KA MU E MEK Çİ LE Rİ ZAM LA RA KAR ŞI ÖF KE Lİ

Transkript

KA MU E MEK Çİ LE Rİ ZAM LA RA KAR ŞI ÖF KE Lİ
DEVRÝMÝN ENGELLENEMEZ GELÝÞÝMÝ
B
Yeni Evrede
Başyazı
Mücadele Birliði
urjuvazi, iþçi hareketinin geliþimini, emekçi hareketinin devrimci yükseliþini engelleme gücüne
sahip deðildir. Ýþçi sýnýfý ve emekçi halk hareketinin ilerlemesini engellemek için, bugüne
deðin saldýrýnýn her biçimine, her baskýya ve
yasaða baþvuruldu. Fakat yine de emekçilerin
devrimci hareketinin ilerlemesi durdurulamadý.
Bunun bir nedeni, devrimci hareketin
güçlü nesnel temellerinin olmasýdýr. Burjuvazi, devrimi yaratan nesnel koþullarý ortadan
kaldýramadýðý sürece, bu koþullar bir devrimi
sürekli gündeme getirecektir. Emeðin sömürüsünün yoðunlaþmasý, kapitalist kölelik, emekçilerin yaþam koþullarýnýn sürekli
bozulmasý, uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýný, karþýtlýklar da þiddetli sýnýf çatýþmalarýný geniþleyen biçimde gündeme getirir ve her gün
getiriyor.
Diðer bir nedeni ise, bilinçli ve örgütlü
devrimci mücadelenin varlýðýdýr. Mücadele
hep çatýþmalý olmuþtur. Hareket savaþým içinde, savaþýmla ilerlemiþtir. Gerçek devrimci
güçler, proleter devrimci komünistler, bu savaþýmda daima etkin bir rol oynadýlar. Bu, harekete, en zorlu þartlara karþý dayanýklý olma
ve tüm saldýrýlara karþýn, hedefleri doðrultusunda yürüme kararlýlýðý kazandýrdý. Bundan
sonra nasýl bir baský ve engelle karþýlaþýlýrsa
karþýlaþýlsýn, zafer yolunda büyük bir kararlýlýkla yürüyüþünü sürdürecektir.
Ekonomik ve politik gücün tekeline sahip olan büyük mülk sahipleri, iþçi ve emekçi
hareketinin geliþimini durduracak güce sahip
deðiller, fakat ezilen ve sömürülen kitleler, sömürücü azýnlýðýn gücüne ve iktidarýna son verecek bir mücadele yeteneðine sahiptirler.
Yeter ki kitlelerin mücadele yeteneði ve kapasitesi, emekçilerin gerçek hedeflerine yöneltilsin.
Tekelci sermaye ve devlet iktidarý, bugünkü durumu tersine çevirecek güce sahip
deðildir. Ýþçi hareketini, devrimci hareketi daðýtacak, ezecek ve yenecek durumda deðildir.
Kitlesel tutuklamalar, katliamlar ve tüm baský
yöntemlerine raðmen emekçilerin ve Kürt halkýnýn devrimci mücadelesinin büyümesi devam ediyor. Devrim büyüdükçe, egemenlerin
gücü iyice zayýflýyor.
Sermaye güçlerinin halk kitlelerine yönelik saldýrýlarýna yenilerinin eklenmesi sonucu
deðiþtirmiyor. Her ne yaparlarsa yapsýn, emekçilerin, halklarýn mücadele dalgasýný kýramýyor. Her iþçi ve emekçi eylemi kýsa sürede
baþka yerlere yayýlýyor ve geniþ kitlelerde des-
tek buluyor. Geliþkin bir sýnýf bilinci, sýnýf dayanýþmasý, mücadele birliði anlayýþý kitlelerin
içine yerleþmiþtir. Önceki döneme göre farklý
mücadele koþullarýnda olduðumuz açýk.
Bir fýrtýna gibi esen kitlelerin devrimci
hareketi, þimdiye kadar mücadelenin en iyi örneklerini yarattý. Ortaya çýkan ileri örnekler,
çok geniþ toplum kesimlerinin devrimci harekete geçmesini saðladý. Ýþçi ve halk hareketi,
bundan sonra daha ileri gidecek ve mücadelenin daha etkileyici yeni örneklerini yaratacaktýr. Bugüne deðin verilen mücadeleyle devrimi
zafere götürmenin zeminleri oluþturuldu. Þimdi bu saðlam zeminlere dayanýlarak belirlenen
hedef yönünde baþarýyla yürünecektir.
Ýþçi ve emekçi hareketinin deneyimleri,
canlýlýðý, enerjik yapýsý, kararlýlýðý ve çok yönlü geliþimi, mücadelede ileri sonuçlar almasýný saðlayabilir. Hareketin elde ettiði geliþme
iyi deðerlendirilerek, devrim mücadelesi yeni
ve ileri aþamalara çýkarýlabilir.
Sömürücülerin iktidarýnýn iþçi sýnýfý hareketinin karþýsýna þu ya da bu zorluðu çýkarmasý, þu ya da bu saldýrý biçimini devreye
sokmasý, baskýlarýný artýrmasý proleter hareketi geri düþürmez; çünkü proletaryanýn devrimci hareketi, en büyük güçlüklerle savaþmýþ ve
çelikleþmiþtir. Emekçi sýnýfýn ileri hareketini
bu noktada yenmek ve ezmek için, eskisinden
çok daha büyük bir þiddet ve vahþet uygulamak zorunda kalacaktýr. Daha aðýr bir baský ise, kapitalist sýnýf egemenliðine ve kapitalist
sýnýf düzenine karþý çok daha sert patlamalarýn
ve ayaklanmalarýn geliþmesi demektir.
Ýþçi sýnýfý hareketi, hýzlý ve büyük bir geliþme gösterdi. Son yýllardaki geliþmeler gözle görülür düzeyde. Emekçi sýnýfýn gösterdiði
geliþmeyi, yapýlan eylemlerden ve mücadele
içerisindeki boyun eðmez tavýrlardan anlamak
olanaklý. Eylemler ister ekonomik temelde geliþsin, ister politik bir karaktere sahip olsun,
hepsinde baþarmak için azimli bir çaba olduðu görülür.
Hareketin geriye düþmesi bir yana, daha
güçlü bir yükseliþ içine girdiði görülüyor.
Ýþçi sýnýfýnýn, sýnýf savaþýmýný doðrudan
sonucuna götürmek için bir dizi çarpýþmadan
geçmesi gerekiyor. Bugüne deðin bir çok çarpýþmadan geçti ve bundan sonra da pek çok
çarpýþmadan geçecektir. Sert ve yoðun-devrimci bir süreçten geçmeden zafere ulaþýlamayacaðý açýk. Devrimci iþçi sýnýfý, bunun
bilinciyle hareket ediyor.
Kapitalizmin baskýsý altýnda olan toplumun geniþ kesimleri, bu toplumsal sistemle
çatýþma içinde. Ulusal-sýnýfsal kurtuluþ müca211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
delesi veren Kürt halký da yine ayný þekilde tekelci kapitalist düzenle çatýþma halinde. Böylece Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfý,
sömürücülerin egemenliðini devirme mücadelesinde, ezilen ve sömürülen kitlelerin büyük
bölümünü yanýnda bulmuþ oluyor. Proletaryayla diðer emekçi ve sömürülen kitlelerin
gerçek iliþkisi ve ittifaký, çeþitli biçim ve yollarla saðlanýyor. Ortak bir programa, ortak bir
anlaþmaya dayanmayan bu birliktelik pratikte,
eylemde, mücadele içerisinde gerçekleþiyor.
Sermayenin büyümesi ve tekellerde merkezileþmesi ve toplumun büyük çoðunluðu üzerinde artan faþist devlet terörü, iþçi sýnýfýnýn
ve ezilen kitlelerin birlikte davranmasýnýn zeminlerini oluþturuyor. Emperyalizmin artan
sömürüsü ve egemenliði, emekçi ve ezilenlerin birlikteliðini daha da güçlendiriyor.
Devrimci yükseliþ geniþ halk yýðýnlarýna
dayanýyor ve bu, yýðýnlarýn gerçek hareketidir.
Proleter kitleler, emekçiler, ezilen Kürt
halký her geçen gün geliþip güçleniyor, eylem
içinde bilinçleniyor ve yetkinleþiyor.
Devrimin maddi temelleri ne denli olgun
olursa olsun, devrimin toplumsal gücü ne kadar hazýr olursa olsun, uzlaþmacý sosyalistler,
devrim için ciddi bir yönelim içine girmeyeceklerdir.
Onlar iþçi sýnýfýnýn halk kitlelerini kendi
etrafýnda birleþtirecek, onlara ve devrime önderlik edecek kadar geliþkin olduðunu, bunun
için yeterli bir mücadele kapasitesine ve potansiyeline sahip olduðunu düþünmüyorlar.
Bu oportünist ve reformist unsurlarýn bazýlarýnýn politik mücadelede “tecrübeli” olmasý,
üstlendikleri
uzlaþmacý
çizgiyi
deðiþtirmiyor. Onlar bütün tecrübelerini ve
tüm yeteneklerini kitleleri oyalamak için kullanýyorlar.
Bu, þu anlama gelir ki, halk yýðýnlarý bu
tecrübeli uzlaþmacý sosyalistlerden baðýný koparmadan, onlarýn dýþýnda geliþen gerçek devrimci hareket içinde yer almadan baþarýya
ulaþamazlar.
Yýllarca süren devrimci sýnýf mücadelesinin en ileri, en iyi yönlerini ve devrimci geleneklerini sürdürenler, gerçek proleter
devrimci güçlerdir ve her gün sokakta savaþan, proletaryanýn kurtuluþu davasýna tüm içtenliðiyle güvenen iþçiler, emekçiler, kadýnlar
ve gençlerdir, devrimci kitlelerdir.
Eski toplumda devrimci bir fýrtýna gibi esenler bu cesur insanlardýr.
C.DAÐLI
3
DEVRÝM, DÝKTATÖRLÜK, DEMOKRASÝ
Yeni Evrede
Demokrasi-Diktatörlük
Kapitalizm, emperyalizmin yeni evresinde, tarihinin en derin krizini yaþýyor. Emekçi yýðýnlarýn kapitalizmi yýkýp daha ileri
bir toplum kurmasýnýn en elveriþli olduðu
bugünkü tarihi koþullarda tekelci sermaye
dünyanýn her yerinde emekçi yýðýnlarý aldatmak, kendi çöküþ sürecini durdurmak, hiç
olmazsa yavaþlatýp egemenliðini devam ettirebilmek için her yola baþvururken, demokrasi yalanlarýný hiç eksik etmiyor. Yeni
evrenin ilk devrimleri, doðru bir önderliðe,
proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin önderliðine sahip olamadýðý için daha yolun baþýnda sermayenin politik çevirmesi altýnda
demokrasi yalanlarýyla sakatlanýp rotasýndan
çýkarýldý.
Tunus ve Mýsýr baþta olmak üzere Arap
coðrafyasýnda derinden gelen sert darbeler
altýnda iyice sarsýlan sermayenin kendi konumunu saðlama alýp egemenliðini yeniden
kurma çabalarýnda olsun; istenmeyen adam
ilan edilen Beþar Esad’ýn devrilip burjuva egemenliðin tam ilhak temelinde yeniden dizayn edilmesi için emperyalistlerin
çabalarýný yoðunlaþtýrdýðý Suriye’de olsun,
“uluslararasý kamuoyu” denen emperyalist
ülkeler hep bir aðýzdan “demokrasi” diyor,
“demokratik seçimler” diyor, hatta bir kýsmý
daha ileri gidip açýktan “parlamenter cumhuriyet” diyor. Hem emperyalistler, hem de
bu ülkelerdeki iþbirlikçi güçler hep bir aðýzdan bunlarý söylerken aslýnda ne istiyorlar?
Emperyalizm, tam ilhaký sonuna kadar
vardýrmak istiyor. Bir avuç sermaye sahibi
sömürücü sýnýf mensubu, emperyalist kaptanlarýn yönlendirmesiyle burjuva devlet aygýtýnýn bütün denetimini ve gücünü ellerinde
tutmak, bu aygýta dayanarak emekçi yýðýnlarý sömürmeye devam etmek istiyorlar. Sermaye “demokrasi” diyor, “parlamento”
diyor, “serbest seçimler” diyor. Çünkü o biliyor ki, devlet aygýtý kendi elinde kaldýðý sürece adýna ister “özgür”, ister “serbest”, ister
“eþit” densin hiç fark etmez, yapýlacak olan
seçimler sermeyenin egemenliðini kamufle
etmeye, kitleleri aldatmaya yarar. Üretim araçlarýnýn kapitalist özel mülkiyetinin devam
ettiði, politik iktidarýn sermayenin elinde bulunduðu bu koþullar, sömürenler için burjuva sýnýf için ne kadar demokrasiyse,
sömürülen emekçi yýðýnlar için, yani nüfusun büyük çoðunluðu için de o kadar demokrasiden,
özgürlükten
yoksunluk
4
Mücadele Birliði
demektir, baský demektir.
Dünyanýn her yerinde burjuvazi bu yalaný sürdürüyor; sermayenin emekçi sýnýflar
üzerindeki diktatörlüðünü ve özellikle mali
sermayenin egemenliðinin bu gün aldýðý biçimleri, burjuva devletin kendisini genel olarak halkýn iktidarýymýþ gibi, demokrasiymiþ
gibi, yani halkýn çoðunluðunun yönetimiymiþ gibi göstermeye devam ediyor. Sermaye
bunu yaparken ne yazýk ki, uzlaþma çizgisindeki “sosyalistler” de burjuvazinin bu ikiyüzlü yalanýna destek veriyor. Komünistler
dünyanýn her yerinde olduðu gibi bizde de
iþçi sýnýfýna, ezilen ulus ve ulusal topluluklardan emekçi yýðýnlara bütün açýklýðýyla
gerçeði göstermeye, anlatmaya devam ediyorlar: “Demokratik cumhuriyet”, “parlamenter sistem”, “serbest seçimler” vs. adýna
ne denirse densin, hepsi de burjuvazinin diktatörlüðüdür, bu diktatörlüðün biçimleri, devamýný saðlayan, saðlamaya yarayan
görüngüleridir. Emeðin kurtuluþunun ilk koþulu hangi biçimi alýrsa alsýn burjuvazinin
diktatörlüðünden kurtulmaktýr. Ýþçi sýnýfý, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn özgürlüðü
ancak bu burjuva diktatörlükten kurtulmak,
bu burjuva devlet aygýtýný yýkýp yerine emeðin iktidarýný kurmakla baþlayacaktýr. Emeðin kurtuluþ için bu bir baþlangýçtýr, ama
yetmez, kendi sonucuna vardýrýlmalýdýr. Sadece ve sadece proletarya diktatörlüðü bütün insanlýðý sermayenin boyunduruðundan
ve her türlü sömürüden kurtarabilir, yalnýzca
proletarya diktatörlüðü geniþ emekçi yýðýnlarý, ezilen ulus ve ulusal topluluklarý burjuvazinin “demokrasi” adýný verdiði kendi sýnýf
egemenliðinin bir aygýtý olan burjuva devletten; sadece bir avuç azýnlýk için “demokrasi”
olan bu burjuva diktatörlükten kurtarabilir;
ve yine yalnýzca proletarya diktatörlüðüne
dayanarak kapitalist özel mülkiyete, üretim
araçlarýnýn özel mülkiyetine son verip emeðin her türlü sömürüsünü ortadan kaldýrabilir. Bu gerçekleþtiðinde, iþte o zaman ilk defa
yoksullar için, ezilen, hor görülen emekçi yýðýnlar için, nüfusun ezici çoðunluðunu oluþturan milyonlar için demokrasi gerçekleþmiþ
olur.
Üretim araçlarýna sahip olan sýnýf için,
sermaye sahipleri için, sömürenler için, nüfusun çok küçük bir azýnlýðý için, demokrasi, sömürme “özgürlüðünü” güvence altýna
alan bir demokrasi. Ýþte kapitalizmin demok211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
rasi anlayýþýnýn özü, özeti budur. Ki, hemen
ekleyelim, tekelcilik buna bile tahammül edemedi, sermaye sahiplerinde müthiþ bir daralmayý; en iri, en büyük tekellerin sekin
egemenliðini getirdi. Devam edelim. Burjuva sýnýfýn demokratik devletinin -ister bizdeki gibi parlamenter cumhuriyet, ister
Ýngiltere’deki gibi meþruti krallýk, ister
ABD’deki gibi baþkanlýk sistemi ya da baþka biçimleri olsun hiç fark etmez- iþleyiþini
incelediðimizde ilk göze çarpan, alt sýnýflara,
ezilen emekçi sýnýf ve katmalara dair kýsýtlamalardýr. Burjuva diktatörlüðü hangi biçimi
alýrsa alsýn bu böyledir. ABD’de 1999 Seattle eyleminden bugünkü Wall Street iþgalcilerine kadar hep böyle, Þili’de eðitim reformu
isteyen öðrenciler için de, Yunanistan’da
AB’nin dayatmalarýyla yapýlan “ekonomik
reformlara” karþý çýkanlar için de, Fransa’da
ýrkçýlýðý protesto edenler için de böyle. Bizdeki örnekleri zaten bitmez. Newroz’dan
Kürt halkýnýn en küçük demokratik talebine,
iþçilerin, kamu emekçilerinin sendikal özgürlükleri için eylemlerine, öðrenciler, gecekondu sakinleri vb. vb. sürüp gider. Mýsýr,
Ýtalya ya da Ýngiltere, Almanya hiç fark etmez, emperyalizmin merkezlerinde de, baðýmlý ülkelerde de bu hep böyle.
Burjuvazinin “özgür ve demokratik” seçimlerinin ne anlama geldiðine bakmak için
öyle uzaða gitmeye gerek yok, zindanlardaki milletvekillerine bakýn. 90’lý yýllarýn ilk
yarýsýnda meclisten alýnýp zindana atýyorlardý Kürt milletvekillerini, þimdi de seçilmiþ
olduðu halde keyfi biçimde zindanda tutmayý sürdürüyorlar. Kampanyalar sürecinde yaþananlara
bakýn,
Hopa’da
Metin
Lokumcu’yu gazlarla boðup öldürdüler; Akýn Birdal’ý miting sýrasýnda yumrukladýlar,
Ahmet Türk’ün burnunu kýrdýlar, her yeri yine gaza boðup yüzlerce insaný tutukladýlar.
Yerel yönetimler için de farklý deðildir durum. Kürt halkýnýn yüzlerce seçilmiþ yerel
yöneticisi zindanlarda vb. Listeyi uzatmak
mümkün, ama yeterli. Uzun lafýn kýsasý,
“serbest”, “demokratik” vb. seçimlerin de
pratikteki anlamý gaz bombasý, zindan, polis
copu, devlet terörü demektir.
Birkaç örnek, iþçi emekçilerin, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn politik yaþamdan
nasýl dýþlandýðýný, bu “demokrasi” oyununa
oy verme ve böylece birkaç yýlda bir kendilerini tekelci sermayenin hangi temsilcisinin
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ezeceðini seçme dýþýnda katýlýmlarýnýn nasýl
engellendiðini, nüfusun çok büyük bir bölümünün bu “demokrasi”den nasýl dýþlandýðýný göstermeye yeter.
Kapitalizmin demokrasisinin en geliþkin olduðu koþullarda, en ileri kapitalist demokrasilerde bile bu demokrasi kapitalist
özel mülkiyetin ve kapitalist sömürü sisteminin dar kabuðu içine sýkýþtýrýlmýþtýr. Bu
yüzden daima, nüfusun çok az bir kýsmý için,
sermaye sahipleri için demokrasi olmaktan
öteye geçmemiþtir, geçemez. Nüfusun ezici
çoðunluðunu oluþturan ezilen emekçi kitleleri öylesine derin bir sefalete yokluk ve yoksunluk içinde bir yaþama itmiþlerdir ki,
onlarýn demokrasiden ve politikadan çok daha öncelikli “büyük dertleri” vardýr. Bu nedenle kapitalist demokrasi, nüfusun çok
büyük bir kýsmýný hep politikadan uzak tutar, kamusal yaþamýn dýþýna doðru iter.
Gerçek iþçi ve emekçi yýðýnlar olsun,
gerek ezilen Kürt ulusundan ya da diðer ulusal topluluklardan olsun bütün ezilenler ve
sömürülenler, mülk sahibi olmadýklarý için
zaten demokrasinin nimetlerinden fiilen yararlanma þansýna sahip deðillerdir. Toplantý
ve gösteri özgürlüðü; düþünce özgürlüðü; örgütlenme özgürlüðü, eþit yurttaþlýk hakký; ulusal demokratik haklar gibi haklar söz
konusu olduðunda öncelikle polisiye tedbirler, sonra devletin bürokratik aygýtlarý tarafýndan kullanýmý neredeyse imkansýz hale
getirilir. Basýn özgürlüðüne gelince -ki düþünce özgürlüðüyle doðrudan baðlantýlýdýrburada da ezilen, sömürülen, emekçi yýðýnlar açýsýndan kullanýmý kaðýt ve basýn tekelleri tarafýndan fiilen engellenir ya da en alt
düzeyde kýsýtlanýr. Bu alan televizyonlarý,
gazeteleri, ilanlarý, reklamlarýyla tekeller tarafýndan ideolojik olarak da denetim altýna
alýnmýþ, bloke edilmiþtir. Bugün açýsýndan
basýn özgürlüðünün anlamý tekellerin elindeki olanaklar nedeniyle geniþ yýðýnlarýn haber alma özgürlüðünün engellenmesi; ayný
zamanda önyargýlarla donanmýþ kalýplaþmýþ
düþünce drajeleriyle, yalanlarla geniþ kitlelerin düþünmelerini engellemek, beyinlerini
dumura uðratýp, kafalarýný bulandýrmaktýr.
Buna karþý çýkma cüretini gösterenler olursa,
ekonomik açýdan çökertmenin, boðmanýn
yaný sýra yargýçlarý, yasalarý, zindanlarýyla
devlet hazýr beklemektedir.
Unutulmamalýdýr ki, kapitalist bir toplumda yalnýzca iki sýnýfýn, burjuva ve proletaryanýn gelecekle ilgili projeleri vardýr.
Diðer sýnýf ve katmanlar ya birine ya da diðerine baðlanmak durumundadýr. Olsa olsa
bazýlarý sýnýflarüstü bir demokrasi hayaline
kapýlabilir. Bu hayali de ancak kendi kendilerini ve emekçi yýðýnlarýn bir bölümünü aldatmalarýna; böylelikle burjuvazinin
egemenliðinin bir süre daha devam etmesine
varacaktýr. Aslýnda onlar bu hayale kapýlýp
kendi kendilerini aldatýrken bile, kendi iradelerine karþýn burjuva sýnýfa baðlanmaktan
baþka bir þey yapamazlar. Kapitalizmden,
burjuvazinin egemenliðinden ancak ezilen,
sömürülen temel sýnýf olan proletaryanýn
kendisini egemen sýnýf olarak örgütlemesiyle yani proletarya diktatörlüðü yoluyla çýkýlabilir; baþka bir yol yoktur. Çünkü sadece
proletarya, bizzat kapitalist üretimin kendisinin eðitip birleþtirdiði bu sýnýf, ara sýnýflarýn
bir bölümünü de kendi hegemonyasý altýnda
toplayarak burjuva sýnýfýn egemenliðine ve
kapitalist özel mülkiyete son verebilir. Çünkü ancak proletarya kendi kendisini egemen
sýnýf olarak örgütlediði zaman mülkiyeti elinden alýnmýþ olan sömürücü sýnýf burjuvazinin uzun sürece olan direniþini bastýrabilir
ve yaþamýn yeniden örgütlenmesini saðlayabilir.
Ýktidarýný ve mülkiyetini kaybeden, ekonomik ve politik ayrýcalýklarý elinden alýnan
burjuvazinin nasýl sert ve uzun bir direniþ
sürdürdüðünü dünyanýn çeþitli ülkelerinde
daha önce yaþanan sosyalizm deneyimlerinden biliyoruz. Bizde henüz proletarya ve emekçi sýnýfýn iktidarý gerçekleþmediðinden
burjuvazinin bu direniþi yaþanmadý. Ancak
40 yýldan beri devam eden bu uzun iç savaþta, iþçi sýnýfý, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn istemleri karþýsýnda gösterdiði direniþ,
gelecekte göstereceði direniþ hakkýnda bir fikir veriyor. Burada, bu uzun iç savaþta burjuvazinin gösterdiði direniþe ve dünyanýn
diðer ülkelerinde yaþanmýþ deneyimleri raðmen “toplumsal barýþ”, “toplumsal uzlaþma”
ve evrimci yoldan sosyalizme ilerleme düþü
gören “uzlaþmacý sosyalistler” sadece kendi
kendilerini aldatmakla kalmýyor burjuvazinin diktatörlüðünün devam etmesine yardýmcý oluyorlar; bu burjuva diktatörlük
karþýsýnda proletaryanýn tarihsel görevinin üzerini de örtüyorlar. Niyetleri ne olursa olsun, bunu yapmakla proletaryanýn
çýkarlarýna ihanet ediyor, burjuvazinin yanýnda saf tutuyorlar.
“Uzlaþmacý sosyalistler”in ve özellikle
sosyal reformistlerin söylediklerinin tam tersine, kaçýnýlmaz olarak alt sýnýflarý, emekçi
yýðýnlarý dýþlayan, tekelci sermayenin açýk
diktatörlüðünden baþka bir þey olmayan bu
demokrasiye dayanarak nüfusun büyük çoðunluðunu oluþturan emekçi sýnýf iktidar olamaz, kendi egemenliðini kuramaz,
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Demokrasi-Diktatörlük
kendisini egemen sýnýf konumuna getiremez.
Emekçi sýnýfýn iktidara gelmesinin tek yolu
burjuvaziyi alaþaðý edip, burjuva devleti yýkacak bir devrimle iktidarý ele geçirmek,
mülksüzleþtirenleri mülksüzleþtirmektir. Emekçilerin kuracaðý bu yeni devlet proletarya diktatörlüðüne büyümek zorundadýr.
Çünkü proletaryadan baþka hiçbir sýnýf ekonomik ve politik ayrýcalýklarý elinden alýnýp
mülksüzleþtirilen ve bu yüzden eskisinden
çok daha büyük bir inatla direnecek olan
burjuvazinin direniþini kýrýp varlýðýna son
veremez.
Burjuva diktatörlüðün yýkýlmasýyla birlikte kurulacak olan yeni devlet, yani proletarya diktatörlüðü, nüfusun çok büyük bir
kýsmýný oluþturan ezilen emekçi sýnýflar açýsýndan bir demokrasi olacak; ancak eski toplum kapitalizmin egemen sýnýfý burjuvazi ve
bütün sömürücü sýnýflar içinse bir diktatörlük olacaktýr. Bu anlamýyla da burjuvazi ve
sömürücülerin demokrasiden dýþlanmasý, özgürlüklerinin kýsýtlanmasý olacaktýr. Çünkü
proletarya bir sýnýf olarak burjuvaziyi yok edip ücretli köleliðe son vermeden; bir sýnýf
olarak kendi kendisini de ortadan kaldýrmadan tam demokrasiye yani komünizme gidemez.
Demokrasi esas olarak eþitlik demektir.
Ancak burjuvazinin eþitlik anlayýþýyla proletaryanýn eþitlik anlayýþý birbirinden farklýdýr. Kapitalist toplumda bu eþitlik
biçimseldir, yasalar önünde bir eþitliktir ve
soyuttur. Oysa eþitlik gerçek anlamýný proletaryada bulur; sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý. Sorun böyle konduðunda, ancak o zaman
proletaryanýn eþitlik uðruna mücadelesinin
ne kadar derine gittiði kavranacaktýr. Üretim
araçlarýnýn kapitalist mülkiyetine son verilip
özel mülkiyet yýkýlarak tüm toplumun ortaklaþa mülkiyetine geçildiðinde, üretim araçlarý üzerinde eþit mülkiyet hakký
saðlandýðýnda, anca o zaman emek ve ücret
eþitliði de gerçekleþecektir; “Eþit iþe eþit ücret” prensibi böylece hayata geçtikten sonra,
anca o zaman biçimsel eþitlikten gerçek eþitliðe giden yol açýlabilir. Ve iþte o zaman toplumun önüne “Herkesten yeteneðine göre,
herkese ihtiyacýna göre” prensibinin nasýl
hayata geçirileceði sorunu çýkar Bu gerçekleþmeye baþladýðýnda, iþte o zaman tüm insanlar için kýsýtlamalar ve sýnýrlamalar
ortadan kalkacak, herkesin özgürlük içinde
yaþadýðý tam demokrasi gerçekleþecektir. Ve
böylece ayný anlama gelmek üzere demokrasiye de ihtiyaç kalmayacak, devlet sönüp gidecektir.
5
DENÝZLEÞEN HALK VE GÖREVLERÝMÝZ
Yeni Evrede
Doğru Yolda
Denizlerin göðe akýn ediþlerinin 40.
yýlýný anma eylemleri, emekçi sýnýflarýn ve
Kürt halkýnýn bilincinde meydana gelen
çok önemli bir geliþmeyi ortaya çýkardý. Ýki ülkenin halklarý, bilinç olarak ve eylem
olarak devrimcileþiyorlar, Denizlerin yolundan gitme kararlýðýný, isteðini, iradesini
gösteriyorlar; Denizleþiyorlar.
Denizlerin geniþ bir kitlenin yüreðinde sökülüp atýlamaz bir yer edindiði zaten
biliniyordu. Bugünün dünden farký bu olgunun çok geniþ kitlelere yayýlmýþ olmasýdýr. Artýk yediden yetmiþe, bütün emekçi
sýnýflar kapitalizme, düzene karþý mücadele isteklerini, burjuvaziye olan kinlerini
devrimin bu simgelerine olan baðlýlýklarýyla ifade ediyorlar. Artýk “Denizlere akýn
var!”
Ýki ülkenin emekçi halklarýnýn Denizlere olan bu ilgisi, sevgisi ve baðlýlýðý toplumun tüm kesimleri gibi, politik
akýmlarýný da etkisi altýna almýþ durumda.
Sosyal reformist partilerle oportünist akýmlar, Denizlere olan bu ilgiden yarar saðlamak için ne yapacaklarýný þaþýrdýlar. Dün
Denizlere olmadýk sözlerle saldýranlar, bu
gün onlarý anmak için sokaklara inmek zorunda kaldýlar.
Leninistlerin, 6 Mayýs’tan çýkarmalarý
gereken önemli dersler var. Birincisi, emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn Denizlere yönelik çýð gibi büyüyen sevgisinin,
ilgisinin devrimin bu toplumsal güçlerinin
büyük bir hýzla bilinç ve eylem olarak devrimcileþtikleridir.
6
Mücadele Birliði
Ýkinci önemli ders, Leninistlerin Denizlerle özdeþleþtikleri, emekçi sýnýflarýn ve
Kürt halkýnýn ileri kesimlerinin bu özdeþleþmeyi benimsedikleridir. Eylemlerin bir
bölümü, sosyal reformist partilerle oportünist hareketlerin ortaklaþa düzenledikleri
eylemler oldu. Bu eylemlere katýlan toplumsal kesim, genel olarak aydýn kesimler
ve orta sýnýflardan insanlardý. Eylemlerin
bir baþka bölümü Leninistler tarafýndan düzenlendi; bu eylemlere katýlan toplumsal
kesimler ise, iþçi, emekçi, yoksul halk kesimleriydi.
Bu ayrýmý görmek için örneðin, bütün
sosyal reformist partilerle oportünist hareketlerin büyük çoðunluðunun birlikte örgütledikleri “Dolmabahçe” eylemiyle
Leninistlerin örgütledikleri “Kadýköy Mitingi”ne katýlan kesimlerin sýnýf profiline
þöyle bir bakmak yeterlidir. Ayný ayrýmý
Ankara Karþýyaka Mezarlýðýnda da görmek
mümkündü. Sosyal reformistler ve oportünistler kendi meþreplerine uygun þekilde sigara býrakarak, denize karanfil atarak
Deniz’leri “anarlarken”, Leninistler Deniz’lerin ölüm yýldönümlerini burjuvaziye
karþý gerçek mücadele gününe çeviriyorlardý.
Çýkarýlmasý gereken üçüncü önemli
ders, Leninistlerin eylemlerine emekçi sýnýflarýn gösterdikleri yoðun ilgidir. Leninistler, ilk defa dört büyük ilde 6 Mayýs
eylemleri düzenlemelerine karþýn bütün eylemler son derece baþarýlý geçmiþtir. Leninistlerin eylemlerine yoðun ilginin en bariz
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
biçimi Kadýköy mitingine alana sýðmayacak denli gerçekleþen katýlým oldu. Bu, Leninist politikanýn, Leninist çalýþmanýn
gerçek baþarýsýdýr. Leninist gençlik bu baþarýnýn bilincinde olarak yüksek bir moralle iþe sarýlmak durumundadýr.
Bu baþarý asla küçümsenmemeli, doðru yoldayýz. Ama þunu da bilmek durumundayýz: Üç aðaçtan bir orman olmaz.
Devrimi örgütlemek, emekçi sýnýflara ve
Kürt halkýna devrimde önderlik etmek gibi büyük bir iddiaya sahip olanlar böyle baþarýlarýn baþlarýný döndürmelerine izin
vermezler.
Yakalanan çalýþma temposu ve ortaya
çýkarýlan biçimler, bir saniye bile duraksamadan devam ettirilmelidir. Elde edilen baþarýnýn bir temel ayaðý devrimin toplumsal
güçlerinin hýzla devrimcileþmesi, devrimin
simgesi olarak Deniz’lere yönelmesi, devrimci platforma kaymalarý ise diðer ayaðý
da yakalanan çalýþma temposu ve ortaya çýkarýlan biçimlerdir. Þimdi hiç ara vermeden yakalanan tempoyu artýrarak, daha
yaratýcý biçimler bularak ajitasyon aðýrlýklý çalýþma yapmak durumundayýz.
Emekçi sýnýflarýn bilinç ve eylem olarak devrimcileþmesi iþimizi kolaylaþtýrýyor
ama sorumluluklarýmýzý da artýrýyor. Denizleþmek, Deniz gibi yirmi dört saatini
devrime adamaktýr. Bunu akýldan çýkarmamalýyýz. Þunu bir kez daha gördük: Deniz
gibi devrimi her anýmýzla yaþadýðýmýzda emekçi sýnýflar ve Kürt halký bu çabamýzý
karþýlýksýz býrakmayacaklar.
YUNAN HALKI RESTÝ GÖRDÜ
Yeni Evrede
Yunanistan
Mücadele Birliði
Hiç kimsenin istemediði seçimlere
mecburen gidildi. Sonuç, ayýkla pirincin taþýný… Parlamento aritmetiði ile hayatýn gerçekleri o kadar alakasýz olabiliyor ki! Öyle
ya, þu teknokrat Papadimos hükümeti hem
PASOK’un hem Yeni Demokrasi’nin hem
de faþist Karacaferis’in desteðine sahipti.
Yani 300’lük meclisin 250’si. Ama dýþarýda kýyamet kopuyor, iki haftada bir genel
grev yapýlýyordu. Malum, burjuva demokrasilerde halký sakinleþtirip sistem aþýsý yapmanýn en iyi yolu seçime gitmektir. Aðlaya
zýrlaya seçime gittiler.
Sonuçlar normal, sürpriz yok. Gözlerden kaçýrýlan bir nokta, seçimlere katýlým oraný: %65. Bu oylarýn da %2’si geçersiz oy.
Kalýyor geriye %63. Seçimden birinci parti
olarak çýkan Yeni Demokrasi’nin oyu %19.
Seçmenlerin %63’unun %19’u. Bu arada,
15 milyonluk memleketin 3 milyonunun
yabancý olduðunu ve oy kullanamadýðýný da
hatýrlatalým. Yani Yeni Demokrasi partisi aldýðý 1.150 bin oyla 15 milyonluk memleketin birinci partisi oluyor ve 300’lük mecliste
108 koltuk alýyor. Þahane bir sistem ! Birinci parti bir milyon küsür, boykot 3,5 milyon
!
Bir baþka dikkat çekici sonuca gelelim.
% 5-10 arasýnda oyu olan Komünist Parti’yi
kenarda tutarsak, Yunan burjuva parlamentarizminde iki parti vardi; PASOK ve Yeni
Demokrasi. Burjuva söylemle “merkez sol”
ve “merkez sað”. 1974’de askeri faþist cuntanýn alaþaðý edilmesinden bugüne kadar
yaklaþýk 40 yýldýr tüm seçimlerde bu iki partinin oy toplamý %75-85 arasýnda oynamýþtý. Bu seçimlerde aldýklarý toplam oy ise
%32 oldu. 40 yýldýr kayýkçý dövüþü ile demokrasiyi idare eden, sýrayla hükümet olup
çatlayýncaya kadar yiyen bu iki parti, en nihayet Avrupalý ve IMF’li efendilerin kulaklarýndan tutup çekiþtirmesiyle, baþbakanlýk
koltuðunda bir teknokratýn (Derviþ’in Yunan versiyonu) oturduðu hükümeti desteklemek üzere birleþmiþlerdi. Ancak bu tarihi
kardeþleþme bile onlarý kurtaramadý. Yunanistan’da bir dönem kapandý.
“Merkez” partilerin döküldüðü yerde
sahneye “radikal”lerin çýkmasý normal. Radikal Solun Ýttifaký isimli parti böylece %17
ile ikinci parti oldu. Ýsimdeki “radikal”e takýlmayýn, ayýptýr söylemesi, bizim ÖDP çiz-
gisinde bir parti. Geçen yýl bunlarda bir de
bölünme oldu; bizim 80 öncesi Ecevit’i andýran bir tip “Demokratik Sol” adýyla (ne tesadüf) ayrý bir parti kurdu. % 6 oy da onlar
aldý. Yani bu ayrýlma olmasaydý, Radikal
Solun Ýttifaký birinci parti olacaktý. 2,5 yýl
önceki seçimlerde %5 oy alan bu gruplar
nasýl oldu da toplamda %23’e çýktýlar? Açýk ki, Kýzgýnlar Hareketi diye süregelen sokaktaki öfkenin bir kýsmý, oy olup bunlara
aktý. Daha küçük bir kýsmý daha radikal,
“anti-kapitalist”, “marksist-leninist” parti ve
gruplara oy olarak gitti (anarþistlerden baþka seçimleri boykot eden yok). Ama çoðunluðu, kendiliðinden de olsa seçimleri boykot
etti. Yine de Radikal Sol Ýttifaký, þimdiden,
geniþ bir kesim kýzgýn Yunanlýyý etkilemiþ
görünüyor. Ama bu etkinin uzun süreli olmasý zor. Çünkü Radikal Solun Ýttifaký, Avrupa Birliði karþýsýnda pek de radikal
sayýlmaz. Mevcut borç anlaþmasýný biraz
daha yenilir yutulur yeni bir borç anlaþmasýyla deðiþtirmekten öte bir istemleri yok.
Ama bu masum istek bile Avrupalý ve
IMF’li efendileri çileden çýkartmaya yetti.
Vakit geçirmeden kükrediler: “Ya mevcut
anlaþmayý onaylar ve týkýr týkýr borcunuzu
ödemeye devam edersiniz ya da eurodan dýþarý!”
Emperyalist-kapitalist sistemin bu kadar sýkýþýp radikalleþtiði bir zamanda Avrupalý yumuþak radikallerin iþi zor. Avrupa
Birliðinde cisimleþen emperyalist-kapitalist
sistemi isteyip, bunun sonucu olan borç
(tam teslimiyet okuyun) anlaþmasýný istememek çeliþkili bir durum tabii.
Öte yandan, bu konuda çeliþkili olmayan Yunanistan Komünist Partisi (KKE)
var. Avrupa Birliðine de Avrupa parasýna da
karþý, bu konuda baþtan beri ýsrarlý ve tutar211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
lý bir parti. Ama onun sýkýntýsý da baþka yerde. Son 2,5 yýlda Yunanistan’da deðiþmeden ayný yerde duran tek þey KKE.
Parlamentarizm ve sendikalizmin her þey,
isyan ve ayaklanmanýn ise provokasyon olarak deðerlendirildiði bir parti için secim
sonuçlarý hiç parlak deðil; oylarý ayný (% 8)
kaldý.
Bu arada “seçim sürprizi” diye sunulan
neo nazilerin % 7 ile meclise girmesi olayýna da deðinelim… Pek sürpriz deðil. Krizin
faturasýnýn yabancýlara çýkarýlmasý Tv’lerden yapýlan sürekli kampanyalar; Atina
merkezin gettolaþmasý, yabancýlarýn suça
bulaþtýðý olaylarýn ballandýra ballandýra sürekli yinelenmesi vb uzun süredir piþiriliyordu. Öte yandan Papadimos hükümetinde
kaptýðý birkaç bakanlýk karþýlýðýnda faþist
ruhunu satmakta tereddüt etmeyen Karacaferis’in partisi %5.5’luk oyunun yarýsýný
kaybedip meclis dýþý kaldý (baraj % 3); biraz
oradan gelen oylar, biraz Yeni Demokrasi’nin parçalanan oylarý yapýlan yabancý
düþmaný kampanyalarla birleþti ve bu yeni
tosuncuklar meclise girdi. Dikkat çeken unsur, tamamen anti-kapitalist söylem ve burjuva sisteme karþý öfkeyi kullanýyor
olmalarý. Düne kadar gizli güç idiler, þimdi
açýða çýktýlar. Bundan sonra bunlarý sokaklarda, eylemcilerin karþýsýnda, polisle omuz
omuza daha net göreceðimiz kesin.
Seçimlerden sonra sýra geldi hükümeti
kurmaya…Bizans oyunlarý dönüyor ama iþin aslý, kimse hükümet olmak istemiyor.
Kim bir saatli bombanýn üstüne oturmak ister…Yeniden seçimlerin gündeme gelmesi
muhtemel. Ama Avrupalý ve IMF’li efendilerin baþka numaralar da bulmalarý lazým;
zira seçimler istenilen sonucu vermedi; “Ya
borç anlaþmasýný destekleyin ya da mahvolun!” tehdidine pabuç býrakýlmadý. Borç anlaþmasýný sürdürmekten baþka yolun
olmadýðýný söyleyenler darmadaðýn oldu.
Yunan halký resti gördü. Tsipras bu eðilime
uygun davranýrsa, kabaran devrimci dalganýn üzerinde yükselmeye devam eder ya da
Avrupa solunun ruhuna uygun davranýp uzlaþmaya kalkar ve kýzgýn halk dalgasý kendine daha “radikal sol ittifak”lar yaratýr.
Yunanistan’dan Leninistler
9 Mayýs 2012
7
Yeni Evrede
1 Mayıs
Mücadele Birliði
“ESKÝ SOLCU” MECZUPLARIN SAYIKLAMALARI
Vicdanlarýný cüzdanlarýnda taþýyanlar
sürüsüne mensup “eski solcularýn” son zamanlarda tüm faþist devlet saldýrýlarýný sosyalist harekete maletme çabalarý var. Her
türlü akýl ve izandan ve mümkündür ki düþünme ehliyetinden yoksun bu para kafalýlar, 1 Mayýs 1977 katliamýný da sosyalist
harekete yýkma fütursuzluðunu sergiliyorlar. Burjuvazinin aðzý salyalý paçavrasý Taraf’ýn bayraktarlýðýný yaptýðý bu saldýrýya
karþý, Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (DÝSK), 9 Mayýs günü düzenledikleri bir toplantýda dönemin tanýklarýndan
bazýlarýnýn ifadeleriyle cevap verdi. Taksim
Hill Otel’de düzenlenen basýn toplantýsýnda
Halil Berktay ve Oral Çalýþlar gibilerinin ifadeleri mahkum edildi.
Dönemin savcýsý Çetin Yetkin, 77 1
Mayýs Tertip Komitesi Baþkaný Mehmet
Karaca, dönemin DÝSK Hukuk Dairesi Müdürü Müþik Kaya Canpolat, DÝSK Hukuk
Dairesi Ercüment Tahiroðlu ve olayýn tanýklarý Gazeteci Þükran Soner, Araþtýrmacý-Yazar Rýdvan Akar, Fotoðrafçý Coþkun Aral,
DÝSK/Sosyal-Ýþ Mehmet Atay, DÝSK/BankSen Uzmaný Fahri Aral, DÝSK/Tekstil’den
Süleyman Çelebi, Yasin Nuri Aydýnlý toplantýya katýlan isimler arasýndaydý.
77 Katliamýna ait görüntülerin izlenmesinin ardýndan DÝSK Genel Sekreteri Adnan
Serdaroðlu ilk konuþmayý yaptý. Ardýndan
açýklamayý okuyan DÝSK Genel Baþkaný Erol Ekici, “1 Mayýs 1977 Katliamý’nýn 35 yýl
boyunca açýða çýkartýlmasýný engelleyen
‘güçler’, 1 Mayýs 2012 kutlamalarýnda milyonlarýn alanlara çýkmasýnýn ardýndan yeniden
‘karartma’
operasyonlarýna
baþladýlar. Geçmiþte ‘Kontrgerilla’ olarak
adlandýrýlan bu gizli güçlerin günümüzdeki
sözcülüðüne soyunanlar, 77 Katliamý’nýn
arkasýndaki komplolar ve siyasi tezgâhlarý,
solu karalama kampanyalarý eþliðinde ‘çarpýtarak’ yeniden gündeme taþýmýþ durumdalar” dedi ve Halil Berktay gibi kiþilerin sol
hakkýnda söylediklerinin bir deðeri olmadýðýný, yanýt verme ihtiyacý hissetme sebeplerinin topluma ve tarihe karþý olan
sorumluluklarý olduðunu söyledi.
1 Mayýs 77’de olaylarýn geliþimini anlatan Erol Ekici, DÝSK olarak cevaplanmasýný istedikleri “1 Mayýs’tan önceki günlerde
8
‘1 Mayýs’ta kanlý olaylar çýkacaðýnýn’ sað
basýnda sürekli ele alýnmasýnýn rastlantý olup olmadýðý; ilk silah sesleri duyulduktan
kýsa bir süre sonra Tarlabaþý kavþaðýndaki
AP binasýndan kitlelerin ve DÝSK görevlilerinin üzerine ses çýkartan patlayýcý maddeleri atanlar kimlerdir? Bunlar niçin
yakalanamamýþtýr?; Taksim Alaný polis tarafýndan kordona alýnmýþtý. Giriþ ve çýkýþlarda da arama yapýlmýþtý. Buna raðmen
Renault marka bir araç içinde 4 kiþi ellerinde silahlarla alana girmiþ ve kitle üzerine ateþ açmýþtý. Daha sonra ise bu araç
Gümüþsuyu tarafýndan kayboldu. Bu kiþilerin görevi nedir? Kimlerdir ki, sýradan polis
memurlarý bile bunlara müdahale edememiþtir? Sonradan emniyet aracý olduðu iddia edilen bu araçta, Samsun’da görevli
Alaattin adlý bir binbaþý bulunuyor muydu?
Bulunuyorsa görevi neydi?; Taksim Sular Ýdaresi duvarý üzerinden, elleri baþýnýn üzerinde indirilenler kimlerdi? Ve neden
salýverilmiþlerdi?; Panzerlere ýsrarla kim emir vermiþti?; Ateþ açýlan noktalar herkesçe görülmesine raðmen, polis, neden bu
binalarý kuþatýp katilleri etkisiz hale getirme teþebbüsünde bile bulunmadý?; Adli
Týp’a büyütülmek üzere gönderilen fotoðraflar nasýl ve neden kayboldu?; Günün polis
telsizlerinin bant kayýtlarý nasýl kaybolmuþtu ve neden yýllar sonra ‘yandaþ’ basýnda
yer aldý?; Bu kanýtlara raðmen, maðdurlardan oluþan 98 kiþi dýþýnda neden kimse yargýlanmadý? Dönemin emniyet müdürleri,
içiþleri bakaný ve baþbakaný bu katliamýn
üstünün örtmek için neden ellerinden geleni
yapmýþlardýr?” gibi çok sayýda o güne ve
sonrasýna ait sorularý sýraladý.
Erol Ekici’nin konuþmasýnýn ardýndan
Mehmet Karaca söz aldý ve önce 1976 1
Mayýsý’ný salonda çýkýp sokakta, Taksim’de
kutlamaya karar vermelerini ve ardýndan 1
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Mayýs 1977 gününü anlatmaya baþladý. O da
“Tarihin çarpýtýlarak deðiþtirilmesine izin
vermeyeceðiz” diye baþladý konuþmasýna.
“Biz taþý atan delilere akil adamlarla cevap
vereceðiz” dedi. DÝSK olarak örgütlemeye
baþladýklarý 77 1 Mayýsý’nda DÝSK’e baðlý
sendikalar, TÜRKÝÞ’e baðlý bazý sendika
þubeleri ve çeþitli siyasi gruplar, kitle örgütleri ile görüþtüklerini, ortak taleplerle 1 Mayýs’a hazýrlandýklarýný anlatan eski DÝSK
baþkaný, birkaç siyasi grubun DÝSK’e uymayacaklarýný, programý kabul etmeyeceklerini, oraya kendi programlarýyla geleceklerini,
kürsüyü iþgal edeceklerini yayýn organlarýnda yazmaya baþladýklarýný, ama kendilerinin
onlarla giderek konuþtuklarýný anlattý. “Bize
‘sosyal emperyalist’ diyen Halkýn Sesi, Kemal Türkler’in fotoðrafýný kapaktan yayýnlayýp ‘parçalayacaðýz bu zinciri’ vb. sözler
yazdýlar. Yeniden görüþtüðümüzde bize,
‘kendi taleplerimizle geleceðiz, makinelerimizle geleceðiz’ dediler. Onlarý bu þekilde
Taksim’e almamýz mümkün deðildi. Alsaydýk daha kötü olaylar olurdu. Yaþanan o
provokasyonu biz kendi ellerimizle yaratmýþ
olurduk” dedi ve kutlamalarýn baþlamasýný,
Kemal Türklerin konuþmasýný ve ilk silah
seslerinin duyulmaya baþlamasýný anlattý.
Olaylarýn tanýðý gazeteci Þükran Soner
aldý sözü. Ýlk silah sesinin otel tarafýndan
geldiðini ve kendisinin oraya yöneldiðini
anlattý, “Tarlabaþý’ndan gelecek grubun otel önüne gelmeye fýrsatý yoktu. Ben Edirnekapý’dan
yürüyerek
gelmiþtim
Saraçhane’ye, oradan da Taksim’e. O yasaklý grubun gençleriyle karþýlaþtým. Beni
tanýyorlardý, aralarýndan ‘Meraklanmayýn,
zorlamayacaðýz, çatýþmayacaðýz’ diye seslendiler” dedi. Gazeteci olduðu için otele
girmek isteyen Soner, kurþunlar yaðmaya
devam ettiði için gidemediðini, bir elektrik
direðine sarýlarak olduðu yere çöktüðünü
anlattý ve “Otelin önündeki polisler, alandan
kaçan kitlelerin ayaklarýnýn dibine doðru ateþ ediyorlardý. Bazý kurþunlar da arkadan
geliyor ve kaldýrýma saplanýyordu. Bu da, atýþýn yukarýdan bir yerden yapýldýðý anlamýna geliyor. Otele girebildiðimde üst kata
çýktým ve camlardan birinde ateþ etmeye çalýþan bir sivil gördüm. Kalabalýðý yararak
bir kültür merkezine bir meydana giden
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
panzerlerden birinin kýrmýzý elbiseli bir kadýný ezdiðini de gördüm. Otelden silah atýþý en az
yarým saat devam etti” dedi.
Foto muhabiri Coþkun Aral ise “ne pahasýna olursa olsun gireceðiz” diyen “yasaklý”
gruptan ellerinde dergiler taþýyan birinin silah çýkararak havaya ateþ ettiðini, ve bir anda
dört bir yandan ateþ açýlmaya baþlandýðýný anlattý, ardýndan silah seslerinin her yerden gelmeye baþladýðýný, hatta panzerin kapaðýnýn bile açýlýp ateþ edildiðini söyleyerek “Normalde böyle toplumsal olaylarda gazeteciler dahil herkes aramadan geçirilirken, o gün alana
girenlerin aranmayýþlarý, silahlý kiþilerin silahlarýyla gelmeleri zaten böyle bir provokasyon
olmasýna imkan veriyordu” dedi ve o karelerin Savaþ Ay tarafýndan çekildiðini söyledi. Yýllar sonra yurtdýþýndan çeþitli telefonlar aldýðýný söyleyen Coþkun Aral, o gruptan kiþilerin
kendisinden fotoðraflar istediðini, ama kendisi bunu arkadaþlarýna danýþtýðýnda “sakýn yollama onlar polis” dendiðini anlattý. Yeniden söz alan Þükran Soner, anlatýlanlarýn birbirine
zýt göründüðünü ama Coþkun Aral’la kendisinin farklý alanlarda bulunduðunu, bakýlýnca
birbirini tamamlayan olaylar olduðunu belirtme gereði hissetti.
Adnan Serdaroðlu da tekrar söz alarak, Halil Berktay’a bu konunun yeniden gündeme
gelmesini saðladýðý için teþekkür ettiðini söyledi. Buraya aslýnda bu katliama tanýklýk edebilecek yüzlerce insan çaðýrabileceklerini, ancak þu an bunu yeterli gördüklerini belirtti.
Dönemin savcýsý Çetin Yetkin, yaþanan olayýn hiçbir þekilde soruþturmasýnýn yapýlmadýðýný söyledi ve “1 Mayýs 1977 olaylarýndan 28 gün sonra iddianamesi hazýrlandý. Yaklaþýk 10 klasördü. Ateþli silahla öldürülmüþ, yaralanmýþ kiþiler var, elde silahla yakalanmýþ
kiþiler var ve ortada boþ kovanlar var. Mesleðe baþlayan biri bile eldeki silahlarla cesetlerden çýkan mermileri ve boþ kovanlarý karþýlaþtýrýr. Ama bu bile yok. Tanýklar var, çok kesin
þeyler söylüyorlar, buna raðmen olayýn üzerine gidilmiyor. O dönem Milli Cephe Hükümeti iktidardaydý. Eðer böyle bir solcu grup hesaplaþmasý olsaydý bu, iddianameye olduðu gibi konurdu. Bundan iyi fýrsat olmazdý. Fakat bu yapýlmamýþtýr ve iddianamede, ‘asýl failleri
bulamadýk, tarihe havale ediyoruz’ deniyor. Ben böyle iddianame hayatým boyunca görmedim” dedi.
O dönem DÝSK’e baðlý Tekstil Ýþ Yönetim Kurulu üyesi olan Süleyman Çelebi de, alana herkesin kendi üretim araçlarýyla geldiðini, kendilerinin de kýrmýzý bir kamyonla geldiklerini, ateþ açýldýðý sýrada bu kamyonun altýna sýðýndýklarýný; daha sonra yaralýlardan 7
kiþiyi Kasýmpaþa Askeri Hastanesi’ne götürdüðünü, bir kiþinin yolda öldüðünü dile getirdi.
Çelebi, “O günün tanýðý sadece bizler deðiliz, 500 bin tanýðý var. Daha sonra aramýzdan çok psikolojik tedavi görenler oldu. Devlet içinde 12 Eylül darbesine giden sürecin dosyasý aralandýðýnda darbeye giden sürecin baþlangýcý 77 1 Mayýs’ýdýr” dedi.
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
1 Mayıs
1 MAYIS
ANTAKYA’DA KUTLANDI
1 Mayýs Antakya’da DÝSK, KESK
ve demokratik kitle örgütlerinin içinde
bulunduðu pek çok kurum ve devrimci
yapýlarla birlikte kutlandý.
Saat 12.30’da Doðuþ Okullarý önünde toplanan kitle, kortejleri oluþturmaya
baþladý. Biz de Mücadele Birliði Platformu olarak “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” pankartý
açarken, Devrimci Öðrenci Birliði de
“Bilimsel Parasýz Anadilde Eðitim Sosyalizmde Gelecek” pankartý açtý. Kortejde sýk sýk “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele
Birliði”, “Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm”, “Yaþasýn 1 Mayýs Biji Yek Gulan”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar
Her Þey Emeðin Olacak”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarý atýldý.
13.30’da Doðuþ Okullarý önünden
Uður Mumcu Alaný’na doðru kortejler
yürümeye baþladý. Denizlerin bayraðýna,
dövizlerine ve posterlerine ilgi çoktu.
Miting alanýna girdiðimizde halkýn alkýþlarý ve coþkusuyla karþýlandýk.
Miting alanýna geldiðimizde DÝSK
ve Eðitim Sen’in yaptýðý konuþmalarýn
ardýndan demokratik kitle örgütleri adýna Arapça konuþma yapýldý. En son Pýnar Aydýnlar (Sað) yerini aldý. Konserle
coþan miting, halaylarla türkülerle son
buldu.
Miting alanýnda ayrýca 6 Mayýs Denizleri Anma Mitingine çaðrýlar yapýp
bildirilerimizi de daðýttýk.
Antakya Mücadele Birliði Platformu
9
ZÝNDANDA MAYIS COÞKUSU
Yeni Evrede
Zindanlar
Mücadele Birliði
1 Mayýs coþkusu zindanlarda da sürüyor. Mardin cezaevinden
gelen mektupta, tutsaklar, sokaklarýn coþkusunun zindan duvarlarýný aþtýðýný, ayný coþku ateþinin zindanlarda da yandýðýný anlatýyorlar. Tutsaklar “Merhaba Deðerli Basýn Emekçileri” diye
baþladýklarý mektupta düzenledikleri etkinlikleri anlatýyorlar.
“1 Mayýs iþçi ve emekçilerin kapitalizme karþý savaþ günü dünyanýn her yerinde coþkuyla kutlandý. Türkiye ve Kürdistan proletaryasý da Newroz’dan sonra 1 Mayýs’ta devrimi ve sosyalizmi
haykýrdýlar. Bu coþkunun duvarlarý aþmamasý düþünülemezdi. Ve 1
Mayýs zindanlarda da coþkuyla kutlandý. Taksim Kýzýl Meydaný diþle týrnakla savaþla kazanmanýn coþkusuydu bu. Türkiye ve Kürdistan’ýn devrimci halk önderleri Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin
Ýnan yoldaþlarý da andý halklarýmýz. Bizler de Mardin’de bulunan
TKEP/L davasý tutsaðý ve PKK’li tutsaklarý olarak 1 Mayýs ve 6
Mayýs’a iliþkin etkinlikler düzenledik. ...Dünyada coþkuya karþýlanan 1 Mayýs Ýþçi ve emekçilerin kapitalizme karþý savaþ günü Türkiye ve Kürdistan proletaryasý tarafýndan da coþkuyla kutlandý.
Newroz’u ayaklanmalarla geçiren halklar 1 Mayýs’ta da meydanlarda devrim bayraðýný dalgalandýrdýlar. Bizler TKEP/L davasý tutsaðý ve PKK davasý tutsaklarý olarak 1 Mayýs ve devrimci önderler
Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlarýn 6 Mayýs ölümsüzlük gününde çeþitli etkinlikler gerçekleþtirdik” denen mektupta þu görüþlere yer
verildi:
“Dünya Halklarý Devrime Yürüyor!
Genelde dünya halklarý, özelde Türkiye ve Kürdistan halklarý
sokaklarý iþgal etmiþ durumdalar. Dünyanýn bütün meydanlarý
halklarýn özgürlük çýðlýðý ile yankýlanýyor. (...) Halklarýmýz þehitlerinin yolundan devrime yürüyor. (...)
Yoldaþlar,
Halkýmýzýn tarih yazdýðý ulusal sýnýfsal özgürlüðüne olan özlemini haykýrdýðý alanlarda faþist devlet güçlerine aðýr darbeler
vurduðu Newroz sürecinden sonra, halklarýmýz, 1 Mayýs iþçi ve emekçilerin kapitalizme karþý savaþ gününü karþýlýyor.
Tükiye ve Kürdistan proletaryasý Newroz’un zafer coþkusuyla
1 Mayýs’ta da ülkelerimiz devrimini büyüterek, gerçek kurtuluþu olan sosyalizme yürüyecek. Halklarýmýz proletarya enternasyonalizmi anlayýþýyla mücadele birliðini örecek ve 1 Mayýs alanlarýný
kapitalistlere dar edecektir. (...)
Deðerli Dostlar,
Halklarýmýz uzun yýllarý alan iç savaþ sürecinde en yiðitlerin
verdi topraða. Tarihi katliamlarla dolu olan faþist devlet en yiðitlerimizi aldý bizden. Devrimimiz þehitlerimizin cesareti ve fedakarlýðý üzerinde yükseliyor. Onlarýn yarattýðý deðerlerle yürüyoruz
zafere...
2 Mayýs’ta þehit düþen PKK kadrolarýndan Mehmet Karasungur hevalleri ve 6 Mayýs’ta ölümsüzleþen Türkiye ve Kürdistan devriminin halk önderleri Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan
yoldaþlarý saygýyla anýyoruz.
Tüm bu düþüncelerle 1 Mayýs iþçi ve emekçilerin savaþ günün
kutluyoruz. Þehitlere olan baðlýlýðýmýzý yineliyoruz. Onlarýn býraktýklarý bayraðý zafere kadar onurla taþýyacaðýmýzý belirtiyoruz. Anýlarý mücadelemize ýþýk tutuyor.”
DENÝZLERÝN DEVRÝM ANLAYIÞI
13 Mayýs Pazar günü, Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) olarak Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Denizlerin Devrim
Anlayýþý” konulu bir söyleþi gerçekleþtirdik.
Ýlk olarak sözü alan arkadaþýmýz, Denizlerin yanlýþ anlatýlmasý yüzünden bu konuda bir söyleþi yapma gereði duyulduðunu
ve Denizlerin devrimci özlerinden yalýtýlmasýnýn burjuvazinin iþine geldiðini belirterek
söze baþladý.
Bugün olduðu gibi, 60’larda da, halkýn
devrimci enerjisini “parlamenter yoldan
devrim” gibi bir ütopyayla harcayan reformist-oportünistlerin olduðunu ve Denizlerin
THKO’yu kurarak, illegal temelde, zora dayalý ve uzlaþmaz biçimde mücadele yürütmeleriyle reformist-oportünistlere en güzel
cevabý verdiklerini söyledi. Denizlerin
Marksizm-Leninizmi devrimci kavrayýþlarý
sayesinde süreci devrimci yöntemlerle karþýlayabildiklerini belirtti ve bu yöntemlerin
bugün de geçerliliðini koruduðunun altýný
çizdi.
10
Arkadaþýmýzýn konuþmasýný bitirmesinin ardýndan komite-konseylerin önemini ve
gerekliliðini konuþmak üzere sözü diðer arkadaþýmýz aldý. Denizlerin örgütlenmelerinden yola çýkarak komite-konseylerin
önemini vurguladý. Komite-konseylerin kapitalizmde ayaklanma, sosyalizmde ise iktidar
organlarý
olduðunu
söyledi.
Örgütlülüðün ve komiteleþmenin önemini
belirttikten sonra soru-cevap bölümüne geçildi. Komitelerin oluþturulmasý ile ilgili gelen
sorular
üzerine
komitelerin
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
oluþturulmasý konusunda daha detaylý bilgi
verildi. Herkesin komitede bulunabileceði,
komite içerisinde bilinci geliþtirmenin çok
daha rahat olduðu söylendikten sonra komitelerin özdisiplini saðlayabilme ve düþüncelerini rahat ifade edebilme gibi artýlarýnýn
olduðu da belirtildi.
Söyleþimizin ardýndan oluþturulan serbest kürsüde, Denizler gibi mücadele etmenin ve komiteleþmenin önemi bir kez daha
vurgulandý. Bu tür söyleþilerin devam etmesi üzerine gelen taleplere, “Denizleri anmak,
onlar gibi savaþmaktýr. Onlar gibi savaþabilmek için onlarý iyi tanýmamýz gerekiyor.
Biz, DÖB olarak üzerimize düþeni yapacak,
onlarý en doðru þekilde anlatmak için etkinliklerimize devam edeceðiz” diyerek cevap
verdik.
“DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB
SAFLARINA!” þiarýyla bir sonraki etkinliðimizde buluþmak üzere ayrýldýk.
Antep / Devrimci Öðrenci Birliði
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ÝÞÇÝ ÖLÜMLERÝ
NEO-LÝBERAL POLÝTÝKALARIN SONUCUDUR
Barýþ ve Demokrasi Partisi Ýstanbul Ýl Örgütü, 4-10
Mayýs Ýþçi Saðlýðý ve Ýþ Güvenliði Haftasý nedeniyle düzenlenen
etkinlikler
kapsamýnda Tuzla Tersaneler bölgesinde yaptýðý bir basýn açýklamasý ile iþçi
ölümlerini ve devletin insan
hayatýný hiçe sayan yasal düzenlemelerini ve uygulamalarýný protesto etti.
11 Mayýs Cuma günü
Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde Ada Tersanesi önünde
saat 17.30’da bir araya gelen
BDP’liler “Ýþ Kazalarýna
Son. Ýþçi Saðlýðý Ve Ýþ Güvenliði Ýstiyoruz” yazýlý pankart açtýlar.
BDP Ýstanbul Ýl Örgütü
adýna basýn açýklamasýný
Macide Þimþek yaptý. Bir Ýþçi Saðlýðý ve Ýþ Güvenliði
Haftasý’ný daha geride býrakýrken, Türkiye’nin iþ kazalarýnýn genel ortalamasýnda dünyanýn 3. ülkesi olduðunu oysa ki, ölümlü iþ kazalarýnýn
iþ gücüne oranýnda bir çok sektörde Çin’i bile sollayarak birinci sýraya oturduðunu hatýrlatan Þimþek; Türkiye’de hepsi önlenebilir olan, barakalarda yanan, barajlarda boðulan, inþaatlardan düþen ya da madenlerde göçük altýnda kalarak gerçekleþen trajik iþçi
ölümlerinin haberlere konu olmadýðý gün yaþanmadýðýna dikkat çekti. Tersanelerde, yollarda, imalathanelerde, mevsimlik tarýmda ve diðer sektörlerdeki iþ kazalarýnda her gün
4 iþçinin hayatýný kaybettiðine deðinen Þimþek, 2011 yýlý Çalýþma Bakanlýðý’nýn verilerine göre bir yýlda 1543 iþçinin hayatýný kaybettiðini bu rakamýn en az iki katý sayýda iþçinin de iþ göremeyecek þekilde yaralandýðýný belirtti.
Hüseyin Güngör ise hükümetin neo-liberal politikalarýnýn yaþamýn ve çalýþma yaþamýnýn her yerine iþlediðini denetimsizlik, taþeron çalýþtýrma, Tuzla tersanelerinde olduðu gibi vardiyalý çalýþma, tekstil sektöründe olduðu gibi merdiven altý çalýþma,
inþaatlarda güvenlik önlemlerinin alýnmamasý gibi nedenlerle bir çok iþçinin yaþamýný
yitirdiðini ifade ederek, iþ kazalarýnda yaþamýný yitirenlerin % 70’inin Kürtler olduðunu belirtti. Çorlu’da bir iþçinin “Çorlu’nun merkezindeki bütün bu binalarý ben yaptým
ama ben þu pis barakada yaþýyorum” diyerek çalýþma yaþamýndaki iþçilerin durumunu
özetlediðini dile getirdi.
30 yýldýr bir savaþ yürütülmekte olduðunu belirten Güngör, savaþa 1 trilyon harcandýðýný, bu harcamanýn savaþa aktarýlmasa kiþi baþýna düþen geliri bir o kadar arttýracaðýný dile getirdi.
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Sokaklar
ZÝ M A NE KU RD Ý L Ý
G ELE ME PÝRO Z B E
15 Mayýs Kürt dili bayramýnda Kürdi-Der bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Saat 13.00’te Konak Pier önünde
toplanýlarak eski Sümerbank önüne yüründü. Kitle “Roja Ziman Piroz Be, Kürdi-Der/Ýzmir
Þubesi”
pankartlarý
arkasýnda kortej oluþturarak yürüyüþe
geçti.
“Be Ziman Jiyan Nabe”, “Zimane
Me Rumete Meye” sloganlarý atýlýrken
“Zimane Dayike Wek Þire Dayike Helal
e”, “Ziman Rumet Azadi”, “Zimane
Kürdi Etsene, Rumete Ma Yo” vb. Ýngilizce, Arapça, Rusça, Süryanice, Emenice dillerinde dövizler taþýndý.
Eski Sümerbank önüne gelindiðinde
Kürdi-Der adýna Mamoste Mustafa Borak basýn metnini okudu. Basýn metni sadece Kürtçe okundu. Okunan metinde
þunlara deðinildi;
“Gele Kurd ji peyama hemu dilsozi,
dilþewati u evindariya zimen a tekoþer u
zimanzane Kurd, Celadet Eli Bedirxan
weki þireta bav u bapiran pejirandiye u
loma ji 15’e Gulane roja çapkirin u weþindina Kovara Haware weki cejna zimane Kurdi ilan kiriye. Bi salan e ve
cejne bi þahiyan cur be cur piroz dike…
Bila hemu cihan bizanibe ku ev listikan bi tevahi hewldanen ewigandin u xapandina gele Kurd in.
Bi van hest u ramanan em dibejin;
15’e Gulane roja cejna zimane Kurdi li
gele me piroz be”.
Okunan basýn metnin ardýndan eylem sloganlarla bitti.
Mücadele Birliði/Ýzmir
11
DEVLETÝN SON UMUDU
Yeni Evrede
Gündem
Son haftalarýn en kayda deðer geliþmesi, R.T.Erdoðan’ýn “tek din” üzerine
yaptýðý vurgu olmalý. Tarihin çok hýzlý
aktýðý Türkiye’de her gün bir önceki günü unutturan geliþmelere sahne oluyor.
O yüzden güncel politikada gündemi izlemek ve her geliþmeye karþý bir politika
geliþtirmek hem mümkün deðil hem de
gerekli deðil.
Önemli olan bütün bunlarýn arasýndan asýl belirleyici olaný; kendisinden
sonraki tüm geliþmelerin yönünü tayin
etme güç ve yetisine sahip olaný tespit edip öne çýkarmaktýr. 5 Mayýs’ta R.T.Erdoðan’ýn, partisinin bir il kongresinde
aðzýndan kaçýrdýðý þu “tek din istiyoruz”
yollu düþüncesi iþte bu özelliðe sahip.
Karþý Devrim-Faþizm
Amaçlarýný Gizliyor
Önce, neden “aðzýndan kaçýrdý” ifadesine kýsa bir açýklama. Biliniyor,
R.T.Erdoðan “tek din istiyoruz” deyince, hükümetin tekelci basýndaki “hýk”
deyicileri bile kendilerini tepki göstermek zorunda hissetmiþlerdi. Çünkü pek
çok din ve inanca mensup insanlarýn yaþadýðý Türkiye ve Kürdistan’da “tek din”
istemenin tek anlamý vardý: Din ve mezhep çatýþmasýyla “baskýn” olan din-mezhep”i egemen ve tek kýlmaktýr.
Tersinden söylersek, “Tek din-mezhep”i istemenin, egemen kýlmanýn tek
yolu din-mezhep savaþý çýkarmak ve bu
yolla diðer din-mezhep mensuplarýný hiç
olmazsa, yok edilmeseler bile, minimize
etmektir. Emekçi sýnýflarý, ezilen halklarý birbirine kýrdýrtmak, bir devrim tehlikesi karþýsýnda egemen sýnýflarýn her
zaman baþvurduklarý bir yöntemdir.
“Tek din” istemi iþte kapsamlý, kanlý içeriðe sahip bir karþý-devrim politikasýdýr. Kitle katliamlarýný da öngören
12
Mücadele Birliði
böylesi kanlý içeriðe sahip bir “istem” açýklanýnca, karþý devrimin bu politikaya
hazýr olmayan kesimleri tepki, eleþtiri ve
þaþkýnlýkla karþýladýlar. Eleþtiriler yoðunlaþýnca R.T.Erdoðan, açýklamasýnýn zamansýz/erken olduðunu gördü ve “dilim
sürçtü” diyerek sözlerini geri aldý. Tekelci basýnýn paralý yazarlarý bu “geri adým”ýn üstüne atladý. Çünkü onlar da
böyle bir istemin þimdiden açýklanmasýnýn düzen açýsýndan erken ve tehlikeli olduðunun farkýndaydýlar.
Oysa yapýlan açýklamanýn bir “dil
sürçmesi” olmadýðý gün gibi ortadaydý.
Bu, kanýtlanmasý gerekmeyecek kadar
ortada olan bir gerçekti. Her þeyden önce R.T.Erdoðan, konuþmasý sýrasýnda üstüne vurgu yapa yapa, “tek dil deðil, tek
din, din diyoruz” sözleriyle her türlü
yanlýþ anlamýnýn önüne geçmek istercesine konuþmuþtu. Üstelik ayný “tek din”
vurgusunu daha önceki bir konuþmasýnda da dile getirmiþti. Kiþi olarak Erdoðan’ýn ötesinde hükümet partisi olarak
AKP’nin, Hükümetin ve devletin böyle
bir isteði, arzusu, planý olduðunu gösteren pek çok somut olgu var.
Erdoðan’ýn ve hükümetin baþka üyelerinin Alevi inancýna ve bu inanca
mensup kitleye olan kin ve nefretini ortaya koymasý, bu halký her fýrsatta hedef
göstermesi, aþaðýlamaya çalýþmasý bu
konudaki somut olgularýn baþýnda geliyor. Þimdilik hedefte Alevi inancýna
mensup toplumsal kesim var. Hitler Almanya’sýnýn Yahudilerine biçilen akýbet
ve muamele bizde Alevi emekçilere biçiliyor. Maraþ, Sivas katliamlarýný anýmsatmaya gerek yok. Adýyaman’da
baþlayýp Antep ve diðer þehirlere yayýlan ev iþaretlemeleri devletin ve dinci faþist kesimin nasýl bir hazýrlýk içinde
olduklarýný göstermeye yeter.
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Aslýnda Erdoðan, devlet ve hükümetin bu yöndeki hazýrlýk ve amaçlarýný daha önce “dindar nesil yetiþtireceðiz”
sözleriyle vermiþti. Bunun öylesine söylenmiþ bir söz olmadýðýný sonraki hazýrlýk ve adýmlar gösterdi. Hükümetin
baþýnýn bu sözlerinden sonra, eðitim sistemi yeni baþtan bu hedef ve amaca uygun düzenlendi, Kuran’ýn okutulmasý
beþ-altý yaþýndaki çocuklara indirgendi,
eðitim baþtan sona dincileþtirildi.
Hükümet ve devletin baþka inançlarý tasfiye etme amaçlarýný gösteren son
bir örnek, Suriye konusunda izledikleri
politikadýr. R.T.Erdoðan’ýn aðzýndan ifade edilen hükümet ve devlet politikasýnda açýk alevi düþmanlýðý, sadece
Türkiye’de deðil ama Suriye ve hatta Irak’ta mezhep çatýþmasýný körükleyen
bir içerikte kendini gösteriyor. Bu iki
devletle çatýþmasýnýn temelinde dinci gerici/faþistlerin iktidarda olduklarý devletlerden oluþan bir kuþak oluþturma isteði
var.
Ancak, mezhep çatýþmasý ve mezheplere dayalý iktidarlar oluþturmak için
gösterilen bunca faaliyete karþýn ne Erdoðan ne de baþý olduðu hükümet-devlet bu amaçlarýný açýkça ortaya koymuþ
deðiller, koyamazlar. Çünkü bu gerici amaçlarýn emekçi sýnýflar tarafýndan bilinmesi/öðrenilmesi, demokrasi özlemi
içindeki bu toplumsal kesimlerin sempatisine deðil ama öfke ve tepkisine yol açar. Tam da bu nedenle, burjuvazi adýna
hareket eden bütün burjuva güçler emekçi sýnýflarýn aydýnlanmasýný istemezler.
Burjuvazi adýna hareket eden bütün
güçler halkýn geri yanýna seslenirler, en
geri duygularýný harekete geçirmeye çalýþýrlar, halkýn bilinç olarak geriliðine güvenirler, bu gerilikten medet umarlar.
Burjuva iç savaþýn en temel özelliklerin-
U: MEZHEP ÇATIÞMASI
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
den biri budur. Ve ancak burjuva iç savaþýn bu özelliði bilinip hesaba katýlýrsa,
burjuva sýnýf adýna “dindar nesil yetiþtirme”, “tek din” isteme, mezheplere dayalý iktidarlar oluþturma amaçlarý
anlaþýlabilir.
Burjuva iç savaþýn, burjuva güçlerin
karþý devrimci faaliyet ve amaçlarý emekçi sýnýflarda ve ezilen halklarda bir
bilinç yaratmadýðý için amaçlarýný gizlerler dedik. Mevcut burjuva iktidar döneminde bunun sayýsýz örneðine tanýk
olduk. Son örnek, aðýzdan kaçýrýlan “tek
din istiyoruz” ifadesinin geri alýnmasýdýr.
R.T.Erdoðan, bunun bir dil sürçmesi olduðunu söyledi. Ama bunun bir dil sürçmesi olmadýðý, asýl amacýn bir erken
açýklanmasý olduðu o denli açýk ki üzerinde söz söylemeye dahi gerek yok.
Dinci Gericilikten
Karþý-Devrim Barajý Yaratmak
R.T.Erdoðan’ýn “dindar nesil yetiþtirme” ve “tek din” oluþturma hedefi, Suriye’de ve Irak’ta Sünni mezhebe dayalý
dinci-gerici politik güçlerden iktidarlar
oluþturma hedefiyle birlikte düþünüldüðünde bu politikanýn mimarýnýn R.T Erdoðan olmadýðýný, kendisinin burada
ancak bir uygulayýcý olabileceðini düþünmek gerekiyor. Çünkü böylesi kapsamlý bir politika sadece R.T.Erdoðan’ýn
deðil Türkiye’nin de boyunu aþar.
R.T.Erdoðan’ýn ve devletin boylarýný aþan bir meselede böyle bir ýsrar ve
kararlýlýk göstermeleri, bu politikanýn
kaynaðýnýn emperyalist devletler olduðu
sonucuna çýkarýyor bizi. Çünkü arkasýnda emperyalist bir güç olmadan baþka ülkeleri de kapsayacak ve kanlý mezhep
çatýþmalarýna yol açacak þekilde bu politika savunulamazdý. Savunulmasýna da
izin verilmezdi.
Emperyalist devletler, Tunus’tan
Bahreyn’e kadar uzanan çok geniþ bir
coðrafyada ortaya çýkan ayaklanmalara
ve devrimlere bir anlamda hazýrlýksýz yakalandýlar. Tunus ve Mýsýr devrimlerinden sonra çabuk toparlanarak halk
devrimlerini, ayaklanmalarý önlemek, içeriklerini bozmak, sistem içi kanallarda tutabilmek için politik arayýþlara
girdiler. Bu arayýþlardan çýkardýklarý ilk
sonuç, emperyalistlerle iþbirliðinde sýnýr
tanýmayan politik dinci-gerici akýmlarý
mümkün olan çok sayýda ülkede iktidara taþýmak oldu. Çünkü halk devrimlerine baraj için en uygun olanlar, bu güne
kadar her daim emperyalist çýkarlarýn
dayanaðý olan iþte bu akýmlardý.
Bunun ilk denemesini Tunus’ta yaptýlar. Tunus devriminde hiçbir rolü olmayan, halk üzerinde en ufak bir etkisi de
olmayan dinci birini, paranýn ve propagandanýn gücüyle hileli-hurdalý seçimlerle Tunus’un baþýna getirdiler. Ýkinci
denmeyi Libya’da yaptýlar ve tam ilhaka
tamamen razý, þeriatçý bir iktidarý kurmaya çalýþtýlar; halen çalýþýyorlar. Mýsýr, bu
konudaki üçüncü deneme olacak.
Emperyalistler, Sünni mezhebine
dayalý politik dinci gericileri Tunus’tan
Suriye ve Irak’a kadar uzanan bir coðrafyada iktidara getirerek halk devrimlerine karþý bir baraj oluþturmaya
çalýþmaktalar. Türk hükümetinin hem Irak ve Suriye’ye iliþkin politikalarýnda
hem de Türkiye ve Kürdistan’da “dindar
nesil” yetiþtirme, “tek din”li toplum oluþturma politika ve hedefi bu çerçevede
deðerlendirildiðinde gerçek anlamýný
bulmaktadýr.
Ne var ki, evdeki hesap her zaman
çarþýya uymayabiliyor. Emperyalistlerin
dinci iktidarlardan bir karþý devrim kuþaðý yaratma, bunun için mezhep çatýþ211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
malarýný da kapsayacak þekilde varolan
kimi iktidarlarý devirme giriþimleri önce
Suriye’de engele takýldý arkasýndan Irak’ta. Rusya, Çin, Ýran gibi devletlerin
kendi çýkarlarý gereði mevcut iktidarlarýn yýkýlmasýna; yerlerine emperyalistlerle tam uyum içinde olacak Sünni
mezhebine dayalý dinci-gerici politik iktidarlarýn kurulmasýna karþý çýkmalarý
emperyalistlerin planlarýný en azýndan
þimdilik bozmuþ durumda.
Ya Türkiye! R.T.Erdoðan’ýn aðzýndan ifade edilen, devlet ve hükümetin
“dindar nesil” yetiþtirme, “tek din”li toplum oluþturma politikalarý tutacak ve
devrimi önleyebilecek mi? Önce þunun
altýný çizelim: Devlet ve hükümet, çizmeye çalýþtýklarý “güçlülük” imajýnýn aksine son derece zayýflar ve güç
durumdalar. Mezhep çatýþmasýný kendi
elleriyle körükleyecek bir politikaya sarýlmalarý da zaten bu söylediklerimizin
baþlý baþýna bir kanýtý. Devleti, hükümeti ve dolayýsýyla düzeni gittikçe güçten
düþüren etkenlerden biri, yukarda iþaret
ettiðimiz “dýþ” geliþmelerdir. Türkiye,
þimdi “düþman” komþularla kuþatýlmýþ
durumda.
Bir baþka ve asýl belirleyici etken içerde Kürt halkýnýn ve emekçi sýnýflarýn
özgürlük ve toplumsal kurtuluþ özlemleridir. Devlet ve hükümetin bu özlemleri
bastýrmak için attýðý her adým, geliþtirdiði her politika iki ülke emekçi halklarýnda, öfkeye, kine ve daha büyük
mücadele isteðine yol açmaktadýr.
Onun için geliþtirilen ve mezhep çatýþmalarýný da körükleyen “tek din”,
“dindar nesil” politikalarýyla rüzgâr eken
devlet çok geçmeden fýrtýna biçmeye
baþlayacaktýr. Bunun bütün iþaretlerini
görüyoruz.
13
Sokaklar
ZAM DEÐÝL TOPLU SÖZLEÞME
Büro Emekçileri Sendikasý (BES) Ýstanbul Þubesi üyeleri, Maliye Bakanlýðý ve
Gelir Ýdaresi Baþkanlýðý bünyesinde yaþanan sorunlarýna dikkat çekerek, keyfi- zorunlu rotasyonu, eski-yeni ayrýmýný, hükümetin yaptýðý 3+3’lük zammý ve ayrýmcýlýk içeren uygulamalarý 16 Mayýs günü protesto etti.
Ýstanbul, Caðaloðlu’nda Defterdarlýk Binasý önünde “Maliye Emekçileri Arasýnda Keyfi, Zorunlu Rotasyona – Eski Yeni Ayrýmýna Hayýr! Emeðe Emekçiye Saygý
Ýstiyoruz” pankartý açan BES üyeleri, buradan Vergi Dairesi ve Defterdarlýk birimlerinin bulunduðu binanýn bahçesine sloganlarla ve alkýþlarla yürüdüler. Yürüyüþ ve açýklama boyunca “Emekçiye Saygý Ýstiyoruz”, “Mezarda Emekli Olmak
Ýstemiyoruz”, “Ücretli Köle Olmayacaðýz”, “Yüzdelik Zam Deðil, Toplu Sözleþme”,
Her Yer Direniþ Her Yer Grev Alaný” sloganlarý atýldý.
Büro Emekçileri Sendikasý Ýstanbul Þubeleri adýna basýn açýklamasýnda IMF’nin dayatmasý ve
hükümetin tercihi doðrultusunda
Maliye Bakanlýðý’nýn yapýsýnda köklü deðiþiklikler yapýldýðýný ve en belirgin deðiþikliðin ise Gelir Ýdaresi
ile Gider Bölümleri’nin birbirlerinden ayrýlmasý olduðunu söylediler.
Bu ayrýmla birlikte etkinlik, verimlilik ve uzmanlaþma iddialarý ile gelir
idaresinin
kýsmi
özerk
denebilecek bir yapýya kavuþturulduðunu, diðer birimlerde ise yenileme ve uzmanlaþma iddialarý ile
yapýlan tüm düzenlemelerde mevcut
yapý ve çalýþanlarýn adeta yok sayýldýðýna dikkat çekilerek, yasanýn çýkmasýyla
birlikte
çalýþanlarýn
eski-yeni diyerek bölündüðü belirtildi.
Açýklamada sýralanan talepler
þunlardý:
“-Uygulamaya konulan rýza dýþý rotasyon durdurulmalý, çalýþanlarý ayrýþtýran
uygulamalardan vazgeçilmeli, çalýþma süresi gözetilmeden çalýþanlarýn talepleri doðrultusunda tayin olmalarýnýn önü açýlmalý.
-Ek ödemeler maaþa dahil edilmeli ve emeklilik yaþý dolanlarýn gelecek kaygýsý
taþýmadan emekli olmalarýna olanak saðlanmalý.
-Ýstanbul’daki çalýþma koþullarý dikkate alýnarak fazla mesai ücreti en üst tavandan bütün çalýþanlara eþit olarak verilmeli.
-Eþit iþe eþit ücret talebimiz dikkate alýnmalý.
-Yardýmcý hizmetler sýnýfýndaki çalýþanlar için görevde yükselme sýnavlarý açýlmalý.
-Eski-yeni uzman olan-olmayan, yeterlilikten gelen-özel sýnavla atanan ayrýmý
yapýlmadan bütün çalýþanlarý kapsayan anlayýþýn yerleþmesi için ivedi adýmlar atýlmalý.”
Yaþanan sorunlarýn çözümü için olumlu adýmlar atýlmamasý halinde fiili ve meþru mücadele alanýnda ve hukuksal alanda gerekeni yapacaklarýný belirten BES üyeleri, 23 Mayýs’ta yapýlacak grevde tüm kamu çalýþanlarýyla birlikte taleplerini
haykýracaklarýný belirtti. 23 Mayýs’taki grevin ilk adýmýný burada attýklarýný belirten
emekçiler, hep birlikte halay çektiler.
14
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
KAMU EMEKÇÝLERÝ
ZAMLARA KARÞI
ÖFKELÝ
Hükümetin açýklamýþ olduðu 2012 yýlý
için 3+3 ve 2013 yýlý için 2+3 maaþ zammýna öfkelenen emekçiler alanlarda. Antep’te
Kamu Emekçileri Sendikasý (KESK) Yeþilsu Parký’nda 17 Mayýs günü saat 18.30’da
bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi.
Eylem “Hükümet Yasaný Al Baþýna
Çal”, “Yandaþ Sendika Olmayacaðýz”, “Sefalete Teslim Olmayacaðýz”, “Toplu Sözleþme Hakkýmýz Grev Silahýmýz”, “Hak
Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr”,
“Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek” sloganlarý ile baþladý.
Basýn açýklamasýnda hayatýn her alanýnda bütün temel ihtiyaçlarýmýza hemen
her gün zamlar yapýldýðýna dikkat çekildi.
Bu hayat pahalýlýðý içerisinde yaþamaya terk
edilmiþ emekçilere sunulan maaþ zamlarý ile taleplerinin hiçe sayýlarak kendileri ile
dalga geçildiði vurgulandý. Emekçiler, bu
teklifi asla kabul etmeyeceklerini, toplu sözleþme sürecine iliþkin baþlattýklarý kamu emekçilerinin asgari talepleri içeren imza
kampanyasýnda topladýklarý imzalarý Ankara’ya göndereceklerini duyurdular.
Çalýþma yaþamýný ilgilendiren bütün
konularýn görüþüleceði, her sendikanýn kendi üyeleri adýna toplu sözleþme imzalayacaðý, anayasal haklarý olan grevi teminat altýna
alan bir düzenleme istediklerini vurgulayan
emekçiler; kamuda sözleþmeli, taþeron vb.
isimler altýnda, farklý statülerdeki güvencesiz çalýþmaya son verilmesi ve tüm çalýþmalarýn güvenceli iþe kavuþturulmasý, eþit iþe
eþit ücret ödenmesi, kadýn kamu emekçilerine -baþta görevde yükselme ve unvan deðiþiklikleri olmak üzere- çalýþma yaþamýnda
uygulanan negatif ayrýmcýlýðýn kaldýrýlmasý,
baský ve þiddete son verilmesi taleplerini dile getirdiler.
Diðer sendikalara seslenilerek ortak bir
tutum sergilemeye davet edilirken, sendika
üyesi olsun ya da olmasýn, bütün kamu emekçilerini toplu sözleþme taleplerine sahip
çýkmaya ve kendileri ile dalga geçen hükümete en güçlü yanýtý vermek için, 23 Mayýs
2012 tarihinde grev haklarýný kullanmaya
davet ettiler.
Mücadele Birliði / Antep
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
SAÐLIK EMEKÇÝLERÝ
ERSÝN ASLAN’I UNUTTURMAYACAK
Türk Tabipler Birliði, Dr. Ersin Arslan’ýn çalýþtýðý hastanede
öldürülmesine karþý her Salý günü bütün hastane önlerinde yapmayý planladýklarý “Dr. Ersan Arslan’ý Unutmayacaðýz, Unutturmayacaðýz, Taleplerimizin Takipçisi Olacaðýz” eylemlerinden
birini Ýstanbul Çapa Týp Fakültesinde gerçekleþtirdi.
8 Mayýs Salý günü 12.45’te doktor, hemþire ve taþeron iþçiler tarafýndan yapýlan eylem, Dr. Ersan Arslan için saygý duruþuyla baþladý. Saðlýk emekçileri, amaçlarýnýn saðlýk çalýþanlarýna
yönelik þiddetin son bulmasý için hükümetin getirdi saðlýk sisteminde performansa dayalý uygulamalardan
vazgeçilmesi olduðunu söylediler.
Performansa dayalý sistem nedeniyle
vatandaþa nitelikli saðlýk hizmeti verilemediðini, saðlýk emekçilerinin
halkla karþý karþýya getirildiðini söylediler. Saðlýk emekçileri, talepleri
gerçekleþene kadar Salý eylemlerine
devam edeceklerini belirttiler.
Saðlýk emekçileri 15 Mayýs günü
de saat 13.00’te Cerrahpaþa Týp Fakültesi Hastanesi bahçesinde toplandýlar ve Dr. Ersin Arslan’ýn
öldürülmesini oturma eylemiyle protesto ettiler.
Ýstanbul Tabip Odasý Baþkaný
Prof. Dr. Taner Gören burada yaptýðý
açýklamada, “Bu toplumsal sorunun,
saðlýk ortamýnda þiddet olgusunun ortadan kaldýrýlabilmesi için sorunun
baþlangýcýna, kaynaðýna gitmek zorunludur. Radikal kararlar alýnmasý, kararlý bir tutum takýnýlmasý ve hekimlerle saðlýk çalýþanlarýnýn sahipsiz olmadýðýnýn gösterilmesi öncelikli adým
olmak zorundadýr. Saðlýk Bakanlýðý’ný bu konuda bir kez daha
acilen göreve davet ediyoruz. Hekimlerin ve saðlýk çalýþanlarýnýn
sahipsiz olmadýðýnýn bilinmesini istiyoruz. Tabip odalarý ve saðlýk sendikalarý baþta olmak üzere, bu ülkede nitelikli bir saðlýk
hizmetini önceleyen herkesin bu mücadeleye katký sunmakta olduðu bilinmelidir’’ dedi.
SES Ýzmir Þubesi üyeleri de 15
Mayýs günü Bozyaka Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde oturma eylemi
yaparak Dr.Ersin Arslan’ý andý.
SES Þube Baþkaný Veli Atanur
burada yaptýðý açýklamada, “Kimse
saðlýk emekçisine þiddete son diye hamasi nutuklar atmasýn. Saðlýk emekçiklerine yönelen þiddetin sorumlularý
bellidir. Bu sorumlular; baþta hükümet, hükümetin saðlýk bakaný, IMF ve
Dünya Bankasýnýn dayattýðý saðlýk politikalarý ve saðlýkta dönüþümü halka
þirin gösterenlerdir” dedi.
Açýklamaya katýlan KESK Genel
Sekreteri Ýsmail Hakký Tombul da hükümet ile yapýlan görüþmeler hakkýnda bilgi verdi. Tombul, 21 Mayýs’a
kadar sürecek görüþmelerden sonuç
çýkmazsa 23 Mayýs’ta greve çýkacaklarýný duyurdu.
“TAÞERONA KARÞI MÜCADELE YARGILAMAZ”
Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Balcalý Hastanesi’nde çalýþan Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý’na üye saðlýk iþçileri, çalýþma þartlarýnýn iyileþtirmesi ve taþeron çalýþma sisteminin kaldýrýlmasý talebiyle eyleme geçmiþlerdi. Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi
Balcalý Hastanesi’nde yasadýþý bir þekilde ihale yapmak isteyen üniversite yönetimini protesto eden iþçilere polis saldýrmýþ ve bu
iþçilere “ihaleye fesat karýþtýrmak” gerekçesiyle dava açýlmýþtý. 27 taþeron saðlýk iþçisinin her biri için 27’þer yýl hapis cezasý istenmiþti.
Ýlk duruþmasý 16 Aralýk 2011’de görülen davanýn üçüncü duruþmasý 18 Mayýs günü Adana Adliyesi’nde görüldü. Saðlýk iþçilerinin duruþmasý için Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý üyeleri duruþma öncesi bir yürüyüþ yaptý. Eyleme TEDAÞ iþçileri de destek verdi.
“Taþerona Karþý Mücadele Engellenemez” yazýlý pankart açan Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý üyeleri ve iþten çýkarýlan taþeron iþçiler sloganlarla Atatürk Caddesi üzerinden Adana Adliyesi’ne yürüdüler.
Adliye önüne gelindiðinde Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Arzu Çerkezoðlu haklarýný arayanlarýn, adalet arayanlarýn
yargýlandýðýný belirterek “Ýþlerine, emeklerine sahip çýktýklarý için 27 taþeron iþçisinin 27’þer yýlla yargýlanýyor olmasý, haklarý elinden alýnan herkesin sanýk sandalyesine oturtulacaðýnýn en somut örneði olarak Adana’da karþýmýzda duruyor” dedi.
Enerji-Sen Genel Baþkaný Kamil Kartal da devletin kendi hukukunu, kendi yasalarýný uygulamadýðýný ve taþerona karþý mücadelenin yargýlanamayacaðýný belirterek “Bu topraklardan taþeron gidip, güvenceli iþ gelene kadar mücadele etmeye devam edeceðiz” dedi.
Duruþma 28 Eylül 2012 tarihine ertelendi.
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
15
Yeni Evrede
Sokaklar
ÝÞLERÝNE GERÝ DÖNMEK ÝÇÝN
YÜRÜDÜLER
Toroslar Elektrik Daðýtým
AÞ.
(TEDAÞ)
bünyesinde taþeron bir firmaya
baðlý olarak çalýþýrken, maaþlarýný
alamadýklarý için
baðlý olduklarý kurumu Adana Valiliði’ne
þikayet
ettikleri gerekçesiyle iþten çýkartýlan iþçilerin baþlatmýþ olduðu eylemde 69. gün geride kaldý.
Demirköprü civarýnda bulunan TEDAÞ Müessese Müdürlüðü Hizmet Binasý önünde eylem çadýrý kuran ve burada aileleriyle birlikte bekleyiþlerini sürdüren taþeron iþçileri, yaptýklarý farklý
eylemlerle de seslerini duyurmaya çalýþýyor.
11 Mayýs Cuma günü saat 19.00’da Atatürk Parký’nda bir araya gelen grup, “TEDAÞ’ta Direniþ Kazanacak” yazýlý pankart açýp, sloganlar eþliðinde yürüyüþe geçti. Eylemdeki iþçilere aile ve
çocuklarý da destek verdi. Sloganlar atarak Atatürk Caddesi boyunca yürüyen iþçilere, cadde üzerinde otobüs bekleyenler de alkýþlarýyla destek verdi, caddede seyir halinde olan araç sürücüleri de
kornalarýyla eyleme ortak oldu. Yürüyüþ nedeniyle bir süre yol trafiðe kapandý.
Demirköprü civarýnda yer alan TEDAÞ Müessese Müdürlüðü
önüne ulaþan iþçiler, burada aileleri tarafýndan alkýþlarla karþýlandý.
Eylemciler adýna konuþan Tayfun Karayaka, 69 günden bu yana
eylemde olduklarýný, sorunun çözümü noktasýnda herhangi bir somut adým atýlmadýðýný, bugüne kadar kendilerine hiçbir ödeme yapýlmadýðý gibi kurum yöneticilerinin yaptýðý açýklamalarla da
kamuoyunu yanýltmaya çalýþtýðýný belirtti. Karakaya, “Yasalar çok
açýk olmasýna raðmen hala iþçiler iþbaþý yaptýrýlmadý. Hukuksuzluk ve kanunsuzluk devam ediyor. Onlar, çalýþan iþçilere güvencesizliði ve kuralsýzlýðý dayatmaya çalýþýyor, biz de onlara karþý
çocuklarýmýzýn ekmek kavgasýný veriyoruz” dedi.
Konuþmalarýn ardýndan iþçilerin 69. gününe ulaþan eylemlerini anlatan bir belgesel gösterimi yapýldý ve ardýndan yerel sanatçýlarýn hazýrladýklarý müzik dinletisine baþlandý. Ýþçiler coþkuyla
parçalara eþlik ederek kimi zaman halay çektiler.
Mücadele Birliði/Adana
“KENDÝMÝZE VE ÝÞÇÝ SINIFINA
GÜVENÝYORUZ”
Adana TEDAÞ iþçileri eylemlerinin 77. gününde yürüyüþ yaparak taleplerini bir kez daha haykýrdýlar. Kalabalýk bir kitle tarafýndan desteklenen eylemde “TEDAÞ’ta Direniþ Kazancak”, “Biz
Haklýyýz Biz Kazanacaðýz”, “TEDAÞ Ýþçisi Köle Deðildir” “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganlarý atýldý.
18 Mayýs Cuma akþamý Atatürk Parký’nda “TEDAÞ’ta Direniþ Kazanacak” pankartýyla toplanan iþçiler, aileleri, Enerji-Sen üyeleri, üniversite öðrencileri, Mücadele Birliði, Kýzýlbayrak, TKP,
ÖDP ve ESP temsilcileri sloganlarla TEDAÞ önüne yürüdü.
16
Mücadele Birliði
TEDAÞ önüne gelindiðinde Enerji Sen Genel Baþkaný Kamil
Kartal, 76 gündür kendileri ve çocuklarýnýn geleceðini savunmak için burada olduklarýný ve sorunun çözümü için Adana Valisi ile de
görüþtüklerini fakat “Bu memlekette yasalar var, gidin hakkýnýzý arayýn” cevabýný aldýklarýný hatýrlatarak, sendikasýz iþyerine sendika
girince örnek teþkil edeceðinden örgütlenmenin önünü kesmek istediklerini belirtti. Yasal ve fiili sonuçlarý ne olursa olun mücadeleye devam edeceklerini ifade eden Kartal, bu memleketi
yönetenlerin, iþçilerin yýlacaðýný sandýklarýný fakat iþçilerin sonuna
kadar direneceðini belirterek “Biz yaþamýmýzda iki þeye güvendik;
kendi gücümüze ve iþçi sýnýfýna. Mahmut Nimet Dalkýr artýk inat
etmemelidir. Mamut Nimet Dalkýr ‘ya ben giderim ya iþçiler gidecek’ demiþtir. Bu iþ yerinin sahibi iþçilerdir. Gidecek biri varsa o da
Mahmut Nimet Dalkýr’dýr” diyerek sözlerini tamamladý.
Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Arzu Çerkezoðlu ise
iþçilere emekçilere insanlýk dýþý çalýþma ve açlýk sýnýrýnda yaþamýn
reva görüldüðünü; insanlýk düþmaný bir sistem olan taþeron çalýþma tamamen ortadan kalkýncaya kadar mücadele edeceklerini belirterek ortak bir mücadele yürütülmesi gerektiðini vurguladý.
Birlikte mücadele edildiðinde nasýl Adana’da Balcalý ve Numune
iþçileri kazanmýþsa burada da TEDAÞ iþçilerinin kazanacaðýný belirtti. Çerkezoðlu “Direniþ ekmeðimizdir, direniþ özgürlüðümüzdür.
Direniþinizi selamlýyorum” diyerek sözlerini tamamladý.
Eylemin ardýndan iþçiler iþyeri önündeki çadýrdan ayrýlmayarak birlikte geceyi çadýrda sohbet ederek geçirdiler.
Mücadele Birliði/Adana
HEY TEKSTÝL ÝÞÇÝLERÝ
AKP ÖNÜNDE
Þubat ayýndan beri iþten atýldýklarý için eylemde olan Hey
Tekstil iþçileri, 18 Mayýs günü AKP önünde oturma eylemi gerçekleþtirdi. Birikmiþ ücretleri ve tazminatlarý için aylardýr Hey
Tekstil ve Li Fung fabrikalarý önünde eylemde olan iþçiler, haklarýný almak için her yolu deneyeceklerini söylüyor.
Öðle saatlerinde AKP Ýl Binasý önünde oturma eylemi gerçekleþtiren Hey Tekstil iþçileri, siyah bantlar ve dövizler taþýdýlar. Mayýs ayýnýn ilk günlerinde “hayali ihracat yaptýklarý” için
patronlarýndan Süreyya Bektaþ’ýn tutuklanmasýnýn ardýndan, Aynur Bektaþ da yurt dýþýna çýkmýþtý. Þu anda haklarýný alabilmek için
muhatap
alabilecekleri patronlarý olmadýðýný söyleyen Hey Tekstil
iþçileri, konunun muhatabýnýn iktidar partisi AKP olduðunu
söylüyorlar.
Ýþçiler AKP’lilerin Aynur Bektaþ’la
sýký baðlar içinde olduklarýný ve bir cevap almadan buradan ayrýlmayacaklarýný söylüyorlar. Saatler sonra
AKP il baþkan yardýmcýsý Ömer Seyfi Aktülün iþçilerin yanýna gelip iþçilerle görüþmek istedi. Bir grup iþçi temsilcisiyle görüþen Aktülün, haftaya kadar bu sorunu haledeceklerini, Aynur Bektaþ’ý
arayýp tazminat ve diðer haklarýnýn verileceði sözü verildi. Bazý iþçiler duruma tepki göstererek “geçen hafta da aynýsýný demiþlerdi”
dediler. Oturma eylemini sonlandýran iþçiler mücadelelerinin bitmeyeceðini söylediler.
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
EÐÝTÝMCÝLER
TUTSAK MESLEKTAÞLARI
ÝÇÝN YÜRÜDÜ
Eðitim-Sen’li emekçiler, bu hafta da
tutsak edilen meslektaþlarý için yürüdüler.
15 Mayýs akþamý saat
18.30’da Þiþli’deki Eðitim-Sen 3 No’lu
Þube önünde toplanan
öðretmenler,
“Mehmet Ali Öðretmen ve KESK’li Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” diyerek AKP önüne yürüdüler.
“Örgütlü Olmak Suç Deðildir, Mehmet Ali Öðretmen ve
KESK’li Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn. KESK Ýstanbul Þubeler Platformu” pankartý ile toplanan emekçiler, sloganlarla Þiþli AKP önüne yürümeye baþladýlar.
AKP önüne geldiklerinde yaptýklarý basýn açýklamasýnda Eðitim
Sen 7.Dönem Tunceli Þube Baþkanlýðýný yapmýþ, halen Eðitim Sen
3 No’lu Þube üyesi, Maçka Akif Tuncel Anadolu Teknik Meslek Lisesi öðretmeni olan Mehmet Ali Aslan’ýn 19 Ekim’den beri Adýyaman E Tipi Cezaevi’nde tutsak olduðunu söyleyen emekçiler, onun
1 Mayýs 2011 kutlamalarýna katýlmak, KESK’li tutsaklarýn serbest
býrakýlmasýný talep etmek, “Her türden asimilasyona hayýr, zorunlu
din dersi kaldýrýlsýn” konulu açýkhava toplantýsýna katýlmakla suçlandýðýný söyledi.
“AKP iktidarýnýn emekçi düþmanlýðý Mehmet Ali Aslan’ýn tutukluluðuyla sýnýrlý deðildir. 1 Mayýs 2012’nin hemen öncesinde Çorum’da Eðitim Sen’li Halil Top gözaltýna alýnarak tutuklanmýþtýr.
KESK Genel Baþkanýmýzýn dahil olduðu 25 üye ve yöneticimiz hakkýnda 6’þar yýl ceza verilmektedir. Çeþitli cezaevlerinde KESK’e baðlý sendikacýlarýn üye ve yöneticilerinden 39 arkadaþýmýz tutuklu
bulunmaktadýr” denilen basýn açýklamasýnda bugüne kadar kazandýklarý tüm haklarý bedel ödeyerek, mücadele ederek kazandýklarýný
söyleyen emekçiler, haklarýnýn ellerinden alýnmasýna, basit gerekçelerle tutuklamalarýn kendilerini yýldýramayacaðýný söylediler.
Emekçiler eylemlerini: “Bugün kamu emekçisine sefalet ücretini layýk gören anlayýþ, doktoru býçaklanarak öldürülen, öðretmeni
dövülüp küçük düþürülmek istenen, memuru yoðun iþ yükü altýnda
kalp krizi geçirip ölürken tüm bunlara seyirci kalabilmekte, hatta neredeyse bütün bunlardan ötürü onlarý sorumlu tutabilmektedir. Ülkemiz adeta bir yangýn yerine dönmüþken, insanlarýmýzýn en temel
hakký olan yaþam hakký ellerinden alýnmýþken, eðitim, saðlýk piyasalaþtýrýlýrken bizler, bütün bunlara karþý sözümüzü söyleyeceðiz, mücadelemize devam edeceðiz” diyerek sonlandýrdýlar ve Mehmet Ali
Aslan öðretmenin derhal serbest býrakýlmasýný isteyerek 17 Mayýs’ta
görülecek olan duruþmasýna katýlým çaðrýsý yaptýlar.
ÝÞ KAZASI DEÐÝL CÝNAYET
20 Mayýs Pazar günü iþ cinayetlerinde yaþamlarýný yitiren iþçilerin aileleri, Taksim tramvay duraðýnda bir saat nöbet tutma eylemi
yaptý. Aileler, iþ cinayetlerinin son bulmasý ve seslerinin duyulmasý
için her pazar vicdan nöbeti tutacaklarýný açýkladýlar.
Ýþ cinayetlerinde yakýnlarýný kaybedenlerin yakýnlarýnýn yaptýðý
eylemde Davutpaþa, OSTÝM, BEDAÞ, Sultanbeyli, Van-Bayram O-
Sokaklar
tel, Marmaray, Esenyurt’ta yakýnlarýný kaybedenler adýna açýklamayý Sinem Emir okudu.
Sinem Emir, her gün 5 ila 8 iþçinin yaþamýný yitirdiðine dikkat
çekerek, “Geride kalanlara ‘kan parasý’ adý altýnda para verilir, mevzu biter. Hayýr bitmeyecek. Ýzin vermeyeceðiz. Bütün sorumlularýn
yargýlanmasý için ellerimiz yakanýzda olacak” diye konuþtu.
Aileler Taksim Tramvay Duraðý’nda bir araya gelerek “Biz bu
ihmali de, iþ cinayetlerini de gördük. Tarih iþçiler için acý tarafýyla
devam ediyor”, “Ýþ kazasý deðil bu bir cinayet” pankart ve dövizleri
taþýyarak “Sorumlular belli, hesap sorulsun” sloganý attýlar.
Aileler adýna basýn açýklamasýný Van Depreminde Bayram Otel
enkazýnda ölen DHA muhabiri Cem Emir’in kýz kardeþi Sinem Emir
okudu ve patronlar yeterli önlem almadýðý için her gün 5 ila 8 kiþinin iþ cinayetinde yaþamýný yitirdiði söyledi. “Sorumlularýn cezalandýrýlmasý konusunda
devlet yetkililerini,
resmi görevlileri anlamamýz mümkün deðil. Bilirkiþi raporlarý
ve yasal mevzuatlar
ortada iken karþýmýza
üst makamlarýn yargýlamaya izin vermemesini
kabul
edemiyoruz. Biz de
artýk söz bitti diyoruz.
Vicdan sahibi herkes bu gerçeði görmeli. Ýþ cinayetlerine ‘Dur’ diyebilmek için bu haftadan itibaren vicdan nöbetlerine baþlýyoruz”
dedi.
Davuþpaþa patlamasýnda yakýnýný kaybeden Hakký Güleþ, patlamanýn sorumlularýnýn yargýlanmasý için 5 yýldýr mücadele ettiklerini
anýmsatarak,“ Sesimizi kimse duymuyor. Ýþ cinayetlerinin sona ermesi için çýðlýklarýmýzý yükseltmeye devam edeceðiz. Biz insanlar ölmesin dedikçe AKP insanlar ‘ölsün’ diyor” diye konuþtu. Ailelerin
gönüllü hukuk danýþmanlýðýný yapan Avukat Erbay Yücak da “Bu
tip davalarda yargýlanmasý gerekenler, hükümet, çalýþma bakanlýðý
ve iþverendir. Ancak hiçbiri yargýlanmýyor. Adalet nöbetine duyarlý
kurum ve kiþiler destek vermelidir” dedi.
ZAFER BÝLLUR TUZ
ÝÞÇÝLERÝNÝN OLACAK
Mücadele Birliði Platformu olarak eylemlerinin 131. gününde
olan Billur Tuz iþçilerini ziyaret ettik.
11 Mayýs Cuma günü saat 10.30’da Organize Sanayi giriþinden
“Billur Tuz Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak”,
“Sendika Hakkýmýz Engellenmez”, “Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”,
“Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganlarýyla fabrika önüne geldik, iþçiler de bizleri sloganlara
eþlik ederek karþýladý.
Ziyaretimizde gelinen son süreç üzerine sohbet ettik, geçen 1
Mayýs ile ilgili fikirlerini aldýk. Bir iþçi, Ýzmir’de 1 Mayýs kortejlerinin bir kolunun en önünde yürüdüklerini ve alana girdiklerinde herkes tarafýndan alkýþlarla ýslýklarla sloganlarla karþýlandýklarýný
söyledi. 1 Mayýs coþkusu ile eylemlerine daha da sýký sarýldýklarýný
söyleyen iþçiler, fabrika karþýsýna astýklarý pankartlara “Zafer Ýnanan
Billur Tuz Ýþçilerinin Olacak/Yaþasýn Billur Tuz Direniþimiz/Tek Gýda-Ýþ Sendikasý” pankartýný da eklediler.
Mücadele Birliði/Ýzmir
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
17
Yeni Evrede
ALÝBEYKÖY’DE BÝR ANNELER GÜNÜ
Ekin Sanat
Mücadele Birliði
Pir Sultan Abdal Derneði Eyüp Þubesi Alibeyköy Cemevi,
13 Mayýs günü, “Anneler Günü” dolayýsýyla bir etkinlik düzenledi. Kadýn Komisyonu ve Kültür Komisyonu’nun düzenlediði
saat 17.00’de baþlayan etkinliðe, her yaþtan Alevi kadýnlar, çocuklar, gençler ve yaþlýlar katýldý.
Açýlýþ konuþmasýný yapan Cemevi baþkaný Hüseyin Adýgüzel, “Bizi biz yapan, gücümüze güç katan bütün annelerin anneler gününü kutluyor, sevgi ve saygýyla selamlýyorum” dedi ve
Alevi Bektaþi kültüründe kadýna verilen önem ve deðeri, kadýnýn yerini anlattý. “Ana doðurandýr, esirgeyendir, baðýþlayandýr.
Ananýn yeri tanrý ile eþdeðerdir” dedi, kadýnlarla ilgili deyiþler,
þiirler, okudu ve günümüzde kadýna yönelik þiddeti kýnadý. Konuþmasýna Cumartesi Anneleri ve tüm anneleri kutlayarak son
verdi.
Kadýn komisyonunun, okuduklarý þiirlerin ardýndan Ayfer
Vardar sahneye geldi. Ayfer Vardar elinde baðlamasý, türkü ve
deyiþleriyle tüm salonu bir anda etkisi altýna aldý. Hep birlikte
söylenen türkülerin ardýndan Hasan Ocak’ýn
annesi ve kýzkardeþi kürsüye davet edildi. Kýzkardeþi
Maside
Ocak,
“herkesi Cumartesi Anneleri’nin onurlu duruþuyla
selamlýyoruz”
diyerek baþladý konuþmasýna ve kardeþinin 21
Mart 1995’te gözaltýna alýndýðýný ve 25 Mayýs
1998 günü bedeni bulunduðunda cenaze töreni
yapýldýðýný anlattý ve “Biz
Hasan’ýn bu ülkede kaybedilen son insan olmasýný
istedik”
dedi.
Cumartesi Annelerinin
eylemlerine de deðinen Maside Ocak, 210 haftadýr Galatasaray
Lisesi önünde olduklarýný ve yaþadýklarý saldýrýlarý vs. anlattý;
“Biz gençliðimizi, dinçliðimizi orada býraktýk. Ama bu ülkede
gözaltýnda kayýplarý durdurduk” dedi. 17-31 Mayýs’ýn Gözaltýnda Kayýplar Haftasý olduðunu hatýrlatan Ocak, “sizin desteðinizi de yanýmýzda görmek istiyoruz, soluðunuzu yanýmýzda
duymak istiyoruz. Sizler de orada durursanýz, sorumlular yargýlanabilecektir” dedi ve 17 Mayýs günü “Bin operasyon yapmak”la övünen ve tatil gibi bir cezayla ödüllendirilen tüm
katliamlarýn, kayýplarýn sorumlusu Mehmet Aðar’ýn cezaevinin
önüne giderek protesto eylemi yapacaklarýný duyurdu.
Anne Emine Ocak ise oðlunu ararken yaþadýklarýndan, oðlunun resminin yýrtýlýp çöpe atýlýþýndan vb. bahsederken gözyaþlarýný tutamadý. Cemevi baþkaný Hüseyin Adýgüzel anamýzý
“yýlýn annesi” plaketiyle ödüllendirdi. Duygusal anlarýn ardýndan yine Kadýn Komisyonu adýna Berna Kýzýl bir “ana” þiiri okuyarak sahneyi Devinim Tiyatro Atölyesi’ne býraktý.
Daha evvel 21 Nisan’da sergiledikleri kadýn oyunu “Itza’nýn
Doðuþu”nu bir kez de
anneler günü için sergileyen Devinim oyuncularý, kýsa sürede izleyicilerle
bütünleþti. Eylemde bir
iþçi olan Leyla ile binlerce yýldýr kadýnlarýn gözyaþlarý ile beslenen
tanrýçalarýn temsilcisi Itza’nýn tanýþmalarý ve bu
sýrada binlerce yýldýr acý
çeken, yargýlanan, katledilen kadýnlarýn öyküleri
izlendi. PU ÞÝ KÝM LÝK TÝR ÖZ GÜR LÜK TÜR
Galatasaray Üniversitesi öðrencisi Cihan Kýrmýzýgül’ün 11 yýl 3 ay hapis cezasý almasý üzerine binler, Taksim Meydaný’nda
toplanýp kararý protesto etti.
11 Mayýs akþamý kararý protesto eden bini aþkýn kiþi, Taksim Tramvay Duraðý’nda buluþarak “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara
Özgürlük”, “Kavga Bitmedi, Daha Yeni Baþlýyor”, “Cihan’a Özgürlük” sloganlarý attý.
Tutuklu Öðrencilerle Dayanýþma Ýnisiyatifi ve Milyonlar Adalet Ýstiyor Ýnisiyatifi’nin çaðrýsýyla saat 19.00’da Taksim Tramvay Duraðýnda baþlayan yürüyüþ, Galatasaray Meydaný’nda son buldu.
Galatasaray Üniversitesi Araþtýrma Görevlisi Mehmet Karlý yaptýðý basýn açýklamasýnda, mahkemenin Hrant Dink davasýna
da baktýðýný o davada örgüt bulamayan mahkeme heyetinin tek baþýna yargýlanan Cihan’ý örgütle iliþkilendirdiðini ve Cihan’a toplam 11 yýl 3 ay hapis cezasý verdiðini vurguladý. Karlý, “Korkmayacaðýz, durmayacaðýz, hakikat için, adalet için ve özgürlük için
mücadeleye devam edeceðiz. Baský politikasýnýn hedefi olmuþ herkesle dayanýþma içinde yürüyüþümüze devam edeceðiz. Bu yürüyüþ özgürlük yürüyüþü. Bu yürüyüþ adalet yürüyüþü. Onlar ‘puþi suç delili’ diyor. Biz ‘puþi kimliktir, puþi özgürlüktür’ diyoruz. Onlar, ‘11 sene 3 ay mahkumiyet’ diyor. Biz, ‘Yýkýlsýn Hücreler Tutsaklara Özgürlük’ diyoruz” dedi.
18
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Yeni Evrede
Sokaklar
KAYIPLAR HAFTASI
Mücadele Birliði
diye sormak için 27 Mayýs 2012 tarihinde
Aðar’ýn kaldýðý Aydýn Yenipazar Cezaevi
önünde olacaklarýný açýklayarak eylemi sonlandýrdýlar.
Gözaltýnda Kayýplara Karþý Uluslararasý
Komite Türkiye Seksiyonu’da 17 Mayýs günü
Galatasaray Meydaný’nda gözaltýnda kaybedilenlerin fotoðraflarýyla bir basýn açýklamasý
17-31 Mayýs Uluslararasý Gözaltýnda
Kayýplar Haftasý’nýn ilk gününde ÝHD ve
kayýp yakýnlarý, Çaðlayan’daki Ýstanbul Adalet Sarayý önünde eylem yaptýlar. “Devlet
adýna bin gizli operasyon yaptým” diyen Mehmet Aðar’a 2 yýl hapis cezasý verilmesine iliþkin olarak bu haftanýn baþlýðýný “1000=2
Adaletiniz Bu mu?” olarak belirlediler. Temsili olarak bir terazi dikilen eylemde dönemin
Adalet Bakaný Mehmet Aðar’a 2 yýl hapis cezasý verilmesini protesto ettiler.
“Bizler 17-31 Mayýs Uluslararasý Gözaltýnda Kayýplar Haftasý’nda devletin Avrupa’nýn en büyük adalet sarayý olarak
övündüðü burada, bir dönem gözaltýna alýnan,
iþkencelerden geçirilen ve katledilen kayýplarýmýzdan sorumlu olan Mehmet Aðar’a 2 yýl
ceza verilmesini protesto ediyoruz” denildi.
Eylemde kayýp yakýnlarý Hasan Ocak’ýn
aðabeyi Ali Ocak, Cemil Kýrbayýr’ýn aðabeyi
Mikail Kýrbayýr, Rýdvan Karakoç’un kardeþi
Hasan Karakoç, Kenan Bilgin’in aðabeyi Ýrfan
Bilgin, Yusuf Eriþti’nin kardeþi Zehra Eriþti
Ahmet Kaya’nýn akrabasý Emine Kaya ,
Kasým Alpsoy’un eþi Erdoðan Alpsoy söz alarak yakýnlarýný bulabilmek ve sorumlularýn cezalandýrýlmasý için verdikleri mücadeleyi
aktardýlar.
ÝHD Gözaltýnda Kayýplara Karþý Komisyon adýna da Hasan Ocak’ýn kýzkardeþi Maside Ocak konuþtu. 17 yýldýr kayýp
yakýnlarýnýn Mehmet Aðar’ýn yargýlanmasý
için mücadele verdiðini belirten Ocak “Ýnsanlarý öldüren mekanizmanýn kurucusu, emir vericisi olduðu mahkemece tespit edilen Aðar’ýn
2 yýl, bir F tipi cezaevinde deðil kendi seçtiði
bir cezaevinde kalacaðýna” dikkat çekti.
Kayýp yakýnlarý evletin adaletinin olmadýðýný bir kez daha gördüklerini belirterek
devletin “gizli tanýk”lar bularak bu olaylarýn
üstünü örtme çabasýný da protesto ettiklerini
ve kayýp olan yakýnlarý bulununcaya kadar bu
mücadeleyi sürdürmeye devam edeceklerini
ifade ettiler.
Ýnsan haklarý savunucularý ve kayýp
yakýnlarý “Hukuksuzluktaki ýsrarýnýz bizi
yýldýramayacak Aðar Kayýplarýmýz Nerede?”
gerçekleþtirerek Mehmet Aðar’a verilen 2
yýllýk ceza protesto edildi.
21 Mart 1995’te gözaltýna alýnan, ailesi
ve arkadaþlarý tarafýndan sorulduðunda polisin “Bizde yok” dediði Hasan Ocak’ýn 58 gün
sonra, parmak izi alýnmak için ellerinin boyalý
olduðu, ayakkabý baðlarýnýn, kemerinin ve kolundaki saatinin olmadýðý ve derin iþkence izlerinin olduðu cansýz bedeninin bulunduðu
hatýrlatýlan açýklamada, devletin gözaltýnda
kayýplara karþý cezasýzlýk politikasýný sürdürdüðü ve “Bin operasyon yaptým” diyen 3 bin
köyü yakýp boþaltan, binlerce faili meçhul,
yüzlerce insanýn gözaltýnda kaybedilmesinden
sorumla olan Mehmet Aðar’a 5 yýl ceza verilip otel konforundaki bir cezaevinde 2 yýl kalacaðýna dikkat çekildi.
Eylemde Hasan Ocak’ýn aðabeyi Ali
Ocak, devletin 17 yýldýr taleplerini görmezden
geldiðini, Ergenekon davasýyla gizli tanýk ifadelerinin gündeme getirildiðini hatýrlatarak,
yalan beyanlarla kayýplarýn üzerinin örtülmeye
çalýþýldýðýný, hilelerle insanlarýn vicdanlarýnýn
karartýlmaya,
toplumun
kandýrýlmaya
çalýþýldýðýný ve buna karþý dikkatli olunmasý
gerektiðini belirtti.
Hüseyin Toraman’ýn annesi Hatice Toraman ise 20 yýldýr oðlunu aradýðýný, bir mezarýnýn bile olmadýðýný hatýrlatarak, Hüseyin
Toraman’ýn gözaltýna alýndýðýna þahitlik yapmak isteyenlerin tehdit edildiklerini açýkladý
ve “Oðlumu nereye attýlar? 20 senedir arýyorum. Bu katil devlet kulaklarýný kapatmýþ, duymak istemiyor. Benim oðlum Demirel
zamanýnda kayboldu, Mehmet Aðar da görevdeydi, Mehmet Aðar suçludur, baþ katildir”
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
dedi.
Mehmet Aðar’a verilen cezaya tepki gösteren Toraman “Ama adama o kadar güzel
göstermelik ceza verdiler ki... O benim oðlum
gibi nicelerinin canýna kýydý. Þimdi onu besleyecekler. Ýnsan öldüren insan 2 sene mi cezasýný çekiyor. Bu adaletsiz devlete senelerce
kin kusuyorum, nefret ediyorum” dedi.
Devlet yetkilileri ve Baþbakan’ýn adaletten bahsetmelerine de tepkisini dile getiren
Toraman “Bu devlet katilleri niye bulmuyor.
Katil devlet” diyerek sözlerini tamamladý.
19 Mayýs günü Galatasaray Lisesi
önünde 373. oturma eylemlerini gerçekleþtiren Cumartesi Anneleri, Rýdvan Karakoç ve
Hasan Ocak’ýn failerini sordular.
Basýn açýklamasýný okuyan Iþýl Kurt, 373.
buluþmalarýnda Rýdvan Karakoç davasýna dik-
kat çektiklerini, Rýdvan Karakoç polis tarafýndan arandýðý için eve gelemediðini, ailesi ile
telefonla haberleþebildiðini söyledi. Gazi Mahallesinde ailesinin evinde kalan Rýdvan Karakoç’un evinin polisler tarafýndan defalarca
basýldýðýný, “Rýdvan’ý bize getirin, yoksa gördüðümüz yerde öldürürüz” diye tehdit edildiklerini altýný çizen Kurt sözlerini þöyle
sürdürdü: “Rýdvan Karakoç, ailesini en son 20
Þubat 1995’te aradý. O tarihten sonra bir
daha kendisinden haber alýnamadý. Ardýndan
polislerin ev basmasý ve tehtidleri kesildi. Ailesi Savcýlýk ve Adli Týp Kurumu baþta olmak
üzere tüm mercilere baþvurdu. Her yerde
Rýdvan’ýn gözaltýna alýndýðý inkar edildi. Ailesi onu ararken Rýdvan’ýn telle boðularak öldürülmüþ bedeni Beykoz’da ormanlýk bir
alana atýlmýþtý. Bulunduðunda ayakkabý
baðcýklarý, kemeri yoktu, parmak izi alýndýðý
için parmak uçlarý mürekkepliydi. Elektrik
iþkencesinden týrnaklarý morarmýþ, filistin
askýsýndan koltukaltlarý yýrtýlmýþtý. Vücudu sigara yanýklarý ile doluydu. Tüm bulgulara raðmen Rýdvan’ýn iþkenceyle öldürüldüðünü
kanýtlamasýna raðmen ‘teröristlerin kendi
aralarýnda çýkan çatýþmada öldü’ diye lanse
edildi” dedi.
19
Yeni Evrede
Sokaklar
KAYPAKKAYA VE MAYIS SAVAÞÇILARI ANILDI
Ýstanbul: Ýbrahim Kaypakkaya, ve
Diyarbakýr Dörtler’i Ferhat Kutay, Eþref
Anyýk, Mahmut Zengin, Necmi Öner ile
Armenak Bakýrcýyan (Orhan Bakýr) ve
Haki Karer, ölümlerinin yýldönümünde
78’liler Giriþim tarafýndan Ýbrahim Kaypakkaya’nýn okuduðu okul önünde anýldý.
18 Mayýs günü saat 12.30’da Çapa
Anadolu Öðretmen Lisesi (Eski Çapa
Yüksek Öðretmen Okulu) önünde
78’liler Giriþimi adýna basýn açýklamasýný Yunus Bircan okudu. 18 Mayýs 1973
yýlýnda gördüðü iþkence sonucunda ölümsüzleþen Kaypakkaya’nýn ölümünden
9 yýl sonra 1982 yýlýnda Diyarbakýr Cezaevi’nde Kürt halkýnýn özverili devrimcileri Ferhat Kutay, Eþref Anyýk, Mahmut
Zengin ve Necmi Öner’in bedenlerini ateþe verdiklerini hatýrlattý.
Yine 18 Mayýs 1978 günü Kürt özgürlük hareketinin emekçi kiþilerinden olan ve aslýnda Türk olan enternasyonal
devrimci Haki Karer’in Antep’te pusuya
düþürüldüðünü ve Ýbrahim Kaypakkaya
ile ayný günde ölümsüzleþtiðini belirtti.
Bircan, Armenak Bakýrcýyan’ýn anýlmasý gereken bir baþka enternasyonalist
devrimci olduðunu, 1978’de Elazýð Karakoçan’da 13 Mayýs günü henüz yirmili yaþlarýnda iken bir eylem sýrasýnda
ölümsüzleþtiðini belirtti.
Bircan “Ýbrahim Kaypakkaya’yý unutmayalým, saygýyla, sevgiyle hatýrlayalým. Ferhatlar’ýn bugünleri de ýsýtan
ateþini karalým, su dökmeyelim ve onlarý
sevgiyle ve saygýyla analým. 18 Mayýs
1977’de bir provokatör tarafýndan katledilen enternasyonalist savaþçý Haki Karer’i sevgi ve saygýyla analým, ihaneti ise
unutmayalým. Orhan Bakýr/Armenak Bakýrcýyan’ý bu enternasyonalist devrimciyi
ve Ermeni kardeþliðini hep hatýrlayalým.
Tümümün aziz hatýralarý önünde saygýyla ve sevgiyle eðilelim” diyerek sözlerini
tamamladý.
19 Mayýs akþamý ise Taksim’de anma vardý. Taksim Tünel’de bir araya gelen
yüzlerce
kiþi,
ellerinde
Kaypakkaya’nýn Denizlerin, Sinanlarýn,
20
Mücadele Birliði
Mahirler’in Haki Karer ve Hasan Ocak’ýn resimlerini taþýdý. Toplanma anýndan itibaren sloganlar atýldý.
Eylem Kaypakkaya’nýn ölümsüzleþmesinin 39. yýldönümü nedeniyle Partizan, HDK Ýstanbul Kongresi, Alýnteri,
Yeni Dünya Ýçin Çaðrý, Devrimci Hareket, Munzur Çevre Derneði, Munzur
Kültür Derneði, Alibeyköy Dersimliler
Derneði, Dersim Gazetesi, Devrimci Demokratik Sendikal Birlik, Partizan Þehit
ve Tutsak Aileleri, YDK, YDG, Kýzýlbaþ
Dergisi, Nor Zartong, 2 Eylül Kültür ve
Dayanýþma Derneði, Gülsuyu-Gülensu
Dayanýþma Derneði, Yeni Dünya Gençliði, Avrupa Türkiyeli Ýþçiler Konfederasyonu
tarafýndan
Mayýs
ayýnda
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
ölümsüzleþen devrim savaþçýlarýný anma
çaðrýsýyla düzenlenirken Mücadele Birliði Platformu ve birçok kurum da destek
verdi.
Taksim Meydaný’na ulaþýldýðýnda
yürüyüþ çaðrýsýný yapan kurumlar adýna
basýn açýklamasýný Havali Mengi yaptý.
Mengi, devletin bugün de baskýya,
þiddete, imhaya ve savaþa dayanan politikalarýný ve uygulamalarýný sürdürürken
bir yandan da “yeni anayasa”, “demokratikleþme” söylemleriyle halklarý beklentiye sokmaya çalýþtýðýný söyledi.
Roboski’de 34 gencin katledilmesinin sorumlularýnýn açýða çýkarýlmadýðýný,
bir yandan her gün yeni ölüm haberlerinin alýndýðýný, en ufak bir hak ve özgürlük,
barýþ
talebine
tahammül
edilemeyerek öðrencilerin, yazarlarýn, avukatlarýn, siyasetçilerin, aydýnlarýn tutuklandýðýný, tecrit ve iþkenceye tabi
tutulduðunu hatýrlatan Mengi, “Devletin
hiçbir saldýrýsý ve tehdidi bizlerin katliamlara maruz býrakýlan halkýmýzý, devrimcileri ve gençlik önderlerini anmamýzý
engelleyemez. Bu anlayýþla bir kez daha
Kýzýldere’de katlediliþlerinin 40. yýlýnda
Mahir Çayan’la birlikte katledilen
ON’larý, idam edilerek katlediliþlerinin
40. yýldönümünde Deniz’leri, katlediliþinin 39. yýlýnda Ýbrahim Kaypakkaya’yý,
Sinan Cemgil ve arkadaþlarýný, Dörtler’i,
Haki Karer ve Hasan Ocak’ý saygýyla anýyoruz. ... Devrimcileri anmak ve sahiplenmek onurdur! Yaþasýn devrimci
dayanýþma” diyerek sözlerini tamamladý.
Açýklamanýn Kürtçe olarak okunmasýnýn ardýndan HDK adýna Mukaddes Erdoðdu Çelik “71 devrimci mirasý
hepimizin ortak mirasýdýr, ortak devrimci damarlarýmýzdýr. ... Onlar baþ eðmediler, geri dönmediler. Tüm dünya
halklarýnýn çýkarlarýndan baþka da çýkarlarý yoktu” dedi.
Partizan adýna söz alan Semal Gül ise “Devletin hiçbir saldýrýsý ve tehdidi
bizlerin katliamlara maruz býrakýlan halkýmýzý, önderlerimizi, sahiplenip ve anmamýzý engelleyemez. Devrim ve
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
komünizm mücadelesinde ölümsüzleþen
þehitlerimizi bir kez daha anýyoruz” dedi.
Konuþmalarýn ardýndan atýlan sloganlarla eylem sona erdi.
20 Mayýs günü Taksim Tünel Meydaný’nda “Ýbrahim Kaypakkaya’yý Savunmak Onurdur” diyerek Demokratik
Haklar Federasyonu tarafýndan bir anma
eylemi daha yapýldý. Sloganlar eþliðinde
yapýlan yürüyüþün ardýndan Taksim
Meydaný’nda basýn açýklamasý yapýldý.
Açýklamada “Ýbrahim Kaypakkaya’yý savunmak suç deðildir. Kaypakkaya’yý savunmak Suriye’de, Ýran’da ve
dünyanýn her tarafýnda emperyalist iþgale ve ilhaklara karþý mücadele etmektir.
Kürtlerin, Alevilerin ve diðer ezilen kesimlerin hak mücadelelerini ilerletmek
demektir” denildi.
Eyleme Mücadele Birliði, ADHK,
EHP, BDSP, Devrimci Hareket destek
verdi. Basýn açýklamasýndan sonra destekleyen kurumlar adýna da kýsa konuþmalar yapýldý. Sloganlarýn ardýndan
eylem sona erdi.
Ýzmir: 18 Mayýs Cuma günü Yakýnlarýný Kaybeden Ailelerle Yardýmlaþma,
Dayanýþma ve Kültür Derneði (YAKDER) ve Partizan tarafýndan bir anma yürüyüþü gerçekleþtirildi. Anma 18 Mayýs
1973 yýlýnda iþkencede katledilen Ýbrahim Kaypakkaya ve Kürt halkýnýn özgürlük savaþýnda ölümsüzleþenler için
yapýldý.
Saat 18.00’de Basmane Meydaný’nda toplanýlan anmada “Ýbrahim Kaypakkaya’yý Unutmadýk” pankartýnýn yaný
sýra “Agýre Bedane We Buye Ronahýya
Gele Kurd”, “Hun Bun Kulilken Meha
Gulane”, “Hun Bun Sterken Þeven Tari”
yazýlý, ölümsüzleþen savaþçýlarýn fotoðrafý bulunan pankartlar taþýndý. Kitle Basmane’den Eski Sümerbank önüne yolun
tek þeridini trafiðe kapatarak yürüdü.
Eski Sümerbank önüne gelindiðinde
tüm özgürlük ve devrim savaþçýlarý için
saygý duruþunda bulunuldu ve Partizan adýna basýn açýklamasý yapýldý. Açýklamada “Kýzýldere’de katlediliþlerinin 40
yýlýnda Mahir Çayan’la birlikte katledilen ON’larý; Ýdam edilerek katlediliþlerinin 40 yýlýnda Denizleri; Katlediliþinin 39
yýlýnda Ýbrahim Kaypakkaya’yý; Dörtler,
Haki Karer ve Hasan Ocak’ý anýyoruz. ...
Onlarý anmanýn iþçi ve emekçilere yönelik emek düþmaný politikalara onlarýn militan ruhuyla karþý çýkmak anlamýna
geldiðini bilerek anýyoruz. Onlarý anmanýn, Kürt halkýna yönelik imha, inkâr ve
katliamcý politikalara karþý mücadele etmek olduðunu bilerek anýyoruz” denildi.
YAK-DER tarafýndan yapýlan açýklamada “6 Mayýs’ýn 40 yýl dönümünde
Deniz, Hüseyin ve Yusuf Aslan’ýn þahsýnda tüm Mayýs þehitlerini minnetle anýyoruz. Mayýs ayý Kürt mücadelesi açýsýndan
da þehitler ayýdýr. Biz Mayýs’ý þehitler ayý olarak anýyoruz ” denildi.
Basýn açýklamasýnýn okunmasýnýn ardýndan Ýbrahim Kaypakkaya’nýn katledi-
Sokaklar
liþi ile ilgili kýsa bir tiyatro gösterimi yapýldý ve anma sloganlarla sona erdi. Anmaya Mücadele Birliði Platformu da
destek verdi.
Ayný gün saat 19.30’da Karþýyaka Ýzban duraðýnda bir araya gelen kitle “Ýbrahim
Kaypakkaya’yý
Savunmak
Onurdur!” pankartý açarak Ýskele’ye doðru yürüyüþe geçti.
Yürüyüþ boyunca ajitasyon konuþmalarý yapýlýrken ayrýca kitle sýk sýk “Ýbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür”,
“Ýbrahim Kaypakkaya’yý Savunmak Onurdur” sloganlarý atýldý.
Bugün ezilen milyonlarca emekçiye,
iþçiye, köylüye, kadýna, gençliðe, ezilen
Kürt ulusuna ve azýnlýklara, azýnlýk inançlara yönelik saldýrýlarýn azgýnca sürdürüldüðü ifade edilen açýklamada;
sermaye sýnýfýnýn bir taraftan “demokrasi” ve “özgürlük” havarisi kesildiði, diðer taraftan en küçük demokratik hakký
dahi “terör suçu” saydýðý; son iki yýl içerisinde 6500 Kürt siyasetçinin, aydýnýn,
yazarýn, sanatçýnýn Kürtlerin demokratik
hak ve taleplerini savunduklarý için
‘KCK üyesi olmak’ gerekçesiyle terörist
ilan edildiðinin ve tutuklandýðýnýn altý çizildi.
BDSP, Devrimci Hareket, Emek ve
Özgürlük Cephesi, Mücadele Birliði, Barikat, ÝHD, Aktepe Dersimliler Derneði,
Menemen Dersimliler Derneði, Menemen Nazým Hikmet Kültür Merkezi, Çiðli Pir Sultan Abdal eyleme destek
verirken eylem sloganlarla bitirildi.
TUTSAK GAZETECÝLER SIRALAMASINDA ÝLK BEÞ
Ýnsan Haklarý Derneði Cezaevi Komisyonu tarafýndan her hafta düzenlenen oturma eylemlerinden biri yine Taksim Tramvay
Duraðýnda tutuklu gazeteciler için gerçekleþtirildi.
12 Mayýs günü saat 18.00’da Taksim duraðýnda toplanan ÝHD cezaevi komisyonu “Tecrit Öldürüyor, F tipi Hapishaneler Kapatýlsýn” pankartý açtýlar ve “Hücreler Öldürür Hücreleri Kapatýn”, “Tutuklu Gazeteciler Serbest Býrakýlsýn” sloganlarýný atýlar.
ÝHD Cezaevi Komisyonu adýna basýn açýklamasýný okuyan Kemal Toraman; Sýnýr Tanýmayan Gazeteciler Örgütü’nün 2012 yýlý raporuna göre Türkiye, Ýran, Eritre, Çin ve Suriye ile birlikte en fazla gazetecinin hapiste olduðu ülkeler sýralamasýnda
ilk 5’te yer aldýðýný söyledi. Toraman bugün ise 107 gazetecinin hapishane duvarlarý arkasýnda olduðunu hatýrlatarak, tutuklanan gazetecilerin, halkýn doðru haber alma
hakkýna, basýn özgürlüðüne sahip çýktýlarý için cezaevinde olduklarýnýn altýný çizdi.
Toraman; “Onlarca gazetecinin iþlerine muhalif düþüncelerinden ötürü son verilmiþ durumda. Gazeteciler, sansür baskýsý, davalar ve para cezalarý, tutuklanma
ve iþsiz kalma tehdidi altýnda mesleklerini sürdürmeye çalýþýyorlar” dedi.
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
21
Sokaklar
“ T ü m B a s k ý l a r a Ra ð m e n
An takya’ da Ç alý þ mal arým ý z Sür üyor Sürecek”
Ýþçi sýnýfý, 2012 1 Mayýs’ýný tüm dünyada geliþen ve büyüyen devrimci dalgayla karþýlýyor; Türkiye ve Kürdistan’da da faþizme, sömürüye ve kapitalizme karþý isyan ve ayaklanma eðilimi içindeler.
Böyle bir süreçte sermaye, yaklaþan 1 Mayýs ve 6 Mayýs çalýþmalarýný sekteye uðratmak için ellerinden geleni yapmaya çalýþýyor.
Antakya’da hýzla çalýþmalarýný yapan Leninistler’i engellemek için 27 Nisan günü polisler, Hatay Samandað ilçesinde çalýþma yapan iki genç yoldaþýmýzý gözaltýna aldýlar. Saatlerce gözaltýnda tutarak kimseyle görüþtürülmeyen gençler, gece geç saatlere kadar tutulup
savcý karþýsýna çýkarýldý ve yoldaþlarýmýz hakkýnda soruþturma baþlatýldý. Ayný gün içerisinde Antakya merkezde çalýþma yapan bir arkadaþýmýzý da saatlerce gözaltýnda tutarak 3 bin
lira para cezasý kesip serbest býraktýlar.
5 Mayýs günü de Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarý Halkýn Denizi Denizleþen Halkla mitinginin çalýþmasýný yaparken Samandað’da gözaltýna alýndý; saatlerce gözaltýnda tutulup
para cezasý kesildi.
Devletin Antakya Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne dönük saldýrýlarýný hepimiz hatýrlýyoruz.
Bugün Hatay halkýnýn biriktirdiði öfke, kin ve tedirginlik gün be gün artmakta. Çünkü yaný baþlarýnda “Suriye savaþý baþlarsa ne yaparýz”ýn tedirginliði var, insanlarýn bir çoðu önlem almaktan bahsediyorlar, halktan bir çoðu ile sohbet ettiðimizde, silahlanmak gerektiðini
söylüyorlar…
Bugün Antakya halkýnýn gün gün artan öfkesi, tedirginliði gözle görülebiliyor, ama
kendini içten bir yiyiþ de var. Savaþ baþlarsa ne yaparýz düþüncesi, en apolitik insaný bile politikleþtirmiþ durumda. Panellere, söyleþilere, basýn açýklamalarýna, sokak eylemlerine katýlým artmakta. Bugüne kadar bir çok reformist oportünist hareket, çok rahat çalýþmalarýný
yaparken, politikalarýný Hatay halkýna götürürken, neden faþizm Leninistler’i engellemeye
çalýþýyor?
Çünkü Leninistler; “savaþa ‘HAYIR’ demek yeterli deðildir” diyor, “Irak savaþý öncesini hatýrlayalým” diyor. Milyonlarýn sokaklara inip savaþ istemiyoruz dediðini, ama emperyalistlerin yapacaðý savaþý engellemediðini gördüler. Leninistler “halk komitelerini
oluþturalým” diyor; eðer ki bir savaþ çýkacaksa bu savaþ haklýlarýn çýkarýna olacak bir savaþ
deðildir, bu savaþ burjuvazinin, kapitalizm, emperyalizmin çýkarýna olacak bir savaþ, emekçi halklara can, gözyaþý ve açýk kýyýmdan baþka bir þey getirmeyecek... Öyle bir savaþ karþýsýnda yapmamýz gereken halk komitelerini oluþturmak ve bizleri savaþa gönderenlere karþý
burjuva iktidara, sermayeye karþý savaþýp emekçilerin iktidarýný kurmak olacak.
Ýþte burjuvazi, bu gerçek politikanýn kendisinin sonunu getireceðini bildiði için Leninistler’e saldýrýyor, bu politikanýn emekçilerde hayat bulacaðýný bildiði için engellemeye çalýþýyor. Ama bizleri yýldýrmadýlar, yýldýramazlar. Leninistler gün gün gösterdikleri yolda
kararlý yürüyorlar. Yaþam Bizden Yana...
Polisin Yönlendirmeleri Devam Ediyor
Antakya Terörle Mücadele Þubesi, artýk Antakya Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne baský kurabilmek için yeni uygulamasý, dernek defterimizi ve derneðin yasal iþlemlerini incelemek
oldu.
Antakya Ýl Dernekler Müdürlüðü 1 Mayýs Cuma günü Ayýþýðý Sanat Merkezi’ni arayarak, Karar Defteri’mizi incelemek istediklerini söylediler. Sabah Dernekler Masasý’na görüþmeye gittiðimizde ne olduðunu anlamaya çalýþtýk. Memurlar bize “yer bildirimi
deðiþikliði” yapmadýðýmýzý, eðer “bildirim kararý” alýnmamýþsa ceza keseceklerini söylediler.
Biz de “yer deðiþikliði bildirimi kararý” aldýðýmýzý ve iþlemler için daha zamanýmýzýn
olduðunu söyledik. Onlar da deftere bakýp zamanýmýzýn olduðunu gördüler. Ama “neden inceleme gereði duydunuz” dediðimizde, Terörle Mücadele Þubesinin tuttuðu tutanaðý göstermeleri üzerine, bunun onlarýn yönlendirmesi olduðunu gördük.
UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA!
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!
Antakya Ayýþýðý Sanat Merkezi
22
211. Sayý / 23 Mayıs - 6 Haziran 2012
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
TÜRKÜLERÝ YAPANLAR, YASALARI
YAPANLARDAN GÜÇLÜDÜR
Dersim’de 10. Munzur Kültür ve Doða
Festivali’nin Hozat ilçesinde yapýlan festivalde Pýnar Aydýnlar ile Grup Munzur üyelerinden Özlem Gerçek ve Ercan Duman’a,
söyledikleri “Ýbrahime Aðýt”, “Kýrmýzýgül”,
“Ali Haydarým”, “Kýzýldere” türküleri nedeniyle 3. Aðýr Ceza Mahkemesi tarafýndan dava açýldý.
16 Mayýs günü TMMOB binasýnda yapýlan basýn açýklamasýna Erdoðan Emir, Mercan
Erzincan, Erdal Erzincan, Tolga Sað, Aydýn
Öztürk, Mehmet Ekici, Yasemin Göksu, Grup
Munzur, Þenol Akdað, Doðan Çelik, Kutsal
Evcimen, Tolga Sað ve Dersim’den belediye
baþkanlarý katýldý.
Pýnar Aydýnlar (Sað)’ýn avukatý Meral
Hanbayat yaptýðý konuþmada, iddianamede en
dikkat çekici noktanýn, “Dersim’de bütün ‘terör’ örgütlerinin faaliyetlerinin yoðun olmasý
ve dinleyici kitle arasýnda genç yaþtakilerin
çok olmasý, örgüte katýlma iradesini güçlendireceði göz önüne alýndýðýnda sanýklarýn eyleminin Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nin
koruduðu fikir özgürlüðü kapsamýnda deðerlendirilmesi söz konusu deðildir...” ifadesinin
yer aldýðý kýsým olduðunu belirtti. Hanbayat,
“Bundan dolayý Pýnar Aydýnlar (Sað) ile Grup
Munzur üyelerinden Özlem Gerçek ve Ercan
Duman da gençleri suç iþlemeye azmettiren kiþiler olarak görülüyor” dedi.
Ve açýlan bu davanýn, 39 önce Kaypakkaya’ya yapýlan aðýr iþkencelerin, Kýzýldere’de
katledilenlere ve Ali Haydar Yýldýz’a yönelik
yargýsýz infazlarýn bugün de devam ettiðinin
göstergesi olduðunu söyledi.
Pýnar Aydýnlar (Sað) da yaptýðý konuþmada; “öylesine çeliþkilerle, yalanlarla dolu bir
süreçten geçiyoruz. Bugün burada olma sebebimiz yalnýzca okuduðumuz türküler deðil, bu
türkülerdeki tarihsel gerçekçiliktir” dedi. Aydýnlar; konuþmasýnýn devamýnda, “Unutulmamalýdýr ki, bir ülkenin türkülerini yapanlar,
yasalarýný yapanlardan daha güçlüdür” dedi.
Ardýndan sanatçý ve belediye baþkanlarýnýn kýsa konuþmalar yaptýðý açýklamayý, aralarýnda
Mücadele Birliði’nin de bulunduðu bir çok
devrimci örgüt, dernek, alevi kurumu, siyasi
parti destekledi.

Benzer belgeler

Tam sayfa faks yazdırma

Tam sayfa faks yazdırma çarpýþmadan geçecektir. Sert ve yoðun-devrimci bir süreçten geçmeden zafere ulaþýlamayacaðý açýk. Devrimci iþçi sýnýfý, bunun bilinciyle hareket ediyor. Kapitalizmin baskýsý altýnda olan toplumun g...

Detaylı