özgürlük - Sosyalist Barikat

Transkript

özgürlük - Sosyalist Barikat
Karataþ
Cezaevinde
Saldýrý ve
Direniþ
Madenciysen
Mezar Bile
Fazla...
2. Sayfa
Tekel Ýþçilerine
Sendikacý
Saldýrýsý
Dilimiz
Varlýðýmýzdýr!
7. Sayfa
9. Sayfa
5. Sayfa
emek özgürlük
ve
ÖZGÜR ÜLKE ÝNSANCA BÝR YAÞAM ÝÇÝN HALKIN SESÝ ÖZEL SAYI: 6
[email protected]
75 Krþ 7 Aralýk 2010
Yeni Bir Seçim Dönemi ve Yalan Rüzgarlarý Geliyor
Aydýnlýk Bir Gelecek
HAKKIMIZDIR
Daha ne kaldý ki þunun þurasýnda,
iki üç ay sonra seçim havasý meydanlarda esmeye baþlayacak. Hatta þimdiden yalan rüzgarlarýnýn esintileri
hissediliyor.
Referandumun bir bardak suda
koparýlan fýrtýnasý yeni dinmiþken,
þimdi de yeni bir furya ile yine kulaklarýmýz patlayacak, kafamýz ütülenecek. Bir yandan kýlýçlar çekiliyor, diðer
yandan kömür ve makarna stoklarý
yenileniyor…
Doðrusunu söylemek ve hakkýný
teslim etmek gerekirse, Türkiye tarihi,
þimdiye dek bir sürü iþbirlikçi politikacý gördü, hepsi de elbette bizi kandýrmak için bol bol yalanlar söylediler ama bu iktidar kadar kýlýktan kýlýða giren ve kendini pazarlayanýný hiç görmedi. Bir yanda Meclis kürsüsünde
gözyaþý selleri, diðer yanda cezaevlerinde göz göre göre ölüme terk edilen
tutsaklar; bir yanda özgürlük nutuklarý, diðer yanda yeni baský yasalarýnýn
hazýrlýðý; bir yanda “tarihi fýrsat” laflarý, diðer yanda Kürtçe’yi bir dil olarak
bile kabul etmeyen mahkeme heyetleri… Her þey büyük bir yalan girdabýnýn içinde döne döne aklýmýzý, fikrimizi dibe, çürümeye doðru çekiyor.
Siyasi Gücün Zirvesi
Diðer yanda ise bir baþka aldatma
dalgasý emekçilerin üstüne üstüne
geliyor. Sekiz yýldýr AKP iktidarýnýn
uygulamalarýndan ve hizmetinden
Devamý 3. Sayfada
Emperyalistlere
Kalkan Olmayacaðýz!
NATO Zirvesi Sonuçlandý:
ABD emperyalizminin NATO aracýlýðýyla
ortadoðu halklarýna dayattýðý ve Türkiye’nin
en önemli rolü üslendiði “Füze Kalkaný” projesi, Adana’da düzenlenen bir yürüyüþle protesto edildi.
Adana’da 28.11.2010 tarihinde saat
13:00’da sendikalar ve kitle örgütleri tarafýndan ‘’füze kalkanlarýný protesto’’ etmek amacýyla Uður Mumcu meydanýndan AKP il binsýnýn önüne kadar bir protesto yürüyüþü gerçekleþtirildi. Protesto eyleminde “1949’da
ABD’nin sosyalizmin dünya üzerinde yayýlmasýný engellemek için kurduðu NATO, girdiði her ülke ve bölgenin
insanlarýna kan ve gözyaþý yaþatmýþtýr. ABD ve Avrupalý emperyalistler, enerji ve hammadde kaynaklarýnýn kontrolü için Irak, Afganistan
ve Ýran’a diz çöktürmek istiyorlar. Füze Kalkaný da bu planýn bir parçasýdýr. Füze kalkaný projesinin gerçek amacý, Ortadoðu’dan
ABD’ye, Ýngiltere’ye, Ýsrail’e yönelik füze saldýrýlarýnýn hedefine ulaþmadan havada imha edilmesi” olduðu belirtildi.
Türkiye tarihi anti-emperyalist mücadele deneyimleriyle doludur.
Ülkeyi yönetenler dün olduðu gibi bugün de emperyalist çýkarlara
Devamý 7. Sayfada
Portekiz’de
Genel
Grev
Yunanistan
Ýrlanda
Ýngiltere
Hollanda
Fransa
Avrupa
Durulmuyor
Arif Damar’ý
Yitirdik
Þiir Dolusu
Bir Yürek
Sustu...
11. Sayfa
Demokrasi Masallarý Birbirini Ýzlerken...
Aleviler Zorunlu Din Dersine Karþý Alanlarda
10. Sayfa
Yüzyýllardýr süren katliamlara, asimilasyona karþý, 12 Eylül
sonrasýnda zorunlu hale getirilen din derslerine karþý, cem
evlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmemesine karþý aleviler
bu kez de seslerini yurdun çeþitli yerlerinde yaptýklarý 24 saatlik oturma eylemleriyle duyurmaya çalýþtý.
Devamý 7. Sayfada
HALKIN GÜNDEMÝ
Kalkan Ýhalesi Türkiye'de Kaldý
Halklarý Birbirine Kýrdýracaklar!
Geçtiðimiz günlerde alavere dalavere derken NATO üyeleri ve tabii ki onlarýn en heveslisi olan Türkiye, Ýran’a karþý füze kalkaný projesi üzerinde anlaþtýlar. Daha doðrusu,
ABD’nin Nobel ödüllü baþkaný, “barýþ güvercini” Obama
kendi elindeki planý herkese dayattý ve kabul ettirdi.
“Füze kalkaný” denilince 1980’lerdeki Reagan’ýn meþhur “Yýldýz Savaþlarý” projesi akla geliyor; yine bir “korkunç”
düþman (bu defa Ýran) yine bir paranoyak histeri dalgasý…
Herkes biliyor, kimse de gizlemek gereðini duymuyor zaten; Ýran’a dönük linç gösterisi öyle gerçek bir tehlikeden
kaynaklanmýyor. Irak’ýn iþgalinden yýllar sonra “aslýnda tehlike yoktu ama…” diye itiraflarda bulunan Amerikan yöneticileri, þimdi de bir “nükleer tehdit” hayaleti yaratýyorlar;
bir yandan Kore Demokratik Cumhuriyeti’ni kýþkýrtýyorlar,
diðer yandan Ýran’ý tahrik ediyorlar, Ýsrail’in ve bizzat kendisinin çevirdikleri nükleer dolaplarý da dünyaya unutturmaya çalýþýyorlar.
Herkes biliyor ki, asýl mesele, emperyalist dünya için Ýran’ýn bir tehlike deðil ama çýban olmasýdýr. Ne dini düþünceler, ne anti-semitizm, onlarýn derdi deðildir. En koyu gerici rejimi uygulayan Suudiler ABD için hiçbir zaman sorun
olmamýþ, hatta bölgedeki en sadýk uþaklar olmuþlardýr.
Diðer yanda, uyuþturucu tüccarlarýndan ve CIA ajanlarýndan kurulu kukla Afgan hükümeti, ya da Irak’ýn onursuz uþaklarý aslýnda emperyalistler için bir çöp kutusu kadar
bile anlam ifade etmemektedir. Çadýr tiyatrosunun kendini jön zanneden oyuncusu Karzai de, üç kuruþluk itibarý olmayan Maliki de ne kadar onursuz bir figüranlýk yaptýklarýnýn farkýndadýrlar.
Devamý 2. Sayfada
2
ÝNSANLIK ONURU
HALKIN GÜNDEMÝ
Asýl mesele, bölgeye yönelik planlar içinde
çatlak ses çýkaran bir tarafýn olmamasýdýr. Ortadoðu orkestrasý içinde Ýran, sürekli olarak yanlýþ
nota basan, sorun çýkaran bir uçtur, en azýndan
genel algý budur. Sorun olan, “amele kýlýklý” bu
anti-semitik gericinin genel olarak dünya halklarýnýn gözünde bir dikbaþlýlýk imgesi yaratmasýdýr. Ayný yerden bakýlýnca görülür ki, aslýnda Kore de emperyalist dünya için fiziki olarak bir
problem deðildir. Ama orada da sisteme entegre olmamakta ýsrar eden bir inatçýlýk vardýr.
Üstelik ortada ciddi bir savaþ tehlikesi de
yoktur. Herkesin, en baþta da Pentagon generallerinin bildiði gibi, Ýran’da iþler hiç de öyle kolay deðildir. Burada esas olan gerilimin týrmandýrýlmasý, genel bir baský ortamýnýn yaratýlmasý
ve “düþman” imgesinin de saðlam tutulmasýdýr.
Bütün bu büyük oyunlarýn arasýnda Türkiye’nin iþbirlikçi yöneticilerinin ucuz demagojilerinin, “ülke çýkarlarý” edebiyatýnýn hiçbir hükmü
yoktur. ABD yönetiminin geçen gün hiç sözünü
sakýnmadan açýkça herkese hatýrlattýðý gibi NATO kimlerden oluþursa oluþsun sistemin tetiði
ABD’nin elinde olacaktýr; bunun tartýþmasý bile
anlamsýzdýr.
Önceki hafta seçim mitinglerini Lübnan’dan
baþlatan Tayyip Erdoðan da bu gerçeði bilmektedir. Türkiye-Ýsrail arasýndaki ticari iliþkilerin
zirve yaptýðý bir dönemde atýlan nutuklarýn sahte olduðu kesindir ama öte yandan da önemlidir.
Önemlidir, çünkü Ortadoðu’daki yeni düzen
içersinde ABD için AKP’in yüklendiði özel bir rol
vardýr. Ýsrail, her zaman bölgedeki temel müttefiktir ama zývanadan çýkýp duran fanatik Siyonist
hükümetlerle bu bölgede emperyalistlerin fazla
rol oynama þansý yoktur. AKP’nin ikide birde
yaptýðý çýkýþlar bu yüzden sadece Türkiye’deki
emekçi kitleleri kandýrmaya yönelik deðildir. Artýk herkes de biliyor ki, ABD yönetimi, fanatik Siyonist hükümetler iþi abartýp bölgedeki planlarý
bozacak kadar ileri gittiðinde, onlarý Türkiye ile
azarlamayý tercih etmekte, böylece diðer yandan da Ortadoðu’da yeni bir jönü parlatmaktadýr. Ortadoðu kentlerinde posterleri asýlan
Tayyip, yeni emperyalist planlar ve taþeron iþler
için, avantajdýr ve bunu bilen ABD kurmaylarý
bu sahte çýkýþlarý hiç de huzursuzlukla karþýlamamaktadýrlar.
Eksen kaymasý dedikleri þey, yani Türkiye’nin
bölgede daha aktif bir rol üstlenmesi, bir koçbaþý gibi bölgede rol oynamasýdýr. Aslýnda kayan eksen deðil, bizim gözümüzdür. CIA ajaný
cemaat liderlerinin de desteðini arkasýna alan
AKP iktidarý, tarihte görülmemiþ ölçüde emperyalizme baðýmlý bir yönetimdir. Bunun iyi bir þey
olduðu, Türkiye’nin artýk bölgede “sözü geçen”
bir ülke olduðu yolundaki hükümet propagandasý ise kompleksli bir yalan fýrtýnasýdýr. Olan þey,
taþeronluktur ve doðal olarak her taþeron gibi
AKP iktidarý da bu durumun tadýný çýkarmakta,
nimetlerinden faydalanmaktadýr.
Bilindiði gibi uzun süredir emperyalizm, krizsiz,
sütliman bir dünya ve bölge planýyla iþlerini görmemektedir. Temel politikasý kargaþa içersinde
krizi yönetme ve bu arada kilit noktalarýný elinde
tutma politikasýdýr. Bu anlamda, emperyalistlerin kendi aralarýndaki itiþ-kakýþýyla da beslenen
bu kurtlar sofrasý manzarasý esasen genel çýkarlarýn dýþýnda deðildir.
Ve bu sofrada, þimdilik tercih edilen en uygun garson, Tayyip’ten baþkasý deðildir.
Bu, kirli bir oyundur. Ýran’a ve bölgeye yönelik bu kirli emperyalist oyuna karþý çýkmak, her emekçinin görevidir. Türkler, Kürtler, Araplar, Farslar… bölgenin bütün halklarýnýn çýkarý, emperyalist güçlerin bölgeden defedilmesi ve bir
sosyalist halklar federasyonunun kurulmasýdýr.
Bunun dýþýndaki hiçbir seçenek Ortadoðu halklarýna özgürlük ve mutluluk getirmeyecektir.
emek ve özgürlük
Nurettin Soysal Serbest Býrakýldý
Uzun süredir Lenf kanseri tedavisi
gören Nurettin Soysal 13 Kasým günü
serbest býrakýldý. Adli Týp Kurumunun
ýsrarla “cezaevinde tedavisi mümkündür” dediði Soysal için Adalet Bakanlýðý’nýn devreye girdiði öðrenildi. Bu
geliþmeler de bir kez daha ispatlamýþtýr ki tüm bu kurumlar, kararlar, siyasi mekanizmanýn uzantýlarýndan
baþka bir þey deðildir.
Benzer bir durum Güler Zere örneðinde de yaþanmýþ, Adli Týp Kurumunun bilim dýþý kararý deðiþmeyince
Cumhurbaþkaný kanalýyla tahliye
saðlanmýþtý.
Cezaevine girdiði yýl doðan çocuðuyla ilk defa özgür bir ortamda ku-
caklaþan Soysal, “Mutluyum ama ayný zamanda da üzgünüm. Üzgün olmamýn nedeni, bir sürü hasta arkadaþým içeride. Benim konumumda olanlarýn da bir an önce özgürlüklerine kavuþmasý ve hijyen ortamlarýnda tedavilerinin sürdürülmesini isterdim. Mutluyum çünkü özgürlüðüme kavuþtum,
en azýndan ben de saðlýðýmla ilgilenebilirim... On gün dahi olsa ailemi
görmek istiyorum, köyümü görmek istiyorum, çocuklarýmla birlikte olmak
istiyorum. En azýndan özgür bir þekilde köyüme gitmek istiyorum” dedi.
Türkiye cezaevleri tarihinin her
döneminde yaþanan olumsuzluklarla,
iþkencelerle, hak ihlalleri ve ölümlerle
her zaman gündemde olmuþtur. Bürokrasinin aðýr çarkýna takýlan hasta
tutsaklar açýsýndan da yaþam hakkýný
hiçe sayan uygulamalar, insanlýk dýþý
ikinci bir cezalandýrma yöntemine dö-
Tecrite Son, Hasta
Tutsaklara Özgürlük
Her hafta cumartesi günü hasta tutsaklarýn serbest býrakýlmasý talebiyle gerçekleþtirilen basýn açýklamalarýnýn bir
yenisi daha Adana Ýnönü Parkýnda gerçekleþtirildi. Eylem
“hasta tutsaklar serbest býrakýlsýn, hücreler ölümdür-öldürtme sahip çýk, devrimci tutsaklar onurumuzdur” sloganlarýyla baþladý. Platform adýna okunan basýn metninde, “hasta
tutuklu ve hükümlülerin aðýrlaþan durumlarý karþýsýnda sessizliðini koruyan yetkililer, son 10 yýl içerisinde 1659 tutuklunun ölüme gitmesine göz yumdu. Uzmanlarýn “Cezaevinde
tedavileri mümkün deðil” uyarýlarýna kulak týkayan yetkililer,
yaþanan ölümler karþýsýnda “eceliyle öldü” ve “doðal ölüm”
diyerek, diðer hasta tutuklularýn ayný kadere terk edilmesine resmi onay veriyor. Cezaevlerinde bulunan 97 aðýr hasta tutuklu yetkililerin “ecel” dediði ölümü beklerken, diðer tutuklular ise benzer hastalýklarla karþý karþýya kalýyor. Bu rakamlar demokratikleþtiðini, hapishaneler sorunun çözüldüðü söyleyen sistemin, ülkemizdeki hapishanelerde yaþanan
gerçekliðidir. Bu gerçekliðin sorumlusu ise iktidar ve Adalet
Bakanlýðý’dýr. Aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hükümlüleri de gelinen noktada, koþullarýnýn aðýrlýðýyla birlikte hapishanelerde
ölüme terkedilmiþ durumdalar. ... Tek kiþilik hücrede birer ikiþer saatlik havalandýrma süresi ve maruz kaldýklarý pek
çok baskýyla birlikte aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hükümlüleri adeta F tiplerinde ölüme gönderiliyor. Bizler her geçen gün ölüme bir adým daha yaklaþan Halil Güneþ, Erol Zavar, Kemal Özelmalý, Mustafa Gök, Hadiye Aksoy ve bu tutsaklarla birlikte 92 hasta tuttuklunun biran önce serbest býrakýlmasýný istiyor, Adalet Bakanlýðý ve Adli Týp Kurumunu görevini yapmaya çaðrýyor, hasta tutsaklarý ölüme terk eden zihniyetleri her hafta teþhir etmeye devam edeceðimizi bir kez
daha söylüyoruz” ifadelerine yer verileren basýn açýklamasý
her hafta yapýlan beþ dakikalýk oturma eyleminin ardýndan
son buldu. (Adana EÖ)
Zihinsel Engellilere Din Dersi Zorunluluðu
nüþmüþtür adeta. Niçin hasta tutsaklar serbest býrakýlmaz? Uygulanan bu
durum, tutsaðý insan saymayan politik yaklaþýmýn bir sonucudur. Fakat
hiçbir devlet, iþkence yaptýðýný da kabul etmez; “hukuk devleti”, “demokratik ülke” gibi ifadelerle kendine bir zýrh
yaratýr. Cezaevlerinde uygulanan insanlýk dýþý uygulamalarý sürekli red ve
inkar eder. Özelliklede her türden iþkencelerini kamuoyundan gizleme
çabasý içindedir. Ama bizler her þeyin
farkýndayýz. Biliyoruz, ve bu gidiþatý
tersine çevirmek için sorumluluðumuzun bilincindeyiz. Israrlý bir þekilde
sonuç alana kadar usanmadan, yýlmadan bu mücadelemizi daha da
yükselterek, büyüterek cezaevlerinin
ölüm ve iþkence depolarýna dönüþmesine asla ama asla izin vermeyeceðiz! (Ýstanbul EÖ)
Adana Karataþ Kadýn
Kapalý Cezaevi’nde
Tutsaklara Saldýrý
Adana Karataþ kapalý kadýn cezaevinde 1 Kasým
günü devrimci kadýn tutsaklara saldýrýldý. Cezaevi yaz
aylarýnda su kesitisi, ranza sorunu ve cezaevi 2.müdürünün bir adli kadýn tutukluya taciziyle gündeme
gelmiþti. Keyfi olarak verilen hücre cezasý için müebbet hükümlü Özlem Aydýn’ý gardiyanlara vermek istemeyen tutsaklara karþý 10-15 kiþilik gardiyan topluluðu koðuþa girerek tutsaklarý darp ettiler. Daha sonra ise Özlem Aydýn’ý hücreye kapattýlar. Vücutlarýnda
morluklar ve þiþlikler oluþan tutsaklar bu saldýrýyý dýþarýya haber vermek üzere yazdýklarý mektuplar idare
tarafýndan uzunca bir süre gönderilmedi. Israrla direten tutsaklarýn kapý dövme eylemleri gibi eylemliliklerinin ardýndan mektuplar çok süre sonra dýþarýya ulaþtý. Bu saldýrýyý kýnamak ve tutsaklarýn yanýnda olduklarýný göstermek amacýyla devrimci kurum ve demokratik kitle örgütleri 12 Kasým günü cezaevi önünde bir
basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Açýklamada devrimci
tutsaklara yönelik olarak uygulanan iþkenceye ve diðer hak gasplarýna karþý mücadelenin büyütülmesi
çaðrýsýnda bulunularak “Devrimci tutsaklar onurumuzdur, insanlýk onuru iþkenceyi yenecek, yaþasýn devrimci dayanýþma” sloganlarý atýldý. (Adana EÖ)
Milli Eðitim Bakanlýðý, kamuoyunda çok konuþulacak bir karara imza attý. Eðitim Uygulama
Okullarýnda özel eðitim alanlara zeka seviyesi düþük öðrenciler için din kültürü ve ahlak bilgisi dersi emek ve özgürlük
konuldu. Milli Eðitim Bakanlýðý zihinsel, bedensel engellilerin eðitim gördüðü Özel Eðitim Kurumlarýnýn
ders çizelgesini yeniledi. Talim ve Terbiye Kurulu'nca onaylanan karara göre; aralarýnda zihinsel BARÝKAT/Aylýk Sosyalist Dergi
/ Özel Sayý 6
engelliler, otizmli çocuklarýn eðitimlerinin de yapýldýðý ders programlarý içine bir saat zorunlu Din
7 Aralýk 2010 Fiyatý: 75 krþ
Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi konuldu. Yeni ders çizelgesinde Din Kültürü dersi koymak için Beden
(KDV Dahil)
Eðitimi ders saati azaltýldý. 4 saatlik Beden Eðitimi dersi 3 saate indirildi.
Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri
"Somut kavramlarý öðretmekte zorluk çekerken, soyut kavramlarý nasýl öðreteceðiz?" diye soran
Müdürü: Timuçin Kýlýç
özel eðitimciler ise kararý þaþkýnlýkla karþýladý. Özel Eðitimciler Derneði Baþkaný Ercan Karaca, "20 Yönetim Yeri: Þehit Muhtar
yýldýr özel eðitimin içindeyim, ilk kez böyle bir þeyle karþýlaþtým" diyerek þunlarý söyledi: "Aralarýnda
Mah. Nane Sk. 15/3
Beyoðlu / Ýstanbul
25-45 yaþlarý arasýnda yetiþkinlerinde bulunduðu Eðitim Uygulama Okullarýna din dersi getirilmiþ. IQ
www.barikat-lar.de
düzeyleri sýnýrlý engelliler bunlar. Zihinsel geliþimleri 3-5 yaþlarýnda. Soyut kavramlarý algýlamalarý çok
zor. Aralarýnda daha aðýr zihinsel özürlüler de var. Bizim için günlük bakým, öz bakým konusunda
Basýldýðý Yer: Özdemir
eðitimler çok önemli. Bunlarý yaparken ciddi zorluklar yaþarken soyut kavramlarýn nasýl öðretileceði
Matbaacýlýk Davutpaþa Cad.
merak konusu." Karaca'nýn bir tepkisi de Beden Eðitimi ders saatlerinin azaltýlarak, din derslerine yer
Güven San. Sitesi C Blok
verilmesi oldu. Karaca, "Sportif faaliyetler bu çocuklar için çok önemli. Hem özgüven hem de
No: 242 Topkapý/ÝSTANBUL
sosyalleþmeleri, rehabilitasyonlarý açýsýndan" dedi. Karaca’nýn unuttuðu þu ki bazýlarý için o çocuklarýn
Tel: 0212 577 54 92
sosyalleþmeleri ve rehabilitasyonundan, kýsacasý saðlýðýndan “önemli” þeyler var. (Ýstanbul EÖ)
HABER-YORUM
emek ve özgürlük Yeni Bir Yalan Rüzgarý Yaklaþýyor
1. Sayfadan Devam
den son derece memnun olan emperyalistler ve iþbirlikçi patronlar yakýn zamanda at deðiþtirmeyi düþünmüyorlar ama öte yandan “tek ata oynamayý” da istemiyorlar. 1980’lerle baþlayan ve günümüzde zirveye
ulaþan neoliberal politikalarý tam da IMF ve Dünya
Bankasý’nýn istediði gibi, hatta onlarýn emrettiðinden
de iyi uygulayan Tayyip Erdoðan iktidarý, özelleþtirmeler ve sosyal güvenlik sistemlerinin çökertilmesinde
artýk son adýmlarý atýyor. Amerikan ajaný cemaat liderleriyle birlikte ülkeyi baþtanbaþa bir sadaka girdabýna
boðan, emekçilerin, yoksullarýn onurunu paramparça
eden iktidar, aldýðý büyük destekle ipleri eline geçirmiþ, tasfiye mahkemeleriyle siyasi rakiplerini bunaltmýþ ve siyasi gücün zirvesine ulaþmýþtýr. Ayný ekip,
medyada büyük bir operasyon yaparak kendisine
baðlý tekelleri güçlendirmiþ, mýzmýzlýk eden medya
patronlarýný vergi numaralarýyla hizaya getirmiþ, orduda ve polisteki etkinliðini artýrarak kendi baský ve þantaj düzenini kurmuþtur. Özal’ýn tarzý olan þirket kayýrma iþini abartan bugünkü iktidar, özellikle cemaate
baðlý þirketlerin içerde ve dýþarýda önünü açarak güçlendirirken buradan muazzam büyüklükteki meblaðlarý da siyasi faaliyetine aktarmakta, böylece mali olarak
da kendini güçlendirmektedir.
Emperyalistler ve iþbirlikçileri bütün bunlardan
memnundur ama öte yandan bu kadar büyük bir gücün tek bir siyasi ekipte toplanmasýnýn yarattýðý “Padiþah” þýmarýklýðý da rahatsýz edici hale gelmiþtir. Türkiye’deki siyasi arenanýn bu kadar rakipsiz bir biçimde
tek bir alternatife mahkum olmasý, bu gücü dengeleyecek bir kadronun ufukta görünmemesi, bugünkü
AKP iktidarýndan son derece memnun olan patronlarý
bile rahatsýz etmektedir.
Dar Alanda Muhalefet
Ýþte tam bu noktada, genel baþkanlýk koltuðuna iðreti biçimde oturmuþ olan Kýlýçdaroðu’nun yerini saðlamlaþtýrmasý ve kendi ekibini kurmasýna imkan saðlanmýþ, CHP’nin taþlaþmýþ yapýsýnda bir gedik açýlarak halký kandýrmaya daha uygun bir tablo yaratýlmýþtýr. Yeni ekip, büyük olasýlýkla Kurultay’da daha da yerine oturacak, belli bir hareketlilik yaratacaktýr. Bütün
yeteneksizlikleri ve zeka kýtlýklarýna raðmen bu yeni
kadronun yarattýðý etki þimdiden hissedilmektedir. Daha þimdiden emekçiler, Alevi vatandaþlar, AKP iktidarýndan þöyle ya da böyle zarar gören insanlar, belki
burada bir çýkýþ yolu vardýr diye düþünmeye baþladýlar bile.
Ama hepsi o kadar! Bu kez durum 1974 yýlýnýn Ecevit’e saðladýðý avantajlardan tümüyle uzaktadýr.
2010 Türkiyesi’nin geldiði nokta, keskin bir dönüþüm
ve devrim dýþýndaki alternatiflere fazla þans tanýma-
3
Aydýnlýk Bir Gelecek Hakkýmýzdýr
yan trajik bir noktadýr. Ekonomiden siyasete dek her
alanda 30 yýldýr temellerine oturmuþ olan düzen, artýk
kýyýsýndan köþesinden düzeltilebilme umudunu bile
vermemektedir. Bir siyasi partinin kitleleri aldatabilme
gücü onun mevcut iktidarýn politikalarýný nasýl deðiþtireceði üzerine kuruluysa eðer, CHP’nin bugünkü düzeni yerinden oynatmaya, hatta birazcýk oynamaya
bile ne olanaðý vardýr, ne de niyeti. Bütün politikalarýný yolsuzluklar ve “dürüstlük” üzerine inþa etmesinin
nedeni de zaten bu gerçekliktir. Þimdi bütün bunlarýn
üzerine bir parça liberalizm ve biraz da varoþ edebiyatý konulduðunda büyük bir deðiþiklik olmayacaktýr.
Hatta, o çok öðünülen “dürüstlük” alanýnda bile
CHP’nin kadrolarýnýn nasýl bir sefalet içinde olduðu bilinmektedir.
Ýþ Kürt meselesine geldiðinde ise CHP için durum
zaten berbattýr. Sorunun bütün aðýr mirasýný zaten sýrtýnda taþýyan bu parti, ýrkçý-katliamcý tutumunu bir milimetre olsun deðiþtirmiþ deðildir.
Yani sorun, CHP’nin yönetiminde deðil, Türkiye’de
muhalefet alanýnýn bugünkü düzen sýnýrlarý içindeki
darlýðýndadýr. Son otuz yýlda kurulmuþ olan ekonomiksiyasi-kültürel düzenin tek bir taþýný bile oynatmanýn
mümkün olmadýðý koþullarda dar bir alanda türban,
vb. gibi konularda yapýlanýn tümü gevezeliktir, gevezelik olmaya mahkumdur.
Fýrsat Bu Fýrsat
Tam bu ortamda, sendikalar ve diðer muhalefet
güçleri de sessizken iktidar son hamlelerini yapýyor,
yapacak. Yine Özal’dan öðrenilmiþ “torba yasa” yöntemini kullanan AKP, birbiriyle ilgisi olmayan irili ufaklý onlarca yasa tasarýsýný bir araya sýkýþtýrýp meclise
sunuyor. Böylece halkýn biraz yararýna gibi görünen
birkaç yasanýn yanýna baþka þeyleri koyma þansý ortaya çýkýyor.
Öyle görünüyor ki, “istihdam paketi” denilen yasayý da bu yöntemle sunacak ve geçireceklerdir. Patronlarýn uzun süredir istediði “kýdem tazminatlarýnýn kýsýtlanmasý” baþta olmak üzere iþçi sýnýfýnýn zaten kalmamýþ olan haklarýný aðýr biçimde zedeleyen yasa, esnek üretimin, taþeronun önündeki en son engelleri de
tümüyle ortadan kaldýracak ve Türkiye artýk tamamen
bir 4-C ülkesi olacaktýr. Asgari ücretteki yaþ sýnýrýnýn
gevþetilmesi de bu arada çocuk iþçiliðini artýk iyiden iyiye meþru hale getirecektir.
Ayný AKP, eskisi yeterince faþist deðilmiþ gibi yeni
bir Terörle Mücadele Yasasý hazýrlamaya baþlamýþtýr.
Kürt açýlýmý dedikleri þeyin pullarý ise tek tek dökülmüþ, geriye kala kala bir “piþmanlýk yasasý” teorisi
kalmýþtýr. Kürt dilini “bilinmeyen dil” olarak gören, Kürt
halkýný cemaat ve rüþvet iliþkileriyle çözmeye çalýþan
kafa, bin kere halkýn duvarýna çarpmakta ama Kürdün
siyasi iradesini tanýmadan tek bir adým atýlamayacaðýný bir defacýk olsun anlamamaktadýr.
Bu konudaki AKP politikasý, seçimlere kadar durumu idare etmek, seçim sonrasýnda da daha güçlenmiþ bir iktidarla topyekun saldýrýya geçmek gibi görünmektedir.
Ayrýntýlara Takýlmadan...
Þimdi artýk ayrýntýlar zamanýnda deðiliz. Binbir
türlü komplo teorileri, abuk sabuk dalavereler emekçilerin dünyasýný hiç ilgilendirmiyor. Tehlike altýnda olan,
emeðimiz, geleceðimizdir. Yüzyýllardýr kanýmýzý
emenlerin son otuz yýldýr kurmaya çalýþtýklarý azgýn
sömürücü düzenin tümüne birden ve cepheden karþý
durmadan varýlabilecek hiçbir yer yoktur. Biz, aydýnlýk
geleceðimizi, insanca yaþam koþullarýný istiyoruz.
Þimdiye kadar “daha azýna” razý olduðumuz her
durumda, “daha çoðunu” yitirdik. Bu kez, ayný oyuna
gelemeyiz. Emekten ve özgürlükten yana tüm güçleri
birleþtirerek devrim ve sosyalizm kavgasýný yükseltmek emekçi halklarýmýzýn tek seçeneðidir.
Patlayan laðým borusu ve farelerin telaþý!
Geçtiðimiz günlerde, emperyalist dünyanýn en büyük skandalý göstere göstere geldi ve büyük bir kanalizasyon kanalý patladý. Ortalýðýn pisliðe bulanacaðý
öylesine belliydi ki, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý þoku azaltmak için
haftalar öncesinden iþbirlikçi u-
þaklarýný arayýp “olacak böyle
vakalar, dert etmeyin” diye uyarýlarýný yapmýþtý.
Sonunda patladý. Patlayan
da aslýnda asýl patlamasý gereken deðildi. ABD devlet organizasyonu içindeki en gizli yazýþmalarýn yapýldýðý asýl iletiþim kanalýnda hiçbir arýza yoktu. Kýrýlan kanal, daha alt düzeyde gizliliðe sahip olan, genellikle elçilerin analiz ve raporlarýný kapsayan bir sistemdi.
Ama o kadarý bile yetti. Tümü
ayný zamanda ajan olan ABD elçilerinin dedikodularý, analizleri
birbirinden beterdi. Türkiye bölümü tam bir çukurdu; Tayyip’in
zenginliðinden Abdülkadir Aksu’nun “özel” zevklerine, bakanlarýn birbiri hakkýndaki çekiþtirmelerine, vb kadar bir sürü kirli
çamaþýr ortaya döküldü. Ýþin
Türkiye bölümü çok önemsendi
ama aslýnda genel olarak Ortadoðu coðrafyasýnda açýða çýkanlar kelimenin tam anlamýyla
tiksinti vericiydi. Devrimcilerin
çoðu bildirilerinde kullandýklarý
“hain Arap rejimleri” kliþesinin
meðer gerçek hayatta birebir
karþýlýðý varmýþ! Filistinlileri satan emirliklerden, ABD’ye Ýran’ý
bombalayýn diye yalvaran krallara ve “Irak’ý iþgal etmeyin, darbe
yaptýrýn iyi bir diktatörü iþbaþýna
geçirin” diye öðüt veren Mübarek’e dek tam bir rezillik çukuru!
Ama asýl rezil çukur, belgelerin açýklanmasýndan sonra açýldý. Birdenbire, yine o malum ne
idüðü belirsiz “strateji uzmanlarý”
ve “araþtýrmacý gazeteci”lerden
oluþan büyük bir topluluk, muaz-
zam bir “deðersizleþtirme” operasyonuna giriþtiler! “Büyük Patron” ABD “bu belgeler yalandýr”
diyemediði için onlar da diyemediler, ama “parmak” edebiyatýna
dalýp gittiler. Kimi “Ýsrail parmaðý” dedi, kimi “Tapýnak Þövalyeleri” saçmalýklarýný ortaya attý; ama hepsinin ortak hezeyaný aynýydý: Bunun arkasýnda birileri
var! Yoksa nasýl böyle bir þey yapýlabilir!
Bu sefil laðým fareleri, kendileri asla ve asla dünya düzenine
karþý çýkabilme cüretine sahip
olmadýklarý için birilerinin cesaretle bir çukuru deþmiþ olabileceðini akýllarýna bile getirmediler, getiremediler. Öyle ki, ABD
Dýþiþleri sözcüsünün belgleri
açýklayan Assange için kullandýðý “anarþist” kavramýný bile duy-
mazdan geldiler. Bir halkýn özgürlüðü için savaþabileceðine inanmayanlar, bir devrimcinin
kendini davasý için adamasýný
kuþkuyla karþýlayanlar, bir adamýn dünya düzenini sarsmak,
pislikleri dökmek için harekete
geçebileceðini düþünemezler.
Trajiktir ama (kendilerine solcu
diyenler varsa onlar da dahil olmak üzere) bu deðersizleþtirici
komplo teorisyenlerinin bizzat
kendileri ajan konumundadýrlar!
Þimdi patlak laðým borusu
akmaya devam ediyor. Dediðimiz gibi çok çok gizli asýl belgeler zaten garanti altýnda. Ama bu
kadarý bile iðrenç gizli diplomasiyi sarsýyor. Ama asýl hayvanat
bahçesi gibi seyredilecek olan,
TV ekranlarýndaki þu ahlaksýz
sürüsüdür.
4
SOKAKTAN GELEN SES
emek ve özgürlük
ABD Mahkemelerinin Skandal Davasýnda
Mumia-Abu
SOKAK
Politikayla
Jamal’ýn Ýdam
Ýlgilenmek...
Kararý Kaldýrýldý
.
.
.
e
v
POLÝTÝKA
Yaygýn bir kaný var politikaya iliþkin.
Politika kirli bir þey. Ona bulaþmamak
lazým. Hem biz anlamayýz bu iþten,
hem de baþýmýz belaya girebilir. Ýyisi mi uzak durmak.
Hem bizim paramýz yok ki, nasýl politikayla uðraþalým.
Politika paralý adamlarýn iþidir. En azýndan sýrtýný yaslayabileceðin paralý birileri olacak ki politikacýlýk yapasýn...
Düzen politikacýlarýna bakarak insanlardan baþka bir
þey düþünmelerini de bekleyemezsiniz. Gandi diye
pazarlanan Kýlýçdaroðlu'nun kaç paralýk gömlek giydiðini
bilmeyen kalmadý. Ama sahiden politika denen þey
sadece bunlardan mý ibaret?
Bir örnek vermek gerekirse iþten çýkarýlan Kardemir
iþçilerinin Ankara yürüyüþü de bir politikadýr. Mutlaka ceylan derisi meclis koltuklarýna oturmak gerekmiyor bunun
için. Hastane kapýlarýnda sabahlamak mecliste sabahlamaya benzemez, çok daha zor ve sýkýntýlý bir süreçtir.
Kimse daha az politik olduðunu da iddia edemez. Ne ilgisi
var demeyin, onlar orada bizim hastane kapýlarýndaki, iþ
kurumu kapýlarýndaki, sýkýþýk belediye otobüslerindeki
sefaletimiz sürsün diye sabahlarlar... Bizim politikayla
ilgilenip ilgilenmememizden baðýmsýz olarak onlarýn yaptýðý politikalar bizimle ilgilenir.
Çocuk okutmak daha pahalý birþey olur örneðin. Ev
geçindirmek, kirayý denkleþtirmek, tarifeleri her ay artan
elektrik faturalarýna yetiþmek daha da güçleþir. Her tarafta
daha çok polis, mobese kamerasý görülmesine raðmen
hýrsýzlýðýn her geçen gün artmasýna benzer bu durum.
Herþey bizim huzur ve güven ortamý içinde yaþamamýz
için yapýlýr ama biz hep daha huzursuz ve daha güvensiz
oluruz.
Onlar bizim ne yapýp ne yapmadýðýmýzla çok ilgilidirler.
Telefon görüþmelerimiz, mesajlarýmýz, e-postalarýmýz
hatta yürüdüðümüz sokaklar sürekli takip altýndadýr. Ama
biz onlarýn ne yapýp ne yapmadýklarýyla ilgilenmeye
baþladýðýmýzda bundan çok rahatsýz olurlar. Sözde çok
"açýk"týrlar. "Herþeyleri ortadadýr". Ama yine de siz bir
türlü bu servetin nereden geldiðini kavrayamazsýnýz.
Kavramaya çalýþtýðýnýzda tehditle karýþýk "fazla kurcalamayýn" uyarýlarýyla karþýlaþýrsýnýz. Onlarýn açýkladýklarýyla
yetinmek zorundasýnýzdýr.
Politika güçle yapýlýr. Ve þu an iktidarda olanlarýn en
fazla güç aldýklarý þey, geniþ kitlelerin güçsüzlüðüdür.
Paralarý mý yoktur onlarýn? Aslýnda devlet bütçesinin
büyük kesimini çalýþanlarýn vergileri oluþturduðuna göre
bu çok doðru deðil. Para sorun deðilse neden bu kadar
kolay yem oluyoruz onlara? Çünkü hala çoðunluk onlar
gibi düþünüyor, onlarýn haklý olduðunu, söylediklerinin
doðru olduðunu sanýyor. Yalanlarý, hýrsýzlýklarý, emperyalizme uþaklýklarý en açýk biçimiyle ortaya çýktýðý anlarda
bile þu düþünce atýlacak adýmlarýn önünü kesiyor:
"arkamdan kimse gelmeyecek".
Bu kabustan uyanmak için komþunuzun kapýsýný çalmaya ne dersiniz? Ya da kapýnýzý çalan devrimcilere,
meydanlarda bildiri daðýtan o gençlere kulak vermeye?
Benzer sorunlarý yaþayanlarla onlarý çözmek için bir
araya gelmeye? Zararlý çýkacaðýnýzdan korkuyorsunuz
belki, peki böyle de zararda deðil misiniz? Zaten iki
yakanýzý bir araya getiremiyorsunuz, kaybedecek daha
neyiniz kaldý ki? Uzatýn bize elinizi. Ne kadar güçlü
olduðumuzu birlikte görelim. Göreceksiniz, sýrtýmýzdaki
asalaklardan kurtuldukça daha güçlü adýmlarla, daha hýzlý
yürüyeceðiz ve baþýmýzý kaldýrdýkça daha kalabalýk
olduðumuzu farkedeceðiz.
Ýþte o zaman, o ana kadar "bizimle ilgilenmiþ" olan
politika, artýk bizim ilgilendiðimiz ve bambaþka bir þey
haline gelecek. Ürettiðimiz, emekçi ellerimizin arasýnda
þekillenen her þey kadar temiz, lekesiz ve dürüst. Biz onu
pisliklerinden arýndýrdýkça farkedeceðiz ki dünyamýzý da
onun aracýlýðýyla temizlemeye baþlamýþýz...
ABD’li devrimci gazeteci ve siyahlarýn haklarýný savunan Kara Panterler örgütünün yöneticilerinden Mumia Abu Jamal hakkýnda verilen idam kararý, 11 Kasým 2010 tarihinde kaldýrýldý.
Philadelphia Temyiz Mahkemesi tarafýndan verilen kararda, Mumia Abu-Jamal için verilen idam kararýnýn kaldýrýlmasý doðrultusundaki savunmanýn talebinin kabul edildiði açýklandý. Kararla birlikte Mumia Abu-Jamal’in cezasý da ömür boyu hapse dönüþmüþ oldu. Bu karara 180
gün içinde itiraz eden herhangi bir hakim çýkmadýðý takdirde, idam kararý resmen yürürlükten
kalkacak. Temyiz Mahkemesi’nin Abu-Jamal için verilen idam kararýný kaldýrmasý, Abu-Jamal’in avukatlarý ve insan haklarý savunucularý
ABD yargýsýndaki ayrýmcýlýk ve haksýzlýðýn sembolü olan Abu-Jamal’in yargýlanma sürecinin
kýsmi bir baþarýyla sonuçlanmasýný, verilen mücadelenin sonuç getirdiði biçiminde de deðerlendirildi Abu-Jamal’in idam edilmemesi için
baþta ABD olmak üzere dünyanýn çeþitli ülkelerinde gerçekleþtirilen geniþ kapsamlý kampanyalarýn etkili olduðunu belirten insan haklarý savunucularý, Abu-Jamal’in 25 yýldan beri cezae-
vinde olduðunu ifade ederek, serbest býrakýlmasýný talep ediyor.
1981 yýlýnda, kimlik kontrolü esnasýnda kardeþini darp eden bir polisi öldürmekten yargýlanan Mumia, 29 yýldýr idam edilmeyi bekliyordu.
Katliamcý, faþist ve ýrkçý bir polise karþý meþru
müdafaa ilkesinin geçerliliði bir yana, Mumia’nýn
polisi vurmadýðýna dair onlarca kanýta, Abu Jamal’ýn arabasýnda çatýþmaya girip kaçmýþ baþka bir þahsýn varlýðýna raðmen (Mumia Abu Jamal olay yerinde kanlar içinde yerde yatarken
bulundu), Philadelphia Mahkeme baþkaný “bu
pis zenciyi kýzartacaðým” diyerek zorlama ve taraflý bir yargýlama ile, Mumia Abu Jamal’ýn elektrikli sandalye ile ölüme mahkum etti. Mumia-Abu Jamal halen Philadelphia’da cezaevinde
Kemal Türkler’in Katili Aramýzda
22 Temmuz 1980 tarihinde faþistler tarafýndan katledilen
DÝSK Genel Baþkaný Kemal Türkler davasý zaman aþýmýndan
düþtü. 2 Aralýk günü Bakýrköy 2. Aðýr Ceza Mahkemesinde
görülen duruþmada alýnan bu karar egemen sýnýf hukukunun
tipik bir örneði olmasý açýsýndan çarpýcýdýr. Mahkemenin ardýndan bir açýklama yapan Kemal Türkler’in kýzý Nilgün Soydan Türkler “Ünal Osmamaðaoðlu,
benim babamý öldüren katillerden biridir. Onu gözlerimle gördüm. Devlet önce babamý öldürttü,
sonra katili senelerce korudu, sonra da gözümüzün içine baka baka davalarý görmezden gelerek normal seyrinde görülmesine izin vermedi. Yargýtay Ceza Genel Kurulu, Ünal
Osmanaðaoðlu'nun katil olduðunu onayladý. Buna raðmen þu anda zaman aþýmý nedeniyle bu
dava ortadan kaldýrýldý” diyerek karara tepkisini dile getirdi. Türkler’in diðer kýzý Nilgün Türkler
de “Katili koruyarak ne yaptýklarýnýzý silebilir, ne de babamýn adýný unutturabilirsiniz. Devlet
bunun hesabýný muhakkak verecektir” dedi. Kýsacasý katil belli, onu koruyan belli, hukuku
engelleyen belli. Sýnýf hukuku, belki hiçbir zaman bu kadar açýk kendini ortaya koymamýþtý.
Ben burjuvaziyim, öldürürüm, katili korurum, ceza almasýný engellerim. Kimse de bana birþey
yapamaz. Bu kadar kendinize güvenmeyin bay burjuvazi. Herþey deðiþecek bir gün. O zaman
yargýlayan biz olacaðýz. Ve tarih kadar acýmasýz olacaðýz. Onun kadar da adil...
Okur Mektubu: Adým Adým Yaklaþan Bir Çevre Faciasý
Ýngiliz nikel þirketi (Bosphoruz Nickel tic. Aþ)
Turgutlu Çaldaðý nikel madeninin iþletme hakkýný
10-15 yýllýðýna almýþ. Üstelik bu alan tümüyle orman alaný. Yani kimsenin özel mülkiyeti olan bir
yer deðil. Tümüyle kamuya ait, o bölgenin akciðeri olan bir alan. Dünyanýn hiçbir yerinde sülfürik asitle nikel üretilmesine izin verilmiyor. Sülfirik asitle
üretilen maden %75 daha ucuza mal edilmekte ve
kârlýlýk oraný yüksek olmaktadýr. Bir madenin iþletme hakkýndan ülkemize býrakýlacak para 1.2 milyon dolarsa þirket 20 milyon dolarý alýp götürecek.
Arkasýnda tonlarca sülfürik asit ve kükürlü bir çevre býrakacak.
Bu þirket kullandýðý sülfürik asiti daha ucuza
mal etmek için yine Çal Daðý eteklerinde bir sülfürik asit fabrikasý kuracak. Milyonlarca ton kükürt
fabrikalarda yakýlarak sülfürik asit üretilecek. Bu
fabrikadan çýkan kükürt tozu ve dumaný çevrede
(60 km’ye kadar) asit yaðmurlarýna neden olacak.
Yine bu fabrikalardan elde edilen sülfürik asit toz
haline getirilerek maden üzerine damlatýlarak milyonlarca ton asitli çamur býrakacak. Yeraltý sularý-
mýza karýþacak olan bu asit yeraltý ve yerüstü sularýmýzý kirletecek. Bu sular ovalarda sulamada
kullanýldýðýnda bütün Gediz Ovasý kirlenecek.
Bir þirket ülkesine milyarlarca kar saðlarken;
- Ýnsan ve diðer canlýlarýn saðlýðý elden gidecek
- 25 milyar dolarlýk tek nikel madenimiz elden
gidecek
- 300 000’e yakýn aðaçtan oluþan ormanýmýz elden gidecek
- Baþka bölgede yetiþmeyen 20 bitki türü yok olacak.
Geride bize kalan; Dev bir çukur
Bir milyon metrekareye yayýlmýþ 40 metre yüksekliðinde sülfürik asitle yýkanmýþ olduðu için 4-5
milyon ton kükürt bulunan atýk yýðýnlarý.
10 milyon ton kükürtdioksitle kirlenmiþ bir doða
ve bu doðada yaþamaya mecbur býrakýlmýþ insanlar býrakacak.
Her türlü zenginlik halkýndýr. Halka ve çevreye
raðmen kârdan baþka gözü pek bir þeyi göremeyenlere karþý güçlü bir karþý duruþ göstermeliyiz.
Manisadan bir okur.
emek özgürlük
ve
5
HABER-YORUM
Sadece Ýþgüvencesi Deðil
Yoksul Ýnsanlarýn Hayatlarý Harcanýyor
Alýþýlmýþ Bir 4/C Hikayesi...
Ýdris Mutlu 8 Kasým günü yaþanan
bir “iþ kazasý” sonucu yaþamýný yitirdi.
Aliaða’da bir küçük sanayi sitesinde
kaynak yaparken 5-6 metre yükseklikten düþen Ýdris Mutlu, düþerken elektrik tellerine tutunmaya çalýþtýðý için bir
de elektrik çarpmasýna maruz kalmýþtý. Kaldýrýldýðý Aliaða Devlet Hastanesinde yaþamýný yitirdi.
Buraya kadar anlattýklarýmýzýn bu
sayfada benzerlerini -ne yazýk ki- çokça gördüðümüz diðer “iþ kaza”larýndan pek bir farký yokmuþ gibi görünüyor. Oysa Ýdris Mutlu fazla uzun olmayan bir zaman önce bir Yarýmca Petkim iþçisiydi. 2008 yýlýnda Petkim’in özelleþtirilmesi sonucunda 4/C statüsüne geçmek zorunda býrakýlmýþtý. Bu
dayatmayý kabul etmeyerek özel sektörde çalýþmayý yeðledi Ýdris Mutlu.
Tekel sürecinden bildiðimiz gibi yýlýn
en fazla 10 ayý çalýþarak üç çocuðunun nafakasýný çýkaramayacaðýný düþünmüþ olsa gerek. Bu sayýmýzda Tek
Gýda Ýþ Sendikasý Genel Merkezi önünde çadýr kuran Tekel iþçileriyle
yaptýðýmýz röportajdan da öðrenebileceðiniz gibi 4/C’ye geçmek de otomatik olarak bir yerlerde iþbaþý yapacaðýnýz anlamýna gelmiyor üstelik.
Neyse ki her sendika Tek Gýda Ýþ
gibi olmadýðýndan Petkim’de çalýþýrken örgütlü olduðu Petrol Ýþ Sendikasý Ýdris Mutlu’nun cenazesine sahip
çýktý.
Ýdris Mutlu hep öyle gösterilmeye
çalýþtýðý gibi kamuda çalýþan bir asalak deðildi. Hiçbir asalak hayatýný riske edecek bir iþte çalýþamaz. Bunun
bedelini hayatýyla ödeyerek bu yalanlarla toplumu uyutanlarýn suratýna bir
tokat gibi çarptý Ýdris Mutlu. O, devlete belki de en fazla para kazandýran
KÝT’lerden birinde iþçiydi. Týpký Tekel,
Telekom iþçileri gibi. Ama yine de týpký onlar gibi “asalaklýk” iftiralarýndan
kendisini kurtaramadý.
Oysa bu iftiranýn sahiplerini bir gözünüzün önüne getirin. Hangisini yerden 5-6 metre yükseklikteki bir yerde
kaynak yaparken düþünebiliyorsunuz? Sýrtýmýzdan geçindikleri yetmiyormuþ gibi halký, yaþamýný alýnteri
dökerek sürdüren emekçilere düþman
etmeye çalýþan bu asalaklar yalanlarýnýn ardýna saklanmak için durmadan
yeni yalanlar üretip duruyorlar. Bu ülkede demokrasi olduðunu, iþçilerin
“dikkatsizleri” yüzünden öldüklerini, özelleþtirmenin ülke yararýna olduðunu, ABD ve Ýsrail’in dostumuz olduðunu, Kürtlerin her türlü hakka sahip olduðunu... Ama artýk karnýmýz tok bu
yalanlara. Bize gerçeklerden baþka
hiçbir þey lazým deðil.
16’nýzda Siz Neler Bürokrasi Canavarý Kimi Yer?
Yapýyordunuz
Bu Dünyadan Göçenlere Kimse Vize Sormuyor
Efendiler?
Geçen sayýmýzda da ZongulÝzmir Narlýdere’de 26 Kasým günü
çalýþtýðý inþaatýn 9. katýndan düþen 16
yaþýndaki inþaat iþçisi Cengizhan
Akyaz yaþamýný yitirdi. Saat 10
sýralarýnda gerçekleþen kazada 14
katlý inþaatýn yaðmur suyu borularýnýn
montajýnda çalýþan Cengizhan Akyaz,
dengesini kaybederek 9. katta aþaðýya
düþtü. Arkadaþlarýnýn çaðýrdýðý ambulansla 9 Eylül Üniversitesi Týp
Fakültesi Hastanesi’ne kaldýrýlan genç iþçi, burada yapýlan tüm müdahalelere raðmen kurtarýlamadý.
Emniyet kemeri gibi en basit önlemlerin bile alýnmadýðý inþaatlar
sanki birer ölüm kuyusuna dönüþmüþ durumda. Gerçi birilerine hoþ
görünmek için emniyet kemeri alanlar da iþçilerden o kadar hýzlý çalýþmalarýný isterler ki o kemeri kullanacak zamaný bulamazlar. Hýzý tutturamayan iþten atýlýr, düþüp ölenler ise “kendi dikkatsizliði” sonucunda
“kemerini takmadýðý” ya da “kullanmadýðý” için ölmüþ olur. Kapitalizmin
iþçiler için sömürü ve ölümden baþka bir anlamý yoktur ve olmamýþtýr,
olmayacaktýr.
RESMÝ RAKAM: HER GÜN 3 ÝÞÇÝ ÖLÜYOR!
Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’nýn Antalya Porto Bello
Otel'de düzenlediði "Ýþ Saðlýðý ve Güvenliði Strateji Çalýþtayý"nda
ortaya konan rakamlar, bir cinayet itirafý niteliði taþýyordu. 27-28 Kasým
günlerinde düzenlenen çalýþtayda ortaya konulan verilere göre
Türkiye’de hergün yaklaþýk 220 iþ kazasý meydana geliyor. Bu iþ
kazalarýnda her gün ortalama 3 iþçi ölüyor.
1 milyon 220 bin iþyeri ve SGK kapsamýndaki 9 milyon iþçiye
karþýlýk 480 müfettiþ denetim yapýyor. Müfettiþ yardýmcýlarýyla toplam
denetçi sayýsýnýn 653 olduðu varsayýlsa bile bu durumda yaklaþýk 20
bin iþyerine bir denetçi düþmüþ oluyor. Buna kýsaca hiçbir þey
denetlenmiyor desek yeridir. Zaten resmi rakamlar da bunun aksini
söylemiyor ve varolan iþyerlerinin ancak % 2,7’sinin denetlendiðini
ifade ediyorlar.
Kýsacasý tüm iþ cinayetlerine ve azgýn sömürüye karþý devletten
birþey beklemek anlamsýz. Suç ortaklýðýný itiraf eden devlet bunu
açýkça söylüyor. Ýþçi sýnýfýnýn bu cinayet þebekesiyle baþ edebilmek
için örgütlenmek ve onlara karþý savaþmaktan baþka seçeneði yok.
Adana’da 1 Ýþçi Göçük Altýnda Öldü
Adana’nýn Kozan ilçesine baðlý Damyeri Köyünde kanalizasyon
çalýþmasý sýrasýnda kazý çalýþmasýnda yer alan Teyfik Çakýr adlý 47
yaþýndaki iþçi, 30 Ekim günü gerçekleþen toprak kaymasý sonucu göçük
altýnda kalarak yaþamýný yitirdi. Kazý çalýþmasýný yürüten üç iþçiden biri
olan üç çocuk babasý Teyfik Çakýr 4,5 metre derinliðindeki çukurdan
köylülerin de yardýmýyla çýkarýldýðýnda artýk yaþamýyordu.
dak Karadon’da 17 Mayýs’ta gerçekleþen grizu patlamasýndan bu
yana cesetleri çýkarýlamayan Engin Düzcük ve Dursun Kartal’ýn durumlarýndan bahsetmiþtik.
Kuyuyu açan ve Türkiye Taþkömürleri Kurumu ile 10 yýllýk bakým
onarým sözleþmesi bulunan Çinli
CITIC firmasýnýn yetkilileri 16 Aðustosta geldiklerinde bu iþi beceremeyeceklerini söyleyip gitmiþlerdi. Türkiye emperyalist bir ülke olsaydý bu durumda hemen uluslararasý tahkim kurullarý devreye girip, ne yapýp eder Çinli firmaya bu
iþi yaptýrýr ya da tazminatýný ödetirdi. Ama birileri bu ülkenin saçacak parasýnýn bol olduðunu düþünmüþ olacak ki bu iþin yaptýrýlmasý için yeniden bir uluslararasý ihale açýldý ve bu defa ihaleyi yine Çinli
SSIT firmasý kazandý. Yapýlan sözleþme sonucu 26 Kasým günü iþe baþlamýþ olmasý gereken firma, vize sorunlarýný çözemediðinden henüz kimseyi bölgeye gönderebilmiþ deðil. Kýsacasý 6 aydan fazla bir zamandýr o iki iþçinin cenazesi çýkarýlamadý.
Ýþçileri katleden, efendilerinin randevu trafiðine yetiþsin diye aceleden cenazelerini bile karýþtýran bir sistemden de bu beklenirdi. 6 aydýr çözülemeyen bürokratik iþlerden dolayý hala o iþçilerin cenazelerinin çýkarýlmasý için tek bir çivi bile çakýlmadý.
Çok söz söylendi, çok yazý yazýldý, çok iþ yapýyormuþ gibi görünüldü ama gerçekte
hiçbir þey yapýlmadý. Biz unutmuyoruz, affetmiyoruz ve ne yapýlýp yapýlmadýðýný takip etmeye de devam edeceðiz.
Avrupa’nýn En Büyük Gökdeleni En Büyük
Sömürüyle ve Ýþçi Kanýyla Yükseliyor
AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in kardeþi Nahit Kiler tarafýndan yaptýrýlan ve Avrupa’nýn en büyük gökdeleni olarak lanse edilen Ýstanbul Levent’teki Sapphir’in inþaatýnda çalýþan iþçiler yaþam güvenceleri olmaksýzýn çalýþtýrýldýklarý gibi ücretleri de ödenmiyor. Ýki ay önce inþaatýn 52. katýndan düþen Serkan Çetin adlý iþçinin yaþamýný yitirmesinin ardýndan olayla ilgili basýna bilgi veren 4 iþçi iþten çýkarýldý. Ücretlerini talep eden
iþçilerin de iþten çýkarýldýðý þantiyenin önünde 26 Kasým günü “Sapphir Ýþçileriyle Dayanýþma Platformu” bir basýn açýklamasý düzenleyerek saat 17.00’ye kadar oturma eylemi
yaptý. 4. Levent Emniyetevleri metro çýkýþýnda toplanarak Sapphir þantiyesinin önüne
dek yürüyen iþçilere Tek Gýda Ýþ Sendikasý önünde çadýr kuran Tekel iþçileri de destek
verdi. Eyleme katýlan iþçiler “Alýn terimiz kurudu”, “Sadaka deðil halkýmýzý istiyoruz” ve
“Taþeron iþçisi köle deðildir” dövizleri taþýdý. “Bu gökdelen ödenmeyen iþçi ücretleriyle
yükseliyor” pankartý açan iþçiler sýk sýk, “Kaza deðil cinayet sorumlusu hükümet”, “Direne direne kazanacaðýz”, “Sercan Çetin ölümsüzdür”, “Kiler iþçisi yalnýz deðildir” sloganlarýný attýlar. Basýn açýklamasýný okuyan M. Emre Alacan, Ýþten çýkarýlan 22 iþçinin hala
ödemelerini alamadýðýný belirterek Kiler Holdinge baðlý þantiyede Nazi toplama kampý
koþullarýnýn yaþandýðýna dikkat çekti.
6
EMEÐÝN EVRENÝ
Tekel Ýþçisi Bu Kez Ýstanbul’dan Sesleniyor:
emek ve özgürlük
Ya Sözlerini Tutsunlar, Ya da Defolup Gitsinler!
Burasý Bizim Sendikamýz!
Onlar, 78 gün boyunca Ankara’nýn
soðuðunda, çamurunda direndiler, Ankara’ya çadýr kurdular ama ezilenlerin
kalbine köþk kurdular. Sonra, bir Türkiye klasiði yaþandý; bilinen oyunlarla direniþ sona erdirildi. Siz hele bir evinize
gidin biz sorunu çözeceðiz, çözemezsek de kendimizi yakarýz denildi. Evlerine gittiler ama sorun ortadaydý yine de.
Sonra, dönüp yeniden çadýrlara geldiler. Bu kez Ankara’da deðil, Ýstanbul’da,
eylemi boþa çýkaran Tek Gýda-Ýþ sendikasýnýn tam önünde.
Mikrofonu onlara uzattýk. Malatya
Tekel fabrikasýnýn iþçisi Halil Acar’la
söyleþtik... Ankara’dan bu yana olup bitenleri konuþtuk. Ankara’da büyük bir
fýrsatýn heba edildiðini düþünüyor Tekel
iþçileri…
“Bu sorun sadece burada 5 -10 kiþinin sorunu deðil. AKP ile sendika anlaþmýþ iþçileri satmýþ. Bu çok açýk. Ýþçi
arkadaþlarýn yüzde 90’ný biliyor satýldýklarýný. Biz aylarca orada 4-C için mücadele ettik. Adamlar 4-C’ye gitmek için
teþvik etti. Yazý gönderdiler.
EÖ: Nasýl bir yazý?
Y: Sendika avukatlarý sendika temsilcisine gönderdi. Þu süre içerisinde
baþvurmazsanýz açýkta kalýrsýnýz diye.
Adam resmen diyor 4/C’ye gidin baþvurun. Birçok insan baþvurmuþ atamasý
yapýlmýyordu. Biz ne zaman burada çadýrlarý kurduk atamalar hýzlandý.
EÖ: Yani eylemin ilk etkisi bu oldu.
Y: Tabii; çünkü arkadaþlar gelebilirdi. Atamayý yapmakla iþçilerin önünü
kestiler. Yani iþte anlatamýyoruz, iyi bir
çalýþma olsa iþçilerin hepsi dökülebilir
buraya.
EÖ: Ýyi bir çalýþma derken…
Y: Baský da var, korkuyorlar da iþçiler, dolaylý tehditler de olabilir. Ben 23
yýllýk iþçiyim, buradayým. Benim gibi bir
insan geliyorsa onlarýn yüzde 99’unun
gelmesi lazým. 4-C’ye giden insanlarýn
yüzde 60’ýnýn üzerinde insan var. 40
bin tane insana ne oldu. Niye çalýþmýyorlar. Yarýn senin de baþýna gelecek.
EÖ: Sýrada þeker fabrikalarý var.
Y: Artýk bunun önünü kimse alamaz
tabii.
EÖ: Burada sendika tarafýndan olsun iktidar tarafýndan olsun bir baský
söz konusu mu?
Y: Bizim zaten hükümete ve sendikaya ciddi bir eylemimiz yok. Þimdi kapýda polis var.
EÖ: Sendikaya giremiyor musunuz
þu anda?
Y: Yok caným. Ýçeride polis var. Girmek istedik sonuçta. Çünkü sendika bizimdir aslýnda.
EÖ: Siz þimdi kendinizin olan sendikaya ve hükümete karþý…
Y: Ýkisine de karþý direniyoruz. Satana da alana da. Adam benim yerime
beni satmýþ benim haberim yok. Benim
yýllarca emeðim var orada. Biz Ankara’da da bir sürü sorun yaþýyorduk. Eylem türlerini beðenmediðimizde tepki
gösteriyor oradaki temsilcilerimize gelin
iþçilerin kararýný alýn, diyorduk. Bize deniliyordu ki, sendikanýn bir kararý vardýr.
Ýþine gelmeyen çeker gider. O zamandan beri sýkýntýlar vardý. Aslýnda komitemiz vardý bizim Malatya çadýrýnda ama onlar tanýmýyordu. Türkel, Kumlu
geldikleri zaman belli temsilcilerle görüþüyorlar, bizim yanýmýza gelmiyorlardý.
Derseniz iþçi ne kazandý. Bazý þeyleri
belki biraz deðiþtirebildik fakat bir kazanç olarak görmüyorum yani.
EÖ: Kaç gündür buradasýnýz?
Y: Ayýn 4’ünden beri buradayýz iþte.
27 gündür. (röportaj yapýldýðýnda eylem
henüz 27 günlüktü) Ayrýca 40-45 gün
Malatya’da da çadýr kurduk. Ankara çadýrý daðýlmadan 2 gün önce biz orada
çadýrýmýzý kurduk, komitemizi kurduk.
Eylemler, yürüyüþler yaptýk. Sendika bizi susturmak istedi susturamadý.
EÖ: Bulunduðunuz illerde çadýr açmayý düþünüyor musunuz?
Y: Burasý biraz güçlenirse olur tabii.
Ama iþçi arkadaþlarý ikna edemiyoruz.
EÖ: Sizin sosyal güvenceniz var
mý?
Y: Yok. Hepsi kesildi.
EÖ: Peki bu çadýr eylemi için niye
sendikanýn önünü tercih ettiniz?
Y: Bunu anlamak için geriye gitmemiz lazým. Aslýnda Ankara’dan beri bir
çalýþma vardý. Son çadýrlarýn kalkmasýyla birlikte eylem kararlarý baþladý. 1
Nisan’da bir gün, 2 Mayýs’ta iki gün Haziranda üç gün. Eritme eylemleriydi
bunlar. Sürece yayýp ortadan kaldýrma.
En son Temmuz’da bir oturma eylemi
yapýlacaktý Ankara’da, yapýlamadý. Bu
arada ben Ýstanbul’a geldim. Ayýn
4’ünde toplandýk, basýn açýklamasý yaparýz dedik. Kimi arkadaþlar kalma ihtimalimiz olur dedi. Geldik buraya, polis
dolu, içeri giremedik. Ýçeri girsek konuþacaktýk. Siz niye insanlarý 4-C’ye teþvik ettiniz, niye eylem kararlarýna uymadýnýz diye. Ona göre de sonuç nasýl geliþecekti bilemezdik. Ona da izin vermediler. Ben buraya dönmek için gelmiþtim. Bizi içeri sokmadýlar. Sokmayýnca
30 kiþinin hepsi burada kaldý. Ýlk gece
zaten kaldýrýmda kaldýk. Demiþler ki bize küfür etmiþler. Küfür müfür yoktu ama. Ayrýca bugüne kadar seni alkýþlýyorsa, þimdi küfür ediyorsa senin kendini yargýlaman lazým. Evrensel gazetesi
gelmiþti arkamýzdan demiþler ki bunlar
birkaç tane kendini bilmezdir. Biz eþkiyalýk yapsaydýk senin gibi yerlerde otururduk. Ben onunla mücadele etmiþim.
Onun sözleri vardýr. Demiþ ki kendimi
asacaðým. Ben de diyorum ki ya kendini as, ya da gel benim hakkýmý ara?
EÖ: Peki sizi destekleyenler oldu
mu?
Y: Valla olumlu tepkileri bir sýradan
vatandaþlardan alýyoruz, bir de sosyalist ve devrimcilerden alýyoruz. Yoksa
CHP’nin, MHP’nin buraya gelmesi beni
baðlamýyor. Gelene de saygýmýz vardýr.
EÖ: Eylem sürekli bu þekilde mi devam edecek?
Y: Bu bana yeterli gelmiyor. Þu anki
Malatya’nýn çok gerisinde. Aslýnda þu
anda bizim en doðru yapacaðýmýz eylem o sendikadan o adamý atmaktýr.
Çýksýnlar gitsinler ya da sözlerini tutsunlar. Ýþçilerin yüzde doksan dokuzu
baþvurdu diyorlar, eylem olmayýnca ne
yapabilir?
Ankara’da Eylemi
Ýþçiler Sürükledi
EÖ: Bu arada, adýnýz nedir?
Y: Halil Acar. En son Malatya’daydým. Aslýnda Diyarbakýr Tekel fabrikasý
iþçisiyim. Orasý satýlýnca Malatya’ya
sürdüler. 6 yýl da orada kaldýk. Orasýnýn
da özelleþtirme süreciyle 31 Ocak 2010
itibariyle açýkta kaldýk. O zaman biz ilk
illerden geldik Ankara’ya. Mücadeleyi
sahiplenen bir avuç genç iþçi arkadaþlardý. Birkaç grup arkadaþ yol kesmiþler, bu da polislerin çok zoruna gitmiþti.
O genç iþçileri tutamýyordu kimse. O
gaz gününü de ben çok iyi hatýrlýyorum.
Gazý yedik. Ýkinci gün bir daha gaz yedik. Yoksa sendika gitme, yol kapatma
kararý yoktu. Polis sendikayla yine uz-
laþma içindeydi. Kýzýlay Meydaný’ný kapatýrsanýz Ankara durur; bu iþçilerin
kafasýna girmiþti.
Yani sendikanýn böyle ses getirecek
bir eylem yapma niyeti yoktu aslýnda.
Adam gibi mücadele verseydiler, gerçekten ellerinden geleni yapsaydýlar
etkili olurdu. Biz niye bugün buradayýz
ki. Ýþçiler kazanýrdý, kesinlikle kazanýrdý. Belki orada yüzlerce insanýn cesedi
çiðnenirdi. Ama öyle bir þey olsaydý hükümet kalmazdý. Bunu da biliyorlardý.
Bilerek kendi elleriyle yaptýlar. Yani polisin tankýnýn topunun yapamadýðýný bir
avuç iþbirlikçi yaptý.
EÖ: Bizim sendikamýz diyor musunuz hala?
Y: Sendikalar bizim de sendikacýlar
bizim deðil. Sendikalar zaten bizimdir,
yani iþçinindir.
Bir Þeyler Yapmalýyýz
EÖ: Alternatif sendika düþündünüz
mü?
Y: Þu anda bir þey yok. Aslýnda öyle bir þey de olabilir. Þimdi onlar orada
oturuyor, biz burada. Þu an onlar örgütlüler. Biz örgütsüzüz. Bizi izole de etmiþler. Sýnýfýn yanýnda olan basýn diye
düþündüklerimiz bile gelip burayla iliþkili bir þey söylemiyor. Birþeyler yapmalýyýz. Biraz da sonuç almamýz gerekiyor.
Böyle aylarca yýllarca kaldýrýlacak þey
deðil, ben kaldýramam hiçbir iþçi arkadaþ da kaldýramaz.
EÖ: 4-C’ye baþvurmayan kaç iþçi
kalmýþ?
Y: Yüzde doksaný baþvurmuþ. Genel anlamda çalýþanlarýn dýþýndakiler
4/C’ye baþvurmuþ. Zaten sendika yönlendirdi. Getirdiler son güne býraktýlar.
En düþük çalýþan 10 yýllýk iþçidir Tekel’de. Herkes çoluk çocuk sahibidir.
Geçinmek zorundadýr.
Tekel iþçileri yine de direniyor... Bu
kez Ýstanbul’da ve daha zor þartlar altýnda. Bu röportaj yapýldýktan sonra,
sendika yönetimi bir bildiri yayýnlamýþ
ve eylem böyle devam ederse bu eylemi organize eden odaklara saldýracaðýný söyleyerek tehdit etmiþti. Dediðini da
yaptý. Türkel ve korumalarý bir fýrsatýný
bulup iþçilere saldýrdýlar. Ama yine de
yýlmadý iþçiler. Bu kez eylemlerini belli
günlerde Taksim’e taþýdýlar ve sürdürüyorlar. (ÝSTANBUL EÖ)
7
EMEKÇÝNÝN GÜNDEMÝ
Ýhanette Sýnýr Yok!
Tekel iþçilerinin Tek Gýda-Ýþ’in önünde sürdürdükler direniþin 52. gününde sendika baþkaný Mustafa Türkel ve korumalarý iþçileri saldýrdý. 24 Kasým
günü sabah saat 09.00 - 09.30 arasýnda Tek GýdaÝþ Genel Baþkaný Mustafa Türkel’in sendikaya geldiði sýrada iþçiler, Türkel’i yumurta atarak protesto
ettiler. Sendika önünde haklarýný arayan iþçilerin
varlýðýndan rahatsýz olan Mustafa Türkel, iþçilere
aðza alýnmayacak küfürler etti. Türkel’in ardýndan
korumalar, özel güvenlik ve Türkel’in þoföründen oluþan grup, polisin gözleri önünde iki direniþçiyi
hastanelik ettiler. Polisin havaya ateþ açarak sendikacýlarý koruduðu olaylardan sonra Tekel iþçileri
saldýrýyý cevapsýz býrakmadýlar. Ayný gün saat
16.00’da çadýrlarýndan sendika önüne yürüyen ve
“Mustafa Türkel demiþti ki; Tek kiþi kalsa da, 4-C’ye
karþý direnmeyen þerefsizdir, namerttir!’ Sözünüzü
tutun! Ýþte buradayýz, direniyoruz! / TEKEL Ýþçileri”
pankartýný açan iþçiler, bir basýn açýklamasý yaparak, sendika aðalarýnýn maskeleri düþtükçe açýða
çýkan çirkin yüzleriyle ne denli pervasýzca saldýrganlaþabildiklerini kamuoyuna duyurdular. Çadýrlarýndan sendika yönetimini istifaya çaðýran iþçiler sýk
sýk “Her yer Tekel, her yer direniþ”, “Yaþasýn sýnýf
dayanýþmasý”, “Kahrolsun sendika aðalarý” sloganlarýný attýlar. Ýþçiler adýna basýn açýklamasýný okuyan Arzu Güneþ, “Mustafa Türkel öfkeli, çünkü suçlu. Ýþçiyi sattýðýný biliyor. Mücadeleyi yarý yolda býraktýðýný da biliyor. Bu saldýrýlar sadece TEKEL iþçi-
emek ve özgürlük
sine deðil, bütün emekçilere yönelik
bir saldýrýdýr. Tek Gýda-Ýþ Sendikasý’nýn baþýna çöreklenenler, artýk
sendikacý kimliðinden çýkarak birer
çete olmuþlardýr” diye konuþtu. Saldýrý sonucunda bir arkadaþlarýnýn
baþýndan, bir arkadaþlarýnýn da omuzundan yaralandýðýný vurgulayan
Güneþ, ayrýca polisin ateþ açtýðýný
belirtti.
Türkel’in 78 günlük Ankara direniþi sürecindeki, “Bir kiþi dahi kalsa
mücadele etmeyen namerttir, þerefsizdir” sözünü hatýrlatan Güneþ,
“Türkel, sendikanýn özel
güvenliðini ve paralý muhafýzlarýný üzerimize sal- Demokrasi Masallarý Birbirini Ýzlerken...
mýþtýr” dedi.
Baþta Türkel olmak üEylemlerin ilki Ankara'da gerçekleþti. 10 Ekim günü
zere Tek Gýda-Ýþ yöneti- 1. Sayfadan Devam
mini istifaya çaðýran Gü- Kýzýlay Sakarya Caddesinde bir araya gelen alevi derneklerinin öncülük ettiði
neþ, fiili mücadelelerine kitle burada gerçekleþtirdiði 24 saatlik oturma eylemini semah gösterileriyle
devam edeceklerini belirt- sonlandýrdý. Zorunlu din derslerinin kaldýrýlmasý temel talebiyle hareket eden
kitle, eylemi sýrasýnda "Zorunlu din dersi kaldýrýlsýn", "Alevi kültürü engelleneti.
Açýklamanýn ardýndan mez", "Canlarýn yolu engellenemez" sloganlarýný attý.
Eylemlerin ikincisi 7 Kasým günü Ýstanbul'da yapýldý. Saat 12.00'de Tepe
TEKEL iþçileri ellerindeki
Natilüs
önünde toplanan PSAKD, Alevi Bektaþi Federasyonu ve birçok
yumurtalarý sendika binasý önüne atarak sendika destekçi örgüt, Kadýköy Ýskele Meydaný'na doðru yürüyüþe geçtiler. Ellerinde
"Eþit yurttaþlýk hakký için laik ve demokratik bir ülke istiyoruz", "Cemevleri
yönetimini protesto etti.
ibadethanelerimizdir", "Madýmak müze olacak", "Diyanet laðv edilsin",
"Asimilasyona karþý direneceðiz", "Ýnançlara saygý duyulsun", "Zorunlu din
dersi kaldýrýlsýn" ve "YÖK daðýtýlsýn" yazýlý pankart ve dövizler taþýyan yaklaþýk 1000 kiþi, Rýhtým Caddesi üzerinden yürüyerek meydana ulaþtý. Nüfus
1. Sayfadan Devam baðlanmýþ olabilir. Ülkenin gerçek sahibi iþçi, emekçiler ve cüzdanlarýndan din hanesinin çýkarýlmasýn ve zorunlu din derslerinin kaldýrýlezilen halklar olarak, ülkemizin baðýmsýzlýðý için, topraklarýmýzýn Amerikan ve masýnýn temel talep olarak öne çýkaran eylemde çeþitli sanatçýlar da destekçi
savaþ örgütü NATO’nun çýkarlarýnýn kalkan üssü haline getirilmesine izin ver- olarak yer aldýlar. Sabaha kadar yaktýklarý ateþin etrafýnda oturarak 24 saatmemeliyiz. Türkiye, NATO’dan derhal çýkmalý, komþularý ile barýþ ve dostluk po- lik oturma eylemini tamamlayan alevilerin bu gösterisi, demokrasinin
litikalarýna yönelmesi” gerektiðine dikkat çekti. Eylemde sýk sýk ’’Nato’ya kalkan neresinde olduðumuzun da iyi bir göstergesini oluþturuyor.
Eylemlerin üçüncüsü ise 19 Kasým günü Ýzmir'de gerçekleþtirildi. Alevi
olmayacaðýz, ABD’ye barikat ortadoðuya özgürlük, Gün gelecek devran döneBektaþi
Dernekleri Federasyonu Ýzmir bileþenleri tarafýndan Konak
cek AKP halka hesap verecek, Savaþa deðil eðitime bütçe, Emperyalistler iþbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayýn, Katil ABD iþbirlikçi AKP, Yaþasýn Devrim ve Sosya- Meydaný'nda gerçekleþtirilen eylem, saat 11.00'de Cumhuriyet Meydaný'ndaki
lizm, Yaþasýn halklarýn kardeþliði, Biji býratýya gelan’’ sloganlarý atýldý. Eylem 5 toplanmayla baþladý. Ellerinde "Asimilasyona Hayýr", "Zorunlu Din Dersleri
dakikalýk oturma eylemiyle birlikte AKP il binasýna siyah çelenk ve sembolik bir Kaldýrýlsýn" yazýlý pankartlarýyla Konak Meydaný'na doðru yürüyüþe geçen
füzenin býrakýlmasýyla son buldu. Eyleme DÝSK Bölge Temsilciliði, TMMOB kitlenin içinde çocuklar da bulunuyordu.
Konak Meydaný'nda yapýlan konuþmalarda cem evlerine "kültür merkezi"
Adana ÝKK, Adana Tabip Odasý, KESK (Eðitim-Sen, SES, Kültür Sanat-Sen,
tabelalarýnýn
asýlmasýna da tepki gösterildi. 12 Eylül cuntasýnýn getirdiði
BES, Yapý Yol-Sen, Haber-Sen, Tüm Bel-Sen, Tarým Orkam Sen), TÜMTÝS, Tez
zorunlu
din
derslerinin
kendi inançlarýna göre yetiþtirdikleri çocuklarýna
Koop Ýþ, ÝHD Adana Þb., Emek ve Özgürlük Cephesi, Cephe Hareketi,
Halkevleri, BDP, EMEP, ÖDP, TÖP, TKP, ESP, DÝP, BDSP, DHF, Devrimci yapýlan bir zulüm olduðu da vurgulandý. 25 milyon aleviye karþý yapýlan bu
Proletarya, Alevi Kültür Dernekleri, Tunceliler Derneði, Pir Sultan Abdal Kültür saygýsýzlýk ve aþaðlamalarýn kabul edilemeyeceðinin vurgulandýðý konuþmalardan sonra eylem, türküler, halaylar ve sloganlarla 24 saat devam etti.
Derneði katýldý. (Adana EÖ)
Referandum sonrasý 12 Eylül ile hesaplaþmaktan bahsedenlerin sahtekarlýklarý her alanda su üstüne çýkmaya devam ediyor. Bir tek 12 Eylülcü
yargýlanamadýðý gibi, 12 Eylül uygulamalarý YÖK'üyle, zorunlu din dersiyle,
Mersin'de Birleþik Metal-Ýþ'e üye olduklarý gerekçesiyle 27 Ekimde iþlerine son hapishanelere týkýlan devrimcileriyle, Kürt halký üzerindeki baskýlarýyla durverilen Akdeniz Çivi iþçileri 25 Kasým perþembe günü sabah saatlerinde CHP maksýzýn devam ediyor.
Mersin Ýl Binasýný iþgal etti. Akdeniz Çivi patronu Serhat Servet Dövenci'nin CHP
Mersin Yeniþehir Belediyesi Meclis üyesi olmasý nedeniyle CHP Ýl Baþkanlýðý iþçiDüzce’de bulunan Mas Daf fabrikasýnýn idari amiri, sendikaya üye olduklarý gerekçesiyle iþlerin hedefi oldu. Birleþik Metal-Ýþ Mersin bölge temsilcisi Rasim Gündal Akdeniz
Çivi patronuyla bir görüþme gerekleþtirdiklerini, iþten atýlan bütün iþçilerin iþe alýn- ten çýkarýlan ve bunun üzerine fabrika önünde direniþe geçen iþçilerin üzerine arabasýný sürdü. 6
masý talebine karþýlýk Akdeniz Çivi patronunun iþçilerin sadece bir kýsmýný alabile- Kasým günü Jandarmanýn gözü önünde gerçekleþen olayda 13 iþçi yaralandý. Olaydan sonra iceðini yaþanan kriz nedeniyle bütün iþçileri iþe alamayacaðýný söylediðini belirtti.
dari amire dokunan olmazken biri sendikacý, üçü iþçi olmak üzere dört kiþi gözaltýna alýndý.
Ýþgal eylemi sýrasýnda dayanýþmayý yükseltmek için orada bulunan demokratik Düzce’nin Beyköy Beldesindeki organize sanayi bölgesinde bulunan ve pompa üretimi yapan
kitle örgütleri, sendikalar polisin baskýsýna maruz kaldý. Duruma tepki gösteren kit- Mas Daf fabrikasýnda çalýþan 22 iþçi, Birleþik Metal Ýþ Sendikasýna üye olduklarý gerekçesiyle
leyle polis arasýnda kýsa süreli bir gerginlik yaþandý. Ýþgali sürdüren iþçilerle iþten çýkarýlmýþtý. Bunun üzerine fabrika önünde bekleme eylemine baþlayan iþçiler, olay günü
binadan inmeleri konusunda pazarlýða giren kolluk güçlerinin iþçilerden aldýðý yanýt fabrikaya giren iþçi servisini durdurarak iþçileri direniþe destek vermeye çaðýrdýlar. Bu sýrada 81
"Gemileri Yaktýk, Geri Dönüþ Yok", "Direne Direne Kazanacaðýz", "Yaþasýn Sýnýf BJ 889 plakalý aracýný iþçilerin üzerine süren fabrika idari amiri Sezgin Civelek, 13 iþçinin yaraDayanýþmasý" sloganlarý oldu. 27 Ekimden bu yana ilk etapta 14 iþçinin iþine son
lanmasýna neden oldu. Yaralýlar 112 acil servisiyle hastanelere kaldýrýldýlar.
veren Akdeniz Çivi patronu 1 Kasýmdan itibaren iþyerine kilit vurarak bütün iþçilerin
100 kiþinin çalýþtýðý fabrikadaki direniþ 100 gündür sürüyordu. Anayasal haklarý olan
iþine son vermiþti. Ýþgal eylemine katýlmak isteyen üç iþçiye polis izin vermeyince
sendikaya üye olduklarý için iþten atýlan iþçilerin, patronlarýn saldýrýlarýna maruz kaldýklarý gibi
kýsa süreli bir arbede yaþandý. Akdeniz Çivi iþçilerinin bu militan eylemi, 26 Kasým
bir de gözaltýna alýnmalarý devletin sýnýf tavrýný en çýplak haliyle sergiliyor.
geceyarýsýnda polisin düzenlediði bir operasyonla sona erdirildi. Ýþgale katýlan 57
Olayýn faili Sezgin Civelek hakkýnda açýlan baþka bir dava ise tecavüz suçundan. Öncesinde
iþçi gözaltýna alýndý. Polisin müdahale amacýyla CHP Mersin Ýl Binasýnýn önüne
Sivas
merkeze baðlý Kurtlapa Beldesi Jandarma Karakol Komutaný olan Astsubay Sezgin Civegeldiði sýrada iþgalci iþçilere destek vermek amacýyla orada bulunanlarla polis
lek,
bu
görevi sýrasýnda 21 Þubat 2000 tarihinde korucu Ö.Þ.’nin evine giderek, evin 20 yaþýnarasýnda da arbede yaþandý. Her ne kadar polisin operasyonuyla sonlandýrýlsa da
daki
kýzý
Þ.Þ.’yi elindeki sývý bir maddeyi koklatarak bayýltýp tecavüz etmek suçundan yargýlaniþçi sýnýfýnýn her geçen gün militanlaþan eylemlerine bir yenisini daha ekleyen
maktadýr.
Bu olaydan dolayý görevinden alýnan Civelek hakkýnda 2 yýldan 5 yýla kadar hapis ceAkdeniz Çivi iþçileri, kimilerince "sýnýf dýþý" bulunan eylem tarzlarýyla sýnýf mücadezasý
istenmektedir.
lesini yasallýðýn sýnýrlarý içine hapsedebileceklerini zannedenlere de iyi bir ders
verdiler. (Mersin EÖ)
Aleviler Zorunlu Din Dersine Karþý Alanlarda
Emperyalistlere
Kalkan Olmayacaðýz!
Akdeniz Çivi Ýþçilerinin CHP Ýþgali
Direnen Mas Daf Ýþçilerine Saldýrý
8
Mersin’de 6 Kasým
Mersin Üniversitesinde aralarýnda Gençlik Cephesi’ninde bulunduðu M.Ü. YÖK KARÞITI EYLEM
BÝRLÝÐÝ 5 Kasým günü saat 12.00’de Çiftlikköy
Kampüsü Fen-Edebiyat Fakültesi’nin önünden baþlayarak Cumhuriyet Alanýna kadar bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Yaklaþýk bir aydýr örgütleyicisi olduðumuz bu süreci farklý çalýþmalarla verimli geçirdik.
Haftalar öncesinden Yeniþehir, Çiflikköy kampüslerinde bildiri daðýtýmlarý, ilerleyen haftalarda duvar
gazeteleri asýldý ve YÖK, neo-liberal eðitim politikalarý, nasýl bir üniversite istiyoruz baþlýklý bir radyo
programý gerçekleþtirildi. Eylem günü yine bildiri ve
ajitasyonla eyleme çaðrý yapýldý. ”Eþit, parasýz, bilimsel, anadilde eðitim” -M.Ü.YÖK KARÞITI BÝRLÝK- pankartý altýnda baþlayan yürüyüþ rektörlük binasýnýn önüne kadar sloganlarla sürdü. Burada yapýlan basýn açýklamasýnda ise ülkede farklý çýkar
gruplarýnýn üniversiteler üzerinde bu kadar yoðun
emek ve özgürlük
tartýþmalarýnýn artýk
üniversitelerin ihtiyaçlarýna yanýt olmadýðýna, yeniden
yapýlandýrýlmasý için
de sistemin hem fikir
olduðuna; bunun uygulayýcýsý
olan
YÖK’ün de, hükümetin de ve bir bütün
olarak sistemin de
emperyalizme baðýmlý olduðuna vurgu yapýldý. YÖK’ün bir yanda öðrenciler üzerinde
baskýcý politikalarýný sürdürürken diðer yanda no-liberal politikalarýný hayata geçirdiði, eðitimin yerli ve
yabancý sermayenin eline verildiði ifade edildi ve
emperyalizme baðýmlýlýk koþullarýnda sömürünün
Öðrenciler ve Sorunlarý
Þu an belki aklýmýza takýlan sorunlardan biri gençlik neden
bu kadar sorumsuz ve düþünemeyen bireyler haline geldi?
Eskideki gençlik ile þimdiki gençliði karþýlaþtýrdýðýmýzda
arasýndaki farký tahmin bile edemezsiniz. Belki toplumun þu
an en çok ihtiyaç duyduðu þey düþünebilen, sorgulayabilen
bir gençliktir. Gençlik neden mi bu hale geldi! Ýþte sorunuzun
cevabý...!
Tek tipleþme
Çeteleþme, uyuþturucu ve medya
Gelecek kaygýsý
Ýþte bunlar. Az çok bunlarý biliyoruz. Ve bunlarýn çoðunu
okul hayatýnda yaþýyoruz. Okula baþladýðýmýz tek tipleþme
dediðimiz þeyle karþýlaþýrýz. Hocalar sürekli bizim giyiniþ
tarzýmýza karýþýr. Öðrencileri ayný eteðe, ayný gömleðe, ayný
pantolona ve ayný kravata tabii tutarlar. Hatta ve hatta konuþma tarzýmýza bile müdahale ederler. Bu þekilde öðrencileri tek
tipleþme dediðimiz þeyi uygularlar. Özellikle bu uygulamayý
Yatýlý Ýlköðretim Bölge Okullarý (YÝBO)'larda yapmaktadýrlar.
Öðrencileri küçük yaþta kendilerince eðitmeye çalýþýr ve onlarý
bu yaþlarda sistemin birer piyonu haline getirirler. En çok
baský gören, ezilen ve sömürülen yerler de yine YÝBO'lardýr.
Diðer bir þeyde uyuþturucu, çeteleþme dediðimiz þeydir.
Bunlarý yapanlarda yine genç kesimdir. Bu dönemlerde geçlikte merak duygusu daha baskýndýr. Merak duygusunun yanlýþ yönlendirmeleri sonucu gençlik çeteleþmeye, uyuþturucuya merak salar ve baþlar. Ve günümüzde baktýðýmýzda
uyuþturucu, çeteleþmeye baþlama yaþlarýnýn 10-12’ye
düþtüðünü görüyoruz. Çeteleþme daha çok lise ve üniversitelerde görülmektedir. Bunun sebebi de gençliðin ailesinden
kopmaya baþladýðý dönemde kendisini bulunduðu ortama
kanýtlamaya çalýþmasý, uyuþturucu kullanýp, çeteleþmeye
giderek ispatlamaya çalýþmasýdýr. Sistem uyuþturucuyu ve
çeteleþmeyi en çok devrimci mücadelenin olduðu yerlerde
gençlere dayatmaktadýr. Bu þekilde devrimcilerin etkinliklerini
kýrmaya çalýþýr. Sistemin diðer bir yozlaþtýrma aracý ise
medyadýr. Gençliðin sabahtan akþama kadar TV’ye baðlanmasý ya da internete baðlanýpda gençliði çürütmeye dayalý
programlara vb. þeylere baðlanmasý tabi ki sistemin en çok
istediði þeylerden biridir. Çünkü sistemin amacý sorgulamayan, araþtýrmayan, düþünmeyen ve sadece okulda verilen
bilgilerle yetinen ezberci bir düþünce sistemine sahip bireyler
yaratmaktýr.
Bir diðer olgu da gelecek kaygýsýdýr. Hepimizin hayallerinde büyük ihtimalle üniversite okumak vardýr. Ama üniversiteye hazýrlanýrken önümüze ne çýkacaðýný bilemeyiz. Ýlk
önce dört yýllýk liseye gidiyoruz. Dört yýl boyunca LGS'ye
hazýrlanýyoruz.. Ve dershanelere gideceðiz. Üniversiteye gittiðimizi düþünelim; Üniversiteye gittiðimizde de belli zamanlarda harç parasý ödemek zorundayýz. Sonra ev kirasý, okul masraflarý, yemek parasý... Ama maalesef ki bizim gibi proleter
çocuklarýn bunlarý ödeyecek parasý yok. Biz yine de
ödediðimizi varsayalým. Bu sefer üniversite bittiðinde KPSS
sýnavý baþlar. Peki burada baþarýlý olacak mýyýz? Burada
baþarýlý olmak gerekiyor ki ancak meslek sahibi olabilelim.
Tabi atama yapýlýrsa. Evet çok iç karartýcý oldu, biz de bunun
farkýndayýz ama hayatýn gerçekleri bunlar. Ve bu þartlar altýnda bizlere örgütlenmek ve mücadele etmek düþüyor... (Dersim
OKUR MEKTUBU
GENÇLÝK GELECEK
giderek artmasý bizlere iyi bir geleceðin deðil aksine kötü bir geleceðin býrakýldýðý, YÖK gibi kurumlarý bize dayatan sisteme karþý mücadele etmekten
baþka çýkar yol bulunmadýðý vurgulanarak açýklama
sona erdi. Açýklamanýn ardýndan hep birlikte çekilen halaylarla eylem son buldu. (Mersin EÖ)
KPSS Sonuçlarý “Açýkladý”
Yanlýþ okumadýnýz, baþlýkta bir yazým hatasý yok. Kopya skandalý yüzünden yeniden yapýlan KPSS sýnavýnýn sonuçlarý açýklandýðýnda
bu sonuçlar kopya çekildiðinin ispatlandýðýný
da açýklýyordu ayný zamanda. Çünkü bir önceki sýnavda üstün baþarý gösterdikleri halde tekrarlanan sýnavda barajý bile aþamayanlar vardý. Birkaç örnek verelim isterseniz. Ýlk sýnavda
120 sorunun 120’sini de doðru yaparak 95.7
puan alan bir aday, ikincisinde ancak 67 soruyu doðru yanýtlayarak 80.9 puan alabildi. Ýlk sýnavýnda sadece üç soruyu kaçýrarak 117 netle
94 puan alan bir baþka aday ise son sýnavda
ancak 42 net çýkarabildi. Yine ilk sýnavda biri
üç, diðeri ise beþ hatayla sýnavý tamamlayan iki aday ise ikincisinde taban puanýn altýnda
kaldýlar...
Daha fazla örnek sýralamaya gerek yok sanýrým. Rakamlar açýklýyor herþeyi. Açýklýyor da
tüm bu yaþananlardan dolayý kaç kiþi yargýlanýyor, kaç kiþi ceza alacak... Ve dahasý sonuç-
Ey Türk Genci!
Birinci Vazifen
Ýþ Aramaktýr!
lar açýklanýr açýklanmaz þaibeler bu kadar açýkken yangýndan mal kaçýrýr gibi öðretmen atamasý yapmaya çalýþan Milli Eðitim Bakaný için de bir soruþturma açýlacak mý? Bu sonuncusu doðrusu bize yanýtý belli bir soru gibi görünüyor. Bu defa kendilerine fazla güvendiklerinden olsa gerek ellerine yüzlerine bulaþtýrdýlar. Ama artýk onlar da daha dikkatli davranacaklar. Bu defasýnda yakalanan hýrsýzlar bir
dahaki sefere baþka yöntemlerle çalacaklar
geleceðimizi, hakkýmýzý, umutlarýmýzý... Týpký
ceplerimizde kalan son kuruþlarý da çaldýklarý
gibi.
Ama unuttuklarý bir þey var: Sonsuza kadar
hýrsýzlýkla geçinemezler. Öðrencisinden daha
bilgisiz öðretmenler bir yere kadar idare edebilir; Haklarý çalýnanlar her zaman bu duruma
seyirci kalmaz. Ve birgün tüm hýrsýzlarýn kapýsýný çalýp kendilerine ait olaný geri isteyebilirler.
Yeter ki bir araya gelsinler. Ne kadar çok olduklarýna kendileri de þaþýracaklar...
Türkiye Ýstatistik Kurumu (TÜÝK) haziran ayý iþgücü istatistiklerinden yararlanarak ATO tarafýndan hazýrlanan rapora göre 52 milyon
503 bin kiþi olan çalýþma çaðýndaki nüfusun 11 milyon 547 binini 1524 yaþlarý arasýndaki gençler oluþturuyor. Bu yaþ grubundaki gençlerin 3 milyon 732 bini (%32,3) çalýþma hayatý içindeyken, 3 milyon 911
bini öðrenimine devam ediyor. 3 milyon 904 bin genç ise ne eðitimde,
ne de üretimde yer alýyor. Yani %34. Bu rakama bakýp da gençliðin durumuna üzülmek için acele etmeyin. Çünkü çalýþma hayatýnýn içindeymiþ gibi görünüp de ailesinin yanýnda ücret almaksýzýn çalýþan 961 bin
kiþiyi daha eklediðinizde bu oran %42’ye çýkýyor.
Mersin Üniversitesi’nde Faþist Saldýrýlar
Mersin Üniversitesi'nde yaþanan faþist saldýrýlar, YÖK'ün güvenli ve özgür bir üniversite
düzmecesiyle üniversitelere polis sokmasýyla beraber týrmanýyor. Bilindiði gibi YÖK, aðustos
ayýnda yayýnladýðý bir genelgeyle polis idare iþbirliðini kurallara baðlamýþ, sivil polislere yer tahsis edilmesinden öðrencilere uygulanacak cezalar için yargý sürecinin beklenmemesine varana
kadar her þeyi düþünerek faþistliðini belgelemekten hiçbir sakýnca görmemiþti.
Geçtiðimiz günlerde Mersin Üniversitesi'nde rektörlük seçimlerinin anti-demokratik olduðunu
seçimlerde öðrencilerinde yer almasý gerektiðini savunan öðrencilerin eylem yapmasý üzerine
bir sivil polisin öðrenciye silah çekmesiyle beraber olaylarýn fitili ateþlendi. Son saldýrýda ise yine
polis-idare-ÖGB iþbirliði çerçevesinde dýþarýdan okula giren 10-15 kiþilik faþist güruh, 8 Kasým
günü bir devrimci öðrenciyi sýnýfýndan çýkararak sopayla ve býçakla yaralamýþtýr. Bunun üzerine
çýkan olaylardan kaçmak isteyen faþistler 33 RC 813 plakalý araçla okul çýkýþýnda iki bayan
öðrenciye çarparak aðýr yaralanmalarýna neden olmuþtur. Bir öðrencinin hayati durumu aðýrken
diðer öðrencinin de vücudunda çok sayýda kýrýk bulunmaktadýr. Bu olayý duyan rektör ise hastaneye ziyarette bulunup yaralý arkadaþlarý için rektörle tartýþan bir öðrenciye tokat atarak ne
kadar öðrencilerin yanýnda olduðunu göstermiþtir.
Olaylarýn ardýndan birleþik ve kitlesel eylem þiarýyla Gençlik Cephesi'ninde içinde bulunduðu
devrimci-yurtsever-demokrat öðrenciler olarak 10 Kasým günü bir eylem gerçekleþtirildi. Çiftlikköy Kampüsü Fen Edebiyat Fakültesi önünde baþlayan yürüyüþte "Faþizme Karþý Omuz
Omuza, Tek Yol Devrim, Yaþasýn Devrimci Dayanýþma, Polis Dýþarý Üniversiteler Bizimdir" sloganlarýyla rektörlük binasý önüne gelindi. Yapýlan açýklamada biz üniversitenin gerçek sahipleri
olarak turnikeler yoluyla okulumuza girerken dýþardan gelen faþistlerin elini kolunu sallayarak
içeri girmeleri teþhir edildi. Bu olaydaki polis-idare-ÖGB iþbirliðine dikkat çekilerek üniversitelerde faþistlere yer olmadýðýna, üniversitelerin bizim olduðuna vurgu yapýlarak açýklama sona
erdi. (Mersin EÖ)
emek özgürlük
ve
HALKLARIN
KARDEÞLÝÐÝ
AKP
Oyalamaya
Devam Ediyor
Öcalan’ýn ateþkesi seçimlerin sonrasýna dek uzatmasýyla birlikte ortalýða bir rehavet
çöktü sanki. Özerkliðe iliþkin
sözler ve dikkatli olma uyarýlarý
devam ediyor gerçi ama özellikle Taraf’ýn baþýný çektiði AKP
medyasý ortalýða bilinçli olarak
aþýrý iyimserlik yayýyorlar. Sonrasýnda ateþkesin süresinin kýsaltýlarak 1 Marta çekilmesi de
bu havayý deðiþtirmemiþ gibi
görünüyor. Sanki AKP belli bir
çözüm üzerine çalýþýyormuþ
havasý yaratýlýyor.
Örneðin, ýsrarla silahlý güçlerin sýnýr ötesine çekileceðini bütün yalanlamalara raðmen- tekrarlýyorlar; Diyarbakýr’ýn zenginlerinden iþ çýkmayýnca Kürt hareketinin içinden
bir takým adamlarýn üzerine oyunlar oynuyorlar; bütün bunlar ve daha fazlasý düþünüldüðünde bir kez daha yeni bir
AKP planý ile karþý karþýya olduðumuz ortaya çýkýyor.
Planýn özü basit: Seçimlere
kadar durumu idare et ve güç
biriktir! Birazýný silahla, daha
çoðunu da yoksulluk rüþvetleriyle çöz!
Bir yanda Öcalan’la görüþme iddialarýný ýsrarla reddeden hükümet, diðer yanda
“devlet”in görüþtüðünü, görüþmeye de devam edeceðini açýkça söylüyor. Ama öyle
görünüyor ki o görüþmeler de
ayný oyalama taktiðinin bir
parçasýdýr.
Ýþin açýkçasý, AKP iktidarý ya
da þu esrarýengiz “devlet” görevlileri her kimlerse, þu ana
kadar ortaya tek bir taahhüt,
tek bir plan koymuþ deðiller.
Hiç durmadan “son bir þans
veriyoruz” diye yeni yeni kartlar açan Öcalan’ýn bitmez tükenmez “uzlaþma” isteðine
karþýn bu cenahta tek bir ciddi geliþme yoktur. Gevelenip
duran þeyler, bireysel hak kýrýntýlarý, malum piþmanlýk yasasý
ve çocuklarý önce serbest býrakýp ertesi gün yine içeri týkmaktan ibaret.
Ýþler Kürt hareketi açýsýndan
artýk kritik bir yere doðru gidiyor. Oyalamanýn fazlasýnýn çürütücü bir etki yaptýðý biliniyor.
Seçimlerden sonra yeni bir imha/çürütme giriþiminin geleceði de gün gibi açýk. Hem
Kürt hareketi, hem de Türkiyeli
emekçi güçler bu sinsi politikanýn zararlarýný þimdiden göðüslemeye hazýrlanmalýdýrlar.
9
FIRATIN ÖTE YAKASI
Kürt hareketi uzun süre sýrtýnda taþýdýklarýnýn gerçek yüzünü görüyor
Kürdün soldan baþka dostu yoktur, hiç olmadý
1970’lerin ikinci yarýsýnda Türkiye
devrimci hareketinin ve Marksist düþüncenin yoðun etkisi altýnda oluþan ve þekillenen Kürt ulusal hareketi, þimdi her
gün yeniden bu temelden uzaklaþmanýn
sýkýntýlarýný yaþýyor.
Talihsizliktir evet, bir bütün olarak
Türkiye devrimci hareketi, 1980 sonrasýnda belki bir ölçüde konjonktürel nedenlerden dolayý, ama esas olarak kendi hatalarýndan ötürü bütünlüklü bir devrimci geliþme gösteremedi ve Kürt hareketi bu koþullar altýnda atak yaptý. Daha
sonra gelen 1990’larýn yýkýcý etkilerini de
bütün dünyadaki muhalif güçler gibi yaþadý. Tarih farklý yaþanmýþ olsaydý Ortadoðu için muazzam bir tempoyu yaratabilecek olan bu þansýn kullanýlamamasý,
aslýnda iki taraf için de bir kýrýlma nedeniydi.
Böylece ortaya çýkan tablonun sonuçlarýndan biri de, devrimci güçlerin
ciddi bir çýkýþ yapamadýðý koþullarda
Kürt hareketinin seçici davranmaksýzýn
kurduðu iliþkiler oldu. Gerekli gereksiz
bir sürü insan Kürt hareketinin mekanlarýndan geldi geçti, ömrü boyunca devrimci düþünceye düþmanlýk etmiþ olanlar
da sýrf Kürtlerle ilgili “iyi” birkaç cümle
kurduklarý için bu sürecin þurasýnda burasýnda kendisine bir yer buldu. Kürt hareketinin 1999’dan sonra iyice belirginleþen postmodern ideolojik kaymasý da
zaten bu iliþkilere uygun bir zemin oluþturuyordu. Giderek Kürt hareketi kendisini az ya da çok eleþtiren herkesle mesafesini artýrýrken, onu daha fazla liberal
çukura çekmek isteyenlerle olan iliþkilerini güçlendirdi.
Ama bir gerçek hiç deðiþmedi: Hem
genel olarak devrimci harekete, hem de
Kürt hareketine baþýndan beri düþman
olan bu güçlerin “yol arkadaþlýðý” hep
geçici oldu. Gerek devrimci iddialarýný
terkedip Kürt hareketine iltica edenler,
gerekse postmodern liberaller hep “iyi
günler”de, iþlerin sýkýþmadýðý dönemlerde “Kürt dostu” kesildiler; durum deðiþtiðinde ise sýrtlarýný döndüler. Buna karþýn, bugünkü politikalara eleþtirel tutumlarý olsa da UKKTH konusunda kararlý
duran devrimciler -Kürt hareketi tarafýndan “az sevilmelerine” karþýn- daha tutarlý ve kalýcý bir yerde durdular. AKP tarafýndan açýkça desteklenerek palazlanan ve basýnda, bazý üniversite kürsülerinde yer edinen postmodern solcular
çetesinin bugünkü durumu bu açýdan ibret vericidir. Özellikle referandum sýrasýnda ve sonrasýnda ortaya çýkan Taraf
saldýrganlýðý, kimin kimi daha çok sevdiðini açýkça gösterdi. Devrime ve sosyalizme düþman olanlarýn Kürde dost olmasý mümkün deðildir.
Bugün, iþler giderek karýþýr ve kopma
noktalarýna doðru giderken, takkeyi önü-
ne koyup düþünmek herkes için ciddi bir
gereksinmedir. Türkiye devrimci hareketi, Kürt hareketine sýzmýþ liberaller tarafýndan da körüklenen soðukluðu aþmak
ve köprüleri onarmakla görevliyken, Kürt
hareketi de sokaða daha iyi bakmalý, oradaki dinamiði daha iyi görmelidir. Kürdün Kürtten baþka bir dostu varsa eðer,
onlar devrimcilerden baþkasý deðildir. Ve
devrimciler, bu topraklar üzerindeki en
temiz güçlerdir.
Bilinmeyen(!) Dil, Bilinmek Ýstemeyen Bir Gerçek...
Kürt siyasetçilerine ve insan haklarý
savunucularýna yönelik KCK operasyonu kapsamýnda gözaltýna alýnarak yargýlanmaya baþlayanlarýn kürtçe savunma
yapmalarýyla baþlayan kriz bir türlü aþýlamazken dillerine yönelik “bilinmeyen”
nitelemesi geniþ Kürt kitleleri tarafýndan
protesto ediliyor.
Mahkemelerin kürtçe savunma yapýlmasýný kabul etmemesi ve kürtçeyi “bilinmeyen dil” olarak tutanaklara geçirmesi
üzerine 6 Kasým günü BDP Diyarbakýr il
binasý önünde toplanan binlerce kiþi “Zimanê me hebûna me ye” sloganlarý atarak Koþuyolu Parký’na yürüdü. Yürüyüþ
baþlamadan önce BDP Diyarbakýr il binasýndan kitleye seslenen BDP Diyarbakýr il baþkaný Nijad Yaruk ile BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna, mahkemenin tavrýný protesto etti. Emine Ayna konuþmasýnda “Son 4 gündür orada yargýlanan 152 arkadaþýmýz deðil Türkiye
devletinin ta kendisindir” dedi. “Ne zaman o sanýk sandalyelerine haklarý ihlal
edenler oturursa Türkiye o zaman demokratikleþir” diyen Ayna, duruþmada
hakimin Kürtçeye ‘Bilinmeyen bir dil’ demesine tepki göstererek, “Artýk kafalara
kazýnmalýdýr. Bir diyalog ve müzakereden söz ediyorsak o diyalog ve müzakerede konuþan bizim dilimiz ve kimliðimiz
olacaktýr. 30 yýldýr her türlü yol ve yöntemlerle soykýrým çabasý içerisine girmiþ
olabilirler ama 30 yýllýk verdiðimiz mücadelede Kürt halký yenilmeyeceðini göstermiþtir” þeklinde konuþtu. Ayna, “Dilimizi bilinmeyen bir dil olarak ilan etmenizi kabul etmediðimizi beyan ediyoruz”
dedi.
BDP Van il örgütü, BDP Van il binasý
önünden Musa Anter Parký’na kadar
kürtçenin “bilinmeyen bir dil” olarak nitelenmesini protesto etmek için yürüdü. 8
Kasým günü düzenlenen 1500 kiþinin ka-
Bitlis’te Toplu Mezar
Bitlis’in Tatvan ilçesi kýrsal
alanýnda 1999
yýlýnda yaþanan
bir çatýþmanýn ardýndan yaþamýný yitirenlerin gömüldüðü bir toplu mezarýn bulunduðu ortaya çýktý. 33 cenazenin bulunduðu bildirilen toplu mezarýn açýlmasý için iki aile resmi giriþimlerde bulundu. Kaya ve Kýsaoðlu ailelerinin çabalarýyla bulunan toplu mezar, 7 Ekim 1999 tarihinde yaþanan
bir çatýþmada yaþamýný yitirenlerin cenazelerinden oluþuyor.
Çatýþmanýn yaþandýðý süreçte o bölgede bulunan görgü tanýklarýnýn “kimyasal silah kullanýldýðý” yönünde iddialarý olmuþtu. Bu durumun ortaya çýkmamasý için cenazelerin ailelere verilmediði ve hemen oluþturulan bir toplu mezara gömüldüðü iddia ediliyor.
Geride sadece kemikler de kalmýþ olsa yakýnlarýnýn bir mezarýnýn olmasýný isteyen aileler, bu
taleple savcýlýða baþvurdular. Çatýþmanýn yaþandýðý dönemde sadece bir ailenin cenazesini alabildiði bildirildi. Bölgede buna benzer baþka toplu
mezarlarýn da bulunduðu bildiriliyor.
týldýðý, yaklaþýk bir kilometrelik yürüyüþte
bir konuþma yapan il baþkaný Cüneyt
Caniþ “Bizim arkadaþlarýmýz kendi dillerini konuþtuklarý için yargýlanmaktadýrlar.
Ama biz, tüm yapýlan baskýlara, zindanlara, hapishanelere raðmen her zaman
kendi dilimizi kendi kültürümüzü yaþayacaðýz” dedi. Hakkari, Yüksekova, Batman, Siirt, Antep, Antalya, Bingöl, Cizre
ve daha birçok yerde daha ayný uygulama çeþitli eylemlerle protesto edildi.
Bu Canan’ý da Asker Vurmuþ
Van'dan merkeze baðlý Kurubaþ köyüne pikniðe
giden 16 yaþýndaki Canan Saldýk Hacýbekir Kýþlasý'nýn
yanýnda bulunan piknik alanýnda kýþlanýn içinden açýlan
ateþ sonucu yaþamýný yitirmiþti. Olay ile ilgili devam
eden mahkemeye sunulan bilir kiþi raporunda 21
Temmuz günü Canan'a isabet eden kurþunun, Hacý
Bekir Kýþlasý'ndan geldiðinin tespit edildiði, Canan'ýn
ölümüne beynine isabet eden 3,2 cm uzunluðunda
mermi çekirdeðinin neden olduðu belirtildi. Kurþunun,
hareketli zýrhlý aracýn üzerinden atýldýðýnýn tespit
edildiðini ve atýþ alanýnýn bu tarz eðitim atýþlarýna uygun
olmadýðý belirtildi.
10
DÜNYANIN
DÜNYA HALKLARI
emek ve özgürlük
Avrupa Durulmuyor...
Bir NATO Zirvesinin Portekiz, Ýngiltere, Ýrlanda
Ardýndan
Ýkinci Emperyalist Paylaþým Savaþý’nýn ardýndan kurulan NATO,
yýllar boyunca emperyalist güçlerin
ABD önderliðindeki ortak saldýrý
gücü olarak ezilen emekçi halklara
kan kusturdu. Afganistan, Irak, Somali ve Bosna’daki her cinayette,
ORTA YERÝ her
katliamdaki rolü bilinmesine
raðmen emperyalistlerin saldýrý örgütü NATO, yeni katliamlara giriþmeye hazýrlanýyor.
Bu hazýrlýklarýn son aþamasý ise Ýran’a yönelik olarak
hazýrlanan füze kalkaný sistemi. Baþlangýçta doðu avrupa ülkelerine kurulacak olan sistem, Rusya’nýn muhalefeti sonucunda Türkiye ve Balkan ülkelerine kaydýrýldý.
Zirvenin ardýndan tüm sistemin Türkiye’ye kurulmasý kararý çýktý.
Zirvede ise tam bir tiyatro sergilendi. Türkiye karar
belgesinde Ýran’ýn adýnýn geçmemesi için ýsrarlý oldu.
Düþünün ki bütün dünya sözkonusu sistemin Ýran’a yönelik olduðunu biliyor, bunu açýkça ifade ediyor; ama
Türkiye þunda ýsrar ediyor: Belgede adý geçmesin. Peki
ne oluyor belgede adý geçmeyince? Dünya çapýnda alay
konusu olmaktan öte bir anlam taþýmayan bu istek yerine getirilince ne oluyor. Anlaþýlan o ki baþbakan Tayyip
Erdoðan kendisine Kürt sorununu anýmsatan bir gence
söylediði “sen buna sorun dediðin için sorun var, sorun
demekten vaz geçersen ortada sorun kalmaz” þeklindeki
cevabýn çok etkisinde kalmýþ olacak ki Papaz Berkeley’in Nazým Hikmet’in seni doðuran anan da mý sen öyle düþündüðün için vardý diyerek dalga geçtiði felsefesini
iyice benimsemiþ. Bu defa ayný mantýk NATO zirvesinin
en komik unsuru olarak tarihteki yerini aldý. Evet Ýran’a
yönelik bir füze kalkaný sistemi kurmak amacýyla toplanan NATO zirevesinden bu karar çýktý ama Türkiye’nin
ýsrarýyla karar metninde Ýran’ýn adý geçmedi.
Þimdi iþin komik kýsmýný bir kenara býrakalým ve kararýn siyasal sonuçlarýný incelemeye çalýþalým. Ortadoðu’da ABD’nin paralý askeri olmayý iyice benimseyen iktidar, uþaklýðýný bir kez daha tescil ettirmiþ oldu. Bu bir
sürpriz deðil. Ancak tiyatro oyunu burada bitmediði için
her þey yýllardýr süregelen uþaklýða yeni bir halka eklenmesiyle sýnýrlý deðil. Tüm bu yaþananlara raðmen Ýsrail’e yönelik sarfedilen birkaç cümle ve feribot saldýrýsýndan kaynaklý olarak mevcut hükümetin ortadoðu coðrafyasýnda farklý algýlanýyor oluþu ortaya çeliþik bir tablo çýkarýyor. Bir yanda ABD ve Ýsrail’in neredeyse tüm isteklerini yerine getiren bir iktidar sözkonusu, diðer yanda ise bu iktidar Ýsrail karþýtý olarak algýlanýyor.
Tarihte bunun örneðine çok rastlanmýþtýr ama uþaklýðýyla birlikte bunu maskelemeyi, ikisini birden bu denli
uç noktalara vardýrmayý baþaran bir baþkasýna rastlanabileceðini sanmýyoruz.
Tüm bu yalanlarý, maskeleri tarihin çöplüðüne göndermek ise devrimcilerden baþka kimsenin görevi deðildir. ABD’li silah firmalarýnýn elinde kalan füzeler satýlsýn
diye kimse bunlarla topraklarýmýzý kirletmeye kalkmasýn.
Unutulmasýn ki zirvelerde, masalarda alýnan her karar
öyle kolay kolay uygulanamaz. Siz kediye ne deyip demeyeceðinizi tartýþa durun. Biz uþaða uþak deriz ve onlar uþak olduðu için bizim de olmamýz gerektiðini düþünenlerin bu düþüncelerinin hayal olduðunu anýmsatmaya
hazýrýz. Kendilerinin düþtüðü gülünç durum bizi ilgilendirmez. Biz kardeþ ortadoðu emekçi halklarýnýn karþýsýna alnýmýz açýk, baþýmýz dik çýkmak için her þeyi yapmaya hazýrýz ve yapacaðýz. Ve bu cümle bir tiyatro repliði de deðildir. Bilginize...
Þili’de Maden
Ýþçisi
Kadýnlarýn
Açlýk Grevi
Þili’de Þubat ayýnda
meydana gelen depremin
ardýndan iþsiz kalan 33
maden iþçisi kadýn, iþbaþý
yapabilmek amacýyla eski
bir maden ocaðýna girerek
açlýk grevine baþladý.
Deprem ve tsunami sonrasý iþsiz kalan 12 bin kiþi
adýna yapýlan açlýk grevi, baþladýktan bir hafta sonra
hükümetle yapýlan görüþmelerin anlaþmayla sonuçlanmasýnýn ardýndan sona erdi.
Portekiz
Portekiz’in “Sosyalist” sýfatlý hükümeti de krizin
yükünü emekçilerin sýrtýna yüklemek isteyince cevabýný genel grevle aldý. 24 Kasým’da hükümetin
ücretlerden kesinti ve kamu harcamalarýný kýsýtlama tasarýsýna karþý genel grev kararý alan CGTP
ve UGT sendikalarýnýn örgütlediði grev, ülkede
hayatý durdurdu. Ulaþýmýn,
fabrikalarýn, eðitim ve saðlýk
hizmetlerinin
durdurulduðu
grevle Portekiz
iþçi sýnýfý, patronlarýn tehditlerine kulak asmayacaðýný da
bir kez daha haykýrmýþ oldu. Portekiz’de 22 yýldýr
görülen en büyük grev, 3 milyon emekçiyi sokaða
dökerek iktidar olmanýn, her istediðini yapabileceðin anlamýna gelmediðini bir kez daha burjuvaziye anýmsattý.
Ýngiltere
Guardian gazetesine göre 130 bin öðrenci 25
Kasým günü baþkent Londra’da toplanarak üniversite harçlarýnýn üç katýna çýkarýlmasýný protesto etti. Ýki hafta önce de 50 bin öðrenci Londra’da
toplanarak Baþbakan Dawid Cameron’un lideri olduðu Muhafazakar Parti Genel Merkez binasýna
doðru yürüyüþe geçmiþ, taþlarla saldýrdýðý binanýn
kýrýlan camlarýndan içeri girip iþgal etmiþti. Polisin
müdahalesiyle sona erdirilen iþgal sýrasýnda ikisi
polis 10 kiþi yaralanmýþtý. Öðretim üyelerinin
yaný sýra ortaöðrenim öðrencilerinin de katýldýðý
protestolar
Londra’yla da
sýnýrlý kalmadý.
Manchester, Liverpool, Brington, Bristol kentlerinde de protesto gösterileri düzenlenirken Ýskoçya’nýn baþkenti Glasgow’da da protestolar düzenlendi. Protestolarda Royal Hooloway, Plymouth,
Warwick, Birmingham, London South Bank, UCL,
Essex ve UWE Bristol Üniversiteleri öðrenciler tarafýndan iþgal edildi.
Ýrlanda
Baþkent Dublin’de 10 bin kiþi, hükümetin kemer sýkma politikalarýný protesto etmek için yürüdü. “Biz Halkýz, Oylar Elimizde” sloganýyla yürüyen emekçiler, sözkonusu operasyonla bankalarýn kurtarýlmaya, çalýþanlarýn ise batýrýlmaya çalýþýldýðýný vurguladýlar. 27 Kasým günü düzenlenen
yürüyüþ Liffey’den baþlayarak 1916’daki baðýmsýzlýk bildirisinin okunduðu þehir merkezindeki
General Post Office’ye kadar sürdü. Kapitalizmin
hüküm sürdüðü her yerde olduðu gibi krizin tüm
yükünü emekçilerin cebinden çýkarmaya çalýþan
egemenlere karþý öfke her yerde büyüyor.
Almanya’da da iþten çýkarýlma tehditi altýndaki
Eurowings þirketi pilotlarýnýn 26 Kasýmda greve
gitmesi sonucu 46 uçuþ iptal edildi.
Fransa’da, baþkent Paris’te 5 bin emekli, 25
Kasým günü maaþlarýnýn artýrýlmasý talebiyle yürüyüþ yaptý.
Yine 25 Kasýmda Ýtalya’da da binlerce öðrenci
sokaklara çýkarak hükümetin reform adý altýnda
yapmak istediði
soyguna karþý
çýktý. Tarihi Pisa
Kulesi ve Kolezyum Arenasýnýn
da iþgal edildiði
eylemlerlerde kimi kentlerde polisle çatýþmalar
da yaþandý. Bir
gün önce de üniversiteleri iþgal eden öðrencilerin
senatoyu iþgal etme giriþimi, polis þiddetiyle engellenebilmiþti.
Yunanistan’da ise 23 Kasým günü 200 bin üyeli Denizciler Federasyonu’nun aldýðý 24 saatlik
grev kararý, birçok ada ile ulaþýmýn kesilmesine
yol açtý. Toplu sözleþmelerin geciktirilmesi üzerine
greve giden denizciler, iþsizliðe karþý tedbir alýnmasýný da talep ettiler. Yunanistan’da belediye iþçileri de 22 Kasým günü 48 saatlik greve gittiler.
Hollanda’da ise 16 Kasým günü posta çalýþanlarý greve gitti. Ýþten çýkarma programýný protesto
eden postacýlar, tüm posta hizmetlerini durdurdu.
Yunanistan’da 1973 yýlýnýn 17 Kasýmýnda katliamla bastýrýlan
Politeknik Üniversitesi direniþinde yaþamýný yitirenler, her yýl olduðu
gibi bu yýl da kitlesel gösterilerle anýldý. Bu yýl yoðun yaðmura raðmen aralarýnda emekliler, iþçiler ve öðretim üyelerinin de bulunduðu,
çoðu öðrenci 17 bine yakýn kiþinin katýldýðý yürüyüþ, katliamýn
gerçekleþtirildiði teknik üniversitenin önünden baþlayarak ABD Atina
büyükelçiliði önünde son buldu. Yer yer polisle çatýþmalarýn da
yaþandýðý gösterilerde kriz bahanesiyle dayatýlan
AB ve ÝMF politikalarý da yoðun bir biçimde
protesto edildi. Atina’nýn yaný sýra Selanik’te de
protesto yürüyüþleri düzenlendi.
1967’de bir askeri darbeyle iktidara gelen ve
Albaylar Cuntasý olarak bilinen faþist rejim, 17
Kasým 1973’teki katliamýn ardýndan karþýlaþtýðý
yoðun muhalefet nedeniyle bir daha kendini
toparlayamadý ve 1974 yýlýnda iktidarý býrakmak
zorunda kaldý. Darbeciler hala cezaevindeler.
17 Kasým’da
Katledilenler
Anýldý
Yeni Zelanda’da bir kömür madeninde 18 Kasým’da meydana gelen
patlamanýn ardýndan göçük altýnda kalan 30 maden iþçisi yaþamýný yitirdi. Özellikle ilk patlamadan sonra gerçekleþen ikinci ve daha þiddetli bir
patlama, madencilerin sað kalabileceðine dair tüm umutlarý da sona
erdirdi. Madende yaþamýný yitirenlerin çoðunluðu Yeni Zelanda’lý olmak
üzere, Ýskoçyalý ve Güney Afrikalý maden iþçilerinin de bulunduðu bildirildi. Madende yaþanan patlamanýn elektrik kesintisinin ardýndan yaþandýðý belirten kaynaklar, patlamadan sadece iki iþçinin kurtulduðu haberini verdi. Kapitalizmin yasasý Çin’de de olsa, Sibirya’da ya
da Zonguldak’ta, her yerde ayný çalýþýyor.
Yeni
Zelanda’da
Maden Kazasý
emek ve özgürlük
Yeni tarihsel sürecin temel olgularý olan dizginsiz emperyalist haydutluk, neoliberalizm ve
postmodernizm, bu toplumsal-kültürel yapýyý ayný anda baskýsý altýna alarak 1980 restorasyonunun eksik býraktýðý yozlaþma öðelerini tamamladý. Ama bu kez, toplumsal hareketin en aðýr gerilemesinin yaþandýðý karanlýk bir süreçte... Olgularý rasyonel tahlillerle açýklayabilme yeteneði
olan devrimci örgütleri bile sarsan ve karamsarlaþtýran 1990 çöküþü, sýradan emekçiyi çýplak
bir yalnýzlýk içinde buldu ve derinden etkiledi. Ýyi
ya da kötü, sonuçta bizim iþçi emeðimiz olan reel sosyalist blok çöktüðünde, son on yýlda zaten
büyük ölçüde törpülenmiþ olan dayanýþmacý kültür biçimleri de aðýr bir çöküntüye uðradý; rakipsiz kaldýðý ölçüde pervasýzca dünyaya meydan
okuyan emperyalist saldýrganlýk “naklen” yayýnlanan Körfez Savaþý ile büyük þovunu yaparak
emekçi bireye bir kez daha darbesini vurdu ve
artýk her þey çýðýrýndan çýktý. Uluslararasý haydutluk gösterileriyle birlikte kesintisiz sürdürülen
yerel baský koþullarýnda artýk postmodern gericiliðin önü iyice açýlmýþtý. Esnek üretim ve emek
sürecinin, iþçi sýnýfýnýn yapýsýnýn ve örgütlülüðünün parçalanmasý ile paralel olarak geliþen postmodern gericilik, emekçilerin en kritik ve en can
alýcý noktasýna, gelecek umuduna vurdu. Bütün
büyük kurtuluþ teorilerinin çöktüðünü ve artýk gelecekle ilgili herhangi bir þey yapmanýn mümkün
olmadýðýný vaaz eden postmodernizm, sanýldýðý
gibi salt bir felsefi akým deðildi. Emekçinin bütünlüðünü parçalayan bu gerici ideoloji, mahalle
kahvesinde, tekstil atölyelerinde, sokakta, evde,
her yerde büyük bir hýzla karþýlýðýný buldu. Örgütlü davranýþ yerine bireyciliðin, bütünlüklü insan yerine paramparça kimliklerin, gelecek umudu yerine sefil bir içe kapanmanýn geçtiði her
yerde bir emperyalist kültür olarak yerleþip oturdu.
Ve bütün bunlar, asla “doðal” yoldan, yani olgularýn kendi süreçleri içinde geliþmesiyle gerçekleþmedi. Emperyalist-kapitalist sistemin olaðanüstü düzeyde geliþtirdiði iletiþim araçlarý, iþbirlikçi yazar-çizer takýmý, vs. vs. tümü bu süreçte aktif biçimde rol aldýlar. Tarih bilincini yok etmek, politik bilincin yerine tek tek politik olaylarýn
sýralanýþýný geçirmek ve emekçinin zihnini, yaþamýný parçalayarak anlamsýzlaþtýrmak, tümünün
ortak göreviydi.
Doðrusu bu, tarih boyunca “kültür emperyalizmi” kavramýna en çok denk düþen durumdu;
çünkü söz konusu olan þey, tarihte yapýlmýþ olan
11
KÜLTÜR VE SANAT
Emperyalist Kültürün bir Saldýrýsý
Olarak Postmodernizm
en kapsamlý ve en “bütünlüklü” saldýrýydý.
Sonuç, büyük bir kültürel yýkým, insani deðerlerin yeniden tasfiyesi oldu. Uyuþturucudan fuhuþa bütün kirli iþlerin artýk birer kültürel öðe olarak geliþtirilip kollanmasý, emekçi mahallelerinde yaþanan aðýr tahribat, yoksullarý yalvarmaya
iten düþkün davranýþlarýn yerleþtirilmesi, eskiden giysilerin içinde bir yere dikilen markanýn bir
teþhir unsuru olarak dýþa dikilmeye baþlanmasý,
McDonald’s, Coca-Cola, kültürlerinin yaygýnlaþtýrýlmasý, vs. vs...
Bütün bu kültürel saldýrýya karþý içe-kapanmayla yanýt vermek isteyen insanlarýn dine yönelmesi de kýsa sürede bir sorun olmaktan çýkarýldý. Bu tür kültürlerin politik temsilcileri zaman içersinde baský ve þantaj dahil her yol kullanýlarak ehlileþtirildi, en uçtaki çemberler ise marjinalleþtirildi. Çok seyircili eðlencelik filmler, uluslararasý ajanslarýn manipülasyon haberleri, insan onurunu aþaðýlayan yarýþma programlarý, magazin kültürünün zirveye týrmanmasý, asla ulaþýlamayacak hayatlara özendiren renkli programlar
ve daha bir sürü yoldan saldýrýlan þey, sýnýf bilinci ve dayanýþmasýydý. Ve tabii bu arada derinlikli kültür ürünlerinin emekçi kitlelerden uzakta tutulmasý, neoliberalizmin yarattýðý sefaletle çoktan saðlanmýþtý bile...
Kültür Cephesinde Savaþ:
Yarýna Erteleyemeyiz!
Bugün artýk bir ucundan parçalanmaya baþlanan yoðun karanlýk, emekçilerin dünyasýnýn üzerine iþte böyle örtüldü. Ve iþte bu yüzden, kültür cephesindeki mücadele artýk hiçbir biçimde
yarýna ertelenemeyecek kadar iþçi sýnýfýnýn mücadele biçimleri arasýna girdi. Bugün emekçiler
arasýnda yürütülen her devrimci çalýþma, zorunlu olarak postmodern kültürün belirtilerine karþý
mücadele ile birlikte ele alýnmaktadýr, alýnmalýdýr. Çünkü sorunun bütün diðer yönlerini bir yana koysak bile þu, çok açýk bir pratik gerçeklik olarak önümüzde durmaktadýr: Temas edip devrim davasýna kazanmak istediðiniz her emekçi,
her liseli, her kadýn, vb. kesinlikle ve öncelikle egemen kültürün boyunduruðundan kurtarýlmak
zorundadýr. Devrimci çalýþmanýn bizzat kendisi
böyle bir ihtiyacý dayatmaktadýr; çünkü parçalanmýþ, kýrýlýp dökülmüþ kimlikler ve kiþilerle yol almak mümkün olmamaktadýr. Emperyalist iþgal
altýnda olan, yalnýzca bu topraklar deðil, ayný zamanda bu topraklarýn üzerinde yaþayan emekçilerin zihinleridir.
Toplumcu Þair Arif Damarý Kaybettik
Arif Damar 20 Ekim günü sabaha karþý 03;00 sularýnda
uzun süredir tedavi gördüðü Göztepe Eðitim ve Araþtýrma
Hastanesi'nde kalp yetmezliði sonucunda hayata veda etti.
Çanakkale'nin Gelibolu ilçesi Karainebey köyünde 23 Temmuz
1925'te doðan Damar, þiir yazmaya 15 yaþýnda baþladý. Çocuk
yaþta anne ve babasýný yitiren Damar, daha o yaþlardan
itibaren çalýþmaya baþladý.
Damar'ýn hayatý da her toplumcu þair gibi hapisler ve
sürgünlerle geçti. 1945 yýlýna Ant Dergisi'nde yayýmladýðý þiirlerle adýný duyurdu. 1951 Eylül'ünden 1952 Mart'ýna kadar
yasadýþý Türkiye Komünist Partisi öncülüðünde çýkan Yeryüzü
adlý kültür dergisinin yönetiminde bulundu. 15 Kasým 1951'de
yayýmlanan "Dayanýlmaz" adlý þiirinin ardýndan gizli örgüt üyesi
olduðu suçlamasýyla 5 Aralýk 1951'de tutuklandý. 2 yýl cezaevinde kaldý, delil yetersizliðinden beraat etti. Cezaevinden çýktýktan sonra çok çeþitli iþlerde çalýþtý. Bu dönemlerde 'Barikat' takma ismiyle çeþitli dergilerde toplumsal
gerçekçi anlayýþta þiirler yazdý. Barikat takma adý ile yayýnladýðý þiirlerini 1956'da 'Günden Güne' adlý
kitabýnda topladý. Ama kitap basýldýktan 5 ay sonra toplatýldý ve hakkýnda dava açýldý, beraat etti.
'Ýstanbul Bulutu' adlý kitabýyla 1958 yýlýnda Yeditepe Þiir Armaðaný'ný aldý. Daha sonra 1969'da Yeryüzü
Kitabevi'ni kurdu. Yayýnevinde yasak yayýn bulundurduðu gerekçesiyle 1982'de üç ay Bozcaada
Hapishanesi'nde yattý. 1984 yýlýnda kitabevini kapatýp ‘Arif Hüsnü', 'Ece Ovalý' takma isimleri ile kendini
bütünüyle yazýlarýna verdi.1985 yýlýnda Melih Cevdet Anday ile 'Yaðmurlu Sokak' adlý romaný yayýmladý.
2000’lerde hapishanelerdeki tecrite karþý görüþlerini çeþitli platformlarda dile getirdi ve tecrit karýþýtý
mücadelede varlýðý ve þiirleri ile yerini aldý.
Þafakta Kazandýk
Zaferi
An Duk
P
TA
KÝ
Kitapta anlatýlan olaylar
Güney Vietnam'da, savaþ
sýrasýnda geçer. Güney
Vietnam'da her bölge, her ýrmak, her tepe,
her köy ve her insanýn kendine ait bir kahramanlýk öyküsü vardýr. Ve bu öykülerin her biri, 14 milyon
Güney Vietnamlýdan oluþan bir ulusun karakteri hakkýnda
bir karar verebilmemiz için yeterlidir.
Amerikan emperyalistleri, Güney Vietnam'daki devrimci
savaþ güçlerine karþý sayýca bire karþý onluk bir üstünlük
saðlamak için ellerinden gelen her þeyi yaptýlar. Bu sayýca
üstünlüðün çoðu zaman çok daha fazla olduðunu bir yana
býraksak bile, bire karþý onluk bir üstünlük oranýna
ihtiyaçlarý olmasý, Yanke askerlerinin deðeri hakkýnda bir
fikir verebilir. Örneðin, Hon Dat askerleri, içlerinde üçü
kadýn ve ikisi 7 ve 13 yaþlarýnda çocuk olmak üzere topu
topu 19 Güney Vietnamlýya karþý on günlük bir çarpýþmadan sonra geri çekilmek zorunda kalmýþlardýr.
Kitabýn yazarý An Duk, bu romanda bir idealle silahlanmýþ insanlarýn olaðanüstü gücünü göstermeyi baþarmýþtýr.
O insanlar ki demirden bir mücadele azmine sahiptirler ve
sayýlarýyla silahlarý korku verici görünen ama gerçekte en
önemli bir nitelikten; savaþma azminden yoksun olan
gerçek þeytanlarýn karþýsýnda sarsýlmaz bir kaya gibi durabilmiþler. (Dersim EÖ)
HALKIN SÖZLÜÐÜ
DEVRÝM
Bazý sözcükler vardýr, duyulur duyulmaz insanda bir
takým duygular uyandýrýr. Devrim de böyle bir sözcüktür.
Umut, iyimserlik, merak,... daha da çoðaltabilirsiniz.
Ama eðer bir yanlýþlýk sonucu bu gazeteyi okumuyorsanýz bu sözcük sizde kötü bir çaðrýþým býrakmayacaktýr.
Bir üretim biçiminden, daha ileri baþka bir üretim
biçimine geçilmesi þeklinde tanýmlanabilecek olan
devrim, iktidarý elinde tutan sýnýfýn deðiþmesi ve
beraberinde getirdiði deðiþimler toplamý olarak da nitelendirilebilir.
Ama þöyle bir taným da yanlýþ olmayacaktýr:
Umudun, özgürlüðün ve sevginin yeniden þahlanýþý.
Sadece bir iktidar deðiþikliði deðildir devrim. Eskimiþ,
köhnemiþ, çürümüþ ne varsa herþeyin sökülüp atýldýðý,
sömürünün ve sömürücülerin sonsuza deðin tarihe
gömüldüðü, kimsenin aþaðýlanmadýðý, ezilmediði,
hakkýnýn yenmediði bir dünyanýn kapýlarýnýn açýlmasýdýr. Artýk insanlýðýn ufkunu sadece bilimin geliþme
düzeyinin sýnýrladýðý bir düþler dünyasýnýn kurulmaya
baþlanmasýdýr.
Bunlarýn hepsi düþ denildi yüzyýllarca. Ama biliyoruz
ki insanlýðýn önemli bir bölümü bu düþler dünyasýný
kendi elleriyle yaratmayý becerdi. Sonrasýnda koruyup
koruyamamak baþka bir konu. Ama trilyonda bir bile
olsa böyle bir umut için yaþamaya ve ölmeye deðer.
Þairin deyimiyle “yaþadým diyebilmek için”.
dünden yarýna mektuplar... emek
Klavyesi Olan “Yazýyor”...
Türkiye’de en kolay iþ, kitap yazmak. Kitap
dediysem, öyle roman, þiir, öykü deðil; onlar ciddi iþler, birikim ister, akýl ister. Bütün bunlara
hiç gerek olmayan bir baþka kitap türü var,
ondan söz ediyorum: Google Kitabý!
Denemesi bedava sevgili dostum, kesin garanti veriyorum, bana bir ay, -çok deðil- bir
ay süre ver, bir de internet baðlantýsý olsun.
Süre bittiðinde sana, yayýna hazýr bir Türkiye
analizi kitabý getirip teslim edeceðim. Sosyoloji, ekonomi, siyaset bilimi filan, boþ iþler! Bana sadece zaman ve internet yeter.
Gayet basit. Önce Google’de bir hafta çalýþýp son yýllarýn bildiðimiz gazete haberlerini
toparlayýp alt alta dizeceðim. Sonraki bir hafta ise yumurtlama, kuluçkalama ve “yaratýcý
yararlýk” bölümü. Haberleri peþpeþe diziyorsun. Aralara da “müthiþ baðlantýlar”, “hayret
verici sorular” serpiþtiriyorsun. Belli bir mantýk gerekmez. Hemen þu anda iþkembe-i Kübra’dan sallamaya baþlayabilir ve “Irak iþgalinin baþladýðý gün Rahmi Koç neden patlýcan
kýzartmasý yemiþti?” diyebilirim; “Sabancý suikastý yapýldýðý saatlerde Çemiþgezek’te peynir
fiyatlarý ne kadardý ve Tapýnak Þövalyeleri neden çökeleði daha fazla tercih etmektedirler?”
diyebilirim… Serbest! Koç, patlýcan severmiþ
sevmezmiþ, Çemiþgezek peyniri tuzlu mudur,
bunlarýn hiç önemi yok! Önemli olan mümkün
olduðunca çok miktarda saçmalýðý esrarlý bir havada, “yanýtsýz kalan sorular” kategorisi altýnda
peþpeþe sýralamak… Ne kadar dramatik olursa o
kadar iyi!
Sonra, sýra artýk kitabýn ismine gelir… Þu, fena olmazmýþ gibi sanki: “Derin Devletin Gizli Anatomisi” Ya da, “Meriç Kýyýsýndaki Hüsmenler”
kulaða daha hoþ geliyor, evet!
Abarttýðýmý sanýyorsan dostum, çok yanýlýyorsun.
Hiç sözümü sakýnmak istemiyorum; bu, tümüyle bir ajanlýk faaliyetidir! Ajan denince bizim
aklýmýzda hep aksiyon filmlerinden kalma vurdukýrdý sahneleri var ama gerçekte dünyadaki ajanlarýn da yüzde doksaný böyle çalýþýyorlar.
Mümkün olduðunca karýþýklýk yaratmak, zihinleri
bulandýrmak, birinci vazifedir. Bak þu Wikileaks
macerasýna. Daha o gün, þýppadanak ekranlara
çýkan bin türlü “uzman” nasýl da bir deðersizleþtirme telaþýna girdiler? Hepsi birden ayný soruyu
soruyorlar kaç gündür; nasýl ama nasýl böyle bir
þey yapýlabilir? Olamaz! Mutlaka bu iþin içinde
bir iþ vardýr! Peki, adamýn birinin kafasýna böyle
bir þey esmiþ olabilir mi? Hayýr, olamaz!
Daðlarda insanlar mý var? Elbette ki onlar A
ya da B ülkesinin istihbarat örgütünün basit piyonlarýdýr! Sokaklarda insanlar mý yürüyor? Elbette ki onlar provokatörlerin kýþkýrttýðý zavallýlardýr! Peki insanlar, özgürlük için, devrim filan
gibi þeyler için savaþýyor ya da yürüyor olabilirler mi? Ne mümkün!
Kürt basýnýnda yaþlý bir köþe yazarý vardý bir
zamanlar; hiç unutmam, Sabancý suikastýnýn ertesi günü, böyle bir iþin “yapýlamayacaðýný”, dolayýsýyla Sabancý’nýn aslýnda “Kürt sorununu çözmek istediði için birileri tarafýndan ortadan kaldýrýldýðýný” yazmýþtý. Hazret sanki hayatýnda seksen sekiz tane suikast yapmýþ! Nereden biliyorsun yapýlamayacaðýný?
Aslýnda sol da bu rüzgardan çok uzakta deðil;
hatýrlasana Orhan Yýlmazkaya olayýndan sonraki
o ilk soðukluðu; sanki ortada ne idüðü belirsiz
bir adam varmýþ gibi. Sanki insan ayný anda Ýs-
bir fotoðraF...
bir tarih...
Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti. Ýki
suçsuz insan. Tek suçlarý iþçi olmak ve anarþist
olmak. Ama onlarý elektrikli sandalyeye kadar
sürükleyen bir suçlarý daha var: Göçmen
olmak. Amerikan adaleti böyle bir þey iþte.
Týpký Irak'taki çocuklar, Afganistan köylüleri
ya da Vietnamlýlar gibi.. Mutlaka bir suçlarý
olmasý gerekmiyordu onlarýn da. ABD'nin
onlarý öldürmek istemesi yeterliydi.
Sacco ve Vanzetti adaletsizliðin, devlet eliyle
cinayet iþlemenin yýllar boyunca unutulmayan
birer sembolu olarak burjuvazinin parmaklýklarýnýn ardýndan bize bakýyorlar.
Ýki Ýtalyan göçmeni iþçi idi Sacco ve
Vanzetti. Binbir umutla geldikleri “yeni
dünya”da ekmeklerini taþtan çýkarmak için var
güçleriyle çalýþýyorlardý. Yaþadýklarý aðýr
sömürü karþýsýnda tek baþlarýna durmalarýna
olanak yoktu. Kendi sýnýflarýndan insanlarla
bir araya gelmek, dayanýþma içinde olmak zorundaydýlar. Onlarý anarþist bir grupta bir araya getiren bu
yaþam dürtüsüydü. Biri ölümle sonuçlanan iki soygunla ilgili olarak tutuklandýklarýnda bu olayla ilgileri
olduðuna dair tek bir kanýt yoktu. Yargýlama sürecinde de böylesi bir kanýt ortaya çýkmadý. Ama Amerikan
adaletinin özenle seçtiði jüri baþkaný Walter H. Ripley'in sözleri böylesi kanýtlara hiç ihtiyaç olmadýðýný
açýkça ortaya koyuyordu: “Allah kahretsin, bunlarý her halükarda asmak gerekiyor!”
Ýnsanýn aklýna bazen kasabanýn birinde “þu Kürtleri burdan kovmak lazým” diyen faþistler gelmiyor
deðil. Benzer siyasal düþünceler, benzer tepkiler veriyorlar.
Tam bir hukuk skandalý olan Sacco ve Vanzetti davasýnýn idam kararýyla sonuçlanmasýný beklemeden
kurulan "Sacco-Vanzetti'yi Koruma Komitesi"nin yürüttüðü kampanyalar yaþanan hukuksuzluðun geniþ
kamuoyunca bilinmesini saðladý. Komitenin halka halka yayýlan baþarýlý çalýþmalarý sonucunda önceleri
sadece sendikacýlarýn, anarþistlerin ve Ýtalyanlarýn ilgisini çeken dava, giderek dünya çapýnda tepki çekti.
Ýdam kararýný önlemek için gerçekleþtirilen tüm gösterilere, imza kampanyalarýna raðmen bu iki suçsuz
iþçi, 23 Aðustos 1927 günü elektrikli sandalye ile idam edildiler.
Ýdamýn gerçekleþtirildiði gün Almanya'nýn Leipzig þehrinde 15 bin iþçi sokaða çýktý. Polisin ateþ açmasý
sonucu çok sayýda iþçi yaralandý. Ertesi gün Berlin'de 150 bin kiþi sokaktaydý. Hamburg'daki gösterilerde
ise yine polisin ateþi sonucunda birkaç kiþi hayatýný kaybetti. Almanya'nýn yaný sýra Hindistan, Ýngiltere,
Brezilya, Fransa, Sovyetler Birliði, Polonya, Japonya, Avusturalya, Güney Afrika ve Latin Amerika'nýn
birçok ülkesinde protesto edilen cinayet yýllarca iþçi sýnýfýnýn belleðinden çýkmadý. Sacco ve Vanzetti için
tiyatro oyunlarý yazýldý, filmi çekildi. Amerikan adli tarihinin en büyük skandallarýndan biri olan dava, bu
iki iþçinin adlarýný da uluslararasý proletaryanýn belleðine kazýmýþ oldu.
Asla unutmayacaðýz, affetmeyeceðiz.
ve
özgürlük
tanbul hamamlarýný ve Marksist düþünceyi bilemezmiþ gibi! Avukat Fidel ormanda keçi gibi
zýplayan adam deðilmiþ sanki; doktor Ernesto
steteskoptan baþka alet edevat bilmezmiþ gibi!
Çünkü iliklerimize iþliyor; çünkü bu ülkede
komplo teorisyenleri beynimizi iðdiþ ediyor. Þiþmanlýðýndan ötürü tonton diye anýlan, yaþlý, obur, stresli, bypass ameliyatý geçirmiþ bir devlet
adamý hakkýn rahmetine kavuþuyor, herkes ertesi gün bunun bir suikast olduðundan emin! Hele
kifayetsiz ama muhteris ailesi de koroya eklenince, evlere þenlik! Herkes kardiyalog! Ha, Osmanlý’da saray entrikasý yok mudur, elhak vardýr. Ama bu nasýl bir emin olma halidir böyle? Belli deðil!
Son derece açýk; þiþman adamlarýn neden öldüðü ölmediði, þu ya da bu eylemin yapýlabilirliði
yapýlamazlýðý önemli deðil dostum; onlar için önemi olan þu: Bu dünyada, kendi inandýklarý þeyler için, bu inandýklarý þeylere kendilerini adayarak, “postunu tehlikeye atan” insanlar olamaz, olabilemez! Bu dünyada birilerinin kontrolü altýnda olmayan, birileri tarafýndan kullanmayan,
kendini sadece ve sadece kendi siyasi-ahlaki için
ortaya atan insanlar yoktur, varsa da yok olmalýdýr! Böyle bir þey kimsenin aklýnýn ucundan bile
geçmemelidir!
Dertleri bu iþte dostum; tam tamýna bu: Her
þeyi ama her þeyi kirletmek ve deðersizleþtirmek
ve halkýn kafasýný iðdiþ etmek… O yüzden de þu
þarkýnýn sözlerini biraz deðiþtirerek söylemenin
tam zamanýdýr: Kapat þu kitabý anne, beynini yiyorlar!
Kendine iyi bak dostum, umudunu diri tut.
Gelecek, sen nasýl istiyorsan öyle gelecek.
Honduras’ta Faþist Cinayetler...
Orta Amerika Ülkelerinden Honduras'ýn
Tumbador bölgesinde Agua Birleþik Köylü Hareketi
(MUCA) üyesi beþ köylü daha öldürüldü. Ignacio
Reyes (50), Teodoro Acosta (40), Siriaco Muños
(56), Raúl Castillo (45) ve José Luis Sauceda (32)
adlý köylüler 15 Kasým günü, ordu ve polisle iþbirliði
halindeki iþadamý Miguel Facusse hesabýna çalýþan
kiralýk katillerce öldürüldü. Özel mülkiyetin iþgal
edilmesi gerekçesiyle meþrulaþtýrýlmaya çalýþýlan
cinayetlerle bölgede kölece bir yaþamý dayatmaya
çalýþan devlet destekli toprak sahiplerine karþý
mücadele eden MUCA yaptýðý açýklamada süregiden cinayetlerin kendilerini yýldýramayacaðýný ifade
etti.
Buca Belediyesi’nde Direniþ
Buca Belediyesi'nde karþýlaþtýklarý iþten atma saldýrýsýna
direniþle yanýt veren taþeron iþçiler eylemlerinin 10. gününü
geride býraktý. Taþeron sistemine karþý mücadele yürüttüðü için 23
Kasým günü iþten atýlan 7 iþçi, direniþlerindeki kararlýlýðý korudu.
Direniþin 5. günü sabah saatlerinde, Buca Belediyesi'nde
çalýþan taþeron iþçileri iþten atýlan arkadaþlarýna destek vermek
amacýyla Buca þantiyesi (Kuruçeþme) önünde toplanmaya
baþladý. Saat 07.00'de iþ býrakýp yürüyüþe geçen iþçiler polisin
dayatmalarýndan dolayý Çevik Bir Meydaný'na dek sessiz yürüyüþ
yaptýlar. Meydanda çekilen halaylarýn ardýndan, destekçi güçlerin
katýlýmlarýyla birlikte taþeron iþçiler yürüyüþlerine sloganlarla
devam ettiler. Coþkularýný sloganlarýna yansýtan kitleyi Buca
Belediyesi önünde iþten atýlan iþçiler karþýladý. Yürüyüþe yaklaþýk
150 taþeron iþçisi katýldý.
Belediye önünde ilk olarak taþeron iþçileri adýna bir konuþma
yapýldý. Ýþten atýlan arkadaþlarýnýn yanýnda olacaklarýný dile getiren
taþeron iþçisinin ardýndan sözü iþten atýlan bir iþçi aldý.
Konuþmasýna yalnýz olmadýklarýný belirterek baþlayan direniþçi
iþçi, mücadelelerini kararlýlýkla sürdüreceklerini ifade etti. Yürüyüþ
ve basýn açýklamasý boyunca sýk sýk "Yaþasýn Örgütlü
Mücadelemiz!", "Taþeron Sistemi Ýstemiyoruz!" ve "Ýþten Atýlan
Ýþçiler Geri Alýnsýn!" sloganlarý atýldý. (Ýzmir EÖ)

Benzer belgeler

özgürlük - Sosyalist Barikat

özgürlük - Sosyalist Barikat saðýr sultaný oynayýp görmezden geliyorla denildi. Karataþ Kadýn hapishanesinde "susuzluk" sorununun yaþandýðý ve bu soruna 3-4 aydýr çözüm üretilmediði, ayrýca tek sorunu su sorunu olmadýðý (4 ay ...

Detaylı