Kurban Bültenini PDF olarak indirmek için tıklayınız

Transkript

Kurban Bültenini PDF olarak indirmek için tıklayınız
Kurban
Bülteni
www.hudayivakfi.org
EYLÜL 2015
Hüdâyi’de Kurban
Başta ülkemiz olmak üzere, Orta Asya,
Kafkasya, Ortadoğu, Uzakdoğu, Balkanlar
ve Afrika bölgelerinde yaklaşık 50 civarında ülkede Hüdâyi dostlarının kurbanları
ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmakta. S 3
2014 Kurbanından
Arda Kalanlar
Dünyanın farklı ülkelerine kurban gözlemcisi olarak giden Hüdâyi gönüllülerinin
unutamadıkları. S 8
MAZLUMA KURBAN
YERYÜZÜNE BAYRAM OLSUN
Bizler Hüdâyi Vakfı olarak gerek İstanbul’da gerekse gönül coğrafyamızda kurban kesim faaliyetlerinde bulunacağız. Hedefimiz ve gayemiz; sevgi, kardeşlik
ve dostluk adına gönül köprüleri kurmaktır. Bu duygularımızı bizimle yaşamaya, siz Hüdâyi Dostlarını çıktığımız bu seferberlikte yoldaşımız olmaya davet
ediyoruz… Var mısınız? S 12
Osman Nûri Topbaş:
Fedakârlık Tâlimi
Demek ki baktığımız zaman, bu kurban
bayramı bir fedakârlığın bayramıdır.
Demek ki biz ne kadar bir fedakârlık
hâlinde olacağız? Malımızı, canımızı,
evlâtlarımızı, Allâh’ın verdiği diğer
bütün imkânları ne kadar Allah yolunda
fedakârâne olarak îfâ edeceğiz. Kurban
bayramı bu fedakârlığı hayatımızın her
safhasına intikal ettirmeli. S 4
Bayramın
Sünnetleri
Arefe günü sabah namazından itibaren
bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç farz vakit namazını
müteakip bir kere “Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber Allahu
ekber ve lillahilhamd” diye tekbir getirilir
ki, buna “teşrik tekbiri” denir. S 23
Kurban’la İlgili
Fıkhî Meseleler
• Kurban kesmenin edebi nedir?
• Kimler kurban kesmekle yükümlüdür?
• Kurban olarak kesilecek hayvanların
yaşları ne olmalı? • Kurbanın yenmesi
haram olan organları var mıdır?
• Hayvanın kurban edilmesine engel olan
hususlar nelerdir? • Sevabı bağışlanmak
üzere kurban kesilebilir mi? S 20
2
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser, 108/2)
Başkan’dan...
Gönüllerimizde farklı duyguları bir arada yaşadığımız ender
zamanlardır bayramlar. Kimimiz ikram ettiği için sevinir; kimimiz ikram bulduğu için. Kimimiz sevdiğine kavuştuğu için mutludur; kimimiz kavuştuğunu sevdiği için…
Nasip ve kısmet kavramlarının hikmetinin en iyi anlaşıldığı anlardır bayramlar. Bir düşünün; adadığınız kurbanın etini
komşunuz değil, ilinizdeki bir hemşehriniz değil, ülkenizdeki bir
vatandaşınız değil de dünyanın başka bir ucunda, hiç tanımadığınız, görmediğiniz ve belki de bu dünyada göremeyeceğiniz bir
insan yiyecek. Nasip… Bayrama ulaşmak nasip olacak, kurbanı
almaya imkân olacak, o kurbanı dünyanın bir ucunda hasretle
et bekleyen bir muhtaca ulaştırmak nasip olacak ve o insana o
eti yemek nasip olacak. Kısmet…. Biz Aziz Mahmûd Hüdâyi
Vakfı olarak bu Kurban Bayramı’nda da, nasip ve kısmet hikmetinin sırrını sizlerle birlikte yaşamak istiyoruz… Var mısınız?
Sevinçlerin çoğaldığı, acıların bile sevince katık edildiği günlerdir bayramlar. Büyüğünden küçüğüne herkese yayılan bir mutluluk havası vardır bu günlerde. İmkân sahibi her insan ağır bir
sorumlulukla gezer bu günlerde. Hem ailesine, hem komşusuna hem de dünyanın başka yerlerinde ihtiyaç sahibi olan insanlara; imkânı verene bir şükür nişanesi olarak sunduğu kurbanın
etini ulaştırma sorumluluğu. Hüdâyi vakfı olarak omzunuzdaki
bu ağır sorumluluğu paylaşmaya, şükrünüzün nişanesini en uzak
diyarlara taşımaya talibiz. Var mısınız?
Mazlumun, mağdurun, öksüzün, yetimin, garibin, muzdaribin dudaklarında tebessüm gördüğümüz ender zamanlardır
bayramlar. Ramazansa bayramın ismi iftarlar, fitreler, erzak yardımları vardır gündemimizde. Kurbansa gelen bayram, gönül
coğrafyamızın her noktasında ulaşmak, aylardır et yiyememiş
kardeşlerimiz vardır hedefimizde. Her geçen yıl bir ülke, bir
mekân daha eklediğimiz bu gönül haritamızın her noktasına
sevinç, huzur ve mutluluk götürmek için çabalarız. Biliriz ki ulaştırdığımız her ikram, sevgi ve kardeşliğimizi daha da perçinler.
Verdiğiniz her kurban ihtiyaç sahibi bir gönle ulaşmak için bir
köprüdür bizim için. Afganistan’dan Yunanistan’a; Uganda’dan
Gana’ya, Burkina Faso’dan Senegal’e, Irak’tan Suriye’ye, Mali’den Meksika’ya; Somali’den Filistin’e; Etiyopya’dan Nijer’e;
Kamerun’dan Pakistan’a; Tacikistan’dan Tanzanya’ya, Rusya’ya,
Kırım’a, Moğolistan’a, Gürcistan’a, Hindistan’a, Filipinler’e,
Dağıstan’a, Azerbaycan’a, Arakan’a, Arnavutluk’a ve ismini sayamadığımız birçok noktaya gönül köprüleri kuruyoruz her yıl.
Bu yıl da bu köprüleri birlikte kurmaya, ihtiyaç sahibi insanların
kursaklarına bir lokma et koymaya, sevgimizi ve kardeşliğimizi
perçinlemeye niyetliyiz… Var mısınız?
Bizler Hüdâyi Vakfı olarak gerek İstanbul’da gerekse gönül
coğrafyamızda kurban kesim faaliyetlerinde bulunacağız. Hedefimiz ve gayemiz; sevgi, kardeşlik ve dostluk adına gönül köprüleri kurmaktır. Bu duygularımızı bizimle yaşamaya, siz Hüdâyi
Dostlarını çıktığımız bu seferberlikte yoldaşımız olmaya davet
ediyoruz… Var mısınız?
Ahmed H. TOPBAŞ
Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı Yön. Kur. Başkanı
Kurban Kesme
Edebi
Muhterem Üstâz, Mahmûd Sâmî -kuddise sirruh-hazretleri, Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin rızâsı, hastalıkların ve
musibetlerin defi için dâima kurban kesmeyi ve sadaka vermeyi
tavsiye ederlerdi.
Kendilerinin de bedelini vererek sık sık kurban kestirmek
âdetleri idi.
Kesilecek kurbanın erkek, besili, azalarının noksansız olmasına çok dikkat ederlerdi.
Kesimden evvel çukurun itinalı kazılmasını, bıçağın çok keskin olmasını ve hayvanın gözlerinin iyice büyük, temiz bir sargı
ile kapatılmasını arzu ederlerdi.
Kesimden evvel kurban mahallinde hazır bulunurlar, kurban
kesilip derisi yüzülünceye kadar namazda olduğu gibi, kurbanın
karşısında ayakta büyük bir ta’zim ile dururlar, huşû ve hudû ile
beklerler, tamam olunca içeri girip iki rekat namaz kılarlardı.
Hattâ bir nisan ayının ilk günlerinde idi. Bursa’da Uludağ’dan
kopup gelen keskin soğuğa rağmen gene aynı âdabını tatbik ettiler. Her ne kadar “Efendim, kurban kesildi, içeri buyurunuz”
denildi ise de muvafakat etmediler, “Şu iskemleye otursanız,
istirahat etseniz” diye bir iskemle uzatıldı, ona da icabet etmediler ve yarım saat kadar kıyamda kaldılar.
Halbuki böyle bir kurban âdabı olduğunu bilen ve tatbik edebilen pek azdır.
Nitekim büyükler:
– İbâdet insanı Cennet’e götürür. Ta’zimli ibâdet ise insanı
Cenâb-ı Hakk’a vâsıl eder, demişlerdir.
Mûsa Topbaş Efendi Hazretlerinden...
Sultanü’l-Arifîn Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu (K.S.)
Sy 82-83 Erkam Yayınları
3
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
“Kurban kesen kişi, hayvanın her bir tüyü için sevap kazanır” (Tirmizî, Edâhî 1;İbni Mâce, Edâhî 3)
Hüdâyi’de Kurban
lerinin neticesinde bağışçılarımıza SMS
ile bilgilendirme sağlanmaktadır. Kurban
bağışlarıyla bize destek olan tüm hayırseverlere, bağışçılarımıza, Hüdâyi dostlarına ve gönüldaşlarına teşekkür eder
ilgi ve teveccühlerinizin devamını dileriz.
Fiyat bilgisi ve randevu için 0216 341 05 97
nolu telefonu arayabilirsiniz.
Kurulduğu günden bu yana birçok
alanda hizmetlerini devam ettiren Hüdâyi Vakfı, “Yurtiçi ve Yurtdışı Kurban
Faaliyetleri” ile dünya çapında hizmet
vermeye devam ediyor.
YURTİÇİ KURBAN
HİZMETLERİMİZ
Aziz Mahmûd Hüdâyî Vakfı, Kurban
Bayramı’nda kesilmek üzere sizlerden
almış olduğu vacip, adak, akika, şükür
ve nafile kurban bağışlarını, tesis ettiği iki modern ve hijyenik kesimhanede
gerçekleştirmektedir. Kesim öncesindeki ekip hazırlıkları, modern altyapı
çözümleri ve daima standartları yükseltme çabasıyla rahat bir kesim hizmeti
sunmaktadır. Bütün bir sene boyunca
vakfımıza bağışlanan canlı kurban ve et
bağışları, vakıf görevlilerinin tekbirleri
Hüdâyi Vakfı’na
Bağışladığınız Kurbanlar :
1- Vakfımızın merkez aşevinde yüzlerce kişiye sunulan sıcak yemeklerde,
eşliğinde isimler okunarak, Müslüman
olan profesyonel kasaplar tarafından
kesilmekte ve vakıf hassasiyeti ile değerlendirilmek üzere ihtiyaç sahiplerine
ulaştırılmaktadır. Ayrıca kurban kesim-
Hüdâyi’de Kurban
Kesmenin Size
Sağlayacağı Kolaylıklar
1- Sağlamış olduğumuz randevu hizmeti ile (0216 341 05 97) size
uygun bir tarih ve saatte vakfımıza gelerek, yoğunluk yaşamadan
kesim öncesi hazırlıkları izleyebilirsiniz.
2- Kurban kesimine şahitlik edeceğiniz bir ortamda, vekâletinizi kasaplara bizzat kendiniz verirsiniz.
3- Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri’nin teneffüs ettiği manevî bir
mekânda, ibadet neşesi içerisinde Hakk’a kurbiyyet anını müşahade
edersiniz.
4- Vakfımıza bağışladığınız 1/3 oranındaki kurban emanetleriniz, idrâk ettiğimiz bayram günlerinde ihtiyaç sahiplerine ilk elden dağıtılır.
5- Vakfımız bünyesinde hizmet veren personellerin ve gönüllü öğrencilerimizin yardımları ile rahat bir kesim faaliyeti yaşarsınız.
6- Vakfımızın sağlamış olduğu otopark hizmeti ile park sıkıntısı çekmezsiniz.
Bütün tedbirlerimize rağmen, şehir ortamında kurban kesmek zor
bir ibadettir. Meydana gelebilecek aksaklıkların hoş görülmesi temennisiyle hayırlı bayramlar dileriz.
2- Vakfımıza bağlı ünitelerde eğitim
gören öğrencilerimizin sofralarında,
3- Ve yakın uzak demeden yardımlarına koştuğumuz ihtiyaç sahibi ailelerin
erzak paketlerinde, maddi ve manevi bir
destek olarak yerini alır.
4
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı Şeref Başkanı Osman Nûri Topbaş Hocaefendi:
Fedakârlık Tâlimi
Röpörtaj: Ahmet Taşgetiren, Gazeteci-Yazar
Kurbanın mâhiyeti nedir Efendim.
Rûhâniyeti nedir kurbanın?
Kurban bayramı bu fedakârlığı hayatımızın her safhasına intikal ettirmeli.
Efendim; kurban bir fedakârlıktan sonra geldi, Cenâb-ı Hak gönderdi kurbanı
İbrahim -aleyhisselâm-’a…
Zira Cenâb-ı Hak Tevbe Sûresi’nin
111-112. âyetinde, “canlarıyla, mallarıyla Cennet’i satın aldılar” buyuruyor. Bu,
on yerde geçiyor Kur’ân-ı Kerîm’de. Yani
“mal” geliyor, “can” geliyor; 10 yerde geçiyor bu.
Evet, Hazret-i İbrahim’in fedakârlığından, Hazret-i İsmail’in…
Üç tane bu fânî taht yıkıldı. Mükâfat
olarak -üç tane zor fânî tahttı bunlarCenâb-ı Hak o kalbe yerleşti. O kalp
nazargâh-ı ilâhî oldu. Cenâb-ı Hak’la dost
oldu. Onun mükâfatı olarak Cenâb-ı Hak
İsmail -aleyhisselâm-’ı bıçağın altından aldırdı, o koçu gönderdi.
Demek ki baktığımız zaman, bu kurban
bayramı bir fedakârlığın bayramıdır. Demek ki biz ne kadar bir fedakârlık hâlinde
olacağız? Malımızı, canımızı, evlâtlarımızı,
Allâh’ın verdiği diğer bütün imkânları ne
kadar Allah yolunda fedakârâne olarak
-inşâallah- îfâ edeceğiz.
Demek ki bunlar bir imtihan malzemesi olarak veriliyor, Cenâb-ı Hakk’a da
seferber edebilmek. İki yerde de “imtihan
olunmaktasınız” geçiyor.
Demek ki Cenâb-ı Hak ısrarla bize 12
yerde bu mal ve canı nasıl bir fedakârlıkla kullanacağız, nasıl Cenâb-ı Hakk’a bir
takarrub/yaklaşma olacak, Cenâb-ı Hak
bize telkin ediyor.
Âyet-i kerîmede de Cenâb-ı Hak bize,
Hac Sûresi’nin 37. âyetinde:
“Kurbanların ne etleri ne de kanları
Allâh’a ulaşır. Allâh’a ulaşan, ancak takvânızdır (Cenâb-ı Hakk’a yakınlık ölçümüzdür.).”
Mevlânâ da bunu güzel bir müşahhasa
çevirir bize misal olarak:
“Keçinin gölgesini kurban etmeye kalkışma (diyor). Bu (diyor) bir kasaplık günü
(diyor), bir et, kebap yeme günü değildir
(diyor). Sen (diyor), kurbanın mâhiyetine,
hakîkatine in (diyor). Ne kadar (diyor) Allah
yolunda fedakârlığın var?” diyor.
Tefekkürî bir ibadet bu kurban. O
kurban, Cenâb-ı Hak, o hayvanı bizim için yarattı. Bize
âmâde yarattı. Demek
ki ne kadar bir Cenâb-ı
Hakk’a bir teşekkür
borcumuz olacak?
Biz koyun olarak gelebilirdik, insanlar
bizi kesebilirdi. Yani dâimâ o hayvanın yerine kendimizi koyacağız; bir.
İki; o hayvanın çırpınışını koyacağız. Demek ki yine bize ayrı bir Cenâb-ı Hak bir
manzara seyrettiriyor: Can vermek kolay
bir iş değil...
Cenâb-ı Hakk’ın lûtfunu düşüneceğiz.
Meselâ rahmetli babam Mûsâ Efendi,
rahmetli Sâmi Efendi Hazretleri, kurbanlarını keserken oturmazlardı, ayakta
dururlardı.
İhtiram…
İhtiram hâlinde. Bu, Cenâb-ı Hakk’a
olan ihtiram.
Hayvanın gözüne bir bez bağlarlardı.
Çukuru derin kazdırırlardı. İkinci hayvanı
o, aynı çukura kesmezler veyahut da toprak attırırlar, o kaybolduktan sonra ikinci
hayvan kesilirdi.
Bir de -Allah korusun- iterek kakarak
değil de o hayvanı okşayarak getirmek,
su içirmek… Yani Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta bir bakış tarzı kazanabilmek. Buna
da kurbanda dikkat etmemiz lâzım.
Yine, Efendimiz zamanında şöyle bir
hâdise oldu:
Bir kişi bıçağını bileyledi, hayvanın
önünde bileyledi. Efendimiz görünce çok
üzüldü:
“–Sen (dedi) bu hayvanı kaç sefer öldürüyorsun? (Dedi.) Bıçağını arkada bileylesen
olmaz mı?” buyurdu. (Hâkim, IV, 257)
Hayvanın hissedeceği farzediliyor.
Oraya geleceğim Ahmet Abi, oraya geleceğim. Meselâ biz, Rusya’da bir kurbanda, bize oradan bir hatıra geldi:
“Bir (dedi) boğayı (dedi) kurban yerine
götürecektik (dedi). Hayvan (dedi) kendisi kurban yerine gitti, o çukurun yanına gitti (dedi), o çukurun yanına yattı (dedi). Biz
de bunu gözlerimiz dola dola gözyaşlarıyla
bu manzarayı seyrettik.” dedi.
Demek ki Allah bazen bize böyle îkaz
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Demek ki merhamet, merhamet, merhamet… Müslümanın kartviziti merhamet…
lûkâta bakılabilirse en vahşi hayvan bile o
kulla dost oluyor. Bunlar hep kalbî merhalelerin neticesinde… Kolay bir iş değil bu.
Kolay bir tahsil değil…
Kurban ederken de, yani bir hayvanı
keserken de merhametten kopmamak…
Kurban da bir kalp ameli, değil mi
Efendim? Kalp ameli kurban kesmek de.
edici hâdiseleri gösteriyor.
Kopmamak lâzım. Hattâ Efendimiz bir
yılanı bile öldürürken, saldıran bir yılanı,
bir vuruşta öldür buyuruyor, eziyet etme
buyuruyor. (Bkz. Müslim, Selâm, 139-141, 147; Ebû
Dâvûd, Edeb 162-163/5263; Tirmizî, Sayd, 14/1482, Ahmed,
I, 420)
Bu tabi, Cenâb-ı Hak’la dost olan, Allâh’ın mahlûkâtıyla da dost olur. Ben hatırıma gelmişken bir hâtırayı nakledeyim:
Peder rahmetli Mûsâ Efendi anlatmıştı.
Herhâlde 50 sene oldu belki bu hâdiseyi
anlatalı. O zaman tabi Medîne’deki evler
şimdiki gibi değildi. Daha ziyâde topraktan
vesâire, toprak sıvalı şeylerdi.
“Biz (dedi) Sâmi Efendi Hazretleri’nin
odasını hazırladık (dedi) Medîne-i Münevvere’de (dedi). Yatağını vesâire hazırladık,
tam (dedi) Efendi Baba’yı (dedi) odaya
aldık (dedi), baktık köşede bir (dedi) bir
kıvrılan bir yılan gördük (dedi). Biz heyecanlandık (dedi). Sâmi Efendi:
Tabi, tabi, tabi…
Onun için Mevlânâ diyor, yani “Keçinin
gölgesini kurban etme.” diyor. “Bunu bir kasaplık günü, kebaplık günü zannetme. Sen
kurbanın bir hakîkatine in.” diyor.
Yani esasında demek ki yani kurbanda,
kurbanın hâliyle konuşmak lâzım, hâl lisânıyla. Yani kurban, eğer o kalp varsa hâl
lisanıyla çok şeyler anlatır.
Neler anlatır Efendim? Yani şöyle bir…
Merhameti telkin eder:
“–Bak (der), sen benim gibi olabilirdin,
ben de senin gibi olabilirdim.” der en başta…
Evet.
“–Beni sana kurban göndereni düşün
(der). Ona ne kadar kulluk ediyorsun
(der). Sakın O’na nankör olma.” der.
Velhâsıl kalbe göre sayar…
met, tabiat-i asliyesi olması lâzım. Bunun
neticesi de hizmettir, merhametinin göstergesi.
Efendim; isterseniz biraz bu, Hüdâyî’nin hizmetleri var, kurban hizmetleri var. Bütün Dünya’ya kurban hizmeti
götürüyor. Yani oralardan zât-ı âlînize
ulaşan birtakım intibâlar olduğunu zannediyorum. Yani oralardaki ihtiyaç, yani
fakr u zarûret… Yani diyelim Türkiye’den
gönderilecek bir kurbana olan ihtiyaç
ve buradan gönderilecek bir kurbanın
oralarda yüreklere nasıl yansıdığı. Buna
dâir birçok intibânın zât-ı âlînize ulaştığını
zannediyorum. Onlardan…
Çok hâtıra var.
Evet. Lûtfederseniz.
Meselâ giden arkadaşlar; “iki saatlik yoldan geldiler” diyor. “Kimi hasta arabasıyla
geldi.” Yani neredeyse bir merhamet dilenerek geldi. Çünkü et yok, hasret, ete
hasret...
Hattâ birisi, çok acıklı bir şeyi var. Geliyor; et bitmiş oluyor. Diyor ki;
“–Bu sene olmadı ama -inşâallah- gelecek sene tekrar gelirsiniz.” diyor.
Daha Ahmet Abi, bu kurbanda çok şey
yapılacak hâdiseler var.
Yine, geçen sene Afrikalı bir dostumuz
geldi. Burada dedi ki;
“Baktık (diyor), bir müddet sonra o
hayvan kayboldu gitti.” diyor.
Meselâ bu, hakîkaten bu merhamet, bir
müslümanın imtihanı. Cenâb-ı Hak en çok
Kur’ân-ı Kerîm’de “Rahman” esmâsını bildiriyor, “Rahîm” esmâsını bildiriyor.
“–Bakın (dedi), kurban bayramı geliyor
(dedi). Sizi orada bekleyen çok insan var.”
dedi.
Yani demek ki Hâlık’ın nazarıyla mah-
Demek ki bir müslümanın bir merha-
«–Bırakın o hayvanı kendi hâline. O
(dedi) geldiği gibi gider sonra.» dedi.”
Pederim diyor:
Yani o muzdarip coğrafyadaki kardeşlerimizin çağrısını bize gönderiyor.
5
6
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Diğer bir şey de, o kurbanların gitmesiyle oranın biraz münevver tâifesinden olan
bir kişi dedi ki:
benzemekteyim? Benzersem ne kadar
kıyâmet günü O’nunla beraber olurum?”
Derdi buydu.
“–Sizler (dedi) -ki Batı Afrika’ya Osmanlı
gitmedi, Osmanlı yalnız yardıma gitti- sizler
(dedi) Allah Rasûlü’nün;
Demek ki bizim de bugün bir dertlenmemiz lâzım. Allah, bizim önümüze büyük
bir mânevî sermaye verdi. Eğer biz bu sermayeyi bir mücevher olarak alıp bir değerlendirebilirsek, yüreğimizden alabildiğine
kadar, koptuğu kadar verebilmeye gayret
edersek, onların hizmetinde bulunabilirsek, ne mutlu bize!
(“İstanbul elbette fetholunacaktır…”
buyurduğu,
Fâtih’in torunlarısınız (dedi). Abdülhamid
Hân’ın torunlarısınız (dedi). Niye geç kaldınız? (Dedi). Arada bu kadar fâsıla verildi (dedi). Şimdiye kadar neredeydiniz?
(Dedi). İyi ki geldiniz (dedi). Ne olursunuz
bundan sonra bizi unutmayın.” dedi.
[Ahmed, IV, 335; Hâkim, IV, 468/8300])
Yok biz bu serveti bir çakıl taşı zannedersek, bir gaflet içinde o Sûriyelileri, o fecî,
o acıklı hâlini, muzdarip hâlini göremezsek,
çok yazık!..
Efendim, bir sözünüzün arasında, ben
kıyâmeti düşünüyorum, oradaki imtihanı
düşünüyorum, buyurdunuz. Onu biraz açsak yani, nasıl bir, her birimiz şahıs olarak
nasıl bir muhâsebe yapmalıyız?
Evet…
Yine bir misal, Ahmet Abi söyleyeyim:
Yine, Habeşistan’da olacak herhâlde, orada bir kurban kesiminde câminin önünde
kurban kesiliyordu. Bir hristiyan kadın gelmiş:
“–Bana da bir parça et verir misiniz? Fakat ben hristiyanım.” demiş.
Arkadaşlar demiş ki:
“–Evet, sen hristiyansın ama sen de Allâh’ın kulusun.” demişler.
Ona da bir parça et vermişler. Kadın
gitmiş, câminin duvarını öpmüş; “Ben buradan merhamet gördüm…”
Velhâsıl, ihsan çok mühim. -Sallâllâhu
aleyhi ve sellem- Efendimiz Mekke fethinden evvel, 500 bin dinar gönderdi Mekke
fukarâsına. Mekke Fethi’nde hepsi:
“–Sen, muhterem kardeş!” dediler. “Sen
ne güzel kardeş.” dediler. Hepsi müslüman
oldu.
Yani insan, ihsâna mağlûptur. İnsan, merhametliyi sever. Ona gönül bağlar. Velhâsıl
insan yine karakter ve şahsiyete hayrandır.
Bu karakter ve şahsiyetin en mütekâmili,
bir müslüman yüreğidir.
Efendim, Sûriyeliler konusuna…
Evet, Ahmet Abi, bugün en mühim o.
Sûriyeliler, sizin canınızı acıtıyor, bunu
biliyoruz.
Çok, çok…
Yani canınızı acıtıyor, yani yüreğinizde
onlara bir yer var. Şimdi bayram. Kurban
ve bayram.
Şimdi, Ahmet Abi; yüreğimizi acıtan şey,
kıyâmet endişesi…
Şimdi, merhamet; sende olanı, onda
olmayana (vermen), onun eksikliğini senin
telâfi etmendir. Merhamet budur. Sende
var, onda yok; sen onu telâfi edeceksin.
Onun boşluğunu dolduracaksın. Çünkü
Allah sana verdi, ona vermedi; o sana zimmetli. Zaten Cenâb-ı Hak âyette de buyuruyor:
“Biz imtihan olarak veririz (buyuruyor)
o da sevinir (diyor gafletinden). «Allah
beni önemsedi.» der.” diyor. (Bkz. el-Fecr, 15)
“Bana ondan mal verdi (diye düşünür)”
diyor. Değil!.. Cenâb-ı Hak imtihan olarak
verdiğini bildiriyor.
Onun için -sallâllâhu aleyhi ve sellemEfendimiz de bu hususta çok hassas. Merhamet hususunda çok hassas. Ümmetinin
de çok merhametli olmasını arzu ediyor.
Nasıl bir anne-baba kendisinden çok evlâdını düşünür. Efendimiz de:
Efendim, Ahmet Abi; en çok şimdi beni
düşündüren;
“O gün (Cenâb-ı Hak) verdiğimiz nîmetlerden sorulacaksınız.” (et-Tekâsür, 8)
buyuruyor. Kime kadar? Peygamberlere
kadar.
Şöyle bir vâkıa var:
Bu, Hamdi Efendi’nin Hak Dîni Kur’ân
Dili tefsirinde.
Ebû Bekir Efendimiz dışarı çıkıyor, çıkılmayacak bir saatte. Ömer Efendimiz çıkılmayacak bir saatte -belki öğle güneşidirsokağa çıkıyor, dışarı. Arkadan, Efendimiz
de çıkıyor.
Efendimiz soruyor:
“–Niye bu çıkılmayan saatte çıktınız?” diyor.
“Kendinizden çok ben size daha yakınım…” buyuruyor.
“–Açlık (diyor) yâ Rasûlâllah, gıdâ aramak için çıktık.” diyor.
“…Bir (diyor) kişi (diyor) vefat ederse
(diyor) onun mîrâsı (diyor) çoluk-çocuğuna
âittir (diyor). Fakat bir yetim varsa (diyor), o
yetimin himâyesi bana âittir. Bir borçlu varsa
(diyor) o borcu ödemek bana âittir.” diyor.
“–Ben de sizin gibiyim.” diyor Efendimiz.
(Müslim, Cuma, 43; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7)
Demek ki:
Efendimiz (onları) alıyor, varlıklı bir
sahâbînin evine götürüyor.
Hanımı karşılıyor. Çok seviniyor Allah
Rasûlü’nü Efendimiz’i gördüğü zaman.
“–Beyin nerede?” diyor.
“–Tatlı su almaya gitti.” diyor.
“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)
Beyi geliyor. Beyi de çok seviniyor. Tabi
büyük bir izzet, büyük bir şeref. Hemen bir
koyun kesmeye gayret ederken:
Şimdi, ashâb-ı kirâmın bütün mücâdelesi
oydu:
“–Sakın (diyor) hâmile hayvan kesme.”
diyor.
“Ben ne kadar Allah Rasûlü’nün hâline
Adam da bir koyun kesiyor. Pişiriyor,
buyuruyor Efendimiz.
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
hurmalarla beraber Efendimiz’in önüne
koyuyor. Efendimiz yedikten sonra:
“–Bakın (diyor) bu içtiğimiz tatlı sudan, bu
yediğimiz nîmetten de sorulacağız.” diyor.
(Müslim, Eşribe, 140)
Bir müddet sonra bir genç geliyor:
“–Yâ Rasûlâllah! (Diyor.) Âyet indi;
onu mahalle himâye ederdi, korurdu. Bir
hasta var; mahallede hiçbir şeyi olmayan
bile ona bir çorba götürürdü.
Meselâ bizim zamanımızda antibiyotikler
yoktu. Verem çok salgındı. Verem şeyleri
vardı çamlıkların olduğu yerde, verem hastahâneleri vardı. Bakardım; mahalleden
ona ciğer, ızgara vs. etler götürülürdü.
İyi beslensinler diye.
«Verdiğimiz nîmetlerden soracağız.»
(Bkz. et-Tekâsür, 8) Fakat benim dünyada bir dikili taşım yok, hiçbir şeyim yok. Herhâlde
ben buradan kurtulurum (diyor). Benim
(diyor), artık (diyor) hesabım yok burada.”
diyor.
Efendimiz delikanlıya diyor ki:
“–Oğlum! (Diyor.) Senin (diyor) altında gölgelendiğin bir ağaç var mı?” diyor.
Yani bak bu ağacı Allah senin için yarattı
Dünya’da. Ağaç yaratmasa sen nerede gölgeleneceksin? “Senin gölgelendiğin bir ağaç
var mı?” diyor.
“–İçtiğin bir tatlı su var mı?” diyor.
İyi beslensin diye. Yani bir mahalle vardı.
Toplumun bir sigortasıydı mahalle. Şimdi
tabi, en fecî, mahalleler azaldı. Yani varoşlardakini lüks yerdekiler duymuyor. Varoştakiler lüks yerdekilere “bunlar merhametsiz” gözüyle bakıyorlar. Hattâ bâzen daha
ters durumlara gidiyorlar.
Bizim -bilmiyorum- bu bayram, mahalle
olarak herkes kendi bulunduğu muhitindeki, oradaki bir defa baştan yetimlerden
başlayarak, dul hanımlardan başlayarak,
kimsesizlerden başlayarak, onların ihtiyaçlarını, onlara bir bayram, bir tebessüm ettirmeli. Bayramın bir tebessümünü onlara
arz etmeli, ikram etmeli.
Cenâb-ı Hak o bulutlardan bize tatlı su
vermezdi, tuzlu su verirdi.
Şimdi bunların hepsinin bizim üzerimizde hukuku var. Bunlar bize zimmetli.
“–Ayağına giydiğin bir şey var mı?” diyor.
Rasûlullah Efendimiz de (bir hadîs-i
şerîfinde buyurduğu üzere); kıyamet günü
yedi kişi, o büyük infilâk günü, yedi kişi
Arş’ın gölgesi altında kalacak, yani korunacak. Onlardan biri de bu Dünya’da Allah
“–Sen de onlardan sorulacaksın.” diyor.
(Bkz. Süyûtî, VIII, 619)
Velhâsıl Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmekten,
bütün gayreti göstermek ve Rabbimiz’e sığınmak…
Bir de Efendim, yine bayram vesîlesiyle,
diyelim ki bir mahallede oturuyoruz. İşte
şurada da Sûriyeli mültecîlerin oturduğunu biliyoruz. Yani ne yapmalı, daha müşahhas olarak?
Ahmet Abi, bizim çocukluğumuzda mahalle, dulun, yetimin sigortasıydı. Meselâ
bir yetim evlenecek; mahalle onun çeyizini hazırlardı. Dul kadının bir problemi var;
için kardeş olanlar. (Bkz. Buhârî, Ezân, 36)
İşte biz de bugün Türkiye olarak bir
kardeşlik imtihanından geçiyoruz. Kardeşlik, tabi, evet, güzel zamanda da kardeşlik
olacak ama, esas kardeşlik, zor zamanın
kardeşliğidir.
Allah için kardeş olabilmek. Böyle bir
kardeşlik, işte büyük mükâfat, bu da Arş’ın
gölgesi altında kalacak yedi kişiden biri.
Hiç yoksa bu sene bu Sûriyelilere, bunların bir hâl hatırını sormalı, onlara bir bayramlık vermeli, onların yetimlerini, dullarını
giydirmeli…
Rasûlullah Efendimiz’e bir fakir gelirdi.
Efendimiz evinde ne varsa verirdi. Arka-
dan birisi daha gelirdi, ona verecek hiçbir
şeyi olmadığı için, veremediğinden de utanırdı. Kendisi hafifçe diğer tarafa dönerdi.
Cenâb-ı Hak İsrâ Sûresi’nde
buyuruyor. Hiçbir şey veremiyorsan,
onun gönlünü alacak tatlı birkaç söz söyle,
buyuruyor. (Bkz. el-İsrâ, 28)
Demek ki müslümanın lügatinde “yok”
olmayacak, “hâyır” olmayacak. Çıkmaz
sokak göstermeyecek. Elinden gelen bütün
gayreti gösterecek, Allâh’ın rızâsını tahsil
edecek.
Bu bayram -inşâallah- bu bayram Afrika’daki kardeşlerimiz de, Orta Asya’daki
kardeşlerimiz de, bize Sûriye’den olan din
kardeşlerimiz de, beraber, müşterek bir
kurban bayramı yaşarız.
İnşâallah.
Onlara, gidemeyeceğimiz, ulaşamayacağımız yerlere kurbanlarımızı göndeririz.
Ulaştığımız yerlere ise Sûriyeli kardeşlerimize, diğer mahrum kardeşlerimize, onlara
da bayramın tebessümünü aksettiririz -inşâallahİnşâallah. Çok teşekkür ederiz.
Allah cümlenizden râzı olsun.İnşâallah
bu kurban bayramını ümmet-i Muhammed’in -inşâallah- selâmet bayramı olarak,
bir fedakârlık bayramı olarak, bir müslümanın derdiyle dertlenme, bu şekilde Allâh’ın
rızâsını kazanma, bir fedakârlık bayramı olmasını Cenâb-ı Hak nasîb eyler -inşâallah-.
Âmîn, inşâallah Efendim. Çok teşekkür
ediyoruz.
Röportajın tamamını http://erkamradyo.com/kurban-bayrami-ozel-mulakati-osman-nuri-topbas-ahmet-tasgetiren/ adresinden
ya da aşağıdaki QR kodu cep telefonunuzdan görüntüleyerek
internet sitesinden girip dinleyebilirsiniz.
7
8
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
“Kurban, babanız İbrahîm’in sünnetidir (ondan beri devam eden bir ibadettir)” (İbni Mâce, Edâhî 3)
2014 Kurbanından
Arda Kalanlar
Kalbinizin
Gitmediği Yere
Ayaklarınız Gitmez
Muhammet Kılıçer/Fildişi Sahilleri
Bir Fildişi Sahilleri atasözü der ki: “Kalbinizin gitmediği yere ayaklarınız gitmez.”
Çok şükür artık hem kalbimiz hem de
ayaklarımız Afrika’da… Fildişi Sahilleri
Müslüman Okullar Birliği Derneği ile
yaptığımız bir görüşmede, dernek başkanı hararetin bir hayli yükseldiği noktada, “madem Afrika çölden ibaret,
madem o hakir gördüğünüz Afrika fakir
ve hasta, o zaman İngiliz’in, Fransız’ın
Amerikan’ın ve daha nicelerinin kara kıtada ne işi var?” Biz bu sözleri tefekkür
ederken dernek başkanı konuşmasına
devam etti, “sizler eğer şuan buradaysanız bu yalan perdesini aralamayı başarmışsınız demektir”. Evet, biz asırlardır
yalanlara inandırıldık ama artık şunu çok
iyi biliyoruz; gittiğimiz ve dahi gidemediğimiz her yerden mesulüz!
Afrika Okkalı Bir
Tokat Oldu
Sertan Çelik/Burkina Faso
Bizim jenerasyona sanırım Windows’un
öğrettiği, masaüstü arka planı olarak
kullanmayı çok sevdiğimiz, “bu işin ardında başka iş var” veya ‘madalyonun
görünmeyen kısmı’ gibi cümleler kurulduğunda, o ilk aklımıza gelen şey gibi
işte bendeki Afrika… “Ya ne yapacağız
şimdi biz bir hafta köyde? Adam akıllı yiyecek içecek yok...” diye köy yolunda iç
geçirirken bir kuyuda su görmenin he-
yecanını yaşayan gözlerin teslimiyetinde gördüm samimiyeti, şükrü. Bendeki
Afrika gidenin iç çekişmelerini bitiren,
sahibi olduğumuzu sandığımız her şeyin
aslında hiç bizim olmadığını okkalı bir
tokatla anlatan bir Afrika… Gidenler
asla unutmasın; gitmeyenler muhakkak
gitsin!
21 Yaşındayım, Peki
Ne Yapıyorum?
İsmail Yasin Avcı/Gana
Sene 2014 değildi Bargbaln köyünde.
Yol yok, elektrik yok, okul yok... En
yakın su kuyusu 2 kilometre uzakta...
Türkiye’den Geliyorsanız
Sizi Çok Sevecekler
Sadık Enes Çetinkaya/Mali
Mali’de ülkeye can veren koca Nijer Nehri, alabildiğine düz yeşil araziler ve kırmızı topraklar vardı... Ziyaretimiz boyunca çocuklarla çok güzel vakit geçirdik.
Bir keresinde o kadar çok çocukla vakit geçirdim ki
‘fareli köyün kavalcısı” diye ekipte lakap taktılar. Biraz Bambara (yerli dil) öğrenmiştik ki Malilileri mest
ettik, acayip seviyorlar. Bunun yanında saatlerce közde demlenen “kenkeriba” çayları ve tabi ki benzersiz
tadıyla mango meyvesi harikaydı! Derdi olan, Afrika
sevdası olan herkesin Mali’yi ziyaret etmesini tavsiye
ederim! Türkiye’den geliyorsanız ve tebessüm ediyorsanız garanti veriyorum sizi çok sevecekler!
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Bunca imkânsızlığa rağmen her gün
başka bir köyden, Bargbaln köyündeki
çocuklara sırasız ve tahtasız bir mescitte
eğitim vermeye gelen 24 yaşındaki Abdulfettah hocayla tanıştık. Abdulfettah
hocanın 21 yaşından beri Bargbaln köyüne gelip gittiğini öğrenince sarsıldım,
bir an durdum ve düşündüm, “ben şu an
21 yaşındayım, peki ne yapıyorum?” Silkelenme vakti hâlâ gelmedi mi? Ve soruyorum tüm kardeşlerime: Bin bir nimet
ve bolluğun içinde, amiyane tabirle “şımardığımızın” farkında mıyız? Ümmet,
dünya, Gana, bizleri bekliyor dostlar…
Değişmek
İstiyorum Dedim
ve Değiştim
Sadettin Ergun/Kamerun
“Değiştirmeye gittiler, değişip geldiler”
diye bir başlık vardı GENÇ Dergisi’nde;
geçen yıllarda Afrika seferi yapan gönüllere ithafen… “Bende değişmek istiyorum” dedim ve değiştim… Kamerun
sefaletten, hastalıktan ve kuraklıktan;
yani bizim televizyonda, internette gördüğümüzden çok daha fazlası… Kuran-ı
Kerim halkalarında tahtadan yapılmış
plakalara yazarak hafız olan çocuklar,
bir beyaz Müslüman görme sevinciyle
selam verme yarışına giren amcalar ve
dağıtılan bir paket erzak karşılığında
duyduğu minnet gözyaşlarından okunan kadınların hali hâlâ aklımda… Bu
milletin doğrulup kendine gelmesi, öz
benliğini bulup tüm boyunduruklardan
kurtulması için daha yapılacak çok iş var.
Afrika Bizim
Gönül Aynamız
Yunus Emre Gürcan/Tanzanya
kilerle yetinmeyi bilmeyen muhtaçlarız.
Bir benze de olsa içimizde şükür duygusu uyandıysa ne ala… Hamd olsun gidip
de değişenlerden olduk.
yalanlarımız var. Güzel hayatımızı rahat-
Hayatım: Nijer’den
Öncesi ve Nijer’den
Sonrası
sız etmesin diye derinlere gömdüğümüz
Ünal Aydın/Nijer
Tanzanya’da aç, muhtaç ve dünyanın güzelliklerini görmemiş insanlar yok, orada kendi açlığımız, arzularına tutsak bedenlerimiz ve kendimizi tatmin ettiğimiz
gerçeklerin vücut bulmuş hali var. Tanzanya ve Afrika, bizim gönül aynamız
oldu. Bu dünyada güzel olmasına dikkat
ettiğimiz yüzümüzden fazlasını gösteren
sınavımız. Aç ve muhtaç olan bizleriz.
Gözü doymak bilmeyen açlar ve elinde-
Sefere çıkmadan önce yanımızdaki hediyelerle, Nijerli kardeşlerimize çok şey
katacağını zannederek seviniyorduk,
oysa Türkçemizdeki “buyurun” anlamında kullandıkları “bismillah” kelimesiyle
“mil” yemeğine davetleri bize, bizim on-
9
10
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Kalplerimiz
Rabıtalandı
Huzeyfe Erdemir/Sudan
Sudan’da bir gün, hafız yetiştiren bir
yetim okuluna gittik. Sınıflara girerken
verilen selama topluca ayağa kalkarak
‘ve aleykümselam’ diyerek ve bunu
uzun bir şekilde söyleyerek bizi karşıladılar. Sınıflarının topraktan zeminini
yıkarken ki gülümseyişleri gözümden
gitmeyecek bir andı... Daha birçok
hikâye, anı ve yaşanmışlık Sudan’da
bizi karşıladı. Sayfalar dolusu anlatılacak olay ve hissi yaşadık bu güzel Afrika ülkesinde. Geriye ise sekiz güzel
kardeşlik ve kara kıtayla rabıtalanmış
kalpler kaldı. Rabbim bizlere tekrarını,
gitmeyenlere ilklerini nasip etsin.
lara verdiğimizden çok daha fazlasını kattı.
Onun bana sahip olduğu her şeyin yarısını
teklif edebilmesi karşısında ben çok cüzi
bir ikramda bulunmanın ezikliğini yaşadım.
Evet, ben onlara çok bir şey katamadım
ama onlar hayatımı “Nijer’den öncesi ve
Nijer’den sonrası” diye ayıracak kadar değiştirdi... Rabbim bizleri de varını yoğunu
“bismillah” diyerek kardeşleriyle paylaşabilenlerden eylesin.
Dualar Bu Hayra
Vesile Olanlara...
Arif Qerozi/Arnavutluk
Kurban bayramı geldi mi muhtaç olan
vatandaşlarımızın gözleri bizleri arıyor..
Çünkü her sene kurban kesimi yaptığımızı biliyorlar. Bizlere her sene bu
desteği veren Hüdâyi Vakfı ve bu vakfa kurbanlarını bağışlayan tüm yardım
severlere müteşekkiriz. Dediğim gibi
Kurban bayramında binlerce aileye ulaşabiliyoruz. Muhtaçlara ulaşmamız gerekiyor, onun için İşkodra müftülüğünden
ve ona ait cami imamlarından ve derneğimize gönül veren arkadaşlarla beraber
muhtaç olanların isimlerini önceden tespit ediyoruz. Türkiye’deki din kardeşlerinden gelen bu hediye, sofralara varmadan hemen o anda gönüllere varıyor.
Bizler et poşetlerini verirken o anda ki
göz pırıltılarında sevgi görüyoruz. Allah
razı olsun diyorlar hep. Bu dualar kurban sahiplerine ve sırasıyla Hüdâyi Gönüldaşlarına, çalışanlarına yani bu hayra
vesile olan herkese edilmiş oluyor.
Kurban O İnsanlara
Cansuyu Oluyor
Yunus Aracı/Senegal
Hayatımda ilk defa yurt dışında kurban
organizasyonunda bulundum. Bu vesilesiyle, din kardeşliği duygusunu, yardımlaşmayı, oradaki yaşantıyı, vakıf hizmetlerimizin oradaki önemini ve değerini
yakinen görme fırsatına erişmiş oldum.
Her ne kadar başkent Dakar gelişmiş
bir şehir olsa da, gelir dağılımındaki adaletsizlik burada da halkın çoğunun fakir
kalmasına sebep olmuş. Buradan oraya
gönderilen kurbanlar o insanlar için çok
önemli bir cansuyu oluyor. İnsanlar sıraya girip et almaya çalışırken, sanki 1
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
yıldır bu anın hayalini kuruyor gibiydiler.
Allah kimseyi yoklukla imtihan etmesin
amin.
Şimdiden Özledim
Mehmet Işıklı/Uganda
Afrika denilince zihnimde oluşan algı
açlık ve susuzluktu. Ama oradaki insanlar ilginizi, tebessümünüzü, hemhâl
olmanızı hiçbir yiyeceğe değişmiyorlar.
Kâinat boşluk kabul etmiyor tabii... Bizler yeni yeni artık biz de varız demeye
başladık. Bu ziyaretimizle dünyanın bizi
beklediğini iliklerimize kadar hissettik.
Bizim oralara gitmemizin onlardan çok
bizim ihtiyacımız olduğunu anladığımız bir güzel tecrübe oldu. Ve tabii ki
Ugandalıların dostluğunu kazanmak,
hayatımıza yön verecek duyguları yaşamak, onların ümitlerinde yer edinebilmek şimdiden özlediğim hatıralar…
Sadece Kurban’da
Et Yiyebiliyorlar
Ahmet Tecim/Azerbaycan
Vakfımız 1994 yılından beri geleneksel
olarak Azerbaycan’da kurban kesilmesi ve
kesilen etlerin ihtiyaç sahiplerine dağıtımını
gerçekleştirmektedir. Daha evvelinden be-
lirlenmiş olan ihtiyaç sahiplerine bayramdan
önce vesikaları dağıtılır ve kurban bayramı
günü de vesika sahiplerine etler paylaştırılır.
Bunun dışında vakfımız geçen (2014) kurban bayramında 20 ton kurban etinin Kafkas bölgesindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına da vesile olmuştur. Şunu samimiyetle
ifade etmek gerekir ki, kesilen kurbanlar ihtiyaç sahiplerinin yüzlerinde tebessüm oluşmasına sebep oluyor. Bu ihtiyaç sahiplerinin
arasında öyle insanlar var ki sadece kurban
bayramında çocuklarına et yedirebiliyorlar.
Bu sebeple bütün Azerbaycan halkı adına
bağışçılarımıza teşekkür teşekkürlerimizi
sunarız.
Evimizde gibiyiz
M.Selman Tecim/Tanzanya
Yine düşmüştük yollar bir başka Hüdâyi Çorbasının Hüdâyi Pilavının dağıtıldığı mekana doğru yaklaşık 11 saatlik bir yolculuktan
sonra Darusselam’a varıyoruz. Tanzanya’da ilk olarak yetimlerimizle buluşuyoruz. Burada Hüdâyi Vakfımızın REHEMA adında
bir yerel vakfı var ismi Rahmetten geliyormuş.Vakfımızın organize ettiği programda kızlı erkekli 300 yetime bayramlıklarını hediye ediyoruz. On yaşlarında bir kız çocuğunun Kur’an-ı Kerim
tilaveti ile başlayan programda bir yetim annesinin Vakfımıza
teşekkürlerini sunduğu mektup okunuyor. Vakıflar Bakanlığı’nı
temsilen söz alan Osman Bey ve diğer konuşmacılar, vakfımıza
teşekkürlerini iletiyor, ülkede ciddi sayıda yetim ve dul bulunduğunu anlatıyorlar.
Tanzanya kurban programımızda arefe günü varmamız sebebiyle günün diğer kısmı REHAMA’nın SAFİNA öğretmen okulunu ziyaret ediyoruz. Bu okul bölgede stratejik bir öneme sahip
müslümanların tek öğretmen okulu. Öğretmen okulu sistemi
bizdeki Meslek Yüksekokulları gibi liseden sonra 2 yıl gidiliyor
öğretmen eksikliği sebebiyle hemen atamanız yapılıyor, istihdam için çok önemli bir yapı gerçi bir öğretmenin aylık maaşının
120.000 şilin yani 100 TL olduğunu daha sonraları öğreniyoruz. Ama Tanzanyadaki neslin yetişmesinde rol alacak aktörleri yetiştiren bir kurum olduğu için çok önemli. SAFİNA da 2
yıl boyunca erkek ve kadın öğrencilerimize dünyevi ve beşeri
ilimlerin dışında dini eğitimler veriliyor mezun olan öğrenciler
6 ay İstanbulda Hüdâyi Vakfının müesseselerinde staj yaptıktan
sonra atanarak bölgelerinde birer öğretmen oluyorlar kimisi tarih, kimisi matematik bunun yanında öğrencilerine dini eğitimde
veriyorlar bu bakımdan Eğitim sorumlusu Mustafa Bey okulu
stratejik olarak adlandırıyor. Günün sonunda da bölgede İHH
tarafından açılan Faruk Aktaş Okulu’nu da ziyaret ediyoruz. Bu
okul imkânsızlıklar içinde bir cennet gibi.
Akşamına vakıf merkezimizde gönüllü arkadaşlarla toplantı yapıp görev bölgelerimizi ve bize eşlik edecek yerli arkadaşlarımızı
tanıyoruz. Kurban çalışmamız kapsamında 10 köyde dağıtımlarda bulunuyoruz. Bizi her gören etrafımızı sarıyor, teşekkür
etmeye çalışıyor. Bu insanların çoğu senede bir defa et görüyor.
11
12
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
MAZLUMA KURBAN YERYÜ
Nasıl Bağış Yapabilirim?
1- Bağış noktalarına gelerek:
• Çilehane Yolu Caddesi No:12
Küçük Çamlıca / Üsküdar – İstanbul 0216 428 39 60
• Aziz Mahmud Hüdayi Mah. Aziz Mahmud Efendi Sok.
Camii İçi No:1 Üsküdar – İstanbul 0216 341 05 97
2015 YILINDA VAKFIMIZIN KURBAN
2- https://www.hudayivakfi.org.tr/bagis/
adresini ziyaret ederek,
3- Banka hesap numaralarımıza ödeme yaparak,
4- 0216 428 39 60 numaralı cağrı merkezini arayarak.
Vakfımıza Bakanlar Kurulu’nun 16.12.2011 tarih ve
2011/2614 sayılı kararıyla “Vergi Muafiyeti” tanınmıştır.
Kurban kesiminden artan meblağ olması halinde, meblağın Vakfımızın diğer hizmetlerinde kullanılacağını bildiririz.
Anlaşmalı bankalara yapılacak ödemelerde
Eft veya Havale masrafı alınmamaktadır.
Kesim yapılacak
ülkelerdeki
arkadaşlarımız arefe
günü hayvan alımlarını
gerçekleştirirler.
AFGANİSTAN
ARNAVUTLUK
AZERBAYCAN
BANGLADEŞ (ARAKAN)
BOSNA-HERSEK
BULGARİSTAN
BURKİNA FASO
DAĞISTAN
ETİYOPYA
FİLDİŞİ SAHİLİ
FİLİPİNLER-MORO
FİLİSTİN-GAZZE
GANA
GÜRCİSTAN
HİNDİSTAN
IRAK
Yaptığınız
bağışlar
kesim yapılan
ülkelere
ihtiyaçları
nispetinde
dağıtılır.
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
RYÜZÜNE BAYRAM OLSUN
Kurbanlarınız kesildikçe cep
telefonlarınıza bilgi mesajı gelir.
Et paketlerinin dağıtımını Türkiye’nin
çeşitli yerlerinden giden gönüllü
gözlemcilerimiz yaparlar.
KURBAN KESMEYİ HEDEFLEDİĞİ ÜLKELER
Lİ
MORO
ZE
KAMERUN
KARADAĞ
KAZAKİSTAN
KIRGIZİSTAN
KIRIM
KOSOVA
MAKEDONYA
MALİ
MEKSİKA
MOĞOLİSTAN
NİJER
PAKİSTAN
RUSYA FEDERASYONU
SENEGAL
SIRBİSTAN
SOMALİ
SUDAN
SURİYE
TACİKİSTAN
TANZANYA
UGANDA
YUNANİSTAN
Etler parçalanıp, paketlendikten sonra daha
önceden belirlenmiş olan ailelere dağıtılır.
Bayram
namazından
sonra
kurbanlarınız
tek tek isimleriniz
okunmak
suretiyle
kesilmeye
başlanır.
13
14
Ramazanoğlu Mahmûd Sami Efendi Hazretlerinden...
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Hazreti İbrahim -aleyhisselam-’ın
Oğlunu Kurban Etmesi
“Vaktâki İbrâhim’in oğlu kendisiyle beraber maîşet işlerinde sa’y edip pederine
yardım eder oldu, İbrâhim şefkatle oğluna
rüyâsını anlatmağa başladı:
– Ey oğulcuğum, ben rüyâda görüyorum ki, Allah teâlâya kurban için ben seni
kesiyorum. Sen şu rüyâ hakkında ne düşünürsün? Cenâb-ı Allah’ın şu ibtilâsına sabır
eder misin, yoksa etmez misin?”(Saffat
Sûresi,102)
Fahr-i Râzî, Hâzin ve Kâdî’nin beyânlarına nazaran Hazret-i İbrâhim leyle-i terviyede (arafe gününden bir gece evvel) bu
rüyâyı gördü. Fakat şeytânî mi rahmânî mi
olduğunda tereddüt etti. Arafe günü tekrar görünce rahmânî olduğunu bildiğinde
o güne “Arafe” denilmiştir. Üçüncü günü
tekrar görünce emr-i ilâhînin kat’î olduğunu bildiğinden ve kurban kasdeylediğinden
o güne “Yevm-i Nahr - Kurban Günü” denilmiştir.
İbrâhim -aleyhisselâm- ip, bıçak ve balta
alıp odun getirmek, için dağ başlarına gideceklerini oğlu İsmâil’e söyledi.
Mina denilen mahalle varınca İbrâhim
-aleyhisselâm- rüyâsını oğluna hikâye ile
taraf-ı ilâhîden böyle bir ibtilâ ve imtihan
olunduğunu beyan ile oğlunun re’yini sorarak istişâre eyledi.
Kurban edilmek hususunda İsmâil ile
İshak arasında ihtilaf olunmuş ise de esah
olan İsmâil -aleyhisselâm-’dır. Çünkü bu
sûre-i celîlede zebh yani kurban kesme
kıssası tamam olduktan sonra İshak -aleyhisselâm- ile tebşîr olunmuştur.
âyet-i celîlesi zebh hâdisesinden sonradır
ki, “İbrâhim’i, sâlihlerden bir nebî olarak
İshak ile müjdeledik” (Saffat Sûresi,112)
demektir.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in:
“Ben iki kurbanlığın oğluyum!” buyurması
da, kurban olunması emrolunanın İsmâil
-aleyhisselâm- olduğuna delâlet eder. Bunlar: İsmâil -aleyhisselâm- ve pederi Abdullah’tır.
Rasûl-i Ekrem’in dedesi Abdülmuttalib’e
bir zamandan beri kapanmış olan Zemzem
kuyusu rüyâda gösterilerek bir oğlu ile açmak istediyse de mânî olmuşlardı. Abdulmuttalib öyle nezreyledi ki: Eğer Hak teâlâ
hazretleri on oğul verir de Zemzem kuyusunu açar isem on oğlumdan birisini Hak
yoluna kurban edeyim, boğazlayayım.
Hak celle ve alâ hazretleri duâsını kabul
ile on oğul evlâdı verdi. Zemzem kuyusunu
da açtı. Rüyâsında denildi ki:
– Ey Abdulmuttalib! Nezrini yerine getir! Abdulmuttalib korku ile uyandı, bir koç
kurban eyledi. Tekrar rüyâsında:
– Kurbanını büyük eyle, diye işâret olundu. Böylece müteaddid defâlar gördüğü
rüyâ üzerine sığır ve sonra deve kurban
eyledi ise de:
– Daha büyük kurban eyle, diye oğlunu
kurban etmeği nezreylediğini rüyâsında
söylediler. Abdulmuttalib uyanıp muzdarip
oldu ve oğullarına söyledi. Onlar da:
– Hangimize kura isâbet ederse râzıyız,
diye muvâfakat ettiler. Kura Hazret-i Abdullah’a isâbet eyledi. Abdulmuttalib eline
bıçağı alıp Abdullah’ın eline yapıştı ise de
Kureyş Kavmi buna râzı olmadılar.
– Sen bu oğlunu boğazlar isen sonra bu
bize âdet kalır, dediler. Bir kâhine sual ettiler. O zaman bir adamın diyeti on deve
idi. On deve ile Abdullah’a kura attılar. Yine
Abdullah’a isâbet etti. Böylece yüz deve
kura edinceye kadar Abdullah’a isâbet etti.
Yüzüncüde kura deveye isâbetle yüz deveyi birden kurban eylediler.
İşte Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- efendimizin iki zebh ile murâdı, cedd-i
âlâsı İsmâil -aleyhisselâm- ile babası Hazret-i Abdullah’tır.
Bu hâdisede yüz deve kurban edildiğinden şeriat-ı Ahmediye’de insanın diyeti yüz
deve olarak meşrû kılınmıştır.
Hazret-i İsmâil hakkında müfessirîn
(Ahkaf Sûresi 35) âyet-i kerîmesinin tefsirinde: İsmâil -aleyhisselâm-’a Allah tarafından teveccüh eden kurban edilmek
belâsıyla mübtelâ kılındığı anda sabır ve
tehammül gösterdikleri için suadâ-yı peygamberân-ı ülû’l-azmden sayıldığı yazılıdır.
(Meryem Sûresi, 54) misdâkınca verdikleri
ahdi ömürler boyunca nakzetmemişlerdir.
Hatta Rasûlullah efendimiz bir kimse ile
15
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
muayyen bir yerde buluşmak üzere karar
verilip va’d gereğince va’d olunan yerde
bir sene bekleyip o kimse va’d ü ahdinden
döndüğü halde o makamdan ayrılmamıştır.
va’d-i kerîmine vefâdar olduklarına hakka ki şâhid-i âdil-i müddeâdır
(Mir’âtü’s-safâ).
İbrâhim, oğlunu kurban etmekle memur
olduğunu beyan edince oğlu:
mak duygusu belirir de Allah’ın emrini yerine getiremezsin. Ben nâhoş bir harekette
bulunmamak için bıçağa bakmayacağım.
İbrâhim -aleyhisselâm- bunu da yaptı.
Sonra bıçağı boynuna koydu. Fakat bıçak
tersine dönüyordu. İşte bu anda şöyle bir
nidâ geldi:
– Ey İbrâhim! Sen bu işi bırak! Muhakkak
rüyânı doğruladın!
İbrâhim -aleyhisselâm- baktı ki kendisiyle
konuşan Cebrâil -aleyhisselâm- Hak teâlâ
hazretlerinin emriyle cennetten kırk seneden beri terbiye olunan azîm’ül-cüsse koçu
alıp makâmından “Allâhu Ekber, Allahu
Ekber!” diyerek gelmeğe başladı. İbrâhim
eylesin. İkisinden de kabul ettim, deyip kerem ve inâyetini tebliğ buyurdukta İbrâhim
-aleyhisselâm- geri döndü ki İsmâil -aleyhisselâm-’ın ellerini ve ayaklarını çöze. Gördü
ki İsmâil’in elleri ve ayakları çözülmüş ayak
üzre durur. Dedi ki:
– Ey oğul senin bağını kim çözdü? İsmâil:
– Kurban ihsan buyuran Vâhib’ül-atâyânın lütuf ve keremiyle çözüldü.
O koçu zebh edip fedâ ettiklerinde İsmâil -âleyhisselâm- babasına dedi ki:
– Ey Babacığım, sen mi cömertsin, ben
mi cömerdim?
– Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap.
İnşaAllah sen beni sabredici kimselerden
bulursun, dedi. Ne zaman ki baba-oğul her
ikisi de ilâhî emre inkıyâdda ittifak ettiler.
(Katâde’ye göre İbrâhim oğlunu, İsmâil de
nefsini Allah’a teslim etti.) İbrâhim oğlunu
sağ tarafına yatırınca alnının bir tarafı yere
dayandı. İşte o vakit her ikisi de saâdet-i
uzmâya eriştiler. (Saffat Sûresi, 102-103)
İbrâhim -aleyhisselâm- teveccüh-i tâm
ile Hak teâlâ ve tekaddes hazretlerinin cânib-i mânevisine teveccüh etti, yöneldi ve
dergâh-ı ulûhiyette kurbiyet-i mâneviyeye
nâil oldu.
Beyzâvî’nin beyânı veçhile, bu vakâ Mina’da huccââcın kurban bayramının birinci
günü kurban kestikleri mahalde olmuştur.
İbrâhim -aleyhisselâm-’a kesmek istediği
oğlu İsmâil şöyle dedi:
– Ey babacığım, seni hareketimle rahatsız etmemem için ipimi iyi bağla, kanımdan
üzerine sıçramaması, kanımı görüp annemin mahzun olmaması ve bu sebeple
ecrimin noksanlaşmaması için üzerimden
elbisemi çıkar. Bana daha kolay olması için
de bu boğazıma çabuk sür. Çünkü ölüm
zordur. Anneme gittiğinde benden ona
çok selâm söyle. Eğer münâsip görür iseniz
gömleğimi anneme verin. Olabilir ki annem
bununla tesellî bulur.
Bunun üzerine İbrâhim -aleyhisselâm-,
oğlu İsmâil -aleyhisselâm-’a şöyle dedi:
– Sen Allah’ın emrini yerine getirmekte
ne iyi yardımcısın evlâdım!
Hazret-i İbrâhim, oğlunun dediklerini
yaptı. Alnından öptü. Ağlayarak onu bağladı. Sonra bıçağını alıp boğazına çalmağa
başladı. Fakat bıçak kesmedi!
O anda İsmâil babasına şöyle dedi:
– Ey Babacığım, yüzümü yan tarafa çevir.
Zîra yüzüme bakarsan belki sende bir acı-
-aleyhisselâm- Cebrâil’in tekbirini işittiğinde
bildi ki müşkilinin halli geliyor. “Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber!” deyip Rabbu’l-âlemîni
tevhid ve tekbir eyledi.
İsmâil -aleyhisselâm- da yattığı yerde
Cebrâil -aleyhisselâm-’ın tekbirini ve babasının tevhid ve tekbirini işittikte bildi ki
Rahman olan Allah teâlâ ve tekaddes hazretlerinin rahmeti zuhur etti. O da “Allahu
ekber ve lillâhi’l-hamd!” diyerek tekbir ve
tahmid eyledi. İşte bu ümmete Arafe günü
sabah namazından eyyam-ı teşrîkin son
günü ikindi namazına kadar 23 vakit namazın farzını edâdan sonra bu tekbiri getirmek vâcip oldu.
Cebrâil -aleyhisselâm- makâmında tekbîre başlayıp tamamında yere indi ve İbrâhim -aleyhisselâm-’a:
– Hak teâlâ sana selâm edip buyurdu
ki, bu koçu kulum İsmâil için fedâ ve zebh
– Ben cömerdim ki sencileyin eşi bulunmaz evlâdı ferman-ı ilâhiyeye imtisâlen zebhe yani kurban etmeye mübâşeret ettim.
– Belki ben sizden cömerdim. Siz benim
gibi evlâdı fedâ ettiyseniz de benim bedelimin kerem-i Hüdâ’dan ihsan buyurulması
ricâ olunur. Benim ise bir canım vardır. Bir
daha geri gelmesi ümit olunmazken onu
Allah rızâsına fedâ eyledim, dediğinde Hak
Sübhânehû hazretleri azamet ve celâliyle
buyurdu ki:
– Cevâd u Kerîm ancak benim. Zîra
ikinizden de kabul edip İbrâhim’e zebh sevabını verdim ve oğlunu hayyen yani canlı
olarak kendine bağışladım. İsmâil’e de hem
canını fedâ edip zebh olunmak sevabını
verdim hem de yerine koç ihsanıyla canını
bağışladım.
Mahmûd Sami Ramazanoğlu (K.S.)
Hz.İbrahim A.S. Sy. 168-173 Erkam Yayınları
16
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Hüdâyi Vakfı
Her Daim Hizmette...
AŞEVİ HİZMETİ
1985 yılında mutevazi imkanlarla -sadece 20 kişilik aşeviyle- başlayan aşevi
hizmetimiz bugün Hüdâyi Hazretlerinin bereketiyle yüzlerce kişiye ulaşıyor.
Vakfımız, kuruluşundan bu yana vakıf
senedinde belirtildiği üzere, Hüdâyî
Hazretleri’nin vakfiyesine uygun olarak
cami külliyesinde bulunan yemekhanede hemen her gün ortalama dört yüzü
sefertaslarıyla evlere götürülmek üzere, 1000 kişiye yemek çıkarmaktadır.
Küçük Çamlıca’da bulunan Çilehane
ERZAK DAĞITIM ÜNİTESİ
Vakfımız, Hüdâyî Hazretlerinden bu
yana fukaraya el uzatmayı en mühim
varlık sebepleri arasında görmektedir. İstanbul’un muhtelif semtlerinde oturan ve
vakıf personelince ihtiyaç sahibi oldukları
yerlerinde tespit edilen aileler ile ülkelerindeki iç savaştan kaçarak memleketimize
sığınan Suriyeli muhacir kardeşlerimizden
oluşan 4000 civarında aileye, vakfın bu
işe tahsis edilmiş araçlarıyla her ay düzenli
olarak erzak dağıtımı yapılmaktadır.
Vakfımızda kesilen adak kurbanlarından
Bunların bir kısmı iftar yemeklerini sefer taslarıyla alıp evlerine götürmekte, bir
kısmı ise Hüdâyi Sofralarında iftarlarını
açmaktadır.
2- Her seviyede lise ve üniversite öğrencileri
3- Hüdâyi Hazretlerini ziyarete gelen
misafirler
4- İftar verenler ve davetlileri
Hüdâyi’de iftarlar her akşam bir hayırseverin sponsorluğunda gerçekleşmektedir. İftar sahibi kendi özel misafirleriyle
birlikte o akşam binlerce kişiyle ekmeğini,
çorbasını paylaşmakta böylece sevgili peygamberimizin bir oruçluya iftar vermenin
sevabıyla ilgili müjdesine nail olmaktadır.
Hüdâyi Vakfımızın irtibat içinde olduğu
kurumlarda da her akşam iftarlar verilmektedir.
Buralarda hayırsever vatandaşlarımız
iftar vermenin manevi haz ve sevabını
tadmakta, misafirleriyle ve iftara gelen öğrencilerle birlikte iftar etmenin huzur ve
güzelliklerini yaşamaktadırlar.
HÜDÂYİ YURTDIŞI
RAMAZAN HİZMETLERİ
Biriminde de ortalama 700 kişilik
yemek verilmektedir. Ramazan ayında
ve mübarek gün ve gecelerde buradan
yemek alanlar ile bu sayı 2500’ü aşmaktadır. Bunun dışında pazarları sabah
namazından sonra Hüdâyi’nin bütün
ziyaretçilerine “Hüdâyi Çorbası” ikram
edilmektedir.
Hazret-i Hüdâyî’nin vakfiyesinde şöyle
geçer: “Vâkıf-ı müşârunileyh Hazretleri’nin câmi-i şerifleri hareminde vâki hankah-ı mübârekede leyâl-i mübârekede
(cuma, kandil ve Ramazan gecelerinde)
taâm (yemek) pişire, fukara-ı sulehaya
bezleyleye, (dağıtıla)...” Hazret-i Hüdâyî’nin vakfiyesine uygun olarak Üsküdar’da oturan hayır sahibi kimselerle başlayan aş dağıtımı bugün çok daha sistemli
bir şekilde devam etmektedir.
etler de bu fakir sofralara âcil sûrette ulaştırılmaktadır. 400 kadar aileye erzak yardımından ayrı olarak nakdî yardım da
yapılmaktadır. Güler yüzle rakik kalpleri
incitmeden yapılan yardımlarda, çocukların oyuncak ihtiyacına varıncaya kadar ihtimam gösterilmektedir. Aynı ailelere erzak
paketleriyle birlikte temizlik malzemeleri,
bebek bezi ve kış mevsiminde yakacak
yardımı da yapılmaktadır.
HÜDÂYİ’DE RAMAZAN
Hüdâyi’de iftarlar bir ziyafet havasında
geçmektedir. Zengin-fakir, amir-memur
yan yana aynı sofrada manevi bir hava
içersinde bulunmaktadır. Hüdâyi’de İftarlar sadece maddi değil aynı zamanda manevi ziyafet sofralarıdır.
Hüdâyi’de kimler iftar ediyor:
1- Başta semtin ihtiyaç sahipleri.
Hüdâyi Gönüldaşları dünyanın birçok
yerinde Hüdâyi sofraları açmakta, bölgenin fakir ve zenginini iftar sofralarında
buluşturmaktadır. Hüdâyi’nin müesseselerinde kalarak Türkiye’de okumuş ve
ülkesine dönerek hizmet kervanına katılmış pek çok Hüdâyi Gönüllüsü, kurmuş
oldukları vakıf ve derneklerle bölgelerinde Ramazan ayının şenlenmesine önemli
katkılarda bulunmuşlardır.
Türkiye’de gördükleri iftar sofralarını,
ramazan çadırlarını ülkelerine taşımışlar,
zengin fakir ayrımı yapmadan aynı sofrada
buluşturmuşlardır. Hatta farklı din mensuplarını da bu sofralara davet ederek
İslam’ın güler yüzünü, şefkat ve merhametini göstermişlerdir. Bu duygularla Hüdayi dostlarının iftar sofraları Azerbaycan,
Kazakistan, Kırım, Gürcistan, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Burkina Faso,
Kamerun, Gana, Mali, Senegal, Uganda,
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Tanzanya, Kenya ve Somali’ de açılmaktadır. Vakfımız bu ülkelerde iftar sofralarının
dışında gıda dağıtımı da yapmaktadır.
HÜDÂYİ’DE
ADAK VE KURBAN
Kurban Allah’a şükrümüzün bir ifadesidir. Bu nedenle kurban kesmekten maksat Allah’ın hatırlanması ve zikredilmesidir.
Kurban Bayramlarında ve diğer zamanlarda vakfımıza bağışlanan canlı kurban ve et
bağışları vakıf hassasiyeti ile değerlendirilmiştir. Kurban bağışlarıyla bize destek olan
hayırsever vatandaşlarımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ederiz.
Bu duygularla Hüdâyi’de kestiğiniz
adaklar ve kurbanlar:
1- Her gün vakfımız merkez aşevinde
yüzlerce kişiye sunulan sıcak yemekte,
2- Fukaraya dağıtılan erzak paketleri
içinde,
3- Vakfımız ünitelerindeki öğrencilerin
yemeklerinde kullanılmaktadır.
Vakfımız Kafkaslar, Orta Asya, Balkanlar ve Afrika’nın çeşitli bölgelerinde kesilmek üzere kurban bağışı kabul etmiştir.
Gelen bağışlar Hüdâyi hizmetlileri ve gönüldaşlarının nezaretinde partner kuruluşlarla kesilerek ihtiyaç sahiplerine dağıtımı
yapılmıştır. Böylece hayırsever vatandaşlarımızın duyguları ve ülkemizin bayrağı
dünyanın dörtbir yanına ulaştırılmıştır.
AYNÎ YARDIMLAR
Vakfımıza bağışlanan eşyaların muhtaç
kimselere ulaştırılma hizmeti, veren ile
alan arasında önemli bir hizmet köprüsü
vazifesini görmektedir. Bu hayır ocağına
binlerce çift ayakkabı, binlerce takım giysi, tonlarca yakacak ve benzeri yardımlar
geliyor. Bu yardımlar vakfımızın hizmet
ekiplerinin faaliyetiyle ev ev dağıtılıyor.
Eşya yardımları da büyük ihtimamla araştırılan yoksul ailelere, hizmet şuurundaki,
gönül ehli vakıf personeli tarafından ulaştırılmaktadır.
İLÂÇ VE SAĞLIK
Vakfımız, fukara listesine kayıtlı olan ve
sağlık sigortası gibi imkânları bulunmayan
ailelerin belli başlı sağlık hizmetlerini karşılamaktadır. Özellikle son yıllarda Vakfımız
imkânlarımız nispetinde İstanbul’da bulunan Suriyeli mültecilere de sağlık hizmeti
vermeye başlamıştır.
HÜDÂYİ İNSANÎ
YARDIM BİRİMİ
Vakfımız başta İstanbul ve çevresi olmak üzere ülkemizdeki yoksullara imkanlar ölçüsünde ulaşmaya çalışmaktadır.
Ayrıca bu faaliyetini son yıllarda başta Afrika’nın bazı bölgeleri (Burkino Faso, Ka-
merun, Gana vb.) olmak üzere, Balkanlar
ve Türkî Cumhuriyetlere de yaygınlaştırmıştır. Gıda ve ayni eşya dağıtımının yanında su kuyuları, sağlık yardımları ve eğitim
destekleri gerçekleştirilmektedir.
ORGANİZASYON HİZMETLERİ
Hüdâyî Vakfı zaman-zaman konferans,
sempozyum, kermes, iftar vb. sosyal faaliyetleriyle de halka hizmet etmektedir.
Vakfımız, toplumun temeli olan aile yapısına önem vermekte, mutlu ve huzurlu
aile yuvalarının kurulmasına katkıda bulunmaktadır. Vakfımız gelirlerine katkıda
bulunmak isteyen veya el emeğiyle hayır
kervanında yer almak isteyen annelerin ve
genç kızların, el emeği göz nûru ürünlerini,
«Hayır Pazarı/ Kermes» organizasyonlarıyla değerlendirmektedir. Zaman zaman,
müteberrîlere, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerine, yakın ve uzak çevreye
kendini tanıtacak programlar icra etmektedir. Özellikle Ramazân-ı şerif ve Kurban
Bayramı, Hüdâyî’de âdeta bir şenliktir. İftarlar, ikramlar, sevgi ve şefkat tezahürleri,
Üsküdar’ın bu kutlu tepesinde çok farklı
bir iklim oluşturmaktadır. Her Pazar sabahı Hüdâyî’de bir gelenek olarak çorba
ikramı verilmektedir.
Her yıl ekim ayının üçüncü pazarı, “Hüdâyi Günü” olarak kutlanmaktadır.
HANIMLAR
KÜLTÜR MERKEZLERİ
Üsküdar, Eyüp ve Fatih’te hanımlara
yönelik eğitim ve kültür hizmeti vermek
üzere, Şehbal Hanımlar Kültür Evi civardaki hanımların sosyal, kültürel ve mesleki
gelişimlerine katkı sağlamaktadır.
17
18
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
ÖĞRENCİ YURTLARI
Bir milletin geleceğine yapılan en
önemli yatırım, kaliteli insan yetiştirmektir.
Hüdâyî Vakfı bu alanda da önemli yatırımlarda bulunmuştur. Gerek iaşe ve ibate
hizmetleri, gerek burs hizmetleri, gerekse lisansüstü araştırmacılara yönelik ciddî yatırımlar, bu alanda yapılan belli başlı
hizmetlerden bazılarıdır. Orta ve yüksek
öğrenim öğrencilerine yönelik yurt hizmetleri, vakfımızın kuruluşundan itibaren
eğitim alanında yaptığı hizmetlerden biridir. Orta ve yüksek öğrenim öğrencilerine
yönelik yurt hizmetleri 30 yıllık süre içerisinde belli başlı kademelerden geçmiş ve
vakfımız bu alanda örnek olabilecek bir
bilgi birikimine erişmiştir.
KUR’ÂN KURSLARI
Kur’an hizmetlerine büyük ehemmiyet
veren vakfımız, kız ve erkek çocuklarımıza
yönelik çok sayıda Kur’ân Kursu açılmasına vesile olmuş ve bu alandaki hizmetlerini başarıyla sürdümeye devam etmektedir. Hüdâyi Gönüldaşlarının ülkemizde
ve ülke dışında açılmasına vasıta oldukları
Kur’an Müesseseleri bulundukları bölgeleri nurlandırmaya devam etmektedirler.
İaşe ve ibate işleri vakfımız tarafından
karşılanan Kur’ân Kurslarımız, pedagojik altyapıya sahip öğretici kadrosuyla da
örnek bir çalışma yürütmektedir. Kurslarımızda Diyanet İşleri Başkanlığı müfredatına uygun şekilde Kur’ân-ı Kerim (tevcid,
talim, meal) ve temel dinî bilgiler eğitimi
verilmekte, ayrıca yüzüne eğitimde başarılı olup, ezbere kabiliyetli olanlar hâfızlık
eğitimine seçilmektedir.
AKRABA MİLLET VE
TOPLULUKLARA YÖNELİK
ÖĞRENCİ EĞİTİM HİZMETLERİ
Hüdâyî Vakfı, gerek YÖS imtihanı ile
üniversitelere kayıt yaptıran yabancı öğrencilere, gerekse Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
YÖK aracılığı ile Türkî Cumhuriyetler, Kafkaslar, Balkanlar, diğer akraba millet ve topluluklardan lisans, yüksek lisans ve doktora
için getirdiği öğrencilerin bir bölümüne iaşe
ve ibate imkânları sunmakta ve geçinebilecekleri ölçüde burs temin etmektedir. Yine
aynı şekilde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
söz konusu ülke ve milletlerden Kur’ân
Kursu eğitimi almak üzere getirdiği kız ve
erkek öğrencilerin önemli bir bölümü-
İGEDER
Eğitim Gönüllüsü bir grup
tarafından Hüdayi Vakfı Çatısı altında başlatılıp
İGEDER ( İstanbul Gönüllü
Eğitimciler Derneği) olarak
devam ettirilen faaliyetler, öğretmenlerin mesleki, sosyal ve kişisel gelişimlerine
katkıda bulunarak eğitim kalitesinin artmasına çaba harcamaktadır. 35.000’in üzerinde gönüllüsü bulunan İGEDER 5
yıl içinde 3 ulusal sempozyum, 11 branş zirvesi, 7 Anadolu
öğretmen zirvesi, birçok kamp, gezi, çalıştay, konferans ve
seminerler ile öğretmenlerin ilgiyle izlediği bir STK olmayı
başarmıştır. Ayrıca İGEDER eğitim alanıyla ilgili birçok rapor
hazırlayıp kamuoyuyla paylaşmaktadır.
İGEDER Niçin Var?
Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde esas olan öğretmenlere, yasalar çerçevesinde maddî imkânlar sunmak, danışmanlık yapmak, uluslararası standartlarda proje geliştirmek
suretiyle Türkiye’nin ve insanlığın geleceği olan çocuklarımız
ve gençlerimizin eğitimine destek vermek için vardır.
nün iaşe ve ibatelerini de karşılamaktadır.
Yapılan bu hizmetler boşa gitmemiş, kısa
sürede meyvesini vermeye de başlamıştır.
Türk ve İslâm kültürünü yakından tanıyan
bu öğrencilerin, kendi ülkelerinde ülkemizde gördükleri hizmetlere benzer faaliyetler
yaptıkları, duyulmakta ve müşahede edilmektedir. Hattâ belli bazı ülkelerde, vakıf
ve dernek türü sivil toplum teşkilâtları
kurmuşlardır. Hüdâyî’nin bir başka kültür
hizmeti, Türkiye dışındaki soydaşlarımızın,
inanç kardeşlerimizin kimliklerini yeniden inşa çabasına olan katkıları… Hüdâyî
çevresinde okuyan birçok genç, her yaz,
Azerbaycan, Kırım, Bulgaristan, Arnavutluk, Kazakistan, Kafkasya ve Türkistan’a
giderek oralardaki kardeşlerimizin hem
kimlik şuurunu yeniden kazanmalarına yardımcı oluyor, hem de ülkelerimiz arasındaki
dostluk halkalarını pekiştiriyor.
İGEDER Ne Olmak İstiyor?
Eğitim alanında üstün nitelikli hizmet veren, Türkiye’nin ve
dünyanın her yerine yayılmış, geniş kitlelere ulaşmış, eğitim
ile ilgili bilimsel araştırma ve raporlar üreten, eğitimde iyi
örnekler ile eğitim materyalleri paylaşan özgün bir eğitim
hareketi olmaktır.
İGEDER’in İlkeleri
• Bilimsel ve mesleki bir hizmet anlayışını benimsemek ve
yaymak,
• Eğitimin insani ve millî bir görev olduğu bilincini taşımak,
• Özveri ve diğerkâmlığın gerekliliğine inanmak ve inandırmak,
• Millî ve manevi değerlerin gelişimine ve içselleştirilmesine
katkı sağlamak,
• Önyargıdan uzak demokratik bir anlayışına sahip olmak,
• İnsanlığın evrensel kazanım ve değerlerinin gelişimine
katkı sağlamaktır.
www.igeder.org.tr
19
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Son yıllarda Afrika da yapılmaya başlanmış ve yoğun ilgi görmüş bu hizmet,
Kamerun, Gana, Senegal, Burkina Faso,
Uganda, Tanzanya vb. ülkelerde yoğunlaşmıştır. Türkiye’de yetişen bu gençler
kazandıkları Hüdâyi muhabbetiyle ülkelerine döndüklerinde ülkemizin fahri elçileri
oluyorlar. Bununla beraber vakfımız, Hüdâyi gönüllülerinin yurtdışında kurdukları
okullarda okutulmak üzere dini ve kültürel kitap tercümesi hizmeti de vermektedir. Bugüne kadar 46 dilde yüzlerce kitap
tercüme edilmiş ve dağıtılmıştır.
CAMİ İNŞAASI
Vakfımız imkânları ölçüsünde ibadethane
ihtiyacı olan yerlere cami inşaatı yapmaktadır. Bu bağlamda Çilehane Camii’nin
yapımı tamamlanmış, Üsküdar Hüdâyi
Camii’ni restorasyonuna vesile olmuş,
Kartal Soğanlık Hüdâyi Camii’nin inşaatını başlatmıştır. Bununla beraber Burkina
Faso’ da İstanbul Camii’nin inşasını bitirerek ibadete açmıştır.
HÜDÂYİ
KÜLTÜR ÜNİTESİ
Hüdâyî Kültür Ünitesi, gerek vakfımız
bünyesinde kalan öğrencilerin ve gerekse halkın, medeniyetimizi ve kültürümüzü yakından tanımasına ve
onunla bütünleşmesine yardımcı olmak maksadıyla çeşitli programlar icra eden
bir birimdir. Bu gayenin
tahakkuku için muhtelif
konularda konferans, seminer, panel ve sempozyumlar
düzenlemekte; millî ve mânevî
büyüklerimizi anmakta; mübarek gün
ve geceleri ihya etmektedir. Yine aynı
gayenin tahakkuku için geziler, piknik-
ler, çocuk şenlikleri, gençlik şölenleri ve
kutlamalar gerçekleştirmektedir. Sanata
dair çalışmalar ve gençlere yönelik belli
başlı yarışmalarla da Hüdâyî ikliminde
bir kültür havuzu oluşturmaya çalışmaktadır. Bunula beraber Üsküdar ve
Fatih’de, hanımlara yönelik Eğitim ve
Kültür hizmeti vermek üzere, Şehbal
Hanımlar Kültür Evi civardaki hanımların sosyal, kültürel ve mesleki gelişimlerine katkı sağlamaktadır.
www.hudayikultur.com
LİDER
GENÇLİK
KULÜBÜ
Vakfımız bünyesinde başlayıp
LİDER Gençlik
Derneği çatısı altında devam eden gençlik
faaliyetleri ülkemiz geleceğinin teminatı olduğuna inandığımız gençlerimiz için
kurulmuş; gençlerimizin sosyal, kültürel
ve ahlâkî yönden yetişmelerine katkıda
bulunmayı gaye edinmiştir. Değerler Eğitimi faaliyetlerinin yanı sıra, Etüt Kulübü,
Bilgisayar Kulübü, İngilizce Kulübü, Musiki
Kulübü, Edebiyat Kulübü, Satranç Kulübü,
Gezi Kulübü, Spor Kulübü, İzcilik Kulübü,
Tiyatro Kulübü gibi Kulüp Faaliyetleriyle
gençlerimizin okul dışındaki vakitlerini en
verimli şekilde geçirmeleri için tesis edilmiş, huzurlu ve güvenli bir ortamdır.
İRFAN EĞİTİM
AKADEMİSİ
İrfan Akademilerinde, İmam-Hatip
Liselerindeki öğrencilere hizmet verilmektedir. İmam-Hatip öğrencilerinin
kolay ulaşabilecekleri yerlerde İrfan
Eğitim Akademilerinin açılmasına öncülük edilmektedir. Derneğimizin ilanları
sonucunda merkezimize gelen öğrenciler,
LİSANSÜSTÜ
EĞİTİM HİZMETLERİ
İlmî Araştırmalar Merkezi (İLAM)
Ülkemizin ve kardeş ülkeler ile
dost ve akraba topluluklarında
ihtiyaç duyulan donanımlı, kaliteli
insan ihtiyacını gidermek gayesiyle
1994 yılında kurulmuştur. Yüksek
Lisans ve doktora programlarına
devam eden araştırmacıları destekleyerek, sahalarında başarılı ilim
adamı olmaları için gerekli imkânlar sunan İLAM birçok araştırmacının yetişmesine vesile olmuştur.
Ayrıca İstanbul Tasavvuf Araştırmalar Merkezi (İSTAM), Abdurrahman Gürses Kıraat Merkezi,
Öğrenci ve Araştırmacılara yönelik zegin bir kütüphane de bu
birimde hizmet vermektedir.
www.ilam.org.tr
uzmanlarımız tarafından yapılan mülakat
sonucunda İrfan Eğitim
Akademisi programlarına dahil olurlar. Öğrencilere ağırlıklı olarak
dil destek programı
(İngilizce Arapça vs.)
ile okul derslerine yönelik takviye programlar düzenlenmektedir. Ayrıca Hitabet,
Ney, Hat kurslarının yanı sıra Hızlı Okuma, Zaman Yönetimi, Hafıza Teknikleri,
Kitap Tahlili gibi kişisel gelişim eğitimleri
de verilmektedir. Bunların yanında her
gün farklı ders olmak üzere günlük 1 saat
etüt yapan öğrenciler, hafta sonları, sömestr tatili, resmi tatiller ve yaz tatili gibi
dönemlerde müessesimizin düzenlediği
kamp programlarına iştirak etmektedirler.
20
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
“Kurbanların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a sadece sizin ihlâs ve samimiyetiniz ulaşır” (Hacc, 22/37)
Kurbanla İlgili
Fıkhî Meseleler
Dr. Recep ÖZDİREK Kurban İbadeti Temel Bilgiler Güncel Sorular, Erkam Yayınları
Kimler kurban kesmekle
yükümlüdur?
Bir kimsenin kurban kesmekle yukumlu
sayilmasi icin dort sartin bulunmasi gerekir:
1-Belirli mali guce sahip olmak
2-Musluman olmak
3-Akilli ve ergen olmak
4-Mukim olmak yani yolcu bulunmamak
Yolcu (seferî) olan kişi kurban kesebilir mi?
Fıkhî açıdan bir kişi Kurban Bayramı günlerinde, ikamet ettiği yerden, 15 günden az
bir süre için, 90 km ve daha uzak bir yere
yolculuğa çıkarsa seferi sayılır ve bu durumda
kurban kesmesi vacip olmaz. Buna rağmen
gittiği yerde kurban keserse, bu ibadeti geçerlidir. Kurban kesmenin sevabına ermiş
olur. Dinimizce, seferilikte bir takım ibadetler
için kolaylık gösterilmesinin sebebi, ikamet
edilen yerden 90 km ve daha uzak bir mesafeye yolculuğa çıkılmış olmasıdır. Gösterilen
kolaylığın hikmetlerinden birisi ve en önemlisi, yolculuk esnasında karşılaşılabilecek zorluk ve meşakkatleri önlemektir. Bir kişi gittiği
yerde herhangi bir zorlukla karşılaşmasa bile,
sırf yapılan yolculuk sebebiyle dinen ona, bu
kolaylıklar tanınmıştır. Bu yüzden bayram
günlerinde dinimizce yolcu sayılan bir kimsenin, kurban kesmesi vacip değildir. Fakat yine
de isterse kurban kesebilir.Kestiği kurbandan
dolayı da sevaba nail olur.
Nisap miktarının üzerinde altın, gümüş gibi ziynet eşyası bulunan kadınların kurban kesmesi gerekir mi?
Hanefi mezhebine göre, kadınların, ziynet
eşyaları nisap miktarına ulaşmışsa, kurban
kesmesi gerekir. Diğer mezheplere göre ise
kadınlar, ziynet eşyaları nisap miktarına ulaşsa
bile, bu eşyalar için zekat vermezler ve kurban kesmeleri de vâcip olmaz. Biz genel olarak, nisap miktarı ziynet eşyası bulunan kadınların kurban kesmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Ailede birden fazla kişi çalışıyor ve
fakat gelir aile reisinde toplanıyorsa,
çalışanların hepsinin kurban kesmesi
gerekir mi, yoksa sadece aile reisinin
kurban kesmesi yeterli olur mu?
Hanefî mezhebinde aile fertlerinin mal ayrılığı, temel prensip olarak kabul edilmiştir. Bu
yüzden gerekli şartları taşımaları halinde aile
fert lerinin her biri ayrı ayrı kurban kesmek
zorundadır. Buna mukabil, halkımız arasında
aile içinde mal ayrılığı değil mal birliği esası
vardır. Kadının, erkeğin, çocukların malları
ayrı ayrı değildir. Bu yüzden de, birlikte çalışıp
beraber harcayan ailelerde insanların zengin
veya fakir oluşunu, kurban kesmelerinin gerekip gerekmeyeceğini tespit etmek pek kolay
değildir. Bu durumda çözüme ulaşmak için
birkaç yol izleyebiliriz.
nılan para da sadece aile reisinin kurban kesmesine yetecek kadarsa, o zaman, yalnızca
aile reisinin keseceği kurban yeterli olur.
Kurban nisabına malik bir kimsenin, nakit parası olmadığı için, kurban
kesmemesi doğru olur mu?
Nisaba malik olan kimse, zengindir. Zengin
kimsenin de kurban kesmesi vaciptir. Elinde
nakit parası olmayan böyle bir kimsenin,
ödünç alarak veya herhangi bir malını satarak
kurban kesmesi gerekir.
Kurban olarak kesilecek hayvanların yaşları ne olmalı?
• Koyun ve keçi 1 yaşını doldurmuş olmalıdır. Altı aylık olup da bir yaşında gibi gösterişli
olanlar da kurban olarak kesilebilir.
1- Böyle bir ailede, kazanılan ve biriktirilen
paranın miktarı her bir aile ferdi için nisap
miktarına ulaşacak nitelikteyse, çalışan her
bir kişi için kurban kesilmesi ihtiyata uygun bir
davranış olur.
• Sığır ve manda 2 yaşını doldurmuş ve üç
yaşından gün almış olmalıdır.
2-Ailenin ekonomik durumu her bir fert
için kurban kesmeye müsait değilse ve kaza-
Kurbanlık hayvanlar kaç kişi için
kurban edilebilir?
• Deve 5 yaşını doldurmuş ve altı yaşından
gün almış olmalıdır.
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Konu ile ilgili iki durum söz konusudur:
1- Koyun veya keçi yalnız bir kişi için kurban olarak kesilebilir. Nitekim Peygamberimiz
[aleyhissalatü vesselam], bir koçu sadece
kendisi için kurban etmiştir.
Ebû Saîd el Hudrî’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Resûlullah [aleyhissalatü vesselam] hayası burulmadık, kara gözlü, kara ağızlı ve
kara ayaklı bir koçu kurban etmişti” (Tirmizî,
Edâhî, 4; Nesâî, Dahâyâ, 14).
2- Deve, sığır, manda yedi kişi için kurban
olarak kesilebilir. Peygamberimiz, sığır ve devenin yedi kişi için kurban olarak kesilebileceğini bildirmiştir. Câbir b. Abdillah’dan rivayet
edildiğine göre Peygamberimiz [aleyhissalatü
vesselam] “Sığır ve deve yedi(kişi)ye (kurban
edilebilir).” buyurmuştur.(Müslim, Hac, 350;
Tirmizî, Hac, 66)
Hz. Peygamber [aleyhissalatü vesselam]’ın
yukarıdaki hadisine uyarak bazı sahabîlerin
yedi ortak olarak deve kestiklerine dair rivayetler bulunmaktadır. Câbir b. Abdullah’dan
şöyle bir rivayet aktarılmaktadır: “Biz Resûlullah [aleyhissalatü vesselam] zamanında temettü’ haccı yapar ve ortaklaşa yedi kişiye bir sığır
ve (yine) yedi kişiye bir deve kurban ederdik”
(Müslim, Hac 353; Tirmizî, Hac, 66).
Devekuşu, hindi, tavuk gibi hayvanlar kurban olarak kesilebilir mi?
Bu hayvanlar kurban olarak kesilemez.
Kurban edilebilecek hayvan türleri, ayet ve
hadislerde açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla
hangi hayvanın kurban edileceği ve hangilerinin de kurban edilemeyeceği ile ilgili bilgilerimizin temel dayanağı ve hareket noktası bu
ayet ve hadislerdir.
Kurban olarak kesilebilecek hayvanlar
Kur’an’da “behîme” kavramıyla ifade edilir.
Konuyla ilgili ayet-i kerime şu şekildedir:
“….. Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği behimetü’l enam (denilen hayvanları) belirli
günlerde kurban ederken Allah’ın adını ansınlar. Bu hayvanların etinden hem kendiniz yiyiniz, hem de sıkıntı içinde bulunan yoksullara
yediriniz” (Hac, 22/28).
Ayette “behime” olarak adlandırılan hayvanlar, yine Kur’an’da, erkekli dişili dört çift
olarak ifade edilmiştir (Zümer, 39/6); koyun-koç, keçi-teke, inek-tosun, erkek-dişi
deve. Bu hayvanların ortak özellikleri, “evcil
ve çift tırnaklı” olmalarıdır. Bu iki özelliği taşımayan hayvanlar kurban edilemezler. Yaban
sığırı, geyik, bizon gibi hayvanlar çift tırnaklı
olmalarına rağmen yabanî olduğu için kurban
edilemezler. Tavuk, horoz, hindi, kaz, at, deve
kuşu gibi hayvanlar ise evcil olmalarına rağmen çift tırnaklı olmadığı için, kurban ibadetini
yerine getirmek üzere, kesilemezler. Manda,
hem çift tırnaklı ve hem de evcil olduğu için
kurbanlık hayvanlar arasında sayılır.
Bir kişi kurban bayramı günlerinde,
hem adak kurbanına, hem yeni doğan
çocuğu için akîka kurbanına ve hem
de o sene üzerine vacip olan kurbana
niyet ederek büyükbaş bir hayvanın 3
hissesine ortak olsa, diğer 4 hissenin
sahipleri de o seneki vacip kurban
ibadetini yerine getirmeye niyet etse,
kesilen kurban geçerli olur mu?
Bu şekilde kesilen bir kurbanla, tüm ortaklar, kurban kesme ibadetini geçerli olarak
yerine getirmiş olurlar. Çünkü yedi hissenin
beşinde vacip olan kurbana niyet edilmiştir.
Diğer iki hisse ise yine kurban çeşitlerinden
olan adak ve akika kurban niyetine kesilmiştir. Böylece yedi hissenin tamamında kurban
Kurban’a
Engel
Hususlar
Hayvanın kurban edilmesine engel olan husular nelerdir?
İslam âlimleri, hadiste geçen bu ifadeleri
esas alarak, bir hayvanı kurban etmeye
engel olan kusurları şu şekilde tespit etmişlerdir.
• Bir veya iki gözü kör olmak,
• Dişlerinin çoğu düşmüş olmak,
• Kesileceği yere gidemeyecek kadar topal olmak,
• Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve
düşkün olmak,
• Doğuştan kulakları bulunmamak ya da
kulaklarının yarısından çoğu kesilmiş veya
kopmuş olmak,
• Kuyruğunun yarısından çoğu kopmuş
yahut kesilmiş olmak,
• Memelerinin başları kesik/kopmuş olmak,
Bir hayvanda bu kusurlardan birisinin bulunması, onun kurban edilmesine engel
olur. Kurbanlık hayvan satın alındıktan
sonra, hayvanda bu kusurlardan birisinin meydana gelmesi durumunda, şayet
kurbanı satın alan kişinin maddi durumu
yerinde ise yeni bir kurbanlık hayvan
satın alıp kurban etmesi gerekir. Fakir
bir kişinin satın aldığı kurbanlık hayvanda böyle bir kusur meydana gelirse, bu
kişi o hayvanı bu şekliyle kurban edebilir. Zira fakirin kestiği kurban vacip değil
müstehaptır. Müstehap olan ibadetlerde
ise kolaylık temel bir kuraldır.
Kurban’da Ortaklık
Üç ortak, kurban olarak kesmek üzere, 2.000 TL’ye büyükbaş bir hayvan aldık. Bir ortağımız 300 TL verdi. Diğer
iki ortağımız ise 850’şer TL verdi. Kurban için bu şekilde
bir ortaklık doğru ve geçerli midir?
Ortaklaşa satın alınan kurbanda, ortakların hissesi en az 1/7 olmalıdır. Bu da, sorudaki durumda, yaklaşık 285 TL eder. Burada ortakların hepsinin ödediği miktar, 285 TL’den fazla olduğu için fıkhen bu
çeşit bir kurban ortaklığında problem yoktur. Bu durumda, 300 TL
veren kimse, bir hisseyle ortaklığa katılır. Diğerleri ise 3’er hisse ile
ortaklığa katılırlar. Yani 850 TL veren kişi kendisiyle birlikte ailesinden
3 kişi adına kurban kesmiş olur.
Ortak olarak kesilen kurbanda, ortaklardan biri adak, biri
akîka, diğeri nâfile, öteki vâcip olan bayram kurbanına niyet etse, diğer birisi, vefat eden bir yakını için, bir diğeri
de Peygamber Efendimiz için kurban kesmek istese,kesilen kurban geçerli olur mu?
Evet geçerli olur. Zira burada, ortakların hepsinin niyetinde ibadet gayesiyle kurban kesmek vardır. Kesim için niyet edilen kurbanlardan bir kısmı vacip, bir kısmı sünnet, bir kısmı ise müstehaptır. İçlerinde Allah rızası için kurban kesmekten başka niyeti
olan bir kimse yoktur.
Dolayısıyla kesilen kurban geçerlidir.
21
22
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Kurbanın veya eti yenen hayvanların yenmesi haram olan organları var
mıdır?
ibadetine niyet edilmiştir. Bu yüzden de niyet
edilen kurban ibadeti, geçerli bir şekilde yerine getirilmiştir. Ancak, kurban hisselerinden
birini, adak niyetiyle kesmiş olan kişi, bu hisseye düşen eti, fakir fukaraya dağıtır. Çünkü
adak niyetiyle kesilen kurbanın etinden kurban sahibi yiyemez.
Kurban olsun veya olmasın, eti yenen bir
hayvan kesildiğinde yenmesi haram olan organları vardır.
Eti yenen hayvanın, şu organlarını yemek
haramdır.
Kesilen kurbanın karnından yavru
çıkması durumunda ne yapılmalıdır?
Kurban kesildiğinde, hayvanın karnından
çıkan yavru canlı ise, etinin yenebilmesi için,
ayrıca kesilmesi gerekir. Bu durumda kurban
sahibi bu yavrunun etinden yemez, yerse kıymetini fakire sadaka olarak vermesi gerekir.
Ayrıca böyle bir durumda yavruyu diri olarak
tasadduk etmekse müstehaptır. Diğer yandan
kesilen kurbanın karnından çıkan yavru, şayet
ölü ise yenmez.
Kurban kestikten sonra namaz kılmak gerekir mi?
Kurban namazı diye, kurban kestikten sonra kılınması gereken özel bir namaz yoktur.
Fakat bununla birlikte, kurban kesen kişinin
şükür maksadıyla iki rekât namaz kılmasında
da bir engel yoktur. Kişi bu namazdan sonra,
kurban kesilirken okunan duayı okuyabileceği
gibi daha başka dualar da okuyabilir.
Kurban kesmenin edebi nedir?
Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam]
bir hadislerinde şöyle buyurmuştur:
“Allah Teâlâ her varlığa iyi davranılmasını
emretmiştir. Öyleyse canlı bir varlığı öldürmeniz gerektiğinde, bu işi can yakmayacak
1) Hayvanın akan kanı,
2) Erkeklik organı,
3) Dişilik organı,
şekilde yapın. Bir hayvanı boğazlayacağınız zaman, ona eziyet vermeden, güzel bir şekilde
kesin. Bu işi yapacak olan kimse bıçağını iyice
bilesin, hayvana acı çektirmesin” (Müslim,
Sayd, 57).
Buna göre:
• Kurbanı, kesilecek yere sürükleyerek çekmek,
• Sebepsiz incitmek,
• Bıçağı, hayvanı yatırdıktan sonra bilemek,
• Hayvanlardan birini ötekinin gözü önünde
kesmek,
• Hayvan tamamen ölüp hareketsiz kalmadan başını vücudundan ayırmak ve derisini
yüzmeye başlamak,
• Hayvanı boğazından değil de ensesinden kesmek
Peygamber Efendimiz [aleyhissalatü vesselam] tarafından kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Zira bütün bu davranışlar, hayvana işkencedir ve dinimiz de işkenceyi yasaklamıştır.
4) Erkek hayvanın yumurtaları (husyeleri),
5) Hayvanın idrar kesesi (mesane),
6) Öd kesesi.
Ayrıca, canlı hayvanın vücudundan herhangi bir parçasını kesip veya koparıp yemek
de dinimizce kesin bir şekilde yasaklanmıştır.
Kurbanlık hayvanın bir hayır kurumuna canlı olarak verilmesiyle kurban ibadeti yapılmış olmaz mı?
Kurbanlık bir hayvanı, bir fakire veya hayır kurumuna canlı olarak vermekle kurban
ibadeti yerine getirilmiş olmaz. O hayvanın
Kurban Bayramı günlerinde o kişi adına kesilmesi ya da kestirilmesi gerekir. Kısacası, kişinin kurbanlık bir hayvanı, kurban günlerinde kendisi adına kurban olarak kesilmesini
istemeksizin bir fakire ya da hayır kurumuna
tasadduk etmesiyle, kurban ibadeti yapılmış
olmaz.
Sevabı, ölmüş bir yakın akrabaya bağışlanmak üzere kurban kesilebilir mi?
Kurban Kesmeyip Parasını...
Kurban kesmek yerine, parası ihtiyaç sahiplerine dağıtılsa, kurban mükellefiyeti yerine getirilmiş ve kurban kesmenin sevabına erilmiş olur mu?
Allah Teala kurban ibadetini, kurbanlık hayvanı kesmek suretiyle yerine getirmemizi emretmiştir. Bu yüzden, bu ibadetin başka türlü yerine getirilmesi söz konusu değildir. Üzerimize
farz veya vacip olan bir ibadeti başka bir ibadetle değiştiremeyiz. Yani namaz kılmak istemeyen
bir kişi onun yerine oruç tutamaz. Oruç tutması gereken bir kişi onun yerine sadaka veremez.
Zekat vermesi gereken bir kişi de onun yerine oruç tutamaz. Bunların her biri Allah Teala tarafından birbirinden farklı farklı emredilmiş ibadetlerdir. Biri diğerinin yerine geçemez.
Dolayısıyla, kurban kesmesi gereken kişinin, bunun yerine sadaka vermek, kurban parasını
fakir fukaraya dağıtmak gibi başka türlü ibadetler yapması, kurban ibadetinin yerine geçmez.
Kurban günlerinde kurban kesmenin ne kadar önemli olduğunu Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam] şu şekilde ifade etmektedir: “Âdemoğlunun, Kurban Bayramı gününde Allah’a
yaklaşmak için yapacağı en faziletli ibadet, kurban kesmektir. Kesilen kurbanın kanı daha yere
düşmeden önce, kurban kesen kimse, Yüce Allah’ın katında yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan, kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz”(Malik, Muvatta, Kurban, 24).
HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ
Bu konuda öncelikle bir hususa dikkat
edilmesi gerekir: Kurban, ölü için değil, yalnız Allah rızası için kesilir. Ancak kesilen kurbanın sevabı, ölüye ve ölülere bağışlanabilir.
Bu yüzden bu konuda “ölü için veya vefat
eden kimse için kurban kesmek” şeklinde
bir yanlış kullanımdan kaçınılmalı, “sevabı
bir ölüye veya vefat eden bir yakımıza bağışlanmak üzere kurban kesmek” şeklinde
bir ifade kullanılmalıdır. Sevabı vefat eden
birine bağışlanmak üzere kesilen kurban iki
türlü olabilir:
1- Vefat eden kimse, ölmeden önce
kendisi için kurban kesilmesini vasiyet etmiş
olabilir. Bu durumda vasiyetin gereği olarak
kurban kesilebilir. Kaynaklarımızda Hz. Ali
(r.a.)’ın, Peygamberimiz için, vefatından sonra, her sene kurban kestiği rivayet edilir.
Haneş (r.a.)’dan şöyle rivayet ediliyor:
Ben Hz. Ali’yi iki koçu kurban ederken gördüm de kendisine “Bu da nedir?” diye sordum. Hz. Ali, bana şöyle cevap verdi: “Resûlullah [aleyhissalatü vesselam] (vefatından
sonra her sene) kendi yerine bir kurban
kesmemi bana emretti. İşte ben de, onun
yerine kurban kesiyorum” (Tirmizî, Edâhî,
2). Ölüm döşeğindeki bir kimse, varislerine,
bıraktığı maldan vefatından sonra kendisi
için kurban kesilmesini vasiyet ederse, vasiyet edilen kurban, o şahıs adına bayram
Bayram
Sünnetleri
Bayram, neş’e ve sevinç günü demektir. Allah Teâlâ her yıl insanlara bayramlarda çeşitli
ihsanlarda bulunur. Ramazan bayramında, bir
aylık yasaktan sonra yeme içme serbestliği, fıtır
sadakası, haccı farz tavaf ile tamamlama, kurban
etleri, hısım akraba, eş ve dostun ziyaretleşip
kaynaşması bunlar arasında sayılabilir.
Bayram namazı hicretin birinci yılı meşrû
kılınmıştır. Enes (r.a)’ın şöyle dediği rivayet
edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) Medine’ye gelince, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı.
Hz. Peygamber, bu iki günün ne olduğunu soru.
Şöyle cevap verildi: “Cahiliye döneminde bizler
bu iki günde eğlenirdik” Bunun üzerine Allah’ın
elçisi şöyle buyurdu: Allah o iki gün yerine size
bunlardan daha hayırlısını vermiştir. Biri Kurban
Bayramı, diğeri Ramazan Bayramıdır.”
Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanıp
misvaklanmak, güzel koku sürünmek, en güzel
elbiselerini giyinmek, Allah Teâlâ’nın nimetlerine
şükür için ferah ve sevinç göstermek, karşılaştığı
mümin kardeşlerine karşı güler yüzlü olmak,fazlaca sadaka vermek, Bayram gecelerini ibadetle
ihya etmek müstehap ve müstahsen görülmüştür. Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Ramazan
ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez. ”
Kurban bayramında, bayram namazı kılınmadan önce bir şey yenilmemesi müstehaptır. Büreyde (r.a)’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) Ramazan bayramında yemek yemeden
evden çıkmazdı. Kurban bayramında ise, namazı
kılıncaya kadar birşey yemezdi.” Bunun sebebi,
eğer kurban kesiyorsa, kurbanın etinden yemeği
beklemektir. Ancak kurban kesip kesmemek hükmü değiştirmez. Bununla birlikte, namazdan önce
birşey yenilmesinde de bir kerahet yoktur.
Kurban kesecek kimsenin, Zilhiccenin ilk on
gününde hac yapmakta olanlara benzemek için
tırnaklarını ve başının saçlarını kesmeyi geciktirmesi menduptur. Çünkü Allah’ın elçisi şöyle
buyurmuştur: “Zilhiccenin on günü girdiğinde
sizden biri kurban kesmek istiyorsa, saç ve tırnak kesmesin.”
Bayram sabahı camiye bir sükûn ve vakar
ile gidilir. Namaza giderken Kurban bayramında
açıkca tekbir alınması, namazdan sonra da mümkünse başka bir yoldan ikametgâha dönülmesi
menduptur.
günlerinde kesilir. Ayrıca kesilen bu kurban,
adak kurban hükmündedir. Dolayısıyla bu
kurbanın etinden vasiyet edenin yakın akrabası yiyemez. Etin tamamı fakirlere dağıtılır.
2- Vefat eden kimse, vefat ederken kendisi için kurban kesilmesini vasiyet etmemiştir; fakat akrabaları, sevabını ona bağışlamak
üzere, onun adına kurban kesmek istemişlerdir. Ölürken kendisi için kurban kesilmesini vasiyet etmemiş kimse için, onun vârisleri
veya başkaları,her zaman kendi mallarından
hayvan kesip, sevabını o kimseye bağışlayabilir. Bu durumda kurban sadaka kurbanı
olur. Bu kurbanın etinden, adına kesilen kişinin akrabaları yiyebilir.
TEŞRİK TEKBİRLERİ
Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar,
yirmi üç farz vakit namazını müteakip bir kere
diye tekbir getirilir ki, buna “teşrik tekbiri” denir.
Teşrîk tekbirinin anlamı: “Allah her şeyden
yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka
hiçbir ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a mahsustur.”
Bayram günlerinde müslümanların birbirlerini
tebrik etmeleri, birbirleriyle musafaha yapmaları
ve birbirlerine “gafarallahu lenâ ve lekum (Allah
bizi ve sizi bağışlasın)” veya “tekabbelallahu
minnâ ve minkum (Allah Teâlâ bizden ve sizden
kabul buyursun)” gibi dualar yapmaları menduptur.
Hamdi Döndüren
İslam İlmihali, Erkam Yayınları
23

Benzer belgeler