TC Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Transkript

TC Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
T.C.
Mersin Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı
Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı
ERKEK TEKNİK ORTA ÖĞRETİM OKULLARINDAKİ KIZ ÖĞRENCİLERİN
OKUL YAŞANTILARI
(MERSİN İLİ MERKEZİ ÖRNEĞİ)
Yalçın ÖZDEMİR
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Mersin, 2006
T.C.
Mersin Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı
Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı
ERKEK TEKNİK ORTA ÖĞRETİM OKULLARINDAKİ KIZ ÖĞRENCİLERİN
OKUL YAŞANTILARI
(MERSİN İLİ MERKEZİ ÖRNEĞİ)
Yalçın ÖZDEMİR
Danışman
Doç. Dr. Ayşe BALCI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Mersin, 2006
i
ÖNSÖZ
Eğitim, toplumda kadın aleyhine varolan eşitsizliklerin varlığını sürdürdüğü ve
yeniden üretildiği kurumlardan birisidir. Öğrencilerin okul yaşantıları ise, toplumsal
cinsiyet ilişkilerinin eğitimdeki yansımalarının gözlemlenebileceği alanlardan birisidir.
Bu çalışmada, erkek teknik orta öğretime bağlı okullardaki kız öğrencilerin
okul yaşantıları, bu okullarda okuyan kız öğrencilerin görüşleri ile anlaşılmaya çalışılmış
ve bunun için görüşme yöntemi kullanılmıştır.
Bu çalışmanın gerçekleşmesinde büyük özverisi, içtenliği ve güleryüzlülüğü ile
bana daima destek veren ve kendisinden insan olarak çok şey öğrendiğim değerli hocam ve
danışmanım Doç. Dr. Ayşe Balcı’ya teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, tezimi
değerlendiren değerli jüri üyesi hocalarıma ve çalışma sırasında içtenlikle görüşme
sorularını yanıtlayan katılımcılara da teşekkürü borç bilirim. Sevgili eşim Berna’ya ve bana
desteklerini esirgemeyen aileme de sonsuz sevgilerimi sunuyorum. Son olarak, güzel
kızım, umudum Eylül’üme de varlığı ile bana sonsuz mutluluklar yaşattığı için sonsuz
teşekkür ediyorum.
Yalçın ÖZDEMİR
ii
ERKEK TEKNİK ORTA ÖĞRETİM OKULLARINDAKİ KIZ ÖĞRENCİLERİN
OKUL YAŞANTILARI
(MERSİN İLİ MERKEZİ ÖRNEĞİ)
ÖZET
Bu çalışma, erkek teknik orta öğretim kurumlarındaki kız öğrencilerin okul
yaşantılarının anlaşılması amacı ile yapılmıştır.
Bu çalışmada görüşme yöntemi kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak
kullanılan görüşme formu araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Görüşme formu, kız
öğrencilerin okul yaşantılarını temsil ettiği düşünülen beş farklı boyutu ve bu boyutları
oluşturan 31 görüşme sorusunu kapsamaktadır. Görüşme formu Mersin il merkezinde yer
alan üç farklı meslek lisesinde, 7 farklı meslek dallında öğrenim gören ve üçüncü sınıfa
devam eden 23 kız öğrencinin oluşturduğu bir örneklem üzerinde uygulanmıştır.
Görüşmeler, katılımcıların da onayı ile ses kayıt cihazına kaydedilmiştir.
Kaydedilen görüşmeler yazılı hale getirilmiş ve betimsel analiz yapılmıştır.
Bulgulara göre; kız öğrenciler meslek liselerine genellikle kendi iradeleri
dışında gelmişlerdir, meslek liselerine gelmiş olmaktan memnun değildirler, okul
yaşantılarında toplumsal cinsiyet temelli yaşantılara sahiplerdir, toplumsal cinsiyete dayalı
süreçler kız öğrencilerin okul yaşantılarını olumsuz etkileyebilmektedir, okulda var olan
eşitsiz konum staj yaşantılarında da devam etmektedir. Okul yaşantılarındaki eşitsizlikler,
öğrencilerin geleceğe yönelik beklentilerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir.
Kız öğrencilerin okul yaşantılarındaki bu genel olumsuz duruma karşılık,
öğretmenlerin kız öğrencilerin ders yaşantılarında olumlu etkiye sahip oldukları, sözel
derslerde kız öğrencilerin daha başarılı oldukları ve kız öğrenci sayısının görece yüksek
iii
olduğu kimya bölümündeki kız öğrencilerin diğer bölüm öğrencilerine göre daha olumlu
bir okul yaşantısına sahip olduklarını söylemek mümkündür.
Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet, Eğitim, Teknik Eğitim, Meslek Lisesi, Okul
Yaşantısı.
iv
FEMALE STUDENTS’ SCHOOL EXPERIENCES
AT MALE TECHNICAL HIGH SCHOOLS
(MERSİN SAMPLE)
ABSTRACT
The purpose of this study is to understand female students’ school experiences
at male technical high schools.
In this study, interview method was used. The interview form was developed by
the researcher to collect data on defined subjects. The interview form, includes five
different dimensions referring female students school experiences and 30 questions related
to these dimensions. The interview form was administed on the sample comprised of
twenty three third-year female students from different vocational departments of three
different vocational high schools in central of Mersin.
The interviews were recorded on tape on students approval. The recorded
interviews were transcribed and descriptive analyses were carried out.
According to results; in general female students have enroled the vocational
schoool involuntarly. They aren’t contended to be at vocatioanl schools. They have gender
based social experiences at school. These gender based social experiences could affect
negatively their school life. Their unequal position at school also goes on at apprentice life.
The inequalities at school life may create negative effects on their future expectations.
Despite these negative views on the female students’ school experiences, it can
be said that teachers generally have a positive effect on female students’ classroom
experiences. Female students are more successful at verbal courses. Female students in
chemistry department in which number of female students is relatively higher than the
v
other departments, have got more positive school experiences than the female students in
other departments.
Key Words: Gender, Education, Technical Education, Vocational School, School
Experiences.
vi
İÇİNDEKİLER
SAYFA NO
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………………...i
ÖZET…..…………………………………………………………………………………...ii
ABSTRACT…………………………………………………………………………….…iv
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………...vi
TABLOLAR LİSTESİ…………………………………………………………………...xii
GİRİŞ……………………………………………………………………………………….1
I. BÖLÜM TOPLUMSAL CİNSİYET KAVRAMI ………………………………..…...8
I.1 Toplumsal Cinsiyet Kavramını Açıklamaya Yönelik Kuramlar…………………12
I.1.1 Biyolojik Etken Kuramları……………………………………………..….12
I.1.2 Sosyal Öğrenme Kuramı………………………………………………..…13
I.1.3 Bilişsel Gelişim Kuramı…………………………………………………...15
I.I.4 Cinsiyet Rolü Kuramı……………………………………………………...16
I.1.5 Psikanalitik Kuramlar...…………………………………………………...17
I.1.6 Fonksiyonalist, Çatışmacı ve Yorumcu Kuramların Toplumsal Cinsiyete
Bakışları…………………………………………………………………...18
I.1.7 Feminist Yaklaşımlar……………………………………………………...22
II. BÖLÜM TOPLUMSAL CİNSİYET VE EĞİTİM…………………………………25
II.1 Eğitim, Toplumsal Yapılar ve Cinsiyet………………………………………….25
II.1.1 Eğitimin ve Siyaset İlişkileri………………………………....………….26
vii
II.1.2 Eğitim ve Kültür İlişkileri……………………………………...………...29
II.1.3 Eğitim ve Ekonomi İlişkileri……………………………………...……...32
II.2 Toplumsal Cinsiyet İlişkilerinin Eğitim Süreçlerine Yansımaları………...…….34
II.2.1 Sayılarla Eğitimde Toplumsal Cinsiyet……………………………...…...35
II.2.2 Okul Yaşantılarında Toplumsal Cinsiyet………………………………...41
III. BÖLÜM MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET..............53
III.1 Teknoloji, Toplumsal Cinsiyet ve Mesleki Teknik Orta Öğretim Arasındaki
İlişkiler…………………………………………………………………………..53
III.2 Türkiye’de Meslekî ve Teknik Liseler……………………………………………..61
III.2.1 Erkek Teknik Öğretim ve Endüstri Meslek Liseleri…………………….62
III.2.2 Kız Teknik Öğretim ve Kız Meslek Liseleri…………………………….66
III.2.3 Ticaret ve Turizm Öğretimi ve Okulları……………………………...…69
III.2.4 Din Öğretimi ve İmam-Hatip Liseleri………………………………...…69
III.3 Sayılarla Mesleki Teknik Orta Öğretim ………………………………...……..70
IV. BÖLÜM ARAŞTIRMA PROBLEMİ………………………………………………75
IV.1 Problem Cümlesi……………………………………………………………….75
IV.2 Alt Problemler………………………………………………………………….75
IV.2.1 Okul ve Bölüm Seçimi İle İlgili Alt Problemler ………………………..75
IV.2.2 Okul İçi Yaşantılar İle İlgili Alt Problemler…………………………….75
IV.2.3. Ders ve Sınıf İçindeki Yaşantılarla İlgili Alt Problemler………………76
IV.2.4 Staj Yaşantılarıyla İlgili Alt Problemler……………..……………...…..76
viii
IV.2.5 Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Önerilerle İlgili Alt Problemler.……..77
IV.3 Araştırmanın Amacı ve Önemi ………………………………………………...77
IV.4 Sayıtlılar………………………………………………………………………..79
IV.5 Sınırlılıklar….…………………………………………………………………..79
IV.6 Tanımlar..………………………………………………………………..……..80
V.BÖLÜM YÖNTEM .......................................................................................................82
V.1 Araştırmanın Evren ve Örneklemi………………………………………...…….83
V.2 Veri Toplama Aracı...………………………………………………………...…88
V.3 Verilerin Toplanması……………………….. ……………………………...….92
V.4 Verilerin Analizi…………………………………………………………...……92
VI. BÖLÜM BULGULAR …………………………….…………………………….…..94
VI.1 Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Bulgular……….……………………...……..95
VI.1.1 Okul Seçiminde Etkili Olan Faktörler…………………………….….…95
VI.1.2 Bölüm Seçiminde Etkili Olan Faktörler…………………………….…100
VI.1.3 Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Memnuniyet………………………..103
VI.1.4 Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Bulgulara Ait Genel Değerlendirme...111
VI.2 ‘Okul İçi Yaşantılar’a İlişkin Bulgular……….……………………………….114
VI.2.1 Kız Öğrencilerin ‘Meslek Lisesinde Kız Öğrenci Olma’ Konusundaki
Görüşleri……………………………………………………………....116
VI.2.2 Kız Öğrencilerin Okula Aidiyet Duyguları….………………….……..121
ix
VI.2.3 Kız Öğrencilerin Meslek Liseleri ile Genel Liselerdeki Arkadaşlık
İlişkilerinin Farklılıkları Konusundaki Görüşleri………..……………125
VI.2.4 Kız Öğrencilerin Meslek Liselerindeki Öğrenci-Öğretmen
İlişkilerine Yönelik Tanımlamaları…………………………………..…128
VI.2.5 Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının,
Arkadaşlık İlişkilerine, Öğrenci-Öğretmen İlişkilerine ve Ders
Yaşantılarına Yansımaları Konusundaki Görüşleri………………...…132
VI.2.5.1 Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının Arkadaşlık
İlişkilerine Yansımaları……………….………………...………132
VI.2.5.2 Meslek Liselerinde Sayısal Olarak Az Kız Öğrenci Olmasının,
Öğrenci-Öğretmen İlişkilerine Yansımaları……………………138
VI.2.5.3 Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının Ders
Yaşantılarına Yansımaları…………………………….……….143
VI.2.6 Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerini Seçmeleri Konusunda Öğretmen
ve Erkek Öğrencilerin Düşüncelerine İlişkin Tanımlamaları.…..…….147
VI.2.7 Kız Öğrencilerin Okullarındaki Öğrenciler Arası İşbölümüne
İlişkin Yaşantıları.. …...…………………………………...……………152
VI.2.8 Kız Öğrencilerin Eğitsel Kol Etkinliklerine Katılımlarına
Yönelik Yaşantıları..…………………………………...………………155
VI.2.9 Kız Öğrencilerin Teneffüs ve Boş Zamanlarını Değerlendirmelerine
İlişkin Yaşantıları ……..………………………………………………158
VI.2.10 Kız Öğrencilerin Okullarındaki Çeşitli Alanları Kullanım Biçimleri ..163
VI.2.11 ‘Okul İçi Yaşantılar’a İlişkin Bulgulara Ait Genel Değerlendirme……165
VI.3 Kız Öğrencilerin Ders ve Sınıf İçindeki Yaşantılarına İlişkin Bulgular……...170
x
VI.3.1 Kız Öğrencilerin Sevdikleri ve Sevmedikleri Dersler ile Bu Dersleri
Neden Sevip Sevmediklerine İlişkin Nedenler.………………….……170
VI.3.2 Kız Öğrencilerin Kendilerini Başarılı Gördükleri Derslerle, Başarılarını
Etkileyen Etkenler Hakkındaki Görüşleri…………………………..…174
VI.3.3 Kız Öğrencilerin Derslerde Yaşadıkları Problemlere İlişkin Görüşleri..176
VI.3.4 Kız Öğrencilerin Ders İçi Etkinliklerde Kendilerini İfade Edip
Edememeleri ile İlgili Yaşantıları..…………………………………....180
VI.3.5 Kız Öğrencilerin, Okullarında Öğrencilere Uygulanan Ödül ve Ceza
Uygulamalarında, Kız ve Erkek Öğrenciler Arasındaki Farklılıklara
İlişkin Görüşleri….………………………..…………………..………184
VI.3.6 Kız Öğrencilerin Ders ve Sınıf İçindeki Yaşantılarına İlişkin Genel
Değerlendirme…………...………………………………………….…185
VI.4 Kız Öğrencilerin Staj Yaşantılarına İlişkin Bulgular…………………………189
VI.4.1 Kız Öğrencilerin Staj Yaşantılarına İlişkin Genel Değerlendirme……….…196
VI.5 Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Önerilere Yönelik Bulgular..………………196
VI.5.1 Kız Öğrencilerin Üniversiteye Yönelik Hazırlıkları…………………..197
VI.5.2 Kız Öğrencilerin Lise Mezuniyetleri Sonrasında Eğitim Gördükleri
Alanda Çalışma Konusundaki Görüşleri…………………………..….201
VI.5.3 Kız Öğrencilerin Meslek Lisesinden Mezun Kız ve Erkek
Öğrencilerin Mesleklerini Sürdürmeleri Konusundaki Farklılıklarla
İlgili Görüşleri…………………………………………………………..203
VI.5.4 Kız Öğrencilerin Meslek Liselerindeki Kız Öğrenci Sayılarının
Arttırılmasına Yönelik Görüşleri………...………………………….…207
VI.5.5 Kız Öğrencilerin Şu anda İlköğretim Son Sınıfta Okuyan Kız
xi
Öğrencilere Meslek Liseleri ile İlgili Önerileri………………………....211
VI.5.6 Kız Öğrencilerin Kısa Vadeli Gelecekleri Hakkındaki Öngörüleri……215
VI.5.7
Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Önerilere İlişkin Genel
Değerlendirme…………………………………………………………216
VII. BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER…………………………………………….…220
VII.1 Sonuçlar………………………………………………………………………220
VII.2 Öneriler……………………………………………………………………....231
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………233
EKLER
Ek 1 Görüşme Formu
xii
TABLOLAR LİSTESİ
SAYFA NO
Tablo 2.1 Gelişmişlik Seviyelerine Göre Ülkelerdeki Ortalama Eğitim Süreleri ……….36
Tablo 2.2 Eğitim Düzeyine Göre Okullaşma Oranları, Türkiye, 1990-1991 ve
2001-2002………………………………………………………………....…..37
Tablo 2.3 Bilim Dallarına Göre Yükseköğretimde Yeni Kayıt, Öğrenci ve
Mezun Olan Sayısı, 1990-1991, 2003-2004…………………………………...38
Tablo 2.4 Lisansüstü Eğitimine Göre Yükseköğretimde Yeni Kayıt, Mezun Olan
ve Öğrenci Sayısı,1990-1991, 2003-2004…………………………………..…39
Tablo 2.5 Akademik Ünvanlarına Göre Yükseköğretimde Görevli Öğretim Üyeleri,
1930- 1931, 2003-2004……………...…………………………………………40
Tablo 3.1 Endüstri Meslek Liselerinde Uygulanan Program Türleri………………….....64
Tablo 3.2 Kız Teknik Genel Müdürlüğüne Bağlı Okul Türleri İle Program Türleri…….68
Tablo 3.3 1930-2002 Yılları Arasında Mesleki Teknik Orta Öğretimde Sayısal
Gelişmeler…………………………………………………………………......71
Tablo 3.4 Mesleki ve Teknik Orta Öğretime Bağlı Erkek, Kız, Ticaret, Turizm ve
Din Okullarındaki Öğrenci Sayıları …..……………………….………………72
Tablo 3.5 Erkek Teknik Orta Öğretime Bağlı Okul Türlerinde Kız ve Erkek
Öğrenci Sayıları…..……………………………………………………………73
Tablo 5.1 Araştırma Evrenini Oluşturan Okul ve Programlardaki Kız Öğrenci Sayıları..84
Tablo 5.2 Araştırma Örneklemini Oluşturan Okul, Program Türü ve Öğrenci Sayıları…87
Tablo 6.1.1 Okul Seçiminde Etkili Olan Faktörler……………………………………....96
xiii
Tablo 6.1.2 Bölüm Seçiminde Etkili Olan Faktörler……………….…………………...101
Tablo 6.1.3.1 Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Memnuniyet…………………………..103
Tablo 6.1.3.2 Kız Öğrencilerin Okul ve Bölüm Tercihlerindeki Memnuniyetsizlik
Gerekçeleri…………………………………………………………….…105
Tablo 6.2.1 Meslek Lisesinde Kız Öğrenci Olmak……………………………………..117
Tablo 6.2.2 Okula Aidiyeti Sağlayan Etkenler………………………………………….123
Tablo 6.2.4 Öğrenci-Öğretmen İlişkisine Yönelik Tanımlamalar……………………...129
Tablo 6.2.5.1.1 Kız Sayılarının Artmasının, Katılımcıların Erkek Öğrencilerle Olan
Arkadaşlık İlişkilerine Yansımaları Hakkındaki Görüşler……………...133
Tablo 6.2.5.1.2 Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Sayısal Olarak Az Kız Öğrenci
Olmasının, Kız Öğrencilerle Olan Arkadaşlık İlişkilerine Yansımaları
Hakkındaki Görüşleri…………………………………………….…….136
Tablo 6.2.5.2 Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Sayısal Olarak Az Kız Öğrenci
Olmasının, Öğrenci Öğretmen İlişkilerine Yansımaları Konusundaki
Görüşleri...………………………………………………………………..139
Tablo 6.2.5.3 Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının Ders
Yaşantılarına Yansımalarına Yönelik Görüşleri………………………....144
Tablo 6.2.6 Kız Öğrencilerin Meslek Liselerini Seçmeleri Konusundaki
Öğretmen Düşüncelerine İlişkin Katılımcı Tanımlamaları………..……….148
Tablo 6.2.7 Kız Öğrencilerin Okullarındaki Öğrenciler Arası İşbölümüne İlişkin
Görüşleri… ………………………………….……………………………..153
Tablo 6.2.8 Eğitsel Kol Üyeliği………………………………………………………...156
Tablo 6.2.9.1 Teneffüs ve Boş Zaman Kullanımına İlişkin Yaşantılar…………………159
Tablo 6.2.9.2 Katılımcıların Erkek Öğrencilerin Teneffüs ve Boş Zaman
xiv
Kullanımına İlişkin Görüşleri....………………………………………….160
Tablo 6.2.10 Okul Alanlarının Kullanımı………………………...…………………….163
Tablo 6.3.1.1 Kız Öğrencilerin Sevdikleri Dersler……………………………………...…171
Tablo 6.3.1.2 Derslerin Sevilmesinde Etkili Olan Nedenler……………………………172
Tablo 6.3.1.3 Kız Öğrencilerin Sevmedikleri Dersler ……………………...………..…173
Tablo 6.3.1.4 Derslerin Sevilmemesinde Etkili Olan Nedenler………………………...173
Tablo 6.3.2.1 Kız Öğrencilerin Kendilerini Başarılı Gördükleri Dersler……………….174
Tablo 6.3.2.2 Başarıyı Etkileyen Etkenler………………...…………………………....175
Tablo 6.3.4 Kız Öğrencilerin Ders İçi Etkinliklere Katılımlarda Yaşadıkları
Problemler……………………………………………………………. …...181
Tablo 6.3.5 Ödül ve Ceza Uygulamalarındaki Cinsiyet Ayrımı Konusundaki
Görüşler.........................................................................................................184
Tablo 6.4.1 İşyeri Faaliyet Alanları-Çalışan Sayısı-Stajyer Öğrenci Sayısı……………190
Tablo 6.4.2 Staj Eğitiminin Mesleki Açıdan Yararlılığına İlişkin Görüşler..……….….191
Tablo 6.4.3 Staj Yapılan Yerdeki Çalışan Sayısına Göre Staj Eğitiminin Yararlılığına
İlişkin Görüşler………………………………………………………….….192
Tablo 6.4.4 İşletmelerde Cinsiyete Dayalı İşbölümü…………………………………...193
Tablo 6.4.5 Erkek- Kız Öğrenciler Arasındaki İşbölümü ve İşin Yapıldığı Alan…..….194
Tablo 6.5.1.1 Üniversiteye Giriş Sınavına Yönelik Hazırlıklar………………………...198
Tablo 6.5.1.2 Üniversitede Tercih Edilmesi Düşünülen Alanlar……………………….200
Tablo 6.5.2 Kız Öğrencilerin Eğitim Gördükleri Alanda Çalışmaya Yönelik Görüşleri.202
Tablo 6.5.3 Kız Öğrencilerin Meslek Lisesinden Mezun Kız ve Erkek Öğrencilerin
Mesleklerini Sürdürmeleri Konusundaki Farklılıklarla İlgili Görüşleri…....204
xv
Tablo 6.5.4 Meslek Liselerindeki Kız Öğrenci Sayılarının Artırılmasına Yönelik
Önerileri…………………………………………………………………….208
Tablo 6.5.5 Kız Öğrencilerin Şu Anda İlköğretim Son Sınıfta Okuyan Kız Öğrencilere
Meslek Liseleri ile İlgili Aktarmak İstedikleri Görüşleri. ………………....212
Tablo 6.5.6 Kız Öğrencilerin Kısa Vadeli Gelecekleri Hakkındaki Öngörüleri……….215
1
GİRİŞ
Erkeğe yasak elmayı yedirdiğine ve bu nedenle de erkeğin cennetten
kovulmasına yol açtığına inanılan kadın, dinsel inançların yanı sıra, toplumsal pratikler ve
iktisadi işbölümünde de eşitsiz bir konuma sahiptir. Kadın ve erkek olma durumu ile
kadınlığa
ve
erkekliğe
atfedilenler
de
genellikle
cinsiyet
rolleri
tarafından
şekillendirilmektedir.
Cinsiyet rollerinin niteliğine ilişkin olarak çeşitli teoriler bulunmaktadır. Bu
teorilerden fonksiyonalist kuram, kadının toplumsal konumunun toplumun varlığını
sağlıklı bir şekilde yerine getirmesi için gerekli olduğunu belirtirken, çatışmacı kuram,
özellikle işbölümü ve yeniden üretim kavramları üzerinde odaklanarak, tüm toplumsal
eşitsizliklerde olduğu gibi kadının toplumsal yapıdaki konumunun ve kadın ile erkek
arasındaki eşitsizliklerin kapitalizmden kaynaklandığını ve kapitalizmin yıkılışı ile
eşitsizliklerin de yok olacağını ileri sürmektedir. Yorumcu yaklaşımlar ise, toplumsal
cinsiyet analizlerinde gündelik hayattaki kadın ve erkek arasındaki etkileşim süreçlerini, bu
süreçlerin aktarım şekillerini ve özellikle etkileşimde kullanılan dil üzerine odaklanırlar.
Kadın ve erkek arasındaki eşitsizliklerin önemli bir yönü de, bu eşitsizliklerin tüm
toplumsal yapılar içerisinde varlığını devam ettirmesidir. Ekonomide, siyasette,
temsiliyette, eğitimde vb. toplumsal alanlarda kadının eşitsiz durumunu gözlemlemek
mümkündür. Tüm bu yapılardaki eşitsizliklerin diğer bir önemli yönü ise, eşitsizlikleri
yeniden üretmeleridir. Eğitim kurumları da bilginin üretildiği, meşrulaştırıldığı, ve kültür
aktarımının yapıldığı kurumlar olmaları ve bir anlamda da toplumsal ilişkilerin yaşandığı
bir mikro kozmos olması itibari ile toplumda varolan cinsiyet ilişkilerinin ve cinsiyete
dayalı eşitsizliklerin yaşandığı cinsiyet eşitsizliklerinin yeniden üretildiği kurumlar
arasında sayılabilir.
2
Yasal olarak kız ve erkek çocuklar arasında eğitim olanaklarından faydalanma
konusunda herhangi bir engel görünmüyor olsa da, kız çocukları, eğitim olanaklarından
erkek çocuklar kadar faydalanamamakta, eğitim süreleri erkek öğrencilerle eşit
olamamakta, ilköğretim sonrası kayıt olunacak okul ve program türleri de öğrencilerin
cinsiyetine göre farklılık gösterebilmektedir.
Çalışma hayatında, kadın-erkek arasında da görünürde eşitsizlik yaratan bariz
yasal engeller bulunmasa da, pratikte kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik varlığını
sürdürmektedir.
Kadınlar,
erkekler
kadar
çalışma
hayatında
kendilerini
temsil
edememekte, eşit işe eşit ücret alamamakta, çalışma hayatında genellikle hizmet
sektöründe ve düşük statülü işlerde çalışmaktadırlar. Diğer taraftan teknik işlerde kadınlar
erkekler kadar istihdam edilemezken, sanayi kollarındaki işlerde de genellikle erkekler
daha çok temsil edilmektedir. Dolayısı ile çalışma hayatında da kadın ve erkek meslekleri
oluşmakta ve erkek meslekleri, genellikle daha yüksek ücretli ve itibarlı meslekler olurken,
daha zor ve beceri isteyen işler olarak algılanmaktadır. Öte yandan kadının ev içi emeği de
çoğu kez iktisadi bir faaliyet olarak görülmemektedir.
Kadın ile erkek arasındaki eşitsizliklerin temelinde, gelenekler, görenekler ve
kültürel değerlerin yer aldığı söylenebilir. Ancak, farklı gelenek ve kültürel değerlere sahip
toplumlarda da kadın erkek arasındaki eşitsiz durum varlığını korumaktadır. Gelişmiş
toplumlarda, cinsiyet ayrımcılığı anayasal olarak güvence altına alınsa da bu ülkelerde bile
kadının ikincil konumuna ilişkin anlayışların sürdüğü gözlenebilmektedir. Bu durum,
cinsiyeti biyolojik temeline indirgeyen ve önsel olarak kadın ve erkeklerin kimi farklı
özelliklere sahip olduğunu düşünen anlayışlardan da kaynaklanabilmektedir. Cinsiyeti
biyolojiye indirgeyen anlayışlar, bir bakıma bu tutumları ile de, cinsiyetler arası
eşitsizlikleri de biyoloji gibi kadere indirgemekte ve değiştirilemez olarak kabul
3
etmektedirler. Toplumsal cinsiyet kavramı ise, cinsiyeti biyolojiden ibaret olarak
görmekten çok, toplumsallaşma süreciyle ilişkilendirmekte ve bu yönü ile de belirli bir
yaklaşımı ifade etmektedir.
İnsanlık tarihinde çok eski geçmişe sahip olan ve kadına ikincilliği atfeden
cinsiyet rolleri, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliklerin kaynağı olabildiği kadar göstergesi
de olabilmektedir. Lloyd (1996) çalışmasında “eril” ve “dişil”likle ilgili 2600 yıl öncesine
ait kimi betimlemeleri aktarmakta ve erilliğin, dişilliğin karşıtı olarak sunulduğunu ve
daima eril özelliklerin dişil özelliklerden üstün tutulduğunu aktarmaktadır. Bu durum,
kadın ve erkek arasındaki eşitsiz durumun ne kadar geçmişe dayandığını ve bir anlamda da
ne kadar kökleştiğini gösterdiği kadar, eşitsizliklerin kadın ve erkeğin cinsiyetinden çok,
bireylerin kadınlığa ve erkekliğe yükledikleri anlamlarla da ilintili olabileceğini
göstermektedir.
Kadınların eşitsiz durumlarının gözlenebileceği alanlardan birisi de eğitimdir.
Çünkü eğitim sistemi, içerisinde yer aldığı toplumsal sistemin bir alt sistemidir. Eğitimde
cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik çalışmaların başarıya ulaşabilmesi, eğitim sisteminde
olduğu kadar, eğitimi etkileyen aile, istihdam, toplumsal ve siyasal yapılarda ve özellikle
de bireylerin değer yargılarında değişimi içerecek çok yönlü yaklaşımları içermelidir
(Akhun, Bircan, Bülbül, Kavak & Senemoğlu, 2000).
Eğitim sisteminde kadınların eşitsiz konumları, kız çocuklarının okullaşma
oranlarından anlaşılabileceği gibi, öğretmenlerin öğrencilerine davranışları, erkek ve kız
öğrencilerin kalıp yargıları, müfredat programları, ders kitapları da eğitimde cinsiyete
dayalı süreçlerin gözlenebileceği alanlardır. Öğrencilerin okul yaşantıları tüm bu süreçlerin
gözlenebileceği ideal ortamlardan birisidir. Kız öğrencilerin okul içerisinde öğretmenleri,
4
idarecileri ve erkek öğrencilerle iletişim ve etkileşimlerinde maruz kaldıkları yaşantılar,
cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesinde büyük etkiye sahiptir.
Genel olarak kız öğrencilerin tüm eğitim kurumlarındaki eşitsiz konumları,
meslek liseleri için de söz konusudur. Ancak meslek liseleri, eğitimdeki toplumsal
cinsiyete dayalı süreçler açısından kimi özgün koşulları da barındırmaktadır. Meslek
liseleri, mesleğe dayalı eğitim veren ve öğrencilere meslek edindirmeyi amaçlayan
kurumlardır.
Meslek
liselerinde
uygulanan
eğitim
programlarının
erkeklikle
özdeşleştirilmesi, eğitimi verilen meslek dallarının erkek meslekleri olarak algılanışları,
eğitim sürecinin belirli bir bölümünün işletmelerde iş başında geçirilmesi, öğretim
aktivitelerinin genellikle fizik gücüne dayalı olması ve bu yönü ile de kadın cinsiyet rolleri
ile bağdaştırılmaması, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin meslek liselerinde daha belirgin
olarak ortaya çıkmasına yol açabilmektedir.
Meslek liselerindeki kız öğrencilerin eşitsiz konumları, öğrenci sayılarından da
anlaşılabilmektedir. Kız öğrenciler, mesleki eğitim verdiği için meslek liselerini erkek
öğrencilere göre çok daha az tercih edebilmektedirler. Meslek liselerinin erkek liseleri gibi
algılanışı, sadece bireylerin kalıp yargıları ile ilintili olmamakta, mesleki teknik eğitimin
cinsiyetlere göre, “Erkek Teknik Eğitim” ve “Kız Teknik Eğitim” olarak yapılandırılışları
ile de ilintilidir. Şimşek (1998), Türkiye’de mesleki ve teknik eğitimdeki cinsiyetçi yapıya
örnek olarak bu kurumların kız ve erkek olarak cinsiyete göre yapılanmasını göstererek,
böyle bir uygulamanın aynı zamanda kaynak israfına neden olduğunu aktarmaktadır. Gök
(2005), mesleki teknik eğitimin, cinsiyet ayrımcı toplumsal sistemle doğrudan
bütünleştiğini, erkekler için doğrudan üretime yönelik alanlarda, kızlar için ise statüsü
düşük, daha az gelir getiren annelik, ablalık, ev kadınlığı gibi toplumsal cinsiyete uygun
5
rollerinin devamı niteliğindeki toplumsal rollere hazırlayan alanlarda faaliyet gösterdiğini
belirtmektedir.
Erkeklerin sayısal olarak kızlara göre çok fazla olduğu meslek liselerinde kız
öğrenciler sayısal olarak çok az olmaktan kaynaklı kimi olumsuzluklar yaşayabilmektedir.
Küçüklükten itibaren, kız ve erkek çocukların genel olarak teknoloji konusunda eşit
yaşantılara sahip olmamaları da öğrencilerin okul yaşantılarını etkileyebilmektedir. Weber
ve Custer (2005), kız öğrencilerin teknoloji alanlarındaki müfredat konuları ile yaşamları
arasında daha az ilgi kurabildiklerini belirtmektedir. Diğer taraftan, erkek öğrenciler ve
öğretmenler, kız öğrencilerin meslek liselerini seçmeleri hakkında cinsiyet rollerinden
kaynaklı, olumsuz fikirlere sahip olabilmektedirler. Tüm bu nedenlerle, meslek liselerinde,
eğitimde
zaten
var
olan
toplumsal
cinsiyete
dayalı
eşitsizlikler
daha
da
belirginleşebilmektedir.
Meslek liselerindeki kız öğrencilerin okul yaşantıları, bu okullarda cinsiyete
dayalı hangi süreçlerin yaşandığı hakkında bilgi vermesi açısından oldukça önemlidir.
Diğer taraftan, okul yaşantılarının kız öğrencilerin ifadeleri ile aktarılması da, konunun
daha iyi anlaşılmasına ve konu hakkında daha sağlıklı çözüm önerileri üretilmesine fayda
sağlayacaktır.
Bu çalışmada mesleki ve teknik orta öğretim içerisinde yer alan erkek teknik
orta öğretim kurumlarındaki kız öğrencilerin okul yaşantıları okul ve bölüm seçimi, okul
içi yaşantılar, ders ve sınıf içi yaşantılar, staj yaşantıları ve geleceğe yönelik beklentiler ve
öneriler boyutlarında ele alınmaktadır.
Okul ve bölüm seçimi boyutunda kız öğrencilerin okul seçimlerinde etkili olan
faktörler, bölüm seçiminde etkili olan faktörler, okul ve bölüm seçimine yönelik
memnuniyetlerine yönelik görüşleri ele alınmıştır.
6
Okul içi yaşantılar alt boyutunda kız öğrencilerin, meslek lisesinde kız öğrenci
olma konusundaki görüşleri, okula aidiyet hakkındaki duyguları, meslek liseleri ile genel
liselerdeki arkadaşlık ilişkilerinin farklılıkları konusundaki görüşleri, meslek liselerindeki
öğrenci-öğretmen ilişkilerine yönelik tanımlamaları, meslek liselerinde az kız olmasının
arkadaşlık ilişkilerine, öğrenci öğretmen ilişkilerine ve ders yaşantılarına yansımaları
konusundaki görüşleri, meslek liselerini seçmeleri konusunda öğretmen ve erkek
öğrencilerin düşüncelerine ilişkin tanımlamaları, okullarındaki öğrenciler arası işbölümüne
ilişkin yaşantıları, eğitsel kol etkinliklerine katılımlarına yönelik yaşantıları, teneffüs ve
boş zamanlarını değerlendirmelerine ilişkin yaşantıları ile okullarındaki çeşitli alanları
kullanım biçimleri ele alınmıştır.
Ders ve sınıf içindeki yaşantılar alt boyutunda kız öğrencilerin, sevdikleri ve
sevmedikleri dersler ile bu dersleri neden sevip sevmediklerine ilişkin nedenler ile
kendilerini başarılı gördükleri derslerle, başarılarını etkileyen etkenler hakkındaki
görüşleri, derslerde yaşadıkları problemlere ilişkin görüşleri, ders içi etkinliklerde
kendilerini ifade edip edememeleri ile ilgili yaşantıları ve okullarında öğrencilere
uygulanan ödül ve ceza uygulamalarında, kız ve erkek öğrenciler arasındaki farklılıklara
ilişkin görüşleri ele alınmıştır.
Staj yaşantıları alt boyutunda ise kız öğrencilerin staj yaşantıları ile
işletmelerdeki meslek eğitime ilişkin yaşantıları deneyimleri ele alınmıştır.
Geleceğe yönelik beklentiler ve öneriler alt boyutunda ise kız öğrencilerin
üniversiteye yönelik hazırlıkları, lise mezuniyetleri sonrasında eğitim gördükleri alanda
çalışma konusundaki görüşleri, meslek lisesinden mezun kız ve erkek öğrencilerin
mesleklerini sürdürmeleri konusundaki farklılıklarla ilgili görüşleri, meslek liselerindeki
kız öğrenci sayılarının arttırılmasına yönelik önerileri, ilköğretim son sınıfta okuyan kız
7
öğrencilere meslek liseleri ile ilgili önerileri ile kısa vadeli gelecekleri hakkındaki
öngörüleri ele alınmıştır.
8
I. BÖLÜM TOPLUMSAL CİNSİYET KAVRAMI
“Kadınlık” ve “erkeklik”e yüklenen anlamların temel kaynakları nelerdir? Bu
anlamların kaynakları, sadece biyolojik olarak bedenin farklılaşmasından kaynaklanan
ikilik midir? Bu sorulara yönelik tartışmalar, cinsiyet kavramının toplumla eklemlenmesi
ile ifadesini bulan ve farklı teorilerle açıklanan “toplumsal cinsiyet” kavramlaştırmasına
yol açmıştır.
Kadın olma ve erkek olma hallerinin ve bu hallere yüklenen anlamların, zaman,
kültür, mekan, sosyo ekonomik statü gibi değişkenler açısından farklılaşması, cinsiyet
kavramına (biyolojik olarak erkek ve kadın) ve bu kavrama eş olarak ele alınan erkeksi ve
kadınsılık kavramlarının aslında aynı şeyler olmadığına dair düşüncelerin günümüzde
genel kabul görmesine neden olmuşlardır. Ancak, toplumsal cinsiyet (gender) kavramı
konusunda, temelde ortak bir tanım ya da teoriden söz etmek mümkün değildir. Cinsiyet
kavramının toplumla eklemlenmesi, bir anlamda onu toplumsal süreçler ve kurumlarla da
eklemler.
Toplumsal cinsiyet tanımları, varolan cinsiyet kavramına yönelik, erkek ve
kadın tanımlamaları ile, bu tanımlamaların eleştirileri üzerine oturmaktadır. Cinsiyet
kavramı salt biyoloji ile içeriğini bulurken, toplumsal cinsiyet kavramı açıklanırken,
sosyoloji ve psikolojinin kavramlarına sık sık başvurulma gereksinimi hissedilmektedir.
“Toplumsal cinsiyet, bir toplum tarafından oluşturulmuş, kadınlar ve erkekler
arasında roller, davranışlar, zihinsel ve duygusal özellikler bakımından ayrışmayı ortaya
koyar. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, toplumsal cinsiyet tamamıyla biyolojik
farklılıklarla tanımlanmakta olan cinsiyet kavramından farklı olarak, kültürel bir
kavramdır” (Keller, Basow, aktaran Varoğlu, 2001, s. 323).
9
Fazlıoğlu da (2003), toplumsal cinsiyeti, toplumsal ve kültürel olarak
belirlenmiş cinsiyeti, biyolojik cinsiyetten (sex) ayırmak üzere kullanılan, biyolojik yapı
içerisinde değil, toplumsal, politik ve ekonomik doku çerçevesinde belirlenen kadın ve
erkek arasındaki ilişkiler ve roller sistemini işaret eden, toplum tarafından inşa edilip
öğrenilen dinamik ve zaman içinde değişebilir bir olgu olarak tanımlamaktadır.
Johnson (aktaran Erol, 2003), kadınların ezilmesinin biyolojik değil toplumsal
kökenleri olduğunun ve dolayısıyla kaçınılmaz ya da değiştirilemez olmadıklarının
tartışılmaya 1970’lerdeki feminist akımlarla beraber başlandığını, bu tarihe gelene kadar
cinsiyetin sadece biyolojik cinsiyet olarak anlaşıldığını ve dolayısıyla 70’lerin toplumsal
cinsiyet kavramı için bir kırılma noktası olduğunu ifade etmektedir. Gerçekten de bu
kırılmaya ilginç bir örnek, konu üzerine yapılan bilimsel araştırmalardaki istatistiklerde de
görülebilir. 1969’da sosyoloji dergilerinde yayımlanan makalelerin %0,5’ini cinsiyet rolü
çalışmaları oluştururken bundan sadece 9 yıl sonra konu üzerine yapılan çalışmalar 20 kat
artarak %10’a ulaşmıştır (Connell, 1998). Cinsiyet rolü teorileri ile 1970’lerde başlayan ve
aslında kadının toplumsal yaşamdaki konumunun doğuştan ve evrensel olmadığı, aksine
toplumsal bir yanının olduğu görüşünü dillendiren toplumsal cinsiyet kavramı hakkında
oldukça farklı tanımlar bulmak mümkündür.
Manstead ve Hewstone (aktaran Dökmen, 2004), cinsiyetin kadın ve erkek
kategorilerini, toplumsal cinsiyet teriminin ise, yine kadın ve erkekle ilişkili olmak üzere
kadınsı ve erkeksi kategorilerini gösterdiği için “cinsiyet farklılıkları”, “toplumsal cinsiyet
rolleri” ve “toplumsal cinsiyet kalıp yargıları” terimlerinin de kullanıldığını ifade
etmektedirler. Bu açıdan, zaman zaman toplumsal cinsiyet kavramının yerine kullanılan bu
kavramların da irdelenmesi gerekmektedir.
10
Toplumsal cinsiyet farklılıkları öğrenilmiş cinsiyet ve cinsiyetle ilintili olduğu
varsayılan davranışlar arasındaki farklılıklardır. Toplumsal cinsiyet rolleri, toplum
tarafından, erkeğe ya da kadına ait olduğu düşünülen ve toplum tarafından tasarlanan
davranış, tutum ve roller bütünüdür. Bu davranışlar, bireyin doğal olarak sahip olması
gereken biyolojik temelli davranışlar olmaktan öte toplum kaynaklı rollerdir (Dökmen,
2004).
Baykal (aktaran Erbaş, 1995), toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ile ilgili
olarak, kavramın literatürde kadın ve erkeğe özgü olan kalıplaşmış psikolojik özellikleri
tanımlayan bir terim olarak kullanıldığını ve sıfatlarla ifade edildiğini belirterek, aynı
zamanda bu kalıp yargıların bireylerin toplumsal iş bölümündeki yerini, eğitim alanlarını
ve mesleklerini belirlemede önemli etkisi olduğunu belirtmektedir.
Ersöz (1999), toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ile ilgili olarak, her toplumda
var olan ve kültüre göre belirlenen kalıp yargıların, kadın ve erkeklerin belirli beklentilere
cevap verecek şekilde davranmalarına yol açtığını ve bunun da bir baskı yarattığını,
toplumsallaşma sürecinin bu temel üzerine kurulu olduğunu belirtmektedir.
Kadın ve erkeğe ilişkilendirilen kalıp yargıların ve cinsiyet rollerinin felsefi
boyutta bir analizini Lloyd’un (1996) çalışmasında görmek mümkündür. Lloyd
çalışmasında, eski Yunan felsefesinden başlayarak günümüze değin batı felsefelerinde
kadın ve erkek olma durumlarını incelemiş ve özelde çalışmasını “akıl” teması üzerinden
yapmıştır.
Llyod çalışmasında kadın ve erkeğe biçilen roller bağlamında, kadının ikincil
durumunu “akıl” teması üzerine kurgulandırarak açıklamaya çalışmaktadır. Buna göre,
eski Yunan felsefesinden başlayarak günümüze değin süren batı felsefesinde, kadın
irrasyonalite, rasyonalitenin muğlak ve belirsiz kesimi ile nitelendirilirken, erkek
11
rasyonelliği ve mutlaklığı temsil etmektedir. Aynı zamanda erkek, mantıksallığı, kadın ise,
mantıksızlığı ve duygusallığı ifade etmektedir. Özellikle Tevrat’taki tekvin hikayesinin,
birçok türevinde de olduğu gibi kadının, erkeğin cennetten kovulmasına neden olan
mantıksızlığın nedeni olarak sınıflandırılması ile de bir anlamda, toplumsal cinsiyet
kavramının dini kaynaklarda da yer aldığını belirtmektedir. Bir anlamda akıl, erkekle
özdeşleştirilirken, akıldan yoksunluk kadınlığa layık görülmüştür.
Lloyd’a göre, Yunan bilgi kuramlarından günümüze, kültürel olarak rağbet
gösterilen rasyonalitenin gelişimi boyunca bir kenara atılması gereken şeyler başlangıçtan
bugüne simgesel olarak kadınlıkla ilişkilendirilmiştir. Pisagor’un İ.Ö altıncı yüzyılda
düzenlediği karşıtlar tablosunda kadınlık, muğlaklık ve belirsizlikle ilişkilendirilmiştir. Bu
noktada, bu tabloda yer alan karşıtlıklara göz atmakta fayda bulunmaktadır:Sınırlı/Sınırsız,
Tek/Çift, Bir/Çok, Sağ/Sol, Eril/Dişil, Durağan/Hareketli, Düz /Eğri, Aydınlık/Karanlık,
İyi/Kötü, Kare/Dikdörtgen. Lloyd (1996), bu karşıtlıklar tablosunda, “Eril”in tıpkı
tablonun kendisiyle aynı tarafında yer verilen diğer terimler gibi, tablonun öbür tarafında
yer alan karşıtından daha üstün gibi yorumlandığını ve erilliğin tıpkı diğer özellikler gibi,
tablonun diğer tarafındaki dişilliğin karşıtı olarak sunulduğunu belirtmektedir. İ.Ö. altıncı
yüzyılda kadına biçilen sıfatlar 2600 yıl sonra hala tazeliğini ve geçerliliğini korumaktadır.
Ancak sıfatların hala varlığının devamı sıfatların doğruluğu olarak değil, sıfatları koyan
insanlararası ilişkilerin ve kadının toplumsal ikincil konumunun tarihselliğine işaret
etmektedir.
Toplumsal cinsiyet kavramı üzerine yapılan farklı tanımlamaların odağında,
toplumsal cinsiyet üzerine geliştirilen değişik kuramlar yer almaktadır. Bu kuramların
irdelenmesi kavramın daha iyi incelenmesi açısından yararlı olacaktır.
12
Bu bölümün izleyen kısımlarında toplumsal cinsiyet teorileri ele alındıktan
sonra, çalışma yaşantısı ve eğitim ile toplumsal cinsiyet ilişkileri tartışılmakta ardından
mesleki ve teknik orta öğretim kurumlarındaki kız öğrencilerin okul yaşantıları hakkında
daha detaylı bilgiler aktarılmaktadır.
I.1 Toplumsal Cinsiyet Kavramını Açıklamaya Yönelik Kuramlar
Buraya kadar olan kısımda toplumsal cinsiyet kavramına ilişkin farklı
tanımlarla beraber, aslında toplumsal cinsiyet kavramının tarihsel kökenlerinin de olduğu,
bununla beraber kavramın 1970’li yıllardan sonra özellikle akademik alanda feminist
akımlarla beraber yer aldığına ilişkin tartışmalara yer verilmiştir. Bu kısımda ise, kavramın
açıklanmasına yönelik geliştirilen kuramlar ile, farklı kuramların kavram karşısındaki
pozisyonları irdelenecektir. Bu kısımda konuya ilişkin, biyolojik, sosyal-psikolojik
kuramlar, feminist kuramlar ile çatışmacı, fonksiyonalist ve yorumcu yaklaşımların
toplumsal cinsiyet kavramına yönelik açıklamaları ve tartışmalarına yer verilmektedir.
I.1.1 Biyolojik Etken Kuramları
Bu kuramlara göre, beynin ya da biyolojik olarak kadın ve erkek hormonlarının
etkileri nedeni ile, kadınlar ve erkekler doğuştan itibaren birbirinden farklı iki durumda
bulunmaktadırlar. Kadın ve erkeğe biçilen sıfatların ve cinsiyet rollerinin özünde,
mantıksal olarak biyolojik farklılıkların yarattığı farklılıklar yer almaktadır. Bu yaklaşım
‘biyolojik belirlenimcilik’ olarak da adlandırılmaktadır. Benbow ve Lubinski (aktaran
Dökmen, 2004) erkeklerin matematikteki üstünlüklerini beyin loblarının farklı
faaliyetlerine bağlamaktadır. Goldberg (aktaran Connell, 1998), yaptığı araştırmalar
sonucunda, belirli hormonların, özellikle de testesteronun, ortalama kan yoğunluğu
13
açısından erkekler ve kadınlar arasında farklı olduğunu ve bu farkın da erkeklerin kadınlar
üzerinde bir saldırganlık üstünlüğüne neden olarak, toplumsal davranışta farklılıklara
neden olduğunu, bunun ise toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünü ve ataerkil iktidar
yapısının açıklanmasında kullanılabileceğini ifade etmektedir. Ancak bu kuram birçok
çevreden eleştiri almıştır. Temelde kuram, erkek üstünlüğünü kabul etmekle kalmamakta,
aynı zamanda erkek üstünlüğünün doğuştan gelen ve değiştirilemez bir kader olduğu
söyleminin de üremesine destek olmakta ve dolayısıyla “biyoloji kaderdir” mantığına yol
açmaktadır (Dökmen, 2004).
I.1.2 Sosyal Öğrenme Kuramı
Toplumsal cinsiyet kavramının açıklanmasına yönelik sosyal psikolojik
kuramlardan birisi, sosyal öğrenme kuramıdır. Sosyal öğrenme kuramı, başka insanların
davranışlarının gözlenmesi, pekiştirme ve ceza uygulamaları ve taklit aracılığıyla, cinsiyet
farklılıklarının şekillendiğini ileri sürmektedir. Bu kuram özellikle taklit edilen bireylerin
önemini de vurgulamaktadır. Özellikle ana-baba ve öğretmenlerin davranışları kız ve erkek
çocuklar için kuramca en önemli belirleyicilerden olarak kabul edilirler (Dökmen, 2004).
Bireyin cinsiyetine bağlı olarak, taklit ve toplumca yönlendirilmesi sonucu
gerçekleştirilen sosyalleşme sürecinin bir diğer boyutu ise, bireyin teknik ve sözel
becerileri ile ilintili olarak bireyin seçeceği mesleğe yönelik işaretlerin belirleniyor
olmasıdır. Bu konuyla ilgili olarak Ersöz (1999, s. 32) şunları söylemektedir:
Sosyalleşme sürecinde kız çocuklarına öğretilenler daha çok sosyal ve
konuşma becerileri ile fiziksel çekicilik ve ev sorumluluğu gibi özelliklerdir.
Erkek çocuklara öğretilenler ise, teknik beceri, otoriterlik, fiziksel güce önem
14
vermektir. Hiçbir şekilde tam olmayan bu sosyalleşme cinsiyete özgü
mesleklere uygun nitelikler, beğeniler ve beklentilere güçlü bir eğilim yaratır.
Anne ve baba sosyal öğrenme kuramındaki temel öğreticiler olsalar da bir
anlamda toplumsal kurgu içerisindeki her birey, toplumsal cinsiyetin aktarılmasında,
öğretilmesi
ve
öğrenilmesinde
karşılıklı
etkileşim
içerisinde
bulunan
aktör
durumundadırlar.
Konu üzerinde araştırma yapan Maccoby ve Jacklin’e (aktaran Erbaş, 1995)
göre, çocukların davranışları ile aynı cinsten ebeveynin davranışları arasındaki benzerliğin
oldukça az olması, çocukların mutlaka kendi cinsiyetlerine uygun düşen davranışları
seçmemesi, bunun yerine seçimlerin rastlantısal da olabildiği ve çocukların cinsiyete bağlı
davranışlarıyla gözlemledikleri cinsiyete bağlı davranışları arasında çoğu zaman çok az
doğrudan ilgi olması sosyal öğrenme kuramının üç temel yanılgısıdır.
Bu konuyla ilgili olarak şu ifadeler dikkat çekicidir.
Bizim toplumsal cinsiyet kimliğimiz hakkındaki anlayışlarımız, bunlara
bağlantılı olan cinsel tutum ve eğilimlerimizle birlikte, öylesine erken bir yaşta
oluşmaktadır ki, bizler yetişkinler olarak bunları çoğunlukla elde bir diye
görürüz. Yine de toplumsal cinsiyet, bir kız ya da erkek olarak davranmayı
öğrenmekten daha fazla bir şeydir. Toplumsal cinsiyet farklılıkları, her gün
yaşadığımız bir şeydir. Başka deyişle, toplumsal cinsiyet sadece varolan bir şey
değildir; hepimiz, kimi sosyologların söyledikleri gibi, başkalarıyla olan
toplumsal etkileşimlerimizde 'toplumsal cinsiyeti oluşturmaktayız'…Toplumsal
cinsiyet toplumsallaşmasının çok güçlü olduğu ve buna meydan okumanın
huzursuzluğa
yol
'yüklenildiğinde',
açabileceği
toplum
ortadadır.
bireylerden
Bir
'kadınlar'
kez
ve
toplumsal
'erkekler'
cinsiyet
olarak
15
davranmalarını beklemektedir. Bu beklentilerin yerine geldiği ve yeniden
üretildiği yer, gündelik yaşamın pratikleri içindedir (Giddens, 2000, s. 102).
Toplumsal cinsiyet, araba ya da bisiklet sürmek veya yüzmeyi öğrenmek gibi bir
kere öğrenilen ve öğrenme süreci tamamlanan bir olgu olmaktan çok her an öğrenilen bir
durumdur. Bu anlamda, sosyal öğrenme kuramında bahsedilen olumlu ya da olumsuz
pekiştireçlerin, anne, baba, kardeş, öğretmen, medya gibi toplumsal cinsiyet kavramını
aktaranların vasıtası ile toplumsal cinsiyet kavramına bağlı toplumda var olan ve her an var
edilen eşitsizliklerin yok edilmesi de bu anlamda mümkün görünmektedir. Bir anlamda
eşitsizliklerin statik olmayışı aynı zamanda eşitlik arayışlarını ve bu anlamda geliştirilen
akademik ve toplumsal mücadeleyi de canlı tutmaktadır.
I.1.3 Bilişsel Gelişim Kuramı
Sosyal öğrenme kuramının aksine, bilişsel gelişim kuramı, toplumsal cinsiyet
rollerinin öğrenilmesi sürecinin ana aktörü olarak çevre yerine bireyi (çocuğu)
görmektedir.
Bilişsel gelişim kuramına örnek olarak Piaget'in bilişsel gelişim kuramına
dayanan Kohlberg’in bilişsel gelişim kuramı gösterilebilir. Kohlberg’in bilişsel gelişim
kuramı, sosyal öğrenme kuramının aksine, çocuğun kimlik rollerini benimseme nedeninin
başka bireyler tarafından ödüllendirilmek olmadığını, kendisini bir kız ya da erkek olarak
kimlikleme yolu ile ihtiyaç duyduğu bilişsel tutarlılığı sağladığını ifade etmektedir
(Dökmen, 2004).
16
I.I.4 Cinsiyet Rolü Kuramı
Toplumsal cinsiyeti açıklamaya yönelik geliştirilen rol kuramları, özünde kadın
ve erkek olmayı kadınlıkla ve erkeklikle ilgili oldukları düşünülen farklı rollerin
gerçekleştirilmesi olarak görmektedirler. Bu anlamda toplumsal cinsiyeti açıklamaya
yönelik rol kuramları bireyin davranışlarını toplumsal olarak gördüklerinden dolayı,
toplumsal cinsiyeti biyolojik temelleriyle açıklayan kuramlardan ayrılırlar.
Connell’in (1998), toplumsal cinsiyeti açıklama iddiasındaki rol kuramları
hakkındaki genel fikirlerini şu şekilde özetlemek mümkündür:
Kadınların toplumdaki ikincil statüleri [Connell’in deyimi ile tabi kılınmaları]
bir anlamda rol teorilerinin de belirttiği gibi, toplumun kadınlardan beklentilerinin yani
kadınları tabi olarak tanımlayan ve kadınlara yardımcı, pasif, ikincil pozisyonlar biçen
kadınlık rollerinin yerine getirilmelerinin birer sonucu ise, toplumun beklentilerinin bir
başka değişle kadınlık rollerinin değiştirilmesi, kadınlar adına reform niteliği taşıyabilecek
olanaklar sunar. Okullardaki cinsiyetçilik karşıtı ders programları, ayrımcılık karşıtı
yasalar, emek piyasasındaki fırsat eşitliğine yönelik düzenlemeler bu tür reformlara örnek
girişimlerdir. Rol teorilerinin temel savlarından birisi aslında toplumun beklentilerini
yerine getiren bireylerin bir anlamda kendi irade ve seçimlerini kullanarak kadınlık
rollerini yerine getirdiklerini dile getirmektedir. Bu anlamda rol teorileri aslında yukarıdaki
satırlarda da belirtildiği gibi kadınların tabi kılınmalarını aslında kişisel tercih noktasına
iter ki bu, rol teorilerinin toplumsal boyutunu iradeciliğe indirger. Bu açılardan rol teorileri
toplumsal olduğunu açıklamaya çalıştıkları cinsiyet (gender) kavramını ironik bir şekilde
bireysel olarak açıklamış olurlar. Rol teorileri, bireylerin rol beklentilerini yerine getirme
süreci içerisindeki tutumlara odaklanırken, bu tutumların arkasındaki toplumsal gerçekliği
göz ardı ettikleri için yetersiz ve eksik teoriler olmaya mahkumdurlar.
17
I.1.5 Psikanalitik Kuramlar
Toplumsal cinsiyeti açıklamaya yönelik olarak kullanılan teorilerden bir diğeri
ise, psikanalitik açıklamalardır. Psikanalitik açıklamalarda göze çarpan en önemli iki
kuram, Freud ve onu takip eden Chodorow’un kuramlarıdır.
Freud, toplumsal cinsiyetin kazanılma sürecini, biyolojik ve toplumsal cinsiyeti
organize eden cinsel enerjiye yani
libidoya dayandırmakta ve bir anlamda biyolojik
açıklamalardan da faydalanarak, erkeklik cinsel organının varlığının ya da yokluğunun
toplumsal cinsiyet kimliğinin kazanılmasında temel etken olduğunu öne sürmektedir.
Freud’un kuramına göre, toplumsal cinsiyetin bireylerde kazanılma süreci, 03,5 yaş arasını kapsayan, cinsiyetler arası farklılıkların farkında olunmadığı dönem; 3-5
yaş arasının ilk dönemlerini oluşturan ve fallik dönem olarak adlandırılan, cinsiyet
farklılıklarının öğrenilmeye başladığı dönem ile ve farklılıkların tam olarak kavranıldığı
ödipal dönem olmak üzere 3 dönemden oluşmaktadır (Dökmen, 2004).
Chodorow (aktaran Giddens, 2000, s. 105), “babanın yerine annenin önemini,
Freud'un yaptığından çok daha fazla vurgulamaktadır. Bir çocuk, yaşamının ilk
dönemlerinde, annenin kendi üzerindeki etkisinin kolayca en baskın etki olması nedeniyle,
anneye duygusal olarak bağlanma eğilimi taşımaktadır”. Bir anlamda Chodorow, Freud’un
erkek cinsel organının ve babanın vurgulandığı kuramın aksine anneyi ve genelde
ebeveynleri ve çocuğun ebeveynlerle kurduğu özdeşleşme sürecini ön plana alarak,
Freud’un kuramını revize etmiştir.
Bu noktaya kadar, toplumsal cinsiyeti açıklamaya çalışan bazı kuramlar ele
alındı. Toplumsal cinsiyeti açıklamaya yönelik geliştirilmeyen, ancak toplumsal cinsiyeti
açıklamak için sıkça kullanılan sosyoloji teorilerinden bahsetmek, konu adına açıklayıcı
olacaktır. Çünkü gerek psikolojik açıklamalar, gerekse psikanalitik ve biyolojik kuramlar
18
ve rol teorileri toplumsal cinsiyeti, özünde indirgemeci bir yaklaşımla bireye indirger ve
bireyin toplumsal cinsiyeti edinme sürecindeki tutumlara değinirler. Ancak bu tutumların
arkasındaki sosyal gerçekliği açıklamakta yetersiz kalırlar.
Toplumsal cinsiyetin daha iyi kavranması açısından bu noktada fonksiyonalist,
çatışmacı ve yorumcu yaklaşımların konuya dair fikirlerinden de bahsetmek faydalı
olacaktır.
I.1.6 Fonksiyonalist, Çatışmacı ve Yorumcu Kuramların Toplumsal Cinsiyete
Bakışları
Fonksiyonalist kuram, sosyal sistemler ile canlı organizmalar arasında kimi
benzerliklerin bulunduğunu ifade eder. Nasıl ki insan vücudundaki her organın, insan
canlılığının devamı için bir işlevi var ise, sosyal sistemlerde de kurumların ve bireylerin
işlevleri vardır. Fonksiyonalizm yani işlevselcilik isim olarak bu noktadan ilham
almaktadır. Bu işlevlerin yerine getirilmesi, sosyal sistemin veya
organizmaların
canlılığının devamı için hayati öneme sahiptir. Sosyal sistemler, bireylerin toplumsal değer
ve normları kabulü ile yaşamsal dengeyi sağlamış olurlar. Çeşitli nedenlerle bireylerin
rollerini kabul etmemeleri ya da normlara uymamaları halinde, sosyal sistemler sosyal
kontrol mekanizmaları (okul, hapishane, akıl hastaneleri vb.) yolu ile toplumsal geleneğe
uymayan bireylerin toplumdan yalıtımını ya da zorla sosyal rolleri kabulünü sağlarlar
(McClelland, 2005).
Fonksiyonalistler, sosyal kurumları ve sosyal pratikleri, büyük sosyal sistemin
adaptasyon ve uyumuna yaptığı katkı ölçüsünde ele alma ve değerlendirme
eğilimindedirler (Feinberg ve Soltis, 1992).
19
Fonksiyonalist kuramın en önemli temsilcilerinden Parsons’a göre cinsel rol
ayrımlaşması araçlı ve anlatımlı roller arasındaki yapısal bir ayrımlaşmadır. Araçlı roller,
amaca ulaşmayı ve uyumu içeren temel olarak aile ile toplum arasındaki ilişki ile ilgilidir.
Anlatımlı roller ise, bütünleşmeyi içeren ailenin iç yapısı ve işlevleriyle ilgilidir. Modern
sanayi toplumunda, çekirdek aile içinde erkekler araçlı rolleri, kadınlar ise anlatımlı rolleri
yerine getirirler (Ecevit, 1985; aktaran Ersöz, 1999).
Fonksiyonalist kuram, kadının toplumsal konumunun toplumun varlığını
sağlıklı bir şekilde yerine getirmesi için gerekli olduğunu belirtmektedir. Çünkü kadın,
doğurgan, yumuşak başlı, itaatkar gibi özelliklere sahip, erkeğe oranla daha güçsüz ve
dolayısıyla ev içi işlere daha yatkın gibi toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını destekler
görünümdedir.
Toplumsal cinsiyeti açıklamakta başvurulan kuramlardan bir diğeri de
çatışmacı kuramdır. Çatışmacı kuram, özellikle Marksist sosyoloji çerçevesinde
şekillenmektedir. Çatışmacı kuramın toplumsal cinsiyeti nasıl açıkladığına değinmeden
önce, çatışmacı kuramların temel özelliklerinden bahsetmekte fayda vardır.
Tezcan (1993, s. 17), çatışmacı kuramların ortak özellikleri hakkında şunları
belirtmektedir:
Çatışmacı kuramlar, mikro düzeyde etkileşimden çok, makro yapısal etmenler
üzerine
odaklaşırlar.
Toplumu
oluşturan
çeşitli
gruplar
arasında,
bütünleşmeden çok, karşıt çıkarlara dayalı temel bir çatışma vardır. Çatışma
kuramı, sistemdeki dengesizliklerin ve karşıtlıkların kaynaklarını bulmaya
çalışır. Çatışma, toplumsal değişmenin motor gücü olarak görülür.
Çatışmacı kuramlar, fonksiyonalist kuramlardaki uyum-adaptasyon ve bunun
bir aracı olarak kişi ve kurumların toplumsal işlevleri ile bireysel iradeleri gibi
20
argümanların aksine, çıkar, çıkara dayalı karşıtlıklar ve genel olarak makro yapısal
etkenlere önem vermektedir.
Çatışmacı kuramlar, toplumsal cinsiyetin açıklanmasında sıkça başvurulan
kuramlardan birisidir. Çatışmacı kuramların en temel ifadesi, toplumsal eşitsizliklerin
kökeninde yatan temel nedenin kapitalizm olması ve dolayısıyla kapitalistlere karşı
girişilen sınıf mücadelesinin birincil önemi yüzünden kadınların kurtuluşu sınıf
mücadelesine bağlıdır görüşüdür (Connell, 1998).
Çatışmacı kuramın temel kaynaklarından olan Marksist kuramın konuya
yaklaşımı, Engels’in (Marx, Engels & Lenin, 1992, s. 111) “Gerçek bir kadın ve erkek hak
eşitliği, benim kanımca ancak ikisinin de sermayece sömürülmesi ortadan kaldırılır ve özel
ev emeği bir kamu sanayiine dönüşürse bir gerçeklik olabilir” ifadesinde de
gözlemlenebilir. Görüldüğü gibi ‘kadının toplumsal konumu ancak kapitalizmin sonu ile
sınıfsız bir toplulukta mümkündür ve dolayısıyla öncelik sınıf savaşımının olmalıdır’
görüşü çatışmacı kuramın konuya bakış açısını resmeder. Çatışmacı kuramda ev içi emek,
yeniden üretim önemli temalardandır. Bu noktada ev içi ücretsiz emeğin kamulaştırılması
önemli bir adım olarak görülmektedir.
Connell (1998), yeniden üretimin, üretim alanındaki boşlukları doldurmak
üzere çocuk doğurmak ve günün sonunda yorgun işçiye hizmet etmek olarak görüldüğünü
ifade ettikten sonra genel olarak toplumsal cinsiyetin çatışmacı/Marksist bakış açısı ile
analizine şu eleştirileri yapmaktadır:
Her şeyden önce patriarşi kapitalizm öncesi dönemlerde de vardır. Kapitalizm
ile yönetilmeyen ülke deneyimlerinde de varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla kapitalizme
karşı sınıf mücadelesi sonrası kadınların toplumsal konumlarının değişeceği savı
yanılgıdır. Üstelik kapitalizmin mevcut ataerkil görenekleri yıktığı, kadına daha fazla
21
özgürlük ve eşitlik sağladığına dair kanıtlar mevcuttur. Çatışmacı kuramlar, cinsiyet
hiyerarşisindeki şiddet ve baskıyı kapitalizmin neden ürettiğini yaş, etnik yada ırkçı
hiyerarşilerde
bu
kadar
olmayan
bir
baskı
göz
önüne
alındığında
yeterince
açıklayamamaktadırlar. Sonuç itibari ile toplumsal cinsiyet, üretim ilişkilerinin birer
sonucu değil, üretim ilişkilerinin birer parçasıdır ve başından beri de böyle olmuştur. Bir
başka değişle toplumsal cinsiyet ilişkileri, üretim ilişkilerinin yeniden üretimi sonucu
varolmamakta bizzat sürecin başından beri parçası olma durumundadırlar (s. 70-75).
Son olarak toplumsal cinsiyet ilişkilerinin açıklanması amacı ile başvurulan
sosyolojik yaklaşımlardan birisi olan yorumcu (interpretive) kuramlar, Simgesel
Etkileşimcilik, Fenomoloji ve Etnometodoloji olmak üzere üç farklı düşünce akımını
içinde barındırmaktadır. Genel olarak yorumcu yaklaşımların varsayımları şöyle
sıralanabilir:
Tarihsel-toplumsal gerçeklik alanında doğa bilimsel yasalar türünden
genellikler aramak boşunadır. Böyle bir tutum almak demek, bireyi topluma
indirgemek
demektir.
Oysa
toplum,
bireylerden,
bireysel
ilişki
ve
etkileşimlerden bağımsız, soyut bir varlık alanı değildir. Toplumda varolan her
türlü genel toplumsal süreç ve kurumların temelinde bireysel eylem, ilişki ve
etkileşimler vardır. Bireysel eylem, İlişki ve etkileşim alanları, biricik, tekil,
rastlantısal ve özgül niteliklere haizdir. Her gün yeniden kurulan ya da üretilen
bu alan içinde aktörlerin gerçekleştirdikleri eylem süreçleri belirli anlamlar
içinde ifade edilir. İletilen ya da üretilen anlamlar seti, belirli değerleri içerir.
Sosyolog, bu değerleri anlayıp yorumlayabilir (İnal, 1996, s. 169).
Yorumcu kuramlar, sosyal olayları analiz ederlerken, sosyal olayların içinde
bulunduğu yapıdan öteye, bireysel öznellik ve mikro düzeydeki ilişkilerle ilgilenirler. Bu
22
anlamda toplumsal cinsiyet analizlerini yapan yorumcu yaklaşımlar, gündelik hayattaki
kadın ve erkek arasındaki etkileşim süreçlerini, bu süreçlerin aktarım şekillerini ve
özellikle etkileşimde kullanılan dil üzerine odaklanırlar. Gündelik yaşantıdaki mikro
düzeydeki cinsiyetler arası ilişkilerin, makro düzeyde toplumsal cinsiyet ilişkilerini var
ettiği varsayımından yola çıkarak, gündelik yaşantılara odaklanırlar.
Bir sonraki kısımda, toplumsal cinsiyet kavramını ve teorileşmesinde çok
önemli yere sahip olan feminist akımların toplumsal cinsiyet üzerindeki görüşlerine
değinilmektedir.
I.1.7 Feminist Yaklaşımlar
Toplumsal cinsiyeti açıklamaya yönelik olarak feminist hareketin getirmiş
olduğu önemli varsayımlar bulunmaktadır. Toplumsal cinsiyet kavramının daha iyi
anlaşılabilmesi için feminist hareket içerisindeki farklı akımların konuya ait açıklamalarını
incelemekte fayda bulunmaktadır. Ancak feminist hareket denilince ortak bir yaklaşım söz
konusu değildir. Feminist hareket içerisindeki yaklaşımları bu aşamada liberal, radikal,
sosyalist-Marksist ve Post modern feminizmler başlıklarında ele almak mümkündür.
Liberal
feministler,
özünde
liberalizmin
tezlerini
kadınlara
da
uygulamaktadırlar. Buna göre bireyler arasında cinsiyete bakılmaksızın bir eşitlik olması
gerekmektedir. Bu eşitlik fırsat eşitliğidir. O'Kelly (1993, ¶ 4) liberal feministlerin temel
fikirlerini şu şekilde açıklamaktadır.
Bu gelenek insanların eşit fırsata sahip olması gerektiği şeklindeki liberal
felsefeden kaynaklanmaktadır. Liberal feministler kadınların eğitime, iş
hayatına veya parlamentoya eş ölçüde erişimini engelleyen yasal düzenlemeleri
değiştirmemiz gerektiğini iddia edeceklerdir. Ama, bu esasında mevcut
23
sistemin içinde rekabet etmeyi hedeflemektedir; ve [günümüzde artık] geçersiz
hale gelmiş yasaları kaldırırsak, kadınların erkeklerle eşit hale geleceğine
inanmaktadırlar. Kadınların oy kullanma hakkını sahip olması için düzenlenen
kampanya liberal feminizmin eylem halindeki örneğidir.
Radikal feministler, kadın ezilmişliğinin maddi temellerinin ekonomik değil,
biyolojik olduğu tezini savunmakta ve bu ezilmişliği, yeniden üretim yani doğurganlık ve
aile kavramlarıyla ilgili olarak sorgulamaktadırlar (Sallan Gül, 2003).
Radikal feministler her ne kadar cinsiyet kavramı ile toplumsal cinsiyet
kavramını farklı anlamlarda kullansalar da vardıkları sonuç erkeklerin ve kadınların
doğuştan farklı olduğunu savunan biyolojik açıklamalara benzemektedir. Bu görüşleri
Donovan (1997, s. 268) şu şekilde aktarmaktadır:
Radikal feminizmin aynı zamanda ve aynı süreç içinde gelişen diğer tezleri,
kişisel olanın politik olduğu, ataerkillik ya da erkek egemenliğinin–
kapitalizmin değil- kadınların baskı altına alınmasının kökeninde yer aldığı,
kadınların kendilerini bastırılmış bir sınıf ya da kast olarak görmeleri ve
enerjilerini, diğer kadınlarla birlikte, kendilerine baskı uygulayanlara–erkeklere
karşı mücadele eden bir harekete yöneltmeleri gerektiği, erkeklerin ve
kadınların temelde farklı oldukları, farklı üsluplara ve kültürlere sahip oldukları
ve kadınların tarzının gelecekteki toplumun temelini oluşturması gerektiği
düşüncelerini içerir.
“Birçok klasik Marksist, feminizmi teori ve pratikte burjuva hareketi olarak
görmüştür. Kapitalist sistem içinde erkekler de ezildiğinden, kurtuluş mücadelesinin
emekçilerin tümü adına verilmesi gerektiğini savunmuşlardır” (Sallan Gül, 2003, s.134).
24
Temel olarak sosyalist ve Marksist feministler, toplumsal cinsiyet ilişkilerine
bağlı olarak toplumda varolan eşitsizliklerin, aslında kapitalist sistemin bir yansıması
olduğunu ve sorunun kaynağının ekonomide araştırılması gerektiğini savunmaktadırlar. Bu
görüşlere göre, çözüm ancak toplumda kapitalist sistem temelli dengesizliklerin
çözümünden sonra gerçekleşecektir. Bu anlamda özellikle yeniden üretim kavramını
kadınlar içinde kullanmışlar ve ev içi emeğin incelenmesi ile ilgilenmişlerdir.
Postmodern feministler, modernizmin düalist yaklaşımının kadın ve erkeğe
uygulanmasının yanlışlığını vurgulamakta ve aslında kadın ve erkeğin birbirine bağlı
olduklarını, aralarındaki farkı kabul etmekle beraber, kadınlar arasında da farklılıkların
bulunduğu ve bu anlamda kültürel kimliklerin incelenmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar
(Özden, 2003).
Postmodern feministler, feminist teorilerdeki ikiliğin, toplumsal cinsiyetin yapı
sökümü ile aşılabileceğini, çok kültürlülüğün anlaşılması, bu anlamda cinsiyet, ırk, ve
etnik kimliklerin yerel benlerin yaratılması sürecinde ele alınması gerektiğini
vurgulamaktadırlar. Post modern feministlerin üzerinde durdukları en önemli noktalardan
bir diğeri ise, dildir. Bu görüşe göre dil, kadın ve erkeğe atfedilen değerlerin en önemli
pekiştiricisidir ve asıl olanın kadın sorunsalının varoluşu değil dil ile nasıl tanımlandığıdır.
Bu amaçla dil içinde tarih ve iktidar ilişkilerini kadın bakış açısı ile irdelemeyi ve bir
anlamda yeni bir epistemolojik felsefenin ipuçlarını yakalamayı amaçlarlar (Sallan Gül,
2003).
25
II. BÖLÜM TOPLUMSAL CİNSİYET VE EĞİTİM
Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, toplumsal yapılanmaların içerisinde örtük ya
da açık şekilde kendisine yer bulmaktadır. Toplumsal yapının her aşamasında var olan bu
eşitsizlik ilişkileri birbirinden ayrık olarak işlev göremezler. Bu anlamda, cinsiyete dayalı
eşitsizliklerin üretim ve yeniden üretim mekanizmaları, tüm toplumsal kurumlar içerisinde
birbirini destekler biçimde işlev görmektedirler. Bu açıdan, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin
eğitim ile olan ilişkilerinin analizinde, eğitimin tüm toplumsal yapı içerisindeki
konumunun irdelenmesi gereklidir.
Bu amaçla toplumsal cinsiyet ve eğitim arasındaki ilişkinin resmedilmeye
çalışıldığı bu bölümde, öncelikle eğitimin toplumsal yapı içerisindeki yeri irdelenmektedir.
Bu amaçla eğitime farklı açılardan bakan işlevselci ve çatışmacı teorilerin varsayımları ve
bu teorilerle birlikte anılan yazarlarının görüşleri de dikkate alınarak, eğitimin diğer
toplumsal mekanizmalarla olan ilişkileri, toplumsal yapılar ve cinsiyet ilişkileri
incelenmektedir. Bu incelemelerden sonra ise, toplumsal cinsiyete dayalı ilişkiler ağının,
eğitim kurumlarında hangi süreçlerde ne düzeyde ve ne şekilde hayat bulduğu üzerinde
çalışmaktadır.
II.1 Eğitim, Toplumsal Yapılar ve Cinsiyet
Toplumsal cinsiyete dayalı ilişkiler, toplumsal yapının siyasal, kültürel ve
ekonomik boyutları arasında, birbirini gerektiren ve birbirini üreten ilişkilere dayalı olarak
yaşamaktadırlar. Toplumsal yapının herhangi bir yapısının tek başına analizi, eksik
sonuçlara ulaşılmasına neden olabilir. Bu sebepten dolayı bu kısımda eğitim ile siyasal
kültürel ve ekonomik yapılar arasındaki ilişkiler birlikte ele alınmaktadır.
26
II.1.1 Eğitim ve Siyaset İlişkileri
Eğitim, ülkenin tüm köşelerine yaygınlığı ve bireylerin katılımının zorunlu
oluşu nedeni ile, siyasal iktidarın söylemlerini tüm bireylere aktarabileceği bir arena halini
alır. Okuldaki törenler, ders içerikleri, dersler vs. siyasal yapı ile ilişki halindedir ve
genellikle siyasal öğeleri içerisinde barındırır. Green (aktaran Güven, 2000), eğitimi
siyasal arenaya iten olgunun, toplumdaki mevcut olguları yeniden biçimlendirme durumu
olduğunu belirtip, okulu ulusal bir dil, değer ve kültür yaratan kurum olarak
nitelendirmektedir.
Eğitim kurumları, toplumsal kurallara uydukları zaman ödüllendirme,
uymadıkları zaman da cezalandırma tekniklerini kullanarak toplumun temel değerlerini
bireye aktarmaya çalışırlar. Bu ise, egemen kurumlara, eğitimi kullanarak tüm topluma
istendik ve istenmeyen davranış kodlarının aktarılması ve bu kodların denetimi ile
toplumsal bütünleşme ve denetim imkanını verir. “Eğitim aracılığıyla devlet, tüm halkın
düşünce ve değer yargılarının bir ‘eritme potası’ içinde kaynaştırılıp bütünleştirilmesini
gerçekleştirme amacına yönelmiştir” (Balack, aktaran Çetin, 2001). Kurumsal ilişkiler
yoluyla eğitim sistemi bireylerin sosyal iş bölümü vb. gibi olguları kabullenmelerini
sağlayabilir (Bowles ve Gintis, aktaran Güven, 2000).
Eğitimin toplumsal denetim ve bütünleştirme işlevi ile ilgili olarak özellikle bu
işlevin siyasal yapı ile ilişkilerini Bourricaud şu şekilde açıklamaktadır:
Eğitim sayesinde toplumsal itaat, bir bütün halinde ortak ilke ve değerler
halinde ortak ilke ve değerler etrafında siyasal iktidarla birlik ve beraberliğe
kavuşturularak meşrulaştırılır. Bu meşrulaştırma sürecinde bireylere neyin iyi
neyin kötü, hangi davranışın meşru hangisinin meşru olmadığı öğretilerek
bireyin toplumsallaşması sağlanır. Böylece bireyler hem toplumsal hem de
27
siyasal olarak hangi yargısal ölçütlere göre yargılanacaklarını öğrenirler
(aktaran Çetin, 2001, s. 209).
Denetim mekanizmaları beraberinde değişik ölçüleri ve değişik teknikleri
barındırmakla beraber daima disiplin öğesini de beraberinde getirir. Bu açıdan bakıldığında
Weber, eğitim ve disiplini askeri yapılanmanın modernleştirilmiş bir uzantısı olarak ele
almış ve eğitim ile sağlanan disiplininin amaçlarını şu şekilde belirtmiştir (aktaran Çetin,
2001, 209-210);
Siyasal sistemin eylemlerine rasyonellik kazandırmak, çok sayıda insanın aynı
şartlar ve ilkeler altında itaatini sağlamak, yönetenlerin yönetilenlere karşı
üstünlüklerini korumak ve devam ettirmek, kurallara ve statükoya boyun
eğmek, kahramana tapınmak, yöneticilere körü körüne itaat etmek,
tekdüzeleştirilmiş alışkanlıklar yaratmak, kitleleri birlik ve bütünlük içinde
psikolojik olarak koşullandırmak, ortak bir amaç, ortak bir ‘dava’ ve
planlanmış bir hayata bağlamak, toplumsal bir ahlak, görev ve sorumluluk
geliştirmek, mekanikleştirilmiş bir örgütlenme içerisinde sürüklenip gitmeye
mahkum etmek, toplum içerisinde uyumlaştırılan insanların bütünleşmesini
sağlamak.
Eğitim ve siyaset ilişkilerini, eğitimin meşrulaştırma işlevi ile de ele almak
mümkündür. Meşrulaştırma, İnal’ın (2004) da belirttiği gibi, sistemin önceden belirlenmiş
olan doğrularının ‘gerçekten doğru’ olduğu öncülüne dayanır. “Politik sistemin, iktisadi
düzenin, kültürel mirasın ve toplumsal yapının sürmesi/yeniden üretilmesi için meşruiyete
gerek vardır. Eğitim kurumu, bu meşrulaştırmayı yeniden üreten araçlardan biri olarak
ortaya çıkar” (İnal, 2004, s. 54-55). Bu anlamda, ders kitapları, müfredat ve dersler,
eğitimde meşrulaştırmayı yeniden üreten yapılardır.
28
Eğitim kurumlarının meşrulaştırmadaki fonksiyonu ise, eğitim kurumlarının
bilgiyi aktardığı kadar, özellikle yüksek öğretim kurumlarında bilgiyi üretmesinden güç
kazanır. Siyasal iktidar ve güç odakları tüm eğitim kademelerinde olduğu kadar üniversite
yapılanması üzerinde de güç sahibidir. Üniversite ve egemen güçler arasındaki bu ilişki,
aynı zamanda siyasal iktidarın ve güç odaklarının üniversitelerde ve diğer eğitim
kurumlarında üretilen ve aktarılan bilgi üzerindeki egemenliğini doğurur. Bilgi de siyasal
iktidarın ideolojisini meşrulaştırma işlevini üstlenir. Siyasal iktidarla bilgi üretim ve
aktarım mekanizmaları arasındaki bu ilişki, bilginin mutlaklığını ve kutsanmasını sağlar.
Bu kutsanma, haklılaştırma, ve doğruların gerçekten doğru olduğu öncülü, aynı zamanda,
siyasal iktidarın ve/veya diğer güç odaklarının meşrulaştırılması anlamını da beraberinde
taşır (Çetin, 2001).
Bu noktada patriyarşik hegemonyanın söylemlerinin örtük ya da açık bir
biçimde, eğitim vasıtası ile kişilerin sosyalleşme süreçlerinde kullanılması da kaçınılmaz
bir olgu durumunu alır. Sosyalleşme süreci içerisinde en temel işlevlerden birisi de, farklı
söylemlerin içselleştirilmesinin sağlanmasıdır. Bu anlamda, gücü elinde bulunduran
kesimlerin, kendi söylemlerinin önsel olarak doğru kabullenişini, varolan eşitsiz güç
ilişkilerini, bireylerin de içselleştirmelerini sağlayan yine bu sosyalleşme sürecidir.
Eğitim kurumlarında, kız öğrencilerin ve erkek öğrencilerin toplumsal cinsiyet
ilişkilerine uygun kodlamaları dışındaki davranışları da eğitim kurumlarının denetim
mekanizmalarına takılmaktadır. Bu anlamda kız öğrenciler, kadınsılığın kodlamalarına
uygun davranışlarda ödüller alırlarken, aksi halde cezalandırmalarla karşı karşıya
kalabilmektedirler. Ders kitaplarında, öğretmen davranışlarında, müfredatın içeriğinde,
kadınlığa ilişkin kodlamalar açık ya da örtük şekilde bulunmakta,ve öğrencilere
aktarılmaktadır. Yine eğitim kurumlarında, eğitim sürecinin ötesindeki yaşantılarındaki
29
uyulması gereken davranış kodlarını da öğrencilere aktararak, varolan toplumsal cinsiyet
ilişkilerinin yeniden üretilmesindeki denetim işlevlerini yerine getirmektedir.
Eğitim ile politik düzlem arasındaki ilişkilerin toplumsal cinsiyet ilgili boyutu
hakkında Poladian (2004) şu fikirleri öne sürmektedir: “Okul yapısının içindeki cinsiyetçi
işbölümü ve okulun politik düzeni; kız öğrencileri insan bilimleri, idari bilimler,
danışmanlık gibi sosyal bilimler alanları ile ilişkilendirerek, erkek öğrencileri ise,
matematik, teknoloji ve fiziksel aktivitelerle ilişkilendirerek, maskülen hegemonyayı
güçlendirmektedir.
Toplumsal cinsiyet ilişkileri içerisindeki eşit olmayan ilişkilerin “doğal” olarak
görülmesini sağlamada, eğitim büyük bir rol oynar. Devamında ise, siyasal eylemlerdeki
işleyişlerin doğallığı kabulü gelir. Çocukluk çağında ev içerisindeki sosyalleşme sürecinde,
eşitsiz olan toplumsal cinsiyet ilişkilerini gören çocuk, bu ilişkilerin “doğal”lığını eğitim
süreci içerisinde de kabullenir. Bu aşamadan sonra, evde ve okulda ikincil pozisyonunun
“doğal” olduğunu fark eden kız çocukları, gelecek yaşantılarında ekonomik alanda,
parlamento ve sivil toplum kuruluşlarındaki temsillerdeki ikincil pozisyonlarını da yine
“doğal” olarak kabullenme durumunda kalacaklardır.
II.1.2 Eğitim ve Kültür İlişkileri
Mardin’e göre (1992) kültür, bir toplumun mevcut örüntüsünü devam ettirmeye
yarayan, kısmen esnek fakat normal olarak nispeten yavaş değişen sistemidir. Mardin,
örnek olarak vatan, bayrak, cengaverlik, cesaret kavramlarının, Türk milli kültürünü
biçimlendiren önemli öğeler olduğunu örnek göstererek, buradan çıkarım yapıp, ordunun
Türk toplumu için önemli bir fonksiyonu olduğunu belirtmiştir. Çeşitli kavramlar, değişik
ülkelerde aynı çağrışımları yapmazlar. Hatta bazı kavramların karşılıkları başka dillerde
30
olmayabilir. Bu noktada, Mardin kültüre bağlı olarak bireylerin dünyayı algılama haritaları
oluşturduğunu ve bu haritalar için kullanılan simgeler dizgesinin de “bilgiyi dondurucu”
etki yaptığını belirtmektedir.
Görüldüğü üzere kültür, bireylerin dünyayı algılamalarında zaman zaman
yanlılığa, yanılgılara yol açabilecek bir etmendir. Buradan yola çıkarak, kültürü meydana
getiren en önemli öğelerden birisi olan dil ile eğitim arasındaki ilişkiyi şu şekilde
aktarabiliriz: Kültürün genel anlamda aynı kelimelere bağladığı ve aynı şekilde sözcükler
aracılığıyla aynı anlamları ifade ettiği kabul edilirse, kültürü içinde barındıran okulun,
iletişim için gerekli önkoşul olan anlamların ortak hale getirilmesini sağladığı sürece
kültürel uzlaşımın temel bir parçası olduğu da kabul edilebilir (Bourdieu, aktaran Güven,
2000).
Eğitimin kültürel yapılarla ilişkisi, literatürde yeniden üretim kavramı ile de
karşılanmaktadır. Yeniden üretim, varolan toplumsal ilişkiler ağı için gerekli olan kültürel
form ve değerlerin bireylerce içselleştirmesi anlamını taşımaktadır. Bu noktada eğitim,
toplumda varolan egemen değerlerin ve düşünce kalıplarının, algılama stillerinin, bir
anlamda bireyin dünyayı algılamasında kullandığı değerler toplamı ve kültürün bireylere
aktarılmasını ve bu değerlerin içselleştirilmesini sağlayarak yeniden üretim görevini
üstlenirler.
Aronowitz ve Giroux (aktaran İnal, 2004, s. 53), yeniden üretim kuramcılarının
eğitim hakkındaki görüşlerini şu şekilde özetlemektedirler.
Yeniden üretim kuramcıları, okulların asıl işlevinin egemen ideolojiyi, onun
bilgi biçimlerini ve toplumsal işbölümünü yeniden üretmek için gereken
becerili bireylerin yeniden üretimi olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu açıdan
okullar, ancak devlet ve ekonomiyle olan ilişkilerinin çözümlenmesiyle
31
anlaşılabilir. Onlara göre, eğitimin temeldeki önemi ya da yapısı, okulların
toplumsal ve kültürel yeniden üretim araçları olarak nasıl işlev gördüğünün
çözümlenmesiyle, yani kapitalist ussallığın nasıl meşrulaştırıldığı ve egemen
toplumsal uygulamaları nasıl desteklediğinin açıklanmasıyla anlaşılabilir.
Kültürel uzlaşı, egemen kültürün çoğu kez devamı ve alt kültürlerin inkarı
şeklinde işlev görmektedir. Bu anlamda, erkek egemen kültür, farklı toplumlarda nüanslar
gösterse de, toplumsal cinsiyet rol kodlamalarını kadınlığın ikincil pozisyonunu
güçlendirecek şekilde yapmaktadır. Bu kodlama süreci içerisinde, dilin büyük bir önemi
bulunmaktadır. Connell (1998), Fransız göstergebilimi ve söylem teorisi üzerinde
temellenen literatürün, ataerkil sembolizm ve dili, etkili bir şekilde kendine yeterli kapalı
bir sistem olarak analiz ettiğini ve bir anlamda bunun, ideolojiyi cinsel politika alanı olarak
ele almaya yönelik güçlü bir eğilimin ifadesi olduğunu belirtmekte,
dilin toplumsal
cinsiyet ilişkileri içerisindeki yerine bir örnek olarak da dil tarihçilerinin modern dönem
başlarında, İngilizce’de eril zamirlerin hem erkek hem de kadınlar için kullanılmasındaki
cinsiyetçiliğe işaret ettiğini aktarmaktadır. Sembolleştirmeler, kategorileştirmeler, rol
kodlamalarının dilin gücünden faydalanılarak, kadının yok sayılması ya da pasif ve ikincil,
kamusal alandan uzak yerinin belirtilmesi de kültürel toplumsal cinsiyet mekanizmalarına
örnek olarak gösterilebilir.
Şimşek (2004), eğitimin kültürel mirası aktarmasının Türkiye’de kadınlar
aleyhine işleyerek geleneksel cinsiyet kalıp yargılarını kökleştirdiğini ileri sürmektedir.
Tan (2002), eğitimin ve özelde eğitim içerisindeki toplumsal cinsiyete dayalı
ilişkilerin kültür ile ilişkileri hakkında şu fikirleri savunmaktadır:
32
Okul kültürel politikanın bir parçasıdır. Önemli olan bu kültürel politikanın ne
yapmak istediğidir. Varolan asimetrik hiyerarşik güç ilişkilerini eğitime
taşıyarak pekiştirmek mi, yoksa bu güç ilişkilerine katılanların, kadın-erkek,
öğrenci/öğretmen
olarak
güçlenip
özgürleşebilecekleri
bir
biçimde
dönüştürmek mi? Eğitimde zamanımızın yarışmacılıktan açlığa, cehaletten
savaşa uzanan büyük sorunlarına açılabilecek, daha adil ve eşit bir toplum
idealine yönelecek bir paradigma değişikliği, eğitimin yapısının, ilişkilerinin,
dilinin ve bilgi yapısının değişimini gerektirir. Ancak daha adil bir toplum için
mücadele, mevcut haliyle eğitimi bir sihirli değnek gibi görmeden, daima çok
yüzlü olmalı; aile yapısını; siyasal, ekonomik ve kültürel etmenleri de okulun
yanında kapsamalıdır (¶ 7).
II.1.3 Eğitim ve Ekonomi İlişkileri
Ülkelerin ekonomik yapılarına bağlı olarak, üretim biçimleri, tarzları da
değişir. Bu değişme, beraberinde ihtiyaç duyduğu çalışan tiplerini de belirlemiş olur.
Bunun sonucunda, bazı meslekler popüler olurken, bazı meslekler güncelliğini yitirir.
Meslek tiplerine bağlı olarak, çalışanlarda istendik davranış kalıpları da meydana getirilmiş
olur. Bu süreç, değişik simgeler aracılığı ile bireye aktarılır. Eğitim çağındaki birey, belirli
bir meslek kategorisi içerisine alınmış ve buna göre istendik davranış kalıpları da üretilmiş
olacaktır. Bu konuda Bowles ve Gintis (aktaran Güven, 2000), eğitim süreci içerisinde
biçimsel ve gizli süreçler yolu ile bireylerin toplumdaki sınırlanmış rolleri kabul etmeye
zorlandıklarını ifade etmektedirler.
Eğitimin ekonomi ile ilişkisinin bir diğer önemli yönü ise, mesleki konumların
diploma şartına bağlanarak, ayrıcalıklı bir sınıfa ait bireylerin belirli konumlara getirilme
şansının arttırılmış olmasıdır. Eğitim finansmanına bağlı olarak, belirli gelir seviyesinin
33
altındaki bireylerin okuma şartlarının daha da ağırlaştırılması ve dolayısı ile, eğitimdeki
rekabet konusunda, eşit olmayan şartların doğması, alt sosyo-ekonomik sınıf, ya da
kadınlar gibi eğitim olanaklarından zaten dünya çapında farklı nedenlerle ikincil konumda
olan grupların eğitim olanaklarından yoksun kalmasına neden olmaktadır. Bu durum, işe
girişlerde diploma önkoşulunun ve vasıflı eleman koşulunun aranması nedeni ile, eğitim
sonrası iş piyasası alanında ilgili kesimlerin yeterince temsil edilmemesi sonucunu da
doğuracaktır.
Eğitimin kadınlar açısından karşılığı erkekler için olduğundan daha sınırlıdır.
Okullar kızları ekonomik bağımsızlıklarına kavuşturmak için gerekli niteliklerle
donatmakta başarısız oldukları gibi; öğrencilerin, geleneksel cinsel işbölümü konusundaki
beklentilerini olduğu gibi muhafaza ederek “hayata atılmalarını” sağlamaktadır (Tan,
2002).
Toplumsal cinsiyete bağlı mesleki ayrışmalar, kadını ekonomik hayatın pasif
ve ikincil rollerine mahkum bırakabilmektedir. Bu noktada eğitim kurumları da var olan
eşitsizliklerin
desteklenmesinde
ve
yeniden
üretilmesinde
önemli
bir
rol
üstlenebilmektedirler. Birçok ülkede, okuma yazma bilmeyenlerin büyük bir kısmı
kadınlardan oluşmakta, okullaşma oranlarında da yine kadınlar ikinci sırada yer
alabilmektedir. Bu açılardan bakıldığında, eğitim kurumları, sundukları imkanlar açısından
kadınlara erkeklere oranla daha cimri davranabilmektedirler. Ancak sorunun niceliksel
yanının ötesinde, eğitim kurumlarının, toplumsal hayattaki kalıp yargıları yeniden
üretebildikleri, kadınların genelde okullarda “kadın mesleklerine” yönelebildikleri ve bu
meslek dallarının gerektirdiği kişilik kodlamalarını da öğrenciye aktarabildikleri
unutulmamalıdır.
34
Bu kısma kadar, eğitim ve toplumsal cinsiyet ilişkileri arasındaki etkileşimi
anlama adına, eğitimin toplumsal yapı içerisindeki yeri ve bu yapıdaki fonksiyonları
incelenip, toplumsal cinsiyet ilişkileri içerisinde eğitimin rolü çıkarsanmaya çalışılmıştır.
Bölümün bundan sonraki kısmında ise, toplumsal cinsiyetin eğitimdeki yansımaları okul
yaşantılarında ve kimi eğitim göstergelerinde irdelenmektedir.
II.2 Toplumsal Cinsiyet İlişkilerinin Eğitim Süreçlerine Yansımaları
Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin eğitim süreçlerindeki izdüşümlerini arama
çabası farklı yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Bu konuda toplumsal cinsiyete bağlı olarak
eğitimdeki eşitsizlikler özellikle kendisini sayısal verilerde ortaya koymaktadır. Okuma
yazma oranları, okullaşma oranları, ortalama eğitim süreleri, yüksek öğretimde
öğrencilerin eğitim gördükleri alanlar, eğitimcilerin akademik kariyer hiyerarşisindeki
pozisyonları ile orta öğretimde idarecilerin cinsiyetleri gibi başlıklardaki cinsiyete bağlı
farklılaşmalar, toplumsal cinsiyetin sayısal olarak irdelenebileceği konu başlıklarındandır.
Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin eğitim süreçlerindeki yansımalarının irdelenebileceği diğer
bir alan ise, öğrencilerin okul yaşantılarıdır. Okul yaşantılarında cinsiyete bağlı olarak
karşılaşılan eşitsizlikler de toplumsal cinsiyet ilişkilerinin ortaya konabileceği gözlem
alanlarındandır. Bu kısımda toplumsal cinsiyet ilişkilerinin genel olarak eğitimde
gözlemlenebileceği alanlar irdelenecektir. Bu amaçla öncelikle sayılarla cinsiyete bağlı
olarak eğitimdeki eşitsizlikler vurgulanacak, daha sonra okul yaşantılarında toplumsal
cinsiyet ilişkileri incelenecektir.
35
II.2.1. Sayılarla Eğitimde Toplumsal Cinsiyet
Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin eğitimdeki yansımalarını görmenin yollarından
birisi eğitim göstergelerinin cinsiyet açısından irdelenmesidir. Bu göstergelerin cinsiyet
açısından analizi çoğunlukla kız öğrenciler aleyhine eğitim eşitsizliklerine işaret
etmektedir. Ortalama eğitim süreleri ve okullaşma oranlarındaki cinsiyete bağlı farklılıklar,
bilim dallarına göre öğrencilerin mesleki seçimlerinde toplumsal cinsiyet rollerinin etkisi,
yüksek lisans eğitimindeki öğrenci ve akademisyen sayılarındaki cinsiyet eşitsizlikleri
toplumsal cinsiyetin irdelenebileceği alanlardan bazılarıdır. Bu eğitim göstergeleri ülkeden
ülkeye
değişiklik
gösterebileceği
gibi
genellikle
kadınlar
aleyhine
sonuçlar
gözlenmektedir.
Aşağıda yer alan Tablo 2.1’de de görülebileceği üzere, gelişmişlik seviyesine
göre bir kıyaslama yapıldığında, 1960-2000 yılları arasında eğitim süreleri hızla
artmaktadır. Bu artış gerek kadın ve gerekse de erkek öğrenciler için geçerlidir. Ancak
dikkat çekici yön ise, kadınların eğitim sürelerinin daima erkek öğrencilere göre daha az
oluşudur. Gelişmiş ülkelerde okuma sürelerindeki kadın erkek olma durumuna göre
farklılık diğer ülkelere nispeten daha az olmasına rağmen, gelişmiş ülkeler için bile
kadınların eğitimde, erkeklerin aldıkları süreyi alamadıkları görülmektedir.
36
Tablo 2.1
Gelişmişlik Seviyelerine Göre Ülkelerdeki Ortalama Eğitim Süreleri
25 yaş ve üzeri
15 yaş ve üzeri
Ülke Grubu
(Ülke Sayısı)
Yıl
Gelişmekte olan 1960
Ortalama eğitim yılı Cinsiyet Ortalama eğitim yılı
Cinsiyet
Kadın
Erkek
oranı
Kadın
Erkek
oranı
A
B
(A/B, %)
A
B
(A/B, %)
1.16
2.39
48.5
1.46
2.63
55.7
ülkeler
1980
2.20
3.94
55.9
2.74
4.37
62.5
(73)
2000
4.03
5.74
70.2
4.33
5.92
73.2
1960
6.74
7.23
93.3
6.87
7.26
94.7
1980
8.39
8.98
93.5
8.65
9.09
95.2
2000
9.55
10.06
94.9
9.53
10.01
95.3
Geçiş
1960
6.70
7.80
85.9
7.01
7.95
88.2
ekonomileri
1980
8.21
9.20
89.2
8.50
9.36
90.7
(11)
2000
10.01
9.87
101.5
9.89
9.44
104.7
1960
4.28
4.96
86.4
4.31
4.98
86.7
1980
5.27
6.31
83.6
5.42
6.43
84.3
2000
6.18
7.28
84.9
6.13
7.19
85.9
Gelişmiş ülkeler
(23)
Dünya
(107)
Kaynak: (Barr, R. J. & Jong, W.L, aktaran Yumuşak, 2003).
Türkiye
özelinde
eğitimdeki
toplumsal
cinsiyet
ilişkilerini
sayılarla
incelediğimiz zaman yine kadınlar aleyhine eşitsizlikler olduğunu görmek mümkündür. Bu
eşitsizlikler, ilköğretimden başlamakta ve akademideki öğretim üyelerine kadar devam
etmektedir. Bir başka deyişle toplumsal cinsiyete bağlı eğitimdeki eşitsizliklerin eğitimin
tüm kademesinde öğrencilikten öğretim üyelerine kadar kendisini sürdürdüğü söylenebilir.
Aşağıdaki Tablo 2.2’de bu konu ile ilgili Türkiye eğitim sisteminden kimi eğitim
göstergeleri cinsiyet açısından irdelenmektedir.
37
Tablo 2.2
Eğitim Düzeyine Göre Okullaşma Oranları, Türkiye, 1990-1991 ve 2001-2002
Ortaokul ve
Fakülte ve
İlköğretim
Lise ve dengi
Öğretim Okullaşma İlkokul
dengi
yüksekokul
Yılı
Oranı
Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek
Brüt
98,32 105,4
45,4 73,65 29,72 45,95 8,65 16,35
19901991
Net
88,7 95,06
34,63 56,18 20,59 31,82 5,53 8,57
Brüt
93,78 99,01
52,47 77,26 42,9 63,47 14,8 21,96
19951996
Net
86,79 90,94
44,3 61,51 33,21 44,05 8,07 10,57
Brüt
92,15 99,15
- 47,97 63,4 17,5 23,9
20002001
Net
87,78 93,6
- 36,06 43,9 10,6 12,3
Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü [DİE] (2005a)’dan derlenmiştir.
Tablo 2.2’de de görüleceği üzere, Türkiye’de, 1990-1991, 1995-1996, 20012002 yılları arasında okullaşma oranları ele alındığında, kız öğrencilerin okullaşma
oranları, tüm eğitim kademelerinde erkek öğrencilerden daha azdır.
Toplumsal cinsiyet rollerine uygun olduğu düşünülen meslek seçimleri de
toplumsal cinsiyet ilişkilerinin gözlenebileceği alanlardandır. Tablo 2.3 incelendiğinde
özellikle dil ve edebiyat, ve sanat bilim dallarında kadın öğrencilerin yoğun olarak olduğu,
matematik ve fen, ve teknik bilimlerin ise yoğun olarak erkek öğrenciler tarafından tercih
edildiğini görülmektedir. Bu seçimlerde toplumsal cinsiyet rollerinin etkisi muhtemeldir.
38
Tablo 2.3
Bilim Dallarına Göre Yükseköğretimde Yeni Kayıt, Öğrenci ve Mezun Olan Sayısı, 19901991, 2003-2004.
Yıl
A
1990B
1991
C
A
1995B
1996
C
A
2003B
2004
C
Dil ve
Matematik ve
Edebiyat
Fen Bilimleri
A
1990B
1991
C
A
1995B
1996
C
A
2003B
2004
C
Sosyal
Bilimler
Kadın
2 094
Erkek
1 528
Kadın
3 510
Erkek
4 117
Kadın
3 959
Erkek
4 353
Kadın
3 152
Erkek
4 896
8 947
5 955
15 343
17 786
20 580
30 659
13 332
22 378
1 295
687
1 996
2 009
3 054
4 543
2 183
3 115
3 552
2 533
6 067
6 637
4 191
5 073
6 643
9 400
13 741
9 919
23 910
27 945
24 387
29 376
25 292
36 813
1 704
1 134
3 218
3 127
3 491
3 807
3 235
4 245
5 513
2 794
8 752
10 075
9 337
5 492
8 878
9 729
20 786
11 842
35 415
44 513
44 063
32 200
36 652
44 176
-
-
-
-
-
-
-
-
Uygulamalı Sosyal
Bilimler
Yıl
Sağlık
Bilimleri
Teknik
Bilimler
Ziraat ve
Ormancılık
Sanat
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
11 807
19 196
3 292
10 644
1 955
2 931
890
621
50 047
80 436
16 039
55 196
7 299
13 100
3 426
2 826
9 028
12 075
2 579
8 274
1 283
2 575
506
375
21 903
31 966
5 303
16 117
2 686
4 124
1 201
852
88 552
130 754
23 016
71 995
10 358
17 232
4 790
3 606
14 469
20 300
3 325
9 869
1 790
2 494
695
447
40 983
46 561
7 468
22 663
2 014
3 898
1 702
1 486
171 495
198 685
32 730
110 657
8 073
18 803
7 194
6 456
-
-
-
-
-
-
-
-
Kaynak: DİE (2005b)’den derlenmiştir.
Not: (A:Yeni kayıt, B:Öğrenci sayısı, C:Mezun)
39
Tablo 2.4
Lisansüstü Eğitimine Göre Yükseköğretimde Yeni Kayıt, Mezun Olan ve Öğrenci
Sayısı,1990-1991, 2003-2004.
Yüksek lisans
Doktora
Yıl
1990-1991
1995-1996
2000-2001
2003-2004
A
B
C
A
B
C
A
B
C
A
B
C
Kadın
3 336
9 158
1 556
5 586
17 591
3 084
8 736
22 270
3 761
16 538
37 671
-
Erkek
5 949
15 859
2 635
11 055
32 296
4 986
16 696
42 806
5 795
21 755
52 662
-
Kaynak: DİE (2005c)’den derlenmiştir.
Not: (A:Yeni Kayıt, B:Öğrenci Sayısı, C:Mezun)
Kadın
952
4 158
500
1 416
7 914
760
1 764
7 763
762
2 530
9 663
-
Erkek
1 780
7 590
946
2 629
11 804
1 344
3 080
14 026
1 223
3 853
15 228
-
40
Tablo 2.5
Akademik Unvanlarına Göre Yükseköğretimde Görevli Öğretim Üyeleri, 1930-1931,
2003-2004
Kadın
Yıl
Araştırma
Toplam
Profesör
Doçent
Yrd.Doçent
Görevlisi
1930-1931
1940-1941
1950-1951
1960-1961
1970-1971
1980-1981
1990-1991
1995-1996
2000-2001
2003-2004
129
217
514
1 405
2 047
7 367
11 458
24 361
29 858
12
33
130
313
974
1 388
2 181
2 785
35
74
172
491
559
1 119
1 605
1 739
50
1 024
1 713
3 031
4 094
170
407
1 103
1 193
4 810
7 238
10 017
1 224
Erkek
Yıl
1930-1931
1940-1941
1950-1951
1960-1961
1970-1971
1980-1981
1990-1991
1995-1996
2000-2001
2003-2004
Toplam
Profesör
Doçent
Yrd.Doçent
526
838
1 083
2 162
5 526
7 120
17 859
25 862
43 519
8 946
345
469
1 531
1 932
3 801
5 331
6 623
8 079
216
382
939
1 853
1 874
2 555
3 644
3 559
266
2 838
4 642
7 376
9 461
Araştırma
Görevlisi
522
1 311
3 056
3 069
9 346
13 334
15 563
16 186
Kaynak: DİE (2005d)’den derlenmiştir.
Tablo 2.4 ve Tablo 2.5 incelendiğinde yüksek lisans eğitimi alan öğrenciler
arasında ve akademik personelin cinsiyetlerinde kadınlar aleyhine bariz farklılıklar
bulunduğu görülecektir. Bu da toplumsal cinsiyete bağlı eğitim eşitsizliklerinin yüksek
eğitim seviyelerinde dahi devam ettiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Bu kısımda özellikle Türkiye’deki eğitim göstergeleri aracılığıyla eğitimdeki
cinsiyet eşitsizlikleri irdelenmeye çalışıldı. Ancak toplumsal cinsiyet ilişkilerinin yalnızca
41
sayılar üzerinden analizi, buna bağlı olarak sayısal bazı iyileşmelerin yaşanarak toplumsal
cinsiyet eşitliğinin sağlandığının söylenmesi çok gerçekçi olmayabilir. Toplumsal cinsiyet
ilişkileri çoğu kez kendisini gündelik yaşantılarda üretmektedir. Bu açıdan toplumsal
cinsiyet eşitliği adına yalnızca rakamlar değil, gündelik ilişkilerdeki yaşantıların analizi,
eğitim süreçlerindeki öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci gibi ilişkilerdeki toplumsal
cinsiyet yansımaları da önemli bir gözlem alanını oluşturmaktadır. Bu nedenle bir sonraki
başlık altında, eğitimdeki toplumsal cinsiyet ilişkilerinin öğrencilerin okul yaşantılarında
nasıl yaşantılandığı irdelenecektir.
II.2.2 Okul Yaşantılarında Toplumsal Cinsiyet
Kız ve erkek öğrencilerin okul yaşantıları, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin
eğitim alanındaki yaşam alanıdır. “Aynı sınıfta oturmak, aynı metinleri okumak, aynı
öğretmeni dinlemek; ama sonunda erkekler ve kızlar farklı eğitim alırlar” (Sadker, aktaran
Chapman, 2002, ¶ 1). Sadker’in açıkladığı gibi, dışarıdan aynı yaşantılara sahip gibi
görülmesine rağmen, kız ve erkek öğrencilerin okul yaşantıları ve eğitim süreçlerinden
kazançları eşit değildir.
Poladian (2004), konu ile ilgili yapılan kimi çalışmalarda toplumsal cinsiyet
eşitliğinin ya da eşitsizliğinin ispatı adına kullanılan sayısal verilerin, saptırma olabileceği,
örneğin sınıflardaki eşit kız ya da erkek öğrenci sayılarının, değişik nedenlerle
öğrencilerin eşit yaşantılar edindikleri anlamına gelmeme ihtimalinin her zaman
bulunduğuna ilişkin görüşlerin yer aldığını belirtmektedir.
Eğitimdeki cinsiyet eşitliğini sağlamaya dönük olarak yapılan çalışmalar
incelendiğinde, bu çalışmaların önemli bir kısmının sayısal eşitliği hedef aldığı
42
görülecektir. Oysa öğrencilerin okul yaşantıları süresince maruz kaldığı eşitsizlikler de en
az sayısal eşitsizlikler kadar tehlikelidirler.
Sonuçta, eğitimde kadın-erkek eşitliği üzerine düşünmeye giriştiğimizde,
cinsiyete dayalı sayısal farklılıkları sergilemenin ve bu alandaki eşitsizlikleri
gidermenin ötesine ulaşmak gerektiğini kabul etmeli ve hiçbir sorunu tek
boyutlu olarak ele almamalıyız. Bizim yaklaşımımız, eğitim sorunumuzun
sayısal eşitlikten öte, bir dizi farklı düzenleme ve yaklaşımın eğitim anlayışının
içersine uyarlanması ile çözümlenebileceğinin bilincine varmak ve bunları
talep etmekle farklılığını ortaya koymalıdır...Bu durumda kadınların eğitime
ulaşmalarını kolaylaştırmak ya da eğitim süresini uzatmak, eşit olmayan
işlemlerle ve sıkı sosyal kontrollerle birleştiğinde patriarkal eğilimleri
kısıtlamayıp yeni ve eski tüm katılım alanlarında yeniden üretmeye
yaramaktadır (Tan, 2002, ¶ 6).
Toplumsal
cinsiyet
ilişkilerinin
eğitim
alanındaki
yansımalarının
iyi
anlaşılabilmesi için, öğrencilerin okul yaşantılarının ve ilgili süreçlerin analizi gereklidir.
Bu amaçla, ders aktivitelerinin, öğrenci-öğretmen ve öğrenciler arası ilişkilerin, müfredat
programının, öğretim kuramlarının, okul kaynaklarının ne şekilde cinsiyetler arası
paylaşıldığının ve ders kitaplarının analizi gerekmektedir.
Eğitimdeki toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin çözümüne dair bir yöntem
önerisi hakkında Tan (2002), "En etkili eğitsel müdahale biçimi nedir? sorusu öncelikle
okulların iç işleyişinin, ders programlarının, derslik ilişkilerinin ve bilgi tabanının
cinsiyetçiliği sürdürmeye nasıl hizmet ettiğini anlamayı ve nasıl dönüştürülebileceğini
araştırmayı gerektirir” ifadeleri ile görüşlerini aktarmıştır. Ayrıca Tan (aktaran Tezcan,
43
1993), eğitim sistemindeki öğretmen tutumları, program yaklaşımları, öz, tür ve süre itibari
ile cinsiyet ayrımcı program türlerinin sayısal olmamakla beraber yapısal problemler
olduğunu belirtmektedir
Açıkça, toplumsal cinsiyetin sosyalizasyon süreci, okullarda yeniden üretilir.
Çünkü, sınıflar, toplumun mikro kozmosudur, güçlü ve zayıf yanları toplumla aynıdır,
öğrencilerin sınıfta yansıtılan toplumsal cinsiyet rol algılarını çarpıtmaya götüren normal
bir sosyalizasyon sürecini izler. Şu anda eğitimdeki toplumsal cinsiyet önyargıları,
sosyalizasyon sürecinin de ötesine ulaşmış, derslere, okul kitaplarına ve öğretmen öğrenci
ilişkilerine de kendisini iliştirmiştir (Chapman, 2004).
Giroux (aktaran Güven, 2000) eğitimde ideolojik öğelerin yaşam şansı bulduğu
süreçleri; eğitim programın içerik ve yapısı, sınıf içindeki sosyal ilişkilerde yer alan
kararlar, sözler, hükümler, sınıfta örtük olarak verilen mesajlar, bilgi yapısı ve içeriği
öğretim kuramları- öğretmenin rolü ve öğrenme kuramları-öğrencinin rolü) olarak altı
aşamada açıklamıştır
Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin eğitim sistemindeki uzantılarının yaşandığı
alanlar okullar ve sınıflardır. Bu anlamda okullarda ve sınıflarda öğrenci yaşantılarında
toplumsal cinsiyete dayalı farklılıkların analizi için öğretmen-öğrenci ilişkilerinin,
öğrenciler arası ilişkilerin, müfredatın yapısının, program türlerinin, okutulan kitapların ve
okul ve sınıf içindeki işbölümünün analizi kaçınılmaz olarak yapılmalıdır.
Öğretmenlerin öğrencilere takındıkları tutumlar, eğitim süreçlerinde var olan
toplumsal cinsiyet ilişkilerinin analizinde özel bir önem taşımaktadır. Çünkü öğretmenler,
gerek öğrenciler için rol modelleri olmaları ve öğretmenlerin velilerle beraber öğrencilerin
en fazla iletişim içerisinde oldukları kişiler olmaları itibari ile öğrenciler üzerinde olumlu
ya da olumsuz çok büyük etki gücüne sahiptirler. Bu nedenle toplumsal cinsiyet
44
ilişkilerinin incelenmesinde öğretmenlerin kız ve erkek öğrencilere karşı tutumları
arasındaki farklılıkların irdelenmesi gerekmektedir. Basow (aktaran Witt, 2001)
öğretmenlerin toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili mesajları, aktiviteler, model olma, ve
diğer iletişim biçimleri ile sağladıklarını belirtmektedir.
Bu noktada akla gelen soru öğretmenlerin öğrencilerle olan etkileşimlerindeki
cinsiyet önyargılarından haberdar olup olmadıklarıdır. Bir diğer ifade ile öğretmenlerin
kasıtlarının olup olmadığı sorusudur. Sınıf ortamındaki davranışlar hakkında yapılan
incelemelerde, öğretmenlerin önyargıyla hareket ettiklerinden habersiz oldukları ortaya
çıkmıştır. Öğretmenlerin, sınıf içerisinde, erkek öğrencilere açık ve meydan okuyucu
sorular yöneltirlerken, kız öğrencilere, kapalı uçlu evet veya hayır cevabının alınacağı
soruları yönelttiği saptanmış, erkek ve kız öğrencilerin sıfatlarla veya diğer kelimelerle
tarif edilme anlarında, erkek öğrenciler olumlu sıfatlarla,
kız öğrenciler ise olumsuz
sıfatlarla anılmaktadırlar (Poladian, 2004).
Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün yaptırmış
olduğu çalışmada (Acar, Ayata & Varoğlu, 1999), eğitim sektöründe cinsiyete dayalı
ayrımcılık araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarında, değişik okul tiplerinde cinsiyete dayalı
ayrımcılık saptansa da özellikle İmam Hatip Lisesi öğretmenlerinden erkek meslek dersi
öğretmenlerinin cinsiyete dayalı ayrımcılığı yalnızca pratik olarak değil, ideoloji olarak da
savundukları aktarılmıştır. Kimi durumlarda ise öğretmenlerin öğrencilerine yönelik
tutumlarında ve öğrencilerle sınıf içi etkileşimlerinde toplumsal cinsiyete dayalı
farklılıkların olduğu da gözlenmektedir.
Öğretmenlerin sınıf içerisinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten
birçok faaliyetleri olduğuna dair literatürde çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmalarda,
öğretmenlerin erkek öğrencilerin lehine olacak şekilde daha fazla etkileşim içinde oldukları
45
gözlenmiştir ( Mid-Atlantic Equity Center (MAEC), 1993; Dickman, 1993). Öğretmenlerin
öğrenci cinsiyetine bağlı olarak farklı muamelede bulundukları bir diğer tutum ise
öğrencilere verilen cezalardır. Aynı suçun işlenmesi durumunda bile erkek öğrencilere kız
öğrencilere verilen cezalardan daha sert cezalar verilmektedir (MAEC, 1993).
Krupnick (1985), Harvard Üniversitesi’nde yaptığı araştırmada, erkek
öğrencilerin daha fazla olduğu ve eğitmenin erkek olduğu sınıflarda, erkeklerin kız
öğrencileri bastırarak daha fazla konuştuklarını gözlemlemiştir. Erkek öğrenciler, sınıfta
çoğunlukta oldukları ve eğitmenin erkek olduğu durumda kız öğrencilerden iki buçuk kat
daha fazla konuşma süresine sahip olmuşlardır. Çalışmada kadın eğitmenlerin kız
öğrenciler üzerinde ilham verici etkilerinin olduğu ve kız öğrencilerin kadın eğitmenin
olduğu sınıfta, erkek bir eğitmenin olduğu duruma göre üç kat daha fazla konuştuğu
saptanmıştır. Çalışmadaki bir diğer ilginç nokta ise, öğrencilerin konuşma sürelerinin
hiçbir demografik değişkende değişmemiş, sadece cinsiyet değişkenine göre farklılık
göstermiş olmasıdır. Krupnick, kızların erkeklerden daha az konuşma nedenlerini ise,
sınıftaki azınlık olma durumlarına, erkeklere karşı yarışmak için beceriksiz ya da isteksiz
olmalarına ve sözlerinin kesilmesi durumunda kolay incinebilir olmalarına bağlamıştır.
Erbaş (1995), öğretmenlerin öğrencilere ilişkin cinsiyet rolleri ile ilgili kalıp
yargılarını bazı değişkenler açısından incelediği çalışmasında, öğretmenlerin cinsiyet
rollerine ilişkin kalıp yargılarında, öğrencilerin cinsiyetlerine bağlı olarak anlamlı
farklılıklar bulmuş ve öğretmenlerin kalıp yargılar taşıdıkları sonucuna varmıştır.
Amerikan Kadın Üniversite Birliği 1989 yılı raporuna göre (aktaran Witt,
2001), öğretmenler sınıf içerisinde kız öğrencilerden %10 daha fazla oranda erkek
öğrencilerle etkileşim içerisinde bulunmakta ve erkek öğrencilerle gerçekleştirilen bu
iletişim sıklıkla daha kompleks, soyut özellikte olmaktadır. Aynı raporda ayrıca,
46
öğrencilerin kendilerinin de cinsiyet kalıp yargılarını benimsediklerine dair bulgular yer
almaktadır. Buna göre öğretmen ve ailelerin yanı sıra kız öğrenciler genel olarak
matematik ve sayısal derslerde kabiliyet eksiklikleri bulunduklarını belirtirken, erkek
öğrenciler matematiğe kızlara nazaran daha yatkın olduklarını belirtip, bu dersteki
çektikleri zorluğu az çalışmalarına bağlamaktadırlar. Aynı kuruluşun 1992 yılındaki
raporunda da benzer bulgulara
rastlanması, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin varlığının
devam ettiğini göstermektedir (Stiles, 2002).
Ders aktiviteleri içerisinde, öğretmen tutumlarında cinsiyete göre değişiklik
göstermesi muhtemel bir diğer konu ise, öğrenci davranışları karşısında öğretmenlerin
alacakları tutumlardır. Kız ve erkek öğrencilerin toplumsal cinsiyet rol kalıplarını okul
içinde yansıtma ya da yansıtmama durumlarındaki öğretmen tutumları, toplumsal cinsiyet
rol kalıplarının okul süreçleri içerisinde meşrulaştırılmasına ve devamının önkoşulu
olmasına neden olabilmektedirler. Öğretmenler kız öğrencileri feminen bir idealle
sosyalize etmektedirler. Kız öğrenciler, tertipli, sessiz ve durgun olduklarında övgü alırken,
erkek öğrenciler, özgürce düşünmeye, aktif ve konuşkan olmaya teşvik edilmektedirler
(Chapman, 2002).
Kabira ve Masinjila (1997), sınıfta özellikle öğrencilerin soru sorma şekliyle,
derse katılımlarındaki farklılıkta, öğretmenlerin etkisinin olabileceği kadar, kız
öğrencilerin çekingenliklerinin ve soruları yanlış cevaplama riskine girmemelerine engel
olan sosyalizasyonlarının etkisi olabileceğini de vurgulamaktadırlar.
Ancak literatürde rastlanılan kimi araştırmalarda, sınıf içindeki öğrenci
öğretmen etkileşiminde toplumsal cinsiyet rolünün etkili olmadığına dair bulgulara da
rastlanmaktadır. Carrington, Tymms ve Merrell (2005), öğrencilerin ders başarılarındaki
öğretmen
cinsiyetinin
etkisini
araştırdıkları
çalışmalarında,
böyle
bir
etkiye
47
rastlamadıklarını, genel olarak kadın öğretmenlerin öğrencilere daha olumlu tavır
sergilediklerini ancak bunun, erkek ya da kız öğrenciler üzerinde istatistiksel anlamda
anlamlı bir fark yaratmadığını belirtmişlerdir.
Poladian (2004), alanyazında sınıf içi etkileşimlerde ve öğrencilerin derslere
katılımında toplumsal cinsiyeti ikinci plana iten çalışmaların da olduğunu belirtmektedir.
Buna göre öğrencilerin derslere katılımında ve okula devamlılığında, yaş, sömestirdeki
haftalık ders sayısı, disiplin gibi değişkenler, kimi durumlarda öğrenciler üzerinde
toplumsal cinsiyetten daha etkili olabilmektedirler.
Öğretmenlerin öğrencilere gösterdikleri ilgi ya da ilgisizlik, öğrencilerin derse
olan katılımlarını ve dolayısıyla dersten aldıkları verimi ve öğrenci performanslarını
etkileme olasılığı bulunmaktadır. Öğretmenlerin sınıf içerisinde erkek öğrenciler lehine
gerçekleşen etkileşimleri, kız öğrencilerden beklentilerinin genel olarak erkeklere göre
daha düşük olması gibi yaklaşımları, kız öğrencilerin küçük yaşlardan beri yaşadıkları
sosyalizasyon süreçlerindeki ikincil rollerini meşrulaştırabilmekte, toplumsal cinsiyet
eşitsizliklerinin yeniden üretimine neden olabilmektedir.
Eğitim süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine neden olan süreçlerden
birisi de gizli ya da örtük müfredattır. Skolnick (aktaran Owens, Smothers & Love, 2003),
öğrencilerin öğretmenlerle beraber geçirdiği sürenin uzunluğuna değinerek, öğretmenlerin
öğrenciler üzerindeki etki gücüne dikkat çekip, öğretmenin sınıf içinde ne söylediği, ne
söylemediği ve genel olarak kullandığı vücut dilinin gizli müfredatın bir formu olduğunu
ve bunun herhangi bir ders kitabından çok daha güçlü etkisi olduğunu belirtmektedir.
“Tarih ve sosyal bilimlerin, kadınların aslında hiç var olmamış gibi
yapılandırılmaları, müfredat programının kendisinin de esasen önyargılı olduğunu
göstermektedir” (Davies, aktaran Poladian, 2004). Ayrıca, öğretmenlerin sınıf içerisindeki
48
öğrencilere karşı takındıkları farklı tutumlar da gizli müfredatın yansıması olarak
düşünülebilir.
Öğretmen davranışlarının iyi tespiti, bize gizli müfredat konusunu açıklamamız
için yardımcı olacaktır…Çok sıklıkla, gizli müfredatlar, öğretmenler
tarafından, tasarlanmamış olunsa bile yansıtılır ve sunulurlar. Öğretmen
tutumları, önyargı ve eğilimleri, stereo tipleşmiş davranışları, kız ve erkek
öğrencilere de geçecek, bu ise, bizim yazılı ve sözel tekstlerden çıkarmaya
çalıştığımız, kalıp yargıların devam etmesine katkıda bulunacaktır (Kabira ve
Masinjila, 1997, s. 33).
Okulda ve sınıf içerisindeki kaynakların kullanılması da toplumsal cinsiyet
ilişkilerinin analizinde incelenmesi gereken alanlardır. Bu anlamda ders kitapları, öğretim
gereçlerinin kullanılması ve öğrencilere paylaştırılması, sınıf içerisindeki oturma planları,
okulun sosyal ve sportif alanlarının öğrencilerce ne şekilde kullanıldığı hakkındaki
incelemeler, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin gözlenebileceği alanları oluşturmaktadır.
Okul ve sınıf içerisindeki fiziksel mekanların, ders araç ve gereçlerinin paylaşımı, ders
kitaplarının içerisindeki cinsiyet önyargılı metinler, gerek cinsiyet önyargılarını
pekiştirecek,
gerekse
etkileyeceğinden,
de
öğrencilerin
eğitimdeki
toplumsal
okuldaki
cinsiyete
eğitim
dayalı
performanslarını
birebir
eşitsizliklerin
yeniden
üretilmesinde etkili olabilme ihtimali olan alanlardır.
Toplumsal cinsiyet önyargıları, sınıf kullanımı için seçilen kaynaklarda da
açıkça öğretilmektedir. Kadın katılımını ihmal eden ya da toplumsal cinsiyet kalıp yargılı
yazılı kaynakların kullanımı, toplumsal cinsiyet önyargılarının okul müfredatı ile ayrıca
etkileşimine neden olmaktadır (Chapman, 2002).
49
Kabira ve Masinjila (1997, 33-34), okul ve sınıf içindeki kaynakların
kullanılmasında ve paylaştırılmasında toplumsal cinsiyet ilişkilerine denk düşebilecek
olguların gözlemlenebileceğini belirtip bunun için şu sorulara eğitmenlerin cevap araması
gerektiğini belirtmektedir:
-Kız ve erkek öğrenciler için hangi kaynaklar kullanılabilir durumdadır?
-Hangi tür kaynaklar, örneğin oyunlar, oyuncaklar vs. erişilebilir durumdadır
ve hangileri kız, hangileri erkek öğrenciler tarafından kullanılmaktadır?
-Kız ve erkek öğrenciler için hangi alanlar (sosyal, sportif) erişilebilir
durumdadır?
-Kız ve erkeklerden hangi grup, diğerinin mekanına müdahale etmektedir?
-Kız ve erkek öğrencilerin, alanlarını ne tanımlamaktadır?
-Toplumsal cinsiyet açısından yansız alanlar hangileridir ve bu alanları ne
karakterize etmektedir?
-Sıklıkla yansız mekanları kimler kullanmaktadır ve neden kullanmaktadır?
-Mekan küçük olduğunda, bu mekanı kimler kullanmaktadır?
Okul yaşantılarında toplumsal cinsiyet ilişkili olarak analiz edilmesi gereken
bir diğer konu ise öğrenme stilleri ile öğretim kuramlarıdır. Buna göre ilgili alanyazın
incelendiğinde kız ve erkek öğrencilerin ders içi yaşantılarında farklı öğrenme stilleri
olduğu ve buna bağlı olarak öğretmenlerin bu konuda farklı öğretim kuramlarını
kullanmalarının gerekliliğine dikkat çekmektedir (Schwartz & Hanson, 1992; Dickman,
1993).
Schwartz ve Hanson (1992), kız ve erkek öğrencilerin farklı öğrenme stillerine
sahip olduklarını; kız öğrencilerin sınıf içerisinde grup uzlaşısı sağlama eğiliminde
olduklarını, fikirleri bireylerden üstün tuttuklarını ve bu nedenle de sohbet tarzı bir
50
öğrenme stiline sahip oluklarını, bunu aksine erkek öğrencilerin ise kendilerini geliştirme
adına tartışmaya dayalı bireysel aktivitelere yöneldiklerini ifade etmektedirler.
Benzer bir şekilde Dickman (1993), erkek öğrencilerin geleneksel öğretim
tekniklerinden (rekabete ve ödüle dayalı) daha çok yarar sağlarken, kız öğrencilerin ise
yardımlaşmaya dayalı öğretim tekniklerinden daha çok faydalandıklarına dair kanıtlar
bulunduğunu belirtip, rekabetçi sınıf aktivitelerinin erkek öğrencilerin matematikteki
başarılarına katkı sağladığını, kız öğrenciler için zararlı olduğunu aktarmaktadır. Tolmie ve
Howe (aktaran Poladian, 2004), farklı toplumsal cinsiyet gruplamaları hakkında yaptıkları
çalışmalarında, kız ve erkek öğrencilerin, fizik sınıflarında farklı düşünme stilleri
sergilediklerini gözlemişlerdir.
Navaro (2003), erkeklik varoluşunun, rekabet temeli üzerine oturduğunu ve
hayatta güçlü taraf olma ve güçlenme üzerine odaklandığını, kadınların ise, duyarlılık,
empati, duygu dünyasına yakınlık gibi değerlerle sosyalleştiklerini, zayıflıklarını
sergilediklerinde erkeklerin aksine, yakınlık ve destek görürken, rekabetçi ve güçlü bir
yapıya büründüklerinde çevreleri tarafından dışlandıklarını, kadınların güçlü ve rekabetçi
yönlerinin kadınsılıklarını kaybedeceği kaygısıyla küçük yaşlardan itibaren törpülendiğini
iddia etmektedir.
Laura Tracy’ye (aktaran Navaro, 2003, ¶ 6) göre: “Kadınlar ülke ekonomisi ve
tarihine tam üye olarak katılmamaya yönelik sosyalleşir. Dolayısıyla da rekabete gizlice
girmeleri öğretilir. Bu gizlilik nedeniyle, kadınlar toplumda ikinci sınıf olmayı kabul
ederler”.
Poladian (2004), yapılan birçok çalışmada tekrarlanan görüşlerde, kız
öğrencilerin yardımsever ve topluca yapılan aktiviteleri yeğlediklerini belirtilirken,
geleneksel eğitimin rekabetçi bir yapıda olduğu değerlendirmelerinin yapıldığını ve
51
bundan dolayı, okulların ve öğretmenlerin, takım çalışmalarını ve işbirliğini gerektiren
büyük projelerle yargısız bir çevre içinde işbirliği ve yardımseverliği model alan yeni
öğrenme modellerini geliştirmeleri gerektiğinin, iletişimi ve paylaşımı cesaretlendirme
adına okullarda oturma yerlerinin tekrar organize edilmesi ve cinsiyet gruplarının farklı
yerlerde ders görmesi gibi değişik önerilerin sunulduğunu ifade etmektedir.
Her ne kadar öğrencilerin okul yaşantılarının dışında olunsa dahi, öğrenciler
üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, kız öğrencilerin aile yaşantıları da yukarıdaki başlıklara
eklenebilecek konulardandır. Aile, okul kadar sosyalleşme sürecinin gerçekleştiği en
önemli kurumlardan birisi olması nedeni ile, yukarıda anlatılmaya çalışılan konular aile
içerisinde de devam edebilmekte ve kız öğrencilerin okul yaşantılarını birebir
etkileyebilmektedir.
Okul içersindeki öğretmen/öğrenci ve öğrenci/öğrenci ilişkileri ile ilintili olan,
okul içerisindeki işbölümü de ayrı bir başlık altında toplanabilecek bir öneme sahiptir.
Bireylerin statülerini gösteren ve gelecekteki statülerinin şekil almasında etkili olabilecek
olan işbölümü, toplumsal cinsiyet temeli altında okullar içerisinde, nöbet tutma, temizlik
işleri, sosyal kollar, mesleki ve teknik okullarda, atölye ve meslek derslerinde yapılan
işlerin paylaşımı. gibi süreçlerde şekillenmektedir. Son olarak eğitimdeki toplumsal
cinsiyet temelli eşitsizliklerin belirebileceği bir diğer konu ise, bahsedilen tüm konular
içerisinde kendisini gösteren ve/veya gösterebilecek olan ders kitaplarındaki cinsiyetçi
yaklaşımlardır.
İnal (1996), ders kitaplarında varolan cinsiyet ayrımcılığı uygulamalarında,
kadının erkeğe göre ötekileştirildiğini, erkek egemen bakış açısının ve eril söylemin ders
kitaplarına yansıdığını, kadınların geleneksel rolleri ile ders kitaplarında yer aldığını ve
erkeklerin genel olarak ders kitaplarında daha fazla yer aldığını ifade etmektedir.
52
Gümüşoğlu (2000), ders kitaplarının cinsiyet rolleri açısından incelenmesinin büyük bir
önem taşıdığını, çünkü, devletin ders kitapları aracılığı ile kendi istediği vatandaşı
yarattığını belirttikten sonra, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne incelediği ders
kitaplarında belirgin olarak toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının yer aldığını, Cumhuriyetin
ilk yılları ile 1950’li yıllar ve sonrası durumunun farklı olduğunu vurgulamaktadır. Buna
göre aile içi işbölümünde kadına biçilen narin, şirin ve uysal olma rollerinde, ulusu
doğuran ama erkeklerce yükseltilen rollerinde kadının ikincil pozisyonunu resmektedir.
Benzer şekilde Helvacıoğlu (1996) da, çalışmasında kadının toplumdaki ikincil
konumunun ders kitaplarında da yer aldığını ve ders kitaplarının cinsiyetçi kalıpyargıları
taşıdığını belirtmektedir.
Esen ve Bağlı, (2003), ilköğretim ders kitaplarındaki kadın ve erkek
resimlerine ilişkin yaptıkları inceleme sonuçlarında kadın ve erkek figürlerinin geleneksel
toplumsal işbölümünün gerektirdiği mekanlarda, kişilerle, nesnelerle ve eylemlerle
sergilendiğini dolayısı ile kitapların içeriklerinden bağımsız olarak yalnızca resimlerle bile
cinsiyetçi bakış açısını yeniden üreterek pekiştirdiğini ifade etmektedirler.
53
III. BÖLÜM MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET
Bu bölümde, öncelikle mesleki ve teknik orta öğretim içerisinde sıkça
kullanılan ve bu okullardaki müfredatın önemli bir kısmını oluşturan teknoloji ile,
toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiler irdelenecektir. Çünkü, teknoloji ve toplumsal
cinsiyet arasındaki ilişkiler, araştırmanın yürütüldüğü evrendeki toplumsal cinsiyet
ilişkilerini özgünleştirmektedir. Bu özgünlüğün anlaşılabilmesinin bir boyutu da teknoloji
ve toplumsal cinsiyet ilişkilerinin anlaşılmasına bağlıdır. Daha sonra ise araştırmanın
yürütüldüğü evrenin daha ayrıntılı bir biçimde tanımlanması amacıyla, Türkiye’deki
mesleki ve teknik orta öğretim sistemi ve erkek teknik orta öğretim kurumları detayları ile
incelenecek, bu okulların kuruluş amaçları, tarihçeleri irdelenerek sayısal olarak, mesleki
ve teknik orta öğretim sistemine ilişkin veriler aktarılacaktır.
III.1 Teknoloji, Toplumsal Cinsiyet ve Mesleki Teknik Orta Öğretim Arasındaki
İlişkiler
Mesleki ve teknik eğitimdeki toplumsal cinsiyet ilişkilerini, genel eğitim
sisteminin dışında düşünmek olanaksızdır. Bu açıdan bakıldığında, genel eğitim süreçleri
içerisindeki toplumsal cinsiyet ilişkilerinin, mesleki ve teknik eğitim kurumlarındaki
okullarda da yaşanılması kaçınılmazdır. Ancak, mesleki ve teknik orta öğretime bağlı okul
türlerinin yapısal özelliklerinden kaynaklı olarak, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin bu
okullarda ayrıca incelenmesi gerekmektedir. Bu yapısal özellikler incelendiğinde göze
çarpan en önemli unsurlardan ilki, mesleki ve teknik kurumlarındaki kız ve erkek
öğrenciler arasındaki sayısal dengesizliğin genel eğitime oranla çok daha fazla olması ve
bunun var olan toplumsal cinsiyet ilişkilerini daha da belirginleştirmesidir. Mesleki ve
teknik eğitim kurumlarındaki toplumsal cinsiyet ilişkilerini özgün kılan bir diğer önemli
54
yapısal farklılık ise, bu okulların sanayi ve teknoloji ile olan yakın ilişkileridir. Özellikle
teknoloji ile olan ilişkileri, bu okulların toplumsal cinsiyet ilişkilerinin farklı bir gözle
incelenmesi gerekliliğini de doğurmaktadır.
Teknoloji terimi, şeylerin nasıl yapıldığını ve yapım aşamasında ne türlü
metotların ve araçların kullanıldığı bilgilerini içerir (Özkan, 1999). Dolayısıyla teknoloji
denince aklımıza sadece bilgisayarlar, uçaklar vs. gelmemeli, bunların yapım bilgileri de
gelmelidir.
Erol (2003), teknoloji ve toplumsal cinsiyet ilişkilerini Wendy Faulkner’e
dayanarak şu şekilde aktarmaktadır:
Teknoloji ile toplumsal cinsiyet ilişkilerini irdeleyen çalışmalar temel olarak
dört
temel
araştırma
yaklaşımında
kendini
göstermektedirler.
Bu
araştırma
yaklaşımlarından ilki, teknolojide kadınların varlığı konusu üzerinde duran ve
teknolojideki kadın sayısı sorunsalı üzerine yoğunlaşan yaklaşımdır. İkinci araştırma alanı,
“kadınlar ve teknoloji” olarak adlandırılabilecek 1970’lerin sonlarına doğru gelişen,
teknolojideki kadın sayılarının ötesinde, kadın ile teknoloji ilişkisini sorgulayarak,
kadınların teknolojinin yaratıcısı olmadığı ve sadece kullanıcı olarak teknoloji ile ilişki
kurduğunu vurgulayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım teknolojiyi, erkek ve kadın arasında
tarafsız olarak gören ve kadın-teknoloji sorunsalının, kadınların teknolojiye yöneltilerek
çözülebileceğini vurgulayan yaklaşımdır. Üçüncü akım, teknoloji çalışmaları içindeki
feministler tarafından geliştirilen “toplumsal cinsiyet ve teknoloji” yaklaşımıdır. Bu
yaklaşım, teknolojinin ve toplumsal cinsiyetin toplumsal süreçlerce şekillendirildiğini ve
dolayısıyla potansiyel olarak yeniden şekillendirebileceğini öne sürmüş, ayrıca, kadınlarla
teknoloji arasındaki ilişkilerin anlaşılabilmesi için erkeklerle erkekler arasındaki ilişkilerin
de irdelenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Son olarak erkekler/maskülinite ve teknoloji
55
yaklaşımı olarak adlandırılabilecek yaklaşım ise, özünde maskülinite ile teknoloji
arasındaki yakın ilişkiye değinmektedir.
Özkan (1999), bilim, teknoloji ve toplumsal cinsiyet ilişkilerini irdeleyen
akademik çalışmaların 1970’lerin başlarında kadın, bilim ve teknoloji ilişkilerine
odaklanan çalışmalarla başladığını belirtmektedir. Bu çalışmalar bilim tarihi içerisindeki
ünlü kadınların bulunmasına yönelik olan ve bilimde ünlü bir kadının bulunması ile
beraber, bilim ve teknoloji ile kadın arasındaki sorunsalı bireyselliğe indirgeyerek,
kadınların yeterince desteklendiğinde ve erkeklerle eşit şanslara sahip olduğunda
teknolojide başarılı olabileceğini ileri süren çalışmalardır. Ancak bu yaklaşım bilim ve
teknolojinin cinsiyetçi yapısını irdelemekten uzak görünmektedir. 1970’lerle beraber
gelişen Marksist feminist yaklaşımlar ise, bilim ve teknolojiyi, kapitalist üretim biçimi ve
sosyal yapı ile beraber irdeleyerek özellikle bilginin sosyolojisi olarak adlandırılacak yeni
bir yaklaşımı doğurmakta idi. Ancak 1980’li yıllara değin hala toplumsal cinsiyet bilim ve
toplum ilişkilerinde bir problem olarak irdelenmemekle beraber, bu tarihten sonra, bilim
içindeki kadın sorunu yaklaşımı yerine feminizm içindeki bilim sorunu olarak
adlandırılabilecek yeni bir yaklaşım geliştirilmiş, bu yaklaşım, özellikle bilim ve
teknolojideki kadınların yerini de açıklamakta kullanılan, kültür/doğa, kamusal/özel,
akıl/beden, mantık/duygu gibi zıt ikiliklerde, ikiliklerdeki ilk söylenenin erkeklikle ikinci
söylenenin kadınlıkla simgelendiği hiyerarşiyi ve bu felsefeyi reddetmiştir.
Teknoloji ile toplumsal cinsiyet ilişkilerinin özünde, toplumsal cinsiyet kalıp
yargılarını görmek mümkündür. Bu kalıp yargılardan erkekliği rasyonalite ve akılla,
kadınlığı ise duygusallıkla özdeşleştiren anlayış, toplumsallaşma süreçleri ile beraber,
kadınlar ile teknoloji arasında gözle görülür bariyerler kurulmasına neden olmuştur. Ancak
kimi zaman kadınların çok karmaşık teknolojik ev aletlerini kullanması, akla teknolojinin
56
de cinsiyeti olabileceği sorularını getirmekte bu da yukarıda bahsi geçen yaklaşımlar
arasında irdelenmektedir. Teknoloji ile toplumsal cinsiyet arasındaki karmaşık sosyolojik
ve felsefi ilişkilerin bir uzantısı olarak, kız öğrencilerin mesleki ve teknik eğitime, bu
alanda yapacakları kariyere, eğitimleri süresince kullanacakları teknolojilere yönelik
tutumları da etkilenmektedir.
Mesleki ve teknik eğitim ile toplumsal cinsiyet ilişkilerinde genel eğitimde
olduğu gibi ailelerin etkisi büyüktür. Rose (1999), mesleki teknik eğitim ile toplumsal
cinsiyet ilişkilerini irdeleyen kimi çalışmaları incelemiştir. Rose bu çalışmaları aşağıdaki
gibi aktarmaktadır:
Astin, Suniewick ve Dweck, ailelerinin, erkek çocuklarına aldıkları kadar
matematiksel zekayı arttırıcı oyuncakları kız çocuklarına almadıklarını ve bunun
sonucunda kız çocuklarının okula başladıklarında erkek çocuklarına göre bu konuda
belirgin bir dezavantaja maruz kaldıklarını vurgulamaktadırlar. Diğer çalışmalarda
(Parsons, Adler ve Kaczala) ise kız çocuk ailelerinin matematiğin önemini küçümsedikleri
bulunmuştur. Jacob ve Weisz, 6-11. sınıf öğrencileri ve aileleri ile yaptıkları
çalışmalarında, matematik dersi için kız çocuklarının erkeklerden daha yüksek notlar
almalarına rağmen, yetenekleri hakkında negatif görüşlere sahip olduklarını ve ailelerin kız
çocuklarının yetenek algılarını olumsuz etkileyebildiklerini vurgulamışlardır.
Kız öğrencilerin teknoloji eğitimi alanlarında az yer almasının diğer nedenleri
olarak toplumsal cinsiyet kalıp yargılı medya, akran grubu ve yetişkin kaynaklı kültürel
arka plan sayılabilmekte, bu arka planın aynı zamanda toplumsal cinsiyeti yeniden ürettiği
belirtilmektedir. Buna örnek olarak ise, oyuncakları örnek gösterilebilmekte, erkeklere
alınan oyuncakların genellikle elektronik oyuncaklar olduğu ve erkek çocukların bilim
matematik ve teknolojiye yöneltildiği, kız çocuklarına ise oyuncak bebek gibi, çocuğun
57
sosyal becerilerini arttırıcı oyuncakların alındığını ifade edilmektedir (Weber ve Custer,
2005).
Yükseköğretim öncesi akademik hazırlık aşamasında öğretmenlerin fen
sınıfları içerisinde erkek öğrencilere daha fazla ilgi gösterdikleri, erkek öğrencilere daha
fazla isimleri ile hitap edildiği, erkek öğrencilerin akademik başarılarından dolayı sınıf
içerisinde övgü alırken kız öğrencilerin ise genellikle davranışlarından ya da
görünümlerinden dolayı övgü aldıkları, kız öğrencilerin erkek öğrenciler kadar matematik
ve fen derslerinde cesaretlendirilmedikleri ve öğretmenlerin genel olarak kız öğrencileri dil
yeteneklerinde, bunun yan ısıra erkek öğrencileri de matematik ve fen derslerinde başarılı
olarak gördükleri saptanmıştır (Rose, 1999).
Gerek matematik ve gerekse fen konularında öğretmenlerin kız öğrencilerle
erkek öğrencilere farklı muamele etmesi her ne kadar direkt olarak teknoloji ve mesleki ve
teknik eğitimle ilgili olmasa da başta da ifade edildiği gibi, teknoloji sadece nesnelerin
yapılışı ile değil aynı zamanda bunun bilgisi ile de ilgilidir. Dolayısıyla, matematik ve fen
bilimlerinden soğutulmuş bir kız öğrenci aynı zamanda bu bilgiler kullanılarak
geliştirilecek mesleki ve teknik eğitimden de soğutulmuş olacaklardır.
Huynh, Lee ve Schuldt (2005), kız ve erkek öğrencilerin okul öncesinden
kaynaklı eşit olmayan teknoloji deneyimine sahip olabileceklerine vurgu yaparak,
öğretmenlerin gerekirse bu nedenle sınıf içinde ek dersler uygulayabileceklerini
vurgulamaktadır. Sanders (2005) da bilgisayar bilimleri sınıflarındaki eğitimcilerin kız ve
erkek öğrencilere eşit muamele etmediklerini ancak bunun güç algılanan, çoğunlukla
kasıtlı olmayan, bireysel olarak bakıldığında küçük ve önemsiz ancak toplamda, güçlü bir
toplumsal cinsiyet önyargısı ve kadınların teknoloji eğitiminden uzak kalmasına neden
olduğunu gösterdiğini aktarmaktadır.
58
Mesleki ve teknik eğitim kurumlarında sayısal olarak kız ve erkek öğrenciler
arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu konu da toplumsal cinsiyet ilişkilerinin işleyişini
etkilemektedir. Bu konuda mesleki ve teknik eğitimde sayısal eşitliğin önemine ilişkin,
örnek olarak bilgisayar sınıflarını vurgulayan çalışmalar bulunmaktadır. Sanders (2005),
kız ve erkek öğrenciler arasındaki bu sayısal dengesizliğin etkilerine dikkat çekmektedir.
Sanders, birçok teorisyenin, sayısal olarak daha eşit bir yapıya sahip katılımın olduğu
bilgisayar ortamlarında, erkek ve kadınlar için daha olumlu bir kültür oluştuğunu ortaya
koyduğunu, MIT üniversitesinde, bilgisayar bilimleri bölümünün giriş puanları azaltılarak
daha çok kadının bölüme katılımı sağlandıktan sonra, akademik standartların da arttığını
aktarmaktadır.
Weber ve Custer’ın (2005), belirttiği gibi
mesleki ve teknik eğitim ile
toplumsal cinsiyet ilişkilerinde önemli bir diğer nokta ise müfredattır. Kız öğrenciler, bilim
teknoloji
ve
matematik
alanlarındaki
müfredat
konularının
yaşamlarında
ilgi
kurabilecekleri ya da yaşayabilecekleri alanlar olmasına erkek öğrencilere nazaran daha
çok ihtiyaç duymaktadırlar. Kızlar, tasarım merkezli sınıf aktiviteleri ile daha fazla
ilgilenmektedirler. Bu durum özellikle dizayn aktivitelerinin problem çözümü ya da sosyal
içerikli konuları içermesi durumunda daha da doğru olmaktadır. Erkek öğrenciler
teknolojiyi sadece teknoloji olduğu için ilgi çekici bulabilirlerken, bunun aksine kız
öğrenciler teknoloji öğretiminde teknolojiyi öğrenilecek özne olarak çok çekici
bulmayabilmekte, teknoloji sosyal içerikli konuları içermesi ile beraber daha çekici
olabilmektedirler. Tezat şekilde, özellikle endüstriyel sanatlar sınıflarında erkek öğrenciler,
çeşitli alet ve makineleri kullandıkları
değişik yapı aktivitelerini daha çekici
bulmaktadırlar. Birçok durumda, geleneksel endüstriyel sanatlar aktiviteleri genellikle
öğrencilerin varolan proje planlarının uygulanması eğilimindedir. Çağdaş teknoloji
59
eğitiminde dizayn-uygulama dengesini sağlayacak aktivitelerin artması, aynı zamanda
teknoloji eğitiminin kız ve erkek öğrencilere daha çekici görünmesini de beraberinde
getirecektir.
Hutchinson ve Weaver (2004), bilgisayar ve ilgili mesleklerdeki kadın
sayısının azlığının, daha geniş anlamda, maskülen yapıya sahip teknoloji ile kadın
arasındaki ilişkiden kaynaklandığını ileri sürmektedir. Bu araştırmacılara göre, genel
anlamda genç kızlar bilgisayarı soğuk ve can sıkıcı olarak görmekte, ancak bilgisayarla
ilgili bir eğitim alan kimi kadınlar rekabet ortamında kendilerine yarar sağlayacağı için
bilgisayar becerilerini gerekli gördüklerini belirtmektedirler. Bir başka deyişle öğrenme
adına bilgisayar kullanımı (bilgisayar destekli öğrenme etkinlikleri), bilgisayar öğrenimine
göre (bilgisayarın mekaniksel donanımının ya da yazılımlarının öğrenilmesi) daha az
cinsiyetçi yapıya sahiptir. Kadınların bilgisayar teknolojilerinde rol modellerine sahip
olamayışları, bu alanda var olan yeteneklerini yeterince gösterememelerine neden
olmaktadır. Kimi kadınlar bilgisayar eğitimini, ofis işlerini kazanma adına bir araç olarak
kullanmaktadırlar.
Mesleki ve teknik eğitim içerisindeki toplumsal cinsiyet ilişkilerinin analizinde
teknoloji ile kadınlar arasındaki ilişkilerin irdelenmesinin ardından, özellikle ülkemiz
bazında düşünüldüğünde özgün kimi koşulların da toplumsal cinsiyet ilişkilerini kadınlar
aleyhine olacak şekilde geliştirdiği söylenebilir.
Gök (2005), mesleki teknik eğitimin, cinsiyet ayrımcı toplumsal sistemle
doğrudan bütünleştiğini, erkekler için doğrudan üretime yönelik alanlarda, kızlar için ise
statüsü düşük, daha az gelir getiren annelik, ablalık, ev kadınlığı gibi toplumsal cinsiyete
uygun rollerinin devamı niteliğindeki toplumsal rollere hazırlayan alanlarda faaliyet
gösterdiğini belirtmektedir. Özellikle erkek teknik ve kız teknik öğretim okullarındaki
60
programlar irdelendiğinde, bu okullardaki programların cinsiyet rollerinden etkilendiği ve
kız teknik orta öğretim kurumlarında kuaförlük, hemşirelik, çocuk bakımı vs. alanların
varlığına karşılık erkek teknik ortaöğretim kurumlarında ise sanayi kollarında yer alan
programladın yer aldığı görülmektedir.
Atauz (2005), benzer bir şekilde, mesleki teknik eğitimle ilgili literatürün en
fazla yoğunlaştığı alanın, “erkek teknik eğitimi” ile ilgili alan olduğunu bunun aksine,
diğer genel müdürlüklere bağlı olan meslek okullarıyla ilgili tartışmaların, göreli olarak
daha az olduğunu, kalkınma sorunuyla ilgili olan alanın, erkek teknik eğitimiyle ilgili
olarak tanımlanan alana eşdeğer tutulduğunun düşünülebileceğini ve bunun cinsiyet
ayrımcılığının göstergesi olarak görülebileceğini belirtmektedir.
Aksoy (2005), toplumsallaşmanın önemine değinerek, kız öğrencilerin mesleki
ve teknik öğretim okullarındaki meslek dallarını seçmelerinin beceri yoksunluğundan çok,
özellikle toplumsallaşma süreçlerinin bir sonucu olduğunu belirtmiş, ardından bu okul
türlerindeki toplumsal cinsiyet ilişkilerine örnek olarak, bu okulu bitiren erkek ve kız
öğrencilerin iş bulma oranlarındaki eşitsizliği göstermektedir. Buna göre erkek öğrenciler
%79.4 oranla okul sonrası iş bulabilirken, kız öğrenciler için bu oran, %39.4’dür. Okul
sonrası okunulan meslek dalında bir iş bulmanın bir anlamı da, okul-sanayi
yapılanmasındaki toplumsal cinsiyet önyargılarının paralelliği ve kız öğrencilerin
okudukları bölümlerin erkek öğrencilerinki kadar sanayide değer bulamadığıdır.
Şimşek (1998), Türkiye’de mesleki ve teknik eğitimdeki cinsiyetçi yapıya
örnek olarak bu kurumların kız ve erkek olarak cinsiyete göre yapılanmasını göstererek,
böyle bir uygulamanın aynı zamanda kaynak israfına neden olduğunu aktarmaktadır.
Kurnaz (2005) ise, Cumhuriyet öncesi dönemdeki kadın eğitimine dair verdiği
bilgilerde, kadınların eğitimi için açılan meslek dallarını sıralamaktadır. Buna göre
61
kadınlar için açılan kimi meslek okulları, ebe mektebi, hastabakıcılık ve hemşirelik
Kursları, tıp, dişçilik ve eczacılık eğitimi kız öğretmen okulu (Dârülmuallimât) ana
mektebi, ev kadını mektebidir. Bu meslek okullarında dikkati çeken en önemli şey ise,
toplumsal cinsiyete göre düzenlenmiş meslek dallarının tarihsel sürekliliğini koruyarak
günümüze kadar varlığını sürdürmeleridir. Öyle ki, günümüzde kız teknik orta öğretim
kurumlarındaki bölüm türleri incelendiğinde, meslek dallarının genel olarak kadın mesleği
olarak bilinen meslekler olduğu, buna karşılık erkek teknik orta öğretim kurumlarındaki
meslek dallarının ise sanayinin ihtiyaç duyduğu ve genellikle erkek mesleği olarak
adlandırılan meslek dalları olduğu görülecektir.
Teknoloji ve cinsiyet arasındaki ilişkinin niteliği, teknoloji eğitimini içerisinde
barındıran mesleki ve teknik eğitim kurumlarında da kaçınılmaz olarak kendisini
göstermektedir. Teknolojiye atfedilen maskülen yapı, mesleki ve teknik eğitim
kurumlarında kız öğrenci sayılarının azlığında olduğu gibi niceliksel kimi etkilere sahip
olmakla kalmayıp aynı zamanda da, mesleki ve teknik eğitim kurumlarında eğitim gören
öğrencilerin cinsiyetlerine göre farklı meslek dallarında yoğunlaşması gibi niteliksel kimi
olumsuz etkilere de sahiptir. Bu durum genel olarak eğitim süreçleri içerisinde kız
öğrenciler aleyhine zaten var olan cinsiyetçi yaklaşımları bir kat daha güçlendirerek, aynı
zamanda toplumsal cinsiyete dayalı eğitim süreçlerinin yeniden üretimine yol açmaktadır.
III.2 Türkiye’de Meslekî ve Teknik Liseler
Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmaya başlanmış olan mesleki ve
teknik eğitim, Cumhuriyet ile beraber yeniden yapılandırma çalışmalarına tabi tutulmuştur.
1927’ye kadar meslek ve sanat okulları açma ve yürütme yetkisi il ve belediyelerin
sorumluluğunda iken, 1927 yılında çıkan bir kanunla bu yetki maarif vekaletine verilip
62
1933 yılında 2287 sayılı Kanunla Meslekî ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü
kurulmuştur. 1935 yılından itibaren 2765 sayılı kanunla, okulların masrafları tamamen
devlet tarafından karşılanmaya başlanmıştır. 1941 yılında Mesleki ve Teknik Öğretim
Müsteşarlığı kurulmuştur (Kazu ve Demirli, 2002; Akyüz, 2001). 1950 yılından sonra,
değişen ihtiyaçlara ve hükümet politikalarına bağlı olarak mesleki ve teknik öğretim
müsteşarlığı belirli süreler kaldırılırken tekrar açılmış ancak 1983 yılı ile beraber, mesleki
ve teknik öğretim müsteşarlığı kaldırılarak, Milli Eğitim Bakanlığı tek müsteşarlıkla
yönetilir hale getirilmiştir (Alkan, Doğan & Sezgin, 1998).
Günümüzde mesleki ve teknik öğretim kurumları dört farklı genel müdürlüğe
bağlı okullarda faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bunlar, Erkek Teknik Öğretim, Kız Teknik
Öğretim, Ticaret ve Turizm Öğretimi, ve Din Öğretimi Genel Müdürlüklerine bağlı
okullardır.
III.2.1 Erkek Teknik Öğretim ve Endüstri Meslek Liseleri
Cumhuriyetin ilk yıllarında bir bölümü ilkokul düzeyinde, bir bölümü de 3, 4,
5 yıllık eğitim veren okullar sanayi mektepleri olarak isimlendirilmekte idi. Bu okullar
1929 yılı ile beraber ilkokula dayalı olarak 5 yıllık okullar haline dönüştürülmüş, 1940’lı
yıllarda yapılan düzenlemelerle bu okulların bir kısımları 3 yıllık sanat okullarına
dönüştürülürken, bunun sonrasında 2 yıl eğitim verecek şekilde sanat enstitüleri adıyla da
yeni bir yapılanmaya gidilmiştir. 1973 yılı itibari ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel
kanunu ile beraber, bugünkü okulların temelleri atılarak, tüm sanat okulları gibi sanat
enstitüleri de endüstri meslek liseleri adı ile yapılandırılmışlardır (Akhun, Bircan, Bülbül,
Kavak & Senemoğlu, 2000).
63
Endüstri meslek liseleri, ilköğretim okulu üzerine öğrenim süresi 3 yıl olan
okullardır. Ancak mesleki ve teknik eğitimde son yapılan düzenlemelerle, meslek
liselerindeki öğrenim süresi 4 yıla çıkarılmıştır. Öğrencilere orta öğretim seviyesinde genel
kültür ve dünya görüşü kazandırılmasının yanında endüstrinin ihtiyaç duyduğu mesleki
formasyonu öğrencilere kazandıran ve aynı zamanda öğrenciyi yükseköğretime hazırlayan
okullardır. Bu okullarda öğrenciler ilk yıl eğitimlerinin tamamını okullarda görmekte iken,
10 ve özellikle 11. sınıflarda genel bilgi ve teorik derslerini almak üzere iki gün okullarına
gelirlerken, haftanın üç günü ise uygulamalı meslek derslerini ilgili işletmelerde
görmektedirler. 2003-2004 öğretim yılında 420 olan endüstri meslek lisesi sayısı, 20042005 öğretim yılında 425 olmuştur (Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2005a).
Tablo 3.1’de Endüstri meslek liselerinde uygulanan program türleri görülmektedir.
64
Tablo 3.1
Endüstri Meslek Liselerinde Uygulanan Program Türleri
1
Ahşap Yat İnşaa
39
Kalıp
2
3
Alt Yapı
Araç Yapım Ve Tamiri
40
41
4
5
Ayakkabıcılık
Baskı (Tipo-Ofset)
42
43
6
7
8
9
10
11
12
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Bilgisayar (Yazılım)
Bilgisayar (Donanım)
Bilgisayarlı Nümerik Kontrol
Boya-Apre
Boya Teknolojisi
Cilt ve Serigrafi
Çay Teknolojisi
Çinicilik ve Seramik (Dekorlama)
Çinicilik ve Seramik (Şekillendirme)
Dekoratif Sanatlar
Deri Teknolojisi
Dizgi
Dokuma
Döküm
Döküm Teknolojisi
Döşemecilik
Endüstriyel Elektronik
Endüstriyel Mekanik
Enstrüman (Çalgı) Yapım
Elektrik
Elektronik
Elektrik-Elektronik Teknolojisi
Elektro Mekanik Taşıyıcılar
Gaz Teknolojisi
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
29
30
31
32
Gıda Teknolojisi
Grafik
Harita ve Kadastro
Hidrolik ve Pnömatik Teknol.
68
69
70
71
33
34
35
36
37
38
İnşaat Teknolojisi
İnşaat (Üst Yapı)
İplik
İş Makinaları (Bakım-Onarım)
İş Makinaları (Operatörlük)
İzabe
72
73
74
75
76
Kaynak:MEB, 2005a.
Kimya
Konfeksiyon Mak.Bakım ve
Onarım
Konfeksiyon
Kontrolve Enstrümantasyon
Tekno
Kuyumculuk
Kütüphanecilik
Lastik Teknolojisi
Makine
Makine Ressamlığı
Makine Teknolojisi
Matbaa
Mermer Tekno.(Süsleme Taşçılığı)
Metalişleri
Metal Teknolojisi
Mikroteknik
Mobilya ve Dekorasyon
Model
Motor
Nakış
Otomotiv Teknolojisi
Örme Teknolojisi
Plastik İşleme
Plastik Teknolojisi
Proses
Reprodüksiyon ve Klişe
Restorasyon
Su Ürünleri
Sanayi Boyacılığı ve
Uyg.Tekniği
Soğutma ve İklimlendirme
Telekomünikasyon
Tesisat Tekno. (Isıtma-Doğalgaz)
Tesisat Tekno. (Isıtma-Sıhhi
Tesisat)
Tesviye
Tıp Elektroniği
Yapı
Yapı Ressamlığı
Zeytin Teknolojisi
65
Erkek teknik öğretim müdürlüğüne bağlı olarak endüstri meslek liselerinin
yanında Teknik, Anadolu Teknik ve Anadolu Meslek liseleri ile Çok programlı liseler de
bulunmaktadır.
Teknik liseler de ilköğretim üzerine eğitim veren öğretim kurumlarıdır. Bu
okulların 9.sınıfları endüstri meslek lisesi ve çok programlı liseler ile ortak olup, belirli
başarıyı gösteren öğrenciler 10. sınıfla beraber teknik liseye geçmektedirler. Bu okullarda
toplam öğrenim süresi 4 yıl olmakla beraber, öğrenci istediği ve 9-10-11. sınıflarda başarılı
olduğu takdirde 12. sınıfı okumama hakkına sahiptir. Bu durumda teknik lise diploması
yerine endüstri meslek lisesi diplomasına sahip olabilmektedir. Bu okullar da orta öğretim
seviyesinde genel kültürü ve sanayinin ihtiyacı olan mesleki bilgiyi öğrenciye veren, aynı
zamanda öğrenciyi yüksek öğretime hazırlayan okullardır. Teknik liseler ilk kez 19691970 öğretim yılında faaliyete geçirilmiştir. 2003-2004 öğretim yılında 295 olan teknik lise
sayısı, 2004-2005 öğretim yılında 303 olmuştur (MEB, 2005b).
Anadolu teknik liseleri, meslek lisesi ve teknik liselerden farklı olmak üzere,
merkezî sistemle yapılan orta öğretim kurumları öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı ile
öğrenci almakta olup, ilk seneleri yabancı dil hazırlık sınıfı olmak üzere öğretim süreleri 5
yıl olan okullardır. Ancak öğrenciler sorumlu dersleri olmaksızın 12. sınıfa geçtikleri
takdirde, Anadolu meslek lisesi diploması alarak okuldan ayrılmaktadırlar. Bu okullar
öğrencilere en az bir yabancı dil öğretmeyi, orta öğretim seviyesinde genel kültür ve
mesleki formasyon kazandırmayı amaçlayan, bununla beraber öğrencileri yükseköğretime
hazırlayan öğretim kurumlarıdır. 2003-2004 öğretim yılında 175 olan Anadolu teknik lisesi
sayısı, 2004-2005 öğretim yılında da 201 olmuştur (MEB, 2005c).
Anadolu meslek liseleri de tıpkı Anadolu teknik liseleri gibi merkezi sınav ile
öğrenci alan ve ilk yılı yabancı dil hazırlık sınıfı olan ilköğretim üzerine eğitim veren
66
okullardır. Kuruluş amaçları diğer meslek liseleri ile aynı olmakla beraber öğrenim yılı
hazırlık ve üstüne okunan 3 sene ile birlikte 4 yıldır. Anadolu meslek liseleri ilk kez 19821983 öğretim yılında faaliyete geçirilmiştir (MEB, 2005d). Anadolu Teknik, ve teknik
liselerinde, öğrenciler 2 ve 3. sınıflarda yaz aylarında, işletmelerde mecburi staj eğitimini
yapmaktadırlar.
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 29’uncu maddesindeki, “Nüfusu
az ve dağınık olan, Millî Eğitim Bakanlığı'nca gerekli görülen yerlerde, orta öğretimin;
genel, meslekî ve teknik öğretim programlarını bir yönetim altında uygulayan Çok
Programlı Liseler kurulabilir” hükmüne göre, özellikle küçük yerleşim birimlerindeki
kapasitelerinin tamamı kullanılmayan orta öğretim düzeyindeki okulların fiziki
kaynaklarından ve personelinden faydalanmak üzere, Orta öğretim Genel Müdürlüğü,
Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, Ticaret
ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü, ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü programlarının
bir yönetim altında uygulandığı okullardır. Çok programlı liselerin meslek lisesi
programları erkek teknik öğretimle aynı formasyona sahiptirler. Genel lise programındaki
öğrenciler ise eğitiminin tamamını okullarında görmektedirler. Çok programlı liseler,
1989-90 öğretim yılı ile beraber hizmete açılmıştır (MEB, 2005e).
III.2.2 Kız Teknik Öğretim ve Kız Meslek Liseleri
Kız teknik öğretim okulları; ülkemiz endüstrisinin gereksinim duyduğu iş
alanlarına orta kademe teknik insan gücü yetiştiren ve yüksek öğretime öğrenci hazırlayan
orta öğretim kurumlarıdır. Kız teknik öğretim okulları; Anadolu kız meslek liseleri, kız
meslek liseleri, Anadolu kız teknik liseleri, kız teknik liseleri ve çok programlı liselerden
oluşmaktadır (Çetin, 2003).
67
1927-28 öğretim yılında ilkokula dayalı beş yıl süreli kız enstitüleri açılırken,
açılış amaçları, iyi vatandaş ve becerikli ev kadınlarının yetiştirilmesi olarak gösterilmiştir.
1935-1936 öğretim yılı ile 1963-64 öğretim yılları arasında kız teknik orta öğretim,
ilkokula dayalı 5 yıllık okullar ile ilkokul sonrası iki yıl eğitim veren özel bölüm
uygulaması yaşanmıştır. 1963-64 öğretim yılından itibaren ise bu okullar ilköğretim
sonrası ortaokula dayalı üç yıllık meslek liseleri halini almıştır. 1974-75 öğretim yılına
kadar kız enstitüleri olarak anılan okulların isimleri bu tarihle beraber kız meslek lisesi
halini almıştır (Akhun, Bircan, Bülbül, Kavak ve Senemoğlu, 2000).
Kız Teknik Genel Müdürlüğüne bağlı okul türleri ile bu okul türlerindeki
uygulanan
programlar
görülebilmektedir.
ile
bu
programlardaki
meslek
dalları
Tablo
3.2’de
68
Tablo 3.2
Kız Teknik Genel Müdürlüğüne Bağlı Okul Türleri ile Program Türleri
Anadolu Kız Teknik Liseleri
1-Hazır Giyim
2-Tekstil Boya-Baskı-Desen
3-Tekstil Dokuma
4-Tekstil Kalite Kontrol
5-Tekstil
Kız Teknik Liseleri
1-Besin Kontrol ve Analizleri
2-Grafik
3-Hazır Giyim
4-Kurum Beslenmesi
Anadolu Kız Meslek Liseleri
1-Ağırlama ve Gıda Teknolojisi
2-Ayakkabı Teknolojisi
3-Bilgisayar
4-Büro Yön.Sekreterlik
5-Cam İşlemeciliği
6-Cilt Bakımı ve Kuaförlük
7-Çocuk Gelişimi ve Eğitimi
8-Elektronik
9-El Sanatları ve Teknolojisi
10-Fotoğrafçılık
11-Grafik Tasarım
12-Heykel
13-İç Mekân Tasarımı
14-Kuyumculuk Teknolojisi
15-Konservasyon
16-Restorasyon
17-Resim
18-Seramik
19-Organizasyon Hizmetleri
20-Seyahat Acenteciliği
21-Süs Bitkileri
22-Tekstil
23-Tekstil Konfeksiyon
24-Yaşlı Hizmetleri
25-Yat Kaptanlığı
Kaynak:MEB, 2005f.
Kız Meslek Liseleri
1-Ağırlama ve Gıda Teknolojisi
2-Ayakkabı Teknolojisi
3-Bilgisayar
4- Büro Yön.Sekreterlik
5-Cam İşlemeciliği
6-Cilt Bakımı ve Kuaförlük
7-Çocuk Gelişimi ve Eğitimi
8-El Sanatları ve Teknolojisi
9-Elektronik
10-Fotoğrafçılık
11-Grafik Tasarım
12-İç Mekan Tasarım
13-Kimya
14-Klasik Ciltcilik
15-Kuyumculuk Takı Tasarımı
16-Makine Ressamlığı
17-Matbaa
18-Organizasyon Hizmetleri
19-Pastacılık
20-Resim
21-Seramik
22-Seyahat Acenteciliği
23-Süs Bitkileri
24-Tekstil
25-Tekstil Konfeksiyon
26-Yapı Ressamlığı
27-Yaşlı Hizmetleri
28-Yat Kaptanlığı
Çok Programlı Liseler
1-Ağırlama ve Gıda Teknolojisi
2-Bilgisayar
3-Cilt Bakımı ve Kuaförlük
4-Çocuk Gelişimi ve Eğitimi
5-El Sanatları ve Teknolojisi
6-Elektrik
7-Elektronik
8-Genel Lise
9-İmam Hatip Lisesi
10-Kimya
11-Mobilya ve Dekorasyon
12-Motor
13-Muhasebe
14-Pastacılık
15-Seramik
16-Grafik Tasarım
17-Tekstil Konfeksiyon
18-Tekstil
19-Tesisat Teknolojisi
20-Ticaret Meslek Lisesi
21-Yabancı Dil Ağırlıklı Lise
69
Erkek Teknik ve Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüklerinin yanı sıra, Ticaret
ve Turizm Okulları İle Din Eğitimi Genel Müdürlüğüne bağlı imam hatip liseleri de
mesleki ve teknik öğretim kurumları içerisinde öğretim faaliyetlerini sürdüren meslek
liseleridir. Ancak bu noktada, çalışma özellikle erkek teknik öğretim ile sınırlı olduğundan
bu okulların ayrıntılarına yer verilmemiştir
III.2.3 Ticaret ve Turizm Öğretimi ve Okulları
Ticaret meslek liseleri Cumhuriyet’in ilk yıllarında İktisat Vekaletine bağlı
olarak faaliyet gösterirken, 1927 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış öğrenim
süreleri ilkokula dayalı olarak 4 yıla çıkarılmış, 1933 yılında 2 yıl süreli ticaret liseleri
açılmış, 1941 yılında yapılan düzenleme ile orta ticaret okullarının süreleri 3 yıla
indirilerek ticaret liseleri de 3 yıla çıkarılmıştır. Günümüzde bu okullar, 8 bölümde
faaliyette bulunmaktadırlar. Bu bölümler, muhasebe, bankacılık, kooperatifçilik, dış ticaret,
büro hizmetleri, sigortacılık, emlak komisyonculuğu ve borsa hizmetleridir Ticaret meslek
liselerinin öğretim süreleri 3 yıl olup, endüstri meslek liselerinde olduğu gibi 3308 sayılı
yasa yükümleri gereğince öğrenciler eğitimlerinin ilk iki yılının tamamını kendi
okullarında öğrenim görerek son yıllarını ise 2 gün okul ve 3 gün işletmede çalışarak
geçirmektedirler (Akhun, Bircan, Bülbül, Kavak ve Senemoğlu, 2000, s. 21).
III.2.4 Din Öğretimi ve İmam-Hatip Liseleri
İmam-Hatip Okulları ilk kez 1951 yılında 7 lisede faaliyetlerine başlamıştır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesi İmam-Hatip liselerini şu şekilde
tanımlamaktadır: “İmam-Hatip liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur’an kursu öğreticiliği gibi
dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere Milli Eğitim
70
Bakanlığı’nca açılan orta öğretim sistemi içinde, hem mesleğe hem yüksek öğrenime
hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır” (Akhun, Bircan, Bülbül, Kavak ve
Senemoğlu, 2000, s. 23).
Genel olarak, mesleki ve teknik orta öğretim kurumlarında son olarak yapılan
bir değişiklikle bu okulların öğrenim sürelerinde genel olarak bir değişime gidilmiştir.
2005-2006 eğitim öğretim yılından itibaren geçerli olacak bu değişiklikle, mesleki ve
teknik orta öğretim kurumlarının ilk yılları, genel orta öğretim kurumları ile ortak
müfredata sahip olacak, ikinci senede ise öğrenciler eğer isterlerse bu okullara devam
edebilecek eğer istemezlerse de genel orta öğretim kurumlarına geçiş yapma hakkına sahip
olmaktadırlar. Böylelikle bu okullardaki öğrenim süreleri, genel liselerde olduğu gibi bir
yıl artmış olacaktır. Bu değişikliğin getireceği en önemli değişikliklerden birisi ise, mesleki
ve teknik orta öğretim kurumlarını bilinçsizce seçen, okul seçimleri hakkında yeterli
rehberlik almadan gelen öğrencilerin bu okullardan mezun olma zorunluluklarının
kaldırılmış olmasıdır.
III.3 Sayılarla Mesleki ve Teknik Orta Öğretim
Genel olarak mesleki ve teknik liselerle ilgili 1930-2002 yılları arasındaki
sayısal bazı değerler Tablo 3.3’de görülmektedir. Öğrenci sayılarında göze çarpan
hususlardan birisi de kız öğrenci sayıları ile erkek öğrenci sayıları arasındaki orantısızlığın
yıllar içinde varlığını hep korumuş olmasıdır.
71
Tablo 3.3
1930-2002 Yılları Arasında Mesleki Teknik Orta Öğretimde Sayısal Gelişmeler
Mesleki ve
teknik lise
Yıl
19301931
19401941
19501951
19601961
19701971
19801981
19851986
19901991
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
Kadın
3 242
385
166
5 684
1 198
445
3 957
11 257
2 568
1 503
13 265
31 647
5 360
2 563
18 963
80 099
19 117
5 156
34 435
103 730
44 795
11 266
39 774
120 237
26 903
14 890
69 263
200 489
47 396
19 153
Erkek
6 054
864
668
14 580
1 567
910
9 122
27 987
7 310
2 985
23 200
50 120
12 899
5 692
45 467
153 601
33 811
9 598
75 032
250 297
64 335
22 290
104 555
313 793
60 204
26 025
141 843
426 785
99 433
32 330
Mesleki ve
teknik lise
Yıl
19941995
19951996
19961997
19971998
19981999
19992000
20002001
20012002
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
A .....
B .....
C .....
D .....
Kadın
101 666
308 703
83 631
42 373
120 394
340 977
86 354
28 477
124 087
359 153
90 166
29 141
120 066
370 095
113 437
29 191
120 578
390 853
111 250
29 480
109 619
356 986
101 755
28 399
93 624
327 313
96 700
26 097
114 845
341 085
27 233
Erkek
186 256
586 035
153 939
68 893
200 950
618 734
149 060
45 659
205 361
618 601
150 892
45 797
197 706
590 986
72 139
43 380
188 636
605 007
161 598
44 890
174 591
557 327
138 642
44 671
170 365
546 452
146 533
42 240
191 941
564 276
44 857
Kaynak: DİE , 2005e’den derlenmiştir.
Not: A . Yeni kayıt
B. Öğrenci sayısı
C. Mezun
D. Öğretmen sayısı
72
Tablo 3.4
Mesleki Ve Teknik Orta Öğretime Bağlı Erkek, Kız, Ticaret, Turizm ve Din Okullarındaki Öğrenci
Sayıları
Öğretmen
Öğrenci
Mezun olan
Okul
Sayısı Erkek Kadın Toplam
1980312 8 238 1 175
1981
1985446 10 246 2 165
1986
1990625 12 212 2 562
Erkek
1991
teknik
1995864 18 852 4 465
1996
2000- 1 223 21 667 5 553
2001
1980246 1 597 6 035
1981
1985270 1 664 7 518
1986
1990386 1 803 9 292
Kız
1991
teknik
1995562 2 501 10 978
1996
2000657 2 753 9 153
2001
1980230 4 159 1 564
1981
1985218 4 117 1 971
1986
284 4 576 2 559
Ticaret ve 19901991
turizm
1995525 6 458 4 020
1996
2000705 7 331 4 999
2001
1980333 6 330 1 244
1981
1985341 9 014 2 084
1986
1990380 9 861 2 592
Din
1991
öğretimi
1995434 12 851 4 526
1996
2000600 8 818 3 067
2001
Kaynak: DİE, 2005f’den derlenmiştir.
Erkek
Kadın Toplam Erkek Kadın
116 368 112 586
3 782
29 313 28 409
904
187 417 178 068
9 349
42 500 40 540 1 960
285 180 263 781 21 399 68 617 63 615 5 002
394 286 359 854 34 432 92 061 83 367 8 694
365 027 329 247 35 780 98 479 87 291 11 188
36 490
391
36 099
9 429
113
9 316
38 300
330
37 970
9 277
64
9 213
48 869
465
48 404 12 695
93
12 602
95 996
6 513
89 483 25 008 1 529 23 479
104 831 13 636
91 195 30 207 4 692 25 515
99 827
62 252
37 575 20 635 12 219 8 416
95 080
54 419
40 661 21 110 11 553 9 557
150 047 72 628
77 419 38 783 18 968 19 815
215 272 112 623 102 649 51 787 26 751 25 036
260 162 136 955 123 207 69 780 34 881 34 899
62 206
58 475
3 731
5 531
5 434
97
87 560
73 960
13 600 15 727 13 306 2 421
100 300 76 495
23 805 18 323 14 648 3 675
188 896 116 734 72 162 49 732 31 205 18 527
95 211
48 553
46 658 30 209 14 399 15 810
73
Tablo 3.3’de genel olarak mesleki ve teknik orta öğretimdeki kız ve erkek
öğrenciler görülürken, Tablo 3.4’de, mesleki ve teknik orta öğretim kurumları ayrı ayrı ele
alınarak bu kurumlardaki öğrenci sayıları görülmektedir. Buna göre, Tablo 3.3’den mesleki
ve teknik orta öğretimde sayısal olarak kız ve erkek öğrenciler arasında bir dengesizliğin
olduğu görülmektedir. Ayrıca Tablo 3.4’de, mesleki ve teknik eğitimin cinsiyete göre
yapılandırılmasının kimi ayrıntıları göze çarpmaktadır. Kız ve erkek olarak yapılandırılmış
teknik öğretim kurumlarındaki erkek ve kız öğrencilerin sayıları dikkatle incelenirse,
yaklaşık 10 kata varan dengesizliklerin olduğu görülecektir. Ayrıca bu okullardaki erkek
ve kadın öğretmenlerin sayıları da, varolan cinsiyetçi yapılanmayı desteklemekte ve
yeniden üretiminde rol oynamaktadır.
Araştırmanın yapıldığı evren olan erkek teknik orta öğretim kurumlarına dair
2004-2005 yılına ait veriler ise Tablo 3.5’de yer almaktadır.
Tablo 3.5
Erkek Teknik Orta Öğretime Bağlı Okul Türlerinde Kız ve Erkek Öğrenci Sayıları
ÖĞRENCİ SAYISI
Kurum Toplam Hazırlık
9. Sınıf
10. Sınıf
11. Sınıf
12. Sınıf
Sınıfı
Türü Öğrenci
E
K
E
K
E
K
E
K
E K
Anadolu
Teknik 28.174 8.042 1.308 5.901 808 4.577 767 4.509 918 1.236 108
Lisesi
Anadolu
Meslek 12.557 3.926 592
Lisesi
2.944
399
2.207
354
1.904
231
Teknik
24.309
7.788 820 7.692 822 6.630 557
Lise
Endüstri
Meslek 290.763
128.184 7.782 66.326 5.057 77.967 5.447
Lisesi
Çok
Programlı 63.038 400 425 19.374 7.912 10.983 5.846 12.227 5.871
Lise
TOPLAM 418.841 12.368 2.325 156.403 16.901 91.881 12.844 104.299 13.289 7.866 665
Kaynak: MEB, 2005c.
74
Erkek teknik orta öğretim kurumlarındaki sayısal veriler incelendiğinde, en
büyük okul türünün, endüstri meslek liseleri olduğu görülmektedir. Bir diğer önemli husus
ise, erkek teknik orta öğretim kurumlarındaki kız öğrencilerin erkek öğrencilere oranla
sayısal olarak azlığıdır. Bu sayısal azlık, kız öğrencileri sanayinin ihtiyacı olan ara eleman
ihtiyacını karşılama hedefinden uzaklaştırmaktadır. Her ne kadar kız teknik öğretimde de
erkek öğrenciler kızlara göre azınlık iseler de, bu okullardaki program tipleri genelde kadın
mesleği olarak düşünülen ve sanayi ile daha az ilişkili olan program tipleridir
75
IV. BÖLÜM ARAŞTIRMA PROBLEMİ
IV.1 Problem Cümlesi
Mersin ili merkezinde eğitim öğretim faaliyetlerini sürdüren, Erkek Teknik
Öğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlı üç meslek lisesindeki kız öğrencilerin okul yaşantıları
nasıldır?
IV.2 Alt Problemler
IV.2.1 Okul ve Bölüm Seçimi ile İlgili Alt Problemler
Kız öğrencilerin;
1. Okul seçiminde etkili olan faktörler nelerdir?
2. Bölüm seçiminde etkili olan faktörler nelerdir?
3. Okul ve bölüm seçimine yönelik memnuniyetleri nasıldır?
1V.2.2 Okul İçi Yaşantılar ile İlgili Alt Problemler
Kız öğrencilerin;
1. Meslek lisesinde kız öğrenci olma konusundaki görüşleri nelerdir?
2. Okula aidiyet hakkındaki duyguları nelerdir?
3. Meslek liseleri ile genel liselerdeki arkadaşlık ilişkilerinin farklılıkları konusundaki
görüşleri nelerdir?
4. Meslek liselerindeki öğrenci-öğretmen ilişkilerine yönelik tanımlamaları nelerdir?
5. Meslek liselerinde az kız olmasının;
a. Arkadaşlık ilişkilerine yansımaları konusundaki görüşleri nelerdir?
76
b. Öğrenci-öğretmen ilişkilerine yansımaları konusundaki görüşleri nelerdir?
c. Ders yaşantılarına yansımaları konusundaki görüşleri nelerdir?
6. Meslek
liselerini
seçmeleri
konusunda
öğretmen
ve
erkek
öğrencilerin
düşüncelerine ilişkin tanımlamaları nelerdir?
7. Okullarındaki öğrenciler arası işbölümüne ilişkin yaşantıları nelerdir?
8. Eğitsel kol etkinliklerine katılımlarına yönelik yaşantıları nelerdir?
9. Teneffüs ve boş zamanlarını değerlendirmelerine ilişkin yaşantıları nelerdir?
10. Okullarındaki çeşitli alanları kullanım biçimleri nasıldır?
1V.2.3 Ders ve Sınıf İçindeki Yaşantılarla İlgili Alt Problemler
Kız Öğrencilerin;
1. Sevdikleri ve sevmedikleri dersler ile bu dersleri neden sevip sevmediklerine ilişkin
nedenler nelerdir?
2. Kendilerini başarılı gördükleri derslerle, başarılarını etkileyen etkenler hakkındaki
görüşleri nelerdir?
3. Derslerde yaşadıkları problemlere ilişkin görüşleri nelerdir?
4. Ders içi etkinliklerde kendilerini ifade edip edememeleri ile ilgili yaşantıları
nelerdir?
5. Okullarında öğrencilere uygulanan ödül ve ceza uygulamalarında, kız ve erkek
öğrenciler arasındaki farklılıklara ilişkin görüşleri nelerdir?
1V.2.4 Staj Yaşantılarıyla İlgili Alt Problemler
1. Kız Öğrencilerin, staj yaşantıları ile ilgili yaşantıları nelerdir?
77
1V.2.5 Geleceğe Yönelik Beklentilerle ve Önerilerle İlgili Alt Problemler
Kız Öğrencilerin;
1. Üniversiteye yönelik hazırlıkları nelerdir?
2. Lise mezuniyetleri sonrasında eğitim gördükleri alanda çalışma konusundaki
görüşleri nelerdir?
3. Meslek lisesinden mezun kız ve erkek öğrencilerin mesleklerini sürdürmeleri
konusundaki farklılıklarla ilgili görüşleri nelerdir?
4. Meslek liselerindeki kız öğrenci sayılarının arttırılmasına yönelik görüşleri
nelerdir?
5. İlköğretim son sınıfta okuyan kız öğrencilere meslek liseleri ile ilgili önerileri
nelerdir?
6. Kısa vadeli gelecekleri hakkındaki öngörüleri nelerdir?
IV.3 Araştırmanın Amacı ve Önemi
Mesleki ve teknik orta öğretim, özellikle bilgi çağı olarak adlandırılan ve ulusal
sermayelerin küreselleşme ile beraber rekabet ortamına girdiği günümüzde daha da önem
kazanmıştır. Ulusal sanayinin güçlenerek rekabet gücüne kavuşmasında nitelikli ve
yetişmiş insan gücü büyük öneme sahiptir. Bu açıdan mesleki ve teknik orta eğitim
kurumları da yetişmiş teknik eleman eğitme vasfı ile büyük bir öneme sahiptir. Mesleki ve
teknik orta öğretim kurumlarının uzun yıllardır süre giden sorunları analiz edilmeli ve
çözümler üretilmelidir.
Diğer taraftan kadınların ekonomide üretkenleşmesi, kadın eğitiminin niteliği
ile de ilgilidir. Kadın eğitiminde genellikle niceliksel eksiklikler üzerine vurgu yapılmakta
78
ve kadın eğitimi ile ilgili sayısal verilerde iyileştirme hedefleri güdülmektedir. Ancak,
kadın eğitiminin niceliksel yönünün yanında niteliksel yönünün de incelenmesi, eğitimdeki
sorunların analiz edilerek çözüm önerilerinin üretilmesi en az kadın eğitimindeki niceliksel
sorunların çözüm çabaları kadar önem taşımaktadır.
Kadın ve erkeklerin eğitim kademelerindeki durumları incelendiğinde, özellikle
kadınların mesleki ve teknik eğitimde gerek orta öğretimde gerekse de yükseköğretim
içerisinde erkeklerin çok gerisinde kaldığı gözlenmektedir. Mesleki ve teknik eğitim kız
öğrenciler tarafından erkek öğrencilere göre daha az tercih edilmektedir. Bu durum genel
olarak toplumsal cinsiyet rolleri ile de ilgili bir durum olmakla beraber, mesleki ve teknik
eğitimdeki kız öğrencilerin okul yaşantılarının incelenmesi, kız öğrencilerin okul
yaşantılarında hangi yaşantılara sahip olduklarının irdelenmesi, kendi yaşantılarını hangi
cümlelerle aktardıklarının analiz edilmesi, eğitimin planlanması ve üretilecek eğitim
politikalarının verimliliği açısından da büyük önem taşımaktadır. Eğitimin temel aktörleri
olan öğrencilerin yaşantıları, eğitimin planlanmasında rehber alınması gereken faktörlerden
birisidir. Dolayısı ile araştırma, eğitim planlamasına ilişkin fikir verebilme potansiyelini de
taşımaktadır.
Araştırmanın öğrencilerin okul yaşantıları içerisinde inceleyeceği konulardan
birisi de kız öğrenci ifadeleri ile öğretmen-öğrenci ilişkileridir. Kız öğrencilerin
öğretmenleri ile ilişkilerinin analizi, öğretmen tutumları, sınıf yönetimi ve daha genel
olarak öğretmen yetiştirme konularında da bilgi sağlama olanağını taşımaktadır.
İlköğretimden orta öğretime geçişte kız öğrencilerin rehberlik sisteminden ne
kadar faydalandıklarının anlaşılması, okul
bitiminde meslek edinme aşamasında
yapılabilecek rehberlik hizmetleri ile okul içinde kız öğrencilerin okul yaşantılarındaki
79
problemlerin saptanarak bu problemlere yönelik yapılabilecek rehberlik faaliyetlerinin
saptanması da araştırmayı önemli kılan diğer nedenler arasındadır.
Son olarak araştırmanın bilgi sağlama olanağı taşıdığı bir diğer konu ise, okul
sanayi işbirliği içerisinde gerçekleştirilen staj eğitiminde kız öğrencilerin yaşantılarının
analiz edilerek bu konudaki yetersizlik ya da olumsuzlukların saptanmasıdır. Bu konudaki
bilgilerin arttırılması, staj eğitiminin daha verimli gerçekleştirilmesine de katkı
sağlayacaktır.
IV.4 Sayıltılar
1- Okul dışı toplumsal yaşamda olduğu kadar okul içi yaşantılar da toplumsal cinsiyet
rollerinin yeniden üretildiği süreçlerdir.
2- Meslek lisesinde okul yaşantısı, öğrencilerin okul ve bölüm tercihi ile başlayan,
okul içi yaşantıları, ders ve sınıf içi yaşantıları ve staj yaşantıları ile geleceğe
yönelik beklentilerini içeren deneyimler bütünüdür.
3- Araştırmada katılımcılar, görüşme sorularını içtenlikle cevaplamışlardır.
IV.5 Sınırlılıklar
•
Bu çalışma 2004-2005 eğitim öğretim yılı ile sınırlıdır.
•
Bu çalışma Mersin ili merkezindeki Mersin Atatürk Anadolu Teknik, Anadolu
Meslek, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi, Mersin Anadolu Teknik, Anadolu
Meslek, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi ile Yahya Günsur Anadolu Teknik,
Anadolu Meslek, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi olmak üzere üç okulla
sınırlıdır.
•
Bu çalışma üçüncü sınıfta okuyan kız öğrencilerle sınırlıdır.
80
•
Bu çalışma katılımcıların görüşleri ile sınırlıdır.
•
Bu çalışmada öğrencilerin okul yaşantıları araştırmanın geçtiği okullar açısından
karşılaştırılmamış, katılımcıların görüşleri bölümleri açısından irdelenmiştir.
•
Bu çalışmada sayısal analizler, genelleme yapma kaygısı ile değil, anılan problem
doğrultusunda yöneltilen görüşme soruları ile ilgili olarak örneklemde yer alan
katılımcıların yanıtlarını gruplandırmak ve sınıflamalar yapabilmek amacı ile
yürütülmüştür.
IV.6 Tanımlar
Toplumsal Cinsiyet: Biyolojik olarak cinsiyetin dışında, toplum, tarih, zaman ve mekan
boyutlarının “kadın”lığa ve “erkek”liğe yüklediği anlamlar toplamıdır.
Teknik Orta Öğretim: “Milli eğitim sisteminin bütünlüğü içinde endüstri, tarım ve
hizmet sektörleriyle birlikte her türlü mesleki ve teknik eğitim hizmetlerinin planlanması,
araştırılması, geliştirilmesi, organizasyonu ve eşgüdümü ile yönetim, denetim ve öğretim
etkinliklerinin bütünü” (Alkan, Doğan & Sezgin, 1998, s. 5).
Erkek Teknik Orta Öğretim Kurumları: “Ülkemiz endüstrisinin gereksinim duyduğu
orta kademe teknik insan gücünü yetiştirmek üzere Erkek Teknik Orta Öğretim Genel
Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet göstermekte olan kurumlardır” (Koç, 1993, s. 59).
Araştırmanın yürütüldüğü örneklemde yer alan meslek liseleri, erkek teknik ortaöğretime
dahil olan okullardır.
81
Okul yaşantısı: Bu ifade araştırma içerisinde, öğrencilerin okul ve bölüm tercihleri, okul
ve sınıf içi yaşantıları, staj yaşantıları ve geleceğe yönelik beklentileri konularındaki
görüşleri çerçevesinde ele alınmaktadır.
Genel Lise: 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Kanunu’nda meslek
ve teknik liseleri dışındaki okulları kapsayan okullardır. Araştırmada mesleki ve teknik lise
dışındaki Anadolu liseleri, düz liseler, süper liseler ve diğer tüm liseler, genel lise olarak
tanımlanmıştır.
Kültür dersleri: Uygulamalı ve teorik meslek dersleri dışında kalan ve genel liselerle
ortak okutulan derslerdir. Fizik, kimya, biyoloji, matematik, geometri, analitik geometri,
Türk dili ve edebiyatı, tarih, coğrafya, din kültürü, felsefe, yabancı dil, vb. dersler kültür
dersleri olarak isimlendirilmiştir.
Staj: 3308 sayılı mesleki eğitim kanunu 18.maddesi uyarınca, meslek lisesi üçüncü sınıf
öğrencilerinin haftanın 3 günü, teknik lise öğrencilerinin ise ikinci ya da üçüncü sınıfta yaz
aylarında okul dışında işletmelerde aldıkları beceri eğitimidir.
82
V. BÖLÜM YÖNTEM
Bilimsel araştırmanın bel kemiğini oluşturan metot ve buna bağlı olarak
metodoloji
konularında
özellikle
son
yirmi
yıl
içerisinde
tartışmalar
giderek
yoğunlaşmıştır. Bu tartışmalarda özellikle pozitivist paradigma ile yorumcu paradigmalar
arasındaki yaklaşım farklılıkları ön plana çıkmaktadırlar.
Pozitivist paradigma, gerçekliği, bireylerden soyutlanabilecek, neden sonuç
ilişkileri ile açıklanabilen ve sayısallaştırılarak genellenebilen bir olgu olarak ele alırken
(Yıldırım & Şimşek, 2003), yorumcu yaklaşımlar, özellikle sosyal bilimlerde
genellenebilecek yasalar aramak yerine, gerçekliği her gün yeniden kurulan, karmaşık ve
bireylerin gerçekliğin oluşturulma sürecinde aktif olarak bulundukları süreçler olarak ele
almaktadır (İnal, 1996).
20. yüzyılda pozitivist nicel araştırma yöntemlerinin egemen olduğu sosyal
bilimlerde, son zamanlarda nitel araştırma yöntemlerinin de yer aldığı gözlenmektedir.
Makro sosyolojik yaklaşımların ele almadığı toplumun küçük gruplarındaki bireysel ya da
kümesel ilişkilerle ilgilenen yorumcu paradigma, gözden kaçan, ayrıntıda kalan, yaşantıları
anlamak adına zengin bir bakış açısı sunmaktadır (İnal, 1996).
Bu çalışmada erkek teknik orta öğretim kurumlarındaki kız öğrencilerin okul
yaşantıları değişik boyutlarda ele alınmaktadır. Araştırma sorusu gereği, öğrencilerin okul
yaşantılarını kendi dilleri ile aktarmaları, araştırmanın bir parçasını oluşturmaktadır. Çünkü
bireyin kullandığı dil, bireyin yaşantısından bağımsız olmamakla beraber aynı zamanda
yaşantısı hakkında da fikirler verebilmektedir. Öğrencilerin okul yaşantılarındaki gündelik
etkileşimleri,
sayısallaştırılamayacak
kadar
karmaşık
bir
süreçtir.
Çalışmada
genellenebilecek gerçeklerin aranması bir öncelik olmamakla beraber araştırmanın asıl
83
amacı öğrencilerin okul yaşantılarının anlaşılmaya ve bir fotoğrafının çekilmeye
çalışılmasıdır. Ayrıca araştırmada nicel araştırma metotlarıyla sayısallaştırılamayacak
kadar küçük örneklem grupları bulunmaktadır. Örneğin bir okulda, elektrik bölümünde
sadece bir kız öğrenci okumaktadır. Bu öğrenci sayısal anlamda karşılaştırma yapmaya
olanak sağlamasa da, araştırmanın konusu gereği bu katılımcının söyleyecekleri büyük
önem taşımaktadır. Tüm bu nedenlerden ötürü bu çalışmada nitel araştırma yöntemleri
izlenmiştir. Özellikle kadın çalışmaları incelendiğinde, kadınların gündelik yaşantılarına
büyük önem verildiği, ve yaşantının en iyi resmedileceği nitel araştırma yöntemlerinin bu
araştırmalarda yoğun olarak kullanıldığını söylemek de mümkündür. Kümbetoğlu (2005)
da benzer şekilde niteliksel araştırmalarda, sayılardan çok sözlerin, deney ve ölçümlerden
çok gözlem ve yorumun, davranış ve tutumların kendisinden çok da anlamlarının önemli
oluşunu, bu yöntemin kadın araştırmalarında sıkça kullanılması sonucunu doğurduğunu
ifade etmektedir.
V.1 Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Araştırmanın evrenini 2004-2005 eğitim öğretim yılında, Mersin ili
merkezindeki Mersin Anadolu Teknik, Anadolu Meslek, Teknik Lise ve Endüstri Meslek
Lisesi, Mersin Atatürk Anadolu Teknik, Anadolu Meslek, Teknik Lise ve Endüstri Meslek
Lisesi ile Mersin Yahya Günsür Anadolu Teknik, Anadolu Meslek, Teknik Lise ve
Endüstri Meslek Bilgisayar Liselerinin 3. sınıflarında öğrenim gören 91 kız öğrenci
oluşturmaktadır. Araştırma soruları gereği, araştırmada, kız öğrencilerin staj yaşantıları da
incelendiğinden araştırma sadece 3. sınıf öğrencileri ile sınırlandırılmıştır. Araştırmanın
geçtiği okullarda 1. sınıflarda staj eğitimi yapılmamaktadır. Staj eğitiminin adı geçen tüm
okul grupları için tamamlandığı sınıf sadece 3. sınıftır. Dolayısı ile araştırma 3. sınıf
84
öğrencilerini kapsamaktadır. Araştırmanın evreni oluşturan okul ve programlardaki
katılımcılara ilişkin detaylı bilgiler aşağıda sunulan Tablo 5.1’de mevcuttur.
Tablo 5.1
Araştırma Evrenini Oluşturan Okul ve Programlardaki Kız Öğrenci Sayıları
Yahya Günsür Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi
Bölüm
3.Sınıf Kız Öğrenci Sayıları
Anadolu Teknik Lisesi
Bilgisayar
33
Anadolu Meslek Lisesi
Bilgisayar
0
Teknik Lise
Bilgisayar
0
Endüstri Meslek Lisesi
Bilgisayar
0
Mersin Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi
Bölüm
3.Sınıf Kız Öğrenci Sayıları
Elektrik
0
Anadolu Teknik Lisesi
Makine
0
Anadolu Meslek Lisesi
Gemi Makineleri
0
Elektrik
0
Teknik Lise
Elektronik
2
Makine
0
Elektrik
0
Elektronik
0
Makine Ressamlığı
3
Kuyumculuk
0
Metal
0
Endüstri Meslek Lisesi
Ağaç İşleri
0
Motor
0
Tesviye
0
Soğutma ve
0
İklimlendirme
Mersin Atatürk Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi
Bölüm
3.Sınıf Kız Öğrenci Sayıları
Anadolu Teknik Lisesi
Bilgisayar
3
Bilgisayar
6
Teknik Lise
Kimya
0
Bilgisayar
11
Elektrik
1
Elektronik
0
Kimya
28
Yapı İşleri
0
Endüstri Meslek Lisesi
Tesviye
0
Metal
0
Model
0
Tesisat
0
Harita Kadastro
4
Tüm Okul ve Bölümlerdeki Toplam Kız Öğrenci Sayısı
91
85
Araştırmanın örneklemi, amaçlı örnekleme yöntemlerinden birisi olan
maksimum çeşitlilik örneklemesi yöntemi ile belirlenmiştir. Patton’a (aktaran Yıldırım &
Şimşek, 2003) göre, maksimum çeşitlilik gösteren küçük bir örneklem oluşturmanın en
azından iki yararı vardır: (1) örnekleme dahil her durumun kendine özgü boyutlarının
ayrıntılı bir biçimde tanımlanması ve (2) büyük ölçüde heterojenlik gösteren durumlar
arasında ortaya çıkabilecek ortak temalar ve bunların değerinin ortaya çıkarılması.
Araştırma evrenini oluşturan okul çeşitlerinin ve bu okullara ait bölüm
sayılarının fazla olması, bir diğer taraftan ise, bazı bölümlerde öğrenim gören kız öğrenci
sayılarının çok az olması, nicel araştırma yöntemlerinde bu öğrencilerin örnekleme
girmeme olasılığının olması, örnekleme tekniği olarak maksimum çeşitlilik yönteminin
kullanılmasına neden olmuştur. “Buradaki amaç, göreli olarak küçük bir örneklem
oluşturmak ve bu örneklemde çalışan probleme taraf olabilecek bireylerin çeşitliliğini
maksimum derecede yansıtmaktır” (Yıldırım & Şimşek, 2003, s.70).
Tablo 5.1’de de görüldüğü üzere, kız öğrencilerin bulunduğu program türleri;
bilgisayar, makine ressamlığı, elektronik, elektrik, kimya ve harita kadastro bölümleridir.
Bu bölümlerde tüm okullarda toplam olarak, elektrik bölümünde 1, elektronik bölümünde
2, makine ressamlığı bölümünde 3, harita kadastro bölümünde 4, kimya bölümünde 28 ve
bilgisayar bölümünde de 53 öğrenci olmak üzere toplam 91 kız öğrenci bulunmaktadır.
Araştırmada toplanan veriler, okullar bazında karşılaştırılmamış, bunun yerine öğrencilerin
okul yaşantıları, katılımcıların eğitim gördükleri bölümler ile beraber incelenmiştir. Bu
nedenle tüm bölümlerden öğrencilerin örnekleme dahil edilmesi amaçlanmıştır. Dolayısı
ile kız öğrenci sayılarının 4 ve daha az olduğu tüm bölümler, bu bölümlerde okuyan
öğrencilerin görüşlerinin yeterince temsili amacı ile örnekleme tüm öğrencileri ile beraber
dahil edilmiştir. Geriye kalan bölümlerden ise, öğrenci oranlarına göre öğrenci örnekleme
86
dahil edilmiştir. Örneklem sayısı olarak 25 kişi belirlenmiştir. Bu sayının belirlenmesinde
araştırma alt soruları ve veri toplama süreci de göz önünde tutulmuştur. Buna göre
araştırmanın örnekleminin belirlenme süreci şu şekilde izlenmiştir;
Örneklemde yer alan liselerde elektrik bölümünde 1, elektronik bölümünde 2,
makine ressamlığı bölümünde 3, harita kadastro bölümünde ise 4 öğrenci olmak üzere
toplam 10 öğrenci öğrenim görmektedir. Bu bölümlerdeki öğrencilerin tamamı maksimum
çeşitliliğin sağlanması için örnekleme dahil edilmiştir.
Örneklemin geriye kalan 15 kişilik öğrenci grubunu ise bilgisayar ve kimya
bölümlerindeki kız öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırma evreni içerisinde kimya
bölümünde 28 ve bilgisayar bölümünde de iki farklı okulda toplam 53 kız öğrenci öğrenim
görmektedir. 15 kişilik örneklem grubuna kimya ve bilgisayar bölümünden katılımcı
sayıları belirlenirken bu iki program türündeki öğrenci sayılarının birbirine oranından
faydalanılmıştır. Kimya bölümü kız öğrenci sayısı yaklaşık olarak erkek öğrenci sayısının
yarısı (28/53) olduğundan örneklemde de 5 kişilik kimya bölümü öğrencisine karşılık 10
bilgisayar bölümü öğrencisi ile görüşülmesi kararlaştırılmıştır. Bu noktada kimya bölümü
sadece Mersin Atatürk Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesinde
bulunduğundan, kimya bölümündeki katılımcılar bu okuldan seçilmiştir. Ancak bilgisayar
bölümü Mersin Atatürk Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi ve Yahya
Günsür Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi olmak üzere 2 farklı
okulda yer almaktadır. Bu aşamada bilgisayar bölümünden görüşülecek olan katılımcıların
kaçının hangi okuldan seçileceği sorusu ile karşılaşılmıştır. Mersin Atatürk Anadolu
Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi bilgisayar bölümünde toplam 20 kız
öğrenci 3.sınıfta öğrenim görmekte iken, Yahya Günsür Anadolu Teknik, Teknik Lise ve
Endüstri Meslek Lisesi bilgisayar bölümünde 3. sınıfta öğrenim gören kız öğrenci sayısı
87
ise, 33’tür. Bu iki farklı okuldaki kız öğrenci sayılarının birbirine oranı (20/33) yaklaşık
1,5’dir. Bu oran, örneklemin saptanmasında da kullanılmış ve Mersin Atatürk Anadolu
Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi’nden 4, buna karşılık Yahya Günsür
Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi’nden de (4*1,5=6) 6 öğrenci ile
görüşülmesi kararlaştırılmıştır.
Aşağıda araştırma örneklemini oluşturan katılımcıların okul, program türü ve
sayılarına ilişkin bilgilerin yer aldığı Tablo 5.2’de sunulmuştur.
Tablo 5.2
Araştırma Örneklemini Oluşturan Okul, Program Türü Ve Öğrenci Sayıları.
Yahya Günsür Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi
Bölüm
Katılımcı Sayısı
Bilgisayar
6
Mersin Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi
Bölüm
Katılımcı Sayısı
Elektronik
2
Makine Ressamlığı
3
Mersin Atatürk Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi
Bölüm
Katılımcı Sayısı
Elektrik
1
Bilgisayar
4
Kimya
5
Harita Kadastro
4
Toplam
25
Her ne kadar araştırmanın örneklemi 25 kişi olarak belirlense de kimi pratik
problemlerden kaynaklı olarak 23 katılımcı ile görüşmeler tamamlanabilmiştir.
Katılımcılardan Yahya Günsür Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi
bilgisayar bölümü öğrencisi ile, diğer katılımcılarla yapılan görüşmelerin uzaması ve buna
bağlı olarak zamansal kimi problemlerden dolayı görüşme gerçekleştirilememiştir. Bunun
yanı sıra, Mersin Atatürk Anadolu Teknik, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi harita
kadastro bölümü öğrencisi ile yapılan görüşme kaydı, teknik bir arıza nedeni ile
88
kaydedilememiştir. Dolayısı ile araştırmada toplam olarak 23 katılımcı ile görüşme
gerçekleştirilmiş
ve
analizler
23
katılımcı
ile
yapılan
görüşmeler
üzerinden
gerçekleştirilmiştir.
V.2 Veri Toplama Aracı
Bu araştırmada veri toplama tekniği olarak görüşme tekniği kullanılmıştır.
“Görüşme, sosyal bilimlerde ve özellikle de sosyolojide en sık kullanılan araştırma
yöntemlerinden biridir; “neredeyse sosyolojik yöntemle hemen hemen eş anlamlı kullanılır
hale gelmiştir” (Chadwick ve diğerleri, aktaran:Yıldırım & Şimşek, 2003, s. 92).
Görüşme yöntemi genel olarak esnekliği, yanıt oranının yüksek olması, ortam
üzerinde kontrol olanağı tanıması, soruların sırası konusunda esneklik sağlaması, anlık
tepkilerin de birer veri olarak kullanılabilme olanağını barındırması ve derinlemesine bilgi
imkanı vermesi avantajlarına sahiptir (Yıldırım & Şimşek, 2003). Bu nedenle araştırmada
veri toplama tekniği olarak görüşme yöntemi seçilmiştir.
Patton’a göre (aktaran Yıldırım & Şimşek, 2003) sohbet tarzı görüşme,
görüşme formu yaklaşımı ve standart açık uçlu görüşme tarzı olmak üzere 3 tür görüşme
yöntemi bulunmaktadır. Araştırmada görüşme yöntemi olarak, görüşme formu yaklaşımı
kullanılmıştır. Bu seçimde görüşme formu yaklaşımının araştırma problemi ile ilgili tüm
boyutların ve soruların kapsanmasını güvence altına aldığı, görüşme sırasında soruların
cümle yapısının ve sırasının değiştirilebilir bazı konuların ayrıntısına girme ve bazı
konuları da sohbet tarzında konuşabilme fırsatını verdiği, zaman esnekliği sağladığı,
önceden hazırlanan konu ve alanlara sadık kalınarak ayrıntılı bilgi alabilme amacı ile hem
önceden hazırlanmış soruları sorma hem de ek soru sorabilme imkanı sunduğu ve sohbet
tarzı görüşme ile karşılaştırıldığında elde edilen verilerin düzenlenmesi ve analizinin daha
89
kolay olduğu gibi özelliklerinden
(Yıldırım & Şimşek, 2003) dolayı bu çalışmada
kullanılması tercih edilmiştir. Araştırmada veri toplama tekniği olarak görüşme tekniğinin
kullanılmasının bir diğer nedeni ise, kız öğrencilerin okul yaşantılarını kendi dilleri ile
aktarabilmelerinin amaçlanmış olması ve görüşme formunun katılımcılara fikirlerini kendi
dilleri ile aktarma fırsatını sunuyor olmasıdır.
Bu araştırmada veri toplama aracı olarak görüşme formu kullanılmıştır.
Araştırmanın veri toplama aracı olan görüşme formunun hazırlanması aşamasında,
öncelikle araştırmanın temel kavramlarıyla ilişkili bir çalışma gereksinimi duyulmuştur.
Bu amaçla, öncelikle literatür çalışması gerçekleştirilmiştir. Literatür çalışması sonucunda
araştırma sorusu çerçevesinde çalışmanın temel boyutları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
Bu boyutlar, toplumsal cinsiyet, eğitim, eğitimde toplumsal cinsiyet ile mesleki teknik
eğitimde toplumsal cinsiyet gibi alt başlıklardır.
Toplumsal cinsiyet boyutunda, toplumsal cinsiyet kavramı ile ilgili literatür,
kavramın tarihsel gelişimi ve kavramın analizine yönelik geliştirilen teoriler aracılığı ile
irdelenmiştir. Bu amaçla özellikle kadın çalışmaları ve feminist yaklaşımlar incelenmiştir.
Toplumsal cinsiyet kavramının analiz sürecinde, kavramın eğitim ile olan ilgisi
saptanmış, dolayısı ile eğitim kavramının analiz edilmesi gerekliliği hissedildiğinden,
eğitimin işlevleri ile çeşitli boyutlarının analizi yapılmıştır. Bu anlamda, eğitim, toplumsal
yapılar ve toplumsal cinsiyet ilişkileri irdelenmiştir. Genel olarak eğitim içerisinde ve
özelde de mesleki teknik eğitim içerisinde toplumsal cinsiyet
alt başlıklarında ise,
toplumsal cinsiyete dayalı ilişkilerin bu kurumlarda hangi süreçlerle yaşandığı irdelenmeye
çalışılmıştır.
İlgili literatürün taranmasının ardından görüşme formunun hazırlanmasına
yönelik bir diğer çalışma olan, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin eğitim kurumlarında
90
gözlenebileceği alt boyutların saptanmasına yönelik çalışma da tamamlanmış ve görüşme
formunda yer alacak alt boyutlar ortaya çıkarılmıştır. Erkek teknik orta eğitim
kurumlarında okuyan kız öğrencilerin bakış açısı ile okul yaşantılarının; okul ve bölüm
tercihi, okul içi yaşantıları, ders ve sınıf içi yaşantıları, staj yaşantıları ve geleceğe yönelik
beklentileri açılarından nasıl olduğunu anlamayı hedefleyen bu çalışmada öğrencilerin;
“Okul ve bölüm tercihleri”, “okul içi yaşantılar”, “ders ve sınıf içi yaşantılar”,
“staj yaşantıları” ve “geleceğe yönelik beklentiler ve öneriler” boyutları görüşme
formundaki boyutlar olarak belirlenmiştir.
Okul ve bölüm tercihi boyutunda, öncelikle öğrencilerin ilgili okulları ve daha
sonra da bölümleri seçmelerinde kimlerin ve hangi süreçlerin etkili olduğuna yönelik
soruların olması, ayrıca
katılımcıların yapmış oldukları seçimleri tekrar yapıp
yapmayacakları ve dolayısı ile okul ve bölüm seçimlerinden memnuniyetleri ile seçim
yapmış oldukları meslek dalı ve toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü arasındaki ilişki
hakkındaki görüşlerine ilişkin soruların yer alması kararlaştırılmıştır.
Okul içi yaşantılar boyutunda; öğrencilerin kendilerini bir kız olarak, meslek
lisesinde nasıl tanımladıkları, okullarına karşı aidiyet duyguları, arkadaş grubu ve
öğretmenleri ile paylaşımlarının anlaşılmasına yönelik soruların yer alması düşünülmüştür.
Ayrıca, meslek liselerinde kız öğrencilerin az olmasından dolayı katılımcıların, erkek
öğrenci, ve öğretmenleri ile ilgili ilişkilerinin nasıl etkilendiğine yönelik sorular ile
öğretmen ve erkek öğrencilerin kızların meslek lisesini seçmeleri ile ilgili düşünceleri de
okul içi yaşantılar boyutu altındaki cevabı aranan diğer sorulardır. Okul içi yaşantılar
boyutunu oluşturan diğer soruların ise, okul içerisinde öğrencilerin toplumsal cinsiyete
dayalı işbölümleri, eğitsel kol faaliyetlerine katılımları, okul içindeki boş zamanlarını nasıl
91
değerlendirdiği ile okul alanlarını nasıl kullandıkları gibi konuları aydınlatmaya yönelik
sorulardır.
Ders ve sınıf içi yaşantılar boyutunda, öğrencilerin ders içinde yaşadıkları
işbölümü, uygulamalı ve teorik derslere yönelik tutumları ile bu derslerdeki derse
katılımlarının anlaşılmasına yönelik soruların yer alması düşünülmüştür.
Görüşme formunu oluşturan staj yaşantıları boyutunda, katılımcıların staj
yaptıkları işletmeleri seçmelerinde etkili olan nedenler, staj eğitimlerini mesleki açıdan
yararlı bulup bulmadıkları, ile staj yerinde stajyerler arasında toplumsal cinsiyete dayalı
işbölümü hakkındaki yaşantılarını anlamaya yönelik soruların yer alması düşünülmüştür.
Görüşme formunu oluşturan son boyut olan geleceğe yönelik beklentiler ve
öneriler boyutunda ise, katılımcıların gelecekteki üniversite yaşantısına ve çalışma
hayatına yönelik beklentileri, çalışma yaşantısında iş bulma konusunda cinsiyetlerinin
etkisi konusundaki görüşleri, kendilerini gelecekte nerede gördüklerine yönelik beklentileri
ile ilköğretim son sınıftaki kız öğrencilere okulları ile ilgili söylemek istedikleri ve meslek
liselerindeki kız öğrencilerin sayıların arttırılmasına yönelik önerilerini anlamaya yönelik
soruların olması tasarlanmıştır.
Görüşme sorularının oluşturulması amacı ile, literatür taraması yapılmış,
konuyla ilgili yapılan çalışmalar incelenmiş ve konu ile ilgili uzaman kişilerin görüşü
alınarak ilgili görüşme soruları oluşturulmuştur. Oluşturulan ilk taslak sorular için pilot
uygulama amacıyla 3 öğrenci ile görüşülmüştür. Pilot çalışma sonrasında, bazı soruların
daha anlaşılır olması gerekliliği, bazı soruların ise tekrar olduğu irdelenerek gerekli
düzeltmeler yapılmıştır.
Eğitim yönetimi, teftişi ekonomisi ve planlaması alanından iki, psikolojik
danışmanlık ve rehberlik alanından bir ve sosyoloji alanından bir uzmanın görüşme
92
soruları ile ilgili görüş ve eleştirileri alınmış, bu görüşler sonucunda görüşme sorularının
özellikle üslubu konusunda bazı düzeltmeler de yapıldıktan sonra görüşme formu son
şeklini alarak uygulamaya hazır hale getirilmiştir. Görüşme formu Ek 1’de sunulmuştur.
V.3 Verilerin Toplanması
Veri toplama aracı hazır hale getirildikten sonra, görüşmelerin yapılacağı
okullar ziyaret edilerek, okul idarelerine çalışma hakkında bilgi verilmiş, çalışmanın
yapılabilmesi için kendilerinden izin alınarak, görüşmelerin yapılacağı tarihler
saptanmıştır.
Okul
yöneticilerinden,
öğrencilerin
idareci
ya
da
öğretmenlerden
etkilenebileceği olasılığı göz önüne alınarak, boş sınıf gibi alanlar istenmiş ve bu alanlarda
görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Ancak bu boş alanda birkaç okul yöneticisi kız öğrencilerle
tek başına görüşmenin yanlış anlaşılabileceğini, bu nedenle mümkünse kız öğrencilerin
görüşmede yanlarında bir arkadaşlarının da bulunmasını önermiştir. Bu öneri göz önüne
alınarak, görüşmeler, araştırmacı ve iki öğrenci ile beraber gerçekleştirilmiştir. Ancak
öğrencilerin kendi yaşantılarını kendi anlatımları ile aktarmalarını sağlayabilmek için
görüşmeler her öğrenci ile sırası ile teker teker yapılmıştır. Görüşmeler, bilgi kaybının
engellenmesi ve görüşmenin genel akışının bozulmaması için katılımcıların izni de
alınarak teybe kaydedilmiştir. Katılımcılarla yapılan görüşmeler ortalama 50 dakika
sürmüştür.
V.4 Verilerin Analizi
Araştırmada verilerin analizinde betimsel analiz tekniği kullanılmıştır.
Betimsel analiz, analiz için bir çerçeve oluşturma, tematik çerçeveye göre verilerin
93
işlenmesi, bulguların tanımlanması ve bulguların yorumlanması aşamaları olmak üzere
dört aşamadan oluşur. İlk aşamada, araştırmanın kavramsal çerçevesinden ve de görüşme
sorularından yola çıkılarak oluşturulan çerçeveye göre araştırmanın hangi temalar altında
organize edileceği belirlenir. Ardından veriler belirlenen çerçeveye göre okunarak organize
edilir. Bu aşamada sonuçlar yazılırken kullanılacak doğrudan alıntılar da seçilir. Bulguların
tanımlanması aşamasında organize edilen veriler tanımlanarak kolay okunabilir hale
getirilir ve bu işlem katılımcılardan alıntılarla desteklenir. Son aşamada ise, tanımlanan
bulgular ilişkilendirir ya da anlamlandırılır (Yıldırım & Şimşek, 2003).
Verilerin analizi aşamasında ilk olarak, teybe kaydedilen görüşmelere ait ses
kayıtları yazılı hale getirilmiştir. Veri analizinde kullanılacak temaların oluşturulmasında
literatür taramasından faydalanılsa da özellikle araştırma sorularında yer alan boyutlar ve
katılımcıların kendi ifadeleri temaların oluşturulmasında etkili olmuştur. Katılımcıların
ürettiği cevaplardan birbirine benzer olanlar kategorileri oluşturmuştur. Cevaplar, kimi
zaman kelime kelime kimi zaman da cümleler halinde ele alınarak incelenmiştir. Veriler,
Excel paket programında tablolaştırılmış gerekli frekans ve yüzde değerleri hesaplanmıştır.
Sayısal analizler, genelleme yapma kaygısı ile değil, araştırma soruları doğrultusunda
yöneltilen görüşme soruları ile ilgili olarak örneklemde yer alan katılımcıların yanıtlarını
gruplandırabilmek ve sınıflamalar yapabilmek amacı ile yürütülmüştür.
Son olarak
kategoriler arasında frekans ve yüzde haline getirilen bulgular, katılımcı ifadelerinden
alıntıların aktarımı ile de zenginleştirilmiştir. Verilerin analizinde araştırma sorularının
sırası takip edilmiştir.
94
VI. BÖLÜM BULGULAR
Bu bölümde araştırmaya katılan kız öğrencilerin “okul ve bölüm seçimi”, “okul
içi yaşantıları”, “ders ve sınıf içi yaşantıları”, “staj yaşantıları” ile “geleceğe yönelik
beklentileri ve önerileri”ne ilişkin bulgu ve yorumlar yer almaktadır.
Bulgu ve yorumlar, araştırma problemlerinin sunuluş sırası ile ele alınmıştır.
Bulgular, tablolar halinde sunulmuş, ayrıca katılımcı görüşlerine ait alıntılar da tabloların
ardından yapılan açıklamalar ile beraber verilmiştir. Her bir araştırma alt boyutuna ilişkin
genel değerlendirme ve yorum, literatürle bağlantısı kurularak yapılmıştır.
Araştırmaya ilişkin analiz sonuçlarının aktarılmasında kullanılan tablolar,
genellikle katılımcıların bölümlerine göre düzenlenmiştir. Tablolar bölümlere göre
düzenlenerek, katılımcı görüşlerinin bölümlere göre de anlaşılması ve yorumlanması
amaçlanmıştır. Tablolardaki bulguların yorumlanmasında ise, zaman zaman bölümlere
göre yorum yapılsa da, bulguların bölümlere göre çok farklılaşmadığı kimi yerlerde,
tabloların açıklamalarıyla yetinilmiştir.
Tablolardaki frekanslar, kişi sayısını değil, katılımcılar tarafından üretilen ifade
sayılarını belirtmektedir. Dolayısı ile toplam frekanslar her tabloda farklılaşabilmektedir.
Katılımcı ifadelerine ilişkin frekanslarla beraber verilen yüzdeler, ilgili ifadenin bölüm
içerisindeki yüzdesini betimlemektedir. Tabloların son sütunlarında yer alan frekans ve
yüzdeler, temalardaki frekans ve yüzdelerin toplamından oluşmaktadır. Diğer taraftan
tabloların en alt satırında yer alan frekans ve yüzdeler ise, bölümlere göre üretilmiş
ifadelere ilişkin bilgiler sunmaktadır. Tabloların ardından tablolarda yer alan kategorilere
ilişkin frekans ve yüzdelerden yararlanılarak bulgular açıklanmıştır. Bu sırada
katılımcıların görüşmelerdeki ifadelerinden yapılan alıntılarla bulgular zenginleştirilmiştir.
Her boyut sonunda, ilgili boyuta ait genel bir değerlendirme de ayrıca yapılmıştır.
95
VI.1 Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Bulgular
Katılımcıların okul ve bölüm seçimine ilişkin yaşantılarının irdelendiği bu
kısımda katılımcıların okul seçiminde etkili olan faktörler, bölüm seçiminde etkili olan
faktörler ile okul ve bölüm seçimine ilişkin memnuniyetlerine yönelik görüşleri ve
yaşantılarına ilişkin bulgular irdelenmiştir.
VI.1.1 Okul Seçiminde Etkili Olan Faktörler
Katılımcılara sorulan “Şu anda okuduğunuz okulu seçmenizde etkili olan
nedenler nelerdir” sorusuna karşılık elde edilen verilerin analiz sonuçları, Tablo 6.1.1.’de
sunulmuştur.
Bu soruya ilişkin verilen yanıtlar üzerinden yapılan analizlere göre, katılımcıların
okudukları meslek liselerini seçmelerinde etkili olan faktörler, ‘aile büyükleri’, ‘baba’,
‘kişisel karar’, ‘akademik başarısızlık’, ‘okula özgü unsurlar’, ‘yakın çevre’ ve ‘diğer’
nedenler olarak kategorilendirilmiştir.
96
Tablo 6.1.1
Okul Seçiminde Etkili Olan Faktörler
Harita
Makine
Elektrik
kadastro Ressamlığı
f %
F
% f %
Aile
büyükleri
1
20 -
Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
3
60
2
40
2
14
8
22
-
-
1
20
1
7
5
14
1 100
-
-
1
20
4
29
6
17
4
29
9
25
Baba
2
29
1
20
-
-
Kişisel
karar
-
-
-
-
Akademik
Başarısızlık
3
43
2
40
-
-
-
-
Okula özgü
unsurlar
1
14
-
-
-
-
-
-
-
-
2
14
3
8
Yakın
çevre
-
-
1
20
-
-
1
40
-
-
-
-
2
6
Diğer
Toplam
1 14
7 100
5
100 1 100
4 100
1
5
20
100
1
14
7
3 8
100 36 100
‘Baba’ kategorisi, özellikle ‘aile büyükleri’ kategorisinin içerisine alınmamıştır.
Önemli sayıda kız öğrenci, özellikle “babam etkili oldu” vurgusunu kullandıklarından,
‘baba’ cevabı ayrı bir kategori olarak ele alınmıştır. Katılımcıların yaptığı bu vurgunun
yardımı ile araştırmaya katılan kız öğrencilerin aile içi karar alma süreçleri ve aile içinde
babanın rolü ile de ilgili bir bilgi edinilebilmektedir.
Elde edilen veriler analiz edildiğinde, okul seçiminde aile (f=6) ve babanın
(f=5) etkisi belirgin olarak görülmektedir. Okul seçiminde göze çarpan diğer bir sonuç ise,
öğrencilerin akademik başarısızlıkları nedeniyle bu okulları seçmiş olduklarını
belirtmeleridir. ‘Akademik başarısızlık’ kategorisi, öğrencilerin, gerek kendilerini
üniversite kazanma şansına sahip olmayan bireyler olarak görmeleri, bu güvensizliğin
97
ailelerde oluşarak, öğrencilerin en azından bir meslek edinsin anlayışı ile bu okullara
gönderilişleri, kimi öğrencilerin genel liselerde sınıf tekrarından sonra bu okullara gelmesi
ve son olarak da öğrencilerin istediği okulları kazanamadıkları için bu okulların tercih
edildiği ifadelerini içermektedir. Bu kategori ile ilgili olarak harita kadastro bölümünden
bir öğrenci;
Babam etkiliydi. Diploma notum düşük olduğu için dedi ki “senin başarabileceğin bir şey yok
seni harita bölümüne yazdıralım” dedi. “HİÇ olmazsa iki yıllık üniversiteye geçiş yaparsın”
dedi. “İki yıllık da olsa bir üniversiteye geçersin” dedi.
derken, bilgisayar bölümünden bir öğrenci;
Ders durumum fazla iyi değildi. Çok çalışkan değildim. Okulun geleceği iyi görünüyordu.
Dikey geçiş hakkı var ya okuldan, iki yıllığa. Bir de bilgisayar olunca çalışma oranı daha
yüksek oluyor. Teknoloji yani bilgisayar. Birde İngilizce. Kim bilgisayar ve İngilizce biliyorsa
ön planda o olur, onu işe alırlar.
diye belirtmiştir.
Kimi
katılımcılar,
meslek
liselerinin
bazı
özelliklerini,
bu
okulları
seçmelerindeki etken olarak görmektedirler. ‘Okula özgü unsurlar’ olarak kategorize
edilen ifadelerde, meslek liselerinden iki yıllık üniversitelere sınavsız geçiş hakkının
olması, meslek lisesi mezunlarının üniversiteyi kazanamama durumunda bile bir mesleğe
ait diplomaya sahip olabilmeleri gibi nedenler, bazı katılımcıların meslek liselerini tercih
etmelerinde rol oynayan etkenleri oluşturmaktadır. Aşağıdaki katılımcı ifadesi, bu duruma
bir örnek oluşturmaktadır.
Bir meslek sahibi olmak. Genelde meslek sahibi olmak için meslek liselerine genelde hep erkek
öğrenciler gönderilir. En azından elimde bir mesleğim olsun amacıyla seçmiştim. (Bilgisayar
bölümü öğrencisi)
98
Katılımcı ifadelerinden bir kısmı ise (f=2), okudukları okulun evlerine yakın
olmasını, bu okulları seçmelerindeki etken olarak ifade etmişlerdir. Bu durum, ailelerin,
çocuklarının cinsiyetini de dikkate alarak okul seçiminde bulunduklarının işareti olarak
düşünülebilir.
Aşağıdaki
katılımcı
ifadesi,
bahsedilen
durum
için
bir
örnek
oluşturmaktadır.
Evimize yakındı. Kız olduğum için yani tek kız, annem çarşıya gidip gelmemi istemiyordu.
Ondan sonra ben hep güzel sanatları istedim. Annem burayı istedi. (Bilgisayar bölümü
öğrencisi)
Katılımcılar, kendi okul seçim sürecinde etkili olan faktörleri yukarıda gibi
açıkladıktan sonra, diğer taraftan kendilerine sorulan “Sizce meslek liselerindeki kız
öğrenci sayısının az oluşunun nedenleri neler olabilir?” sorusuna cevap vererek, meslek
liselerinin neden kız öğrencilerce fazla tercih edilmediğine ilişkin görüşlerini de
açıklamışlardır.
Buna göre katılımcılar, meslek liselerinin kız öğrencilerce az tercih ediliş
nedenlerini büyük çoğunlukla ‘meslek ve teknoloji kavramlarına ilişkin cinsiyet kalıp
yargıları’, ‘okulların cinsiyetçi yapısı’, ve ‘akademik nedenler’ olarak kategorileştirilen
ifadelerle açıklamışlar, bunun yanında küçük oranda da olsa ‘ailelerin bu okullarla ilgili
görüşleri’ ve ‘olumsuz tanıtım’ olarak kategorileştirilen ifadelerle de meslek liselerinin kız
öğrenciler tarafından neden az tercih edildiğine yönelik açıklamalar yapmışlardır.
Katılımcılar meslek-teknoloji ve erkeklik arasındaki bağlantıya dikkat
çekmişlerdir. Bazı katılımcılar toplumda “teknoloji” ve “meslek” kavramlarının maskülen
bir içeriğe sahip olduğunu vurgularken, bazı katılımcılar da kendilerinin de bu doğrultuda
düşündüklerini söyleyebileceğimiz cevaplar vermişlerdir. Sonuç olarak bu durumun da kız
öğrencilerin meslek liselerine gelmemesine yol açtığını söyleyebiliriz. Katılımcıların bu
99
yöndeki ifadeleri ‘meslek ve teknoloji kavramlarına ilişkin cinsiyet kalıp yargıları’ olarak
kategorileştirilmişlerdir. Aşağıda bu kategori içerisinde analiz edilen kimi ifadeler
sunulmuştur.
Bence “meslek” deyince akla erkek geliyor. Ondandır. Ya da diğer kızlar [buraya gelmeyenler]
gelenlerden daha akıllı. Buraya kızların gelmesi akıl işi değil. (Elektronik bölümü öğrencisi).
Meslek lisesine aileler hep ailelere ait olarak görüyor. Sadece erkeklerin gittiği bir okul olarak
görüyorlar. Kızın orada işi olmaz, kız orayı bitirse bile bir mesleğe sahip olamaz diye bir
düşünceden göndermiyor olabilirler.Zaten genelde bilgisayar bölümü ve kimya bölümünde kız
öğrenciler var. O şekilde düşünülüyor herhalde. Kızlar bu işi yapamaz, gidip de bir tamircide
çalışamaz düşüncesiyle kızlar gönderilmiyor. Ya da kendileri gelmek istemiyorlar. (Bilgisayar
bölümü öğrencisi)
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı gibi, katılımcılar, meslek liselerinin
cinsiyet kalıp yargıları nedeni ile tercih edilmediklerini ifade etmekle kalmamış, aynı
zamanda bu kalıpyargılara kendilerinin de sahip olduklarını buna karşılık ailelerinin zoru
ile bu okulları seçtiklerini belirtmişlerdir. Bu yönü ile bu ifadeler, katılımcıların okulları
tercih süreci ile ilgili detaylı bilgi sunmaktadır.
Diğer taraftan, ‘okulların cinsiyetçi yapısı’ olarak kategorileştirilen cevaplarda
ise, “…yani erkek çokluğu sıkıntı yaratabilir…”, “….çok fazla erkek olan bir ortama kız
öğrencileri gönderemiyorlar…”, “…bence buraya kızlar, erkekler çok olduğu için
gelmiyor” vb. gibi, meslek liselerindeki kız-erkek öğrenci sayılarındaki orantısızlığın, bu
okulların erkek okulları olarak düşünülmesine neden olduğu ve bunun da kızların meslek
liselerine gelmemesine yol açtığı ileri sürülmektedir.
‘Akademik nedenler’ olarak kategorize edilen ifadelere örnek olarak
katılımcılardan birisi :
100
Tam bilmiyorum. Meslek lisesi ağır gelebilir. Düz liselerin daha
kolay olduğunu
düşünüyorlardır. Üniversiteyi kazanma şanslarının, düz liselerde olduğunu düşünüyorlardır.
(Elektronik bölümü öğrencisi)
ifadelerini kullanarak, gerek meslek liselerinin müfredat programı ile ilgili zorluğuna ve
gerekse, meslek liselerinin, öncelikli amaç olarak öğrencilerine üniversiteyi kazandırmak
hedefini seçmediğine vurgu yapmaktadır. Kimi katılımcılar, kendilerinin neden meslek
liselerini seçtiğine yönelik olarak, üniversiteyi kazanacaklarına olan inançlarının
olmadığını dolayısı ile en azından bir mesleğim olsun düşüncesi ile meslek liselerini tercih
ettiklerine yönelik olarak ifadeler kullanmışlardı. Bu ifadeler, katılımcıların diğer kız
öğrencilerin neden meslek liselerini tercih etmediğine ilişkin katılımcı görüşleri ile de
uyum göstermektedirler.
VI.1.2 Bölüm Seçiminde Etkili Olan Faktörler
Katılımcılara sorulan “Şu anda okuduğunuz bölümü seçmenizde etkili olan
nedenler nelerdir?” sorusuna karşılık elde edilen verilerin analiz sonuçları Tablo 6.1.2’de
sunulmuştur.
Katılımcıların okumakta oldukları bölümleri (meslek dalı) seçim sürecinde
etkili olan kişi ya da nedenleri ile ilgili olarak ürettikleri ifadeler, Tablo 6.1.2’den de
görülebileceği gibi, ‘cinsiyet rolleri’, ‘öğretmen’, ‘liselere giriş sınavı (LGS) puanım’,
‘kendi isteğim’, ‘aile bireyleri’, ‘rol modelleri’ ve ‘diğer’ nedenler olarak kategorize
edilmişlerdir.
101
Tablo 6.1.2
Bölüm Seçiminde Etkili Olan Faktörler
Bölüm
Cinsiyet
Rolleri
Harita
Makine
Elektrik
kadastro Ressamlığı
Kimya
Elektronik Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
-
-
-
-
-
-
3
75
-
-
-
-
3
9
20
1
25
-
-
-
-
1
25
-
-
3
9
Öğretmen 1
L.G.S
Puanım
-
-
2
50
1
100
-
-
-
-
1
7
4
12
Kendi
İsteğim
1
20
-
-
-
-
1
25
1
25
12
80
15
46
Aile
Bireyleri
1
20
1
25
-
-
-
-
-
-
-
-
2
6
Rol
Modelleri 1
20
-
-
-
-
-
-
1
25
-
-
2
6
1
5
20
100
4
100
1
100
- 1
4 100 4
25
100
2
15
13
100
Diğer
Toplam
4 12
33 100
Tablo 6.1.2 incelendiğinde, katılımcıların bölüm seçiminde en fazla etkiye
sahip olan faktörün, katılımcıların kendi tercihleri olduğu (f=15) olduğu görülmektedir.
Buna göre katılımcılar, kişisel tercihlerinin okul seçiminde etkili olmadığını ifade
etmelerine karşılık bölüm seçimlerindeki etkisine işaret etmektedirler. Ancak, makine
ressamlığı ve elektrik bölümü öğrencilerinden hiçbiri, bölüm seçimini kendi tercihi ile
yaptığını ifade etmemiştir.
‘Cinsiyet rolleri’ olarak kategorileştirilen ifadelerde, “müdür yardımcısı,
kızlara uygun bölüm kimyadır dedi” (f=2) ve “kızların yoğun olduğu bölüm bu bölüm
olduğu için kimyayı seçtim” (f=1) ifadeleri yer almaktadır. Gerek okul idaresinin “kız
öğrencilere uygun” bölüm olduğunu düşündüğü için kimi katılımcıları kimya bölümüne
102
yönlendirmeleri, gerekse katılımcıların kimya bölümünü kız öğrenci sayısı çok olduğu için
seçtiklerini ifade etmesi, bölüm seçimi sürecindeki cinsiyet kavramına yapılan vurguyu
göstermesi kadar, kimya bölümünün “feminen” bir bölüm olarak düşünülmesi açısından da
ilgi çekicidir.
Katılımcılara, eğitim gördükleri “meslek dalının cinsiyeti” ile ilgili görüşlerinin
sorulduğu görüşme sorusuna verdikleri yanıtlar da bu durum ile ilgili bilgiler vermektedir.
Meslek dalının cinsiyeti ile ilgili katılımcı ifadelerinin yarısından biraz fazla bir
bölümünde (f=16), katılımcılar eğitim gördükleri bölümün “androjen” karakterli olduğunu
ve herhangi bir cinsiyeti olmadığını vurgulamışlardır. Buna karşılık, katılımcı ifadelerinin
diğer kısmında ise eğitim görülen bölümün feminen (f=4), ya da maskülen (f=6) karakterli
olduğuna ilişkin ifadeler kullanmışlardır. Bu ifadelerin bir bölümünde ise, eğitim görülen
bölümün maskülen karakterli olmasına karşılık, kadınların da yapabileceği bir bölüm (f=4)
olduğu belirtilmiştir.
Katılımcı ifadelerinden bir kısmı (f=2), daha önce bazı tanıdıklarının meslek
lisesinden mezun olduklarını ve bu tanıdıklarının bölümlerini tercih ettiğini belirtmiştir. Bu
cevaplar ‘rol modelleri’ adı altında kategorileştirilmiştir. Üretilen diğer yanıtlar ise, liselere
geçiş sınavı (LGS) puanlarının (f=4), aile bireylerinin (f=2) ve diğer nedenlerin bölüm
seçiminde etkili olduğuna (f=4) yönelik ifadeleri içermektedir. ‘Bilgisayar bölümü
olmadığı için bu bölümü seçtim.’, ‘Komşumuzun çocukları bu bölüme gidiyor.’, ‘Bu
okulda tek bölüm mecburen geldim’, ‘İsmi ilginç geldi’ gibi nedenler ‘diğer’ kategorisi adı
altında kategorileştirilmiştir.
103
VI.1.3 Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Memnuniyet
Katılımcılara sorulan “Şu an tekrar okul ve bölüm tercihi yapacak olsaydınız
tercihiniz ne yönde olurdu? Neden?” sorularına karşılık elde edilen verilerin analiz
sonuçları Tablo 6.1.3.1 ve Tablo 6.1.3.2’de sunulmuştur.
Tablo 6.1.3.1
Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Memnuniyet
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
2
50
1
33
-
-
1
25
-
-
1
9
5
19
-
-
1
33
-
-
1
25
1
33
1
9
4
15
Genel liselere
giderdim.
2
50
1
33
1 100 1
25
2
67
8
72
15 58
Diğer
Toplam
4 100
3
100
- 1 25 1 100 4 100 3
100
1
11
9
2 8
100 26 100
Tercihim aynı
olurdu.
Kız meslek
liselerine
giderdim.
Katılımcı ifadelerinden yalnızca %19’unda yine aynı okul ve bölüm tercihinin
yapılabileceği belirtilmiştir. Tercihin farklı olması durumunda ise katılımcıların gidecekleri
okullar büyük oranda (%58) genel liseler ve kız meslek liseleridir (%15). Bu bulgular,
öğrencilerin okul seçimleri konusundaki memnuniyetsizliklerini göstermektedir. Katılımcı
ifadeleri, bölümler açısından incelendiğinde ise, özellikle elektrik, elektronik ve bilgisayar
bölümü öğrencilerinin çoğunlukla tercihlerini genel liselerden yana kullanabilecekleri göze
çarpmaktadır. Bu bulgu, bu bölüm öğrencilerinin bölüm seçimindeki memnuniyetsizlikleri
olarak da düşünülebilir. Buna karşılık tekrar aynı okul ve bölüm tercihi yapacaklarını en
104
çok belirten katılımcı ifadeleri, harita kadastro (%50), makine ressamlığı (%33) ve kimya
(%25) bölümü öğrencilerine ait ifadelerdir.
Katılımcılardan aynı okul ve bölüm tercihi yapacaklarını ifade edenler, bölüm
ve okullarından memnun olduklarını ve okulda geçirdikleri süreyi bu ifadelerine gerekçe
olarak kullanmışlardır.
Ancak katılımcı ifadelerinin %73’ü (%58 genel lise ve %15 kız meslek liseleri)
gibi büyük bir kısmında, farklı bir tercih yapılabileceği belirtilmiştir. Bu öğrencilerin
tercihlerini farklı yapma nedenleri, aynı zamanda katılımcıların okul yaşantıları ve
tercihlerinde rahatsız oldukları noktaları göstermesi açısından da önem taşımaktadır.
Dolayısı ile katılımcıların okullarından memnuniyetsizliklerini açıklamakta kullandıkları
gerekçelere ilişkin analiz sonuçları ayrıca tablolaştırılarak, Tablo 6.1.3.2’de sunulmuştur.
‘Cinsiyetçi meslek algısıyla ilgili sebepler’, ‘ilgi ve yeteneklerle ilgili sebepler’,
‘gelecek kaygısı ile ilgili sebepler’, ‘öğretim kalitesiyle ilgili sebepler’, ‘öğretmen-öğrenci
ilişkileri ile ilgili sebepler’ ile ‘diğer’ kategorileri, katılımcıların okul ve bölüm
tercihlerinden memnuniyetsizliklerini ve dolayısı ile farklı bir tercih yapma gerekçelerini
içermektedir.
105
Tablo 6.1.3.2
Kız Öğrencilerin Okul ve Bölüm Tercihlerindeki Memnuniyetsizlik Gerekçeleri
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f %
f
%
F % f % f
%
f
%
f %
Cinsiyetçi
meslek
- 1 33 2
67
1
6
4 14
algısıyla ilgili sebepler.
İlgi ve
yeteneklerle
ilgili sebepler
Gelecek
kaygısı ile
ilgili sebepler.
3 100
1
100
-
-
-
-
1 100 -
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Öğretim
kalitesiyle ilgili
sebepler.
Öğretmenöğrenci
ilişkileri ile
ilgili sebepler.
Diğer
Toplam
-
- - 3 100 1
100
-
-
2 67
-
-
5
29
11 39
-
1
33
4
24
6
21
-
-
-
-
3
18
3
11
-
-
-
-
2
12
2
7
- - - 1 100 3 100 3 100
2 12
2 7
17 101 28 99
Katılımcıların okul ve bölüm tercihlerindeki memnuniyetsizlik gerekçeleri
incelendiğinde ilk neden olarak göze çarpan, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri nedeniyle
farklı okulları istediklerini ifade etmiş olmalarıdır (%39). Katılımcılar, okudukları meslek
alanının kendilerine uygun olmadığını, aslında farklı bir alanı istediklerini ve genel lise ya
da kız meslek lisesi gibi okul türlerine gitmek istediklerini vurgulamışlardır. Bu sonuç,
mesleki yönlendirme ve rehberlik hizmetlerinin öğrencilerin ortaöğretim kurumlarını
seçme aşamasında yeterince sağlıklı yürümediğinin bir sonucu olarak da düşünülebilir.
Aşağıda bu yönde aktarılan kimi katılımcı ifadeleri yer almaktadır.
106
Sağlık meslek lisesine gitmeyi isterdim. Çünkü Hemşire olmayı isterdim. Düz liseye gitsem
öğretmen olmayı isterdim. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi).
Burayı seçmeyeceğim kesindi ama, yani kız meslekten olurdu. Çocuk gelişimini seviyorum ben.
Eşit ağırlık olmasa da ben seviyorum. Dediğim gibi sayısalı sevmiyorum. Sayısalla hiç
uğraşmak bile istemiyorum. Ondan kaynaklı. Matematiğim de iyi değildir. Biraz çaba
gösteriyorum yine zorla oluyor ama sıkıyor beni ben sıkılarak ders işlemek istemiyorum. Keyifli
bir şekilde derslerimi işlemek istiyorum. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Direkt düz liseye giderdim. Edebiyat bölümüne. …Belki şimdi fark ettim bilmiyorum ama.
Önceden edebiyat şeyim normal geliyordu ama şu an edebiyata çok büyük bir ilgim olduğunu
fark ediyorum. Yani bu konuda kendime güveniyorum. Keşke öyle yapsaydım diyorum. En
azından bu meslekten daha farklı gelirdi. Sevdiğim bir iş olurdu. (Harita kadastro bölümü
öğrencisi).
Katılımcıların okul ve bölüm seçimindeki memnuniyetsizlik gerekçeleri
arasında ikinci sırada %21 oranla, gelecek kaygısı ile ilgili nedenler yer almaktadır.
Aşağıda bu yöndeki ifadelere örnekler bulunmaktadır.
Üniversiteyi kazanma şansım daha fazla düz lisede. Ondan dolayı, meslek lisesine gelmezdim.
(Elektronik bölümü öğrencisi)
Tabi ki düz liseye giderdim…..Sonuçta burada önümüz kapalı meslek liselerinin bildiğiniz gibi
üniversite açısından. Bize o dönemde kimse açıklama yapmadı hani buranın önü kapalı
üniversite açısından düz liseye gidin diye. (Elektrik bölümü öğrencisi)
..Düz liseye. Direkt. Hiç düşünmeden. Çok pişmanım yani bu okula geldiğimden dolayı….Yani
istemedim hiç. Yani bilmiyorum, ne olacağımız bile belli değil. Açıkta kalacaz. Benim
sayısalım iyi değil. Sözel daha iyiydi. Orda [düz lise] bişey olabilirdim. Bir sınıf öğretmeni
falan. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
....süper liseye giderdim. Çünkü notlarım çok iyiydi. Gördüğüm kadarıyla meslek liselerinin
önünü bayağı bir kapattılar. Subay olmak istiyordum olamıyorum. Başka mesleklere de
107
geçemiyorum. Başka liselerde olsaydım, bu tercihlerimi çok rahat yapabilecektim. (Bilgisayar
bölümü öğrencisi).
Yukarıda örneği verilen kimi katılımcı ifadelerinden de görülebileceği gibi,
katılımcılar, meslek lisesinde okuyarak üniversiteyi kazanamayacaklarını vurgulamakta,
bunun yanı sıra da “meslek liselerinin önü kapalı” ifadesi ile de farklı bir alan seçimi
durumunda meslek lisesi öğrencilerinin karşılaşmış oldukları katsayı problemine vurgu
yapmaktadırlar. Bilindiği gibi meslek lisesi öğrencileri üniversite sınavı tercihlerinde
yalnızca kendi alanlarını tercih edebilmekte, okudukları meslek dalı dışındaki bir alanı
tercih
etmeleri
durumunda
ise
öğrencilerin
ağırlıklı
ortaöğretim
puanlarının
hesaplanmasında kullanılan katsayılar düşürülerek, öğrencilerin farklı bir alanı kazanma
şansları neredeyse imkansız hale gelmektedir.
‘Cinsiyetçi meslek algısı ile ilgili sebepler’ olarak kategorileştirilen ifadelerde
ise katılımcılar, meslek liselerinden mezun kız öğrencilerin iş bulamayacaklarına yönelik
toplumsal cinsiyet önyargılarına gönderme yapmakta ve bu durumun okul ve bölüm
tercihlerindeki memnuniyetsizlik gerekçelerinden birisi olduğunu (%14) belirtmektedirler.
‘Cinsiyetçi meslek algısı ile ilgili sebepler’ olarak kategorize edilen ifadelerden de yola
çıkılarak, katılımcıların bir bölümünün, “mesleklerin cinsiyeti” konusunda kalıpyargılara
sahip olduğu şeklinde yorum yapmak mümkündür. Nitekim, bu yorum, katılımcıların
kendilerine sorulan “Toplumumuzda kadın meslekleri ve erkek meslekleri diye bir ayrım
söz konusu. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?” sorusuna verdikleri yanıtlara ilişkin
yapılan analiz sonuçları ile de uyumluluk göstermektedir. Katılımcıların mesleklerin
cinsiyeti konusundaki görüşleri analiz edildiğinde, katılımcı ifadelerinin yarısının,
mesleklerin cinsiyeti olduğunu ifade ettiği ve mesleklerin cinsiyete dayalı bölünmesinin
normal ya da gerekli olduğunu belirttiği anlaşılmaktadır. Buna karşılık katılımcıların
108
ürettiği ifadelerinin diğer yarısında ise mesleklerin cinsiyeti olamayacağı, bir mesleğin,
bireylerin cinsiyetine göre paylaşımının yanlış olduğu vurgulanmıştır.
Cinsiyete dayalı işbölümünü normal karşılayan ifadelerden bir kaçı aşağıda
sunulmaktadır:
Her mesleği bayan yapamaz ama bir el atıyorlar, deneyerek yapıyorlar. Bilgisayar erkek
mesleğidir ama her meslekte mesela bu yoktur. Bazı yapılacak işler vardır, kadınların
yapamayacağı işler vardır”. (Harita kadastro bölümü öğrencisi)
Şimdi ayrım yapılması normal. Çünkü kadının yapabileceği birtakım işler var, erkeğin
yapabileceği işler var. Tutup da bir kadın, erkeğin yapabileceği tamir işi olabilir, yük taşıma
olabilir, kamyonculuk olabilir, bu tür şeyleri yapamaz kadın. Kadınlara göre de işler var.
Mesela, aslında kadınlar daha iyi sorumluluk alıyorlar. Daha başarılı oluyorlar erkeklerden
fakat, fiziksel yapıdan dolayı kadınlar erkeklerin yaptığı işlerin tamamını yapamazlar. Bu
nedenle kadınlar erkeklerden bir adım geride derler ya ben öyle görüyorum. (Kimya bölümü
öğrencisi)
Cinsiyete dayalı işbölümünü normal bulan katılımcı ifadelerinde dikkati çeken
bir diğer konu ise, katılımcıların kadın ve erkek mesleği ayrımında kullandıkları en önemli
argümanın “fiziksel güç” olarak ortaya çıkmasıdır. Buna göre katılımcılar, kadının fiziksel
olarak erkekten daha güçsüz olduğuna atıf yapmakta ve bunun da erkek ve kadının farklı
işler yapmasına yol açtığını belirtmekte, bu yaklaşımları ile de işbölümünde biyolojik
nedenlere bağlı açıklamalara gitmektedirler.
Kimi katılımcı ifadelerinde ise, “kadınlar da yapabilir” vurgusu, aslında adı
geçen meslek alanının erkeklere ait olduğunu kabul eden, bununla beraber kadınların da
yapmasında sakınca olmayan alanlar olarak algılandığına yönelik bir çağrışım da
yapmaktadır. Bu yönü ile bu yöndeki ifadeler de cinsiyete dayalı işbölümünü onaylar bir
109
tavır sergilemektedirler. Aşağıda bu duruma örnek olabilecek katılımcı ifadelerinden birisi
görülmektedir.
……elektriğin kadın mesleği olmadığını söylüyorlar ama bence öyle değildir. Elektriği bayanlar
da yapabilirler. Arabayla ilgili olan şeyleri de mesela erkekler yapar. (Elektrik bölümü
öğrencisi)
Cinsiyete dayalı işbölümünü normal bulan katılımcı ifadelerinin yanında, yine
aynı oranda olmak kaydı ile cinsiyete dayalı işbölümünü olumsuz bulan katılımcı ifadeleri
de bulunmaktadır. Bu yöndeki katılımcı ifadelerinden birkaçı aşağıda sunulmaktadır.
Ya yanlış bir şey tabi. Kadınlara en çok öğretmenliği yakıştırıyorlar. Birde hemşirelik. Başkada bir
şey yok. Yanlış yani. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Bence çok saçma bir şey. Bir hemşireliği erkek de yapabilir bayan da yapabilir, onu o gözle
görmüyorlar da işte bir motor mesleğini bayan yaptığı zaman “ne kadar saçma bir bayan yapar
mı” diyorlar. Yani okullarda da böyle bence. Bu okulları sadece erkeklere ait bir okul olarak
görmemeleri gerekiyor. Kızların da gelmesi gerekiyor. Yanlış, çok yanlış. Nasıl bir düz lisede
kız erkek ayrımı olmuyorsa buralarda da olmamalı. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
Diğer taraftan, cevaplar, bölümler açısından incelendiğinde harita kadastro,
elektrik ve kimya bölümü öğrencileri cinsiyete dayalı işbölümünü “normal” bulmaktadır.
Buna karşılık bilgisayar, elektronik ve makine ressamlığı bölümü öğrencilerinin ise
cinsiyete dayalı işbölümünü olumsuzladıkları göze çarpmaktadır.
Katılımcıların okul ve bölüm tercihindeki memnuniyetsizlik gerekçelerine geri
dönülecek olursa, bir diğer memnuniyetsizlik gerekçesi olarak kategorize edilen ‘Öğretim
kalitesiyle ilgili olarak belirtilen sebepler’ kategorisinde ; “çünkü meslek liselerinde fazla
bir şey öğretilmediğine inanıyorum”, “hocaların da bilgi yönünden yetersiz olduğuna
inanıyorum” gibi ifadelerin yer adlığı görülmektedir. Bu gibi ifadeler, öğrencilerin farklı
110
okul tercihlerine yönelik bir neden olarak belirmekle birlikte, birçok ortaöğretim
kurumunda da rastlanılabilecek bir problem alanına işaret etmektedir.
Bunun yanı sıra ‘öğretmen-öğrenci ilişkileri ile ilgili sebepler’de de
“öğretmenler kızlarla ilgilenmiyor”, “öğretmenlerin erkeklerle arası daha iyi” gibi ifadeler
yer almaktadır. Bu ifadelerin dikkat çekici yanı ise, katılımcıların, öğretmenlerinin
mesleki, kişisel ya da iletişimsel özelliklerini değil, kız ve erkek öğrencilere takındıkları
eşit olmayan cinsiyetçi tutumlarına vurgu yapmalarıdır. Bu durum, meslek liselerindeki
cinsiyete dayalı okul içi yaşantılara gönderme yapması açısından da önem taşımaktadır.
Katılımcıların farklı okul ve bölüm tercihi yapmasına gerekçe olarak
gösterdikleri, bu yönü ile de okul yaşantılarındaki eksiklikleri ve pişmanlıkları ifade
ettikleri farklı gerekçeler, okul yaşantısı içerisinde birbirlerini etkileyebilmekte ve yeniden
üretilmesine neden olabilmektedir. Bununla ilgili olarak bir öğrenci;
Gene isterdim bilgisayar bölümünü. Sonuçta ben kendim isteyerek geldim. Diğer
arkadaşlarımızdan istemeyerek gelenler var. Aile zoruyla baskısıyla gelenler var. Benim o
şekilde olmadı, ben kendim istedim. Onun için yine isterdim bilgisayar bölümünü ama bu
şartlarda istemezdim. Yani şartların daha farklı olmasını isterdim. Okulumun, bölümümün, daha
farklı olmasını isterdim. Mesela bilgisayar bölümü açısından daha çok bilgi verilmesini, daha
çok ilgilenilmesini isterdim. Özellikle kız öğrencilerin üstüne daha çok düşmelerini isterdim
öğretmenlerimden. Çünkü erkek öğrencilerle daha iyi diyalogları öğretmenlerin. Çünkü hem
sayıca fazlalar ve genellikle erkeklerin bu işte ilerleyebilecekleri yani liseyi bitirdiğimizde bir
erkek öğrencinin mesela bir bilgisayar şirketine ya da fabrikasında, bilgisayar atölyesinde
çalışması hep düşünülüyor. Kız öğrencinin gidip de bir bilgisayar tamircisinde ya da bilgisayar
atölyesinde çalışacağı düşünülmüyor. Onun için erkek öğrencilere sanki bana daha fazla bir ilgi
veriyormuş gibi yani kız öğrencilerin üstüne o kadar düşmüyorlar.
demektedir.
111
VI.I.4 Okul ve Bölüm Seçimine İlişkin Bulgulara Ait Genel Değerlendirme
Okul ve bölüm seçimine ilişkin bu bölümde, katılımcıların okul ve bölüm
seçimlerini etkileyen faktörler ile okul ve bölüm seçimi ile ilgili memnuniyetleri ile ilgili
görüşleri ele alınmıştır.
Bulgular incelendiğinde, katılımcıların büyük çoğunluğunun meslek liselerini
kendi iradeleri dışında seçtikleri gözlenmiştir. Okul seçimi sürecinde etkisi görülen en
önemli faktörler, ‘aile üyeleri’ ve ‘baba’ olmuştur. Bu bulgu, Akhun ve diğerlerinin (2000)
yapmış olduğu çalışma ile de paralellikler göstermektedir. Bu çalışmada da belirtildiği gibi
aile ve yakın çevrenin okul seçiminde etkili olduğunu söylemek mümkündür. Ancak
Sarıkaya (1999), çalışmasında meslek liselerini tercih etmelerinde araştırmaya katılan kız
ve erkek öğrencilerin yarısından fazlasının tercihlerini kendi iradeleri ile yaptığını
söylemekte, bununla beraber tercihlerini kendileri yapmayanların ise özellikle aile etkisi
altında kaldıklarını vurgulamaktadır. Bu yönü ile çalışma, Sarıkaya’nın çalışmasının
bulguları ile kısmen uyum içermektedir.
Okul seçiminde göze çarpan etkenlerden bir diğeri ise, ‘akademik başarısızlık’
nedeni ile meslek liselerinin seçilmiş olduğunun ifade edilmiş olmasıdır. Bu durum,
liselere geçiş sınavında düşük puan alan öğrencilerin meslek liselerini tercih etmeleri ile de
ilgilidir. Ayrıca, birçok ailenin çocuklarını bir öğrencinin de belirttiği gibi “üniversiteyi
kazanacak kadar zeki” olmadıklarını düşündükleri için meslek lisesine yönlendirmeleri de
akademik başarısızlık nedeni ile meslek liselerinin seçimine ilişkin düşündürücü bir
noktayı işaret etmektedir. Bu durum, okul türleri açısından ülkemizdeki ortaöğretim
kurumlarının eğitim sistemimizde hiyerarşik bir biçimde yapılanması gibi önemli bir
soruna işaret etmektedir.
112
Katılımcıların bölüm seçimleri irdelendiğinde ise, okul seçiminin aksine,
özellikle katılımcıların çoğunluğunun kendi iradesi ile bölüm seçtiğini görmek
mümkündür. Bu sonuç ise, Sarıkaya’nın (1999) çalışması ile uyum göstermektedir. Söz
konusu çalışma da bölüm seçiminde en önemli etkenin öğrencilerin iradeleri olduğunu
göstermektedir. Diğer dikkat çekici bir bulgu ise meslek lisesi yöneticilerinin sınav sonrası
yönlendirmeleri ile ilgili bulgudur. Bölüm seçimi ile ilişkili olarak ‘cinsiyet rolü’
kategorisinde ele alınan yanıtlarda, idarecilerin kızlara uygun bölüm olarak, kimya
bölümünü görmesi ve bu nedenle kız öğrencileri kimya bölümüne yönlendirmesi, kimi
okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin mesleklere yönelik cinsiyetçi tutumlarını
göstermektedir. Bu biçimdeki yönlendirmeler ve kimya bölümünde kız öğrenci sayısının
fazla olması, kimi katılımcıların da bu bölümü seçmeleri ile sonuçlanmaktadır. Görüşme
yapılan katılımcılar içerisinde, sınıflarda erkek sayısının kız sayısından az olduğu tek
bölüm kimya bölümüdür. Bu durum, kız öğrencilerin kimya bölümünü seçmelerinde etkili
olmuş olabilir. Bu bulgu cinsiyetçi meslek algısı ile beraber ele alınabilecek bir sonuçtur.
Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün (BKSSGM), Birleşmiş
Milletler CEDAW Komitesine sunulmak üzere hazırladığı birleştirilmiş 4. ve 5. periyodik
Türkiye raporunda (2003), meslek lisesini seçen kız öğrencilerin, geleneksel cinsiyet norm
ve değerlerini çiğneyebilen kişiler olarak değerlendirmektedir. Bu ifade ile meslek
liselerinde, özellikle belirli branşlarda, kız öğrenci sayılarının azlığı ile ilgili iki araştırma
arasındaki paralelliği vurgulamak mümkündür.
Katılımcı ifadelerinin yalnızca yüzde 19’unda tekrar seçim yapmak gerekse
aynı lise ve bölümün seçileceği belirtilirken, %73’ünde ise genel lise veya meslek lisesinin
seçilebileceği belirtilmiştir. Bu sonuç, katılımcıların meslek lisesi seçimlerinden memnun
olmadığı olarak da algılanabilir. Meslek lisesini tekrar tercih etmeyeceğini ifade eden
113
katılımcıların çoğunluğu, okudukları alan dışında farklı bir alana ilgi duyduklarını ifade
etmişlerdir. Bu alanlar içerisinde cinsiyet rollerinin etkili olduğu söylenebilir.
Katılımcıların büyük bir kısmı, fırsatları olsaydı, hemşirelik, öğretmenlik gibi “kadınsı
meslekler” olarak tanımlanan mesleklere yönelebileceklerini ifade etmişlerdir.
Katılımcıların, ‘geleceğe yönelik kaygılar’ kategorisinde yer alan ifadelerinde
de görüldüğü gibi, meslek liselerinin üniversiteyi kazanma ve iş bulma gibi konularda
kendilerine fayda sağlamadığını düşünmektedirler. Bu düşüncenin temelinde üniversiteye
geçişte bir engel oluşturan katsayı problemi ile meslek liselerinin üniversiteye yönelik bir
öğretim anlayışını benimseyememeleri yer aldığı söylenebilir. Burada katılımcıların
okullarını da kendi iradeleri dışında seçmiş olmaları ile meslek liselerini seçmiş olmaktan
duydukları memnuniyetsizlikleri arasında bir ilişki kurulabilir.
Katılımcılar, meslek liselerini kız öğrencilerin az tercih ediyor olmasını ise,
büyük bir oranda meslek liselerinin cinsiyetçi yapısına bağlamaktadır. ‘Meslek ve teknoloji
kavramlarına ilişkin cinsiyet kalıp yargıları’ ve ‘okulların cinsiyetçi yapısı’ olarak
kategorize edilen ifadelerde, meslek liselerinin cinsiyetçi yapısı, meslek liselerinde
erkeklerin çoğunlukta olması, kızların meslek lisesinde olmaması gerektiğine ilişkin
cinsiyet temelli algılar ile meslek ve teknolojiyi maskülen bir içerikle algılayan toplumsal
yapının varlığı vurgulanmaktadır. Sanders (2005) da, teknoloji ve meslek kavramının
erkeklikle özdeşleştirildiğini, bunun çocukluktan başlayan sosyalizasyon sürecinin bir
sonucu olduğunu vurgulamaktadır. Aksoy (2005) da, benzer şekilde kız öğrencilerin
mesleki ve teknik öğretim okullarındaki meslek dallarını seçmelerinin, beceri
yoksunluğundan çok, toplumsallaşma süreçlerinin bir sonucu olduğunu belirtmiştir.
Katılımcılar, eğitim aldıkları okulların cinsiyetçi yapılanmasını vurgulamalarına
rağmen, mesleklerin cinsiyeti ile ilgili olarak eşit oranda, mesleklerin cinsiyeti vardır ve
114
mesleklerin cinsiyeti yoktur ifadelerini kullanmışlardır. Bir diğer dikkat çekici sonuç ise,
mesleklerin cinsiyeti olduğunu ifade eden katılımcıların, ifadelerini biyolojik etkilerle,
özellikle fiziksel güçle açıklamaya çalışmalarıdır. Katılımcılar, kadın ve erkek arasındaki
fiziksel güç eşitsizliğinin farklı mesleklerde çalışmalarına yol açtığını ifade etmektedirler.
Katılımcılar okudukları meslek dallarının cinsiyeti konusunda da genel olarak
mesleklerin cinsiyeti olması konusunda olduğu gibi birbirine yakın oranlarda mesleklerin
cinsiyeti olduğu ve mesleklerin cinsiyeti olmadığı ifadelerini kullanmaktadırlar. Ancak ilgi
çekici bir diğer sonuç ise, mesleklerinin kadın mesleği olduğunu ifade eden katılımcıların
tamamının kimya bölümü öğrencisi olmasıdır. Kimya bölümü genelinde kız öğrenci
sayısının erkek öğrenci sayısından fazla olması bu duruma neden olmuş olabilir.
VI.2 ‘Okul İçi Yaşantılar’a İlişkin Bulgular
Bu bölümüde, katılımcıların okul içi yaşantılarını irdelemeye yönelik analizler
yapılmıştır. Bu amaçla, araştırmanın bu boyutuna ilişkin alt problemleri doğrultusunda
değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu alt problemlerden ilki, katılımcıların “meslek lisesinde kız öğrenci olma
konusundaki görüşlerini” öğrenmeye yöneliktir. İkincisinde, katılımcıların kendilerini
okullarının bir parçası olarak görüp görmediklerine ilişkin cevapları, “okula aidiyet”
başlığı altında analiz edilmiştir.
Daha sonra, katılımcıların meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkilerine ilişkin
yaşantılarının analizi için, “meslek liseleri ile genel liselerdeki arkadaşlık ilişkilerinin
farklılıkları konusundaki görüşleri” anlaşılmaya çalışılmıştır.
Bir diğer alt problem olan “kız öğrencilerin meslek liselerindeki öğrenciöğretmen ilişkilerine yönelik tanımlamaları” iki görüşme sorusu ile öğrenilmeye
115
çalışılmıştır. Öncelikle katılımcıların öğrenci-öğretmen ilişkisini tarif eden ifadeleri daha
sonra ise, bu ilişkideki paylaşımlarına ilişkin ifadeleri analiz edilmiştir.
Beşinci alt problemde “kız öğrencilerin, meslek lisesinde sayısal olarak az
olmanın arkadaşlık ilişkilerine, öğrenci-öğretmen ilişkilerine ve ders yaşantılarına
yansımaları konusundaki görüşleri” öğrenilmeye çalışılmıştır.
“Kız öğrencilerin meslek liselerini seçmeleri konusunda öğretmen ve erkek
öğrencilerin düşüncülerine ilişkin tanımlamaları” çalışmanın bu boyuttaki altıncı alt
problemini oluşturmaktadır. Bu alt problem erkek öğrencilerin ve öğretmenlerin
düşünceleri konularında yöneltilen iki görüşme sorusu ile anlaşılmaya çalışılmıştır.
Ayrıca erkek ve kız öğrencilerin nöbetçilik, eşyaların taşınması, temizlik vb.
işlerde “kız öğrencilerin okullarındaki öğrenciler arası işbölümüne ilişkin yaşantıları”nı
anlamaya çalışmak yedinci alt problemin içeriğini oluşturmaktadır.
Okul içi yaşantılara ilişkin sekizinci alt problemde, “kız öğrencilerin
okullarındaki sosyal kol etkinliklerine katılımları”, hangi kol etkinliklerine, ne tür
çalışmalarla katıldıkları bilgileri sorularak anlaşılmaya çalışılmıştır.
Kız öğrencilerin teneffüslerini ve boş zamanlarını değerlendirmeye ilişkin
yaşantıları” de okul içi yaşantılara ilişkin incelenen dokuzuncu alt problemin konusunu
oluşturmaktadır.
Son olarak, “kız öğrencilerin okullarındaki öğrencilerin kullanımına açık çeşitli
alanları kullanım biçimine ilişkin yaşantıları” anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu soru kafeterya,
spor alanları, oturma yerleri vb. alanları kendilerinin ve erkek arkadaşlarının paylaşımlarını
karşılaştırmalarına yönelik bir görüşme sorusu ile tespit edilmeye çalışılmıştır.
Okul içi yaşantılara ilişkin bulgular, alt problemlerdeki sıra ile aşağıda
sunulmuştur.
116
VI.2.1 Kız Öğrencilerin ‘Meslek Lisesinde Kız Öğrenci Olma’ Konusundaki
Görüşleri
Katılımcılara sorulan, “Meslek lisesinde kız öğrenci olmak deyince aklınıza
neler geliyor? Anlatır mısınız?” sorusuna yönelik olarak üretilen katılımcı ifadeleri analiz
edilerek, bulgular Tablo 6.2.1’de sunulmuştur.
Öğrencilerin, erkek teknik ortaöğretim kurumlarına bağlı meslek liselerinde kız
öğrenci olmanın nasıl bir şey olduğuna ilişkin ifadeleri analiz edilerek, ‘öncü rolü’,
‘pişmanlık-çaresizlik’, ‘erkek öğrencilerin taciz içeren davranışları’, ‘zor hayat’, ‘kötü bir
deneyim’, ‘cinsiyete dayalı ayrımcılık’, ‘erkekleşmek’, ‘güzel bir deneyim’, ‘diğer
okullarda kız olmaktan farksız’ ve ‘kızlara göre değil’ kategorilerine ulaşılmıştır.
117
Tablo 6.2.1
Meslek Lisesinde Kız Öğrenci Olmak
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
Öncü rolü.
-
-
1
9
-
-
9
75
-
-
5
22
15 25
Pişmanlıkçaresizlik.
-
-
4
36
-
-
-
-
2
40
4
18
10 17
1
20
2
18
2
67
2
17
2
40
1
4
10 17
Zor hayat.
1
20
2
18
-
-
-
-
-
-
2
9
5
9
Kötü bir
deneyim.
1
20
-
-
1
33
-
-
-
-
1
4
3
5
1
20
2
18
-
-
-
-
1
20
3
13
7
12
Erkekleşmek.
-
-
-
-
-
-
1
8
-
-
2
9
3
5
Güzel bir
deneyim.
1
20
-
-
-
-
-
-
-
-
1
4
2
3
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
2
9
2
3
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
2
9
2
3
5
100
11
99
3 100 12 100
5
100
23
101
Erkek
öğrencilerin
taciz içeren
davranışları.
Cinsiyete
dayalı
ayrımcılık.
Diğer
okullarda kız
olmaktan
farksız.
Kızlara göre
değil.
Toplam
f
%
59 99
‘Öncü Rolü’ olarak kategorileştirilen ifadelerde katılımcılar, sabır, cesaret, güç,
başarı gibi üstün özellikleri meslek liselerinde kız öğrenci olmakla eşdeğer tutarak, sayısal
olarak kızların az olduğu bir alanda bulunmayı yüceltmektedir. Bu konuda, katılımcıların
118
ürettiği “bir ayrıcalık oluyor”, “ben meslek lisesine geldim ve başarıyorum”, “o kadar
insanın arasında teksin ya da daha beceriklisin ki meslek lisesini tercih ediyorsun”
ifadelerinden de anlaşılacağı gibi, kız öğrencilerin çok az tercih ettiği bir alanda bulunmak,
korkmamak, cesur olmak, diğer kızlar için yolun açılması olarak algılanmaktadır.
Katılımcılara ait ifadelerden bir kısmı (%17), meslek lisesindeki kız öğrenci
olma deneyimini, dolayısı ile meslek lisesindeki kız öğrencilerin okul yaşantılarını,
pişmanlık ve çaresizlik içeren ifadelerle açıklamaya çalışmışlardır. Pişmanlık ve çaresizlik
belirten ifadeler, tek bir kategori altında analiz edilerek ‘Pişmanlık -Çaresizlik’ kategorisi
oluşturulmuştur. Katılımcılardan birisi, bu kategori altındaki ‘pişmanlık’ hislerini ön plana
çıkararak:
Sonuçta artık geldim. Dönüş yok. Bir kişi bile “Buraya iyi ki gittin” demedi. Herkes o kadar
erkeğin içinde ne işin var diyor. 3 sene önce erkekler gözüme daha çok görünüyordu. Ne
bileyim. Geriye dönüşü yok. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
ifadeleri ile duygularını aktarmıştır. Bu ifadelerde meslek lisesindeki öğrencilik deneyimi,
pişmanlıkla betimlenirken, yaşanılan pişmanlığın nedenlerine ilişkin kimi ipuçları da
dikkat çekmektedir. Buna göre katılımcı, yaşadığı pişmanlığın nedenini sayısal olarak az
olma durumu ile açıklarken, diğer taraftan, meslek lisesini seçmiş olmasından dolayı,
toplumdan aldığı tepkileri de pişmanlığındaki bir diğer neden olarak işaret etmektedir.
Diğer taraftan ‘çaresizlik’ olarak kategorileştirilen kimi ifadeler de aşağıdaki gibidir.
…….Sınıfta dalga geçiyorlar. Kızsın bir şey yapamazsın. Okulda olsun küfür ediyorlar.
Başkaları kontrol ediyorlar. Sınıfta ders işlenmeyeceği zaman, yok işleyelim dediğimiz zaman,
“hayır sizin konuşmaya hakkınız yok, siz susun” diyorlar. Yani o yüzden, bizi onlar kontrol
ediyorlar gibi. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
119
Meslek lisesinde kız öğrencisi olmak ringde bir bayanla bir erkeğin boks maçı yapması gibi bir
şey. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Suyun içine atılmış bir şey gibidir yani. Kendi kendimize yön veremiyoruz. Sadece bu okula
geldiğimiz için bilgisayar öğretmenliğini seçebiliyoruz. Başka hiçbir şeyimiz yok. (Bilgisayar
bölümü öğrencisi)
Görüldüğü gibi, ‘çaresizlik’, kimi zaman katılımcıların okudukları alan dışında
farklı bir alanı seçememe durumu ile ilgili olabilirken, kimi zaman ‘çaresizlik’, meslek
lisesindeki kız öğrencilerin azınlık olma durumundan kaynaklanırken, temsil, söz hakkı,
karar alma gibi süreçlere katılamama durumlarına da özgü olabilmektedir.
Meslek liselerinde kız olma deneyimini açıklayan katılımcıların vurgu yaptığı
diğer konu ise (%17), taciz konusudur. Erkek öğrencilerin kız öğrencilere yönelik taciz
içeren kimi sözel ve fiziksel davranışlarına ilişkin ifadeler, ‘erkek öğrencilerin taciz içeren
davranışları’ olarak kategorize edilmiştir. Katılımcıların taciz ile ilgili vurguladıkları kimi
ifadeler aşağıdaki gibidir.
Yanında küfür ediyorlar. Hakaret ediyorlar. Laf atıyorlar. Mesela bahçede bir yere gideceğin
zaman dönüp arkandan laf atıyorlar. Dönüp bir şey dediğin zaman küfür ediyorlar, bir şey
diyemiyorsun. Öğretmene şikayet edeceğin zaman tehdit ediyorlar. Kızsın bir şey yapamazsın
diyorlar. Yani o yönden çok zor. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
İğrenç. Kız sayısının az olması, bahçede yürürken bile çok iğrenç şekilde bakıyorlar. Erkekler,
çok lakayıt davranıştalar. Laf atmalar, her şeyine bir şey söylüyorlar yani. Onun için hiç hoş bir
şey çıkmıyor ortaya. Onun için ben de genelde bir köşede oturmayı tercih ediyorum. Onlara
bulaşmamak için. (Elektrik bölümü öğrencisi)
Çok zor gerçekten çok zor. Biliyorsunuz buradaki bölümlerin çoğu erkek bölümü. O yüzden
erkek daha çok burada. Bayanlar da kimyaya ve bizim bölümümüze geliyor. Okulu seviyorum
120
ama öğrenciler insanı sinirlendiriyor. Böyle saçma saçma şeyler. Bize yapılan hakaretler, bize
yapılan terbiyesizlikler bunlar çok kötü şeyler. (Harita kadastro bölümü öğrencisi)
Mesela ben size okula ilk geldiğim günü anlatayım. İlk geldiğim gün annemle beraber geldik
okula. Okula bir girdim. Erkekler birbirlerinin üstüne çıkıyor yani. Bu kadar küfür, ağır laflar
kullanıyorlar birbirlerine karşı yani. Ben anneme yapıştım. Anne dedim. Ben bu okula gelmem
dedim. Şunları görmüyor musun dedim. Üst üste çıkıyorlar küfür ediyorlar benim burada
durmam imkansız dedim. Yok kızım dedi. Alışırsın dedi. Onlara alışırsın dedi. İlk zamanım öyle
geçti yani. Çok küfür ediyorlar, ağır laf ediyorlar. Duymadığım sözleri burada duydum yani.
Daha doğrusu her şeyi burada öğrendim ben. İkiyüzlülüğü, ihaneti burada öğrendim ben. Bu
okula geldiğime bir yönden seviniyorum, bir yönden sevinmiyorum. Hocalar mesela çok iyi.
(Kimya bölümü öğrencisi)
Yukarıdaki örnek ifadelerde dikkat çeken bir diğer konu da katılımcıların,
meslek lisesindeki tacizin kaynaklarından birisi olarak kız öğrencilerin sayısının az olma
durumu olduğuna dikkat çekmiş olmalarıdır.
‘Cinsiyete dayalı ayrımcılık’ olarak kategorileştirilen ifadelere (%12) örnek
olarak aşağıdaki iki katılımcı ifadesi verilebilir. Bu ifadelerdeki ortak yön, katılımcıların
meslek lisesinde kız olma hali ile bir “ikincil olma” pozisyonunu özdeşleştiriyor
olmalarıdır. Ayrıca kimi katılımcı ifadeleri de ayrımcılığın öğretmenler tarafından da
yapıldığı yönündedir.
Ayrımcılık yani. Ya kızlara göre değil yani. Öyle görülmüyor yani. Kızlar hiç önde değil yani.
Öncelik vermiyorlar kızlara. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Bu okulda endüstri meslek lisesinde kız erkek ayrımı yapılıyor ama bana göre yapılmaması
gerekir. (Harita kadastro bölümü öğrencisi)
121
Meslek lisesinde kız öğrenci olma deneyimini açıklayan diğer kategorilerden
‘erkekleşmek’ (%3); “bence erkek gibi hissediyoruz zaman geçince” (Bilgisayar bölümü
öğrencisi), “sert olacaksın ağır olacaksın. Onlar gibi olup [erkeler] onlara kendini
ezdirmeyeceksin yani” (Bilgisayar bölümü öğrencisi) gibi ifadeleri içermektedir. Bunun
yanı sıra meslek lisesinde kız öğrenci olma deneyimi katılımcılarca, olumlu ifadeleri
içeren, ‘güzel bir deneyim’ (%3), sıradan bir okul deneyimini yaşadıklarını belirten
ifadeleri içeren, ‘diğer okullarda kız olmaktan farksız’ (%3) ve cinsiyet rol temellerine
dayalı, meslek liselerine kızları yakıştırmadıkları gibi ifadeleri içeren, ‘kızlara göre değil’
(%3) kategorileri ile açıklanmıştır.
Katılımcıların ifadeleri incelendiğinde, görüşlerin büyük bir kısmının (%68),
meslek lisesinde kız öğrenci olma deneyimini, ‘pişmanlık-çaresizlik’, ‘erkek öğrencilerin
taciz içeren davranışları’, ‘zor hayat’, ‘kötü bir deneyim’, ‘cinsiyete dayalı ayrımcılık’,
‘erkekleşmek’, ‘kızlara göre değil’ kategorilerinde kümelenerek olumsuzladıkları
görülmektedir. Bu olumsuzlamanın temelindeki nedenler incelendiğinde ise, bir sindirme
ve erkek egemenliğini vurgulama aracı olarak da kullanılan taciz, cinsiyete dayalı
eşitsizliğe olan inanç, meslek liselerinin kızlara göre olmadığına ilişkin önyargılar gibi
toplumsal cinsiyet temelli nedenler olduğu dikkat çekmektedir.
VI.2.2 Kız Öğrencilerin Okula Aidiyet Duyguları
Katılımcıların,“Kendinizi bu okulun bir üyesi/parçası olarak hissediyor
musunuz? Eğer hissediyorsanız, hissetmenizi sağlayan etkenler nelerdir?” sorusuna verdiği
yanıtlar analiz edilmiş ve aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır.
Katılımcı ifadelerinin büyük bir kısmı, katılımcıların kendilerini okullarının bir
parçası olarak gördüğüne yönelik iken, ifadelerin bir kısmı katılımcıların kendilerini
122
okullarının bir parçası olarak görmediklerini belirtmekte, bununla beraber çok küçük bir
bölümü ise katılımcıların kimi zaman kendilerini okullarının bir üyesi ya da parçası olarak
görürken, kimi zaman da bunun aksini düşündüklerini içermektedir. Kendisini eğitim
gördüğü okulun bir üyesi ya da parçası olarak görmeyen katılımcılar bu durumu, akademik
anlamda okullarının yetersizliğine (f=1), okuduğu alanı sevmemesine (f=2), okulun sosyal
ortamının yetersizliğine (f=1) bağlamışlardır. Bunun yanı sıra, kendisini zaman zaman
okulunun parçası olarak gören katılımcılar ise öğretmenlerinin ilgisinin ve sosyal
aktivitelerin varlığının okula aidiyet hislerini etkilediğini, ancak bu iki etkeni de devamlı
yaşayamadıklarını belirtmişlerdir. Bu sonuç öğretmen ve okulun sosyal atmosferinin
önemine dikkat çekmektedir.
Katılımcıların okula aidiyeti ile ilgili bulgular irdelendiğinde, çıkan sonuçların
katılımcıların meslek lisesinde kız öğrenci olmaya yönelik analiz bulguları ile örtüşmediği
görülmektedir. Bu nedenle, katılımcıların okullarına aidiyetini etkileyen etkenlere ilişkin
bulgular daha da anlam kazanmıştır. Bu yöndeki analiz sonuçlarına ilişkin bulgular ise,
Tablo 6.2.2’de görülmektedir.
123
Tablo 6.2.2.
Okula Aidiyeti Sağlayan Etkenler
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f %
f
%
f % f %
f
%
f
% f %
Okulda
geçirilen
1
33
- 2 40 1
33
1
8
5 19
Süre
Öğretmen
öğrenci
arasındaki
olumlu
ilişkiler
2
50
2
67
-
-
1
20
1
33
6
50
12 44
2
50
-
-
-
-
1
20
1
33
3
25
7
26
Akademik
tatmin
-
-
-
-
-
-
1
20
-
-
1
8
2
7
Diğer
Toplam
4
100
3
100
-
-
5 100
3
99
1
12
8
99
1 4
27 100
Olumlu
arkadaşlık
İlişkileri
Katılımcı ifadelerinden, katılımcıların kendilerini okullarının bir parçası olarak
görmesini sağlayan faktörlerin, ‘katılımcıların okulda geçirdikleri süre’ (%19), ‘öğretmen
öğrenci arasındaki olumlu ilişkiler’ (%44), ‘olumlu arkadaşlık ilişkileri’ (%26), ‘akademik
tatmin’ (%7) ve ‘diğer’ (%4) nedenler oldukları görülmektedir.
Meslek lisesindeki sosyal ortamın varlığı ya da zenginliği, kendisini okulunun
parçası olarak gören hiçbir katılımcının ifadesinde çekici bir unsur olarak yer almamış
görünmektedir. Diğer taraftan ‘akademik tatmin’den kaynaklı okula aidiyet duyan
katılımcı ifadelerinin az oluşu da bir diğer dikkat çekici bulgudur.
Ancak en dikkat çekici bulgu, katılımcıların gerek öğretmenleri ile gerekse de
arkadaşları ile kurdukları insani ilişkilerin, kendilerini okullarının bir parçası olarak
düşünmelerine yol açmış olmasıdır. İnsan ilişkileri, akademik nedenlerden, okulun fiziksel
124
ya da sosyal olanaklarından daha etkili görünmektedir. Özellikle öğretmenin önemi bu
bulgularda daha net görülmektedir. Önceki alt başlığa ilişkin olarak, öğrenci ifadelerinin
%68’inin, kız öğrencilerin meslek liselerindeki okul yaşantılarına ilişkin olarak olumsuz
bir deneyim yaşadıkları vurgulanmıştır. Ancak bu bulguya rağmen öğrencilerin kendilerini
okullarının bir parçası olarak düşünmeleri, öğretmenlerin öğrenciler üzerindeki olumlu
etkisi hakkında fikir vermektedir. Aşağıda bu konudaki katılımcı ifadelerinden bir kaçı
görülmektedir:
Evet. Öğretmenlerin bayağı bir etkisi oldu. Çünkü onlarla arkadaş gibiyiz. Bayağı bir
samimiyetimiz oluyor onlar sayesinde biz olmasak bu okul olmaz gibi düşünüyorum. (Makine
ressamlığı bölümü öğrencisi)
E şu anda hissediyorum yani. Önceden etmiyordum. Çok azınlıktaydık. Sınıflar daha baskındı.
Biz yokmuşuz gibi. Çömez gibi. Ama bazı şeylere alıştık. Bir şeyleri paylaşıyoruz hocalarla,
arkadaşlarla. Yani hayatı anladık yani. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Bu okulda üç sene okudum. Tabi ki hissediyorum. Bunda arkadaşlarımın, öğretmenlerimin de
payı da var. Aslında okulun dostluklar olmasa çok da fazla bir anlamı yok. Elektronik bölümü
öğrencisi)
‘Okulda geçirilen süre’ kategorisi ile ilgili olarak katılımcılar;
E tabi ki nede olsa bu okulda okuyorum. Mesela okuluma bir şeyler söyleseler savunuyorum. Ne
kadar da sevmesem de evim gibi günümü burada geçiriyorum. (Kimya bölümü öğrencisi)
Evet. Bir defa ailemden ve evimden çok burada zaman geçirmem ve bu okula 3 yılımı
vermişim. Sabah gidip akşam gelmişim, ve sonucunda bana bir şey öğretiliyor bu okulda iyi
yada kötü. Hayat dersleri veriliyor. (Kimya bölümü öğrencisi)
konularına değinmişlerdir. Görüldüğü gibi, ‘okulda geçirilen süre’, olarak kategorize
edilen ifadelerde okula aidiyetle ilgili olumlu ya da olumsuz kimi yargılar da ortaya
125
çıkabilmektedir. Kimi katılımcılar okulları ile ilgili olumsuzlukları belirttikten sonra,
okulda geçirilen sürenin önemini ifade etmişlerdir.
VI.2.3 Kız Öğrencilerin Meslek Liseleri ile Genel Liselerdeki Arkadaşlık İlişkilerinin
Farklılıkları Konusundaki Görüşleri
Katılımcıların “Okulunuzdaki arkadaşlık ilişkileri ile genel liselerdeki
arkadaşlık ilişkilerini karşılaştırmanız gerekse neler söyleyebilirsiniz? sorusuna karşılık
elde edilen verilerin analiz sonuçları ile ilgili şunları söylemek mümkündür.
Meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkileri ile genel liseler arasındaki arkadaşlık
ilişkilerinin karşılaştırılmasına ilişkin katılımcı görüşlerinin analizi sonucunda, katılımcı
ifadelerinin yarısına yakınının (f=12), meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkilerini genel
liselerdeki arkadaşlık ilişkilerinden daha üstün gördüğü, buna karşılık, yine aynı sayıdaki
ifadede ise, katılımcıların genel liselerdeki arkadaşlık ilişkilerini meslek liselerindeki
arkadaşlık ilişkilerinden daha üstün bulduğu anlaşılmıştır. Ayrıca, ifadelerin küçük bir
bölümü ise (f=5), iki okul türündeki arkadaşlık ilişkileri arasında bir farkın olmadığına
yöneliktir.
“Genel liselerdeki öğrencilerin daha geniş bir arkadaş çevresine sahip olmaları”
(f=3), “genel liselerin sosyal atmosferinin meslek liselerine göre daha iyi olması” (f=1),
“genel liselerdeki öğrencilerin cinsiyet eşitliği yönünde muameleye tabi tutulmaları” (f=3),
“meslek liselerindeki kız öğrencilerin erkek öğrencilerin tacizine uğramaları” (f=2),
“meslek liselerinin tutucu yapısından dolayı kız öğrencilerin rahat hareket edememeleri”
(f=1), “meslek liselerindeki kız öğrencilere karşı cinsiyetçi kalıp yargıların olması” ve
“meslek lisesi öğrencileri arasında öğrenci kavgalarının sık olması” (f=1), genel liselerdeki
arkadaşlık ilişkilerinin meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkilerinden üstün görülmesine
126
neden olarak gösterilen sebeplerdir. Katılımcılar, meslek liselerinde yaşanan toplumsal
cinsiyet temelli yaşantıların, arkadaşlık ilişkilerini de olumsuz yönde etkilediğini
vurgulamakta, bunun yanı sıra meslek liselerinin sosyal olmayan yapısına da
değinilmektedir. Aşağıda, katılımcıların bu yöndeki ifadelerine örnekler sunulmuştur.
Şimdi düz lisede onlar bir şeylerle uğraşıyorlar. Tiyatro vs. gibi şeylerle uğraşıyorlar. Meslekte
uğraşmıyorlar. Önemsemiyorlar. Özellikle öğrencileri de önemsemiyor yani. Mesela tiyatro
falan yapsak bizim okulda öğlen arasında 1 saatimiz falan var zaten. Onun yarım saatini tiyatro
yapsak bizim için daha iyi olur aslında. (Kimya bölümü öğrencisi)
Onlar [genel liselerdeki arkadaşlık ilişkileri] daha bir cana yakın geliyor bana. Çünkü erkek
arkadaşlarımız [buradakiler] de çok iyi , samimiyiz ama, buradakiler çok katı düşünüyor. Yani
bir kız öğrencinin ne işi var burada diyor mesela. Ondan pek fazla buradaki arkadaşlarımızla
samimi olamıyoruz fazla. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
Bu okula gelenlerin nasıl oldukları belli. Seviyeleri, kültür seviyeleri belli. Bizde buna dahil
olmak üzere. Yani seviyesi düşük ve hayata kısa yoldan atlamak isteyen insanlar. Buraya gelen
erkekler genelde şey düşünüyorlar serserilik, okulun bir parçaları olmadıklarını düşünüyorlar
sürekli serserilik düşünüyorlar. Ama düz lisede olanların en azından bir amaçları var ve orada
olmayı düşünüyorlar. Ama bizimkiler, ki bende dahilim, hayata atılmak istiyorlar. Mesela
buradaki kavgalara düz liselerde rastlayamazsınız.(Harita kadastro bölümü öğrencisi)
Düz liselerde çoğunlukla erkek ve kızları daha çok bir arada görüyorum. Ama meslek lisesinde
onu pek göremiyorum yani. Düz liselerde erkekler ve kızlar daha çok yan yana. Bir de kızlar
daha çok olduğu için orada kız erkek ayrımı orada pek yok diye. Öyle yani. (Bilgisayar bölümü
öğrencisi)
-Bilmiyorum onların ortamını bilmiyorum ama aslında ben şeyi fark ettim. Çok sıkı fıkılar.
Bunu fark ettim. Bence bayağı çevreleri var. (Harita kadastro bölümü öğrencisi)
127
…Ama bizim okulumuz biraz daha muhafazakardır. Okulumuz da o şekildedir. Bu okulda
özellikle erkekler çıkar dolaşırlar ama bayanlar daha yani Demirtaş’tan geliyorlar. Onun için
biraz daha kapalı yaşıyorlar. Diğer okullardakiler çok daha rahatlar ama onun dışında çok da bir
fark yok. (bilgisayar bölümü öğrencisi)
Meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkilerinin genel liselerdeki arkadaşlık
ilişkilerinden daha iyi olduğunu belirten ifadelere (f=12) gerekçe olarak ise; “öğrencilerin
daha sıkı ve birbirine bağlı olmalarını” (f=8), “kızların sayısının artması ile şımaracağı ve
cıvıyacağını”, dolayısı ile “genel liselerdeki kızların daha şımarık olmasını” (f=2), “genel
liselerdeki sınıflarda öğrenci mevcudunun çok olması nedeniyle öğrencilerin birbirlerini
daha az tanımalarını” (f=1) ve “meslek liselerinde kızların sayısı az olduğu için erkeklerce
korunmalarını” (f=1) göstermektedirler. Bu yöndeki kimi katılımcı ifadeleri ise şu şekilde
özetlenebilir:
Sınıfta iki kızız. Başımıza bir şey gelse sınıftakiler muhakkak korurdu. Düz liseleri fazla
bilmiyorum. Düz liselerde kız sayısı da fazla. Sanmam ki orada o kadar korunsunlar. Özellikle
sınıfım için söyleyebilirim. Okulu tam bilmiyorum. Düz liselerdeki arkadaşlığı tam bilemem
ama buradaki arkadaşlık biraz daha iyi. (Elektronik bölümü öğrencisi)
Benim de düz lisede yakın arkadaşlarım var. Ben yanına gittiğimde sınıflar çok kalabalık. Biz şu
an 16 kişiyiz sınıfta. Yani çok rahatız diyebilirim. Ama 55-60’a yakın olan sınıflar var düz
lisede yani herkes birbirine karışmış, bir karmaşa içinde kimin kiminle konuştuğu, gezdiği
sohbet ettiği belli değil. Yani kimseyle doğru düzgün bir şey paylaşamıyorsun. Bana öyle geldi.
Yani çok kalabalık , çok karışık. Her kültürden öğrenciler var. Bilmiyorum. Bana karışık geldi
yani. Bu açıdan baktığımda kendi okulum daha iyi geldi bana. Çünkü sayıca sınıfta azız. Bizim
için birçok avantaj. Hem ders işleme hem arkadaşlık (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
128
Bence burada daha iyi. Daha yakın bir ortam yaşanıyor. Düz liselerde bence hoş değil. Birde
düz liselerde kızları çok şımarık görüyorum ağır takılan birini görmüyorum.(Elektrik bölümü
öğrencisi)
Bence fark var. Çünkü benim ablam düz liseye gidiyordu. Onlar öğlene kadar ders görüyorlardı.
Dersten girip dersten çıkıyorlar evlerine gidiyorlardı. Ama biz burada bir günü, sabah giriyoruz
akşam çıkıyoruz. Akşama kadar beraberiz. Ne olsa beraber paylaşıyoruz. Paylaşılan şey fazla
olunca, arkadaşlık da daha güçlü oluyor. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Yanıtlar bölümler açısından değerlendirildiğinde çıkan bir diğer sonuç ise,
özellikle makine ressamlığı bölümü, harita kadastro bölümü ve kimya bölümü
öğrencilerine ait ifadelerin büyük çoğunluğunun, genel liselerdeki arkadaşlık ilişkilerinin
meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkilerinden daha iyi olduğuna yönelik ifade edilmiş
olmalarıdır. Diğer taraftan elektrik ve elektronik bölümü öğrencilerinin tamamı ise, meslek
liselerindeki arkadaşlık ilişkilerini daha üstün olarak görmektedirler. Elektrik bölümündeki
katılımcının bölümündeki tek kız öğrenci olması, elektronik bölümündeki katılımcı
sayılarının da diğer bölümlere göre daha az olması (f=2), bulgularla ile beraber
düşünüldüğünde, ilgi çekicidir.
VI.2.4 Kız Öğrencilerin Meslek Liselerindeki Öğrenci-Öğretmen İlişkilerine Yönelik
Tanımlamaları
Bu başlık altında, katılımcıların, meslek liselerindeki öğrenci-öğretmen
ilişkilerine yönelik tanımlamaları ile bu tanımlamalara ilişkin yaşantıları irdelenmiştir.
Öncelikle, katılımcıların öğretmen-öğrenci ilişkilerini nasıl tanımladıklarının
anlaşılabilmesi için, katılımcılara “Öğrenci öğretmen ilişkileri deyince aklınıza neler
129
gelir?” sorusu yöneltilerek, ilgili analiz sonuçları Tablo 6.2.4.’de aktarılmış, daha sonra ise,
katılımcıların tanımını yaptıkları öğretmen-öğrenci ilişkisine ilişkin yaşantıları hakkındaki
verilere ait analiz sonuçları da ayrıca aktarılmıştır.
Tablo 6.2.4
Öğrenci-Öğretmen İlişkisine Yönelik Tanımlamalar
Harita
Makine
Elektrik Kimya
kadastro Ressamlığı
f
%
f
%
f % f %
Elektronik Bilgisayar Toplam
f
%
f
%
f
%
İdeal
öğretmen
profili
2
100
5
83
1
50
3
60
1
33
13
62
25 64
İdeal
öğrenci
tutumları
-
-
1
17
1
50
2
40
-
-
1
5
5
13
-
-
-
-
-
-
-
2
67
7
33
9
23
2
100
6
100
2
3
100
21
100 39 100
İdeal
öğrenciöğretmen
ilişkisinin
niteliği
Toplam
100
5 100
Katılımcıların büyük bölümü (%77), öğretmen öğrenci ilişkisini ‘ideal
öğretmen profili’ni (%64) ve ‘ideal öğrenci tutumları’nı (%13), tanımlayarak açıklamaya
çalışmışlardır. Katılımcıların bir kısmı ise, ‘öğrenci öğretmen ilişkisinin niteliği’nin nasıl
olması gerektiği hakkında görüşlerini bildirmişlerdir.
Katılımcı ifadeleri bölümlere göre irdelendiğinde de yine bölümlerin çoğunun
öğrenci öğretmen ilişkisinin içeriğine dair soruyu, ideal öğretmen profilini çizerek
cevapladığı, yalnızca elektrik ve elektronik bölümü öğrencilerinin bu ilişkiyi büyük oranda
öğrenci tutumlarının nasıl olması gerektiğini belirterek yanıtladığı görülmektedir. Bu
130
sonuçlar ile öğrencilerin, öğrenci-öğretmen ilişkisini öğretmen odaklı algıladıklarını
söylemek mümkündür.
Katılımcıların ‘ideal öğretmen’ tanımlamaları irdelendiğinde ise, öğretmenlerin
mesleki yeterlilikleri (f=2), iletişimsel özellikleri (f=4) ve öğrencilere karşı tutumlarının
nasıl olması gerektiğine dair bilgileri (f=19) ideal öğretmen örneği çizmekte kullanılan
özellikler olarak ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerin mesleki yeterliliklerine ilişkin çok az
ifade
bulunmakta,
iletişimsel
özelliklerine
ilişkine
ifadelerde,
“emretmemeli”,
“aşağılamamalı”, “diyaloga geçebilmeli”, “doğru konuşmalı” vs. gibi ifadeler yer almakta,
öğrencilere karşı tutumlarda ise özellikle öğrencilerin öğretmenlerden şefkat ve sıcaklık
beklentileri göze çarpmaktadır. Aşağıda kimi katılımcı ifadeleri sunulmuştur.
Bence samimî yani arkadaş gibi olması lazım. Çünkü öğretmen katı olmamalı bazı öğretmenlere
gidip de bir soruyu sormaktan korkuyorsun ama bazılarına da her derdini söyleyebiliyorsun.
(Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
Öğretmen iyi olduğu sürece illaki diyalog iyi olur. Öğretmen huysuz olursa olmaz. İyi bir
öğretmen öğrenci ilişkisinde asıl olan öğretmendir.(Elektronik bölümü öğrencisi)
Eğer benim dersime giriyorsa öğretmen, sadece benimle değil tüm sınıfla iyi bir diyalogda
geçirebiliyorsa derste sohbette, öyle olabilmeli. (Kimya bölümü öğrencisi)
Yani karşıdaki öğretmen öğrencisine o sevgiyi verebilmeli bence. Yani onun bir öğrencisi
olduğunu onu öğrenci olarak sevdiğini , öğrenciye bir şeyler öğretmek için çaba göstermeli.
Öğrencinin üstüne düşmeli. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Çoğunlukla hocalar dediğim gibi erkeklere daha çok ilgi gösteriyorlar. Mesela meslek
derslerinde çoğunlukla erkeklerle daha çok ilgileniyorlar. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
131
Öğrencilerin bu ifadelerinde öğretmenlerin öğrencilere yönelik tutumlarında
cinsiyet eşitliğini gözetmeleri gerekliliğine yönelik kimi vurgular da ilgi çekicidir.
‘İdeal
öğrenci’
davranışlarına
ilişkin
ifadelerde
ise,
“öğrencilerin
öğretmenlerini dinlemeleri”, “saygılı olmaları”, “akıllı ve uslu olmaları” ve “ciddi
olmaları”nın gerekliliği vurgulanmıştır.
‘Öğrenci öğretmen ilişkisinin niteliği’ne ilişkin olarak üretilen cevaplarda ise,
ilişkinin çok samimi olmaması gerektiği ile seviyeli, disiplinli, ancak arkadaşça olması
gerektiğine dair görüşler belirtilmiştir (f=9).
Yukarıda açıklanan bulgularda da görülmektedir ki, katılımcılar gözünde
öğretmenin önemi büyüktür, ancak öğrenci öğretmen ilişkisi, katılımcılarca öğretmen
merkezli tanımlanmaktadır. Bu bulgudan yola çıkılarak, katılımcıların öğretmenleri ile
paylaşımlarını irdeleyen aşağıdaki bulgular daha da önem kazanmaktadır.
Katılımcıların çeşitli tanımlamalar yaptıkları öğretmen-öğrenci ilişkisine ilişkin
hangi yaşantıları yaşadığını anlamak için ise, katılımcılara sorulan “Öğrenci öğretmen
ilişkileri/iletişimi deyince aklınıza neler gelir?” sorusuna ek olarak “Bu açıdan siz
öğretmenlerinizle neler paylaştığınızı düşünüyorsunuz?” sorusu sorulmuş ve bunun
sonucunda elde edilen verilerin analizi sonucunda ise şu bulgulara ulaşılmıştır.
Katılımcı ifadelerinin yarısına yakını ‘Öğretmenlerimle paylaşımım çok az ya
da hiç yok’ yönünde iken, katılımcı ifadelerinin geriye kalan büyük bir bölümü ise,
‘Öğretmenlerimle paylaşımlarım iyi ya da çok iyi’ şeklinde üretilmiştir.
Katılımcılara öğrenci öğretmen ilişkileri hakkındaki fikirleri sorulduktan sonra
öğretmenleri ile neler paylaştıklarının sorulduğu soruya yanıt olarak öğrencilerin bir kısmı
“öğretmenleri ile sorunlarını paylaşmadığını”, “konuşmadığını”, ya da “konuştuğu halde
özel problemlerini paylaşmadığını” ifade etmiştir. Bu yanıtlar, ‘öğretmenlerimle
132
paylaşımım çok az ya da hiç yok’ şeklinde kategorize edilmiştir. Öğrencilerin geriye kalan
kısmı ise, “öğretmenleri ile arkadaş gibi olduklarını”, “öğretmenleri ile her şeylerini
paylaştıklarını” ya da “kısmen bazı öğretmenleri ile örneğin bölüm öğretmenleri ile samimi
olduklarını” ifade etmişler ve bu yanıtlar da ‘öğretmenlerimle paylaşımlarım iyi ya da çok
iyi’ şeklinde kategorize edilmiştir.
Yanıtlar, bölümler açısından irdelendiğinde, elektrik ve makine ressamlığı
bölümündeki öğrencilerin, genelde öğretmenleri ile paylaşım problemleri yaşadıkları, buna
karşılık diğer bölüm öğrencilerinin çoğunluğunun öğretmenleri ile iyi ilişkilere sahip
olduğu ve paylaşımlarının güçlülüğü dikkat çekmektedir.
VI.2.5 Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının, Arkadaşlık
İlişkilerine, Öğrenci-Öğretmen İlişkilerine ve Ders Yaşantılarına Yansımaları
Konusundaki Görüşleri
VI.2.5.1 Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının Arkadaşlık İlişkilerine
Yansımaları
Meslek liselerinde az kız öğrenci olmasının arkadaşlık ilişkilerine yansımaları
hakkındaki katılımcı görüşlerinin anlaşılması için, katılımcılara
“Okulunuzda ve
sınıfınızdaki kız öğrenci sayısı şu an olduğundan daha fazla olsaydı erkek öğrencilerle
ilişkilerinizde neler değişirdi? ve “Okulunuzda ve sınıfınızdaki kız öğrenci sayısı şu an
olduğundan daha fazla olsaydı kız öğrencilerle ilişkilerinizde neler değişirdi?” soruları
yöneltilmiş, ilgili analiz sonuçlarına ilişkin tablolar ise erkek ve kız öğrencilerle ilişkiler
için ayrı ayrı düzenlenen Tablo 6.2.5.1.1 ve Tablo 6.2.5.1.2’de sunulmuştur.
Tablo 6.2.5.1.1’de de görüldüğü gibi katılımcılar, okullarındaki ya da
sınıflarınki kız öğrenci sayısının artması durumunda erkek öğrencilerle olan ilişkilerinde,
133
‘taciz azalırdı’ (%18), ‘değişen bir şey olmazdı’ (%31), ‘erkek öğrencilerle ilişkilerimiz
daha samimi olurdu’ (%13), ‘erkek öğrenci tutumları olumlu yönde değişirdi’ (%26),
‘daha rahat ederdim’ (%5) ve
‘erkek öğrencilerle daha az samimi olurdum’ (% 8)
şeklinde görüşlerini dile getirmişlerdir.
Tablo 6.2.5.1.1
Kız Sayılarının Artmasının, Katılımcıların Erkek Öğrencilerle Olan Arkadaşlık İlişkilerine
Yansımaları Hakkındaki Görüşler.
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f %
f
%
f % f %
f
%
f
% f %
Taciz azalırdı
2
33
2
25
-
-
2
40
1
33
-
-
7
Değişen bir
şey olmazdı
3
50
-
-
-
-
3
60
-
-
6
38
12 31
-
-
3
38
-
-
-
-
-
-
2
13
5
-
-
3
38
-
-
-
-
-
-
7
44
10 26
-
-
-
-
-
-
-
-
1
33
1
6
2
5
1
17
-
-
1 100 -
-
1
33
-
-
3
8
6 100
8
101
3
99
16
Erkek
öğrencilerle
ilişkilerimiz
daha samimi
olurdu.
Erkek öğrenci
tutumları
olumlu yönde
değişirdi
Daha rahat
ederdim
Erkek
öğrencilerle
daha az
samimi
olurdum
Toplam
1 100 5 100
18
13
100 39 101
Katılımcıların bu soruyla ilgili verdiği cevaplar, katılımcıların sayısal
olarak az olma durumları dolayısı ile erkek öğrencilerle şu anda sahip oldukları yaşantıları
göstermesi açısından da önem taşımaktadır.
134
Katılımcılar, erkek öğrencilerin kimi sözel ve fiziksel taciz içeren
davranışlarının, kız öğrenci sayısının artması durumunda olmayacağını ya da azalacağını
düşündüklerini ifade etmişler ve bu yöndeki ifadeler ‘taciz azalırdı’ şeklinde kategorize
edilmiştir. Tacizle ilgili olarak bir öğrenci,
İlk geldiğimiz sene öğrenciler sürekli asıldılar. Kız öğrenci sayısı fazla olsaydı, bu tür olaylar
fazla olmazdı olsa da tek tük olurdu.(Elektronik bölümü öğrencisi)
diyerek özellikle ilk sene yaşadığı okul deneyimindeki olumsuzluklara dikkat çekmiştir. Bir
diğer öğrenci ise:
Ben kızların fazla olmasını isterim. Kızlar biraz daha rahat edebilirler. O açıdan. Çünkü bu
okulda erkek öğrenciler çok olduğu için, her kız istediği tarzda hareket edemiyor. İstediği
şekilde merdivenden çıkamıyor. Ben mesela merdivenden çıkarken, en son ben çıkıyorum. Daha
doğrusu her kız olarak en son çıkıyor. Biz bu merdiveni kullanmak istedik, hocalar kabul
etmedi….Mesela grup halinde 3 kişi gidiyoruz. Koridorda yürüyoruz yada bahçede yürüyoruz,
laf atmalar oluyor, veyahut ta şu senin bu benim demeler çok oldu genellikle. Yani konuşmak
istediğimiz şeyleri rahatça konuşamıyoruz. Mesela şaka yapalım dedik, rahatça şaka
yapamıyoruz aramızda. (Kimya bölümü öğrencisi)
ifadelerini kullanmıştır. Bu ifadede ise, erkek öğrenci tacizlerinin, kız öğrencilerin okul
yaşantıları üzerindeki kimi olumsuz etkileri görülmektedir. “Şaka yapamama”, “tek başına
dolaşamama”, “merdivenden en son çıkma” vb. gibi sindirilme, bastırılma, ikincil ve arka
plana itilme gibi etkiler, tacizin neden olduğu etkilerdir. Katılımcılar bu etkilerin varlığının
kız öğrencilerin sayısının daha fazla olması durumunda azalacağını ifade etmektedirler.
Katılımcı ifadelerinin %13’ünde görüldüğü üzere kız öğrenciler, okul ya da
sınıflarındaki kız öğrenci sayılarının artmasının, erkek öğrencilerin tutumlarını, “daha
kibar olma, dillerini değiştirme, saygılı ve seviyeli olma, kızların varlığından haberdar
olma” şeklinde değiştirebileceğine inandıklarını belirtmişlerdir. Bu yöndeki ifadeler ‘erkek
135
öğrenci tutumları olumlu yönde değişirdi’ şeklinde kategorize edilmiştir. Aşağıdaki
katılımcı ifadesi bu kategoride yer alan ifadelere örnek olarak gösterilebilir.
Bayanlar çoğunlukta olsaydı belki daha rahat edebilirdim. Ben okulda rahatım zaten benim için
böyle ama başkaları için değişebilirdi. Bayanların olduğu yerde en azından onlar dillerini biraz
daha değiştirebilirdi. Yani küfür falan. Çoğu kez küfür ettikleri kavga ettikleri oluyor.
Yokmuşuz gibi evet davranıyorlar. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Bu cümlelerdeki “erkek öğrencilerin dili” ifadesi, erkeklerin rast gele ve
küfürlü konuşmalarını anlatmak için kullanılmış olmakla birlikte kız öğrencilerin “yokmuş
gibi” kabul edilmeleri ile de ilgili bir durumu işaret etmektedir. Kızların sayısal olarak az
olması, kendini ifade edebilme ve okul içerisinde rahatça dolaşma gibi okul içinde kızların
var olma koşullarını da etkileyen bir duruma vurgu yapmaktadır.
Katılımcı ifadelerinin %31’lik bir bölümünde ise, kız öğrenci sayısının sınıfta
ya da okulda artmasının erkek öğrencilerle ilişkilerinde herhangi bir etkisi olmayacağı
belirtilmiştir. Bu yöndeki ifadeler, özellikle kimya (%60), harita kadastro (%50) ve
bilgisayar bölümü öğrencilerine (%37) aittir. Kimya bölümündeki kız öğrenci sayılarının
fazla oluşu, bilgisayar bölümündeki kız sayısının da diğer bölümlere göre görece fazla
oluşu, bu bulgulara neden olabilir. Ancak, bölüm ya da sınıftaki kız ve erkek öğrenci
sayılarının azlığı ya da çokluğu, sınıf içerisinde erkek öğrencilerle olan ilişkilere
yansıyabilirken, okul genelinde kız öğrenci sayılarının az oluşu, adı geçen olumsuz etkilere
yol açabilmektedir.
Cevapların geriye kalan %8’lik bölümünde ise, kız öğrenci sayılarının
artmasının, ‘erkek öğrencilerle daha az samimi olma’ yönündeki etkisini vurgulamakta ve
şu anda kızların, sayıca az olmaları nedeni ile, mecburen erkek öğrencilerle arkadaşlık
yaptıklarına dikkat çekilmektedir.
136
Tüm kategoriler beraber ele alındığında ortaya çıkan sonuç, kız öğrenci
sayısının artması ile beraber, katılımcıların, erkek öğrencilerle olan okul yaşantılarında
büyük oranda (%62) “taciz azalır” (%18), “erkek öğrenci tutumları olumlu yönde değişir”
(%26), “erkek öğrencilerle ilişkilerimizde daha
samimi olurduk” (%13), “daha rahat
ederdim” (%5) şeklinde olumlu değişiklikler beklemeleridir. Bu sonuç katılımcıların erkek
öğrencilerle olan ilişkilerinin de fotoğrafını sunmaktadır. Kız öğrencilerin meslek
liselerindeki sayısal azınlıkları, erkek öğrencilerle arkadaşlık ilişkilerinde, toplumsal
cinsiyet temelli olumsuz yaşantıları deneyimlemelerine yol açabilmektedir.
Katılımcıların, okullarındaki kız sayılarının artmasının bir yansıması olarak, kız
öğrencilerle arkadaşlık ilişkilerindeki değişikliklere yönelik görüşleri “Okulunuzda ve
sınıfınızdaki kız öğrenci sayısı şu an olduğundan daha fazla olsaydı kız öğrencilerle
ilişkilerinizde neler değişirdi?” anlaşılmaya çalışılmış ve ilgili analiz sonuçlarına ilişkin
bulgular Tablo 6.2.5.1.2 ‘de sunulmuştur.
Tablo 6.2.5.1.2
Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Sayısal Olarak Az Kız Öğrenci Olmasının,Kız
Öğrencilerle Olan Arkadaşlık İlişkilerine Yansımaları Hakkındaki Görüşleri
Harita
Makine
Elektrik
kadastro Ressamlığı
Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
-
-
1
50
-
-
2
50
1
50
4
36
8
35
-
-
1
50
-
-
-
-
1
50
3
27
5
22
2
67
-
-
1
100
1
25
-
-
3
27
7
30
Olumsuz etkilenirdi
1
33
-
-
-
-
1
25
-
-
1
9
3
13
Toplam
3
100
2
100
1
100
4
100
2
100
11
99
23 100
Olumlu etkilenirdi
Değişmezdi
Daha çok
arkadaşım
olurdu
Daha çok
şey
paylaşırdım
137
İfadelerin %52’sine göre kız öğrenciler, okul ya da bölümlerinde kız öğrenci
sayısının artması ile kız öğrencilerle arkadaşlık ilişkilerinin olumlu yönde etkileneceğini
ifade
etmektedir.
etkileneceğini
İfadelerin
ifade
sadece
edilirken,
%13’ünde
%35’inde
ise
arkadaşlık
varolan
ilişkilerinin
ilişkilerin
olumsuz
değişmeyeceği
belirtilmektedir. Kız arkadaşlarla ilişkilerin özellikle olumlu yönde gelişeceğini belirten
ifadelerde dikkati çeken bir diğer yön ise, kızların sayısal olarak artması ile, “okul içinde
daha rahat edeceklerini”, ifade etmiş olmalarıdır. Bu ifadeler, katılımcıların birçok soruda,
okul ve sınıf içerisinde sayısal azlıklarından dolayı kendilerini rahatsız hissettiklerini ifade
ettikleri, kimi zaman sayıları az olduğu için karar mekanizmalarında söz sahibi
olamadıklarını belirttikleri de düşünüldüğünde şaşırtıcı olmamaktadır. Örneğin kimi
katılımcılar, bazı zamanlar, sınıf içinde dersin işlenip işlenmemesine erkek öğrencilerin
karar verdiğini, kendilerinin dersin işlenmesi yönündeki isteklerinin az oldukları için
dikkate alınmadığını ve dersin işlenmediğini belirtmiştir. Katılımcılar, sayılarının artması
ile beraber genel olarak hem kız hem de erkek öğrencilerle ilişkilerinin olumlu yönde
etkileneceğini vurgulamaktadırlar.
Okullarında kız öğrenci sayısının artmasının, kız öğrencilerin kendi aralarındaki
arkadaşlık ilişkilerini etkilemeyeceğini belirten bir öğrenci;
Benim etkilenmez. Çünkü ben herkesle aynı şeyi paylaşıyorum (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
şeklinde görüş belirtirken, diğer bir öğrenci:
Arkadaşlık ilişkileri iyi olurdu yani. Çünkü sadece aynı kızla değil de, değişik insanlarla da
insan tanışmak istiyor, arkadaşlık yapmak istiyor. O yüzden çok iyi olurdu. Şu an mecburiyetten
biraz da konuşacaksın. Belki sevmiyorsun onun huyunu ama, kız olmadığı için mecburen onunla
konuşuyorsun. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
138
ifadelerini kullanarak bu durumun olumlu etkisine değinmiş, diğer taraftan bir diğer
öğrenci ise:
Çok şey değişirdi. Kızlar arasında o benim sevgilim, saç yolmalar bağırmalar, çağırmalar çok
daha fazla olurdu. Benimle ilgili hiçbir sorun olmazdı. Beni sevmeyen kız sayısı artardı sadece.
(Bilgisayar bölümü öğrencisi)
şeklinde görüş belirterek, kız öğrenci sayısının artması durumunda kızlar arası arkadaşlık
ilişkilerinin zedeleneceğini ifade etmiştir.
VI.2.5.2 Meslek Liselerinde Sayısal Olarak Az Kız Öğrenci Olmasının, ÖğrenciÖğretmen İlişkilerine Yansımaları
Katılımcılara, “Okulunuzda ve sınıfınızdaki kız öğrenci sayısı şu an
olduğundan daha fazla olsaydı, öğretmenlerinizle ilişkilerinizde neler değişirdi?” sorusu
yöneltilerek, kız öğrencilerin sayısal olarak az oluşunun, öğrenci-öğretmen ilişkilerine
yansımaları anlaşılmaya çalışılmış, sonuçlar Tablo 6.2.5.2’de sunulmuştur.
Tablo 6.2.5.2 den de görüldüğü gibi katılımcı ifadelerinin %46’sı, ‘tutumlarda
eşitlik’ (%12), ‘hitapta eşitlik’ (%8), ‘görünümde eşitlik’ (%10), ‘önyargı’ (%6), ve ‘pozitif
ayrımcılık olmazdı’ (%10), kategorilerinde kümelenmiştir. Görüşlerde ağırlıklı olarak kız
öğrenci sayısının artmasının, ‘öğretmenlerini cinsiyete dayalı tutum ve davranışlarda eşit
bir tutum sergileme’ yönünde değiştireceği belirtilmektedir. İfadelerin %16’sı, öğrenci
öğretmen ‘ilişkisinin değişmeyeceği’ni, %12’si ise ‘olumsuz etkileneceği’ni içermektedir.
Buna karşılık, katılımcı ifadelerinin %16’sı, kız öğrenci sayısının artmasının, öğrenci
öğretmen ilişkilerindeki ‘paylaşımı arttıracağı’nı vurgularken, %8’i ise aynı durumun
‘sınıf yönetimine olumlu etkiler’ yapacağını belirtmektedir.
139
Tablo 6.2.5.2
Cinsiyete dayalı tutum ve davranışlarda eşitlik
Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Sayısal Olarak Az Kız Öğrenci Olmasının, Öğrenci
Öğretmen İlişkilerine Yansımaları Konusundaki Görüşleri
Harita Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f % f
%
f % f % f
%
f
% f %
Tutumlarda
eşitlik
Hitapta
eşitlik
-
1
13
-
-
-
-
1
100
4
16
6 12
33
-
-
-
-
-
-
-
-
2
8
4
-
-
-
-
-
-
-
-
-
5
20
5 10
-
-
2
25
-
-
-
-
-
-
1
4
3
1
17
2
25
-
-
1 14 -
-
1
4
5 10
1
17
-
-
1
50
3 43 -
-
3
12
8 16
-
-
-
-
1
50
2 28 -
-
3
12
6 12
1
17
3
38
-
-
-
-
-
4
16
8 16
1
17
-
-
-
-
1 14 -
-
2
8
4
2
Görünümde
eşitlik
Önyargı
Pozitif
ayrımcılık
olmazdı.
Değişmezdi.
Olumsuz
etkilenme
Paylaşımın
artması
Sınıf yönetimine
olumlu etkiler
Toplam
6 101 8
101
-
2 100 7 99 1
100
8
6
8
25 100 49 100
Bulgular incelendiğinde, katılımcı ifadelerinin büyük bir kısmının, kız sayısının
artması durumunda, öğrenci-öğretmen ilişkisine ilişkin olarak, öğretmenlerinin cinsiyete
dayalı eşit davranış ve tutum sergileyeceğini bekledikleri görülmektedir.
Katılımcıların,
öğretmenlerinin
kız
ve
erkek
öğrencilere
eşit
tutum
sergileyebileceğine yönelik görüşleri ‘tutumlarda eşitlik’ olarak kategorize edilmiştir.
140
Sınıfında ve okulunda kız öğrenci sayısının artması durumunda, öğretmenlerinin kız ve
erkek öğrencilere eşit şekilde tutum sergileyeceğini belirten bir öğrenci:
Bize en azından eşit yaklaşırlardı diye düşünüyorum. Ayrım falan yapmazlardı diye
düşünüyorum. Çünkü birçok öğretmen ayrımcılık yapıyor. Biz burada fazlalık gibi
düşünülüyoruz. Burası erkek lisesi gibi görülüyor. Kızlar az olduğumuz için, kızların bu okulda
ne işi var diye düşünülüyor. Öyle bir ayrımcılık var. Önyargılı düşünüyorlar. (Makine ressamlığı
bölümü öğrencisi)
şeklinde görüşünü bildirmiştir. Benzer şekilde bilgisayar bölümünden diğer iki katılımcı da
şu ifadeleri kullanmışlardır.
…. şu anda [öğretmenlerin] tavırları, konuşmaları hareketleri daha çok erkeklere ağırlık verecek
şekilde. Yani biraz arada harcanıyormuşuz gibi. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
[Kız sayısı artsa ] Erkek öğretmenler kızların bir şeyler yapabileceklerine inanırlardı. Yardımcı
olurlardı. Yani bizi o konularda eğitirlerdi. Ama şu anda sonuçta 2 kızdır, 3 kızdır yaparlar
mutlaka geçerler diye öyle. Ama erkeklerde öyle değil. Onların üstüne düşüyorlar. (Bilgisayar
bölümü öğrencisi)
Yukarıdaki ifadelerde, öğrenciler, öğretmenleri ile olan ilişkilerinde toplumsal
cinsiyete dayalı problemlerin varlığına dikkat çekmektedir. Aynı zamanda sorunun
soruluşu itibari ile katılımcılar, sayısal olarak az oluşlarını bu problemlerle ilişkilendirerek,
kız ve erkek öğrencilerin sayısal eşitliğinin, öğretmenlerin toplumsal cinsiyete dayalı eşit
tutum sergilemelerindeki etkisine de dikkat çekmektedirler.
Katılımcılar, kız öğrenci sayısının artmasının, öğretmenlerinin öğrencilere
hitaplarındaki toplumsal cinsiyet endeksli kimi ifadeleri değiştireceğini vurgulamışlardır.
Katılımcıların bu yöndeki görüşlerini aktaran ifadeler ‘hitaplarda eşitlik’ adı altında
kategorize edilmiştir.
Katılımcılardan birisi:
141
Erkekler çoğunlukta olunca sürekli beyler diyorlar işte [öğretmenler], “hadi oğlum şöyle yap”
gibi işte. Öğretmenler kız az olunca, birde sürekli erkeklerin dersine girince böyle oluyor. Bu
değişebilirdi. (Harita kadastro bölümü öğrencisi)
ifadelerini kullanarak, öğretmenlerin hitaplarında sürekli “beyler” ifadesini kullanmasını,
kız öğrenci sayısının az olmasına ve öğretmenlerin sürekli erkek öğrencilerin dersine
girmesine bağlamaktadır. Böylelikle katılımcı, öğretmenin eşitlikçi olmayan tutumuna
mantıksal kimi nedenler bulmaya çalışmaktadır.
Diğer bir katılımcı ise:
Mesela hoca içeri giriyor. “Oturun baylar, böyle yapmayın baylar” diyorlar. Hiç “kızlar bunu
yapmayın” demiyorlar. “Baylar ve bayanlar” demiyorlar. Sadece baylar lafını kullanıyorlar. Ben
buna dikkat ediyorum yani.
ifadelerini kullanmıştır.
Katılımcı ifadelerinden bir kısmı aynı soruya ilişkin verdiği yanıtlarda,
öğretmenlerin kız ve erkek öğrencilere eşit olmayan tutumlarını betimlemek için “Biz
kayboluyoruz arada”, “kızlar pek görünmüyor” ifadelerini kullanmışlardır. Bu ifadelerde,
katılımcılar, öğretmenlerinin kendilerine öğrenci olarak gereken değeri vermediğini
anlatmaya çalışmakta ve bunu “görünmezlik” metaforu ile tanımlamaya çalışmaktadırlar.
Kız öğrencilerin ‘görünmez’ oluşu, katılımcıların öğretmenlerle ilişkilerinin dışında, aynı
zamanda derslere katılımlarını ve okulda birey olarak algılanmalarını da engelleyen bir
durum meydana getirmektedir. Katılımcıların bu yönde kullandıkları ifadeleri ‘görünümde
eşitlik’ kategorisini oluşturmuştur.
“Biz burada fazlalık gibi düşünülüyoruz.” ve “[kızlar fazla olsaydı] öğretmenler
kızların bir şeyler yapabileceklerine inanırlardı.” gibi ifadelerde, öğretmenlerin, kız
142
öğrencilerin
akademik
anlamda
başarılı
olamayacaklarına
olan
önyargıları
vurgulanmaktadır. Bu yöndeki ifadeler ‘önyargı’ kategorisi altında incelenmiştir.
Cinsiyete dayalı tutum ve davranışlarda eşitlik üst kategorisi altındaki son
kategoride ise, katılımcılar, kız öğrencilerin az olması nedeni ile öğretmenlerinden pozitif
yönde bir ayrımcılık gördüklerini, öğretmenlerinin kendilerine avantajlı davrandığını, ve
kız sayısının artması ile de bu avantajları yitireceğini ifade etmişlerdir (%10). Bu yöndeki
ifadeler ‘pozitif ayrımcılık olmazdı’ şeklinde kategorize edilmiştir.
Katılımcı ifadelerinin %16’sı, kız öğrenci sayısının artmasının, öğretmenlerin
öğrencilerle olan ilişkilerini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemeyeceğini vurgularken,
katılımcıların sadece %12’si, kız öğrencilerin sayısının artmasının öğrenci öğretmen
ilişkisini zedeleyeceğini belirtmiştir. Sınıfının ve bölümünün tek kız öğrencisi olan bir
katılımcı “[kız öğrenci sayısı artsaydı] daha geveze olurdum ve öğretmenlerin gözünden
düşerdim. Sınıfta da sürekli konuşurdum” (Elektrik bölümü öğrencisi) ifadelerini
kullanmıştır. Diğer bir öğrenci ise kız öğrenci sayısındaki artışın öğrenci öğretmen
ilişkilerinde “öğretmenlerin kızlara daha sert davranması” şeklinde olumsuz bir etki
yapabileceğini belirtmiştir.
Katılımcı ifadelerinden %16’sı, kız öğrenci sayısındaki artışın, öğrenci
öğretmen arasındaki paylaşımları arttıracağını vurgulamış ve bu ifadeler ‘paylaşımın
artması şeklinde kategorize edilmiş, %8’i ise, kız öğrencilerin daha “uysal” “ağırbaşlı” ve
“söz dinleyen” kişiler olması nedeni ile, kızların sayısının artmasının, öğretmenlerin sınıf
yönetimini kolaylaştıracağını vurgulamışlar ve bu yöndeki ifadeler de ‘sınıf yönetimine
olumlu etkiler’ kategorisi altında incelenmiştir.
Kız öğrenci sayısının artmasının, öğretmenleri ile paylaşımlarını arttıracağını düşünen bir
katılımcı:
143
Öğretmenlerle daha samimi olur, daha çok şey paylaşıyor olurduk. Aslında öğretmene de bağlı
ama herhalde daha iyi olurdu. Şimdi sayı az, ister istemez paylaşamıyoruz. Çekiniyoruz.
(Makine ressamlığı öğrencisi)
ifadelerini kullanarak öğretmenleri ile paylaşımının yetersizliğini de vurgulamıştır. Diğer
taraftan paylaşımın yanında kız öğrenci sayısının artışının, öğretmenlerin sınıf yönetimini
kolaylaştıracağını düşünen bir katılımcı ise:
Öğretmenle bir şeyi paylaşırken daha rahat olabilirdiniz. Hocanın sınıfı daha iyi idare etme gibi
bir şansı olurdu. Erkek çoğunluğunda kavga gürültü patırtı olur. Kız artsa, öğretmen çok rahat
ederdi. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
ifadeleri ile erkeklerin sınıf içerisindeki aktifliğine vurgu yapmaktadır. Diğer bir katılımcı
da benzer bir şekilde, kızların erkeklere göre suskun, itaatkar, saygılı özelliklerine vurgu
yaparak aşağıdaki ifadeleri kullanmıştır:
Şimdi nasıl diyim. Kızların belli bir mühleti vardır. Kızlara sus dedin mi susar. Yani ağır laf
kullandın mı kız öğrencilere zaten alınır, sessizce kalır. Ama bir erkeğe ağır laf kullandın mı, o
tamam. Sonucu kavgaya dönüşür. Yani kız öğrenci saygı yönünden daima dürüsttür. Saygılı bir
öğrencidir. Yani kız çok olsaydı hocaların bu yönden avantajı büyük olurdu diye düşünüyorum.
İstediği zaman susarlardı öğrenciler.(Kimya bölümü öğrencisi)
Katılımcı ifadeleri bölümler açısından irdelendiğinde özellikle makine
ressamlığı (%50), harita kadastro (%63) ve bilgisayar (%52) bölümündeki katılımcılara ait
ifadelerin, kız öğrenci sayısının artması ile öğretmenlerinin cinsiyet eşitliğine ait
davranışlar sergileyeceğine dair beklentilerine vurgu yaptıkları dikkat çekmektedir.
VI.2.5.3 Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının Ders Yaşantılarına
Yansımaları
Katılımcılara, “Okulunuzda ve sınıfınızdaki kız öğrenci sayısı şu an
olduğundan daha fazla olsaydı, ders yaşantılarınızda neler değişirdi?” sorusu yöneltilerek,
144
kız öğrencilerin sayısal olarak az oluşunun, katılımcıların ders yaşantılarına yansımaları
anlaşılmaya çalışılmış, sonuçlar Tablo 6.2.5.3’de sunulmuştur. Kimya bölümündeki
katılımcılara ise, sınıflarındaki kız öğrenci sayısı erkeklerden fazla olduğu için bu soru
“Sınıfınızdaki erkek öğrenci sayısı şu an olduğundan daha fazla olsaydı, ders
yaşantılarınızda neler değişirdi?” şeklinde, değiştirilerek sorulmuştur.
Tablo 6.2.5.3
Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerinde Az Kız Öğrenci Olmasının Ders Yaşantılarına
Yansımalarına Yönelik Görüşleri
Harita
Makine
Elektrik Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f %
Derse katılımım
artardı
Kız ve erkek
öğrenciler
arasındaki
rekabet artardı
Derste daha rahat
ederdim
Öğretmenin sınıf
yönetimi
kolaylaşırdı
Kızlar arasındaki
konuşma artardı
Çok etkilenmezdi
Diğer
Toplam
2
33
-
-
-
-
1
50
10
42
13
35
1
17
2
40
-
-
-
-
2
8
5
14
2
33
1
20
-
-
-
-
2
8
5
14
-
-
1
20
-
-
-
-
2
8
3
8
-
-
-
-
-
-
-
-
2
8
2
5
1
17
-
-
-
-
1
50
4
17
6
16
6
100
1
5
20
100
-
-
2
100
2
24
8
99
3
37
8
99
Kız öğrenciler, ifadelerinin çoğunluğuna göre (%71), okullarında ve sınıflarında
kız öğrenci sayısının artması durumunun, ders yaşantılarına yansımalarını, ‘derse katılımım
145
artardı’ (%35), ‘kız ve erkek öğrenciler arasındaki rekabet artardı’ (%14), ‘derste daha
rahat ederdim’ (%14), ‘öğretmenin sınıf yönetimi kolaylaşırdı’ (%8) şeklinde olumlu
beklentileri barındıran ifadelerle yanıtlamışlardır. Katılımcı ifadelerinin %16’sında, kız
öğrenci sayılarındaki
artışın, ‘ders yaşantısını etkilemeyeceği’ belirtilirken, yalnızca
%5’inde kız öğrencilerin artışının ders yaşantılarına etkisi olarak, ‘kızlar arasındaki
konuşma artardı’ kategorisinde yer alan, ders yaşantılarının olumsuz etkileneceği
yönündeki ifadeler vurgulanmıştır. Ayrıca katılımcı ifadelerinin %8’i de bu durumun olası
‘diğer’ etkilerini vurgulamıştır.
Kimya bölümündeki öğrencilerin tamamı ise, sınıfındaki erkek öğrenci
sayısının artmasının ders yaşantılarındaki yaratacağı olası etki konusundaki görüşlerini,
‘erkek öğrencilerin sayısı artsa rahat etmezdim’ şeklinde kategorileştirilen olumsuz
beklentilerin yer aldığı ifadelerle anlatma yolunu seçmişlerdir.
Bulgular incelendiğinde, kız öğrenci sayısındaki artışın en çok derse katılımı
etkileyeceğinin vurgulandığı görülmektedir. Bu yöndeki ifadelerde katılımcılar sınıfta daha
fazla kız öğrenci olması durumunda, “öğretmenden söz isteme”, “parmak kaldırma”,
“anlamadığı yeri dile getirme”, “tahtaya kalkma” gibi sınıf içi ders aktivitelerine daha rahat
katılabileceklerini ifade etmişlerdir. Bu ifadeler ‘derse katılımım artardı’ şeklinde
kategorize edilmiştir. Aşağıdaki ifadeler, kız öğrenci sayılarının sınıfta az olmasından
kaynaklı olarak, katılımcıların ders içi aktivitelere katılımında yaşadığı kimi sıkıntılara
işaret etmektedir.
Bazen oluyor çekiniyorsun, tahtaya kalkmaktan, yanlış bir şey yapmaktan, parmak kaldırmaktan
çekiniyorsun ama, bence bunlar biraz daha azalabilirdi diye düşünüyorum. (Harita kadastro
bölümü öğrencisi)
146
Kızlar daha çok katılırdı derse. Şimdi kızlar az olduğu için, erkekler hep katıldığı için kızlar
geride kalıyor yani. Pek parmak kaldırmıyorlar, yani bir derse katılamıyorlar doğru düzgün,
erkekler çok olduğu için her şeye daha çok atılıyorlar. Biraz da çekingenlik oluyor yani.
(Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Katılımcı ifadelerinin %14’ü, sınıflarındaki kız öğrenci sayısının artması
durumunda, şu anda sınıf içerisinde var olmayan kız öğrenci - erkek öğrenci rekabetini
doğuracağını ve bunun da ders yaşantılarına olumlu etki yaratacağını ifade etmişlerdir. Bir
katılımcı bu yöndeki görüşlerini aşağıdaki gibi ifade etmiştir:
Sonuçta kızları etkilemeye çalışan erkekler, erkeklerin gözüne girmeye çalışan kızlar, hocayla
gırgır yapalım muhabbetler daha çok artacaktı. Aslında ders içinde tetikleyici [olumlu anlamda]
bile olurdu. Düşünsenize, dersi zayıf bir erkek öğrenci, çalışkan bir kız, ona nasıl yanaşsam da
ders çalışsam diye ders çalışması artabilir, yararlı olabilir. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Diğer taraftan katılımcı görüşlerinin bir kısmında (%14) kız öğrenci sayısının
artmasının psikolojik yönden rahatlatıcı etkilerine değinilmiştir. Bir katılımcının da ifade
ettiği gibi, “Derste daha rahat ederdim. Derse katılırken, kalkarken, en azından senin gibi
birileri olduğunu bilmek insanı rahatlatırdı” gibi ifadeler bu durumu anlatmaktadır.
Katılımcı ifadelerinin bir diğer bölümü (%8), kız öğrencilerin artışının, daha
önceki bulgularda da değinildiği gibi, öğretmenlerin sınıf yönetimlerine olumlu etkileri
olacağına değinmiş, bu görüşlerini de kızların “uysal” ve “ağırbaşlı” olmaları gibi
özelliklere dayandırmıştır. Kadın ve erkeğe farklı psikolojik ve fiziksel özellikler
atfedilmesine dayanan bu görüşler
toplumsal cinsiyete dayalı kalıp yargılara örnek
oluşturmaktadır.
Katılımcı ifadelerinin yalnızca %5’inde, kız öğrenci sayılarının artmasının ders
yaşantılarını olumsuz etkileyeceğine değinilmiştir. Bu olumsuz etki ise “derste kız
147
öğrenciler arası konuşmaların artacak olması” ifadeleri ile belirtilmiştir. Katılımcı
ifadelerinin %16’sı ise bu durumun herhangi bir etkisi olmayacağını içermektedir. Diğer
taraftan %8’lik bir ifade grubu ise, “Oğlum sus”lar, “kızım sus” olurdu”, “erkekler dersi
dinleyip dinlememe konusunda söz sahibiler. Bu değişirdi. Dersi dinleyebilirdik” gibi
‘diğer’ kimi etkilerden bahsetmişlerdir.
Kız öğrenci sayılarındaki artışın okul yaşantılarına etkisi konusundaki görüşler
genel olarak olumlu ve olumsuz etkiler olarak gruplandırıldığında; görüşlerin %71’inin,
olumlu etkilere, %16’sının her hangi bir etki oluşturmayacağı, yalnızca %5’inin ise ders
olumsuz etkilerin söz konusu olacağı şeklinde ayrıştığı görülmektedir. Bulgular, bölümler
arasında karşılaştırmalar yapılarak incelendiğinde ise, bölümler açısından yanıtların
anlamlı şekilde ayrışmadığı görülmektedir.
VI.2.6 Kız Öğrencilerin, Meslek Liselerini Seçmeleri Konusunda Öğretmen ve Erkek
Öğrencilerin Düşüncelerine İlişkin Tanımlamaları
Katılımcılara, “Sizce meslek lisesindeki öğretmenler, kız öğrencilerin meslek
liselerini seçmeleri konusunda neler düşünüyor? (Bu fikri nasıl edindiniz)” sorusu
yöneltilmiş ve ilgili verilerin analiz sonuçlarına ilişkin bulgular Tablo 6.2.6’da
sunulmuştur. Ardından katılımcılara, “Sizce meslek lisesindeki erkek öğrenciler, kız
öğrencilerin meslek liselerini seçmeleri konusunda neler düşünüyor? (Bu fikri nasıl
edindiniz)” sorusu yöneltilmiş ve ilgili analiz sonuçları aşağıda sunulmuştur.
Katılımcılar, öğretmenlerinin, kız öğrencilerin meslek liselerini seçmiş
olmalarına ilişkin düşüncelerini, ‘olumlu fikirlere sahipler ve kızların meslek liselerine
gelmesini istiyorlar’, ‘cinsiyet önyargılarına sahipler’ ve ‘öğretmenler için kız ya da erkek
fark etmez’ ile ‘diğer’ şeklinde kategorize edilebilen ifadelerle tanımlamışlardır.
148
Bulgular irdelendiğinde, katılımcı görüşlerinin yarısından fazlasında (%53), kız
öğrencilerin görüş açısıyla, öğretmenlerin kız öğrencilerin meslek lisesini seçmeleri ile
ilgili olarak olumlu fikirlere sahip oldukları ve kız öğrencilerin meslek liselerini
seçmelerini destekledikleri görülmektedir.
Tablo 6.2.6
Kız Öğrencilerin Meslek Liselerini Seçmeleri Konusundaki Öğretmen Düşüncelerine
İlişkin Katılımcı Tanımlamaları
Makine
Harita
Elektrik
Kadastro Ressamlığı
Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
f
%
f
%
f
%
f
1
20
3
60
-
-
3
60
2
40
1
-
-
-
-
Diğer
1
20
-
Toplam
5
100
5
Olumlu
fikirlere
sahipler ve
kızların
meslek
liselerine
gelmesini
istiyorlar.
Cinsiyet
önyargılarına
sahipler.
Öğretmenler
için kız ya da
erkek fark
etmez.
%
f
%
f
%
4 100
2
100
7
50
17 53
50
-
-
-
-
4
29
10 31
1
50
-
-
-
-
2
14
3
9
-
-
-
-
-
-
-
1
7
2
6
100
2
100
2
100
14
4 100
f
%
100 32 99
Katılımcı ifadelerinin %31’i ise, öğretmenlerin, kızların meslek liselerini
seçmeleri ile ilgili olarak, cinsiyete dayalı çeşitli kalıp yargılara sahip olduğuna ilişkin
görüşleri içermektedir. Bu ifadelerden bir kısmı, “meslek liselerinin, erkek işi olarak
bilinen meslekleri içermesi nedeniyle, kızlara uygun görülmediği” anlayışına sahip
149
öğretmenlere işaret etmektedir. Bu yöndeki katılımcı ifadelerine örnek olarak aşağıdaki
anlatımlar sunulmuştur.
Mesela atölyede bir devre yaptığımızda, erkek öğrenciler daha önce yapıyorlar diyelim. Ben
yapamadım diyelim. Ben götürüyorum devreyi öğretmenime. O anki söylediği bir şey, mesela
git bir erkek öğrenciye, erkek arkadaşına sor, o şekilde bir imada çıkarabiliyorum. Yani
erkeklerin daha iyi yaptıklarını ima edebiliyorlar bize. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Kızlar niye gelmiş buraya diyen vardır. Meslek dersine giren hocalardan görüyorum ben.
Anlıyorum yani. Sözlü olarak değil de mesela bir devre yaparken erkeklerle daha çok yapıyorlar
da kızlarla o kadar şey yapmıyorlar. Anlıyorum yani. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Bazı öğretmenler, kızların bu okula gelmesini daha çok istiyorlar. Ama bu bölümü tanımayan
hocalar, başka bölümden hocalar, “Bu bölüme niye geldiniz, bu bölüm size göre değil, bu
bayanlar niye bu okula geliyor” diyorlar yani. Bunu söylüyorlar. (Harita kadastro bölümü
öğrencisi)
Öğretmenlerin kız öğrencilerin meslek liselerine gelmesini desteklediğine
ilişkin katılımcı cümleleri aynı zamanda bazı cinsiyet kalıp yargılarını da içermektedir. Bu
yöndeki kimi katılımcı ifadeleri ise şunlardır:
Öğretmenler, kızlara erkeklerden daha üstün davranıyorlar. Bence bu okuldan bulunmamızdan
memnundurlar. Erkekler asabi. Kızlar daha uysal , onun için memnundurlar.(Makine ressamlığı
bölümü öğrencisi)
Kız öğrencilerin olduğu bir yer daha doğru olur diye düşünüyorlar. Çünkü erkekler biraz daha
yaramaz ve haylaz olduğu için kızlar oldu mu erkekler pek fazla yaramazlık yapamaz diye
düşünüyorlardır. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
Yukarıdaki ifadeler, her ne kadar olumlu ifadeler olarak gözükse de, çeşitli
davranış biçimlerini kızlara atfetmesi nedeni ile bazı öğretmenlerin toplumsal cinsiyet kalıp
yargılı tutumlara sahip olduğuna işaret etmektedir.
150
Katılımcıların geriye kalan ifadelerinden %9’u ise, öğretmenler için öğrencilerin
cinsiyetinin önemli olmadığını vurgulamakta, %6’sı ise diğer farklı düşünceleri
aktarmaktadır.
Görüşler, bölümler açısından karşılaştırılarak analiz edildiğinde, elektrik ve
harita kadastro bölümü haricindeki diğer bölümlerdeki katılımcılara ait ifadelerin,
yarısından çoğunun, kız öğrencilerin meslek liselerini seçmeleri ile ilgili olarak,
öğretmenlerin olumlu fikirlere sahip olduğu yönünde olduğunu göstermektedir. Ancak bu
bulgu, kız öğrenci sayısının artmasının katılımcıların öğretmenlerle ilişkilerini nasıl
etkileyeceği sorusuna ilişkin bulgularla çeliştiği gözlemlenmiştir. İlgili başlıktaki
bulgularda, harita kadastro, makine ressamlığı, elektronik ve bilgisayar bölümlerindeki
katılımcı ifadelerinin yarısından fazlası, kız öğrenci sayısının az oluşu nedeni ile,
öğretmenlerin cinsiyete dayalı tutum ve davranışlarında eşit olmayan tutumlara sahip
olduğu
yönündeydi.
Dolayısı
ile
katılımcılar,
öğretmenlerin
cinsiyetçi
tutum
sergilediklerini belirtirken, aynı zamanda da öğretmenlerin kız öğrencilerin meslek
liselerini tercih etmelerini onayladıklarını belirtmektedirler. Yukarıdaki yorumlarda da
ifade edildiği gibi, öğretmenler kimi zaman cinsiyetçi bir tutum sergileyerek, kız
öğrencilerin, uysal ve söz dinleyen gibi özelliklerinden dolayı meslek liselerine gelmelerini
onaylamakta, oysa öğretmenlerin bu tutumları öğrencilerce farklı algılanmaktadır. Bu
durum, öğrencilerin iki farklı konu hakkındaki görüşlerinin çelişmesine yol açtığı şeklinde
yorumlanabilir.
Katılımcıların, kız öğrencilerin meslek liselerini seçmeleri ile ilgili olarak,
erkek öğrencilerin düşüncelerine ait görüşleri irdelendiğinde ise, katılımcı ifadelerinin
%69’u, erkek öğrencilerin ‘toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü hakkındaki kalıp yargılara
sahip olduğu’ ve bu nedenle kız öğrencilerin okul seçimlerini olumsuzladığını
151
göstermektedir. Katılımcıların görüşlerine göre, erkek öğrenciler meslek liselerini ve bu
okullardaki eğitim verilen meslek dallarını (bölüm), erkek alanı olarak görmekte, kızların
bu alanlarda okumasını kimi zaman anlamsız bulmakta, kimi zaman kız öğrencileri
eleştirmekte ve kimi zaman da kız öğrencileri bu seçimlerinden dolayı aşağılamakta ve
taciz etmektedir. Bu yöndeki kimi katılımcı ifadeleri aşağıda sunulmuştur.
Hani buraya sen niye geldin gibisinden ama şu anda sınıf arkadaşlarım da bayanları gördüğünde,
“şuna bak niye bu okula gelmişki ne işi var bu okulda ”diyorlar. (Elektrik Bölümü Öğrencisi)
Bunu bir komşumuzun oğlundan duymuştum. Bizim okul için, “orası kız okulu değil”, kızların
gidenlerinin hepsine abes bakıyor. O bu okulda okudu. Geçen sene mezun oldu ve kızların bu
okula gelmesini onaylamıyor. “Kızlar niye o okula gidiyorlar, orası erkek okulu” diyor.
“Elektrik var” diyor, “bilgisayar var” diyor. Kızların orada ne işleri var “diyor. Bazen
söylüyorlar işte diğerleri de. Kızların ne işi devre yapakla böyle şeylerle ama fazla yok.
(Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Bence saçma buluyorlardı. Mesela bazen arkadaşlarımız diyor. Siz yani niye bu okula geldiniz,
niye düz liseye gitmediniz, mesela bazen biz bir işi beceremiyoruz. Elektronik işlerinde falan
olsun, işte aklınız olsaydı bu okula gelseydiniz diye diyorlar yani.…..Biz de pişman olduğumuz
için bizde bir şey diyemiyoruz. Hep diyorlar yani. “Bu kızlar niye geliyor, meslek lisesini kızlar
niye seçiyor” diyorlar yani. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Kimi katılımcılar ise erkeklerin kızları karşı cins olarak görmesi nedeni ile
kız öğrencilerin meslek liselerini seçmesinden memnun olduğunu ifade etmektedir.
Örneğin bir katılımcı bu görüşe örnek olarak aşağıdaki ifade sunulmuştur.
Ben yazın okulda sürekli durduğum için biliyorum. Mesela sınava gelen öğrenciler oluyor.
Bende kapının oralarda falan oluyorum, çalıştığımdan dolayı. Okula kız öğrenciler geldiği
zaman, “okula bakın bir fıstık daha geldi”
gibilerinden konuşma tarzı oluyor….Gelsinler
152
eğlence konumuz olurlar gibi birazcık daha arkadaşlık ortamımız şenlenir diye. 3 yıldır bu
okuldayım, daha bir erkek öğrenciden işte “A, bir kız öğrenci iyi ki de gelmiş, bir meslek sahibi
olur falan” diye bir laf duymadım.
Katılımcı ifadelerinin sadece %10’unda, erkek öğrencilerin kız öğrencilerin
meslek liselerini seçmeleri hakkında ve kızların meslek sahibi olmaları gibi bir konuda
olumlu görüşler belirmiştir.
İfadelerin %6’sı ise, diğer şeklinde kategorize edilen,
“salaklık etmiş. Ne işi var” ve “buradakilerde başarısız oldukları için kızların geldiklerini
düşünüyorlardır” ifadelerini içermektedir.
VI.2.7 Kız Öğrencilerin Okullarındaki Öğrenciler Arası İşbölümüne İlişkin
Yaşantıları
Katılımcılara, “Nöbetçilik, sınıf başkanlığı, okul, sınıf, atölye temizliği,
eşyaların taşınması vb. gibi okul içinde öğrencilerin yaptığı işlerde kız ve erkek öğrenciler
arasında nasıl bir görev dağılımı yapılıyor / yapıyorsunuz?” sorusu yöneltilerek,
öğrencilerin okul ortamında nasıl bir işbölümü yaşadıkları anlaşılmaya çalışılmıştır.
Katılımcılar, okullarında erkek ve kız öğrenciler arasındaki işbölümüne ilişkin
genel olarak, ‘cinsiyete dayalı işbölümü var’ (%91) ve ‘cinsiyete dayalı işbölümü yok’
(%9) şeklinde kategorize edilebilecek ifadeleri kullanmışlardır.
Bulgular
irdelendiğinde,
katılımcıların
tamamına
yakınının,
okuldaki
nöbetçilik, temizlik, eşyaların taşınması gibi işlerin cinsiyetlere göre bölündüğünü, kız ve
erkek öğrencilerin farklı işleri yaptığına dair görüş belirttikleri görülmektedir. İşlerin
cinsiyete dayalı olarak bölünmediğini belirten ifadelerin tamamı ise bilgisayar
bölümündeki katılımcılara aittir.
153
Tablo 6.2.7
Kız Öğrencilerin Okullarındaki Öğrenciler Arası İşbölümüne İlişkin Görüşleri
Harita
kadastro
Makine
Ressamlığı
Elektrik
Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
3
43
5
63
1
100
6
50
1
11
10
37
26
41
1
14
2
25
-
-
-
-
1
11
1
4
5
8
1
14
1
13
-
-
4
33
1
11
7
26
14
22
-
-
-
-
-
-
1
8
-
-
2
7
3
5
2
29
-
-
-
-
1
8
1
11
-
-
4
6
-
-
-
-
-
-
-
-
2
22
-
-
2
3
-
-
-
-
-
-
-
-
3
33
1
4
4
6
Cinsiyete dayalı işbölümü
yok.
-
-
-
-
-
-
-
-
-
6
22
6
9
Toplam
7
100
8
101
1
27
100 64 100
Bulaşık ve
temizlik
işlerini kız
öğrenciler
yapar.
Kolay işleri
kız öğrenciler
yaparlar.
Cinsiyete
dayalı
işbölümü
var.
Zor ve ağır
işler erkeklere
veriliyor
Okul
nöbetçiliğini
erkekler yapar
Yer paspasını
erkekler yapar
Atölye
nöbetçiliğini
kız öğrenciler
yapmaz
Diğer
100 12 99
9
99
Katılımcı görüşleri incelendiğinde, işlerin cinsiyete göre bölünmesinde, fiziksel
olarak güç gerektiren “ağır” işlerin erkeklere verildiği, bunun yanında temizlik, bulaşık
gibi toplumda “kadın işi” olarak bilinen işlerin okul içerisinde de kız öğrencilerle beraber
anıldığı görülmektedir. Bir başka ifade ile, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümüne yönelik
toplumsal tutum ve pratikler okulda da devam etmekte, dolayısı ile bu tür yaklaşımlar
meşrulaştırılmakta ve yeniden üretilmektedir. İşbölümü ile ilgili kimi katılımcı ifadeleri
aşağıda sunulmuştur.
154
Atölye temizliğinde erkekler bölümün her yerini temizliyor. Ama kız öğrenciler yapmıyor
atölye nöbetçiliğini. Biz de istemiyoruz. Kızlar genelde öğretmenler odasını temizler. Okul
nöbetçiliğinde biz erkekler gibi kapı açmayız. Bir eşya alınacak mesela. Erkekleri gönderirler.
Kızları göndermezler. (Elektronik bölümü öğrencisi)
Erkeklere daha ağır işler veriliyor ama biz de yapıyoruz. Ama bardakları hep kızlar yıkar. Ben
hiç görmedim erkeklerin yıkadığını. Mesela masa tozunu al diye sadece kızlara söylerler.
(Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
Kızların yapabileceği işleri kızlara veriyorlar. Mesela masayı kız kaldıramaz, diyor, masanın
başına iki erkek arkadaş geçsin, onlar kaldırsın diyor. Bardakları kızlar yıkasın, kızlar tuvaleti
pisse, oraya bir bakın bir halletmeye çalışın diyorlar. Yani kızlara temizlik gibi hafif işleri
veriyorlar. Yani evde yapılan işler benzeri. Bardak yıkama, toz alma filan öyle. (Makine
ressamlığı bölümü öğrencisi)
Atölye temizliklerinde sınıf listesi var. Ona göre yapılıyor. Kız erkek fark etmiyor. Listeye göre.
Ama mesela bazen hocalar kendilerine çay koymalarını yada masa üstlerini silmelerini odalarını
temizlemelerini kızlardan istiyorlar. Geçen sene çok oldu. Bu sene hiç olmadı. Geçen sene çok
fazla bizi çağırdılar. Atölye derslerine başladığımızda, çağırırdı bizleri odalarını temizletirlerdi.
Ve hep kızlardan seçerlerdi. Hiç erkeklerden seçmezlerdi. Okul nöbetçiliğinde de listeye göre.
Ama bir fark vardı. Ön kapıda duran kişi erkek olacaktı. Giriş kapısında. Kız da 3 yer var.
Müdürün orası top verme ve giriş kapısı. Genelde top vermeye de erkekleri veriyorlardı. Çünkü
yukarıdan çay getirtiyorlardı veya bir şey isteniyorsa kızı istiyorlardı. Top verme ve girişe
erkekleri veriyorlar. Eşyaların taşınmasında da erkekler vardı. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Yani mesela lâboratuarda herkes ayrı masada. Mesela lâboratuarda masamızı temizlicez,
erkekler genel olarak yapmıyorlar. Bu kız işi deyip yapmıyorlar. Ağır işleri taşımaları falan
erkekler yapıyor. Atölyede kapıda akşama kadar duruluyor orada sıra listesi var ona göre. Okul
155
nöbetçiliğini erkekler yapıyor. Öğretmenlerin odasının temizlenmesi bardak yıkama falan her
zaman kızlar yapıyor. (Kimya bölümü öğrencisi)
Çöp dökmeyi falan erkeklere veriyoruz. Bulaşık olduğu zaman, masayı silme falan onları
erkeklere yaptırmıyoruz. Onlara şurayı süpürün yada çöp dökün biz bulaşığı yıkarız falan
diyoruz. (Kimya bölümü öğrencisi)
Yukarıdaki katılımcı ifadelerinde, işbölümünün yönetilmesinde kimlerin etkin
olduğuna dair vurgular yer almaktadır. Buna göre, kimi zaman kız öğrenciler, kimi zaman
erkek öğrenciler ve kimi zaman da öğretmenler, işlerin cinsiyete göre bölüşülmesine neden
olabilmektedir. Toplumda var olan toplumsal cinsiyete bağlı işbölümüne yönelik
anlayışların öğrenci ve öğretmenlere yansıması her ne kadar doğal olarak karşılansa da, kız
ve erkek öğrencilerin eğitim olanaklarından eşit bir şekilde yararlanamamaları gibi yaygın
bir olgu formel eğitim amaçları ile buluşmamaktadır. Diğer taraftan, işbölümünün
toplumsal cinsiyete bağlı olarak yapılmasındaki aktörlerden birisinin de öğretmenler
olması, öğretmenlerin toplumsal cinsiyet konusunda bilinçlendirilmeleri gerektiğini de
gözler önüne sermektedir.
VI.2.8 Kız Öğrencilerin Eğitsel Kol Etkinliklerine Katılımlarına Yönelik Yaşantıları
Katılımcıların sosyal kol etkinliklerine katılımlarına yönelik yaşantıları,
katılımcıların hangi eğitsel kolun etkinliğine katıldıkları ile bu eğitsel kol içersinde ne tür
faaliyetler yaptıklarına yönelik bilgileri içermektedir. İlgili yaşantıların anlaşılabilmesi için
katılımcılara “Hangi sosyal kolun etkinliklerine katılıyorsunuz? sorusu ile “Bu kolda ne
türlü çalışmalar yapıyorsunuz?” soruları yöneltilmiş, ilgili analizler yapılarak, bulgular
aşağıdaki Tablo 6.2.8’de sunulmuştur.
156
Tablo 6.2.8
Eğitsel Kol Üyeliği
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f %
f
%
f % f %
f
%
f
% f %
Bilmiyorum
1
25
2
67
-
-
-
Kültür
Edebiyat
1
25
KızılayYeşilay
-
-
Diğer
Toplam
2 50
4 100
Kütüphanecilik
1 100 4 100
1
50
1
10
10 42
-
-
-
-
-
1
50
3
30
4
17
1
33
-
-
-
-
-
-
-
-
2
8
-
-
-
-
-
-
-
-
3
30
3
13
3
100
2
100
3
10
30 5 21
100 24 100
1 100 4 100
Tablo 6.2.8’de görüldüğü gibi katılımcıların %17’si kütüphanecilik koluna,
%8’i kültür edebiyat koluna, %13’ü Kızılay ve Yeşilay kollarına, %21’i ise diğer kollara
üye olduklarını belirtirken, %42’lik bir katılımcı ifade grubu ise, hangi sosyal kol
faaliyetine üye olduğunu bilmediğini belirtmiştir. Katılımcılardan sadece birisi, 2 eğitsel
kola birden üye olduğunu ifade etmiştir.
Kooperatifçilik kolu, tüketiciyi koruma kolu, satranç kolu, gezi inceleme kolu
ve onur kolunda da birer katılımcı üye ile görüşülmüş, bu katılımcılar da diğer kategorisi
içerisinde temsil edilmişlerdir.
Katılımcıların %42’sinin hangi eğitsel kola üye olduğunu bilmediğini ifade
etmesi, okullarında eğitsel kol ile ilgili çalışmaların yetersizliğine dikkat çekmektedir.
Eğitsel kollarla ilgili katılımcıların ne tür etkinliklere katıldığı ile ilgili katılımcı
ifadeleri, aynı zamanda katılımcıların okullarındaki eğitsel kol faaliyetlerine bakışları ve
ilgili yaşantıları hakkında bilgi vermesi açısından önem taşımaktadır.
157
Katılımcılara “Hangi sosyal kolun etkinliklerine katılıyorsunuz?” sorusunun
ardından sorulan, “Bu kolda ne türlü çalışmalar yapıyorsunuz?” sorusuna yönelik olarak
katılımcıların %93’ü (f=21)si, üyesi oldukları eğitsel kolla ilgili, “hiçbir etkinliğe
katılmadıklarını” ifade etmiştir. Katılımcılardan birisi:
[Hangi kolda olduğumu] bilmiyorum ki çalışma yapayım. Geçen sene kültür edebiyat
kolundaydım. Sadece toplantı olur. Etkinlik zaten olmaz. Kültür edebiyat kolunu ben kendim
seçtim. Ama hiçbir şey yapılmadı. (Elektronik bölümü öğrencisi)
ifadesini kullanırken, bir diğer katılımcı da :
Katılmadım. Açıkçası okulda kol seçimi dendiği zaman tamam seçiyorsun bir kol. İşte toplantı
olduğu zaman gidiyorsun. Geldiğine dair imza atıyorsun. İşte görevli öğretmenler bir şeyler
söylüyor ama ilgilenmiyor kimse. Formalite yani.
ifadelerini kullanmıştır. Her iki katılımcı ifadelerinden, katılımcıların sosyal kolları
formalite olarak algıladıkları ve okullarında eğitsel kollarla ilgili gerçek anlamda bir
çalışmanın okullarda yapılmadığı anlaşılmaktadır Bir diğer katılımcı ise, genel olarak
katılımcıların eğitsel kol faaliyetlerine bakışını özetleyen şu ifadeleri kullanmıştır.
Hiçbir etkinliğine katılmadım. Dönemin başından beri. O yüzden seçtik zaten. …. Gereksiz bir şey
bence. Hiçbir gerekliliği yok.
Katılımcıların %7’si ise, üyesi oldukları eğitsel kolun toplantılarına
katıldıklarını, ancak onun dışında herhangi bir çalışmanın olmadığını belirtmişlerdir.
Katılımcılardan birisinin şu ifadeleri, katılımcıların neden sosyal kol faaliyetlerine
katılmadıklarına dair fikir verebilmektedir.
Bu sene katılamadığım için bilmiyorum. Geçen sene tiyatro çalışmalarımız vardı. Lise 1’de
tiyatromuz vardı zaten oynamıştık. Geçen sene de Atatürk’le ilgili çalışmalar vardı. Şiirler
158
okuyorduk hafta sonu. Çok hoşuma gitmişti. Şu an üzülüyorum yani Staja gittiğim için. Keşke
diyorum, staja gitmeseydim de tekrar tiyatroya katılsaydım. Makine ressamlığı bölümü
öğrencisi)
Yukarıdaki katılımcı ifadesinden, öğrencilerin haftanın 3 günü işletmelerde staj
eğitimine gitmeleri temel bir engel olmakta ve bu durumdaki öğrencilerin sosyal kol
faaliyetlerine katılamadıkları anlaşılmaktadır.
İlgili eğitsel kol faaliyetlerinin öğretmenlerce de “formalite” ve “angarya” iş
olarak görülmesi, öğrencilerin yaklaşımlarını da etkilemektedir. Eğitsel kol faaliyetleri,
öğrencilerin sosyalleşmelerinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle meslek liselerinin sosyal
aktivite yönünden, diğer liselere göre geride kaldığı düşünüldüğünde ve meslek
liselerindeki kız öğrencilerin daha önceki bulgularda da ifade edilen okul ve sınıf içindeki
“görünmezlik”leri düşünüldüğünde, sosyal kol faaliyetlerinin yeterince verimli olmaması,
kız öğrencilerin sosyalleşmeleri ile ilgili önemli bir şansın yitirilmesi anlamını da
taşımaktadır. Yapılan bu analizde ayrıca bölümler arası bir farklılığın da ortaya çıkmadığı
görülmektedir.
VI.2.9 Kız Öğrencilerin Teneffüs ve Boş Zamanlarını Değerlendirmelerine İlişkin
Yaşantıları
Katılımcılara, “Teneffüslerinizi ve boş derslerinizi kız öğrenciler olarak nasıl
değerlendiriyorsunuz? sorusu yöneltilmiş, bu soru ile ilgili bulgular, Tablo 6.2.9.1’de
sunulmuştur. Ancak, katılımcıların teneffüs ve boş zamanlarını değerlendirmelerine ilişkin
yaşantıları hakkında daha anlaşılır bilgi edinilmesi için katılımcılara, “Erkek öğrenciler
teneffüslerde ve boş derslerde neler yapar? sorusu sorulmuş ve ilgili analiz sonuçları da
Tablo 6.2.9.2’de sunulmuştur.
159
Tablo 6.2.9.1
Teneffüs ve Boş Zaman Kullanımına İlişkin Yaşantılar
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f
%
f
%
f % f %
f
%
f
%
f %
Kendi
aramızda
3 38
1
20
7
41 11 28
konuşuruz
Kantineokul
sahasına
ineriz
2
50
2
40
-
-
Sınıfta
dururuz
2
50
3
60
1
100
Voleybol
oynarız
-
-
-
-
-
-
1
-
-
-
-
-
-
Diğer
-
-
-
-
-
-
Toplam
4
100
5
100
1
Okul
dışına
çıkarız
3
38
1
20
3
18
11 28
1
20
5
29
12 30
13
-
-
1
6
2
5
-
-
2
40
-
-
2
5
1
13
-
-
1
6
2
5
100 8 101
5
100
17
100 40 100
Katılımcı ifadelerine ilişkin analiz sonuçları incelendiğinde kız öğrencilerin
teneffüs ve boş zaman kullanımına ilişkin olarak yapılan etkinliklerin sırasıyla; %28’i,
‘kendi aramızda konuşuruz’, %28’i ‘kantin ve okul sahasına ineriz’, %30’u ‘sınıfta
dururuz’, %5’i ‘voleybol oynarız’, %5’i ‘okul dışına çıkarız’ ve %5’i ise ‘diğer’
etkinliklerini içerdiği anlaşılmaktadır.
Bulgular incelendiğinde, teneffüs ve boş zaman kullanımına ilişkin olarak en
çok (%30) vurgulanan aktivitenin ‘sınıfta dururuz’ şeklinde kategorileştirilen ifadeler oluşu
dikkat çekmektedir. Diğer taraftan spor aktivitelerine katılımla ilgili ifadelerin sadece
voleybol branşı ile ifade edilişi ile bu ifadelerin azlığı (%5) de diğer dikkat çekici sonuçtur.
160
Bu sonuçlara göre, katılımcıların teneffüs ve boş saatlerinde, oturmak, konuşmak gibi
aktiviteler dışında aktivitelerinin olmadığı, spor etkinliklerine çok az katıldıkları ve en çok
da teneffüs ve boş zamanlarda sınıfta bulundukları anlaşılmaktadır.
Teneffüs ve boş ders kullanımı ile ilgili katılımcı yaşantılarının daha iyi
anlaşılabilmesi için katılımcılara “Erkek öğrenciler teneffüslerde ve boş derslerde neler
yapar? sorusu yöneltilmiş ve aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır.
Tablo 6.2.9.2
Katılımcıların Erkek Öğrencilerin Teneffüs ve Boş Zaman Kullanımına İlişkin Görüşleri
f
%
Top oynarlar
14
36
Kamelya-lokal-kantin ve okul sahasına inerler
8
21
Sınıfta dururlar
El kol şakası yaparlar
Kızlarla aynı şekilde teneffüslerini kullanırlar
3
3
3
8
8
8
Sigara içerler
2
5
Sohbet ederler
Kızlara takılırlar
Toplam
4
2
39
10
5
101
Erkek öğrencilerin teneffüs ve boş zamanlarını kullanımlarına yönelik olarak
belirtilen görüşlerin %36’sına göre en çok “erkek öğrencilerin top oynadıkları”, %21’ine
göre “kamelya-lokal-kantin ve okul sahasına indikleri”, %8’ine göre “sınıfta durdukları”,
%8’ine göre “el kol şakası yaptıkları”, %8’ine göre “kızlarla aynı şekilde teneffüslerini
kullandıkları”, %5’ine göre “sigara içtikleri”, %10’una göre “sohbet ettikleri” ve %5’ine
göre ise “kızlara takıldıkları” belirtilmiştir.
Katılımcıların teneffüs ve boş zaman kullanımına ilişkin olarak kendi
yaşantıları ve erkek öğrenci yaşantılarına ilişkin görüşleri karşılaştırıldığında, kız
öğrencilerin sınıf içinde erkek öğrencilere göre daha fazla durdukları, spor faaliyetlerine
161
çok daha az katıldıkları ve erkek öğrencilere göre çok daha az çeşitte faaliyette
bulundukları anlaşılmaktadır. Katılımcıların okul içinde teneffüs ve boş zamanlarında sınıf
içerisinde neden bu kadar çok kaldıklarına ilişkin olarak aşağıdaki katılımcı ifadesi ilgi
çekicidir.
Teneffüslerde kızlar kendi aralarında konuşuyor. Boş vakitlerde genelde okul dışına çıkıyoruz.
Okul bahçesinde kalabalık içine girmiyoruz. Erkekler çok. Geçerken omuz vuruyorlar. Bile bile
yapıyorlar. Seslensek cevap vermiyorlar. Ben onun için kalabalıklar içine girmem. (Elektronik
Bölümü Öğrencisi)
Katılımcı, teneffüslerinde sınıf dışına çıkmamasına neden olarak, erkek
öğrencilerin olumsuz davranışlarını göstermektedir. Katılımcıların erkek öğrencilerin
benzer türdeki olumsuz davranışlarına ilişkin ifadelerine, katılımcıların meslek liselerinde
kız olmaya ilişkin yaşantılarında da rastlanılmıştır. Dolayısı ile bu bulgu önceki bulgularla
da örtüşmektedir. Aşağıdaki katılımcı ifadesi de yine benzer bir şekilde erkek öğrencilerin
tacizlerini, teneffüslerini kullanamamasına neden olarak göstermektedir.
Arada bir su içmeye ya da kantine iniyoruz. Çok fazla çıkmıyoruz, çünkü teneffüste
merdivenlerden inerken bazen itekliyorlar, rahatsız ediyorlar erkekler. Çok fazla inmemeye
çalışıyoruz, sınıfta duruyoruz. (Makine Ressamlığı Öğrencisi)
Bu konu ile ilgili son olarak aşağıdaki katılımcı ifadesi sunulmuştur. Bu
ifadede, katılımcı, teneffüs ve boş ders kullanımına ilişkin yaşantıları ile toplumsal cinsiyet
rollerine ilişkin bazı kalıp yargılar ve meslek liselerinde sayısal olarak kız öğrencilerin az
olma halleri arasında bağlantı kurmakta ve genel olarak öğrencilerin yaşantıları hakkında
açıklayıcı bilgiler sunmaktadır.
Ya biz bu kadar erkeğin içinde biraz kısıtlandık. Biraz görüş alanımız daha daraldı. Erkekler
yani şu var. Hani kızlar hanım efendidir. Oturursun, sözüne dikkat edersin, konuştuğun yere
162
dikkat edersin. Erkeklerde bu yoktur. Bu kısıtlamalar yoktur. Erkek otururken daha rahat oturur.
Ya da konuşurken bir şeyleri çok fazla kısıtlamaz kendini. Ama kızlar göze çarpar. [Kız sayısı
fazla olsaydı teneffüse] ya tabi inerdim. Çünkü göze batmıyorsun. Çok az kız olunca göze
batıyorsun. Ya günümüzün erkekleri biraz aç olunca nerede bir kız var hemen yapışıyorlar. Çok
fazla kız olunca göze batmıyorsun. Hareketlerin daha rahat. Ya mesela bir gülmen bile “a
tamam bana güldü” oluyor. Ya tabi. Hissediyorum. Çünkü o kadar erkeğin içindesiniz. Bir
gülümsemeniz de bile acaba bana mı güldü. O yüzden gülmek bile hayatta en güzel şeydir. Onu
bile kısıtlı yapıyorsunuz. Sürekli yani tavırlarınıza, huyunuza hareketlerinize dikkat edeceksiniz.
(Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Bulgular, kadınların nasıl davranması gerektiğine yönelik olarak toplumun
sahip olduğu, kadının daha “efendi” , “ağırbaşlı”, “durağan” , “hareketsiz”, “mat” ve “ev
içi özel alanda”, erkeğin ise, “deli dolu”, “hareketli”, “yaşam dolu” “sportif”, “renkli” ve
kamusal alanda resmedildiği cinsiyet rollerine ilişkin kalıp yargılarla da uyuşmaktadır. Bir
başka ifade ile katılımcıların okul içindeki teneffüs ve boş zaman kullanımlarına ilişkin
yaşantıları cinsiyet rollerine uygundur. Bu durum, cinsiyet rollerinin, farklı bir şekilde okul
içinde meşrulaşması ve yeniden üretilmesi sonucunu da beraberinde getirmektedir.
Bulgular, bölümler açısından irdelendiğinde, genel olarak tüm bölümlerdeki
öğrencilerin cinsiyet rollerine ilişkin kalıp yargılara göre hareket ettiği sonucuna
varılabilmekle beraber, okul içindeki boş zamanlarda spor aktivitelerine, sadece bilgisayar
ve kimya bölümündeki kız öğrencilerin katıldığı anlaşılmaktadır. Kimya bölümündeki kız
öğrenci sayılarının erkek öğrencilerden fazla olması ve genel olarak diğer bölümlerle
karşılaştırıldığında bilgisayar bölümündeki kız öğrenci sayılarının erkek öğrencilere daha
yakın olduğu düşünüldüğünde, sayısal olarak fazla olmanın kızların spor alanlarını daha
çok kullanmalarına olanak tanıdığı düşünülebilir.
163
VI.2.10 Kız Öğrencilerin Okullarındaki Çeşitli Alanları Kullanım Biçimleri
Katılımcılara, “okulunuzda öğrencilerin kullanımına açık alanların (kafeterya,
spor alanları, oturma yerleri vs.) kullanımını, kız ve erkek öğrenciler açısından
karşılaştırmanızı istesem neler söylemek istersiniz?” sorusu yöneltilmiştir. Katılımcıların
bu soruya yönelik olarak ürettikleri ifadeler özellikle spor alanlarının kullanımı ile
kamelya, kantin ve okul sahasındaki oturma banklarının kullanımına yönelik ifadelerdir.
Katılımcıların soru ile ilgili ifadelerinden spor alanlarının kullanımına ve kamelya, kantin
okul sahasındaki bankların kullanımına yönelik ifadeler ayrı ayrı analiz edilmişlerdir. Daha
sonra her iki alanın kullanımına yönelik olarak verilen ifadelerin tamamı tek tabloda
incelenmiş ve analiz sonuçlarına ilişkin bulgular Tablo 6.2.10’da sunulmuştur.
Katılımcı ifadelerinin küçük bir bölümü “okulları içindeki spor alanlarının kız
ve erkek öğrencilerce ortak kullanıldığını” belirtirken, “erkekler spor alanlarını daha yoğun
kullanıyorlar” şeklindeki ifadeler ise ifadelerin büyük bir kısmını oluşturmaktadır.
Katılımcı ifadelerinin yarısından biraz az bir kısmı, okul içindeki kantin,
kamelya ve oturma banklarının erkek ve kız öğrencilerce beraber kullanıldığı yönünde
üretilirken, ifadelerin geriye kalan yarısından fazlası ise erkeklerin bu alanları yoğun olarak
kullandığını ifade etmiştir. Spor alanları ise kamelya, bank, kantin gibi alanların tamamının
kullanımına yönelik analiz sonuçlarına ilişkin bulgular tablo 6.2.10’da görülmektedir.
Tablo 6.2.10
Okul Alanlarının Kullanımı
Spor alanları- Kamelya-Bank- Kantin
Kullanımı
Toplam
Ortak kullanım
Erkek egemen kullanım
f
18
33
51
%
35
65
100
164
Bulgular incelendiğinde, özellikle spor sahalarının erkek öğrencilerce
kullanıldığı göze çarpmaktadır. Özellikle kız öğrenci sayılarının erkek öğrenci sayılarına
diğer bölümlere göre daha yakın olduğu bilgisayar ve kimya bölümü öğrencileri, spor
alanlarını kendilerinin de kullandıklarına ilişkin yaşantılarını aktarmışlardır. Bu bulgu
önceki bulgularla da uyum göstermektedir. Diğer taraftan spor alanlarının kız öğrencilerce
az kullanılmasına ilişkin verilere de katılımcı ifadelerinden ulaşmak mümkündür. Konu ile
ilgili bir katılımcı:
Kızlar çoğunlukla bu alanları hiç kullanmıyorlar. Eğer istesek bizde kullanırız. İzin verirler
herhalde. Mesela onlar sürekli gelin oynayın diyorlar. Ama erkeklerle dolu olduğu için ben rahat
hissetmiyorum. Ben kendim kafeteryaya da gitmiyorum. Hatta hiç gitmedim diyebilirim
(Elektronik bölümü öğrencisi)
ifadelerini kullanmıştır. Buna göre katılımcı, spor alanlarının az kullanılmasını kızların
tercihi olarak görmektedir. Diğer taraftan buna karşılık olarak bir katılımcı
3 senedir okuldayım. Ama elime top değmemiş. Kızlar bir oynamak istese, herkes izliyor. Rahat
etmiyorsun. Bir bankta oturamazsın. Gözler üstünde. Okul dışına çıkmak istersin. (Makine
ressamlığı bölümü öğrencisi)
ifadelerini kullanarak, kız öğrencilerin neden bu alanları kullanmak istemediklerini
açıklamaya çalışmaktadır. Aşağıdaki ifadede ise, kız öğrencilerin spor sahalarını
kullanmamalarını, kızların cinsiyet rollerine uygun olarak davranmasına ve erkeklerin bu
alanlar üzerindeki egemenliğine bağlamaktadır.
Bir çıkıyorsunuz voleybol sahasında futbol oynuyorlar. Oynamak istediğinizde, “burada futbol
sahası yok ben nerede oynayacam” diyorlar. Kalıyoruz öyle. Basketbole gelince, “sen kızsın ne
bilirsin otur oturduğun yerde” muhabbeti. Yani spor sahalarını kullanamıyoruz. Gerçi kullanmak
istesek kaç tane kız kullanmak ister onu da bilmiyorum ama. [Kızların] yeteneği yoktur, ilgisini
165
çekmez, oturup boş boş muhabbet eder. [ilgisini çekse de] oynuyordur ama tam o anda bir erkek
girer ve işi bozar. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Diğer taraftan aşağıdaki katılımcı ifadesinde de spor alanları üzerindeki erkek
öğrenci egemenliği vurgulanmakla beraber, kız öğrencilerin de bu durumla yeterince
mücadele etmemesine değinilmektedir.
Genelini erkekler kullanıyor doğruyu söylemek gerekirse. Kamelyada erkekler, basketde
erkekler. Ya kızlar haklarını aramıyor, yada erkekler güçlü olduklarını hissettiriyorlar. Mesela
ben kamelyada oturuyorum. Öğrencinin biri kalk ben oturacam diyebiliyor. Yani egemenliğini
size hissettirebiliyor. Birde kızlar her söylenene boyun eğdiği için haklarını aramadığı için
erkekler de istediği gibi at koşturuyorlar. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
VI.2.11 ‘Okul İçi Yaşantılar’a İlişkin Bulgulara Ait Genel Değerlendirme
Verilerin analizi sonucunda, meslek lisesinde kız öğrenci olma deneyimi ile
ilgili görüşler, meslek lisesinde kız öğrenci olma deneyimini, ‘pişmanlık-çaresizlik’, ‘erkek
öğrencilerin taciz içeren davranışları’, ‘zor hayat’, ‘kötü bir deneyim’, ‘cinsiyete dayalı
ayrımcılık’, ‘erkekleşmek’, ‘kızlara göre değil’ başlıkları altında kategorileştirilmiştir. Bu
kategorilerin temel olarak olumsuz görüşler içerdiği görülmektedir. Bu olumsuzlamanın
temelindeki nedenler incelendiğinde ise, bir sindirme ve erkek egemenliğini vurgulama
aracı olarak da kullanılan taciz, cinsiyete dayalı eşitsizliğe olan inanç, meslek liselerinin
kızlara göre olmadığına ilişkin önyargılar gibi toplumsal cinsiyet temelli nedenler olduğu
dikkat çekmektedir.
Katılımcıların okul yaşantılarına yönelik özellikle toplumsal cinsiyet temelli
olumsuz yaşantıları aktarmalarına rağmen, katılımcı ifadelerinin büyük bir bölümü (%75),
kendilerini okullarının bir parçası olarak gördüğünü aktaran düşünceleri içermektedir. Bu
166
durum, ilk başta çelişkili bir durum olarak görünse de, katılımcılar bu durumu büyük
oranda, öğretmenleri ile olumlu ilişkilerine (%44) ve olumlu arkadaşlık ilişkilerine (%26)
yani, insan ilişkilerine bağlamaktadırlar. Bu durum, öğrencilerin okul yaşantılarında
öğretmenlerinin önemine dikkat çekmektedir. Olumsuz şartlara rağmen öğretmenlerle
öğrenciler arasındaki olumlu ilişkiler ve öğrencilerin olumlu arkadaşlık ilişkileri,
katılımcıların kendilerini okullarının bir parçası olarak hissetmelerini sağlayabilmektedir.
Katılımcıların
okullarındaki
arkadaşlık
ilişkilerinin
içeriğine
yönelik
düşünceleri irdelendiğinde, meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkilerini diğer liselerdeki
arkadaşlık ilişkilerinden üstün tutan ifadelerin oranı ile genel liselerdeki arkadaşlık
ilişkilerini meslek liselerindeki arkadaşlık ilişkilerinden üstün tutan katılımcı ifadelerinin
eşit orana (%42) sahip oldukları görülecektir. Elektrik ve elektronik bölümü gibi kız
öğrenci sayılarının çok az olduğu bölümlerdeki katılımcıların tamamı okullarındaki
arkadaşlık ilişkilerini diğer okullardaki arkadaşlık ilişkilerinden üstün görmektedirler. İlgi
çekici bulgu ise, katılımcıların iki farklı okul türündeki arkadaşlık ilişkilerini
karşılaştırırken kullandıkları kriterlerdir. Genel liselerdeki arkadaşlık ilişkilerinin meslek
liselerindeki arkadaşlık ilişkisinden daha üstün olduğunu ifade eden katılımcılar, meslek
liselerindeki cinsiyetçi süreçleri ön plana çıkarmışlar, benzer şekilde meslek liselerindeki
arkadaşlık ilişkilerini üstün gören katılımcılar ise, meslek liselerindeki kız öğrencilerin
genel liselerdeki gibi “cıvık” olmadığını belirterek muhafazakar yapıya dikkat çekmekte,
kız öğrencilerin az olması nedeni ile erkek öğrencilerce korunduklarını ifade etmektedirler.
Bu ifadeler, kadını “namus” olarak gören ve bu nedenle kadına karşı korumacı ve dolayısı
ile kısıtlamacı toplumsal kalıp yargılarla da benzeşmektedir. Bulgular bölümler açısından
açıklayıcı olmamakla beraber, kız öğrenci sayısının çok az olduğu bölümlerdeki
katılımcıların özellikle okullarındaki arkadaşlık ilişkilerini üstün tutarken, toplumsal
167
cinsiyete dayalı toplumsal kalıp yargıları
dile getirmesi, sayısal azınlıktaki
kız
öğrencilerin erkek egemenliğini ve kabullendikleri izlenimini doğurmaktadır.
Katılımcılar öğrenci öğretmen ilişkisini, büyük oranda (%64), ideal öğretmen
özelliklerini kullanarak tanımlamıştır. Katılımcılar ideal öğretmen özelliklerini ise
öğretmenlerin öğrencilere karşı tutumları (%76), iletişimsel becerileri (%16) ve mesleki
yeterlilikleri (%8) ile tanımlamışlardır. Katılımcılar, çoğunlukla (%65) öğretmenleri ile
ilişkilerinin iyi ya da çok iyi olduğunu aktarmıştır.
Katılımcı ifadelerinin %70’i, okullarında daha çok kız olması durumunda erkek
öğrencilerle ilişkilerinin olumlu şekilde etkileneceğini vurgulamıştır. Ayrıca katılımcılar,
erkek öğrencilerle varolan arkadaşlık ilişkilerine ilişkin olarak ise, erkek öğrencilerin
sözlü ve fiziksel tacizi ile bu tacizden kaynaklı kızların rahat edememe durumlarını ön
plana çıkarmışlardır. Benzer şekilde katılımcılar, okullarındaki kız öğrenci sayısının
artışının, kız öğrencilerle ilişkilerine olumlu yansıyacağını düşünmektedirler (%52).
Katılımcıların kız öğrencilerin artışı sonrası öğretmenleri ile ilişkilerindeki olası
değişikliklere yönelik ifadeleri, benzer şekilde olumlu beklentileri içermektedir. Aynı
zamanda katılımcılar, öğretmenleri ile varolan öğrenci-öğretmen ilişkisinin detaylarına dair
kimi ipuçlarını da vermekte, ve öğretmenlerinin kız ve erkek öğrenciler arasında cinsiyet
eşitliğine uymayan tutumlar sergilediklerini belirtmektedirler (%46). Bu yöndeki bulgular,
Erbaş (2005)’in çalışmasındaki bazı bulgularla da uyum göstermektedir. Erbaş,
çalışmasında öğretmenlerin öğrencilerine tutumlarında, öğrenci cinsiyetine göre anlamlı
farklılıklar bulmuş ve öğretmenlerin cinsiyet kalıpyargıları taşıdığı sonucuna varmıştır.
Katılımcılar, okullarında daha fazla kız olması durumunda ders yaşantılarının büyük
oranda (%71) olumlu etkileneceğini düşünmektedirler. Meslek liselerinde kız öğrencilerin
sayısal olarak az oluşu, kız öğrencilerin okullarındaki arkadaşlık ilişkileri, öğretmenlerle
168
ilişkileri ve ders yaşantılarında toplumsal cinsiyete dayalı olumsuz deneyimlere sahip
olmasına neden olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Katılımcılar, okullarındaki erkek öğrencilerin, kız öğrencilerin meslek liselerini
seçmeleri konusunu, büyük oranda (%69) toplumsal cinsiyete dayalı işbölümüne kızların
uymadığını düşündükleri için uygun bulmadıklarını belirtmektedirler. Katılımcılara göre
onların erkek mesleği olarak bilinen okulları seçmeleri, erkek öğrencilerin kalıp yargıları
ile çelişmekte, bunun sonucunda ise, erkek öğrenciler çeşitli yollarla bu duygularını kız
öğrencilere ifade etmektedir. Katılımcı ifadelerinin yarısına yakını (%53) aynı konuda,
öğretmenlerinin
kızların meslek lisesini seçmesinden dolayı memnuniyet duyduğunu
düşündüklerini ifade etmişlerdir. Ancak katılımcı ifadelerinin sadece %9’u cinsiyetin,
öğretmenler için önemli olmadığını vurgulamıştır. Katılımcılar, meslek liselerini seçmeleri
ile ilgili olarak, özellikle okullarındaki erkek öğrencilerin ve bir kısım öğretmenlerinin
dışlayıcı ve önyargılı düşüncelere sahip olduğunu düşünmektedirler.
Katılımcı ifadelerinin tamamına yakını, bölüm farkı olmaksızın, okullarında kız
ve erkekler arasındaki işbölümünde cinsiyete dayalı kalıp yargıların etkili olarak, “ağır”
işlerin erkek öğrencilerce, temizlik, bulaşık vb. gibi “hafif” işlerin ise kız öğrenciler
tarafından yapıldığı yönündedir.
Katılımcılar, okullarındaki eğitsel kol faaliyetlerinin anlamsız ve formalite işler
olduğunu düşünmektedirler. Katılımcıların tamamına yakını, okullarında eğitsel kollarla
ilgili olarak hiçbir faaliyete katılmadıklarını belirtmiştir. Katılımcıların ifadelerinde hangi
eğitsel kola üye olduklarını bilmediklerini belirtmesi de bu bulguyu desteklemektedir.
Katılımcıların okul içindeki boş zamanlarını nasıl değerlendirdiklerine ilişkin
ifadeleri irdelendiğinde, katılımcıların genellikle sınıfta durdukları (%30), kendi aralarında
konuştukları (%28) ya da kantine veya okul sahasına indikleri (%28) yönünde ifadelerin
169
ön plana çıktığı, spor aktivitelerinin ise yok denecek kadar az olduğu (%5) olduğu
gözlenmiştir. Diğer taraftan, katılımcılar, erkek öğrencilerin boş zamanlarını özellikle spor
faaliyetleri ile geçirdiklerine (%36) ya da kamelya ve kantine indiklerine yönelik (%21)
ifadeler üretmişlerdir. Teneffüslerde kız öğrencilerin sınıf içinde kaldığına yönelik
ifadelerin fazlalığı ve kız öğrencilerin spor faaliyetlerinden uzak duruşu, toplumsal
yaşamda kadına “kadınsı” kimi roller biçerek, kadını ev içi özel alana iliştiren toplumsal
cinsiyet kalıp yargılı anlayışları çağrıştırmaktadır. Kabira ve Masinjila (1997)’de
çalışmalarında okul ve sınıf içerisindeki kaynakların kullanımı ile okul alanlarının
öğrencilerce kullanımının toplumsal cinsiyet ilişkilerine denk düşebilecek alanlar olduğunu
vurgulamış ve özellikle eğitmenlerin okullarda kız ve erkek öğrencilerin bu alanları eşit
şekilde kullanmasının önkoşullarını sağlamasının toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlaması
açısından önem taşıdığını ifade etmişlerdir. Bu yöndeki erkek egemen tutumlar, kadınlar
üzerinde taciz vb. gibi kimi yıldırma ve caydırma mekanizmaları ile kadınların ev içi alana
hapsedilmesine neden olabilmektedirler. Toplumsal yapıdaki işleyişe benzer şekilde, okul
içerisinde de kimi katılımcılar, teneffüslere çıkmayarak sınıfta kalmalarını ya da teneffüste
spor yapmamalarını, erkek öğrencilerin izin vermemesi, sözlü ya da fiziksel tacizi vb. gibi
nedenlere bağlamaktadırlar. Bu bulgular erkek öğrencilerin, okulda fazla olmalarından da
güç alarak, sözel ve fiziksel taciz yolları ile kız öğrenciler üzerinde egemenlik kurmakta ve
okul alanlarını istediği gibi kullanmakta yani okuldaki erkek egemenliğini yeniden
üretmekte oldukları şeklinde yorumlanabilir.
Spor alanlarının büyük oranda erkek öğrenciler tarafından kullanıldığının ifade
edilmesi (%72), yukarıdaki bulguları desteklemektedir. Katılımcıların çoğu, spor sahaları
ile beraber genel olarak okul alanların erkek egemen kullanımda olduğunu ifade etmiştir.
170
Bu durum, meslek liselerindeki kız öğrenci sayıları ile erkek öğrenci sayıları arasındaki
sayısal dengesizliğin boyutları düşünüldüğünde normal görünmektedir.
Katılımcılar, okul yaşantılarına yönelik olarak özellikle olumsuz deneyimlere
sahip olduklarını ifade etmektedirler. Kız öğrencilerin meslek liselerinde sayısal olarak az
oluşları, katılımcıların okul yaşantılarında, öğretmen ve arkadaşlık ilişkilerinde, ders
yaşantılarında olumsuzluklara yol açabilmektedir. Diğer taraftan, okul yaşantılarına ilişkin
olarak olumsuz yaşantıların aktarılma nedenlerinden bir diğeri ise, cinsiyet rollerine göre
yapılandırılmış olan meslek liselerini seçen kız öğrencilerin, bir anlamda cinsiyet rollerini
“ihlal etmiş olmaları” ve bu nedenle erkek öğrencilerden ve öğretmenlerinden aldıkları
tepkilerdir.
VI.3 Kız Öğrencilerin Ders ve Sınıf İçindeki Yaşantılarına İlişkin Bulgular
VI.3.1 Kız Öğrencilerin Sevdikleri ve Sevmedikleri Dersler ile Bu Dersleri Neden
Sevip Sevmediklerine ilişkin Nedenler
Katılımcılara, “Sevdiğiniz dersler hangi derslerdir? Bu dersleri neden
sevdiğinizi anlatabilir misiniz?” sorusu ile ardından “Sevmediğiniz dersler hangileridir?
Nedenlerini anlatabilir misiniz?” sorusu yöneltilmiş, cevaplara ilişkin analiz sonuçları ise
Tablo 6.3.1.1, Tablo 6.3.1.2, Tablo 6.3.1.3 ve Tablo 6.3.1.4’de sunulmuştur.
Tablo 6.3.1.1’de de görüldüğü üzere, katılımcı ifadelerinin
%52’si kız
öğrencilerin kültür derslerini sevdiğine ilişkin görüşleri içerirken, %48’i ise mesleki
derslerin sevildiğini göstermektedir. Kültür dersleri olarak ifade edilen dersler içerisinde
ise, ifadelerin %30’unda sözel kültür derslerinin daha çok sevildiğini vurgulandığı
görülmektedir.
171
Tablo 6.3.1.1
Kız Öğrencilerin Sevdikleri Dersler
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f %
f
%
f % f %
f
%
f
% f %
Sayısal 1
20
1
14
-
-
1
17
4
67
4
16
11 22
-
Kültür
dersleri
Sözel
3
60
5
71
-
1
17
-
-
6
24
15 30
Mesleki dersler
1
20
1
14
1 100 4
66
2
33
15
60
24 48
5 100
7
99
1 100 6 100
6
100
25
100 50 100
Toplam
Diğer taraftan, bulgular bölümler açısından irdelendiğinde ise, en çok mesleki
derslerin sevildiğine ilişkin ifadelerin, elektrik, kimya ve bilgisayar bölümü öğrencilerine
ait olduğu görülmektedir. Buna karşılık olarak, makine ressamlığı (%71) ve harita kadastro
(%60) bölümündeki katılımcıların ifadelerinden kültür derslerine olan ilgi anlaşılmaktadır.
Elektronik bölümü öğrencilerinin ifadelerinde ise, sayısal derslere olan ilgi dikkat
çekmektedir. Geleceğe yönelik beklentiler boyutuna ilişkin bulgular incelendiğinde,
elektronik bölümü öğrencilerinin kendi çabaları ile de olsa üniversite sınavına
hazırlandıkları saptanmıştır. Üniversite sınavına hazırlandıklarını söyleyen bu öğrencilerin
tercih edecekleri alanın sayısal olması nedeni ile üniversite sınavlarındaki sayısal derslere
olan ilgisi anlaşılırdır. Diğer taraftan bilgisayar ve kimya bölümleri, birçok bulgularda,
bölümler arasında istenilerek gidilmiş ve kızların diğer bölümlere göre daha rahat ettikleri
bölüm olarak öne çıkmaktadır. Buradaki bulgularda da bölüm derslerinin öğrencilerin
ilgisini çektiği anlaşılmaktadır. Bu bulgu diğer bulgularla da uyum içerisindedir.
172
Tablo 6.3.1.2
Derslerin Sevilmesinde Etkili Olan Nedenler
Öğretmen
Anladığım için
İlgimi çektiği için
Üniversite hazırlık dersleri olduğu için
Diğer
Toplam
f
18
6
13
2
2
41
%
44
15
32
5
5
101
Katılımcıların dersleri neden sevdikleri incelendiğinde, ‘öğretmen’e vurgu
yapan ifadelerin cevaplar içerisinde en çok (%44) dile getirilen olduğu görülecektir. İkinci
büyük neden olarak ise ‘ilgimi çektiği için’ olarak ifade edilen nedenler yer almaktadır.
Görüldüğü gibi, katılımcıların bir dersi seçmesinde öğretmen, kişinin kendisinin önüne
geçebilmektedir. Öğretmenlerin öğrencilerin ilgisini derse çekebilecek mesleki yeterliliğe
sahip olmaları, öğretmenlerin öğrencilerin dersi sevmesindeki etkilerini daha da
arttırmaktadır. Öte yandan dersin anlaşılması, üniversiteye hazırlığa yönelik olması ve
diğer nedenler, derslerin sevilmesinde önemli etkiye sahip olarak ifade edilmişlerdir.
Katılımcıların sevmedikleri derslerle ilgili analiz sonuçları ise Tablo 6.3.1.3’de
sunulmuştur.
Katılımcı ifadeleri, %45’i sayısal ve %18’i sözel olmak üzere kültür derslerinin
çoğunlukla (%63) sevilmediğini işaret etmektedir. Buna karşılık ifadelerin yalnızca
%30’unda meslek derslerinin sevilmediğine ilişkin görüşler yer alırken, katılımcı
ifadelerinin az (%8) bir bölümünde ise, sevilmeyen hiçbir dersin olmadığına ilişkin
görüşler yer almaktadır.
173
Tablo 6.3.1.3
Kız Öğrencilerin Sevmedikleri Dersler
Harita
Makine
Elektrik
kadastro Ressamlığı
f
%
f
%
f %
Kimya
Elektronik Bilgisayar Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
Sözel
1
17
-
-
1
50
3
75
1
33
1
5,3
7
18
Sayısal
1
17
1
17
1
50
1
25
1
33
13
68
18
45
4
67
5
83
-
-
-
-
-
-
3
16
12
30
-
-
-
-
-
-
-
-
1
33
2
11
3
8
6
100
6
100
2
100
4
100
3
99
19
100 40 101
Kültür
Dersleri
Meslek Dersleri
Sevmediğim
Ders Yok
Toplam
Bulgular bölümler açısından irdelendiğinde ise, harita kadastro ve makine
ressamlığı bölümü öğrencilerince üretilen ifadelerin büyük bölümünün meslek derslerini
sevmediği, buna karşılık, elektrik, kimya ve elektronik bölümü öğrencilerinin hiçbirinin
sevilmeyen ders olarak bir meslek dersinin ismini telaffuz etmediği anlaşılmaktadır.
Tablo 6.3.1.4
Derslerin Sevilmemesinde Etkili Olan Nedenler
f
5
11
8
2
26
Öğretmen
Anlamadığım ve başaramadığım için sevmiyorum
İlgimi çekmediği için
Diğer
Toplam
Katılımcılar,
sevmedikleri
derslerle
ilgili
olarak,
%
19
42
31
8
100
anlamamalarını
ve
başaramamalarını, ve derslerin ilgilerini çekmemesini, büyük oranda dersi sevmeme
nedeni olarak vurgularken, öğretmenler de derslerin sevilmemesinde neden olarak
gösterilmiştir. Ancak dikkat edilecek olursa, öğretmenlerin, öğrencilerin bir dersi
174
sevmesindeki etkisi, sevmemelerindeki etkisinden daha yüksektir. Bu sonuç, öğretmenlerin
kız öğrencilerin ders yaşantısındaki önemine işaret etmektedir.
VI.3.2. Kız Öğrencilerin Kendilerini Başarılı Gördükleri Derslerle, Başarılarını
Etkileyen Etkenler Hakkındaki Görüşleri
Katılımcılara, “Hangi derslerde kendinizi daha başarılı buluyorsunuz?” sorusu
ile “Başarılı olmanızı etkileyen faktörler nelerdir?” soruları yöneltilerek, yanıtlar analiz
edilmiş ve analiz sonuçları aşağıdaki Tablo 6.3.2.1’de sunulmuştur.
Tablo 6.3.2.1
Kız Öğrencilerin Kendilerini Başarılı Gördükleri Dersler
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f %
f
% f % f % f
%
f
% f %
Sözel
2 40 5 100 3 43 4 29 14 38
Kültür
Derslerinde Sayısal 2 40 2 29 4
80
1
7
9 24
Meslek Derslerinde
Başarılıyım
Bütün derslerde
Hiçbir derste
Toplam
1
20
-
-
5 100
5
100
-
-
1 14
1
20
7
50
10 27
1 14 1 100
1 100 7 100 5
100
2 14 3 8
1 3
14 100 37 100
Daha önceki bulgularda, katılımcıların sevdiği dersler içerisinde kültür
derslerinin yer aldığı bununla beraber sevilmeyen ders olarak da yine en fazla ifade edilen
derslerin kültür dersleri olduğu anlaşılmıştı. Bu aşamada bulgular incelendiğinde, katılımcı
ifadelerinin çoğunluğunun (%62; (%38+%24)) kendilerini kültür derslerinde daha başarılı
bulduğu anlaşılmaktadır. Kültür dersleri içerisinde de katılımcıların sözel derslerde sayısal
derslere göre daha başarılı oldukları gözlenmektedir. Bunun yanında katılımcılar
kendilerini başarılı buldukları dersler içerisinde (f=10) meslek derslerini de telaffuz
etmişlerdir. Kimi katılımcılar (f=3) bütün derslerde başarılı olduğunu ifade etmiş, buna
karşılık kimi katılımcılar ise, hiçbir derste başarılı olmadıklarını ifade etmişlerdir.
175
Bulgular bölümler açısından irdelendiğinde, harita kadastro, makine ressamlığı
ve elektronik bölümü öğrencilerine ait ifadelerde, önceki bulgulara paralel şekilde,
katılımcıların kültür derslerinde daha başarılı olduğuna ilişkin bilgiler yer almaktadır. Bu
açıdan makine ressamlığı, harita kadastro ve elektronik bölümü öğrencilerinin dersleri
sevmeleri ve başarıları arasında uyum bulunmaktadır. Benzer şekilde bilgisayar bölümü
öğrencileri de meslek derslerini daha çok sevdiklerini ifade etmişler ve buna paralel olarak
da meslek derslerinde başarılı olduklarını belirtmişlerdir. Ancak kimya bölümü öğrencileri,
daha önceki bulgularda meslek derslerini daha çok sevdiklerini ifade etmelerine rağmen,
bu derslerde başarılı olduğunu belirten kimya bölümü öğrencilerine ait ifadelerin azlığı
dikkat çekmektedir. Bu bulgu, kimya bölümü öğrencilerinin meslek derslerini sevdikleri
ölçüde başarıyı yakalayamadıkları şeklinde yorumlanabilir.
Katılımcıların başarılarını etkileyen unsurlar hakkındaki görüşleri ise aşağıdaki
tabloda sunulmuştur.
Tablo 6.3.2.2
Başarıyı Etkileyen Etkenler
Öğretmen
Anlamam
Dersi sevmem
Azmim
Diğer
Toplam
f
10
2
10
3
3
28
%
36
7
36
11
11
101
Katılımcıların başarılarını etkileyen etkenlere yönelik görüşleri incelendiğinde,
‘anlamam’, ‘dersi sevmem’, ‘azmim’, ‘diğer’ gibi kişisel bilgilerin yanısıra ‘öğretmen’
faktörü de katılımcılarca başarılarındaki temel etkenlerden birisi olarak telaffuz edilmiştir.
Öğretmenler, öğrencilerin dersi sevmesinde olduğu kadar derslerdeki başarıları üzerinde de
önemli bir etkiye sahiptirler. Kimya bölümü öğrencilerinin meslek derslerini sevdiklerini
176
ifade etmelerine rağmen, meslek derslerinde başarılı olduğunu söyleyen kimya bölümü
öğrencilerine ait ifadelerin az oluşu kimya bölümü öğrencilerinin öğretmenleri ile
ilişkilerinden kaynaklanıyor olabilir.
VI.3.3 Kız Öğrencilerin Derslerde Yaşadıkları Problemlere İlişkin Görüşleri
Kız öğrencilerin derslerde yaşadıkları problemler, kültür ve mesleki (atölye ve
uygulamalı) dersler olmak üzere farklı derslerde yaşadıkları problemleri içermektedir.
Katılımcılara, “Kız öğrenci olarak atölye ve uygulamalı derslerde problem yaşadığınız
konular nelerdir?” şeklinde soru yöneltilerek elde edilen veriler analiz edilmiş ardından
aynı soru kültür dersleri için de sorulmuş ve her iki soru için ulaşılan verilerin analizi
sonucunda aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır.
Katılımcılar, atölye ve uygulamalı derslerde büyük oranda problem yaşadıkları
şeklinde cevap vermişlerdir. Katılımcılar, uygulamalı derslerin zor olduklarından ve
anlaşılmadığından bahsetmekte, uygulamalı derslerde teknoloji-kadın temelli problemlerin
varlığına işaret etmekte ve dolayısı ile kızların da uygulamalı dersleri sevmediğine işaret
etmektedirler. Tüm bu katılımcı ifadeleri, katılımcıların derse katılım ve uygulamalarda,
atölye ve uygulamalı dersler için problem yaşadıklarının birer ifadesi olarak
yorumlanabilir. Katılımcılar, toplumsal cinsiyet temelli olarak, teknoloji içinde daha az
sosyalleştiklerine ilişkin vurgu yapmışlar, bununla beraber erkek öğrencilerin ise,
yaşantılarında teknoloji temelli işlerle daha fazla uğraştıklarına ve bu yönde
sosyalleştiklerine vurgu yapmışlardır. Bu ifadeler aynı zamanda, teknoloji ile kadını aynı
fotoğrafta görmeyen toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ile de örtüşmektedir. Katılımcıların
el becerilerini geliştirebilecekleri, teknoloji ile daha yakından ilgili olabilecekleri bir şansa
sahip oldukları okullarında hala geçmişten kalan yaşantıları nedeni ile geri planda
177
kaldıklarını ifade etmeleri ilgi çekicidir. Bu yöndeki kimi katılımcı ifadeleri aşağıda
sunulmuştur.
Atölye mesela hidrolik, anlatılan şeyi hiç bilmem. Bir bisiklet bile, cıvata, benim şimdiye kadar
hiç işim olmadı ki. Ama erkekler bilirler. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
Meslek derslerinde yani ilk senelerde karşılaştıkları için, hani bir devre yapma olsun, bir
programlama olsun, yabancı geliyor. Önceden çalıştırmıyorsun ellerini. Kız olmamız da etkili.
Çünkü ailede “kızım sen kızsın ama yapma etme” vardır ya. Elektrik çarpar, bir yerini kesersin
diye. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Erkekler daha fazla uğraştığı için yani elektronikle falan erkekler daha meraklı olduğu için
aşinalığı olabilir. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Aynı şekilde, katılımcıların uygulamalı ve meslek derslerini anlamama veya
sevmemelerini ifade etmeleri de katılımcıların okul öncesi yaşantılarında cinsiyetlerinden
ötürü teknolojiye sosyalleşmemelerinden kaynaklanabilme ihtimalini taşımaktadır. Bu
açıdan düşünüldüğünde katılımcıların uygulamalı derslere yönelik yaşadıkları problemlerin
temelinde kadınların teknolojiye daha az sosyalleşmelerinin olduğunu söylemek olasıdır.
Diğer taraftan katılımcı ifadelerinin küçük bir bölümü atölye ve uygulamalı
derslerde hiçbir problem yaşamadıklarını belirtmişlerdir. Katılımcı ifadelerinin çok küçük
bir bölümünde ise, katılımcılar problem yaşamadıkları bilgisinin haricinde, atölye ve
uygulamalı derslerin kız öğrencilere daha uygun dersler olduğunu ve bundan dolayı da bu
derslerde kızların bir problem yaşamadıklarının ötesinde kız öğrencilerin daha başarılı
olduklarını belirtmişlerdir.
Bulgular bölümler açısından irdelendiğinde, özellikle bilgisayar bölümü
öğrencilerinin uygulamalı derslerde problemler yaşadığına ilişkin ifadeler kullandıkları,
buna karşılık, elektronik ve makine ressamlığı bölümü öğrencilerinin büyük bölümünün
178
problem yaşanmadığına ilişkin ifadeler ürettiği, kimya bölümü öğrencilerinin ise, problem
yaşamamakla beraber, kız öğrencilerin uygulamalı derslerdeki başarısına ve kimya
uygulamalı derslerinin kız öğrencilere daha yakıştığı yönündeki cinsiyet rollerine ilişkin
ifadeler ürettikleri anlaşılmaktadır.
Katılımcılara, uygulamalı ve meslek derslerinde yaşadıkları problemlerin
sorulmasının ardından, aynı soru kültür dersleri için de tekrar sorulmuş ve elde edilen
verilerin analiz sonucunda aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır
Katılımcı ifadelerinin yarısı, katılımcıların kültür derslerinde hiçbir problem
yaşamadıklarına ilişkin bilgiler içermektedir.
İfadelerin geriye kalan yarısında ise, katılımcılar, kültür derslerinde derse
katılımda kimi sıkıntılar yaşadıklarını, bunun yanında öğretmenlerin kültür derslerinde
toplumsal cinsiyete dayalı eşitsiz tutumlarından dolayı ve diğer kimi nedenlerden ötürü de
sıkıntılar yaşadıklarını belirtmişlerdir. Derse katılımda çekilen kimi sıkıntılara yönelik
verilen ifadelerden birkaçı aşağıda sunulmuştur.
Kültür derslerinde sıkıntı yaşamıyorum. Ama tahtaya kalkmıyorum. Biliyorum genelde ama
tahtaya kalkınca bildiğimi de unutuyorum.(Elektronik bölümü öğrencisi)
Kültür derslerinde, ben kendim olarak yaşıyorum. Mesela matematik dersinde soruyu deftere
yapıyorum ama tahtada çözemiyorum. Bilmiyorum. Hocamdan dolayı her halde. Bilmiyorum
benim öyle bir şeyim var. Utanıyorum. Ya da bazen kendimi sorguluyorum, niye utanıyorum
diye? Hani soruyu yanlış yapar mıyım diye öğretmenin öyle işte. (Kimya bölümü öğrencisi)
Öğrencilerin derse katılımını etkileyen öğelerden birisi olarak sınıf içerisinde
kız öğrenci sayısının erkek öğrencilerden daha az olması, katılımcılar tarafından önceki
bulgularda vurgulanmıştı. Ancak, derse katılımda çekingenliğe neden olan öğelerden bir
179
diğeri ise, yukarıdaki ifadeden de anlaşılabileceği üzere, öğretmendir. Öğretmen-öğrenci
ilişkisinin içeriği, öğrencilerin ders aktivitelerine katılımında destekleyici rol oynayabildiği
gibi, kimi zaman da öğrencilerin derse katılımı önünde bir engel oluşturabilmektedir. Kız
öğrenci sayısının erkek öğrenciden daha fazla olduğu kimya bölümü öğrencilerinin bu
yöndeki ifadeleri bu açıdan ilgi çekicidir.
Kültür derslerinde öğrencilerin yaşadıkları problemlere ilişkin olarak vurgu
yaptıkları bir diğer konu ise ‘öğretmenlerin toplumsal cinsiyete dayalı eşitsiz tutumları’dır.
Aşağıdaki ifade, katılımcıların öğretmenlerin eşitsiz tutumlarına yönelik verdiği ifadelere
örnek olarak sunulmuştur.
Kültür derslerindeki tek sorunumuz, daha öncede söylediğim gibi, erkek sayısının fazla olması
nedeniyle, [öğretmenlerin] erkeklere hitap şeklinde anlatılıyor. Hepsinde değil ama bazı
derslerde. Bazı derslerde yani öğretmen orada sadece erkeklere anlatıyormuş gibi hissediyorum
ben. Sanki orada biz yokmuşuz da sadece erkek öğrenciler varmış gibi, onlara hitap ediyormuş
gibi. O an şöyle bir düşünüyorsun. Niye sadece erkek öğrenciler göz önüne alınıyor da sanki biz
hiçe sayılıyormuşuz gibi. O an dersten kopuyorsun tabi. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Yukarıdaki ifadeden de anlaşılabileceği gibi, özellikle öğretmenlerin erkek
öğrencilere yönelik olarak dersi anlatması, kız öğrencilerin ikinci planda tutulması
cinsiyetler açısından fırsat eşitliğine uymayan davranışlar olarak göze çarpmaktadır.
İfadede ilginç olan taraf ise, katılımcıların öğretmenlerinin eşitsiz tutumunun kaynağı
olarak sınıftaki kız öğrenci sayıları ile erkek öğrenci sayıları arasındaki orantısızlığı
görüyor olmasıdır.
Kültür ve mesleki derslerde yaşanılan problemler beraber olarak ele
alındığında, katılımcıların mesleki derslerde daha fazla problemle karşılaştıkları
anlaşılmaktadır. Mesleki derslerde yaşanılan problemlerin odağında, kız öğrencilerin erkek
öğrencilere göre teknolojiye daha az sosyalleşmeleri ve bu nedenle erkek öğrencilerden
180
geri olma durumu ile genel olarak teknolojiye karşı kız öğrencilerin tutumları yatmakta
iken, kültür derslerindeki katılımcı problemlerinin odağında, katılımcıların derse az
katılımı ile öğretmenlerin kız ve erkek öğrencilere yönelik eşitlikçi olmayan tutumları
gösterilmiştir.
VI.3.4. Kız Öğrencilerin Ders İçi Etkinliklerde Kendilerini İfade Edip Edememeleri
ile İlgili Yaşantıları
Katılımcıların ders içi etkinliklerde kendilerini ifade edip edememeleri ile ilgili
yaşantıları, katılımcıların ders içi etkinliklerde kendilerini ifade edip edememeleri, bu
konudaki yaşantıları ile, ders içinde derse katılım konusunda katılımcıların erkek ve kız
öğrenciler arasındaki farklılıklar hakkındaki görüşlerini içermektedir.
Katılımcılara “Ders içi etkinlikler sırasında kendinizi ifade etmede güçlükler
yaşadığınızı düşünüyor musunuz?” şeklinde bir soru yöneltilerek, soruya yönelik üretilen
cevaplar analiz edilmiş analiz sonucunda, katılımcı ifadelerinin küçük bir bölümünün ders
içi etkinliklerde problem yaşamadığını belirttiği ancak bunun yanında katılımcıların büyük
bir bölümünün ise ders içi etkinliklerde kimi sıkıntılar yaşadığına ilişkin ifadeler kullandığı
anlaşılmıştır. Katılımcıların ders içi etkinliklere katılımlarında yaşadıkları problemler
Tablo 6.3.4’de sunulmuştur.
Tablo 6.3.4’den de görülebileceği gibi, katılımcılar ders içi etkinliklere
katılımlarda yaşadıkları problemlere ilişkin olarak ‘ders içinde tahtaya kalkmam’, ‘erkek
öğrencilerin dalga geçmesinden çekiniyorum’, ‘öğretmenlerden çekiniyorum’, ‘kendimi
ifade edemiyorum’, ‘cevabını bildiğim soruya bile kalkıp yanıt vermem’ kategorilerine
giren çeşitli ifadeler kullanmışlardır.
181
Tablo 6.3.4
Kız Öğrencilerin Ders İçi Etkinliklere Katılımlarda Yaşadıkları Problemler
Harita
Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f % f
%
f % f % f
%
f
% f %
Ders içinde
tahtaya
kalkmam.
-
-
-
-
-
-
-
-
1
100
1
11
2
11
Erkek
öğrencilerin
dalga
geçmesinden
çekiniyorum.
-
-
1
25
-
-
-
-
-
-
2
22
3
16
Öğretmenlerden
1
çekiniyorum
25
1
25
-
-
-
-
-
-
-
-
2
11
Kendimi ifade
edemiyorum
3
75
1
25
1
100 -
-
-
-
3
33
8
42
Cevabını
bildiğim soruya
bile kalkıp yanıt
vermem
-
-
1
25
-
-
-
-
-
3
33
4
21
Toplam
4
100
4
100
1
100 -
-
1
100
9
99
19 101
-
Katılımcıların derse katılmaları önündeki engel olarak gördükleri nedenler
arasında özellikle erkek öğrenciler ve öğretmenlerin varlığı dikkat çekmektedir. Dalga
geçme, alay etme gibi uygulamalar sonucunda kız öğrencilerin ders içi aktivitelere
katılımlarda çekingenlik yaşadığı ve hatta bu aktivitelere katılmadıkları anlaşılmaktadır.
‘Cevabını bildiğim soruya bile kalkıp yanıt vermem’ şeklindeki kimi ifadeler de
katılımcıların derse katılımlarda kendilerini ne kadar pasivize ettiklerinin çarpıcı bir
örneğidir.
İfadeler bölümler açısından irdelendiğinde, harita kadastro, makine ressamlığı,
elektrik ve bilgisayar bölümü öğrencilerinin büyük bir bölümü, ders içi eğitsel faaliyetlere
182
katılımlarda çeşitli nedenlerle sıkıntılar yaşadıklarını belirtmişlerdir. Kimya bölümündeki
katılımcıların tamamı ve elektronik bölümündeki katılımcıların büyük bir bölümü ise,
derslere rahatça katılabildiklerini ifade etmişlerdir. Bu noktada akla gelen soru, kız öğrenci
sayılarının kızların derse katılımlarını etkileyip etkilemediğidir. Ancak bu konuda net bir
şey söylemek mümkün değildir. Zira, kimya bölümü, kız öğrencilerin yoğun olduğu bir
bölümken, elektronik bölümü ise aksine kız öğrencilerin sayısının az olduğu bir bölümdür.
Bu iki bölümde de katılımcıların tamamına yakını, derse rahatça katıldığını ifade
etmişlerdir. Bu durumda söylenebilecek olan, erkek ve kız öğrencilerin sayısının yanında,
ders içindeki öğrenciler arası ve öğrenci-öğretmen arası etkileşim süreçlerinin derse
katılımda etkili olabilme ihtimalinin olduğudur. Ancak bu konu detaylıca araştırılmalıdır.
Katılımcıların, derse katılım, kendini ders içi aktivitelerde ifade edebilme gibi
etkinliklerde, kültür ve mesleki derslerde erkek ve kız öğrenciler arasında nasıl bir farklılık
yaşandığına ilişkin görüşleri hakkında bilgi edinebilmek için katılımcılara, “Sınıfınızda
kültür derslerinde kız ve erkeklerin derse katılımında ne tür farklılıklar gözlemliyorsunuz?
sorusu yöneltilmiş ve aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır.
Katılımcıların soruya yönelik ürettikleri yanıtların yarısına yakını (f=13), kültür
derslerine kız öğrencilerin daha çok katıldığını ifade ederken, ifadelerin yine yarısına
yakını (f=12) da erkek öğrencilerin kültür derslerine daha çok katıldığına ilişkin ifadeler
kullanmışlar, bunun yanı sıra, yanıtların küçük bir bölümü (f=6) ise kültür derslerine
katılımda kız ve erkek öğrenciler arasında herhangi bir farklılık yaşanmadığına yönelik
ifadeler
içermektedir.
Bu
soruya
ilişkin
olarak
bulgular
bölümler
açısından
değerlendirildiğinde, sınıfta tek kız öğrencinin olduğu elektrik bölümündeki katılımcı,
kültür derslerine erkek öğrencilerin daha çok katıldığını ifade etmiş, buna karşılık, sınıf
içerisinde kız öğrencilerin erkek öğrencilerden daha fazla olduğu kimya bölümündeki
183
katılımcıların tamamının ise kültür derslerine kız öğrencilerin daha fazla katıldığını ifade
ettikleri anlaşılmaktadır. Bu bulgular sınıftaki kız öğrenci sayısı ile derse katılım arasında
bir ilişkinin olabileceği kanısını uyandırsa da nispeten kız öğrencilerin diğer bölümlerden
daha fazla olduğu bilgisayar bölümünde daha çok ifade edilen yanıt, erkek öğrencilerin
kültür derslerine daha çok katıldığıdır.
Katılımcıların uygulamalı ve mesleki derslerde kız ve erkek öğrencilerin derse
katılımları ile ilgili nasıl bir farklılık olduğuna ilişkin görüşlerinin anlaşılması için
katılımcılara, “Atölye ve uygulamalı derslerde kız/erkek öğrencilerin derse katılımı
açısından ne tür farklılıklar gözlemliyorsunuz? şeklinde bir soru yöneltilmiş ve soruya
karşılık verilen verilere bağlı olarak yapılan analiz sonuçlarında ise
ise, aşağıdaki
bulgulara ulaşılmıştır.
Katılımcı yanıtlarının büyük bir bölümü, uygulamalı derslerde erkek
öğrencilerin derse daha çok katıldığına yönelik ifadeleri içermektedir. Yanıtların küçük bir
bölümü erkek ve kız öğrencilerin derslere eşit şekilde katıldığına yönelik görüşleri
içermektedir. Buna karşılık yanıtların yine küçük bir bölümünde ise derslere kız
öğrencilerin daha çok katıldığına yönelik görüşler belirmiştir.
Kız ve erkek öğrencilerin kültür ve mesleki derslerde derse katılımları
incelendiğinde, kız öğrencilerin mesleki derslere çok daha az katıldığı anlaşılmaktadır.
Buna karşılık kültür derslerine katılımda kız öğrencilerin daha fazla iştirak ettikleri de
anlaşılmaktadır. Bu bulgular, katılımcıların kültür ve mesleki derslerde yaşadıkları
problemlere ilişkin olarak ürettikleri yanıtlarla da uyum göstermektedir.
184
VI.3.5 Kız Öğrencilerin, Okullarında Öğrencilere Uygulanan Ödül ve Ceza
Uygulamalarında, Kız ve Erkek Öğrenciler Arasındaki Farklılıklara İlişkin Görüşleri
Katılımcılara, “Tüm dersleriniz için konuşacak olursak, sınıfınızda ödül ve ceza
uygulamalarında, kız ve erkek öğrenciler arasında ne tür farklılıklar yaşandığını
gözlemliyorsunuz?” şeklinde bir soru yöneltilmiş, soruya verilen yanıtlar analiz edilmiş ve
bulgular aşağıdaki Tablo 6.3.5’de sunulmuştur.
Tablo 6.3.5
Ödül ve Ceza Uygulamalarındaki Cinsiyet Ayrımı Konusundaki Görüşler
Harita Makine
Elektrik Kimya Elektronik Bilgisayar Toplam
kadastro Ressamlığı
f % f
%
f % f % f
%
f
% f %
Ödül ve ceza uygulamalarında
eşitlik
Ödül ve ceza
uygulamalarında
ayrımcılık
-
-
-
2
100
1
11
3 14
Ödül verilirken
kız ve erkek
öğrencilere eşit
davranılır,
ancak cezalarda
3 100 2
erkek öğrenciler
kız
öğrencilerden
daha ağır
cezalar alır
67
1 100 2 50
-
-
8
89
16 73
Ödüllerde kız
öğrenciler daha
fazla ödül
alırlar ancak
cezalarda erkek öğrenciler
kızlara göre
daha ağır
cezalar alır.
1
33
-
-
-
-
-
3 14
3 100 3
100
1 100 4 100 2
100
9
Toplam
-
-
-
-
-
-
-
2 50
100 22 100
185
Katılımcılara ait ifadelerin %73’ü ödül ve ceza uygulamalarında ‘ödül
verilirken kız ve erkek öğrencilere eşit davranıldığını, ancak cezalarda erkek öğrencilerin
kız öğrencilerden daha ağır cezalar aldıkları’na ilişkin bilgiler taşımaktadır. Bu yönü ile
bu yöndeki ifadeler ‘Ödül ve ceza uygulamalarında cinsiyete dayalı ayrımcılık var’
şeklinde kategorize edilmişlerdir. Benzer şekilde aynı kategori içerisinde ele alnınan bir
diğer kategori ise, ‘ödüllerde kız öğrenciler daha fazla ödül alırlar ancak cezalarda erkek
öğrenciler kızlara göre daha ağır cezalar alır’ şeklinde kategorize edilen ifadelerin yer
aldığı kategoridir. Buna karşılık, katılımcı ifadelerinin yalnızca %14’lük bir bölümü, ödül
ve ceza uygulamalarında cinsiyet ayrımı yapılmadığına ilişkin bulgular yer almaktadır.
Bulgular
bölümler
açısından
incelendiğinde
ise,
elektronik
bölümü
öğrencilerinin tamamına ve bilgisayar bölümü öğrencilerinin küçük bir bölümüne ait
ifadeler dışındaki tüm bölümlerdeki katılımcılara ait ifadelerin, ödül ve ceza
uygulamalarında cinsiyet ayrımı yapıldığına ilişkin bilgiler yer almıştır.
VI.3.6 Kız Öğrencilerin, Ders ve Sınıf İçindeki Yaşantılarına İlişkin Genel
Değerlendirme
Katılımcılar çoğunlukla mesleki derslerden çok kültür derslerini daha çok
sevdiklerini belirten ifadeler üretmişlerdir. Kültür dersleri içerisinde de ağırlıkla sevilen
dersler olarak kültür dersleri belirtilmiştir.
Katılımcılar, dersleri sevmelerinde etkili olan öğeleri ifade ederlerken, en fazla
telaffuz ettikleri öğe öğretmen olmuştur. İkinci sırada etkili öğe ise dersin ilgi çekici olması
olarak belirtilmiştir. Bu açıdan öğretmenin öğrencilerin ders yaşantılarındaki önemi daha
da belirginleşmektedir.
186
Katılımcıların sevmedikleri ders olarak belirttikleri dersler içerisinde de ilginç
bir şekilde sayısal kültür dersleri ile meslek dersleri ön plana çıkmıştır. Derslerin
sevilmemesine neden olarak gösterilen etkenler içerisinde ise dersin öğrencilerin ilgisini
çekmemesi ve akademik anlamda başarısızlık vurgulanmıştır. Meslek dersleri uygulamalı
ve teorik olarak ikiye ayrılırken, teorik meslek dersleri de genellikle sayısal beceri
gerektiren derslerdir. Bu açıdan bakıldığında katılımcıların özellikle uygulamalı ve sayısal
dersleri sevmediklerini söylemek mümkündür. Literatürde bu bulguyu destekleyen çeşitli
araştırmalar da mevcuttur. Bu çalışmalardan birisi de Amerikan Kadın Üniversite
Birliği’nin, 1989 yılına ait raporudur. Rapora göre, öğrencilerin kendilerinin de cinsiyet
kalıp yargılarını benimsediklerine dair bulgular yer almaktadır. Buna göre öğretmen ve
ailelerin yanı sıra kız öğrenciler genel olarak matematik ve sayısal derslerde kabiliyet
eksiklikleri bulunduklarını belirtirken, erkek öğrenciler, matematiğe kızlara nazaran daha
yatkın olduklarını belirtip, bu dersteki çektikleri zorluğu az çalışmalarına bağlamaktadırlar.
(Witt, 2001). Ancak bu bulgu ve araştırma, kız öğrencilerin matematiği ya da sayısal
içerikli derslerdeki başarısızlığı, ya da bu dersleri az sevmesi yönündeki cinsiyetçi kalıp
yargıları devam ettirmesi açısından yorumlanmamalıdır. Bulgular, kız öğrencilerin,
toplumsal kalıp yargılara göre beğenilerini şekillendirebileceği ya da kadın aleyhine kimi
cinsiyet rollerini içselleştirerek kalıpyargıların yeniden üretimine hizmet ettikleri yönünde
yorumlanabilir.
Katılımcılara başarılı oldukları dersler sorulduğunda ise, daha çok kültür
derslerinde başarılı olduklarını belirtmişlerdir. Katılımcıların başarılı olduklarını ifade
ettikleri derslerin %62’si kültür dersi iken yalnızca %24’ü meslek dersidir. Başarılı
olunduğu ifade edilen kültür dersleri içerisinde de sözel dersler ön plana çıkmıştır. Meslek
derslerini en fazla sevdiğini belirten bölüm olarak bilgisayar bölümü öne çıkmıştır.
187
Katılımcıların başarılarında etkisi olduğunu belirttiği etkenler içerisinde de
öğretmen faktörü önemli bir pay ile en fazla ifade edilen faktör olmuştur. Buna göre
öğretmen öğrencilerin dersi sevmesinde etkili olduğu kadar aynı zamanda öğrencilerin
akademik başarılarında da etkili olduğu söylenebilir.
Katılımcı ifadelerinin büyük bir çoğunluğunda, mesleki ve uygulamalı
derslerde çeşitli problemler yaşandığına ilişkin bilgiler yer almaktadır. Bu bilgiler,
özellikle kız öğrencilerin meslek lisesi öncesinde teknoloji ile ilgilenmedikleri, el
becerilerini bu yönde geliştirmedikleri, buna karşılık erkek öğrencilerin lise öncesinde de
elektronik, bilgisayar, araba, motor gibi teknolojik öğelerle ilgilendiklerine yönelik
vurguları içermektedir. Bu yöndeki vurgular, aslında teknoloji ve toplumsal cinsiyet
arasındaki ilişkilerin izdüşümüne işaret etmekte, kız öğrencilerin teknoloji ile
sosyalleşmemelerine dikkat çekmektedir. Kız öğrencilerin teknoloji ile az ilgili olmalarına
neden olarak kültürel arka plana işaret eden Weber ve Custer (2005), toplumsal cinsiyet
kalıpyargılı medya, akran grubu, ve yetişkin kaynaklı kültürel arka plan gibi nedenlerin
teknoloji ve toplumsal cinsiyet ilişkilerini yeniden ürettiğini ifade ederek, buna örnek
olarak, oyuncakları örnek göstermekte, erkeklere alınan oyuncakların genellikle elektronik
oyuncaklar olduğu ve erkek çocukların bilim matematik ve teknolojiye yöneltilirken, kız
çocuklarına ise oyuncak bebek gibi, çocuğun sosyal becerilerini arttırıcı oyuncakların
alındığını ifade etmektedirler.
Kız öğrencilerin teknoloji ile olan ilişkilerinin eğitimlerindeki yansımalarına
yönelik problemler, dolaylı olarak da kız öğrenciler ile erkek öğrenciler arasında eğitimin
başlangıcında akademik açıdan kimi farklıkların oluşmasına yol açabilmektedir. Huynh,
Lee ve Schuldt, kız ve erkek öğrencilerin okul öncesinden kaynaklı eşit olmayan teknoloji
188
deneyimine sahip olabileceklerine vurgu yaparak, öğretmenlerin gerekirse bu nedenle sınıf
içinde ek dersler uygulayabileceklerini vurgulamaktadır (aktaran, Sanders, 2005).
Katılımcı ifadelerinin önemli bir bölümü derste kendini ifade edememe,
tahtaya kalkamama, cevabını bildiği sorulara bile cevap verememe, erkek öğrencilerden,
öğretmenden çekinme gibi kimi problemler yaşadıklarını belirtmişlerdir. Buna karşılık
kimya bölümü öğrencilerinin tamamı ders içi aktivitelere rahatça katılabildiklerini
belirtmiştir. Kimya bölümünde kız öğrencilerin erkek öğrencilerden fazla olması, sınıf
içindeki öğretmen-öğrenci etkileşim süreçleri ile görülen derslerin niteliği bunun nedeni
olarak düşünülebilir. Diğer taraftan Kabira ve Masinjila (1997), sınıfta özellikle
öğrencilerin soru sorma şekliyle, derse katılımlarındaki farklılıkta, öğretmenlerin etkisinin
olabileceği kadar, kız öğrencilerin çekingenliklerinin ve soruları yanlış cevaplama riskine
girmemelerine engel olan sosyalizasyonlarının etkisi olabileceğini de vurgulamaktadırlar.
Krupnick de (1985), kızların erkeklerden daha az konuşma nedenlerini, sınıftaki azınlık
olma durumlarına, erkeklere karşı yarışmak için beceriksiz ya da isteksiz olmalarına ve
sözlerinin kesilmesi durumunda kolay incinebilir olmalarına bağlamıştır. Bununla beraber
Poladian (2004), literatürde sınıf içi etkileşimlerde ve öğrencilerin derslere katılımında
toplumsal cinsiyeti ikinci plana iten çalışmaların da olduğunu belirtmektedir. Buna göre
öğrencilerin derslere katılımında ve okula devamlılığında, yaş, sömestirdeki haftalık ders
sayısı, disiplin gibi değişkenler, kimi durumlarda öğrenciler üzerinde toplumsal cinsiyetten
daha etkili olabilmektedirler.
Ders içindeki katılım erkek öğrenciler ve kız öğrenciler açısından
incelendiğinde, meslek dersleri ile kültür dersleri arasında değişik bulgularla
karşılaşılmaktadır. Buna göre, katılımcılar kültür derslerinde kız öğrencilerin derslere daha
189
fazla katıldığını belirtirlerken, buna karşılık meslek derslerinde erkeklerin daha fazla
katıldıkları belirtmişlerdir.
Ödül ve ceza uygulamalarında cinsiyete dayalı farklılıklar olduğu belirtilirken,
kız ve erkek öğrencilerin eşit ödül aldıkları, buna karşılık ise cezalarda erkek öğrencilerin
daha ağır ve kimi zaman fiziksel ceza aldıkları vurgulanmıştır. Bu durum da öğrencilerin
cinsiyetinden kaynaklı eşitsiz tutumların yeniden üretilmesine yol açabilmektedir.
Öğretmenlerin öğrenci cinsiyetine bağlı olarak farklı muamelede bulunarak aynı suçun
işlenmesi durumunda bile erkek öğrencilere kız öğrencilerden daha sert cezalar verildiğine
ilişkin kimi araştırma sonuçları (MAEC, 1993) da bulunmaktadır.
VI.4 Kız Öğrencilerin Staj Yaşantılarına İlişkin Bulgu ve Yorumlar
Bu kısımda, kız öğrencilerin Teknik ve Anadolu Teknik Lisesi öğrencilerinin
yaz aylarında 60 işgünü, Meslek Lisesi öğrencilerinin ise öğrenim dönemi içerisinde
haftada üç gün mesleki eğitim aldıkları işletmelerdeki yaşantıları anlaşılmaya çalışılmıştır.
Bu amaçla, öncelikle katılımcıların çalıştıkları işletmelerin faaliyet alanları ve çalışan
sayıları betimlenmiş, ardından katılımcıların çalıştıkları işletmeleri nasıl seçtikleri,
işletmelerde görülen staj eğitimini mesleki açıdan yararlı bulup bulmadıkları, bunun yanı
sıra, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü açısından da bilgi vermesi dolayısı ile
işyerlerinde erkek ve kız stajyer öğrenciler arasında işin nasıl paylaşıldığı da incelenmiştir.
Katılımcılar, yazın aldıkları staj eğitimini de, hafta içi gördükleri işletmelerde meslek
eğitimi çalışmasını da, “staj” çalışması olarak ifade etmektedirler. Bu nedenle çalışmada da
her iki eğitim de staj olarak adlandırılacaktır. Katılımcıların staj eğitimini aldıkları işletme
türleri Tablo 6.4.1’de sunulmuştur.
190
Tablo 6.4.1
İşyeri Faaliyet Alanları-Çalışan Sayısı-Stajyer Öğrenci Sayısı
İşyeri Faaliyet Alanı
Elektronik teknik servisi
Harita mühendislik Bürosu
Fabrika
Küçük çaplı bilgisayar firmaları
Türk Telekom Bölge binası
TRT Çukurova Bölge Binası
Özel Hastane
Özel tıbbi laboratuar
Okul
Toplam
Çalışan Sayısı
Öğrenci Sayısı
25 kişiden az
25 kişiden az
100 kişiden fazla
25 kişiden az
25-100 kişi arası
25-100 kişi arası
25-100 kişi arası
25 kişiden az
-
2
4
5
6
1
1
1
1
1
22
Tablo 6.4.1’de de görüldüğü gibi, katılımcıların staj gördükleri çalışma alanları,
elektronik teknik servisi, harita mühendislik büroları, çeşitli fabrikalar (cam sanayi,
kromsan, soda ), küçük çaplı bilgisayar firmaları, Türk Telekom bölge binası, TRT
(Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu) Çukurova bölge binası özel hastane, özel tıbbi
laboratuar ve kendi okullarıdır. Bu faaliyet alanlarından özellikle fabrikalar ve küçük çaplı
bilgisayar firmaları yoğun olarak çalışılan alanlardır.
Katılımcılara “Okulunuzda mecburi staj eğitimi bulunmakta. Staj eğitiminizi
yapacağınız işyerini seçmenizde etkili olan nedenler nelerdi, açıklayabilir misiniz?” sorusu
sorulmuş, bu soruya verilen yanıtlarda ise katılımcılar, süreç ya da etkenlerden çok, staj
yerinin seçiminde etkili olan kişileri ifade etmişlerdir. Öğrencilerin cevaplarına göre,
meslek eğitimi görülen staj yerlerinin seçiminde, büyük oranda (%68), katılımcıların
okulları ve dolayısı ile öğretmenleri, etkili olmuşlardır. Staj yerini kendisi bulan
katılımcıların oranı sadece %18’dir. Katılımcıların %9’u ise staj yerlerini babalarının
bulduğunu ifade etmişlerdir.
“Staj yerini kendim bulamadım, dolayısı ile okul buldu” (f=3); “ders notlarımın
ortalaması yüksek olduğu için fabrikaya gönderildim” (f=4); “staj yeri tanıdıktı” (f=4);
“rast gele kendim seçtim” (f=2); “diğer nedenler” (f=1); gibi ifadeler ise, katılımcıların
191
staj yerinin bulunmasında etkili olan kişilerin yanı sıra etkili olan nedenleri de
belirtmektedirler.
Katılımcı ifadelerinden, okul idaresinin ve bölüm öğretmenlerinin,
okulda
başarılı olan ve notları yüksek olan öğrencileri, bir anlamda ödüllendirilmek amacı ile
yemek, servis, hafta sonu tatil ve ücret garantisi olan ve bu özellikleri ile küçük çaplı
işyerlerinden daha cazip olan fabrikalara gönderdikleri, diğer öğrencilerden ise işyerlerini
kendilerinin bulmalarını istedikleri anlaşılmaktadır. İşyerini bulamayan öğrencilere ise,
yine okulun işyeri ayarladığı katılımcılarca ifade edilmiştir.
Katılımcıların çoğunluğu (%55), mesleki eğitim aldıkları staj eğitiminden
mesleki anlamda fayda görmediklerini ifade ederlerken, %45’lik katılımcı kitlesi ise, staj
eğitiminin mesleki açıdan eğitimlerine katkıda bulunduğunu ifade etmişlerdir. Aşağıdaki
Tablo 6.4.2’de bu bulgular sunulmuştur.
Tablo 6.4.2
Staj Eğitiminin Mesleki Açıdan Yararlılığına İlişkin Görüşler
Harita
Makine
Elektrik
kadastro Ressamlığı
f
%
f
%
f %
Kimya
Elektronik Bilgisayar Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
-
2
50
1
50
6
67
10 45
12 55
Staj eğitimi mesleki
açıdan faydalı oldu
1
33
-
-
Staj eğitiminin
mesleki açıdan
faydası olmadı
2
67
3
100
1 100
2
50
1
50
3
33
Toplam
3
100
3
100
1 100
4
100
2
100
9
100 22 100
Tablo 6.4.2 incelendiğinde, bölümler açısından bulguların çok fazla bir bilgi
sunmadığı görülmektedir. Ancak, aynı bulgular, katılımcıların staj eğitimini aldıkları
işletmelere göre irdelendiğinde ise, Tablo 6.4.3’deki bulgular daha açıklayıcı bilgi
sunmaktadır.
192
Tablo 6.4.3
Staj Yapılan Yerdeki Çalışan Sayısına Göre Staj Eğitiminin Yararlılığına İlişkin Görüşler
Çalışan sayısı
25'den az
25-100 kişi
100 kişiden fazla
Okul
Toplam
Mesleki açıdan staj eğitimi Mesleki açıdan staj eğitiminin
yararlı oldu
yararı olmadı
f
%
f
%
9
69
4
31
1
33
2
67
5
100
1
100
10
45
12
55
Tablo 6.4.3’e göre, çalışan sayısı 25’den az olan işyerlerinde (elektronik servisi,
bilgisayar firmaları, özel laboratuar), staj eğitimini gören öğrencilerin çoğunluğu (%69)
mesleki açıdan staj eğitimlerini yararlı bulduklarını ifade etmişler, buna karşılık çalışan
sayısının 25’den fazla olduğu işyerlerinde (fabrika, TRT Çukurova-Türk Telekom Bölge
Binası) ve okulda staj eğitimini gören katılımcılar ise staj eğitimlerini mesleki açıdan
yararlı bulmadıklarını ve bu eğitiminden gerektiği gibi faydalanamadıkları belirtmişlerdir.
Buna göre, küçük işyerlerinde staj eğitimini alan öğrenciler staj eğitimlerinde bizzat
çalıştıklarını, staj yerlerinde kendilerinin çalışarak mesleki açıdan fayda gördüklerini ifade
etmişler, buna karşılık büyük işyerlerindeki katılımcılar ise, genellikle işyerlerinde
oturduklarını, oyun oynadıklarını, getir götür gibi mesleki eğitimle ilgili olmayan işleri
yaptıklarını belirtmişlerdir.
Son olarak, staj yaşantısı ile ilgili olarak katılımcılara, Sizce staj yerinde
sorumluluklar kız ve erkek öğrenciler arasında nasıl paylaştırılıyor? (Örneğin kız ve erkek
stajyerler ne tür işler yapıyorlar?) sorusu sorularak, okuldaki işbölümünün işletmelerde de
devam edip etmediği anlaşılmaya çalışılmış ve Tablo 6.4.4’de de görülen bulgular elde
edilmiştir.
193
Tablo 6.4.4
İşletmelerde Cinsiyete Dayalı İşbölümü
Harita
kadastro
f
%
Makine
Ressamlığı
f
%
Elektrik
Kimya
Elektronik Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
Cinsiyete dayalı
işbölümü
3
100
2
67
1
100
3
75
1
50
4
44
14
64
İşbölümünde
cinsiyet eşitliği
-
-
1
33
-
-
1
25
1
50
5
56
8
36
Toplam
3
100
3
100
1
100
4
100
2
100
9
100
22
100
Katılımcıların çoğunluğu (%64), işletmelerdeki mesleki işlerin, cinsiyete dayalı
olarak bölündüğünü ifade etmektedir. Kız ve erkekler arasında işlerin bölüşümünde
herhangi bir ayrım söz konusu değildir diyenlerin oranı ise sadece % 36’dır.
Bu durum, iş yaşantısında zaten var olan, cinsiyete dayalı işbölümünün staj
eğitiminin alındığı işletmelerde de devam ettiğini göstermektedir. Bulgular bölümler
arasında incelendiğinde ise, elektronik ve bilgisayar bölümleri hariç tüm bölümlerdeki
öğrencilerin, staj yerlerinde cinsiyete dayalı işbölümünün olduğunu belirttikleri, kız
öğrencilere çoğunlukla “hafif” işler verilirken, erkek öğrencilerin meslekle ilgili işlere tabi
tutuldukları ve dolayısı ile mesleki açıdan erkek öğrencilerin daha fazla faydalandıklarını
ifade ettikleri görülecektir. Bu durum elektronik bölümü için, işyerindeki işbölümünün
cinsiyete dayalı olarak yapıldığı ve yapılmadığı yönündeki ifadelerin eşitliği şeklinde
değişirken, cinsiyete dayalı işbölümünün olmadığını söyleyen katılımcıların çoğunlukta
olduğu (%56) bölüm ise bilgisayar bölümü olarak göze çarpmaktadır.
Ancak, kimya bölümü öğrencilerinin ifadelerinde ise, ilginç bir şekilde
katılımcılar genel olarak, stajyerler arasında işbölümünde kızlara meslekle ilgili olarak
daha fazla iş verildiğini belirtmektedirler. İşyerlerinin genelde tıbbi laboratuarlar olması
nedeni ile bu işin “kadın mesleği” olarak algılandığını ve kızların işletmede de bu özelliğe
194
dayalı olarak işletme eğitiminden daha fazla faydalandıklarını belirtmişlerdir. Bir başka
deyişle, kimya bölümündeki öğrenciler, işlerin kızlar lehine bölündüğünü ifade etmişlerdir.
Tablo 6.4.5’de ise, işbölümünde işlerin erkekler ve kızlar arasında nasıl
bölündüğüne dair bulgular yer almaktadır.
Tablo 6.4.5
Erkek- Kız Öğrenciler Arasındaki İşbölümü ve İşin Yapıldığı Alan
Sekreter- Sekreter kızlar
ağır işler
Zor işlerin erkekleri
Staj içi-Staj dışı çalışma alanlarında
çalışma
Toplam
f
%
15
43
8
23
12
34
35
100
Bu tabloya göre, işlerin cinsiyete dayalı olarak bölündüğünü ifade eden
görüşler, bu cinsiyetçi yaklaşımın özellikle iki şekilde meydana geldiğini belirtmektedirler.
Bu yaklaşım ilk olarak işletmelerde yapılan işlerde kendini göstermektedir. Katılımcı
ifadelerinde, işletmelerdeki “zor” işlerin erkek stajyerlere verildiği (%23), telefonlara
bakmak, işyeri temizliği, bulaşık yıkamak, işyerindeki getir götür işlerini yapmak gibi,
“sekreterlik” olarak kategorileştirilen, işlerin ise kız stajyerlere (%43) yaptırıldığı
anlaşılmaktadır. Katılımcılar, işletmelerdeki işbölümünün cinsiyete dayalı olarak
yapılmasının ikinci aşamasında ise, işin niteliğinden çok yapıldığı yere göre cinsiyetler
açısından farklılıklar olduğunu belirtmişlerdir (%34). Buna göre, katılımcılar, kendilerinin
işyeri içerisindeki işlere baktıklarını, işyeri dışındaki işlere ise yalnızca erkek stajyerlerin
gittiklerini belirtmişlerdir. Bu durum, kadının kamusal alandan dışlanarak ev içi ile sorumlu
tutulması anlayışıyla benzerlik taşımakta, kız öğrenciler işle ilgili ve işin gerektirmesi
durumlarında bile, işletme içinde çalıştırılmaktadırlar.
195
İşletmedeki mesleki eğitim süresince işbölümünün cinsiyete dayalı olup
olmadığına dair katılımcı görüşleri aşağıdaki gibi örneklendirilebilir:
…….Staj yerinde kız olarak bir ben vardım. Genelde işleri hep erkekler yapardı. Özellikle
çayları ben yapardım. Bazen masa üstü vesaire temizlik işlerini de ben yapardım. (Elektronik
bölümü öğrencisi)
Çay getir götür yapıyorum. Bir gün bilgisayarda çizim yaptım. Ondan sonra 1-2 ay sekreter gibi
bir şey oldum. Kendi çizim çizerken “Gel bak “ diyor. Ama bana katkısı yok. Cezaevi gibi bir
şey. Sadece ben varım. 10 saat duruyorum. Yazılım varsa yazılıma çalışıyorum. Hocalarıma hiç
söylemedim. “Söylesem de ne olur ki” dedim. Belki başta bir şey desem yerimi değiştirirlerdi
ama “Bir şey öğrenmiyorum” bile desem diğerleri de bir şey yapmıyor ki, ondan yerimi
değiştirmezlerdi. Bizim staj yeri göstermelik. Mesela diğer kızlar bile evrak getir götür
yaptıklarını söylüyorlar. (Makine ressamlığı bölümü öğrencisi)
Alt kat satış yeriydi. Üst katta teknik servisti. Üst katta birkaç gün durdum. Daha sonra beni
aşağıya indirdiler. Çay falan yaptırma, gelen müşterileri ağırlama. 7 erkek vardı. Stajyer ve
çalışanlarla beraber. Üç de bayan vardı. Biri bendim. Onlar satışla ilgileniyorlardı. Bende satışla
ilgileniyordum ama ufak tefek şeyler. Sonra üst katta çok fazla stajyer olduğu için, erkekler hep
ağır şeyleri yapıyorlardı. Bende atılıyordum bana da yaptırın diye ama daha sonra belki bana
zarar gelir mi diye artık, yapamam diye mi, beni aşağıya indirdiler. Satışa baktım. Programlara
baktım, dergi okurdum, internete girerdim. Kendimi geliştirmeye çalıştım ama etkili olmadı.
(Bilgisayar bölümü öğrencisi)
İkimiz de aynı işi yapıyoruz ama bayan hastalar olduğu zaman ben gidiyorum bazı özel
durumlarda da o gidiyor ama onun dışında ayrım yok………..” Kimya Bölümü Öğrencisi)
Öğretmeye çalışıyorlardı. Yada bir iş olacağı zaman, mesela bayındırlıkla limana çok gittiler.
Erkekler gidiyorlardı. Oralarda hepsi erkek olduğu için işte sana orda kötü bakarlar diye
götürmüyorlardı. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
196
VI.4.1 Kız Öğrencilerin Staj Yaşantılarına İlişkin Genel Değerlendirme
Genel olarak katılımcılar, mesleki eğitim gördükleri işletmeleri çoğunlukla okul
idaresinin seçtiğini, bu seçimde okul notları iyi olanların okul tarafından fabrika vb. büyük
işletmelere gönderildiğini ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra, öğrencilerin çoğunluğu,
mesleki açıdan staj eğitiminden faydalanamadıklarını belirtirken, özellikle çalışan sayısı
fazla olan işletmelerdeki öğrencilerin bu fikirde olduğu görülmektedir. Bir diğer taraftan da
katılımcılar, okulda olduğu gibi, staj eğitimini aldıkları işletmelerde de
kendilerine
mesleki anlamda iş verilmesi gerekirken, temizlik, sekreterlik vb. gibi “kadınsı” işleri
kendilerinin yaptıklarını belirtmektedirler.
Bu bulgular bir bütün olarak ele alındığında staj eğitimi süresince, kız
öğrencilerin cinsiyet kalıp yargılarının yeniden üretildiği bir ortamda oldukları, bu kalıp
yargılara ait yaşantıları işletme eğitimi süresince kendi iradeleri dışında yaşamak
durumunda kaldıkları anlaşılmaktadır. Okul içi süreçler ve staj yaşantılarının cinsiyet
rollerinin yeniden üretilmesine yönelik yaşantıları içerdiği söylenebilir. Böylelikle staj
eğitimi yaşantıları kız öğrenciler açısından, mesleki anlamda cinsiyet eşitliğine
inandıklarını belirten katılımcılar da dahil olmak üzere, kız öğrencilerin “kendilerine ait
olan alanlar”a yani ev içi ücretsiz emek alanlarına ya da “kadın mesleklerine”
çekilmelerine yol açan sürecin bir parçasını oluşturabilir. Kadının çalışma yaşantısından
soyutlanmasına neden olan bu süreçten en az etkilenen bölümlerin ise elektronik,
bilgisayar ve kimya bölümleri olduğu anlaşılmaktadır.
VI.5 Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Önerilere Yönelik Bulgular
Bu kısımda, katılımcıların geleceğe yönelik beklentileri ve meslek liselerine
ilişkin çeşitli önerilerinin anlaşılmasına ilişkin analiz sonuçları yer almaktadır.
197
Katılımcıların geleceğe yönelik beklentilerinin anlaşılması için öncelikle,
katılımcıların üniversiteye yönelik hazırlıkları irdelenmeye çalışılmış, bu amaçla
katılımcıların üniversite sınavına yönelik hazırlık çalışmaları ve seçmeyi düşündükleri
alanlar irdelenmiştir.
Katılımcıların meslek lisesi sonrasındaki beklentilerinin anlaşılması için
katılımcıların eğitim gördükleri alanda çalışmayı isteyip istemedikleri sorulmuş ardından
katılımcıların kendi alanlarında iş bulma ve işte devamlılık konularında kız ve erkek
öğrencilerin şanslarını kıyaslamaları istenmiş, analiz sonuçları tablolar halinde
sunulmuştur.
Katılımcıların meslek liselerindeki kız öğrenci sayılarının arttırılması ile ilgili
görüşleri ile ilk öğretim son sınıftaki kız öğrencilere meslek liseleri hakkında önerileri,
katılımcıların okul yaşantılarını son olarak değerlendirmeleri amacı ile sorularak,
katılımcıların okul yaşantılarının gelecekteki kız öğrencilerin okul seçimleri üzerindeki
yansımaları anlaşılmaya çalışılmış, bulgular tablolar halinde verilmiştir.
Son olarak katılımcıların kısa vadede kendilerini hayatın neresinde gördükleri
sorularak, kız öğrencilerin geleceğe yönelik beklentileri anlaşılmaya çalışılmıştır.
VI.5.1 Kız Öğrencilerin Üniversiteye Yönelik Hazırlıkları
Katılımcılara, “Yüksek öğrenime hazırlık için neler yapıyorsunuz?” sorusu
yöneltilmiş, üretilen yanıtlar analiz edilerek Tablo 6.5.1.1 oluşturulmuş, ardından,
katılımcılara “Üniversitede okumak istediğiniz alan nedir?” sorusu sorularak, ilgili
bulgular analiz edilmiş, sonuçlar Tablo 6.5.1.2’de sunulmuştur.
Katılımcıların üniversite sınavına yönelik herhangi bir hazırlık yapıp
yapmadıklarına ilişkin soruya yönelik olarak ürettikleri cevapların yalnızca %35’i (%22 +
%9 + %4), katılımcıların üniversiteye yönelik bir hazırlık yaptığı bilgisini içermektedir.
198
Katılımcıların soruya yönelik ürettikleri cevapların geriye kalan bölümü ise, katılımcıların
üniversite sınavına yönelik hiçbir hazırlık içerisinde olmadıklarına ilişkin görüşleri
içermektedir.
Katılımcıların üniversite sınavlarına yönelik olarak hazırlık yaptığına ilişkin
bilgileri içeren ifadelerden yalnızca %13’ü, katılımcıların üniversite sınavına hazırlık
çalışmasında, okul dışında özel dershaneye de gittiğine, ya da özel ders aldığına dair
bilgiler içerirken, ifadelerin %22’si, katılımcıların kendi çabaları ile dershaneye gitmeden
ya da özel ders almadan üniversite sınavına hazırlandığına yönelik bilgiler içermektedir.
Tablo 6.5.1.1
Üniversiteye Giriş Sınavına Yönelik Hazırlıklar
Harita
kadastro
Dershaneye yada
özel derse
gitmiyorum ancak
kendi çabamla
hazırlanıyorum.
Üniversiteye
hazırlanıyorum Dershaneye
gidiyorum.
Dershaneye
gidiyorum ve özel
ders alıyorum.
Elektrik
Kimya
Elektronik Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
-
1
25
2
100
-
-
5
22
-
-
-
-
-
2
20
2
9
-
-
-
-
-
1
10
1
4
65
f
%
f
%
1
33
1
33
-
-
-
-
-
-
67
2
67
1
100
3
75
-
-
7
70
15
100
3
100 1
100
4
100
2
100
10
100
23 100
-
-
Dershane ya da özel ders almıyorum,
üniversiteye hazırlık için şahsi bir
2
çabam da yok.
Toplam
Makine
Ressamlığı
3
-
-
Bulgular bölümler açısından irdelendiğinde, elektronik bölümü haricindeki
katılımcıların
çoğunun,
üniversite
sınavına
hazırlanmadıklarını
ifade
ettikleri
görülmektedir. Elektronik bölümündeki katılımcıların tamamı, üniversite sınavına yönelik
çalışma içerisinde olduklarını ve sınava kendi çabaları ile hazırlandıklarını ifade
199
etmişlerdir.
Buna
karşılık
diğer
bölüm
öğrencilerinin
çoğunluğu
ise
sınava
hazırlanmadıklarını ifade etmiştir.
Bir diğer ilgi çekici bulgu ise, üniversite sınavına dershaneye giderek ya da özel
ders alarak çalıştığını ifade eden katılımcıların tamamının, (f=3) bilgisayar bölümü
öğrencisi olmasıdır.
Katılımcıların çoğunluğunun üniversite sınavına yönelik herhangi bir hazırlık
içerisinde olmamasının değişik nedenleri olabilir. Meslek lisesi öğrencilerinin kimi zaman
“hayata direkt atılma” olarak ifade ettikleri, üniversiteyi okumadan lise sonrası bir işe
girme beklentileri, bu sebeplerden birisi olabilir. “Hayata direkt atılma” ifadesi ile aktarılan
gerekçelerin, öğrencilerin sosyo ekonomik durumu ile de ilişkili olduğu da düşünülebilir.
Katılımcıların üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanmamasının bir diğer nedeni
olarak, meslek lisesi öğrencilerinin iki yıllık meslek yüksek okullarına sınavsız geçiş
hakkına sahip olmaları düşünülebilir. Ayrıca katılımcıların üniversiteye giriş sınavlarına
hazırlık yapmamaları, meslek liselerinin amaçları ile de örtüşmektedir. Bilindiği gibi
meslek liseleri, öğrencilerini yükseköğretime hazırlamaktan ziyade, sanayiye ara eleman
yetiştirme amacına sahip eğitim kurumlarıdır.
Endüstri meslek lisesi son sınıf öğrencilerinin hafta içi 3 gün işletmelere
gitmesinden dolayı, sınava hazırlık için gerekli zamanı bulamayışları da, katılımcıların
sınava yönelik bir hazırlık yapmayışlarının nedenlerinden birisi olabilir. Nitekim aşağıdaki
katılımcı ifadesi de bu yönde kimi bilgiler içermektedir.
İki yıllık da olsa bir üniversiteye girmek istiyorum ama tabi ki ilk hedefim mühendislik. Bu
çalışmayla olmaz. Hazırlık için bir şey yapamıyorum. Zamanım yetmiyor. Özel derse zaten
maddi durumumuz yetmez. Dershaneye de bu sene staj olunca [haftada 3 gün ve hafta sonu
Cumartesi stajdalar ] gidemedim.
Aslında fazla zaman kaybetmek istemiyorum. Hayata direkt atılmayı istiyorum
200
Katılımcıların üniversitede okumak istedikleri alanlara ilişkin ürettikleri
ifadelere ilişkin analiz sonuçları ise aşağıdaki tabloda sunulmuştur.
Tablo 6.5.1.2
Üniversitede Tercih Edilmesi Düşünülen Alanlar
Harita
kadastro
Alana
yönelik
tercih
Alan
dışı
tercih
Makine
Ressamlığı
Elektrik
Kimya
Elektronik Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
Mecburen kendi
alanımda tercih
yapacağım
-
-
1
14
-
-
-
-
1
33
2
14
4
12
Kendi alanımda tercih
yapacağım.
1
33
-
-
1
100
1
20
-
-
6
43
9
27
Kendi alanımda iki yıllık
meslek yüksek okulunu
tercih edeceğim
-
-
1
14
-
-
2
40
1
33
2
14
6
18
2
67
4
57
-
-
2
40
1
33
2
14
11
33
-
-
1
14
-
-
-
-
-
-
2
14
3
9
3
100
7
99
1
100
5
3
99
14
99
33
99
Alan dışı tercih
yapacağım
Puanım kırılmasa alan
dışında tercih yaparım.
Toplam
Katılımcıların üniversitede okumak istedikleri alanı belirtmek için ürettikleri
ifadelerin %12’si katılımcıların ‘mecburen kendi alanında tercih yapılacağına’, %27’si
‘kendi alanında tercih yapacağına’, %18’i ‘kendi alanında iki yıllık meslek yüksek okulunu
tercih edeceğine’, yönelik bilgileri içermektedir. Bu yöndeki ifadeler, ‘alana yönelik
tercih’ üst kategorisi altında incelenmiştir.
Diğer taraftan ifadelerin %33’ü, ‘alan dışı tercih yapılacağı’na yönelik bilgiler
içerirken, %9’u ise, yine katılımcıların ‘puanının kırılmaması durumunda alan dışında
tercih yapacağı’na ilişkin bilgileri içermektedir. Bilindiği üzere, meslek lisesi öğrencileri,
alan dışı tercih yapmaları durumunda orta öğretim başarı puanlarının çarpıldığı katsayılar
düşürülerek, üniversiteye giriş sınavında düşük puanlar alma durumu ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. Diğer taraftan, her ne kadar ‘mecburen kendi alanımda tercih yapacağım’
201
biçiminde kategorileştirilen ifadeler, ‘alana yönelik tercih’ üst kategorisinde ele
alınmışlarsa da, bu ifadelerde katılımcıların aslında kendi alanında tercih yapma yönündeki
isteksizlikleri de anlaşılmaktadır.
Katılımcı ifadelerinin %18’inde, iki yıllık meslek yüksek okuluna gidileceğinin
ifade edilmesi, katılımcıların üniversiteye giriş sınavlarına yönelik bulgularla da
örtüşmektedir.
Daha
önceki
bulgularda
katılımcıların
üniversite
sınavlarına
hazırlanmamalarının bir nedeni olarak da, iki yıllık meslek yüksek okullarına talebin etkili
olabileceği vurgulanmıştı. Katılımcıların iki yıllık meslek yüksek okullarını tercih
edeceklerine dair ifadeler de bu ihtimali doğrular niteliktedir.
VI.5.2. Kız Öğrencilerin Lise Mezuniyetleri Sonrasında Eğitim Gördükleri Alanda
Çalışma Konusundaki Görüşleri
Katılımcılara
“Okul
sonrası
mesleğinizi
sürdürme
konusunda
neler
düşünüyorsunuz? (Neden?)” sorusu sorularak, katılımcıların bu soruya yönelik ürettikleri
cevaplar analiz edilmiş ve bulgular Tablo 6.5.2’de sunulmuştur.
Tablo 6.5.2’den de görülebileceği gibi, katılımcıların okullarından mezun
olduktan sonra eğitim gördükleri meslek alanında çalışmalarına ilişkin olarak verdiği
ifadelerin %55’i, katılımcıların kendi alanlarında çalışabileceğine ilişkin bilgiler içerirken,
ifadelerin %45’i ise katılımcıların kendi alanlarında çalışmayacağına ilişkin bilgiler
içermektedir. Katılımcıların kendi alanında çalışmak istemediğine ilişkin ifadelerinin
%10’unda, katılımcıların öncelikle üniversite eğitimi almak istediğine eğer bu isteği
olmazsa kendi alanında çalışabileceğine yönelik görüşleri içerirken, %7’sinde ise, kendi
alanına giren bir işte sadece sekreterlik tarzı işleri yapmayı düşündüğüne ilişkin görüşler
yer almaktadır.
202
Tablo 6.5.2
Kız Öğrencilerin Eğitim Gördükleri Alanda Çalışmaya Yönelik Görüşleri
Harita
kadastro
Eğitim gördüğüm
meslek alanında
çalışmayı
düşünmüyorum.
Üniversiteyi
kazanamazsam
eğitimini aldığım
alanda
çalışabilirim.
Eğitimini aldığım
meslek alanında
çalışmayı
düşünüyorum.
Kendi alanımda
sekreter olarak
çalışabilirim.
Toplam
Makine
Ressamlığı
Elektrik
Kimya
Elektronik
Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
1
25
2
67
1
100
-
-
2
67
2
14
8
28
1
25
1
33
-
-
-
-
-
-
1
7
3
10
2
50
-
-
-
-
4
100
-
-
10
71
16
55
-
-
-
-
-
-
-
-
1
33
1
7
2
7
4
100
3
100
1
100
4
100
3
100
14
99
29 100
Bulgular bölümler açısından değerlendirildiğinde, elektrik, makine ressamlığı
ve elektronik bölümü öğrencilerinin soruya ilişkin ürettikleri ifadelerin tamamına
yakınının, okullarından mezun olduktan sonra, katılımcıların kendi alanlarında
çalışmayacağına ilişkin bilgileri içerdiği görülmektedir. Buna karşılık, bilgisayar ve kimya
bölümü öğrencilerinden gelen ifadelerin tamamına yakınında ise katılımcıların mezuniyet
sonrası kendi alanına yönelik bir işte çalışmayı düşündüğüne yönelik bilgiler yer
almaktadır. Hatırlanacağı üzere kimya ve bilgisayar bölümleri, gerek öğrencilerin kendi
isteği ile bu bölümleri seçtiklerini ifade etmesi, gerekse çeşitli bulgularda bu bölümlerin
kız bölümü olarak tanımlanmış olması itibari ile diğer bölümlere göre ortaya çıkan bu
farklılığı açıklar niteliktedir.
203
Katılımcıların kendi alanında çalışmak istememesine yönelik ürettikleri yanıtlar
irdelendiğinde ise kimi katılımcıların cinsiyet rolleriyle ilgili olarak, kendi meslek
alanlarının erkek mesleği olarak algılandığını şeklinde yorumlanabilmektedir. Bu yöndeki
katılımcı ifadelerine örnek olarak aşağıdaki katılımcı ifadesi gösterilebilir.
Elektronikle ilgili çalışmak istemiyorum. Çünkü erkek mesleği. Kendimi rahat hissetmem. Hiç
bayan yok, çalışmıyor bu alanda. Herhalde, kızlar, bayanlar bu meslekte olsaydı giderdim çünkü
son sene elektroniği sevmeye başladım. (Elektronik bölümü öğrencisi)
Yukarıdaki ifadede ilgi çekici bir diğer yön ise, katılımcı, aynı anda hem
cinsiyete dayalı işbölümüne yönelik vurgu yapmakta, hem de cinsiyete dayalı işbölümünün
bir yansıması olarak, herhangi bir meslek alanında çalışmak isteyen kız öğrencilerin rol
modeli olarak görecekleri kadın çalışan sayısının eksikliğini ifade etmektedir.
Diğer taraftan kimi katılımcılar ise kendi alanında çalışmak istemelerine
rağmen, kendisini yeteri kadar donanımlı hissetmediğini belirtmişlerdir. Aşağıdaki ifade,
bir katılımcının kendisini çalışmak için yeterli düzeyde görmediğini belirtirken diğer
taraftan da toplumda varolan cinsiyet rollerinin etkisini göstermesi açısından da ilgi
çekicidir.
Üniversiteye gitmezsem kendi mesleğimi sürdüreceğimi zannetmiyorum. Çünkü orada çalışacak
düzeyde bulmuyorum kendimi. Birde bir elektrikçide bir bayan gördükleri zaman çok
gariplerine gidiyor. Oda benim hoşuma gitmiyor. (Elektrik bölümü öğrencisi)
VI.5.3 Kız Öğrencilerin Meslek Lisesinden Mezun Kız ve Erkek Öğrencilerin
Mesleklerini Sürdürmeleri Konusundaki Farklılıklarla İlgili Görüşleri
Katılımcılara “Meslek lisesinden mezun bir kız ile bir erkek öğrencinin
mesleklerini sürdürme konusunda ne tür farklılıklar olduğunu düşünüyorsunuz?” sorusu
yöneltilmiş, yanıtlar analiz edilmiş ve bulgular Tablo 6.5.3’de sunulmuştur.
204
Tablo 6.5.3
Kız Öğrencilerin Meslek Lisesinden Mezun Kız ve Erkek Öğrencilerin Mesleklerini
Sürdürmeleri Konusundaki Farklılıklarla İlgili Görüşleri
Harita
kadastro
Makine
Ressamlığı
Elektrik
Kimya
Elektronik
Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
İşe alımlarda
ve işi
sürdürmede
erkek
öncelikli
2
29
3
50
1
100
1
25
1
100
9
75
17 55
Kadınlar
meslek
dallarında
masa başı iş
bulabilirler
2
29
-
-
-
-
-
-
-
-
1
8
3
10
İşe alımlarda
ve işi
sürdürmede
kadın
öncelikli
1
14
1
17
-
-
3
75
-
-
1
8
6
19
Cinsiyete dayalı işbölümü
yok.
2
29
2
33
-
-
-
-
-
-
1
8
5
16
Toplam
7
101
6
100
1
100
4
100
1
100
12
99
31
100
Cinsiyete
dayalı
işbölümünün
olduğuna
yönelik algı
f
%
Katılımcı ifadelerinin %84’ü, meslek liselerinden mezun erkek ve kız
öğrencilerin mesleklerini devam ettirmeleri konusunda, çalışma yaşantısındaki ‘cinsiyete
dayalı işbölümünün varlığına yönelik algıları’ içermektedir. Katılımcı ifadelerinin yalnızca
%16’sı, meslek lisesinden mezun kız ve erkek öğrencilerin mezuniyetleri sonrasında
çalışma yaşantısında, kendi mesleklerini devam ettirmeleri konusunda cinsiyete dayalı
işbölümünün olmadığına ilişkin bilgileri içermektedir
Katılımcıların bu soruya yönelik olarak ürettikleri ifadelerin bir diğer önemi ise,
katılımcıların kendi meslek alanlarında, çalışma yaşantısında gelecekte karşılaşabilecekleri
toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ile ilgili farkındalığa ilişkin ipuçlarını içermesidir.
205
Meslek dalları için, çalışma yaşantısında toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü
olduğunu ifade eden görüşlerden %55’i, ‘işe alımlarda ve işi sürdürmede erkek öncelikli’
şeklinde katılımcı görüşlerini içermektedir. Katılımcılardan birisi ;
Erkeklerle aynı mesleki bilgiye sahibiz ama işe alınırken erkekler tercih edilirler. (Elektronik
bölümü öğrencisi)
şeklinde görüş belirtirken, bir diğer katılımcı ise, konu ile ilgili olarak toplumdaki cinsiyete
dayalı işbölümüne yönelik vurgu yapmakta, aynı zamanda kendi meslek dalında rol modeli
olabilecek kadın çalışanların eksikliğine şu şekilde değinmektedir.
Erkek olduğu için, daha çabuk iş bulma ihtimali yüksek yani. Ya kız erkek ayrımı
yapmıyor ama şu an fabrikalara dikkat ediyorum, kendi staj yaptığım fabrikalar olsun, öbür
fabrikalar, sırf erkek ressam. Hiç bayan ressamla karşılaşmadım. İlginç yani onu
anlamıyorum. Niye hiç bayan ressam yok diye.Ben de bilmiyorum. Fabrikada erkekler
ağırlıkta oldukları içindir belki de. Bende bilmiyorum tam olarak ama o dikkatimi çekmişti.
O yüzden iş bulma ihtimalim çok düşük.
Katılımcı ifadelerinin %10’unda ise, meslek lisesinden mezun kız öğrencilerin
kendi alanları içerisine giren iş alanlarında yalnızca masa başı işlerde çalışabileceğine
ilişkin bilgiler yer almaktadır. Katılımcıların staj yaşantılarına yönelik deneyimlerini
aktardıkları bulgular içerisinde de, kız öğrencilerin staj yerlerinde telefonlara bakma,
temizlik, gibi işleri yaptıkları yer almaktaydı. Bu açıdan, bulgular önceki bulgularla da
uyuşmaktadır.
İfadelerin %19’u ise benzer şekilde işe alımlarda ve işi sürdürmede cinsiyetin
etkili olduğunu belirtirken, önceki ifadelerin aksine, meslek liselerinden mezun kız
öğrencilerin işe alımlarda ve mesleği devam ettirme konusunda daha avantajlı olduğu
görüşünü içermektedir. Bu yöndeki ifadelerin %75’i kimya bölümü öğrencilerine aittir.
206
Görüldüğü gibi, özellikle kimya bölümünün feminen alan olarak düşünülmesi, mezunların
iş bulması konusunu da kapsamaktadır.
Katılımcı ifadeleri irdelendiğinde, katılımcılar, kendi alanlarında iş bulma ve işi
devam ettirme konusunda kız öğrencilerin dezavantajlı oluşlarını, ‘cinsiyet rollerine ilişkin
kalıp yargılara’ (f=2), ‘fiziksel olarak kadının yetersizliğine’, ‘erkeklerin kızlara göre
mesleki bilgilerinin daha fazla olmasına’, ‘kadının her ortama girememesine, ve
‘kadınların eğitim sürecinde erkekler kadar eğitsel materyallere sahip olamaması’na
bağlamışlardır.
Katılımcılardan birisi, çalışma yaşantısında kadına yönelik önyargılarla ilgili
olarak:
-Çünkü birçok insan önyargıyla bakıyorlar. İşverenler özellikle.(Bilgisayar bölümü öğrencisi)
ifadesini kullanmıştır.
Harita kadastro bölümü öğrencilerinden bir katılımcı ise, mezuniyet sonrası iş
bulamayacağına ilişkin olarak kadın ve erkek arasındaki fiziksel güç farkını göstermiş ve
şu ifadeleri kullanmıştır:
-Mesela taş taşıması, o taşları gömmek için çukur açılması gerekli ve bunları da bayanlar
yapamayacağı için.
Katılımcılardan bir bölümü ise, mezuniyet sonrasında iş bulamama nedenlerine
yönelik
olarak
kadın
ve
erkeğin
mesleki
yeterlilikleri
arasındaki
farklılıkları
göstermektedir. Bu doğrultuda bir katılımcı şu ifadeleri kullanmıştır:
Çünkü şu anda erkeklerle kızları karşılaştırsak, erkeklerin çoğu her türlü işi bilgisayarı biliyorlar.
Hiç bilmeyeni bile internet kafeye gidiyor biliyor Ama kızların hiçbiri bilmiyor. İnternet kafelerde
207
olsun çünkü kızlar az. Çoğu şeylerde kızlar geride kalıyor. Öğrenmede olsun. Her şeyde geride
kalıyorlar.
Bir diğer katılımcı ise, “Belki de kendi imkanlarından kızların imkanı
(bilgisayar mesela) yok” şeklinde ifadeler kullanmış ve kadın ve erkeğin eğitsel
materyallere eşit şekilde sahip olamamalarına vurgu yaparak, bu nedenle eşit şekilde iş
bulamadıklarını belirtmiştir.
Bir diğer katılımcı ise, kız ve erkeklerin iş bulma ve kendi mesleklerini devam
ettirememe nedenleri olarak “Kızlar her ortamda bulunamaz, rahat davranamazlar.
Erkekler daha kolay iş bulurlar” ifadelerini kullanmıştır.
Katılımcı ifadelerinde dikkat çeken bir diğer konu ise, bazı katılımcıların
çalışma yaşantısındaki toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünü doğal olarak algılamalarıdır.
VI.5.4 Kız Öğrencilerin Meslek Liselerindeki Kız Öğrenci Sayılarının Artırılmasına
Yönelik Görüşleri
Katılımcılara “Sizce meslek liselerindeki kız öğrenci sayısını arttırmak için
neler yapılabilir?” sorusu sorularak, katılımcıların bu soruya yönelik ürettikleri cevaplar
analiz edilmiş ve bulgular Tablo 6.5.4’de sunulmuştur.
Tablo 6.5.4’den de görülebileceği gibi, meslek liselerindeki kız öğrenci
sayılarının arttırılması için alınması gereken önlemler hakkındaki katılımcı ifadeleri, ‘"kız
bölümleri" açılmalı’ (%21), ‘ilköğretim son sınıftaki kız öğrencilere meslek liseleri
hakkında rehberlik yapılmalı’ (%19), ‘meslek liseleri topluma ve ailelere iyi yönleriyle
tanıtılmalı’ (%12), ‘meslek lisesi mezunlarına iş bulmalarında olanaklar tanınmalı’ (%10),
‘meslek lisesi mezunlarına iş bulmalarında olanaklar tanınmalı’ (%7), ‘disiplin
208
fazlalaşmalı’ (%5), ‘toplumsal cinsiyet önyargılarının değişmesi lazım’ (%5), ‘diğer’
(%14) ve ‘hiçbir şey yapılamaz’ şeklinde kategorize edilen görüşleri içermektedir.
Tablo 6.5.4
Meslek Liselerindeki Kız Öğrenci Sayılarının Nasıl Arttırılabileceği Konusundaki Çözüm
Önerileri
Harita
kadastro
Makine
Ressamlığı
Elektrik
Kimya
Elektronik
Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
"Kız bölümleri" açılmalı.
2
50
2
25
1
50
1
10
1
20
2
15
9
21
Meslek liseleri topluma ve
ailelere iyi yönleriyle
tanıtılmalı.
1
25
3
38
-
-
1
10
-
-
3
23
8
19
İlköğretim son sınıftaki kız
öğrencilere meslek liseleri
hakkında rehberlik
yapılmalı.
-
-
1
13
-
-
2
20
-
-
2
15
5
12
Meslek lisesi mezunlarına iş
bulmalarında olanaklar
tanınmalı.
-
-
1
13
-
-
1
10
-
-
1
8
3
7
Hiçbir şey yapılamaz.
-
-
-
-
1
50
-
-
-
-
2
15
3
7
Disiplin fazlalaşmalı.
-
-
-
-
-
-
1
10
1
20
2
5
Üniversite sınavına yönelik
derslerin saati arttırılmalı.
-
-
-
-
-
-
1
10
3
60
-
-
4
10
Toplumsal cinsiyet
önyargılarının değişmesi
lazım.
1
25
-
-
-
-
-
-
-
-
1
8
2
5
Diğer
-
-
1
13
-
-
3
30
-
-
2
15
6
14
4
100
8
102
2
100
10
100
5
100
13
99
42
100
Toplam
Katılımcıların soruya yönelik ifadelerinde en çok (%21) aktardıkları çözüm
önerisi, “kız bölümlerinin açılması” gerektiği yönündeki ifadelerdir. Katılımcılar, kimi
bölümleri “kız” bölümü olarak adlandırmış, kızların hoşuna gidecek bu bölümlerin meslek
liselerinde açılması durumunda kız öğrencilerin de meslek liselerini daha çok tercih
edeceklerini ifade etmişlerdir. Bu yöndeki kimi ifadeler aşağıda sunulmuştur.
Bu okul için konuşacak olursak, kızlara uygun meslekler arttırılsa, mesela, bilgisayar, kimya
gibi bölümler açılsa kızların sayısı artar………… (Elektronik bölümü öğrencisi)
209
Onlara dönük bölümler açardım mesela. Mesela kimya bölümü Çünkü 2. Endüstride de varmış.
Orada kızların çoğunluğu dikkatimi çekti. Oradan stajyer arkadaşım da öyle dedi. Kızlar bizim
bölümde çok fazla erkekler az dedi kimyada. Açsak kızların sayısı artar. Birde reklamını da
yapsak promosyonunu yapsak gelirler diye düşünüyorum…….. (Makine ressamlığı bölümü
öğrencisi)
Demiştim. Bu kadar çok erkek bölümü var bunlara biraz daha ana sınıf öğretmenliği, resim
bölümü gibi bayanların ilgisini çekecek bölümlerle bayanların ilgisi çekilebilir. (Harita kadastro
bölümü öğrencisi)
Katılımcıların diğer bir çözüm önerisi, ‘meslek liselerinin topluma ve ailelere iyi
yönleriyle tanıtılması’ yönündeki önerileridir. Bu yöndeki ifadelerle, katılımcılar, meslek
liselerinin toplumda çeşitli nedenlerle tasvip edilmeyen okullar haline geldiği, bu nedenle
kız öğrencilerin buraya gelmediği, iyi bir tanıtım sayesinde de bu durumun düzeleceğini
vurgulamaktadırlar. Kimi katılımcılar, toplumda meslek liselerinin cinsiyetçi yapısı ile
ilgili fikirlerin düzeltilmesi gerekliliğini de vurgulamışlardır. Aşağıda bir katılımcı bu
yöndeki görüşlerini aktarmaktadır.
İlk önce yani kızların ailesiyle konuşurdum. Onlar burayı bir erkek okulu olarak düşünüyorlar.
Bayanın gelebileceği bir okul olduğuna inanmıyorlar. Zarar göreceğini düşünüyor kızlarının.
Yani aslında buranın, diğer okullardan bir farkı olmadığını anlatmalı. (Makine ressamlığı
öğrencisi)
Bir diğer önemli çözüm önerisi ise, ‘ilköğretim son sınıftaki kız öğrencilere
meslek liseleri hakkında rehberlik yapılması gerektiği’ yönündeki katılımcı görüşleridir.
Aşağıdaki katılımcı ifadesinde de, gerekli rehberlik hizmetlerinin yeterince yapılmadığına
yönelik ifadeler dikkat çekmektedir.
Mesela okul okul gezsinler orta sondaki okulları gezsinler anlatsınlar. Meslek lisesi nedir ? Düz
lise nedir? [anlatsınlar]. Mesela biz bu okula gelirken bilmiyorduk yani açıkçası düz lise ne
210
meslek lisesi ney. İşte bilseydim gelmezdim. Ama gelen de olur yani. Gelmek istemeyenler
benim gibi pişman olur sonra. Amacını bilmediği zaman pişman olur. (Bilgisayar bölümü
öğrencisi)
Kimi katılımcı ifadelerinde de meslek liselerinin programlarına yönelik bir
eleştiri ile beraber, ‘meslek liselerinde üniversite sınavına yönelik kültür derslerinin
arttırılması gerektiği’ne yönelik bazı öneriler yer almaktadır.
Kimi katılımcılar, meslek liselerindeki kız öğrenci sayılarının toplumdaki
önyargılardan kaynaklandığını belirtmekte ve aşağıdaki katılımcı ifadesinde olduğu gibi bu
önyargıların kalkması durumunda kız öğrencilerin meslek liselerini seçebileceğini
bildirmektedir.
Bir kere en başta toplumdaki o düşüncenin değişmesi lazım Hani sadece erkekler yapabilir,
erkeklerin gidebileceği bir okul düşüncesi değişmeli bence. (Bilgisayar bölümü öğrencisi)
Katılımcılardan bir bölümü ise, meslek lisesindeki kız öğrenci sayılarının hiçbir
durumda artmayacağını belirtmişlerdir.
‘Diğer’ olarak kategorize edilen ifadelerde ise, kız öğrenciler için rol
modellerinin olması, bölümlerin iyileştirilmesi, meslek lisesi öğrencilerinin okullarını
kötülememesi gibi görüşler bulunmaktadır.
Bulgular irdelendiğinde, en fazla dile getirilen çözüm önerisi olan ‘meslek
liselerinde kızlara yönelik bölümler açılması gerektiği’ fikri aslında cinsiyet rollerine
ilişkin önyargıların katılımcılarca da sahiplenildiğini göstermektedir. Bu yöndeki fikirlerin
makine ressamlığı ve elektrik bölümünde daha fazla dile getirildiği dikkat çekmektedir.
Katılımcılar, meslek liselerindeki kız öğrencilerin sayılarının az olmasının sebebi olarak,
toplumdaki cinsiyetçi önyargıları, meslek liselerinin üniversiteye yönelik olmayışını,
211
mezuniyet sonrasında iş olanaklarının eksikliğini, ailelere gerekli bilgilendirmenin
yapılmamasını, kız öğrenciler için yeterli düzeyde rehberlik yapılmamasını ve meslek
liselerindeki okulların erkek öğrencilere hitap etmesini göstermektedir. Bulgular bölümler
açısından açıklayıcı bilgi vermekten uzak görünmektedir.
VI.5.5 Kız Öğrencilerin Şu anda İlköğretim Son Sınıfta Okuyan Kız Öğrencilere
Meslek Liseleri ile İlgili Önerileri
Katılımcılara “şu anda ilköğretim son sınıfta okuyan kız öğrencilere meslek
liseleriyle ilgili neler söylemek istersiniz?” sorusu sorularak, katılımcıların bu soruya
yönelik ürettikleri cevaplar analiz edilmiş ve bulgular Tablo 6.5.5’de sunulmuştur.
Tablo 6.5.5 incelendiğinde katılımcıların ilköğretimin son sınıfında okuyan kız
öğrencilere meslek liseleri ile ilgili önerilere yönelik ifadelerin %45’inde, meslek liseleri
hakkındaki olumsuz kimi yargılar bulunduğu anlaşılmaktadır. İfadelerin %12’sinde meslek
liselerinin olumsuz bazı özellikleri vurgulanmakla beraber, yine de meslek liseleri
önerilmektedir. İfadelerin %35’inde ise meslek liseleri hakkında olumlu fikirler
bulunmakta, %6’sında ise katılımcıların meslek liselerini seçmeleri konusunda iyi
düşünmeleri gerekliliği vurgulanmaktadır.
212
Tablo 6.5.5
Kız Öğrencilerin Şu anda İlköğretim Son Sınıfta Okuyan Kız Öğrencilere Meslek Liseleri
İle İlgili Aktarmak İstedikleri Görüşleri
Harita
kadastro
f
Meslek
liseleri
hakkında
olumsuz
yargı.
Meslek
liseleri
hakkında
olumlu
yargı.
İyi
düşünün
doğru
karar
verin.
Elektrik
Kimya
Elektronik
Bilgisayar
Toplam
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
Meslek liselerine
gelmeyin.
2
40
1
25
1
33
1
7
1
25
5
29
11
23
Başarılı bir
öğrenciyseniz meslek
liselerine gelmeyin.
-
-
-
-
1
33
-
-
1
25
-
-
2
4
Kızların az olduğu
bölümlere gitme.
1
20
-
-
-
-
2
14
-
-
-
-
3
6
Meslek liseleri
akademik anlamda
yetersizler.
-
-
-
-
-
-
1
7
-
-
1
6
2
4
Mesleğe geldiğim için
pişmanım gelmeyin
beceremezsiniz.
-
-
-
-
-
-
-
-
1
25
1
6
2
4
20
-
-
-
-
-
-
-
-
1
6
2
4
Meslek liselerinde taciz
1
olayları yaşanıyor.
Olumsuz
yargıya
rağmen
gelme
önerisi.
Makine
Ressamlığı
Meslek lisesinin ağır
şartlarına ve
olumsuzluklarına
katlanabiliyorsanız,
meslek lisesine gelin
ancak bu bir
sorumluluktur.
-
-
2
50
-
-
2
14
-
-
2
12
6
12
Bilgisayar ve kimya
bölümlerine gelin.
-
-
-
-
-
-
3
21
-
-
-
-
3
6
Mesleğe gelirseniz
pişman olmazsınız.
-
-
1
25
-
-
2
14
-
-
4
24
7
17
Meslek liselerinde
meslek sahibi
olabilirsiniz.
-
-
-
-
-
-
2
14
-
-
2
12
4
8
Başarısız bir
öğrenciyseniz,
üniversiteyi
düşünmüyorsanız
meslek lisesine gelin.
-
-
-
-
1
33
1
7
-
-
-
-
2
4
1
20
-
-
-
-
-
-
1
25
1
6
3
6
5
100
4
100
3
99
14
98
4
100
17
101
47
98
Kendi kararınızı
kendiniz verin ve
istediğiniz okula gidin
Toplam
213
Bulgular
irdelendiğinde,
katılımcıların
ilköğretim
son
sınıfındaki
kız
öğrencilere meslek liseleri ile ilgili aktarmak istedikleri ifadelerin çoğunluğunun (%45)
olumsuz bazı görüşleri içerdiği anlaşılmaktadır. ‘Meslek liselerine gelmeyin’ (%23),
‘başarılı bir öğrenciyseniz meslek liselerine gelmeyin’ (%4), ‘kızların az olduğu bölümlere
gitme’ (%6), ‘meslek liseleri akademik anlamda yetersizler’ (%4), ‘mesleğe geldiğim için
pişmanım gelmeyin beceremezsiniz’ (%4), ‘meslek liselerinde taciz olayları yaşanıyor’
(%4), şeklindeki görüşler, katılımcıların olumsuz yargılarını oluşturmaktadır. Bu
görüşlerde meslek liselerine gelmeme önerisi yanında, meslek liselerinin akademik
yetersizlikleri, taciz olayları, kız öğrencilerin azınlık durumuna yapılan vurgu dikkat
çekmektedir. Meslek liseleri hakkındaki olumsuz yargıların, harita kadastro (%80),
elektronik (%75) ve elektrik (%66) bölümü öğrencilerince dile getirildiği dikkat
çekmektedir. Buna karşılık, bilgisayar bölümü öğrencilerinin ifadelerinin ise yarısına
yakını (%45), meslek liseleri ile ilgili olumsuz yargılara yöneliktir. Dikkat çekici bulgu ise,
kimya (%28) ve makine ressamlığı (%25), bölümü öğrencilerinin aktardığı ifadelerin,
meslek liseleri hakkında olumsuz yargıları çok az içermesidir.
Katılımcı ifadelerinin %12’si ise ‘Meslek lisesinin ağır şartlarına ve
olumsuzluklarına katlanabiliyorsanız, meslek lisesine gelin ancak bu bir sorumluluktur’
şeklinde kategorize edilen görüşleri içermektedir. Bu yöndeki ifadelerde özellikle meslek
liseleri ile ilgili olarak erkek öğrencilerle yaşanabilecek kimi olumsuzluklara değinildiği
dikkat çekmektedir. Aşağıdaki ifadeler de bu yönde aktarılmıştır.
Eğer güçlü ve dirençliyse yani duyduğu laflara karşılık verebilecekse tavsiye ederim. Ama bir laf
söylendiğinde oturup ağlayacaksa kırılacaksa, öyle bir kızsa gelmesini istemem. Yani güçlü olması lazım
bu okula gelmesi için. (Kimya bölümü öğrencisi)
214
Sorumluluktur yani bu okulda okumak erkeklerden dolayı çok büyük bir sorumluluktur yani. o ağırlığı
çekebiliyorsan, buranın sorumluluğunu çekebiliyorsan ama öneririm. (Makine ressamlığı bölümü
öğrencisi)
Katılımcı ifadelerinin %35’i ise, ilköğretim son sınıftaki kız öğrencilere meslek
liseleri hakkında olumlu yargılar taşıyan ve kız öğrencilerin meslek liselerini seçmeleri
konusunda öneride bulunabilecek görüşleri içermektedir. Bu yöndeki ifadelerin özellikle
kimya bölümü öğrencilerince daha çok dile getirilmesi dikkat çekicidir. Daha önceki
bulgularda da söylenildiği gibi, kimya bölümü, kız öğrenci sayısının fazla olması, mezun
olunduktan sonra kadınların daha çabuk iş bulabileceğine inanılması gibi kimi nedenlerden
dolayı katılımcılarca kız mesleği olarak adlandırılmakta idi. Bu aşamadaki bulgular da
önceki bulgularla uyum göstermektedir. Aşağıdaki katılımcı bölümlerin cinsiyeti hakkında
şu ifadeleri kullanmaktadır.
Yani kimya bölümüne gelsinler yani. Erkeklerin yoğun olduğu sınıfa yada bölüme gelirse iş
bulması olanaksız olur yani. Yapı, elektrik, metal, tesviye, elektronik bu bölümlere gitmesin.
Kimyayla bilgisayara gelsin diğer bölümlere gitmesin
Olumlu yargı olarak aktarılan ifadelerde dikkat çekici bilgiler de yer
almaktadır. Örneğin, meslek liseleri içerisinde kimya ve bilgisayar bölümlerinin önerilmesi
bu bölümlerin kız öğrencilerin başarılı ve rahat olabileceği bölümler olarak
düşünülmesinden kaynaklanma ihtimalini taşımaktadır. Diğer taraftan, meslek liselerine
başarısız ve üniversiteyi düşünmeyen öğrencilerin davet edilmesi, meslek liselerinin genel
olarak öğrenci profili ile ilgili bir duruma işaret etmekte, bu okulların genelde akademik
başarısı yüksek olmayan ve üniversite sınavlarını kazanmaktan uzak, direkt olarak hayata
atılmayı düşünen öğrenciler için meslek sahibi olunabilecek bir okul olarak düşünülmesine
yönelik yargıları desteklemektedir.
215
Katılımcı ifadelerinin %6’sı ise, ‘katılımcıların okul seçiminde dikkatli olmasını
ve kendi kararlarını kendilerinin vermesi gerektiği’ görüşünü içermektedir.
VI.5.6 Kız Öğrencilerin Kısa Vadeli Gelecekleri Hakkındaki Öngörüleri
Katılımcılara “Kendinizi 5 yıl sonra hayatın neresinde görüyorsunuz? 5 yıl
sonra ne yapıyor olacaksınız” şeklinde bir soru yöneltilerek, katılımcıların bu soruya
yönelik ürettikleri cevaplar analiz edilmiş ve bulgular Tablo 6.5.6’da sunulmuştur.
Tablo 6.5.6
Kız Öğrencilerin Kısa Vadeli Gelecekleri Hakkındaki Öngörüleri
Harita
Makine
Elektrik
kadastro Ressamlığı
Kimya
Elektronik
Bilgisayar
Toplam
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
Evlenmiş ve
çalışıyor olurum.
-
-
-
-
-
-
2
33
-
-
-
-
2
9
Kendi alanımda
çalışıyor
olacağım.
1
25
-
-
-
-
2
33
-
-
3
30
6
26
Öğretmen
olacağım.
-
-
1
50
-
-
-
-
-
-
3
30
4
17
1
25
-
-
-
-
-
-
-
-
1
10
2
9
Evli yada bekar
ama çalışmıyor
olacağım.
-
-
1
50
-
-
1
17
-
-
-
-
2
9
Üniversitede
okuyor olurum.
2
50
-
-
1
100
1
17
-
-
1
10
5
22
Önsezisiz.
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
2
20
2
9
Toplam
4
100
2
100
1
100
6
100
-
-
10
100
23 101
Çalışıyor
Alan dışı
üniversite
mezunu,
çalışıyor.
Çalışmıyor
216
Katılımcı ifadelerin %61’i, katılımcıların kısa vadeli geleceklerinde çeşitli
şekillerde çalışacaklarına dair öngörülerini içermektedir. İfadelerin %31’i katılımcıların
çalışmayacağına ilişkin öngörüleri içerirken, ifadelerin %9’u ise, katılımcıların kısa vadeli
geleceklerine ilişkin herhangi bir sezisinin olmadığına ilişkin bilgileri içermektedir.
Katılımcıların çalışacağına ilişkin ifadeler içerisinde, katılımcı ifadelerinin
büyük çoğunluğunun (%26), kendi alanında çalışacağına ilişkin beklentileri olması dikkat
çekmektedir.
Diğer taraftan bir bölüm katılımcı ifadesi (%22) ise, gelecek 5 yıl içinde
muhtemelen üniversitede okumalarından dolayı çalışmıyor olacakları görüşlerini
içermektedir.
Bulgular
bölümler
açısından
değerlendirildiğinde,
özellikle
bilgisayar
bölümündeki ve kimya bölümündeki katılımcılara ait ifadelerin çoğunluğunun,
katılımcıların çalışacağına yönelik öngörüleri içermesi dikkat çekerken, elektrik
bölümündeki tek öğrenci çalışmayacağını belirtmiş, makine ressamlığı ve harita kadastro
bölümü öğrencilerinin ise yarısı çalışacağını ve yarısı da çalışmayacağını öngörmüşlerdir.
Ancak bu ifadelerin, katılımcıların beklentisi olduğu unutulmamalıdır.
VI.5.7 Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Önerilere İlişkin Genel Değerlendirme
Katılımcı ifadelerinin %65’i, katılımcıların üniversiteye giriş sınavına yönelik
herhangi bir hazırlık yapmadığı bilgisini içermektedir. İfadelerin %13’ünde ise,
katılımcıların özel ders ya da dershaneye gittikleri bilgisine ulaşılmaktadır. 2000-2001
eğitim öğretim yılı içerisinde 523 244 öğrenci dershanelere devam etmiş, bu öğrencilerin
227 886’sını da kız öğrenciler oluşturmuştur (MEB, 2001). Üniversite sınav sisteminin
dolayı, ülkemizde dershaneye gitmek üniversiteyi kazanmanın neredeyse bir önkoşulu
217
haline getirilmiştir. Bu koşullar altında bakıldığında, bu okullardaki kız öğrencilerin
dershane ya da özel kurs alanların oranının az oluşu dikkat çekmektedir. Ancak meslek
liseleri öğrencilerinin iki yıllık meslek yüksek okullarına sınavsız geçiş hakkına sahip
olması, meslek liselerinin üniversiteye öğrenci yetiştirmekten çok, sanayiye nitelikli ara
eleman yetiştirme hedefini gütmesi gibi nedenler ile meslek liselerine giden öğrencilerin
sosyo ekonomik durumları, dershaneye giden öğrenci sayılarının azlığının gerekçeleri
olarak düşünülebilir.
Katılımcıların,
üniversiteye
gitmeleri
durumunda
hangi
alanda
tercih
yapacaklarına yönelik cevaplarının %33’ü, alan dışı tercih yapılmasının düşünüldüğüne
işaret ederken, ifadelerin %12’sinde sınav sisteminden kaynaklı, mecburen alan içi tercih
yapılacağı ifade edilmiştir. Yine ifadelerin %9’unda da, orta öğretim puanlarının
kırılmaması durumunda, aslında alan dışı tercih yapılacağına dair bilgiler bulunmaktadır.
Bu bulgular beraber incelendiğinde, katılımcıların %54’ünün üniversitede alan dışı
bölümlerde okumak istedikleri sonucu oluşmaktadır. Bu sonuçların, meslek liselerini seçen
öğrencilerin, aslında istemedikleri bir alanı seçmeleri ile ilgili olma olasılığı yüksektir. Bu
bulguların bir diğer önemli kısmı ise, ülkemizde varolan meslek liseleri katsayı problemine
yapılan vurgudur. Ülkemizde uzun bir süredir meslek liseleri öğrencilerinin alan içi ve alan
dışı tercihi durumunda katsayıların ne olacağı tartışması, katılımcıların ifadelerinde de
karşılık bulmaktadır. Katılımcıların önemli bir kısmının meslek liselerini kendi iradeleri
dışında seçmiş olmaları, bu seçimi yaptıkları yaş diliminin, beğeni ve kişiliklerin sonradan
değişmeye açık olarak yeni yeni oluşmaya başladığı ve katılımcıların yeterli rehberlik
yapılmadan meslek liselerini seçtiklerini ifade etmeleri de düşünüldüğünde, katılımcıların
istemedikleri bir alana mahkum edilmeleri üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir
218
konudur. Bu konuda öğrencilerin okul türleri arasındaki geçişlerinin esnekleştirilmesi
tekrar ele alınması gereken bir konudur.
Üniversite
dışında,
katılımcıların
kendi
alanlarında
çalışmayı
isteyip
istemedikleri irdelendiğinde ise, katılımcı ifadelerinin çoğunluğunun katılımcıların kendi
alanında bir işte çalışmayı arzuladığı sonucunu ortaya çıkmaktadır.
Ancak katılımcılara, mezun olduktan sonra erkek öğrenciler gibi iş bulup
bulamayacakları ya da işte devamlılık sağlayıp sağlayamayacaklarına ilişkin soru
sorulduğunda, katılımcıların çoğunluğunun (%65), çalışma yaşantısında kadınların
erkeklerin gerisinde kaldığına ilişkin görüş taşıdıkları anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra,
katılımcıların %19’u ise tam tersine kız öğrencilerin erkeklere göre daha rahat iş
bulabileceklerini ifade etmiştir. İlgi çekici yan ise, bu ifadelerin büyük bir bölümünün
kimya bölümü öğrencilerine ait olmasıdır. Kimya bölümü öğrencileri kızların iş bulma
konusunda erkeklerden daha avantajlı olduğunu düşünmektedirler. Çalışma yaşantısının
bireyin sosyalizasyona uğradığı alanlardan birisi olduğu düşünüldüğünde, katılımcıların
çoğunluğunun, çalışma yaşantısında toplumsal cinsiyet kalıpyargılı bir sosyalizasyona
uğrayacaklarının farkında olduklarını söylemek mümkündür. Bu durum, dolaylı olarak kız
çocuklarının mesleki teknik eğitime olan talebini de etkilemektedir. Weber ve Custer
(2005) da benzer bir biçimde kız çocuklarının yetişkin arka planlı sosyalizasyon süreçleri
kaynaklı olarak teknik eğitimden uzak durduklarını belirtmektedir.
Katılımcıların kız öğrencilerin sayısının arttırılmasına yönelik çözüm önerileri
incelendiğinde, katılımcıların meslek liselerinin cinsiyetçi yapısı, öğrencilere yeterli
rehberlik yapılmaması ve okulların yeterince tanıtılmaması gibi nedenleri, kız öğrencilerin
meslek liselerini seçmeleri önündeki engeller olarak tekrar etmişlerdir. Bu bulgular,
öğrencilerin okul seçimlerini etkileyen etkenler kısmındaki bulgularla da uyumludur.
219
Katılımcıların önemli bir kısmı meslek liseleri hakkındaki olumsuz yargılarını
yine bu bölümde de tekrar etmiş ve gelecekte kız öğrencilere meslek liseleri hakkında
olumsuz fikirler ileteceklerini ifade etmişlerdir. Bu olumsuzlukların temelinde yine
toplumsal cinsiyet temelli kimi problemlerin varlığı dikkat çekerken, olumsuz fikre sahip
olanlar, özellikle harita kadastro, elektrik ve elektronik bölümü öğrencileridir. Bunun
yanında ise özellikle kimya bölümü öğrencilerinin okullarından memnuniyetlerini dile
getirmiş olmaları, bunun yanı sıra, öğrencilerin bilgisayar ve kimya bölümünü diğer kızlara
önermesi de ilgi çekicidir. Bu bölümler tüm araştırma boyunca genelde feminen alanlar
olarak nitelendirilmiş, kızların daha rahat edeceği bölümler olarak düşünülmüştür.
Katılımcılar kısa vadeli geleceklerine yönelik olarak ise, büyük oranda çalışacaklarına
ilişkin öngörülere sahiptirler. Ancak daha önceki bulgular da dikkate alındığında, bu
öngörülerin temenni olmaktan öteye gitmesini düşünmek gerçekçi olmayacaktır.
220
VII. BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER
VII.1 Sonuçlar
Araştırma sonucunda katılımcıların “okul ve bölüm seçiminde etkili olan
nedenler”e ilişkin ulaşılan bulgu ve yorumlara dayalı sonuçlar:
Katılımcıların çoğunluğu, meslek liselerini kendi iradeleri dışında seçtikleri
anlaşılmaktadır. Katılımcıların meslek liselerini seçmelerinde, etkili olan nedenler,
katılımcıların ailelerinin, özellikle de babalarının yönlendirmeleri ve önceki öğretim
yaşamındaki akademik başarısızlıklar olarak belirmiştir. Bunun yanı sıra katılımcıların bir
bölümünün istediği farklı bir okulu kazanamaması, başka bir okulda sınıf tekrarı yapması
ya da ailelerinin katılımcıların üniversiteyi kazanacaklarına olan inancının zayıf olması, bu
katılımcıların meslek liselerini seçmelerinde etkili olan diğer nedenlerdir.
Katılımcıların bölüm seçiminde, okul seçiminde etkili olan nedenlerin aksine en
fazla etkisi olan neden, katılımcıların kendi iradeleridir. Özellikle bilgisayar bölümünü
seçen öğrencilerin çoğunluğu, kendi iradesi ile bölümü seçtiklerini belirtmişlerdir.
Katılımcıların büyük bir çoğunluğu tekrar lise seçimi yapacak olsalar, meslek
liselerini seçmeyeceklerini ve genel liselere gideceklerini ifade etmiştir. Katılımcılar,
meslek liselerini seçmiş olmaktan dolayı pişmanlıklarını bu şekilde aktarmışlardır.
Katılımcıların ilgi ve yeteneklerinin meslek liselerine uymaması, meslek lisesi mezunu
olarak geleceğe yönelik kaygılarının olması, öğrenimini gördükleri mesleklere yönelik
cinsiyetçi kalıp yargıların olması gibi nedenler, onların meslek liselerini seçmiş
olmalarından dolayı pişmanlıklarının nedenleri arasındadır. Bu nedenler arasında en fazla
belirtilen neden ise, katılımcıların ilgi ve yeteneklerinin eğitim aldıkları alanla uyuşmaması
olarak ifade edilmiştir. Bu bulgu, katılımcıların ilköğretim sonucunda yeterli rehberlik ve
yönlendirme hizmeti alamadıklarına yönelik bir soruna işaret etmektedir.
221
Katılımcıların ifadelerinin büyük bir bölümü, meslek liselerinde daha az sayıda
kız öğrenci olmasını, toplumsal cinsiyet temelli süreçlerle açıklama eğilimindedir. Bu
süreçler içerisinde özellikle vurgu yapılan konular ise, öğrencilerin yaşadıkları çevrede
meslek liselerinin teknolojiye yönelik eğitiminin kızlara yönelik olmadığı yönündeki kalıp
yargıların bulunması, meslek liselerindeki kız ve erkek öğrenci sayıları arasındaki kız
öğrenciler aleyhine gerçekleşen orantısızlık nedeni ile bu okulların erkek okulları olarak
algılanması ve bu nedenlerle kızların ya da ailelerinin meslek liselerini tercih
etmemeleridir.
Mesleklerin cinsiyeti olduğu yönündeki kalıp yargılar, katılımcı ifadelerinin
yarısında onaylanmıştır. Buna göre, fiziksel güç, mesleklerin cinsiyetini belirleyen temel
etken olarak ifade edilmiştir. Diğer taraftan eğitim görülen meslek alanının feminen
karakterli olduğunu belirten sadece kimya bölümü öğrencileri olmuştur.
Tüm bu sonuçlar toparlandığında okul ve bölüm tercihi ile ilgili olarak,
katılımcıların meslek liselerine kendi iradelerinden çok anne-baba isteği doğrultusunda
geldiği, okula gelirken ilköğretim son sınıfta rehberlik ve yönlendirme hizmetlerinin eksik
verilmesinden dolayı bir çok katılımcının kendi ilgi ve isteğinin dışındaki bir alanı
seçtikleri ya da akademik başarı gerektirmediğini düşündükleri ve kimi katılımcıların da
kısa yoldan çalışma yaşantısına atılmayı düşündükleri için meslek liselerini seçtikleri
anlaşılmaktadır. Ancak doğaldır ki katılımcıların ilgi ve isteklerinin farklı olması, okul ve
bölüm seçiminden memnuniyetsizliklerin oluşmasına neden olmaktadır. Katılımcılar aynı
zamanda meslek liselerinin toplumdaki imajı hakkında özellikle maskülen görüntüye
dikkat çekerek, meslek liselerindeki kız öğrenci sayısının az olmasını mesleklerin
cinsiyetler temelinde ayrıştığı toplumsal yapıya bağlamışlardır. Ayrıca maskülünite ile
222
teknoloji kavramlarının toplumda eş tutulduğunu ve teknolojinin erkek alanı olarak
görüldüğünü ifade etmişlerdir.
Araştırma sonucunda katılımcıların “okul içi yaşantılar”ına ilişkin ulaşılan
bulgu ve yorumlara dayalı sonuçlar:
Meslek lisesinde kız öğrenci olma deneyimi, katılımcı ifadelerinin büyük bir
kısmında (%68), toplumsal cinsiyet temelli taciz, cinsiyete dayalı eşitsizliğe olan inanç,
meslek liselerinin kız öğrencilere göre olmadığına ilişkin önyargılar gibi süreçlerle
açıklanmaya çalışılmıştır. Meslek lisesinde kız olma deneyimi ile ilgili olarak olumlu fikir
beyan eden katılımcıların büyük bir kısmı ise, daha önce de belirtildiği gibi “feminen
meslek alanı” olarak beliren kimya bölümü öğrencilerine aittir.
Katılımcılar meslek lisesinde kız öğrenci olmak konusundaki yaşantıları ile
ilgili olarak her ne kadar olumsuz yargılara sahiplerse de, katılımcı ifadelerinin büyük bir
kısmından (%75)’da anlaşılacağı üzere, kendilerini okullarının bir parçası olarak
görmektedirler. Katılımcıların kendilerini okullarının bir parçası olarak görmelerini
sağlayan nedenler ise, okullarının sosyal ortamı, akademik nedenler gibi nedenlerden çok,
özellikle katılımcıların öğretmenleri ve arkadaşları ile olan olumlu insan ilişkileri ve
gündelik yaşamlarının önemli bir kısmını okullarında geçirmeleri gibi nedenlerdir.
Katılımcı ifadelerinden öğretmenlerin okuldaki yaşantılar üzerinde önemli etkilerinin
olduğu anlaşılmaktadır.
Kız öğrenci sayılarının meslek liselerinde çok az olmasının katılımcıların erkek
ve kız öğrencilerle arkadaşlık ilişkilerini, öğretmenleri ile ilişkilerini ve ders yaşantılarını
olumsuz etkilediği söylenebilir. Kız öğrenci sayılarının çok az olması erkek ve kız
öğrencilerle olan ilişkileri olumsuz etkilemekte, diğer taraftan öğretmenlerin cinsiyete
dayalı tutum ve davranışlarında eşit davranmamalarına yol açabilmektedir. Bunun yanı
223
sıra, katılımcılar, sınıfta sayısal olarak az olmanın ders yaşantılarına olan olumsuz
etkilerinden de bahsetmekte, özellikle derse katılımlarının bu durumdan olumsuz
etkilendiğini belirtmektedirler. Katılımcılar, okullarında kız öğrenci sayılarının artması
durumunda, erkek-kız öğrenciler ve öğretmenleri ile ilişkilerinin olumlu etkileneceğini
belirtirken aynı zamanda, derse daha çok katılmaları, sınıf içerisinde erkek ve kız
öğrenciler arasında olumlu bir rekabetin oluşması, derste kendilerini daha rahat
hissedebilme gibi olumlu diğer etkilerinin de olacağını vurgulamaktadırlar.
Katılımcılar okullarındaki erkek öğrencilerin kız öğrencilerin meslek liselerini
seçmeleri konusunu, büyük oranda (%69) olumsuzladığını belirtmektedirler. Diğer taraftan
katılımcı ifadelerinin yarısına yakını (%53) kız öğrencilerin meslek lisesini seçmesinden
dolayı öğretmenlerin hoşnut olduklarını düşündüklerini ifade etmişlerdir. Ancak
katılımcılar, meslek liselerini seçmeleri ile ilgili olarak, özellikle okullarındaki erkek
öğrencilerin ve bir kısım öğretmenlerinin dışlayıcı ve önyargılı düşüncelere sahip olduğunu
düşünmektedirler. Katılımcılar kendileri hakkındaki olumsuz düşüncelerin temelinde ise,
meslek liselerinin kız öğrencilerin cinsiyet rollerine uymadığına ilişkin önyargıların yer
aldığını belirtmişlerdir.
Katılımcı ifadelerinin tamamına yakınında (%91), bölüm farkı olmaksızın,
okullarında kız ve erkekler arasındaki işbölümünde cinsiyete dayalı kalıp yargıların etkili
olarak, “ağır” işlerin erkek öğrencilerce, temizlik, bulaşık vb. gibi “hafif” işlerin ise kız
öğrenciler tarafından yapıldığı yönünde görüşler aktarılmıştır.
Katılımcılar, okullarındaki eğitsel kol faaliyetlerinin anlamsız ve formalite işler
olduğunu düşünmektedirler. Katılımcıların tamamına yakını (%93), okullarında eğitsel
kollarla ilgili olarak hiçbir faaliyete katılmadıklarını belirtmiştir. Bunun yanı sıra
katılımcılar teneffüs ve boş saatlerinde de spor faaliyetlerine katılmak, çeşitli sosyal
224
etkinlikler yapmak gibi aktivitelerde bulunmak yerine sınıf içerisinde kalarak sohbet
etmeyi yeğlediklerini bildirmektedirler. Katılımcılar sosyal etkinlikler yapmamakla
beraber, kantin, bahçe ve spor alanları gibi okul alanlarından da önemli ölçüde
faydalanmamaktadırlar. Katılımcıların okul alanlarından faydalanmamasında erkek
öğrencilerin etkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Sayısal olarak az olmanın etkisiyle ve kimi
kız öğrenciler erkeklerden çekinebilmekte, rahatsız edilmekten çekindikleri içinde okulun
sosyal alanlarını kullanamayabilmektedirler. Bütün bu nedenler, kız öğrencilerin okulun
sosyal olanaklarından ve öğrencilere tahsis edilmiş okul alanlarından dışlanmasına, ve
dolaylı olarak da sınıf içerisinde hapsolmalarına yol açabilmektedir.
Okul içi yaşantılara ilişkin sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde, erkek
öğrencilerin sahip oldukları cinsiyet rollerine ilişkin yargıları ve çeşitli davranışları
aracılığıyla kendilerinden sayıca çok az olan kız öğrencileri bastırıp sindirdikleri, derse
katılımlarını olumsuz etkiledikleri, okulun sosyal alanlarını kullanmalarını engelledikleri
söylenebilir. Diğer taraftan öğretmenlerin de benzer şekilde kız öğrencilerin sayısal olarak
az olmalarından kaynaklı olarak kız öğrencilerle erkek öğrencilere eşit muamele
etmedikleri, buna bağlı olarak kız öğrencilerin derse katılımlarının da olumsuz etkilendiği
düşünülebilir. Tüm bu nedenlerden ötürü, katılımcılar okul yaşantıları ile ilgili olarak
olumsuz tutum ve görüşlere sahiptirler. Toplumsal yaşamda da cinsiyet rollerinin kadınlar
üzerinde baskı yaratarak, belirli meslek alanlarında uzmanlaşmaya yöneldikleri, kamusal
alanlardan erkekler kadar yararlanmadıkları, önemli sayıda kadının da özel alan olan
evlerde kalarak ev işlerini yaptıkları bilgisinden yola çıktığımızda, örneklem dahilindeki
meslek liselerinin katılımcıların toplumsal cinsiyet rollerini yeniden ürettiği söylenebilir.
Araştırma sonucunda katılımcıların “ders yaşantıları”ına
bulgu ve yorumlara dayalı sonuçlar:
ilişkin ulaşılan
225
Katılımcılar dersleri içerisinden sözel kültür derslerini daha çok sevmekte iken,
diğer taraftan sevmedikleri dersler arasında ise, sayısal derslerle meslek derslerini
saymaktadırlar. Bununla beraber, katılımcıların kendilerini en fazla başarılı buldukları
dersler yine sözel kültür dersleridir. Kız öğrencilerin herhangi bir dersi anlamaması ya da
dersin ilgilerini çekmemesi ise dersi sevmemelerine neden olarak gösterilmektedir.
Katılımcılar, dersleri sevmelerinde en fazla etkiye sahip etken olarak öğretmenlerini
görmektedirler. Öğretmenlerin ders yaşantılarındaki diğer etkisi de öğrencilerin derslerle
ilgili başarı seviyelerinde görülmektedir. Bu sonuçlar, öğretmenlerin, kız öğrencilerin
kendilerini okullarının bir parçası olarak görmelerindeki olumlu etkilerine paralel olarak,
ders yaşantılarındaki olumlu etkisini de açığa çıkarmaktadır.
Kız öğrencilerin okul dışı yaşantılarında teknoloji ile ilgili deneyimlerinin erkek
öğrencilerin deneyimlerinden çok daha az olması, özellikle uygulamalı ve mesleki
derslerde olumsuzluklara yol açabilmektedir. Ancak kimya bölümü öğrencileri, uygulamalı
ve mesleki derslerde sıkıntı çekmediklerini ifade etmektedirler. Katılımcı görüşlerine
dayalı olarak bu durumun sebebi olarak ise, kimya bölümü derslerinin feminen karakterli
olarak görülmesi düşünülebilir. Kız öğrencilerin ifadelerine dayalı olarak kültür derslerinde
meslek derslerine oranla daha az problem yaşadıklarını söylemek mümkündür.
Kız öğrenciler kültür derslerine daha fazla katılırken, erkek öğrenciler ise
meslek derslerine daha fazla katılmaktadırlar. Bu nedeni olarak, daha önce de belirtildiği
gibi, erkek öğrencilerin okul dışı yaşantılarında teknoloji ile ilgili deneyimlerinin kız
öğrencilere göre daha fazla olması ile teknolojinin maskülen alan olarak algılanması ve
öğrencilerin buna göre sosyalleşmelerinin olduğu söylenebilir. Ders yaşantıları ile ilgili
olarak, ödül ve ceza uygulamalarında cinsiyete dayalı uygulamaların yapıldığı
anlaşılmıştır.
226
Ders
yaşantılarına
ilişkin
olarak
elde
edilen
sonuçlar
beraber
değerlendirildiğinde ise, kız ve erkek öğrencilerin teknoloji ile ilgili deneyimlerinin ve
teknolojiye yaklaşımlarının farklı olması nedeni ile özellikle uygulamalı ve meslek
derslerinde erkek öğrencilerin daha aktif oldukları, sözel kültür derslerinde ise yine varolan
cinsiyet rollerine ilişkin kalıpyargıları destekler nitelikte kız öğrencilerin daha aktif
oldukları söylenebilir. Diğer taraftan sayısal olarak az olmaya bağlı olarak kız öğrencilerin
genel olarak ders yaşantılarında, özellikle derse katılım ve ders içinde kendini ifade etme
konularında, sıkıntılar yaşadıkları anlaşılmaktadır.
Ders yaşantıları ile ilgili olarak, kız öğrenci sayılarının erkek öğrenci sayısından
fazla olduğu ve bölümün feminen alan olarak görüldüğü kimya bölümü öğrencileri ders
yaşantılarına ilişkin olarak genellikle daha olumlu deneyimlere sahip olduklarını
belirtmişlerdir. Bu sonuç, söz konusu bölümdeki kız öğrenci sayıları ile eğitim görülen
alana ilişkin öğrenci tutumlarından kaynaklanabilir. Diğer taraftan kimi öğretmenlerin de
öğrencilere hitap, söz verme, soru sorma gibi dersle ilgili kız öğrenciler aleyhine
sergiledikleri tutumların da kız öğrencilerin
ders yaşantıları üzerinde olumsuz etki
yarattığını söylemek mümkündür.
Araştırma sonucunda katılımcıların “staj yaşantıları”na ilişkin ulaşılan bulgu
ve yorumlara dayalı sonuçlar:
Katılımcılar, yoğun olarak staj eğitimlerini okul tarafından seçilen, fabrikalarda
ya da küçük ölçekli işletmelerde yapmaktadırlar. Özellikle çalışan sayısı fazla olan fabrika
türü işletmelerde staj eğitimi gören katılımcılar, staj eğitiminin mesleki açıdan bir faydası
olmadığını düşünmektedirler. Diğer taraftan staj eğitiminin mesleki açıdan fayda
sağlamadığına ilişkin ifadelerin tüm işletme türleri içerisinde çoğunlukta olduğu
söylenebilir. Staj eğitiminin mesleki açıdan fayda sağlamamasının temel nedenlerinden
227
birisi ise, katılımcıların staj eğitimini aldıkları işletmelerde mesleki işler yerine özellikle
kadın cinsiyet rollerine uygun işlerde çalıştırılmaları olarak gözükmektedir. Cinsiyete
dayalı işbölümü okuldaki işlerden sonra, staj eğitiminde de kız öğrencilerin karşısına
çıkmakta ve işletmelerde kız ve erkek stajyerlere farklı işler verilmekte, bu işlerin niteliğini
belirleyen neden de öğrencilerin cinsiyeti olmaktadır. İşletmelerdeki toplumsal cinsiyete
dayalı işbölümünün temel niteliği, kız öğrencilerin cinsiyet rollerine uygun olarak temizlik,
getir götür gibi “hafif” işlerde çalıştırılmaları ve buna karşılık erkek öğrencilerin
mesleklerinin gerektirdiği her işte, ve meslek dalı ile ilgili fiziksel güce dayalı olan ve
genelde “ağır” işler olarak tarif edilen işlerde çalıştırılmalarıdır. Bu bulgulara dayanılarak
varılabilecek bir diğer sonuç ise, toplumsal yaşantıda kadını özel alana hapseden
uygulamaların işletmelerde de devam ettiği, erkek öğrencilerin işin gerektirdiği durumda
dışarıya çıkabilirken kız öğrencilerin işletme içinde kalma zorunluluğuna tabi tutulmasıdır.
Toplumsal yaşamda cinsiyet rolleri tarafından kuşatılan kız öğrenciler, aynı kuşatma ile
okul içerisinde karşılaşmakla kalmamakta, iş yaşantısına adım atılacak olan işletmelerde de
benzeri yaşantılarla karşılaşmaktadırlar.
Araştırma
sonucunda
katılımcıların‘geleceğe
yönelik
beklentileri
ve
önerileri’ne ilişkin ulaşılan bulgu ve yorumlara dayalı sonuçlar:
Katılımcıların büyük bir kısmı, hayata direkt atılmak, zaman kaybetmeden
ekonomik güce erişmek, kimi katılımcıların hafta içi üç gün işletmelere gitmesi nedeni ile
sınava hazırlık için zaman bulamaması ya da katılımcıların iki yıllık meslek liselerine
sınavsız geçiş hakkının olması gibi kimi nedenlerden dolayı üniversite giriş sınavına
hazırlanamamaktadır. Üniversitede en fazla tercih edilecek alan olarak ise, katılımcıların
okudukları alan dışındaki bölümler belirtilmiştir. Üniversite sınav sisteminde meslek lisesi
mezunlarının kendi alanları dışında bir bölüm seçememeleri yönündeki uygulama,
228
katılımcıların istemeyerek de olsa kendi alanlarını mecburen tercih etmelerine yol
açabilmektedir. Bu durum, katılımcıların sevmedikleri bir alanda ömür boyu çalışma
sonucunu da muhtemelen beraberinde getirecektir.
Katılımcı ifadelerinden katılımcıların önemli bir bölümünün, okul sonrasında
kendi alanlarında çalışabileceklerine ilişkin görüş sahibi olduğu söylenebilir. Kimya ve
bilgisayar bölümündeki katılımcıların tamamına yakını okul sonrası bir şekilde kendi
mesleklerini devam ettireceklerine ilişkin görüş sahibidirler.
Katılımcıların her ne kadar önemli bir bölümü mesleklerini devam
ettireceklerine ilişkin görüş sahibi iseler de katılımcıların tamamına yakını, mezun
olduktan sonra erkek öğrenciler kadar kolay iş bulamayacaklarını ya da işlerini devam
ettiremeyeceklerini ve toplumda kadınların teknoloji alanlarındaki çalışmalarına karşı
önyargıların bulunduğunu düşünmektedirler. Ancak kimya bölümü öğrencileri, diğer
bölümlerin aksine, kimya bölümünden mezun bir kız öğrencinin iş bulma gibi konularda
daha avantajlı olduğunu düşünmektedirler.
Katılımcılar, meslek liselerindeki kız öğrenci sayılarının arttırılabilmesi için
çeşitli önerilerde bulunmuşlardır. En fazla dile getirilen öneri ilginç bir şekilde paradoksal
bir durum oluşturmaktadır. Kız öğrencilerin en fazla dile getirdikleri çözüm önerisi “kız
bölümleri”nin meslek liselerinde açılması yolu ile kız öğrencilerin sayısının arttırılmasıdır.
Bu öneriden, katılımcıların toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kalıpyargıları taşıdığı
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan katılımcılar özellikle rehberlik konusuna da vurgu
yapmaktadır. Bu konu meslek lisesini seçecek kız öğrencilere yapılması gereken rehberlik
hizmetlerinin önemini bir kez daha göstermektedir.
Katılımcı ifadelerinden, katılımcıların önemli bir bölümünün, ilköğretim
okullarındaki kız öğrencilerin ve başarılı olan öğrencilerin kız öğrenci sayısı az olan
229
meslek lisesi bölümlerini tercih etmelerini tavsiye etmedikleri anlaşılmaktadır. Bu
tavsiyelerde de görülmektedir ki kimi katılımcılar meslek liselerini akademik alanda
yetersiz öğrencilerin gittiği bir okul olarak nitelemektedir. Diğer taraftan sayısal olarak az
olmanın olumsuz etkileri de tekrarlanmaktadır.
Katılımcılar, olumsuz kimi okul yaşantılarına sahip olmalarına rağmen, kısa
vadeli gelecekte çalıştıklarını ya da üniversitede okuduklarına ilişkin öngörülerde
bulunmaktadırlar.
Tüm sonuçlar genel olarak birleştirildiğinde, meslek liselerinde görüşülen kız
öğrencilerin ne tür deneyimler yaşadığına ilişkin şu fikirleri söylemek mümkündür.
Toplumsal yaşamdaki ikincil rollerine uygun bir şekilde kendi iradeleri dışında
meslek lisesini seçen kız öğrenciler, özellikle meslek liselerinde kız öğrencilerin çok az
olması nedeni ile ve teknolojin erkek egemen alan olarak görülmesine yönelik kalıp
yargılar nedeni ile okul yaşantılarında olumsuzluklar yaşamaktadır. Bu olumsuzlukların
temel aktörleri olarak erkek öğrenciler ve öğretmenler görülmektedir. Öğretmenlerin kız
öğrenciler üzerindeki olumlu etkileri, varolan olumsuz yaşantıların tersine çevrilmesine
yönelik potansiyel umut taşınmasına da olanak taşımaktadır. Ancak kimi öğretmenlerin
toplumsal cinsiyet konusundaki tutumlarında değişim yaşamaları ihtiyacı da öğretmen
yetiştirme sürecine yönelik olarak önemli bir konuyu hatırlatmaktadır.
Meslek liselerinde, kadınların çalışamayacağı düşünülen meslek alanlarını
seçen kız öğrenciler, kendilerini kuşatan cinsiyet rollerini kırabilmek için çok önemli birer
adım atmışlardır. Ancak okulların erkek egemen yapısı, öğretmenlerin toplumsal cinsiyet
konusundaki bilgisizlikleri ve benzeri diğer durumlar nedeni ile, kız öğrenciler, cinsiyet
rolleri kuşatmasından kurtulmaktan öte, cinsiyet rollerini içselleştirmekte ve bu yöndeki
kalıp yargılarını tekrar üretmektedirler.
230
Kadın etrafındaki toplumsal cinsiyete dayalı yaşantılar, evde, okulda ve çalışma
yaşantısında birbirini yeniden üretmektedirler. Evde karar veremeyen, ev içine hapsolan,
ücretsiz hane içi kadın işlerini yapmaya mahkum olan kızlar ve kadınlar, okullarında
paralel yaşantılar yaşayarak okul dışı yaşantılarını meşrulaştırmakta, aynı zamanda okul
dışında eğitim gördükleri işletmelerdeki yaşantılar da kız öğrencilerin çalışma
yaşantısındaki eşitsizlikleri normalleştirmelerine yol açabilmektedir.
Diğer taraftan çalışmada, kimya bölümünün kız ve erkek öğrencilerce feminen
alan olarak görüldüğü sonucuna varılmıştır. Bu bölümün feminen karakterli olması,
bölümdeki kız öğrenci sayılarının fazla olmasından, kimya alanının fiziksel bir güce
dayanmamasından, kimya alanında yapılan işlerle “kadın işleri”nin özdeşleştirilmesinden,
kimya alanında kadın rol modellerine daha fazla rastlanılmasından ve çalışma yaşantısında
da kimya bölümü mezunu kız öğrencilerin daha rahat iş bulabilmesi gibi nedenlerden
kaynaklanmaktadır. Tüm bu nedenler, kimya bölümünde okuyan kız öğrencilerin, bir çok
açıdan okul, ders ve staj yaşantılarına ilişkin diğer bölüm öğrencilerine göre daha olumlu
deneyimlere sahip olmalarına neden olmaktadır. Kız öğrenci sayılarının nispeten diğer
bölümlerden daha fazla olduğu bilgisayar bölümü de fiziksel güç gerektirmemesi, bu
nedenle de kadınların daha kolay iş bulabileceği gibi kimi nedenlerle cinsiyetsiz ya da her
iki cinsiyetteki bireylerin yapabileceği bir alan olarak düşülebilecek potansiyele sahiptir.
Bilgisayar bölümündeki kız öğrencilerin önemli bir bölümü alanlarını androjen olarak
nitelese de özellikle ders yaşantılarında ve staj yaşantılarında, alanlarında erkeklerin daha
başarılı olacaklarına ilişkin kimi görüşlere sahip olabilmektedirler. Bu durumun
sebeplerinden birisi olarak sayısal olarak az olmaları ile beraber özellikle bilgisayar
donanım bölümlerindeki alan öğretim programlarında elektrik ve elektronik müfredatının
231
baskın olması ve bu alanların da daha çok erkeklere özgü görülmesi gibi yaklaşımların
varlığını düşünmek olasıdır.
VII.2.Öneriler
Kişiliğini ve beğenilerini bulma süreci insan yaşantısının zorlu süreçlerinden
birisidir. Bu zorlu süreçte bireylerin alacakları destek, bireyin gelecek yaşantısında daha az
hata yaparak istediği bir yaşantıya sahip olmasında önemli bir role sahiptir. Bu açıdan,
meslek liselerini seçecek olan ilköğretim son sınıftaki kız öğrencilere, meslek liselerinin
yapısı, “meslek” alanları gibi konularda yeterli düzeyde rehberlik hizmeti verilmelidir.
Erkek ve kız teknik eğitim olarak yapılandırılmış olan mesleki teknik eğitim, bu
hali ile toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını haklılaştırıcı bir görünümdedir. Mesleki ve
teknik ortaöğretim, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanacak şekilde yeniden planlanmalı ve
öğretim programları da buna göre tekrar ele alınmalıdır.
Bir çok aile kızlarını “erkek okulu” olduğu için ya da “erkek meslekleri”nin
olduğu okullar olduğu için meslek lisesine göndermemekte ve aslında eleştirdikleri
durumun farkında olmadan sürekliliğine katkıda bulunmaktadırlar. Meslek liselerindeki kız
öğrenci sayılarının arttırılması için velilerin de toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili olarak
bilgilendirilmeleri ve eğitilmeleri gerekmektedir. Toplumsal karakterli tutum ve
davranışların değişmesi bir anda beklenmese de bu yönde atılacak adımlar sürecin
kısaltılmasında büyük öneme sahiptir.
Öğretmenlerin kız öğrencilerin okul yaşantılarındaki etkisi düşünüldüğünde,
cinsiyete dayalı önyargılar taşıyan ya da bu yönde olumsuz tutumlara sahip öğretmenlerin
kız öğrencilerin okul yaşantılarında yaratacağı olumsuz etkilerden dolayı
şu anda
öğretmenlik yapan bireylerin toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde eğitilmelerinin önemi bir
232
kez daha anlaşılacaktır. Diğer taraftan, öğretmen adaylarının yüksek öğretimde eğitim
fakültelerinde öğretmen yetiştirme programlarında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda
eğitim alacakları dersler konulmalıdır. Ayrıca, özellikle kadın rol modellerinin
oluşabilmesi için, kız öğrencilerin üniversitelerdeki mesleki ve teknik yükseköğretime ve
mesleki ve teknik liselerde öğretmen olmaya yönelik eğilimleri teşvik edilmelidir.
Kız
öğrencilerin
okul
yaşantılarında
sosyal
aktiviteler
yolu
ile
sosyalleşebilmelerinin önkoşulları sağlanmalıdır. Bilindiği üzere özellikle meslek liseleri
atölyeleri ve çalışma alanları ile birer fabrikayı andırmaktadır. Bu yönü ile de bir çok okula
göre sosyal açıdan yetersizdirler. Meslek liselerinin sosyal açıdan daha aktif okullar
olmaları gerek kız öğrenciler, gerekse erkek öğrenciler üzerinde olumlu etkiler yaratabilir.
Diğer
taraftan
öğretmenler,
okul
alanlarından
kız
öğrencilerin
eşit
şekilde
faydalanabilmelerini sağlamalıdırlar.
Kız öğrencilerin staj eğitimleri ile ilgili okul idaresi tarafından görevlendirilen
koordinatör öğretmenler, işletmelerde kız öğrencilerin angarya işler yerine, erkek
öğrenciler gibi mesleki işleri ile ilgili alanlarda çalışabilmesinin ortamını oluşturacak
çalışmalar yapmalıdırlar.
Toplumsal cinsiyete yönelik araştırmaların artması, daha eşitlikçi yaşantıların
olanaklarını sağlayacaktır. Bu çalışma, meslek liselerindeki öğretmen ve erkek öğrencileri
de kapsayacak şekilde yapılabilirse, daha kapsamlı ve geniş sonuçlara ulaşılması olasıdır.
Diğer taraftan, kız öğrencilerin sayısal olarak az oluşlarının etkisinin daha iyi
anlaşılabilmesi için, kız öğrenci sayılarının az olduğu ve çok olduğu iki ayrı sınıftaki okul
yaşantılarının inceleneceği derinlemesine bir çalışmanın yapılması, sonuçların farklı bir
açıdan değerlendirilmesini sağlayabilir.
233
KAYNAKÇA
Acar, F., Ayata, A.G., Varoğlu, D. (1999), Cinsiyete dayalı ayrımcılık: Türkiye’de eğitim
sektörü. Ankara: Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü.
Aksoy, H. (Tarih Yok). Mesleki eğitim ve yetiştirmede modeller ve planlama. 25 Ekim
2005
tarihinde,
http://education.ankara.edu.tr/~aksoy/model.htm
adresinden
alınmıştır.
Akhun, İ., Bircan, İ., Bülbül, S., Kavak, Y., Senemoğlu, N. (2000). Kız çocuklarının
mesleki eğitime ve istihdama yönelimleri. Ankara: Başbakanlık Kadının Statüsü
ve Sorunları Genel Müdürlüğü.
Akyüz, Y. (2001). Başlangıçtan 2001’e Türk eğitim tarihi. İstanbul: Alfa Yayınları.
Alkan, C., Doğan, H. & Sezgin, İ. (1998). Mesleki ve teknik eğitimin esasları.
Ankara:
Alkım Yayınları.
Atauz, A. (Tarih Yok). Eğitim-nüfus ve kalkınma ilişkileri. 12 Ekim 2005 tarihinde
http://www .kbam.metu.edu.tr/published/egitim_nufus_kalkinma.pdf adresinden
alınmıştır.
Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (2003). Birleşmiş Milletler
CEDAW Komitesi’ne sunulmak üzere hazırlanan dördüncü ve beşinci
birleştirilmiş periyodik Türkiye raporu, 22.Ocak 2005 tarihinde
http://www.
kssgm.gov.tr/belgeler/uaiperiyodik2.html adresinden alınmıştır.
Carrington, B., Tymms, P. & Merrell, C. (2005). Role models, school improvement and
the ‘gender gap’ - do men bring out the best in boys and women the best
in girls?. 7 Ekim 2005 tarihinde www.cemcentre.Org/ publications/downloads/
EALI2005.pdf adresinden alınmıştır.
234
Chapman, A. (2002). Gender biases in education. 11 Kasım 2004 tarihinde http://www.
edchange.org/multicultural/papers/genderbias.html adresinden alınmıştır.
Connell, R.W. (1998). Toplumsal cinsiyet ve iktidar:Toplum, kişi, ve cinsel politika.
İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Çetin, F. (2003). Cumhuriyet döneminde kadın eğitimi. Milli Eğitim Dergisi, Sayı:160. 19
Eylül 2005 tarihinde http://yayim.meb.gov.tr/yayimlar/160/ cetin.htm,19.10.2005
adresinden alınmıştır.
Çetin, H. (2001). Devlet, ideoloji ve eğitim. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Cilt: 25, No:2, 206, 208, 209, 210, 201-211.
Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005a). Eğitim düzeyine göre okullaşma oranları, Türkiye,
1990-1991 ve 2001-2002 18 Haziran 2005 tarihinde http://www.die.gov.tr/tkba
/t103.xls adresinden alınmıştır.
Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005b). Bilim dallarına göre yükseköğretimde yeni kayıt,
öğrenci ve mezun olan sayısı, 1990-1991, 2003-2004, 18 Haziran 1005 tarihinde
http://www.die.gov.tr/tkba/t119_a.xls adresinden alınmıştır.
Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005c). Lisansüstü eğitimine göre yükseköğretimde yeni kayıt,
mezun olan ve öğrenci sayısı, 1990-1991, 2003-2004, 18 Haziran 2005 tarihinde,
http://www.die.gov.tr/ tkba/t120_a.xls adresinden alınmıştır.
Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005d). Akademik ünvanlarına göre yükseköğretimde görevli
öğretim
üyeleri,
1930-1931,
2003-2004,
18
Haziran
2005
tarihinde
http://www.die.gov.tr/tkba/t121_a.xls adresinden alınmıştır.
Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005e). 1930-2002 Yılları arasında mesleki teknik orta
öğretimde sayısal gelişmeler, 7 Kasım 2005 tarihinde
t107.xls adresinden alınmıştır.
www.die.gov.tr/tkba/
235
Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005f). Mesleki ve teknik orta öğretime bağlı erkek, kız,
ticaret, turizm ve din okullarındaki öğrenci sayıları, 7 Kasım 2005 tarihinde
www.die.gov.tr/tkba/t114 _a.xls, tarihinde adresinden alınmıştır.
Dickman, C.B. (1993). Gender Differences and Instructional Discrimination in the
Classroom. Journal of Invitational Theory and Practice, 23 Eylül 2005 tarihinde
http://www.invitationaleducation.net/publications/journal/v21p35.htm adresinden
alınmıştır.
Donovan, J. (1997). Feminist teori. İstanbul: İletişimYayınları.
Dökmen, Z.Y. (2004). Toplumsal cinsiyet Sosyal psikolojik açıklamalar. Ankara: Sistem
Yayıncılık.
Erbaş, S. (1995). Öğretmenlerin öğrencilere ilişkin cinsiyet rolleri ile ilgili kalıp
yargılarının bazı değişkenler açısından incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Adana.
Erol, M. (2003). İktidar, teknoloji ve maskülinite. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul.
Ersöz, A. G. (1999). Cinsiyet rollerine ilişkin beklenti, tutum, davranışlar ve eşler arası
sorumluluk paylaşımı: Kamuda çalışan yönetici kadınlar örneği. Ankara: T.C
Kültür Bakanlığı Yayınları, Başvuru Kitapları Dizisi/64.
Esen, Y., Bağlı, M.T, (2003). İlköğretim ders kitaplarındaki kadın ve erkek resimlerine
ilişkin bir inceleme. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,
Cilt:35, 143-154, 9 Ekim 2005 tarihinde www.education.Ankara.edu.tr/
ebfdergi/arsivfiles/ Volume35/143-154.pdf adresinden alınmıştır.
236
Fazlıoğlu, A. (2003). Kırsal kalkınma projelerinde cinsiyet dengeli kalkınma yaklaşımları.
3 Aralık 2004 tarihinde www.gap.gov.Tr/Turkish/ Sosprj/cdenge.html adresinden
alınmıştır.
Feinberg, W., Soltis, J. F. (1992). School and society. (Second Edition). New York:
Teachers College Press.
Giddens, A. (2000). Sosyoloji. Ankara: Ayraç Yayınları.
Gök, F. (2005). Eğitimde cinsiyetçilik. Ankara: 1.Eğitim Sen Kadın Kurultayı, Bağımsız
Bildiriler, 167-174.
Gümüşoğlu, F. (2000). Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze ders kitaplarında
toplumsal cinsiyet 1928-2000. 15 Haziran 2004 tarihinde www.tusiad.org/yayin
/gorus/44/16.pdf adresinden alınmıştır.
Güven, İ. (2000). Türkiye’de devlet eğitim ve ideoloji. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Helvacıoğlu, F. (1996). Ders kitaplarında cinsiyetçilik:1928-1995. İstanbul: Kaynak
Yayınları.
Hutchinson, M. & Weaver, K. (2004). Barriers to women studying information technology
courses. Bulletin of Applied Computing and Information Technology. Vol. 2,
Issue
3.
18
Ocak
2005
tarihinde
http://www.naccq.ac.nz/bacit/0203/
2004.Hutchinson_BarriersToWomen.htm adresinden alınmıştır.
Huynh, M.Q., Lee, J.-N. & Schuldt, B.A. (2005). The insiders’ perspectives: A focus group
study on gender issues in a computer-supported collaborative learning
environment. Journal of Information Technology Education, Volume: 4, 237252,
24
Ekim
2005
tarihinde
http://jite.org/documents/Vol4/v4p237-
255Huynh14.pdf adresinden alınmıştır.
İnal, K. (1996). Eğitimde ideolojik boyut Ankara: Doruk Yayıncılık.
237
İnal, K. (2004). Eğitim ve iktidar. Türkiye’de ders kitaplarında demokratik ve
milliyetçi değerler. Ankara:Ütopya Yayınevi.
Kabira, W.M., Masinjila, M. (1997). ABC of gender analysis. 15 Kasım 2005
tarihinde, http://www.fawe.Org/publications/Manuals/ abcgenderanalysis.
pdf adresinden alınmıştır.
Kazu, Y. & Demirli, C. (2002). Mesleki ve teknik orta öğretim kurumlarındaki gelişmeler,
Milli
Eğitim
Dergisi,
Sayı:155-156,
19
Ekim
2005
tarihinde
http://yayim.meb.gov.tr/yayimlar/155-156/kazu.htm adresinden alınmıştır.
Koç, M.E. (1993). Türk eğitim sisteminde meslek eğitiminin sosyal siyasetin
gerçekleştirilmesi açısından incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.
Krupnick, C.G. (1985), Women and men in the classroom: Inequality and its remedies, On
Teaching and Learning, Volume 1, http://bokcenter.Harvard . edu / docs /
krupnick.html.
Kurnaz, Ş. (Tarih Yok). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadınların eğitimi. 12 Ekim 2005
tarihinde http://yayim.meb.gov.tr/yayimlar/143/14.htm adresinden alınmıştır.
Kümbetoğlu, B. (2005). Sosyolojide ve antropolojide niteliksel yöntem ve araştırma.
İstanbul: Bağlam Yayınları.
Lloyd, G. (1996). Erkek akıl:Batı felsefesinde ‘erkek’ ve ‘kadın’. İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
Mid-Atlantic Equity Center. (1993). Beyond title IX: Gender equity issues in schools. 12
temmuz 2005 tarihinde http://www.maec.Org/beyond.html
alınmıştır.
Mardin, Ş. (1992). İdeoloji. Ankara: İletişim Yayınları.
adresinden
238
McClelland, K. (Tarih Yok). Functionalism. 7 Eylül 2005 tarihinde www.web.grinnel.
edu/courses/soc/s00/soc111-01/IntroTheories/Functionalism.html
adresinden
alınmıştır.
Marx, K., Engels, F. & Lenin, V.İ. (1992). Kadın ve aile. (3. Baskı). Ankara: Sol Yayınları.
Milli Eğitim Bakanlığı, (2005a). Endüstri meslek liselerinde uygulanan program türleri, 28
Eylül
2005
tarihinde
http://etogm.meb.gov.tr/okullar/eml.htm
adresinden
alınmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı, (2005b). Teknik liseler. 28 Eylül 2005 tarihinde http://etogm.
meb.gov.tr/index.asp?sayfa_id=200&konu=bolum_tl adresinden alınmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı, (2005c). Anadolu teknik Liseleri. 28 Eylül 2005 tarihinde
http://etogm.meb.gov.tr/index.asp?sayfa_id=200&konu=bolum_atl.
adresinden
alınmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı,
(2005d). Anadolu Meslek Liseleri. 28 Eylül 2005 tarihinde
http://etogm.meb.gov.tr/index.asp?sayfa_id=200&konu=bolum_aml. adresinden
alınmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı,
(2005e). Çok Programlı Liseler. 28 Eylül 2005 tarihinde
http://etogm.meb.gov.tr/index.asp?sayfa_id=200&konu=bolum_cpl
adresinden
alınmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı, (2005f). Kız Teknik Genel Müdürlüğü’ne bağlı okul türleri ile
program türleri, 8 Kasım 2005 tarihinde http://ktogm.meb.gov.tr/ adresinden
alınmıştır
Milli Eğitim Bakanlığı, (2005c), 29 Eylül 2005 tarihinde
sayısal/toplamtablo.htm adresinden alınmıştır
http://etogm.meb.gov.tr/
239
Milli Eğitim Bakanlığı, (2001), 2001 Yılı başında Milli Eğitim’de sayısal gelişmeler 6. 27
Eylül
2005
tarihinde
http://www.meb.gov.tr/Statsist2001/Bolum5s6.htm
adresinden alınmıştır.
Navaro, L. (2003). Rekabet dünyasında kadınlar ve erkekler. 19 Kasım 2005 tarihinde,
http://www.insankaynaklari.com/cn/ContentBody.asp?BodyID=1031 adresinden
alınmıştır.
O'Kelly, K. (1993). Feminizm ve anarşizm. 20 şubat 2004 tarihinde http://uk.
geocities.com/anarsistbakis/makaleler/okelly-feminizmveanarsizm.html
adresinden alınmıştır.
Owens, S.L., Smothers, B.C., Love, F.E. (2003). Are girls victims of gender bias in our
nation's schools?. Journal of Instructional Psychology, 18 Temmuz 2005
tarihinde
http://www.findarticles.com/p/articles/mim0FCG/is230/ai105478982
adresinden alınmıştır.
Özden, T. (2003). Toplumsal cinsiyet ve güç ilişkileri:Sivil toplum örgütleri üzerine bir
örnek olay çalışması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi,
Mersin.
Özkan, E. (1999). Technology and housework: Changıng patterns of homemaking in
middle class urban women. 12 Ekim 2005 tarihinde http://www.evrim
ozkanyazici.com/pdf/HouseholdTech_EvrimOzkan.pdf adresinden alınmıştır.
Poladian, L. (Tarih Yok). Gender and education. 11 Kasım 2004 tarihinde http://www.
maths.usyd.edu.au:8000/u/leonp/ Social1.html adresinden alınmıştır.
Rose, L. (1999). Gender issues in gifted education. 16 ekim 2005 tarihinde http://www.
sp.uconn.edu/~nrcgt/news/spring99/sprng994.html adresinden alınmıştır.
240
Sallan Gül, S. (2003). Çağdaş Kamu Yönetimi. İçinde Acar, M. & Özgür, H. (Edt.).
Feminizm ve Kadın Hareketi (ss. 125-149). Ankara: Nobel Yayınları.
Sanders, J. (Tarih Yok). Gender and technology in education: A research review., 15 Ekim
2005 tarihinde www.josanders.com,adresinden alınmıştır.
Sarıkaya, M. (1999). Öğrencilerin endüstri meslek liselerine olan talebinin etkileyen
etkenler (Ankara ili örneği). Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi, Ankara.
Schwartz, W. & Hanson, K. (1992), Equal mathematics education for female students.
ERIC/CUE Digest. Number 78, 18 Eylül 2005 tarihinde http :// www. ericdigests.
org/1992-4/equal.htm adresinden alınmıştır.
Stiles, L. (2002). Gender equity in the classroom and the effect of conscious inhibition of
gender
bias.
12
Ağustos
2005
tarihinde
http://www.lyon.Edu/webdata/
groups/scarf /stiles2002.htm adresinden alınmıştır.
Şimşek, A. (1998). Mesleki ve teknik eğitimde yeniden yapılanma. 22 Ekim 2005
tarihinde,
http://www.tusiad.org/yayin/gorus/36/html/sec10.html
adresinden
alınmıştır.
Şimşek, Y. (2004). Kadın Eğitiminin Önemi ve Türkiye’deki Yansımaları, Kadın
Çalışmalarında Disiplinlerarası Buluşma. 1-4 Mart 2004 Sempozyum Bildiri
Metinleri, Güçhan, A. (Edt.), 3.Cilt, 339-348, İstanbul:Yeditepe Üniversitesi
Yayınları,
Tan, M. (2002). Okullar eşitsizliği normalleştiriyor. Eğitimde kadın-erkek eşitliği ve
Türkiye. 12 Aralık 2004 tarihinde http: //www.bianet.org /2002/12/18_k/12414
.htm adresinden alınmıştır.
241
Tezcan, M. (1993). Eğitim sosyolojisinde çağdaş kuramlar ve Türkiye, Ankara: A.Ü.E.B.F.
Yayınları, No:170.
Varoğlu, D. B. (2001). Yönetim ve Organizasyon. İçinde Güney, S. (Edt. ). Örgütsel
Yaşamda Toplumsal Cinsiyet Rolleri. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yıldırım, A., Şimşek, H. (2003). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
Yumuşak, İ. (2003). Kadın eğitiminin ekonomik analizi. 17 Kasım 2003 tarihinde
http://iibf. kou.edu.tr/igyumusak.htm adresinden alınmıştır.
Weber, K., Custer, R. (2005). Gender-based preferences toward technology education
content, activities, and instructional methods. Journal of Technology Education,
25 Kasım 2005 tarihinde http://scholar.lib.vt.edu/ejournals/JTE/v16n2/weber.
html adresinden alınmıştır.
Witt, S. ( 2001). The influence of school and reading materials on children’s gender role
socialization:An
overview
of
literature
25
Kasım
2005
http://gozips.uakron.edu/~susan8/school.htm adresinden alınmıştır.
tarihinde
EKLER
EK 1 Görüşme Formu
A. Okul ve Bölüm Tercihi Boyutuna İlişkin Sorular
1. Şu anda devam etmekte olduğunuz okulu seçmenizde etkili olan
nedenler nelerdir?
2. Şu anda okuduğunuz bölümü seçmenizde etkili olan nedenler nelerdir?
3. Şu an tekrar okul ve bölüm tercihi yapacak olsaydınız tercihiniz ne
yönde olurdu? Neden?
4. Sizce meslek liselerindeki kız öğrenci sayısının az oluşunun nedenleri
neler olabilir?
5. a) Toplumumuzda kadın meslekleri ve erkek meslekleri diye bir ayrım
söz konusu. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
b) Erkek mesleği kadın mesleği konusunda, şu an okumakta
olduğunuz meslek dalı ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
B. Okul İçi Yaşantılar Boyutuna İlişkin Sorular
1. Meslek lisesinde kız öğrenci olmak deyince aklınıza neler geliyor?
Anlatır mısınız?
2. Kendinizi bu okulun bir üyesi/parçası olarak hissediyor musunuz? Eğer
hisesediyorsanız, hissetmenizi sağlayan etkenler nelerdir?
3. Okulunuzdaki arkadaşlık ilişkileri ile genel liselerdeki arkadaşlık
ilişkilerini karşılaştırmanız gerekse neler söyleyebilirsiniz?
4. a)Öğrenci öğretmen ilişkileri deyince aklınıza neler gelir?
b)Bu açıdan siz öğretmenlerinizle neler paylaştığınızı düşünüyorsunuz?
5. Okulunuzda ve sınıfınızdaki kız öğrenci sayısı şu an olduğundan daha
fazla olsaydı;
a) Erkek öğrencilerle ilişkilerinizde;
b) Kız öğrencilerle ilişkilerinizde;
c) Öğretmenlerinizle ilişkilerinizde;
d) Ders yaşantılarınızda neler değişirdi?
6. a. Sizce meslek lisesindeki erkek öğrenciler, kız öğrencilerin meslek
liselerini seçmeleri konusunda neler düşünüyor? (Bu fikri nasıl
edindiniz?)
b. Sizce okulunuzdaki öğretmenler, kız öğrencilerin meslek liselerini
seçmeleri konusunda neler düşünüyor? (Bu fikri nasıl edindiniz?)
7. Nöbetçilik, sınıf başkanlığı, okul, sınıf, atölye temizliği, eşyaların
taşınması vb. gibi okul içinde öğrencilerin yaptığı işlerde kız ve erkek
öğrenciler arasında nasıl bir görev dağılımı yapılıyor / yapıyorsunuz?
8. a) Hangi eğitsel kolun etkinliklerine katılıyorsunuz?
b) Bu kolda ne türlü çalışmalar yapıyorsunuz?
9. a)Teneffüslerinizi ve boş derslerinizi kız öğrenciler olarak nasıl
değerlendiriyorsunuz?
b)Erkek öğrenciler teneffüslerde ve boş derslerde neler yapar?
9. Okulunuzda öğrencilerin kullanımına açık alanların (kafeterya, spor
alanları, oturma yerleri vs.) kullanımını, kız ve erkek öğrenciler
açısından karşılaştırmanızı istesem neler söylemek istersiniz?
C. Ders ve Sınıf İçi Yaşantılar Boyutuna İlişkin Sorular
1. a) En sevdiğiniz dersler hangi derslerdir? Bu dersleri neden sevdiğinizi
anlatabilir misiniz?
b) Sevmediğiniz dersler hangileridir? Nedenlerini anlatabilir misiniz?
2. a) Hangi derslerde kendinizi daha başarılı buluyorsunuz?
b) Başarılı olmanızı etkileyen faktörler nelerdir?
3. a) Kız öğrenci olarak atölye ve uygulamalı derslerde problem
yaşadığınız konular nelerdir?
b) Kız öğrenci olarak kültür derslerinde problem yaşadığınız konular
nelerdir?
4. Ders içi etkinlikler sırasında kendinizi ifade etmede güçlükler
yaşadığınızı düşünüyor musunuz?
5. a) Genel olarak kültür derslerinde derse katılım (örneğin söz alma,
tahtaya kalkma, soru çözme, ders anlatma ve benzeri) konusunda
kendinizi nasıl buluyorsunuz?
b) Sınıfında kültür derslerinde kız ve erkeklerin derse katılımında ne tür
farklılıklar gözlemliyorsunuz?
6. a) Genel olarak atölye/uygulama derslerinde derse katılım konusunda
kendinizi nasıl görüyorsunuz?
b) Atölye ve uygulama derslerinde kız/erkek öğrencilerin derse katılımı
açısından ne tür farklılıklar gözlemliyorsunuz?
7. Tüm dersleriniz için konuşacak olursak, sınıfınızda ödül ve ceza
uygulamalarında, kız ve erkek öğrenciler arasında ne tür farklılıklar
yaşandığını gözlemliyorsunuz?
D. Staj Yaşantılarına İlişkin Sorular
1. Okulunuzda mecburi staj eğitimi bulunmakta. Staj eğitiminizi
yapacağınız
işyerini
seçmenizde
etkili
olan
nedenler
nelerdi,
açıklayabilir misiniz?
2. Staj eğitiminin mesleki anlamda size sağladığı katkıları açıklayabilir
misiniz?
3. Sizce staj yerinde sorumluluklar kız ve erkek öğrenciler arasında nasıl
paylaştırılıyor? (Örneğin kız ve erkek stajyerler ne tür işler yapıyorlar?)
E. Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Öneriler Boyutuna İlişkin Sorular
1. a) Yüksek öğrenime hazırlık için neler yapıyorsunuz?
b) Üniversitede okumak istediğiniz alan nedir?
2. Okul sonrası mesleğinizi sürdürme konusunda neler düşünüyorsunuz?
(Neden?)
3. Meslek lisesinden mezun bir kız ile bir erkek öğrencinin mesleklerini
sürdürme konusunda ne tür farklılıklar olduğunu düşünüyorsunuz?
4. Sizce meslek liselerindeki kız öğrenci sayısını arttırmak için neler
yapılabilir?
5. Şu anda ilköğretim son sınıfta okuyan kız öğrencilere meslek liseleriyle
ilgili neler söylemek istersiniz?
6. Kendinizi 5 yıl sonra hayatın neresinde görüyorsunuz? 5 yıl sonra ne
yapıyor olacaksınız?
Son olarak bütün bu konuştuklarımızdan farklı olarak belirtmek istediğiniz bir
şey var mı? Katkılarınız için teşekkür ederim. Başarılar dilerim

Benzer belgeler