türkiye`de insan ticareti mağduru tespit süreçlerinin

Transkript

türkiye`de insan ticareti mağduru tespit süreçlerinin
TÜRKİYE’DE İNSAN TİCARETİ
MAĞDURU TESPİT SÜREÇLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Doç.Dr. Murat Sever
Doç.Dr. Oğuzhan Ömer Demir
Dr. Yavuz Kahya
Ekim 2012
IOM Uluslararası Göç Örgütü
İçindekiler
Giriş........................................................................................................................ 5
Bölüm 1: Yöntem..................................................................................................11
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının Tespit Süreci........................................17
İnsan Ticaretinin Yasal ve Sosyolojik Temelleri......................................................... 19
Mağdur Kimdir?.......................................................................................................... 22
İnsan Ticaretinde Mağduriyet Şekilleri...................................................................... 25
Zorla Çalıştırılma/Hizmet Ettirme/Kölelik ve Benzeri Uygulamalar..........................................26
Fuhşun İstismarı/Diğer Cinsel Amaçlı İstismar Türleri.............................................................27
Vücut Organlarının Alınması....................................................................................................29
Çocuk Mağdurlar......................................................................................................................31
İnsan Ticareti İle Mücadelede Mağdur Tespitinin Önemi......................................... 33
Mağdur Tespit Süreçlerinde Dikkat Edilmesi Gereken Konular............................... 34
Türkiye’de Mağdur Tespit Süreci ve İlgili Yasal/İdari Düzenlemeler........................ 38
Bu çalışma, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye Ofisi eşgüdümünde, Sida tarafından finanse edilen
“Türkiye’nin Göç Yönetimi Çabalarının Desteklenmesi” projesi kapsamında, Polis Akademisi Uluslararası
Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM) tarafından hazırlanmıştır.
Türkiye’de İnsan Ticareti ile Mücadelede Yasal Düzenlemeler..................................................39
Türkiye’de İnsan Ticareti Konusunda Yapılan İdari Düzenlemeler............................................41
Birinci Eylem Planı.............................................................................................................. 44
Her hakkı mahfuzdur. Bu yayının hiç bir bölümü yayıncının önceden yazılı izni alınmaksızın kopyalanamaz,
bir sistemde saklanamaz veya herhangi bir şekille veya yolla elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka
şekilde aktarılamaz.
İnsan Ticareti ile Mücadelede 74 Numaralı Genelge ve Rehberi............................................. 44
İkinci Eylem Planı............................................................................................................... 47
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının Tespit Süreçlerinin
Değerlendirilmesi.................................................................................49
Adli ve İdari Süreçler................................................................................................... 51
Mağdurlarla İlk Karşılaşma......................................................................................... 55
Önleyici Hizmet Çalışmaları Esnasında İlk Karşılaşma..............................................................55
İhbar ve Şikâyetler Sonrası İlk Karşılaşma..................................................................................56
Projeli Çalışmalar Sonrası İlk Karşılaşma Üzerine Değerlendirmeler..........................................57
Tercüman Konusundaki Tespitler.............................................................................................58
Mağdurun Kim Olduğunun Tanımlanması............................................................... 60
Mağdurdan Kaynaklanan Tereddütler.......................................................................................60
Kanun Metinlerinden ve Uygulamadan Kaynaklanan Tereddütler............................................62
Mağdur Tespitinde Delillendirme Sorunu................................................................. 64
Olası Mağdurların Tutulduğu Kolluk Birimlerinin Fiziki Durumu......................... 65
İlk Görüşmeyi Yapan Görevlilerin Tutumu................................................................ 66
İfade Alma Süreci......................................................................................................... 67
İçindekiler
3
Avukat Tayini ve Avukatlarla İlişki............................................................................. 69
Kolluk Birimlerinin Olası Mağdurlara Yaklaşımı...................................................... 70
Mağduriyetin Kesinleştirilmesi................................................................................... 71
G
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler........77
Mağdur Tespit Süreçleri İçin SWOT Analizi.............................................................. 79
Sonuç ve Öneriler........................................................................................................ 84
Mağdurun Tanımlanması.........................................................................................................85
Mağdurların Korunmasına İlişkin Ulusal ve Yerel Üniteler Oluşturulması................................86
Mağdur Tespiti Kararının Çok Sektörlü Bir Komisyon Tarafından Verilmesi...........................87
Ulusal Yönlendirme Mekanizmasının Türk Vatandaşı Mağdurlar Bakımından
Yeniden Oluşturulması.............................................................................................................88
Mağdur Koruma ve Destek Hizmeti Verecek Sivil Toplumun, Sosyal ve Tıbbi Hizmet
Mekanizmalarının Genişletilmesi..............................................................................................88
Mağdur Tespit Sürecinde Yer Alan Kolluk Birimlerinin Fiziki, Teknik ve Personel
Yönünden Kapasitelerinin Artırılması.......................................................................................90
İnsan Ticareti ile Operasyonel Mücadelenin Tek Çatı Altında Toplanması...............................92
Kaynakça..............................................................................................................93
Tablo, Grafik ve Şekiller
Tablo
Tablo 1: Alan Çalışmalarında Mülakat Yapılanların Dağılımı............................................. 15
Grafikler
Grafik 1: BM Palermo İnsan Ticareti Protokolüne Taraf Olan Ülkelerin Yıllara Göre Sayıları.... 21
Grafik 2: Yıllara Göre Tespit Edilen İnsan Ticareti Mağdur Sayıları (2007-2012 yılları arası)..... 38
Şekiller
Şekil 1: İnsan Ticaretini Tanımlayan Temel Unsurlar........................................................ 25
Şekil 2: Türkiye’nin Ulusal Yönlendirme Mekanizması...................................................... 43
Şekil 3: İnsan Ticaretinin (Potansiyel) Mağduru Yetişkin Yabancılarla ilgili Adli
ve İdari Sürecin Takibi...................................................................................... 52
Şekil 4: İnsan Ticaretinin (Potansiyel) Mağduru Yetişkin Türk Vatandaşıyla ilgili Adli
ve İdari Süreç Takibi......................................................................................... 53
Şekil 5: İnsan Ticareti Mağduru Çocuklarla ilgili Adli ve İdari Sürecin Takibi...................... 54
Şekil 6: Yabancı Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri............................................................... 76
Şekil 7: Türk Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri................................................................... 76
Şekil 8: Çocuk Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri................................................................ 76
İçindekiler
4
GİRİŞ
İnsan ticaretinin en çok zarar verdiği kişiler, bu suçun mağdurlarıdır. Zorla çalıştırmadan,
köleliğe, kişilerin organlarının alınmasından zorla fuhuş yaptırmaya kadar farklı insan
ticareti olaylarında kadın, erkek ya da çocuk on binlerce insan mağduriyet yaşamaktadır.
Modern toplumun, medeni değerlerin ve teknoloji temelli eğitimin geçerli olduğu
günümüz dünyasında, geçmiş yüzyılların değer yargılarını taşıyan modern görünümlü
pek çok insan yaşam biçimlerini başkalarının hukukunu çiğneyerek, ezerek ve sömürerek
elde etmektedir. Çağımızın utancı olan bu sorunla mücadele etmek ve faaliyetlerini
önlemek kadar, mağduriyet yaşayan insanları korumak ve desteklemek devletlerin
öncelikleri arasında yerini alması gereken bir sorumluluktur.
Türkiye, son yıllarda her yıl milyonlarca yabancının ziyaret ettiği, çalışmak ve yerleşmek
isteyen yabancıların göç ettiği ve yabacı şirketlerin yatırım yaptığı bir ülke haline
gelmiştir. 1990’lı yılların başından itibaren eski Sovyet Bloku ülkelerinden gelen yüz
binlerce yabancı Türkiye’de yerleşme olanaklarını araştırmış, pek çoğu kısa veya uzun
süreli olarak ülkede kalmış, çeşitli işlerde çalışmış ve hatta bir kısmı vatandaşlık hakkı
elde etmiştir.
Gelişmiş bölgelerin çekme özelliği sadece yabancılar için geçerli değildir. Ülke içinde
de yüz binlerce insan köyden-kente ya da kentten kente göç etmiş ve iş imkânları
araştırmışlardır. Örneğin, 1980’li yılların başında Türkiye’de 19,6 milyon olan kent
nüfusu, 2010 yılına gelindiğinde 56,2 milyon kişiye yükselmiş bulunmaktadır (Demir,
2012).
Gerek ülke dışında, gerekse ülke içinde meydana gelen bu mobilitenin sosyal, kültürel,
ekonomik ve politik anlamda Türkiye’ye kattığı pek çok avantaj bulunmaktadır.
Kültürel kaynaşma ve yakınlaşma, ekonomik yatırımlar ve istihdam alanı oluşması,
turizm gelirleri, devletler arası ilişkilerin olumlu seyri, farklı toplumların bir arada
bulunarak oluşturdukları zenginlik bu avantajlardan sadece birkaçıdır.
Ancak bu hareketlilik aynı zamanda çok uluslu veya çok kültürlü toplumsal yapılar
oluşmasına, oluşan bu heterojen yapı da sosyal kuralların ve normların çeşitli şekillerde
erozyona uğramasına ve sosyal kontrol mekanizmalarının etkisini yitirmesine neden
olabilmektedir. Çok çeşitli amaçlarla doğup büyüdüğü topraklardan ayrılarak başka
yerlerde kendilerine yaşam alanları oluşturmak isteyen insanlar, yabancı oldukları büyük
şehirlerde hayatlarını başkalarını istismar ederek kazanan suç gruplarının hedefleri
haline gelmektedir. İnsan ticareti, bu istismar sarmalından menfaat elde eden irili-ufaklı
gruplarca işlenen uluslararası ağır bir suç türüdür.
Türkiye yabancılar açısından insan ticaretinde büyük ölçüde hedef ülke konumundadır.
Çoğunlukla zorla fuhuş yaptırma, kısmen de zorla çalıştırma olaylarının görüldüğü
Giriş
7
insan ticaretinde Türk vatandaşlarının da mağduriyet yaşadığı dikkat çekmektedir. Bu
suçla mücadelede geliştirilen “Koruma, Önleme ve Kovuşturma” odaklı politika ve
programların temeli, 2003 yılında ilki hazırlanan ve 2009 yılında genişletilen “İnsan
Ticareti Ulusal Eylem Planlarına” dayanmaktadır. On yılı aşkın süredir aktif şekilde
süren insan ticareti ile mücadele çalışmalarının odağında suçun mağdurları yer almıştır.
Mağdurların tespiti, korunması, desteklenmesi, gönüllü ve güvenli geri dönüşleri bu
süreçte önemli unsurlardır.
Bununla birlikte, bir devlet politikası olarak ortaya konan insan ticareti ile mücadele
çalışmalarına ayrılan kaynaklar, elde edilen kazanımlar, tespit edilen, korunan ve
desteklenen mağdurlar, devlet kurumlarının ve sivil toplumun sürece katılımı ve tüm bu
süreçlerin sonunda ortaya konan çalışmaların başarılı olup olmadığı üzerine henüz bir
değerlendirme çalışması yapılmamıştır. 10 yılı aşkın bir süredir ortaya konan çabalardan
nasıl dersler çıkarılması gerektiği; en güçlü ve zayıf yanların neler olduğu; sistemin
açmazları, boşlukları veya eksikliklerinin var olup-olmadığı gibi konular bu zamana
kadar sistematik olarak ortaya konmamıştır.
Bu çalışma, insan ticareti ile mücadelede önemli saç ayaklarından birisi olan “insan
ticareti mağdur tespit süreçlerini” değerlendirmektedir. Raporun hazırlanmasındaki
amaç, bu süreçte rol alan kişi ve kurumların ne kadar başarılı ya da başarısız olduğunu
ortaya koymak değildir.
Rapor, dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çalışmanın yöntemi açıklanmış,
çalışmanın nasıl gerçekleştiği, hangi veri kaynaklarından yararlanıldığı, bu verilerin
nasıl derlendiği ve analiz edildiği özetlenmiştir. İkinci bölümde, insan ticareti mağdur
tespit süreçlerinin nasıl olduğu veya olması gerektiği hakkında literatürde, ulusal
ve uluslararası raporlarda yer alan bilgilere yer verilmiştir. Üçüncü bölüm, araştırma
bulgularının sistematik olarak sunulduğu bölümdür. Mağdurla ilk karşılaşmadan,
kolluk birimlerindeki işlemlere ve mahkeme aşamasına; sivil toplumun aldığı rolden,
korunma ve geri gönderme işlemlerine kadar tespit süreçlerini etkileyen tüm evrelerin
nasıl işlediği bu bölümde detaylandırılmıştır. Raporun son bölümü, süreç hakkında bir
SWOT analizi yapılmış ve öneriler sunulmuştur.
Bu çalışma, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye Misyonu eşgüdümünde, Sida
tarafından finanse edilen “Türkiye’nin Göç Yönetimi Çabalarının Desteklenmesi”
projesi kapsamında Polis Akademisi, Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar
Araştırma Merkezi (UTSAM) tarafından yürütülmüş olup, Türkiye’nin insan ticareti
ile mücadelede mevcut kapasitenin güçlendirilmesine katkı sunmayı amaçlamıştır.
Bu çalışmanın, kişi ya da kurumları bağlayıcı bir belge niteliği bulunmamaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere, uygulayıcılara, karar vericilere ve politika yapıcılara insan
ticareti ile mücadelede ışık tutabilecek ve yön verebilecek bir çalışma olup, beklentimiz,
ortaya konan tespit ve önerilerin uygulamaya katkı sağlayabilmesidir.
Raporun temel amaçları;
• Mağdur tespit sürecinden sorumlu olan kurumları ve görevlerini belirlemek,
• Mücadelede oldukça hassas bir aşama olan tespit boyutunun yasal ve idari
gerekçelerini ortaya koymak,
• Bu idari ve yasal altyapının uygulanma kapasitesini tespit etmek,
• Mağdurların tespitinde kolluk kuvvetlerinin görev ve yetkilerini belirlemek,
• Kurumlar arasında işbirliğinin nasıl işlediğini tespit etmek,
• Uygulamanın en başarılı örneklerini belirlemek,
• Sistemin varsa boşluklarını, işlemeyen yanlarını ya da zorluklarını ortaya
koymak,
• İnsan ticareti mağdur tespit sürecinin daha başarılı işleyebilmesi adına öneriler
geliştirebilmektir.
Giriş
8
Giriş
9
BÖLÜM 1:
YÖNTEM
Bu araştırma, insan ticareti mağdur tespit sürecini analiz eden bir “süreç değerlendirme”
çalışmasıdır. Kamu politikasında süreç değerlendirmesi, sürecin başlangıcından sonuna
kadar ki her uygulamanın ve bu uygulamalarda doğrudan ya da dolaylı rolü olan her
aktörün etkisinin analiz edilmesini kapsamaktadır. Süreç değerlendirmesi, politikalar ile
bu politikaların etkileri arasında var olan sistematik ilişkiyi açıklamak, uygulamadaki
yansımalarını ve işleyişi tanımlamak için yapılır. Uygulamada elde edilen başarılara ve/
veya yaşanan farklılıklara hangi faktörlerin etki ettiği ortaya konulur (Schmid, 1996).
Literatürde “süreç model” (process model) olarak anılan bu analiz tekniği, sürecin
aşamalı olarak değerlendirilmesi için kullanılmaktadır. Sürecin değerlendirilmesindeki
temel amaç, süreci en ince ayrıntısına kadar tanımlamak, karar verme mekanizmasını
nitelikli bilgiyle beslemek (Demirci ve Çevik, 2008) ve var olan sorunların tespiti ve
çözümüne yönelik yeni kararlar alınmasına destek sağlamaktır.
Süreç değerlendirmesinin ilk aşaması, bir yönetimin yapmayı tercih ettiği uygulamanın
(Dye, 1987) ortaya çıkardığı sorunun tespit edilmesi ve/veya bir başka ihtiyacın
belirlenmesidir. Sonraki aşama, sorunun çözümü ya da ihtiyacın karşılanabilmesi için
gerekli her durumun formüle edilmesidir. Bu aşamaları, kanunlaştırma, uygulama ve
son olarak da hedeflenen amaca ne kadar ulaşıldığını ölçme şeklindeki bir dizi aşama
takip etmektedir. Yukarıda sayılı beş farklı aşamaya odaklanan süreç değerlendirme
modelinde her aşama detaylı olarak ele alınır ve kamu politikalarının daha kolay
anlaşılması sağlanır (Lasswell, 1956). Özetle süreç modeli; sorun veya ihtiyacın fark
edilmesi, konuyla ilgili aktörlerin alternatif çözüm önerilerini üretmesi, bu öneriler
içerisinden en uygun olanının tespit edilerek kanunlaştırılması, sonra uygulamaya dönük
aksiyon oluşturulması ve bu uygulamaların hedefine ulaşıp ulaşmadığının ölçülmesi
olarak tanımlanabilir (Sabatier, 1999).
Bu tür süreç değerlendirme çalışmaları, karar vericilere nitelikli bilgi sağlamanın yanında
sistematik süreç alternatifleri sunmaktadır (Akgül ve Kaptı, 2010). Süreç modelinin en
güçlü yanı, kamu politikasının aşamalarında yer alan resmi ve sivil kurum/kuruluşların
etki alanlarını en ince ayrıntısına varıncaya kadar tanımlamasıdır. En zayıf tarafı ise her
aşama sonrası, çevresel faktörler ile siyasetin etki alanının hesaplanamamasıdır (Demirci
ve Çevik, 2008).
İnsan ticareti suçu arkasında pek çok mağdur bırakan bir sınıraşan suç türüdür. Bu suçla
mücadele eden ve suçu önleme üzerine kararlar veren otoritenin aynı zamanda bu suçtan
zarar görmüş mağdurları koruması ve rehabilitasyon çalışmalarıyla onun tekrar normal
hayata kavuşmasına öncülük etmesi beklenir. Bu nedenle adli süreç devam ederken bu
kişilerin mağduriyetlerinin devam etmemesi adına bir takım idari tedbirler alınması ve
bu yönde hizmetlerin sunulması gerekmektedir.
Bu değerlendirme çalışmasında öncelikle, mağdur tespit süreci ile ilgili ulusal ve
uluslararası dokümanlar, belgeler ve yasal mevzuat taranmıştır. Mağdurlara hukuki ve
idari olarak tanınan haklar, mağdur tespit sürecinin işleyişi, bu süreçte dikkat edilmesi
gereken hususlar ve geçmiş yıllarda tespit edilen mağdurlar ile ilgili veriler incelenmiştir.
Bölüm 1: Yöntem
13
Bu aşamaların değerlendirmesini yapabilmek amacıyla, her bir aşama hakkında bir
değerlendirme formu hazırlanmıştır. Formda yer alan sorular, mağdurun kolluk
operasyonları öncesi, operasyon sırası ve sonrasında nasıl tespit edildiğini, adli
makamların rolünü, sivil görevlilerin ve sivil toplumun katkısı veya rolünü, mağdurların
ya da başka bilgi sahibi kişilerin olası rollerini anlamaya yönelik olarak şekillendirilmiştir.
İnsan ticareti mağduru tespiti ile ilgili olarak uygulamacı birimlerin çalışma yöntemlerini,
usullerini, yaşadıkları zorlukları ve en iyi uygulamaları, sorunları ve beklentilerini tespit
edebilmek amacıyla 6 ili kapsayan alan çalışmaları yapılmıştır. Bu amaçla insan ticareti
vakalarının sıklıkla görüldüğü Antalya, İstanbul, Trabzon, Rize, Artvin ve Ankara
illerinde mağdur tespit sürecinde aktif rolleri olan resmi/sivil kurum ve kuruluşlarda
çalışan görevli ve gönüllülerle yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiş ve gözlemlerde
bulunulmuştur. Bu çalışmalarda insan ticareti ile mücadele eden, koruma ve önleme
çalışmalarına aktif olarak katılan bilgi sahibi kişiler belirlenmiştir.
Antalya ilindeki çalışma sırasında Emniyet Müdürlüğünün Asayiş, Kaçakçılık ve
Organize Suçlarla Mücadele (KOM) ve Yabancılar Şube Müdürlüklerinde görevli
uzman personel ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Ardından bu ilde bulunan istasyon
tipi sığınma evini işleten ve insan ticaretiyle mücadele çalışmalarına destek vermekte
olan Aile Danışmanları Derneği’nin başkanı ve üyeleriyle bir odak grup toplantısı
yapılmıştır.
İkinci alan çalışması İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Bu ilde, İstanbul Emniyet
Müdürlüğü’ne bağlı Asayiş Şube Müdürlüğü, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü,
Çocuk Şube Müdürlüğü ve Yabancılar Şube Müdürlüğü Kumkapı Misafirhanesi
personeli ile görüşmeler yapılmıştır. Bu merkezde gözlemler yapılmış ve notlar
alınmıştır. Daha sonra IOM İstanbul Bürosu yetkilileri ve İstanbul sığınma evini işleten
ve çalışmalara destek veren İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’nın (İKGV) görevlileri ile
mülakatlar gerçekleştirilmiştir.
Üçüncü aşamada Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, KOM, Asayiş ve Yabancılar Şube
müdürlüklerinde görüşmeler yapılmış; bu suçla mücadelede yer alan bir Cumhuriyet
Savcısı ile de mülakat yapılmıştır. Rize ilinde de sırasıyla, Rize Emniyet Müdürlüğü
Asayiş, KOM ve Yabancılar Şube Müdürlüklerinde görüşmeler yapılmıştır.
Artvin ili Hopa İlçe Emniyet Müdürlüğünde ise KOM Şubesi ve Grubu çalışanları
ile mülakatlar yapılmıştır. Hopa ilçesinde Sarp Sınır Kapısına gidilmiş, kapı yetkilisi
ile görüşme yapılmış, kapıda gözlemlerde bulunulmuş, ayrıca Sarp Sınır Kapısının
Gürcistan tarafında gözlemler yapılmıştır. Bu sırada, Türkiye’den sınırdışı edilen
yabancılardan, olası insan ticareti mağdurlarını belirlemek amacıyla kurulan bir masada
görevli IOM yetkilisi ile de görüşme yapılmıştır.
Ankara ilindeki görüşmelerde öncelikle Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş, KOM ve
Yabancılar Şubelerinde görüşmeler yapılmıştır. Ayrıca bu suçla mücadelede yer alan bir
cumhuriyet savcısı ile yüz yüze görüşme gerçekleştirilmiştir. Ankara’da sığınma evini
Bölüm 1: Yöntem
14
işleten bir sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle de mülakat yapılmıştır. Son olarak, çalışma
sırasında anlaşılmayan ya da boşlukta kalan bazı konuların detaylandırılmasını sağlamak
için Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili dairelerinde görev yapan personelin fikir ve
görüşlerine başvurulmuştur.
Tüm çalışmalar sonucunda, insan ticareti mağdurlarının tespitinde doğrudan veya
dolaylı olarak rol alan toplam 49 ilgiliyle yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiştir (Tablo
1).
Tablo 1: Alan Çalışmalarında Mülakat Yapılanların Dağılımı
Emniyet
Asayiş
Emniyet
KOM
Emniyet
Yabancılar
Emniyet
Çocuk Şube
STK
Uluslararası
Kuruluş
(IOM)
Cumhuriyet
Savcısı
TOPLAM
Antalya
İstanbul
Trabzon
Rize
Artvin
Ankara
1
3
3
3
2
3
2
1
1
2
2
2
3
3
3
1
-
2
-
2
-
-
-
-
3
2
-
-
-
1
-
2
-
-
-
-
-
-
1
-
-
1
9
13
8
6
4
9
Görüşme yapılması planlanan kişilere önceden telefon aracılığı ile ulaşılmış ve kendilerinin
en uygun günü ve zaman dilimi tespit edilerek randevu alınmıştır. Görüşmelerin süresi,
en az 30 dakika ile en fazla 4 saat arasında değişmektedir. Görüşmelerde görüşülenin
rahatlığı açısından ses kaydı alınmamış, not tutulmuş ve notlar çalışmalar sırasında dijital
hale getirilmiştir. Karşılıklı sohbet tarzında geçen görüşmelerde, görüşülenlerin insan
ticareti mağdurlarının tespiti ile ilgili tüm bildiklerini istekli bir şekilde paylaştıkları
görülmüştür.
Mülakatlarda toplanan veriler öncelikle sistematik bir analize tabi tutulmuş ve bu
çalışmanın üçüncü bölümünde belirlenen alt başlıklar halinde tasnif edilmiştir.
Devamında, elde edilen bulgular SWOT analizi olarak tabir edilen, ilk defa Albert
Humphrey tarafından 1960’lı yıllarda ortaya atılan, özellikle proje, yönetim ve süreç
uygulamalarında başvurulan bir yönteme tabi tutulmuştur. Özetle bu yöntem herhangi
bir uygulamanın dört aşamalı olarak değerlendirilmesini öngörmektedir. Bu aşamalar,
güçlü yönlerin tespiti (Strengths- S), zayıf yönlerin veya sınırlılıkların tespiti (WeaknessesW), fırsatların neler olabileceği (Opportunities- O) ve muhtemel tehditlerin tespitinden
(Threats- T) oluşmaktadır.
Bölüm 1: Yöntem
15
BÖLÜM 2:
İNSAN TİCARETİ
MAĞDURLARININ
TESPİT SÜRECİ
İNSAN TİCARETİNİN YASAL VE SOSYOLOJİK TEMELLERİ
Dünya tarihi, sömürülen ve köleleştirilen insanların hayat hikâyeleri ile doludur.
İnsanların ten rengi, cinsiyeti, yaşı ve muhtaç durumda olmalarından kaynaklanan
düşkünlükleri, onlardan istifade etmek isteyenlerin de var olduğu insanlık dışı bir çarkın
oluşumuna yol açmıştır. Özellikle sanayileşme, kentleşme ve küreselleşme süreçleri,
yaşanan mağduriyetleri daha bir görünür hale getirmiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2005 yılında yaptığı tahmine göre, dünya
üzerinde insan ticaretine maruz kalan 12,3 milyon mağdur varken bu sayı 2012 yılında
20,9 milyon olarak tahmin edilmektedir. Bu rakamın % 55’nin zorla çalıştırılan genç
kız ve kadınlardan oluştuğu ve ayrıca onların da % 98’inin cinsel istismar mağduru
oldukları ve zorla fuhuş amaçlı kullanıldıkları ya da çalıştırıldıkları belirtilmektedir.
Ayrıca cinsel amaçlı istismar şeklinin geçmiş yıllara kıyasla oldukça artış gösterdiği
ve diğer mağduriyet alanlarından daha fazla öne çıktığı değerlendirilmektedir (ILO,
2012). ABD İnsan Ticareti raporlarında mağduriyetlere ilişkin daha somut verilere yer
verilmektedir. 2008 yılında toplam 30,961 insan ticareti mağduru tespit edilmişken, bu
rakam 2012 yılında 41,120’ye çıkmıştır (USDOS, 2012).
İnsan ticareti kavramıyla ifade edilmek istenen, bireyin zorla çalıştırılması, hizmet etmeye
zorlanması, fuhuş amaçlı istismarı, özgürlükleri kısıtlanarak sömürülmesi veya organ ve
dokularından istifade edilmesidir. Borçlandırma, kölelik ve benzeri uygulamalar zorla
evlendirme, çocukların asker olarak kullanılması, çocuk kaçırma, dadılık yaptırma gibi
çok geniş bir yelpazede insan ticareti suçu işlenmektedir (Hughes, 2000). Günümüzde
insan ticareti kavramı, birbirinden farklı istismar şekillerini ve mağduriyetleri kapsayacak
şekilde kullanıldığından salt “tipik” insan ticareti olayından bahsetmekte mümkün
değildir (ICMPD, 2006). Bunun için tehdit, baskı, şiddet ve kandırma gibi birçok
yöntemler kullanılmaktadır. Ulusal ve uluslararası çok yönlü problemleri beraberinde
getiren insan ticareti suçu, mağdur ettiği bireyleri maddi (fiziki ve ekonomik) ve manevi
(psikolojik) zararlara uğrattığı için bir insanlık suçu olarak görülmektedir.
İnsan ticareti suçu, hayatın pek çok alanını tehdit etmektedir. Hansen (2000) bu
tehditlere yönelik verilen tepkilerin iki farklı açıdan değerlendirildiğini belirtmektedir.
Bunlardan ilki, bireyi ve toplumu ön plana alan yaklaşımdır. Bu yaklaşımda sosyal
hizmetlere, insan haklarına, güvenli göç politikalarına, işçilerin koruma altına alınmasına
ve fuhuş sektöründe çalışan kadınların durumlarına odaklanıldığı görülmektedir.
İkincisi, insan ticareti suçunu devlet güvenliğine yönelik tehdit olarak algılamaktadır.
Giderek yaygınlaşan insan ticareti suçu, bir insanlık ayıbı olduğu kadar ulusal ve
uluslararası güvenliği de tehdit eder haldedir. Bu anlamda yapılan çalışmalarda ise insan
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
19
ticareti suçu; sınır güvenliği, göç kontrol politikaları ve uluslararası işbirliğine duyulan
ihtiyaçlar yönüyle tartışılmaktadır. Bu tehdit, özellikle ülkelerin sınır kontrollerinde
ve dolayısıyla iç güvenliğinde kendisini göstermektedir. Bu nedenle insan ticaretinin
başlangıç noktaları olarak yasadışı göç ve nedenleri gösterilmektedir. Bu yaklaşımın
ortaya koyduğu gerçek, insan ticaretinin toplum hayatını oldukça olumsuz yönde
etkilediğidir. Bu yüzden sınıraşan boyutlarda devam eden bu insanlık suçuyla mücadele,
ulusal ve uluslararası platformlarda sağlanan işbirliğine bağlı sürdürülmelidir.
İnsan ticareti daha çok organize olmuş suç örgütlerinin yeni eğilimler gösterdikleri fuhuş
sektöründe kendisini göstermektedir (Jahic ve Finckenauer, 2005:26). Fuhuş yaptırmak
amacıyla kaçırılan, zorla alıkoyulan ya da kandırılarak cinsel istismara maruz kalan
kadınlar, insan ticaretinin en sık görülen mağdurlarıdırlar. Genellikle bu mağdurlar,
daha iyi bir hayat vaadiyle kandırılarak ya da çaresizliklerinden yararlanılarak istismar
edilmektedir. Bu istismarın yaygınlığı sebebiyle insan ticareti daha çok cinsel içerikli suç
anlamında algılanmakta ve kullanılmaktadır. Ancak bu durum, erkeklerin de mağdur
olabileceği gerçeğinin göz ardı edilmesini gerektirmez. Çünkü insan tacirleri, ister
yetişkin ister çocuk olsun kadınlar kadar erkekleri de hedefine koymaktadır (ICMPD,
2006:15).
Uluslararası ölçekte insan ticaretiyle mücadele için atılan ilk adım, 1904 ve 1910
yıllarında beyaz kadın ticaretini önlemek amacıyla bir araya gelen Avrupa ülkelerinin
imzaladıkları işbirliği sözleşmelerdir. Bu sözleşmeler ile zorla ya da kandırılarak fuhuş
amaçlı kadınların satılmasına engel olunmaya çalışılmıştır (Özer, 2012). Sonraları 1921
ve 1933 yıllarında Milletler Cemiyetinin kadın ve çocuk ticareti üzerine yapmış olduğu
sözleşmeler ile 1949 yılında Birleşmiş Milletlerin (BM) insan ticaretinin ve cinsel
sömürünün yasaklanmasına dair sözleşmeleri, konuya uluslararası ilgiyi arttıran öncü
çalışmalar olarak dikkatleri çekmektedir (Lobasz, 2009:324).
Grafik 1: BM Palermo İnsan Ticareti Protokolüne Taraf Olan Ülkelerin Yıllara Göre Sayıları
160
140
120
116
111
100
151
76
60
44
40
20
0
4
2001
20
2002 2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009 2010
2011
2012
İnsan Ticareti Protokolü’ne 14 Ağustos 2012 tarihi itibariyle imza atan 117 ülke
bulunmaktadır. İmzası olmayan 34 ülke de protokole taraf olduğunu belirtmiş ve
toplam 151 ülke taraf olmuştur. Ayrıca protokole imza atan ancak onay sürecini
hala tamamlayamayan 10 ülke de insan ticareti ile ilgili uygulamalarını bu protokole
dayandırmaktadır (UN, 2012). Grafik 1’de Palermo Protokolüne taraf olan ülkelerin
yıllara göre artış sayıları sunulmaktadır.
2000 yılında imzaya açılan BM Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadele Sözleşmesi
(SASMUS)’ni tamamlayıcı İnsan Ticareti Protokolü bu çabaların bir ürünü olarak
ortaya çıkmıştır. BM Palermo Protokolü olarak bilinen bu protokolle insan ticaretinin,
özellikle kadın ve çocuk ticaretinin önlenmesi, durdurulması ve cezalandırılması için
kavramsal çalışmalar yapılmış ve ülkeler arası bir konsensüs oluşturmak amacıyla üye
ülkelerin imzasına açılmıştır. İnsan ticareti suçuna ve mağdurlarına ilişkin uluslararası
farkındalığın oluşmasında Protokolün önemli katkısı bulunmaktadır (Demir ve
Küçükuysal, 2011).
20
135
143
95
80
Ancak bu yıllardan sonra uzunca bir süre uluslararası dikkatlerden uzaklaşan insan
ticareti ile mücadele çalışmaları, 2000’li yıllara gelindiğinde uluslararası kuruluşların,
sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları konusunda çalışmalar yapan aktivistlerin ve
değişik feminist grupların da gayretleri ile gündemin ilk sıralarına taşınmıştır.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
124
142
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
21
MAĞDUR KİMDİR?
Haksızlığa uğramış her insan mağdurdur. Bu haksızlık, suç olan eylemlerle bireyin
menfaatlerinin kesilmesi, fiziki ve/veya psikolojik durumunun olumsuz etkilenmesi
ile ortaya çıkmaktadır. Mağdur biliminde (viktimoloji) suçun mağduru ile ilgili çok
farklı yaklaşımlar ve tartışmalar bulunmaktadır. Alman ekolünün öncülerinden olan
Hentig (1948), fail ve mağdur arasındaki ilişkiler üzerine çalışmalar yapmış ve suçun
mağdurunun suçun işlenmesinde aktif rolünün de bulunabileceğine vurgu yapmıştır.
Schneider (1982) ise bireyler kadar, devletlerin, herhangi bir topluluğun veya uluslararası
bir kuruluşun da mağdur edilebileceğinden söz etmektedir. Mağdurun tespit edilmesinde
suçun nasıl tanımlandığının da büyük önemi bulunmaktadır.
Suç mağduru olan kişilerle ilgili uluslararası belgelerde farklı tanımlar yapıldığı
görülmektedir. BM’nin 29 Kasım 1985 tarihinde kabul ettiği Suçtan ve Yetki
İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler
Bildirisinde “Suçtan ve Yetki İstismarından” mağdur olma yönüyle iki farklı mağdur
tanımı yapılmıştır. Bunlardan suçun mağduru ile ilgili olanı, Bildirinin 1. Maddesinde
“üye devletlerin yetki istismarını suç olarak yasaklayan kanunları gibi yürürlükte bulunan
ceza kanunlarının eylem veya ihmal yoluyla ihlal edilmesi nedeniyle, bireysel veya toplu
olarak, fiziksel veya psişik biçimde, yaralanma dâhil olmak üzere manevi acılar çeken,
ekonomik kayba uğrayan veya temel hakları esaslı bir biçimde zayıflayan ve bu suretle zarar
gören kimseye mağdur denir” şeklindedir. Ayrıca 2. madde, mağdur olmanın kapsadığı
alana işaret ederek suçun failleri tespit edilmemiş veya yakalanmamış ya da mahkeme
safahatı sonuçlanmamış olsa dahi bir kimsenin birinci maddede tanımlanan duruma
göre mağdur olarak kabul edilebileceğini belirtmektedir. “Mağdur” teriminin kişinin
ailesini, bakmakla yükümlü olduğu kişileri ve zor durumdayken kendisine yardımcı
olduğu gerekçesiyle zarar görenleri de kapsayabileceği ifade edilmektedir.
Yetki istismarı nedeniyle mağdur edilme durumuna göre ikinci bir mağduriyet tanımı
bildirinin 18. Maddesinde şu şekilde yapılmıştır: “Henüz üye devletlerin ulusal ceza
yasalarını değilse bile, insan hakları ile ilgili uluslararası hukukta tanınmış normları
ihlal eden eylem ve ihmaller nedeniyle, bireysel veya toplu bir biçimde, fiziksel veya ruhsal
olarak yaralanması dahil olmak üzere, manevi acılar çeken, ekonomik kayba uğrayan
veya temel hakları esaslı biçimde zayıflayan ve bu suretle zarar gören kimselere mağdur
denir.” Devamındaki maddede ise devletlerin, yetki istismarından kaynaklanan fiilleri
yasaklaması ve ayrıca mağdurların iç hukukta haklarını arayabilecekleri bir mekanizmanın
tesisi için gerekli düzenlemeleri yapması yönünde bir hüküm getirilmiştir.
Avrupa Birliği Konseyi’nin 15.03.2001 tarihli Çerçeve kararına göre ise mağdur;
“üye devletlerin ceza hukukunu ihlal eden icrai ya da ihmali bir eylemden doğrudan
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
22
fiziksel, ruhsal veya manevi zarar gören veya ekonomik kayıp yaşayan gerçek kişi” olarak
tanımlanmaktadır.
BM Protokolünde insan ticareti suçunun mağduru, “eyleme, araca ve amaca göre açıkça
belirtilen tanıma göre suça maruz kalan ve bu şekilde onuru, hak ve hürriyeti kısıtlanan
kimsedir.” Protokole göre, insan ticareti şu şekilde tanımlanmaktadır (Madde-3):
“(a) ‘İnsan ticareti’, kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya
diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma
kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan
kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar
sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması,
devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelir. İstismar terimi,
asgari olarak, başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın
başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret
benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerecektir.
(b) İnsan ticaretinin (a) bendinde belirtilen yöntemlerden herhangi biriyle
yapılmış olması halinde, mağdurun bu istismara razı olup olmaması durumu
değiştirmeyecektir.
(c) Bu maddenin (a) bendinde öngörülen yöntemlerden herhangi birini içermese
bile, çocuğun istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi,
barındırılması veya teslim alınması “insan ticareti” olarak kabul edilecektir.
(d) Onsekiz yaşının altındaki herkes “çocuk” kabul edilecektir.”
Ayrıca bu protokolün ötesine geçip, suçla mücadeleyi daha da etkili kılmak ve
insan ticareti mağdurlarının toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları temelinde
korunmalarını sağlamak için Avrupa Konseyi tarafından “İnsan Ticaretine Karşı Avrupa
Konseyi Sözleşmesi” hazırlanmıştır. BM Protokolü ile hemen hemen aynı tanımlamalara
işaret eden bu sözleşme, tanımda geçen eylemleri suç olarak düzenlemeleri yönünde taraf
devletlere sorumluluklar yüklemiştir (Madde-18). Türkiye, 19 Mart 2009 tarihinde
bu sözleşmeyi imzalamış olup, halen onay beklemektedir. Avrupa Konseyi sözleşmesi,
iç hukukta suç olarak tanımlanması gereken eylemleri şu şekilde ifade etmektedir
(Madde-4):
“(a) İnsan ticareti, tehdit veya kuvvet kullanmak veya diğer zorlayıcı tedbirlerle,
kaçırmak suretiyle, hileyle, aldatmayla, nüfûzu kötüye kullanmayla, kişinin
çaresizliğinden yararlanmayla veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
23
kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar
sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı tedarik edilmesi, bir yerden bir yere
taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelir.
İstismar, minimum düzeyde, fuhşun istismarı veya diğer cinsel istismar şekilleri,
zorla çalıştırma veya hizmet ettirme, kölelik veya kölelik benzeri uygulamalar, iç
hizmetlerde çalıştırma veya organların alınmasını içermelidir.
Türkiye’nin İnsan Ticareti ile Mücadelede Kurumsal Kapasitenin Güçlendirilmesi
Ulusal Eylem Planı’nda (2009:7) mağdur “insan ticaretine konu olan, kandırılmak
suretiyle ikna edilen, zorlama uygulanan ve baskı sonucunda maddi ve manevi açıdan zarar
gören ve diğer sosyal haklardan mahrum edilen kişiler” olarak tanımlanmıştır.
İnsan ticareti suçunun mağduru, farklı istismar türleriyle karşılaşabilmektedir. Bu
nedenle suçun kapsadığı alanı kavrayamamış ve uygulamalarına dönüştürememiş olan
ülkeler, insan ticaretini dar anlamda yorumladıklarından birçok mağduru ihmal etmekte
ve onların koruma tedbirlerinden yararlanmalarına yardımcı olamamaktadır Dolayısıyla
bir işçinin ya da yasadışı göçmenin, kadın-erkek çocuk herkesin, insan ticaretinin
mağduru olabileceği dikkatlerden kaçmamalıdır (USDOS, 2012).
İNSAN TİCARETİNDE MAĞDURİYET ŞEKİLLERİ
İnsan ticareti suçunda mağduriyet, savunmasız bireylerin zorla çalıştırılması, hizmet
ettirilmesi, başkalarının fuhşunun istismar edilmesi, esaret ve benzeri uygulamalara
tâbi kılınması ya da vücut organlarını vermesinin sağlanması gibi birçok insanlık dışı
muameleyi içerir. Mağduriyetler, mağdur üzerinde tehdit, baskı, cebir veya şiddet
uygulanarak ya da nüfuzu kötüye kullanarak, kandırarak veya kişiler üzerindeki denetim
olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak ortaya çıkmaktadır.
BM İnsan Ticareti protokolünde insan ticaretindeki mağduriyet tanımlanırken eylem,
araç ve amaç olmak üzere üç temel saç ayağından bahsedilmektedir. İnsan ticareti
mağduriyetinin daha iyi anlaşılabilmesi için Tablo-1’de yer alan süreçlerin hangi istismar
şekilleriyle ortaya çıktığı bu bölümde detaylandırılmaktadır.
Şekil 1: İnsan Ticaretini Tanımlayan Temel Unsurlar
Araç (Nasıl Yapıldığı)
Eylem (Ne Yapıldığı)
•Magduru temin etmek
•Bir yerden bir yere taşımak
•Devretmek
•Barındırmak
•Teslim almak
•Kuvvet kullanmak veya tehdit
Amaç (Niçin Yapıldığı)
•Zorlama / Baskı
•Zorla çalıştırma / Hizmet
ettirme / Kölelik ve benzeri
uygulamalar
•Kaçırma
•Aldatma / Hile
•Nüfuzu kötüye kullanma
•Fuhuş istismarı / Diğer cinsel
amaçlı istismar türleri
•Kişinin çaresizliğinden
yararlanma
•Organların alınması
•Kişinin rızasını almak için ücret
vermek
Kaynak: UNODC (2008)’den uyarlanmıştır.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
24
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
25
•Diğer istismar türleri
Zorla Çalıştırılma / Hizmet Ettirme / Kölelik ve Benzeri Uygulamalar
Tarihte köleliğe benzer özellikleri olan, “gönülsüz hizmet ettirme” ya da “emek
sömürüsü” anlamında kullanılan bu mağduriyet tipi, Bales (1999)’in ifadesiyle
günümüzde “yeni kölelik” olarak tanımlanmaktadır. Mağduriyet, hayatta kalmak için
bireylerin işverene karşı her türlü teslimiyeti sonucunda oluşmaktadır. Birey, tamamen
işverenin kontrolünde hareket etmektedir. Zorla çalıştırılan kişinin, temel yaşam
koşulu için gerekli asgari ihtiyaçları karşılanmakta ancak çalışma şartlarına yönelik
herhangi bir istekte bulunamamaktadır. Çünkü özgürlüğü kısıtlanmış bu insanların
temel hakları hiçe sayılmakta örneğin pasaportları ellerinden alınarak, tehdit edilerek
ya da çaresizliklerinden dolayı belirli işlerde çalıştırılarak sömürülmektedir. Daha çok
illegal yollardan hedef ülkeye gelen ve yaşamını sürdürmek için yakalanmadan çalışmak
durumunda kalan yasadışı göçmenlerin karşılaştığı bir mağduriyet şeklidir.
Sever ve Arslan (2008: 106) zorla çalıştırmanın iki farklı şekilde ortaya çıktığını
ve mağduriyetlere neden olduğunu belirtmektedir. Bunlardan ilki insanların ücret
almaksızın çalıştırılması ve onlar üzerinden kazanç sağlanmasıdır. Kadın olsun
erkek olsun her hangi bir karşılık almaksızın kişinin çalıştırılması ve emeğin karşılığı
elde edilen kazancın sömürende kalmasıdır. İkincisi ise az bir ücret karşılığı kişinin
çaresizliği, acziyeti ve kimsesizliğinden istifade ederek çalıştırılması sonucu meydana
gelen mağduriyetlerdir. Ekmek fırınında barındırılan ve karın tokluğu karşılığında yük
taşıtılan, getir-götür işleri yaptırılan bir yasadışı göçmenin durumu zorla çalıştırılmadan
kaynaklanan mağduriyete örnek verilebilir. Bu kişi kendisini, işverenin her türlü işini
yapma mecburiyetinde hissedecektir. Çünkü işverenin muamelelerine karşı müzakere
etme şansı dahi bulunmayan göçmen, aksi bir durumda kendini sokakta bulabilecektir.
Bu onun yakalanma riskini arttıran bir durumdur. Yerli olsun yabancı olsun herkes
benzeri istismar şekilleriyle karşılaşabilir. Özetle bireyin içerisinde bulunduğu
çaresizlikten istifade etmek suretiyle zorla, ağır şartlarda ve sosyal güvencesi olmayan
işlerde çalıştırılması bu tür mağduriyetlerin oluşmasına yol açmaktadır.
Zorla çalıştırma ve hizmet ettirmeden kaynaklanan mağduriyetler daha çok tarım, inşaat
ve tekstil endüstrisi ya da turizm ve hizmet sektöründe restoranlarda gerçekleşmektedir.
Vasıfsız işlerden olan kot taşlama veya hamallık da bunlar arasında sayılabilir. Her
iki cinsten yetişkin ve çocuklar acımazsızca bu sektörlerde çalıştırılarak istismar
edilmektedirler. Özellikle çocuklar, dilencilik yapmaya ya da sokaklarda işporta malları
satmaya ve yankesicilik gibi kriminal faaliyetlerde bulunmaya zorlanmaktadır. Hatta
insanların merhamet duygularını ve heyecanlarını arttırmak için bazen dilendirilen
çocukların sakat bırakıldıkları da görülmektedir (ICMPD, 2006:24).
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
26
Zorla çalıştırılmadan kaynaklı mağduriyetlerin genel olarak siyasi karışıklıkların, iç
savaşların, yolsuzluk, işsizlik ve yoksulluğun yoğun olarak yaşandığı ülke insanlarının
göç ederek yerleşmeye çalıştıkları hedef ülkelerde yaşandığı görülmektedir. Göç,
insanları daha savunmasız ve çaresiz bırakabilmektedir. Yeni bir hayata tutunabilmenin
çabası olarak bireyler çoğunlukla zorla çalıştırılmaya karşı koyamamakta, insanların bu
çaresizliklerini bilenler, durumu fırsata çevirerek onların emek gücünden istifade etmeye
çalışmaktadırlar. Mağduriyetin yaşandığı bu alanda özellikle yabancı uyruklu kadınların,
ev işi hizmetlerinde ve daha çok cinsel istismar için zorla çalıştırıldıkları görülmektedir
(USDOS, 2012). Mağdurların içinde bulundukları konumları, ilgili yerlere şikâyette
bulunmalarını da engellemektedir. Ayrıca bulundukları ülkenin şikâyet mekanizmaları
hakkında bilgi sahibi olmamaları ya da bu kurumlar hakkında yanlış bilgiye sahip
olmaları, konumlarını kabullenmelerine yol açabilmektedir. Hatta örgütlü bir yapının
elinde iseler tamamıyla sorunun içine hapsolmaları kaçınılmaz hale gelmektedir. Sonuç
olarak mağdurların tespiti de oldukça zorlaşmaktadır.
Köleliğin, zorla çalıştırmadan farklı olduğu, 1926 tarihli Kölelik Sözleşmesinde ifade
edilmektedir. Kölelik zorla çalıştırmanın daha ileri safhasıdır ve zamanla zorla çalıştırılma
kölelik benzeri uygulamalara dönüşebilmektedir. Kölelik ile ifade edilen, bir insanın sahip
olduğu her şeyin hatta en temel insan haklarının kullanımının dahi bir başka kişi ya da
otoritenin buyruğu altına tümüyle ya da kısmen alınmasıdır. Bu konuda İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinde (1948), “Madde 4- Hiç kimse kölelik veya kulluk altında
bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır” ifadesi geçmekte ve
kölelik ve benzeri uygulamalar insan haklarına aykırı eylemler olarak tanımlanmaktadır.
Köleliğin, Köle Ticaretinin ve Köleliğe Benzer Kurum ve Uygulamaların Kaldırılmasına
İlişkin Ek Sözleşmede (1956) ise kölelik benzeri durumlardan söz edilmektedir. Borç
esareti ve serflik bunlardandır.
Fuhşun İstismarı/Diğer Cinsel Amaçlı İstismar Türleri
Bu tür mağduriyetlerde sıklıkla kadınların cinsel amaçlı istismarıyla karşılaşılır. Baskı,
tehdit, aldatma ve benzeri yöntemlerle bir kadının çıkar elde etmek maksadıyla cinsel
amaçla kullanılması, satılması veya pazarlanması insan ticareti suçunu oluşturur.
Bu tür mağduriyetlere neden olan tacirler, birbirinden farklı yöntemler kullanmaktadır.
Doğrudan baskı, tehdit vb. yöntemler kullanıldığı kadar kadın mağdurun değer
verdikleri üzerinden de dolaylı olarak baskı kurulabilmektedir. Örneğin, fuhuş yapmaya
zorlanan bir yabancı uyruklu kadın mağdura, içinde bulunduğu durumun ailesine
bildirileceği, varsa görüntülerinin verileceği ya da yakınlarına zarar gelebileceği gibi
tehditler yapılarak dolaylı yollardan baskı unsuru oluşturulmaktadır.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
27
Doğrudan baskı yönteminde ise mağdurlar borçlandırılarak cinsel amaçlı sömürüye tabi
tutulmaktadır. Kadın mağdurların, barınma, yeme-içme, ulaşım, giyinme gibi her türlü
temel ihtiyaçları, onları istismar edenler tarafından yüksek oranlarda fiyatlandırılarak
borçlanmaları sağlanmaktadır. Borçlarını ödedikten sonra serbest kalabilecekleri
belirtilmesine rağmen bu kısır döngü onların fuhuş sektöründen çıkmalarına imkân
tanımamaktadır.
Yasadışı yollarla bir ülkede bulunan yabancı kadınlar daha fazla istismara maruz
kalmaktadır. Mağdurlar turist vizesi alınarak hedef ülkeye getirilmekte veya sahte
belgelerle hedef ülkeye girişleri sağlanmaktadır. Güvenlik güçleri tarafından
yakalandığında sınırdışı edileceğini bildiklerinden dolayı tacirlerine itiraz edememekte
veya ilgili mekanizmalara şikâyette bulunamamaktadır. BM Palermo Protokolü ve
TCK 80. maddeye göre bireyin bu şekilde bir psikolojik baskıya maruz kalması mağdur
olması için yeterli bir kriterdir. Mağdurun bu istismara razı olup olmaması durumu
değiştirmeyecektir.
Zamana ve şartlara uygun olarak yöntemlerini sürekli değiştiren tacirler, fuhuş yaptırmak
amacıyla temin etmeye çalıştıkları kadınları, gazetelere verdikleri iş ilanlarıyla buldukları
görülmektedir. Özellikle yurtdışında dadılık, garsonluk gibi çok beceri gerektirmeyen iş
fırsatları hakkında ilanlar kendi ülke basınında verilmekte ayrıca gençlere daha dolgun
ücretler ödeneceği duyurusu yapılmaktadır (Levchenko, 1999: 10). Bazen aynı ilanlar
güzellik yarışmaları için verilmekte ve birçok kadın bu şekilde kandırılarak yurt dışında
fuhuş amacıyla çalıştırılmakta ve mağdur edilmektedir. Genellikle bu tür mağduriyetlerin
yaşanmasında tedarikçilik gibi başat rolleri, mağdurların yakın çevrelerinden birileri
üstlenmektedir (Demir, 2011).
Cinsel amaçlı sömürüden kaynaklanan mağduriyetlerin oluşmasında aynı emek
sömürüsünde olduğu gibi göç veren ülkelerdeki ekonomik, siyasi ve sosyal olumsuzluklar
itici faktörleri oluşturmaktadır. Özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla ortaya çıkan
ülkelerde meydana gelen ekonomik kriz, bu ülke insanlarının göç etme eğilimlerini
arttırmış ve ekonomisi kendi ülkelerinden daha iyi olan bölge ülkelerine doğru göç
etmelerine yol açmıştır.
Fuhuş amaçlı insan ticaretinde tacirlerin hedef kitlesi genel olarak yurtdışında yaşamayı
amaçlayan ve bunun için olası fırsatları değerlendirebilecek genç kız ve kadınlardır.
Evlendirme vaadiyle kandırma bu alanda kullanılan yöntemlerdendir. Sözde evlendirme
ajansları, internet aracılığı ile kaynak ve hedef ülke arasında ilişkileri kurarak sipariş
aldıkları kişilere fotoğraflarını temin ettikleri kadınları pazarlamaktadırlar (Hughes,
1996). Bu mağduriyet alanı, birkaç şekilde gerçekleşebilmektedir. Kimi durumlarda
nikâh işlemleri hemen yapılmakta, bazen de ileri bir tarihte evlenmek üzere söz
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
28
verilmektedir. Ancak bir süre sonra kandırılan ve batağın içine çekilen mağdur kadın
değişik baskı ve tehditlerle ya pornografik yayınlar için kullanılmakta ya da fuhuş
sektöründe pazarlanmaktadır.
İnsan ticareti denildiğinde ilk akla gelen fuhuş amaçlı yaşatılan mağduriyetlerdir. İnsan
tacirleri küresel gelişmeleri yerinde takip ederek sosyal, siyasi ve ekonomik bakımdan
zor durumda olan ülkelerdeki kadınları hedeflerine almakta ve onları kolaylıkla istismar
edebilmektedirler. Burada öncelikle üzerinde durulması gereken konu; bir şekilde
kandırılarak yabancı ülke topraklarına yasal veya yasadışı yollarla getirilen kadınların,
bu ülkede öncelikle yasadışı göçmen ve dolayısıyla güvenlik tehdidi olarak görülmesidir.
Bazı hedef ülkeler, yasadışı göçmen olup da cinsel istismara uğramış olan mağdurlara
insan ticaretinin öznesi olmaktan çok, ülkeden bir an önce sınırdışı edilmesi gereken
göçmenler olarak görmekte ve uygulamalarını bu yönde şekillendirmektedirler.
Fuhuş sektörünün talep boyutu ile ilgili olarak sorunun nedenleri ile yeterince mücadele
edildiğini söyleyebilmek oldukça zordur. Mücadele stratejilerinin daha çok fuhuş yapanlar
üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir (Özerdoğan vd., 2012). Toplumda yaşanan siyasi,
sosyal ve ekonomik değişimler, cinselliği alınıp satılır bir meta haline getirmiştir. İnsan
ticareti gibi ciddi suçlarla sosyal düzensizlik arasında anlamlı bir ilişki bulunduğunu
belirten Karakuş ve McGarrell (2012:3) ise fuhuş ve benzeri sosyal düzensizlik
unsurlarının toplumsal bütünleşme ve dayanışmayı azalttığını vurgulamışlardır. Bu
çözülmeyle birlikte suça yatkın bireylerin de suç işleme fırsatlarında artış görülmektedir.
Bu anlamda sosyal düzensizlikten beslenen tacirler, fuhuş sektöründe sundukları yasadışı
hizmetlerde talebe önem vermekte ve bu durum Türkiye’deki kadın ticaretinin başlıca
nedeni olarak görülmektedir.
Vücut Organlarının Alınması
Bireyin zorla, kaçırılarak, kandırılarak ya da çaresizliklerinden yararlanılarak vücut
organlarının veya dokularının üzerinden yürütülen ticaret de bu alanda yaşanan
mağduriyetlerdendir. Gelişmiş ülkelerde organ ve doku bağışına olan ihtiyacın gönüllü
donörlerden karşılanamaması bu alanda da bir rantın oluşmasına neden olmaktadır.
Özellikle sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlar altında ezilen geri kalmış ülke insanları,
insan ticaretinin bu türünün mağdurları olabilmektedir.
BM İnsan Ticareti Protokolü, “organların alınması” amacıyla gerçekleşen ticareti, bir
insan ticareti suçu olarak tanımlamıştır. Tacirlerin veya başka bir otoritenin organı için
donöre ödeme yapması, bu ticaretin adını değiştirmez. Çünkü verici organını verdiği
andan itibaren eksik ve yoksun bir kişidir. İnsan ticaretine konu olan çok farklı organ
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
29
ticareti türünden bahsedilebilir. Özellikle böbrek ticareti, organ ticareti türleri arasında
en fazla karşılaşılanıdır.
Çaresiz ve kandırılan insanların organlarını satması için zorlanması, tehdit edilmesi veya
zorla kaçırılmaları bu insan ticaretinde kullanılan yöntemlerdir. Bazen ekonomik sorunları
nedeniyle bir böbreğini satmaya razı olan mağdurlarla karşılaşılabileceği gibi yasadışı
yollarla hedef ülkelere götürme vaadiyle kandırılan ve organları alınan mağdurlarla da
uygulamalarda karşılaşılmaktadır. Hatta bu tür söylemlerle ameliyat edilen mağdurların
yaralı halleri dolayısıyla fiziki çaresizliğinden de istifade edilerek herhangi bir ücret
ödemeksizin kandırıldıkları ve organlarının gasp edildiği görülmektedir (Pearson, 2004:
5).
Yoksulluk nedeniyle organ ve dokusunu satmak isteyen bazı mağdurlar, organı
karşılığında alacağı ücretten değil ayrıca hijyenik olmayan ortamlarda gerçekleştirilen
cerrahi müdahaleler neticesinde sağlığından da olabilmektedir. Organ ticareti çok
daha gizli ve örtülü ilişkiler ağı içerisinde yürüdüğünden insan ticaretinin bu türünün
boyutuyla ilgili güvenilir bir istatistik bulunmamaktadır (Pearson, 2004). Ancak konuyla
ilgili sayılı örneklerde her bir organ satışından elde edilen kazancın yüz binlerce dolarla
ifade edildiği bilinmektedir.
Bir organın satılması ile elde edilen kazanç, çoğu işçinin yıllarca emek vererek kanacağı
miktardan fazladır. Bu nedenle organ ticareti mağdurları, özellikle muhtaç oldukları
anlarda tacirlerin ağına düşerek organlarından vazgeçebilmektedirler. İnsan ticareti
mağdurları arasında az sayıda da olsa organları için kaçırılan, satılan ya da öldürülen
çocukların varlığından söz etmektedir. Bu işi sektöre dönüştüren tacirler, sokaklardan
çocukları/yetişkinleri kaçırarak organ ticareti yapan suç örgütlerine satmaktadırlar. Latin
Amerika, Doğu Avrupa ve Afrika’dan organları için kaçırılan, kandırılan ve öldürülen
organ ticareti mağdurları ile ilgili vakalar oldukça fazladır (Pearson, 2004: 9).
Organ ve doku ticaretinin tıbbi bir operasyonla vücuttan alınan ve aslında tıbbi atık
olarak çöpe gönderilen organ, doku ve parçalar üzerinden de gerçekleştirildiği iddia
edilmektedir. Bu parçaların kozmetik, ilaç gibi farklı alanlarda değerlendirilebildiğini
belirten Dickenson (2009), insanın ölüsünün dirisinden çok daha fazla para ettiğini öne
sürmüştür. Bu sektörden para kazanan organ tacirlerinin varlığı ve bu suçla mücadelenin
zorluğu, fakir ve ihtiyaç sahibi insanların çaresizliği ile kaçırılan, satılan ya da öldürülen
insanlardan alınan organların satışından elde edilen kazançla ilişkilidir.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
30
Çocuk Mağdurlar
İnsan ticaretinde yaşanılan mağduriyetler farklı alanlarda gerçekleşmektedir. Cinsel
istismar, zorla çalıştırma, kölelik ve benzeri uygulamalar ile organ satışının yanı sıra daha
spesifik olarak; çocuk askerler ve çocuk ticareti de bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Çocuk Askerler:
Günümüzde terör ve savaşların yaygınlığı, bu ortamlarda çocukların istismar
edilmelerinin yolunu açmıştır. Uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan Çocuk
Askerlerin Kullanımını Durdurma Koalisyonu (2001), 18 yaşın altında olan ve herhangi
bir devletin düzenli/düzensiz silahlı kuvvetlerine veya silahlanmış siyasi örgütlerine üye
olanların çocuk askerler olarak tanımlanması gerektiğini belirtmektedir. Buna neden
olanlar, devletin silahlı güçleri olabileceği gibi terörist gruplar da olabilmektedir.
Çocuklar bu çatışmaların ortasında bazen savaşçı olarak kullanılmakta, bazen de emek
ve cinsel istismara maruz bırakılmaktadır. Çocuklar, özellikle terör örgütleri tarafından
eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla kaçırılabilmekte ve militan olarak çatışmalarda
ön saflara itilmektedirler.
Çocuk askerlerin istismarının üç şekilde olabileceğini belirten Polat ve Güldoğan
(2010:105), ilk olarak çocukların silahlı kuvvetler veya illegal gruplarca hamal, aşçı,
casus, haberci, gözcü ve cinsel köle olarak dolaylı kullanımından bahsetmektedir. Genç
kızlar zorla evlendirilerek ya da erkek savaşçılarla ilişkiye zorlanarak ikinci kez insan
ticaretinin mağduru olabilmektedir. İkinci olarak, propaganda amaçlı ya da canlı kalkan
olarak kullanılan çocuk askerler de bulunmaktadır. Üçüncü olarak, çocukların doğrudan
sıcak çatışmalarda kullanılmasından söz edilmektedir.
Türkiye’de çocuk askerler kavramı, çoğunlukla PKK/KCK terör örgütü ile birlikte
anılmaktadır (Roth ve Sever, 2007: 906). Çocuk Askerler Küresel Raporuna (Coalition
to Stop the Use of Child Soldiers, 2008) göre, PKK/KCK terör örgütünün 1994
yılından itibaren 3000 çocuğu çatışma içerisine soktuğu belirtilmektedir. Bu askerlerin
onda birinin kız çocuklarından oluştuğunu belirten rapor göre PKK/KCK terör örgütü,
istismar etmek amacıyla çocukları kaçırmaya devam etmektedir.
İnsan Hakları İzleme Örgütünün raporuna göre, dünyanın farklı bölgelerinde devam
eden otuzun üzerinde çatışmada, yaklaşık 120.000 çocuğun asker olarak kullanıldığı
tahmin edilmektedir (Aktaran Seyhan, 2012: 104)
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
31
Çocuk Ticareti:
Uluslararası evlat edinmeye aracılık yapmayı, çocukların cinsel istismarını,
dilendirilmesini ve zorla çalıştırılmasını kapsayan farklı bir mağduriyet alanıdır.
Yetişkinlerin karşılaştığı mağduriyet alanlarının tümü ve aynısı bu kez çocuklar için
söz konusudur. Özellikle ailesi olmayan yetiştirme yurtlarındaki çocuklar, bu ticaretin
mağduru olmaktadır. Bunun yanında, çocuklarını internet üzerinden satışa çıkaran
ailelere rastlamak da mümkündür (Sever ve Arslan, 2008).
Ayrıca çocuk pornografisi için istismar edilen çocukların internet sitelerinden
pazarlandıkları bilinmektedir. Çocuklar erken evlendirilerek, çalıştırılarak, dilendirilerek,
cinsel istismara maruz kalarak evden, okuldan ve toplumdan koparılmaktadır. UNICEF’e
(2005) göre her yıl yaklaşık 1,2 milyon çocuk pazarlanmaktadır.
Çocukların cinsel sömürü maksadıyla ticareti ile mücadelede Türkiye’nin hukuki
boyutta hazırlıklı olduğu görülmekte ve yetişkinlere kıyasla uygulamada kurumlararası
koordinasyonda etkin bir işbölümüne sahip olduğu bilinmektedir. Ayrıca bu suç türünün
önlenemeyecek boyutlara ulaşmadığı da söylenebilir. Bununla birlikte Türkiye’de çocuk
ticaretinin en sık karşılaşıldığı yer, turizm ve iş hayatının merkezi olan İstanbul’dur
(Yabaş, 2008: 65).
İstanbul ve Diyarbakır illerinde ECPAT International’in 2007 yılında yapmış olduğu
bir çalışmada, cinsel olarak en sık sömürüye uğrayanların 12-18 yaş grubundaki kız
çocuklarının olduğu belirtilmektedir. Ayrıca çocukların karşılaştığı cinsel sömürünün
iki farklı şekilde ortaya çıktığı öne sürülmektedir. Bunlardan ilki, aranan özellikteki
çocuğun aracılara bildirilerek temin edilmesi ve adrese yönlendirilmesidir. İkincisi ise
istismarda bulunmak amacıyla talepte bulunanın tacirlerin belirlediği bir yere giderek
istediği çocuğu bu ortamda seçmesidir.
IOM Ankara Ofisinin Türkiye’de tespit edilen ve kendi ülkesine güvenli geri dönüşü
sağlanan mağdurlara ilişkin istatistiklerine göre, 823 mağdurdan sadece 33’ünün çocuk
mağdurlardan oluşmaktadır. 2012 yılında güvenli geri dönüşü sağlanan mağdurlarının
çok büyük bir kısmı cinsel sömürü konusu olmuştur.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
32
İNSAN TİCARETİ İLE MÜCADELEDE MAĞDUR TESPİTİNİN
ÖNEMİ
Mağdur tespiti, istismarın sona erdirilmesi, etkilerinin aşamalı bir şekilde azaltılması ve
faillerin tespit edilip cezalandırılması ile sonuçlanacak bir sürecin en kritik ve önemli
aşamasıdır. Başarılı bir tespit, hem istismara maruz kalanların haklarını güvence altına
alacak hem de tacirlerin cezalandırılmalarını sağlayacaktır.
Mağdur tespiti anlık bir işlem değildir. Mağdur tespiti, dinamik, karmaşık, çok aktörlü
ve uzun bir zaman dilimine yayılan bir tarama sürecidir. Bu süreç aynı zamanda çok
kısa sürede tamamlamayı da gerektirmektedir. Mağdurun, sürecin başlangıcında
belirlenememesi ve tespit konusunda geç kalınması, mağdur haklarının ihlal edilerek
yeterli koruma sağlanamaması sonucunu doğurabilmektedir (OSCE, 2004). Başarılı
bir tespit süreci işletilemez ve istismara maruz kalmış olmasına rağmen bir kimseye
“mağdur” statüsü verilmez ya da bu konuda geç hareket edilir ise mağduriyetin sürekliliği
kaçınılmaz olacaktır.
Suç örgütlerinin baskı ve tehditleri altında özgür iradelerini beyan edemeyen kişiler,
mağduriyetlerini saklamakta, bu nedenle devletlerin sunduğu koruma hizmetlerinden
yararlanmamayı tercih edebilmektedirler. Diğer yandan, mağdur tespit sürecinde titiz
ve duyarlı davranılmaması, mağdur olmayan kişilerin kendilerini mağdurmuş gibi
göstermelerine ve haksız yere avantaj sağlamalarına da yol açabilmektedir.
Yasadışı göçte hedef olan ülkelerin büyük bir çoğunluğu, insan ticareti mağdurlarıyla
yasadışı göçmenleri birbirinden sağlıklı bir şekilde ayırt edememektedir. Mağdur tespit
sürecinin sağlıklı işlemediği bu durumlarda insan ticareti suçuna maruz kalan bireyler,
sınırdışı edilerek veya geri gönderme merkezlerinde bekletilerek yasadışı göçmenler gibi
muamele görebilmektedirler.
Yasadışı göç ve göçmen kaçakçılığında insanların karşılaştıkları sorunlar ile insan
ticaretine maruz kalmış bir bireyin yaşadığı sendromlar birbirinden farklıdır. İnsan
ticareti mağduru ile ilgili doğru tespit yapılamaz ise fiziksel ve ruhsal yönden birey
yalnız bırakılmış ve bu kimseye ikincil bir mağduriyet yaşatılmış olmakta, birey sömürü
zincirinden kurtarılamamaktadır.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
33
MAĞDUR TESPİT SÜREÇLERİNDE DİKKAT EDİLMESİ
GEREKEN KONULAR
Daha önce belirtildiği gibi insan ticareti, Palermo Protokolü150’yi aşkın ülke
tarafından imzalanmış ve devletlerin iç hukukuna girmiştir. Protokol, temel olarak
insan ticaretine konu olan bireyin tespitini, kurtarılmasını, korunmasını, mağdurlara
destek mekanizmalarının oluşturulmasını ve bunların standart hale getirilmesini ve
ayrıca iç hukukun bu esaslara göre düzenlenerek yetki ve sorumlulukların belirlenmesini
öngörmektedir. Her ne kadar ülkeler aynı tanımı esas alsalar dahi bu ülkelerde
mağdurların tespitine yönelik uygulamalar ulusal kanunlara, ceza adalet sisteminin ve
sosyal kurumların yapılanmasına göre farklılaşabilmektedir. Özellikle Avrupa Sözleşmesi,
taraf devletlere ceza hukuku mevzuatını gözden geçirme ve sözleşmede sayılı eylemleri
yaptırıma bağlama konusunda sorumluluklar getirmekte ve bu tür farklılıkların ortadan
kaldırılmansa yardımcı olmaktadır.
Devletlerin insan ticaretinde nasıl bir konumda oldukları da belirleyici bir unsurdur.
Örneğin, çoğunlukla insan ticareti mağdurlarına kaynaklık teşkil eden ülkelerde mağdur
destek mekanizmaları o kişilerin olası mağduriyetlerinin önüne geçmeye odaklanmış
olup, önleme çalışmaları daha ön planda değerlendirilmektedir. Hedef ülkeler ise olası
mağduriyetlerin önüne geçmenin yanında mağdur olanların bulunması ve korunmasını
da içeren daha geniş kapsamlı programlar uygulamak durumundadırlar. Dolayısıyla,
devletlerin insan ticareti mağdurlarına bakışı ve mağdur tespit süreçleri de birbirinden
farklı olabilmektedir.
Mağdur tespitinde dikkat edilmesi gereken konular ile ilgili olarak önceki çalışmalarda
öne çıkarılan ve tavsiye edilen hususlara ilişkin Avrupa Konseyi (2008) üç temel konuyu
öne çıkarmaktadır:
• Mağdur tespiti konusunda yetkilendirilenlerin mümkün olduğunca hızlı
hareket etmesi ve kişinin mağdur olup olmadığı konusunda net bulgulara
ulaşması gerekmektedir. Bu, insan ticareti suçuna konu olan kişinin mağdur
olarak muamele görmesini sağlayacaktır.
• Mağdur olabileceği ihtimali olan her bir kişiye, tespit sürecinde insan ticareti
mağduru olarak muamele edilmeli ve her türlü destek verilmelidir. Bu tavır,
insan tacirleri ile ilgili tanıklık yapmaları konusunda onları cesaretlendirecektir.
• Yetkili merciler mağdur tespit süreci tamamlanıncaya kadar yabancı mağduru
ülkesine göndermemelidir.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
34
İnsan ticareti ile mücadelenin lokomotif kuruluşlarından olan IOM’e göre (2009),
bir kişinin mağdur olarak tespiti yapılırken süreç içerisinde elde edilen bilgi ve
dokümanların iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu bulgular bir kimseye mağdur
statüsünün verilmesinde önemli ipuçları sağlayacaktır. Örneğin, insan ticareti suçuna
konu olan bir kimsenin “zorlamak, kaçırmak, hile yapmak, aldatmak, nüfuzu kötüye
kullanmak, kişinin çaresizliğinden yararlanmak” suretiyle istismar edilip edilmediğini
tespit etmek için özellikle kişinin borçlu olup olmadığı, pasaportuna işverenince el
konulup konulmadığı, izinsiz olarak hareket etme imkanının olup olmadığı ve kişinin
kendisi ya da sevdiklerine yönelik bir şiddet uygulanacağından korkup korkmadığı gibi
konuların aydınlatılması gerekmektedir.
Mağdur statüsünün belirlenmesi için bireylerle yapılan mülakatlarda yaş, cinsiyet,
uyruk, ikamet gibi demografik özellikler ile suiistimal belirtileri, beden dili, kişinin
yaşam koşulları, çevresi ile olan ilişkileri de mutlaka birlikte değerlendirilmelidir.
Ayrıca, mağdur tespit çalışmalarında bireyin utandırılmamasına, incitilmemesine dikkat
edilmeli; güvenli ortamlarda, kişinin güvenini kazanarak görüşmeler yapılmalıdır.
Rahat davranması sağlanmalı, mülakat iyi bir iletişim kanalı oluşturularak yapılmalıdır.
Mülakat öncesinde kişi mutlaka insan ticareti ve bu suça maruz kalanların hakları ve
faydalanabileceği imkanlarla ilgili bilgilendirilmelidir. Kesinlikle mülakat yapılan kişiye
karşı önyargısız olunmalı ve sorular kişinin içinde bulunduğu hassas durum gözetilerek
özenle seçilmeli ve alınan cevaplar dikkatle dinlenerek analiz edilmelidir. Kişinin isteği
üzerine mülakata her an son verilebileceği belirtilmelidir. Ayrıca mülakatlarda, konuyu
bilen sosyal hizmet uzmanları ya da psikologlar bulundurulmalı gerekirse tercüman
sağlanmalıdır (IOM, 2009).
Mağdur tespit sürecinde görevlendirilenlerin, potansiyel mağdurları saptarken
kendilerine kolaylık sağlayacak bir listenin oluşturulması gerekmektedir. IOM ve
Avusturya Federal İçişleri Bakanlığının birlikte yaptıkları bir çalışmada, insan ticareti
mağdurunu tespit ile görevlendirilen kurumların işlemleri yerine getirirken dikkat
etmelerini gereken bilgileri içeren bir liste hazırlamıştır. Bu listenin, istismar türüne ve
meydana geldiği ülkenin durumuna uyarlanarak kullanılmasının üye ülkelere faydalı
olacağı yönünde vurgular yapılmıştır. Bu listede, kandırma, zorlama, yasadışı ikamet,
hassas durum, istismar düzeyinde yaşam-çalışma koşulları, tecrit ve diğerleri başlıkları
altında sayılan belirtilerden bazıları aşağıda belirtilmiştir (Aronowitz, 2009: 75-78).
Bu belirtilerin bir kaçının birlikte bulunması insan ticareti suçuna maruz kaldığı
şüphesiyle karşılaşılan bir kimsenin gerçekten mağdur olma olasılığını artırmaktadır.
(IOM, 2006, UNODC, 2012).
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
35
Kandırma:
- Asılsız vaatlere kanarak hareket etmiştir (evlilik, eğitim veya iş bulma vaadi)
Yasadışı İkamet:
- Yetkili makamlara teslim edilmekle tehdit edilmektedir
- Göçmen statüsünün ortaya çıkmasından korkmaktadır
- Düzensiz göçmen statüsünde olduğunun bilincinde değildir
- Sahte kimlik veya seyahat belgelerine sahiptir
- Sahte ya da düzmece belgelere sahip olduğunun bilincinde değildir
- Yabancı bir ülkede bulunduğunun ve belgelere ihtiyacı olduğunun bilincinde değildir
İstismar Düzeyinde Yaşam/Çalışma Koşulları:
- Hiçbir gelir elde edememekte ya da çok düşük bir gelir elde etmektedir
- Kazandığı gelir eline geçmemektedir
- Kötü veya belirli bir standardın altındaki koşullarda barınmaktadır
- İşyerinde yaşamaktadır ya da barınmak için fahiş bir kira ödemektedir
- Tıbbi bakım hizmetlerine erişim sağlayamamaktadır
- (Sık sık) Çalışma ortamı, şehir veya ülke değiştirmektedir
Zorlama:
- Arzusu hilafına çalışmak zorunda olduğunu düşünmektedir
- Çalışma ortamından ayrılamamaktadır
- Hareketlerinin kontrol altında olduğuna işaret eden belirtiler sergilemektedir
- Mevcut durumunu bırakamayacağını düşünmektedir
- Korku ya da endişe belirtileri sergilemektedir
- Şiddete ya da şiddet tehdidine maruz kalmıştır
- Aile fertlerine veya sevdiklerine yönelik şiddete ya da şiddet tehdidine maruz kalmıştır
- Pasaportu veya diğer seyahat belgeleri ya da kimlik belgeleri bir başkasının elinde
olduğundan bunları ibraz edememektedir
- Yabancı bir ülkede bulunduğunun ve belgelere ihtiyacı olduğunun bilincinde değildir
- Doğrudan kendisine hitap edildiğinde başkalarının kendisi adına konuşmasına izin
vermektedir
- Başka bir kişi tarafından verilen talimatlar doğrultusunda hareket ettiği izlenimini
uyandırmaktadır
- Belirli koşullar altında çalışmaya zorlanmaktadır
- Cezalandırılmak sureti ile disiplin altında tutulmaktadır
- Uzun bir dönem boyunca uzun süreler çalışmaktadır
- İzin günü kullanamamaktadır
- Diğer insanlarla serbestçe iletişim kuramamaktadır
- İnsan tacirinin ya da insan ticareti grubunun işaretini taşıyan bir dövmesi vardır
- Borçlandırılarak çalışmak zorunda bırakıldığını düşünmektedir
- Varış ülkesine ulaşım giderleri yardım ve yataklık yapan kişilerce karşılanmıştır,
varış ülkesinde çalışmak ya da hizmet görmek suretiyle bu borçlarını ödemesi
gerekmektedir
- Büyü veya animizm korkusu ile zorlamaya tabi tutulmaktadır
- Belirli işleri (fuhuş) yapabilmek ya da uzun süre çalışabilmek için uyuşturucu (ilaç)
kullanmaya zorlanmaktadır
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
36
Hassas durum:
- Yerel dile/kültüre yabancıdır
- Ev ya da iş adresini bilmemektedir
- Çalışma koşullarını iyileştirmek için pazarlık yapamamaktadır
- Başkalarına bağımlı yaşamaktadır
- Anlamadığı bir dilde bir sözleşme imzalamıştır
- Kendisini istismar eden kişinin adını bilmemektedir (insan taciri sahte ad veya takma
ad kullanıyor olabilir)
- Zihinsel veya fiziksel bir engeli bulunmaktadır
- Yetkili makamlara karşı güvensizlik duymaktadır
Tecrit:
- Sosyal etkileşimi yoktur ya da çok sınırlıdır
- Ailesi ile veya içinde bulunduğu ortam dışındaki insanlar ile nadiren irtibat
kurabilmektedir
- İşçiler diğer insanlardan gizlenmektedir
Diğerleri:
- İnsanların istismar edilmesi amacıyla kullanılması ihtimali yüksek olan bir yerde
bulunmuştur veya böyle bir yer ile bağlantı içindedir.
- Hükümet yetkilileri veya diğer paydaşlar tarafından insan ticareti kaynağı olduğu
tevsik edilen bir yerden gelmektedir.
- Yetkili makamlara karşı güvensizlik duymaktadır
- Mağdurlar ulaşım, yaptıkları iş vb. konularda birbirine benzer ya da basmakalıp
yanıtlar vermektedir
- Seyahat için yapılan ön ödeme ile seyahatin gerçek maliyeti arasında büyük bir fark
vardır.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
37
TÜRKİYE’DE MAĞDUR TESPİT SÜRECİ VE İLGİLİ YASAL /
İDARİ DÜZENLEMELER
Türkiye insan ticareti ile mücadele için uluslararası anlaşmalara taraf olarak kendi iç
hukukunda gerekli düzenlemeleri yapmakta ve uygulamaya dönüştürebilme çabası
içerisinde hareket etmektedir. Bu konuda gerçekleştirilmekte olan uluslararası işbirliği
çalışmalarında da aktif rol almaktadır. Türkiye çok çeşitli nedenlerle insan ticareti
konusunda hedef ülke haline gelmiştir. Türkiye’de en sık karşılaşılan insan ticareti
türleri zorla fuhuş ve zorla çalıştırmadır (USDOS, 2012; KOM, 2012).
Türkiye’de tespit edilen insan ticareti mağdurlarının profiline bakıldığında, özellikle
son yıllarda Orta Asya ülkelerinden gelen ve sosyo-ekonomik düzeyleri oldukça düşük
olan bireylerin bu suçun mağdur kitlesini oluşturduğu görülmektedir. Sovyet Rusya’nın
yıkılışının ardından pek çok alanda sorun yaşayan bu ülkelerin insanları, kendileri için
daha iyi bir yaşam koşulu oluşturmak amacıyla Türkiye’yi hedef seçmektedirler.
2004 yılından 2011 yılı sonuna kadar Türkiye’de insan ticareti suçuna maruz kalan
toplam 1251 mağdur kurtarılmıştır. Genel olarak yıllara göre mağdur sayısında bir
azalma eğilimi görülmektedir (Grafik-2).
Grafik 2: Yıllara Göre Tespit Edilen İnsan Ticareti Mağdur Sayıları (2004-2012 yılları arası)
300
Türkiye’de İnsan Ticareti ile Mücadelede Yasal Düzenlemeler
Türkiye, Palermo Protokolünü ilk imzalayan ve onaylayan ülkeler arasındadır. Protokol
13 Aralık 2000’de imzalanmış ve 25 Mart 2003 tarihinde onaylanmıştır. Türk Ceza
Kanunu’na 2002 yılında giren insan ticareti suçu, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe
giren yeni Türk Ceza Kanunu’nun 80. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre insan
ticareti şu şekilde tanımlanmış ve açıklanmıştır:
“(1) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K. 3.md) Zorla çalıştırmak, hizmet
ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının
verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,
nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim
olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek
suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir
yerden başka bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz
yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan fiiller var
olduğu takdirde, mağdurun rızası geçersizdir.
250
200
Romanya uyruklu olduğu görülmektedir. Son beş yıl içerisinde uyruklar bazında önemli
değişimler yaşanmıştır. Önceleri Moldova, Ukrayna ve Rusya Federasyonu vatandaşları
insan ticareti mağduru tespit edilirken, son yıllarda insan ticareti mağdurlarının büyük
çoğunluğunun Orta Asya ülkelerinden, özellikle Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan
ve Azerbaycan ülkelerinden geldikleri saptanmıştır.
256
239
(3) On sekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla
tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri ve ya
sevk edilmeleri ve ya barındırılmaları hâllerinde suça ait araç fiillerden hiçbirine
başvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada belirtilen cezalar verilir.
246
150
148
100
120
50
(4) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.”
102
58
82
0
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Kaynak: Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığı
Türkiye’de karşılaşılan insan ticareti mağdurlarının genel olarak Moldova, Ukrayna,
Rusya, Kırgızistan, Türkmenistan, Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan Azerbaycan,
Bulgaristan, Tunus, Sri Lanka, Endonezya, Afganistan, Belarus, Moğolistan ve
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
38
Kanun hükümlerinde açıkça insan ticaretini tanımlanmakta ve faillerine 8 yıldan 12 yıla
kadar hapis, on bin güne kadar adli para cezası öngörmektedir. Ayrıca kanunda 2006
yılında yapılan düzenlemeyle insan ticaretinde en sık karşılaşılan zorla fuhuş yaptırma
eylemi de eklenmiştir.
Türkiye’de zorla çalıştırılarak istismar edilen kimselerle uygulamalarda sık
karşılaşılmaktadır. Bu nedenle özellikle ev hizmetlerinde çalıştırılan ve bu şekilde istismar
edilen yabancılara yönelik olarak da yasal düzenlemelere gidilmiştir. Yabancıların
çalışmalarını izne bağlamak ve bu yabancılara verilecek çalışma izinlerinin esaslarını
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
39
belirlemek amacı ile 06 Mart 2003 yılında “Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkındaki
Kanun” yürürlüğe girmiştir. Kanunda 2008, 2010 ve 2011 yıllarında eklemeler ve
değişiklikler yapılarak bu alanda ihtiyaç görülen konularda hukuki düzenlenmelere
gidilmiştir. Öncelikle izinlerin verilmesi, uzatılması konularında başvurular için
kolaylıklar sağlanmış ve belirli süreler tayin edilmiştir. Çalışma izin belgesini alan
yabancıların, bu belgeyi aldıkları tarihten itibaren en geç doksan gün içinde ülkeye giriş
vizesi talebinde bulunmaları, ülkeye giriş yaptıkları tarihten itibaren en geç otuz gün
içinde de İçişleri Bakanlığına ikamet tezkeresi almak için başvurmaları zorunluluğu
getirilmiştir (Madde 12). Yabancı işçi çalıştıranlar ve bağımsız çalışan yabancıların
faaliyetlerini izinsiz sürdürmeleri durumunda, diğer ifadeyle kanunda belirtilen süre
içerisinde yetkililere bildirmemeleri durumunda cezai hükümlere yer verilmiştir (Madde
21). Ayrıca yabancıların ve işverenlerin kanunda belirtilen yükümlülüklerini yerine
getirip getirmediklerini denetleyen bir mekanizma geliştirilmiştir (Madde 20).
Ayrıca 10 Ekim 2011 tarihinde Bakanlar Kurulunca 2011/2306 sayılı kararname
çıkartılmıştır. Bu kararnameye göre kalış süresi (Madde 1);
“(1) 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki süre, vize muafiyet süresi
veya vizede belirtilen kalış süresi yeterli ise yabancının Türkiye’den çıktığı gün
itibarıyla önceki 180 gün zarfında 90 gün olarak uygulanır.
(2) Yabancının Türkiye’deki vize muafiyeti süresi veya vizede belirtilen kalış
süresi 90 günden az ise 90 güne tamamlanacak şekilde yurt içinden uzatılabilir.”
Kanunda yapılan değişiklik ve Kararnamede uygulamaya yönelik getirilen düzenleme
ile yabancının çıkış yaptıktan sonra tekrar ülkeye girip ülkede her defasında 90 gün
kalabilmesinin yolu kapanmıştır. Yabancının Türkiye’den çıktığı gün itibariyle önceki
180 gün içerisinde en fazla 90 gün kalabilmesi mümkündür. Böylece daha önce birçok
mağduriyetin yaşandığı bu alanlar yasayla düzenlenerek istismara kapalı hale getirilmiştir.
Evlendirme yoluyla gerçekleşen mağduriyet alanlarına yönelik olarak olası suiistimallerin
önüne geçmek amacıyla Vatandaşlık Kanunu’nda bir düzenlemeye gidilmiştir. 2003
yılında yapılan değişiklik ile evlenme ile edinilen otomatik vatandaşlık hakkı kaldırılmış
ve belirli şartlara bağlanmıştır. Bu hükümler, 2009 yılında yenilenen 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanunu’nun 16. Maddesinde düzenlenmiştir. İnsan tacirleri önceki
düzenlemeden istifade ederek ülkeye getirdikleri ve kendileri ile ilgili vatandaşlık statüsü
kazandırdıkları kimseleri zorla fuhşa itebiliyorlar, vatandaşlık zırhı giydirdikleri kadınlar
ise sınırdışı edilemediğinden dolayı sürekli bir istismar zinciri içinden çıkamıyorlardı.
Yeni düzenlemeyle “Bir Türk vatandaşı ile evlenme doğrudan Türk vatandaşlığını
kazandırmaz. Ancak bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldan beri evli olan ve evliliği devam
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
40
eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilir…” denmekte
ve özel şartlar sıralanmaktadır. Bu şekilde evlendirme ajanslarının faaliyetlerine engel
teşkil eden bir yasal düzenleme gerçekleştirilerek bu mağduriyet alanında yaşanan
istismarla mücadelede önemli bir adım atılmıştır.
Türkiye’de İnsan Ticareti Konusunda Yapılan İdari Düzenlemeler
Mağdurlara yönelik destek mekanizmalarının oluşturulması konusunda Palermo
Protokolünde bir kısmı zorlayıcı ve bağlayıcı olmayan açık hükümlere yer verilmiştir.
Ancak insan ticareti mağdurunun “nasıl tespit edileceği” ile ilgili bir düzenleme yer
almamaktadır. Bu konu, Türkiye’de de henüz kanunla düzenlenmiş değildir.
İnsan ticareti ile mücadele konusunda ilgili ve yetkili tüm resmi/sivil kurum ve
kuruluşların katılımının sağlandığı “İnsan Ticareti ile Mücadele Ulusal Görev
Gücü (UGG)” 2002 yılının Ekim ayında oluşturulmuştur. Bu görev gücü, Dışişleri
Bakanlığının koordinasyonunda ve on beş farklı resmi ve sivil kurum ve kuruluşun bir
araya gelmesiyle kurulan bir platformdur. Bu kurum ve kuruluşlar şunlardır:
• Dışişleri Bakanlığı
○○ Konsolosluk Genel Müdürlüğü (UGG Koordinatörü)
• İçişleri Bakanlığı;
○○ AB ve Dışilişkiler Daire Başkanlığı, Mahalli İdareler
○○ Emniyet Genel Müdürlüğü
▪▪
Asayiş Daire Başkanlığı,
▪▪
Yabancılar, Hudut, İltica Dairesi Başkanlığı,
▪▪
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı,
○○ Jandarma Genel Komutanlığı, KOM Daire Başkanlığı
○○ Sahil Güvenlik
• Adalet Bakanlığı
○○ AB Genel Müdürlüğü,
○○ Uluslararası Hukuk ve Dışilişkiler Genel Müdürlüğü
○○ Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü
• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
○○ AB Koordinasyon Dairesi
○○ Çalışma Genel Müdürlüğü
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
41
• Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği (Gözlemci)
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
42
Kaynak: İnsan Ticareti Raporundan uyarlanmıştır (UGG, 2007: 20)
• Polis
• Jandarma
çi leri Bakan
• Resmi/Sivil Kurum ve
Kurul lar
• Ki iler
• Medya
• 157 Acil Yard m Ha
• ternet vs.
OPERASYON
ADL SÜREC
BA AMASI
KAYET
SUÇ ÖNLEME
ÇALI MALARI
DE ERLEND RME
HBAR
Şekil 2: Türkiye’nin Ulusal Yönlendirme Mekanizması
UGG, insan ticareti mağdurlarına yapılacak işlemlerle ilgili olarak bir yönlendirme
mekanizması geliştirmiştir. Bu sistem kısaca hangi kurumların hangi sorumlulukları
üstleneceğini ve hangi aşamada ne gibi roller üstleneceklerini açıklığa kavuşturmaktadır
(Şekil-2).
MA DUR TESP
Uluslararası kuruluşlardan IOM 2005, Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği ise
2008 yılından itibaren görev gücünün toplantılarına gözlemci olarak katılmakta ve
çalışmalara destek sağlamaktadır. Böylece insan ticareti ile ilgili olarak mağdurların
tespiti, korunması ve ayrıca insan tacirleri ile mücadelede açısından aktif ve geniş
katılımlı bir ortam sağlanmıştır. Bu oluşumla, ilgili politika ve uygulamalarda uluslararası
standartların yakalanması, daha kapsamlı ve sonuç getirici eylem ve prosedürler
geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
STKlar: IKGV-KDV-ADD
• Uluslararası Göç Örgütü (IOM) (Gözlemci)
Koruma
dari Süreç
• Aile Danışmanları Derneği / Antalya (ADD)
Tarama ve Son Karar
• Kadın Dayanışma Vakfı / Ankara (KDV)
EGM-Yaban ar Hudut
l a Dairesi
• İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı / İstanbul (İKGV)
S nma Evleri ve
Rehabilitasyon
Geri Dönü
Kovu turma
STK
Mahkemeler
EGM
Jandarma
Jandarma
• Türkiye Barolar Birliği
Soru turma
• Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)
Cumhuriyet Sav ar
• Yargıtay
EGM
Adli Süreç
○○ Temel Sağlık Hizmetleri
Ön Tarama
○○ AB Koordinasyon Dairesi
Güvenli ve Gönüllü Geri Dönü
i leri Bakan
IOM
çi leri Bakan -EGM
STKlar: IKGV-KDV-ADD
• Sağlık Bakanlığı
43
Birinci Eylem Planı
Ulusal Görev Gücü, 06 Mart 2003 yılında, insan ticaretindeki boşlukları tespit ederek
mağdurlara ilişkin işlemlerin ve soruşturmaların uluslararası standartlara kavuşturulması
amacıyla “İnsan Ticareti ile Mücadele Eylem Planı”nı yürürlüğe koymuştur. Bu eylem
planında mağdurlara yönelik koruma tedbirlerine ve kurumlar arası görev dağılımlarının
yer aldığı idari düzenlemelere yer verilmiştir. Eylem planında yer alan düzenlemeler
kısaca şunlardır:
• Mağdurlar için güvenli sığınma evlerinin kurulması,
• Mağdurların tedavi ve bakımlarının karşılanması,
• Mağdurların güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanması,
• Acil yardım ve ihbar hattının kurulması,
• Türk Vatandaşlığı Kanununda değişiklik yapılması,
• Kolluk kuvvetlerinin farkındalığını arttırmak ve eğitimlerin verilmesi,
• Tanıklık yapacak mağdurların korunması,
• Yabancıların çalışma izinlerinin tek bir birim tarafından verilmesi,
• Mağdurların korunması ve desteklenmesi konusunda çalışan sivil toplum
kuruluşlarının teşvik edilmesi ve sayılarının arttırılması,
• Mağdurlara Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonundan yardım
sağlanması,
• Kamuoyunu bilinçlendirme kampanyalarının yürütülmesi,
• Adli İstatistik Genel Müdürlüğünce ayrıntılı istatistik tutulması.
UGG, 2006 ve 2007 yıllarında Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ile işbirliği yaparak
“Türkiye İnsan Ticareti ile Mücadele Raporu”nu hazırlamıştır. İlk eylem planında yer
alan düzenlemeler UGG tarafından değerlendirilmiş ve ilgili kurumların katılımı ve
ortak hareketiyle uygulamaya konmuştur.
İnsan Ticareti ile Mücadelede 74 Numaralı Genelge ve Rehberi
İnsan ticareti suçuna maruz kalan mağdurların tespiti, korunması ve diğer psikolojik
ve sosyal destek hizmetlerinin mağdur hakları çerçevesinde uygulanması, suçun
soruşturulması hakkında esasların yer aldığı hükümler ve ekinde bulunan “İnsan Ticareti
ile Mücadele Rehberi”, İçişleri Bakanlığı’nın 2006 yılındaki 74 sayılı genelgesiyle
ülkenin tüm resmi merkezi ve taşra birimlerine ulaştırılmıştır. Böylece, konu hakkında
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
44
tüm kamu görevlilerin farkındalığının arttırılması amaçlanmıştır. Bu genelgede insan
ticaretinin ulusal ve uluslararası ölçekte ulaştığı boyutlar hakkında bilgiler verilerek
konunun hassasiyeti ve önemi üzerinde durulmuştur.
İnsan ticareti mağdurlarının tespiti ve tanımlanması konusunda genelgede şu hususlara
dikkat çekilmektedir:
• Türkiye’de en sık karşılaşılan insan ticareti tipi olan zorla fuhuş yaptırmanın
muhtemel mağdurlarını tespit etmek amacıyla fuhuş olaylarına müdahale
edilirken, yabancıların durumunun hassasiyetle değerlendirilmesi ve konunun
muhtemel insan ticareti boyutunun araştırılması
• Muhtemel insan ticareti mağdurunu tanımlama işlemlerinde, bireylerin suça
yönelik şikâyetinin ya da şikâyette bulunmasına bakılmaksızın da olayla ilgili
diğer kolluk çalışmalarından elde edilen belirtilerin de değerlendirmeye alınması
• Türk Ceza Kanunu 80. maddesinde yer alan eylemlere maruz kalan on sekiz
yaşını doldurmamış olan çocukların insan ticareti suçuna ait araç fiillerden
hiçbirine başvurulmuş olmasa da insan ticareti mağduru olarak tespit edilmesi
• İnsan ticareti ile doğrudan bağlantısı olmayan ve uluslararası standartlar
kapsamında mağdur olması mümkün olmayan bazı yabancıların izinsiz çalışma
ve fuhuş ya da benzeri işleri daha rahat ve yasal zeminde gerçekleştirmek
için mağdur olduklarını ifade ettikleri, ikamet izni almaya çalıştıkları ve bu
nedenle “insan ticareti mağduru” korumasını elde ederek bu sayede Türkiye’de
sağlanmakta olan destek imkanlarından faydalanmaya çalıştıkları için mağdur
tespit aşamasında bu konunun değerlendirilmesi
• İnsan ticaretine maruz kaldığı tespit edilen yabancı uyruklu kişilere, kolluk
birimleriyle suçun aydınlatılması için işbirliği yapmak isteyip istemeyeceğine
yönelik kararını bir aylık düşünme süresi içerisinde değerlendirebileceği
konusunun iletilmesi ve bu konuda belge düzenlenmesi (74 nolu Genelge,
2006).
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 2006 yılında hazırlanan İnsan Ticareti ile
Mücadele Rehberi’nde (İTMR) yer alan “Mağdurun Tanımlanması”, “Detaylı
İnceleme” ve “Mağdurlara Yaklaşım” başlıkları altında, mağdur tespit süreci ile ilgili
yetkililerin dikkat etmesi gereken hususlara yönelik kılavuz bilgilere yer verilmektedir.
Mağdurun tanımlanması başlığı altında; bir kimsenin, potansiyel insan ticareti
mağduru olup olmadığı şüphesini kuvvetlendirecek ipuçlarından söz edilmektedir.
Yaş, cinsiyet, uyruk gibi farklı değişkenler hakkında bilgiler sunularak uygulayıcıların
karşılaştıkları vakalarda bu verilerle karşılaştırılması ve daha başarılı bir mağdur tespit
işlemi yürütebilmeleri sağlanmaktadır. Ön değerlendirme ve tespitlerin yapılması
sonrasında potansiyel mağdurlarla gerçekleştirilecek mülakatlarda, görevlilerin
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
45
özellikleri sayılmaktadır. Başarılı bir mağdur tespiti için görevlilerin konu hakkında iyi
eğitim almış olmaları istenmektedir. Ayrıca bu görevlilerin aktif ve duyarlı dinlemesi,
empati kurması, kültürleri tanıması ve kültürlere saygılı olması ve aldığı bilgileri
yorumlayabilmesi istenmektedir. İyi bir gözlemci, sabırlı ve esnek olması görevliden
beklenen davranışlar ve niteliklerdir. Ayrıca mülakatların gerçekleşeceği ortamın sakin
olmasına ve potansiyel mağduru rahatsız edecek durumlardan uzak tutulmasına dikkat
çekilmektedir.
Mağdur tespitinde, kişinin insan ticareti mağduru olup olmadığını anlamak için bazı
kritik soruların yöneltilmesi ve alınan cevapların detaylı incelenmesi gerektiği ise 8.
Maddede belirtilmiştir. Mülakatta potansiyel mağdura sorulması gereken kritik sorular
şunlardır (İTMR, 2006: 17-19):
• Birey ve tacir arasındaki ilk temas nasıl sağlanmıştır?
• Mağdur Türkiye’ye nasıl getirilmiştir?
• Mağdura Türkiye’de nasıl bir iş sözü/umudu verilmiştir?
• Seyahat masrafları kim tarafından karşılanmıştır?
• Seyahat için gerekli belgelerin sahte olması söz konusu mudur?
• Pasaportu şu anda kimdedir?
• Mağdur Türkiye’de kim tarafından karşılanmıştır?
• Mağdur Türkiye’ye gelmesinin ardından ne kadar süre sonra istismar süreci
başlamıştır?
• Mağdur fuhşa ya da çalışmaya nasıl zorlanmıştır?
• Mağdur bu sürede para kazanmış mıdır?
• Tacir ile mağdur arasında bir borç ilişkisi oluşmuş mudur?
• Mağdurun çalışma şartları nasıldır?
• Mağdurun hareketleri kısıtlanmakta mıdır?
Bu sorulara verilecek cevaplar, kişinin mağdur olup olmadığının değerlendirilmesinde
görevlilere yardımcı olmakta ve kılavuzluk yapmaktadır. Ancak yine de bazı durumlarda
görüşmek istemeyen insan ticareti mağdurlarıyla da karşılaşılabilmektedir. Bu durumla
ilgili getirilen öneri, bu gibi kimselerin sivil toplum kuruluşu çalışanlarıyla irtibatının
sağlanmasıdır. Mağdur tespit sürecindeki son karar için STK’ların desteğine ihtiyaç
duyulabileceği ve görüşmek istemeyen kişilerin rehabilitasyonları sırasında fikir
değiştirerek tacirler hakkında detaylı bilgiler vermeyi kabul edebilecekleri belirtilmekte
ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği tavsiye edilmektedir (İTMR, 2006: 19).
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
46
İnsan Ticareti ile Mücadele Rehberinde “Mağdura Yaklaşım” başlığı altında, mağdurun
içinde bulunduğu psikolojik durumu hakkında bilgiler verilerek mülakatı yapacak
personelin ön bilgi sahibi olması ve bu şekilde mağdur incitilmeden tespit sürecinin
sonuçlandırılması beklenmektedir. Bu kimselere haklarının hatırlatılmasının ve
güven içerisinde olduklarının hissettirilmesinin gerekliliğinden ve bunun nasıl
gerçekleştirileceğinden söz edilmektedir. Ayrıca konuyla ilgili uzmanların hazırladığı
mağdur tespit işlemlerinde başvurulacak on temel ilke sayılmış, mağdur tespitinde
görevlendirilen ilgililere rehberlik yapılmıştır (İTMR, 2006: 21):
• Mağdurun incitilmemesi,
• Mağdurun içinde bulunduğu gerçek durumun bilinmesi ve risklerin
değerlendirilmesi,
• Mağdura rehberlik edilmesi,
• Yeterli birikime sahip tercümanın ve soruşturma ekibinin seçimi,
• Mağdurun kimliğinin korunması ve gizlilik,
• Gerçekleştirilecek tüm işlemlerde mağdurun rızasının alınması,
• Mağdurun kendi durumuyla ilgili değerlendirmelerin dinlenmesi ve saygı
duyulması,
• Mağdura tekrar travma yaşatılmaması,
• Mağdurlara acil müdahale için hazır olunması,
• Sonraki mağdurların korunması ve insan ticareti olaylarının ortaya çıkartılması
için geliştirilecek stratejilerde kullanılmak üzere yeterli bilginin toplanması.
İkinci Eylem Planı
18 Haziran 2009 tarihinde “İnsan Ticareti ile Mücadelede Kurumsal Kapasitenin
Güçlendirilmesi Ulusal Eylem Planı” adıyla ikinci bir plan hazırlanmıştır. Bu eylem
planı çerçevesinde insan ticareti ile mücadelede asgari standartların yakalanması, ilgili/
yetkili tüm devlet kurumlarının kapasitelerinin arttırılması ve sivil toplum kuruluşlarının
aktif olarak mağdura sunulan psikolojik ve sosyal destek hizmetlerinde yer edinmesinin
sağlanmasına yönelik düzenlemelerin kısa, orta ve uzun vadede planlaması yapılmıştır.
Eylem planında hedeflenen konular şunlardır:
• İnsan ticareti mağdurlarına hukuki yardımın ve adalete erişimin sağlanması
• İnsan ticareti mağdurlarına sağlık hizmeti ve psikolojik yardımın sağlanması
• İnsan ticareti mağdurları ile ilgili tanımlama usullerinin/prosedürlerinin
güçlendirilmesi
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
47
• Bütün insan ticareti mağduru kişilerin mağdur desteğine erişmelerinin
sağlanması
• Yeterli sayıda sığınma evi kurulması
• Ulusal kurumların personeli için ve mağdurlar için dil konusunda desteğin
sağlanması
• Mağdura karşı davranışta sosyal cinsiyet eşitliğinin sağlanması
• İnsan ticareti mağduru kişilerin yeniden mağduriyet yaşamalarının önüne
geçilmesi
• Yeniden geri dönüş ve topluma yeniden kazandırma programları yürütülmesi
• Kişisel verilerin bütünlüğünün korunması
• İnsan ticareti ile mücadele için kapsamlı bir kanun çerçevesinin oluşturulması
• Suç analizi yapılması
• Lojistik teçhizatın modern standartlara ulaştırılması
• İnsan ticaretiyle mücadeleyi geliştirmek için kolluk kuvvetleri arasında ulusal
bir ağ oluşturulması
• İnsan ticareti alanında uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi
Yukarıda belirtilen konular, insan ticareti karşıtı bir strateji geliştirmek ve sektörel eylem
planlarıyla uygulamaya dönüştürmek amacıyla Türkiye-AB mali işbirliği programı
çerçevesinde hazırlanmıştır. Farklı alanlara göre 7 alt bileşen olarak sınıflandırılan
aktiviteler, İçişleri Bakanlığı koordinesinde ilgili diğer kurumların da katılımıyla
uygulanmaktadır.
Bölüm 2: İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreci
48
BÖLÜM 3:
TÜRKİYE’DE İNSAN
TİCARETİ MAĞDURLARININ
TESPİT SÜREÇLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
ADLİ VE İDARİ SÜREÇLER
Türkiye’de insan ticareti mağduru tespitinde uygulanan prosedürler, “adli ve idari”
olmak üzere iç içe geçmiş ancak birbirinden bağımsız yürüyen iki farklı süreçte devam
etmektedir.
Adli süreçte, kolluk birimleri Cumhuriyet savcısının talimatıyla hareket ederek suç
soruşturması ile ilgili çalışmaları yürütmekte ve suçun kovuşturulması için konuyu
delilleriyle birlikte mahkemeye sunmaktadır. Bu aşama, konu mahkeme aşamasına
getirilene kadar insan ticareti suçunun delillerinin toplanması, bu suçu işleyen faillerin
yakalanması, gerekli yazışmaların yapılması gibi işlemler; mahkemeye getirildiğinde
ise müştekilerin dinlenmesi, sanığın savunma hakkını kullanması gibi ceza adalet
sistemi içerisindeki diğer işlemleri içermektedir. Adli süreç uzun bir zaman diliminde
gerçekleşmektedir. Mahkemenin vereceği kararlar bazen aylar veya yıllar sürebilmektedir.
İdari süreçte yine kolluk birimleri aktif rol üstlenmekle birlikte, gerekli hallerde ulusal/
uluslararası kurum ve kuruluşların (IOM, KDV, İKGV, ADD) kolluk birimlerine
desteği, onlarla işbirliği ve ortak hareketi söz konusudur. Potansiyel insan ticareti
mağdurunu tanımlamak ve tespitini en hızlı şekilde yaparak koruma altına almak,
uluslararası standartlarda kendisine tanınan haklara erişimini sağlamak, mağdur yabancı
ve ülkesine dönmeyi tercih ediyorsa, ülkesine güvenli bir şekilde geri dönüşünü sağlamak
idari süreç içindeki işlemlerdir.
Türkiye’de mağdur tespiti ile ilgili yürütülen her iki süreç (adli ve idari), insan
ticareti suçu ile ilk karşılaşma anında başlamaktadır. İnsan ticareti suçu ve mağduru
ile karşılaşma, kolluğun önleyici hizmetleriyle, planlı insan ticareti operasyonları ve
diğer yapılan operasyonlar sırasında, mağdurun kolluğa ulaşımı, ihbar ve şikâyetlerin
kolluğa ulaşmasıyla ya da ulusal/uluslararası kuruluşların kollukla gerçekleştirdiği ortak
çalışmalarla gerçekleşmektedir. Kolluğun herhangi bir birimi, insan ticareti suçuyla
karşılaştığında konuyu zaman kaybetmeksizin ilgili birime yönlendirebilmektedir.
Olayın ve potansiyel mağdurların niteliğine göre çok hızlı ve seri bir şekilde olayın takibi
ve mağdur tespiti kolluk birimleri içerisinde el değiştirmektedir.
Bu mekanizmalar, potansiyel mağdurun çocuk, yetişkin yabancı veya yetişkin Türk
vatandaşı olmasına göre farklı usullere göre işletilmektedir. Potansiyel insan ticareti
mağduru ile ilk karşılaşma anında kolluk birimleri ön bir değerlendirme yapmaktadır.
Bu birimler, Emniyet Genel Müdürlüğünün ve Jandarma Genel Komutanlığının taşra
teşkilatlarında görev yapan birimlerdir. Özellikle şikâyet, ihbar ya da önleyici hizmetler
esnasında insan ticareti ile ilgili konular, kolluğun herhangi bir birimine geldiğinde,
görevliler potansiyel insan ticareti mağduru ile ilgili bulguları değerlendirerek olayı
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
51
ve mağdur olma olasılığı bulunan kişileri uzman birimlere sevk etmektedirler. Bu
birimler, İl Emniyet Müdürlükleri çatısı altında hizmet veren Asayiş, Kaçakçılık ve
Organize Suçlarla Mücadele ile Yabancılar Şube Müdürlükleridir. Ayrıca İl Jandarma
Komutanlığı altında da Asayiş ve Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubeleri bu
konuyla doğrudan ilgilenen birimlerdir.
bulunmamaktadır. Bu nedenle sığınma evine gitmek istemeyen mağdurla ilgili olarak
kendilerinin de rızaları alınmak suretiyle bir an önce güvenli bir şekilde ülkelerine dönüşleri
sağlanmaktadır. Mağdurun ülkede daha fazla kalmasını gerektirecek durumların varlığı
halinde insani ikamet izni düzenlenebilmektedir. Bu sürecin sonrasında mağdur IOM
ile işbirliği halinde ülkesine güvenli olarak dönmektedir (Şekil-3).
Şekil 3: İnsan Ticaretinin (Potansiyel) Mağduru Yetişkin Yabancılarla ilgili Adli ve İdari Sürecin
Şekil 4: İnsan Ticaretinin (Potansiyel) Mağduru Yetişkin Türk Vatandaşıyla ilgili Adli ve İdari Süreç
Takibi
Takibi
İdari Süreç:
Emniyet
Yabancılar Şubesi
+ STK + IOM
Yetişkin
Yabancılar
Adli Süreç:
Jandarma/Emniyet
KOM/Asayiş Ş. +
Savcılık
Olayların gerçekleştiği ildeki Emniyet Müdürlüklerinin ya da Jandarma Komutanlığı
birimlerinin karşılaştıkları potansiyel insan ticareti mağdurları ile ilgili adli sürecin
yer aldığı ön işlemlerin hemen akabinde potansiyel yabancı mağdurlar, İl Emniyet
Müdürlüğü’nün Yabancılar Şube Müdürlüğüne yönlendirilmektedirler. Bu
birimlerde mağdur tespiti işlemleri ve mülakatları, eğitimli ve uzman ekip tarafından
ve ayrıca gerektiğinde uluslararası ve sivil toplum kuruluşlarından da destek alınarak
yapılmaktadır. Ancak genel atamaya tabi olan personelin bir süre sonra yerinin değiştiği
ve yerine gelen personelin de aynı tecrübeye sahip olabilmesi için belirli bir süreye
ihtiyacının olduğu görülmektedir. Mağdur olduğuna kanaat getirilen ve mağdur tespiti
için eldeki bulgulara uyan insan ticaretine maruz kalmış kişiler hakkında İl Emniyet
Müdürlüklerindeki Yabancılar Şubelerinin hazırladıkları rapora istinaden Yabancılar
Hudut İltica Dairesince kişinin mağdur olduğu resmen tespit edilmektedir.
Mağdur statüsü verilen yabancılar, Ankara, İstanbul ve Antalya’da bulunan ve ilgili sivil
toplum kuruluşlarınca işletilen sığınma evlerine yerleştirilmektedirler. Sığınma evinde
kalmak isteyen yabancı mağdurlar IOM ile işbirliği halinde güvenli olarak ülkelerine
gönderilmektedirler. Sığınma evinde kalmayı kabul eden mağdurlara sığınma evlerinde
bulundukları süreçte gerekli tıbbi, adli ve psikolojik destek verilmektedir. Sığınma evine
gitmek istemeyen mağdurların güvenli bir şekilde tutulabilecekleri alternatif bir mekan
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
52
İdari Süreç:
Jandarma/Emniyet
KOM/Asayiş Şb.
Yetişkin Türk
Vatandaşları
Adli Süreç:
Jandarma/Emniyet
KOM/Asayiş Şb. +
Savcılık
İnsan ticaretine maruz kalmış kişinin yetişkin Türk vatandaşı olması halinde gerek adli
gerekse idari süreç, Asayiş ve KOM Şubelerince yürütülmektedir. Bu süreçte mağdur
tespiti için ifade alma sırasında kimi durumlarda veya yerel imkânlar elverdiği takdirde
psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve/veya doktor bulundurulmaktadır. Mağdur tespiti,
uzmanların ortak değerlendirmesi sonucunda yapılmaktadır. Yerli mağdur, olayın
niteliğine ve kendi içinde bulunduğu durumuna göre ailesine teslim edilebilmektedir.
Ailesine teslim edilmesi uygun görülmeyen kadınlar, benzer istismar durumlarına maruz
kalmış olan diğer kadınların psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü sırasında
geçici olarak kalabilecekleri “kadın konukevlerine” yerleştirilmektedirler. Ayrıca
ülkemizdeki mevcut ulusal yönlendirme mekanizması Türk vatandaşlarını kapsayacak
şekilde düzenlenmemiştir. Mağdur erkek ise ihtiyaç halinde yerel imkânlara göre bir
sığınma ünitesine yerleştirilmektedir. Araştırmamız sırasında sığınma evi veya diğer
destek mekanizmalarından yararlanan yerli mağdurlara ilişkin istatistiksel verilere
ulaşılamamıştır (Şekil-4).
18 yaşın altında olan Türk vatandaşı veya yabancı uyruklu çocuklar ise derhal Çocuk
Şube birimlerine yönlendirilmekte ve bu birimlerde çalışan eğitimli personel duruma
müdahil olmaktadır (Şekil-5).
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
53
Şekil 5: İnsan Ticareti Mağduru Çocuklarla ilgili Adli ve İdari Sürecin Takibi
İdari Süreç:
Çocuk Şube +
STK/Çocuk
Esirgeme Kurumları
MAĞDURLARLA İLK KARŞILAŞMA
Potansiyel mağdur kişilerle ilk karşılaşma ve dolayısıyla ilk izlenim ve ön değerlendirme,
mağdur tespiti için çok önemlidir. Türkiye’de insan ticareti suçu mağdurlarıyla ilk
karşılaşma;
• Kolluk birimlerinin önleyici hizmetleriyle,
• Kolluk birimlerinin düzenlediği planlı veya ani operasyonlarla,
Çocuklar
Adli Süreç:
Çocuk Şube +
Çocuk İzleme
Merkezleri
(18 yaşın altındaki herkes)
İnsan ticaretine konu olan çocuklar ile doğrudan Çocuk Şubeleri ilgilenmektedir. Bu
mağdurlarla adli süreçte yapılan görüşmeler, Çocuk Şubelerdeki kolluk görevlileri
marifetiyle, Çocuk İzleme Merkezleri (ÇİM) olarak adlandırılan ve sadece çocuklara
hizmet veren birimlerde gerçekleştirilmektedir. ÇİM’lerde 7/24 hizmet veren ve çocukla
ilgili olaylarda nasıl hareket edilmesi gerektiği konusunda eğitim almış kişiler görev
yapmaktadır. Bu merkezlerde savcı, psikolog, doktor ve diğer ara hizmetlerde çalışan
görevliler bulunmakta ve bu görevliler çocuk mağdurların ifadesini almaktadır. Bu
ifadeler, sesli ve görüntülü olarak kayda alınmakta, böylelikle çocuğun verdiği bilgileri
bir daha anlatmasını gerektirmeyecek şekilde delillendirme yapılması sağlanmaktadır. Bu
ifade işleminin ardından çocuklar, yabancı ise Yabancılar Şubesi aracılığı ile STK’ların
korumasına alınmakta ya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ilgili birimleriyle
işbirliğine gidilerek bir koruma sağlanmakta; Türk vatandaşı ise çocuğun ailesine ya
da duruma göre Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı olarak hizmet veren çocuk
yuvalarına alınmakta ve rehabilitasyonu için gerekli hizmetler verilmektedir. Ayrıca
mevcut sığınma evleri, 13-15 yaş grubundaki çocuklar için uygun olmadığı için çocuk
yuvalarına yerleştirilebilmektedir.
• Mağdurların mücadelede yetkili birimlere bizzat ulaşmasıyla,
• 157 ve benzeri acil yardım telefon hatlarını (155, 156 vd.) arayarak yapılan
ihbar ve şikâyetlerle,
• Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla birlikte gerçekleştirilen ortak
çalışmalarla gerçekleşmektedir.
Önleyici Hizmet Çalışmaları Esnasında İlk Karşılaşma
Genel kolluk hizmet birimleri, toplumun huzurunu ve güvenliğini sağlamak, hayatın
normal akışını düzenlemek amacıyla görevlerini yaparken insan ticareti suçuyla ve bu
suçtan dolayı istismar edilenlerle de karşılaşabilmektedirler. Plansız bir şekilde gelişen
bu gibi olaylarla karşılaşan ekipler genellikle insan ticareti suçu ve mağdurları hakkında
uzmanlığı olmayan görevlilerdir. Bu aşamada, olası mağdurun karakteristiklerini
bilmeyen bir kolluk görevlisinin konuyu tam olarak anlayamaması olasıdır. Bazı
durumlarda bu görevlilerin mağdurları yanlış yönlendirmesi ihtimali de bulunmaktadır.
Bununla birlikte, önleyici hizmetlerde bulunan kolluk görevlileri genellikle bu tür
olaylarla karşılaştıklarında olayın niteliğine ve kişilerin durumuna göre konuyu,
doğrudan ve hiç bekletmeksizin kolluğun konuyla ilgili eğitim almış uzmanlarının
bulunduğu aşağıdaki birimlere yönlendirmektedir;
• Asayiş Şube Müdürlüğü,
• Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürlüğü,
• Yabancılar Şube Müdürlüğü ya da
• Çocuk Şube Müdürlüğü
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
54
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
55
İhbar ve Şikâyetler Sonrası İlk Karşılaşma
İnsan ticareti suçu ve mağdurları hakkında bilgilere, ihbar ve şikâyetler sonrasında
da ulaşılmaktadır. Bu tür suçlara ilişkin gelen ihbar ve şikâyetlerde olay yerine giden
ekipler, genellikle kolluk birimlerinin konu hakkında bilgi ve tecrübesi olan uzman
görevlilerden oluşmaktadır. 157 hattına gelen ihbarların değerlendirilebilir bulunması
durumunda, operatörler konuyu ilgili şehrin il emniyet müdürlüğünün 155 veya il
jandarma komutanlığının 156 numaralı hattına bildirmektedir. Bu hattın operatörleri
de konuyu ilgili birime yönlendirmektedir.
İhbar ve şikâyetlerin niteliğine göre insan ticareti suçu ve potansiyel mağduru ile
karşılaşmada;
• Kişi 18 yaşın altında (çocuklar) ise
○○ Çocuk Şube Müdürlüğüne bağlı uzmanlar,
• 18 yaşın üstünde (yetişkin) ise olayın niteliğine göre,
○○ Asayiş Şube Müdürlüğüne,
○○ Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğüne veya
○○ Jandarmaya bağlı uzmanlar bulunmaktadır.
İhbar ve şikayetler sonrası ilgili ekiplerin müdahalesiyle potansiyel mağdurla ilk
karşılaşma sağlanmaktadır. Her birim, insan ticareti suçu ve mağdurları konusunda bilgi,
birikim ve tecrübesi olan eğitimli uzman personeli aracılığı ile konuya yaklaşmaktadır.
Eğer bu birimlerde uzman psikolog ya da sosyal çalışma uzmanları yoksa ulusal ve/
veya uluslararası kurum ve kuruluşlardan destek alınarak mağdurla ilk karşılaşma
sağlanmaktadır. Ancak bazı illerde kolluk yetkililerinin insan psikolojisinden anlayan
ve bir mağdura profesyonel olarak nasıl destek sağlanması gerektiğini bilen uzmanlara
ulaşmakta zorluk çektiği belirtilmektedir. Sığınma evi bulunan Ankara, İstanbul
ve Antalya illerinde deneyim sahibi STK çalışanlarının bu aşamada destek vermeleri
halinde yararlı sonuçlar elde edildiği de gözlenmiştir.
Kolluk görevlileri, ihbar ve şikayet üzerine gelişen olaylarda karşılaşılan kişilerin
ifadelerine daha fazla önem vermektedir. Olası mağdurdan alınacak bilgiler, açılacak
olan soruşturma dosyasının sağlıklı bir şekilde işletilmesine ve olası bir insan ticareti
şebekesinin tespitine imkân sağlayabilecektir.
Ancak, bir süredir baskı ve tehdit ile sindirilmiş olan ve çeşitli şekillerde korkutulmuş
bir suç mağdurunun, yapılan bir polis/jandarma operasyonu sonrasında hiç tanımadığı
güvenlik güçlerine, güven ilişkisinin tesis edilemediği bir ortamda sağlıklı bilgiler
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
56
vermesini beklemek çok makul değildir. Mağdur, bir an önce bu ortamdan kurtularak
normal hayat düzenine geçmek istemektedir. Bunun için en kısa sürede bulunduğu
ortamdan ayrılmayı sağlayacak opsiyonları tercih etmektedir. Örneğin, mağdur yabancı
ise tacirler hakkında şikayetçi olmaktansa, bir an önce sınırdışı edilerek ülkesine dönmeyi
istemektedir. Sürecin uzaması ihtimali mağdur için bir avantaj oluşturmamaktadır.
Bu nedenle uygulayıcılar, ilk karşılaşmada kolluk görevlilerine destek sağlamak
üzere uzman psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarına ihtiyaçlarının olduğunu
belirtmektedirler. İhbar ve şikayet üzerine aniden gelişen olaylarda, ilk karşılaşma
sırasında kişi şikayetçi olduğunu belirtmediği takdirde ön tespit ve değerlendirme kısa
sürmekte, somut delillerle desteklenecek bir durum olmadığında ise mağdur tespiti
yapılamamaktadır. Teknik imkanların yetersiz olduğu durumlarda ise daha çok kişilerin
ifadeleri ile yetinilmektedir. Aslında yasal düzenlemelerde şikayetçi olma zorunluluğu
bulunmamaktadır. Ancak son yıllarda tacirler, kendi aleyhlerinde delil olabilecek her
şeyden kaçınmakta ve iz bırakmadan hareket etmektedirler. Dolayısıyla işledikleri suçta
profesyonel davranmaları, kolluk görevlilerinin somut delillere ulaşmasında sorun
yaşamasına yol açmaktadır. Bazen mağdurun şikayeti olmaksızın, tacir hakkında işlem
yapmanın mümkün olamayacağı değerlendirilmektedir.
Bunun yanında, bir başkasından yardım alarak ya da kendi girişimiyle kaçmayı
başaran mağdurlar, güvenlik güçlerine, başka kamu görevlilerine veya yabancı iseler
ülkelerinin konsolosluk görevlilerine gelerek yardım isteyebilmektedir. Bu durumda
gelen mağdurlar, operasyonlarda kurtarılan mağdurlara kıyasla işbirliğine daha açık
davranmakta ve tacirler hakkında bilgi vermektedirler. Ancak, mağdurun yardım talep
ettiği kamu görevlilerinin insan ticareti suçuna vakıf olmaması halinde, gerek tespit,
gerekse koruma önlemlerinde zafiyet yaşanabildiği, örneğin sıradan bir asayiş (darp,
yaralama vs.) olayıymış gibi bu soruna yaklaşıldığı da belirtilmektedir.
Projeli Çalışmalar Sonrası İlk Karşılaşma Üzerine Değerlendirmeler
Türkiye’de insan ticareti suçunun ortaya çıkartılmasında planlı ve projeli çalışmalar,
Emniyet Asayiş Şube ve KOM Şube Müdürlükleri ile Jandarma KOM Şube
Müdürlüklerince gerçekleştirilmektedir. Bu tür operasyonlarda potansiyel mağdurlarla
ilk kez karşılaşanlar da yine bu birimlerde çalışan görevliler olmaktadır. Yabancılar
Şubeleri, idari yönden insan ticareti mağdurunun tespiti işlemlerini gerçekleştirirken,
adli süreçte teknik çalışmalar Asayiş ya da KOM Şubelerince yürütülmektedir.
Uzun soluklu bu çalışmalarda tacirlerin yaptıkları telefon görüşmeleri dinlenmekte,
fiziki izlemeler yapılmakta, ilişkiler ağı çözülmeye çalışılmakta, suça ilişkin delillendirme
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
57
yapılmakta, bu sırada tacirler tarafından kontrol edilen olası mağdurlar hakkında da
bilgi toplanmaktadır. Güvenlik güçleri, gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda,
mağduriyetin uzamaması ve olumsuz sonuçların oluşmaması için titiz davranmaya
gayret göstermektedir.
Elde edilen deliller çerçevesinde araç fiillerin varlığı tespit edilmekte, kişilerin
mağduriyetleri de belgelenmektedir. Böylelikle, operasyon sırasında yakalananlardan
hangisinin tacir, hangisinin mağdur olduğu konusunda kolluk kesine yakın ön bir bilgiye
sahip olabilmektedir. Bu ön bilgiyle operasyon yapan görevliler, daha sağlıklı şekilde
müdahale imkanına sahip olmakta, kadın görevliler mağdur kişilerle doğrudan temas
kurmakta ve onları koruma altına almaları sağlanmaktadır. Planlı operasyonlar sırasında
da, uzun süren dinleme ve izlemelere rağmen varlığı tespit edilemeyen, ancak operasyon
sırasında ortaya çıkan mağdur kişiler de kurtarılabilmektedir. Projeli çalışmalar suçun
ortaya çıkarılması, kovuşturulması ve mağdurun desteklenmesi açısından, ön çalışmalara
da sahip olunduğundan, çok daha etkili ve başarılıdır. Ancak bazı planlı operasyonlarda
insan tacirleri yakalanırken mağdurun tespit edilemediği de görülmektedir. Bu sorunun
ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak her durumda, ani operasyonlara kıyasla,
planlı operasyonlarda güvenlik güçleri, ilk karşılaşmaya daha hazırlıklı olmaktadırlar.
Bu tür profesyonel olmayan yöntemlerin denenmesi aşağıdaki riskleri taşımaktadır:
• Karşılıklı hatır gönül çerçevesinde kurulan ilişki, bir süre sonra tercümanın
rolünü karıştırmasına ve olayı manipüle etmesine neden olabilmektedir.
• Yeminli tercüman çalıştırılmaması eksik veya yanlış tercümeye, bu ise kişinin
gerçekten mağdur olup olmadığının doğru şekilde anlaşılamamasına neden
olabilmektedir.
• Bu tür kişilerin gizliliği koruma konusunda ne kadar hassas olabileceği tartışmalı
bir konudur.
• Kovuşturma aşamasında avukat ve resmi tercüman eşliğinde alınmayan ifadeler
problem yaratmakta ve cezalandırmaları engellemektedir.
• Mağdurun güvenliği açısından tehdit oluşturmaktadır.
Tercüman Konusundaki Tespitler
Operasyonlarda tercüman bulma konusunda sorunlar yaşandığı görülmüştür.
Güvenlik birimleri, tercüman çalıştırma konusunda yeterli ödenekleri bulunmadığını
belirtilmektedir. Bu nedenle tercüme hizmetleri yerel imkanlarla karşılanmaya
çalışılmakta, bu ise profesyonel bir tarz olmadığından istenen sonucu vermemektedir.
Yapılan görüşmelerde uygulayıcıların tercüman olarak mağdurlarla aynı dili konuşabilen
ancak tercüman sıfatı taşımayan personellerinden de istifade ettikleri görülmektedir.
Kendilerini şanslı gören bu uygulayıcılar, her zaman bu dilleri bilen personelle çalışmanın
mümkün olmadığını dile getirmişlerdir.
Bazı illerde tercüman sorunu yaşadıklarını belirten kolluk görevlileri sorunu farklı
yöntemler keşfederek çözmeye çalıştıklarını belirtmişlerdir. Alan çalışmalarında
karşılaştığımız bir uygulayıcı, riskli olduğunu bilmelerine rağmen, profesyonel olarak
tercüman olmayan, ancak Türkiye’de yaşamakta olan bazı yabancılardan da yardım
aldıklarını ifade etmişlerdir.
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
58
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
59
MAĞDURUN KİM OLDUĞUNUN TANIMLANMASI
Sovyetler Birliği’nin dağılması süreci ile başlayan göç hareketleri çerçevesinde Türkiye’ye
gelen binlerce kadından bir kısmı fuhuş sektöründe istihdam alanı bulmuş, bunlardan
bir kısmı da suç örgütlerinin istismarına maruz kalmıştır. Türkiye’de insan ticareti
konusu, Palermo Protokolünün ardından gelişen süreçte daha çok yabancı kadınların
veya genç kızların fuhuş yapmaya zorlanması şeklinde bilinmektedir.
Bu algının oluşmasında fuhuş sektörünün çokça medyada yer bulması da önemli bir
faktör olmuştur. İnsan ticareti ile ilgili düzenlenen eğitim ve farkındalık çalışmalarında
da daha çok “yabancı”, “kadın”, “zorla fuhuş yaptırma” mağduru kişiler ön planda
tutulmuştur. Bu durum, insan ticaretinin diğer alanlarına maruz kalan kişilerin yeterince
tanınmamasına, ihmal edilmesine, ikinci planda tutulmasına veya farklı şekillerde işlem
yapılmasına yol açmıştır.
Bunun dışında, fuhuş nedeniyle hakkında işlem yapılan kişilerin mağdur olup olmadığı,
rızasıyla bu işin içinde olup olmadığı, olası mağdur kişinin davranışları ve yaklaşımı, kanun
metninin bazı konularda açık olmaması gibi pek çok neden, uygulayıcıların mağdur
tespitinde farklı yorumlamalara girmelerine yol açmaktadır. Özellikle uygulayıcıların,
fuhuş sektöründe “rıza”nın olup olmadığının veya olup-olmaması gerektiğinin tespiti
konusunda zorlandıkları anlaşılmaktadır.
Bu konuda karşılaşılan tereddütler; (a) mağdurun psikolojik durumundan kaynaklanan
tereddütler, (b) kanun metinleri ve uygulamadan kaynaklanan tereddütler olarak iki
farklı açıdan değerlendirilmiştir:
Mağdurdan Kaynaklanan Tereddütler
Zorla fuhuş yaptırılarak insan ticareti mağduru olan kadın veya genç kızların güvenlik
güçlerinin yardımıyla insan tacirlerinin kontrolünden kurtarılmaları sonrasında,
güvenlik güçlerinin yaptığı mülakatlarda açık olmadıkları, hikâyelerini gizledikleri,
hiç konuşmadıkları, konuşsalar dahi tacir hakkında bilgi vermedikleri uygulayıcılar
tarafından ısrarla vurgulanmaktadır. Bu konuda yabancı veya yerli mağdurlar arasında
belirgin farklılık bulunmamaktadır. Ancak yabancı mağdurlar özellikle dil bariyeri,
yabancı bir ülkede bulunma, şok ve travma oluşması gibi nedenlerle emniyet birimlerinde
konuşmaktansa süreçten bir an önce nasıl çıkabileceklerine odaklanmaktadırlar.
Mağdur kişilerin geçmiş tecrübeleri olan ve mağdur olmayan sektör çalışanlarından
etkilendikleri de görülmektedir. Tacirler tarafından korkutulan kadınlar, polis içinde
tacirlerin elemanlarının olduğuna inandırılmışlardır. Bu nedenle, konuşmaları halinde
daha ağır sonuçlara uğrayacaklarını düşünmektedirler.
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
60
Tespit edilen yabancı mağdurların bir kısmı, Türkiye’ye gelirken fuhuş sektöründe
çalışacağını bilerek, çok para kazanma hayaliyle gelmektedir. Doğrudan tacirlerin
yönlendirmesi ile gelen bu kişiler, ülkeye girişten hemen sonra insan ticareti sarmalına
sokulmakta, hareket serbestisi kısıtlanmakta ve zorla müşterilere pazarlanmaktadır.
Ülkeye kendi inisiyatifiyle gelerek fuhuş sektöründe çalışan yabancı kadınlardan
bazılarının da ilerleyen süreçte kaçırılarak ya da kandırılarak tacirlerin ağına düştükleri
de anlaşılmaktadır. Her iki gruptaki kadınların hayallerini gerçekleştiremeden hayal
kırıklığına uğraması ve kazanımlarına tacirler tarafından el konulması ağır bir durum
oluşturmaktadır. Uygulayıcıların kanaatine göre, az sayıda da olsa bu amaçla gelenlerin
de olduğu ve tekrar sektöre bir an önce dönmek, kendi iradeleriyle çalışmak amacıyla
soruşturma sürecini uzatmadan ülkesine dönmek istediği belirtilmektedir. İfadesinde
“mağdur olmadığını, rızasıyla bu işi yaptığını, kimse tarafından zorlanmadığını” beyan
eden kişilere güvenlik birimlerinde yapılan telkinlerin de çoğu durumlarda sonuçsuz
kaldığı ifade edilmektedir. Nihayetinde, bu kişilere mağdur statüsü verilememektedir.
Ancak, planlı operasyonlarda tespit edilen ve mağdur olabileceğine dair yüksek şüphe
bulunan bazı kadınların da operasyon sonrası yapılan görüşmelerde, rızasıyla bu süreçte
yer aldığını ve kimseden şikayetçi olmadığını beyan ettiği sıklıkla rastlanan bir durumdur.
Emniyet birimleri, topladıkları delilleri mağdur kişilerle paylaştıklarında bazı mağdurların
konuşmaya yanaştığını, ancak bunun çok nadir olduğunu belirtmektedirler. Aslında
yasal düzenlemeler uyarınca bu rıza dikkate alınmamalı ve doğrudan işlem yapılmalıdır.
Bu nedenle böylesi durumlarda uygulayıcıların rıza aramaksızın da işlemlerini yürütmesi
gerekmektedir. Ancak adli görevi de bulunan kolluk, rol çatışması yaşamakta ve mağdur
olarak tespit ettiği birisi için açtığı dosyada mağduriyetin yaşanmasına yol açan kişi/leri,
somut delilleri de belirtmesi gerekmektedir. Çünkü adli amiri olarak savcı, kendisini
görevi gereği adli olay menşeli yönlendirmektedir. Dolayısıyla adli ve idari görevi
bulunan kolluk rol çatışması yaşamaktadır.
Mağdur ile yapılan görüşmede, güvenlik güçleri nadiren konu hakkında uzman ve
tecrübeleri olan sivil uzmanlardan yardım alabilmektedir. Travmaya uğramış kadın
psikolojisini bilen uzmanların mağdurları bir süre sonra açabildikleri, konuşmaya ikna
ettiklerine rastlanmaktadır. Ancak, bu tür imkansızlıklar (uzman personele ulaşamama)
veya mağdurun sürekli kapalı olması nedeniyle bu durum her zaman mümkün
olmamaktadır. Uzmanlardan bazıları, son yıllarda karşılaştıkları vakalarda mağdur
olduklarına kanaat getirdikleri bazı kadınların veya genç kızların eğitim seviyelerinin
oldukça düşük olduğunu gördüklerini, tüm çabalara rağmen bu kişilerin konuşmaya
ikna dahi edilemediğini belirtmektedirler.
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
61
Benzer çekinceler, zorla çalıştırma mağduru olan kişilerde de görülmektedir. Gerek
yetişkin, gerekse çocuk mağdurlar olsun, bir süre devam eden hapsetme, tehdit,
korkutma, dayak ve benzeri uygulamalar neticesinde sindirilmiş hale geldiklerinden
dolayı, süreç hakkında bilgi vermekte güçlük çekmektedirler. Özellikle yerli mağdurlar,
yaşam şartlarının yine aynı çevrede ve ortamlarda devam edeceği inancıyla, kendilerine
eziyet eden kişiler hakkında şikâyetçi olmaktan ve bilgi vermekten kaçınmaktadırlar.
Çocukların daha rahat konuşabilmesi ve açılmasına yönelik olarak psikolog ve sosyal
hizmet uzmanlarının çabalarının başarılı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, yetişkin
mağdurların kendilerini ifade etmesine imkân sağlayacak destek mekanizmalarının
olmadığı görülmektedir.
Görüldüğü üzere, mağdur tespitinde mağdurun çeşitli nedenlerle işbirliğine yanaş(a)
maması ile uygun ortam ve koşulların sağlanamaması temel sorunlardan birisi olarak
ortaya çıkmaktadır.
Kanun Metinlerinden ve Uygulamadan Kaynaklanan Tereddütler
Uygulayıcılarla yapılan görüşmelerde, TCK 80. Madde ile 227. Madde içeriklerinde yer
alan benzer ifadelerin tereddüt oluşturduğu, farklı birimlerin madde metinlerini farklı
şekilde yorumladıkları anlaşılmaktadır. Bu nedenle mevzuatın farklı yorumlara açık
olması, uygulamada sorunların yaşanmasına yol açabilmektedir. İnsan ticaretinin öncül
bir suç olduğu düşüncesi ilgili tüm birimlerin düşüncesi olmalıdır.
için kişinin kimseden şikayetçi olmadığı beyanını esas alarak, konuyu insan ticareti
yönünden sorgulamamaktadır.
Aslında fuhuş yapan kadının rızası olsa dahi araç fiillerin (tehdit, baskı, cebir veya şiddet
uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim
olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek) birisine maruz
kalması halinde insan ticareti suçu oluşmakta, diğer bir deyişle kadın mağdur durumuna
düşmektedir.
Tanımlama konusundaki çok önemli bir sorun da “zorla çalıştırma” nedeniyle oluşan
insan ticareti suçu hakkında uygulayıcı birimlerin yeterli bilgiye sahip olmamalarıdır.
Türkiye’de zorla çalıştırma olayları dilendirme, hırsızlık yaptırma, ev bakıcılığı yapma
şekillerinde görülmektedir. KOM Şubelerinin planlı operasyonlarında bu çeşit zorla
çalıştırma mağdurlarına ilişkin duyarlılık göze çarpmaktadır. Ancak, Asayiş birimlerinde
insan ticaretin unsurlarının oluştuğu “zorla çalıştırma” olaylarının daha çok “Hürriyete
Karşı Suçlar” kapsamında değerlendirildiği, TCK’nın 109 (Kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma) ve 117. (İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli) maddelerine göre işlem yapıldığı
anlaşılmaktadır. Her iki kanun maddesi de 80. Maddeye kıyasla çok daha hafif cezalar
öngörmektedir.
TCK 80. maddede tanımlanan insan ticareti suçu ile TCK 227. maddede tanımlanan
fuhşa sevk/teşvik suçu benzerlikler içermektedir. Aynı tür eylemler 80. maddede, insan
ticareti suçu olarak tanımlanırken 227. Maddede fuhşa sevk/teşvik olarak tanımlanmış
ve farklı cezalar öngörülmüştür. Diğer bir ifadeyle fuhuş suçunun nitelikli hale
dönüşmesini sağlayan TCK’nın 227’nci maddesinin 4, 5 ve 6. fıkralarında sayılan
(cebir, şiddet, hile çaresizliğinden yaralanma, nüfuzun kötüye kullanılması) nitelikli
durumların varlığı insan ticareti suçunda belirtilen unsurlarla örtüşmektedir. Bu durum
da birbirinden farklı yorum ve uygulamalara neden olmaktadır. Kanun maddelerinin
farklı yorumlanması, ‘fuhuş yaptırmak suretiyle insan ticareti suçu’ ile ‘fuhşa sevk/teşvik
suçu” tanımlarından kaynaklanan durumlar “kimin fuhuş yaptırılan”, “kimin insan
ticaretine maruz bırakılan” olduğu konusunda uygulayıcıların karşılaştıkları olaylarda
tereddüt yaşamalarına neden olmaktadır. Bu nedenle, uygulayıcılarda “fuhuş yapan
kadının rızası varsa insan ticareti suçu oluşmaz” algısına yol açmaktadır. Özellikle fuhuş
olaylarında olası mağdurların çoğu kendi rızaları ile bu işe girdiklerini belirtmekte,
dikkatli ve detaycı olmayan soruşturmacılar ise kolaycılığa kaçarak dosyayı kapatabilmek
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
62
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
63
MAĞDUR TESPİTİNDE DELİLLENDİRME SORUNU
Türkiye’de son yıllarda tespit edilen insan ticareti mağduru sayısında önemli bir düşüş
görülmektedir. Uygulayıcılar, bu düşüşün nedenlerinden birisinin delillendirmede
yaşadıkları zorluklar olduğunu belirtmektedirler. İnsan ticareti şebekelerinin
kullandıkları yöntemler, bağlantıları, organizasyonel yapıları ve her türlü eylemleri ile
ilgili olarak güvenlik güçlerinin 2002 yılından bu yana geniş tecrübeleri bulunmaktadır.
Uzun yıllardır bu konularda operasyonlar yürütmekte olan uygulayıcılar, mağdur
sayısının yüksek olduğu 2003-2007 yılları arasındaki periyotla, son 4 yıllık zaman
diliminde tacirlerin eylem, yöntem ve yapılanmalarında önemli değişiklikler yaşandığını
gözlediklerini ifade etmişlerdir.
Uygulayıcılara göre, geçmiş dönemde (2003-2007 arası) ülkeye getirilen ya da ülke içinde
kaçırılan mağdurların (yerli veya yabancı) kimlik ya da pasaportlarına el konuluyor, zor
kullanılıyor, kapalı yerlerde tutuluyor, dövülüyor veya işkence ediliyordu ve bu gibi
sindirme yöntemlerine sıklıkla başvuruluyordu. Dolayısıyla tacirlerin yakalanması,
mağdurların tespit edilmesi oldukça kolay olmaktaydı. Ancak son zamanlarda bu tür
eylemlere teknik ve fiziki takip aşamalarında çok az rastlanıldığı ifade edilmektedir.
Tacirlerin, önceki yıllarda almış olduğu cezaların caydırıcı bir etki oluşturması, tacirleri
farklı yöntem arayışlarına itmiştir. İnsan tacirleri günümüzde kendilerini adli yönden
zora sokabilecek maddi delil üretmemeye dikkat etmektedirler. Bu çerçevede, çok
sık tek kullanımlık telefon hatları kullanmakta ve mümkün olduğunca maddi delil
bırakmamaktadırlar.
Daha önceleri geniş ağlarla, örgütlü olarak işlenen insan ticareti suçu, artık müstakil
işler yapan küçük tacirlerce işlenmekte ve dolayısıyla ağır cezalar almadan faaliyetlerine
kaldıkları yerden devam edebilmektedirler. Bir uygulayıcı, kendi bölgelerinde bu şekilde
hareket eden tacirlerin katı bir hiyerarşi içinde hareket etmediklerini, bu nedenle örgütlü
tanımına uymadan faaliyet yürüttüklerini, bu nedenle adli makamların kendilerine
teknik takip için izin vermediklerini vurgulamıştır. Bu tarz çalışan tacirler, en fazla
fuhşa teşvik ve aracılık suçlarından ceza almaktadırlar. Bu cezalar ise insan ticareti için
öngörülen cezaların yanında oldukça hafif kalmaktadır.
Tacirlerdeki bu yöntem değişimi, istismar edilen mağdurlar bakımından farklı bir
etki oluşturmaktadır. Tacirler, az da olsa mağdurlara pay vermekte, kimi zamanlarda
kontrollü şekilde alışveriş yapmasına ve gezebilmesine imkân sağlamakta, ailesi ile telefon
görüşmesi yapmasına da bazı durumlarda müsaade etmektedir. Bu durumda, mağdur
durumun zamanla daha da düzeleceği inancıyla güvenlik güçlerine başvurmamakta, bu
durumu kabullenerek tacirinin kurallarına uyarak yaşamaya alışmaktadır.
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
64
OLASI MAĞDURLARIN TUTULDUĞU KOLLUK BİRİMLERİNİN
FİZİKİ DURUMU
Güvenlik birimleri, illerde gerçekleştirilen fuhuş operasyonlarında ya da planlı insan
ticareti operasyonlarında ilk hedef olarak karşılaştıkları kadınlarla ilgili işlemleri en kısa
sürede tamamlayarak dosyalarını adli makamlara sunmayı amaçlamaktadırlar.
Bu suçla mücadele eden birimlerde uzmanlaşma esastır. Her uzman birim fiziki olarak
ayrılmış bölümlerde hizmet vermektedir. Örneğin, Asayiş Şubesine bağlı olarak görev
yapan Ahlak ve Kumar Büro Amirlikleri, şube içinde fiziki olarak diğer birimlerden
soyutlanmış mekânlarda yer almaktadır. Bazı illerde bu büroların daha geniş alanda
çalışma fırsatı bulduğu, olası mağdurlar için ayrılmış alanlara sahip olduğu yerler
gözlenmiştir. Ancak bu imkanlar her ilde ve şubede aynı ölçekte değildir. Daha dar
mekanlara sahip bürolarda özellikle çok sayıda kişinin ifadesinin alınması gereken
durumlarda bu çalışmada vurgulanan hassasiyetlere tam anlamda uymak mümkün
olamamaktadır.
Şubeye getirilen kadınlar arasında mağdur olabilecekleri değerlendirilenler diğerlerinden
ayrılmakta, bu süre zarfında ayrı bir odada tutulmaktadırlar. Ancak, bu durum operasyon
biriminin fiziki imkanlarıyla sınırlıdır. Yapılan gözlemlerde, potansiyel mağdurların
kolluk birimlerinde kısa süreyle tutuldukları fiziki ortamların birçok yerde “ayrı olarak
tutulma” veya “kişinin rahatlatılabileceği imkanlar sunma” bakımından yetersiz olduğu
anlaşılmıştır. İfade alma işlemleri tamamlanan ve mağdur olduğundan şüphelenilen
kadınların talep etmeleri halinde hastaneye, sığınma evlerine veya sonrasında
götürülecekleri her neresiyse ayrı araçlarla sevk edilmesi sağlanmaktadır.
Operasyonlarda yakalanan tacirler ile fuhuş yapan kadınlar ve bunlar arasında
olabilecek mağdurların birbirleri ile karşılaşmamalarına azami dikkat edilmekte bununla
birlikte devam eden süreçte bu statülerin tespitinin güç olması nedeniyle bu ayrımda
uygulayıcıların sorunlar yaşadığı da bilinmektedir. Yakalanan tacirler, doğrudan şüpheli
nezaretine alınmakta, kadınlar ise ifadeleri alınmak üzere şubenin ifade alınan bürolarına
götürülmektedir. İki grup birbirini hiç bir şekilde görmemektedir. Bu nedenle, ifadesine
başvurulacak olan potansiyel mağdurlar, tacirlerle yüz yüze gelmemektedir.
Her ne kadar yukarıda belirtildiği şekilde tacir ve mağdurun bir arada tutulmamasına
veya yüz yüze getirilmemesine çalışılsa da ifadesi alınacak kadınlar arasında tacirin iş
ortağı olan veya tacirin yakın dostu olan kadınların bulunması ve bu kişilerin potansiyel
mağdurları etkileme olasılığı da bulunmaktadır. Operasyon aşamasında mağdur tespit
sürecine aktif olarak katılma fırsatı bulan bir sosyal hizmet uzmanı, bu tür kişilere karşı
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
65
güvenlik birimlerinin dikkatli olması gerektiğini ve şüphelendikleri kişileri gruptan
ayırarak işlemlerine devam etmeleri gerektiğini belirtmiştir.
Yetişkin mağdurlarla ilgili ifade işlemlerinin en kısa sürede yapılması sağlanmakta
ve bunun için kolluğun çalışma ortamları olan bürolar kullanılmaktadır. Fiziki
yetersizliklerin farkında olan kolluk görevlileri potansiyel mağdurların tutuldukları
ortamlardan en az şekilde etkilenmeleri ve zarar görmemeleri için azami gayret
göstermektedirler. Mağdur olan kişilerin tespiti halinde olan imkânların en uygununu
iyi niyetli bir şekilde sunmaya çalışmaktadırlar. Uygulayıcıların pek çok yerde bilinçli
ve eğitimli oldukları görülmüş ve eldeki imkânları en verimli şekliyle değerlendirdikleri
anlaşılmıştır. Bir güvenlik uzmanının bu konudaki bir tespiti oldukça açıklayıcıdır:
“Araçlarımız, odalarımız, ekipmanlarımız, soruşturması devam eden kişiler için
dizayn edilmişken mağdur olması ihtimali olan birisinin aynı imkanlar dahilinde
tutulmasının ve bu atmosferde mağdur oldukları tespitinin yapılmasının ne denli
doğru olduğu söylenebilir ki?”
Bir yandan suçla mücadele etme adına gayretlerin olduğu, öte yandan bu suçun
potansiyel mağdurlarına yönelik hassas davranılmaya çalışıldığı ancak sınırlı imkanlarda
personel azlığı nedeniyle bir takım sorunların da yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu durumu
özetleyen bir uygulayıcı, mağdurlarla ilgili ön tespit ve değerlendirme sürecinde saatlerle
yarıştıklarını belirtmiştir. Az ve sınırlı süreye sahip bu görevliler, gece yapılan bir
operasyonda gözaltı yapılan 20-30 kişinin hastaneye götürülmeleri, şubeye getirilmeleri,
ifadelerinin alınması gibi tüm bu işlemleri birkaç saate sığdırmak zorunda olduklarını,
bu nedenle her bireye kısa çok az zaman ayırabildiklerini, çalışma ortamının da kişileri
rahatlatacak fonksiyon görmemesi nedeniyle, mağdurlara yönelik ifadelerin çok sağlıklı
bir şekilde ele alınamadığını ifade etmektedirler.
İLK GÖRÜŞMEYİ YAPAN GÖREVLİLERİN TUTUMU
Yetişkin potansiyel insan ticareti mağdurlarıyla ilk karşılaşanlar, genel kolluk hizmetinde
ve/veya konusu itibariyle adli süreci takip edecek olan kolluğun diğer birimlerinde
(Asayiş, KOM) görev yapan eğitimli ve tecrübe sahibi personeldir. İnsan ticareti
konusunda deneyimli, uzman personelin istihdamı hayati öneme sahiptir.
İlk işlemlerde görev alan ekip içerisinde, kişilerin olay yerinden kolluk birimlerine
getirilmeleri, oradan da sağlık kuruluşlarına ve (yabancı iseler) Yabancılar Şubeye
götürülmelerine kadar gerçekleşen işlemler anında, insan ticareti konusunda eğitimli
erkek memurlar yanında sivil giyimli kadın memurların da görev yapmasına, ilgili
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
66
şubelerde en az 3 kadın görevlinin vardiyalı olarak çalıştırılmasına imkanlar ölçüsünde
gayret gösterilmektedir. Uygulayıcılarla yapılan görüşmelerde özellikle en az bir yabancı
dil bilen bayan personelin bu tür operasyonlarda görevlendirilmesine özen gösterildiği
belirtilmektedir. Ancak bu durum her zaman mümkün olmamaktadır. Bayan personel
sayısının yetersiz olması, bayan personelin bu tür travmatik olaylardan psikolojik olarak
çok çabuk etkilenmeleri, gönüllü olarak çalışmak istememeleri, bulaşıcı hastalık kapma
ihtimalinden dolayı çekingen davranmaları karşılaşılan sorunların başında gelmektedir.
Uygulamada her ne kadar daha önce belirlenmiş standartlara uyarak işlemler yapılmaya
çalışılsa da personel azlığı ve fiziki yetersizlikler önemli bir sorun teşkil etmektedir.
Örneğin, KOM Şubelerinde konuyla ilgili görevli birimler insan ticareti ve göçmen
kaçakçılığı suçlarına bakan büro ya da kısımlar şeklinde yapılanmıştır. Hali hazırda
bir büro ya da kısım olarak hizmet veren bu birimlerin tek başlarına şubeyle temsil
edilebilecek iş yüküne sahip oldukları gözlenmiştir. Kısıtlı bir bütçe ve az sayıda
personel ile bu suçlarla mücadele üstün bir gayret ve mevcut imkanların sonuna kadar
zorlanmasıyla mümkün hale gelmektedir. Mevcut imkanlar çerçevesinde insan ticareti
suçuyla mücadele ve birlikte yürütülmesi gereken diğer işlemlerin (tespit, koruma gibi)
tek bir büronun sınırlı kaynak ve personeli ile yapılması özellikle iş yükü yoğun olan
illerde neredeyse imkansızdır.
İFADE ALMA SÜRECİ
Operasyonlar sırasında tespit edilen potansiyel insan ticareti mağdurları bilgilerine
başvurulmak üzere kolluk birimlerine getirilmektedir. Bazen bir operasyonda bilgisine
başvurmak üzere getirilen kadınların sayısı 20-30’u bulabilmekte, hatta 100’ü aşkın
kişinin konu olduğu olayların gerçekleştiği kolluk görevlileriyle yapılan görüşmelerde
belirtilmektedir. Sayı arttıkça bu kişilerin her birinin ifadelerinin sağlıklı alınabilmesi
güçleşmektedir.
Uzun süreli ve planlı bir operasyonda öncelikle konunun insan ticareti boyutuna
baktıklarını belirten uygulayıcılar, ilk karşılaşma anında kişilerin ifadeleri alınırken
her şeyi söyleyemediklerini, sürecin adli bir işlem olması nedeniyle ürkebildiklerini, bu
nedenle de insan psikolojisi uzmanı kişilerin ifade alma sürecinde bulunmalarının daha
uygun bir yaklaşım olacağını belirtmektedirler.
Kolluk birimlerinde, görevleri gereği, ifade alma ve çalışma mantığında şüpheli
konumundaki kişinin suçluluğunu belirleyecek yöntemler geliştirmek ve bu durumu
ortaya koyacak deliller toplamak önceliklidir. Çalışmalarda bu amaca odaklanılmakta
ve soruşturma dosyası tekamül ettirilmeye çalışılmaktadır. Dolayısıyla vuku bulmuş bir
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
67
asayiş olayını en kısa sürede çözmek için olayın failini bulma işlevine odaklanılmaktadır.
Bu yaklaşım, güvenlik güçlerinin olası mağdur kişiye yoğunlaşabilmelerini çok
zorlaştırmakta veya fırsat bile vermemektedir. Gözlemlerimize göre, operasyon
sonrası ifade alma işlemi sırasında nadiren psikolog veya sosyal hizmet uzmanı hazır
bulunmaktadır. Bazı illerde bilgili sosyal hizmet uzmanının yokluğu, bazı illerde ise
kolluk kuvvetlerinin gizliliği ön planda tutmaları nedeniyle bu aşamada mağduriyeti
belirlemeye yönelik ifadelerin kolluk tarafından alındığı, bunun da sağlıklı olmadığı
anlaşılmaktadır.
İş yükünün, fiziki yetersizliklerin ve personel sayısındaki azlığın da potansiyel mağdur
olarak görülen kişilerin ifadelerinin alınmasını etkilediği görülmüştür. Bu etkenlere
rağmen ilgili kolluk biriminde görev yapanların potansiyel mağdura yönelik tutum
ve davranışlarında profesyonelce davranmaya çalıştıkları da gözlemlenmiştir. Kolluk
görevlilerinin yaşadığı zorluklar hakkında izlenimlerini belirten bir STK çalışanı ise,
kadınların ifadeleri alınırken ortamın dar ve yeterince uygun olmamasının ve ayrıca
uzman personel eksikliğinin ya da zaman ve imkanların zorlanmasından kaynaklanan
nedenlerin, her bir kadının başından geçen olayı rahatlıkla anlatmasına ve yeteri kadar
bu kişilere zaman ayrılmasına ve dolayısıyla bildirimlerin eksik kalmasına yol açtığını
vurgulamıştır.
Potansiyel yabancı mağdurların dil bilmemeleri de ifade almayı zora sokan hususlardandır.
İfade sırasında detayları yakalayabilmek, ifadesi alınanın hislerini anlayabilmek ve
ipuçlarını tespit edebilmek önemlidir. Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı zaten zor bir
süreç olan ifade alma işlemi, araya tercümanın da girmesiyle hepten zor hale gelmektedir.
Potansiyel mağdurların doğru tespitinde kolluğun bazı değerlendirme ve ön hazırlık
çalışmaları yapması gerekmektedir. Mağdurun beden dilinin değerlendirilmesi, ülkeye
giriş-çıkış kayıtlarına bakılması, ifade öncesinde sohbet edilmesi ve kişiye güven telkin
edilmesi kolluğun ifade sürecinde dikkat etmesi gereken hususlar olarak belirtilmektedir.
Bir STK yetkilisi, potansiyel mağdurlarla ifade alma sürecinde kolluğa destek olduklarını
ve ilk görüşmelerde çoğunlukla kadınların kızgın, gergin ve stresli olduklarını
gözlemlediklerini belirtmiştir. Bazı mağdurlara tacirler tarafından uyuşturucu veya
hap içirildiğini ve bazı mağdurların bunun farkında dahi olmadıklarını, bu durumu
ancak birlikte çalıştıkları bir psikolog sayesinde anlayabildiklerini ifade eden uzman bu
şartlarda mağdurdan sağlıklı bilgi alınmasının beklenmemesi gerektiğini vurgulamıştır.
AVUKAT TAYİNİ VE AVUKATLARLA İLİŞKİ
Yaşı 18’den küçük olan çocuk mağdurlara insan ticareti olaylarında avukat
görevlendirilmesi yasal bir zorunluluktur. Yetişkin insan ticareti mağdurları, adli süreç
boyunca CMK 234. madde kapsamında kendilerini savunacak vekilleri yoksa barolardan
avukat görevlendirilmesini isteyebilmektedirler. Bu amaçla, bazı barolarda insan ticareti
alanında daha önce görev yapmış ve konuyu bilen bir avukat görevlendirilmesine
çalışılmaktadır. Örneğin Ankara Barosu, şiddete maruz kalan kadınlara adli yardım
sağlayabilmek amacıyla oluşturduğu bir merkezden insan ticareti olaylarına gönüllü
avukatlar görevlendirmektedir. Ancak, her ilde gönüllü ve bu konulara vakıf ve deneyimli
avukatlara ulaşmak mümkün değildir.
Uzun yıllardır insan ticareti soruşturmalarında görev alan bir uygulayıcı, gönüllü ve
deneyimli olmayan avukatların olası mağdurları tespit etmeye yönelik çabalarda
kolluk görevlilerine yardımcı olmadıkları, mağdur kişilerin ifade vermesi aşamasında
konuşmalarını teşvik etmedikleri, hatta bir an önce işlemleri tamamlayıp ayrılma
eğiliminde olabildiklerini vurgulamaktadırlar.
Avukat görevlendirilmesi ile ilgili bazı tespitleri bulunan bir STK çalışanı, çoğu
durumda barodan avukat gelmediğini; gelse de avukatın konunun uzmanı olmaması
nedeniyle sorun yaşandığını belirtmiştir. Bu nedenle barolarda da ihtisas konusuna
göre düzenlemelerin yapılması ve görevlendirmelerin bu ihtisaslaşmaya göre
uygulanması gerekmektedir. Bu konuda IOM’in insan ticareti ile mücadele eden
birimlere yönelik verdiği eğitimler bulunmaktadır. Araştırma esnasında insan ticareti
ile mücadele eden uygulayıcı ve hukuk adamlarıyla yapılan görüşmelerde konunun
ayrıca özel bilgi ve birikim gerektirdiği ve dolayısıyla insan ticareti ile ilgili birimlerde
ihtisaslaşmış alt birimlere ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Böylece insan ticareti
suçuyla mücadelede kurum kültürü ve kurumsallaşmaya gidilerek ilgililerin konuya her
defasında yabancılaşmasının önüne geçilebilecektir. Barolarda bu konuya ilgi duyan
avukatların özellikle bu alanda istihdamı sağlanabilmeli, bu konuda seminer ve eğitimler
düzenlenmelidir. Ayrıca avukatsız alınan ifadelerin kovuşturmanın ileri safhalarında
sorun olabileceği uygulayıcıların ajandasında yer etmelidir.
Her ilde insan ticaretine maruz kalmış kişilere destek sağlayan sosyal hizmet uzmanlarının
olmayışı uygulayıcıların bir anlamda elini kolunu bağlamaktadır. Bir uygulayıcı, sosyal
kurumlardan destek alınamadığı için 157’den destek istediklerini beyan etmiştir.
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
68
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
69
KOLLUK BİRİMLERİNİN OLASI MAĞDURLARA YAKLAŞIMI
MAĞDURİYETİN KESİNLEŞTİRİLMESİ
İş yüküne, fiziki ve teknik imkanların yetersizliğine ve bu durumların üzerlerinde
çaresizlik ve baskı unsuru oluşturmasına karşın kolluk görevlilerinin insan ticareti ve
fuhuş suçunda karşılaştıkları kişilere yönelik hassas tutum sergiledikleri gözlemlenmiştir.
Her olayda karşılaştıkları kişileri, öncelikle potansiyel bir insan ticareti mağduru olarak
gördükleri ve empati kurarak ilişkilerini belirledikleri anlaşılmaktadır. Bu konuda kolluk
görevlilerinin farklı eğitimler aldığı da anlaşılmaktadır.
Mağdur olduğu yönünde kuvvetli emare bulunan şahıslar, ifadeleri alındıktan sonra,
idari bir sürece tabi tutulmaktadırlar. İdari süreç, mağdurun koruma ve rehabilitasyon
hizmetlerinden bir an önce yararlanabilmesi için adli sürecin sonuçlanmasını beklemeden
gerçekleştirilen bir işlemler bütünüdür. İdari süreçte mağduriyetin kesinleştirilmesi
işlemlerinde bulunacak görevliler, insan ticareti konusunda eğitimli ve tecrübeli
bay/bayan kolluk görevlileri, gerekli hallerde psikolog, tercüman, avukat, doktor,
sosyal hizmet uzmanı, STK çalışanları ya da IOM temsilcilerinden oluşmaktadır. Bu
süreçte ilk aşama mağdur olduğu izlenimi doğuran kişinin mağduriyet durumunun
kesinleştirilmesidir.
Mağdurun içinde bulunduğu durumu, kolluk görevlilerinin empati kurarak anlamaya
çalışması, ifadenin başarılı bir şekilde alınmasını sağlayacaktır. Mağdurlar, başlarına
gelen olayları güvenilir gördüğü kimselere anlatma ihtiyacı duymaktadırlar. Ancak
her ne kadar kolluk görevlileri hassasiyet gösterse de, olası mağdurların her zaman
konuşmaya açık olmadıkları ifade edilmektedir. Bu husus zaman istemektedir. Örneğin,
taciri tarafından borçlandırılan ve bu durumu teknik takip çalışmasıyla tespit edilen
bir mağdur, şikayette bulunmadığını belirtmiştir. Bu teknik kayıtlar, tek başına
delil olamayacağından kendisinin şikayetçi olup olmayacağı konusunda ifadesine
başvurulmasına rağmen bu kişi yine de mağduriyetini ifade etmemiştir. Kolluğun ısrarlı
yaklaşımı, mağdurun şikayetçi olmama yönündeki kararlı duruşu nedeniyle sonuçsuz
kalabilmiştir.
Kolluk görevlilerinin ısrarlı çabalarına ve olumlu yaklaşımlarına rağmen bazı mağdurların
halen kapalı kaldıkları yönünde başkaca örneklere uygulayıcılarla yapılan görüşmelerde
sıkça rastlanılmıştır. Kolluğun özenli yaklaşımlarına rağmen, ülkesindeki çocuklarının,
yakınlarının risk altında olabileceği düşüncesiyle mağdur her türlü güvenceye karşı
tepkisiz kalabilmektedir.
Mağdur psikolojisi ve iletişim teknikleri konusunda kolluk birimlerinin aldığı/alacağı
eğitimler, belli bir seviyeden öteye gidememektedir. Kolluk görevlisinin kendisini
aldattığı algısı mağdurlarda daha baskındır. Kadın psikolog tarafından alınan ifade,
kolluk kuvvetlerinin aldığı ifadeden daha başarılı olmaktadır. Bir cumhuriyet savcısı bu
süreçle ilgili şu yorumları yapmıştır:
“...Tacir mağduru yalan yanlış tehdit etmiş. Poliste herkesi tanıyorum demiş.
Tacir, ‘yakalanırsan ve ters konuşursan bile polis seni bana teslim eder’,
diye mağduru uyarmış. Bu konuda psikolog desteği sağlar ve ikna ederseniz
konuşuyorlar. Şikayetçi oluyorlar. Birkaç defasında kolluk ifadesi alınmadan
psikolog desteği aldırarak bizzat şikayetlerini aldım...”
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
70
Türk vatandaşlarının mağduriyet durumu hakkında ilgili kolluk kuvvetlerinin görüşü ve
kişinin ifadesi doğrultusunda cumhuriyet savcıları karar vermektedir. Mağdur olduğu
belirlenen kişi eğer kadınsa Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü bünyesindeki
sığınmaevi/konuk evlerine ya da yerel yönetimlerin kadın sığınma evlerine nakledilmekte,
çeşitli sosyal ve tıbbi hizmetlerden yararlandırılmaktadır. Ancak, mağduriyeti hakkında
bilgi vermeyen ve ya şikayetçi olmayan kadın mağdurlar hakkında bir statü belirleme
çalışması yapılamamaktadır. Bu nedenle, kişi bir dinlenme, rahatlama ve düşünme dönemi
geçirmeden normal yaşama katılmaktadır. Aynı sorun erkek mağdurlar için de geçerlidir.
Uygulamada sık rastlanmamakla birlikte olası bir erkek mağduriyeti ile ilgili neler
yapılacağı konusu belirsizdir. Mağdur kişi eğer erkekse ve tıbbi ve ruhsal desteğe ihtiyaç
duyacak durumdaysa bu konuyla ilgili nelerin yapılacağı bilinmemektedir. Araştırma
ekibi tarafından bu tür bir soru, uygulayıcı birimlere yöneltildiğinde cevaben illerin
imkânlarına göre sosyal destek mekanizmalarından yararlandırılabileceği belirtilmiştir.
Bu mekanizmalar yerel yönetimlerin sağlayacağı imkanlardan oluşmaktadır. Özetle tüm
bu aşamalar ile ilgili olarak en somut, görünür kurumun adli süreci takip eden birimler
(Asayiş veya KOM) olduğu anlaşılmaktadır.
Türk vatandaşı olan çocuk mağdurla ilgili işlemler ise Çocuk Şubelerinde yapılmaktadır.
Çocuk mağdurlar savcı, psikolog, doktor ve diğer ara hizmetlerde çalışan görevlilerin
bulunduğu Çocuk İzleme Merkezleri (ÇİM) olarak adlandırılan ve sadece çocuklara
hizmet veren birimlerde ifadelerini vermektedirler. Çocuğun mağduriyetini bu birim
tespit etmektedir.
Yukarıda sayılan Türk vatandaşı kişilerin adli işlemlerinin sonrasında uygulanması
gereken mağdur tespit sürecine yönelik olarak Ulusal Yönlendirme Mekanizmasında
(UYM) açıkça bir düzenleme yer almamaktadır. UYM, uygulamada daha çok
yabancı kadın mağdurların tespiti, korunması ve desteklenmesine yönelik olarak işlev
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
71
görmektedir. Bu nedenle, yerli mağdurların ve özellikle zorla çalıştırma mağduru
olanların işlemlerinin nasıl yürütüleceği konusunda önemli bir boşluk bulunmaktadır.
Bu mağdurlara ilişkin verilerin olup olmadığı, her yıl açıklanan insan ticareti mağduru
rakamları içinde bu kişilerin yer alıp almadıkları da belirgin değildir.
Yabancı mağdurlara yönelik işlemler ise daha net ve belirgindir. Adli işlemleri diğer
birimlerde tamamlanan yabancı kişiler Yabancılar Şubelerinde yer alan Geri Gönderme
Merkezlerine sevk edilmektedir. İnsan ticareti mağduru olma olasılığı yüksek olan kişiler
hakkında şube yetkilileri bilgilendirilmekte, bu durumda şube yetkilileri bu kişileri
merkezlerde düzenlenmiş ayrı bir bölümde muhafaza etmektedir. Yapılan gözlemlerde,
bazı illerde bu tür yerlerin özenle dizayn edildiği, bazılarında ise imkânların daha kısıtlı
olduğu anlaşılmıştır.
Mağduriyetin kesinleştirilmesi aşamasında bazı illerde Yabancılar Şube yetkilileri
ile o ildeki STK çalışanlarının ortak hareket ettiği ve işbirliği içerisinde oldukları
anlaşılmaktadır. Hatta STK uzmanları da mağduriyete ilişkin kanaat bildirme sürecine
kolluk birimlerinin davetiyle doğrudan katılabilmektedir. Mağduriyet ile ilgili kararlar,
birlikte verilmektedir. Geri Gönderme Merkezinde farklı bir yerde barındırılan
mağdur ile uzman görevliler çeşitli zamanlarda görüşmeler yapmaktadırlar. Bazı
illerde bu görüşmeleri yapması için uzman psikologlar veya sosyal hizmet uzmanları
davet edilmektedir. Ancak bu standartlaştırılmış ve resmi bir süreç olmayıp, ilgili şube
müdürünün takdirinde ve inisiyatifinde olan bir durumdur.
Mağduriyetin kesinleştirilmesi, adli süreçte gerçekleştirilen işlemler sonucunda yapılan
ön değerlendirmeler çerçevesinde, insan ticareti suçuna konu olan bireyin eylem, araç ve
amaç fiiller kapsamında istismar edilip-edilmediğinin ortaya konulduğu ve bu konuda
söz konusu bireyin mağdur olup olmadığına kesin karar verildiği aşamadır.
Bu tespitin yapılabilmesi için olası mağdur ile çeşitli zamanlarda mülakatlar yapılmaktadır.
Mülakatta potansiyel insan ticareti mağduru hakkında şüpheleri dağıtacak ve gerçekten
mağdur olduğuna kanaat getirilmesini sağlayacak detaylı bilgilerin elde edilmesi
gerekmektedir. Mağduriyetin kesinleştirilmesi amacıyla bir araya gelen uzmanlar,
sohbet tarzında gerçekleştirdikleri görüşmelerde potansiyel mağdur adayına anahtar
sorular yönelterek kişinin durumunu değerlendirmeyi sağlayacak ipuçlarını elde etmeye
çalışmaktadırlar. Bu sorulara alınan cevaplar bir bütünsellik içerisinde analize tabi
tutulmakta ve kişinin mağduriyeti anlaşılmaya çalışılmaktadır.
Bu mülakatlarda görev alan uygulayıcı ve STK yetkilileri, şu tür anahtar sorular üzerinde
durduklarını ifade etmişlerdir:
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
72
“Örneğin;
-‘Bu kısa saçı kendin istediğin için mi kestirdin?’ sorusuna verilecek cevap bizim
önemli bir ipucu elde etmemizi sağlamaktadır. Çünkü biliyoruz ki hiçbir kadın
istemedikçe saçıyla ilgili başkasının istediği bir stili seçmez ve tacirler genellikle
kadınları kısa saçlı olarak hazırlamaktadırlar.
-‘Kadına has dönemlerinizde ilişkide bulunuyor musunuz?’ sorusunu
sorduğumuzda evet cevabı alıyorsak bu kimsenin mağdur olma ihtimalinin
yüksek olduğunu değerlendiriyoruz.
-‘Parfümünü kendin mi seçtin?’ Çünkü biliyoruz ki tacir, parfümeriyi kadına
gönderiyor ve sadece birkaç seçenekten birisini kullanması yönünde zorlama
yapılıyor ve parasını da fuhuş karşılığı kazancından kesiyor. Böyle bir durum
mağduriyetin kesinleştirilmesinde önemli bir ipucu sağlıyor.
-‘Kıyafeti kendin mi buldun?’ Çünkü biliyoruz ki bu kıyafetler normal şartlarda
bir bayanın giyebileceği kıyafetler değil. Transparan ve oldukça abartılı
kıyafetler.”
Bu tür anahtar sorulara verilen cevaplarda kadın istemsiz olarak bu davranışlarda
bulunuyorsa zorla fuhuş yaptırılıyorlar kanaati uzmanlarda oluşmaktadır. Bir STK
çalışanı, eğer mülakata alınan kadın mağdurun kendi cinsine karşı olumsuz bir tavrı
yoksa bu tür tespitlerin bir bayan görevli tarafından yapılmasının daha başarılı sonuçlar
alınmasında faydalı olacağını ifade etmiştir.
Mağdur tespiti ile ilgili mülakatlarda bulunmuş bir başka STK çalışanı, potansiyel
mağdurun açıklamalarının önemine dikkat çekerek, mülakatlarda mağduriyeti
kesinleştiren durumlardan bahseden mağdurların bu ifadelerine dikkat çekmektedir.
Mağduriyetin kesinleştirilmesinde kişinin bir ayda yüz kişiyle birlikte olduğunu
ifade etmesinin önemli bir ipucu olduğunu ve mutlaka bu ifadenin değerlendirilmesi
gerektiği vurgulanmaktadır. Çünkü bu bir zorlamayı ifade etmektedir. Yine fuhuş
yaptırılan kadınlara verilen uyuşturucunun da insan ticareti mağdurunun tespiti için
değerlendirilmesi gerekli bir done olduğu ifade edilmektedir; “…Bazen mülakatlarda
ve ifadelerde geçen ‘bize ilişkiden önce çay içiriyorlardı. Rahatlayalım diye.’ sonra soruluyor
‘içince miden bulanıyor muydu?’ evet cevabı alınca da, anlaşılıyor ki uyuşturucu verilerek
kadınların direnmesi engelleniyor ve kendi rızasıyla fuhuş yapmıyorlar. Bu durumda kişinin
‘mağdur’ olduğuna kanaat getiriyoruz …”
Cinsel istismara uğrayan kadınlarla, gönüllü olarak fuhuş işinde çalışan ve bir zorlamaya
uğramayan kadınlar arasındaki farkların bariz olduğunu belirten bir STK çalışanı,
anahtar sorularla ve durum değerlendirmeleri hakkında değişik ipuçlarından söz
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
73
etmektedir. Örnek olarak, ‘ilişki türünü kendileri belirliyorlar mı?’ sorusuna verilecek
cevabın önemli bir bulgu olabileceği ifade edilmiştir. Beş yıldızlı otellerde saati birkaç
yüz dolar karşılığında çalışan kadınlar işi ticarete dönüştürmüş ve mağdur olma
ihtimali düşük kadınlardır. Ancak diğerleri için aynı durum söz konusu değildir. Zorla
alıkonulanların kuralları kendilerinin belirleme fırsatları bulunmamaktadır. Bu kişiler
günde birkaç kez ilişkiye girmekte, ilişki saatini ve yerini kendileri belirleyememektedir.
Normal bir insanın içinin kaldıramayacağı, izbe odalarda, pis yataklarda mağdurlar
zorla çalıştırılabilmektedir.
Potansiyel mağdurlarla yapılacak mülakatların mağdurun rahat etmesine yardımcı
olacak ayrı ortamlarda gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu konuda uygun
yer ve şartların sağlandığı, ancak bu hassasiyetlere rağmen fiziki imkansızlıkların yol
açtığı/açabileceği ön görülemeyen durumların da yaşandığına dikkat çekilmektedir. Bu
açıdan Geri Gönderme Merkezleri (GGM) mağdurlara hizmet sunma bakımından ideal
ortamlar değildir.
GGM, potansiyel mağdurun mülakatlarının gerçekleştirildiği ve idari olarak
mağduriyetlerin kesinleştirildiği kolluk binaları olmasının yanında aynı zamanda
yasadışı göçmenlerin ve suç işlediği için hakkında sınırdışı kararı verilenlerin ülke
dışına çıkartılıncaya kadar tutuldukları yerlerdir. Bu binalarda temizlik ve diğer öz
bakım hizmetleri bulunmaktadır. Ancak farklı kültür, anlayış ve dilden onlarca insanın
barındığı, insanların sürekli giriş-çıkış yaptıkları, günlerce tutuldukları, hatta bazı
dönemlerde kapasitesinin fazlasında hizmet verdiği ve kaçışlarının önlenmesi amacıyla
güvenlik önlemlerin alındığı düşünüldüğünde; insan ticaretine maruz kalmışların bu
binalarda işlemlerinin yürütülmesinin uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
etmeyen tüm yabancı kadınlar, diğerleriyle birlikte aynı ortamda sınırdışı edilmeyi
beklemektedirler. Mağduriyetleri bilinmeyen bu kişileri bulup diğerlerinden ayırt
etmek amacıyla bazı illerde özel uygulamalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunlardan
birine Antalya ili örnek gösterilebilir. Bu ilde imkânlar elverdiği ölçüde sosyal hizmet
uzmanları için bu kişilerle birebir görüşme fırsatları oluşturulmakta, uzman kişi de bu
şahıslar arasında mağdur olabilecek kişileri tespit etmeye çalışmaktadır. Bazı durumlarda
mağdur olduğundan şüphelenilen kişilerin konuşmasını sağlamak ve sorunlarını
paylaşmasına zemin hazırlamak için birden fazla seanslar düzenlenmekte ise de bu
uygulamayı yapan illerde kişiler mağduriyetini açıklamada oldukça ürkek ve çekingen
davranmaktadırlar. Ancak, ısrarlı ve şefkatli yaklaşımların bir zaman sonra kapıları açtığı
da ifade edilmektedir.
Aşağıdaki tablolarda, yabancı, yerli ve çocuk mağdurlarla ilgili mağdur tespit sürecini
ilgilendiren aşamalara yer verilmiştir. Genel olarak yönlendirme mekanizmasının
yabancı mağdurlara ilişkin yürütülmesinde bir sorun görünmemektedir. Ancak, yerli
mağdurların tespitine yönelik resmileştirilmiş bir prosedür izlenmediği görülmektedir.
Bu durum, ilgili birimlerin uygulamalarında görülen bir boşluktur. Özellikle zorla
çalıştırma mağduru olabilecek kişilerle ilgili de hangi birimlerin ne gibi roller üstlenmeleri
gerektiği konusunda hem merkezi yönlendirmede, hem de yerel uygulamalarda belirgin
bir boşluk göze çarpmaktadır. İnsan ticareti mağduru olabilecek çocuk mağdurlar
konusunda da yerel uygulamalarda standartlaştırılmamış farklılıklar bulunmaktadır
(Şekil-6, 7 ve 8).
Yabancı mağdurların tespitinin yapıldığı GGM bu nedenlerle uygun bir barınma ortamı
sunmamaktadır. Konuyu açıklayan bir uzmanın ifadeleri şu şekildedir:
“…GGM’ne getirilen her bir kadın için bir dosya düzenlendiğinden bu birime
gelen dosya sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle orada mağdurların tespiti
zorlaşmaktadır. Her bir kişi hakkında dosyayı okuyup, değerlendirip ardından
mülakat uygulamasına geçilmesi ve sonuçta mağdur olup olmadığı hakkında
karar verilmesi ayrı bir zaman, birikim, yeterli personel ve özen istemektedir.
Ancak sınırlı imkanlar nedeniyle bu güç durumlar karşısında dahi kolluk
görevlileriyle birlikte, geceleri dahil olmak üzere, mağdur tespit çalışmalarına
katılıyoruz. Buna rağmen gözden kaçanların bulunabileceği, beni oldukça
rahatsız ediyor. GGM’ne getirilenlerin insan ticareti mağduru olma olasılığı her
zaman vardır.”
Sınırdışı edilmek üzere geri gönderme merkezlerine getirilen ve mağduriyetini ifade
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
74
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
75
Bölüm 3: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurlarının
Tespit Süreçlerinin Değerlendirilmesi
76
157 Hattı, Kolluk
Kuvvetleri
Sorumlu
Kurumlar
157 Hattı, Kolluk
Kuvvetleri
İhbar, Şikayet,
Önleyici
Çalışmalar
İhbar, Şikayet,
Önleyici
Çalışmalar
157 Hattı, Kolluk
Kuvvetleri
Yapılan
İşlem
Sorumlu
Kurumlar
Şekil 8: Çocuk Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri
Sorumlu
Kurumlar
Yapılan
İşlem
Şekil 7: Türk Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri
İhbar, Şikayet,
Önleyici
Çalışmalar
Yapılan
İşlem
Şekil 6: Yabancı Mağdurlar İçin Tespit Süreçleri
Kolluk Kuvvetleri
+ Savcılık
Operasyon ve
Müdahale
Kolluk Kuvvetleri
+ Savcılık
Operasyon ve
Müdahale
Kolluk Kuvvetleri
+ Savcılık
Operasyon ve
Müdahale
Çocuk İzleme
Merkezi
İfade Alma
Kolluk Kuvvetleri,
Avukat
İfade Alma
Kolluk Kuvvetleri,
Tercüman, Avukat
İfade Alma
Mağduriyetin
Kesinleşmesi
Yabancılar Hudut
İltica Dairesi
Mağduriyetin
Kesinleşmesi
BELİRSİZ
Mağduriyetin
Kesinleşmesi
BELİRSİZ
Mağduriyetin
Tespiti
Yabancılar Şube,
IOM, STK’lar,
Psikolog, Tercüman
Mağduriyetin
Tespiti
BELİRSİZ
Mağduriyetin
Tespiti
BELİRSİZ
BÖLÜM 4:
MAĞDUR TESPİT
SÜREÇLERİNİN
SWOT ANALİZİ,
SONUÇ VE ÖNERİLER
BELİRSİZ
Koruma Altına
Alma
BELİRSİZ
Koruma Altına
Alma
IOM, STK’lar
Koruma Altına
Alma
MAĞDUR TESPİT SÜREÇLERİ İÇİN SWOT ANALİZİ
Güçlü Yanlar, Zayıf Yanlar, Fırsatlar, Tehditler
Bu çalışmanın üçüncü bölümünde detaylandırılan mağdur tespit süreçlerinin güçlü
ve zayıf yönleri ile önümüzdeki sürece ilişkin fırsat ve tehditlerin neler olabileceği bir
SWOT analizi ile aşağıda sunulmuştur.
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
79
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
80
Zayıf Yanlar
Güçlü Yanlar
•Kolluk personelinin bilinç düzeyini arttırıcı eğitimlerin
veriliyor olması
•STK’ların süreçlere katkısının kavranmış olması
•Yönlendirme mekanizmasının aktörleri arasındaki
diyalog ve işbirliğinin iyi derecede olması
•Personelin potansiyel mağdura yaklaşım bilincinin
yüksek olması
•Sığınma evlerinin bulunması ve işler halde olması
•Uluslararası kuruluşlarla ulusal kurumların birlikte iş
yapma kültürünün gelişmiş olması
•İnsan ticareti ile mücadele rehberinde, mağdur tespiti
ile ilgili kılavuz bilgilere yer verilmesi ve yetkililerin
tespitte bu kılavuzu dikkate alarak karar vermesi
•Her türlü ihbarda standartlaştırılmış uygulamaları olan
157 Acil Yardım Hattı’nın süreçte yer alması
•Operasyonel birimlerin teknik imkanlarının tespit
sürecinde önemli katkı sağlaması
• Yerli ve yabancı mağdurlar için standartlaşmış bir tespit
süreci ve uygulama modelinin olmaması
• Zorla çalıştırma dahil farklı formlarda mağdur olabilecek
kişilere yönelik bilgi düzeyinin ve duyarlılığın zayıf olması
• Mağdur tespitinin çok sektörlü bir kurul kararına dayanmıyor
olması
• Yeterli sayıda STK’nın sürece dahil olmaması
• Tercüman yetersizliği
• Sosyal hizmet uzmanları ve psikologların sürecin çeşitli
aşamalarında istihdam edil(e)memesi
• Uzman kolluk personel sayısının azlığı
• Mağdurun kolluk birimlerine karşı oluşmuş önyargısı
• Kolluk birimlerinin fuhuş yapan kadınlara yönelik önyargısı
• Kanunların metinlerinden veya uygulayıcıların farklı
yorumlarından kaynaklanan tutarsızlıklar
• Ülkesine dönen mağdurun ilerleyen mahkeme safahatında
yer alamaması
• Görüntülü ifade alınamaması
• Operasyonel birimlerde fiziki imkanların yetersizliği
• Mağdur tespiti ve mülakatları için özel tasarlanmış ve ayrı
binaların bulunmaması
• Mağdurlara tanık koruma programı çerçevesinde koruma
önlemlerini sağlanmaması
• Avukatların mağdur hakları ve adalete erişimleri konusunda
bilgi sahibi olamaması ve sürece dahil olmamaları
• Mağdurların sikayetçi olup olmadığına bakılmaksızın işlem
yapılması gerekirken kısmen de olsa bu şekilde uygulama
yapılmaması
• Operasyon birimleri ile Yabancılar Şubesi arasında
koordinasyonda aksamalar yaşanması
• Illerin mağdur tespiti ni tamamlamak icin Merkez
teşkilatından bilgi beklemeleri ve dolayısıyla sürecin uzaması
• Tespit edilen mağdurların Ulusal Yonendirme Mekanizmasına
dahil edilmemeleri ve bu kişinin tekrar mağdur olma riskini
arttırması
• Eylem planının uygulanmasını sağlayacak çalışma planlarının
oluşturulmamış olması
• Magdur tespiti, magdur hakları ve sağlanan hizmetlerin yasal
düzenleme yerine idari düzenlemeler olarak yapılmasının
olusturduğu eksiklikler
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
81
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
82
Tehditler
Fırsatlar
•Yasalaşmak üzere olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
bünyesinde İnsan Ticareti Mağdurlarını Koruma Dairesi
Başkanlığının kurulacak olması
•İnsan ticareti ile mücadeleye ve mağdur korumaya
yönelik bir yasa taslağı hazırlığı olması
•Kolluk birimlerinin mücadele konusundaki istekliliği
•Kurumlar arası işbirliği kapılarının açık olması
•Uluslararası alanda işbirliğine açık ülkeler ve bu
ülkelerin kolluk birimlerinin olması
•Farklı devletlerde bulunan STK’lar arasında bir diyalog
zemini bulunması
•Teknik imkanların tespit sürecinde etkin şekilde
kullanılabilir olması
•Mücadeleci birimlerin kendi eksiklikleri konusunda
farkındalığının olması ve bunu ifade edebiliyor olmaları
•İnsan ticaretinin sadece zorla fuhuş yaptırma mağduru
olan yabancı kadınlarla sınırlı olduğu algısı
•Tacirlerin süreçte psikolojik olarak rol alıyor olması
(Mahkeme aşamasında karşılaşmaları gibi)
•Tacirlerin mağdurlar üzerinde oluşturduğu korku ve
baskı
•Gerçek mağdur olmayanların mağdur gibi görünmeleri
•Mağdurların destek ve koruma hizmetlerinden
yararlanmak istememesi
•Mağdurun kendi ülkelerindeki koruma ve destek
mekanizmalarının yetersiz olması
•Avukatlık
hizmetlerinde
karşılaşılabilecek
olumsuzluklar (Tacirin müvekkilliğini yapan avukatların
olumsuz söylemlerde bulunarak mağdurun etki altında
bırakılması gibi)
•Mağdurun sıırdışı edilme endişesi içerisinde tutum
sergilemesi
•Mağdurun şikayetçi olmayı istemesi sonrasında
kimliğinin saklanamaması ya da gizlenememesi
•Mağdurun tespitinde yaşanacak gecikmelerin daha
farklı mağduriyet alanlarının doğmasına neden
olabilirliği
•Yasadışı göçmenler ile insan ticareti mağdurlarının
birbirleriyle karıştırılma potansiyeli
•Mağdurun yeniden mağduriyet sarmalına girme
olasılığı
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
83
SONUÇ VE ÖNERİLER
1) Mağdurun tanımlanması
Türkiye’de mağdurun tanımlanması ve tespiti işlemini etkileyen, adli ve idari olmak
üzere iç içe geçmiş iki farklı süreç bulunmaktadır. Bunlardan ilki adli süreçtir ve insan
ticaretinin suç boyutuna odaklanmaktadır. Diğeri ise insan ticareti suçunun mağdurlarını
korumaya yönelik idari süreçtir.
2) Mağdurların korunmasına ilişkin ulusal/yerel üniteler oluşturulması
Her ikisinde de süreci başlatan ve mağdurla ilk karşılaşan kolluk birimleridir. Adli
konularda takibi yapan ilgili kolluk birimleri, cumhuriyet savcısının talimatıyla hareket
ederek, insan ticareti suçunu aydınlatmaya, suçluları yakalamaya ve varsa müştekilerin
ifadelerini soruşturma dosyasına ekleyerek delilleriyle birlikte savcılığa iletmektedir.
Bundan sonraki aşamada suçun yargılanmasına geçilmekte ve savcılık, kendi adına
çalışan kolluk birimlerinin hazırladığı dosyayı suçun kovuşturulması için mahkemeye
sunmaktadır.
İdari süreçte ise mağduriyete konu olabilecek kişiler arasında gerçek mağdura
ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu tespit ile mağdurun bu suçtan daha fazla zarar görmemesi
amaçlanmaktadır. Adli süreçte, konu mahkeme aşamasına getirilene ve hukuki sonuca
varılıncaya kadar belirli bir süreye ihtiyaç vardır. Ancak suçun mağdura yansımaları
devam etmektedir. Bu nedenle zararı gidermek için devam eden adli süreçten önce idari
bir işlemle mağdurun tespit edilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Zaman kaybetmeksizin
mağdurun tespiti ile mağdurun korunması ve iyileştirilmesi gerekmektedir. Adli
sürecin sonuçlanması beklenirse insan tacirlerinin istismarı nedeniyle oluşan hem
fiziksel hem de psikolojik sorunlar hatta topluma dönük sosyolojik problemler devam
edecektir. Türkiye’de işleyen bu süreçte yetişkin yabancıların insan ticareti mağduru
olup olmadığının tespiti, Yabancılar Şubeleri tarafından yapılmaktadır. Bu işlemler
esnasında kolluğun bu konuda eğittiği nitelikli personel görev almaktadır. Ayrıca ulusal/
uluslararası kurum ve kuruluşların (IOM, KDV, İKGV, ADD), sağladıkları destekler de
başarılı bir tespit işleminin yapılmasına yardımcı olmaktadır.
Bu süreçlerde Antalya, Ankara gibi illerde oldukça başarılı, koordineli ve özverili örneklere
rastlanmaktadır. Sivil toplum ile devlet görevlileri arasındaki uyum ve anlayışın üst
düzeyde olduğu bu örneklerde kurumlar arasındaki senkronize hareket tarzının mağdur
tespiti sürecine olumlu şekilde yansıdığı gözlenmektedir. Bununla birlikte, bu örnekler
tüm illerde standartlaştırılmış bir yapıda değildir. Bazı yerlerde boşluklar, eksiklikler ve
zayıf yönlere de rastlanmaktadır. Mağdur tespitine ilişkin süreç değerlendirmesi, sürecin
güçlü ve zayıf yanları ile olası tehditler ve fırsatlar bütüncül bir şekilde değerlendirilerek,
uygulamaların genele standart bir şekilde yansımasını sağlayabilmek üzere aşağıdaki
alanlara ilişkin öneriler geliştirilmiştir.
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
84
3) Mağdur tespiti kararının çok sektörlü bir kurul tarafından verilmesi (Örneğin,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı temsilcisi-sosyal hizmetler uzmanı, Sağlık
Bakanlığı temsilcisi-psikolog/doktor, İçişleri Bakanlığı temsilcisi-kolluk
yetkilisi, Adalet Bakanlığı temsilcisi-savcı, IOM temsilcisi, STK’lı bir temsilci)
ve benzer düzenlemelerin yasallaşması
4) Ulusal Yönlendirme Mekanizmasının Türk Vatandaşı Mağdurlar Bakımından
Yeniden Oluşturulması
5) Mağdur koruma ve destek hizmeti verecek sivil toplumun, sosyal ve tıbbi hizmet
mekanizmalarının genişletilmesi, mağdur psikolojisinin bilincinde yaklaşılması
6) Mağdur tespit sürecinde yer alan kolluk birimlerinin fiziki, teknik ve personel
yönünden kapasitelerinin artırılması
7) İnsan ticareti ile operasyonel mücadelenin tek çatı altında toplanması
8) İnsan ticareti ile mücadele eden birim personelinin ihtisaslaşması ve bu konuyla
ilgili çalıştırılması
9) Kurulması kararlaştırılan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde İnsan
ticareti Mağdurlarını Koruma Dairesinin kurulması
Mağdurun Tanımlanması
İnsan ticaretinin ne anlama geldiği konusunda uygulayıcılar ikilem yaşamaktadır. Kişisel
değerlendirmeler özelinde tanımlamalar yapılmaktadır. Bu da mücadelede farklı anlayış
ve uygulamaların oluşmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla mücadelenin temelini
oluşturan kavramların farklı anlaşılması sonuç olarak daha başka sorunsal alanları ortaya
çıkarmaktadır. Bu anlamda insan ticaretinin ne olduğunu açıklayan hukuki metinlerin
yoruma açık olmasının, aynı terimlerin farklı kanun maddelerinde yer almasının ve
eksik kalan anlatımların varlığı göze çarpmaktadır. Tanımı konusunda farklı anlayışların
olması, doğal olarak uygulayıcılar açısından sorun teşkil etmektedir.
Bu sorunu giderebilmek amacıyla, öncelikle TCK 80. ve 227. Madde metinlerinde aynı
anlama gelen ifadeleri giderecek bir değişiklik çalışması yapılmalıdır. Aksi takdirde,
insan ticareti mağduru ile fuhuş yapan kişi arasında ayırım yapmakta güçlük çekilmeye
devam edilecektir.
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
85
Bu konuda yapılabilecek diğer bir çalışma, mağdur tespit aşamalarına ışık tutacak
tipolojiler oluşturulmasıdır. Farklı türdeki insan ticareti olaylarından alınacak örneklerle,
kişilerin mağdur tespitinin nasıl yapıldığı, bu süreçte nelere dikkat edildiği, hangi
kurumların ne şekilde rol aldığı, tespit kararının nasıl ve neden verildiği konularının yer
alacağı tipolojiler, uygun görsel öğelerle de zenginleştirilerek, pratik bir rehber şeklinde
basılıp uygulayıcı birimlere gönderilebilir.
Bu uygulama, insan ticareti mağdur tespiti üzerine odaklanmış spesifik eğitim
faaliyetlerinde tanıtılmalı, böylelikle kişilerin kafalarında oluşabilecek farklı yorumların
en aza indirgenmesi sağlanabilmelidir. Ayrıca insan ticareti mağdurlarının tespitinden
sorumlu kurum ile tespitte görev alacak personel ve nitelikleri belirlenmelidir. Bu
komisyonda bir sosyal hizmet uzmanı (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı), bir
psikolog, bir doktor (Sağlık Bakanlığı), insan ticareti olayına bakan bir kolluk yetkilisi
(İçişleri Bakanlığı), olayın adli boyutunu takip eden bir savcı (Adalet Bakanlığı) mutlaka
bulunmalıdır.
Mağdurların Korunmasına İlişkin Ulusal ve Yerel Üniteler Oluşturulması
Bu suçla mücadele kolluk bakımından yeni bir yapılanmaya ihtiyaç olduğu kadar, kolluk
birimlerinin görev sahası dışında kalan koruma ve destek hizmetleri bakımından yeni
bir örgütlenmeyi de gerektirmektedir. TBMM Genel Kurulu’nda yasalaşmayı bekleyen
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu taslağında bünyesinde İnsan Ticareti
Mağdurlarını Koruma Dairesi’nin de bulunduğu Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile
bu müdürlüğün taşra teşkilatlanması olan İl Göç İdaresi Müdürlüklerinin kurulması
öngörülmektedir. Halen kurumlar arası koordinasyonu sağlayan ancak yasal bir zemini
olmayan Ulusal Görev Gücü yerine, kurumlar arası işbirliği ve eşgüdümü kanuni bir
zeminde yürütecek bir “Ulusal İnsan Ticareti ile Mücadele Koordinasyon Birimi”
kurulmasında yarar görülmektedir.
Kanun tasarısında taşra teşkilatı kadroları arasında da beş (5) “insan ticareti sığınma
evi müdürü” kadrosu ihdas edilmesi, ayrıca çeşitli sayılarda psikolog, mütercim, sosyal
çalışmacı gibi kadroların açılmasının planlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda halen üç
(3) olan insan ticareti sığınma evi sayısının beşe (5) çıkarılabileceği görülmektedir.
Göç İdaresi İl Müdürlüklerinin, insan ticareti ile mücadele eden kolluk birimleri ile
yakın temasta olacağı ve adli süreç sonrası mağdur tespit sürecinde de rol üstlenecekleri
değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, kolluk birimleri, sosyal hizmet kurumları ve göç
idaresi müdürlüklerinin yakın temas halinde çalışmaları yürütmesi gerekecektir.
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
86
Mağdur Tespiti Kararının Çok Sektörlü Bir Komisyon Tarafından Verilmesi
Yabancı kişilere insan ticareti mağduru statüsü verilmesi kararı mevcut uygulamada
İl Yabancılar Şube Müdürlüklerinin hazırlayacağı bir rapor çerçevesinde Emniyet
Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Dairesince verilmektedir. Bazı durumlarda,
yabancılar şubesi görevlileri operasyonel birimin çalışmalarında yer alarak, mağdurlar
hakkında detaylı bilgi sahibi olmaktadır. Ancak bu uygulama standart değildir. Bazı
illerde dosyanın gizliliği gerekçesiyle yabancılar şubesi personelinin soruşturma safhasına
katılmasına müsaade edilmemektedir.
Bu kopukluk, operasyon yapan birimin mağdur olarak nitelendirdiği ve yabancılar şubesine
sevk ettiği yabancının, bu şubede yapılan mülakat sonrasında mağdur olmadığına kanaat
getirilmesine neden olabilmektedir. Örneğin, örgütlü bir insan ticareti soruşturmasında
yapılan delillendirmelerde telefon görüşmelerinde bir kadının mağduriyetine ilişkin
oldukça net ifadeler tespit edilebilmekte, operasyon sonrası mülakatlarda da mağdurlar
bu durumu kabullenebilmektedir. Mağdurenin Yabancılar Şubeye sevki sonrasında
çeşitli dış etkenlere bağlı olarak ifadesini değiştirebildiği ya da delillerden habersiz olan
şube personelinin mağdur kişiye yüzeysel sorular sorarak mağduriyetini ortaya koyacak
bilgilere ulaşamadığı da görülmektedir. Bu eksiklik sonucunda mağdur statüsü verilmesi
ve koruma altına alınması gereken kişi, sınırdışı edilebilmektedir. Yine aşağıda detaylıca
anlatılacağı gibi kolluk görevi bulunan personelin mağdur psikolojisi formasyonu
olmaması, travma yaşamış bir kişiyi açmak için bilgi ve deneyiminin olmaması, olası
mağdurlar hakkında bilgi alabilmeyi zorlaştırmaktadır. Diğer yandan, Yabancılar Şubesi
tarafından hazırlanan rapor çerçevesinde, kişiyle mülakat yapmamış ve soruşturma
dosyasına vakıf olmayan Yabancılar Hudut İltica Dairesi’nin son karar verici olması da
ayrıca düşünülmelidir.
Bu nedenle, mağdur statüsüne ilişkin kanaat bildiren raporun, her ilde oluşturulacak
bir komisyonca verilmesinin daha uygun olacağı değerlendirilmektedir. Adı “İnsan
Ticareti Mağdur Statüsü Komisyonu” olabilecek bu yapı, herhangi bir insan ticareti
olayı gerçekleştiğinde bir araya gelmeli ve operasyonu yapan birim temsilcisi, mağdur
yabancı ise yabancılar şube temsilcisi, psikolog ve sosyal hizmet uzmanından oluşmalıdır.
Komisyon kişinin insan ticareti mağduru olup olmadığına karar verme yetkisine sahip
olmalıdır. Komisyonun verdiği karar bağlayıcı olmalı ve mağdur Merkez birimlerce
koruma ve destek hizmetlerine yönlendirilmelidir. Bu komisyon her bir ilde mağdur
tespiti için bir araya gelebilecek kadar fonksiyonel olabilmelidir.
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
87
Ulusal Yönlendirme Mekanizmasının
Bakımından Yeniden Oluşturulması
Türk
Vatandaşı
Mağdurlar
İnsan ticareti mağduru yetişkin bir Türk vatandaşı ise mağdur olup olmadığı konusunda
yabancı mağdurlarda olduğu gibi formel bir idari tespit çalışması yapılmamaktadır.
Sadece adli süreç işletilmektedir. Eğer kolluk birimleri yetişkin bir Türk vatandaşının
insan ticareti mağduru olduğunu hazırladığı suç dosyasında belirtmişse bu kişi mağdur
olarak tanımlanmaktadır. Bu kişinin koruma ve rehabilitasyon hizmetlerinden istifade
etmesi gerektiği ise yine bu kolluk birimlerinde görevli personel tarafından savcılığa
aktarılmakta ve savcılığın talimatları sonucu Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne
bildirimi yapılmaktadır. Türk vatandaşı olan insan ticareti mağdurları için koruma,
sağlık ve rehabilitasyon hizmetleri bu kurum tarafından takip edilmekte ve illerdeki yerel
yönetimlerin fiziki imkanlarını oluşturduğu sığınma evlerinde kalmaktadırlar. Ayrıca
yine STK’ların bu kimselere yönelik aktif hizmetlerde bulunduğu bilinmektedir. Ancak
sorun, bu kişilerin yabancılarda olduğu gibi tespitinin resmi bir prosedüre dayanıp
dayanmadığı ve uzman ekip marifetiyle yapılıp yapılmadığıdır.
Bu çerçevede, Türk vatandaşı olan bir mağdurun tespit ve korunmasına yönelik olarak
ulusal bir yönlendirme mekanizmasının ele alınmasında yarar görülmektedir.
Mağdur Koruma ve Destek Hizmeti Verecek Sivil Toplumun, Sosyal ve Tıbbi
Hizmet Mekanizmalarının Genişletilmesi
Potansiyel insan ticareti mağduru, ilk olay anında Asayiş, KOM ve genel kolluk
hizmetleri görevlileriyle karşılaşmaktadır. Bu personel konu hakkında ne kadar iyi
eğitilmiş olursa olsun uzmanlık alanları suçu aydınlatmak ve suçluyu bulmaktır. Ancak
mağduru tanımak, anlamak ve mağdurun hakları olduğunu ifade etmek ayrı bir uzmanlık
alanını ilgilendirmektedir. Sosyal ve psikolojik yönleriyle olaya müdahil olabilecek
kurumların da kolluk birimleriyle birlikte eşgüdüm ve koordinasyon içerisinde hareketi
sağlanmalıdır. İlk karşılaşma anında mutlaka kolluk birimlerinin dışında konuya daha
yakın kurum ve kuruluşların katılımı gerekmektedir. Bir STK çalışanının ifadeleriyle;
“Mağdurlar, Polislerin karşısında daha ketum olabiliyorlar. Operasyonda yakalanıyorlar.
Bazen 100 kişi birden yakalanıyor. Her bir kişiyle mülakat için çok kısa süre kalıyor ve bu süre
içerisinde mağdur bir şey ifade edemeyeceğini düşündüğünden derdini anlatamayabiliyor.
Konuşmaktan kaçınıyor.”
zamanlı başlanmalıdır. Bunun için aile ve sosyal politikalar konusunda hizmet üreten
kurumların merkez ve taşra teşkilatlarında konu hakkında uzmanlaşacak kişilerden
operasyon sonrasında istifade edilmesi yerinde bir uygulama olacaktır. Bu süreçte
ihtiyaç duyulabilecek tam zamanlı ya da kontratlı çalışacak tercümanlara da ihtiyaç
duyulmaktadır.
İnsan ticareti ile mücadelede STK’lara büyük iş düşmektedir. Bu sivil toplum
kuruluşların sayılarının artması için de gerekli teşvik, destek ve düzenlemelerin
yapılması gerekmektedir. İnsan ticareti konusunda Türkiye genelinde sadece 3 sivil
toplum kuruluşu hizmet vermektedir. Gerek finansal desteğin sürekli olmaması, gerekse
konunun hassas ve riskli olması sivil toplumu bu konuya yönelmekten uzak tutmaktadır.
STK çalışanının aşağıdaki tespitleri bu çerçevede önemli görülmektedir:
“Tacirlerden korkuyoruz elbette. Çünkü mağdur şikayetçi olmayı kabul ettiyse
mahkemeye gidiş-gelişlerde birlikte hareket ediyoruz. Mutlaka ya mahkeme
koridorlarında ya da yakın çevresinde karşılaşıyor ve korkuyoruz. Risk var.
Çoğunlukla bulaşıcı hastalıklara sahip mağdurlarla birlikteyiz ve bu riskten
çekiniyoruz. Finans sıkıntısı var. Aktivist olma/olmama sorunu var. Dolayısıyla
STK’lar niçin görev alsın sorusuna verilebilecek tek cevap “cesaret”tir.”
Ayrıca STK çalışanları, mağdurlarla ilgilenirken bulaşıcı hastalıkların tehdidi altında
bulunmaktadır. Bu çerçevede, sivil toplumun bu konuya daha çok ilgi duymasını
özendirecek politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. STK’lar yanında sosyal hizmetler
mensupları ve psikologlara yönelik bir uzman havuzu kurulması üzerinde düşünülmeli,
bu gruplara yönelik kapsamlı eğitim faaliyetleri planlanmalıdır.
Mağdurların geldiği ülkelerde hizmet veren STK’larca desteklenmesinde de yarar
görülmektedir. Türkiye’de tespit edilen mağdurların korunması ve rehabilitasyon
işlemlerinden sonra tekrar kişilerin tacirlerin ağına düşmemesi için bu ülkelerde faaliyet
gösterecek STK’lar ile işbirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle sığınma
evlerinden mağdur oldukları gerekçesiyle ülkelerine gönderilenlerin mağduriyetlerinin
ülkelerinde de devam edebileceği dikkatlerden kaçmamalıdır. IOM’in Türkiye’de en
çok tespit edilen mağdurların ülkelerine yönelik çalışmalarının artarak devam emesi
gerektiği değerlendirilmektedir.
Bu süreçlerde nitelikli personel eksikliği, teknik imkânların sınırlılığı ve fiziki ortamların
yetersizliği nedeniyle bu adli ve idari sürecin eş zamanlı başlatılmasında fayda
görülmektedir. Mağduriyetin tespiti ve kesinleştirilmesi çalışmalarına adli işlem ile eş
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
88
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
89
Mağdur Tespit Sürecinde Yer Alan Kolluk Birimlerinin Fiziki, Teknik ve
Personel Yönünden Kapasitelerinin Artırılması
Gerek operasyonel gerekse idari birimlerin mağdurların korunabilmelerine imkan
sağlayacak fiziki şartlarının yetersiz veya kısıtlı olduğu belirtilmişti. Özellikle, yabancı
mağdurların tespitinin yapıldığı Geri Gönderme Merkezleri bu bakımdan sakıncalı
durumlar içermektedir.
Bu nedenle, operasyonel birimlerin ifade aldıkları yerlerde özel odalar oluşturulmalı,
mağdur olabilecek kişiler ilk aşamada diğerlerinden ayırt edilmelidir. Geri Gönderme
Merkezlerinde de mağdurların sevkinin hemen ardından diğer kişilerden soyutlanmış,
rahatlatıcı özel mekanlar hazırlanmalı, olası mağdurlar bu yerlerde barındırılmalıdır.
Mağdur tespiti yapılanlar ise vakit geçirilmeden sığınma evlerine nakil edilmelidir.
Gönderilmediği takdirde haftalarca süren idari işlemler esnasında Geri Gönderme
Merkezlerinde bulunan mağdurun ifadesinden ve dolayısıyla kendisine sunulacak
yardımlardan vazgeçebileceği bilinmelidir.
Diğer yandan, mağdur tespit sürecinde görevli eğitimli ve deneyimli kolluk
personelinin görev yerlerinin değiştirilmemesi veya en azından tecrübelerini uygulamaya
yansıtabilecekleri yerlerde istihdam edilmeleri oldukça önemlidir. Bir STK çalışanı,
konu hakkındaki önerisini şu gerekçeye dayandırarak ifade etmektedir:
“...Mağdurun beden dili, fuhuş yapan kadından daha farklı geliyor size. Aslında
duruşları konuşuyor. Mesela eline peçete almış bir kadınla yaptığımız görüşmede
sürekli ağzını sildiğini gördük. Bunun istemediği şekilde fuhşa zorlanmaktan
kaynaklandığını öğrendik. Keşke bu işe bakan polis görevlileri değişmese.
Çünkü onlar karşılaşılan olay kadar tecrübeye sahip oluyorlar. Bazen oluyor ki
dakikalarca havadan sudan konuşarak iletişim kurmaya çalışıyorum. İletişime
hazır hale getiriyorum sonra ilgili sorular soruyorum. Ancak tecrübe başka bir
şey...”
(özellikle ifade alma aşamasında), kolluk görevlilerinin bu tür durumlara karşı uyanık ve
hazırlıklı olmaları gerekmektedir. Uyuşturucu bağımlısı haline getirilmiş, şizofren veya
psikolojik bozuklukları olan, saldırgan davranışlar sergileyebilen kişilerin mağdur olma
olasılıkları göz ardı edilmemelidir.
Kolluk personeli, görevi gereği soruşturma sırasında neden-sonuç ilişkisi üzerinde
durmakta ve insan ticareti suçu ile mücadeleye ilişkin yaklaşımlarda bulunabilmektedir.
İlk karşılaşmada, ön değerlendirme ve ifade alma işlemleri sırasında olası mağdurlara
doğrudan ya da konuşma aralarında yargılayıcı sorular sorulmaması gerekmektedir.
Genellikle “Niye Kaçmadın” veya “Neden 157’yi Aramadın” gibi sorular, potansiyel
mağduru ister istemez iletişimden uzak kalmaya itebilmektedir. Kolluk görevlileri bu
konuda dikkatli olmalıdır. Mağdur tespiti için görüşmeler yaparken boşluk bulmaya
dönük tavırlardan uzak durulmalıdır.
Yabancı mağdurların kendilerini rahat ifade etmelerine fırsat tanınmalıdır. Sağlıklı
iletişim imkanlarının oluşmaması ifade alan ve/veya görüşmeleri yapan kişilerin
muhataplarına inanmalarına yol açabilmektedir. Bir STK çalışanı olan psikiyatrisin şu
ifadeleri konuya önyargılı olunmaması gerektiğine açıklık getirmektedir:
“Bu kişilerin geldikleri ülkelerin yaşam koşulları düşük olduğundan kendilerini
geliştirmeleri mümkün olmamıştır. En iyisinin eğitimi ortaokul terktir.
Hikâyelerine bakıldığında hemen kanıyorlar. Markette tanıştığı bir kişiyle
karşılaşıp kanıp Türkiye’ye gelebiliyorlar. Ama gerçekten böyleler. Kolluğun
tereddüt yaşamasının nedeni de budur. ‘bu kadar da olmaz nasıl buna kanar”
deniliyor. Ancak kanıyor işte…”
Dil bariyerinden kaynaklanan tedirginliklerin giderilebilmesi için olabildiğince
profesyonel tercüme hizmetlerinden yararlanma yoluna gidilmelidir. Bu nedenle
tercüman ihtiyacı mutlaka karşılanmalıdır.
Ayrıca potansiyel insan ticareti mağduruna yönelik olarak adli ve idari süreçte yer alan
kişilerin yaklaşımlarının gözden geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle fuhuş operasyonları
sonrasında karşılaşılan kadınlarla ilgili olarak önyargının silinmesi önemlidir. Her birinin
mağdur olma potansiyelinin olabileceği değerlendirilmelidir. Özellikle yetişkin yabancı
uyruklu insanları kendi kültürel normları içinde değerlendirmek gerekmektedir. Aksi bir
tutum, gerçek mağdurların da susmalarına ve kendilerini yetkililere karşı kapatmalarına
neden olabilmektedir.
Adli sürecin başında, potansiyel insan ticareti mağdurlarının fiziksel tavırlarında ve
psikolojik durumlarında normal olmayan hareketler sergiledikleri görüldüğünde
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
90
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
91
K
İnsan Ticareti ile Operasyonel Mücadelenin Tek Çatı Altında Toplanması
Bu alanda göze çarpan bir diğer önemli sorun, fiziki ve teknik imkânları ve personel
sayısı yetersiz olan birimlerin fazla olan iş yükü altında insan ticareti ile mücadele
çalışmalarına yeterince eğilememesidir. Buna ek olarak, insan ticareti suçunun örgütlü
bir suç çeşidi olması, genellikle hürriyeti tahdit etme, fuhşa zorlama, zorla çalıştırma
gibi asayiş suçlarıyla ilişkili olması, suçun konusu olan kişilerin büyük kısmının yabancı
olması, göçmen kaçakçılığı ile yöntemsel açıdan yakın ilişkisi, bu suçla mücadelenin
birden fazla kolluk biriminin ilgi alanına girmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, farklı
pek çok birim (Asayiş Şubelerinin farklı büroları, Yabancılar Şubeleri, KOM Birimleri)
aynı suç türü hakkında soruşturma yapmak durumunda kalmakta, eşit düzeyde bilgi ve
deneyim sahibi olmayan bu görevliler farklı uygulamalar yapabilmektedir.
Bu durum, kaynakların ve imkânların verimli şekilde kullanılamamasına neden olduğu
gibi, suçla mücadelenin başarısını etkilemektedir. Ayrıca, adli süreci tamamlayan
birimlerin olası yabancı mağdurları yabancılar şubelerine sevk etmeleri, bu kişilerin daha
sonra sığınma evlerine nakli gibi süreçler de işlemlerin birbirinden kopuk ve çok aşamalı
yürümesine yol açabilmektedir. Yabancılar şubelerinde görev alan personelin her gün
onlarca yasadışı göçmen ve suç işlemiş yabancı ile muhatap olmaları nedeniyle oluşan
iş tatminsizliği nedeniyle, insan ticaretinin olası mağdurlarına yeterli düzeyde hassasiyet
gösterilememesine yol açtığı da uygulayıcılar tarafından dillendirilmektedir.
İnsan ticaretinin yalnızca bir türü, fuhuş istismarıdır. Dünyada da en sık karşılaşılan
mağduriyet alanı budur. Ancak tekstil endüstrisinde, evlerde ve diğer pek çok yerde
zorla çalıştırılan kişiler de insan ticaretinin mağduru olabilmektedir. Bu tür mağduriyet
alanlarının tespiti, soruşturulması, ortaya çıkarılması ve gerekli tüm işlemlerin en doğru
şekilde yapılabilmesi özel bir donanım ve profesyonel bir yaklaşım gerektirmektedir.
Yukarıdaki kaygıların giderilmesi ve daha etkin bir mücadele mekanizması
geliştirilebilmesi için “İnsan Ticareti ve Göçmen Kaçakçılığı ile Mücadele” birimlerinin
kurulmasının yararlı olacağı değerlendirilmektedir.
Halen Emniyet içinde Asayiş, KOM ve Yabancılar; Jandarma içinde ise Asayiş ve KOM
birimleri şeklinde görülen yapılanmada, bu birimlerin sorumluluk sahalarına giren insan
ticareti ve göçmen kaçakçılığı hakkındaki tüm görevler, yeni birime devredilmelidir. Bu
birim, örgütlü suç soruşturmaları yapabilecek düzeyde teknik imkânlarla donatılmalıdır.
Birimde çalışacak personelin eğitimli, deneyimli ve başarılı personel arasından seçilmesi
gerekmektedir. Bu birimin taşra teşkilatlarına atanacak personel arasında tam zamanlı
psikolog ve tercümanlar yer almalıdır. Taşra birimlerinin hizmet binaları mağdurlar
bakımından özel olarak tasarlanmalıdır.
Bölüm 4: Mağdur Tespit Süreçlerinin
SWOT Analizi, Sonuç ve Öneriler
92
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
Akgül, A. ve Kaptı, A.
2010 Türkiye’nin Uyuşturucuyla Mücadele Politikası: Politika Süreç Analizi,
içinde, S.Özeren, M.A. Sözer, ve O.Ö. Demir (Der.). Yerelden Küresele
Sınıraşan Suçlar, ss. 75-102. Ankara: Polis Akademisi Yayınları.
Aronowitz, A.A.
2009
Karşılaştırılabilir Göstergeler de Dahil Olmak Üzere İnsan Ticaretine İlişkin
Verilerin Toplanmasına Yönelik Kılavuz İlkeler, Nibelungengasse: IOM ve
Avusturya Federal İçişleri Bakanlığı.
Avrupa Konseyi
2008
Recommendations on Identification and Referral to Services of Victims
of Trafficking in Human Beings, http://www.humantrafficking.org/
publications/625
Bales, K.
2000 Disposable People. Berkeley, CA: University of California.
2008 Coalition to Stop the Use of Child Soldiers, Çocuk Askerler Küresel Raporu,
London, Available at http://www.child-soldiers.org/
Demir, O.Ö.
2011 Methods of sex trafficking: Findings of a case study in Turkey, Global Crime,
11(3), pp.314-335.
Demir, O.Ö.
2012 İç ve Dış Göç, içinde H.İ. Bahar (Der.) Sosyoloji, ss.283-297 Ankara: Polis
Akademisi Yayınları.
Demir, O.Ö. ve Küçükuysal, B.
2012
Sınıraşan Organize Suçlar: Kavramlar, Yöntemler, Eğilimler. Ankara: Adalet.
Kaynakça
95
Demirci, S. ve Çevik, H.H.
Hughes, D.M.
2008 Kamu Politikası ve Karar Verme, içinde A.Balcı, A. Nohutçu, N.K. Öztürk
ve B. Coşkun (Der.). Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar. Ankara:
Seçkin.
1996 Sex tours via the Internet. Agenda: A Journal about Women and Gender, 28,
71-76.
ICMPD
Dickenson, D.
2009
Body Shopping: The Economy Fuelled by Flesh and Blood, MA: OneWorld
Publications.
2006
2005 Year Book on Illegal Migration, Human Smuggling and Trafficking in
Central and Eastern Europe. A Survey and Analysis of Border Management
and Border Apprehension Data from 22 States. Vienna: ICMPD.
Doezema, J.
ILO.
2012
Global Employment Trends 2012: Preventing A Deeper Jobs Crisis. Geneva:
ILO.
2002 Who gets to choose? Coercion, Consent, and the UN Trafficking Protocol,
Gender & Development, 10 (1), 20-27.
Dye, T.E.
IOM
1947
Understanding Public Policy. London: Prentice Hall.
2005Turkey, Trafficking and Trends, http://www.countertrafficking.org/
pdf/2005_turkey_trafficking_and_trends.pdf (erişim tarihi: 29.01.2013)
ECPAT International
2007
“Türkiye’de Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüye Dair Durum Analizi:
İstanbul ve Diyarbakır”, http://www.yeniden.org.tr/TCSS/TCSD.asp,
(erişim tarihi: 29.01.2013)
Hansen, L.
2000 The Little Mermaid’s Silent Security Dilemma and the Absence of Gender
in the Copenhagen School, Millennium Journal of International Studies 29
(2), 285-306.
IOM
2006
Resource Book for Law Enforcement Officers on Good Practices in Combating
Child Trafficking (Çocuk Ticareti ile Mücadele konusundaki İyi Uygulamalar
Hakkında Kolluk Kuvvetleri Kaynak Kitabı), Viyana.
IOM
2009
Karşılaştırılabilir Göstergeler de Dahil Olmak Üzere İnsan Ticaretine İlişkin
Verilerin Toplanmasına Yönelik Kılavuz İlkeler. Viyana: IOM.
Hentig, v.H.
Jahic, G. & Finckenauer, J. O.
1948
The Criminal and His Victim. New Haven: Yale U. Press.
Hughes, D. M.
2000 The ‘Natasha’ Trade: The Transnational Shadow Market of Trafficking in
Women. Journal of International Affairs, 53 (2).
Kaynakça
96
2005 Representations and Misrepresentations of Human Trafficking, Trends in
Organized Crime 8(3), Spring.
Karakuş, Ö. ve McGarrell, E.F.
2012 The Distribution of Women Trafficking Market in Turkey: Does Demand
Matter?, Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Dergisi, 3 (1), 1-24.
Kaynakça
97
KOM
Polat, O. & Güldoğan, E.
2012
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele 2011 Raporu. www.kom.gov.tr
Lasswell, H.D.
1956
The Decision Process. College Park MD: University of Maryland.
2010 Çocuk Askerler: Psikolojik, Sosyal ve Fiziksel Sorunlar, Uluslararası Güvenlik
ve Terörizm Dergisi, 1 (1), 105-124.
Roth, M.P. and Sever, M.
Levchenko, K.
2007 The Kurdish Workers Party (PKK): Funding Terrorism through Organized
Crime, A Case Study, Studies in Conflict and Terrorism, 30 (10), 901-920.
1999
Legal Study on the Combat of Trafficking in Women for the Purpose of Forced
Prostitution in Ukraine. Vienna: Ludwig Boltzmann Institute of Human
Rights.
Sabatier, P.A.
Lobasz, J. K.
Schmid G.
2009 Beyond Border Security: Feminist Approaches to Human Trafficking.
Security Studies, 18, 319–344.
OSCE
2004
National Referral Mechanisms: Joining Efforts to Protect the Rights of Trafficked
Persons A Practical Handbook. Warsaw: OSCE.
Özer, E.
2012
Kimse Duymaz: Türkiye’de İnsan Ticareti Mağdurları Üzerine Bir Araştırma.
Ankara: Ayizi.
1999
Theories of The Policy Process: Theoretical Lenses on Public Policy. Boulder,
CO: Westview Press.
1996 Process Evaluation: Policy Formation and Implementation, in Schmid
G., O’Reilly J. and Schömann K. (eds), International Handbook of Labour
Market Policy and Evaluation, Edward Elgar.
Schneider, H. J.
1982 The Present Situation of Victimology in the World, (Ed.) Hans Joachim
Schneider, The Victim in International Perspective, pp.11-46.
Sever, H. ve Arslan, S.
2008
İnsan Borsası. Ankara: Adalet.
Özerdoğan, N., Sayıner, D., Köşgeroğlu, N., Örsal, Ö.
Seyhan, O.
2012 Kavramlar, Süreçle ve Mücadele Açısından Dünyada ve Türkiye’de İnsan
Ticareti, içinde Demir, O.Ö. ve Küçükuysal, B. (2012). Sınıraşan Organize
Suçlar: Kavramlar, Yöntemler, Eğilimler, ss. 95-128, Ankara: Adalet.
2009 Ulusal Görev Gücü, Türkiye’nin İnsan Ticareti ile Mücadelede Kurumsal
Kapasitenin Güçlendirilmesi Ulusal Eylem Planı.
2012 Kadın ve Fuhuş Olgusu, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir Sağlık
Meslek Yüksek Okulu, http://cws.emu.edu.tr/en/conferences/2nd_int/
pdf/n.%20ozerdogan,%20d.%20sayiner,%20n.%20kosgeroglu,%20
o.%20orsal.pdf
Pearson, E.
2004
Coercion in Kidney Trade?: Background Study on Trafficking in Human
Organs Worldwide, Sector Project against Trafficking in Women. Deutsche
Gesellshaft für Technische Zusammenarbeit (GTZ), Eschborn.
Kaynakça
98
U.S. Department of State (USDOS)
2012 Trafficking in Persons Report 2012, Available at http://www.state.gov/j/tip/
rls/tiprpt/2012/192359.htm
Kaynakça
99
Ulusal Görev Gücü (UGG)
2007
2007 Yılı Türkiye İnsan Ticareti ile Mücadele Raporu, Ankara.
UN
2012
United Nations Treaty Collections. Available at http://treaties.un.org/Pages/
ViewDetails.aspx?src=IND&mtdsg_no=XVIII-12-a&chapter=18&lang=en
UNICEF
2005
Poverty, Available at http://www.unicef.org/sowc05/ english/povertyissue3.
html
UNODC
2008
Toolkit to Combat Trafficking in Persons, Global Programme against Trafficking
in Human Beings.
Yabaş, İ.
2008 Dünyada ve Türkiye’de Cinsel Sömürü Amaçlı Çocuk Ticareti, Güvenlik
Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Polis
Akademisi.
Kaynakça
100

Benzer belgeler