRCİOĞLU /6A 60 ANNE Annedir o anne, Ne zaman zorlansak, Ne zaman sıkıntımız olsa, El uzatır o bize. Asla pes etmez, Ne olursa olsun. Nedenini sormadan, Elini uzatır o hep. Bahar Naz SOYTOPRAK /6A BAHAR Baharda açar çiçekler, Artık renkli olur doğa, Hasretini giderir ilkbaharla. Azıcık sıcak olur ama Rüzgâr eser yine burada. Bahar Naz SOYTOPRAK /6A 61 ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ Kanlı canlı savaştılar, Amaçlarına ulaştılar. Bunların hepsi, Vatan aşkı içindi. Neyse deyip geçmediler, Vatanları için öldüler, Canla başla savaşıp, Bize Türkiye’yi verdiler. Şimdi Çanakkale içinde, Kara toprağın dibinde, Ama hala onlar, Kalbimizde yaşıyorlar. Onlar Türkiye için ölü değil, Onlar her zaman burada, En güç anımızda, Buluruz onları yanımızda. Bahar Naz SOYTOPRAK /6A 62 ARKADAŞ Arkadaş senin arkanı kollayan, Canını emanet edebileceğin, Seninle gülen seninle ağlayan, Senin hep yanında olan Can dostundur. Senden hiç vazgeçmeyen Can dostundur. Barkın İZMİR /6A KAVGA Kavga çok kötüdür. Kavga eden arkadaş bulamaz. Asla ve asla Kavga etmeyin. Kavga ederseniz, Herkesin gözünden düşersiniz. Asla ve asla Kavga etmeyin. Barkın İZMİR /6A 63 YALAN Yalan söylenilmemelidir. Asla ve asla Layık değildir kimseye, Asla ve asla Nergis gibi olun yalan söylemeyin. Barkın İZMİR /6A 64 ANNEM BENİM Annem benim, Ninniler söyleyip Ne yapıp ne edip Eliyle besleyip Mışıl mışıl uyutandır annem, o benim annem. Benim annem bir tane, En bol şefkat benim annemde. Nur doğar güldüğünde İş yerimize, evimize, bahçemize… Mis kokar, benim annem bir tane. Baturalp BOZ /6A DÜNYAMIZ Dünyamız boğuluyor, karanlığa. Üzülürüz, çalışırız bir şeyler yapmaya. Ne yapsak ne fayda, olmaz bir şey tek başımıza. Yok olacak dünya. Ağlamayın sonra. Baturalp BOZ /6A 65 ACABA Söylesem sana duygularımı Ne dersin, acaba? Yardım edip, sorunuma Yanıt verir misin, acaba? İçimdekileri döksem ortaya, İçimdeki yangını, Söndürür müsün acaba? Baturalp BOZ /6A 66 BAKTI BANA Yürüyordum sokakta, Bakıyordum etrafıma. Bakıyordu bana fıstık, Kaldım orada öylece. Canımsın canımsın, Ne bakıyorsun bana? Bir şey mi var, Yakıyor muyum yoksa ortalığı? Apartmana girdim. Kapılar açıldı, Herkes bana bakıyor. Bir baktım aynaya, Başımda talih kuşu varmış meğerse. Cenk TAŞDEMİR/ 6A ANNEM Hastaydım baktın bana. Öptün yanağımdan, Baktım iyileşiyorum. Hemen koştum, sokağa oynadım. Gelmiştim eve, yemek hazırdı. Bakıyordun bana, Gülüyordun bana. O güzel gamzelerinle Küçüktüm ben, Yanıma gelip okuyordun bana O güzel hikâyeleri. Gülüyordun sen o güzel gamzelerinle. Cenk TAŞDEMİR/ 6A 67 KİTAP Kitap denince akla Öykü, roman, şiir gelir. Hâlbuki kitap Bilgilerin bilgisidir. Binlerce kitap var. Hepsinde bilgi var. Bilgilenirsin kitapla Eğlenirsin kitapla. Öğrettiler okumayı, Okuyunca başarmayı, Kazanırsın çocuk, Yeter ki kitap oku. Demir COŞKAN /6A YALAN Yılandan daha sinsi, Anlamazsın neden söylendiğini. Liste yaparsın söyleyeni Aslında kötülüktür temeli. Neden söylersiniz kötü sözleri Demir COŞKAN /6A 68 ÖRNEK İNSAN Gökte yerde hasta olanların, Aklına ilk sen gelirsin. Zekânla yaptıklarını hatırlar, İmrenir insanlar sana. Yaşayan bir cevhersin, Alkışlara layık bir mücevhersin, Şanlı bir cerrahsın, Altın kalpli bir insansın. Rövanş maçlarına kalmayansın, Güneşi gölgede bırakansın, İnsanlığın ışığısın, Lokum gibi bir adamsın. Duygu GÜRLER /6A DÜNYADA BARIŞ OLSA Dünyada barış olsa, İnsanlar savaşmasa, Barışlar çoğalsa, Dünyada barış olsa. Dünyada barış olsa, Hayvanların hakkı korunsa, Türler yok olmasa, Dünyada barış olsa. Dünyada barış olsa, Çocuklar mutlu olsa, Gençler huzurlu olsa, Dünyada barış olsa. Duygu GÜRLER /6A 69 DOĞA Sabahın köründe kalkmış güzel papatya, Güzel güzel gülüyor selamlıyor herkesi. Ağaç Bey horluyor, gül rahatsız oluyor, Yapraklarını açmıyor, seslerini sevmiyor. Güneş dede ufukta, milleti uyandırıyor, Sarı ışıklar saçarak doğayı canlandırıyor. Kedi teyze usanmış, sabah erken kalkmaktan, Mırıldanarak uyanıyor, o derin uykusundan. Duygu GÜRLER /6A 70 SEVGİ KORKUYU YENDİ Herkes içinde bir korkuyla yaşar. Hiç yenmeyi denemez, hiç üstüne gitmez. Onu gördü mü, saklanacak delik arar Bulamadı mı gözlerini kapar. Kimisi vardır korkusuna yenilir, Kimisi vardır savaşır ve yener. Kimisi vardır sevgiden güç alır, Bu güç bütün kötülükleri yener. Sevgiyle ve cesaretle üstüne gidersen, Pes etmez sonuna kadar savaşırsan, Dostundan yardım alırsan, Kurtulursun korkudan. Ezgi YÜCE /6A SANAT Dinledikçe yüreğim dolar, Boyadıkça gözüm renklenir. Onsuz yaşamım bir hiçtir, Sanat ruhumun gıdasıdır. İzlemeden yaşam olmaz, Canlandırmadan sanat olmaz. Onsuz yaşam renksiz, Sanatsız dünya olmaz. Dansı söylemeden geçemem Görünüşü zor; ama kıvırması kolay Onsuz yaşam düşünemem Sanat dünyanın hareketidir. Ezgi YÜCE /6A 71 ERCİYES Kış gelmeden beyaz eteğini giyer. Turistiyle kayakçısıyla Kayseri’ye renk katar. Sucuk ekmeğiyle içini ısıtır. Erciyes Kayseri’nin karı. Sonbahardan estirin soğuk rüzgârları. Karı erken getirir, geç götürür. Kardan adamıyla seni güldürür. Erciyes senin neşendir. Yazları hayvanlara yuva olur, Kışları insanlara eğlence. Senin eğlence kaynağındır. Erciyes yüreğimin sevdası. Ezgi YÜCE /6A 72 ANNE Sen bana dili, Türkçeyi öğrettin. Kendini herkese feda etmedin, Sadece benim iyiliğimi düşledin. Sen benim ilk öğretmenimsin, İlk anımda yanımda olan yine sensin. Beni en çok seven koruyan kişi Sen canım annemsin. Bana hiç kızmadın. Beni en ileriye ulaştırdın. İleriye giden yolda, Bir bir bana adımlarımı attırdın. Ağladım yine sen yanımdaydın, Üzüldüm yine sen yanımdaydın. Bundan sonra ben de senin yanındayım. İsmail Kaya YERLİKAYA /6A KİTAP Bir hikâyenin içindeymiş gibi adımlarını atıyorsun. Sonra da o hikâyenin içinde kaybolup gidiyorsun. Bir bakmışsın sihirli bir ormandasın, Orada kaybolup uçuyorsun. Mükemmel bir dünya Uçuyorsun havalarda Engellerden atlıyorsun. İsmail Kaya YERLİKAYA /6A 73 ATATÜRK Bizi kurtaran, Ülkemize kavuşturan, Sevinçten bize bayram kutlatan, Bizi egemenliğe kavuşturan, İşte o büyük insan ATATÜRK! Savaşlarda kazanan, Düşmanı korkudan kaçıran, İşte o büyük adam ATATÜRK! İsmail Kaya YERLİKAYA /6A 74 GEÇERİM KENDİMDEN Bazen gözüm dalar gider uzaklara. Bazen sıkılırım geçerim kendimden. Zorluklarla savaşıp geçerim kendimden, Sıkılmam yarar bazen işime. Karanlık günlerde efkârlı gecelerde Kendimden geçip zor gelirim kendime. Dağıtırım bazen ortalığı. Sıkılırım bu dünyadan. Sevmek özgürlükse, Özgürüz ikimizde. Murat COŞANOĞLU / 6A İLK Mutluyum seninle Mutsuzum sensiz. İlk görüşüm, Son sessizliğim, İlk düşüncemdin. İlk nefretimdin sen benim. İlk kez görmüş gibi, Seviyorum hala seni. Murat COŞANOĞLU / 6A 75 MUTLULUK Her zaman mutlu olurum senin yanında. Oyunlar oynarız şarkılar söyleriz. Mutlulukla döneriz yuvamıza, O heybetli şatomuza. Sarılırız onlara. Gülümseriz onlara. Murat COŞANOĞLU / 6A 76 ATATÜRK Sen bize öğretirsin doğruyu, güzeli. Arındırırsın kötülüklerden kalbimizi. Yanlışa saptırtmaz, öğretirsin doğruyu. Şanınla aydınlatırsın ruhumuzu Mavi gözlüm, sarı saçlım, gözümün nurusun. Üzgüne mutluluk, mutluluğa dostsun. Türkiye’nin şerefi, milletin gururusun. Vatanı ayakta tutan Ulu Öndersin. Mustafa Oğuzhan SÖZLÜ /6A MEVSİMLER Mevsimler bize mutluluk Evimize neşedir. Verir onlar bize sıcağı,soğuğu. Sindirir içimize bahar kokusunu. İsterim ki herkes sevsin soğuğu ve karı Mevsimler içimize sevinçtir. Laleler ısınır, yaz sıcağı gelince. En büyük yapraklar sonbaharda düşer. Rakunlar ağaca çıkar mevsimlerin neşesiyle. Mustafa Oğuzhan SÖZLÜ /6A 77 HAYVANLAR Herkes ister ki bir hayvanı olsun. Anılarımla benimle olacak. Yaşamıma mutluluk, Ve en büyük keyfim olacak. Anlatayım ben de: “Hayvanım şöyle yaptı.” Ne olursa olsun mutlu yaşasın benimle. Lalelerin arasında koşa zıplaya oynayalım. Arkadaşların en iyisi, Rakiplerin en tatlısı. Mustafa Oğuzhan SÖZLÜ /6A 78 BABAM O benim babamdır. Soğukkanlı gibi görünse de Aslında çok sıcakkanlıdır. Bizi çok sever. O benim babam, Bizim için her fedakârlığı göze alır. Sınavdan kötü not alsak kızar, Çünkü bizim iyiliğimizi düşünür. Babamız bizi çok sever. Sait Kayra BAYRAKTAR /6A ANNEM O benim annemdir. Annelerin güzeli, Çok güzel yemek yapar. Çünkü o annedir. O benim annemdir. Dünyanın güzeli, Günler gece olsa Yine de o sevgisiyle dünyayı aydınlatır. Annem öyle biridir ki Özellikleri everene sığmaz. Çünkü o annedir. Kimsem olmasa kaybolsam O beni tanır. Çünkü o benim annemdir. Sait Kayra BAYRAKTAR /6A 79 FERDA ÖĞRETMEN’İM O dünyanın en güzel, en bilgili Türkçe öğretmenidir. Çünkü o Ferda Öğretmen’dir. Türkçeyi bana o sevdirdi. Sınavlarda bizi, Bin kişinin önüne geçirdi. Bilgi verdi. Çünkü o tecrübeliydi. Ferda Öğretmen’im, Sizi çoookkkk seviyorum! Sait Kayra BAYRAKTAR /6A 80 81 ÖYKÜLER 82 83 ALTIN ŞEHİR EL DORADO Tom ve Jack adında iki arkadaş varmış. Bu iki arkadaş bir gün çayırlıkta yürürken Tom’u ayağına bir metal parçası takılmış. Yere saplı metal parçasının etrafını kazdıklarında birden bir sandıkla karşılaşmışlar. Sandık paslı ve kirliymiş. Her halinden eski olduğu da belliymiş. Sandığı açtıklarında içinde bir bez parçasına sarılı harita çıkmış. Tom, haritayı açıp Jack‘a bu ne diye sormuş. Sonra bir hazine haritası bulduklarını anlamışlar. Bu yıllar önce yerin dibine batmış altın şehir El Dorado’nun haritasıymış. Jack : — Tom bu gerçek midir, sence? Tom: — Bence bu harita yıllar öncesinden yapılmış Eldora’nın batması ile buralara kadar sürüklenmiş olmalı. — Peki neden burada? — Bilmiyorum. Onu deniz getirmiş olabilir. Belki de bir korsan, hııı. — Vaay şimdi anladım. — Haydi bunu ailemize gösterilim. — Tamam Ailelerinin yanına gitmişler ama “Ne saçmalıyorsunuz öyle bir şehir olsaydı çoktan bulunmuştu.” cevabını almışlar. Jack sinirlenmiş: — Atlantisi buldukları gibi değil mi? Bu gerginlikten sonra iki arkadaş evden ayrılmışlar arkeolog olan amcası Micheal’ın yanına gitmişler. Micheal: — Evet bu yaklaşık beş bin yıl öncesine ait, yani milattan önceye. Tom: — Peki sahte mi gerçek mi? — Milattan once yaşayan insanların sahte bir şey yapacağını düşünmüyorum. Bir dakika! Yoksa bu El Dorado’nun haritası mı? 84 Jack: — Evet onu bir bataklıkta bulduk. — Müthiş! Sonra iki arkadaş bir kayanın üzerine çıkıp dünya haritasını da yanlarına alıp konuşmaya başlamışlar. Tom: — Sence nereyi gösteriyor? — Bence şurayı A-da-na adındaki yeri gösteriyor. — Evet öyle gösteriyor. Ama orası Türkiye nasıl gideceğiz? — Şimdi beni dikkatlice dinle. Buradan Yunanistan’a giden otobüsün bagajına gireceğiz. Oradan da Ege kıyılarından Türkiye’ye giden gemiye saklanacağız. Oradan da başka bir otobüs ve Adana’dayız. — Hayır bu imkansız! — Bence imkansız değil, sana uç demiyorum, alt tarafı bir bagaja gireceğiz. — Doğru ya, olur yarın gidelim. — Bir dakika ailemize ne diyeceğiz? — Yaz kampına gittiğimizi söyleyeceğiz. — Good Idea! Ertesi sabah olur iki arkadaş ailelerine yaz kampına gideceklerini söyleyip evden ayrılırlar. Yunanistan’a giden otobüs kalkmak üzeredir. Ama bagajın yanında bir görevli bekliyordur. Bu yüzden iki ayrı çuval bulup içine girer ve bir kargoymuş gibi otobüsün bagajına girmeyi beklerler. İki saat yolculuktan sonra sıkılmaya başlarlar. Birden Jack’in aklına bir fikir gelir. — Hadi şu bavullara bakalım. Belki güzel bir şeyler buluruz. Ama sonra yerine koyalım. — Tamam. Bavulları açmaya başlarlar. Tom: — Aaa bir bilgisayar buldum içi de oyun dolu. — Hadi oynayalım. Böyle böyle Yunanistan’a gelirler. Şanslıdırlar ki Mersin’e giden bir gemi ile karşılaşırlar. Bu geminin altında aynı depo gibi bir bölüm vardır. Kaptan gelmeden ve çaktırmadan oraya gidip saklanırlar. 85 Oradan da Adana’ya geçerler. Adana’ya geldiklerinde hava çok sıcaktır. Tom sorar: — Acaba El Dorado neden buraya yapılmış olabilir ki? — Çünkü burada dünyanın en verimli ovalarından biri olan Çukurova var. — Vaay demek dünyanın en verimli ovalarından biri burada ha? — Tamam, o zaman bir Adana haritasına ihtiyacımız var. — Bak şurada bir turizm şirketi var. İki arkadaş turizm şirketine giderler ve Jack: — May I have an Adana map please? — Of course, but where are your parents? — Oh They are in the yatch. They’re coming right now. — Ok. Here you are. Haritayı alan iki arkadaş gezmeye başlarlar. Sonra bir arkeoloji müzesi görürler ve Tom, işte tam da aradığımız yer, der. Binaya girip ellerindeki haritayı gösterirler. Arkeologlar hemen incelemeye alırlar. Sonra iki arkadaşa dönerek: — Çok teşekkürler sayenizde bir efsane bulunabilir. Arama çalışmalarına siz de katılmak ister misiniz? — Tabii ki.. Hep beraber haritada işaretli yere gelirler. Kazı çalışmaları başlar. Ve bir altın kubbe bulunur. Herkes çok heyecanlanır. Kazı esnasında ortaya bir yol çıkar. Jack, Tom ve araştırmacılar bu yoldan ilerlemeye karar verirler. Tozdan ve yılların yıkıntısından eskimiş yolun sonunda adeta bir altın şehirle karşılaşırlar. Bir anda şehrin koruyucuları olarak heykelleştirilen yüzlerce taş asker hareket etmeye başlar. Araştırmacıları esir alırlar. Ancak Tom ve Jack son anda kurtulur ve yardım çağırmak için dışarı çıkarlar. Kısa bir sure sonra yardım çağrılarına herkes uyar. İçeri girdiklerinde ne araştırmacı ne de taş akser vardır. Yardıma koşanlar tam kızıp geri dönerken, ordaki diğer araştırmacılar durumu anlatırlar. Hemen bir birlik toplayıp tekar içeri dönerler. Daha derine indiklerinde iç bir oda fark ederler. Kapıyı zorladıklarında gerçekten de yüzlerce taş askerin kendilerine doğru saldırdığını görürler. Ellerindeki silah gücünün tamamını panik halinde taş askerler üzerine kullanan yardım ekibi sonunda etrafı taş yığınına çevirmeyi becerirler. 86 Şans onlardan yana olmuş, kaçırılan araştırmacıları da kurtarmışlardır. Tom ve Jack yer altından çıktıklarında tüm haber kanallarının etrafında toplandıklarını görürler. Görüntü alındığını farkeden kafadarlar ailelerinin bu haberi gördüğünü düşünüp korkarlar. Durumu yetkililere anlattıklarında yetkililer önce şaşırır, sonra onların ailelerine kavuşması için yolculuklarını üstlenirler. Tom ve Jack ailelerine kavuştuğunda bekledikleri cezayı almazlar. Aileleri onlara sarılarak onları affeder. Böylece El Dorado Adana’da gün yüzüne çıkar. Çınar Alp ÖZDEMİR /6A 87 88 89 KİTAPTAN OKUL Müdür Bey o gün çok heyecanlıydı. Çünkü okuldaki tuğlaları kitaplarla değiştireceklerdi büyük gün gelmişti. Velilerin arabaları okul kapısından birer ikişer giriyordu.Gelen veliler topladıkları kitapları arabadan çıkarıp belirlenen bölgelere koyuyordu. Son veli de kitapları bırakıp gittikten sonra Sami Müdür çocukları ve öğretmenleri bir araya topladı ve konuşmaya başladı: — Merhaba sevgili çocuklar ve sayın öğretmenler bugün şu çirkin tuğlalardan kurtulup her yeri bilgi dolu kitaplarla dolduracağımız gün. Öncelikle bu iş için herkesin gönüllü olması beni çok sevindirdi. Pekala, fazla söze gerek yok az laf çok iş. Beşinci ve altıncı sınıflar, kantin inşaatına başlasın. Başlarında Sena Öğretmen ve Funda Öğretmen olsun. Birinci ve ikinci sınıflar da salonuna Umut ve Cengiz Öğretmenlerle birlikte üçüncü ve dördüncü sınıflar da Eda ve Mert Öğretmenlerle girişi yapsınlar. Kalan öğretmenler siz benimle gelin. Beraber öğretmenler odasını yapacağız. Hadi az laf çok iş! Çocuklar ve öğretmenler hemen işlerinin başına koşturdu.Otuz dakika sonra herkes coşkuyla çalışıyordu. O sırada altıncı sınıflardan Gamze’nin eline “Masal-ı Derya“ isimli bir masal kitabı denk geldi. Sağına ve soluna baktı çaktırmadan kuytu bir köşeye geçip kitabı okumaya başladı. Kitaptan gözlerini alamadı.Hemen iki masalı bitirdi. O sırada Elif Gamze’yi fark etti işini bırakıp tuvalet bahanesi ile Gamze’yi aramaya çıktı. Beş dakika kısa bir aramadan sonra Gamze’yi buldu, Elif. 90 — Gamze! Burada ne yapıyorsun? Gamze bu ses irkildi. Elif ‘e baktı sonra kitaba hemen kitabı saklamaya çalıştı. Elif’in kaytardığını düşünmesini istemiyordu. Ama Elif hızlı bir hamle ile Gamze’yi durdurdu. — Hey! Sen burada kitap mı okuyorsun? — Şey... Evet kitap çok hoşuma gitti bende oku... — Şşştt! Tamam anladım anladım. Etrafına bakındı. Beğendiği bir kitabı aldı, oturdu ve okumaya başladı. Gamze saf saf Elif’e bakıyordu. Elif kitaptan başını kaldırıp Gamze’ye baktı. Eliyle ‘’sus’’ işareti yapıp ona yanına oturmasını işaret etti. Gamze önce şaşırdı, sonra kitabı alıp Elif’in yanına gitti ve okumaya başladı. Beş dakika sonra oradan geçen bir üçüncü sınıf öğrencisi onları gördü ve o da oturup kitap okumaya başladı. Yirmi dakika sonra otuz altı çocuk oturmuş kitap okuyordu. Bir saat sonra okuldaki çocukların yarısı oturmuş kitap okuyordu. Sonunda Sena Öğretmen çocukların yokluğunun farkına vardı. Elindeki işi bırakıp çalışan Funda öğretmene: — Funda, tüm çocuklar nereye gitti? — Bilmiyorum ki... Ama ben birkaç çocuğu şu kitap yığının arkasına giderken görmüştüm. — Tamam o zaman ben gidip bakayım, sen geliyor musun? —Sen git,sonra gel ,bana haber ver şimdi çocukları yalnız bırakmayayım. —Tamam haklısın. Aradan on dakika geçer; ama Sena Öğretmen dönmez. Sonunda Funda Öğretmen merakına yenik düşer ve oradaki en büyük örgencisine iki dakika sorumluluğu verir ve Sena Öğretmenin peşinden gider. Funda Öğretmen kitap yığının arkasına geçtiğinde gördüğü manzara karşısında çok şaşırdı. Solunda oturup kitap okuyan birinci sınıf ve beşinci sınıf öğrencileri vardı. Sağında üçüncü, dördüncü ve altıncı sınıf öğrencileri oturuyordu ama onu en çok şaşırtan kısmı hemen karşısında ikinci sınıf öğrencileri ile altı öğretmen vardı ve herkes herkesin kitap okuyordu. Gidip Sena Öğretmen’in yanına oturdu ve kitap okumaya başladı. 91 Böyle böyle üç saat içinde okulda çalışan öğrenci kalmamıştı. Sonunda Sami Müdür çocukların yokluğunu fark etti sadece çocuklar değil öğretmenlerin de yarısı yoktu kalan öğretmenlere işi bırakıp diğerlerini aramalarını söyledi. Öğretmenler okulun dört bir yanına dağıldı. Kısa bir süre sonra okulda öğretmen kalmadı. Sami Müdür bu işe bir türlü anlam veremiyordu. O kadar insan nereye gitmiş olabilirdi? Büyük kitap yığınında sola dönünce her şeyi anladı onca insan oturmuş büyük bir dikkatle kitap okuyorlardı. Sami Müdür ne diyeceğini, ne yapacağını şaşırmıştı. O gün işe ara verildi. Ertesi gün tekrar toplandı ama boşuna, herkes her defasında bir yolunu buluyor kitap okuyordu. Veliler ve müdür bunun böyle olmayacağını anlamışlardı. Aralarında para toplayıp okuma yazma bilmeyen işçiler tuttular. Bu işçiler tüm okulu iki günde inşa ettiler. Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder. Mustafa Kemal ATATÜRK. Duygu GÜRLER /6A 92 PASLI ÇAKI - DUYGU GÜRLER 93 PASLI ÇAKI Günün birinde ormandaki küçük bir kulübe de yaşlı bir adam yaşardı. Bu adam çok fakirdi. Karısı ve iki kızı seneler önce ölmüştü. Büyük oğlu büyümüş doktor olmuştu ama babasını arayıp sormazdı. Küçük oğlu evlenip İstanbul’a taşınmıştı. Ondan da uzun zamandır haber alamıyordu. Yine bir bayram günü yaşlı adam mutfakta yemek yaparken birden kapısı çalındı. Çok şaşırdı yaşlı adam, onu pek arayan olmazdı. Emektar bastonuna dayanarak kalktı, kapıyı açtı. Geleni tanıyamadı. Karşısında iyi giyimli genç bir delikanlı duruyordu. Onun yanında da güler yüzlü altın saçlı bir bayan. Kucağında en fazla üç yaşlarında olan bir kız çocuğu.Adam bu manzara karşısında şaşırırken genç delikanlı adamın yaşlılıktan nasır tutmuş elini yakaladı, öptü alnına koydu. Delikanlıdan sonra aynı şeyi bayan da yaptı. Ardından da küçük kız. Adam ne olup bittiğini anlayamamıştı. Ama sevinmediği de söylenemezdi. Şaşırma duygusunu bastıran, çocukça bir mutluluk vardı içinde. Delikanlı usulca eğildi, adama sarıldı. Bir yandan ağlamaklı bir sesle: — Baba! Yaşlı adam anlamıştı. Cüssesinden beklenmeyecek kadar yumuşak bir sesle: — Oğlum! Gel, içeri gel otur, dedi. — Tabii babam, otururum oturmasına ama önce seni torunun ve gelininle tanıştırayım. Yaşlı adamın nur yüzüne kocaman bir tebessüm yayıldı. Delikanlı devam etti: — Bu gelinin Serenay, bu da küçük torunun Gelincik. Yaşlı adam torununu kucağına aldı. Ne kadar da hafifti. Adı gibi narin bir kızdı. Kızıl 94 saçları gelincik çiçeğini hiç aratmıyordu. Küçük kızın alnına bir öpücük kondurdu. Onları içeri geçirdi. Delikanlı yaşamını, karısının ailesini ballandıra ballandıra anlattı. Sonunda: — Buraya geldik, çünkü artık yeni evimize taşındık. Ev yeterince büyük. Biz de düşündük de... karısı devam etti: — Sizi yanımıza almak istiyoruz babacığım. Yaşlı adam bu teklif karşısında önce şaşırdı, sonra oğluna dönüp: — Gelirim gelmesine de buradaki arsam ne olacak? En az üç dönümlük arazi var burada, oğul. — Aman baba dert ettiğin şeye bak, onu satarız, bizim araba da eskimişti onu yenileriz, hem üzerine para da artar karıcığıma araba da alırız. Bu sözlerin üzerine yaşlı adamın içine bir kurt düştü. Hemen içi alevleniverdi, hiddetle: — Çıkın gidin evimden ! — Ama baba biz... — Gidin ! Hayırsız evlat! Adam, karısı ve küçük kız evi terk ederken adam kendine bir bardak çay aldı, küçük iskemlesine oturdu ve gidişlerini izledi. Çayını yudumlarken kendi kendine söyleniyordu: “Evlatmış, bu devirde her şey para olmuş, ne babanın ne ananın hayrı kalmamış.” Yaşlı adam çayını içtikten sonra hışımla paltosunu alarak evden dışarı çıktı. * * * Yıllar sonra yaşlı adam öldü. Cenazenin ardından adamın oğlu mirasını almak için yetkili kuruma gitti.Oradaki bayana mirasını sorunca bayan : — Haa, siz Mehmet Ayılmış’ın oğlu olmalısınız. Kendisi size bıraktığı tek mirası bizzat bana verdi. Elini cebine attı ve yanına küçük bir not iliştirilmiş paslı bir çakıyı çıkarıp oğluna uzattı. 95 — Bu işte bir yanlışlık olmalı , benim babamın üç dönüm arazisi vardı! — Babanız üç dönüm arazisini LÖSEV’e bağışladı. Size bıraktığı tek şey bu. Kadın arkasını döndü ve başka bir müşteriyle ilgilenmeye başladı. Adam babasının bıraktığı çakıya baktı ve yanındaki notu okumaya başladı, notta: yazıyordu. Duygu GÜRLER /6A 96 97 DÖRT ARKADAŞ VE MACERALARI Ece dokuz yaşında ve üç kişilik bir çekirdek ailesi var. Ece açık tenli, kumral saçlı, kahverengi gözlü bir kız çocuğu ve aynı zamanda sevecen, cana yakın ve çalışkan bir kız. Arkadaşı Cenk ile komşu. Cenk de kumral tenli, kahverengi saçlı, mavi gözlü bir çocuk ve on yaşında o da Ece gibi sevecen, cana yakın ama biraz da utangaç ve ailesi üç kişi. Ece ailesi ile birlikte villada oturmaktaydı. Cenklerin evi ise Ecelerin hemen yanındaydı. Ecelerin karşısındaki villaya bir aile taşındı. Onlar dört kişilik bir aileydi. Anne, baba ve çocuklardan oluşmaktaydı. Çocuklardan kız olanın adı Zeynep, erkek olanınki ise Ali’ydi. Zeynep on bir yaşında ve uzun boylu, siyah saçlı, mavi gözlü ve açık tenli bir kızdı. Zeynep hoşgörülü, olumlu ve zeki bir kızdı. Ali sekiz yaşındaydı. Sarı saçlı, mavi gözlü, açık tenli; enerjik ve açık sözlü bir çocuktu. Bir gün Ece ile Cenk, Zeynep ve Ali’yle tanışmak için evlerine gitti. Bir gün içinde kaynaşıp ormanın önündeki boş alanda oyun oynamaya başladılar. Zeynep ve Ali’yle kaynaştıktan bir ay sonra Ece’nin evde oturmaktan canı çok sıkıldı. Dışarı çıkmak istedi ve Cenk’i çağırdı. Ne oynayalım diye düşünürken yanlarına Zeynep ile Ali geldi. Ali “Ne oynuyoruz?” diye sordu. Zeynep “Saklambaç” diye bağırdı. Cenk “ Bana uyar” dedi ve saklambaç oynamaya başladılar. Ali saymak istiyordu ve saymaya başladı. O sırada Ece ormanda kayboldu sandılar gidip ormana baktılar ama Ece‘yi bulamadılar hemen ailesine haber verdiler. Ailesi de Ece’yi aradı ama bulamayınca polisi aradılar. Polisler gelince olayı anlattılar. Polis ormanda bir ağaç ev olup olmadığını sordu. Ece’nin babası:” Yoktu.” dedi. Cenk’in bir anda beraber yaptıkları kulübe aklına geldi ve bunu polislere söyledi. Kulübeye gittiklerinde Ece orada uyuyordu. Ece’yi uyandırıp ona sarıldılar. Ece polislerin neden burada olduğunu sordu ve annesi olanları anlattı. Hep beraber güldüler ve Ece artık evinden çok uzaklaşmayacağına söz verdi. 98 Okullar yarın açılıyordu. Ece çok heyecanlıydı, yerinde duramıyordu. Cenk’i aradı ve hangi okula gideceğini sordu. Cenk de sizin okula geliyorum deyince Ece çok sevindi. Zeynep’i de aradı Ali ve onun da aynı okula geleceklerini öğrenince çok mutlu olmuştu. Uzanıp yarını hayal ederken uykuya dalmıştı sabah saat 07.00’da kalkmış hemen okul formasını giymişti. Bugün keyfine diyecek yoktu. 4. sınıfa başlıyordu ta ki servise geçerken ayağı kayıp üstü başı hem yara hem de çamur olana dek. Cenk, Zeynep ve Ali onu eve götürdü Ece’nin üstünü başını temizlemesine yardım etti. Annesi ona pansuman yaptı. Evde uzanması gerekiyordu ama okula gitmek istediğini söyledi. Annesi hayır gitmemelisin her yerin yara mikrop kaparsa hasta olursun deyince annesini anlayışla karşıladı. Ama yine de üzülmüştü. Cenk’in aklına birden servis geldi ve servis diye bağırdı. Zeynep, camdan dışarı bakıp: “Gitmiş.” dedi yüksek sesle. Hepsi üzüldü. Üzüldüler ama birlikte oldukları için mutlulardı. Cenk sessizliği bozmak için Ece’ye şu an nasıl olduğunu sordu. Zeynep de: “Annelerimizi arayıp Ecelerde olduğumuzu söylemeliyiz.” deyince hemen telefona geçip annesini aradı. Zeynep’in annesi Ece’ye geçmiş olsun demek için Ecelere geldi. Cenk’in annesi de geldi. Ece’ye geçmiş olsun diledi ve ayağa kalkıp bir yere gitmesine yardımcı oldu. Ece herkese teşekkür etti ve onlar sayesinde daha iyi olduğunu söyledi. Ertesi gün sabah kalktığında yaraları iyileşmişti sadece birkaç sıyrık kalmıştı ve annesi sıyrıkları da yara bandı ile kapatmıştı. Okula gitmeye hazırdı. Sınıfa girince yeni gelen arkadaşlarına kendini tanıttı ve öğretmenine dün neden gelmediğini anlattı. Öğretmeni ona geçmiş olsun dedi ve derse başladılar. Eve gelince annesine okulda yaptıklarını anlattı. Okulda neler oynadığından başladı anlatmaya, sonra yanına Cenk geldi oynamak için. Zeynep ve Ali’yi de çağırdılar birbirlerine arkadaşlarını ve yaptıkları şeyleri anlattılar ve çok güldüler. Sıra oyun oynamaya gelmişti. Oyun seçerken Ali birdirbir oynayalım dedi çünkü derslerinde eskiden oynanan oyunları bir birlerine anlatıyorlardı ve hepsi birdirbir oynamayı uygun buldular ve oynamaya başladılar. Çok iyi oynayamasalar da az çok beceriyorlardı. Sabah erken kalkacakları için erkenden evlerine döndüler. Sabah okula gitmek için evin önüne aynı anda çıktılar ve servisi beklemeye başladılar. 99 Öğretmeni onlara uçurtma yapma ödevi vermişti Ece bu ödevi çok sevdi ve eve büyük bir heyecanla döndü. Serviste Zeynep, Ali ve Cenk’e bu ödevi anlattı. Annelerinden ip, kargı, eski gazete ve defter kabı istediler. Evlerin de kargı yoktu. En yakın kırtasiyeye gidip kargı aldılar ve tek başlarına uçurtma yapmaya başladılar. İnternetten yapılışına bakarak bir uçurtma yaptılar. En sonunda uçurtmayı çıkartmalarla süslediler. Kendileri ile gurur duyuyorlardı. Sıra uçurtmayı uçurmaya gelmişti. Uçurtma sürekli yalpalanıyordu ve sonun da uçurtma ağaca takıldı. Uçurtmaya uzanmaya çalıştılar ama uzanamadılar, Ali koşup babasını çağırdı. Babası uçurtmayı çıkardı ama kertikleşmiş ve ortasında kocaman bir delik vardı. Şimdi ne yapacaklardı? Yeni bir kargı aldılar ve yeniden başladılar. Diğer uçurtmadaki yapıştırmaları alıp yeni yaptıkları uçurtmaya taktılar. Bu uçurtma daha iyi uçuyor ve hiç yalpalamıyordu. Ece uçurtmayı okula götürdüğünde arkadaşları ile beraber uçurtmayı tanıtmak istedi. Ve onların öğretmelerinden izin isteyerek beraber uçurtmalarını tanıtıp uçurdular. Çok eğlenmişlerdi ama o kadar da yorulmuşlardı. Ertesi gün beden eğitimi dersleri vardı. Ece çok heyecanlıydı. Çünkü beden eğitimi derslerinde hem çok eğlenip, hem de her hafta farklı oyunlar oynuyorlardı. Ece öğretmenine ne oynayacaklarını sordu. Öğretmen ona konferans salonunda Cumhuriyet Bayramı hazırlığı için tiyatro hazırlığı yapacağını söyledi. Ece merak edip öğretmene ne rolde olduğunu sordu. Öğretmen sürpriz olsun deyince Ece rolünü çok merak etti. Öğretmen rolleri söylüyordu. Sıra Ece’ de idi. Ece bebek sallamakla görevliydi. O gün için oyuncak bebek getirip bebeğini kollarında sallayacaktı. Erkekler ise kimi Türk kimi yabancı asker olacaktı. Son olarak görevi, ölen Türk askerinin üstüne Türk bayrağı sermekti. Ece çok heyecanlıydı. Çünkü bu onun ilk tiyatro gösterisi olacaktı. Cumhuriyet Bayramı gelmişti Ece sahneye çıktı rolünü yaptı, bittiğinde herkes onları ayakta alkışlamıştı.Ece bu duruma çok sevinmişti. Ece’nin annesi hamileydi ve yakında kardeşi olacaktı.Kardeşi olacağı için kimsenin onunla ilgilenmeyeceğini düşünüyordu. Ama kardeşi doğduktan sonra kardeşine gösterilen ilgi kendine de gösterilmişti. Bu durumdan çok hoşlanmıştı. Hem tatlı ve çok şirin bir kardeşi olmuş hem de kendisine de ilgi gösteriliyordu. 100 Ailesi hala kardeşinin ismini koymamıştı. Ece kardeşinin ismi Elif olmasını istiyordu. Annesi ise Sema olmasını istiyordu. Babası ise Elif Sema olsun, deyince bu isim hoşlarına gitmişti çünkü ikisinin de istediği isim olacaktı. Diğer gün nüfus müdürlüğüne gidip isminin Elif Sema olduğunu söylediler. Artık hem Elif hem de Sema dedirtmeye çalışıyorlardı. Elif’in ilk kelimesi abla olmuştu tam olarak abla demese de abba kelimesi onlara yetiyordu. Çok sevinmişlerdi. Ece Elif’ e kendi ismini öğretmeye çalıştığı halde bir türlü Elif demiyordu, sanki bunu Ece’nin inadına yapıyordu. Ece artık pes etmişti, o sırada annesi yanına gelip neden pes ettiğini sormuştu. Ece buna cevap olarak kardeşine verdiği Elif ismini, kardeşi sevmediği için çok üzüldüğünü söyledi. Ece’nin annesi başta biraz güldükten sonra, Elif kelimesinin bazı harflerini söylemek zor olduğu için bunun zaman alacağını bu nedenle moralini bozmaması gerektiğini söyledi. Ece annesinin dediklerini doğru bularak hiç moralini bozmadan tekrar heveslendi bu işe. Elif dünyaya geleli iki yıl olduktan sonra, artık Elif diyebiliyordu. Ve ilk dişleri çıkmıştı. Artık tam sevilecek kıvamdaydı. Gelip geçen onu seviyordu aynı zamanda başkasının yardımı olmadan o gün birkaç adım atmıştı. Hepsi çok sevinmişti ve bu anın videoya almışlardı. Aslında evlerinde kamera olduğu için her şey ortadaydı. Artık Elif, Elif diyebiliyordu. Ece annesine çok teşekkür etti çünkü annesi ona destek olup, ona inanmıştı. Ve artık Elif Ece ile oyunlar oynuyordu. Bir gün dışarıda oyun oynamaya çıkmışlardı. Kar yağıyordu ağaçlar bembeyaz olmuştu ama ağaçlar çam ağacı olduğu için hiç yaprak dökülmemişti. Elif ablası Ece’ye nedenini sormuştu. Ece: “Onlar çam ağacı oldukları için yaprakları dökülmez.” dedi. Oyun olarak körebe oynuyorlardı. Elif hiç ebe olmuyordu çünkü bu onun için hem tehlikeli hem de ebe olmak istemiyordu. Ece ebe olmuştu o sırada Elif geri geri yürürken bir taşa çarpıp yere düştü ve ağlamaya başladı. Onu kaldırıp eve götürdüler neyse ki taş sivri değildi. Ece bir gün bir şiir yarışmasına katılıyordu bu şiir Çanakkale ile ilgiliydi şiiri: 101 GEÇİRMEDİK GEÇİRMEYİZ Bir bomba patladı, Bir savaş başlıyordu elbet. Herkes işini bıraktı, Koştu savaş yoluna, milleti için. Çanakkale’de her yer kan, Vatan uğruna canını veren asker dolu. Düşünülen, millete ne olacaktı? Bu iş yarı yolda bırakılıp, Herkes teslim mi olacaktı? Hayır, dedi bir ses: “Çanakkale ‘de eşlerimiz çocuklarımız öldü, Bu onların yanında kalmamalı, Bu savaşı biz kazanmalıyız, evlatlarımız için Kazanmalıyız.” dedi. Çanakkale geçilmez dedik, Her bir ölen insan için, Geçirmedik Çanakkale’yi Vatanımız için. Şiiri ile gurur duyuyordu kazanacağını düşünüyordu;ama bu yarışma Türkiye çapında olacağı için kaybedebileceğini de düşünüyordu. Sonuçlar açıklandığında Ece yarışmayı kaybetmişti. Moralini çok bozmuştu. Diğer gün babası iş dönüşü Ece’nin morali yerine gelmesi için ona en sevdiği pastadan ve çiçeklerden almıştı. Ece, babasına teşekkür etti ve daha iyi olduğunu söyledi. Babası Elif’e de çiçek almıştı. Elif de teşekkür etti ve çiçekleri direk odasına koydu. Annesi ona çiçeği o şekilde koyarsa çiçeğin hemen solacağını bu nedenle çiçekleri su dolu bir vazoya koymalarının çiçeğin ömrü için iyi olacağını söyledi. “Çiçek mis gibi kokuyor.” dedi, Elif. Ertesi gün Ece’nin sınıfı matematik yazılısı oldu. Sonuçlar açıklandığında Ece yüz almıştı. İlk defa yüz aldığı için çok mutluydu hatta şiir yarışmasını unutmuştu bile. Bu haberi ilk kardeşine ve ailesine vermişti ve hepsi çok sevinmişti. Gökçe KAYA /5B 102 103 BİP Bir gün telefonlarımız çıldırdı. Garip görüntüler göstermeye başladı ama neyse ben en baştan başlayayım. Biz üçümüz dört yaşından beri arkadaşız ama artık arkadaşlığımız sona erecek galiba çünkü bir hafta önce evimizin yerine bir otoban yapmayı düşünmüşler ve taşınmamız gerekiyormuş. Sadece bir otoban için! Ve şimdiki zamandayız. Hani telefonlarımız çıldırdı dedim ya gerçekten çıldırdı. Daha önce hiç göremediğimiz yeşil, siyah ışınlar saçıyorlar. Artık bir karar aldık arkadaşlığımızın son gecesinde birlikte telefonların bizi nereye götüreceğine bakmak istedik. Annelerimizi kandırdık, sadece Adam kaldı, Adam’ın annesi iki ay önce boşanmıştı bu yüzden kurallara çok uyuyordu. Biz de onların evine gidip Adam’ı ikna edecektik. Evlerine vardık Adam çok tedirgindi devamlı annelerimiz bizi yakalarsa başımıza bir iş gelirse deyip duruyordu. En sonunda onu ikna etmeyi başardık. Tabii bir şartı vardı. Kask takmalıydık ve en kötüsü kasklardan birisi pembe renkteydi. İkimiz didiştik ve en sonunda pembe kask bana düştü, yola koyulduk. Saat 10.00’da vardık. Telefonlar çölü gösteriyordu. Çöle geldiğimizde bir parlama gördük. Telefonlar o ışığa yaklaştıkça çıldırıyordu. En sonunda parlayan yere geldik ve kocaman bir hayal kırıklığı sadece roket görünümlü bir cisimdi. O kadar kızmıştım ki,bu bir çöp diye bağırdım. Adam belki işimize yarar dedi.Ben de bu sadece bir çöp işimize yaramaz dedim. Ama Adam bize çaktırmadan o cismi çantasına koymuştu. Eve dönerken Adam’ın çantasından bir ses geldi. Adam çantasını yere atıp kaçtı. Hepimiz siper aldık.Adam bağırıp duruyordu. Ben gidip çantayı sopa ile dürttüm. Yine aynı sesi çıkardı. Çantanın içine baktım ve benim çöp dediğim cisim çantanın içindeydi. Cismi çantanın içinden çıkardım. Bize bir zarar vermemişti aynı sesi çıkarıyordu sürekli. Onu yanımıza almaya karar verdik. Bu arada telefonuma baktım ve telefonun ekranının değiştiğini gördüm. Başka bir yeri gösteriyordu. Bir çiftliği gösteriyordu hızla oraya doğru gittik. Çiftlikteki ahırın içine girdik. Birden bir şeyin ahırın içindeki traktöre çarptığını gördük. Gidip traktörün içine baktım ve aniden bir şey fırladı. 104 Duvarlara çarpıp duruyordu çok hızlı hareket ediyordu takip etmekte zorlanıyordum. Hepimiz çok korkuyorduk anlam veremiyorduk. Çok hızlı hareket eden şey yanımıza aldığımız cisime yani rokete doğru gitti ve aniden roketle birleşti. Sonra roket açıldı içinden robota benzer bir şey çıktı. Bu robot uzaylıydı. Sadece “Bip” diye bir ses çıkarıyordu. Ben yanına yaklaştım ve sorduklarım doğruysa bir bip yanlışsa iki bip sesi çıkar dedim.Ona sorular sormaya başladık: — Canlı mısın? Bip — Yaralı mısın? Bip — Bizi yok etmek istiyor musun? Bip Bip Bu sorulardan yaralı olduğunu öğrenmiştik. Telefonlar yine yön değiştirdi. Bu sefer çok uzağı gösteriyordu. Robotu da yanımıza alıp gösterdiği yere gitmeliydik. Oraya vardığımız da olayların karıştığını ve kolay olmayacağını düşündüm. Telefonların gösterdiği ve geldiğimiz yer, bir bardı. Çocuktuk ve barda olmamız doğru değildi. Kimseye görünmeden bara girdik. Gizlice telefonun gösterdiği yere doğru ilerliyorduk ki Adam yakalandı. Çirkin bir kadın Adam’ın omzundan tutup seni tanıyorum sen Micel ‘ın oğlu olmalısın dedi. Adam’ı masaya oturttu Adam ağlamaklı oldu. Adam çirkin kadının sorduğu sorulara cevap vermeye çalışırken biz de gizlice telefonların gösterdiği yere doğru ilerlemeye devam ettik. Bir kumar makinesinin yanına geldik.O anda korkutuğumuz şey oldu ve bir parça fırlayıp duvarlara çarpmaya başladı. Herkes çığlık atmaya başlamıştı. Fırlayan parça bir süre daha etrafta çarpıp dolaştıktan sonra robot ile birleşti. Herkes çok kızgındı ne olduğunu anlamamışlardı ama bize bakıyorlardı. Zor da olsa oradan çıkıp sakin bir yere gittik. Uzaylı robotu çıkardık ve uzaylı robotun garip bir şekilde uçmaya çalıştığını gördük. Bize robotun uçmaya çalışması komik görünmüştü, çok eğleniyorduk. Ama eğlencemiz birden son bulmuştu. Çünkü robot birden yere düştü hiç kıpırdamıyordu. Hepimiz çok telaşlandık onu hemen bir sonraki parçaya götürmeliydik. Adam: “Bip ‘i hemen kurtarmamız gerekiyor.” dedi. Ben de “Bip mi?” diye sordum. Uzaylı robota Bip ismini vermişti.Neyse dedim bundan çok daha büyük sorunlarımız vardı. Hızlıca yol alırken birden karşımıza 105 polisler çıktı. Bu saat de burada ne işiniz var, diye sordu. Hiçbirimiz yanıt veremedik. Polis çantamızı aldı hiçbir şey demeden yanımızdan uzaklaştı. Hepimiz şaşkındık her şey bitmiş miydi? Adam koşup polis aracının arkasına atladı ve bagaja girmeyi başardı. Araç hareket etmeye başladı ve uzaklaştı ,bisikletlerimize binip onları yakalamaya çalıştık ama çok hızlılardı, yetişemedik gerçekten mahvolmuştuk, ben dedim ki bence onlar gerçek polis değildi, yoksa Bip’in peşinde olmazlardı, o anda aklıma bir fikir geldi bir sonraki parçanın nerede olduğuna bakmaya karar verdim ve yine yola çıktık. Gerçekten çok yorulmuştuk ama vardık ve tahminlerim doğru çıktı, çakma polisler de oradaydı ama düşündüğümden çok daha fazlalardı, gizlice gitmeye çalıştık ama bizi hemen yakaladılar ve Adam’ın yanına götürdüler. Bip yanlarındaydı ama parça marça yoktu sonra çakma polisler bizden yardım istedi. Ben Bip’in yanına gittim. Durumu çok kötüydü onunla konuşmaya başlayınca Bip’in gözleri açıldı biraz ayıldı, Bip’e yalvardım ve sonunda üç dört parça birden ona doğru gelmeye başladı, ortalık karışmışken biz kaçmayı denedik ama kaçamadık. Tüm parçalar birleşince Bip tam uçabiliyordu ve çakma polislerin tamamına bir duvar oluşturdu, o sırada kaçtık, o kadar hızlı gidiyorduk ki neredeyse kaza yapacaktık; ama korktuğum gibi olmadı, derken kocaman bir kamyon geldi, bize tam çarpıyordu ki Bip arabayı parçalara ayırdı. Biz geçtikten sonra yeniden birleştirdi, Evimize varmıştık daha kimse uyanmamıştı. Telefon bizim bahçeyi gösteriyordu, bizim bahçeye gittik. Bip birden yerin altına inmeye başladı, çok hızlıydı bir süre bekledik ama gelmedi, ben çok endişelendim ve Bip’in kazdığı yere atladım. Derindi ama canım acımadı, Bip oradaydı takılmıştı. Onu zorla çıkardım ve sonra birden ışıklar yandı, Bip ışıkların ucuna gidiyordu, ışıkların sonunda kontrol paneli gibi bir yere geldik. Bip kendini ona yerleştirmemi ister gibiydi, onu alıp oraya yerleştirdim, Bip bir şeyler yaptı ve beni arkadaşlarımın yanına gönderdi. Birden yerin altından milyonlarca parça çıktı ve birleşti, bu parçalarla dev bir uzay gemisi oluşturuldu. 106 Demek ki çakma polisler uzay aracına ulaşmak için otoban yapacağız diye o bölgeyi inşaat alanı olarak kullandılar.İnsanları kandırdılar. Uzay gemisi uçup gitti, işte şimdi bugündeyiz, telefonlarımız düzeldi, bir daha Bip’ten hiç mesaj alamadık ama ben inanıyorum o uzayda bir yerlerde ve bizi izliyor umarım bizi unutmaz, çünkü biz onu çok özleyeceğiz. Namık Sedat ÜNLÜ / 5B 107 Namık Sedat ÜNLÜ / 5B 108 109 GÜNEŞE YOLCULUK Defne, beş yaşında küçük bir kızdı. Yeşil gözleri, kahverengi saçları ve kırmızı dudakları vardı. En büyük tutkusu güneşti. Bebekliğinden beri güneş ona çok gizemli geliyordu. “O sapsarı top, neden saatlerce orada duruyor ve insanların ona bakmasına izin vermiyordu?“ aklında bunun gibi birçok soru vardı. İşte bu soruları gidermek ve yeni bilgiler edinmek için anne babasına sürekli bilim dergileri okutuyor sorular soruyordu. Anne ve babası artık kızlarının sorduğu bu sorulara cevap veremez hale gelmişlerdi. Yıllar geçti. Defne artık yedi yaşındaydı. Birinci sınıfa başlamıştı. Öğretmenini ve arkadaşlarını çok seviyordu. Aynı zamanda başarılı bir öğrenciydi. Sınıfın çoğundan önce, okuma yazmayı öğrenmişti. En yakın arkadaşı kendisi gibi bilime ve güneşe meraklı olan Bora’ydı. İkisi teneffüslerde oturup birbirlerinin güneşle ilgili sorularını cevaplamaya çalışıyorlardı. Günler böyle geçip gitti. Artık yaz tatiline çok az kalmıştı. Bütün çocuklar gibi Defne ve Bora da çok sevinçliydiler. Yaz tatilinde yüzecekler, aileleriyle gezmeye gideceklerdi. Birbirlerine yaz tatilinde de görüşeceklerine dair söz vermişlerdi. Okulun son haftasıydı. İlk ders zilinin çalmasına çok az kalmıştı. Ama Defne hala ortalıklarda görünmüyordu. Bora meraklanmaya başlamıştı. Neyse ki merakı çok uzun sürmedi. Az ilerden Defne koşarak geliyordu. Nefes nefese kalmıştı,Defne. — Bora, buldum! — Neyi buldun Defne? — Güneşle ilgili sorularımızı nasıl gidereceğimizi buldum.Güneşe gideceğiz. — Güneşe gitmek mi? Defne, sen çıldırdın galiba. Biz nasıl güneşe gidebiliriz? O sırada ders zili çaldı. İkisi de koşarak sınıflarına girdiler. Teneffüste tekrar konuşmaya başladılar. Bora, sürekli Defne’ye soru soruyordu. —Güneşe uçan balonla gideceğiz. Duyduğum kadarıyla Kapadokya’da onlardan varmış. — Peki, Kapadokya’ya nasıl gideceğiz? — Yaz tatilinde anne ve babalarımıza söyleriz. Sonunda iple çektikleri yaz tatili geldi. Defne ile Bora anne ve 110 babalarını ikna etmeyi başarmışlardı. Cumartesi günü saat 08.30’da buluşacaklar ve yola çıkacaklardı. Cumartesi günü 08.30’da Bora ve ailesi geldiğinde, Defne ve ailesinin onları beklediğini gördüler. Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kapadokya’ya vardılar. Öncelikle kararlaştırdıkları otele yerleşip, öğlen yemeklerini yediler. Daha sonra peri bacalarının ve balonların bulunduğu alana gittiler. Biraz gezdikten sonra, Bora ve Defne anne ve babalarından uçan balona binmek için izin istediler. Ebeveynleri onları kırmadı ve beraber balona binmeyi kabul ettiler. Balona bindikten birkaç dakika sonra balon iyice yükselmişti. Bir süre sonra balon yükselmeyi bırakınca Defne ve Bora telaşlandılar. Anne babalarına “Bu balona güneşe gitmek için bindiklerini, balonun neden daha fazla yükselmediğini” sordular. Defne’nin annesi: — Çocuklar uçan balonlar belirli bir yükseklikten sonra, daha fazla uçamaz, yükselemezler. Ayrıca siz isteseniz de güneşe gidemezsiniz. Çünkü güneş ve ay dünyamızdan çok uzaktalar. Onları daha yakından görme şansına ancak astronot olarak sahip olabilirsiniz. Defne ve Bora hayal kırıklığına uğramışlardı. Yanlarında duran baloncu: — Çocuklar, üzülmeyin! Aşağıdaki manzarayı seyredin. Bu söze herkes hak verdi ve manzarayı seyretmeye koyuldular. Zeynep YENTUR /5B 111 116 Adana – Mersin Otoyolu Seyhan / ADANA Telefon: 444 7 833 www.tedadanakoleji.k12.tr E-Posta: [email protected]