Bireysel Psişeden Ontogenetik Psişeye: İnançlara ve Bilime

Transkript

Bireysel Psişeden Ontogenetik Psişeye: İnançlara ve Bilime
Bireysel Psişeden
Ontogenetik Psişeye:
İnançlara ve Bilime Evrimsel
Bakış
Mehmet Kerem Doksat
(+90 212) 2401603, 2402421
[email protected] [email protected]
www.keremdoksat.com www.doksat.com
BİLİM
İ
N
S
A
N
İNANÇ
SİSTEMLERİ
DİN
Pek Çok Kâmil İnsanın Özellikleri
• Hâli ve tavrı ile olgundur…
• Bâtıl inançlara ve hurâfelere inanmaz.
• Non-konformisttir ama kendi tercihleri, kanaatleri vardır.
• Tahammüllüdür. Yıkmak değil yapmak için uğraşır.
• Empati yapabilir, dinlemeyi bilir ve diğerkâmdır.
• Sağlıklı ve sebatkâr nesne ilişkileri vardır.
• Az ama öz, gerektiği kadar konuşur.
• Bir dünya görüşü, ideolojisi ve/veya inancı vardır.
• Sürekli olarak kendini aşmaya çalışır.
İLİM İLİM BİLMEKTİR
İLİM KENDİN BİLMEKTİR
SEN KENDİNİ BİLMEZSİN
YA NİCE OKUMAKTIR
Yûnus Emre
İNANÇ SİSTEMLERİ
• Dinler
–
–
–
–
Eskiler: Animizm, Animalizm, Şamanizm…
Klâsikler: İbrahimî, Budizm, Taoizm…
Yeniler: Sai Babacılık, Bülent Hanımcılık…
Old Wine in New Bottles: Feng Shui, NLP, meditasyonlar…
• Felsefeler & İdeolojiler
– Sophos: İdeâlizm, Materyalizm, Agnostizm, Mistisizm…
– İzmler: Komünizmler, Freudizm, Anarşizm, …izmler…
• Dünya Görüşleri
–
–
–
–
Liberalizm
Sosyalizm
Karma Ekonomizm
Vahşi Kapitalizm
Din ile Bilim Arasındaki Farklar
• Bilim objektif, herkesin ulaşabileceği ve tekrarlanabilir verileri
açıklar. Din varlığın düzeni, hayatın anlamı, doğru ve yanlış, iyi ve
kötüyü belirler.
• Bilim nasıl, din ise niçin sorusuna cevap verir.
• Bilim ulaştığı sonuçların doğruluğunu deneysel yeterlilik ve
mantıkî tutarlılık ile test eder; yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır.
Din ise doğruluğunu insanları ahlakî kemâle ulaştırma, mânevî ve
mistik tecrübeyle ortaya koyar.
• Bilim kâinat ve insanın menşei gibi nihâî sorulara ancak teorilerle
cevap verebilir. İnsan tabiatı ise bu konularda kesinliği arar;
metafizik ve ahlâk teori olarak kabûl edilemez.
• Din insan ve kâinatın menşei konusunda, metafizik ve ahlâk
alanında kesin hüküm ve prensipler sunar.
Bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok;
Öyle bir inci ki bu büyük sır delen yok;
Herkes aklına eseni söylemiş durmuş,
İşin kaynağına giden yolu bulan yok.
****
Yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din!
Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin;
Kâfirlik Müslümanlık neymiş, sevap günah ne?
Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.
****
Bir elde kadeh, bir elde Kur’ân,
Bir helâldir işimiz, bir haram,
Şu yarım yamalak dünyâda
Ne tam kâfiriz, ne Müslüman.
****
Kıssadan Hisse:
En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen;
İyilik seven kötülük edemez zâten.
Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur;
Düşmanınsa dostun olur iyilik edersen.
Ömer Hayyam
2005’te Hristiyanlar’ın web sitesi “Ship of Fools”, bir yarışmayla en komik dinî
fırkayı seçti:
Köprüden geçmekte olan yobaz, bir adamın intihar etmek üzere olduğunu görür.
Koşarak yanına gelir ve “Dur, sakın yapma” der. Adam “neden” deyince yobaz,
“yaşamak için birçok sebep var” karşılığını verir ve aralarında şu konuşma geçer:
— Dindar mısın?
— Evet.
— Ben de... Hristiyan mısın Budist mi?
— Hristiyan.
— Ben de... Katolik mi yoksa Protestan mısın?
— Protestan.
— Ben de... Episkopal mi yoksa Baptist misin?
— Baptist.
— Ooo, ben de... Tanrının Baptist Kilisesi'nin mi, yoksa İsa'nın Baptist Kilisesi'nin mi
üyesisin?
— Tanrı’nın Baptist Kilisesi'nin.
— Ben de... Tanrı’nın Reformcu Baptist Kilisesi mi, Tanrı’nın Orijinal Baptist Kilisesi
mi?
— Tanrı’nın Reformcu Baptist Kilisesi.
— Ben de... 1879 tarihli mi, yoksa 1915 tarihli reformdan yanasın?
— 1915.
Yobaz, “Vay kâfir vay” diyerek adamı köprüden aşağı iter!
Melencolia I Albert Dürer 1514
Konfüçyüs, peygamber olmayan guru...
T
A
O
Lao Tsu, tasavvufla, en son kozmoloji teorileriyle son derecede yakın
şeyler anlatmış ama hiç peygamberlik iddiasında bulunmamış bir bilge.
TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR?
• Osmanlıca’da Allah, Râb, Zât-ı Vâcib-i Taâlâ, Cenâb-i Bâri,
Vücûd-u Bâri, Cenâb-ı Hakk;
• Fransızca’da Dieu; Almanca’da Gott; İngilizce’de God, Lord;
İtâlyanca’da Dio; Lâtince’de Deus; Yunanca’da Theos…
• Etimolojik açıdan Tanrı kelimesi, Türk lehçelerinde gök anlamına
gelen tan kelimesinden türetilmiştir. Türkler hep bir gök-tanrıya
inanmışlardır.
• Altay Türkleri’nde tanrı, Yakutça’da tanara, Çuvaşça’da tura,
Moğolca’da tangı ve Kazanca’da tangırı gibi çeşitlemeleri vardır.
TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR?
• Batı dillerinde Hint-Avrupa dil grubunun parıltı anlamına gelen
dei kökünden türemiş ve Sanskritçe’de tanrı anlamına gelen
devah ve sonra Yunanca’da tanrısal anlamında dios ve daha sonra
tanrı anlamında theos kelimeleriyle biçimlenmiştir.
• Lâtince’ye tanrı anlamında önce deivos ve daha sonra deus
deyimleriyle geçmiştir.
• Tektanrıcı (monoteist) büyük dinlerin ilki ve kaynağı olan Musa
dininde rûh anlamına gelen İbrânice Eloah (Araplar’ın Allah ve
İlâh terimlerinin; çoğulu Elohim) ve O’dur anlamına gelen Yahova
(özellikle bu deyim idealist felsefenin temeli olmuştur)
terimleriyle anılmıştır.
TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR?
• Genel bir târifle nitelenen bir tanrı tasarımı her zaman ve her
yerde geçerli değildir.
• Bütün tanrılar tabiatüstü değildir; hayvanlar, bitkiler, hükümdarinsanlar tanrı sayılmışlardır.
• Kabile tanrısı inancına henoteizm denir.
• Rûhânî varlık kavramı da bütün tanrıları tanımlamaz, rûhânî
olmayan birçok tanrı vardır; meselâ Yunan tanrıları ölümlü
kadınlarla birleşirler ve çocuk yaparlar, bedenlidir,
öldürülebilirler.
• Yahudiliğin ruh-tanrısı bile Yâkub’la güreşir ve ona İsrail
(tanrıyla güreşen) adını koyar (Tekvin bölüm 32, 24–28).
TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR?
• Mısır tanrısı Osiris’in bedenini kardeşi Seth on dört parçaya
bölüp, her parçayı Mısır’ın ayrı bir bölgesine atmıştır.
• Osiris’in oğlu Horus ile amcası Seth dövüşürler ve biri öbürünün
gözünü çıkardığı gibi, öteki de onun erkeklik organını koparır (bir
tanrı için, hadım edilmiş olmak ne acı)!
• Ölümsüzlük de her tanrının ortak niteliği değildir; meselâ
İskandinav tanrılarının çoğu ölümlüdür. Koruyuculuk (esirgeyicilik)
da genel bir tanrı niteliği değildir, çe^şitli mitolojilerde birçok
tanrılar insanı korumazlar veya belli bir kavmi kayırırlar hâttâ
kötülük ederler, insanlar da onların kötülüklerine uğramamak için
onlara tapınırlar.
• Îtibar da genel bir tanrı niteliği sayılamaz. Gılgamış destanında
Sümer tanrıları için “Tatlı kokusunu alınca adağın başına sinekler
gibi üşüştüler” denir. Bundan başka, Gılgamış tanrıça İştar’la alay
eder ve ona olmayacak şeyler söyler. Bunun sonucu olarak
eleştirilmez üstünlüğün de bir genel tanrı niteliği olmadığı açıktır.
TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR?
• Eski Mısır inançlarında evren önceleri bir bataklıktır ve bu
bataklıkta yılanlarla yumurtalar vardır, tanrı Ra bu
yumurtalardan doğar. Bu tasarım, bütün tanrıların yaratıcı
olmadıklarını da göstermektedir; başta Yunan tanrıları
olmak üzere birçok tanrılar evreni yaratmamış, evren
tarafından yaratılmışlardır.
• Tanrılar, insanlar tarafından genellikle sâdece
kendilerinden üstün, gerektiği zaman başvurup yardım
dileyebilecekleri, onlara yalvarıp yakarmakla birçok
sorunlarını çözümleyebilecekleri varlıklar olarak tasavvur
edilmişlerdir. Bu tasavvurlar giderek soyutlaşmış ve
tektanrıcı dinlerin soyut (mücerret) tanrı tasavvuruna
ulaşılmıştır.
• Anaerkil (maderşâhi) toplumların büyük tanrıları dişi,
babaerkil (pederşâhî) toplumların büyük tanrıları erkektir.
TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR?
•
Tanrılar veya tanrısal güçler çokluğu kabûl edilir; çoktanrıcılık = Politeizm;
•
Bir tek tanrısal olan vardır, bu da evren ile aynı şeydir; tümtanrıcılık = Panteizm
(her şey tanrıdır);
•
Tanrısal olan evrenden daha fazla bir şeydir, kâinatı kuşatır = Pananteizm (her
şey tanrıdadır);
•
Tektanrıcılık = Monoteizm. Yaratıcı tanrı. Evrenin nedeni, başlatıcısı olarak Tanrı.
•
Kabile Tanrısı = Totemizmin daha ilerlemiş bir tipi âddedebileceğimiz “benim
klanımın / kabilemin / milletimin tanrısı” anlayışıdır. Otantik Yahudilik’te, Yahova
Yahudiler’in Tanrısı’dır. Bu gibi bir kavmin tanrısına inanmaya Henoteizm denir.
•
Tanrı yalnızca evrenin sebebi, başlatıcısı olarak anlaşılıp da, her zaman etkileyen
bir tanrı söz konusu değilse, yâni önce yaratıp sonra da olup bitenlere
karışmıyorsa, bu inanca Deizm denir.
•
Bütün bu anlayışların karşısında Ateizm yerini alır.
•
“Var mı yok mu bilemeyiz” yaklaşımı ise agnostisizmin düsturudur.
Sabetay Sevi (1622–1676) İzmirli bir Yahudi’ydi. Kabbala mistisizmine büyük
ilgi duydu. Mesih olduğunu bildirdi. 1660’larda bu açıklama üzerine Avrupa’nın
her yerinden Yahudiler heyecanla gözlerini İzmir’e diktiler. Yahudi dünyasının
bu müjdeyle altüst oluşunu, Claude Gutman “İzmir'in Çılgın Dedikoduları” (Çev:
Meral Gaspıralı, Cep Yay., 1994) adlı romanında anlatıyor.
Ancak, Osmanlı yönetimi işe el koydu; Sabetay Sevi’yi Müslüman olmaya zorladı.
Sevi Müslümanlığı kabûl etti, Yahudiler ondan yüz çevirdiler, ancak bâzı âileler
ona inanmayı sürdürdü ve onunla birlikte sürgüne gitti.
Sai Baba. 23 Kasım 1926’da Güney Hindistan’da Putthaparti köyünde doğdu. Asıl adı Ratnakaran
Sathyanarayan Raju. 23 Mayıs 1940’da, 14 yaşındayken, tarihî açıklamasını yapıyor ve “Ben Sai
Baba’yım. Dünyadaki görevim insanlara Dharma (doğruluk) yolunu göstermek” diyor.
13 yaşındayken âilesi onu “şeytansı” yanları olduğu için bir doktora götürüyor. Bir süre sonra küçük
Sai Baba köyünden ayrılıyor, inananlarıyla birlikte yaşamaya başlıyor. 2022’de öleceğini, 8 yıl sonra
Prema (sevgi) adıyla yeniden dünyaya geleceğini de açıklıyor. Sai Baba yedi ayrı tanrıya inanıyor
ancak kendisinin de bir tanrı olduğunu iddia ediyor. 98 ülkede yaklaşık 80 milyon kişi Sai Baba’nın
müridi.
Szandor La Vey
Moon Efendi Hazretleri
Bahaîler’in Evrensel Kardeşlik Sembolü
Dinleri Tamamlayıcı Öğreti’yi getiren Bülent
Çorak’ın BİLGİ KİTABI
Seksopat ve Uyuşturucu Bağımlısı Mesih: David Koresh
Mehdi Hasan. Web adresi
http://www.turk.ch/islam/sorular/TefsirZarari4.htm
KATOLİKLİK & EVRİM
• Papa John Paul II 1996 Ekimi’nde da ABD’de yaptığı
bir konuşmada Katoliklik’le Darwinizm’i buluşturan bir
demeç vererek, “bu bir hipotezden ötedir” dedi.
• Yeni Papa Benedict XVI (Alman Profesör Joseph
Ratzinger’in) 2006’daki görüşleri pek farklı değildi
(The New York Times September 2–2006) ve
Amerikan icadı Bilinçli Tasarım Teorisi ile
yakınlaşmaktaydı…
KATOLİKLİK & EVRİM
YAHUDİLİK, PROTESTANLIK,
İSLÂMİYET
&
EVRİM
•Evrimle hiçbir kavgaları yok.
•Kabbalizm, tasavvuf evrim fikriyle dolu.
•10. Asır’da Bağdat’ta İHVAN-ÜS SAFÂ
•İslâm adına evrim düşmanlığı cehâletten başka
bir şey değil.
•Bahaîler ne der bilinmez!
Aydınlanmış Adam: BUDA
EVRİMSEL YAKLAŞIM
Subatomik Âlem
Mikrokozmos
Makrokozmos
TAO’nun/Şey’in/Tanrı’nın
•Öfkesi
•Sıkılması
•ANKSİYETESİ
•YARATICILIĞI
BÜYÜK PATLAMA
~14 milyar sene önce
Dünyanın oluşması
• 4.6 milyar sene önce.
İlk Canlıların Zuhuru
• 4.1 milyar sene önce
İlk “Homo” Türü
• 3.5 milyon sene önce
İlk Homo sapiens sapiens
• 100.000 sene önce
CANLI SİSTEMLERİN DİĞER SİSTEMLERDEN FARKLI VE
ONLARA BENZEYEN TARAFLARI
• Canlılar negentropi yapabilme yeteneğine sâhiptirler; yâni açık
[negentropik] sistemlerdir. Gene de, eninde sonunda entropiye
yenik düşerler, ölürler.
• Canlılar homeostazislerini korumak zorundadırlar ve kendilerini
dahilî ve haricî dünyadan haberdar edecek algılayıcı [receptive],
idrak edici [perceptive], değerlendirici, karar verici ve icrâ
edici [executive] sistemlere ihtiyaçları vardır.
• Yâni iç veya dış uyaranlara cevap verebilme yetenekleri vardır,
başka sistemlerle etkileşime girerler, bu etkileşim onların
davranışlarını da etkiler; bu alt sistemler bütün canlılarda zamanmekân sürekliliği içerisinde, birlikte hareket ederler ve
• bunların da işlevlerini bütünleştiren sistemler, yapılar mevcuttur.
CANLI SİSTEMLERİN DİĞER SİSTEMLERDEN FARKLI VE
ONLARA BENZEYEN TARAFLARI
• Her bir canlı türü kendine has yapısını ve işlevlerini sürdürme
gücüne sâhiptir; gene her bir tür, kendisini oluşturan alt
sistemlerin veya öğelerin kendine has ve faydalı işlevlerini
sürdürme yeteneğindedir: pankreasın ensülin, pineal bezin
melatonin salgılaması gibi.
• Canlıların bir metabolizmaları vardır. Yâni dışarıdan aldıkları
çeşitli madde ve enerji formlarını kendileri için faydalı ve
homeostazislerini korumaya yarayacak madde ve enerji
formlarına çevirirler [nutritive: beslenmeye yönelik güç]. Bu
faâliyetin yapıcı [constructive] kısmına anabolizma, yıkıcı
[destructive] kısmına katabolizma, aradaki safhaya da
intermedier metabolizma denir.
• Aynı şey bütün canlı sistemler için geçerli olmak üzere psişik
plânda da mevcuttur.
CANLI SİSTEMLERİN DİĞER SİSTEMLERDEN FARKLI VE
ONLARA BENZEYEN TARAFLARI
• Canlıların hareketlilik özellikleri vardır ve uyaranlara tepki verirler.
Motor faâliyet veya mobilite-motilite, taksis [taxis] [fototaksi,
kemo-tak-si, termotaksi], tropizm [tropism] vs.
• Doğuştan getirilen ve sonradan kazanılan refleksler, içgüdüler,
sâbit eylem örüntüleri ve öğrenilmiş davranışlar da canlının
evrim düzeyi arttıkça devreye girer. Bitkilerde de fototropizm
hareketler mevcuttur.
• 6. Canlılar çoğalırlar [üremeye yönelik güç: germinative power:
reproductivity].
Evrimin kısa hikâyesi…
Charles Darwin (1809-1882)
1854’deki resmi (Türlerin Kökeni’nden 5 sene önce)
51 yaşında iken, Türlerin Kökeni yeni yayınlandığında
Dede Erasmus Darwin
Charles 7 yaşında iken
Hornet Magazin’de (1871)
Tabii ki Türlerin Kökeni yayınlandıktan sonra ☺
1880’de, yaşlı bir centilmenken
Alfred Russel Wallace (1823-1913)
İngiliz doğa-bilimci, coğrafyacı, antropolog ve biyolog
Beynimiz
En yakın akrabamız şempanze ile farkımız…
En mütekâmil beyinler
EVRENİN EVRİMİ
• Protestan papazı olan George-Henri Lemaitre 1920’lerde dinsel
düşünceyle, Amerikalı hümanist bir teorik fizikçi olan George
bahsettiler.
Gamow 1940’larda bilimsel düşünceyle, İlk An’dan
An
• Gözlem evlerinden izlenen uzak galâksilerin ışığındaki kırmızıya
kayış, bunun ispatı olarak kabûl edilmektedir.
EVRENİN EVRİMİ
•
New Jersey’deki Bell Laboratuarı’ndan Penzias ve Wilson, gökyüzünün her
tarafından gelen bir ışınım buldular. Bütün yönlerdeki parlaklığı aynı idi ve
yaklaşık 3° Kelvin sıcaklığındaydı. Buluşları onlara Nobel Ödülü kazandırdı.
Arno Penzias ve Robert Wilson Stockholm’de Nobel Ödülü için birbirlerini kutlarken
Kozmik mikrodalga fon radyasyonu
Karadelik (blackhole); Büyük Patlama (Big Bang); Vahdet (Unity)
Einstein ve Oppenheimer: Atom bombasının babaları…
EVREN NASIL ve NEDEN
VAROLDU?
• Güneş kütlesinin bir ilâ 1000 milyon katına eş bir
süper karadelik yeterli ölçüde gaz, yıldız gibi uzay
kütlelerini yutarsa, yutulan kütlelerden açığa çıkan
enerjilerin toplamı neticesinde ya çevreye yalnız
enerji parçacıkları yayacak ya da infilâk edecektir.
• Yalnız enerji parçacıkları yayan karadelik kuvasar
ismini alır. Böyle bir karadelik infilâk ederse yeni
galâksiler, nebulalar meydana gelir.
• Bütün bunlar, “evren neden var oldu” sorusunu akla
getiriyor kaçınılmaz olarak!
Büyük Patlama’dan sonra…
• 10-36 saniye sonra (saniyenin milyonda milyonda
milyonda biri) evren bir bezelye cesâmetindeydi,
sıcaklığı 1015 (10 milyar milyon milyon) santigrat
dereceydi ve madde bugün bilinen hâllerinden birine
tam uymamaktaydı.
• 1/100 saniye sonra evrenin sıcaklığı yüz milyar
santigrat civarındaydı. Bu sıcaklıkta madde plâzma
hâlindeydi ve atomlar oluşmamıştı.
• 1/10 saniye sonra sıcaklık otuz milyar, 1 saniye
sonunda on milyar, 14 saniye sonra da üç milyar
dereceye indi. İlk üç dakikanın sonunda ise bu rakam
bir milyar dereceydi.
Büyük Patlama’dan sonra…
• Önce kuarklar oluştu ve bunlar bir araya gelerek diğer subatomik
parçacıklar, protonlar, nötronları, elektronlar ortaya çıktı.
• 300.000 yıl sonra, sıcaklık 3000° K’ye düşünce bu parçacıklar
birleştiler ve atomlar oluştu. Bu durum, evrene büyük bir
değişiklik getirdi. O zamana kadar elektrik yüklü parçacıklar
radyasyonu çok kolay emerlerdi. Radyasyon çok uzağa
gidemediğinden, gaz da şeffaf değildi. Fakat nötr atomlar
radyasyonu iyi ememediler.
• Bu durumda hareketine bir engel kalmadığından, ışınım uzayda
yayıldı. Uzay genişledikçe radyasyonun dalga boyu uzadığı için,
daha soğuk bir cisimden geliyormuş kanaatini vermeye başladı.
Bizim radyasyonu ölçebildiğimiz şimdiki zamana kadar ışınım
mutlak sıfırın ancak birkaç derece üstündeki sıcaklıklara kadar
soğudu.
Büyük Patlama’dan sonra…
• Soğumayla beraber elektron, pozitron, nötrino ve
foton gibi parçacıkların oranları, yapım ve yıkım
süratleri de değişti.
• Soğuma ve genişleme sürdükçe, birkaç yüz bin sene
zarfında elektronlarla çekirdekler birleşerek hidrojen
ve helyum meydana geldi.
• Zamanla daha büyük atomlar, moleküller, uzay
cisimleri ve galâksiler, güneşler, gezegenler oluştu.
• Büyük Patlama’dan sâdece 2 milyar sene sonra dahi
galâksilerin oluştuğunu biliyoruz.
Büyük Patlama’dan sonra…
• Evrendeki güçler elektromanyetik güç, zayıf
nükleer güç, kuvvetli nükleer güç, çekim gücü
gibi tiplere bölündü ama aslında hepsi aynı
gücün yansımaları olmalıydı.
• Kayıp madde, antimadde, karadelikler gibi
oluşumların varlığı sonraları keşfedildi.
• Kaotik gibi görünen bu gelişmeler aslında
müthiş bir kozmik bütünlük içerisinde
seyrediyor olabilir mi?.
Büyük Orion Nebulası
Carina Nebulası
Andromeda Galaksisi
Omega Centauri Yıldız Kümesi
HER ŞEYİN TEORİSİ
• Cambridge Üniversitesi’nden Profesör İngiliz
astrofizikçi Hawking “sonsuz sayıda eşiz evrenler var”
diyor.
• Evrenin var oluşunu açıklamak amacıyla yıllardır
üstünde çalışılan “Her Şeyin Teorisi”nin (Theory of
Everything) formülünü oluşturmayı başardı ve buna
“M-teorisi” adını verdi.
• Buradaki “M” (magic, mysterios, mother) büyülü,
esrârengiz veya her şeyin (bütün teorilerin) anası
olarak değerlendirilebilir.
HER ŞEYİN TEORİSİ
• Büyük Patlama sırasında kütle, maddesel olmayan bir noktada,
“hiçliği ifâde eden bir kuantumda” yoğunlaşmıştı. Büyük
Patlama’nın ardından, zaman boyutu ile üç tane uzaysal [uzunluk,
genişlik, yükseklik] boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüştü.
Kalan yedi boyut, konumlarını değiştirmeden, yâni sicim kadar bir
alanı kaplayacak büyüklükte, bir gonca gibi sarılı olarak kaldılar.
• Böyle yedi boyutlu bir yumak, evrenin her noktasında mevcuttur.
M Teorisi’ne göre, evren iki boyutlu bran’larla kaplıdır.
• Bu bran’lar için üçüncü boyut, bran’ların frizbi plâkları gibi, içinde
oradan oraya uçtukları ve hiç birbirlerine çarpmayacakları
büyüklükte bir “hiper-uzaya”, “üç boyutlu kütlecikler” hiç fark
edilmeden dört boyutlu bir uzaya, “dört boyutlu kütlecikler” beş
boyutlu bir uzaya vs. girerler.
HER ŞEYİN TEORİSİ
•
“Bizim gözlemleyebildiğimiz evren, belki de hiper-uzayda süzülen üç
boyutlu bir bran’dan öte bir şey değil ve evrenimiz bu uzayın içinde
yalnız değil. Çünkü sürekli yeni evrenler, yeni bran’lar doğuyor”.
•
Fizikçiler, bu olaylara kuantum fluktuasyonu adı vermişlerdir. Sürekli
bir üst boyuta geçen branlar’la ilgili insanın başını döndüren bu varsayımı
biraz daha somutlaştırabilmek için, hologram örneğini verilebilir:
Hologramlarda iki boyutlu bir yüzeyde üç boyutlu bir nesnenin görüntüsü
fark edilir. Başka bir deyişle, daha yüksek boyuttaki bilgiler, daha düşük
boyuttaki bir oluşumun içine kodlanmıştır.
•
Bir hologramda üç boyutlu bilgiler, iki boyutlu yüzeyin her noktasında
kodlanmış olarak bulunur. Hologram levhasını kırdığınız ve parçalardan
birini ışık altında incelediğiniz zaman, içinde kodlanmış olan üç boyutlu
nesnenin tamamını görürsünüz. Çünkü nesneye âit üç boyutlu bilgilerin
tamamı, yüzeyin her noktasında ayrı ayrı kodlanmış bulunur. Bu açıdan
bakıldığında, bu matris bütününün bir parçası olan kişinin, normâlde
görülemeyen bilgileri bâzen fark etmesi çok da olağanüstü
sayılmayacaktır.
•
Hawking’in teorisiyle kehânet, telepati, eşzamanlılık, anlamlı rastlantılar
•
Aynı holografik mantıkla, beynimizin o ilk andan gelen bilgileri şu veya bu
derecede taşıması varsayımı, taşımamasından daha bilimseldir.
•
Bu bilgiye ulaşabilen bâzı seçkin beyinler olamaz mı? Dissosiyatif ve
assosiyatif dissosiyasyonlar…
•
Dünyamız eğer bir hologram ise, bütün bilgiler, yine dünyanın her
yerinde ayrı ayrı bulunuyor olmalıdır. “Her Şeyin Teorisi’nin” henüz
tamamlanmadığını, bunun belki de ancak 21. yüzyılın sonuna doğru
mümkün olacağını belirtilmektedir. Formül tamamlandığında da Tanrı’nın
evren formülüne ulaşmış olacaklarını, bu noktanın da insan aklının nihâî
zaferi olacağını belirtir.
•
Yâni evren zannedildiği gibi kapalı değil, açık bir sistem olabilir. Yâni,
evren canlıdır çünkü negentropi yapıyor ama sonunda entropiye mağlûp
düşüp bir ultra karadeliğe dönüşüp yeniden patlamak üzere kendi içine
gömülüyor!
gibi metafizik konular da belki daha doğru yorumlanabilir.
• Ve bu hâdise her an, her yerde olup bitmekte
ama biz kendi evrenimizin gerçekliğini (reality)
yaşıyoruz.
• Hakikat (Verity) ise tek ve yegâne doğru olan
(Truth).
• Yâni yokluk yok!
• İnsan da bu sonsuz varoluşun bir parçası…
YÂNİ
• Hawking’in buluşu: Yaratılış hikâyesinin sıfırıncı
sâniyesine ulaşılabilecek.
• Hawking: Hiçlik ile Varlık arasındaki geçiş ânının
aydınlatılması, “Tanrı’nın plânını” ortaya çıkarmak
olacaktır”.
• Paralel evrenler: Evrensel bilgi zâten var ve hep
olacak…
• Levh-i Mahfûz!
• Fıtraten (connate) dünyaya getirdiğimiz,
hilkatimizde (innate) bulunan davranışsal
özelliklerimiz var mı, yoksa her şey doğduktan
sonra yaşadıklarımızla mı tâyin ediliyor?
• Doğamız (nature: tabiat) bizim davranışlarımız
üzerinde ne derecede rol oynar?
• Bunların cevabını binlerce sene filozoflar ve
teologlar tartışmıştır.
• Günümüzde ise müsbet bilimin konusu olabildi,
nihâyet!
CANLILARDAKİ ORTAK
VASIFLAR
• EROS - LİBİDO
• THANATOS DESTRÜKTO
CİNSELLİK
ve
SALDIRGANLIK
Kültürel evrimin biyolojik evrimin önüne
geçtiği bildiğimiz tek canlı türü:
Homo sapiens sapiens
Kendini aşabilme kapasitesinde,
hâttâ mecburiyetinde olan tek varlık:
Homo sapiens sapiens
Kendisini ve çevresini bilinçli olarak manipüle
edebilen, değiştirebilen bilebildiğimiz tek varlık:
Homo sapiens sapiens
Kültür
Genetics & Genes
Memetics & Memes
Nurtür
Natür
Filogenetik
&
Ontogenetik
Psişe
Birkaç Son Lâkırdı…
• Hem bir dünya görüşü sâhibi olacaksınız;
• Hem bâtılla hakkı, doğruyla hurâfeyi tefrik
edeceksiniz;
• Hem aklınızın bir ucunu dâima bilimde tutacaksınız
hem de hep arayacaksınız;
• Hem de akıl sağlığınıza sâhip çıkacaksınız!
• Üstelik tahammüllü (toleranslı) kalacaksınız!
• Tanrı hepimize yardımcı olsun…
TE
ŞEKKÜRLER
TEŞEKKÜRLER

Benzer belgeler