METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

Transkript

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ
İşçi Bülteni Özel Sayı No: 1368* Temmuz 2016
METAL İŞÇİLERİ
BÜLTENİ
Metal İşçileri Birliği - MİB
İnsanca yaşamaya yeten vergiden
muaf ücret için mücadeleye!
O
cak ayında asgari ücret 1.300 lira
olmuştu. Seçim vaadi olarak yapılan bu zamla asgari ücret yine açlık
sınırının altında kalmıştı. Zaten 1.300 liraya
Asgari Geçim İndirimi (AGİ) de dahil. Son aylarda temel tüketim maddelerine ve hizmetlerine pek çok zam yapıldı. Yani kaşıkla
verdiklerini sadece birkaç ayda kepçeyle geri
aldılar. Buna rağmen sermaye iktidarının durumu daha da vahimleştirecek hamleleri
hazır. Zira işçiye sefaletten başka bir yaşam
sunmayan bu düzende asgari ücretten yine
kesintiler olacak. İlki, zorunlu hale getirilen
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) kapsamında
ücretlerden 100 TL kesintinin yapılması. 45
yaş altı çalışanlar otomatik (zorunlu) olarak
sisteme dahil edilecek.
İkincisi gelir vergi dilimi değiştiği için 1.300
liraya talim olan asgari ücretli de ek vergi
ödeyecek. Henüz yasal olarak değişiklik yapılmamış olsa da Ekim ayından itibaren asgari
ücretlilerden %15 değil %20 gelir vergisi alınması bekleniyor. Yani asgari ücretten kesilen
vergi 86.5 TL’den 156.5 TL’ye çıkacak. Böylece
asgari ücret AGİ’yle birlikte 1230 TL’ye, AGİ
hariç 1107 TL’ye düşecek. Yani asgari ücret
70 Lira daha eriyecek. Kaşıkla verip kepçeyle
çalmanın ustası olan AKP iktidarı aradan altı
ay geçmeden asgari ücreti kuşa çevirecek.
Vergi muafiyetleriyle patronları kayıran bu
iktidar en çok vergiyi işçi ve emekçilerden
tahsil ediyor. Hem doğrudan hem dolaylı vergileri bizler ödüyoruz. Bu düzen gibi vergi sistemi de adil değil. Artık buna bir son
vermeliyiz. Bunun için önce işçi sınıfı olarak
birleşmeli, insanca bir yaşam için ortak taleplerimizle mücadeleyi yükseltmeliyiz.
Taleplerimiz:
*Vergiden muaf insanca yaşamaya yeten
asgari ücret!
*Yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerden
vergi alınmasına son verilsin!
*Zenginden daha çok vergi alınmasını
sağlayacak “artan oranlı gelir ve servet vergisi!”
*Dolaylı vergilere son verilmesini istiyoruz!
METAL İŞÇİLERİ BİRLİĞİ - MİB
Kiralık işçiler aramızda
M
erhaba arkadaşlar, kiralık işçilik yasası çıktı. Fabrikaya geçen
ay kiralık işçiler gelmeye başladı. Şu ana kadar 150 civarında kiralık işçi
geldi. Taşeron, sözleşmeli işçilik belaları
yetmiyormuş gibi bir de kiralık işçilik çıktı
başımıza. Bir fabrikada uzun süre çalışmak,
kıdem tazminatı almak zaten çok zordu.
Şimdi ise imkansız oldu. Artık emekliliği
hayal bile edemez duruma düşürüldük. Biz
sendikalı olduğumuz halde sendikasız bir
fabrikayla kıyasladığımızda ücretlerimiz
hemen hemen aynı.
Fabrikada sözleşmeli ve kadrolu olarak
çalışıyoruz. Kadroya geçmek için en az 2
sözleşme sessiz sedasız çalışıp, boyun eğip,
her mesaiye kalmak ve çok çalışmak zorundasınız. İkramiyelerimiz ise maaşlara yedirilmiş durumda. Son yapılan enflasyon
zammıyla beraber 1840 TL net para geçiyor
elimize. Yan ücretlerin hepsini çıkardığımızda kalan miktar asgari ücretten fazla
değil. Yani koskoca Arçelik'te asgari ücrete
çalışıyoruz.
Entegre fabrikalar hızlı ve seri üretim yapıyor. Adeta bir makinanın parçasıymışız
gibi. Bir saniyenin bile hesabını yaparak çalıştırıyorlar bizi. Abartı gibi gelebilir ama 10
saniyede 1 mal paketliyorum ve başımı kaşıdığımda bantta mallar birikiyor. Tuvaleti
falan zaten hiç aklımdan geçirmiyorum bile.
Makinanın bir parçası kırıldığı zaman yerine
yenisi takılıyor ama biz o kadar bile değerli
değiliz. Ama hız olarak makina kadar hızlı
çalışmak zorundayız. Yani makinadan bir
farkımız olmadığı gibi artık o makinanın bir
parçası da biz olduk.
İ
Fabrikaya gelen kiralık işçilere İşkur 50
TL veriyor. Arçelik bu ücretin üzerine günlük
13 TL ekliyor. Çalıştıkları gün sayısına göre
ücret alıyor, emekliliğe geçmeyen sağlık sigortaları da çalıştıkları gün üzerinden hesaplanıyor. Onlarla aynı işi yapıyor ve aynı
bantta yan yana çalışıyoruz ama onlar bizden daha düşük ücret alıyorlar. Bu işçiyi de
birbirine düşürebilecek bir zemin yaratıyor.
İşçi sınıfı sessiz kaldıkça AKP iktidarı patronların istediği yasaları bir bir geçiriyor;
elimizde bir tek kıdem tazminatı kaldı.
Daha nereye kadar gidecek, daha neyimizi
alacaklar. Biz daha ne kadar sessiz kalacağız. Artık bu sömürü saltanatı bitsin. Dur
demenin zamanı geldi. Örgütlü olan patronların karşısına biz de örgütlü olarak çıkalım. Unutmayalım patronları durduracak
olan tek güç kiralık, sözleşmeli, taşeron,
kadrolu ayrımı yapmadan örgülenip mücadele eden işçilerdir.
Beylikdüzü Arçelik’ten bir işçi
Metal
patronları sendika düşmanlığı ve işçi kıyımlarını sürdürüyor. Türk Metal işbirliği ile fabrikalarda
işçiler işten atılmaya devam ediyor.
Asteknik Vana
Bursa’nın
Mustafakemalpaşa İlçesi’nde kurulu Asteknik
Vana’da sendikalaşmak
isteyen işçiler işten atma
saldırısı ile karşılaştılar.
Türk Metal gibi işbirlikçi
bir sendikaya dahi tahammül edemeyen Asteknik
Vana patronu, 28 işçiyi
işten çıkartarak sendika
düşmanı tavrını gösterdi.
İşten atılan işçiler fabrika önünde bekleyişe
başladı.
2
Ereğli Tatmetal
Zonguldak Ereğli İlçesi’nde bulunan Tatmetal
Çelik Sanayi şirketinde
"daralma" bahanesi ile işçi
kıyımı gerçekleştirdi.
Türk Metal ve patron el
ele vererek 11 metal işçisini
işten attı.
Geçtiğimiz sene de yine
Tatmetal fabrikasında
sendikalaşma sürecinde
işten atma saldırısı
gerçekleşmiş, 30 metal
işçisinin işine son verilmişti.
METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ
Sermayeye hizmet eden
devlet işçi sınıfına hizmet
etmeyen işsizlik fonu
Yazaki
Yazaki'nin Mudanya ve Gemlik
fabrikalarında işçi kıyımı
yaşandı.
Bayrama sayılı günler
kala Yazaki patronu onlarca işçiyi işinden etti.
Mudanya
fabrikasında örgütlü
olan Türk Metal de
kıyımda işbirliği yapıyor.
Geçen yıl metal fırtına
zamanında Türk Metal’e
karşı tepkilerini
gösteren işçiler hedefte.
şsizlik fonu 2008’de oluşturuldu. Aradan
8 yıl geçti, bu sürede fonda büyük bir
servet birikti. Çok az işsiz bundan geçici
bir süre için yararlanabildi. Fonda biriken on
milyarlarca liranın bir kısmını patronlara aktaran AKP hükümeti, geriye kalan büyük kısmı
ise iç etti. AKP’li bakanlar, utanıp sıkılmadan
fondan çaldıkları para ile duble yol yaptıklarını
açıkladılar. Milyonlarca işsize zırnık koklatmayan hükümet, şimdi de “işsizliğe çözüm bulmak” adı altında fondan milyarlar gasp
etmeye hazırlanıyor.
Ancak ne patronlar ne onların devleti işsizler ordusundan vazgeçebilir. Onlar için işsizler
hem ucuza çalıştırılacak bir yedek kuvvet hem
çalışan işçileri tehdit etmek için bir araçtan
ibarettir.
İşkur “taşeronluğunu” sözde meslek kursu
adı altnda devreye sokarak fabrikalarda şimdiden binlerce işçinin ücreti sermayeye fondan
alınan paralarla ödenmeye başlandı.
Eğer elemana iytiyaç duyuyorlarsa meslek
kursları açabilirler, bu onların sorunu. Ancak
bunun parasını işçiler değil patronlar ve onların iktidarı ödemekle mükelleftir.
Unutmayalım, birliğimizi kuramazsak daha
çok talan edilecek fon daha çok kesilecek para
ve daha çok yalan haberlerle dolu gazeteler
hayatımızı zehirlemeye devam edecek demektir
Birliğimizi kuralım, kölelik zincirlerini kıralım insanca çalışma ve yaşam koşullarını yaratalım
Kıraçtan bir metal işçisi
Metal patronları
liste başı
2
015 yılının en büyük 500 sanayi kuruluşu açıklandı. Metal Fırtınası’nda işçilere tek kuruş zam yapmamak için
ellerinden geleni yapanların listede başlarda
yer alması bize hiç şaşırtıcı gelmedi.
Birinci sıra Tüpraş’ın olurken Ford 2., Arçelik
3., Renault 4., TOFAŞ 5. oldu. Hyundai, Vestel,
Mercedes, Toyota, B/S/H, Bosch, Türk Traktör,
Sarkuysan ise ilk 30’da yer aldı.
2015’te Metal Fırtına yaşandı diye “üretim
yok, zarar ediyoruz” diyenlerin listebaşı olmaları şaşırtıcı değil mi? Nasıl bir zarar bu? Anlayabilen varsa beri gelsin. İlk 5’in dördü Koç’un,
bu da hiç şaşırtıcı değil.
Üreten biziz, sömürülen biz. Bu firmaları
liste başı yapan biziz, sefalete mahkum olan
yine biziz...
Kıdem tazminatının
gaspında sona geliniyor!
K
iralık işçiliğin yasalaştırılmasının
ardından yıllardır patronların gözünü diktiği kıdem tazminatının
gaspını gündeme getiriyorlar. 2017 başında yürürlüğe sokmayı planladıklarını
geçtiğimiz günlerde Çalışma Bakanın
Soylu açıkladı. Bu tarih ile birlikte artık
yeni yasayla yola devam edileceğini söyleyerek saldırı yasasını tamamlamak üzere
olduklarını ifade etmiş oldular.
Kıdem 15 güne düşecek!
Kıdem tazminatının bugün var olan 30
gün üzerinden hesabı sermayenin isteği
doğrultusunda hükümetin taslağında 15
güne düşürülmesi saldırının boyutunu
gözler önüne sermekte. Ne kadar güzellemelerle “geri kalan 15 gün bireysel fonun
faiziyle tamamlanacak” diye ifade edilse
de 15 güne düşürülmenin yolu bugünden
düzlenmiş oluyor.
Sendikaların başlarına çöreklenenlerin
bu yasaya karşı durmayacakları gösterdikleri pratikten anlaşılmakta. Bir iki “tehdit”
vari açıklama ile yasanın geri çektirilemeyeceği açıktır. Bu yüzden kıdem tazminatı
hakkı için işçi sınıfı kendi birliğini yaratarak
alternatifi ortaya koymalı, mücadeleyi bugünden örmeye başlamalıdır.
Altherm işçileri patronun
kapısına dayandı
G
asp edilen haklarını istedikleri
için işten atılan ve 2 Haziran’dan
bu yana fabrika önünde
direnişlerini sürdüren Altherm işçileri, bir
kez daha patronun kapısına dayandı.
Altherm patronu Ümit Özcan’ın Altunizade Mahallesi’ndeki Yeşilköy Sitesi’ndeki evinin önüne giden Altherm işçileri,
haklarını istediler. Evin önünde eylemlerini sürdüren işçiler “Altherm Klima
sahibi Ümit Özcan 5 aydır haklarımızı vermiyor! Direne direne kazanacağız!” yazılı
ozalit açtılar.
Metal İşçileri Birliği (MİB) üyelerinin de
destek verdiği eylemde, Altherm işçileri
gün boyunca patronun evinde bekleyerek
eylemlerini sürdürdüler.
İşçilerin eyleme başlamasından bir süre
sonra gelen polisler işçileri yıldırmak için
GBT dayatmasında bulundular.
Küçük atölyelerde köle gibiyiz!
İ
kitelli Organize’de 25 kişilik bir metal
atölyesinde çalışan bir işçiyim. Organize’de yüzlerce irili-ufaklı atölye var
ve hepsinde benzer sorunlar yaşanıyor.
Örneğin atölyede hangi işi yaptığımız belli
olmuyor. Patron işine geldiği gibi çalıştırıyor. Yeri geliyor taşlamaya, yeri geliyor
kaynağa, paketlemeye veriyor. Patronlara
kölelik yapmaya zorlanıyoruz. Aldığımız
maaş ise asgari ücret, ancak bu bile patrona çok geliyor.
Belki ben 1,5 yıllık işçiyim ama atölyede 35 yıllık işçiler de var ve 2 haftalık
yıllık izin kullanabiliyorlar. Yıllardır işçilerin
izinlerini gasp ediyorlar.
“Eviniz yakın yürüyün!” diyerek servis
vermiyorlar. Yol parasını da ceplerine indiriyorlar. Kısacası sorunlar saymakla bitmez...
Patronlar kendi örgütlerini kurmuşlar,
bizlerin de birlik olması lazım.
Bizler işçiyiz. Emek-gücümüzü satarak
geçiniyoruz. Ve patron bizim emeğimizi
sömürüyor. Bizim bizden başka dostumuz
yok. İşçiler birlik olsa, patronlar bize köleliği dayatamaz.
İkitelli Organize’den bir metal işçisi
“Türkiye işçi sınıfı
ayağa kalkmalıdır!”
P
atronlar, karlarını arttırıp garantiye
almak için her zaman işçi sınıfına saldırırlar. Maaşları düşürmek, mesaileri
düşük hesaplamak, ikramiye vermemek, kuru
maaşa çalıştırmak vs... Fabrikalarda patronlar
için işler böyle yürüyorken Türkiye kapitalizmi ise
karlarını topyekün artırmak ve korumak için hükümetleri eliyle çıkartılan yasalarla Türkiye işçi
sınıfının elinde hak adına ne kaldıysa gasp etmeye çalışıyor.
1999'da mezarda emeklilik yasasını çıkarttılar,
emeklilik hayal oldu. 2002'de Türkiye işçi sınıfı
için kölelik dayatan 4857 sayılı iş yasasını çıkarttılar. Sendikaları etkisiz ve yetkisiz kılmak için
2821-2822 sayılı sendikalar yasasını değiştirdiler.
Ardından Genel Sağlık Sigortası uygulamasının
başlatılmasıyla bizden kesilen primin yanısıra
devlete ait sağlık kurumlarına da para öder hale
geldik. Taşeronlaştırma ve esnek çalışmayı yasalaştıran AKP hükümeti, Bireysel Emeklilik Sigortası’nı da işçilere dayattı. İşçi sınıfıyla emekçilere
düşmanlıkta sınır tanımayan bu hükümet son
olarak kiralık işçilik yasasını da meclisten geçirdi.
Bu gidişe bir dur demezsek elimizde kalan son
hak olan kıdem tazminatı da gasp edilecek. Nitekim AKP, yeni torba yasasına kıdem tazminatı
hakkını da gömmek için kolları sıvamış durumda.
Türkiye işçi sınıfının artık ayağa kalkması gerekiyor. Tabii en önce biz metal işçilerinin ayağa
kalkması gerekiyor. Çünkü bu ülkede sermayenin
baskılarına karşı mücadelede metal işçileri her
zaman önde yürümüştür. Türkiye işçi sınıfının bu
güne kadarki en büyük eylemi olan 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin en önemli fabrikaları
da metal fabrikalarıydı. 12 Eylül karanlığına karşı
ses seda yokken ilk direnişi Netaş işçileri gerçekleştirdi. Yine 4857 sayılı kölelik yasası çıktığında
yasaya grevle hayır diyen İzmir'li metal işçileriydi. 1998'de ve geçtiğimiz yıl yaşanan metal fırtınalarını estirerek sermayenin uykularını kaçıran
Türkiye işçi sınıfının en dinamik kesimi olan
metal işçileri olmuştur.
Artık savunma değil saldırı zamanıdır. Sadece
elde kalanları korumak için değil, sermayedarların bizden çaldıklarını ve daha fazlasını almak
için örgütlülüğü, mücadeleyi büyütme zamanıdır.
Esenyurt’tan bir metal işçisi
2016 yılının ilk altı ayında
en az 912 işçi iş cinayetinde
yaşamını yitirdi!
İ
şçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi, 2016 yılının ilk altı ayında gerçekleşen iş cinayetleri
raporunu açıkladı. Rapora göre 2016 yılının ilk altı ayında en az 912 işçinin iş cinayetinde
yaşamını yitirdiği belirtildi.
Son 4 yılın Haziran ayı verilerinde ki iş cinayeti artış ise raporda yer aldı. Buna göre 2013 yılının Haziran ayında en az 104 işçi, 2014 yılının
Haziran ayında en az 151 işçi, 2015 yılının Haziran ayında en az 155 işçi, 2016 yılının Haziran
ayında en az 200 işçi yaşamını yitirdi.
EMİS ile sözleşme süreci başladı!
ABB işçisi yol gösteriyor!
Birlik olduğumuzda
kazanacağız!
M
etal işçileri, 2015 yılının başından beri farklı eylemlerle hak
arama mücadelesini sürdürüyor. Geçen yılın Ocak ayında tabandan
gelen basınç altına kalan Birleşik Metal-İş
Sendikası (BMİS) Grev kararlı aldı. Anında
harekete geçen patronlar sınıfının vurucu
gücü AKP hükümeti, “Milli Güvenliği tehdit
ediyor” gerekçesiyle grevi yasakladı. Yasağa
karşı direnmekle mükellef olan BMİS ise
teslim bayrağını çekti. AKP’nin yasakçı zorbalığına, sendikanın teslimiyetçi korkaklığına rağmen bazı fabrikalardaki BMİS üyesi
işçiler mücadeleye devam edince patronların bir kısmı MESS’ten ayrılarak sözleşmeyi
imzaladılar. Sonrasında ise MESS’ten ayrılan patronlar EMİS’i (Elektronik Metal İşverenleri Sendikası) kurdular.
BMİS’li işçilerin yasağa boyun eğmeyen
mücadelesiyle başlayan süreç Bosch işçilerinin bazı kazanımlar sağlayan bir sözleşme
imzalamasıyla devam etmiş, Mayıs ayında
ise işçi düşmanı Türk Metel (TM) çetesine
karşı patlak veren “Metal Fırtına” ile muhteşem bir boyuta ulaşmıştı. Fırtınayı estiren
metal işçileri birçok işletmede TM çetesini
sırtlarından atmayı başardılar. Metal işçileri
hem sermayeye hem sendika ağalarına
karşı mücadelede yeni bir dönemin başladığını göstermiş, 2017 TİS sürecine bu bilinç
ve deneyimlerle hazırlanacaklarını ilan etmişlerdir.
Mücadele süreci bu yılın Eylül ayında
EMİS üyesi patronlarla yapılacak sözleşme
ile başlayacak. Yani süreç fiilen başlamıştır
ancak BMİS halen sessizliğini korumakta.
Kapalı kapılar ardında toplantılar gerçekleştiriyor fakat taslak ve maddeler hakkında
bir bilgi vermiyor. Sürece hazırlanan EMİS
üyesi patronlar ise, ABB’de işten atma saldırısını başlatarak kirli niyetlerini şimdiden
belli ettiler. Beş fabrikada üretimi durdurarak saldırıyı direnişle karşılayan metal işçi-
leri ise hem patrona geri adım attırarak ilk
raundu kazandılar hem mücadelede izlenmesi gereken yolu gösterdiler.
MESS’ten önce EMİS’le yapılacak sözleşme büyük önem taşıyor. Çünkü EMİS’le
yapılacak sözleşmenin kazanımları veya kayıpları MESS’le yapılacak sözleşmeyi de
aynı şekilde etkileyecektir.
Birleşik Metal her dönem olduğu gibi bu
dönemde de TİS Komitelerini kurduğunu
iddia edecektir. Ancak sendika güdümlü komitelerin bir işe yaramadığını biliyoruz.
Taban iradesinin yansıyabilmesi için sendikanın uzlaşmacı, icazetçi anlayışının hâkim
olduğu komiteler değil, tersine Metal Fırtına sürecinde olduğu gibi, ABB işçisinin kararlı mücadele çizgisinde olduğu gibi fiili
meşru mücadele hattına yaslanan ve gerçekten tabanda kurulan komitelere ihtiyaç
var.
Taleplerimizi EMİS/MESS patronlarına
kabul ettirebilmek için Söz, Yetki ve Kararın
işçilerde olması şart, bunun için şimdiden
hazırlıklara başlamalıyız. ABB işçisi dün üretimden gelen gücünü kullanarak, işten çıkartılan sendika temsilcisi arkadaşını nasıl
geri aldırdıysa bugün de EMİS ile girişilen
mücadeleyi kazanmak için gerekirse GREV
silahını kuşanmaya şimdiden hazırlanmalıdır.
Manisa Scheineder işçisi diyor ki;
"M
etal işkolunda patronlar
yeni sendikasını kurdu.
Bu aralarda baskılarda
artmaya başladı. Birliğimizi koparmakla
meşguller. İki ay önce Serkan arkadaşımız
işten çıkardılar diye 1 gün fabrikaya
kapandık. Eylem sonucunda da 1
yevmiyemizin kesildiğini gördük. İnsan
Kaynakları Müdürü Yasemin geçtiğimiz
gün yevmiyenizi keseceğiz, vermeyeceğiz
dedi.
Scheineder patronu geçtiğimiz dönemin rövanşını almaya çalışıyor. Eyleme
tüm fabrika katılabilseydik bu kadar cesaretli davranamazlardı. Ama bugünden
itibaren 400 kişi kenetlendik.
Eeylemlerimize başladık. Patron bizi
tanıyana kadar da eylemlere devam
4
METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ
K
ıraç’ta, Gebze’de fabrikaları olan
EAE Elektrik’in İkitelli fabrikasında
çalışıyorum. Sektöründe önemli
pazar payı olan şirket her geçen gün büyürken, bu büyümeyi yaratan işçilerin ise sadece
sorunları büyüyor.
Asgari ücret seviyesinde tutulan maaşlar,
doğru düzgün çıkmayan yemekler, küflenmiş
ekmekler... Hem hafta içi hem haftasonu
fazla mesai dayatılırken, sefalet ücretine
talim yapan işçi arkadaşlar, açığı fazla mesailerle kapatmak zorunda kalıyorlar. Bu ise işin
tüm hayatı kaplamasına neden oluyor.
Bantta çalışanlar bel, boyun fıtığı gibi fiziksel
engellerle karşılaşırken, makine başında çalışan arkadaşların ise başı iş kazaları ile dertte.
Büyüyen şirket tüm bu rezaletleri sessizlikle geçiştirmek istiyor. Çok çalışmak da
fayda etmiyor. Çünkü hafta içi bir saat gelmedin mi hafta sonu mesainden bir saat kesiliyor ve daha pekçok sorun…
Şimdiye kadar hep onlar güldü. Onlar büyürken biz sorunlarımızın içinde kaybolduk
ama artık sıra bizde...
Boyun eğmek istemiyorsak yanı başımızdaki arkadaşımıza güvenelim, birlik olmak
için çaba harcayalım, işçi birlikleri kuralım.
Çaba harcadıkça hem kendimize olan güvenimiz artacak hem “bir şey olmaz” dediğimiz
arkadaşlarımız ile gücümüz artacak. Hepimiz
rahatsızız. Ama bir araya gelemiyoruz. Neden
korkuyoruz? Unutmayalım ki, birlik oldup
mücadele etmeyi başardığımızda kazanacağımız çok şey olacak.
İkitelli EAE’den bir işçi
diyor ki;
ri
e
il
ç
iş
k
li
e
ç
Demir
çisi;
Bir demir çelik iş
, sayın
özveri gösterelim
r;
yo
di
iz
m
ri
le
ir
Am
şlarım zaten şu or
da
ka
ar
a
m
lış
ça
amirlerim ve
, daha ne
özveri ile çalışıyor
es
rk
he
n
tü
bü
tamda
alınmıyor
mı verelim nefes
ı
ız
m
nı
ca
lım
pa
ya
artık... "
***
edeceğiz. Eylem ve etkinliklere
katılmayan olursa ifşa edeceğiz. Bu dava
hepimizin davası. Kurtulmak yok tek
başına."
çisi;
Bir demir çelik iş
çelik değil
fabrikası, sadece
lik
çe
ir
m
de
ı
as
"Bur
plama
50 milyarlık toz to
.
or
iy
er
de
iz
m
ri
ciğe
n yerine
or fabrikaya. Bunu
makinası takılmıy
uyoruz tüm tozu."
ciğerlerimize topl
Alın size iki ayrı sözleşme ve dünya kadar fark!
B
unlar yakın zamanda iki ayrı sektörde yapılan iki ayrı sözleşme.
* İlki otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Rollmech fabrikasında yapıldı. İkincisi
gıda sektöründe faaliyet gösteren Nestle'de!
* Birincisini Türk-İş'in genel sekreterlik
koltuğunu da elinde tutan ve 180 bin üyesi
olmakla övünen Türk Metal "Sendikası" imzaladı.
İkincisini ise 28 bin üyeli Tek Gıda-İş Sendikası.
* Sözkonusu "sendika" tarafından "zafer
kazandık" denilerek lanse edilen Rollmech
sözleşmesinin içeriğine ilişkin açıklama tek
cümlelik. Bu kadarı da koca bir yalandan ibaret. Çünkü 680 TL zam alındığı söylenen çalışanlar, bakımcı ve teknisyen gibi az sayıdaki
kalifiye işçilerden ibaret.
Nestle sözleşmesini imzalayan sendika
sözleşmenin tüm detaylarını da üyelerine
duyurdu. Bu detaylardan kimin ne kadar zam
alacağı, sosyal yardımlar ve diğer hakların ne
olacağı ayrıntılarıyla belirtildi.
* Rollmech'te sözde zafer sözleşmesi işçiye sorulmadan kapalı kapılar ardında bir
oldu bittiyle imzalandı.
Nestle'de "buranın patronu biziz" diyen
işçilerin temsilcileri tüm sözleşme görüşmelerine katıldılar ve görüşmelerin içeriği
hemen akabinde işçilere topluca anlatıldı,
anlaşma işçinin onayıyla yürürlüğe girdi
* Rollmech'te yasal olarak süreç
grev aşamasında olmasına rağmen
sözde sendika grev kararı almak bir
yana lafını bile etmedi. Bir gece ansızın
satışa imza attı.
Nestle'de yasal sürece bağlı olarak
grev kararı alındı ve yüzde yüz katılımla
11 gün boyunca uygulandı.
* Rollmech'te işçinin sözleşme imzalanıncaya kadar taslaktan haberi hiç olmadığı gibi imzalanan sözleşmenin
ayrıntılarından da haberi yok. Alacağı
zammı öğrenmek için bordronun çıkmasını bekliyor.
Nestle'de taslağı işçiler hazırladı, tüm
süreç boyunca da hangi maddelerde ne
kadar ilerleme kaydedildiğini anı anına öğrendi, onay verdi ya da kabul etmedi. İmzalanan sözleşmenin ardından ne kadar zam
aldığını, ücretinin ne kadar olduğunu anında
öğrendi.
* Rollmech'te yıllardır satılan işçiler geçen
yıl isyan ettiler, TM'den istifa edip başka bir
sendikaya geçtiler, kıyımla karşıladılar ve susturuldular. TM yine gelip fabrikaya kuruldu.
Nestle'de 28 işçi işbirlikçi sendikanın satış
sözleşmesine tepki gösterdikleri için işten
atıldılar, fakat yılmadan bir yıl boyunca direndiler ve en sonunda kazandılar ve işbaşı yaptılar. İşbirlikçi sendikayı silip istedikleri
sendikanın yetkili olmasını sağladılar. Üye oldukları sendikada da kararları biz alırız deyip,
Senkromeç işçilerine!
B
ugün yaklaşık 3 aylık alacaklarınız için bir kez daha
fabrikaya toplandınız. Gerçek anlamda bir örgütlülüğe sahip
olamadığınız için bir kez daha patron
ve sendikanın dediklerine inanmak
ve onlarla yetinmek durumunda kaldınız. Bazı temsilcileriniz açıkça sizi
tehdit bile ederek yapacaklarınızın
yasal olmadığını ve 25/2 den işten
attıracağını söylemeye kadar vardırdı.
BMİS bir kez daha arkamızdan
bize laf saymaya devam etti ve "şer
odağı" olarak lanse edildik. Biz buna
şaşırmadık. Ama bizim kaybımız bir
kez daha söylüyoruz Senkromeç şahsında Çiğli AOSB'de metal işçilerinin
kaybı olacaktır. Binlerce metal işçisi
sendika buysa gerek yok diyecekler.
Elbette sorun tek başına bir sendika
sorunu değil. Birleşmeyen ve fiili
mücadele yolunu seçemeyen işçiler
kazanmayı ancak bürokrasinin insafına bırakırlar. Mahkemeler, icralar,
hacizler.
Eğer işçiler 3 ay maaş alamayıp
bayrama bu şekilde girebiliyorsa
sorun tek başına sendika sorunu olmaktan çıkmıştır. Daha iki ay önce
maden işçileri değil miydi 4 aylık
maaş alacakları için kendilerini yerin
altında madene kapatıp açlık grevine
başlayanlar. Direndiler ve kazandılar.
Senkromeç işçileri ile arasındaki fark
neydi? Bunu Senkromeç işçileri kendilerine sormalı.
Şunu unutmayalım! tarihte direnenler her zaman kazanamamıştır,
ama kazananlar her zaman direnenler olmuştur..
sonuna kadar taleplerinin arkasında durdular.
Nestle işçileri reve çıktıklarında burada
patron biziz kararları biz alırız, Tek Gıda hata
yaparsa onu da silmesini biliriz diyorlardı.
İşte bu kararlılık kazandırdı.
Ey metal işçisi kardeşim uyan!
Hep satanlar şimdi de satmaya devam
ediyorlar, 2017’de de devam edecekler.
N
estle işçileri
sözleşmeden neler
geçiriyor ama bizim
Ford Otosan
yalaka sahte sendikacılar
bayram izni bile alamıyorlar.
işçisi diyor ki;
Bunlar değişmez arkadaş.
Birde mesaiye çağırıyorlar,
hatların hızını arttırıyorlar. Biz
buna ses çıkartmadıkça ne
adam gibi sözleşme imzalanır.
Bugün susarsak yarın çocuklarımız sömürünün yeni
köleleri olduğunda, iş cinayetine kurban olduğunda,
çalıştığımız ücretin daha da altında bir hayat sürmeye
çalıştığında ne diyeceğiz?
Arkadaşlarımı hakkımızı almak için birlik olmaya, tek
kaldığımızı düşünmek yerine mücadele etmeye çağırıyorum.
"
Patron tarafından
Birleşik Metal üyeleri
Derby Tokai
işten atıldıktan sonra
zorla Çelik İş’e üye yapılan
Derby Tokai fabrikasındaki son işçisi diyor ki;
gelişmeler.
6 aydır zam vermeyen
Derby patronu fabrikada iftar
veriyor. İftara da özel uçağıyla
geliyor. Sözleşmeyi oldubittiye getirmek isteyen Gebze Çelik
İş yönetimi işçilerin zam farklarından kendilerine menfaat
sağamaya çalışıyor. Telefonlara ise şu mesajı gönderiyor;
“Değerli üyelerimiz sendika üyesi arkadaşlarımıza Ramazan Bayramı öncesi avans ödemesi yapılacaktır. Avans alabilmek için sendika üyesi olma şartı aranacaktır. Detaylı
bilgi için temsilci arkadaşlarla irtibata geçiniz."
METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ
5
Direniş Zafere Götürür!
F
ransız sermaye devleti “çalışma
reformu” adı altında bir dizi
sosyal ve ekonomik saldırıyı hayata geçirmeye çalışıyor. Hayata geçirilmeye çalışılan “reformlar”ın temel
amacı çalışma sürelerini uzatmak, ücretleri düşürmek, işten atmaları kolaylaştırmak...
Sermaye cephesinin pervasız saldırısına Fransız işçi sınıfı, emekçileri ve
gençliği genel grevler, kitlesel yürüyüşler, kent meydanlarının işgali, yollara
kurulan barikatlarla karşıladılar. Saldırıya geçit vermemek için gerçekleştirilen grev ve direnişlere azgınca saldıran
polis onlarca işçi emekçi ve genci yaraladı. Ama haklarının bilincinde olan ve
bu hakların korunması için mücadeleden başka bir seçeneği olmayan Fransız
işçi, emekçi ve gençlik yığınları herşeye
rağmen kararlı bir direniş sergiliyorlar.
Ülkemize baktığımızda ise AKP iktidarının ekonomik ve sosyal yıkım saldırıları dizginsiz bir biçimde devam
ediyor. Saldırı furyasında kiralık işçi büroları, bireysel emeklilik düzenlemesi,
vergi yükünün ağırlaştırılması, kıdem
tazminatı hakkının fona devredilmesi,
işten atmalar ve “teğet geçiti”ği iddia
D
edilen ekonomik krizin faturasının zamlarla/vergilerle emekçilere kesilmesi ve
daha bir dizi şey var.
Fransız proletaryasıyla müttefikleri
yılların birikimine dayalı direnişleriyle
saldırıları püskürtmeye kararlı görünüyorlar. Bu direniş hattı, bizim de parçası
olduğumuz dünya işçilerine mücadelede izlemeleri gereken yolu gösteriyor.
Evet, bizlere açlığı, yoksulluğu, onursuzluğu dayatan sermaye/AKP iktidarı
cephesinin saldırılarını durdurmanın
tek yolu da birleşik/topyekûn direniştir.
Çorlu’dan metal işçisi
“Artık susmayalım. Bir araya gelip,
örgütlenip, hakkımızı alalım.”
M
erhaba arkadaşlar. Ben Arçelik’te çalışan bir işçiyim.
Sizlerle Arçelik’te yaşananları paylaşmak istiyorum. Arçelik’te çalışma saatleri çok uzun. Normalde 8
saat ve 3 vardiya olarak çalışıyor görünüyoruz. Ama işler o kadar yoğun ki
sürekli 12 saat çalışıyoruz. Ve sürekli
sayı isteniyor bizden. Seri çalışmaktan
lavaboya bile gidemediğimiz günler oluyor. Ayrıca yemekhanemiz uzak. Bazı
bölümlerde yemekhaneye gidip gelmek
10 dakikamızı alıyor. Geriye kalan 20
dakikada yemek yiyip dinlenmen gerekiyor, tabii becerebilirsen.
Şimdi de kiralık işçilik meselesi çıktı.
Kiralık işçilerin de bizimle aynı işi yapmalarına rağmen ne sigortaları yatıyor
ne de adamakıllı bir hakları var. Yanyana çalışırken bazen soruyorlar, “abi,
bize de bayram harçlığı verirler mi? Biz
bayram izninin ücretini alacak mıyız?”
diye. Ama hiçbir hakları yok neredeyse.
Bayramdan önce televizyon verdiler,
hediye dediler ama keşke vermeselerdi.
Maaşlarımızdan kesinti yaptılar. Nedeni
ise televizyonu vergi ayında vermeleriymiş. Hem sürekli mesaiye bırakıp hem
de sen çok para kazanıyorsun diye kesintiye gidiyorlar. Yani patronlar kimseye bedava bir şey vermiyor. Bunun
yanında verilen erzaklardan ve bayram
Yanardöner gündemin yanardöner
insanları…
Sermaye boş durmuyor…
harçlıklarından dolayı hep vergi kesintileri oluyor. Bazen niye çalışıyoruz bilemiyorum. Böyle şeyler olacaksa
vermesinler, bir şey istemiyoruz.
Ama biz işçiler tüm bunları hak ediyoruz diye düşünüyorum bazen. Çünkü
insanlar hak ettikleri şekilde yönetilirler.
Aslında sessiz kaldıkları için işçi arkadaşlara kızdığımdan böyle konuşuyorum. Bu fabrikada benim gibi bunları
hak etmediğini düşünen işçiler olduğunu biliyorum. Aslında yalakalar hariç
hiçbir işçi hak etmiyor. Ama bilip de
susan işçiler var. Biz bilinçli işçilere çok
iş düşüyor. Öncelikle böyle düşünen işçiler olarak bir araya gelmek zorundayız. Ve sonra da fabrikadaki bütün işçi
arkadaşlarımıza bu uygulamaları hiçbir
işçinin hak etmediğini anlatmalıyız.
Artık susmayalım. Bir araya gelip, örgütlenip, hakkımızı alalım.
Beylikdüzü Arçelik’ten bir işçi
aha çok sömürmek, daha çok zenginleşmek
için yeni planlar, programlar hazırlanıyor ve
farklı şekillerde işçilerin emekçilerin başına
musallat oluyor. Bunun için işçilerin düşünme melekelerini yok edip kontrol altında tutmaya ve sermayenin elinde bir oyuncak haline getirmeye çalışıyorlar.
Yazık ki bazen başarıyorlar da.
Egemenler ellerindeki araçlarla gündemi kontrol
ediyorlar. Emirlerinde olan yandaş/yalaka medya, riyakar siyasetçiler, iktidarın payandası olan sözde Sivil
Toplum Kurumları (STK) vb. eliyle bu uğursuz işi yapıyorlar.
Vatandaş işçi Ahmet nasıl düşüneceğini bilemez
hale geliyor. Birgün bakıyor; ülkesinin bir tarafındaki
vatandaşları öldürülmüş, sürülmüş, evlerini barklarını
yitirmiş, en önemlisi 400 milletvekili kazanamayanların kışkırttığı savaş uğruna en yakınlarını kaybetmişler.
İkinci gün gördükleri ise bambaşka; Euro 2016
gündem başlığı… Hani savaş? Öldürülenler? Şehitler...?
Üçüncü gün; 3. Sayfa haberleri, hırsızlık, kapkaç,
tecavüz, kadın cinayetleri... Terör, bomba, iş cinayetleri, yarışma programları, evlilik programları, yayın yasakları…
Tüm bunlar yaşanırken, emekçilerin ürettiği artıdeğerler hükümet eliyle durmadan sermayedar takımına transefer ediliyor.
Nasıl mı?
Tabi ki sermaye kodamanlarının hizmetindeki AKP
hükümetinin sonu gelmeyen “torba yasalar”ıyla.
Gündemi meşgul edecek/oyalayacak tek bir madde
ortaya atıyorlar. Herkes bu maddeye dair tartışırken
patronlar lehine olan yasalar bir bir hayata geçiriliyor.
Hukuk, yargı, medya hükümetin yandaşları oldukları için torbalara atılan her maddeye banko destek
veriyorlar. İşçilerin emekçilerin hakkını savunması gereken sendikalar ise kış uykusundan bir türlü uyanamıyor. İşçi Ahmet de uyuyor. Savaş vatandaşı vuruyor.
İşçiyi vuruyor. Memleketimin yanardöner insanları,
yanardöner gündemin çarkında dönüyor da dönüyor.
Eskiler “kendini ezdirme hakkına, hukukuna sahip
çık.” Derlerdi. Bizler ise çocuklarımıza sürekli tembihleriz; “başkalarının hakkını gasp etmesine izin verme”
diye.
Peki ey işçi arkadaş!
Sen kendi hakkını koruyabiliyor musun?
Hakkını hukukunu araştırıyor musun?
Patron ne verirse razı mı geliyorsun?
Unutma, yarın çocuğun sana:
“Hakkını neden savunmuyorsun?” diye soracak.
İşçi arkadaş, sermaye iktidarının gündemlerine
teslim olma, kendini ezdirme, hakkına sahip çık…
Çorlu’dan metal işçisi
Mobbing Nedir?
Nasıl Mücadele Edilmelidir?
P
atronların aşırı kar hırsı nedeniyle ağır çalışma şartlarında,
düşük ücretlere çalıştırılıyoruz.
Bu sömürünün yanısıra çeşitli baskı ve
mobbing uygulamalarına da maruz kalıyoruz. “Psikolojik taciz/psikolojik şiddet” olarak da tanımlanan mobbing,
“yıldırma amaçlı yapılan kötü, rahatsız
edici davranışların sistemli ve sürekli olması halidir.” Daha çok kapitalist iş ilişkileri sonucu karşımıza çıkan mobbing
ırkçılık, mezhepçilik, cinsiyetçilik gibi ayrımcılık türleriyle de birlikte görülebilir.
Kişilik haklarına, cinsel kimliğine, etnik
ve mezhepsel kökenine, politik görüşlerine göre kişi baskı altına alınmak istenir. Her durumda amaç işçinin hem
psikolojik hem fiziksel olarak yılmasını,
işten kendisinin çıkmasını sağlamaktır.
En çok görülen mobbing türü “güce,
yetkiye, konuma” sahip patron ya da vekillerinin sergiledikleri saldırgan davranışlardır. Bu aşağılama, alay etme gibi
saygısız davranış ve tutumlar şeklinde
görülebileceği gibi, aşırı iş yükü vererek
ya da istemediği bir yerde çalışmaya
zorlayarak bezdirme şeklinde de olabilmektedir. Yanı sıra mesleki yeterliliğin
sorgulanması, kişiden iş ile ilgili bilgilerin saklanması, var ise yetkilerinin azaltılması şeklinde de görülebilir. Bu
durumun özellikle fabrikalarda kıdem
hakkını kazanmış ya da patronların “sakıncalı” gördüğü hak arama mücadelesinde öne çıkan işçi ve emekçilere
uygulandığını sıklıkla görmekteyiz. Patronlar işçinin kendi rızasıyla çıkmasını
sağlamak için bu zorbalığa sıkça başvuruyorlar.
Maruz kalınan bir diğer mobbing
türü ise, benzer pozisyonlarda olan işçiler arasında çekememezlik, rekabet gibi
çıkar çatışmaları şeklinde görülenidir.
Patronlar için daha fazla kar elde etmenin kural olduğu kapitalizmde işçiden
beklenen her zaman fazla ve hızlı çalışmasıdır. Bu nedenle fabrikalarda yüksek
performans dayatması gibi uygulamalarla adeta bir yarış ortamına sokulur,
işçi kardeşlerimizle rekabete zorlanırız.
Bireyciliğin öne çıktığı kapitalist toplumda fabrikalarda da işçiler arasında
dayanışma ruhu yek edilmek istenir. Bu
üretim koşullarında, ortak sınıf çıkarlarını göremeyen işçiler diğerlerini kendine rakip olarak görür. Böylesi bir
ortamda kimi zaman işçiler arasında da
mobbing görülebilir. Ya da yönetici konumundakilerin yönlendirmesiyle bazı
kişiler –yaygın deyimle patron yalakaları- diğer işçilere mobbing uygulayabilir.
Mobbinge uğrayan işçi ne yapmalıdır?
Diğer sorunlarda olduğu gibi mob-
İletişim adres ve
telefonları...
Mail adresi:
[email protected]
İstanbul - Esenyurt İşçi Kültür Evi
Yenikent Mah. Şehit Serkan Temeloğlu Sok. 25/A
(Eskule otopark girişi karşı sokağı) Esenyurt
Tel: 0506 146 40 75
e-mail: [email protected]
İstanbul - Kartal Üç Fidan Gençlik Evi
binge karşı da gerek bireysel gerekse örgütsel olarak mücadele etmek gerekiyor.
Bilinçli ve örgütlü işçiler, mobbing uygulamalarına sessiz kalmaz, mücadele
eder. Örgütsüz bir işçi ise böylesi saldırıların doğrudan hedefindedir. Bu nedenle mobbinge karşı işçinin kendini
korumasının en öncelikli/etkili yolu işyeri örgütlülüğünü ve işçiler arası dayanışmayı güçlendirmektir.
Mobbing uygulamalarına maruz kaldığımızı fark ettiğimizde ise öncelikle
sendikalı isek, durumu sendikanın işyeri
temsilcisine ya da sendika yönetimine
bildirmek gerekmektedir. Eğer sendikasız bir işyerinde çalışıyorsak yine de işçilerin birliğini harekete geçirmek, ortak
tutum almayı sağlamak için çaba harcamak gerekiyor. Bu sorunu yaşayan başka
işçilerle birlikte ortak hareket edilmelidir.
Öte yandan hukuksal anlamda mücadeleyi yürütecek yöntemler geliştirilebilir. Örneğin bize işe giriş alanımız dışında
bir iş verilirse bunun yazılı olmasını
talep etmeliyiz. Ya da mobbing kapsamına giren bir uygulamayı yazılı hale getirip ilgili yerlere bildirmek, taciz edici
söz ve davranışa maruz kaldığımızda
buna tanıklık edebilecek bir kişinin olmasını sağlamak gibi yöntemler geliştirilebilir. Zira dava sürecinde yazılı hale
gelmiş kanıtlara ya da tanıklara ihtiyaç
vardır. Bu alanda çeşitli hukuksal haklar
da mevcuttur. Yeni yeni elde edilen bu
kazanımlarla mobbinge uğrayan işçi
haklı fesih ya da ayrımcılık tazminatı gibi
taleplerle dava açabilmektedir. Eğer bu
nedenle işten atılırsak, direnişe geçerek,
sesimizi yükseltmek gerekir.
Mobbing gibi baskı türleri kapitalist iş
ilişkilerinin yarattığı, insanın bir başka
insan tarafından sömürüldüğü koşullarda, o hiyerarşik rekabete dayalı çalışma ortamlarında kendine zemin
buluyor. Kapitalizmin yarattığı birbirine
yabancılaşmış, bireyci, bencil, rekabetçi
insan tipinin, sömürüye dayalı bu kapitalist işleyiş temelinde kurduğu ilişkiler
de sağlıklı gelişmiyor. O nedenle köklü
ve kalıcı çözüm istiyorsak bu sömürü ve
ücretli kölelik düzenini değiştirmek için
mücadele etmemiz şarttır.
Kordonboyu Mah. Hamam sok. Özdemir İşhanı
Kat:2 No:29 Kartal
Tel:0551 411 99 14
İstanbul - Ümraniye İşçilerin Birliği Derneği
Tel: 0 535 257 70 99
İstanbul - Sefaköy İşçilerin Birliği Derneği
Halkalı Cad. No: 113 Kat:4 Daire: 7
Tel: 0212 690 71 53 - 0536 714 62 06
İstanbul - Gaziosmanpaşa - tel: 0535 915 32 45
Gebze İşçilerin Birliği Derneği
Hacı Halil Mah. Orhangazi Cad. Karalar işhanı
Kat3 Gencallar (Eski YKM) yanı
Tel: 542 843 16 01
Ankara - Sincan İşçi Birliği
Atatürk Mah. Melek Sok. No:2/12 (Yeraltı Çarşısı
A Kapısı karşısı)
Tel: 0553 457 81 06
Ankara - Mamak İşçi Kültür Evi
Tuzluçayır Mah. 586 Sok. 2/A
Tel: 0312 368 06 90
e-mail: [email protected]
İzmir - Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi
Dere Cad. 8072 Sok. No: 48 Çiğli
Tel: 0537 496 18 45
Manisa İşçi Kültür Sanat Derneği:
1. Anafartalar Mh. G. Osman Paşa Cd. No: 35/4
Tel: 0.533 054 90 67 - 0534 721 13 27
Adana - Sanayi İşçileri Derneği
Kuru Köprü Mah. No 14 Sok. No: 15 Seyhan
Tel: 0.538.970 64 95
Bursa - İşçilerin Birliği Derneği
Başaran İşhanı, Kat:4 No: 14 - Heykel
Kayseri İşçilerin Birliği Derneği
Sahabiye Mh. Mersin Sk Sim İşhanı No: 403
Kat: 4 Kocasinan
Tel: 0352 222 00 07
Trakya Metal İşçileri Birliği
Kazimiye Mh Omurtak Cad Gür Pasajı
no: 66 / Çorlu
Tel: 0534 976 45 81
İşçi Bülteni Özel Sayı:1368* Fiyatı: 25 Kr * Temmuz 2016 * Sahibi
ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Meşrutiyet
Mh. Kodaman Sk. No:111 /15 Şişli İstanbul Tel/Fax: 0 (212) 621 74
52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok
No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 577 54 92
METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ
7
BES: ‘Bireysel Emeklilik Sistemi’ değil,
‘Büyük Emekçi Soygunu’dur!
B
ireysel Emeklilik Sistemi (BES) diye adlandırılan yeni bir hak gaspı saldırısıyla karşı karşıyayız. Bize danışmadan maaşlarımızdan
100 lira kesilip sigorta şirketlerinin kasalarına aktarılacak. Bize sefalet ücretini reva gören bu sömürü ve kölelik düzeni, birkez daha arsızca elini
cebimize atıyor. Emeklilik hakkını fiilen ortadan
kaldıranlar şimdi de devlet güvencesinde olması gereken bu hakkı yamyam şirketlerin
eline teslim etmek için sinsi bir hazırlık içindeler.
BES de nereden çıktı?
BES, 2001’de bankalarla finans şirketleri tarafından oluşturulan bir sistem. Emeklilik yaşının kademe kademe arttırılması, emekli maaşlarının düşürülmesi ve emekli olsak bile
çalışmak zorunda kalmamızla beraber ortaya çıktı. Yani devlet
bize “SGK’dan emekli olsan bile yaşayamazsın, aç kalırsın sen
iyisi mi BES’ten emekli ol” dedi. Ancak zaten kıt kanaat geçinen bizler için her ay bu sisteme para ayırmak imkânsızdı. Haliyle işçiler bu sahtekarlığa rağbet etmediler.
Ancak sermayenin yeminli uşaklığını yapan AKP iktidarı bu
zokayı işçi sınıfına yutturmaktan vazgeçmedi. 2012’de çıkardığı
yasayla %25 devlet desteği sağlayarak BES’in işçiler için cazip
olduğu yalanını kıvırdı. Buna kanan bazı işçiler olsa da bir süre
sonra uyananlar sistemden ayrılmaya başladı. İşçi sınıfına karşı
yeni bir saldırı furyası başlatan AKP hükümeti, bu sefer torba
yasaların içine BES’i zorunlu hale getirecek maddeyi de ekledi.
Ayakkabı kutularına milyon dolarlar istifleyen bu hükümetin
şefleri, işçinin cebinden çaldıklarını patronların kasalarına aktarma arsızlığında yeni bir dönem başlatıyorlar.
BES’e dair yalanlar ve gerçekler
Mevcut sigorta sistemine kayıtlı olan 18 milyonun 4 milyonu BES’e dahil durumda. Bunların sadece 35 bini asgari ücretli. Yarıdan fazlasının maaşı ise 2.600 lira ve üzeri. Yani geçim
derdinde olan ve emekliliği hayal olanların BES’i düşünecek
hali yok.
Şimdiye kadar sisteme girenlerin 1/3’ü sistemden çıktı. Esasında çıkmak isteyen daha çok ama “5-10 yıl geçmeden çıkarsam elime hiçbir şey geçmeyecek” korkusuyla bekliyorlar.
Sistemde 5 yılını dolduranların yarısı “zararın neresinden dönersek kar” düşüncesiyle sistemden ayrıldılar.
Göründüğü kadarıyla 45 yaş altı işçiler için zorunlu hale getirerek 12 milyon işçiyi bu kapana sıkıştırma derdindeler. 50 ve
üzeri işçi çalıştıran yerleri kapsadığında da 3 ila 6 milyon kişi
için zorunlu hale getirilecek. Bu kapsama dahil olanların yaklaşık %40’ı asgari ücretli. Yani sigorta şirketleriyle AKP iktidarının
hedefinde asgari ücretlinin de BES’le soyulması var.
Katılım aitadını düşürüyoruz, isteyen 6 ay sonra çıkabilecek
diyerek zokayı yutulur hale getirmek isteyen sermaye iktidarı
her zaman ki gibi hırsızlığıa kılıf uydurmaya çalışıyor. Oysa sistemden ayrılanların ödemek durumunda kaldıkları paranın ne
kadarını geri alacakları belli olmadığı gibi geri ödemenin yapılacağı süre de belirsizdir.
%25 devlet desteği var ama 10 yılını doldurmadan çıkanlara destek falan da yok. 10 yılını doldursan da 56 yaşını doldurmadan parayı almak istersen yine destek falan yok.
10 yılını doldurmadan çıkanlardan %15, 10 yılını doldurup
çıkanlardan %10, sisteme 10 yılı ve 56 yaşını dolduranlardan
da %5 stopajı da kesiyorlar. Fon işletim ücreti de cabası.
Yani BES’e girmek var, çıkmak yok. Çıkan avucunu yalıyor.
Ne anladık biz bu işten. Her ay kesilen parayı geri alabilen
sevinecek neredeyse. Resmen dolandırıcılık.
AKP iktidarının işçilerden çalarak sigorta şirketlerinin kasalarını doldurmak amacıyla tezgahladığı bu pervasız saldırıya
karşı direnmek her onurlu işçi için görevidir.
Termikel’de insanlık dışı uygulama!
A
nkara’da Sincan OSB’de
kurulu bulunan
Termikel’de patron
tarafından işçi tuvaletlerinin
kapısına kartlı giriş sistemi
kuruldu. Ayrıca giriş sisteminin
yanına asılan duyuru ile günde 5
dakikadan fazla tuvalette kalan
işçilerin tuvalette kaldıkları
sürenin ücretlerinden
düşürüleceği duyuruldu.

Benzer belgeler

Gebze İşçi Bülteni

Gebze İşçi Bülteni gelen basınç altına kalan Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) Grev kararlı aldı. Anında harekete geçen patronlar sınıfının vurucu gücü AKP hükümeti, “Milli Güvenliği tehdit ediyor” gerekçesiyle grev...

Detaylı

metal işçileri bülteni

metal işçileri bülteni Ege İşçi Birliği mitinge “İşçilerin birliği, sermayeyi yenecek!” yazılı pankartıyla katıldı. Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası, Metal İşçileri Birliği, Direnişçi Kastaş işçileri, İnşaat işçileri,...

Detaylı