2yılda1 sayı 6
Transkript
2yılda1 sayı 6
9. ULUSLARARASI ‹STANBUL B‹ENAL‹ GAZETES‹ 16 EYLÜL - 30 EK‹M 2005 TAR‹HLER‹ ARASINDA HER CUMA RAD‹KAL ‹LE ß‹RL‹KTE MAV‹ JEANS’‹N DESTE⁄‹ ‹LE >>> 2. SAYFADA SÖYLEfi‹ Pelin Tan Axel John Wieder ve Jesko Fezer ile ... >>> 3. SAYFADA 2YILDA1’DE BU HAFTA >>> 2. SAYFADA YURTDIfiINDAN Dirk Fuhrig Pembe Bienal: 9. ‹stanbul Bienali 2YILDA1’DE BU HAFTA >>> 2. SAYFADA KARNAVAL GÜLÜfiÜ E. Osman Erden Sanatsal Alanda Mücadele Biçimi Olarak ‹stanbul Bienali 2YILDA1’DE BU HAFTA >>> 5. SAYFADA ‹NANÇ SIÇRAMALARI Levent Taflkan Kabu¤undan Ç›kmak 2YILDA1’DE BU HAFTA >>> 6. SAYFADA ‹ÇER‹DEN BAKIfi November Paynter Geçmifle Bakarken 2YILDA1’DE BU HAFTA ‹Ç KULVAR Charles Esche Bu ‹fller Zaman Al›r 2YILDA1’DE BU HAFTA 2 YILDA 1 21 EK‹M 2005, CUMA SAYI: 06 SON SAYI! What difference does it make? Ne fark eder?* CHARLES ESCHE Peki, ne fark etti bu dokuzuncu bienalin sonucunda? Tabii sergi hâlâ devam ediyor fakat belki flimdiden baz› sonuçlar ç›karmaya bafllayabiliriz. ‹stanbul’da bir etkisi olmufl gibi gözüküyor ki bu en az di¤er sonuçlar› kadar önemli ve belki böyle büyük bir flehir için oldukça güç bir görev. Bu bienali bekledi¤imizden çok daha fazla insan ziyaret etti ve ço¤u da geleneksel müze ziyaretçisinden yaflça daha gençti. Amaçlar›m›zdan biri bienalin etkisinin aç›l›fl günlerinden daha uzun zamana yay›lmas› oldu¤u için bu beni mutlu ediyor. Ama bu önemli mi? Bence önemli, en az›ndan sanatla karfl›laflt›¤›m›zda, biz insanlara bir fley olabilece¤ini düflünürsek. Sanat›n en önemli vazifelerinden biri mümkün olan›n s›n›rlar›nda çal›flmak ve böylece bu s›n›rlar› geniflletmektir. Bienal için bunu tasavvur edilebilece¤i kadar, bunu baflaran iflleri seçmeye çal›flt›k. Fakat sorun flu ki mümkün olan›n s›n›rlar›, içinde var olduklar› ba¤lam taraf›ndan çizilir, belirli bir tarihte belirli bir yerde mümkün olan, baflka bir tarihte ve zamanda mümkün olmayabilir. Bu nedenle, sanat›n bir ba¤lam içindeki (örne¤in New York’taki) olas›l›¤› baflka bir ba¤lama (örne¤in ‹stanbul’a) tafl›nd›¤›nda, orada mümkün olan›n s›n›rlar› farkl› çizildi¤i için anlams›zlaflabilir ve muhtemelen bu, geçmifl bienallerin bafl›na gelmifltir. Arac›n›n bulunmad›¤› uluslararas› sergilerde oldukça s›k yaflanan bir sorun, genelde ABD veya Bat› Avrupa’n›n olas›l›k s›n›rlar›n›n standart olarak kabul edilip, bu s›n›rlar›n baflka bir yerde gözü kapal› bir flekilde zorlanmaya veya görünür k›l›nmaya çal›fl›lmas›d›r. Umar›m ki bizim bienalimiz, bu duruma düflmekten kaç›nm›flt›r. ‹stanbul’u uluslararas› sanatç›lara, onlar› içine alacak yollarla tan›flt›rarak buradaki gerçek olas›l›k s›n›rlar›n›, teknik, politik veya este- tik, tecrübe etmelerini sa¤lad›k (tabii baz› durumlarda di¤erlerinden daha fazla). Bu koflullarda, bu h›rsla yola ç›kt›¤›m›zda tabii ki bu s›n›rlar› yak›ndan tan›yan ve iflleri görüp bilinçli bir flekilde yan›t verebilecek insanlara (size) ihtiyac›m›z olacakt›. Sanatç›lar›n eme¤i böylece bütünleni- yor veya ciddi biçimde geniflletiliyor. Uluslararas› ziyaretçilerimiz bienal için önemli, fakat her ‹stanbullunun yaln›zca burada yaflad›¤› ve düflündü¤ü için potansiyel olarak verece¤i bir tepki kadar sofistike yaklafl›mlar› olmas› mümkün de¤il. Bienali anlaml› k›lan sizsiniz ve siz olmasan›z bütün proje büyük ölçüde On sekiz y›ll›k varl›¤› süresince ‹stanbul Bienali, büyük çapta bir etkinlik ve güncel sanat dünyas›nda önemli bir referans noktas› haline geldi. Zengin oldu¤u kadar zorlay›c› bir kültürel ortam sunan kent, yeni ifller için verimli bir zemin oldu. Bu gerçek, özenli bir küratörlük alt›nda tarihsel ve güncel iflleri bir araya getiren tematik (antropofagia**) bir bienal modelini öne süren 1998 Sao Paolo Bienali gibi 盤›r aç›c› bir örnek olarak an›lmas› muhtemel bu y›l›n olarak fark›nday›z. Böyle bir rekabetin varl›¤›n› güncel ekonomik koflullar anlafl›labilir k›l›yor ve e¤er kürselleflmenin tekelleflme ve ayn›laflma e¤ilimlerine meydan okuyabilirse olumlu da olabilir. Önemli olan (ve zaten muhtemelen oyunda gol atmak için gereken) dünya flehirlerinin, konumlar›n› vatandaflla- r›n›n, tarihlerinin ve koflullar›n›n kendine özgü özelliklerine göre belirlemeleri. AB üyeli¤i için d›flar›dan al›nan de¤erlerin ve hukukun dayat›lmas› uygun bir yol olabilir fakat bu, ‹stanbul’un kendine has bir dünya kenti olarak korunmas› olas›l›¤›n› düflürür. Bütün bunlar, dünyan›n ‹stanbul’a ö¤retecek çok fleyi olmad›- ¤› anlam›na gelmiyor, fakat en az›ndan kültürel ve di¤er alanlardaki de¤ifl tokufllar›n bereketli olabilmesi için iki yönlü bir tercüme gereklidir. Yani umuyoruz ki bu uluslararas› serginin ‹stanbullu olmas› onu ayr›cal›kl› k›l›yor ve belki de baz›lar›n›n dedi¤i gibi gelecekteki uluslararas› güncel sanat etkinlikleri için bir mo- bienali ile daha önce hiç olmad›¤› kadar netleflti. Bu y›l›n Venedik Bienali ile keskin bir tezat oluflturan 9. ‹stanbul Bienali, ço¤unlukla cömertçe belirlenen miatlarla çal›flma olana¤› bulmufl “ola¤an flüpheliler”in ötesindekiler taraf›ndan güçlü ve yerinde çal›flmalar bar›nd›rmakla kalm›yor; ayn› zamanda yer ile uyum içinde “gevflek/hafif tema”s› ile sanatç›lara “yak›n” (bir bienal ba¤lam›nda al›fl›lmam›fl biçimde flükran doluydular) ve çeflitli yer ve anlat›m araçlar›n› fetifle dönüfltürmeden kullan›yor. Alçakgönüllü, kelimenin en iyi anlam›yla, ama yo¤un ve çok önemli bir çaba: Bu bienal ilham verici bir flekilde uluslararas› bienal rutinini k›rd›. Yeni müzenin yerine oturmas› ile gelecekteki bienaller flimdi potansiyel olarak ve umut edildi¤i gibi önceki temsilci ifllevinden kurtulacak ve bu sayede sanat›n gerçekli¤imizi kavrama ve tahayyül etmenin eflsiz bir biçimi olma rolünü keflfe devam edecek. [Çeviren: Hazel Tulgar] * Direktör, International Artists Studio Program, Stockholm ** Kültürel yamyaml›k • del teflkil etmesini sa¤l›yor. Küreselleflmenin sundu¤u olas›l›klar›n çeflitlenmesi ve hatta birbiriyle çat›flmas› gerekiyor, özellikle de bu küreselleflme itifl kak›fl›n›n korkunç ötekisini, yani milliyetçi veya dini köktencili¤i do¤urmamas› için. Yerel kamusal alan bu yöndeki e¤ilimlerle en kolay mücadele edebilece¤imiz zemindir ve bence, ‹stanbul Bienali’nin ertesinde ortaya at›lacak büyük soru fludur, mümkün olan›n güncel s›n›rlar› üzerinde, konuflmay› nas›l teflvik edebilir ve yayg›nlaflt›rabiliriz. Bu soru, bat›ya getirilen ‹slam veya Cumhuriyetçi tarihlerle ilgili bildik elefltirilerden ‹stanbul’un tart›flmas›z bir flekilde karmafl›k olan kendi kimlik anlay›fl›yla hesaplaflmas›na ve vatandafllar›n›n Güneydo¤u Avrupa’da yaflayan dünya vatandafllar› olman›n ifllevsel bir modelini gelifltirmesine kadar birçok meseleye de¤iniyor. Bu, ‹stanbul’un karfl› karfl›ya oldu¤u büyüleyici ve belki de son derece korkutucu bir güçlük. Dünyan›n baflka yerlerinde iflleyen modelleri deneyerek ve gelifltirerek yeniden bir dünya kenti olmak... Mesele art›k bir yakalamaya çal›flma oyunu de¤il, tekrar kanatlar› kesilmeden önce ne kadar ileri uçulabilece¤i. Bunu yapmak aç›k fikirle gerçeklefltirilecek birçok deneyi, yenilgiyi ve s›n›rl› baflar›lar› içeriyor. Bienal zaten her zaman böyle bir yolculu¤un bir parças› olmufltur, sadece flimdi hem söz konusu potansiyel hem de risk daha büyük. Yani hâlâ önümüzde bu soru var “ne fark eder?”. Morrissey’in flark›n›n devam›nda söyledi¤i gibi “Hiç... ama flimdi gittin ve bu gece önyarg›lar›n seni ›s›tmayacak.” E¤er bienal baz› önyarg›lar› kald›rd›ysa veya en az›ndan ‹stanbullular›n ve sanat turistlerinin omuzlar›nda biraz daha rahats›z edici bir yük olmalar›n› sa¤lad›ysa o zaman dikkate de¤er bir fley yapm›fl demektir. [Çeviren: Balca Ergener] * The Smiths, yazar› Morrissey/Marr. • Friend of mine, Sanya with his family Alexander Ugay’›n 22 siyah-beyaz foto¤raf ve bir videodan oluflan Teksasl›y›z adl› iflinden. Ola¤an fiüphelilerin Ötesinde MARIA LIND* bir zaman kayb› veya ‹stanbul’un arzu edilen “dünya kenti” konumunu garantilemek amac›yla üretilen, uluslararas› sanat standartlar›n›n s›radan bir kopyas› olurdu. Bienalin dünyada birkaç ana yerleflim aras›nda oynanan ve çok büyük bir rekabeti bar›nd›ran ‘kentsel özellikler oyunun’ bir parças› oldu¤unun do¤al Objektife bak›n, çekiyorum, çekiyorum, çeek-tim! Phil Collins’ten foto¤raf ve nesnesi üzerine >>> 6. SAYFADA ‹KSV’nin Büyük S›nav› Var Murat Odabafl›’dan 10. Bienale giden yolda... >>> 5. SAYFADA Bienal Virüsü Ankara’da Son 9B Konuflmas› Ferhat Özgür’den Türkiye-Kore ortak sergilerinin dördüncüsü “S›r-Zaman: Türkiye ve Kore’den Sanat” üzerine >>> 5. SAYFADA Rana Öztürk’ten 13. 9B Konuflmas› Notlar› >>> 5. SAYFADA Duymuyor musun? Bir Sonraki Bienal için Beklentiler Vas›f Kortun’un sorusuna yan›tlar >>> 4. SAYFADA ctrl_alt_del üzerine >>> 4. SAYFADA Otto Berchem Pavel Büchler tarihte bu hafta >>> 4. SAYFADA >>> 5. SAYFADA >>> 6. SAYFADA 2 YILDA 1 www.iksv.org/bienal Kabu¤undan Ç›kmak Bar›fl isteyen, ba¤›ms›zl›k isteyen, taksim isteyen, adan›n tamam›n› isteyen, kendi evini isteyen, hiçbir fley istemeyen herkes dev bir siyaset makinesinin parças›d›r. LEVENT TAfiKAN* K›br›s sorunu bütün K›br›sl›lar›n sorunudur, dolay›s›yla hemen hemen her K›br›sl› bu sorunun içinde kaybolmufltur. Cumhurbaflkanlar›, BM Genel Sekreterleri eskitmifl, buruflturup omzunun üzerinden atm›fl bir sorun-adad›r K›br›s. Hepimiz bu sorunun parças›y›z. Türk, Rum; bar›fl isteyen, ba¤›ms›zl›k isteyen, taksim isteyen, adan›n tamam›n› isteyen, kendi evini isteyen, hiçbir fley istemeyen herkes dev bir siyaset makinesinin parças›d›r ve ço¤umuz bulundu¤umuz yerden hiçbir fleye genifl aç›dan bakam›yoruz. Böyle bir adan›n baflkentinde, ara bölgeye destursuz dalan II. Selim Caddesi’nde küçük bir dükkân›n vitrininde Sex Pistols albüm kapa¤›n› and›ran pembe-sar› bir poster, “Never Mind the Politics, We Are The Curators” diyordu. Saat sabah›n ikisiydi ve dükkândaki bofl bira fliflelerinin say›s› dolular›nkinden fazlayd›. “‹nanç S›çramalar›” gece tan›mazd›, gündüz tan›mazd›, haftasonunun anlam›n› bilmezdi. Uykum vard› ama uyumak istemiyordum. Bunun bir parças› olmam gerekiyordu. Ofis dedi¤imiz dükkânda turuncu bir kanepe, çeflitli sandalyeler, bir iki koltuk, sanatç›lar›n kullanacaklar› boyalar, f›rçalar, paketlerce hindistan cevizi rendesi, üstü dizüstü bilgisayar› dolu bir masa ve nereden peydahland›¤›n› kimsenin bilmedi¤i bir çek-yat vard›. Gecenin o saatinde yap›lan www.leaps-of-faith.com toplant›da, herkes yard›m etti¤i sanatç›lar hakk›nda son durum raporu veriyordu. Ben de baz› sanatç›lar›n çal›flmalar›n›n prodüksiyonuna köfleden bucaktan yard›m etmifltim, fakat bütün bu haz›rl›k sürecinden sonra “‹nanç S›çramalar›” tafl›n›n K›br›s gölünde oluflturabilece¤i dalgalar konusunda hiçbir fikrim yoktu. Benim için “‹nanç S›çramalar›” Kuzey K›br›s’›n kabu¤undan ç›k›p kendi sorunlar›ndan ve dertlerinden baflka fleylerle tan›flmas›yd›. Epey uzun bir zamand›r sokaktaki K›br›sl› uyan›r, kahvalt›s›n› yapar, ifline gider, kahvesini içerken tiraj art›rmak için bafl sayfalara trafik kazalar›n›n kondu¤u yerel gazetelerde K›br›s sorunu hakk›nda yaz›lanlar› okur, sonra yabanc› siyasetçilerin K›br›s hakk›nda verdi¤i demeçleri okur, Türkiye gazetelerinde ise Türkiye-AB güreflinin son durumuna, ve de spor sayfalar›na bakar, sonra ifline koyulurdu. K›br›s sorunu yerli sanatç›lar için de sonsuz bir ilham kayna¤›yd›. Bu sergi K›br›sl› için dünyan›n geri kalan›yla, onlar›n sorunlar›, onlar›n sanat› ve sanatç›lar›, bu sanatç›lar›n yorumlar› ve bak›fl aç›lar› ile tan›flma f›rsat›yd›. K›br›s sorununu hep ayn› a¤›zlardan haber bültenlerinde dinlemektense, farkl› ülkelerden gelen insanlar›n ad›na alternatif denebilecek ço¤u zaman kelimelere gerek duymayan lisanlar›yla anlat›fllar›na tan›k olmam›zd›. K›br›s sorunu serginin konular›ndan sadece biriydi. Biz, politikac›lar›n baflaramad›¤›n› baflard›k. K›br›sl›lar ortak bir amac› gerçeklefltirmek için u¤rafl›yordu ve ben Kuzey’de yaflayan bir K›br›sl› olarak ilk defa kendimi K›br›s’tan daha büyük bir oluflumun parças› gibi hissettim. Sergi kat›l›mc›lar›ndan Phil Collins ile flarab›m› paylaflt›m, Mark Bijl ile kahve içtim, Platforma 9.81 üyeleriyle dans ettim, otuz y›ld›r giriflin yasak oldu¤u Lefkofla Havaliman›’ndan Sigalit Landau için dikenli tel kestim ve bir ay önce akl›m›n ucundan bile geçmeyecek bunun gibi fleyler yapt›m. Söylemek gerekir ki, sergi yeterince Lefkoflal›ya ulaflmad›. Belediyelerin (Türk ve Rum Lefkofla belediyeleri) ancak m›zm›zl›k olarak tabir edilebilecek tutumlar› baflta olmak üzere, bu durumun çeflitli nedenleri vard›. Yerel bas›n›n ilgisi azd›. Sergi, K›br›s’ta yeterince tan›t›lamam›flt›. Baz› yap›tlar için izin bile al›namam›flt›. Bunlara ra¤men halk›n daha fazla ilgi göstermesi gerekirdi. Ofis nöbetindeyken turistler yerlilerden daha s›k u¤ray›p broflür istedi, hatta serginin broflürüne bakmadan baz› sanatç›lar›n ne yapt›¤›n› bilenler, çal›flmalar›n yerini soranlar da vard›. Her serginin iyi ve kötü yanlar› vard›r. Bu, birçok kifli için, Lefkofla için oldu¤u gibi, bir ilkti. Ben “‹nanç S›çramalar›”n› baflar›l› bir bafllang›ç ve Kuzey K›br›sl›ya dünyay› geri kazand›rabilecek bir köprünün temeli olarak görüyorum. * Sergi prodüksiyon asistan› KARNAVAL GÜLÜfiÜ ‹NANÇ SIÇRAMALARI SAYFA 2 21 EK‹M 2005, CUMA Sanatsal Alanda Mücadele Biçimi Olarak ‹stanbul Bienali Bu seneki bienal, sanatsal alandaki mücadelede baflar›l› bir sonuçtan ziyade zeki bir manevra olarak yorumlanmal›d›r. • 9. ‹stanbul Bienali, gerek ça¤dafl› olan di¤er bienaller aras›nda, gerekse Türkiye sanat ortam›nda ortaya koydu¤u farkl›l›kla dikkat çekti. Rosa Martinez’in Maria de Carral ile birlikte düzenledi¤i Venedik Bienali ve yine Martinez’in küratörlü¤ündeki ‹stanbul Modern’de gerçekleflen “Çekim Merkezi” sergisi gibi içerikten çok, star sistemine dayanan risksiz sergi etkinlikleri ile küratörlerin daha çok içerik üzerine kayg›land›¤›, çok ünlü olmayan sanatç›lar›n kat›ld›¤› 9. ‹stanbul Bienali aras›nda keskin bir ayr›m söz konusu. Keza Arap Emirlikleri’nde gerçekleflen Sharjah Bienali gibi olabildi¤ince steril, birincisi yap›lan yüksek topuklu, bol havyarl›, kristal avizeli Moskova Bienali gibi flaflal› bienallerin yan›nda kent yaflam›n›n içinde kaybolma/gömülme iste¤ini bar›nd›ran, mütevaz› olma kayg›s›n› tafl›yan bu bienal, güncel sanat alan›n›n normallefltirilerek s›radanlaflt›r›lmas›na, gücünün so¤urulmas›na ve bienal fikrinin dünyada giderek daha yo¤un olarak turistik bir kent pazarlama arac› olarak ele al›nmas›na karfl› alternatif bir durufl sergiledi. 2003 y›l›nda Milan Knizak ve Giancarlo Politi ortakl›¤›nda düzenlenen 1. Prag Bienali’nin ard›ndan söz konusu küratörlerin incir çekirde¤ini doldurmayacak nedenlerle giriflti¤i iktidar mücadelesi sonucu bu sene ayn› anda iki tane Prag Bienali gerçekleflti. Prag’daki bu trajikomik durumun karfl›s›nda Charles Esche ve Vas›f Kortun’un uyumlu birlikteli¤i 9. ‹stanbul Bienali’nin olumlu noktalar›ndan biri olarak karfl›m›za ç›k›yor. Öyle bir uyum ki; Silke Otto-Knapp’›n tuvalleri, Paulina Olowska’n›n hal›lar› gibi bienalin kalitesini düflüren seçimlere katlan›lmas›n› da içeriyor. Bu seneki bienal, ‹stanbul’un merkezinde yer ald›¤› co¤rafyan›n sorunlar›n› içeren politik içeri¤i ile dikkat çekti. Gerek terör gerek yo¤un göç olarak do¤rudan ‹stanbul’u etkileyen ‹srail-Filistin çat›flmas›, Balkanlarda yaflanan trajedilerin yaratt›¤› travmalar, Irak iflgali gibi konular etkinli¤in siyasi yan›n› ortaya koydu. Sermayenin ve iktidar›n kamuya aç›k tart›flma platformlar›ndan uzak tutarak gerçeklefltirdi¤i ‹stanbul’daki kentsel dönüflüme karfl›, özellikle Uzakdo¤ulu sanatç›lar›n kendi deneyimlerinden yola ç›karak oluflturduklar› sanat alan›ndaki direnç örneklerini içeren bu seneki bienalin, önceki bienallerden farkl› olarak do¤rudan ‹stanbulluya seslenerek fark›ndal›k yaratma do¤rultusunda bir nebze de olsa baflar› sa¤lad›¤› söylenebilir. A¤›r parfüm kokulu, bol s›f›rl› müzayede salonlar›n›n manfletlerde oldu¤u, fakir kiflisel koleksiyonlar›n parlat›larak müzelefltirildi¤i, vasat sanatç›lar için düzenlenen büyük sergilerle yanl›fl gündemlerin yarat›ld›¤›, gittikçe iktidar›n ideolojik bir ayg›t› olma s›n›r›na do¤ru çekilen Türkiye’deki sanat alan›n›n içinde bu seneki bienal güçlü bir mücadele örne¤i gösterdi. Pierre Bourdieu’nün ileri sürdü¤ü gibi “alan”, sadece anlam iliflkilerinin de¤il güç iliflkilerinin ve bu iliflkileri de¤ifltirmeyi hedefleyen mücadelelerin yeridir; dolay›s›yla sürekli de¤iflim yeridir. 9. ‹stanbul Bienali’nin ald›¤› sanatsal tavr›n iktidar ba¤›nt›lar›nda ne denli dönüflüm gösterebilece¤i henüz meçhul. Bugün baflar›l› gibi gözüken bienal, ancak ileride görülebilecek olan etkileri ile tam olarak de¤erlen- dirilebilir. Dolay›s›yla bu seneki etkinlik, sanatsal alandaki mücadelede baflar›l› bir sonuçtan ziyade zeki bir manevra olarak yorumlanmal›d›r. “Karnaval gülüflü, her fleyden önce flenli¤e özgü bir gülüfltür, dolay›s›yla da herhangi tek bir komik olaya verilen bireysel tepki de¤ildir. Karnaval gülüflü, tüm halk›n gülüflüdür. ‹kincisi, ufku evrenseldir; karnavala kat›lan kat›lmayan herkese yönelen bir gülüfltür. Tüm dünya, gülünç yüzüyle, nefleli göreceli¤i içinde görülür. Üçüncüsü, bu gülüfl müphemdir; hem nefleli ve zafer dolu hem alayc› ve taklitçidir. Söyler ve inkâr eder, gömer ve hayat verir. Karnaval gülüflü iflte böyle bir fleydir.” (Michail Bakhtin, Rabelais ve Dünyas›, Çev: Çiçek Öztek) Platform yer al›yor. Vas›f Kortun bu merkezin yönetmeni. Uluslararas› sergilerde birçok Türk sanatç›n›n yer almas›ndan dolay› kendisine teflekkür ediyoruz. Kendisi, sanat›n geçmifline sahip ç›kma konusunda çok sayg›n. Ancak, yerel sanatç›lar baz› liderlik istekleriyle birtak›m problemler yaflanmas›na neden oluyorlar. Vas›f, gerçekten dünyada efline az rastlanan bir kiflili¤e sahip. Onunla arkadafl olamayacak kimseyi düflünemiyorum. Platform’da bulunan sergi alan›ndaki büyük odalarda dört adet dazlak at heykelini görebilirsiniz. Bu eser, Hüseyin Alptekin taraf›ndan yap›lm›fl, heykelin ad› H-fact: Horses & Heroes ve bu atlar Venedik’te yer alan San Marco Kilisesi’nden ödünç al›narak buraya sergilen- mek için getirilmifl. Daha do¤rusu, ‹stanbul’dan 1200’ lerin bafl›nda Katolikler taraf›ndan çal›narak götürülen bu atlar› yeniden bir araya getirmifl. Alptekin, Venedik’e götürülen bu eserlerin tekrar iade edilmesi için Venedik yetkili makamlar›na baflvuruda bulunmufl. Ancak Venedikli yetkililer bu konuda oldukça gergin davranm›fllar, böylece yaln›zca sergi süresi içinde atlar› ödünç vermeyi kabul etmifller. Bu tür beden figürlerinin yer ald›¤› eserlere ve projelere karfl› çok duyars›z kal›yorum. Ancak, yine de buradaki atlar› görebildi¤im için bir ümidimi gerçeklefltirmifl oluyorum. ‹stanbul, yüzy›llardan beri her fleyiyle, bu arada el ifli atlar›yla zirvede, sorun, bizim içinde yaflad›¤›m›z sürecin Avrupa’ya daha yak›n bir yükseliflte olup olmayaca¤›d›r. Sanatç› kat›l›mc›lar›n ço¤unlu¤u 80’li y›llarda do¤mufl ve Bienal yeni y›ld›zlar› tan›t›yor. Tuval ve heykel hiç ortaya ç›km›yor. Ziyaretçilerin gezisini daha kolay bir hale getirebilmek için neler yap›lmal›? Onlar›n arzu etti¤i do¤rultuda film gösterimleri yapmak, araflt›rmac› sanatç›n›n duvar metinlerini içeren eserlerini göstermek herhalde önemli olmal›. Bütün Bienalde bir ya da iki günde her fleyi göremezler ise çok mutsuz olacaklar. Bekli de Phil Collins’in Karaoke videosundan seyredecekleri popüler kahramanlar› Smiths’te ‹stanbul'un o ince kültürünü seyredecekler. Morrissey hayranlar› her yerde güçlü bir yi¤it olarak görünecek. E. OSMAN ERDEN • Bienalin Ötesindeki Turistik Bölge LARS NILSSON Türkiye’nin Avrupa’ya en yak›n bölgesi olan ‹stanbul, gerçekte nas›l bir rol oynuyor? Lars Nilsson, Dokuzuncu kez ‹stanbul’daki Bienali izliyor. Kürtler, K›br›s ve tutuklularla ilgili halen birçok soru iflareti duruyorken, Türkiye iki hafta sonra Avrupa Birli¤i’ne üyelik için müzakerelere bafllayacak. Ülkede yay›nlanan birçok gazete yazar Orhan Pamuk’un “Türk Ordusunun yaklafl›k yüz y›l önce bir milyondan fazla Ermeni’yi ve 30.000 Kürt’ü katletti¤ine ve bu katliamlara karfl› sessiz kal›nd›¤›na” dair demeçlerine dikkat çekiyor. ‹stanbul’un Avrupa ile sanatsal aç›dan birçok yönden ba¤lant›s› var. Bunlardan biri ‹stanbul’da aç›lan Bienal. ‹stanbul'un daha çok orta kesim zenginlerinin oluflturdu¤u bir kesim, flimdilerde s›kl›kla tekstil ve ihracat iflle- Bienal Mekânlar›na Ne Olacak? Ana sergi mekânlar›ndan fiiflhane’deki Deniz Palas Apartman› ‹KSV taraf›ndan 2005 y›l›nda al›nd› ve Bienalde kullan›lmak üzere elden geçirildi. Kapsaml› bir restorasyon çal›flmas›ndan sonra içinde konser ve sergi salonlar› ile ofisler de bulunacak olan yap› ‹KSV’nin merkezi ve etkinlik mekân› olarak kullan›lacak. Di¤er önemli Bienal mekânlar›ndan Bankalar Caddesi’ndeki Garanti Binas›’n›n sat›lmas› planlan›yor. ‹stanbul Bienallerine ev sahipli¤i yapm›fl olan Antrepo binalar›ndan 5 no’lu olan›n›n gelece¤i flimdilik bölgenin çehresini büyük ölçude de¤ifltirecek olan ve kamuoyu gündemini de meflgul eden Galataport projesine ba¤l›. Tophane’nin ara sokaklar›na sakl› Tütün Deposu’nun Bienal sonras›nda renove edilmesi söz konusu. Kesin olmamakla birlikte yap›n›n bir kültürel etkinlik mekân›na dönüfltürülme olas›l›¤› yüksek. fiiflhane’deki Bilsar Binas›, normalde Bilsar firmas› taraf›ndan depo olarak kullan›l›yor. Bina Bienalden sonra tekrar geçici bir depo olarak kullan›lmaya bafllanacaksa da Bilsar, gelecekte proje ve etkinlikleri misafir etmek üzere önerilere aç›k. Firma flimdiki ana üslerinin arkas›ndaki binalar› tekrar yap›land›rmay› ve geniflletmeyi planl›yor. Bu de¤iflimlerin ard›ndan söz konusu mekân, tasar›mlar›n›n sergilendi¤i bir dükkân›n ve kültürel etkinliklere ayr›lm›fl daha büyük mekânlar›n yer alaca¤› bir alana geçit ifllevi görecek. Odakule’nin yan›ndaki Garibaldi Binas›’n›n, sahibi ve ‹talyan Kültür Merkezi taraf›ndan bir performans, tiyatro ve konser mekân›na dönüfltürülmesi Bienalde kullan›lan bir yap›n›n kültür-sanat yaflam›na kazand›r›lacak olmas› aç›s›ndan umut verici. • riyle u¤rafl›yor. Bu kesimin içinde de yüksek ö¤renim görmüfl, bat›n›n bilgi teknolojisini kullanabilen ve yerel piyasa liberalizmini iyi bilen genç erkek ve kad›nlar yer al›yorlar. Favori sanatç›lar›mdan biri olan ‹ranl› Solmaz Shahbazi, bu kesimi baflar›yla yans›tt›¤› “Perfectly Suited for you” adl› videosunda bizi ‹stanbul’un zengin ailelerinin ikamet etti¤i ‘’medeni’’ bir semte, Bahçeflehir’e götürüyor. Uydu antenlerinin yo¤un oldu¤u, genifl kald›r›mlar›n yer ald›¤›, arabalar›n yavafl gitti¤i bu semtte, parklarda, çocuk parklar›nda, oyun alanlar›nda, okullarda, marketlerde bulunan çöp kutular› bofl duruyor. Burada kusurlu hiçbir fley yok. Amerikal› (ya da ‹sveçli) gazeteciler bu yeni yaflam biçimini ve halk›n duru- munu anlayabilirler. Zengin ve fakir hiçbir zaman yanyana gelemiyor. Türk filmlerinde s›kl›kla ifllenen , zengin genç, fakir komflu k›z›na afl›k olur temasi cok klasiktir ama bu burada hiç de gerçek de¤il. 9. ‹stanbul Bienal’i efl küratörleri, ‹stanbul’dan Vas›f Kortun’un ve Rooseum’un önceki yönetmeni olan Charles Esche, her yeni serginin, pozisyonunu kendinden bir öncekine ve dünyadaki di¤er büyük sanat olaylar›na göre ayarlad›¤›ndan bahsediyor. Kortun ve Esche, ‹stanbul’da gerçekten ayaklar› yere basan bir etkinlik yapmay› seçmifller. Bu yeni projeye kat›l›mc› olarak Türkiye’den ve yak›n bölgelerden sanatç›lar davet etmifller ve bu projenin hayata geçirilmesi için aylar öncesinden çal›flmalara Daha Yak›n Bir fiey Sunmak... bafllam›fllar. ‹stanbul Bienali’nin daha önceki sergileri, kültürel yönden tarihsel de¤eri olan mekanlarda görkemli aç›l›mlara sahne olmaktayd›. Kortun ve Esche, modern ‹stanbul’un kalbi olan ‹stiklal Caddesi’nin çevresindeki bofl binalar› ve kiral›k mekanlar› kullanarak daha önceki klifleleflmifl yap›dan uzaklaflmay› ve kar›fl›k bir dünya metropolü olan bu kent, böyle bir yaklafl›mla günlük yaflam›, bu tür bir sergiye sokmay› baflarm›fllar. Bienalde yedi adet de¤iflik mekan bulunuyor ve bunlar birbirlerine 30’ar dakikal›k yürüyüfl mesafesinde bulunuyor. Egzotik ve eski flehirden uzaklaflmak bana neredeyse bir yük gibi geliyor. ‹stiklal Caddesi’nde ayn› zamanda ‹stanbul’un bir sanat merkezi olan Garanti Labplace: ‹çerisi mi? D›flar›s› m›? • Serdar-› Ekrem 81 BOB PARTINGTON PHILIPPINE HOEGEN PEL‹N TAN / ZÜHRE SÖZER‹ Mekân (Kumbarac› Yokuflu No: 64, Gezici Apartman›, Beyo¤lu), sanat enstalasyonlar›n›n dönüflümlü olarak sergilenece¤i ve önünden geçenlerin s›n›rl› say›da üretilen bask›lar› ve di¤er nesneleri sat›n alabilece¤i bir galeri ve dükkân olarak varl›¤›n› sürdürecek. Bu mahallede yaflanan kozmopolit kayma, olumlu veya olumsuz bir geliflme olmas›n›n d›fl›nda durdurulmas› imkâns›z bir h›zla gerçeklefliyor. Mekân, hem flimdiden a¤›rl›kl› bir mevcudiyeti olan yeni toplulu¤un içinde hem de projelerin bir k›sm› için yerel esnaf›n hizmetlerinden yararlanabilece¤i bir yap› olarak geleneksel yerel atmosferin içinde ifllevini sürdürüyor. Bu mekân›n amac›, çeflitli alanlardan yerel yeteneklerle iflbirli¤i yaparak geleneksel bir sanat galerisine nazaran soka¤a ve insanlara daha yak›n bir fley sunmak. Bu ‹stanbul’da oldukça eksikli¤i duyulan bir kavram ve bu nedenle nüfusu giderek artan tüketici kitleleri yaflam tarz› ve kültürel kimlik aray›fllar›nda (bu durumun fark›nda olan) büyük yabanc› markalara baflvuruyor. Yeni ‹stanbul’u Diesel ve Adidas’›n flekillendirmesini önlemek için bu aç nüfusun bunun gibi “gerçek” mekânlara ihtiyac› var. [Çeviren: Balca Ergener] (Bienal süresince sergilenen projenin ad› “Sevdi¤in ile beraber olamazsan can›m, beraber oldu¤unu sev...” idi) LabPlace, Galata bölgesinin küçük bir soka¤›nda bulunan bir binan›n zemin kat dairesinde yer al›yor. Mekân›n ön kap›dan arka avluya aç›lmas› için dairenin içindeki kap›lar›n büyük bir k›sm› ç›kar›lm›fl. Üst katlarda yaflayan aileler, içeri girip ç›karken buradan geçmek zorunda kal›yorlar. Mekâna ilk gidiflimde, bu ailelerden birinin arka avluyu iflgal etti¤ini görmek beni çok flafl›rtm›flt›. Avluda, büyük bir masa ve aile üyelerinin üzerinde televizyon seyredip dinlendikleri minder kapl› bir divan bulunuyordu. D›fl mekân tam teflekküllü bir oturma odas› gibi kullan›l›yordu. Buran›n bir sergi mekân› oldu¤unu anlatmaya çabalad›k ama itirazlar›m›z nazikçe bir kenara itildi ve oturup çay içip s›k› bir yemek yemekten baflka seçene¤imiz kalmad›. Bu sahne, içerisi ve d›flar›s›, kamusal ve özel mekân aras›ndaki kar›fl›kl›k daha sonra yap›lan serginin do¤as›n› çok etkiledi. Üst kattaki komflular›m›zla olan etkileflimimiz yo¤unlaflt›, çaylar içildikçe mekân›n kullan›m› ve oradaki etkinliklerimizle ilgili sürekli bir fikir al›flverifli oldu. LabPlace kaba ve güzel; ferah ve tan›ms›z, gerçekten de bir aç›k alan (her ne kadar hiç bir flekilde tarafs›z olmasa da). Tünel’e yak›n, eriflimi kolay ve bir proje mekân› olarak çok büyük olanaklar sunuyor. ‹stanbul’da proje mekânlar›, sanatç› inisiyatifleri biçiminde kurumsal olmayan bir sanat ortam›n›n olmay›fl›, göz önünde bulunan sanatç›lar›n say›s›n› ve ifllerin çeflitlili¤ini s›n›rl›yor. Tabii ki ba¤›ms›z projeler de yap›l›yor, ama bunlar›n hiçbiri sürekli de¤il, hiçbiri düzenli olarak sunum gerçeklefltirmiyor. Bu nedenle de sanat çevresini oluflturan küçük grubu dengeleyecek niteli¤e hiç ulaflm›yor. Aktif bir ba¤›ms›z sanat mekân› iflletmek son derece zor, özellikle de hiçbir fon ya da deste¤in sunulmad›¤› bir ortamda. Ancak ‹stanbul’daki sanat ortam›nda olabilecek en sa¤l›kl› fleylerden biri bu olurdu. [Çeviren: Rana Öztürk] 9. ‹stanbul Bienali s›ras›nda Philippine Hoegen, Yasemin Özkaya, Caroline Stikker adl› sanatç›lar› konuk eden Serdar› Ekrem 81; iki seneyi aflk›n süredir devam eden LabPlace-Yer Laboratuvar› projesinin eylem alan›. Sanatç› ve mimarlar› konuk ederek ortak üretimleri hayata geçirmeyi amaçlayan proje, araflt›rma-tart›flma-sunufl içerikli üretim süreçlerini temel al›yor. Bu nedenle Serdar-› Ekrem 81’i sergi mekân› olarak tan›mlam›yoruz. Mekân›n enerjisini proje yoluyla kurulan iliflkiler a¤› oluflturuyor. Dolay›s›yla do¤rudan mekân üzerinden bir ba¤lam kurmay› ve mekân›n “süreklili¤i”ni temel alm›yoruz. Rastlant›lar sonucu karfl›m›za ç›kan bu mekân›n çekici yan›, sadece yaflam alanlar›m›za yak›n ve ucuz olmas›. Ekonomik ya da baflka nedenlerle mekân kaybedilebilir, ancak süreklili¤i korunmas› gereken oluflan enerjidir. Mekân ve yaflam üzerinden sosyal ve siyasal sorumluluklar›m›z› sorgulayan bu proje, farkl› mekânlarda vücut bulmaya devam edebilir. Akademik ve bireysel üretimlerimize devam ediyor olmam›z, özellikle e¤itime odaklanmam›za neden oluyor. E¤itim yüksek duvarlar, güvenlik sistemleri ve hiyerarfli gerektirmeyen ba¤›ms›z yap›lar içinde de var olabilmeli, formal sanat ve mimarl›k e¤itim yap›s› d›fl›nda alternatif araflt›rma ve e¤itim olas›l›klar› aranmal›. Kentin mahallelerinde ba¤›ms›z ve otonom mekânlar› var eden dinamiklerin e¤itimde de aç›l›mlar yarataca¤›na inan›yoruz. Ayr›ca bu proje arac›l›¤› ile, farkl› kentlerde beraber çal›flt›¤›m›z sanat/mimarl›k insiyatifleri ile aram›zdaki üretimi ço¤altmak istiyoruz. • • • SAYFA 3 2 YILDA 1 www.iksv.org/bienal 21 EK‹M 2005, CUMA Kenti Nas›l Satmal›? Berlin ya da ‹stanbul 9. Bienalin Garanti Binas›n›n ilk kat›nda yer alan iki Alman sanatç› Jesko Fezer ve Axel John Wieder’in Berlin üzerine yapt›klar› araflt›rma izleyicilere bugünkü ‹stanbul ba¤lam›nda iliflki kurabilme olas›l›klar› tan›yor. 1980 sonras› neoliberal ekonomik stratejiler ile kentsel rant›n üretildi¤i ve tüm aktörlerin bu süreci paylaflt›¤› bir dönemi takiben; 90’larda kültürel ya da küresel söylemler ile yerel ekonomik geliflimcilerin ve küresel yat›r›mc›lar›n elinde “kentsel dönüflüm”, “gentrification” (soylulaflt›rma- makullefltirme) ad› alt›nda kentin nas›l pazarland›¤›n› izliyoruz. Haydarpafla ya da Galataport projelerinin tart›fl›ld›¤› bugünlerde; Fezer ve Wieder Berlin duvar›n›n y›k›lmas›ndan sonra Berlin’in flahit oldu¤u kentsel dönüflüm, planlama projelerinin günümüze yans›malar›n› araflt›r›yorlar. Bu örnek belki de kent araflt›rmalar›m›zda, kapitalizmin soyutlaflt›r›lmas› yerine tekil örneklerin karfl›laflt›r›ld›¤› ve alt kültür, kentsel ayr›mc›l›k, medya stratejileri, üst-kentsel söylemlere dair analizler ve bu süreç içinde bu analizlerin birbirleri ile iliflkilerinin izlenmesi gerekti¤ini vurguluyor. PEL‹N TAN Kentin “yeniden düzenlenifli” hangi kelimelerle ve hangi imgelerle gerçeklefliyordu; bu durum, söze nas›l yans›yordu, nas›l ivme kazan›yordu? 1980 sonras› neo-liberal ekonomik stratejiler ile kentsel rant›n üretildi¤i, tüm aktörlerin bu süreci paylaflt›¤› ve içinde oldu¤u bir dönem oldu. 90’larda ise kültürel ya da küresel söylemler ile kentlerin yerel ekonomik geliflimcilerin ve küresel yat›r›mc›lar›n elinde “kentsel dönüflüm”, “gentrification” (soylulaflt›rma-makulefltirme) ad› alt›nda pazarland›¤›na flahit oluyoruz. ‹stanbul’un ayn› süreçten geçti¤i, Haydarpafla veya Galataport projelerinin tart›fl›ld›¤› bugünlerde; Bienalin Garanti Binas›n›n giriflinde solda yer alan iki Alman sanatç› Jesko Fezer ve Axel Wieder’in 1990 sonras› Berlin kenti üzerine yapt›klar› araflt›rma izleyicilere ‹stanbul ba¤lam› ile iliflki kurabilme olas›l›klar› tan›yor. Kapitalizmin mekân ile iliflkisinde kapitalizmin soyutlaflt›r›lmad›¤› bu yaklafl›mda; kapitalizm ve mekân gerilimi sürecindeki alt kültür, kentsel ayr›mc›l›k, medya, üst-kentsel söylemler, iliflkisel dair analizler yap›l›yor. Karfl›laflt›r›lmal› tekil kent örnekleri sadece kent araflt›rmalar›m›z› derinlefltirmemize katk›da bulunmuyor ayn› zamanda bu gerilim içinde birey olarak konumumuzu tekrar sorgulatt›r›yor. Projeniz Do¤u ve Bat› Berlin’in birleflmesi sonucu 1990 sonras›nda kentin planlama ve mimarisine yans›yan problemleri ve sosyal yaflam ile iliflkisini ele al›yor. Berlin’in kentsel sorunlar›na yaklafl›m›n›z ve projenizin kurgusu nedir? On befl y›l önce Berlin Duvar›’n›n y›k›lmas›n›n, (hem infla edilen mimari ö¤eler ba¤lam›nda, hem de kentle ilgili imgelerin üretilmesi anlam›nda) siyasi ve sosyal aç›dan kent gelifliminde önemli rol oynad›¤› aç›k. Uygulanmakta olan mimari kararlar›n yan› s›ra Berlin’in tafl›d›¤› “anlam” üzerine süreklilik gösteren bir tart›flma ve bu “anlam”› yeniden oluflturma çabas› bulunuyordu. Projemiz, bunlar›n sonucu olarak ortaya ç›kan karmafl›kl›¤a ve bu alanlar›n kamusal kullan›mlar›na odaklanan bir çal›flmayd›: kentin “yeniden düzenlenifli” hangi kelimelerle ve hangi imgelerle gerçeklefliyordu; bu durum, söze nas›l yans›yordu, nas›l ivme kazan›yordu? Araflt›rmam›zda üç farkl› alana odaklanmaya çal›flt›k: Berlin’in dergilerde nas›l anlat›ld›¤›, istatistiki veriler ve bunlar›n nas›l görsellefltirildi¤i ve Berlin üzerine elefltirel kuramlar gelifltiren kent bilimcilerle, aktivistlerle yap›lan röportajlar›n video bant kay›tlar›. Bu üç boyutlu araflt›rmada, son on befl senelik dönem içerisinde “var olan alanlar›n aktif hale getirilmesi” fleklinde nitelen- direbilece¤imiz konuya odaklanmaya çal›flt›k. Özellikle istatistiki veriler konusunda, malzemeyi, yoruma olanak sa¤layan bir yap›ya kavuflturman›n önemli oldu¤unu düflündük. Bu yüzden de, çok boyutlu, uzamsal aktar›m gerçeklefltirme olana¤› sa¤layan mimari modelleme tekniklerini kulland›k. Söz konusu teknikleri kullanarak dönüflümü sa¤lad›¤›m›z bu süreç, “Berlin karfl›t›” bilgilerin toplanmas›na imkân veren al›fl›lmad›k yöntemlerden ba¤›ms›z davranabilmemizi sa¤lad› (ki, 1998 y›l›nda Berlin’de düzenlenen NGBK’da [Neuen Gesellschaft für Bildende Kunst] yer alan “Baustop Randstadt” projesi örne¤inde oldu¤u gibi, bu yöntemlerle ve bu yöntemler kullan›larak ortaya ç›kar›lan ifllerle de ayn› flekilde ilgilendik). Yani, Bienal projesi için istatistik merkeziyle iflbirli¤i yaparken bir yandan da kendi özel araflt›rmam›z› yürüttük. Di¤er bir deyiflle nüfus, toplumsal geliflim ve inflaat faaliyetleri üzerine toplad›¤›m›z klasik verilerin yan› s›ra elimizde, yap›lan eylemlerin, mitinglerin güzergâhlar›, elefltirel söylemin hâkim oldu¤u yerler, sanat sektörünün uzamsal geliflimi ve yasal olmayan tekno kulüplerinin adresleri ya da CCTV (Kapal› Devre Televizyon) kameralar›n›n bulundu¤u yerleri gösteren harita gibi daha spesifik bilgiler de bulunuyordu. Elimizde bulunan bu çok yönlü verileri kullanarak, “bilgi birikimi hakk›nda bilgi” oluflturan, hem karmafl›k, hem de karfl›l›kl› iliflkileri göz önünde bulunduran bir okumayorumlama olana¤› yaratmak için çabalad›k. Gerçekli¤in haritalara ve sergilere yans›yan biçimi, her zaman hem hakikate, hem de kurguya gönderme içeriyor. Bu durum, bir fleyi gerçekçi bir biçimde temsil etti¤i var say›lan nesnenin çok yönlü bak›fl aç›s›yla de¤erlendirilmesine dair daha köklü bir gelene¤e sahip olmas› nedeniyle, sanatsal ba¤lamda daha olanakl› görünüyor. Ancak ayn› zamanda günümüzde, mimari modellerin de (sergi malzemesi olarak kullan›ld›klar›, kendilerine özgü tarihçeleriyle birlikte) tasar›m sürecinin temsilcisi olarak veya daha nadir durumlarda, minyatür bir ev ya da sanal neticenin öngörülmüfl flekli olarak sunulma e¤ilimi bulunuyor. Biz, model, flema ve heykel aras›ndaki ba¤lant›yla, biri di¤erine evrilirken yaflanan geçifl süreciyle ilgilendik. Çünkü bu, bir nesne olarak bir anlam içeren, gerçeklikle olan iliflkileri bir niyet bar›nd›rd›¤› için kay›tlara geçmifl bulunan verilerle aralar›ndaki iliflkinin ötesinde siyasi bir flekle sahip olan biçimler yaratma olana¤› sa¤l›yordu. Ancak bu model ve imgeleri, var olan kentsel yap›ya derinden ba¤l› olmalar›na ra¤men, hayali kazançlar ya da öznel yaklafl›mlar olarak tan›mlama yöneliminde de¤ildik. E¤er dergilerde yer alan imgeler, kentin, olas› yat›r›mlara ve konuklara yönelik tan›t›m›n› yap›yorsa, o zaman demektir ki böylesi estetik deneyimler gerçekten yaflanm›fl (ya da tam tersi, bu deneyimlerden uzak durulmufl) ve bunlar karar verme süreçlerini, yap›lan ziyaretleri, o kente yerleflme fikrini, kenti farkl› aç›lardan bakarak de¤erlendirme prati¤ini etkileyen unsurlar olmufltur. Di¤er taraftan kulland›¤›m›z modeller, “toprak mülkiyetiyle ilgili ücretlendirmeler” gibi etkenleri de tart›flma konusu ediyor, ki söz konusu etken kat planlar›yla ilgili flemalar ve haritalarda sokaklar› temsil eden yap›lar kadar bile geliflmifl görünmüyor. Bu tarif do¤al olarak “her fleyi yerli yerine oturmufl düzenli bir kent” fikrinden daha karmafl›k bir anlam içeriyor. “Düzenli kent” sözünde normatif bir ça¤r›fl›m var: kent, onda yaflayanlara ve onu ziyaret edenlere “belirli” bir tonlamayla seslenmeli. Ancak imgelerin (örne¤in dergilerde yer alan imgelerin) yaratt›¤› etki net bir flekilde belirlenememektedir; di¤er medya araçlar› ve tart›flmalarla ba¤lant›l› olan bir söylem vard›r ve bu söylem de imgelerin yaratt›¤› etkiyi belirleyebilme aç›s›ndan önemli bir yerdedir. Bu iliflkiler a¤› çerçevesinde bir kentin anlat›m› kesinlikle siyasi bir flekle bürünüyor. Baflka neler yap›yorsunuz? Hangi ba¤lam içinde yer al›yorsunuz? Proje kentleri, toplumlar›n ayr›cal›k tafl›yan birer ürünü olarak de¤erlendiren kent politikas›na daha kapsaml› bir flekilde dâhil olma durumundan do¤du. Senelerdir sergilerde (bazen daha genifl gruplar eflli¤inde) birlikte çal›fl›r›z. Kültür dizgesi ba¤lam›nda gerçeklefltirdi¤imiz projelerin ço¤u, kentsel geliflimin görünür hale gelen sorunlar› ve bunlara getirilen elefltirilere odaklan›r. Örne¤in Berlin’de Galerie Meerettich için düzenlenen bir sergi vard›; bu sergi için galeri binas›n›n cam›na flemaya benzeyen, camdan bir yap› infla ettik. Binan›n çevresinde gözlemlenen kentsel durum ile kuramsal düflünce aras›nda ba¤lant› kuruyordu. Katja Reichard ile birlikte Berlin’de hem kitapç›, hem de bir tart›flma alan› olan Pro qm’i iflletiyoruz. Buras› ayn› zamanda projenin belgelendi¤i ve kentsel alan çevresinde rastlanan söylemlerin sergilendi¤i bir yer olarak da görülebilir. Jesko Berlin’de, UdK’da mimarl›k okudu¤u için ve Axel da bir sanat tarihçisi oldu¤u için çok disiplinli bir yaklafl›m›m›z var. Jesko ayn› zamanda An Architektur adl› derginin de editörü. Her ikimiz de bu dergiye yaz› veriyoruz. Bir kentin alt kültürünü analiz etmenin, sunman›n, karfl›l›kl› iliflkileri önemseyen bir okuma biçimine alt yap› oluflturdu¤unu, var olan çok katmanl›l›¤›, belirli siyasi ve ekonomik stratejilerin sonuçlar›n› ortaya ç›kard›¤›n› düflünüyorum. Bu anlamda biraz Berlin’den bahseder misiniz? Wieder ve Fezer’in Bienaldeki enstalasyonlar› Kentsel Durumlar (Berlin) kurulum aflamas›ndayken. Yaz›lar›m›zda, son on befl y›l›n genifl kapsaml› elefltirel tart›flmalar›n› ve karfl›t kültür inisiyatiflerini temel alabildik. Do¤al olarak daha önceki dönemlerde gözlemlenen tart›flmalar ve inisiyatifler de çal›flmalar›m›zda yer ald›. Ayr›ca, daha önce de ad› geçen “Baustop Randstadt” projesi gibi kültürel inisiyatifler de katk›da bulundu. Tüm bu anlat›m biçimlerinin, di¤erlerine bask›n gelen argümanlar› da iflin içine katarak, geçmifli de¤erlendirerek karfl›laflt›rmas›n› yapt›k ve bu söylemlerin birbirleriyle nas›l bir iliflki içerisinde oldu¤una bakt›k. 1 May›s’ta düzenlenen eylemlerin güzergâhlar›yla ilgili örne¤i ele al›rsak; 90’l› y›llar›n ortalar›nda yeni kent merkezinin birbiriyle ihtilaf halinde bulunan ifade biçimlerinin çarp›flma alan› haline nas›l geldi¤i ve karfl›c› co¤rafyalar›n daha sonra yeniden “kaybeden” s›fat›n› nas›l kazand›¤›n› görebiliriz. Ayn› zamanda moda dergilerinde ya da yaflam biçimlerini konu alan süreli yay›nlarda yer alan, bir konunun foto¤raflarla ifllendi¤i makalelerde de, bazen karfl›t kültür imgelerine ya da bu imgelerin yer ald›¤› yerlere göndermeler yap›ld›¤› görülebilir. “D›flar›da b›rakma” ve “dâhil etme” konusunda sergilenen bu esnek tav›r, bask›n siyasi uygulamalar›n önemli bir parças›n› teflkil etmektedir. Buna ba¤l› olarak, karfl›t bilgi birikimi sorunsal› baflka bir flekilde ele al›nmal›d›r. Sakl› kalm›fl gerçekleri iffla etmek yerine, birçok fleyin zaten bilinmekte oldu¤u kabul edilmelidir. Berlin’in, di¤er alanlardan öte, kültür sektöründe böylesi ilgi uyand›ran bir konumda bulunmas›n›n, mekânsal olanaklar›n›n zenginli¤iyle alâkas› olabilir. Bilgi eksikli¤i, bilgiye ulaflma yolundaki k›s›tlamalar yerine Berlin’de, bu amaca yönelik sunulmufl olanaklar ve vaatler birbiriyle yar›fl halindedir. Geçici bir süre için sergi ve üretim alan› olarak kullan›lan Haus des Lehrers at Alexanderplatz, kendi varl›¤›n› korumay› baflaracakt›r. Ancak Demokratik Alman Cumhuriyeti (DAC) modernizmi, bunun tersi bir biçimde de¤erlendirilmesine ra¤men, ça¤dafl kent görünümüne estetik aç›dan katk› sa¤lam›flt›r. Di¤er yandan Karl-Marx Yolu boyunca uzanan bu özel binalar›n görüntü bak›m›ndan, genifl olanaklar›n bulundu¤u bu ortam taraf›ndan istismar edildi¤i de söylenebilir. Bu nedenle, karfl›t alanlar geçici ve iliflkisel kavramlar olarak ortaya ç›kar. Gerçi biz, karfl›t tarihten ziyade, kentsel geliflimin normatif söylemi ve bu söyleme getirilen elefltirilerle ilgiliydik: Karfl›t tarih nas›l var olur ve sonradan baflka bir tarihe yerini nas›l b›rak›r? Berlin flehri ne tür politikalarla ve stratejilerle flehir planlamas›yla ilgili yap›lara ve mimari koflullara kavufltu? Gündelik yaflam ve sosyal alanlar hangi yöntemlerle Berlin’deki bu dönüflüme adapte edildi? Bölge nas›l de¤iflti ya da kent içi alanlar nas›l oluflturuldu? Projemiz dâhilinde yer alan en ilginç soru, kentsel geliflimin nas›l kaliteli k›l›nabilece¤i idi. Bu çok özel bir de¤iflim mi, yoksa genellefltirilmeli ve büyük flehirlerin gelifliminde ortaya ç›kan ortak unsurlar burada da görülmeli miydi? Biz görünümün siyasi boyutuna odakland›¤›m›z için, belirgin bir amaç içermeden “alan yaratma” durumunun flafl›rt›c› biçimde görünür oldu¤una tan›k olduk. Esas karar verilmeden çok önce ortaya ç›kan imgelerle sunulan büyük projelerde örne¤in. Berlin’deki mekânlar›n yeniden yap›lanma sürecinin di¤er flehirlere göre daha h›zl›, daha sert, daha zoraki ve daha yo¤un yafland›¤›n› fark ettik. Ancak bu süreç ayn› zamanda daha net ve tepkiseldi de. Bu anlamda Berlin’deki geliflim son derece aç›kt›r. Bu durum, “yeniden yap›lanma süreci”nde di¤er flehirlerde farkl› tart›flmalar›n yer almad›¤› anlam›na gelmez. Ancak Berlin’de olas›l›klar aras›ndaki tart›flma ve uzlaflma, flehir planlamac›l›¤›n›n de¤iflmez bir ilkesi haline geldi. Bunu farkl› örneklerle ispatlamak mümkün; on seneyi aflan bir süredir planlar› çizilen Alexanderplatz mesela. Tam da bu nedenden dolay› acil bir de¤iflim ihtiyac› olmamas›na karfl›n üzerinde çal›fl›lan planlar sadece geçici çözümler düzeyinde kalm›flt›r. Ya da önceden belirtti¤imiz gibi, h›zla flehir planlamas›n›n bir arac› konumuna gelen, “mekânlar›n bir amaç do¤rultusunda kullan›lmas›” örne¤i gibi. K›sa süreli anlaflma- larla birlikte, potansiyel kullan›c›lar ve mülk sahipleri ortak ç›karlar› konusunda iletiflime geçer. Kentsel geliflimle ilgili farkl› görüfllerin tart›fl›ld›¤› bu politikalar›, postfordist planlama modellerinin önemli bir parças› olarak gördük biz. Yani flehir politikalar›, verilen siyasi kararlar›n etkin temsilcileri olmaktan ziyade, özel olarak tasarlanm›fl ve finanse edilmifl projelerin öncüleri gibi ifllemektedir. “Berlin bir devinim içinde, süreklili¤i olan bir de¤iflim içinde...” Bu neoliberal klifle genelde global kentler için kullan›l›r. Bu konuda ne düflünüyorsunuz? Berlin hakk›nda en çok söylenen fley bu; sürekli de¤iflim içinde olan bir flehir. Genelde de bu ifadenin eflli¤inde vinç imgesi ve gençlik kültürü yer al›r. Sürekli üretilen bu sloganlar ve fikirler, gençlik kültürü ve sanatsal tablo görünümünde flehir yaflam›ndaki belirli detaylara gönderme içerir. Bu ifadelerin içerdi¤i anlam art›k de¤iflti. Bir örnek, bu durumu aç›klamaya yard›mc› olabilir. 70’li senelerde Kreuzberg’teki gibi basit (ayn› zamanda k›smen terk edilmifl halde olan) yap›lar, sosyal devletin araçlar› kullan›larak ki bu yeni flehir planlamas›yd›, giderilmeye çal›fl›lan bir sorun görünümünde ortaya ç›kt›. Böylece, flehrin bu bölümünün d›fl›nda kalan eski yerleflim birimleri, gelir düzeyi düflük insanlar ve özellikle de alternatif yaflam biçimleri peflinde olan kifliler için ilgi çekici bir hâl ald›. Söz konusu ‘sahiplenilmemifl’ yerler, fordist üretim sistemi düzenlemelerinin etki alan› d›fl›nda kald›¤› için, buralarda baflka türlü bir yaflam sürme olas›l›¤› vard›. 90’l› y›llar›n bafl›ndan beri, yasal olmayan gece kulüplerinin, barlar›n, son derece önemli bir pazar konumunda bulunan “gençlik kültürü endüstrisi” üzerinde etkili oldu¤u aç›kça görülmektedir. 90’l› y›llarda bofl alanlar›n bu flekilde kullan›m› yayg›nlaflt› ve yetkililer taraf›ndan da kabul gören, onaylanan bir yöntem halini ald›. Örne¤in, Philipp Oswalt ve di¤erlerinin öncülük etti¤i, Avrupa Birli¤i taraf›ndan finanse edilen “kent katalizörü” projesi kapsam›nda, süreli alan kullan›m›n›n kültürel ve ekonomik olanaklar› araflt›r›l›yor. Bu nedenle flunun fark›na var›lmal›; kentin muhalif sesleri pazarla ilgili süreçlere her geçen gün daha fazla dâhil olmaktad›r. Benzer bir flekilde, Haus des Lehrers ya da Breitscheidplatz’taki Bikinihaus gibi yoksul semtler, güdülen siyasi politikalar sayesinde ça¤dafl kent ortam›yla bütünlefltirilmektedir ki bu semtler var olan kültürel uygulamalar sayesinde, eski Bat› Berlin’in yeni Berlin’e dönüflümünün tipik birer temsilcisi haline gelmifltir. Bu durumu postfordist planlamalar›n temel unsuru olarak tan›mlamak mümkün; söz konusu unsur var olan olanaklara esnek bir flekilde eriflim sa¤layabilmekte ve bunlardan yararlanabilmektedir. [Çeviren: Asl› Takanay] • SAYFA 4 2 YILDA 1 www.iksv.org/bienal Vas›f Kortun: Bu bölümü de ‹stanbul Bienali’nin gelece¤iyle ilgili görüfllere ve düflüncelere ay›rd›k. Bir sonraki, 10. Bienal olaca¤› için elbette özellikli bir yerde duruyor. Burada Bienalle ilgili çok say›da yay›n› izleme f›rsat› buldunuz. En son düzenlenen 9. Bienal’de, kentle ve bu kenti gerek içinde yaflayarak, gerekse ilgili yay›nlar› okuyarak izleyen kiflilerle, bu kentte bulunan alanlar›n kullan›m›yla ilgili verilen kararlarla, farkl› bir iliflki kurulmaya çal›fl›ld›. Bu yaklafl›m›n sonucunda bir sonraki bienal için farkl› beklentiler olufltu¤u görülüyor. Bu konuyla ilgili düflüncelerinizi bizimle paylafl›r m›s›n›z? Luchezar Boyadjiev: ‹stanbul Bienali benim hayat›ma 1992’de “komflu ülkede düzenlenen sanatsal bir etkinlik” olarak girdi. 2003 senesine geldi¤imizde ise, “sadece komflu ülkede düzenlenen bir etkinlik” olma özelli¤ini büyük ölçüde yitirmiflti. Art›k, t›pk› Venedik’teki ya da Kassel’deki bienaller gibi “görmek ve görülmek” üzere gidilmesi gereken yerlerden biri olmufltu. Zaman ac›mas›zd›r... Birebir sohbetlerde insanlar›n bahsetti¤i kadar kötü durumda oldu¤unu düflünmesem de, tarihsel anlamda önemi olan baz› mekânlar›n çok kötü flekilde kullan›lmas›, harcanmas› konusuna de¤inmeden edemeyece¤im. Yine de ‹stanbul Bienali gerçekten, bir “hayat kurtarma operasyonuna” ihtiyaç duyuyordu. Charles Esche ve Vas›f Kortun’un yapm›fl oldu¤u suni teneffüs ile dokuzuncusunu sonland›rd›¤›m›z flu günlerde Bienal, güvenli bir flekilde “yo¤un bak›m ünitesi”nden ç›kt›. Elbette bu bir sokak gösterisiydi; Roza Martinez’in ‹stanbul Modern’de sergilenen çal›flmas›yla Bienalin bu yönü aras›nda bulunan tezatl›k, sadece, bir bienalin müze çat›s› alt›nda sergilenmesi gerekmedi¤ini ya da tam tersi, bir müze gösterisinin Bienalde sergilenmesi gerekmedi¤ini görmemizi sa¤lad›. Baz› ifller yay›nlarda bulunan metinlerdeki ruha ters düfler ve o noktada, eve dönünce anlat›lacak “görülmezse olmaz” bir çal›flman›n eksikli¤i hissedilir. Buna ra¤men bizim, yeterli say›da “mükemmel” çal›flmaya tan›kl›k etme flans›m›z oldu. Daha da önemlisi, Bienal ve Bienalin parças› oldu¤u kent birbirine s›ms›k› kenetlendi, son zamanlarda böyle bir fleye rastlamak çok kolay de¤il. Asl›nda bu anlamda Bienal harika geçti ve kentten mekâna-mekândan kente yans›yan uyum yaln›zca “hat›rlanas›” bir fley olmakla kalmad›, bence tekrarlanmas› güç bir baflar› niteli¤ini de kazand›. Bu nedenle 10. Bienal’i düzenlemek daha da zor olacak. Belki de sadece güzel bir gösteri sergilemeye ihtiyaçlar› vard›r... Di¤er taraftan, 2005 için keflfedilen yeni mekânlarla ilgili neler yap›laca¤›n› gerçekten merak ediyorum. ‹stanbul Bienali’nin mazisinde bulunan, ama sonra yüzüstü b›rak›lan ilgi çekici mekânlar bulunuyor. Ama belki kenti çekici k›lan fley de burada; belki bu, insan›n tüm duyular›n› harekete geçiren heyecan verici bir kentin ortaya koydu¤u bir meydan okuma. Görmek için sab›rs›zlan›yorum... [Bulgar sanatç› ve küratör, 3. ‹stanbul Bienali, 1992] Gilane Tawadros: ‹stanbul’un tarihsel cazibesi ziyaretçilerini, buradan edindikleri küratoryal izlenimleri imparatorluk döneminin silikleflen görünümlerinin bulundu¤u kent tuval üzerine aktarmaya mecbur edecek kadar do¤urgan bir malzeme sunarak, ‹stanbul’un onlar için nas›l “karfl› konulmaz” bir kent oldu¤unu kan›tlad›. 9. ‹stanbul Bienali, geçmiflin muhteflem an›lar› aras›nda bu¤ulu gözlerle dolan›p durmay› ve o dönemlerde var olmufl, efli benzeri kolayca bulunmaz ruhlar› büyüler yaparak geri getirmek için çabalamay› kararl›l›kla reddediyor. Bunun yerine bienal, geçmifl ile gelecek aras›nda bir yerlerde duran ve her ikisini de dokusunda yans›tan Beyo¤lu’nda yafland›¤› flekliyle, ‹stanbul’un “günümüz gerçekli¤i”ni anlamak için çaba sarf ediyor. Öyleyse elbette 10. ‹stanbul Bienali de bu kentin gelece¤ini, tutkular›n›, düfllerini s›ms›k› kucaklamak durumundad›r. Ve bunu yaparken de, “gelece¤in nelere gebe olabilece¤i” konusunda yap›lacak sohbete, kentin insanlar›n› da dâhil etmek zorundad›r. [Yazar, Elefltirmen ve Küratör, Uluslararas› Görsel Sanatlar Enstitüsü Kurucu Müdürü, Londra (1994-2005)] Solvej Helweg Ovesen: ‹stanbul ile Berlin aras›nda flu anlamda benzerlikler kurmak mümkün: Zamanlar›n› ve yarat›c›l›klar›n›, “etkileyerek flekillendirebilecekleri” kentsel bir çevreyle gerçeklefltirecekleri evlilik iliflkisine yönelten her iki kentin insan›na da, yaflad›klar› yer son derece çekici geliyor. 9. ‹stanbul Bienali, kent sakinleri ve yeni sergi mekânlar› arac›l›¤›yla, hem radikal, hem de resmi yöntemlere baflvurarak bu potansiyeli harekete geçiren bir çerçeve yaratmay› baflard›. Benim gibi zi- yaretçilere göre 9. ‹stanbul Bienali, son derece cömert ve anlaml› bir flekilde kentin kap›lar›n› bizlere açt›: güven veren, yaflanabilir ve hâlâ geniflleyen bir flehir oldu¤unu gösterdi. Ayn› zamanda ‹stanbul Modern aç›ld› ve kentin sanat ortam›n› temsil eden bir baflka katman daha olufltu. Böylece bu iki aç›l›m bienalin kentte ortaya ç›kard›¤› türden bir ilgi ve de¤iflim sayesinde görünür hale geldi. ‹stanbul kenti bu anlamda birden fazla ‹stanbul Bienali’ne konu olabilecek yap›da. Türk sermayesi ile iliflki içindeki sanat üretimi ve sunumu düflünüldü¤ünde, harita oluflturma araçlar› ve hem flizofrenlik derecesinde modern kültürle, hem de geleneksel kültürle iliflki içerisinde olmak, sanatsal bak›fl aç›s›yla (ister sanatç›lar›n, ister küratörlerin, yönetmenlerin ya da elefltirmenlerin görüflleri olsun) bütünleflmifl gibi görünüyor. Aç›kças› bu araçlar›n sürekli düflünmeye, pratik yapmaya ve üretim yerlerine ihtiyac› var. Yerel sanat ortam›n›n bienaller aras›nda geçen süre zarf›nda da canl› kalmaya gereksinimi var. ‹stanbul Bienali taraf›ndan tetiklenen, “öteki”ne, yurtd›fl›ndaki olanaklara, iletiflim a¤›na ve yerel bilgi birikiminin geliflimine, inisiyatiflere aç›k olan bu düflünce tarz›, sa¤l›kl› bir üretim düzeyine ulaflm›fl görünmektedir. Bu geliflim, sadece (bir metropol olan) Berlin’de de¤il, ayn› zamanda Vilnius, Prag ve Tiran gibi yerlerde yaflananlarla da benzerlik göstermektedir. Bir sonraki ‹stanbul Bienali için çok kesinleflmifl beklentilerim yok, ancak sanatsal al›flveriflin gerçekleflmesi ad›na yepyeni yöntemler gelifltirmek ve bunlar› hayata geçirmek için ortaya koyduklar› radikal katk› sayesinde gerçekten son derece ilham verici bir ortam yaratan flimdiki bienalin küratörlerine teflekkür edebilece¤imizi düflünüyorum. Yerli bir küratör ile farkl› bir ulusal kimli¤e sahip baflka bir küratörün ayn› ekip içerisinde yer almas›n›n ve buna ek olarak genifl bir uluslararas› haberleflme a¤›n›n da var olmas›n›n, kent ile bienal (sanatç›lar, ziyaretçiler, tak›m, vs.) aras›nda mükemmel bir diyalog kurulmas›nda önemli bir rol oynad›¤› anlafl›l›yor. Bir bienali bu flekilde 21 EK‹M 2005, CUMA yaratman›n, hem yerel ve uluslararas› sanat ortam›na kat›lmak, hem de genç sanatç›lar› da bu kat›l›ma dâhil etmek gibi birçok baflar›ya imza at›lmas›n› sa¤lad›¤› görülüyor. Sadece bir ziyaretçi olarak burada bulunmama ra¤men, benim için bile o kadar çok dönülmesi gereken köfle bafl› vard› ki, bazen merkezde olan› gözden kaç›rd›m. (Çat› katlar›ndan yakalad›¤›m muhteflem manzaralarla bu kay›plar› tazmin etme flans›m oldu.). Gerçi bana göre as›l mesele sonraki bienalde, kentin sanat ortam› taraf›ndan bu noktada sa¤lanan özgürlü¤ün, diyalo¤un, “yetkin konumda bulunan potansiyel”in oda¤a nas›l al›nabilece¤idir. fiimdiki bienalde var olan elefltirel bak›fl› geleneksel bienal format›na (geleneksel üretim ve kültürleraras› al›flverifl) dönüfltürerek yeni bienalin omurgas›n› böylece oluflturmak mümkün olur mu? Bu noktada örne¤in flöyle bir fley yap›labilir mi diye düflünüyorum; var olan uyum sa¤lanm›fl üretim alanlar›n› ayn› flekilde korumak, ama belki de, uzun dönemde üretim alanlar› ile ilgili gelifltirilecek stratejiler kapsam›nda, bu yerleri di¤er kentlerdeki benzer özellikler gösteren yerlerle al›flverifle ve iflbirli¤ine yönelterek var olan üretim alanlar›n› geniflletmek. ‹stanbul Bienali’nde “yetkin konumda bulunan potansiyel”i oda¤a almak ve bütünlefltirmek derken flunu anlatmaya çal›fl›yorum; acaba kentin kültürel aç›dan sa¤lad›¤› çok say›da mekân seçene¤inden oluflan bir derlemeyi kullanmaktan farkl› olarak, önümüzdeki bienalde, zaman, ifade ve yo¤un etki ölçütünü de içeren, görsel sanat üzerine bir söylem ortaya ç›karmak ilgi çekici olur muydu? Bölgesel öncüllerle yap›lmas› gereken buysa e¤er, nas›l ifade etmeli ve yönlendirmeli, nas›l birlefltirmeli ve nereye odaklan›lmal›? Günümüzde kültürel geliflime dair bak›fl aç›lar›n› kendi topra¤›ndan çevreye yayan sanatsal ve kompleks bir alan olarak ‹stanbul Bienali’nin, Bat› Avrupa’daki önceki dönem düflünüfl tarz›na karfl› elefltirel bir noktadan vurgu yaparak bütünleflmenin önemini göstermesi mümkün olabilir mi? Zaman aç›s›ndan uygun olan bir formatta böylesi bir konuyu ele al- mak olanakl› m›d›r? S›n›rlamalar neler? 9. ‹stanbul Bienali’nde kurulan ba¤lant›lar› sindirmek ve gelifltirmek ne flekilde mümkün olur? Halil Alt›ndere’nin önümüzdeki bienal için önerdi¤i gibi, Türkiye’nin farkl› bölgelerinden sanatç›lar›n bir araya gelerek oluflturaca¤› bir gösteriye, buna benzer çal›flmalara nas›l entegre olunabilir? ‹stanbul Bienali’nin sergi ve de¤iflim program›, belki de siyasi düzlemde ortaya konmayan duygudafll›k ve tazminat için uygun yer ve alan m›d›r? Sonraki ‹stanbul Bienali kimin için düzenlenecek? ‹stanbul’daki merkezi bir sergi alan›yla ba¤lant›l› bir flekilde, muhtemelen di¤erlerinin beklentilerinden fayda sa¤layarak, kompleks bir Merkez yarat›p gelifltirmenin, sergi düzleminde bir anlam› olur mu? [Küratör, Kunsthalle Fridericianum, Kassel; Werkleitz Bienali, Halle] Branislav Dimitrijevic: Bana göre yaflad›¤›m co¤rafi bölgede sanatsal olaylar›n merkezi ‹stanbul Bienali’dir. Özellikle sonuncusundan (Kortun ve Esche küratörlü¤ündeki) çok etkilendim. Son bienal sunum aç›s›ndan tamam›yla yeni bir platformun yan› s›ra, son derece büyük ölçekli bu olay için sanatsal projelerin üretimini de yaratt›. Bu bienali önceki bienallerden farkl› olarak eski ‹stanbul’un tarihi bölgelerinden ve genelde turistik egzotikli¤inden ayr› tutma ve modern ve ça¤dafl kent ba¤lam›na tafl›ma karar›, bu türden bir serginin yaflayan sosyal ba¤lam içinde yer almas› olas›l›¤›n›n önünü açt› ve günümüz Türkiye’sinin oldu¤u kadar bütün bu bölgenin birçok karmafl›k politik ve ekonomik meselesine gönderme yapt›. Bu bölge (Güney-Do¤u Avrupa, do¤u Akdeniz, merkez Asya) gösteri içinde özellikle fakat ça¤dafl sanat›n küresel kavramlar› ve fikirleri ba¤lam›nda ön plana ç›kar›ld›, Kent içinde konumlanan sanat projelerinin üretimine odaklanma karar› ve kentin gündelik yaflam› içinde hâlihaz›rda kullan›lan ve say›ca artt›r›lan mekânlar içinde konumland›r›lan sanat yap›tlar›n›n entegrasyonunun yarat›c› küratöryal yönlendirilmesi, izleyici ve yerel topluluklar›n yenilikçi bir flekilde bir gösteriye nas›l dâhil edilebilece¤inin baflar›l› bir kan›t› oldu. Bu bienal halen devam etmekte olan “normallefltirme” altyap›s› oluflturma süreci içindeki sanatsal yarat›n›n s›n›rlar›n›n önünü açma amac›ndad›r. Fakat süslü ambalaj› içinde “bat›l›” bir flekerin uyarlamas› anlam›nda de¤il, daha çok özellikle Avrupa Birli¤i hatt›nda yarat›lan “kimlik” ya da bugüne dek olagelenden farkl› bir fley “olmaya bafllayan” sistemler içinde var olan türden bir kimli¤in d›flavurumu anlam›ndaki bir sanatsal yarat›n›n s›n›rlar›n›n önünü açma amac›ndad›r. Son ‹stanbul Bienali bu türden orta yolcu sanat olaylar›n›n ço¤unun sahip oldu¤u “süpermarket” mant›¤›ndan ayr›lma yönünde kayda de¤er bir giriflimde bulunuyor. Pazar ekonomisinin flartlar›ndan ayr›lma (Bat›’daki “fl›k-radikal” e¤ilimlerde oldu¤u gibi) histerik bir biçimde (“birinin gerçekten yapmak istedi¤i fleyin ne oldu¤unu bilmiyor oluflu” anlam›nda) bunu yapmaya çal›flm›yor. Çünkü bu olay yeni yat›r›mlar› cezp etmesi gereken, cezp etmesi muhtemel olan bir potansiyeli bar›nd›r›yor. Ayr› kalmaya çal›flt›¤› tam da sanat dünyas›n› ve dünya üzerine yay›lm›fl bienallerin y›¤›n›n› biçimlendiren “pazar-sosyetesi”dir. ‹stanbul Bienali “marjinal-durufllar”dan kaynaklanan, örne¤in iktidarda olan sistemin d›fl›nda iflleyen fakat bu sistemden etkilenmeyenler gibi temel say›labilecek sanatsal öncülleri gelifltirdi. Bu durufl dünyan›n herhangi bir yerinde yaflayan bizim gibi azimli ve hayal gücünün ve yarat›c›l›¤›n d›flavurumuna ve desteklenmesine, daha da önemlisi ve “dizginlenmemifl bilgi” olarak sanat için olas›l›klar›n önünü açmaya kendini yeterince adam›fllar›n taraf›n› belirliyor. Burada sunulan, enerjik bir biçimde yap›land›r›lm›fl, kendi bafl›na güçlü bir sisteme ait oldu¤u düflünülen bir sanat alan›nda hevesli, konumu belli ve kat›l›mc› bilgi, yarat›c›l›k ve hayal gücüdür. Bafllang›çta da vurgulad›¤›m gibi, ‹stanbul Bienali bölgemiz s›n›rlar› içinde merkezde olmas› gereken ve olan bir sanat olay›d›r. Ve hatta bundan daha fazlas›... [Sanat yazar›, e¤itmen ve Belgrat Ça¤dafl Sanat Müzesi kürator asistan›.] • Duymuyor musun? ctrl_alt_del Türkiye’nin ilk iflitsel sanat festivali olan ctrl_alt_del, NOMAD’›n bir projesi olarak, Hollanda’dan Marres ve Hedah sanat kurumlar› ve ‹stanbul Teknik Üniversitesi M‹AM (Müzik ‹leri Araflt›rmalar Merkezi) iflbirli¤iyle ilk kez 2003’te gerçeklefltirildi. Etkinlik, Türkiye’yi iflitsel sanat ile buluflturma hedefini, bu dal›n öncü isimlerinin performanslar› ve atölye çal›flmalar› arac›l›¤›yla gerçeklefltirdi. 2003 y›l›ndaki festivale 16 ülkeden 30 isim katk›da bulunmufltu. ‹kincisi 16-22 Eylül 2005 tarihleri aras›nda gerçekleflen ctrl_alt_del, 9. Uluslararas› ‹stanbul Bienali’nin Konumland›rmalar Program› kapsam›n- da yer al›yordu. Festivalin 2005 y›l› program› Baflak fienova, Emre Erkal, Pieter Snapper, Erhan Murato¤lu ve Paul Devens, M‹AM’da gerçekleflen etkinliklerin koordinasyonu da Can Karado¤an taraf›ndan üstlenildi. Kavramsal çerçevesini oluflturan “kent”, “gürültü” ve “aç›k kaynak” temalar›; performanslar, gemi turu ve iflitsel haritaland›rma, atölye çal›flmalar› ve sunufllarla ifllendi. 16 Eylül’de Balans Müzikhol’deki aç›l›fl gecesinde Ran Slavin, Paul Devens, every kid on speed (a.k.a Antonio Dimitrov), DJ Selim Cenkel, DJ Reuben de Lautour, DJ Negma performanslar›yla yer ald›. Ertesi gün, Bo¤az ve Haliç’te yap›lan tekne turunda üç Türk sanatç›n›n kay›tlar› eflli¤inde Peter Snapper kentin iflitsel haritas›n›n bir tür sunumu yapt›. Festivalin iki büyük prodüksiyonu Kadir Has Üniversitesi’nde Boris Hegenbart’›n ve Bahçeflehir Üniversitesi’nde Uri Katzenstein ile Binya Reches’in performanslar›yd›. 19, 20 ve 21 Eylül tarihlerinde M‹AM’›n stüdyo, laboratuarlar ve kütüphanesinde yer alan atölye çal›flmalar›, sunumlar ve gösterimler özellikle iflitsel sanatla ilgilenen ö¤renciler ve Türk sanatç›lar›n ilgisiyle karfl›laflt›. Aç›k ça¤r› yap›larak, festivalin belirledi¤i tematik çerçeveye uygun ifller derlendi ve akademik seçici kurulun belirledi¤i yeni yetenekler bu konserler dizisine davet edildi. Bu nedenle, iflitsel sanatlar›n yetkin örneklerinin yan› s›ra oldukça genç ve yetenekli sanatç›lar›n performanslar› da izlendi. Projeyi gerçeklefltiren NOMAD disiplinleraras› do¤as› gere¤i, sanatç›lar, tasar›mc›lar, küratörler, mimarlar ve mühendislerden oluflan bir çekirdek kadroya sahip ve de çeflitli düzlemler ve farkl› co¤rafyalarda sanatç›lar için teknik ve teorik altyap› sa¤lamakta. Ayr›nt›l› bilgi için: http://project-ctrl-alt-del.com • SAYFA 5 2 YILDA 1 www.iksv.org/bienal 21 EK‹M 2005, CUMA Bienal Virüsü Ankara’da! ‹çeriden Bak›fl NOVEMBER PAYNTER Geçmifle Bakarken Türkiye-Kore ortak sergilerinin dördüncüsü bu y›l “S›r-Zaman: Türkiye ve Kore’den Sanat” ad› alt›nda ve öncekilerden farkl› bir biçimde radikal bir ç›k›fl yaparak Ankara sanat ortam›n›n havas›n› de¤ifltirdi. FERHAT ÖZGÜR* Bir kentte yafl›yor olmak öyle bir duygudur ki, oras› neresi olursa olsun, ona yöneltilen her önyarg›dan, her sald›r›dan, her ihmalkârl›ktan, haks›z her de¤erlendirmeden, kendi ad›n›za bir sorun olmasa bile, kaç›n›lmaz bir al›nganl›k hissedersiniz. Kentin ruhu flöyle böyle içinizdedir. Hele ki o kent baflkent olmas›na ra¤men, Necla Rüzgar’›n dedi¤i gibi o kent “bu kadar merkezken bu kadar periferiyse” ve orada güncel sanat tam boy vermemiflse, size çok ifl düfler elbet. Ama gün gelir bir rüya gerçekleflir. Kurumlar›n› yitirmekte olan, yitirmifl gibi görünen co¤rafyalarda gün gelir yeni bir güncel sanat patlamas› olur. Ticari galerilerin tüm sezona yayd›¤› iyi niyet sergileri ve kendilerini bir deneyim alan› olarak farz etmeyen, tecimselli¤e kurban gitmifl seyirlik sanat etkinlikleri içinde, alternatif mekânlar ve önerilerle ayakta durmaya çal›flmak, kurumlar› al›fl›lmam›fl tonda konuflan güncel sanat sergilerini desteklemeye ve seyretmeye ikna etmek, yeni bir iflgal alan› oluflturmak, kurak co¤rafyan›n gelene¤ini k›r›p sonraki kuflaklara güncel sanat virüsünü bulaflt›rmay› hani deyim yerindeyse bir misyon gibi bellemek ve belletmek, bir rüya de¤il de nedir ki? Ama direnç sonuç verebilir. Hacettepe Üniversitesi Rektörlü¤ü ve Çankaya Belediyesi bu sergide bir güncel sanatsever kurum olarak bütünüyle yan›m›zdalar art›k. Art›k virüsü onlara da bulaflt›rd›k. 180 sayfal›k tamam› renkli, Türkçe ve ‹ngilizce bir katalogla belle¤e mal olacak bu sergi videodan, foto¤rafa, resimden heykele ve yerlefltirmelere kadar tuhaf ve zorlay›c› atmosferiyle 31 Ekim’e kadar emrinizde. Hani neredeyse bir ad›m sonras› bienal diyece¤imiz “S›r-Zaman: Türkiye ve Kore’den Sanat” adl› sergi, bizden duymufl olmay›n, aç›l›fla kat›lan izleyicilerin a¤z›nda dolaflan tek bir de¤erlendirmeyle an›lacak: burada da sanki bir bienal var! Rüyan›n gerçekleflmesine böyle bak›yoruz. Asl›nda ilk kez 2002 y›l›nda Ko- re’de düzenlenen, Dünya Kupas› vesilesiyle iki ulusla s›n›rl› bir dostluk sergisi gerçeklefltirme fikrinden hareket edildi¤inden bu yana, bu ikili dostluk sergilerinin giderek farkl› bir boyuta tafl›naca¤› aflikârd›. Bu y›lki dördüncüsü önceki ilk üç sergiden radikal anlamda çok farkl› ve al›fl›lm›fl akademik bir cemaatçilikten s›yr›l›p Ankara co¤rafyas›na, Ankaral› sanatç›lar ba¤lam›n›n d›fl›nda bir buluflma noktas› olarak vurgu yapmay› hedefliyor. Zaten bu s›n›ra vurgu yapman›n yolu, yap›tlar›n› Ankara’da göstermemifl – gösterememifl tüm Türkiyeli sanatç›lar› buralarda ifllerini sergilemeye davet etmekti. Ve birbirinden habersiz sanatç›lar sanki ne tür bir zeminde buluflacaklar›n› tahmin etmifllercesine sergi ça¤r›lar›na yürekten destek verdi. Bu serginin gücü öncekilerden farkl› bir boyuta ulaflm›fl durumdaysa, bunda canla baflla çal›flan organizasyon komitesi üyeleri Hüsnü Dokak, Necla Rüzgar, Lütfi Özden ve Mehmet Örs’ün etkinli¤i sonuna kadar sahiplenmelerinin, sadece kendi ifllerini de¤il tüm sergilenen iflleri de yerlefltiren Ankara’da ikamet eden genç sanatç›lar›n yard›mlar› ve her türlü soruna vatani bir görev gibi sar›lan otuz kiflilik ö¤renci ekibinin terlemelerinin pay› oldu. Tam› tam›na bir buçuk gün, evet yaln›zca o kadar bir zamanda seksen befl kiflilik bir sanatç› kervan›n›n iflleri dev bir mekâna yerlefltirildi. Demek oluyormufl iflte. ‹lk iki gün içinde videolardan mekâna yay›lan seslere salon görevlilerinden güzel tepkiler geldi: “Bu z›r›lt›lar› daha ne kadar dinleyece¤iz?” Zay›flamak için ç›r›lç›plak sürekli ip atlayan obez bir erke¤i gösteren Yang, Seung Soo’nun videosu için de, “ramazan ay›nda, ay›pt›r günaht›r, bunu kald›r›n” ricalar›yla ad›n› vermeyece¤imiz üst düzeyden olmayan baz› sorumlular da zamanla güncel sanata al›flacak. Ama asl›nda biz Ça¤dafl Sanatlar Merkezi’nde belediye baflkan›n›n deste¤iyle pek çok fleyi hiçe sayd›k, pek çok kural› çi¤nedik, çünkü niyetimiz güncel sanat virüsünü her noktaya enjekte etmekti, o yüzden maya de¤il de virüs tuttu. Söz konusu videonun tam kar- fl›s›nda bu sefer obez bir kad›n ç›r›lç›plak ip atl›yor ama s›rt› bize dönük ve fonda nefleli Kore marfllar› ve flark›lar› efllik ediyor, belki daha zarars›z. fiimdilik ona e¤lenceyle bak›l›yor. Çivi çak›lmaz denen duvarlarda çiviler var, yaz› yaz›lmaz denen duvarlarda Forum-Bellek’in sald›rgan, acayiplik dolu yaz›flmalar› dolan›yor. Sorumlular üstlendikleri sergilere genellikle toz kondurmamaya çal›fl›r. Bitirirken ben öyle yapmayaca¤›m. Koreli küratör dostumuz Chung Yong-‹l’le konuflmam›zda da anlaflt›¤›m›z üzere, evet bir model-doku uyuflmazl›¤›n›n hissedildi¤i noktalar da oldu sergide. Aç›kças›, kendi ad›ma serginin kambur yürüdü¤ü, aksa- d›¤›, flöyle böyle tökezledi¤i, kekemeleflti¤i alanlar var demeliyim. Ama bunlar serginin gücünden bir fley götürmüyor. Çünkü Türkiye ve Kore aralar›nda anlafl›p tek tek sanatç›lara ortak karar vermedi. Her iki ülke de tek bafl›na kendi modelini kurdu. Haliyle çak›flma noktas›na geldi¤inde baz› fazlal›klar göze çarp- t›, törpülendi¤inde giderilebilecek ç›k›nt›lar yani. fiimdi bir sonraki ad›m, 2006’da bu uyuflmazl›klar› en aza indirmek. Bu sefer Gwanju Bienali’ne denk gelece¤inden, “‹ncheon’da da bir bienal var” dedirtmek. Çünkü Ankara’da bir bienal var resmen. Bekleriz. * Sergi sorumlusu, sanatç›-yazar • Hatice Coflkun-Tuba Güler, 3 figür 1 nesne, foto¤raf (yukar›da); Forum-Bellek, duvar ç›kartmalar› (afla¤›da) B ir y›l› aflk›n bir süre önce bienal için mükemmel yeri buldu¤umuza inan›yorduk, Haliç’te bir tersane, Venedik’teki Arsenale’e rakip ç›kabilecek bir yer, görkemli ama endüstriyel, eflsiz ama kentin yirminci yüzy›l miras›n›n tipik bir örne¤i, bir zamanlar 4500 iflçinin çal›flt›¤›, bugün ise kullan›m d›fl› kalm›fl, yine de kentin gerçekli¤i ile güncel devinimi içinde ma¤rur, ayakta duran bir mekân. Fakat olmayaca¤› varm›fl; di¤er olas› mekânlar gelip gittikçe, fiiflhane’deki metro, Tüyap’taki otopark ile eski fuar alan› ve bir noktada Antrepo binas› (sonradan geri al›nd›), 9. Bienal’in gerçeklefltirilmesinin mekânsal boyutu üzerindeki vurgu giderek artt›. Kay›plar, kentsel özellefltirmenin serginin gelifliminden daha büyük bir h›zda hareket etmesinin sonucuydu ve bunun ortaya koydu¤u meseleler o s›rada tart›flmaya aç›ld›¤› gibi bizim demeçlerimizde ve medyada da ön plana ç›kar›ld›. Bir y›l geçti ve bafllang›çta bizim tasarlad›¤›m›zdan tamam›yla farkl› mekânlarda varl›¤›n› sürdüren bienalin fiziksel ömrünün son haftas›na yaklafl›yoruz. Bienalin ne kadar farkl› olabilece¤ini hayal etmek ilginç olabilir. Mekân konusundaki çalkant›lardan bilhassa derinden etkilenen sanatç› Erik Göngrich oldu. Erik, ‹stanbul’a bir ay sürecek ziyareti için geldi¤inde metro istasyonu elimizdeki mekânlar aras›nda en güvende olan› olarak görülüyordu ve sanatç›, metronun Tarlabafl›’n›n bir ucundan di¤erine uzanan en uzun geçit tüneli için bütünüyle mekâna özel bir öneri üzerinde çal›flt›. O s›rada Erik’in gelifltirdi¤i fikir, kamusal geçit ve tünelin ana giriflindeki dolmufl dura¤› ile kurulacak bir etkileflim ile ba¤lant›l›yd›. Öneri son aflamalar›nda iken metro istasyonunun tamamlanmas› için izin ç›kt› ve mekân elimizden al›nd›. Hiç de flafl›rt›c› olmayacak flekilde, metro hâlâ kullan›labilir olmaktan uzak; Erik’in Antrepo’ya uyarlad›¤› yerlefltirme ise, flehrin yedi tepesine at›fta bulunan ve mekânda bulunan di¤er yap›tlar›n etraf›nda döndü¤ü modüler bir yap› olarak Antrepo’nun merkezini oluflturuyor Di¤er mekânlar kendi bafllar›na bir mikro-kent oluflturuyorlar – bir ofis, bir depo, bir apartman binas›, bir galeri, bir ma¤aza ve bir tiyatro, Antrepo’nun oluflturdu¤u çekirde¤in etraf›nda da¤›lm›fl bulunuyorlar. ‹stanbul Modern’in yan›nda bulunan ve kültürel bir f›rsat› öngören Antrepo gibi kök salm›fl de¤iller. Tersine, Platform d›fl›ndaki bu mekânlar zaten mu¤lâk kimliklere sahiptiler. Farkl› ifllevler yüklenen bu mekânlar, daha önce bienal taraf›ndan kullan›lan tarihsel yerlerin aksine, tek bafllar›na tamamen önemsizdiler. Onlar› özel k›lan bienal oldu; sadece alt› haftal›¤›na bu binalar, birbirleriyle bir daha asla tekrarlanamayacak ama unutulamayacak bir iliflki kurdular. Ek olarak, bina sahiplerinin ve bienal küratörlerinin kavrad›¤› gibi, binalar›n zaten geçici olan varl›klar›, müdahalelerimizi en aza indirmemizi gerektiriyordu. Serginin organik do¤as› ve ekonomi bizi olabildi¤ince az fley infla etmeye ve “biçim ifllevi izler” karar›n› almaya yöneltti; sadece ifllerin as›ld›¤› duvarlar beyaza boyand›. Her bir iç mekân›n havas›n› oldu¤u gibi korumay› ve mimari özelliklerin belirgin kalmas›n› istedik. Böylece beyaz küp etkisi yaratmaya yönelik standart bienal arzusundan kurtulmufl olduk ve sanatç› ifllerinin gücünün, destekleyici sahte bir ortamdan veya küratöryal bir dayanaktan ba¤›ms›z olarak geliflmesi sa¤land›. Sonuç olarak, bafllang›çta yaflad›¤›m›z mekân kay›plar›, kent ile daha dinamik bir iliflkinin ortaya ç›kmas›n› sa¤lad› çünkü öncelikle kendimizi kente kapt›r›p çözüm bulmam›z gerekiyordu ve s›ras›yla sanatç›lar, sonra da izleyiciler bunu yapmak zorunda kald›lar. Bu paylafl›lan her seviyedeki keflfin deneyimi, sonunda (flimdi, hiç olmad›¤› kadar do¤ru görünen) ‹stanbul bafll›¤›n›n nedenini kavramam›za yol aç›yor; ‹stanbul flimdi, hiç olmad›¤› kadar, do¤ru görünüyor. • [Çeviren: Hazel Tulgar] Düzelti-Duyuru 18-28 Ekim tarihlerinde gerçeklefltirilece¤i duyurulan “‹ki Yaka ve Ötesi” adl› serginin, 21 Eylül-14 Ekim tarihleri aras›nda ‹DO’ya ait Aykut Barka vapurunda gerçeklefltirilen “‹ki Yaka Aras›nda” adl› sergi ile isim ve mekân benzerli¤i d›fl›nda, konsepti, içeri¤i ve gerçeklefltirilme amaçlar› aç›s›ndan hiçbir flekilde iliflkisi yoktur. Bu nedenle, serginin organizasyonunu yürüten Asl›han Sümer taraf›ndan, “‹ki Yaka ve Ötesi” olarak duyurulan serginin ad› “‹ki K›ta ve Ötesi” olarak de¤ifltirilmifl ve ‹DO’ya ait baflka bir vapurda gerçeklefltirilece¤i belirtilmifltir. Sanatç›lar: Meyoung-Hae Ahn, Gülçin Aksoy, Turan Aksoy, Mustafa Salim Aktu¤, Ceyda Alparslan, Nancy Atakan, Nazan Azeri, Hakan Selçuk Bacak, Ramazan Bayrako¤lu, Canan Beykal, Figen Cebe, Byeong-Kuk Choi, Hyo-Won Choi, Jung-Sook Choi, Won-Bok Choi, Yong-Il Chung, ‹brahim Çiftçio¤lu, Serkan Demir, Osman Dinç, Y›ld›z Doyran, Mürteza Fidan, Forum Bellek, Melih Görgün, Genco Gülan, Hakan Gürsoytrak, Kwan-Sik Ha, Jun-Hee Han, Youn-Ki Han, Eun-Kyoung Hong, Yun-Pyo Hong, Gül Ilgaz, Jin Jang, Myoung-Kyu Jang, Jin-Young Jung, Sun-Ku Kang, Devabil Kara, Nurdan Karasu, Mehmet Kavukçu, Byeong-Chan Kim, Hong-Hee Kim, Jin-Hee Kim, Jin-Ran Kim, Ki-Ryong Kim, Young-Ae Kim, Burhan Kum, Kyung-Ae Kwon, Soon-Hak Kwon, Ho-Myung Lee, Hye-Ryun Lee, Jeong-Seon Lee, Jong-Gu Lee, Jung-Bak Lee, Kang-Hwa Lee, Kun-Sik Lee, So-Young Lee, Tal Lee, Suzy-Hug Levy, Hee-Kyung Lim, Lim, Lip, Nihal Martl›, Zafer Mintafl, Murat Morova, Won-Bae Oh, Mustafa Okan, Hakan Onur, Ahmet Ö¤üt, ‹rfan Önürmen, Mehmet Örs, Lütfi Özden, Chi-Sung Park, Dong-Jin Park, Jung-Sun Park, Seung-Cheon Park, Yeen-Woo Park, Jae-Hyung Park-Hwang, Necla Rüzgar, Esra Sa¤l›k, Zekiye Sar›kartal, Kyung-Ae Seo, Chan-Sik Shin, Canan fienol, Hale Tenger, Tuba Güler-Hatice Coflkun, Kyu-Myung Uhm, Seung-Soo Yang. Gelecek ‹stanbul Bienallerini Hayal Etmek... 9. ‹stanbul Bienali’nin, bienali serginin gerçeklefltirildi¤i zaman ve mekânlarla s›n›rl› olmayan, bir y›la yay›lan bir etkinlik haline getirme arzusu ile bafllatt›¤› 9B Konuflmalar›’n›n ilki Ekim 2004’te yap›lm›flt›. Öncelikle bienal sanatç›lar›n›n ve bienalin kavramsal çerçevesiyle ilgili alanlardaki uzman ve küratörlerin kat›l›m›yla gerçekleflen bu konuflmalar bir anlamda 9. Bienal’in görünen ilk yüzü oldu. Michael Blum, Erik Göngrich, Pavel Büchler, Daniel Bozhkov gibi sanatç›lar› ilk olarak 9B Konuflmalar›yla tan›d›k. Geçmifl projelerini, ‹stanbul deneyimlerini ve ‹stanbul Bienali için planlad›klar› ifllerini onlar›n a¤z›ndan dinledik. Bu konuflmalarla bienal, kendisi üzerine ilk tart›flmalar› serginin aç›lmas›ndan çok daha öncesinden bafllatm›fl oldu. Bu bir bak›ma izleyicinin bienalle ve öne sürdü¤ü sanatsal ve sosyal meselelerle çok daha önceden aflina olmas›, haz›rl›k sürecini izleyerek dolayl› olarak da olsa buna kat›labilmesi ve tüm sürecin tart›fl›labilmesi için ortam sa¤lad›. 9B Konuflmalar›n›n sonuncusu ise bu kez do¤rudan bienalin kendisi üzerineydi. 18 Ekim, Sal› günü saat 18:00’de, Antrepo No: 5’in ikinci kat›ndaki Misafirperverlik Alan›’nda gerçeklefltirilen konuflmada, küratörler Charles Esche ve Vas›f Kortun, öncelikle özelefltiride bulunarak bu bienali haz›rlarken neleri amaçlad›klar›n›, neleri baflar›p hangi konularda eksik kald›klar›ndan söz ettiler. Bienalin yaflayan kentle iliflkiye geçmesi, sanatç›n›n kentle iliflki kurarak yap›t üretmesi, misafirperverlik program›, yay›nlar›n olabildi¤ince ifllevsel olmas›, izleyicinin ifllerle iliflkisinin olabildi¤ince do¤al olmas› gibi önem verdikleri ve bu bienali geçmiflteki bienallerden farkl› k›lan meselelere de¤indiler. ‹zleyicilerin de soru ve yorumlar›yla kat›ld›¤› konuflmada küratörler, kent halk›na yak›nlaflma çabalar›na karfl›n bienalin kamusal alan› oluflturamamas›/de¤erlendirememesi üzerinde dururken bu bienalin getirdi¤i farkl›l›klarla bienaller için bir model oluflturdu¤unu vurgulad›lar. 9. Bienal, belki de içinde bulunan tek tek ifllerle de¤il de her fleyden önce ‹stanbul Bienalleri tarihi içindeki yeriyle ak›llarda kalacak. Kortun ve Esche’nin de belirtti¤i gibi, gelecek bienallerin bu modeli de¤ifltirip tafl›yarak gerçeklefltirilememifl hedefleri de dikkate alarak devam etmesi hayali, bienalin s›n›rlar›n› bugünün ötesine tafl›yor. RANA ÖZTÜRK • Pavel Büchler fiato (Sade ‹ngilizce) 2005 ‹KSV’nin Büyük S›nav› Var ‹stanbul Bienali art›k jet-set küratörlerin egosuna terk edilmeyecek kadar narin bir zemine oturuverdi. MURAT ODABAfiI 9. ‹stanbul Bienali art›k son haftas›na giriyor. Önceki bienallerden farklar› çok konufluldu, yaz›ld›. Anlafl›lan daha da konuflulacak, yaz›lacak. Zaten öyle de olmas› gerekiyor. Önemli bir ifl baflar›ld›. ‹flyerimin konumundan dolay› her gün en az üç bienal mekân›n›n önünden geçiyorum. Aç›l›fl›n üzerinden uzun zaman geçmesine ra¤men hâlâ ilk haftalar›n canl›l›¤›n› aratmayan bir ilgi var. Ellerinde bienal katalo¤u kap›larda bekleflen insanlar, giren ç›kanlar, kuyruk olmufl ö¤renci gruplar› ve turistler. Zaman h›zl› ak›yor. Aç›l›fl sanki geçen haftaym›fl gibi haf›zalarda. Yine ayn› h›zla flubat ay› gelecek ve ‹KSV 10. Bienal için karar›n› flekillendirmifl, ilan ediyor olacak. Kendi ad›ma ‹KSV’yi zor günler bekliyor diyebilirim. 9. ‹stanbul Bienali ile flehrin kazan›mlar› ayan beyan ortada. Takip eden bienallerin bunun gerisine düflmemesi, hatta koflullar elverdi¤ince ç›tay› yükseltmesi gerekiyor, bekleniyor. Ama bü- tün bunlar nas›l bir küratöryal seçim, nas›l bir konumland›rma ile sa¤lanacak? Bu mevzu fena halde tart›flma götürür elbette. Konumland›rma taraf›, küratöryal beynin tercihlerine ba¤l›d›r diyebiliriz ama genel hava, belirlenecek küratörün insaf›na göre oluflacak. Oras› kesin. ‹KSV, yaklafl›k iki y›l önce 9. ‹stanbul Bienali için seçimini yaparken bugünkü sonucu öngördü mü, bilinçli olarak istenen bienal bu muydu? Gönlümüzden geçen cevap mutlaka “evet” olacakt›r. Bu durumda, ayn› bilinçlili¤i 10. ‹stanbul Bienali için de beklemek hakk›m›z. ‹htimaldir ki ‹KSV flöhretli bir küratörle yola ç›kmay› seçebilir. Geçmifl y›llarda, kentin ruhunu anlama zahmetine fazla girmeyen, zaten buna zaman da bulamayan über-küratörlerin sergilerini gördük. Kaç tanesini net hat›rl›yoruz, kaç tanesini minnetle an›yoruz? Bence yap›lacak en kötü seçim bu flekilde bafla dönmek olur. ‹stanbul Bienali art›k jet-set küratörlerin egosuna terk edilmeyecek kadar narin bir zemine oturuverdi. Çünkü beklentiler artt›. ‹nsanlar kendi ya- flamlar›yla iliflkilendirebilecekleri fleyler bekliyor. fiunu biliyoruz; ‹stanbul sanat izleyicisi bir fleyden so¤umaya karar verdi¤inde, bu durum oldukça kolay gerçekleflir. 9. ‹stanbul Bienali ulafl›lmaz bir eflik de¤il elbette. Onca yabanc› sanatç›n›n sokaktaki vatandafla hitap edebilmesi büyük baflar›d›r. Buna flüphe yok. Ama göze batan rahats›zl›klar›, olumsuzluklar› da konuflmak laz›m. Yer yer kokusunu bile hissetti¤imiz kontrol obsesyonunu yads›mak mümkün de¤il. Her fleyin bafl›nda nöbet halinde gizli bir el. Gerekiyor mu? Bilemem. Peki, ideal midir? Bence de¤il. Çünkü bu durum ister istemez izleyici diyalo¤unun seviyesini de denetim alt›na sokuyor. Bir taraftan elde edilen kazan›mlar, k›smen de olsa, di¤er taraftan uçup gidebiliyor. 9. ‹stanbul Bienali’nin izleyicisi geleneksel “izleyici” konumunun gayet ötesinde. Do¤rudur. Ancak, bana göre, izleyici tam manas›yla kat›l›mc› konumunu alam›yor. Küratöryal cephede serbest at›fla s›n›rl› yer verildi¤i için, kan›mca, izleyici kat›l›m› da önceden “ayarla- nan” s›n›rlar içerisinde. Öte yandan, oturmufl gelenekleri olan ‹stanbul Bienali’nde her fleyi tek vuruflta de¤ifltirmek herhalde pek olas› de¤il. Yap›m aflamas›nda belli dengelerin gözetildi¤i kesin. O yüzden, göze al›nan risk de bununla orant›l› diyebilirim. 10. Bienal’de, gönlünce risk al›p izleyicinin serbest diyalo¤unu ön plana ç›karabilecek genç bir küratörden yanay›m. ‹KSV, seçimini yaparken y›l›n bu döneminde Art Review ve Art & Auction gibi paraya batm›fl dergilerin yay›nlad›klar› “en h›zl› kaçan yüz sanat büyü¤ü” listelerine kanmamal›. Bienali, icab›nda, ad›na Beyo¤lu denen hissizleflmeye yüz tutmufl yafll› organizmadan kaç›r›p, varofllara, evlerimize, mahallelerimize tafl›yacak isimsiz bir cesur yürek laz›m bize. Unutmayal›m, “10” rakam› sihirlidir. Bir dönümü ifade etti¤i söylenir. Bu dönümde günah ifllemek serbest olmal›. Yeter ki hakikatli olsun. Böyle bir küratöre ben befl foul hakk› veriyorum. Evet, art›k kameralar yavafl yavafl ‹KSV’ye zoom yap›yor. • 2 YILDA 1 2 YILDA 1 Genel Yay›n Yönetmeni Vas›f Kortun Yay›n Koordinatörü Aykut fiengözer Yay›n Koordinatörü Yard›mc›s› Evren Bar›n Egrik Yay›n Kurulu Charles Esche, November Paynter, Esra Sar›gedik Öktem Haber Merkezi Alexandra McGilp, Rana Öztürk, Alm›la Akda¤ Salah, Hazel Tulgar Tasar›m Esen Karol ‹letiflim: ‹stanbul Kültür Sanat Vakf› ‹stiklal Caddesi 146 Beyo¤lu 34435 ‹stanbul T: 0212 334 07 38 – 334 07 48 F: 0212 334 07 05 E: [email protected] • www.iksv.org Bu ekte yay›mlanan yaz›, haber ve foto¤raflar›n her türlü telif hakk› sahiplerine aittir. Bu yay›na verdi¤i destek için Mavi Jeans’e teflekkür ederiz. Objektife bak›n, çekiyorum, çekiyorum, çeek-tim! ‹ç Kulvar Hepimiz foto¤raf makinesinin h›rs›z oldu¤unu biliriz; foto¤raf› çekiverir. Bu ‹fller Zaman Al›r PHIL COLLINS Yazmak benim için ne kadar zordur bir bilseniz. Difl çekmek gibi bir fley. Foto¤rafç›l›k kolayd›r. Foto¤raf makinesi ilgili taraflar› bir araya getirir. Duruma ya da o anki arzuya göre insan› cezbeder ya da iter. Foto¤raf makinesi sizin hakk›n›zda merak›m› uyand›r›r, ben de sizin ilginizi çekebilirim. Bu bak›mdan tamamen aflkla ilgili bir fley bu. Ve istismarla. Mesela biliyorum ki, ilk defa âfl›k olmam› sa¤layan fley bir foto¤raf makinesiydi. Seyahat etme ve yabanc›larla ko- nuflma iznini bana veren foto¤raf makinemdi. Dünyay› sadece bir dizi foto¤raftan ibaret görme iznini... Foto¤raf makinesi olaylar› sad›k bir flekilde kaydetmez, k›flk›rt›c›d›r, kimseyi dinlemeyen ve kendi burnunun do¤rultusunda gitmeye kararl› ikna edici, y›lmaz, doymak bilmez bir sarhofltur. Foto¤raf makinesi elbette ki namussuz yalanc›n›n tekidir. ‹nsafs›zca vaat etti¤i samimiyet, aram›zdaki arma¤an, saniyenin altm›flta birinde ya da obtüratörünün aç›l›p kapanma süresince bir nefes gibi da¤›l›r. Hepimiz foto¤raf makinesinin h›rs›z oldu¤unu biliriz; fo- tarihte bu hafta / ahmet ö¤üt to¤raf› çekiverir. Ama kimse bana onun ne fena bir amatör oldu¤unu, yaln›zca yüzünüze vuran ›fl›¤› çal›p kalbinizi çalmad›¤›n› söylemedi. Size, daha önemli ve daha da kötüsü baflkalar›na, çaresizce sunmak isteyece¤im fley bu de¤ildi. Seyircilik üzerine teoriler gelifltiren yazarlar genellikle özdeflleflmeden bahsederler; oysa ben aksine, yo¤un, tehlikeli, tükenmez bir k›skançl›k prizmas›ndan gördü¤ümü söylerdim. Ben Neden Sen Olam›yorum? Neden çerçevede ya da duvarda senin yerine geçemiyorum? Neden ayr›l›k ›st›rapl› olmak zorunda? Berbat ‹ngiliz pembe dizilerini, haberleri ya da sohbet programlar›n› seyrederken böyle hissediyorum. Üzerinde seviflti¤iniz yatak ya da köfledeki sardunya yerine televizyondaki karakterle ve anlat›c›n›n bak›fl aç›s›yla özdeflleflti¤imizi iddia eden empati safsatas›n› hiç anlayamam. Her zaman için hem gördü¤üm fleyler olabilmeyi hem de ayn› zamanda onlar›n yerine geçebilmeyi istemiflimdir. Foto¤raflar›m ve videolar›mda, gerçekten içeri süzülmek isteyece¤iniz karelerle, imkâns›z da olsa bu duyguyu yaratmak istemiflimdir. Nesnelefltirme ustal›¤›n› de- ¤il de, d›flar›da b›rak›lman›n a¤›r yaras›n› tatmak için. ‹çine girmek için her fleyi yapaca¤›n›z foto¤raflar bunlar. “Dünya dinlemiyor” ve “gerçe¤in geri dönüflü”nün yap›m›, gerçeklefltirilmesi üç ay› bulan yorucu bir süreçti. Her iki proje de belirli geçici topluluklar, The Smiths hayranlar› ve televizyon flovlar›na kat›lm›fl kifliler, için birer platform oluflturdu. Her iki projede de insanlar hayal edilemeyecek flekillerde kendilerini ortaya koydular, büyük bir içtenlikle flark›lar söylediler ya da yaflam öykülerini anlatt›lar. Kas›m ve Aral›k aylar›nda CHARLES ESCHE bu projeler üzerinde çal›flmaya devam etmek için ‹stanbul’a tekrar gelece¤im. San›r›m ‹stanbul’la olan iliflkim daha yeni bafllad›. Bazen düflünüyorum da sanat yap›tlar›n›n amac› en çok duymak istedi¤imiz fleyi susturmak olmal›d›r. Neden olmas›n? Bize ba¤lama dair hiçbir fley gösterme. Ac›mas›z ve adaletsiz ol. Baya¤› ve uçar› ol. Sanatç›n›n muhabir olmak gibi bir sorumlulu¤u yoktur. Yalan söyle ve masal uydur. Onun yerine do¤rudan, muhtemelen kendi içinde çok daha zalimce olabilecek bir flekilde temsilin do¤ru ve yanl›fllar›n› tart›flmaktan baflka bir fley yapmayan izleyicinin yapmac›k edepsizliklerine karfl› konufl. Meseleler üzerine hâkim bir flekilde konuflma becerimin ve merak›m›n olmay›fl›na dayanam›yorum. Yani, hiçbir fleyden o kadar da çok anlamad›¤›m hissine, belki de baflkalar›ndan daha fazla kap›l›yorum. Baflka insanlar bu foto¤raflardan bahsederken, cömertlik, merhamet, kurulan ba¤dan söz ediyorlar. Oysa ben her ne kadar böyle düflünmek istesem de art›k pek emin de¤ilim. Ben sahiden de sizin foto¤raf›n›z› çekerek kendimi size sevdirece¤imi sanm›flt›m. Gösterilen dikkat ve sab›r, yaln›zca bak›l›yor olman›n de¤eri, foto¤raf makinesinin bofl gözünün yaratt›¤› tuhaf yabanc›laflma; yani benli¤in çözülüflü ve beraberindeki var olma ça¤r›s›, klik sesini duymay› bekledi¤iniz an, zoraki bir s›r›tmayla bir an için diflinizi g›c›rdat›fl›n›z ve belli belirsiz “Hadisene” diye m›r›ldan›fl›n›z; imaj›n›z› oluflturmaya ve korumaya çal›fl›rken kendi içinize gömülüflünüz – bu çözülme, ayn› oranda hem korkup hem de arzulad›¤›m›z fley. Bunu size sunarsam kendim de benzer bir fley hissedece¤imi sand›m. ‹kili bir ba¤. Oysa bunu size bir arma¤an olarak sunmak isterken, bir foto¤raf nas›l da sizi incitecek bir fley olabiliyor. Öngörülemeyen bir lanet. Ürkütücü bir indirgeme. ‹flte. Siz. Busunuz. Her fley için geçerli de¤il, ama portrelere duydu¤um ilgi, özne ve foto¤raf makinesi aras›ndaki iliflkide yat›yor. Güvensizlik, flüphe, savunmac›l›k, teslimiyet, teflhir, utanç bunlar bizim mercek alt›na al›nd›¤›m›zda gösterdi¤imiz al›fl›ld›k tepkiler. Sergiledi¤im ilk foto¤raflar, testis kanseri için geçirdi¤im bir ameliyat sonras›nda çekilmifl kendi foto¤raflar›md›. Tuhaf bir flekilde bu, hastal›¤›n kimi zaman yapt›¤› gibi, benim dünyaya daha fazla tepkili olmam› ve daha yaflam dolu olmam› sa¤lad›. Ben de her zaman zor bir konu olmuflumdur. Çekti¤im her foto¤rafta hep kendimi görürüm. Ve aram›zdaki iliflki, olay ya da olmufl olan her neyse bir yerde ortaya ç›k›yor; bir kal›nt› olarak de¤il, ama gözlerinizin k›s›l›fl›nda, benim olmad›¤›m tarafa yöneliflinizde. Bir keresinde birisi, foto¤raf›n benim için dünyay› gözlemenin de¤il de ona dâhil olman›n bir yolu oldu¤unu söylemiflti. Foto¤raf makinesi elbette ki cazibenin de¤il, ama tam da kayb›n sembolü. Bir totem. Her do¤um gününde, her partide, her kutlamada, gizlice çantas›ndan ç›kar›lan foto¤raf makinesi o karfl› koyulmaz öldürücü talimat›n› verir – buraya bak›n, gülümseyin, “cheese” deyin, birlikte durun ve iyi vakit geçiriyormufl gibi gözükün. Çünkü e¤er foto¤raf makineleri hakk›nda bir fley biliyorsak o da onlar›n toplu olarak çal›flt›klar›. Bir tanesinin tek bir flafl› di¤erlerini de ça¤›r›r. Bir baflka bildi¤imiz fleyse, foto¤raf›n›z›n çekilmesi zor bir fleydir... Bienalin küratörlerine ve projelere katk›da bulunmufl ya da dâhil olmufl herkese teflekkürü bir borç bilirim. Kas›m’da görüflmek üzere. [Çeviren: Rana Öztürk] Radikal Gazetesinin iflbirli¤iyle yay›mlanm›flt›r. • ‹ ki haftadan daha uzun bir süre ayr› kald›ktan sonra ‹stanbul’a geri döndüm. Geçen cumartesi günü bu geri dönüfl an›nda, bir kenti tekrar ziyaret ediyor olmaktan daha çok yuvaya geri dönüyormuflum hissine kap›ld›m. Tuhaf ve karmafl›k bir duygu durumuydu bu, çünkü (henüz) burada yaflam›yorum ve bu kentin dilini konuflam›yorum. Yine de, benim için, bu bienali gerçeklefltirmek öylesine dolu dolu bir deneyimdi ki hayat›m›n geri kalan› boyunca benimle olacak birçok yoldan ‹stanbul’la ba¤ kurmaya zorlad› beni. Küratör olman›n ayr›cal›klar›ndan biri de size bir yerin atmosferine ve kültürüne aflina olma flans›n› vermesidir. Bir turistin aksine, bir kentte olmak için geçerli ve gerekli bir nedeniniz vard›r, buna ra¤men birçok iflin aksine belirgin bir ilgi ya da uzmanlaflma alan›yla s›n›rl› de¤ilsinizdir. Bunun yerine, genellikle turist güzergâhlar›ndan uzakta sanatç›lar›n çekim alan›na kap›l›r ve zoraki olmad›¤› müddetçe bir araya gelmenizin neredeyse imkâns›z oldu¤u insanlarla tan›fl›rs›n›z. Bu bienal için ‹stanbul’la bizim tarz›m›zda bir çal›flma, küratöryal çal›flmaya olan yaklafl›m›m›zla ilgili her fleyi iki misline katlad›. Otto Berchem, Hüseyin Alptekin, Michael Blum, Pilvi Takala, Phil Collins, Paulina Olowska ve di¤er birçok insan, küratöryal tak›m› küçük iflliklere, kulüplere, ikinci el eflya dükkânlar›na, bu kent ve bu kentin sakinleri ile ilgili deneyimlerimi çok zenginlefltiren dini ve sosyal kurumlara tafl›d›lar. Bu yüzden ben de, Vas›f, Esra ve November ile birlikte bu bienalin küratörlü¤ünü üstlenme flans› bana verilmifl oldu¤u için kendimi yaln›zca çok flansl› addedebilirim. Bir disiplin olarak sanat aç›s›ndan akla gelebilecek uygun konular, referanslar ve malzemelerin ne oldu¤una iliflkin s›n›rlar› zorlamak güncel sanat›n do¤as› haline geldi. Asl›nda, sanat›n kendisinin özel bir etkinlik alan› olmaktan ç›kt›¤›, daha çok dünya hakk›nda genel bir elefltirel bir düflünme biçimi oldu¤u yönünde spekülasyon yap›labilir. Bu anlamda sanat, sanatç›n›n kendi arzusuna göre flekillenmifl olan her fleye izin veren toleransl› bir etkinliktir. Bununla birlikte, sanat›n bu gevflek tan›m›n›n birçok kiflinin kafas›n› kar›flt›raca¤›n› tahmin edebiliyorum. S›n›fland›rmalar›n ve tan›mlamalar›n ço¤unlukla her gün al›mlad›¤›m›z bilgi y›¤›n›n› organize etmek için tek yol oldu¤u bir dünyada, sanat›, sanat yap›t› olarak varolufllar›n›n gerçekli¤i nedeni ile kendilerini sanat olarak tan›mlayan birtak›m tekil nesneler serisi olarak kabul etmek zor. Güncel sanat bazen tam da okulda bize sanat nesnesi s›n›fland›rmas›nda ö¤retilenlere benzeyendir. Sanat kendi statüsünün sanat oldu¤unu iddia eder, bunu yaparken de s›kça baflka bir fleyi gizlemeye çal›fl›r. Bu kamuflaj, e¤er elefltirel veya politik bir içeri¤i gizlice içeri sokmak istiyorsan›z yararl› bir tekniktir, ayn› zamanda bir sanatç› olarak öznel bir gelene¤in s›n›rlar› içinde çal›flmaya zorlanm›fl hissetmektense, kendi ilgi alan›n›z› tan›mlama özgürlü¤ünün basit bir ifadesidir. Pek çok sanatç›ya geri ad›m att›ran fley, gelene¤in biçimcili¤i içinde s›k›fl›p kalmakt›r ve izleyiciler olarak bizlerin onlar›n bu direniflini alk›fllamam›z gerekti¤ini düflünmekteyim. Her fleyden öte, dünya üzerindeki olgulara tepki verme biçimlerimiz hakk›nda bize ö¤retilenleri unutmal›y›z ki, yeni hareket ve düflünce tarzlar›n› ö¤renebilelim. Bu bilerek ve isteyerek unutma ancak karfl› karfl›ya geldi¤imiz durumun bizde o an için bir duygu de¤iflimi yaratmamas› ya da tamam›yla al›mlanamamas› ve bir sonraki deneyime geçmeden tüketilmesi durumunda sekteye u¤rayabilir. Belki de sanat ve di¤er deneyim türleri aras›ndaki temel fark iflte budur. Sanat e¤er anlaml› bir etkiye sahip olacaksa, toplumla kaypak bir iliflki kurmak ihtiyac›ndad›r. Ço¤u tüketim mal›n›n aksine sanat cezbedici bir kampanyan›n sonunda sat›n al›nma baflar›s›na ulaflmakla ilgilenmez. Bunun yerine sanat, sanat yap›t›na sahip olma ihtimali düflük olan bir toplulu¤a hitap eder. Elbette, sanat yap›tlar›na sahip olunabilir, hatta sanat yap›tlar›na sahip olmak ad›na bir servet harcanabilir, ancak yine de sanat s›n›fland›rmas› alt›nda sanat yap›t› öznel bir gösterimden daha çok kamusal de¤erlendirme temel al›narak oluflturulur. ‹flte tam da bu anda beni en çok, ‹stanbul’daki koflullar› bu derece büyüleyici bulmam›n da nedeni de olan sanat›n kamusal yönü ilgilendirmektedir. ‹flte bu noktada sanat›n içinde olmazsa olmaz bir rol üstlenebilece¤i yeni bir kamusal tart›flma biçimi yaratabilmek için benzersiz bir flans olabilir. Burada h›zla bir araya gelebilen kamusal alan ve politik bask› izin verdi¤i sürece, ‹stanbul’un ileri ad›m atmak u¤runa bütün o “geçmifli kabullenme” söylemlerinin üstesinden gelebilmesi mümkün olacakt›r. Bu anlar bu kent için büyüleyici, özgürlefltirici, yaflanmas› zor olmakla birlikte ayn› zamanda ayr›cal›kl› anlar olurdu. Elbette, benim aç›mdan bu deneyimi yaflamak için burada daha fazla vakit geçirirken dinleme ve ö¤renme f›rsat› buldu¤um Türkçemi ilerletmem ve bu kentin sanatç›lar›yla daha çok birlikte olmaya devam etmem gerekiyor. Bu konuda umutlu ve niyetliyim, bir Flaman müzesi iflletmem yönündeki talepler ve di¤er ifller göz önüne al›nd›¤›nda bunu hayata geçirebilece¤imi düflünüyorum. Çünkü bence, sanat gerçekten sanatç›lar ve küratörler zaman harcad›¤›, yüzeyde görünenin alt›na indi¤i ve d›flar›da kalanlar›n basmakal›p tepkilerinden uzak durduklar› zaman kamusal alanda etkin bir rol üstlenecektir. Bu yüzden, bir y›l 365 gün boyunca yerleflik olan yap›lanmalar önünde sonunda herhangi bir bienalden daha anlaml›d›r ve bu yüzden ‹stanbul’un dönüflümü gelecek y›llar›n en önemli meselesi haline gelecektir. Bu sürece katk›da bulunabilme flans›na sahip olmaya devam edece¤imi ümit ediyorum. [Çeviren: Meral Camc›] • Bu aç›k platforma alt› hafta boyunca ald›¤›m›z tek mektup için “P.K.” rumuzuyla yazan okurumuza içtenlikle teflekkür ederiz.