“Ölüm Eşiği Deneyimleri”ne açıklama

Transkript

“Ölüm Eşiği Deneyimleri”ne açıklama
Ölümden dönenlerin anlattıkları hikayelerde sık rastlanan bir motif, tünel sonundaki ışığa yürümek.
“Ölüm Eşiği Deneyimleri”ne açıklama
Ölümün kıyısından dönen bazı kişilerin aktardığı sıradışı zihinsel deneyimlerin sırrı,
kanın kimyasında ya da rutin çalışma altyapılarındaki ani değişmelere vücut sistemlerinin
verdiği tepkilerde gizli olabilir.
Amerikalı bir nöroloji profesörü ile, Slovenyalı bir grup araştırmacının kalp krizi geçirip
ölümden dönen hastalar üzerinde yaptığı ayrı çalışmalar, tıp ve psikoloji literatüründe
“ölüm eşiği deneyimi” olarak adlandırılan “yaşamın film gibi akması”, “büyük mutluluk
hissi” “yüce kişilerle konuşma” “ölmüşler dahil tanıdık ve yakınlarının başucunda
toplanmaları”gibi zihinsel deneyimlerinin, beyne kan akışının azalması, retina çökmesi,
REM uykusu, kanda yükselen karbondioksit düzeyleri gibi fizyolojik nedenlerden
kaynaklanabileceğini gösterdi.
Ölüm eşiği deneyimleri, nedenleri ve mekanizması fazla bilinmeyen, ancak, kalp krizi
geçirdikten sonra yaşama dönen hastaların birçoğunca rapor edilen bir olgu. Bir tanıma
göre bunlar, ölüme çok yaklaşan ya da yoğun fiziksel ve duygusal tehlike durumlarında
yaşanan ve gerçekliğin ötesine geçme ya da mistik karşılaşmalar gibi motifler içeren
deneyimler. Bunlarda hızlanmış düşünce süreçleri, “yaşamın sinema şeridi gibi akması”
gibi bilişsel; huzur ve sevinç gibi duygusal; ya da mistik varlıklarla ya da ölmüş kişilerle
karşılaşmalar gibisinden gerçeklik ötesi bileşenler olabiliyor.
Ölüm eşiği deneyimlerinin
mekanizmalarıyla ilgili çeşitli teoriler
öne sürülmüş bulunsa da, bunların
hiçbiri bu olguyu tam olarak
açıklayabilmiş değil. Fizyolojik teoriler,
ölüm eşiği deneyimlerini ölüm sürecine
eşlik eden fizyolojik süreçlerin bir
parçası olarak görüyor. Bu açıklamaya
göre bu deneyimler, oksijensiz kalma,
kanda karbondioksit artışı, endorfin,
serotonin, ketamin düzeyleri, beynin
Kalp krizi gibi travmatik deneyimlere vücudun fizyolojik
tepkileri, ölüm eşiği deneyimlerinin kaynağı olarak görülüyor.
şakak lobunun ya da duygularla ilişkili
limbik sistemin anormal çalışması gibi
faktörlerce tetikleniyor.
Psikolojik teoriler, ölüm eşiği deneyimlerini olaylar arasında bağların kopması, kişilikten
soyutlanma, doğum anılarının canlanması ile açıklamaya çalışıyor.
Gerçeklik ötesi teoriler ise bu deneyimleri ölümden sonra yaşamın ve bedenden ayrı bir
varlık olarak ruhun kanıtları olarak görüyor.
Zalika Klemenc-Ketis yönetimindeki
Slovenyalı araştırmacılar, hastane dışında kalp
krizi geçirip yaşama geri döndükten sonra
hastanelerde yoğun bakıma alınan 52 hasta ile
yüz yüze görüşmeler yapmışlar, hastalara
kimliklerinin gizli tutulacağı hususunda
güvence verildikten sonra, kendilerine
sözkonusu deneyimleri yaşayıp yaşamadıkları
sorulmuş. Yaşanan deneyimlerin varlığı ve
şiddetini ortaya koymak üzere tasarlanmış
“Greyson Ölüm Eşiği Deneyimleri Skalası”
adlı bir anket de hastalara doldurtulmuş.
Araştırmacılar ayrıca görüşmede hastaların
cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, dini inançları, ve
kalp krizi öncesinde ve sonrasında ölümden
duydukları korkunun derecesi gibi verileri,
hastane dosyalarından da aldıkları ilaçlar,
yaşama döndürülüş süreleri, kan değerleri vb.
detayları toplamışlar.
Veriler üzerinde yapılan çalışma, 52
hastadan 11’inin, yani yaklaşık beşte
birinin ölüm eşiği deneyimi yaşadığını ortaya
koymuş.
Bazı insanlarda uykunun vücudun felç olduğu REM
evresi uyanıkken de ortaya çıkıp sanrılara yol
açabiliyor.
Araştırmacıların vardığı sonuç, yaş, cinsiyet, inanç, eğitim, ölüm korkusu vb. etkilerden
bağımsız olarak kriz öncesi ve sırasında kandaki karbondioksit gazı düzeyinin
yüksekliğinin başat rol oynadığı. Kan serumundaki potasyum düzeyinin görece
düşüklüğünün de kısmi bir etkisi gözlenmiş. Ayrıca bu deneyimleri daha önce de yaşamış
kişilerin aynı deneyimlere yatkınlığı da bir başka bulgu.
Araştırmacılara
göre sonuçlar,
karbondioksitin
beyindeki asitbaz dengesini
bozması ve
bozulan dengenin
parlak ışınlar,
hayaller, vücut
dışına çıkma
hatta gerçeğin
ötesine geçme
duyguları gibi
deneyimleri
tetiklemesiyle
açıklanabiliyor.
Ölmüş yakınlar ve tanıdıklarla bir araya gelmek de sıkça belirtilen bir deneyim.
Ölüm eşiği
deneyimleri üzerinde 30 yıl çalışmış olan Kentucky Üniversitesi (ABD) nöroloji
profesörü Kevin Nelson’a göre de bunlar, ölüme yaklaşmanın beynin ve duyu
organlarımızın işleyişinde meydana getirdiği bazı
etkilerden kaynaklanıyor.
Amerikalı uzman, uykunun REM (rapid eye movements –
hızlı göz hareketleri) diye adlandırılan bir evresinin
rolüne vurgu yapıyor. Bu, uykunun en çok rüya
gördüğümüz bölümü. Bu evrede göz, kalp ve nefes
almamız için gerekli olan diyafram kasları dışında uyuyan
birey bir “felç” durumu yaşıyor. Bunun kişilerin
rüyalarını “uygularken” kendilerine zarar vermemeleri
için (ağaçlarda yaşayan ilk insansı atalar zamanında)
kazanılmış evrimsel bir özellik olduğu düşünülüyor.
Vücudundan dışarı çıkma duygusu, cerrahi
müdahale sırasındaki elektrik şoklarıyla
tetiklenebiliyor.
Prof. Nelson, bazı insanların “REM tetiklenmesi” denen bir duruma, başkalarına göre
daha yatkın olduğunu düşünüyor. Bu duruma giren bir insanda REM evresine eşlik eden
felç, uyanıkken ve çoğu kez çok canlı sanrıların eşliğiyle geliyor. Ölüm eşiği deneyimi
yaşadığını söyleyen 55 kişiyi inceleyen Prof. Nelson, bunlardan yüzde 60’ının daha önce
REM te6tiklenmesi olgusu yaşamış olduklarını belirlemişbir. Araştırmacıya göre, ölüm
eşiği deneyimi yaşamış kişilerin beyinleri, REM uykusundan uyanıklığa geçmek yerine,
bu iki durumu iç içe geçiriyor. Bu da kişiyi profesörün “bilincin uç bölgeleri” dediği bir
alana taşıyor. Prof. Nelson, “birçok kimse, REM ya da uyanıklık durumuna geçmeden
önce, birkaç saniye ya da dakika için bu kararsız uç bölgeye dalıyor ve burada felç,
ışıklar, sanrılar ve rüyalarla karşı karşıya bulabiliyor. Kalp krizi gibi bir travma sırasında
dalınabilecek bu uç bölge, ölüm eşiği deneyimi diye tanımladığımız çoğu şeyi
açıklayabilir” diyor.
Işık, tünel, ruhâni
karşılaşmalar, kendini
vücudunun dışına
çıkmış görme gibi
sıkça anlatılan
deneyimlere gelince,
Prof. Nelson bunları
beyne giden kanda bir
azalma meydana
gelmesiyle açıklıyor.
Normalde kalbin
pompaladığı kanın
Kendi ölümünü yaşamak duygusu, REM uykusu sırasında vücudun felç
olmasından kaynaklanıyor.
yüzde 20’si beyne
giderken, bu miktarın
üçte bire inmesi halinde beyin 10-20 saniye sonra bilinç yitimine uğruyor. Gerçi, kandaki
bu azalma saatlerce sürse dahi beyin bir zarar görmüyor, ama bu süre içinde kişi bilinçli
ve bilinçsiz durumlar arasında gidip gidip gelebiliyor.Ölüm eşiği deneyimleri sırasında
beyinde olup bitenlerin büyük kısmı da, ister uzun, ister kısa sürsün, bu azalan kan
akımına tepkiden kaynaklanıyor.
Kan baştan boşalırken, bilinç yitirilmeden hemen önce ilk önce gözde, görüntüyü elektrik
sinyallerine çevirerek görme siniri aracılığıyla beyne ileten retina tabakası devreden
çıkar. Bu çıkış, dışarıdan içeriye doğru olduğu için, karakteristik tünel görünümü ortaya
çıkıyor. Tünelin ucundaki ışık da, kan baştan boşalırken beynin algılayıp tanıyabileceği
tek şey olan hastanenin acil servisindeki güçlü ışık olabileceği gibi, beynin görme
korteksini harekete geçirdiği bilinen REM sistemi, ışığı beynin içinde üretiliyor olabilir.
İnsanların, kendilerini tünel
içinde yürüyor görmelerinin
sırrıysa, beynin, “vücut dışına
çıkma” deneyimleriyle ilintili
olan temporoparyetel (şakak)
bölgesinin, hareket
duygumuzdan sorumlu olan
bölgeyle kapı komşusu olması.
Normalde REM uykusu
sırasında bu bölgenin kapalı
olması gerekirken, bazen kapı
açık kalıyor ve REM evresine
geçilirken beyin bir hareket
duygusu yaşıyor.
Peki, kendi vücudunun dışına
çıkma ve ölmüşlük duygusu?
Ölmüşlük duygusunun
kaynağı, uykudaki kişilerin
REM evresi sırasında
kaslarının felce uğraması.
Vücut dışına çıkma ise,
genelde kalp krizi sırasında
yapılan tıbbi müdahale
kapsamında uygulanan elektrik
şoklarının etkisine bağlanıyor.
Ölüm eşiği deneyimlerindeki mutluluk duygusunu, beynin kriz
durumlarında salgılattığı rahatlatıcı kimyasallar sağlıyor.
Ölüm eşiği deneyimi
hikâyelerinin ortak motiflerinden biri olan, derin mutluluk duygusunun kaynağıysa,
beynin ödül sistemi. Beyin, büyük kriz durumlarında vücudun bir rahatlama ve hoşnutluk
duygusu ortaya çıkaran kimyasallar salgılamasını sağlıyor.
Raşit Gürdilek
KAYNAKLAR:
“The effect of carbon dioxide on near-death experiences in out-of-hospital cardiac arrest
survivors: a prospective observational study”, Klemenc-Ketis, Z. Vd, 7 Nisan 2010-04-08
“Carbon dioxide may explain ‘near death experiences’”, BioMedCentral, 7 Nisan 2010
“Tunnels of light. Meeting with dead loved ones... the truth about near-death
experiences”, Mail.on Sunday, 9 Mayıs 2011
ETİKETLER: ölüm, psikoloji, ölüm eşiği deneyimleri, mistik, karbondioksit, kalp krizi.

Benzer belgeler