40 bin kişi dgm`ye hayır dedi

Transkript

40 bin kişi dgm`ye hayır dedi
i
HABERLER
TÖB-DER, TÜTED, TÜM-DER,
Halkevleri, Çağdaş Hukukçular Derne­
ği, Ankara Tabip Odası, TUS - DER,
TMMOB, TÜMAS, TUMÖD, TÎB, İKD
AKD, İGD'nin katıldıkları DGM'ye
Hayır Miting ve Yürüyüşü, 27 Eylül'de
Ankara'da yapıldı.
Miting ve yürüyüşün yapılacağı mey­
dan ve yollar sabahın erken saatlerinden
itibaren güvenlik kuvvetleri tarafından
kordon altına alınmış, Tandoğan alanına
giden yollarda trafik kesilmiş, mitinge
gidenlerin üzerleri görevli kadın ve er­
kek polisler tarafından aranmıştır. Mi­
tinge diğer şehirlerden gelenlerin oto­
büsleri de yollarda çevrilerek aynı uygu­
lamaya tabi tutulm uştur. Katılmanın az
olmasını sağlamak için uygulanan bu
baskı yöntemi güvenlik gereği diye gös­
terilmek istenmiştir. Ama gerek miting
hazırlıkları esnasında, gerekse miting gü­
nü yapılan baskılar mitinge katılmayı en­
gelleyememiş, ilericiler, yurtseverler,
devrimciler, yurdun her köşesinden ge­
DGM VE
DEMOKRASİ
MÜCADELESİ
Türkiye'de demokrasi mücadelesinin yükseldiği günleri yaşıyoruz. Müca­
delenin yükselişi bir rastlantı değil, boşuna değil.
Hayat pahalılığı artıyor, işsizlik artıyor, çalışan milyonlar için geçim gi­
derek zorlaşıyor. Ve kapitalizmin kitlelerin yükselen tepkisini bastırmadaki en
çarpıcı yöntemi olan faşizm tırmanıyor. DGM'ler faşist tırmanışta önemli bir
basamak.
İşçiler, memurlar, öğretmenler, teknik elemanlar ve benzeri tüm çalışan­
lar, hayat pahalılığına, işsizliğe, iş güvensizliğine baş kaldırıyorlar; ekonomikdemokratik haklarını savunuyorlar, yaşama hakkını savunuyorlar. Kapitalist­
4 0 BİN
KİŞİ
DGM’YE
HAYIR
DEDİ
lerek DGM yasa tasarısını protesto et­
mek için Tandoğan'da toplanmışlardır.
Onbinlerce kişinin katıldığı miting
saat 12'de başladı. "DGM'ye Hayır”,
"DGM'ye Geçit Y ok", "Faşizme Geçit
Yok", "Kahrolsun Faşizm ", "Bağımsız
Türkiye", "İşçiler Birleşin", "Hükümet
İstifa", "Yaşasın İşçiler", "Yaşasın
DİSK", "Katil İktidar" sloganlarının yer
aldığı mitingde özetlerini aşağıda sundu­
ğumuz konuşmalar yapılmıştır:
(d eva m ı 2. sayfada)
ler ve onların doğal müttefiklerinin buna getirdikleri acil çözüm, kendi sınıf
mahkemelerini, DGM'leri önermek oluyor.
DGM'lerin sınıfsal özü, işçi sınıfını yakından ilgilendiriyor. Hükümet
edenlerin aksini iddia etmelerine karşın, işçi sınıfı bu mahkemelerin herşeyden önce kendi ekonomik-demokratik hak taleplerinin engellenmesine, var
olanların kısıtlanmasına, giderek ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunu
biliyor. İşçi sınıfının kitlesel demokratik direnişi boşa değil. Bu bir yaşam
kavgası. Var olup olmama mücadelesi.
DGM'lerin sınıfsal öz ve kapsamı diğer tüm çalışanları yakından ilgilen­
diriyor. Çıkarlarının işçi sınıfının çıkarlarıyla çelişmediğinin bilincinde olan
tümı çalışanlar, bu mahkemelerin kendi ekonomik-demokratik taleplerini de
engellemeye, "sendikal hak" taleplerini baskı altına almaya yönelik olduğu­
nu biliyorlar. Onun için demokratik işçi hareketini destekliyorlar. DGM'lere karşı seslerini yükseltiyorlar.
Demokrasi mücadelesi bir bütün. DGM'lere karşı verilen mücadele bunun
bir parçası. Bu bütünlük mücadeleyi verenlerin birlikteliğini de içeriyor. De­
mokrasi mücadelesinin asıl sürükleyicisi, hedefe ulaştırıcısı olan işçi sınıfı ile,
çalışanların diğer tüm kesimlerinin, ilerici, yurtsever öğrenci kitleleri dahil
tüm demokratik güçlerin birlikteliğidir sözkonusu olan.
Bu birliktelik işçi sınıfı hareketi ve onun bilimi doğrultusunda sağlana­
bildiği, sürdürülebildiği ölçüde, demokrasi mücadelesi çok daha erken başarı­
ya ulaşacaktır.
• •
m ü c a d e l e m iz i
s ü r d ü r e c e ğ iz
• •
A n ka ra
Tabip
Odası,
Ç ağdaş
H u k u k ç u la r D erneği, TÜ M -D E R , H a lk ­
evleri, T ü S -D E R , T Ü T E D ve TM M O B
y ö n e tic ile ri 2 E k im günü basına y a p tık ­
ları bir ırtak a çıkla m a d a so n g elişm elere
ilişkin görüşlerini belirttiler. O rtak a ç ık ­
lam a a y n en şö y le :
"Son günlerde başta işçi sınıfımız
olmak üzere, öğretmenlerin, memurla­
rın, teknik elemanların, sağlık persone­
• •
linin, öğrencilerin, kısaca tüm ilericilerin
faşist baskılara karşı sürdürmekte olduk­
ları tutarlı ve etkin mücadele, egemen
güçleri, çaresizliğin verdiği bir hır­
çınlığın içine sokmuş bulunmaktadır.
"Giderek yoğunlaşan hayat paha­
lılığına, işsizliğe, işgüvensizliğine karşı
yükselen tepkileri temelsiz temel atma­
larla, vaatlerle, uyutmacalarla artık
bastıramayacaklarını anlayan egemen
güçler, tek çareyi yükselen bağımsızlık
ve demokrasi mücadelesinin odakla­
rına doğrudan saldırıda bulunuyorlar.
"İşçi sınıfının demokratik müca­
delesine karşı işçi kıyımlarıyla, işçileri
kurşunlayıp öldürmekle bu denli tepki
göstermeleri bundandır.
"İşçi sınıfı ile birlikte yeralan
diğer emekçi kesimlerden, öğretmenle­
re, ve sonunda bağrında 130 bin öğret­
meni barındıran TÖB-DER'e yönelttik­
leri hukuk dışı saldırı bundandır.
"İşçilere sahip çıkan, halkına
hizmet için her şeyi yapan Ankara
Belediye Başkanını hukuki dayanaktan
yoksun bir kararla görevden almaya
kalkmaları bundandır.
"Tüm demokratik güçler hakkı,
hukuku bir yana bırakarak keyfi yöne­
time yönelenlere karşı işçilerin yanında
olacaktır. TÖB-DER'in yanında olacak­
tır. Vedat Dalokay'm yanında olacaktır.
"Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm
emekçilerin koruduğu ve kazanmakta
olduğu önemli mevziler vardır. Devlet
Güvenlik Mahkemeleri yasa tasarısı 11
Ekim'e kadar çıkanlamıyacaktır.
"Ve mücadelemiz başarıya ulaş­
mıştır. DGM tasarısının bu tarihten
sonra da çıkarılmaması yönünde müca­
delemiz sürecektir.
"Biz demokratik kitle örgütleri
olarak hukuku hiçe sayanlara, tüm
emekçilere saldıranlara karşı kararlı
mücadelemizi sürdüreceğiz."
TÖ B-DER NİÇİN
KAPATILMAK İSTENİYOR?
ö ğ re tm e n le rin d e m o k r a tik k itle
örgütü TÖ B -D E R , 1 E k im günü, A n ka ra
V aliliğinin kararıyla fa a liy e tte n alıkonuldu. MC 'nin bu y e n i baskı g irişim i,
d e m o k ra tik gü çler tarafından ş id d e tli
te p k iy le karşılandı. G a ze te m iz baskıya
hazırlandığı sırada D a n ışta y , Valiliğin
bu h u k u k dışı a n tid e m o k r a tik u yg u la ­
ması h a kkın d a y ü rü tm e y i d u rd u rm a ka ­
rarı verm işti. T Ö B -D E R G enel B a şka n ı
G ültekin G a zio ğ lu 'n u n 2 E k im günü
basına y a p tığ ı a ç ık la m a y ı a yn e n v e riy o ­
ruz:
TÖB-DER Genel Merkezi ve A n ­
kara Şu besi 1 .1 0 .1 9 7 6 günü Ankara Va­
liliğinden onaylı E m niyet Ş b . 1. Al 30.
9 .1 9 7 6 gün ve 0 6 —0 1 , 0 8 4 /9 0 6 0 sayılı
emirle aranarak faaliyetten alık on u lm u ş­
tur. Belirli bir kısım basının iddiaları
aksine suç sayılabilecek h içb irşey b ulu­
nam am ış ve bu durum zapta geçilm iştir.
Bu arada bazı taşra şubelerim izin de
faaliyetten alıkonulduklarını öğren m iş
bulunuyoruz.
G erekçe olarak, 12 Mart hukuku­
nun bir ürünü olan antidem okratik D er­
nekler Yasası'nın 4 5 . maddesi gösteril­
m iş ve D erneğim iz amaç d ışı faaliyette
bulunduğu iddiasıyla mühürlenmiştir.
H em en belirtelim ki, bu işlem yapılırken
gerekçeli emrin bir suretinin tarafım ıza
verilmesi yasa emri olduğu halde tüm
ısrarlara rağm en verilm em iştir. Ayrıca
avukatlarımızın Ankara V aliliğine faali­
yetten men gerekçesini almak üzere yap ­
tıkları d ilek çeli başvuru da geri çevril­
m iştir. B ize, örgütümüzü faaliyetten alı­
k oyd u ğu n u n gerekçesini verm em ekte
direnen Ankara Valisi, TRT aracılığıyla
kam uoyuna tek yanlı ve yanıltıcı beyan^
da bulunarak yetkilerini kötüye kullan­
m ıştır. Ş ö y le ki;
Vali Durm uş Y alçın bu açık la­
masında TÖ B-D ER 'in, yasa dışına çık a ­
rak özellik le Türk Ceza Yasasının 1 4 1 ,
1 4 2 . m addelerini ihlal ettiğ i yolunda
kam uoyunu ve bağım sız yargı organla­
rını etk ileyici beyanda bulunarak Cum­
h uriyet Savcılarının görev ve yetkilerine
a çık ça tecavüz etm iştir, ö t e yandan Va­
linin bu açıklam ası, m ahkem elere telkin
ve tavsiye n iteliğini içerdiğinden A naya­
sanın 132. m addesini de ihlâl e tm ek te­
dir. B öyle bir y etk iy i antidem okratik
Dernekler Yasası dahi valilere verm em iş­
tir. Esasen Ankara Valisi D urm uş Yalçın 'm TÖ B-D ER 'e büyük husum eti var­
dır. Çünkü TÖ B-DER'in valinin şahsı
hakkında, üyelerim izle ilgili olarak Dan ıştayca verilen kararları uygulam am a­
sından ötürü Ankara adliyesinde a ç tığ ı­
m ız davalar sürmektedir. Vali Durmuş
Y alçın'ın öğretm enlere "TÖB-DER'den
ayrılın, her isted iğin izi yapm aya hazı­
rım" dediği söylen tileri yaygındır. 130
bin üyesi bulunan TÖB-DER'in Genel
M erkezini faaliyetten alıkoym ak bu ka­
dar insanın tem el ek on om ik ve d em o k ­
ratik taleplerinin karşılanm asının geçici
bir süre için de olsa en g ellem ek ,a çık bir
haksızlıktır. Buna seb eb iyet veren A nka­
ra Valisi Durm uş Y alçın'dan bağım sız
yargı organları önünde elb ette hesap so ­
rulacaktır. örgütümüzün Ankara Valili­
ğin ce kapatılm ası MC'nin ve on u n idari
görevlilerinin
bağım sız m ahkem elere
duydukları güvensizliğin som u t bir örne­
ğidir.
TÖB-DER N tÇ İN KAPATILMAK
İSTENİYO R?
T Ö B-D ER 'in faaliyetten alıkolulması, CM'nin, tüm gerici ve faşist güçle­
rin yasalaştırm ak için y o ğ u n çaba gös­
terdikleri DGM'lere karşı her gün gelişen
ve güçlenen toplum sal m uhalefeti sin­
dirme ve kam uoyunun tepkisini kırma
girişim lerinin bir parçasıdır.
Y aşadığım ız bu d ön em d e, başta
işç i sınıfım ız olm ak üzere tüm em ek çi
sın ıf ve tabakaların em peryalizm e ve fa­
şizm e karşı verdiği tem el hak ve özgür­
lükleri korum a ve gen işletm e m ücadele­
si hızla büyüyor. Bunun içindir ki, MC
ve onun arkasındaki yerli-yabancı ka­
ranlık güçler Türkiye iş ç i sınıfının ileri
sendikal örgütü D İSK 'e ve Türkiye E ği­
tim em ekçilerinin öncü dem okratik kitle
örgütü T Ö B-D ER 'e çılgınca saldırm akta­
dır. MC iktidar olduğundan bu yana, altı
üyem iz öldürülmüş, yüzlercesi yaralan­
m ış, binlercesi sürülmüş, bir o kadar
öğretm en ailesi de parçalanm ıştır.
Tüm bu cin ayet, saldırı ve baskıla­
ra karşın Türkiye öğretm enlerinin d e­
m okratik m ücadelesi durm am ış, aksine
güçlenerek gelişm iştir. Çünkü em ek çi
halkım ızın ve on u n ilerici, devrimci
örgütlerinin m ücadelesi her geçen gün
yükseliyor.
Halkım ızı işsizlik ve pahalılık ce­
hennem inde inim-inim in leten sömürü­
cü faşist güçler, artık yok su llu ğu n kader
olm adığını anlam aya başlayan em ek çi
halkım ızın b ilin çli tepkisinden kork­
maktadırlar.
Çünkü em ek çi halkım ız daha m u t­
lu, daha özgür ve insanın insana kul o l­
m adığı bir düzenin kendi elleriyle y a ­
ratılabileceğini kavramaya başlam ıştır.
Biz öğretm enler, halkım ızın bağım sız­
lık, dem okrasi, barış ve özgürlük müca­
delesine olanca gümüzle katıldık, katıl­
maya devam edeceğiz.
TÜM ÖĞRETMEN
A R K A D A ŞL A R IM A
SESLENİYO RUM !
Türkiye eğitim em ek çilerinin öncü
dem okratik kitle örgütü TÖ B-D ER 'e ya­
pılan bu antidem okratik baskılar bizleri
asla yıldırm ayacak, şim d iye kadar old u ­
ğu gibi bundan b öyle de bu faşist bas­
kıları etkin bir şekild e göğü sleyecek, te ­
mel hak ve özgürlüklerimizi halk düşm a­
nı güçlere çiğ n ettirm ey eceğ iz.
Türkiye devrim ci - dem okratik
güçleriyle olan dem okratik güç birliği­
mizi sürdüreceğiz, saflarım ızı daha da
sıklaştıracağız. Serm aye sınıfının tah ­
riklerine gelm eden, am aı asla teslim i­
y e tç iliğ e ve pasifizm e düşm eden d em ok ­
ratik m ücadelem izi geliştireceğiz.
TÜM İLERİCİ, DEVRİM Cİ, D E ­
M OK RAT G Ü Ç LE R E SE SL E N İY O ­
RUM!
MC iktidarının işgali altındaki
T R T 'nin ve gerici basının kasıtlı yayın la­
rına aldırmadan sizin olan TÖ B-D ER 'in
m ücadelesine om uz verin!
Dün olduğu gibi bugün de fa şiz­
m e g eçit verm em e m ücadelesindeki mevzilerim izi terk etm ey eceğ iz. B ağım sız­
lık, dem okrasi, barış ve özgürlük müca­
delem izi daha da yükselteceğiz.
Y A Ş A S IN TÜ R K İY E EĞİTİM
EM EK ÇİLERİNİN BAĞIM SIZLIK, D E ­
M OK RASİ, B A R IŞ ve ÖZG ÜR LÜ K
M Ü CA DELESİ...
YAŞASIN TÖB - DER.
40 BlN KİŞİ DGM'YE HAYIR DEDİ
(baş tarafı 1. de)
Miting ve yürüyüşün, halkın bağım­
sızlık ve demokrasi mücadelesine yöne­
len saldın ve sabotajları göğüslemek de­
mokrasi nöbetinde saflan sıklaştırmak
için düzenlendiğini belirten TÖB-DER
Genel Başkanı Gazioğlu, emperyalizmin
Türkiye'li ortaklannın halkın iş, ekmek
ve hürriyet mücadelesini kan ve deşhete
boğmak için çırpındığını, ancak devrim­
cilerin hazırlıklan yapılan faşizme geçit
vermeyeceklerini belirtmiş, eğitim ordudusunun mücadelede yerini aldığını söy­
lemiş ve şöyle devam etm iştir; "DGM
yasasını çıkarmak isteyen güçlerin bir
amacı da bu gelişmeyi durdurmaktır.
DGM'leri yeniden kurabilirlerse işçileri
sokağa atan patronlan, vergi kaçakçılanm , vurgunculan, vatan satıcılannı de­
ğil, grev yapan işçileri, sendikal haklaJinı almak için mücadele eden öğret­
menleri teknik elemanlan, memurlan,
demokratik eğitim içinde olan öğrenci­
leri,aydınları, yazarları, kısacası faşizme
karşı demokrasi mücadelesi verenleri
yargılayıp cezalandıracaklardır.''
"DGM'LER SÖMÜRÜNÜN
YARGISAL ÖRGÜTÜ
YAPILMAK İSTENİYOR"
Halkevleri adına yaptığı konuşmada
demokrasinin bugün çok tehlikeli bir
komplo ile karşı karşıya olduğunu belir­
ten Ahmet Yıldız; DGM'lerin, sömürü­
nün, soygunun, uyduculuğunun ve işbirlikçiliğinin yargısal örgütü olarak çalıştıSAYFA İKİ / EKİM 1976 / T OTED HA BERLER
nlm ak istendiğinin belli olduğuna deği­
nerek şöyle demiştir:
"Hukuk, sözde hukukçuların elin­
de, burjuvazinin egemenliğini pekiştir­
me, sermayeye silah türetme, gerici öz­
lemlerine sığınak hazırlamak amacı ile
oynanmak istenen oyuna, devrimci kar­
şılığını vereceğimizden kimsenin kuşku­
su olmasın. İktidarın ileri gelenleri, onlann sözcüleri, karanlıkçılar ve işbirlik­
çilerden oluşan felaket korosunun hınç­
la üzerine çullandıklan DİSK yönetici­
leri bağımsız mahkeme olmasa idi ha­
len içerde kalacak ve bayramı zindanda
geçirirken ülkeyi öz çiftliklerine dönüş­
türmek isteyenler de çifte bayram ya­
pacaklardı."
Yıldız, savcı ve yargıçların öncelik­
le DGM'ye karşı çıkmalan gerektiğini
belirtmiştir.
İŞÇİLERİN MÜCADELESİNE
OMUZ VERELİM
"Daha çok sömürü, daha çok baskı
için, başta işçi sınıfımız olmak üzere
tüm çalışanlann haklı mücadelelerini en­
gellemek için çıkarılmak istenen yasa
teklifine karşı verilen mücadelede göre­
vimizi yapıyor ve güçlü sesimizle haykınyoruz: DGM'ye hayır" diyerek konuş­
masına başlayan TMMOB Başkanı Teo­
man öztürk devamla şöyle demiştir:
"Daha dün Aliağa'da bin işçi kar­
deşimizi, ülkede binlerce işçi kardeşi­
mizi işten çıkararak ekonomik baskılar­
la, gelişen mücadeleleri sindirmeye ça­
lışıyorlar. Bizler her alanda işçi kardeş­
lerimizin mücadelesine omuz vermede
kararlıyız. Bu kararlılıkla, buradan mil­
yonlara sesleniyoruz, çağınyoruz. Ezen­
lere karşı, ezilmek istenen işçi kardeş­
lerimizin mücadelesine omuz verelim.
Onların mücadelesine alın terimizi kata­
lım."
"MC İKTİDARI YARGININ
ÜSTÜNE ÇIKMAK İSTİYOR
Çağdaş Hukukçular Derneği adına
yaptığı konuşmada, MC iktidarının
kuvvetler ayırımı ilkesine ters düşerek,
yürütmenin olanaklannı yargının üstüne
çıkarma çabasında olduğunu belirten
Niyazi Ağırnaslı; "12 Mart faşizmi yasal
hale getirilerek sürdürülmek isteniyor.
Bu girişimlere karşı mücadele vermek
bütün yurtseverlerin namus borcudur."
demiştir. Yargıç ve savcıları, avukatlar
gibi DGM'lerde görev almamağa çağıran
ve bunu açıklamalannı isteyen Ağırnash, MC iktidarının tehlikeli silahlarla oy­
nadığını belirtmiş, "dökülen kanların
hesabı mutlaka sorulmalıdır, bu hesap
hiçbir nedenle zaman aşımına uğramaz,
uğramamalıdır" demiştir.
"F A ŞİS T TIRM ANIŞTA
BİR ARAÇ"
DGM yasasının faşist tırm anışta bir
araç olarak getirilmek istendiğini söyle­
yen TÜM-DER Genel Başkanı Erhan
Tezgör, mitingdeki konuşmasında özetle
şöyle demiştir:
"Şim diye dek devlet hâzinesine el
atan, evrakta sahtekârlık yaparak mil­
yonlara milyon katan, hayali mobilya
ihraç edip hayali çim ento satan hiçbir
sermaye sınıfı temsilcisi DGM'lerde yargılanmamıştır. Ama örgütlü mücadelenin
gereğine inanmış işçilerin, köylülerin,
memurlann, öğretmenlerin ve öğrencile­
rin başlıca uğrak yeri DGM'ler olm uş­
tur. İşçilerin yanında DGM'ye karşı mü­
cadelede yerimizi almalıyız."
Mitingde daha sonra konuşan TÜSDER Genel Başkanı Haşan Fehmi Mavi,
DGM'nin işçi sınıfının gelişmesi ve dev­
rimci mücadeledeki yerini almasını önle­
mek için kurulduğunu, bugüne kadarki
uygulamanın da bunu gösterdiğini
belirtmiştir.
Topluluk yürüyüşe geçerken, miting
komitesinin kabul ettiği sloganlar dışın­
da pankartlar taşıyan, işçi sınıfı bilimine
ters düşen bir grup her zamanki provokatif tutumlarını sürdürerek mitingi sap­
tırmaya çalışmışlarsa da, tertip komite­
sinin ve mitinge katılan onbinlerin ka­
rarlı tutumları yürüyüşün amacına uygun
bir biçimde bitmesini sağlamıştır. DGM'­
ye karşı sloganlarla süren yürüyüş Kur­
tuluş alanında son bulm uştur.
DGM'YE GEÇİT YOK!
İLERİCİLER, YURTSEVERLER, DEVRİM­
CİLER DGM'YE K A R Ş I TEK BİR YUM­
RUK, TEK BİR YÜREK OLDULAR
İlericilerle gericilerin mücadelesinin alabildiğine
yükseldiği günümüz Türkiye'sinde, öğretmenler,
teknik elemanlar, memurlar antidemokratik DGM ya­
sasının çıkmasını önlemek için işçi sınıfının yanında
demokrasiden yana mücadele çıkmasını önlemek için
işçi sınıfının yanında demokrasiden yana mücadele
bayrağını yükseltiyorlar. Hep bir ağızdan DGM'ye
geçit vermeyeceklerini haykırıyorlar. Sınıf mücadele­
sinin alabildiğine hızlandığı bu dönemde egemen sı­
nıflar neden DGM'yi çıkarmak istiyorlar? Nedir
DGM? Ne zaman çıkarılmıştır?
DGM, binlerce devrimci işçin in , teknik elema­
nın, aydının, memurun, öğretm enin, öğrencinin evle­
rinden, işyerlerinden geceyanlan toplatıldığı, günler­
ce sorgusuz sualsiz tutulduğu, kontrgerillanın işkence
tezgâhından geçirildiği, grevlerin ertelenip işçi hakla­
rının askıya alındığı ve kitap çevirmenin, kitap oku­
manın suç sayıldığı bir dönemde yapılan Anayasa de­
ğişikliği sonucu, o günlerin olağandışı koşullarında,
kurulan olağanüstü bir mahkemedir.
DGM YASASI A NA YASA MAHKEMESİ
TA R A FIN D A N İPTAL EDİLİYOR
1973 Haziran ayında antidem okratik bir biçim ­
de çıkarılan DGM yasası, CHP'nin ve Diyarbakır Dev­
let Güvenlik Mahkemesinin bu yasanın hem esas, hem
de biçim yönünden Anayasaya aykırı olduğu gerekçe­
siyle Anayasa Mahkemesine başvurmaları ile daha bir
önem kazanmış oldu. Anayasa Mahkemesi, Diyarba­
kır Devlet Güvenlik Mahkemesinin başvurusunu inceliyerek, DGM yasasını önce usûl yönünden Anayasaya
aykırı gördü, usûl yönünden Anayasaya aykırı buldu­
ğu bu yasayı aynca esas yönünden incelemeye gerek
görmeden 1975 yılı Mayısında iptal etti. Gerekçeli
karar 11 Ekim 1975'te Resmi Gazetede yayınlandı.
Ne var ki, , Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal eder­
ken biçimsel bir hukuk değerlendirmesi olarak DGM'
lerin bir yıl daha görev yapabileceğini kararlaştırdı.
Buna göre bir yıl içinde yeni bir tasan hazırlanamazsa, DGM’ler kapanmış olacaktı.
EGEMEN GÜÇLER DGM'Yİ
KALICI KILMAK İSTİYORLAR
Kurulduğu tarihten günümüze kadar geçen süre
içinde bu mahkemelerde yığınla insan yargılandı,
cezalara çarptırıldı, sindirilmek istendi.
Nitekim meclislerin çalışma dönemi süresinde
bu yasayı bir türlü çıkaramayan hükümet, Anayasa
Mahkemesinin DGM'ler için tanıdığı bir yıllık sürenin
dolmasına az bir zaman kala meclisleri olağanüstü top­
lantıya çağırdı, ülkenin çözüm bekleyen çok önemli
sorunları dururken, kısıtlanmış olan demokratik hak
ve özgürlükleri daha da sınırlandırmak, ülkemizdeki
mevcut toplumsal gelişimi engellemek, başta işçi sını­
fı olmak üzere emekçi halkımızın ve tüm ilerici aydın­
ların yürüttükleri demokrasi mücadelesini boğmak ve
faşizme araç olarak kullanmak amacıyla yasallaştır­
mak istedikleri Devlet Güvenlik Mahkemeleri konusu­
nu görüşmek için Millet Meclisi ve Cumhuriyet Sena­
tosu 14 Eylül günü çoğunluğun sağlanmasıyla olağan­
üstü olarak toplandı.
İŞ Ç İ SINIFI DGM’YE GEÇİT VERMİYOR
Aynı günlerde işçi sınıfının sendikal örgütü
DİSK, aldığı kararlar doğrultusunda DGM'yi protes­
to etmek amacıyla, MC iktidardan düşürülene dek
"Genel Yas" ilân etti. Tüm ilerici kuruluşlar DİSK'in
karannı destekleyen bildiriler yayınladılar ve işçi sı­
nıfının yanında demokrasi mücadelesinde yerlerini al­
dılar. 300 bin DİSK üyesi işçi, işi bıraktı. Ankara'da
İzmir'de, İstanbul'da ve yurdun birçok yerinde bele­
diye hizmetleri büyük ölçüde aksadı. Aliağa rafineri­
sinde, Ipraş'da, Demir Çelik tesislerinde üretim tam a­
men durdu. Parababaları, demokrasi mücadelesinin
yükseldiğini görünce işi tehdide, zora döktü. Yasal
yoldan yapamadığını antidem okratik yoldan yap­
mağa kalkıştı. DİSK Genel Merkezi arandı, hiçbir
suç unsuru bulunamadığı halde yöneticiler tutuklan­
dılar. Binin üstünde işçi işinden atıldı.
Tüm yurda yayılan DGM'ye hayır kampanyası­
na ilerici demekler, partiler, kuruluşlar katıldılar. Her
yerde DGM yasa tasarısının antidem okratik hükümle­
rini sergiliyen bildiriler dağıtıldı, konuşmalar, yürü­
yüşler yapıldı. Bu mücadele içinde İşçiler Türk-lş'
in son tahlilde sermayemin hizmetinde olan tavnnı
gördüler, demokrasi mücadelesinde böylelerinin yeri­
nin olmadığını haykırdılar. Demokrasi mücadelesinin
tüm yurda yayılması gericileri ürküttü ve hareketin bu
aşaması DEMOKRATİK GÜÇLERİN ZAFERİ İLE
SONUÇLANDI!
22. Eylül'de çoğunluk sağlanamayınca, Meclis
kasıma kadar tatile girdi; ne var ki MC hükümeti bu
yasayı m utlaka çıkarmak istiyordu ve bunda da ka­
rarlıydı.
DGM LERE K A R Ş I MÜCADELE
HER DEVRİMCİNİN, İLERİCİNİN,
YURTSEVERİN GÖREVİDİR
İşlerine geldiğinde özgürlükçü demokrasi sözünü
ağızlarından düşürmeyenlerin blıgün demokrasinin
temel ilkelerini açıkça çiğneyen feir yasa tasarını tüm
demokratik muhalefete rağmen, meclislerden geçir­
melerindeki ısrarları boşuna değildir. Bu yasa ile ku­
rulmuş mahkemelerde DİSK yargılanıp tasfiye edil­
mek, 12 Mart faşizminin kapatamadığı demokratik
kitle örgütlerinin kapısına kilit vurulmak istenm ekte­
dir. Başta işçiler olmak üzere tüm ilericiler bu mah­
kemelerin değişmez sanıklan olacaktır.
Bu nedenlerden dolayı:
• DGM yasa tasansına karşı mücadele, devrimci
bir görevdir. Çünkü bu mücadele başta işçi sını­
fı olmak üzere tüm emekçi smıflann devrimci
uyanış ve gelişimini engellemek isteyen güçlere
karşı verilen mücadeledir.
• DGM yasa tasansına karşı mücadele, demok­
ratik bir mücadeledir. Çünkü halkımızın dem ok­
ratik gelişimi ile ilgili olan düşünce, söz ve ör­
gütlenme özgürlüğünü kısıtlayıcı bir kuruma kar­
şı yürütülen mücadeledir.
• DGM yasa tasansına karşı mücadele, yurtse­
verliğin bir gereğidir. Çünkü DGM emperyalist
sömürüye karşı çıkanlan yargılayacaktır. Ya­
bancı şirketlerin vurgunlannı sergileyenleri yar­
gılayacaktır. Emperyalistlerle onlann yerli or­
taklarının halk üzerinde kurduklan baskı ve te­
rörü açıklayanlan yargılayacaktır. Bu yüzden
yurt düzeyinde sürdürülen antiemperyalist
mücadelenin bir parçasıdır.
NEDEN 163. MADDE SORUNU?
Bu mücadele verilirken unutulmaması gereken
önemli bir yan vardır. Dikkatleri başka yana çekmek
isteyen egemen güçler, asıl sorunu gözden kaçırmağa
çalışmaktadırlar. Şöyle ki, egemen güçler kendi ara­
larındaki ideolojik ve zümresel ayrılıklardan, çıkar
farklılaşmalarından ötürü DGM konusundaki tartış­
maları özünden soyutlanıp, bir başka alana kaydırmak
ve kitleleri yanıltmak, hedef şaşırtm ak istemişlerdir.
DGM'lerle ilgili temel sorun, bu kurumun antidem ok­
ratik oluşudur. Bu konuda ülkemizde ilericilerle, geri­
ciler uzun bir süreden beri politik bir mücadele için­
dedirler. Oysa egemen güçler bu konuyu saptırmak
istemişler ve meseleyi 163. madde üzerinde düğümle­
meye çalışmışlardır. İlericiler DGM'lerin kaldınlmasını savunurken egemen güçler DGM'nin varolmasını bir
veri olarak almışlar, sadece bunlann görev kapsamı
konusunda tartışm ayı yoğunlaştırm ışlardır. Oysa bu
DGM'nin özü ile ilgili değildir. Bu sorun demokratik
hak ve özgürlüklerin kaderini etkileyen bir öz taşım a­
m akta, sadece egemen güçlerin kendi içlerindeki çe­
lişkilerini yansıtmaktadır. 163. madde DGM kapsamı­
na girsin veya girmesin bu mahkemeler kurumlaştığı
takdirde, halkımızın uyanışını, bilinçlenmesini, örgüt­
lenmesini engelleyen kurumlar olarak görev yapacak­
lardır. Gene Türk-lş DGM yasa tasansının özüne kar­
şı çıkmadığı halde, hakim bağımsızlığı ve 163. madde
yasa kapsamına alınmadığı takdirde kendine bağlı iş­
çilerin eyleme geçeceğini açıklamıştır. Kendi tabanlanndaki işçilerin giderek bilinçlendiğini ve devrimci
sendikalara kaymakta olduğunu gören san sendika li­
derleri sık sık böyle blöfler yapmaktadırlar. Ama bun­
lann hiçbiri tayin edici değildir. Esas tayin edici olan
ilericilerin, yurtseverlerin, devrimcilerin DGM'lerin tü­
müyle kaldınlması yolunda verecekleri kendi öz müca­
deleleridir.
BASKI VE TERÖR,
DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ
D U R DURAM AZ
Egemen güçler 30 Eylülde meclisleri yeniden
olağanüstü toplantıya çağırdılar. DGM yasası meclis­
lerden geçmediği taktirde DGM'deki bütün davalar
sivil mahkemelere devredilecektir. Bu da gerici güçle­
rin işine gelmemektedir. Çünkü kontrollan altında
tutamıyacaklarıdır sivil mahkemeleri. İlericilere, iste­
nen cezalar verilemeyecektir. Grev yapan işçileri, sen­
dikal haklar için mücadele eden teknik elemanlan
yargılayıp mücadelelerini engelleyemeyeceklerdir.
Sonuç olarak; tüm ilericiler yurtseverler, dev­
rimciler, işçi sınıfının verdiği demokrasi mücadelesini
aynı azimle, kararlılıkla desteklemek zorundadırlar.
Bu görev, tek tek her teknik elemanın, öğretmenin,
memurun olduğu kadar, her derneğin, her partinin,
her kuruluşundur da. Bu görevi başarmanın tek yolu,
tüm örgütlerin güçbirliği içinde omuz omuza, tek bir
yum ruk, tek bir ses olarak verecekleri mücadeleden
geçmektedir. Acil görev DGM yasasının çıkanlmasım
önlemektir. Eğer bu başarılırsa demokrasi cephesi
önemli bir mevzi kazanacaktır. DGM yasası meclis­
lerden geçerse, demokrasi cephesi bir adım geriliyecektir. Ama yine de ilerici, yurtsever, devrimci güç­
lerin mücadelesi tümden engellenemiyecek, geriletilemeyecektir. Aksine mücadelenin boyutu daha da yük­
seltilerek sürdürülecektir.
Egemen güçlerin sömürülerini yoğunlaştıracak,
baskılannı artıracak, ilericilerin mücadelesini boğm a­
ya yanyacak olan DGM yasasını çıkarm alanna izin
vermiyelim.
DGM'ye geçit vermemek için tüm ilericiler,
yurtseverler, devrimciler; işçi sınıfının öncülüğünde
tüm emekçi yığınlann vereceği DEMOKRASİ müca­
delesinde görev başına.
SAYFA ÜÇ / EKİM 1976 / TÜTED H A BERI.F»
tSCİ M E M U R AYRIMI
•
•
YENİ GÜNDEMİN ESKİ MADDESİ
1 8 9 7 sayılı yasaya göre ku ru lm a sı g ereken
iş ç i - m e m u r a yırım ı k o n u su n d a ç a lışm a y a p a ­
rak k im in işçi, k im in m e m u rf!) o ld u ğ u n u sap­
tayacak olan k o m is y o n u n görev süresi 28.11.
1 9 7 6 tarihinde b itecek. İş ç ile r i m em u rla ştırm a
k o n u su n d a S S K 'd a k i g irişim ler iş ç i sın ıfın ın
se rt te p k isiy le karşılaşınca ik tid a r so ru n u külle n m e y e bıraktı. A n c a k iş ç i - m e m u r a yırım ı
y o lu y la çalışanları b ölm e çabalarına ö n ü m ü z­
d e k i günlerde yen ile rin in e k le n e c e ğ in d e n şü p ­
hem iz- olm am alı. T Ü T E D de bu y o ld a m ü ca d e­
lesini sürekli olarak verm e d u ru m u n d a . K o n u y ­
la ilgili olarak E reğ li K ö m ü r iş le tm e le rin d e
(E K İ)'d e o rta ya ç ık a n s o m u t d u ru m k a rşı­
sında T U T E D ve M aden M ühendisleri Odası
Z o n ğ u ld a k Ş u b e le rin in o rta k hazırladıkları bir
raporu y a y ın lıy o r u z.
1897 S A Y IL I Y A SA V E E .K .I.'d e Y A N SIM A SI
E reğ li K öm ürleri İşle tm e sin d e b azı d ern ek y ö n e tic i­
lerin in se n d ik alaşm a ve işç i statüsüne g eçm ek iç in " te k se ç e ­
n ek im işç e s in e " u m u t b a ğ la y ıp , üyelerini bu y o la kanalize
e tm e y e ç a lış tık la rı 1897 sayılı y asa ç ık a lı n ered ey se b ir yıl
o lu y o r.
1897 sayılı yasan ın 5. m ad d esin d e, "h erh an g i b ir k u ­
ru m d a h angi görevde ça lışa n la rın 4 . m a d d e d e b elirle n en esaslara g ö re m e m u r veya işç i o ld u ğ u , B akanlar K u ru lu k a ra ­
rın ın y ay ın lan m ası ta rih in d e n itib a re n 12 ay iç in d e Ç a lış­
m a ve M aliye B akanlıkları ile D evlet P ersonel D airesinin sü­
rek li o larak görev y ap m ak üzere ata y a c a k la rı u z m an tem silci­
le rd e n o lu şa n k o m isy o n larca kesin o larak s a p ta n ır" d e n ilm e k ­
ted ir.
T .K .İ. G enel M üdürlüğü, E .K .İ. M üessese M üdürlüğü ile
ZM İS arasın d a gö rü şü lm ek te olan 7. D ö n em T o p lu İş S ö z le ş­
m e tasla ğ ın d a , ZM İS (Z o n g u ld a k M aden İş ç ile r i S e n d ik a s ı):
1) E K İ'd e ç a lış a n te k n ik elem an ve m em u rla r k o m is­
y o n la rc a iş ç i k a b u l edild ik leri ta k d ird e , to p lu iş
sö zleşm esin in getireceğ i h a k la rd a n y ara rla n a b ilm e ­
leri iç in şim d id e n k apsam m ad d esin e a lın m ış, işv e­
ren b u n u k a b u l e tm iş ti. S e n d ik a , söz k o n u su k o ­
m isy o n a b ask ı y ap ılarak o lu m lu so n u ç alınm asına
çalışılm asın ı;
2) K o m isy o n u n görev süresi b ittiğ in d e (2 8 .1 1 .1 9 7 6 ),
şa y e t bu te sb it y ap ılam am ışsa, b u n u n E K İ. M üesse­
se M üdürlüğü ile ZM İS arasın d a o lu ştu ru la c a k k o ­
m isy o n larca yap ılm asın ı ö n e r m iş ;
3) H er iki m ad d e de g e rçek leşm e zse Z M İS 'n a E K İ'd e
ça lışa n te k n ik elem an ve m e m u rla rın üyelik iç in
m üracaat e tm elerin i, EK İ. M üessese M üdürlüğü
üyelik aid atlarım ız ı kesm ezse k o n u y u m ah k em ey e
g ötü receğ im b e lirtm iş ti.
Ç A L IŞ A N L A R IN TA N IM I
T ü rk iy e k ap ita list üretim b iç im in in h ak im o ld u ğ u b ir
ü lk ed ir. K ap italist to p lu m 2 tem el sınıfa ay rılır.
1 - Ü retim a ra ç la rın ın sahibi k a p ita listle r,
2 - K endi em ek g ü çlerin d en b a ş k a b irşe y le ri o lm ıy an
işç ile r, e m e k ç ile r, y an i çalışan lar.
''Ç a lışa n la r, to p lu m sal üretim süresinde d e ğ e r v eya h iz ­
m e t ü retirler. B una k arşılık aldıkları ü cretlerle geçim lerini
sağ lam ay a g a y re t ed erler. Ç a lışan ların o rta k ö zellikleri belli
b ir zam an süresinde em ek h arcay ıp b ir ü cret k a rşılığ ın d a p ara
alm alarıd ır. T e k güvenceleri ise, ç a lışa b ilir d u ru m d a o lm aları­
d ır.
" Ç a lış a n la rın güçlü ve belirleyici y a n la n to p lu ç a lış ­
m aları ve to p lu h a re k e t e tm e le rid ir. Ve b u te m e l n e d e n d e n
d o lay ı d a Ç A L IŞ A N L A R A N C A K VE A N C A K Ö R G Ü T L Ü
B İR G Ü Ç O L A B İL D İK L E R İ O R A N D A G Ü Ç L Ü D Ü R L E R .
"Ç a lış a n la rın , özellikle k am u kesim in d e istih d am e d i­
len leri, m e m u r statüsü iç in d e k u lla ş tın lm a y a ve d iğ er ç a lış a n ­
lard an k o p arılm a y a ç a lış ılm a k ta d ır. Bu n ed en le y a ra tıla n suni
işç i-m em u r ayırım ı iç in e itilm e k te d irle r.
"O y sa iste r iş ç i statü sü n d e, ister m e m u r statüsünde ol­
su n lar, ç a lış a n la r n ite liğ in e ve o b je k tif ş a rtla rın a sahip o ld u k ­
ları sürece b ir a y ırım d a n y a d a a y ın c a h k ta n söz e tm e k so n d e ­
rece y an lış ve anlam sızdır. N e var ki, a y n ı d ereced e anlam lı
o lan b irşe y varsa o da işç i - m e m u r ay ırım ı y a p m a n ın sadece
egem en se rm ay e çev relerin in işin e geldiğidir.
"Ç a lışa n la r y aln ızca to p lu ve örgütlü o ld u k la rı o ra n d a
güçlüdürler. Ç a lışan ları b ö lm ey i a m a ç lıy a n iş ç i, m e m u r, fik ir
e m ek çisi, k ol e m ek çisi v.s. ay ırım lar k a sıtlıd ır. H iç k u şk u su z
ç a lışa n la r arasın d a bir tak ım fark lılık lar ve u fak çe lişm e le r
o lab ilir. A n cak b u n la r to p lu h a re k e t ed ilm esin i ve ö rg ü tle n ­
m eyi ö n ley ici e tm e n le r d eğ ild ir. B irlik iç in d e e riy ip , ç ö z ü m ­
le n e c e k tir." ( 1)
1897 S A Y IL I Y A SA Ü Z E R İN E
B ugün işç i-m e m u r a y ırım ın a k a y n a k lık e d e n yasal
m ev zu at CHP-MSP ik tid a r d ö n e m in d e ç ık a rıla n (6 5 7 sayılı
D evlet P ersoneli Y asasm ın bazı m ad d elerin i d e ğ iş tire n ) 12
sayüı k a ra rn a m e d ir. MC ik tid a rı d ö n e m in d e ise 12 sayılı k a ­
ra rn a m e 1897 sayılı y asayla y a sa lla şm ıştır.
Bu yasa işç i-m e m u r ay rım ın a çözüm g etirm e k y e rin e,
k o n u y u d a h a d a sa p tırıp b u la n ık la ştırm a k ta d ır. Ş ö y le k i,
"M evcut k u ru lu ş b iç im in e b ak m ak sızın d ev let ve d iğ e r kam u
tüzel k işilik lerin ce genel id are esaslarına göre yürütülen asli
ve sürekli kam u h iz m e tle rin i ifa ile g ö rev len d irilen ler, bu k a ­
n u n u y g u lan m asın d a m e m u r sayılırlar. Y u k arıd ak i ta n ım la ­
m alar d ışın d a k i k u ra m la rd a genel p o litik a te s b iti, a ra ştırm a ,
p la n la m a , p ro g ra m la m a y ö n e tim ve d e n e tim gibi işlerd e gö­
revli o la n la r d a m e m u r sa y ılırlar..."
Bu y asa, 2 7 4 sayılı S en d ik alar Y asasındaki işç i-m e m u r
tan ım ın ı bile gözö n ü n e a lm a m a k ta d ır. Bu ta n ım ın b ile, ç a lı­
şa n ları b ö lm ey i a m a ç la d ığ ın ı b a ş ta a ç ık la m ıştık . "D ev let v e­
y a d iğ e r k am u tüzel k işilik lerin ce yürütülen h iz m e tle rd e y a ­
h u t ik tisa d i D ev let T eşek k ü lleri ile m üesseseleri ve iştira k le rin ­
de veya ö zel k an u n larla k u ru lm u ş k u ra m , m üessese ve işy e r­
lerin d e b e d e n e n v e y a h u t b ed e n e n ve fik ren ç a lış a n la rd a n , b e ­
d en i ça lışm a la rı fikri (çalışm aların a galip olan k im seler d e bu
k a n u n b a k ım ın d a n işç i sayılırlar ve h a k la rın d a iş k a n u n la rı ile
27 5 sayılı k a n u n hüküm leri u y g u la n ır" d e n ilm e k te d ir.
Bu yü zd en ç a lışa n la rın y a p tık la rı işin n iteliğ in e göre
değ il, çalış tırıld ık la rı işy e rlerin e göre işç i ya da m e m u r o la b i­
leceği b elirtilm e k te d ir.
B öylece d ev letin asli ve sürekli görevini y a p m ıy a n b ir
k u r u lu ş ta ç a lış a n bir kişi işç i o lu rk e n , d ev letin asli ve sürekli
görevini y a p an k u ru lu ş la rd a ay n ı işi y a p a n la r da m e m u r o l­
m a k ta d ır. 1897 sayılı y asan ın 5. m addesi şö y le d e m e k te d ir:
"H angi k u ra m la rın d ev lete verilm iş asli ve sürekli b ir
kam u h iz m e tin i genel idare h iz m e tle rin e göre y ü rü tm e k le y ü ­
küm lü o ld u k la rı, h an g ilerin in bu n ite lik te b u lu n m a d ık la rı bu
k a n u n u n y ay ın ı ta rih in d e n itib a re n 6 ay iç in d e Ç a lışm a ve
M aliye B akanlıkları ile D evlet P ersonel D airesi tem silcilerin ­
d e n o lu şa n k o m isy o n u n ö n erisi üzerine B akanlar K u ru lu k a ­
r a n ile sa p tan ır.
" H e r hangi b ir k u ra m d a hangi görevlerde ç a lış a n la n n
4. m a d d e d e b elirle n en esaslara g öre, m e m u r v eya iş ç i o ld u ğ u ­
n a, B a k an lar K u ru lu k a ra n n ın y ay ın lan m ası ta rih in d e n iti­
b aren 12 ay iç in d e Ç a lışm a ve M aliye B akanlıkları ile D evlet
P ersonel D airesin in , sürekli o la ra k görev y ap m ak üzere a ta ­
y a c a k ta n u zm an tem silcilerin d en o lu şa n k o m isy o n la rc a kesin
o la ra k sağlanır.
" K a d ro ü n v a n la n incelen en k u ru m u n b ağ lı b u lu n d u ğ u
B akanlık tem silcileri de bu k o m isy o n a k atılır.
"K o m is y o n u n vereceği k a ra rla ra k a rşı ilgililer D a n ış­
t a y ’a b aşv u rab ilirler."
G örüldüğü gibi k o m isy o n u Ç a lışm a ve M aliye B ak an ­
lıkları ile D evlet P ersonel D airesi a ta y a c a ğ ın d a n , k o m isy o n u n
b ak a n la ra , do lay ısıy la d a siyasi ik tid a ra k a rşı " s o ru m lu lu k "
ta şıy a c a ğ ı a ç ık tır. Bu n ed en lerle de siyasi ik tid a rın ih tiy a c ın a
cevap verebilecek şe k ild e h a re k e t e d e c e k tir.
1897 S A Y IL I Y A SA Ç IK T IK T A N S O N R A K İ
UYGULAM ALAR
1897 sayılı y a san ın 5. m ad d esi " ... H erhangi b ir k u ­
ru m d a hangi görevlerde ç a lış a n la n n 4 . m a d d e d e b elirtilen
esaslara göre m e m u r v ey a işç i o ld u ğ u . . . k o m isy o n la rc a k e ­
sin o larak sa p ta n ır..." d e n iy o rsa d a , 10 O cak 1 9 7 6 'd a SSK
M üdürler K u ru lu , " k o m is y o n " k a ra rın ı bile b e k le m e d e n , k u ­
ru m d a ç a lış a n 3 0 .0 0 0 sen d ik alı işç iy i, m e m u r statüsüne g e ç ir­
m iştir.
SSK d ev letin bir k u r u m u d u r, bu n ed en le de siyasi ik ti­
d a rd a n b ağ ım sızm ış gibi düşünülem ez. O b ü tü n ü n , sistem in
b ir p a rç a sıd ır.
O h ald e SSK M üdürler K u ru lu n u n (vereceği k ararla r
v.s.) izleyeceği iş p o litik a sı, siyasi ik tid a rd a n ay rı d ü şü n ü le­
m ez ve o n u n an a p o litik a sın a ta b iid ir.
"K o m is y o n " da siyasi ik tid a rın k e n d i ih tiy a ç la rın a c e ­
vap verm esi iç in o lu ş tu ru la c a ğ ın d a n , gerek SSK M üdürler
K u ru lu 'n u n , gerekse " k o m is y o n " u n vereceği k ararla r ara sın ­
d a " f a r k " o lm a y a c a ğ ı d a a ç ık tır.
"S S K M üdürler K u ru lu değ il, k o m isy o n te s b it e ts in "
d e m e k , tem el m eselen in özünü a n lıy a m a m a k ta d ır. S afdillikd ir.
1897 S A Y IL I Y A SA Y A S IN IF S A L Y A K L A Ş IM
. . T o p lu m u m u z d a nispi d e m o k ra tik özgürlükler
a ç ısın d an belirli o la n a k la r sağlayan 1961 A nayasası ile b irlik ­
te m em u rla ra d a se n d ik a la şm a h a k k ı ta n ın d ı. F a k a t m em u r
se n d ik a la n grev ve to p lu sö z leşm e h a k k ın a sahip d eğ ild i. D i­
ğ er y a n d a n sa ğ lan an b u h a k , iş ç i sın ıfın ın sen d ik al h a k la n el­
d e e tm e sin d e o ld u ğ u gibi u z u n ve k ararlı b ir m ücad elen in
ürünü o lm a k ta n ç o k , 1961 A n ay asasın ın m e m u rla ra ta n ıd ığ ı
b ir o la n a k tı.
" . . . N itek im 12 M art fa şiz m i, A n ay a sa d a y ap ılan
d e ğ işik lik le rle m e m u rla n n sen d ik al h a k la n n ı k o la y c a geri ala­
b ilm iştir. D iğer y a n d a n iş ç i sınıfı, u z u n m ücadeleler so n u n d a
eld e e ttiğ i, grev - to p lu sö z leşm e ve sendika] ö rg ü tle n m e h a k ­
ların ı k o ru m a k ta k i kararlılığ ın ı ç e ş itli vesilelerle g ö ste rm iş,
k ararlı ve b ilin ç li b ir m ü cad elen in ürünü o lan sen d ik al haklan m k o ru m a y ı b ilm iş tir..." ( 2 )
K ap italist to p lu m d a h u k u k sa l y a p ı, k a p ita list sınıfın
d o ğ ru ltu s u n d a o lu ş tu ru lu r. S ın ıflar arası m ücadele sü recin ­
d e, o k o n u m d a k i sınıfsal g ü çler " d e n g e " si " d e v le t" i iş ç i sını­
fı ve tüm ç a lış a n la r leh in d e veya a le y h in d e b azı k a ra rla r alm a ­
y a z o rla y a b ilir, ö r n e ğ in ;
1 9 4 6 'd a 1 9 4 3 'd e —
—
1 9 7 1 'd e -
İşç i
sın ıfın a
" s e n d ik a "
k u rm a
h a k k ı,
İ ş ç i sın ıfın a grev li-to p lu sö zleşm eli se n d ik a h a k k ı,
S erm ay e sın ıfın a lo k a v t " h a k k ı” ,
M em u rlara
" s e n d ik a "
k u rm a
h a k k ı,
İ ş ç i sın ıfın ın "d e v le tin güvenliğini teh lik e y e düm em esi" iç in grev k a ra rla rın ın e rte le n m e si, vs. e n ­
gellem eler,
— S erm ay e sın ıfın ın y o ğ u n lo k a v t u y g u lam ası,
— M em u rlara v erilen " s e n d ik a " k u rm a h a k k ın ın geri
alın m ası,
İ ş ç i sın ıfın ın , " lo k a v t k a lk sın , r e fe ra n d u m , genel
grev, d a y a n ış m a g rev i" istem i
— T üm ç a lış a n la rın grev li-to p lu sö zleşm eli sen d ik a
1 9 7 6 'd a -
istem i,
— S erm ay e sın ıfın ın ; ü cretleri d o n d u rm a , k ıd em ta z ­
m in a tın ın y en i b ir esasa b ağ lan m ası, m a k ro e k o ­
n o m ik ö lçü ler iç in d e to p lu sö z le şm e istem i vs.
G ö rü ld ü ğ ü gibi h u k u k sa l y a p ı, y asalar, sın ıflararası m ü­
cad ele sü recin d e, sın ıflararası g ü çler d en g esin e b ağ lı o larak değ işir.
Y an i y asalar, sın ıflararası m ü cad elen in ürünüyse ve o
d ö n e m d e o y a say a sınıfsal d am g asın ı v u ran sın ıfın e k o n o m ik
ve siyasal g erek sin im lerin i k a rşıla m a y a y ö n e lik se , günüm üzde
tüm d e m o k ra tik g ü çlerin tep k isin e y o l a ç a n DG M (D ev let G ü ­
venlik M ü hkem eleri) y asa tasarısı gibi 2 8 .1 1 .1 9 7 5 'd e ç ık a rıla n
1897 sayılı y asad a se rm ay e sın ıfın ın sınıfsal g e rek sin im lerin i
k a rşıla y a b ilm e k iç in ç ık a rılm ış tır.
G erek sin im leri ise şö y le b e lirle y eb iliriz:
a)
E K O N O M İK G E R E K S İN İM :
" T ü rk iy e 'n in bugünkü s o m u t d u ru m u n u n s o m u t
tah lilin i en genel ve en ö n e m li k a b a çizg ileriy le d e ğ e rle n d ir­
m em iz u ğ ra şım ız a ışık tu ta c a k tır.
" 1 9 7 4 'd e 4 .3 6 6 .0 0 0 .0 0 0 d o la rlık ith a la ta k a rş ın ,
1 .2 3 1 .0 0 0 .0 0 0 d o larlık ih racat, y a p a b ilm iş, a ç ık 3 .1 3 2 .0 0 0 .
0 0 0 d o la rla re k o r k ırm ış tır.
" 1 9 7 4 'd e ç o k u lu slu te k e lle r ü lk em ize g e tird ik le ri ser­
m ay e n in % 1 3 9 ,5 'in i k â r o larak g ö tü rm ü şlerd ir.
" 1 9 7 5 'd e U luslararası P ara F o n u n d a n k u llan ılan dış
k re d ile r to p la m ı olan 3 7 7 .0 0 0 .0 0 0 d o la r ise d iğ e r b ir re k o r­
d u r. A y n ı y ılın ilk b e ş a y ın d a y a b a n c ı se rm ay e p a y ı % 3 0 '
d an fazla olan lâ s tik ve p e tro k im y a , ta ş ıt a r a ç la n ile ele k trik li
ev ara ç -g e re ç le ri sa n ay ilerin in to p la m ith a la tta k i p a y ın ın % 28
o lm asın a k a rş ın , ih ra c a tta k i p a y ı % 6 ,2 'y i z o r b u lm u ş tu r .
" Ü lk e d e 6 .6 0 0 .0 0 0 işgücü tü k e tic i d u ru m d a d ır. Ç alı­
şa n h e r 1 0 0 0 k işi k en d isi d ışın d a 8 5 0 k işiy e b a k m a k z o ru n d a
o lu p , b ir varsay ım a g öre 1 9 7 6 d a işsiz sayısı 3 .0 0 0 .0 0 0 n u
a ş a c a k tır. Ü retim e k a tk ısı o lan n ü fu su n % 2 3 ,5 'ı so sy al gü­
v en liğ e sa h ip , % 7 6 ,5 ’i ise h e r türlü so sy al g ü v en lik ten y o k su n
ilkel ç a lış m a k o ş u lla n a ltın d a in le m e k te d ir. 1 9 7 5 'in ilk 9
a y ın d a 11 ild ek i tü k etici f iy a tla n % 18,5 a r ta rk e n , g e rç e k ü c­
re tle r % 2 ,3 (b ir b a ş k a h e sa p la m a y a g ö re % 3,3) g erilem iş, ç e ­
ş itli k ılıflar a ltın d a y a p ıla n p a ra ay a rla m a !a n ve zam larla b u
gerilem e d a h a d a a rtm ış , d a r gelirli k esim leri y o k s u llu ğ u n k u ­
c a ğ ın a itm iş tir.
" S e rm a y e k esim i b u d u ru m u n so ru m lu su o larak se n ­
d ik a la n g ö ste rip h e d e f sa p tırm a k iste rk e n eli a ltın d a in le tti­
ği m e m u r k esim i iç in k a t sa y ıy ı y ü k se ltm e m e k te , 4 0 0 .0 0 0
e m e k ç iy i m e m u r y a p m a y a ç a lış m a k ta d ır." (3)
İk tid a rın g üttüğü e k o n o m i-p o litik a n ın so n u c u o la n b ü t­
çe a ç ığ a n ın b ir k ısm ın ı o lsu n k a p a ta b ilm e k iç in , iş ç i sın ıfı­
n ın k a z a n d ığ ı h ak ları geri alın a ra k , işç ile ri m e m u rla ştırm a y ı
a m a ç la n m a k ta d ır.
Ü lk ed e m e m u rla rın , d eğ il g rev -to p lu sö z leşm e h a k k ı,
" s e n d ik a " k u rm a h a k k ı bile o lm a d ığ ın d a n , k a m u k u r u lu ş la ­
rın d a işç i statü sü y le ç a lış a n la r (söz k o n u su k a ra r u y g u lan ırsa
400.000 işç i) " m e m u r" statü sü n e g e ç irild iğ in d e , to p lu sö z ­
leşm e le rle alacak ları ü cret a rtışla rın ın ö n ü n e g e ç ile c e k tir. Boy
lece b ü tç e g id e rle rin d e n sa ğ lan an " ta s a rr u f " h e r za m a n o ld u ­
ğu gibi se rm ay e sın ıfın a —te şv ik b elg esi—vergi iad esi—vergi
b o r ç la n a ffı v.s. a k ta rıla c a k tır.
400.000 işç i m e m u rla ştırıld ığ ın d a , iş ç i sın ıfı sendikaları d a g öreli o la ra k z a y ıfla y a c a k , g ü çsü zleşec ek tir.
b)
S İY A S İ G E R E K S İN M E : (Ç a lışa n la rın B irliğini
E n g ellem ek : Ü lk em izd e, tüm ç a lış a n la n n e k o n o m ik -d e m o k ra tik g erek sin im leri, işg ü v en lik lerin i sa ğ la y a b ilm e k , ç a lış m a k o ­
şu lların ı v.s. b iraz d a h a d ü z e lte b ilm e k , g rev li-to p lu sö z le ş­
m eli sen d ik al h a k la r gibi o rta k ç ık a rla rı, h e r m eslek g ru b u n u ,
se n d ik a la şm a m ücad elesin i v ereb ilm ek iç in d e m o k ra tik d e r­
n ek leri k u rm a y a itiy o r.
G revli to p lu sö zleşm eli sen d ik al h a k ların alın ab ilm esi
iç in d e rn e k le ra ra sı ç a lışm a la r y o ğ u n la ş tırılıp , k u ru lta y la r
d ü zen len iy o r.
"K a m u p erso n e li o la ra k e k o n o m ik d u ru m u m u z y ü re k ­
ler acısı. U lusal gelird en ald ığ ım ız p a y so n d erece az. G id e re k ­
te az a lm a k ta . H a y a t p a h alılığ ın ın ezici ağ ırlığ ı h e r an om u zlan m ız d a . 1 9 7 0 'd e n b u y a n a m a a şla rım ız d a k i a rtış % 25 ik e n ,
fiy a tla r % 1 1 2 a r tm ış , y a şa m ım ız hergün b iraz d a h a
işk e n c e y e d ö n ü şm e k te . Bugün m aaşım ızın y a n d a n ç o ğ u n u
%
k o n u t k ira la n g ö tü rm e k te . A lınm ası z o ru n lu besin m a d d e le ­
rin d e n , g erekli sağ lık h iz m e tle rin d e n , ço c u k la rım ız ın ö ğ r e ­
n im le rin i sürdürm e o la n a k la rın d a n y o k su n u z . Y o k su n o lm a ­
d ığ ım ız , iy ice n asip le n d iğ im iz te k şe y var: İk tid a rla rın b ask ı,
zülüm ve tah ak k ü m ü ...
" E k o n o m ik d e m o k ra tik m ü cad elen in ö n em li b ir aracı
se n d ik a d ır. B ugün y ery ü zü n ü n p e k ç o k k a lk ın m ış y a d a geri
b ıra k tırılm ış ü lk esin d e k a m u görevlileri se n d ik a la şm a h ak k ın ı
eld e e tm işle rd ir. F ra n sa 'd a n E to p y a 'y a , A B D 'd en Bengald e ş 'e d e k , b ir y ığ ın ü lk ed e ç a lış a n la rın tüm ü se n d ik aların ç a ­
tısı a ltın d a to p la n m ışla rd ır. Ü lkem izde 9 0 0 .0 0 0 ' n e varan
k a m u g ö revlisinin b ü yük ç o ğ u n lu ğ u h â la örgütsüz. Örgütlü
o la n la rın d a e k o n o m ik -d e m o k ra tik m ücadele verm e o lan ak ları
so n d e re c e sın ırlıd ır. A m a S E N D İK A H A K K I'n ı eld e e tm e k
iç in m ü cad ele e tm e g ü çleri, k a ra rla n ve ç a lış m a la n var. Birb ir h ep im iz e d ü şe n so ru m lu lu k , k en d i ö rg ü tle rim izd e b ü tü n ­
le şm e k ve o r ta k la ş a y ü rü tü lecek bu büyük m ücad eled e görev
alm a k tır.
"K a m u gö rev lilerin in d e e lb e t b ir işv e ren i vard ır. Bu
işv e ren eg em en sın ıfla n tem sil e d e n siyasal ik tid a rd ır. E gem en
sın ıfların tem silcileri ile k am u görevlilerinin tem silcileri el­
b e tte p a z a rlığ a o tu ra c a k la r, k a rşılık lı hak ve m e n fa a tle rin i
sa p ta y a c a k la r. S E N D İK A , e k o n o m ik -d e m o k ra tik h a k la n m ız ı
öz o la ra k eg em en sın ıflard an , b içim sel o la ra k d a o n u n tem sil­
cile rin d e n alm am ızın e n e tk in aracıd ır. S e n d ik a la ş m a h a k k ı­
m ızı istiy o ru z . ( 4 )
"S e n d ik a l h a k la r m ü cad elem izin , bu h a k la rd a n y o k su n
tüm ç a lış a n la rın o r ta k m ü cad elesin in d a h a ileriy e g ö tü reb il­
m esi, a r tık b u ç a lış a n la rın tüm ünü bir a ra y a g etiren " Ç A L I­
Ş A N L A R K U R U L T A Y I” , b u ç a lış a n la rın d e m o k ra tik k itle
ö rg ü tle rin in ö rgütlü b ir b irlik te liğ in i g e re k tirm e k te d ir. Bu k u ­
ru lta y ım ız b u n u tüm ç a lış a n la ra b ir ç a ğ n o la ra k g ö tü rm e k te ­
d ir ." ( 5 )
T üm ç a lış a n la r ara sın d a örgütlü m ücadele b ilin cin in
y ay g ın laşm a sı k a rşısın d a, se rm ay e sınıfı d a k e n d i arasın d a
y en i y e n i ö rg ü tle n m e le re g id erk en a n tid e m o k ra tik u y g u lam ala­
ra d a b a şv u ra ra k b u m ü cad eley i g eriletm e y e ç a lış m a k ta d ır.
N ite k im ; T ü rk iy e M adeni E ş y a - S an ay icileri S endikası
(M E SS) o lağ an ü stü genel k u ru l to p la n tısın d a m illi e k o n o m i­
m izin se lam eti b a k ım ın d a n iş ç i se n d ik aların ın haksız ve y ık ı­
cı iste k le rin e k a rşı b irlik ve b e ra b e rlik iç in d e k a rşı d u rm a k .,
k a ra rı alm ıştır.
T o p la n tıd a n ö n ce b asılan b ro şü rd e to p lu m sa l d en g e ­
n in işv e re n le r aley h in e b o z u ld u ğ u iddia ed ilerek , o lağ an d ışı
ü c re t ta le p le rin i ö n le m e k iç in b ir ü c retler k o n se y in in k urulsı ve d e v le tin gücünü ve ik tid a rın ı her a n d u y u rm a sı iste n iy o r.
" İ ş ç ile r in b ir ö rg ü t iç in d e b irle şm e d ik le ri işy e rle rin d e işçi-işveren ilişk ilire n e n d a h a d u y g u sal bir te m e ld e to p la n m a k ta d ır.
E ski g ünlerin iş ç i- p a tr o n ilişkisi y ü rü m ek te, bir aile havası
iç in d e ç a lış ılm a k ta d ır." d e n iliy o r.
T o p la n tı so n u n d a k am u o y u n a d u y u ru lm a sı k a ra rla ş­
tırıla n ö n e rile r arasın d a şu n la ra d a y e r verilm iştir.
"K ıd e m ta z m in a tı m eselesi e n kısa zam a n d a ıslah e d il­
m elid ir. T o p lu sö z leşm eler, işy e rlerin i te k -te k ezm ey i h e d e f
a lan ve işle tm e le ri ve e k o n o m iy i te m e lin d e n sarsan bugünkü
işy e ri sev iyesinde d eğ il m o k ro e k o n o m ik ö lç ü le r iç in d e iş
k o lu sev iyesinde y a p ılm a lı ve y asalar b u n a göre düzeltilm eli­
d ir."
" , .K am u h iz m e tlile rin in se n d ik alaşm asın a k a rşı ç ık a n ,
iş ç i se n d ik a la n n a tah ü m m ü l e d e m e y e n işv e ren ler ö rg ü tle n m e­
n in g ereğ in i ç o k iyi b iliy o rlar. Aile havasının özlem lerini
ç e k e n M ESS 1 5 0 .0 0 0 .0 0 0 .— T L 'lık lo k a v t ve grev fo n u o lu ş ­
tu rm a y a ç a lış ıy o r. Ö rg ü tlen m esin i y a y g ın la ştırm a k iç in orga­
n iz a tö rle r k u lla n ıy o r, ö t e y a n d a n tüm işveren ö rgütleri bir
ara y a g elerek , ç a lış a n la r ile d a h a iyi m ücadele ed eb ilm ek için
b ir H ür T eşe b b ü s D a y a n ışm a K o n sey i o lu ş tu rm a k istiy o ria r'Y fij
O rta y a garip b ir görünüm ç ık m a k ta d ır. Bu görünüm ün
b ir u ç u n d a iş ç i sın ıfın ın d e m o k ra tik h a k la n g en işle tm e m ü­
cad elesin d e, " r e f e ra n d u m ” , " d a y a n ış m a g rev i", "g en el grev
h a k k ı" , "sen d ik asız ç a lışa n la rın grevli to p lu sözleşm eli sen ­
d ik a k u rm a h a k k ı" sloganları k itleler ta ra fın d a n b en im sen ip
m ad d i güç h alin e g e lm ek te, b u h a k ların alınm ası d o ğ ru ltu s u n ­
d a ç a lış m a la r y o ğ u n la ş tırılm a k ta d ır.
D iğ er u c u n d a ise 1897 sayılı yasa u y g u lam ay a
b a ş la n d ığ ın d a 4 0 0 .0 0 0 iş ç i m e m u r sa y ü acak , yani sendikal
h a k la rd a n y o k su n b ıra k tırıla c a k tır.
B ö y lece grev li-to p lu sö zleşm eli sendikal h a k la r vb.
h ak larım ız ın alın m asın d a e n b ü yük güvencem iz o lan işç i sınıfı
ve iş ç i sınıfı ö rg ü tle rin in gücü göreli o la ra k a zalac ak tır.
Y u k a rıd a a ç ık la d ığ ım ız gibi serm aye sınıfının MESS
G en el K u ru lu n d a b a ş ta n so n u n a dile getird ik leri;
—
İ ş ç i sen d ik aların ın "h ak sız ve y ık ıc ı" istek lerin e
k a rşı d a h a iy i m ücadele ed eb ilm ek iç in "H ür
T eşe b b ü s D a y a n ışm a K o n se y i" o lu ştu ru lm a sı,
—
O lağ an ü stü ü cret talep lerin i ö n le m e k iç in ü cretler
k o n se y i k u ru lm a sın ı ve " d e v le t" in gücünü ve ik ti­
d arın ı h e r a n d u y u rm ası,
—
T o p lu sö z leşm eler işk o lu seviyesinde y ap ılm alı ve
y asalar b u n a g öre d ü zeltilm elid ir vb. g erek sin im ­
leri, işç i sınıfı se n d ik aların ın göreli o la ra k z a y ıf­
lam asıy la, siyasi ik tid a r ta ra fın d a n d a h a ra h a t ger­
ç e k le ş tirile c e k tir.
1897 sayılı y asan ın serm aye sınıfının gereksinim lerini
k a rşıla y a b ilm e k iç in siyasi ik tid a rla r ta ra fın d a n ç ık a rıld ığ ın ı
a ç ık la m a y a ç a lış tık .
1897 sayılı y asan ın 5. m ad d esin d e "H erh an g i bir k u ­
ru m d a h angi gö rev lerd e ç a lışa n la rın 4. m ad d ed e b elirle n en
esaslara göre m e m u r veya iş ç i o ld u ğ u B akanlar K u ru lu k ararı­
n ın y a y ın la n m a sı ta rih in d e n itib a re n 12 a y iç in d e ... k o m is­
y o n la rc a kesin o la ra k s a p ta n ır..." d e n ilm e k te d ir.
Y asa çık alı 9 ay g e ç ti. Ş u so ru lar gelebilir akla;
—
M adem y asa, se rm ay e sın ıfın ın —o günkü— g erek ­
sin im lerin in zorlam ası so n u c u ç ık tı d a , n iç in b u ­
güne k a d a r u y g u lan m ad ı? Y o k sa, o günkü şa rtla r
o rta d a n k a lk tı m ı? veya,
—
M adem y a sa m e m u rla rı işç ile ş tirm e y i a m a ç lıy o r­
d u , n iç in bugüne k a d a r u y g u lan m ad ı?
H em en sö y le y elim , so ru n a b ö y le y a k la şm a k çözüm
y o lu n u k ısırla ştırm a k d a n b a ş k a b irş e y d eğ ild ir.
SSK . M üdürler K u ru lu k a ra rın ın u y g u lan m asın ın b a ş k a
an lam ı d a —siyasi ik tid a r ta ra fın d a n — ç a lışa n la rın b irlik te li­
ğ in in ölçüsü, k azan ılm ış h a k la n n geri alın m asın d ak i te p k in in
vs. nabız y o k lam asıy d ı. Ş a y e t u n d u ğ u te p k i gelirse, üstüne
y ıld ırım la n " k o m is y o n " d e ğ il, SSK M üdürler K u ru lu ç e k e ­
c e k ti.
S iyası ik tid a r n ab zı ö lç e rk e n , k ö tü lü k lerin k a y n a ğ ı
S S K M üdürler K u ru lu o la c a k , b ö y lece sistem in y ap ısın ın
—b u k ö tü lü k lerin k ap ita list siste m d e n k a y n a k la n d ığ ın ın ger­
ç e ğ in in — fa rk ed ilm esin i en g elley ece k ti.
S iyasi ik tid a r b a ş ta işç i sınıfım ız ve o n u n y a n ın d a y e ri­
ni alan tüm d e m o k ra tik k u r u lu ş la n n o rta k tep k isiy le k arşü aştı. Bu n ed en le düşündüğü zincirlem e u y g u lam alar geri te p ti,
fa k a t a d ım la n h â la y e rin d e sa y ıy o r. Bu y ü zd en " k o m is y o n "
ara d a n 9 ay g e ç tiğ i h ald e "g ö re v in i” y ap am ad ı. K o m isy o n u n
"g ö re v in i" y e rin e g etireb ilm e si iç in ise sadece 3 a y kaldı.
A rtık siyasi ik tid a r, tüm ç a lış a n la rın o rta k m ücadelesi­
ni d u rd u ra m ıy o r, m ev cu t y asalar, sürekli u y g u lan an bask ü ar
bile b u n a elv erm iy o r. " E sk i" y asaların k en d isin i sık ıştırd ığ ın ı
g ö rü y o r. Bu n ed en le an ay asan ın " y e n id e n " d eğ iştirilm esin i
istiy o r. A nayasal k u ru lu ş la rın k a ra rla rın ı . u y g u lam ıy o r.
B u n u n iç in de y e n i y en i a ra y ışla r iç in d e , E g e'd e u fa k
b ir savaş, T B M M 'nın o lağ an ü stü to p la n m a sı, sıkı y ö n e tim ve
D GM .
İ ş te serm aye sın ıfın ın ve siyasi ik tid a rın aça m a d ığ ı
k a p ıla r iç in düşünülen "S İH İR L İ A N A H T A R "la r.
ZMİS Y Ö N E T İC İL E R İN İN E K İ'D E Ç A L IŞ A N T E K N İK
E LE M A N VE M E M U R L A R IN S E N D İK A L A Ş M A
S O R U N U Y L A İL G İL E N M E N E D E N L E R İ
ZMİS y ö n eticileri y en i p ro p o g a n d a m e to d la n u y g u la­
m aya b a şla m ışla rd ır. Bu y en i p ro p o g a n d a n ın özü ç a lışa n la rın
ç ık a rla n n ı g ö rü n ü şte sa v u n m ak , ö zünde ise b a lta la m a k ta d ır.
SO M U T Ö R N E K L E R :
1)
ZM İS y ö n e tic ile rin in işgüvenliği k o n u su n d a a ld ık ­
ları grev k a ra n : G rev k a ra rın ın m ah k em e ta ra fın d a n d u r d u ru ­
lacağını bile bile (çü n k ü T ü rk iy e 'd e bu d üzeyde alm an grev
k a ra rla n her zam an m ah k e m e le r ta ra fın d a n d u rd u ru lm u ş tu r.
Bu d u ru m u e m rin d e p e k ç o k av u k at ç a lış tıra n Z M İS 'm n b il­
m em esi o lan ak sızd ır) greve gid ecek lerin i gazeteleri aracılığı ile
k a m u o y u n a şa şalı b iç im d e d u y u rm u şla rd ır.
ZM İS y ö n e tic ile rin in b u k a rard a am a ç la rı şu n la rd ır:
A) H avzada iş k azaların ı ö n lem ek iç in bilim sel te m e ­
le o tu r tu lm u ş h iç b ir a ç ık la m a y a p m ıy a n ve (5 2 .0 0 0 üyesi
o la n b ir se n d ik ad an b ek len m esi gereken) h iç b ir ciddi g irişim ­
de b u lu n m a y a n ZM İS y ö n e tic ile rin e y ö n e ltile n eleştirileri
k ırm a k "B iz y a p a c a k tık am a g ö rü y o rsu n u z m ah k em e engel­
le d i" d em ek .
B)
EKİ Müessesesi ile y a p tık la rı to p lu sö z leşm ed e iş
e m n iy e ti ve işgüvenliğini işv e ren e k a rşı k o z olarak ku llan arak
ücrete ilişk in m ad d elerd e d a h a k o lay taviz k o p arm ak .
Birinci a m a ç la rın d a b a ş a rıy a u la ştıla r. İkinci a m a ç la ­
rın d a da m u h te m e le n b a ş a rıy a u laşacak lard ır. Ç ünkü siyasi
ik tid a r ve m üessese, havzada işgüvenliğini ve işç i sağlığını sağ­
layacak ağ ır m asraflara k a tla n m a k ta n s a (ki işgüvenliği ve işç i
sağlığı ç o k fazla m asrafı g erek tirir) to p lu sö z leşm ed e ücrete
ilişk in m ad d elerd e taviz verm eyi y eğ tu ta b ilir.
2)
Z o n g u ld a k 'ta te k n ik elem an lar ve örgütleri (b a ş ­
ta TM M OB M aden M ühendisleri O dası Z o n g u ld ak Ş u b esi) iş
kazaların ın tem el ned en lerin i sosyal sistem le b ağ la n tılı olarak
a ç ık la rk e n -ü re tim zo rlam asın ın b elirley ici n ed e n o ld u ğ u n u
v u rg u lark en , g erek en te d b irle rin alın m asın d a zo rlay ıcı güç
o larak te m e l görevin Z M İS 'n a d üştüğünü de sürekli o larak k a ­
m u o y u n a e tk e n b iç im d e d u y u rm u ş tu r.
Z M İS 'nin iş kazaların ın tem el n ed en leri ve alınm ası
gereken tem el te d b irle r k o n u su n d a bilim sel tem ele d ay a n a n
—üretim süreciyle ilgili— h iç b ir açık lam ası o lm a m ıştır.
Bu n ed en le ZM İS y ö n e tic ile ri havzada te k n ik ele­
m an lar üzerinde o lu m lu in tib a b ırak m am ışlard ır.
T üm ç a lışa n la rın bir p a rç a sı o lan Z o n g u ld a k te k n ik
elem an ların ın 15 M ayıs 1 9 7 6 'd a Z o n g u ld a k 'ta düzenlediği
- B o lu , K astan o m u ve Z o n g u ld a k te k n ik e le m a n la n n ın k a tıl­
d ığ ı— T ü rk iy e 3. T e k n ik E lem an K u ru lta y ı ö n to p la n tısın a
k atılm ası iç in ilim izdeki 21 k u ru lu ş a ç a ğ rı y a p ılm ıştı.
Grevli - to p lu sözleşm eli sendikal h a k la n n alınm ası k o ­
n u su n u n ta rtış ıld ığ ı bu to p la n tıy a k atılm aları iç in ça ğ rı y a p ı­
lan k u ru lu şla rın ç o ğ u n lu ğ u n u n k atılm asın a k a rşın , k a tılm a ­
sını en ç o k isted iğ im iz ZM İS y ö n eticileri k a tü m a m ışla rd ır.
A rad an 2 ay g e ç tik te n so n ra E K İ'd e ça lışa n te k n ik ele­
m an ve m em u rla rın d ern e k le rin e bile h a b e r v erm eden o n ların
ad ın a, sen d ik alaşm a h ak k ım ızı alm a m ücadelesine giriyorlar!
İş te tam bu sıralarda ZMİ m ali se k re te rin in sen d ik a ga­
zetesin d e y e r alan yazısın d an bir bölüm e göz atalım .
"B ugün h av zad a % 70 in sa n gücüyle eld e ed ilen ü retim e
k o la y lık la r g etirm esin i b ek led iğ im iz te k n ik elem an ve m ü h en ­
dislerim izin ç o ğ u isten ilen i v e rm e m iştir.
"S izlere ve sizin g ibilere so rm ak lâz ım ... H anginiz h a n ­
gi o c a k ta ç a lış tı ve k a ç sarm a a ttın ız ; hangi to rn a d a ç a lıştın ız
veya hangi ta ş tu m b a sın a arab a sürdünüz? İ ş ç i, b u n ları y a p a n ­
d ır işte .
"S iz evvelâ d u l n in em in y u m u r ta p arasın a lâ y ık o lu n "
(1 6 . T e m m u z . 1 9 7 6 tarih li sen d ik a gazetesi)
Y u k a rıd a k i y azım n y o ru m u n a gerek o lm ad ığ ı k an ısın ­
dayız Y alnız ZMİS y ö n e tic ile rin in p e ş in e ta k ıla n b azı d ern ek
y ö n e tic ile ri " s e n d ik a la şm a m ücadelesini y ü rü te c e k " ZMİS
k u rm a y ın ın n iteliğ in i a p a ç ık g ö rm elid ir.
ZM İS y ö n e tic ile rin in h e r g eç e n gün;
— T a b an d ak i işç ile r ü zerin d e itib a rı az a lm a k ta d ır.
—
E K İ'd e ç a lışa n sen d ik asız te k n ik elem an ve m e ­
m u rla r ü zerin d e d e itib a ri k a lm a m ıştır.
—
Y ö n eticiler, Z o n g u ld a k h alk ın ın güvenini k a y b e t­
m e k ted ir.
—
Z o n g u ld a k 'ta ZM İS y ö n e tic ile rin e k a rşı gerek
ZM İS; iç in d e gerekse ZMİS d ışın d a iş ç i sın ıfın ın
b ilim in e b a ğ lu n u h a le f e t h a re k e ti g ü çlen m ek ted ir.
—
T o p lu iş sö zleşm esi g ö rü şm esin in h ızı ç o k y a v a ş­
tır, işç ile r a ç ısın d a n iste n ile n b iç im d e g itm e m e k ­
ted ir.
İ ş te Z M İS, y ö n e tic ile rin in , hav zad a te k n ik elem an lara
ve m em u rla ra şirin g ö rü n m ek iç in g ö ste rd iğ i y o ğ u n çab ası­
n ın a ltın d a y a ta n tem el g e rç e k le rd e n b ir k ısm ı b u n la rd ır.
SO N U Ç :
1897 sayılı y asan ın , serm ay e sın ıfın ın gerek sin im lerin i
k a rşılay ab ilm ek iç in ç ık a rıld ığ ı h a ld e, bug ü n k ü sınıfsal gü çler
deng esin d e u y g u lan am ad ığ ın ı a ç ık la m a y a ç a lış tık . ZM İS y ö ­
n eticileri;
1)
K o m isy o n ü y elerin e y a k ın o lan ların ve d iğ er a r­
k a d a şla rın k o m isy o n ü y eleriyle g ö rü şerek E K İ'd e
ça lışa n te k n ik elem an ve m em u rla rın işç i statüsü­
n e g eçirilm esin i istem elerin i,
2)
K o m isy o n , görev süresi b ittiğ in d e (2 8 .1 1 .1 9 7 6 )
şa y e t b u te sb iti y ap am am ışsa b u n u n E K İ Mües­
sese M üdürlüğü ile ZM İS arasın d a o lu ştu ru la c a k
k o m isy o n larca te s b it edilm esin i ö n e rm iş,
3)
H er iki m ad d ed e g erçek leşm e zse E K İ'd e ça lışa n
te k n ik elem an ve m e m u rla rın Z M İS 'n a üyelik için
m ü racaat etm elerin i E K İ M üessese M üdürlüğü üye
lik a id a tla rın ı kesm ezse k o n u y u m a h k e m e y e g ö ­
tü receğ in i b e lirtm iş ti.
Bu ö n erilere k a rşı ö z e t o larak ş u n la n söy lem ek gere­
kir:
1— K o m isy o n Ç a lışm a ve M aliye B ak an lığ ı ile D evlet
P erso n el D airesi ta ra fın d a n a ta n a c a ğ ın d a n , k o m is­
y o n ü y elerin in a ta n d ık la rı m erciy e, d o lay ısıy la
d a siyasi ik tid a ra k a rşı so ru m lu lu k ta şıy a c a ğ ı
a ç ık tır. Bu n ed en le, k o m isy o n a üst d ü zey d e a h ­
b ap çav u ş ilişk isiy le e tk i e tm e k o lan ak sızd ır.
2 — K o m isy o n u n görev süresinin b itm esin e 3 ay k ala,
h â la n iy e görevini y a p a m a d ığ ın ı a ç ık la m ıştık .
D o lay ısıy la Z M İS 'n in g etird iğ i 2. ö n erin in g e rç e k ­
leşm esi o lan ak sızd ır.
3 — H er iki ö n eri de g e rç e k le şm e d iğ i ta k d ird e , y asa­
lar k arşısın d ak i bugünkü - m e m u r sta tü sü n d e—
k o n u m u m u z g eçerli o la c a ğ ın d a n , işç i se n d ik ala­
rın a g ireb ilm em iz y asalarla en g ellen m iş o la c a k tır.
ÇÖZÜM N ERED E?
Z M İS'in g etird iğ i ö n erilere k a rşı, sınıfsal d o lay ısıy la da
h u k u k sa l a ç ıd a n E K İ'd e ç a lış a n te k n ik elem an ve m em u rların
işç i say ü am ıy acağ ın ı a ç ık la m a y a ça lış tık .
E K İ'd e ç a lış a n te k n ik elem an ve tüm m em u rla rın grev­
li-to p lu sözleşm eli sendikal h ak ların ı alab ilm esin in tem el şa
şa rtı T ü rk iy e ö lçü sü n d e ö rg ü tlen m em iş m erk ezi, d e m o k ra tik
k itle ö rg ü tlerin in (T Ö B -D E R , T Ü M -D E R , T Ü S -D E R , TÜ T E D ) o lu ş tu ru lu p , e tk in liğ in in arttırılm asıd ır.
Bu k itle ö rg ü tlerin in y aratılm a sı ve geliştirilm esi lokal
d e rn e k le rin ve tüm m em u rla rın en tem el görevidir. Bu ö rg ü t­
lerin y aratılm a sın d a k e n d i ö rg ü tlerim izd e b ü tü n leşe rek o r ta k ­
laşa yürütülecek m ücad eled e görev alm alıyız.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
T ü rkiye 2. T e k n ik elem an K u ru lta y ı raporların­
dan,
T İB A y lık B ülteni, O cak 1976,
T ü rkiye 3. T e k n ik E lem a n K u ru lta yı raporu,
29 K asım , 19 7 5 'de TM M O B-M M O . S a lo n u n d a
yapılan "S en d ika la şm a F o r u m u '' ile ilgili olarak
dağıtılan "S en d ika l H aklardan Y o k s u n A r k a ­
daş " başlıklı bildiri,
T ü rkiye 3. T e k n ik E lem a n K u ru lta y Kararları,
TM M O B -M M O M akina G azetesi 5 A ğ u s to s
1976.
4
MC'NİN PARTİZANLIĞINA
YENİ BİR ÖRNEK
■
MC iktidarının partizan tutumu
bir kez daha,yeni bir belgeyle açığa çık­
tı. TUTED Genel Başkanı Aykut Göker, 1 Ekim günü, TMMOB Başkanı Te
oman ö ztü rk ’le birlikte, AP Gençlik
Kolları Genel Merkezinin bir yazısını
basına açıkladı. AP Gençlik Kollan Ge­
nel Sekreteri Hamdi Üçpınarlar imzasıy­
la örgütün il başkanlanna gönderilen ya­
zıda, YSE Genel Müdürlüğü ile Toprak
İskan Genel Müdürlüğüne alıncak teknik
elemanlar konusunda bilgi veriliyor, bu
iş için gönderilecek kişilerin 'güvenile­
bilme derecesi' ve 'parti yönünden elzem
olan özelliklerinin' bildirilmesi isteniyor.
AP Gençlik Kollan Genel Merkezinin
yazısı şöyle:
Gençlik Teşkilatı İl Başkanlığına
YSE Genel Müdürlüğü ve Toprak
tskan Genel Müdürlüğünün açmış oldu­
ğu teknik eleman imtihanına girmek is­
teyen arkadaşların 17.8.1976 tarihine
kadar genel merkezimize tarafınızdan
verilecek mektupla birlikte öğrenim bel­
gesi, nüfus cüzdanı sureti ve 4 adet re­
simle müracaatları.
Müracaatlarını yapacak
meslek sınıfları.
kişilerin
A. Makina Müh.
B. İnşaat Müh.
C. Ziraat Müh.
D. Makina Teknikeri.
E. İnşaat Teknikeri.
■
olmaları gerekmektedir.
Aynca, gönderilen şahısların gü­
venilebilme derecesi ve vilayetiniz açı­
sından parti yönünden elzem olan özel­
liklerinin belirtilmesini rica eder sevgi ve
muhabbetlerimi sunarım.
Hamdi ÜÇPINARLAR
Genel Sekreter
TÜTED Genel Başkanı Aykut
Göker ve TMMOB Başkanı Teoman öztürk'ün olaya ilişkin olarak basma yaptıklan ortak açıklamada şu görüşler yer
alıyor.
• işsizliğin, pahalılığın alabildiği­
ne arttığı;
• MC'nin ülkeyi tam bir karanlığa
sürükleyen ekonomi politikasının yaşan­
dığı;
• Kamu kesiminde çalışan ilerici,
yurtsever, devrimci kişilerinin fişlenmesi
için özel istihbarat kurumlarının oluştu­
rulduğu;
• Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm
çalışanlara, emekçi halkımıza, yönelen
faşist baskı ve saldırıların yoğunlaştırıla­
rak sürdürüldüğü;
• Sömürü ve zulme karşı direnen­
lerin mücadelelerinin engellenmesini amaçlayan DGM tasarısının yeniden gün­
deme getirildiği GÜNLERİ YAŞIYO­
RUZ...
"Egemen sınıfların değil halkının
çıkarlarını savunan ve bu mücadeleyi
sürdürmede kararlı bulunan Türkiye tek­
nik elemanları olarak EKLİ BELGEYİ;
hergün televizyon ekranlanna çıkan ve
"partizanlık nerede yapılıyormuş gös­
terin..." diyen Süleyman Demirel'e ve
kamu oyuna iletmeyi görev sayıyoruz.
"Bu belge birbuçuk yılı aşkın bir
süredir kamu kuruluşlarında tüm ilerici
yurtsever, devrimci kişilere karşı girişi­
len baskı, kıyım ve işten atılmaların bel­
gesidir.
"Bu belge bir yandan onbinlerce
kişinin sürüldüğü ve işlerine son veril­
diği, öte yandan kamu kuruluşlarındaki
kadroların partizanca tutumlarla d«Ww-
rulduğu MC döneminin uygulamalarını
açıklamaktadır.
"Bugün, her zamankinden daha
yoğun bir biçimde sürdürülen bu uygula­
malar Aliağada olduğu gibi işçiler, Milli
Eğitim Bakanlığında olduğu gibi öğret­
menler, yatırımcı kuruluşlarda olduğu
gibi teknik elemanlar üzerinde sürdürül­
mektedir.
"Bu girişimlerin böylesine sürüp
gitmeyeceğine, bilinçli ve kararlı müca­
delelerle bir gün mutlaka yenileceğine
inanıyoruz."
ÜNİVERSİTE SINAVLARINDAN SONRA-
GENE YÜZBİNLER AÇIKTA KALDI
1976 - 77 ders yılı için yapılan seçme ^sınavlarına 316 bin 360 kişinin
başvurduğu ve sınavların sonucunda bu adaylardan 40 bin 767'sinin merkezi
sistem tarafından çeşitli yüksek öğretim kurumlarına yerleştirildiği açıklan­
dı. Geriye kalan adaylardan 40 bin kadarının da merkezi sisteme dahil ol­
mayan ve Milli Eğitim Bakanlığına doğrudan bağlı yüksek okullara alınacağı
açıklandığına göre bu yıl de 235 bin 593 aday hiçbir yüksek okula girememiş
oluyor. Uzun yılların yanlış eğitim politikasının verdiği çürük meyvaların gi­
derek çoğalacağını bilenler için bu hiç de sürpriz değil. Üniversite ve yüksek
okul kapısında kalanların sayısındaki geçen yıla göre 28 bin 593 (% 14)'lik
bu artış, bozuk düzenin bozuk eğitim politikasının yalnızca yeni bir göster­
gesi.
Sorunun temelinde yüksek öğrenimin ülkemizde otomobil, buz dolabı,
vb, bir dayanıklı tüketim malı olarak görülmesi yatıyor. Birçok ailenin, özel
araba sahibi olma davranışı ile, çocuğuna yüksek öğrenim sağlama, aynı tür
sosyal "statü" sağlama isteğine dayanıyor. Ailenin, çocuğun toplumdaki "statü"sünü ya da kentsoylu olmaya yaraşan yerini bu üniversite eğitimi sağlaya­
cak diye düşünülüyor. Hiç bir ailenin gönlü, çocuğunu bu "statü"den ve bu­
nun sonunda elde edilen rahattan mahrum etmeye elvermiyor. Toplumumuzda köklü bir diploma tutkusu yaratıldı ve hâlâ bilinçsizce sürdürülüyor. Be­
ceriye değil, diplomaya önem veriliyor; kalem efendiliği kol emeğine üstün
tutuluyor, diplomasız insan yetersiz sayılıyor. Böylece, öğrenciler daha
eğitimin alt basamaklarında kendilerini hayata çıkaracak okulları seçm iyor­
lar, yüksek okulların kapılarında yığılıyorlar.
Sorunun bir başka yanı da şu: Anayasa'da bilimi öğrenme hakkı kişinin
temel haklarından sayıldığına göre üniversiteler bunu sağlamak üzere orta
öğretimden gelen gençleri kabiliyet ve yetilerine göre alıp değerlendirmek zo­
rundadırlar. Oysa ülkemizde üniversite giriş sınavları başvuran kitlelerin gir­
mesini engellemek için bir araç olarak kullanılmaktadır. Eşit koşullarda ye­
tişmemiş öğrencileri yarıştırmakla kimin kazanacağı önceden büyük ölçüde
belli olmakta, yetersizlik düzende olduğu halde kazanamadığı ilan edilen
gençler yeteneksiz sayılmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar üç büyük
kentte (İzmir, İstanbul, Ankara) .oturanların diğer kentlerde oturanlardan,
SAYFA ALTI / EKİM 1976 / TOTED HABERLER
genel olarak kentlerden gelenlerin kırsal bölgelerden gelenlerden, sınavdan
önce hazırlık kursu görenlerin görmeyenlerden, serbest meslek sahibi, sanayi­
ci, tüccar, memur, esnaf ve sanatkâr çocukların işçi ve çiftçi çocuklardan da­
ha fazla kazanma şansları olduğunu açıkça gösteriyor. Bu bulgular o denli
kesin ki her yıl adaylardan toplanan 75-80 milyon TL harcanarak yapılan bu
seçme sınavlarından vazgeçilse ve adayların geldikleri il, baba gelirleri, baba
meslekleri, kırdan mı kentten mi oldukları, kurs görüp görmedikleri sorulsa
ve bu sorulara verilen cevaplara göre bir değerlendirme yapılsa bu yeni yön­
temin yaratacağı eşitsizlik bugünkü sınav sisteminin yaratmakta olduğu eşit­
sizlikten daha fazla olmaz! Hiç olmazsa böylece daha az masrafla sorun çözül­
müş ve ayrıca, her yıl çıkan, soruların satıldığı, kimi adaylara dağıtıldığı söy­
lentileri de ortadan kaldırılmış olur!
ö te yandan yapısal bir değişme geçiren ülkemizde, bu değişikliğe ayak
uyduramadığı için bunalım içine yuvarlanan üniversitelerimiz, öğrenci kabul
kapasitesini artırmak için pek fazla çaba göstermemektedir. Birinci ve İkinci
Plan döneminde üniversiteler 2.9 milyar yatırım yapmışlar, buna karşılık
öğrenci kabul kapasitesinde 2900'lük bir artış olm uştur. Yani, her öğrenci ka­
bulü yaratmanın maliyeti 1 milyona gelmiştir. Bu duruma da bağlı olarak,
iktidarlarca kimi yerde yetersiz, kimi yerde zararlı uygulamalara girişilmiş,
mektupla eğitim, YAYKUR gibi modeller ortaya çıkarılmıştır. Bu tür zorla­
maların ortaya çıkmasında üniversitelerin toplumun istemlerine sırt çevirmiş
olmalarının da rolü olduğunu kabul etmek zorundayız.
Sonuç olarak şunu söyliyebiliriz: Yüksek öğretim devletin ürettiği ve
topluma Anayasa gereği olarak bir bedel almadan sunmak zorunda olduğu bir
hizmet olduğuna göre, devlet bu hizmeti ancak toplum un ihtiyacı olan ka­
dar üretmelidir. Kuşkusuz asıl yapılacak olan üniversite kapılarına yığılan
gençlere yer bulmak, ya da türlü dalaveralarla buluyormuş gibi davranmak de­
ğil; onların bu kapılara gelmeden topluma kazandırılmalarını sağlamak, on­
ları üretime katmaktır. Bu da ancak merkezi bir planlamanın parçası olarak
eğitim bütüncü bir açıdan ele alındığında ve toplumun kalkınması ile birlikte
düşünüldüğünde mümkün olacaktır.
İLLER BANKASINDA
DEMOKRATİK MÜCADELE
tiler Bankası Genel Müdürlüğünde çalışanlar
arasında 1974 yılında başlayan demokratik mücadele
gelişerek sürmektedir. 1974 yılında ilk defa halktan
yana bir üyenin banka yönetim kurulan girmesini sağ­
layan som ut bir olayla başlayan bu hareket, örgütte
çalışan ilericiler tarafından "iller Bankasın» halk ya­
rarına çalışır bir örgüt haline getirmek" temel ilkesine
oturtulm uştur. Bu temel ilke doğrultusunda yapılan
çalışmaların kapsamlı bir ürünü olarak "İLLER BAN­
KASININ İŞLEY İŞİN İ ELEŞTİREN RAPOR" adlı
doküman yayınlanmıştır. Bu doküman kamuoyunda
özellikle belediyelerde ilgi görmüş, eleştiriye uğrayan
banka yöneticilerinin de tepkisini çekmiştir. Sürdürü­
len demokratik çalışmaların etkisini yok etmek için
çeşitli girişimlerde bulunan yöneticiler, genel müdür
muavinlerinden birinin kaleminden sözkonusu rapo­
run eleştirisini yapmaya, ileri sürülenlere cevap ver­
meye çalışmaktadırlar. Raporun özeti, buna verilen
cevabın özeti ile, banka yönetiminden verilen bu ce­
vaba karşı yayınlanan bildiri banka- çalışanlarına en
geniş şekilde dağıtıldı.
İLLER BANKASI NEDlR?
iller Bankası Genel Müdürlüğü, öteki genel mü­
dürlüklere benzemez, iller Bankası dışında kalan genel
müdürlüklerin bir bölümü ya bir bakanlığın hiyerar­
şik yapısı içinde yer almışlar ya da doğrudan Başba­
kanlığa bağlanmışlardır. Başka bir deyişle bunlar ge­
nel idarenin bölümleridir. Bir bölüm genel müdürlük
de "kamu iktisadi kuruluşu" olarak, yine genel idare­
nin dışında, mahalli idarenin insiyatifi ile kurulm uş­
tur. Oysa iller Bankası, genel idarenin dışında, mahalli
idareler tarafından bir "ortaklık" olarak kurulmuştur.
Parasal olanakları son derece sınırlı olan belediyeler,
1933 yılında bir araya gelerek "Belediyeler Bankası"
nı kurmuşlardır. Sonradan il özel idareleri ve köylerin
de katılması sonucu 1945 yılında bu kuruluş, 4759
g a y r4 «^ y a c a y | a y p n if t e n r lijy f t n lp n m iş ve iller Bankası
adını almıştır. Kuruluşun bütçesi; a) Belediyeler ve
özel idarelerin yıllık gelirlerinin %5'leri, b) il özel ida­
releri tarafından toplanan bina ve arazi vergilerinden
köy sermaye payı olarak ayrılan %3'ler ve c) Dev­
let gelirlerinin bazılarından ayrılarak "belediyeler fo­
nu" adı altında toplanan paralardan oluşur. Mahalli
idarelerin bu ortak kuruluşunun amacı, kendi olanak­
ları ile mahalli hizmetlerini yapamayan mahalli ida­
relerin bu hizmetlerini bir dayanışma içinde yapmala­
rıdır. Acaba bu dayanışma gerçekleşmiş midir? il­
ler Bankası'nın bugünkü işleyiş biçimine bakarak bu­
na "evet" demek olanağı yoktur. Banka, zaten sınır­
lı olan olanaklarının tümünü mahalli idareler için kul­
lanmamaktadır. Bankanın sınırlı olanakları bir yandan
siyasal iktidarların propaganda aracı olarak kullanılır­
ken bir yandan da örgüt yöneticilerinin halktan ko­
puk tutumları yüzünden çarçur edilmektedir. Siyasal_
iktidarın tutum una örnek olarak, günümüzde yaşadı­
ğımız iki olguyu vermek mümkündür: Birincisi CHP’li
belediyelere yeterli para yardımının yapılmaması,
İkincisi, gazete haberlerinden öğrenildiğine göre ABD'
den sağlanan bir miktar paranın AP'li belediyelere
yardım olarak dağıtılması. Banka yöneticilerinin bu
yöndeki davranışlarına bir örnek ise şudur: "Görgü,
bilgi artırm a" gibi çok genel bir gerekçe ile yurt dışı­
na turistik gezilere gönderilen eş, dost için harcanan
para milyonları bulmaktadır. Başka bir örnek de bü­
yük projelerin yabancı firmalara verilmesidir, özellik­
le kanalizasyon projelerinin mali portesi çok yüksek­
tir. Bu projeler İsrarla yabancı firmalara ya da yabancı
firmalarla ortaklık halinde çalışan yerli firmalara ve­
rilmektedir. Bu davranışın karşısına bankanın çalışan­
ları adına bir yönetim kurulu üyesi çıkmış, meslek
odaları çıkmış, im ar ve İskan Bakanlığı çıkmış, fakat
banka yöneticileri inatla kararlarında direnmişlerdir.
Bunun tek anlamı yabancı sermayeye bağımlılıktır.
Bu tür örnekler iller Bankasında çalışanların hazırladı­
ğı raporda bol bol verilmektedir. Oysa israf edilen bu
kaynağa, o kaynağın asıl sahipleri olan mahalli idare­
lerin şiddetle ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyacın varlığı
Anayasanın 116. maddesinde de belirlenmiştir. Mad­
denin son fıkrası şöyle bitmektedir: "Mahalli idare­
lere, görevleri ile -orantılı gelir kaynaklan sağlanır."
Bu kaynaklar sağlanmadığı gibi, mevcut kaynaklar da
israf edilmektedir.
BANKADA OLUŞAN
DEMOKRATİK HAREKET
Bankanın sınırlı kaynaklannın israf edilmesi,
orada çalışan ilericileri etkilemiştir. Bu etki ile banka
içinde bir demokratik hareket geliştirilmiştir. Bu ha­
reketin çıkış noktası "iller Bankasını halk yaranna
bir örgüt haline getirebilmek" temel amacı olm uştur.
Bu amacı gerçekleştirmek için etkin bir yol olarak,
bankanın gerçek sahipleri olan mahalli idarelerin, ken­
di ortak kuruluşlarına sahip çıkmaları görülmüş, ma­
halli idarelerin günümüzde en etkin olanı belediyeler
uyarılmıştır. Tüm belediyelere gönderilen bildirilerde
ve raporda şu konular işlenmiştir:
1 iller Bankası tüm olanaklannı mahalli idare­
lerin hizmetine sunması gerekirken tam
tersine onları sömüren bir kuruluş haline
getirilmiştir.
2. iller Bankası halka hizmet etmesi gerekir­
ken bir avuç para babasına hizmet eder du­
ruma getirilmiştir.
3. Doğal afetlere uğrayan yığınlar yardım
beklerken, banka parlamentoya girmek is­
teyen üç-beş kişinin yararlandığı kuruluş
haline getirilmiştir.
4. Doğu ile batı arasında gelir bölüşümü eşit­
sizliğini kendi gücü oranında gidermeye ça­
KARAYOLLARINDA
N E L E R ____________
OLUYOR?
MC Hükümeti kurulduktan sonra, yatırımcı kuruluşlann AP ve MSP'lilere paylaşımı mücadelesinde,
Karayolları Genel Müdürlüğü MSP'nin payına düşmüş
ve bu örgütün başına MSP Genel Başkan Yardımcıla­
rından Orhan Batı getirilmişti.
Orhan Batı göreve gelir gelmez, ilk olarak çalı­
şanlar üzerinde manevi baskı kurmuş, mesai saatleri­
ni iki kez keyfi olarak değiştirmişti. Orhan Batı, bu
örgütte antidem okrat gerici bir taban bulamayınca,
teknik bilgi, tecrübe ve yetenek gerekli pek çok tek­
nik kadroya MC yanlısı elemanlar atamaya başladı,
önemli bölge müdürlüklerine yerleştirilen bu kadro­
larla birlikte, baskıların kıyımların yoğunlaştığını,
işçiler üzerinde oynanan oyunlann yoğunluk kazan­
dığını görüyoruz. 1976 yılı yatırım programları büyük
ölçüde aksamış, Diyarbakır (Bu bölge, Bayındırlık Ba­
kanı Fehmi Adak'ın seçim bölgesi Mardin ilini içine
almakta), Van, Antalya, Sivas ve Konya bölgeleri baş­
ta olmak üzere, yatırım programlan büyük ölçüde
aksamış, bu bölgelerdeki MSP ve AP'li müteahhitlere
en fazla kâr sağlayan işler uydurularak ihaleler ya­
pılmıştır. Bu uygulamalara karşı çıkan ilerici teknik
elemanlar sürülmüş veya işten el çektirilmiştir.
Antidemokratik uygulamalann yoğunluk ka­
zandığı bölgelerden Konya bölgesinde, MSP'li bölge
lışması gerekirken banka, egemen çevreleri
çıkarı doğrultusunda çalıştırarak bu
eşitsizliği daha da arttırmaktadır.
5. Sahip olduğu teknik eleman gücü üretimde
çalıştırılmamakta, kontrol kadrosu olarak
kullanılmaktadır. Üretim yerli ve yabancı
firmalara yaptınlarak bankanın kaynakları
onlara peşkeş çekilmektedir.
Bu savlan kanıtlayıcı örnekler raporda verilmiş­
tir. Yalanlanması olanağı bulunmayan bu savlara, ge­
nel müdür muavinlerinden biri, banka dergisinin
1976 yılı 9. sayısında cevap vermeye çalışmıştır. Ra­
porda ileri sürülen iddialar somut olaylar ve belgelerle
ortaya konulduğundan verilen cevaplar gerçekçi ola­
mamış, demagojik bir zorlamadan öte gidememiştir.
Cevap yazısında tutarlı tek nokta vardır, o da yazann açıkça özel sektörün avukatlığını yaptığıdır. Yazı­
nın bir yerinde şöyle denmektedir:
. . Banka, proje ve tesislerden yapabildiklerini
kendisi yapmakta, yapamadıklarını yaptırmak için de
özel kesimden büyük ölçüde yararlanmaktadır, ilerici
grup hoşlanmıyor diye bundan vazgeçecek değildir."
ilerici grubun hoşlanmadığı, hiçbir zaman da
hoşlanmayacağı özel sektör savunuculuğunu yapan
kişinin aynı zamanda bir kamu kuruluşunun üst kade­
me yöneticisi olduğu gözönüne alınırsa bir ayağı özel
kesimde, bir ayağı kamu kesiminde, birbirine zıt iki
yapıyı da idare edebilmesi gerçekten büyük bir yete­
nektir. Bu kişinin, yukarıda anılan yazının girişinde
öne sürdüğü "kamu kesiminde çalışanlar yeteneksiz­
dir, özel sektör bunlara acımasız davranır" iddiasına
katılmak olanağı yoktur ama, kamu yöneticisi olup
da özel kesimin çıkarlannı savunmanın halka karşı bir
davranış olduğuna katılmamak elde değildir, iller
Bankasının 1500 dolayında teknik elemanı vardır. Bu
kadro, mühendis, mimar ve teknikerlerden oluşm ak­
tadır. Nicel ve nitel bakımdan güçlü olan bu kadronun
üretimde çalıştınlması gerekir. Yardımcı personelle
daha da güçlendirilerek, çalışma ekipleri halinde orga­
nize edilerek belediyelerin ilk tesislerini bu kadro ile
yapmak, onlara kaliteli hizmet götürmek demek ola­
caktır. Kâr amacından uzak çalışan emanet komisyonlannın yaptıklan işler bu iddiayı doğrulam akta­
dır. Yapılacak tesislerin korunması ve işletilmesi için
bölge teknik personelini ve belediyelerin teknik ele­
man kadrosunu hazırlamak zorunluluğu vardır. Be­
lediyelere teknik eleman yetiştirm ek için meslek
kurslan açmak, bankanın kuruluş yasasında yer al­
mıştır. Bu görevleri bir tarafa itip, "yapabildikleri­
mizi yaparız, yapamadıklanmızı özel kesime devre­
deriz" diyebilmek için kişinin, halka karşı hiç bir
sorumluluk duymaması gerekir. Bu sorumluluğu du­
yan ilerici grup, özel sektör yanlısı bu -kişiye bir bildi­
ri ile cevap vermiştir.
müdürü, 6 servis şefini görevden almış, bir o kadar
teknik elemanı da çeşitli yerlere sürdürmüştür. MSP'
nin yerel gençlik örgütünden gelen işçiler toplu söz­
leşmeye aykın biçimde işe alınarak, işveren kendi
sendikası özyol-îş'i kurm uştur. Bu uygulamaya YolIş Sendikası karşı gelerek, Konya bölgesinde 2000'i
aşkın işçiyle greve gitmiştir.
Gerici, partizan, yasa-dışı uygulamaların yurt
çapında artması, milyarları geçen yatırım lann dene­
timden çıkmasına neden olmuş, milyarlar değerindeki
makina ve ekipman en düşük verimlilikle çalıştırıl­
mış, Diyarbakır, Erzurum, Sivas, Van, Konya, Antal­
ya bölgelerinde 1976 yılı yol yapım ve bakım işleri
büyük ölçüde yerine getirilememeştir.
Artık bu örgütte yalnız ilerici, dem okrat ve
yurtseverler üzerinde değil, bütün namuslu teknik ele­
manlar üzerinde de baskılar yoğunlaşm akta her türlü
keyfi uygulamaya karşı çıkanlar kıyılmakta, ezilmek­
tedir.
Karayollarında çalışan teknik elemanlar, örgüt­
lü, demokratik mücadelenin bilincinde olarak, dem ok­
ratik haklarım sonuna kadar kullanmak, yapılan her
türlü yasadışı uygulamayı kamuoyuna teşhir etmek
amacıyla mücadelelerini sürdürmekteler.
SAYFA YEDİ / EKİM 1976 / TÜTED HABERLER
SİLİ HALKININ MÜCADELESİ
DEVAM EDİYOR
11 EYLÜL ŞİLİ HALKI İLE D A Y ANIŞM A
Tü r k iy e l i t e k n ik e l e ­
m a n l a r OLARAK ŞİLİ HALKININ HAK­
LI m ü c a d e l e s i n i n y a n i n d a y i z .
gününde
İnsanlık 20. yüzyılın ikinci yarınında bir kez da­
ha faşizmin kan, vahşet dolu iğrenç yüzüne tanık ol­
du. Halkın oylarıyla görev başına gelen Salvador Ai­
lende, ABD emperyalizminin cumhurbaşkanı olarak
görevlendirdiği Pinochet'ye karşı son nefesine kadar
halkın onurunu ve demokrasiyi savundu. Şili halkının
bu kahraman evladı emperyalizmin ve faşizmin kur­
şunlarıyla 7 Eylül'de hayatını yitirdi.
Şili halkının insanlığa armağanı büyük şair Pablo Neruda 23 Eylül'de, faşist katliamın alabildiğine
sürdüğü, kendisinin ve Şili halkının tüm onurlu evlat­
larının göznuru olan kitaplann yakılıp, yırtıldığı gün­
lerde öldü. Faşist cunta 30.000 insanın canına kıydı.
180.000 ilerici, yurtsever tutuklandı, Nazi rejiminin
esir kamplarına benzeyen kamplara götürüldü. Yüzbin
Şili yurtseveri ülkelerini terketmek zorunda kaldı.
İşkenceler, sürek avları birbirini izledi. Şili nin yiğit
sesi Victor Jara işkenceler altında hayatını yitirdi.
tiited.
HABERLER
İZMİR - K AR ŞIY A K A 'D A
TEKNİK ELEMAN
TOPLANTISI
İzmir DGM'nin TÜTED İzmir Ş u­
besini faaliyetten alıkoyma kararı devam
ediyor. Bu karara Ankara DGM nezdinde yapılan itiraz reddedildi. Bir yılı aş­
kın bir süre önce yayınlanan bir bildiri
nedeniyle aradan bunca zaman geç­
tikten sonra bir demeğin şubesi faali­
yetten alıkonuyor. Bu olay geneldeki
DGM sorununun TÜTED özelinde çar­
pıcı bir biçimde somutlanması.
Fiili sonucu, TUTED'in İzmir ilin­
deki teknik elemanlara sesini duyura­
maması, ulaşamaması anlamına gelen bu
duruma bir çözüm bulmanın gerektiğine
inanan TÜTED Merkez Yönetim Kurulu
19 Eylül'de tzmir-Karşıyaka'da bir top­
lantı düzenledi. Genel Başkan Aykut
Göker, MYK üyesi Necdet Bulut, Ör­
gütlenme sekreteri N. Kemal Döleneken
ve TÜTED Hukuk Danışmanı Erşen
Sansal'ın da bulunduğu bu toplantıya
140'ı aşkın teknik eleman katıldı. Top­
lantıyı açış konuşmasında A. Göker,
"Merkez Yönetim Kurulunun, TÜTED’in İzmir'de >l£'3ek4 gelişimini olumsuz
yönde etkilememek koşuluyla 10ü kitle­
nin eğilimini öğrenerek bir çözüm sap­
tama" kararında olduğunu açıkladı. Ş u ­
A l) l, S O Y A D I
A D R ES
Bütün insanlık dışı uygulama ve baskılarının
yanı sıra Pinochet ve çetesi siyasi partileri Şili için
"lüks" saydı. Halkın en temel anayasal özgürlüklerini
birer birer çiğnedi. Kamu görevlilerinin Ailende zama­
nında kazanılmış sendikal özgürlükleri de bu arada
yok oldu. Millileştirilmiş olan şirketler tekrar ABD
emperyalistlerine verildi.
Ailende nin başkanlığındaki Halk Birliği hükü­
meti sırasında yüzde üçe kadar düşen işsizlik Pinoc­
het rejimi sayesinde yüzde 15'e yükseldi.
Ailende başa geldiği zaman dünya borsalarında
1/3 oranında düşen bakır fiyatı, darbenin hemen erte­
si günü % 10 arttı.
Ailende hükümeti sırasında ilk yıl % 8,5, ikinci
yıl % 5 oranında artan toplam üretim, düşmeye başla­
dı.
Ailende hükümeti sırasında ücretlilerin enflas­
yona rağmen artan satın alma güçleri, darbeden sonra
% 66 oranında düştü. Enflasyon 1974 yılında Dünya
Bankasının rakkamlanyla yüzde 6 0 0 'e ulaştı.
Faşist Pinochet ve çetesini bu bunalımdan kur­
tarmak, kendi çıkarlarını sağlamlaştırmak için daha
önce ekonomik ambargo uygulamış olan emperyalistgerici mihraklar keseleri açtılar. ABD bankaları 240
milyon dolar, Uluslararası Para Fonu 95 milyon dolar,
Brezilya 195 milyon dolar kredi yardımı yaptı.
be Başkanı Metin Aydoğan dava ile ilgi­
li gelişmeleri anlattı. Daha sonra söz
alan konuşmacılar toplantının amacına
ilişkin görüşlerini söylediler.
Merkez Yönetim Kurulu, İzmir Şu­
besinin faaliyetten alıkonulduğu dava ile
DGM ler ile ilgili gelişmeleri de izleye­
rek; bu gelişmelerin olumsuz yönde ol­
duğu saptandığı takdirde ve en erken
11 Ekim'den sonra TÜTED'in Bornova
şubesini kurmak üzere önerilen arkadaş­
larımıza yetki verecek.
Yeni şube kurulsa bile bu, geçici
bir çözüm olarak; değerlendirilecektir.
Faaliyetten alıkonulan İzmir Şubesinin
hukuki varlığı devam etmektedir. İzmir
Şubesinden yeni şubeye üye veya mal
varlığının aktarılması söz konusu olma­
yacaktır.
TÜTED
D A N IŞM A
KURULU
TOPLANDI
TÜTED Genel Başkanı geçtiğimiz
günlerde, tüzüğümüzün 20. maddesi
uyarınca, MYK tarafından saptanan ko­
nuları görüşmek üzere şube yönetim ku­
rullarını veya temsilcilerini toplantıya
çağırdı. Yeni çalışma döneminin bu ilk
Danışma Kurulu toplantısı 26 Eylül gü­
nü Genel Merkezde yapıldı. Toplantıya;
Aydın, İstanbul, Kayseri, Zonguldak,
Samsun, Kastamonu, Ankara Şubeleri
yönetimkurullannınüye veya temsilcileri
ile Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve
İzmir'den arkadaşlarımız katıldılar.
11 Eylül günü radyoda yaptığı son konuşmasın­
da Başkan Ailende, Şili nin bu büyük evladı şöyle di­
yordu:
"Karşı karşıya bulunduğum bu tarihsel seçme
karşısında, halkın sadakatini hayatımla ödeyeceğim
ve kesin inancımı söylüyorum ki, binlerce ve binlerce
Şili'linin onurlu bilincine ektiğimiz tohumların yeşer­
mesi engellenmeyecektir.
"Bugün için kuvvet onların elindedir, halkı tu t­
sak mertebesine indirebilirler; fakat toplumsal süreç­
ler ne cinayetlerle ne de kaba kuvvetle durdurulabilir.
Tarih bizimdir ve tarihi yapan halklardır."
Gerçekler Allende’yi doğruluyor. Bugün Şili’nin tüm namuslu, yurtsever, ilerici, dem okrat insanları
faşizme ve emperyalizme karşı olağanüstü zor koşul­
lar altında mücadele ediyorlar. Yeni kazanımlar elde
ediyorlar, Darbeden bir yıl sonra Şili işçi sınıfı 1 Mayıs'ı kutlama hakkını elde etti. Yeni iş kanunu tasa­
rısının işlerliğe girmesini önledi.
Bu uğraş yalnız Şilililerin uğraşı değil. Dünya­
nın her tarafında antifaşist, antiemperyalist güçler,
Şili halkının bu haklı uğraşının yanında, Şili'de ve
dünyanın her tarafında, bir daha geri gelmemek üzere
faşizme son verilmesi için mücadele ediyor.
Türkiye'li tüm yurtsever, dem okrat, ilerici ve
sosyalist güçler Şili halkının bu antifaşist mücadelesi­
nin yanında olduklarını bu yıl 11 Eylül de bir kere
daha belirtilir.
Yaşasın dünya halklarının antifaşist dayanışm a­
sı!...
Gündemin ilk maddesinde DGM'ler
sorunu üzerinde duruldu. Genel Merke­
zin bir süredir, DGM'ler konusunda di­
ğer demokratik kuruluşlar ile birlikte
sürdürdüğü çalışmalar hakkında bilgi
verildi ve yalnızca bu konu ile sınırlı
olarak hangi demokratik kuruluşlarla ve
hangi yaklaşımla işbirliğine gidildiği
açıklandı, bu işbirliğinde geçilen aşama­
lar anlatıldı.
Şube temsilcileri, DGM'ler konu­
sunda kendi bölgelerinde sürdürülen or­
tak demokratik eylemleır hakkında bilgi
verdiler.
İşçi sınıfının kitlesel-demokratik
hareketinin vurguladığı son günlerin
olaylarının bir değerlendirmesinin yapıl­
dığı toplantıda bu somut durum bir veri
olarak alınarak; TÜTED'in örgütlülük
düzeyi ve kitlesini demokrasi mücadele­
sine katma girişimlerinin somut sonuçla­
rı üzerinde duruldu. TÜTED'in örgütlü­
lük düzeyinin yükseltilmesine ilişkin ça­
baların yoğunlaştırılması gerektiğinde
birleşildi.
İçinde bulunduğumuz çalışma dö­
neminde TÜTED'in, Türkiye genelinde
hangi nitelikte kuruluşlarla demokratik
bir platform da eylem birliğine gidebile­
ceği üzerinde de görüşüldü. Toplantıya
katılanlann bu konudaki yaklaşımları
arasında büyük ölçüde paralellik bulun­
duğu saptandı. TÜTED Genel Merkez
ve örgüt birimlerinin diğer demokratik
kuruluşlarla ilişkilerinde, Genel Merkez
ve şubeler bütününün aynı ilkelerden
hareket etmesinin örgütümüzün demokratik-merkeziyetçi işleyiş biçiminin bir
gereği olduğu vurgulanarak; "kararlar
demokratik bir biçimde oluşturulacak­
tır ” denildi.
Gündemin diğer maddelerinde Ge­
nel Merkez ve şubelerin yaptığı çalış­
S ah ib i ve S o ru m lu Y ö n e lm e n i
T Ü T E D a d ın a A Y K U T G Ü K E R
H A B E R L E Ş M E A D R E S İ: M ilh a tp a ş a cad .
2 8 /2 4 K ız ıla y / A N K A R A T el: 2 5 4 3 0 5
r ÜI ED H A B E R L E R ' d e y a y ın la n a n y azı­
lar k a y n a k g ö ste rile re k a k ta rıla b ilir
D izgi-M onlaj: Ç IĞ y a y ın c ılık ltd . 17 79 19
B askı: D A İL Y NEW S W eb O fse t T esitleri
A N K A R A 18 8 2 8 8
F iy a tı: 100 K u ru f
malar konusunda bilgilenildi. Şubelerin
önerileri saptandı, önümüzdeki günlerde
MYK bu önerileri değerlendirecek, alı­
nacak kararlar şubelere iletilecek.
TEKNİK ELEMAN
ÖRGÜTLERİNİN
ORTAK ÇALIŞM ALARI
SÜRÜYOR
Teknik eleman örgütlerinin, 3. Tek­
nik Eleman Kurultayında alınan kararlar
doğrultusunda oluşturduğu "34 Teknik
Eleman örgütü İçin Ortak Eylem Prog­
ramı" daha önce TÜTED Haberler de
yayınlanmıştı. 1 0 ,1 7 ve 20 Eylül günleri
bir araya gelen teknik eleman örgüteri
temsilcileri, bu programa paralel olarak
hazırlanan "O rtak Uygulama Programı"
üzerinde de görüş birliğine vardılar ve
bu programın içerdiği komite çalışm a­
larının 10 Ekim'den itibaren başlatılma­
sına karar verdiler. Ancak uygulama
programı, 30 Ekim'e kadar temsilcileri
son toplantılara katılamayan örgütlerin
görüş ve katkılarına açık kalacak ve bu
örgütlerin de, aynı tarihe kadar bildir­
meleri koşuluyla, görev üstlenmeleri
mümkün olacak. Kesin uygulama progra­
mı 30 Ekimden sonra kamuoyuna açık­
lanacak.
BÜGAY
D İRENİŞİ
SÜRÜY OR
Bügay Mühendislik bürosunda işve­
renin kanunsuz lokavtına karşı burada
çalışan teknik elemanların direnişi der­
gimizin bu sayısı hazırlanırken de devam
ediyordu.
17.9.1976 günü TÜTED Genel Mer­
kezinde teknik eleman örgütlerinin yap­
tıkları ortak toplantıda Bügay'da sürdü­
rülen direnişi destekleme ve direnen tek­
nik elemanlara yardımda bulunma karan
alındı.
Bu karara uygun olarak TÜTED,
Bügay teknik elemanlanna, ilk aşamada
1250 TL. dayanışma yardımında bulun­
du.

Benzer belgeler