8 • ISSN 2147-6179 - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği

Transkript

8 • ISSN 2147-6179 - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2013 • Sayı: 8 • ISSN 2147-6179
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
Merhaba,
KSS Türkiye dergisi 8. sayısı ile sizlerle. Kurumsal sosyal
sorumluluk konuştuğumuz paydaş sayımız artık daha fazla. KSS
Türkiye’nin bu buluşmaya aracı olabilmesi ve derginin kabul
görüyor olması sevindirici.
Kurumsal sosyal sorumluluk kavramı neleri ifade ediyordu? Kurum
ve kuruluşların toplumun sosyal, çevresel ve ekonomik kaygılarını,
gönüllü olarak faaliyetlerinin bir parçası haline getirmesi,
paydaşlarına ve topluma karşı etik ve sorumlu davranması, bu
yönde kararlar alması ve uygulaması.
Kurumsal sosyal sorumluluk ve iş etiği ilişkisi, KSS’nin, üzerine en
az kafa yorulan parçası. Sebebi de muhtemelen, ticari kaygı ve
etik ilişkisinin çatıştığı zamanlarda yaşıyor olmamız.
Fakat KSS’yi içselleştirmek niyetinde olan tüm kurum ve
kuruluşlar bilmelidir ki; bunun yolu, şirketlerin, ticari faaliyetlerini
yürütürken aynı özenle etik değerlere, insan haklarına uyumlu
davranmalarından geçiyor. Bu sorumluluk ise, ilk önce şirket
yönetiminindir. Etik sorumluluklar, çalışanlara, tüketicilere,
hissedarlara, topluma yani tüm paydaşlara karşı adil olmayı
gerektiriyor.
KSS’yi ve KSS’nin bileşenlerinden olan etik davranış
gerekliliğini reddeden yöneticiyi, işletmelerin tek rolünun, kârın
makzimizasyonu olduğunu söyleyen iktisatçılara benzetiyorum ki
bu düşünce vahim şekilde yok olmakta olan dünya için son derece
tehlikeli.
Kaldı ki; işletmelerin etik değerlere uygun hareket etmelerinin, kısa
ya da uzun vadede kârlılığa da pozitif etki ettiği bunca pratikten
sonra büyük ölçüde kabul gördü. Dolayısıyla iş etiğine sahip
çıkmak, ticari anlamda da iyi bir strateji.
Bu sayıya gelince, yine KSS üzerine uygulama örneklerini,
söyleşileri bulacağınız dolu dolu bir sayı hazırlamaya çalıştık.
İyi okumalar.
Sevgi ve Saygılarımla,
D. Eylem Altıok
KSS Uygulamaları
6 Avrupa KSS Ödülleri
12Doğuş Otomotiv
16Avon
28 TEB
29AKBANK
32HSBC
35Starbucks
36Mapfre
41Yeşim Tekstil
42AVEA
46Türkiye Müteahhitler
Birliği
48Sürdürülebilirlik
Akademisi
49G101
49WWF-Türkiye
55Rockwell
Automation
58Pirelli
59L’Oréal
60UPS Türkiye
62Gulf Capital
63Filli Boya
64 Boyner Holding
66 TNT Ekspres
68 3M
KSS Söyleşileri
8 Türk Telekom
Lebin Ebru Çokişler
18Kotex
Deniz Gürler Utkutan
20Bosch Ev Aletleri
Neylan Süer
26TSPAKB
Attila Köksal
30ING Bank
Buket Okumuş
33Birleşmiş Milletler
Sigrid Kaag
38Nestlé
Yüce Kaner Atalay
50PepsiCo
Didem Şinik
52Shell&Turcas Petrol
Yankı Özkan Yıldırır
Makale
24 Ali Ercan Özgür
KSS Kamu
69Sağlık Bakanlığı
KSS Üniversite
61Model Economic Forum
65Bahçeşehir Üniversitesi
STK
7 Give&Gain 2013
14Türkiye Teknoloji
Geliştirme Vakfı
37Özel Sektör
Gönüllüler Derneği
56EGİAD
Değerli okuyucular,
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
olarak bu yıl ilk defa düzenlenen Avrupa Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Ödül Programı’nın Türkiye
ayağını yürütmenin heyecanı içindeyiz. İşbirlikleri,
inovasyon ve etki alanları dahilinde yapılan
program, Avrupa Komisyonu desteği, CSR Europe
ve Business in the Community liderliğinde, 28
ulusal KSS kurumundan oluşan bir konsorsiyum
tarafından yürütülüyor. Türkiye ödülleri 08 Nisan’da
sahiplerini bulurken, dereceye giren şirketler
Haziran 2013’te Brükselde yapılacak ödül töreninde
Avrupa Komisyonu’ndan ödül alıyor. Bu önemli
etkinliğe dâhil olmak için lütfen bizlerle irtibata
geçiniz.
Fair Labour Association (FLA) liderliğinde tekstil
sektörü odaklı yürüttüğümüz RESPECT projesi
kapsamında tedarikçi ve alıcı firmalar için eğitim
modülleri geliştirdik. Kurumsal sosyal sorumluluk
alanında inovatif iletişim diyalogları kurma konulu
olan ilk eğitimimiz, Bulgaristan’daki tedarikçi
firmalara verilecek olup Nisan ayının sonunda aynı
eğitim Türkiye’deki tedarikçi firmalara verilecek.
Bunun yanı sıra 04-11 Mayıs 2013 haftası ikincisini
düzenleyeceğimiz Çalışan Gönüllüğü günü
(Give&Gain) etkinlik hazırlıklarımız tüm hızıyla
sürüyor. Bu yıl Özel Sektör Gönüllüleri Derneği ile
ortak düzenlediğimiz etkinlikte, şimdiden pek çok
şirket ve sivil toplum kuruluşu proje fikirleriyle yer
alıyor. Kurumunuzun çalışan gönüllülüğü haftasına
nasıl dâhil olabileceğini merak ediyorsanız yine
bizlere [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz.
Ayrıca, İş Hayatında İnsan Hakları adlı projemiz
kapsamında Adana, İzmir, Bursa, Denizli,
Gaziantep ve Ankara illerinde Şubat ayında
çeşitli eğitimler verdik. İş hayatında insan hakları
ve kurumsal sosyal sorumluluk, en hassas ve
henüz sık gündeme getirilmeyen başlıklarından
biri olsa da, işverenler ile kamu ve özel sektörde
çalışan farklı katılımcılardan aldığımız geri bildirim
çok olumlu oldu. Eğitimlerden aldığımız etkili
geri bildirim sayesinde hazırlayacağımız İnsan
Hakları Yol Haritasını önümüzdeki aylarda sizlerle
paylaşıyor olacağız.
Son olarak her yıl büyük bir keyifle düzenlediğimiz
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Pazaryeri etkinliğinin
beşincisini Kasım 2013’te düzenlemek için
hazırlıklara başladık. Teması ve katılım koşullarıyla
yine farklı bir format üzerine kurgulayacağımız bu
etkinlik hakkında detaylı bilgiyi yakında sizlerle
paylaşacağız.
5
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Avrupa KSS ödülleri için
başvurular yapıldı,
sonuçlar bekleniyor
Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) Ödül Programında
Türkiye’de dereceye giren şirketler Haziran 2013’te Brüksel’de
yapılacak törende Avrupa Komisyonu tarafından ödüllendiriliyor.
A
vrupa Komisyonu, Kurumsal Sosyal Sorumluluk İletişimi
2011-2013 çalışmasında, 2012 yılından başlamak
üzere işletmeler ve diğer paydaşlar arasında yapılacak
olan KSS işbirlikleri için Avrupa Ödülü düzenleyeceğini
açıkladı. Bu kapsamda Mayıs 2012’de ulusal KSS
ödüllerinin düzenlenmesi için çağrı teklifinde bulunan Avrupa
Komisyonu’nun ödül için seçtiği başlıca tema:
STK
Çalışan Gönüllülüğü Günü 4-12 Mayıs 2013’te
Give & Gain - Çalışan Gönüllülüğü Günü,
şirketlerin gönüllü çalışanları ile birlikte
tecrübelerini ve becerilerini toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda kullandığı uluslararası bir gün.
B
usiness in the Community (BITC)’nin 2008
yılında ulusal kapsamda başlattığı çalışan
Sektör Gönüllüleri Derneği (ÖSGD). 2012’de,
dünya çapında 29 şirket ile yaklaşık 20.000 çalışan
gönüllüye ulaşıldığı açıklanmıştı. Bu sene daha
fazla ülkeden daha fazla şirketle ve daha fazla
STK ile etkiyi büyütmek amaçlanıyor. Geçen yıl, 10
şirket ve 861 gönüllü ile bu güne katılan Türkiye, bu
sene sayıyı ikiye katlamayı hedefliyor.
KSS; İşbirliği, İnovasyon ve Etki
İ
lk defa düzenlenecek olan İşbirlikleri, İnovasyon ve Etki
için Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödül Programı,
Avrupa Komisyonu desteği, CSR Europe ve Business in the
Community liderliğinde, 28 Ulusal KSS kurumundan oluşan
bir konsorsiyum tarafından yürütülüyor. Organizasyonun
Türkiye ayağında ise Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Derneği var.
Avrupa KSS Ödül Programı’nın genel amacı, Avrupa’daki
çok paydaşlı KSS işbirliklerinin gündeme gelmesi ve iyi
örnek uygulamalarının paylaşılması. Avrupa KSS Ödül
Programı özellikle bir şirket ve en az ticari olmayan bir
paydaş (tüketici grubu, sivil toplum kuruluşu, kamu) arasında
kurulan başarılı işbirliklerine odaklanıyor resmi ya da
karmaşık bir yapıda olma özelliği aranmayan işbirliklerinin,
bu alandaki yeni ve gelişen yaklaşımlara örnek olması
açısından, son beş yılda hayata geçirilmiş olması bekleniyor.
Ödülü alacak şirketleri seçecek olan ulusal jüri ise çoklu
paydaş yapısına sahip olacak. Ödül, KOBİ ve Büyük Şirket
olmak üzere iki kategoride veriliyor.
gönüllülüğü günü her sene daha da büyüyerek,
2010 yılında uluslararası platforma taşındı.
Bu günü yaratırken; çalışan gönüllülüğünü özel
sektörde bir kültür haline getirmek, bu yol ile
topluma yarar sağlamak vizyon olarak seçildi ve
bu gün dünyanın en önemli kurumsal gönüllülük
girişimlerinden biri haline geldi.
Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerinde seçilen iki kategorinin
birincileri Haziran 2013’te yapılacak olan Avrupa ödül
törenine doğrudan katılma şansına sahip olacak.
Bu sene, Give & Gain Türkiye, Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Derneği (TKSSD) ve Özel Sektör
Gönüllüleri Derneği (ÖSGD) işbirliği ile şirketlerin
ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK)’ların katılımlarıyla
4 - 12 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleşecek.
Bu tarihler arasında şirket gönüllülerine, çevre
temizliğinden kariyer mentörlüğüne, dezavantajlı
gruplarla sanat atölyelerinden spor aktivitelerine
kadar birçok proje sunulacak.
Türkiye’den başvuran ve kısa listeye kalan şirketler jüri
sunumlarını 8 Nisan’da yapacak. Türkiye Ödül Töreni ise
19 Nisan'da.
BITC’nin 63 ülkede 122 iş ortağı bulunuyor.
Türkiye’deki iş ortakları ise; Türkiye Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Derneği (TKSSD) ve Özel
Bir Gönüllü Günü neleri amaçlar?
»Tek bir günde geniş bir gönüllü kitlesi
yaratmayı,
»Gönüllüğün önemi hakkında farkındalığı
arttırmayı,
»İlk defa gönüllülük yapacak şirketlere
gönüllülüğü tecrübe edebilecekleri bir alan
sağlamayı,
»Gönüllüleri motive etmeyi,
»Şirketler ve Sivil Toplum Kuruluşları
arasında yeni ilişkiler kurmayı veya olağan
ilişkileri geliştirmeyi,
»Kurumsal Sosyal Sorumluluk bilincini hayata
taşımayı,
»Gönüllülüğü; eğlenceli, erişilebilir ve ilham
verici kılarak herkesin alabileceği bir
toplumsal sorumluluk haline getirmeyi
amaçlar.
7
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Geleceğe yatırım anlayışıyla
proje üretiyoruz
Türk Telekom Kurumsal İletişim Direktörü Lebin
Ebru Çokişler, şirketin KSS uygulamalarını
anlattı.
sorumluluk projeleri geliştiriyoruz. Ülke çapında
hayata geçirdiğimiz “Türkiye’ye Değer” sosyal
sorumluluk projeleriyle toplum yaşamına değer
katmayı hedefliyoruz.
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) özelinde Türk
Telekom’u anlatır mısınız?
KSS uygulamalarınızdan söz eder misiniz?
Türkiye’nin öncü iletişim ve yakınsama teknolojileri
şirketi Türk Telekom olarak, mutlak müşteri
memnuniyeti ilkesi ve Türkiye için değer yaratma
hassasiyeti ile yürüttüğümüz ticari faaliyetlerin
yanında, iyi bir kurumsal vatandaş olma bilinciyle
yüz binlerce insanın hayatına dokunan sosyal
Türk Telekom olarak eğitim, tüm sosyal sorumluluk
projelerimiz arasında ağırlıklı bir öneme sahip.
Geleceğe yatırım anlayışı ile gençlere ideallerini
gerçekleştirmeleri için destek olmayı hedefliyoruz.
Projelerimizin ülkemizin geleceği açısından önemli
bir değer oluşturduğuna inanıyoruz. Telefon
Kütüphanesi, E-fatura Ormanları, Türk Telekom
İnternet Evleri, Türk Telekom Okulları, Türk
Telekom Amatör Spor Okulları gibi ulusal çapta
yürüyen dev projelerin yanı sıra ülkemizin dört bir
yanında 100’den fazla yerel sosyal sorumluluk
projesi ile Türkiye’ye değer katıyoruz. Türk Telekom
Okulları projemiz ile 76 eğitim tesisi inşa edip Milli
Eğitim Bakanlığı’na bağışladık. Bu tesislerde 30
binden fazla öğrenci eğitim görüyor. Türk Telekom
İnternet Evleri projesi ile Türkiye geneline yayılmış,
toplam 1.000 adet İnternet Evi’nde ücretsiz
internet erişimi sağlıyoruz. 27 farklı branşta 46
yerel spor kulübümüzle gençlerin alternatif spor
branşlarına yönelmelerini destekliyoruz. Bundan
sonraki dönemde de özellikle çevre, eğitim ve spor
konuları başta olmak üzere çalışmalarımıza devam
edeceğiz.
İletişim teknolojilerinin olanaklarından faydalanarak
toplumun tüm bireylerinin hayata katılması için
eşit koşullara sahip olması prensibiyle engelli
müşterilerimizin yaşamını kolaylaştıracak ürün
ve hizmet seçenekleri sunuyoruz. 2011 yılının
sonunda başlattığımız Telefon Kütüphanesi
projemizi de bu prensibimiz üzerine temellendirdik.
Hayata geçirdiğimiz Türkiye’nin ilk
Telefon Kütüphanesi ile yüzlerce sesli
kitabın Türkiye’nin her köşesindeki
görme engellilerle buluşmasına aracı
oluyoruz. Telefon Kütüphanesi projesi,
faaliyete geçtiği günden bu yana
Türkiye’nin dört bir yanından 238 bin
kez arandı.
Görme engellilerin hayatlarını kolaylaştırabilmek
için hikâye, roman, anı, tarih, kişisel gelişim ve
benzeri içerikteki pek çok kitabın yanı sıra farklı
konularda ders kitapları, eğitici kitaplar ve çocuk
hikâyeleri gibi içerikleri Telefon Kütüphanesi’ne
kazandırmaya devam ediyoruz.
Uygulamalarınızda hangi kriterler yönlendirici
oluyor?
Türkiye’ye Değer kapsamında gerçekleştirilen
sosyal sorumluluk projeleri, Türk Telekom’un
tüm Türkiye’ye yayılmış ağının gücünü en iyi
şekilde kullanabilecek şekilde toplumun ihtiyaçları
düşünülerek oluşturuluyor. Bu anlayışla binlerce
yurttaşımızın hayatına dokunan sosyal sorumluluk
projeleri geliştiriyor, Türkiye’ye Değer sosyal
sorumluluk projeleriyle toplum yaşamına değer
katmaya devam ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz
sosyal sorumluluk projeleriyle son yıllarda prestijli
birçok ulusal ve uluslararası ödüle layık görülmemiz
bizi ayrıca gururlandırıyor.
Yeni dönem için kurgulanan uygulama / projeleriniz
var mıdır? Nelerdir?
Türk Telekom olarak Türkiye’ye Değer çatısı
altında gerçekleştirdiğimiz yerel ve ulusal
projelerimizin geliştirilmesi ve derinleştirilmesi
için çalışmalar yürütüyoruz. Bunun yanı sıra sera
gazı yönetim stratejisi ve bu strateji doğrultusunda
gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla da sürdürülebilirlik
konusunda sektörde öncü rol oynuyoruz. Bu
kapsamda da çalışmalarımız gelişerek devam
ediyor.
9
E.C.A. - SEREL’de hedef 5 yılda
5 milyon çocuğa ulaşıp kalplerde
büyümek
E
lginkan Topluluğu bünyesinde E.C.A. SEREL markaları
ile faaliyet gösteren Elmor A.Ş. başlattığı yeni sosyal
sorumluluk projesi 'Benim Güvenli Banyom' sayesinde 5 yılda
5 milyon çocuğa ulaşmayı hedefliyor.
60 yılı geride bırakan Elginkan Topluluğu bünyesinde E.C.A. SEREL markaları ile faaliyet gösteren Elmor A.Ş., armatür ve
seramik sağlık gereçleri sektöründeki liderliğini ve faaliyetlerini
sürdürüyor. “Yıllarca Beraber” ilkesi ile yola çıkan ve bugün
çevre dostu, su tasarruflu ve yenilikçi ürünleri ile Elmor A.Ş.
E.C.A.- SEREL markaları ile 2013 yılında %10 büyüme
hedefliyor.
Şirketin, yeni sosyal sorumluluk projesi “Benim Güvenli
Banyom”, 5-9 yaş grubundaki çocukları ve ebeveynlerini
dikkatsizlik veya ihmaller sonucu banyolarda yaşanan kazalar
ve yaralanmalara karşı uyarıp, farkındalık oluşturmayı
hedefliyor. Erdil Yaşaroğlu’nun çizgileri ile hayat bulan proje,
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından da destekleniyor.
E.C.A.- SEREL’in finansal açıdan 2012’yi başarılı bir şekilde
tamamladığını, 2013 yılında da büyümeye devam edeceğini
belirten Elmor A.Ş. Şirket Müdürü Hakan Günderen, “Üretim
kapasitelerimizi yüzde 25 oranında arttırarak yatırımlarımıza
başladık. Bunların fizibilite çalışmaları bitti. 2012 yılında
başladığımız bu süreç, 2013 yılı hatta 2014 yılının başına
kadar sürecek ve yaklaşık 70 milyon dolarlık bir yatırım olacak”
diyor.
Bay Elmor’dan sonra, E.C.A. - SEREL’in yeni
kahramanları Mert ve Maceracı Ayı
Y
ıllar önce Bay Elmor tiplemesi ile reklam dünyasında
kalplere dokunan ilk marka olduklarını söyleyen Hakan
Günderen, 2013 yılı içerisinde çeşitli iletişim faaliyetleri ile
tanıtımını gerçekleştirecekleri kurumsal sosyal sorumluk
projesi için şunları söylüyor: “Başlattığımız “Benim Güvenli
Banyom” projesinin uzun yıllar devam etmesini hedefliyoruz.
Her yıl banyoda yaşanan kazalarda, milyonlarca çocuğun
ihmal ve bilinçsizlik nedeni ile sakatlandığı ülkemizde, 5 ile 9
yaş arasındaki çocukları ve ebeveynlerini banyo kazalarına
karşı bilinçlendirmek, sağlığın ve hijyenin ne kadar önemli
olduğunu aktarmak en önemli amacımız.”
Günderen projenin işleyişini, “Çocukların banyoda güvenli
yaşam için uymaları gereken kuralları, Erdil Yaşaroğlu
tarafından özel olarak hazırlanan çizgi roman ile çocuklara
iletip, kazalara karşı bilinç düzeylerinin arttırılmasını
hedefliyoruz. Bu amaçla proje destekçimiz İstanbul İl Milli
Eğitim Müdürlüğü’nün desteği ile önce İstanbul’da sonra da
tüm Türkiye genelinde yüzlerce okula giderek çocuklarımızı
banyo kazalarına karşı bilgilendirmeyi planlıyoruz. Okulların
yanı sıra farklı mecralarda düzenleyeceğimiz aktiviteler ile de
çocukları ve ebeveynlerini bilgilendiriyor olacağız.” şeklinde
ifade ediyor.
Projenin mimarlarından Erdil Yaşaroğlu ise, projeyi ilk duyduğu
anda heyecanlandığını ve çocuklar için bir şeyler üretmekten
büyük keyif aldığını belirterek, projenin önümüzdeki
dönemlerde farklı mecralarda, farklı maceralar ile süreceğini
söylüyor.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız da projeye
ilişkin, çocuklarının gelişimi, eğitimi ve sağlığı ile ilgili bu tip
projeleri desteklemekten mutluluk duyduklarını dile getiriyor.
Neden “Benim Güvenli Banyom” projesi?
D
ünya sağlık Örgütü ve UNICEF verilerine göre, dünyada
gelişmiş ülkelerde her yıl bir milyona yakın çocuk banyoda
yaşanan kazaların yol açtığı yaralanmalar sonucu hayatını
kaybediyor. T.C Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre Türkiye’de
ölüm sıralamasında kaza sonucu ölümler 4.sırada. Son
beş yılda 120 bin çocuk evlerinde yaşanan kazalar sonucu
hastanelere müracaat etmiş ve 2 bini hayatını kaybetmiş.
Japonya’da 2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre, trafik
kazalarında 4 bin 612 kişi ölürken banyo kazalarında ise her
yıl 14 bin kişinin hayatını kaybediyor. ABD’de de 2006 yılında
28 bin 257 çocuk çeşitli kazalarda hayatını kaybederken,
bunlardan 2 bin tanesi banyoda ölüyor.
Banyoda hangi kazalar yaşanıyor?
→ Elektrikle çalışan aletlerin banyo suyuna teması ile
ortaya çıkan elektrik çarpmaları,
→ Banyo prizlerinin ıslak elle teması sonucu elektrik
çarpmaları,
→ Banyo içinde veya küvette kayma sonucu kafa ve
gövdede yaşanan kırıklar,
→ Küvette düşerek boğulmalar,
→ Yüksek ısıya maruz kalarak oluşan cilt yanıkları,
→ Banyoda bulunan çamaşır suyu, deterjan, şampuan ve
benzeri sıvıların içilmesi,
→ Banyoda bulunan aseton, parfüm gibi ve çeşitli makyaj
malzemeleri ve kozmetik ürünlerinin içilmesi veya
yenmesi,
→ Klozete düşerek boğulmalar,
→ Çamaşır makinesinin içine girerek boğulmalar,
→ Likit ve tüp gazla çalışan şofbenlerde bakımsızlık nedeni
ile oluşan sızıntılar ve zehirlenmeler,
→ Hijyen kurullarına uyulmayan banyolardan alınan
mikrobik hastalıklar.
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Her adımında çevreyi düşünen bir marka: Siemens Ev Aletleri
Çocuk ve Trafik Eğitimi Çalıştayı
Ankara'da düzenlendi
T.C. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından trafik
eğitimi ve güvenliği ile ilgili çalışma yapan kurum
ve kuruluşların katılımıyla Ankara’da düzenlenen
“Çocuk ve Trafik Eğitimi Çalıştayı” bu yıl Doğuş
Otomotiv Trafik Hayattır platformu işbirliği ile
gerçekleşti.
Ç
alıştayın sonunda yayınlanan bildiride
Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarında
ölenlerin yüzde 7.5, yaralananların ise yüzde
11’inin 0 ile 14 yaş arasındaki çocukların olduğuna
vurgu yapıldı.
Çocuk ve Trafik Çalıştayı’nda, bakanlık, sivil toplum
kuruluşları ve resmi kurum temsilcileri, Türkiye’nin
en büyük sorunu olan trafik sorunu konusunda
görüş alışverişinde bulundu. Çalıştayın gündemi
ise, trafik sorununun çocuklar üzerindeki etkisi ve
çocukların trafik eğitimleri oldu. Çalıştaya Emniyet
Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma
Dairesi Başkanı Yusuf Avan, Emniyet Genel
Müdür Yardımcısı Mustafa Çankal ve Milli Eğitim
Bakanlığı (MEB) Özel Öğretim Kurumları Genel
Müdürü Mehmet Küçük de katıldı. Eğitim, Çocuk
Trafik Eğitim Parkları, Trafik Kazaları ve Çocuklar
ile Mevzuat alt başlıklarından oluştu. Bu başlıkta
birçok konu görüşüldü ve bu konularda gerekli bilgi
alışverişi yapılarak problemler ve çözüm önerileri
geliştirildi.
Koray Bebekoğlu: “Çocukların
ebeveynlerin eğitiminde de etkisi
çok büyük”
güvenliği eğitimi verildi. Bu öğretmenler aldıkları
bilgileri, yaklaşık 30 bin öğrenciyle paylaştı. Bu
eğitimlerimize 2013 yılında da devam ediyoruz”
diye konuştu.
Bebekoğlu, “Bu değerli çalıştaydan çıkacak
fikirler doğrultusunda biz de Trafik Hayattır
çalışmalarımıza yeni proje fikirleri ile bir yön verme
fırsatı bulacağız” dedi.
Çocuklar da çalıştayda seslerini
duyurdu
T
rafik Hayattır ilköğretim eğitimleri kapsamında
trafik güvenliği eğitimi alan Ankara Arjantin
ilkokulu öğrencileri de çalıştaya katılarak, trafik
ile ilgili düşüncelerini paylaştı. Trafik ortamının
çocuklar için güvenli olmasını dileyen öğrenciler,
çalıştay katılımcılarına trafik güvenliğine ilişkin
görüşlerini dile getirdiler. İki gün süren çalıştayın
ardından hazırlanan bildiride, “2010 yılı verilerine
göre Türkiye’de meydana gelen trafik kazaları
sonucunda hayatını kaybedenlerin %7,6’sını,
yaralananların ise %11,2’sini 0-14 yaş aralığındaki
genç ve çocukların oluşturduğu tespit edilmiştir.
Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu
oranın ortalama 1.5-2 kat daha yüksek olduğu
görülmektedir. Bu da, çocukların trafik içindeki
güvenliklerini sağlamakta eksiklerimiz ya da
hatalarımız olduğunun bir göstergesidir” denildi.
-8 Mart tarihlerinde düzenlenen çalıştayda
konuşma yapan Doğuş Otomotiv Stratejik
Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü Koray
Bebekoğlu, Türkiye’nin en büyük otomotiv
distribütörü olarak, Türkiye’deki trafik sorunu
konusunda kendilerine de sorumluluk düştüğünü
belirtti.
Bildiride, çocuk koltuğu kullanımının
yaygınlaştırılması için özellikle ailelere yönelik
eğitimlerin ve bilinçlendirme kampanyalarının
düzenlenmesi gerektiği belirtildi. Okul servis
araçlarında kaza oranlarının düşürülmesi ve
çevreye mesaj vermek için servis araçlarının
tepesine dikkat çekici tepe lambasının
konulmasının yer aldığı bildiride ayrıca okul öncesi
eğitim kurslarında çalışan yönetici ve öğretmenlerin
de trafik konusunda yetişmesinin sağlanmasının
altı çizildi.
Biz de Trafik Hayattır trafik eğitimlerimizi, ağırlığı
ilköğretim çağındaki çocuklara veriyoruz. Geçen yıl
5 kentte yaklaşık 1000 ilköğretim öğretmenine trafik
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kitapçık
haline getirilecek bildiri, daha sonra Yüksek Trafik
Kurulu’na sunulacak.
7
12
Ç
evre için daha fazla ne yapabiliriz? Siemens Ev Aletleri doğal
halkının geçim kaynağı olan, binlerce canlıya ev sahipliği yapan
kaynakların, çevrenin korunması için hep daha fazlasını
gölün korunmasını amaçlıyor. İki yılı aşkın süre içinde düzenlenen
yapabileceğine inanan bir marka. Bunu her yeni ürünümüzle,
çevrenin, doğal kaynakların korunmasına destek olmak amacıyla
hayata geçirdiğimiz projelerde gösteriyoruz.
“Ne kadar ihtiyaç, o kadar tüketim” mantığıyla ortaya koyduğumuz
ecoPlus yaklaşımımız çerçevesinde 1990’ların başından bu yana
yürüttüğümüz ürün geliştirme çalışmaları sonucunda soğutma,
yıkama, durulama ve pişirme alanlarının tümünde performanstan
eğitimler, yapılan örnek uygulamalar ve özellikle turizm alanında
bölgeye yeniden kazandırılan alanlarla yöre halkı tarafından da
desteklenen sürdürülebilir bir gelişim ivmesi yaratıldı.
Yeşil alanlara duyduğumuz ihtiyaca dikkat çekmek, doğa ve çevre
bilincinin güçlenmesine destek olmak amacıyla Türkiye’nin, bir
marka tarafından gerçekleştirilen ilk dikey bahçe uygulamasını
taviz vermeden tüketim değerlerini mümkün olan en az seviyeye
İstanbul’da hayata geçirdik. 90 metrekarelik bir yüzeyi kaplayan
çekiyor ve en üst düzeyde tasarruf sağlıyoruz. Enerji ve su
dikey bahçemiz, bu proje için özel olarak üretilen taşıyıcı profiller
verimliliği konusunda farkındalık yaratmak, evlerde daha çok enerji verimli ürünlerin kullanılmasını sağlamak amacıyla etkin
çalışmalar yürütüyoruz.
Enerji verimli ürünlerimiz tüm ürün gamımıza yayılmış durumda.
Siemens patentli bir buluş ve dünyada bir ilk olan Zeolit kurutma
teknolojili jetMaticEco bulaşık makinemiz A+++ enerji sınıfından
yüzde 10 daha fazla tasarruf sağlıyor. Kurutma makinelerimiz
ve su geçirmez PVC paneller üzerinde oluşturuldu. Keçelerin
üzerine açılan mini ceplerin içine 4.000 bitki topraklarından
arındırılarak yerleştirildi. Bahçemiz, altı ay süreyle burada düzenli
olarak budanarak, özel otomatik sulama ve besleme sistemleri ile
yaşatıldı.
Santral İstanbul Enerji Müzesi’nde düzenlediğimiz “Gelecek=Çocuk
A enerji sınıfından bile yüzde 50 daha az enerji tüketiyor.
ve Enerji” eğitimlerimiz de 2010 Ekim ayından bu yana devam
Su tüketimini yılda 7.062 litre kadar azaltarak, A+++ enerji
ediyor. Eğitimlerde, çocuklar ve gençler enerji tasarrufu hakkında
sınıfıyla doğal kaynakların etkin kullanımı konusunda örnek bir
performans sergileyen i-Dos akıllı dozaj sistemine sahip çamaşır
makinelerimiz, No-frost Siemens A+++ buzdolabı modellerimiz en
düşük enerji tüketim değerlerine ulaşmamızı sağlıyor.
Doğal kaynakların korunmasına düzenlediğimiz projelerle de
destek oluyoruz. Bugüne kadar çevreci kurumsal kimliğimiz ile
sürdürülebilirliğe hizmet eden, önemli kazanımlar elde ettiğimiz
çok şey öğreniyor. 2010 - 2011 eğitim öğretim yılında toplam 3
bin 818 öğrenciye ulaşmayı başardık. 2011 - 2012 eğitim öğretim
yılında eğitime katılan öğrencilerin sayısı ise 3 bin 293’ü buldu.
Siemens Ev Aletleri olarak markamızın kurucusu Werner von
Siemens’in, “İnsanlığa hizmet adına gelişim için çalışmak”
mottosu ile ürettiğimiz her şeyin içinde doğayı ve dünyanın
birçok proje gerçekleştirdik.
geleceğini gözeten bir fikir olmasına özen gösterecek, bu
2008 yılında, WWF-Türkiye işbirliği ile Eğirdir Gölü’nün geleceği
yöndeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Hayata geçirdiğimiz
için ‘‘Yedi Renkli Göle Yedi Renkli Hayat’’ projesini hayata geçirdik.
projelerle önümüzdeki dönemde de çevreci kurumsal kimliğimizi
Proje, Türkiye’nin en önemli su kaynaklarından biri ve bölge
güçlendireceğiz.
STK
Simbiyotik yaşam
endüstriye uyarlanıyor
Çanakkaleli Mustafa Amca ile
Gelecek urizmde.
Mustafa Amca, derneğin desteğiyle Kazdağları’nın göknarını ve adaçayını
dünyaya duyurmak istiyor. Sizin de sürdürülebilir turizme katkı sağlayacak
projeleriniz varsa www.gelecekturizmde.com’a girin, başvurunuzu yapın.
Biz projenizi destekleyelim, siz de turizmin geleceğini.
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ilgili paydaşlarıyla birlikte endüstriyel simbiyoz ve temiz
üretime yönelik yürüttüğü projelerde konuyla ilgili farkındalık yaratılmasını ve uygulamaların
yaygınlaştırılmasını hedefledi.
G
ünümüzde kaynak verimliliği gün geçtikçe
daha fazla önem kazanıyor ve kaynak
verimliliğini artırabilmek adına farklı yöntemler
ve farklı yaklaşımlar sunuluyor. Bu bakış açısıyla
öncelikle kaynak tüketiminin azaltılmasına
ve atıkların kaynağında önlenmesine yönelik
temiz üretim uygulamaları öne çıkıyor. Bunun
tamamlayıcısı olarak da işletmeler arasında atık,
yan ürün, enerji vb. değişimi başta olmak üzere
her türlü kaynağın etkin kullanılmasını amaçlayan
endüstriyel simbiyoz yaklaşımı da gelişiyor. Bunlar
araştırmacılar için yeni bir alan ve işletmeler için de
çevresel ve ekonomik fırsatlar sunuyor.
Hem temiz üretim hem de endüstriyel simbiyoz
konularında belli bir farkındalığı Türkiye’de
yaratmış olan TTGV, genel resmi ortaya
koyabilmek ve bunları somut uygulamalara
yöneltmeye teşvik etmek amacıyla, konularla
ilgili sahip olduğu networku bir araya getirmeye
karar verdi. Bunu da somut uygulamaların önemli
aşamasını oluşturan Ar-Ge çalışmalarından yola
çıkarak Ar-Ge Proje Pazarı olarak tasarladı. Etkinlik
bu alanda Tükiye’de ilk kez yapılıyor olmasıyla da
öncü durumda.
Farkındalık yaratmak adına kurgulanan projelerden
biri de Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı Şirketi (BTC)
14
tarafından desteklenen “İskenderun Körfezi’nde
Endüstriyel Simbiyoz’’ projesi.
İlgili paydaşlar ile birlikte Ar-Ge çalışmalarının,
endüstrimizin çevresel performansının ve ekonomik
rekabetçiliğinin artırılabilmesi açısından kritik
öneme sahip olduğunu ve Ar-Ge çalışmaları ile
daha pek çok sektörde ve işletmede, temiz üretim
ve endüstriyel simbiyoz potansiyellerinin hayata
geçebileceği görüldü.
Bu amaçla Adana Sanayi Odası (ADASO),
Çukurova Üniversitesi, Adana ÜSAM (ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezi) ve Türkiye
Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) işbirliğiyle,
“sürdürülebilir üretim” yaklaşımını destekleyeci ArGe çalışmaları yapan, yeni ürün/süreç geliştiren,
sanayiye aktarmak isteyen araştırmacılar ve
girişimciler ile sanayicinin bir araya getirilmesine
yönelik bir Ar-Ge Proje Pazarı etkinliği planlandı.
“Endüstriyel Simbiyoz ve Temiz Üretim
(Sürdürülebilir Üretim) Ar-Ge Proje Pazarı” etkinliği
11 Nisan'da yapılacak ve bununla ilgili olarak proje
fikirleri alındı. Katılımcı/izleyici olmak için ise 8
Nisan 2013′e kadar TTGV ile irtibat kurulabilir.
15
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Avon, meme kanserine karşı, başta kadınlar olmak
üzere tüm kamuoyunu bilinçlendirmek üzere
çalışmalar yürütüyor ve sağlık alanında Türkiye’nin
en uzun soluklu sosyal sorumluluk projelerinden
birine imza atıyor.
Avon, meme kanseri ile mücadelesinde
17. yılına giriyor
Avon tüm dünyada kadınlara destek olmak
için birçok faaliyet gerçekleştiriyor. Bu sene
Türkiye’deki 20. yılını kutlayan Avon’un, bu
konuda en büyük önceliklerinden biri ise
meme kanseri ile mücadele. Özellikle bu
hastalıkla ilgili bilinç ve algı düzeyi düşük kırsal
kesim kadınlarını bilgilendirmeyi ve korunma
yöntemleriyle ilgili bilinç seviyesini artırmayı
hedefleyen Avon, ‘‘Meme Kanseri ile Mücadele’’
projesiyle Türkiye’nin en uzun soluklu sosyal
sorumluluk kampanyasını her sene artan bir
destekle sürdürüyor.
“M
eme Kanseri ile Mücadele” projesini
yürüten 17 yıldır Avon, proje çerçevesinde
meme kanserine karşı bilinçlendirme ve hastalıkla
mücadele için farklı destek çalışmalarını
sürdürüyor.
“Meme Kanseri ile Mücadele Ürünleri”nden ve
fon toplama amaçlı etkinliklerden elde ettiği
gelirlerle, tüm Türkiye’de erken teşhis olanaklarının
artırılmasına katkıda bulunan Avon, son olarak
Karabük Devlet Hastanesi’ne mamografi cihazı
bağışladı. “Meme Kanseri ile Mücadele” projesi
kapsamında 2012 yılında 7. kez gerçekleşen
yürüyüş, Ortaköy-Beşiktaş hattında düzenlendi.
Bir projenin yürütülmesinde etkinlik, yaygınlık,
metod kadar sürekliliğin de önem taşıdığı
gerçeğinden hareket eden Avon Türkiye, proje
kapsamında bugüne dek gönüllü elçiler, kamuoyu
ve sosyal paydaşların katılımıyla düzenlediği
etkinliklerle giderek daha fazla insana ulaşıyor.
Yıl boyunca fon topluyor
K
adınları meme kanseri ile ilgili olarak
bilinçlendirmeyi en önemli misyonu olarak
gören Avon, meme kanseri konusuna dikkat
çekerek fon toplama çalışmalarına da devam
ediyor. Avon, ‘‘Meme Kanseri ile Mücadele
Ürünleri’ olarak, gümüş renkli rozet, pembe renkli
nemlendirici sabun, meme kanseri ile mücadele
bilekliği, kalp ayna, gazeteci Elif Ergu’nun proje
yararına yazdığı Kanser Olan Mememdi Ben Değil
kitabı ve her yılın başında satışa sunduğu pembe
ajanda satışlarından elde edilen fon ile meme
sağlığı için projeler geliştiriyor.
Farklı alanlarda isim yapmış
kişiler proje için bir araya geldi
“P
embe Ajanda” için sinemadan modaya,
müzikten spora kadar farklı alanlarda
isim yapmış kişileri bir araya getiren Avon Meme
Kanseri ile Mücadele projesine, 2011 ajandasına
15 ünlü erkek, mesleğinin simgesi olan pembe
objelerle poz vererek, projenin 15. yılında 15
kadın büstiyer tasarlayarak, 2013 ajandası için ise
başından bu hastalık geçen 7 ünlü isim sevdikleri
ile birlikte objektif karşısına geçerek destek oldu.
Ayrıca 2012 yılında projenin sözcülüğünü Nükhet
Duru yaptı.
Kadınlar her yıl meme kanserine
karşı yürüyor
P
roje için fon toplamanın önemli bir adımı olan
‘Meme Kanseri ile Mücadele Yürüyüşleri’ yedi
yıldır İstanbul’da Türkiye’nin pek çok şehrinden
binlerce kadının katılımıyla gerçekleştiriliyor.
Meme kanserinde erken teşhisin yaşam kurtardığı
mesajının verildiği bu yürüyüşler aracılığıyla,
projenin daha geniş kitlelerce tanınması ve gönüllü
katılım teşvik ediliyor.
Summit for Sustainable Development and CSR
03 - 04 Nisan 2013, Paris, Fransa
Organizasyon:
PRODURABLE
UK's first ever Responsible Business Week
15 - 19 Nisan 2013, Maribor, Slovenya
Organizasyon:
Business in the Community
Who Cares Wins 2013: largest CSR event in Scandinavia
16 Nisan 2013, Kopenhag, Danimarka
Organizasyon:
YouMe Family
The Global CSR Summit & Awards 2013
19 - 20 Nisan 2013, Davao, Filipinler
Organizasyon:
The Pinnacle Group International TPGI
17
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
sergilemeleri için daha önce çeşitli nedenlerle
hayata geçiremedikleri hayallerini gerçekleştirme
fırsatı sunmak amacıyla sosyal sorumluluk
projemizi başlatmış bulunuyoruz. Projemiz aynı
zamanda, kadının ekonomik olarak güçlenmesi
için çalışan Kagider ve Turkish Win dernekleri
tarafından da destekleniyor.
Kadınlara destek olacağız
Kotex Pazarlama Müdürü Deniz Gürler Utkutan
markanın yeni projesini dergimize anlattı.
Kuruluş bünyesindeki markalardan olan Kotex,
“Kotex Hayatınızı Değiştiriyor” sloganıyla yeni bir
proje başlattı. Bu projeyi anlatır mısınız? Hedefleri
ve etki alanı nedir?
2012 yılında Kotex olarak mottomuz, “Değişmekten
Korkma” idi. Tüm yıl boyunca yaptığımız marka
iletişim çalışmalarımızla kadınları hayatlarında
daha iyi şeylere ulaşmaları için değişime cesaret
etmeye davet ettik. Reklam filmlerimizde cesur
kadınların neleri değiştirebileceklerinden örnekler
vererek Türk kadınlarına ilham vermeye çalıştık.
Bu yıl da yeni başladığımız “Kotex Hayatınızı
Değiştiriyor“ projemiz ile kadınların değişimi bizzat
deneyimlemeleri ve değişim için cesaret gösteren
kadınların hayallerini gerçekleştirmeleri için onlara
destek olacağız.
Dünyanın ilk kadın pedi markası Kotex olarak,
hedef kitlemiz olan kadınların sosyal hayat
içerisinde kendilerine güvenli ve başarılı bir duruş
Üç ay boyunca devam edecek proje sayesinde,
TV iletişimimizle 5 milyon kadına daha iyisine
ulaşabilmeleri için değişim hayallerini facebook
sayfamızdan paylaşabileceklerini duyuruyor ve tüm
kadınları değişim için cesaretlendiriyor olacağız.
Facebook sayfamıza da bu proje ile toplam 75.000
yeni fan bekliyoruz.
Ocak ayının başında başladığımız projenin
başvuruları Mart ayı sonuna kadar devam ediyor
olacak. Üç ay sürecek projemizde kadınları
hayatlarında değiştirmek istedikleri şeyleri bizimle
paylaşmaları için facebook/KotexTurkiye sayfamıza
davet ediyoruz. Her ay paylaşılan hikâyeler
arasından bir sonraki ay içerisinde yapılacak jüri
değerlendirmesi ile bir kısa liste oluşturulacak. Kısa
listeye kalan adaylar değişim hayallerini, Kotex
marka ekibi, Kagider ve Turkish Win yetkililerinden
oluşan jüriye bir sunumla beraber aktarıyor
olacaklar. Bu sunumlar neticesinde kazananlar
belirlenecek. Ödüllerin hayata geçme süresi ise;
kazanan hayallerin içeriğine göre kısa ya da uzun
dönemli olarak yılsonuna kadar gerçekleştiriliyor
olacak. Her ay seçeceğimiz 5 kadının, toplamda
15 kadının hayallerini gerçekleştirmesine katkıda
bulunacağız. Bu hayaller kimisi için yemek
kursuna katılmak, kimisi için ihtiyaç duyduğu dil
eğitimini almak, kimisi için ise mevcut işyerini
yenilemek olabilecek. Böylelikle 3 ay sürecek proje
neticesinde değişim için cesaret eden kadınlar,
hem kendilerini geliştirme hem de hayatlarını
değiştirme imkânı bulabilecekler.
Yakın gelecekte uygulamaya geçecek, planlanmış
başka KSS projeleriniz var mıdır?
Proje oldukça ilgi çekti. Kadınların değişim
konusunda taşıdıkları bu istek ve heyecan bizi
oldukça mutlu ediyor. Bu proje Kotex markası için
Türkiye’de bir ilk olma özelliğini taşıyor. Kotex
olarak önümüzdeki dönemlerde de kadınlarımızın
sesini dinlemeye ve ihtiyaçlarını anlamaya devam
ediyor olacağız. İlerleyen dönemlerde de benzeri
projelerle Kotex markasını kadınların hayatlarında
çok yakın bir yerde destekçi olarak görmelerini
sağlamayı hedefliyoruz.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Sertifika Programı
Boğaziçi Üniversitesi ve Bölgesel Çevre Merkezi
- REC Türkiye’nin işbirliği ile her yıl düzenlenen
Kurumsal Sürdürülebilirlik Sertifika Programı’nın
2013 dönemi başvuruları açıldı. Bu yıl altıncısı
düzenlenecek olan program, 2 Nisan - 30 Mayıs
tarihleri arasında Salı ve Perşembe günleri
Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşecek.
B
u girişim, REC’in 2004 yılından itibaren
Sürdürülebilir Kalkınma Akademisi altında
birçok Avrupa ülkesinde sunduğu eğitim
programlarındaki deneyimleri kullanılarak
şekillendirildi. Program kapsamındaki eğitimler
ekonomi, çevre ve sürdürülebilir kalkınma alanında
deneyimleri uluslararası ölçekte kabul gören
uzmanlar tarafından veriliyor.
Program, iş dünyasından orta ve üst düzey
yöneticilerin katılımına yönelik olarak tasarlandı.
Programa ayrıca iş dünyasının sürdürülebilir
kalkınma çalışmalarında çözüm ortakları/paydaşları
olan meslek örgütleri, sektör dernekleri ve ilgili
diğer kuruluşlar belirlenen kontenjan dâhilinde
katılabiliyorlar. İşletmelerin ekonomik, sosyal ve
çevresel konuları bütüncül bir şekilde iş süreçlerine
dahil etmeleri için destek sağlamayı hedefleyen
programa en fazla 24 kişi kabul ediliyor.
Eğitimler, iş dünyasının gereksinimleri esas
alınarak belirlendi. Program, üç modülden oluşuyor:
• Kurumsal Sürdürülebilirliğe Giriş
• Kurumsal Sürdürülebilirliğin Finansmanı ve
Uygulanması
Toplamda 40 ders saatinin yanı sıra program, tam
günlük çalıştaylar ve cafe dialog adı altında sohbet
toplantılarını da içeriyor. Dersler, hem Türk hem de
uluslararası uzmanlar tarafından veriliyor.
19
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Duyarlı nesiller
yetiştirilmesine katkı
sağlamak amacındayız
Bosch Ev Aletleri Pazarlama Müdürü Neylan
Süer ile çevre odaklı uygulamalarını ve Bosch
Çevre Çocuk Tiyatrosu’nun detaylarını konuştuk.
11 bin öğretmen ve 1 milyonu aşkın öğrenciye
ulaşarak, sürdürülebilir kalkınma ve çevre
eğitiminin geliştirilmesine katkıda bulunuyoruz.
Bosch’un kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarında
çevre konusu ön planda. Buna ilişkin stratejileriniz,
uygulamalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Çevre konusunda bilinçli bireyler yaratılmasına
katkıda bulunmak hedefiyle yine 2008 yılında
hayata geçirdiğimiz bir diğer önemli ve önümüzdeki
dönemde sürdüreceğimiz projemiz ise Bosch Çevre
Çocuk Tiyatrosu.
Bosch Ev Aletleri olarak, insana ve doğaya
karşı saygılı ürünler üretme anlayışımız bizim iş
süreçlerimizin temelini oluşturuyor. Bu anlayış,
Bosch’un DNA’sına işlemiş durumda ve 125 yıldır
dünyada, 100 yılı aşkın süredir de Türkiye’de bu
felsefe ile üretim
yapıyoruz.
"
2011 yılında 5 Haziran Dünya Çevre Günü ile
birlikte kurduğumuz yepyeni doğa dostu web
sitemiz Bosch Çevre
Kulübü ile çevre
bilincine sahip nesiller
yetiştirilmesine
katkı sağlamaya
devam ediyoruz.
Doğa dostu bu
platform, www.boschcevrekulubu.com
adresi üzerinden,
4 - 7 yaş grubu için
“Minikler”, 8 - 13 yaş
grubu için “Yıldızlar”
adlı iki farklı
kategori aracılığı ile
Türkiye’nin dört bir yanından farklı yaş gruplarından
binlerce çocuğu buluşturuyor.
İhtiyaç ve
beklentiler
doğrultusunda yeni
projeler oluşturmak
için çalışmalarımız
sürecek.
Doğa dostu
teknolojilerle, enerji
kaynaklarının
akıllı kullanımı ve
doğal kaynakların
korunmasına özen
göstererek hayatı
kolaylaştıran beyaz
eşyalar üretirken
diğer yandan
da, toplumda
sürdürülebilir bir
gelişim ve bilinç düzeyinin artırılıp, davranış
değişikliğinin istenilen düzeyde gerçekleştirilmesi
adına kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerine
büyük önem veriyoruz.
2002 yılından bu yana Türkiye Eğitim Gönüllüleri
Vakfı (TEGV) ile yürüttüğümüz Ateş Böceği Gezici
Öğrenim Birimi eğitim programımız kapsamında
10 yıldır, İstanbul, Adana, Gaziantep, İzmir, Aydın,
Manisa, Kahramanmaraş derken Türkiye çapında
70 bini aşkın çocuğa ulaşmış bulunuyoruz.
2008 yılından bu yana desteklediğimiz Yeşil Kutu
Çevre Eğitimi Projesi ile Türkiye çapında toplam
20
kapsamında 2008 ve 2010 yılları arasında ilk
sahnelediğimiz oyun Çevreci Nasreddin Hoca
Kukla Oyunu oldu. 2010 yılında ise Sadri Alışık
Kültür Merkezi işbirliğiyle La Fonten Orman
Mahkemesinde adında yepyeni bir oyun hazırladık.
2011 - 2012 eğitim ve öğretim yılı itibariyle bu
oyunumuzu ilk kez Türkiye Turnesi’ne çıkardık.
2008 itibariyle ilk sahnelediğimiz Çevreci Nasreddin
Hoca Kukla Oyunu ve 2010 yılından beri Sadri
Alışık Kültür Merkezi işbirliğiyle sahnelenen La
Fonten Orman Mahkemesinde adlı ikinci oyunumuz
ile toplamda 47 binin üzerinde çocuğumuza
ulaşarak, çevre koruma bilinci, doğa ve hayvan
sevgisi aşılamış olduk.
Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu, bu yıl, yeni sezona
Karadeniz Turnesi ile başladı. Oyunumuz ile Artvin,
Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Tokat, Samsun,
Sinop, Kastamonu ve Bartın olmak üzere toplam 10
Karadeniz ilini geziyoruz. Oyunu, Artvin dışındaki
dokuz ilde iki hafta sonu ve her gün ikişer temsil
şeklinde sahneliyoruz.
Yakın gelecek için planlanan projeleriniz var mı?
Var olan çalışmalarımızı, her zaman toplumun
ihtiyaçlarına göre yenilikçi ve dinamik bir şekilde
geliştirerek, yoğun ve etkin bir şekilde sürdürmeye
devam edeceğiz. Ayrıca başarılı bir şekilde
yürümekte olan çalışmalarımıza, yine ihtiyaç ve
beklentiler doğrultusunda yenilerini de ekleyeceğiz.
Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu’ndan söz eder misiniz?
Uygulamanın hedefi, alınan sonuçlar nelerdir?
Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu, sürdürülebilirlik
ekseninde odaklandığımız çevre ve eğitim
konularında duyarlı nesiller yetiştirilmesine
katkıda bulunmak hedefiyle 2008 yılında hayata
geçirdiğimiz bir proje.
Projemiz ile tiyatronun evrensel dilini kullanarak,
çevre konusunda bilinçli bireyler yaratılmasına
katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Tiyatromuz
21
Mak
ale
Finans sektörünün KSS notu iyi
Ali Ercan Özgür
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dernegi Genel Sekreteri
Finans sektörü Türkiye’de önemli bir yere sahip.
Bugün Türkiye’deki birçok banka, hem yurt
dışı bağlantıları hem de Türkiye’de geliştirdikleri
ürün, teknoloji ve yaygınlık ile Avrupa ve dünya
ölçeğinde öne çıkmakta. Bireysel olarak da
yurt dışında bulunulan dönemlerde aldığımız
bankacılık hizmetlerini gördüğümüzde Türkiye’de
hem kurumsal hem de bireysel bazda ciddi
hizmet kalitesi olduğu görülüyor.
D
iğer yandan sektör, karmaşık unsurları da
içinde barındırmakta. Bu nedenle, ciddi bir
tüketici bilinci gerekmekte. Özellikle faiz oranları,
ürün detayları gibi konular genelde çok az öne
çıkarılıyor ve tüketiciler mağdur edilebiliyor. 2001
yılında, bankacılık sektörünün Türkiye’de ciddi
darbe alması ve yoğun bir denetime tabi olması,
birçok bankanın o dönem kapanması, iflas etmesi
ciddi bir güven sorunu yarattı.
Ardı sıra alınan önlemlerin, belki de 2008’den beri
devam eden küresel kriz ortamında ülkenin en
önemli finansal gücü olan bankacılık sektörünün
ayakta durmasında etkisi yüksek oldu. Yüksek
oranda regülasyonlara tabi olan bankacılık sektörü,
özellikle etik ve sosyal sorumluluk uygulamalar
konusunda iyi bir performansa sahip.
Bu çerçevede Türkiye’de kendi iş alanında KSS
projeleri uygulayan ender sektörlerden birisi
olarak bankacılık sektörünün uygulamaları
yaratıcı olmakta. Bu kapsamda çocuk ve gençlere
finans bilinci aşılanması, kadınlara mikro kredi
uygulamaları ile çevre ve KSS raporları bankacılık
sektörünün başını çektiği önemli uygulamalar.
Bunların yanı sıra, gönüllülük programlarının
desteklenmesi, spor, kültür-sanat, eğitim alanında
da birçok proje yine bankaların sponsorluk ve
KSS uygulamaları aracılığı ile hayata geçiyor.
Ayrıca birçok sivil toplum kuruluşu için bağış
toplama kampanyalarına aracılık eden bankalar bu
kapsamda da gönüllü bir katkı sağlamakta.
Sektörel olarak bakıldığında da, en kapsamlı
24
projelerin telekomünikasyon sektörü ile birlikte
bankacılık sektöründe yer aldığı görülüyor.
Yanı sıra tüm bankaları içeren ortak projeler de
yürütülüyor. Ancak proje, toplumla ilişkiler ve
KSS bilinci konusunda önemli çalışmalar yapan
bankacılık sektöründe bununla birlikte KSS
çizgisinde dönem dönem sıkıntılar da yaşanıyor.
Son yaşanan sıkıntılardan birisi de, Rekabet
Kurumu tarafından Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun’un 4.maddesi kapsamında açılan
soruşturma oldu. Yabancı, yerli ve kamu kökenli
bankalara dahi bu kapsamda soruşturma açılmış
olması önemli bir göstergedir.
Bu noktada özellikle kurumsal sosyal sorumluluğun
temeli olan 4 ana unsuru hatırlamakta yarar
olduğunu düşünüyorum:
1.Ekonomik sorumluluk
2.Hukuki sorumluluk
3.Etik sorumluluk
4.Sosyal sorumluluk
Bir şirkette kurumsal sosyal sorumluluk koşullarının
tam olarak yerine gelebilmesi için bu dört
ayağın tam olarak yerinde olması gerekir. Bu
nedenle regülasyona yoğun tabi olan sektörlerde
özellikle rekabet gibi alanlarla, hukuki ve etik
sorumluluk büyük önem taşır. Bu konular elbette
uygulamalar, deneyim ve büyüyen ekonomi ile
hızlı alınan kararların bazen farklı algılanması
ve yorumlanmasına neden olmakta. Bankacılık
sektörü açısından da bu sürecin öğretici olacağını
tahmin ediyoruz. Milyarlarca Türk Lirası yatırım
ve mevduata ev sahipliği yapan bankacılık
sektörü büyüyen iş hacminde yeni ortaya çıkan
iş koşullarına uyum sağlayarak, kurumsal sosyal
sorumluluk konusunda önemli bir alanı temsil
etmeye devam edecektir.
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
•
Rüşvetle mücadele ve yolsuzluk gibi etik
konularda şirketlerin şeffaf ve hesap
verilebilir olmasını, kamuyu aydınlatma ilkesine
sadık kalmalarını sağlamaya yönelik gönüllü
düzenlemeler getirmektedir.
Sürdürülebilirlik adına, sektör oyuncuları bilinçli
davranıyor mu? Buna ilişkin değerlendirmeniz
nedir?
KSS uygulamaları, şirketlerin kalıcılığını arttıracak
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları
Birliği (TSPAKB) Başkanı Attila Köksal ile finans
sektöründe kurumsal sosyal sorumluluk (KSS)
üzerine bir söyleşi yaptık.
Finans sektörünün kurumsal sosyal sorumluluk
algısına/farkındalığına ilişkin görüşlerinizi paylaşır
mısınız?
Kurumsal sosyal sorumluluk veya sorumlu yönetim
birçok ülkede kurumsal yönetimle birbirlerini
tamamlamaktadır. Her şirketin topluma karşı
sorumlulukları olduğuna inanıyorum. Ancak, birçok
şirket sosyal sorumluluğu yardımseverlikle şirket
imajı arasında bir bağlantı olarak görmektedir.
Kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerinin, şirketin
faaliyetleri ile bir ilişkisi olması gereklidir. Aksi
takdirde şirket imajını parlatmanın ötesine geçmez.
Dünyada, etkin ve sorumlu yönetim anlayışına
sahip yönetim kurulları, iyi işleyen iç ve dış
denetim sistemleri, şeffaf finansal raporlaması
olan ve iyi yönetilen şirketler olduğu gibi, bu
şekilde yönetilmeyen çok sayıda şirket de var.
Bunlar küresel şirketler, hakim ortağın ağırlıkta
olduğu şirketler, aile şirketleri veya KOBİ’ler
olabilir. Yapıları ne olursa olsun faaliyetleri ve nasıl
yönetildikleri, ilişkide bulundukları bütün menfaat
sahiplerini ve toplumu etkilemektedir.
2000’li yıllarda neredeyse bütün dünyada meydana
gelen şirket skandallarından sonra, bu gelişmelerin,
özel sektörün tamamını ilgilendiren yapısal bir
bozukluk mu, yoksa sadece bir kaç şirketin kötü
yönetilmesinden kaynaklanan olaylar mı olduğu
konusunda ciddi endişeler oluştu. Skandallar
dünyada şirketlere olan güveni sarstı. Yıllar
boyunca oluşturulan şirket değerinin, etik olmayan
kötü yönetim nedeniyle, hisse senedi fiyatlarının
birkaç saat içinde düşmesiyle yok olabildiği
görüldü.
Şirketlerde güvenilirlik bu çerçevede büyük
önem kazanmış ve kurumsal yönetim ile beraber
kurumsal sosyal sorumluluk kavramı da ön
plana çıkmıştır. Bu açıdan kurumsal sorumluluk,
şirketlerin sadece iş faaliyetlerini değil, toplumla
olan ilişkilerini de kapsamaktadır.
Son yıllarda, dünyada birçok uluslararası
şirket veya özel sektör şirketi kurumsal sosyal
sorumluluk alanında rehber niteliğinde prensipler
yayınlamışlardır.
Bu prensipler;
• İstihdam ve işçi-işveren ilişkileri,
• Çevre,
• İnsan hakları, tüketicinin korunması gibi sosyal
konular,
26
Bütün dünyada sürdürülebilirlik en önemli
konulardan biri haline gelmiştir. Kurumsal
yatırımcılar, fon yöneticileri, şirketlerin ekonomik,
sosyal ve çevre riskleri konusunda nasıl önlemler
aldıklarını yakından takip etmektedirler. Bu
konulara gerçekten duyarlı olan şirketlerin yer
aldığı endeksler oluşturulmaktadır. Küresel
şirketler, bu riskler karşısında aldıkları önlemler ve
finansal durumlarına göre DowJones Sustainability
Index veya Ethibel Sustainability Index gibi
endekslerde yer almaktadırlar ve ona göre de
değer kazanmaktadırlar.
Sürdürülebilir kalkınma ve kurumsal sosyal
sorumluluk çerçevesindeki özel sektör girişimlerinin
yanı sıra son yıllarda ve dikkat çeken diğer bir
diğer gelişme de kurumsal yatırımcılar ve bankalar
tarafından sunulan sosyal sorumluluk yatırım
fonlarıdır. Söz konusu fonlar tütün, alkol, silah
üretimi yapmamak veya çevre ve toplum alanında
proaktif politikalar izlemek gibi belirli toplumsal
ve çevresel ölçütleri gözeten şirketlere yatırım
yapmaktadır.
Birlik olarak, kurguladığınız KSS projeleriniz oluyor
mu?
Basının, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin
gelişmiş, küçük yatırımcıların ve tüketicilerin bilinçli
olduğu gelişmiş toplumlarda, şirketlerin kurumsal
sorumlulukları konusunda daha duyarlı oldukları
tespit edilmiştir. Şirketlerin ilişki içinde oldukları bu
menfaat grupları, doğal olarak, şirketler üzerinde
baskı unsuru oluşturmaktadırlar. Bu durum ülkemiz
için de geçerlidir.
Bildiğiniz üzere, Birliğimiz kar amacı gütmeyen bir
meslek kuruluşudur. İstanbul Uluslararası Finans
Merkezi (İFM) projesi kapsamında da sektörümüz
için en önemli ihtiyacın iyi yetişmiş insan kaynağı
olduğundan hareketle, sosyal paydaşlarımızla
birlikte finansal eğitim konusuna yöneldik. Bu
çerçevede şu faaliyetleri yürütüyoruz:
•
Düzenlediğimiz mesleki gelişim, kişisel gelişim
ve lisanslama sınavına hazırlık eğitimlerinde
üniversite öğrencileri için ücretsiz 5 kişilik
kontenjan ayırmış durumdayız. 2012 yılından
itibaren 72 öğrenci ücretsiz olarak
düzenlediğimiz eğitimlere katılmıştır.
•
Son 3 yılda Sermaye Piyasası Kurulu, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası ve Birliğimiz, İstanbul
ve Ankara illeri hariç olmak üzere “Kurumlar
Sermaye Piyasasını Anlatıyor” seminerleri
kapsamında 60 üniversiteyi ziyaret etmiştir.
Seminerler sonrasında öğrenciler arasında
yapılan çekilişlerde, her üniversiteden 2 öğrenci
Birliğimizde düzenlenen lisanslama sınavlarına
hazırlık veya mesleki gelişim eğitimlerinden
birine katılma hakkı elde etmiştir.
•
Sermaye Piyasası Kurulu’nun organizasyonu
ile 2012 yılından itibaren “7 Bölge 7 Üniversite”
projesine başlanmıştır. Proje kapsamında,
seçilen üniversitelerde okul idaresi veya öğretim
üyeleri tarafından belirlenen 50 öğrenciye
yönelik 3 günlük sertifika programları
düzenlenmiştir. Programlarda SPK, İMKB,
VOB, İAB, TSPAKB ve Takasbank eğitmenleri
görev almıştır. Ayrıca, öğrenciler arasında
yapılan çekiliş sonrasında her üniversiteden
4 öğrenciye Birliğimizde düzenlenen lisanslama
sınavlarına hazırlık veya mesleki gelişim
eğitimlerinden birine katılma hakkı sağlanmıştır.
• Ayrıca, üniversite öğrencilerine yönelik yurtiçi
eğitim bursu projemizi yakın zamanda hayata
geçirmeyi hedefliyoruz.
Tam anlamıyla ‘Sosyal Sorumlu’ bir sektörden
bahsedebilmek adına, sektörün yarınına ilişkin
öngörülerinizi / görüşlerinizi aktarır mısınız?
Türkiye’de şirketlerin sermaye maliyetleri çok
yüksektir. Büyüme, politik ve ekonomik istikrar,
kurumsal yönetim ve kurumsal sorumluluk
uygulamalarının yerleşmesine katkıda bulunacaktır.
Aynı zamanda yabancı sermaye geldikçe aile
şirketlerinin mülkiyet yoğunluğu azalacaktır.
Demokratikleşmenin şirketlerde yönetim konusunda
devam edeceğini düşünüyorum. Bunu anlayan
şirketler büyümeye devam edecekler ve küresel
rekabet şansını elde edeceklerdir. Anlamayan
şirketler ise yerel kalacak ve bir süre sonra
ekonomik açıdan sürdürülebilirlikleri azalacaktır.
Uluslararası istatistiklere göre aile şirketlerinin
üçüncü kuşaktan sonra ayakta kalma şansı
%13’tür. Bu oran ülkemizde %5’ler civarındadır.
Bence sürdürülebilirliğin ne anlama geldiğini tek
başına bu sayılar anlatıyor. Kurumsal yönetim
ve kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları
ülkemizde yaygınlaştıkça, şirketlerimizde kalıcılığın
arttığını da görüyor olacağız.
27
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
TEB, finansal tasarruf hedefli iki proje yürütüyor
TEB Bireysel ve Özel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Mendi, bankanın kurumsal sosyal sorumluluk
projelerini, projelerin işleyiş ve hedeflerini anlattı.
T
ürk Ekonomi Bankası (TEB) olarak, Türkiye’nin
önümüzdeki döneme dair büyüme hedefinin
ancak tasarruf bilincine sahip olunduğu takdirde
yakalanabileceğine inandıklarını söyleyen Gökhan
Mendi, bu doğrultuda, ülke ekonomisinin temelini
oluşturan aile ekonomisi konusunda toplumu
bilinçlendirmeye ve finansal okuryazarlık düzeyini
yükseltmeye yönelik çalışmalara başladıklarını
ifade ederek çalışmalarla ilgili şunları aktardı:
TEB Aile Akademisi ile finansal
okuryazarlık artıyor
“S
amimi bankacılık yaklaşımı ve sosyal
sorumluluk anlayışımızla hayata geçirdiğimiz
projelerin ilki TEB Aile Akademisi oldu. TEB Aile
Akademisi ile uzun vadede halkımızın bankacılık
işlemlerine ilişkin bilgilerini arttırmayı, tasarruf
ve birikim bilincini yerleştirmeyi hedefliyoruz. Bu
amaçla düzenlediğimiz seminerlerde ailelere, bütçe
yönetimi ve birikimlerini hangi finansal araçlarla
değerlendirebilecekleri konusunda yol gösteriyoruz.
TEB Aile Akademisi projesi kapsamında kendi
bünyemizden bireysel satış çalışanlarımızı da
Boğaziçi Üniversitesi sertifikalı 6 aylık detaylı
bir eğitim programına dâhil ediyor, onları birer
Aile Danışmanı olarak yetiştiriyoruz. Bu program
sayesinde portföylerimiz, müşterilerimizin
ihtiyaçlarını doğru tespit edebilme ve doğru
ürünü doğru müşteriye sunabilme konusunda ileri
seviyede danışmanlık yetkinliği kazanıyor.
TEB Aile Akademisi’nde işlenen konuların
temelinde ev ekonomisi yatıyor. Kredi kartlarının
doğru kullanımı ve bilinçli borçlanma, gelir gider
dengesinin hesaplanması, bunun sonucunda
harcama ve tasarrufların daha doğru şekilde
planlanması için yapılması gerekenler, Aile
Akademisi kapsamında katılımcılara aktarılan
konular arasında yer alıyor. Bunlara ek olarak faiz
ve stopaj gibi finansal terimlerin doğru anlamlarını
da öğrenen katılımcılar, internet bankacılığı ve
mobil bankacılık gibi kanalların kullanımına, yasal
yükümlülük ve haklara ilişkin olarak da bilgi sahibi
oluyor.
28
TEB Aile Akademisi’nin ücretsiz eğitimlerine
müşterimiz olsun olmasın ailesinin ekonomisini
daha iyi yönetmek isteyen herkesi davet ediyoruz.
Tasarruf bilinci çocukluk
yıllarında oluşuyor
T
asarruf bilincinin arttırılmasına ve finansal
okuryazarlığın gelişimine yönelik girişimlerimiz
TEB Aile Akademisi ile sınırlı kalmadı. Toplumda
tasarruf bilincinin yerleşmesi için işe çocuklardan
başlanması gerektiği düşüncesiyle TEB Junior
uygulamasını hayata geçirdik.
Internet üzerinde www.tebjr.com adresinden
ulaşılabilen uygulamayla, eğlenceli eğitim modülleri
ve oyunlarla çocuklara ekonomi ile ilgili terimler
öğretilirken, para tanıma uygulaması ile de kağıt
paraları bilgisayarlarının kamerasına gösteren
çocuklara o paranın değerini ve onunla neler
alabileceğini anlatılıyor. Böylece, tasarrufun
yollarını gösteriyor ve birikim bilinci aşılıyor.”
Akbank Düşünce Kulübü gençleri İK
Zirvesi’nde sunum yaptı
Akbank’ın gençler ile birlikte değer yaratmak
ve Türkiye’nin yaratıcılık potansiyeline
katkı sağlamak amacıyla hayata geçirdiği
“Akbank Düşünce Kulübü”nün üyeleri, İnsan
Kaynakları Zirvesi’ne katıldılar. “Akbank
Düşünce Kulübü”nün üyeleri, 13-14 Şubat
tarihlerinde düzenlenen ve insan kaynakları
profesyonellerinin büyük ilgi gösterdiği İnsan
Kaynakları Zirvesi’nde sunumlarıyla dikkat
çektiler. Akbank’ın gençleri, zirvenin ana teması
olan “Enerjiyi Yaratanlar” başlığı altında, enerjinin
en büyük kaynağı olan gençleri, gençlerin
enerjisini izleyicilere birinci ağızdan aktardılar.
E
ski kuşakların algılarını, bu algılar
doğrultusunda yeni nesile yaklaşımlarını ve bu
davranışların Y kuşağına yansımasını çarpıcı bir
dil ve sunumla aktaran Akbank Düşünce Kulübü
üyesi gençler, zirvenin ilgi çeken oturumlarından
birine ev sahipliği yaptılar. Y kuşağını bugüne
kadar çoğunlukla belirli araştırma, anket ve kendi
deneyimlerinden tanımaya çalışan yöneticiler,
ilk defa Y kuşağını yine Y kuşağından dinlediler.
Kendileri de genç kuşağın temsilcisi olan altı
Akbank Düşünce Kulübü üyesi, sunumlarında
film ve ilginç örneklerle hayata ve iş dünyasına
bakışlarını aktardı.
Akbank Düşünce Kulübü üyeleri paylaşımlarında,
gençlerde yüksek bir enerji potansiyeli olduğunu,
kurumların bu enerjiyi hatalı kullanmaları
halinde tehdit unsuruna dönüşebileceğini, doğru
yaklaşımlarla ise kendilerine büyük bir fırsat
yaratabileceklerini vurguladılar.
Akbank Düşünce Kulübü
2008
yılında kurulan Akbank Düşünce
Kulübü, gençlerle birlikte Türkiye’nin
geleceği için yaratıcı fikir çalışmaları yapan,
sürekliliği olan aidiyet duygusu yüksek değer
yaratan bir kulüp. Her yıl belli sayıda öğrencinin
katılımıyla büyüyerek 111 üyeye ulaşan
Akbank Düşünce Kulübü, 5. yılında sürdürdüğü
etkinlikleriyle topluma faydalı çıktılar yaratıyor.
29
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
İş süreçlerimizde
çevrenin ve insan haklarının önceliği var
ING Bank Kurumsal İletişim Kıdemli Grup
Müdürü Buket Okumuş ile KSS’yi ve kuruluşu
konuştuk.
Sürdürülebilir ve sosyal sorumlu bir sektör adına
nasıl bir politika izleniyor? Kuruluşunuz ve
kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) ilişkisi üzerine
neler söylersiniz?
Finansal hizmetler sağlayan bir kurum olarak
toplumdaki rolümüzün sadece ekonomik boyutla
sınırlı olmadığının farkındayız. İş yapış biçimimizin,
sağladığımız finansman kaynağının toplumsal ve
doğal çevremizi doğrudan ya da dolaylı olarak
etkileyeceğinin bilincindeyiz.
Dolayısıyla çalışma kurallarımızı toplumla, etik
ilkelerle ve doğal çevreyle ilgili etkileşimini göz
önünde bulundurarak belirliyoruz. Örneğin,
kredilendirme süreçlerimizi bu eksende ele
alıyoruz. Çevresel ve sosyal risk politikalarımız,
ING’nin başlıca kredi risk yönetimi uygulamalarının
ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Başka
bir deyişle, işlemlerimiz öncesinde, olası
ekonomik, toplumsal ve çevresel yan etkileri
derinlemesine inceliyoruz. Ayrıca insan hakları
ve iklim değişiklikleri gibi konular ile ilgilenen
organizasyonlar, çalışanlarımız, müşterilerimiz
ve hissedarlarımız ile sürekli diyalog kurarak,
politikalarımızı geliştiriyor ve güncelliyoruz.
Gerek kendi bünyemizde gerekse ortaklık
kurduğumuz kurumlarla birlikte sürdürülebilir
kalkınmaya önem veriyoruz. 40’tan fazla ülkede
hizmet veren bir kurum olarak faaliyet gösterdiğimiz
toplumlara yatırım yapıyoruz. İş süreçlerimizde
çevresel duyarlılığa ve insan haklarına öncelik
vererek hareket ediyoruz.
2003 Haziran’ında Uluslararası Finans Kurumu’nun
(IFC) çevre ve sosyal sorumluluk standartları
esas alınarak 10 milyon dolar ve üzeri bütün
30
projelerin finansmanında uygulanması kabul
edilen Ekvator prensiplerini gönüllü olarak kabul
eden 10 uluslararası bankadan biri olarak, proje
finansmanında, sosyal sorumluluk ve çevre
riskinin yönetilmesi konularında bu standartlar
çerçevesinde hareket ediyoruz. ‘ING Chances
for Children’ programı kapsamında çocukların
eğitime erişimini sağladığımız, UNICEF ile küresel
işbirliğimizin 6. yılını doldurduk. Küresel sorumluluk
standartlarına uyumu FTSE4Good ve Dow Jones
Sustainability Index gibi kurumlarca da tescillenen
Grubumuz 2006 yılında Küresel İlkeler Sözleşmesi
Global Compact’a da imza attı.
Kendi grubumuz içindeki çevreye olan etkimizi
azaltmak için ise en verimli biçimde kontrol
edeceğimiz alanları; enerji tüketimi, iş seyahatleri
ve kağıt tüketimi olarak belirledik.
Güncel KSS uygulamalarınız / projeleriniz hakkında
bilgi verir misiniz?
ING Bank olarak şu anda en fazla üzerinde
durduğumuz konu tasarruf. Tasarruf konusu
Türkiye için kritik öneme sahip. Banka olarak ana
stratejimiz ülkemizin ekonomik büyümesine paralel
bankacılık yapmak ve bu paralelde Türkiye’nin
lider tasarruf bankası olmak. Böyle iddialı bir hedef
için öncelikle Türk halkının tasarruf eğilimlerini
anlamamız gerektiğini düşündük. Türkiye’de bir ilki
gerçekleştirerek Eylül 2011 tarihinde “Türkiye’nin
Tasarruf Eğilimleri Araştırması”nı hayata geçirdik.
Bu alandaki veri açığının kapatılmasına yönelik
geliştirilen Türkiye’nin ilk bağımsız araştırması ile
Türkiye’nin tasarruf haritasını çıkartıyoruz.
Modeli itibarıyla yine Türkiye’de bir ilk olacak
tasarruf odaklı finansal okur yazarlık üzerine sosyal
sorumluluk projemizi de ikinci çeyreğin sonlarına
doğru hayata geçireceğiz.
Bu araştırma ile 18 yaş üstü kentsel nüfusun ne
kadarının tasarruf ettiğini, etmeyenlerin nedenlerini,
tasarruf sahiplerinin kullandıkları araçları,
hangi güdülerle tasarruf yaptıklarını, tasarruf
alışkanlığının yaş, eğitim, sosyo ekonomik durum
ve cinsiyete göre nasıl şekillendiğini takip ediliyor.
Araştırma, Türkiye’de tasarruf açığının giderilmesi
sürecinde istatistikî veriler üzerinden konunun daha
sağlıklı gündeme getirilmesine, ilgili herkesin bu
konuda daha fazla bilgi sahibi olmasına ciddi bir
olanak sağlıyor.
ING Grubu’nun “Global Challenge” (Küresel
Yarış) adı altında tüm ülkelerde gerçekleştirdiği
küresel fon toplama çalışmaları kapsamında ING
Bank Türkiye olarak biz de “Küçüklere Büyük
Destek” projemizi 2009 yılından beri yürütüyoruz.
Bu program kapsamında 2012 yılında da bir dizi
etkinliğe imza attık. ING Bank çalışanlarından
oluşan gönüllü eğitmenler ilköğretimde okuyan
yaklaşık 1000 öğrenciye tasarrufu öğretirken,
banka üst düzey yöneticilerinin katılımıyla
gerçekleştirilen kermeste, UNICEF’in Türkiye’de
yürüttüğü “Erken Çocukluk Gelişimi - Okul Öncesi
Eğitimini Geliştirme” projesine katkı sağlandı.
Gerçekleştirdiğimiz tüm toplumsal yatırımlarımızda
sadece finansman sağlayan taraf olmak bize çok
ters bir duruş. Bizim ana politikamız projelerimizi
mümkün olduğunca sıfırdan bize özgü yaratmak,
uluslararası bilgi birikimimizden faydalanmak
ve vitrin işler yerine gerçekten sonuç yaratacak
projelerde olmak.
Önümüzdeki dönemlerde KSS ekseninde nasıl
ilerlemeyi planlıyorsunuz?
Tasarruf konusundaki odağımız şüphesiz
devam edecek. “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri
Araştırması”nı geçen yıl olduğu gibi 2013 yılında
da sürdüreceğiz ve üçer aylık dönemler itibarıyla
düzenli olarak www.tasarrufegilimleri.com
adresli web sitemizin yanı sıra basın bildirilerimiz
aracılığıyla da kamuoyu ile paylaşmaya devam
edeceğiz. Bunun yanı sıra tasarruf odaklı finansal
okuryazarlığın gelişmesine katkı sağlayacak
gelecek nesillerin tasarruf kavramı ile en etkin
şekilde tanışmasını sağlayacak bir model
yaratıyoruz. ING Grubu’nun yürüttüğü bazı değerli
projeler üzerinde de çalışıyoruz, bu projelerin lokal
uygulamaları konusunda planlamalar yapıyoruz.
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Söy
HSBC Gönüllüleri çalışıyor
HSBC, faaliyet gösterdiği ülkelerde uyguladığı sosyal sorumluluk projelerini Türkiye’de de sürdürüyor.
HSBC Türkiye çalışanlarından oluşan HSBC Gönüllüleri’nin katkılarıyla yürütülen “Tomurcuk Eller”,
“Kardeş Okullar” ve “Akıllı Para Yönetimi” projelerden bazıları.
Kardeş Okullar projesi devam
ediyor
H
SBC Türkiye çalışanlarının iş dışı sosyal
birlikteliklerini sağlamak ve sosyal sorumluluk
projelerini desteklemek amacıyla kurduğu HSBC
Gönüllüleri, ilköğretim öğrencilerinin eğitimine ve
geleceğine katkıda bulunmayı amaçlıyor. HSBC
Gönüllüleri’nin 2007 yılında hayata geçirdiği
“Kardeş Okullar” projesi ile hedeflenen; Türkiye
çapında HSBC Şubeleri’nin de desteği ile ihtiyaç
sahibi çeşitli okullara yardım sağlamak.
Bugüne kadar 64 ilde, toplam 213 farklı ilkokula
destek verilen proje çerçevesinde HSBC şubeleri
aracılığıyla birçok okula da kıyafet, kırtasiye
malzemeleri, okul bakım ve onarım projeleri,
kütüphane kurulumu ve kitap yardımı, oyun
alanlarının sağlanması, teknik ekipman desteği,
bilgisayar sınıfları veya ana sınıfı açılması gibi
destekler sağlandı. HSBC Gönüllüleri 2012 yılı
içerisinde kırtasiye seti kampanyası ile 19 okulda
toplam 6953 öğrenciye ve teknolojik ekipman
kampanyası ile 44 okulda yaklaşık 14 bin öğrenciye
ulaştı. Aralık ayında ise 38 kardeş okula 1771 adet
sandalye bağışlandı.
HSBC Gönüllüleri, 2013 yılına da hızlı bir
başlangıç yaptı. HSBC Akdeniz Bölge Yöneticisi
ve Milas Şube Müdürü’nün katkılarıyla Bozalan
Köyü İlköğretim Okulu yenilendi. Bakım-onarım
çalışmalarının ardından, banka bünyesinde
yürütülen “Oyuncak Toplama Kampanyası”
kapsamında toplanan oyuncaklardan da çocuklara
hediye edildi.
Akıllı Para Yönetimi programı
H
SBC tarafından 40’a yakın ülkede finanse
edilen, HSBC Gönüllüleri ve Genç Başarı
Vakfı ile yürütülen “Akıllı Para Yönetimi” programı
32
ilköğretim öğrencilerine bilinçli tüketici olmayı ve
paranın toplumdaki rolünü öğretmeyi amaçlıyor.
Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü desteği ile Şişli
ve civarındaki okullarda uygulanan 6 bölüm ve 6
haftadan oluşan bu program ilk olarak 2011 yılında
başlamıştı ve ilk senesinde programa 35 gönüllü
katılarak 234 öğrenciyi mezun etmişti. Bu sene
de devam eden program, 2012-2013 öğretim yılı
ilk döneminde 38 gönüllü ile 279 öğrenciye ulaştı.
Proje kapsamında, ders yılının ikinci döneminde
programa HSBC’den 100 gönüllü katılması ve
iki dönem sonucunda yaklaşık 900 öğrenciye
ulaşılması hedefleniyor.
KSS
leşil
e
ri
Uluslararası Özel Sektör ve
Kalkınma Merkezi, İcra Kurulu’nun
açılış toplantısına ev sahipliği yaptı
İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi’ndeki toplantı, üst düzey UNDP yetkilileri
ve UNDP çalışanlarının yanı sıra Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı (TİKA) ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden (TOBB) temsilcilerini bir araya
getirdi.
Tomurcuk Eller çevre bilinci
aşılıyor
H
SBC Gönüllüleri’nin, Ankara Bölge Yönetimi’nin
desteğiyle Ankara Sevgi Evleri’nde yaşayan
çocuklarda erken yaşta çevre bilincinin oluşmasına
destek olmak amacıyla başlattığı, “Tomurcuk Eller
Korunmaya Muhtaç Çocuklar” projesi etkinlikleri
devam ediyor. İlk üç etkinlikte HSBC Gönüllüleri
toplam 460 çocuğa ulaşarak çevre temalı resim
yarışmaları, ağaç dikimi, çevre bilinci sohbetleri
gerçekleştirmişti. Tomurcuk Eller Projesi’nin
dördüncü etkinliğinde ise çocuklar HSBC Ankara
Ticari Bölge Yönetimi ofisinde ağırlandılar ve bütün
bir günü burada geçirerek iş hayatını ve çalışma
ortamını gözlemleme fırsatı buldular.
Yılbaşı kartı yerine anlamlı bağış
H
SBC Türkiye gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk
çalışmaları kapsamında bu yıl ilk kez
yılbaşında tebrik kartı göndermek yerine, yardım
derneklerine bağış yapılması uygulaması başlattı.
HSBC Türkiye bu yıl ZİÇEV’e (Zihinsel Yetersiz
Çocukları Koruma ve Yetiştirme Vakfı) 150.000 TL
tutarında bağış yaparak, zihinsel engelli pek çok
çocuğa özel eğitim alma imkânı sağlamış oldu.
33
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Starbucks Türkiye 10 yıldır eğitim
odaklı projeler üretiyor
Bu yıl 10. yılını kutlayan Starbucks Türkiye,
en az kahveye ve insana duyduğu tutku
kadar, içinde yaşadığı topluma karşı da büyük
sorumluluk duyuyor. Starbucks Türkiye, bu
amaçla geliştirdiği sosyal sorumluluk projeleriyle
topluma, sosyal, çevresel ve ekonomik fayda
sağlamayı amaçlıyor.
S
tarbucks Türkiye’de faaliyet göstermeye
başladığı 2003 yılından bu yana sosyal
sorumluluk çalışmalarında eğitim alanına
odaklanmış durumda. 2003 yılından beri devam
eden “Kardeş Okullar” projesi kapsamında, her
açılan mağaza için İl Mili Eğitim Müdürlerinin
yönlendirmesi ile bir Kardeş Okul belirleniyor.
Starbucks misafirleri ve mağaza çalışanlarının
da gönüllü katılımıyla, Kardeş Okul öğrencilerinin
sosyal gelişimini destekleyen farklı etkinlikler
gerçekleştiriliyor.
Bu etkinliklerden bir tanesi, çocukların
resim yoluyla kendilerini ifade etmelerini ve
yeteneklerini ortaya koymayı amaçlayan, her
yıl tekrarlanan resim yarışması. 2012 yılında
sekizincisi düzenlenen Kardeş Okullar arası
Resim Yarışmasının sonucunda ilk üç resmin
sahibi öğrenciler farklı hediyeler kazanırken, jüri
tarafından öne çıkan 50 resim de belirlenerek,
bu resimler bir kitap haline getirildi ve Kardeş
Okullara dağıtıldı. Diğer yandan, işitme engelli
öğrencilerin eğitim gördüğü Kardeş Okullarda ise,
yılbaşı döneminde ebru sanatı, illüzyon gösterileri,
ahşap boyama gibi farklı etkinlikler de her sene
gerçekleştiriliyor.
Starbucks Türkiye ve Tohum
Otizm Vakfı işbirliği
S
tarbucks Türkiye, Kardeş Okullar projesi
kapsamında 2009 yılından bugüne Tohum
Otizm Vakfı ile de işbirliği içerisinde. Otizmde
erken tanı ve tedavinin büyük önem taşıması, konu
hakkında bilincin artırılmasının ne kadar önemli
olduğunu gözler önüne seriyor.
Starbucks Türkiye, hem Tohum Otizm Vakfı
aracılığıyla ulaştığı, hem de Kardeş Okullarda
bulunan otizmli öğrencilerin eğitim standartlarını
yükseltmeye ve hayata kazandırılmalarına destek
olmaya yönelik çalışmalar gerçekleştiriyor.
Starbucks Türkiye’nin Tohum Otizm Vakfı ile
yürüttüğü proje 4. yılına girerken, bugüne dek
farklı Kardeş Okullarda otizmli öğrencilere müzik
odası ve etkinlik alanları kazandırıldı. Ayrıca,
2009 yılında Starbucks Türkiye Facebook sayfası
üzerinden düzenlenen Tasarım Yarışması ile
vakfın bilinçlendirme çalışmalarına destek
verildi ve katılımcıların oylarıyla seçilen tasarım,
bardak koruyucularının üzerine uygulanarak,
tüm Starbucks mağazalarında sıcak içeceklerin
servisinde kullanıldı.
Starbucks Türkiye, Tohum Otizm Vakfı ile işbirliğinin
başladığı 2009 yılından bu yana, sadece yılbaşı
döneminde satışa sunulan özel Christmas Blend
çekirdek kahvelerin satışından elde edilen gelirin
bir bölümünü Tohum Otizm Vakfı’na aktarıyor. Bu
fon, otizm konusunda farkındalığın artırılması ve
hem ailelerin hem de eğitimci ve doktorların konu
hakkında detaylı bilgilendirilmesini sağlayacak
eğitim materyallerinin hazırlanmasında kullanılıyor.
2012’de ise geçtiğimiz yıllardan farklı bir uygulama
gerçekleştirildi ve Starbucks misafirleri, sevdiklerine
yılbaşı hediyesi olarak aldıkları Starbucks
Card’larla otizmli öğrencilere destek oldular.
Starbucks Türkiye ve Tohum Otizm Vakfı’nın bir
diğer ortak yanı da her iki kurumun da 2013 Nisan
ayında 10. yılını kutluyor olması. Bu önemli yılda
gerçekleştirilecek, otizm konusuna dikkat çekecek
özel bir proje için de çalışmalar devam ediyor.
35
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
STK
Mapfre Genel Sigorta çalışanlarından
fotoğraf sergisi
Mapfre Genel Sigorta çalışanlarının
“Fotoğraflarımız Hayat Bulsun” temalı fotoğraf
sergisinin açılışı fotoğraf severleri bir araya
getirdi.
Ş
irket çalışanlarının yoğun iş tempolarına
bir renk katarak, kendilerine ve hobilerine
zaman ayırabilmeleri amacıyla kurulan MASK
Sosyal Kulübü, 2010 yılından bu yana 100’e yakın
üyesiyle, tamamen çalışanlar tarafından yönetilerek
faaliyetlerini sürdürüyor.
MASK çatısı altında kurulan kulüpler arasında en
yoğun ilgiyi gören kulüplerden biri olan Fotoğraf
Kulübü, geçtiğimiz yıl boyunca düzenlediği
fotoğrafçılık eğitimleri, geziler ve etkinliklerin bir
ifadesi olarak, ilk sergilerini 5 Şubat Salı günü,
şirket genel müdürlük binasında açtı. Çalışanlar
tarafından çekilen 35 fotoğrafın yer aldığı sergi,
beğeni topladı.
Açılışta konuşan Mapfre Genel Sigorta ve
Mapfre Genel Yaşam Genel Müdürü Serdar
Gül, “Çalışanlarımızın kültürel ve sanatsal
alanlarda faaliyetlerine desteğimizi sürdüreceğiz.
Çalışanlarımıza verdiğimiz önemin ve değerin bir
göstergesi olan “Fotoğraflarımız Hayat Bulsun”
sergisini fotoğraf severlerle buluşturmaktan
mutluyuz” dedi ve fotoğraf eğitimlerine ilişkin
sertifikaları da dağıtarak fotoğraf kulübü üyelerini
başarılarından dolayı tebrik etti.
Gönülden Ödüller 2012 sahiplerini buldu
Türkiye’deki gönüllük projelerini teşvik etmek
için Özel Sektör Gönüllüler Derneği (ÖSGD)
tarafından verilen ve çok sayıda katılımın
gerçekleştiği Gönülden Ödüller sahiplerini buldu.
E
n Başarılı Gönüllülük Programı kategorisinde
Viko Elektrik “Aydınlık Toplum Gönüllüleri”,
En Başarılı Gönüllülük Projesi kategorisinde Fiba
Grubu “Fiba Grubu Gönüllüleri: Kırsalda Umut Var”,
En Yaratıcı Gönüllülük Projesi kategorisinde ise
Mansiyon Ödülü Ford Otomotiv “Arka Pencere”
projeleriyle ödül aldı.
Gönülden Ödüller, özel sektördeki gönüllülük
çalışmalarını destekleyerek yaygınlaşmasını
sağlamak ve toplumda fark yaratan iyi örnekleri
ödüllendirmek adına Özel Sektör Gönüllüler
Derneği tarafından 2007 yılından bu yana veriliyor.
Gönüllülük çalışmaları artıyor
ÖSGD
Yönetim Kurulu Başkanı Dr.
Erhan Baş, Gönülden Ödüller’in,
gönüllülük kavramının organize ve etkin şekilde
yürütülmesi açısından iyi örneklerin çıkmasına katkı
sağladığını belirterek şunları söyledi:
“Özel sektör-Sivil Toplum Kuruluşları-toplum
arasında köprü oluşturan, kurumsal gönüllülük
programlarıyla bu ilişkiyi sürdürülebilir kılan Özel
Sektör Gönüllüleri Derneği 10. yılını kutluyor. Bu
10 yıl boyunca gönüllülüğün şirketlerin kurum
kültürü haline gelmesinde derneğimizin çok
önemli katkıları oldu, ÖSGD üyesi şirketlerimizle
36
birlikte birbirinden değerli projeler gerçekleştirdik.
10 yılda toplamda 160.000’den fazla çalışanı
olan 67 üye şirketimizdeki 6.000’den fazla aktif
gönüllümüzle hayatı daha anlamlı kılmak üzere
değer yaratan projeler hayata geçirdik. Toplumda
fark yaratan bu özel projeleri ödüllendirmek
ve özel sektördeki gönüllülük çalışmalarının
yaygınlaşmasını sağlamak üzere 2007 yılından
bu yana düzenlediğimiz Gönülden Ödüller’in
bu yıl altıncısını gerçekleştiriyor olmaktan gurur
duyuyoruz. Gönülden Ödüller platformumuzu çok
önemsiyorum. Çünkü bu platform; iş süreçlerine
entegre kurumsal gönüllülük programlarının,
yaratıcı projelerin ve gönüllülerimizin yani gizli
kahramanlarımızın ortaya çıkmasını sağlıyor, hem
iş dünyasına hem de gönüllü adaylarına ilham
veriyor.”
Çalışanların şirketlerine bağlanabileceği ilham
veren bir amaca ihtiyaçları olduğunu vurgulayan
Baş, “Bugünün dünyasında artık her şey değişiyor.
İşin tanımı değişiyor. Yeni iş modelleri içinde
sürdürülebilirlik, üzerine yoğunlaşılan ana konuların
başında geliyor. Sorumluluk bilinci yüksek yeni
bir nesil var karşımızda. Dünyayı kavrayan, ilgi
alanlarını çeşitlendirerek vizyonunu genişleten,
yaratıcı liderler yetişiyor. İşte bu noktada
kurumsal gönüllülük programları devreye giriyor;
yetenekli potansiyel çalışanları firmalara çeken
ve çalışanların şirketlerine bağlılıklarını artıran bir
çekim merkezi haline geliyor. Kurumsal gönüllülük
programlarının; ülkemizin toplumsal gelişimi
ve kalkınması için en büyük destek olacağına
inanıyorum’’ dedi.
37
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
KSS anlayışımız,
“Paylaşılan Değer Yaratmak”
üzerine kurulu
Nestlé Türkiye Pazarlama ve Kurumsal İletişim
Direktörü Yüce Kaner Atalay ile şirketin KSS
vizyonu ve güncel projeleri üzerine söyleştik.
noktada üç alana odaklanıyoruz; kırsal gelişim,
su ve beslenme. Nestlé olarak tüm dünyada ve
ülkemizde bu alanlarda uzun soluklu ve kapsamlı
çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Uluslararası bir markanın Türkiye kolu olarak, KSS
projelerinde nasıl hareket ediyorsunuz? Uygulamalar,
Türkiye konjonktürüne özel mi kurgulanıyor? Yoksa
merkezden oluşturulan projelerin tüm ülkelerde
tatbiki şeklinde mi ilerliyor?
Nestlé ve kurumsal sosyal sorumluluk deyince neler
söylersiniz?
Nestlé’nin kurumsal sosyal sorumluluk konusuna
yaklaşımı, “Paylaşılan Değer Yaratmak” anlayışı
üzerine inşa edilmiştir. Bu anlayışı aynı zamanda
iş stratejimizin de temel prensibi ve bir şirket olarak
toplam başarımızın esası olarak görüyoruz. Bu
yaklaşımla, bir şirketin uzun vadeli ticari başarı elde
edebilmek için hem paydaşları hem de toplum için
eş zamanlı olarak değer yaratmasının gerekliliğini
ifade etmeye çalışıyoruz.
Bugün küresel sorunlara baktığımızda, bir şirket
olarak yapmamız gerekenin, iyi bir kurumsal
vatandaş olmanın ya da kurumsal sosyal
sorumluluk yaklaşımının ötesine geçmek olduğunu
görüyoruz.
“Paylaşılan Değer Yaratmak” kapsamında
yaptığımız çalışmalar, yaptığımız işle entegre
olmalı, hem toplum hem de işimizin sürdürülebilirliği
açısından hissedarlarımız için değer yaratmalı.
Nestlé olarak bu bakış açısı ile değer zincirimizi
analiz ettik ve hem paydaşlarımız hem işimiz
hem de toplum için yaratabileceğimiz değerleri
optimize edebileceğimiz alanları belirledik. Bu
38
Nestlé’nin kuruluşu 146 yıl öncesine dayanıyor.
Şirketin kurucusu Henri Nestlé, 1867 yılında bebek
ölümlerinin çok sık yaşandığı bir dönemde anne
sütü alamadığı için hayatını kaybetmek üzere olan
bir bebeğin hayatını geliştirdiği hazır bebek maması
ile kurtarıyor. Şirketin temelleri böyle atılıyor.
Toplumun ihtiyaçlarını ve insan sağlığını önde
tutmak ve bunu iş stratejisinin bir parçası yapmak
yani “Paylaşılan Değer Yaratmak” yaklaşımı o
tarihten bu güne şirketin iş stratejisinin temelini
oluşturuyor.
Nestlé’nin en üst düzey yönetimi tarafından
benimsenen bu yaklaşım doğrultusunda şirketin
faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde beslenme,
kırsal kalkınma ve su alanlarında üniversite
ve hükümetlerle işbirliği yaparak projeler
gerçekleştiriliyor. Global stratejinin bir parçası olan
bu projeler Nestlé’nin faaliyet gösterdiği ülkerde
yerel ihtiyaçlara yönelik olarak geliştiriliyor.
Örneğin, dünyada kırsal gelişim alanında
yürüttüğümüz en kapsamlı projelerimiz arasında
NESCAFE ve Kakao Planları yer alıyor. Kahve
ve kakaonun sürdürülebilirliğini artırmak amacı
ile çiftçilere verilen kapsamlı eğitimlerin yanı sıra
özellikle Batı Afrika’daki çiftçilere milyonlarca adet
yüksek verimli tohumların dağıtıldığı bu planlar
kapsamında, hammaddelerin tedarikini güvence
altına alarak hem tedarikçilerimiz olan kırsal
toplulukların kazançlarının devamlılığını ve refah
düzeylerinin yükselmesini teminat altına alıyoruz
hem de hissedarlarımız için değer yaratıyoruz.
Süregelen “Beslenebilirim” projesinden söz eder
misiniz? Projenin hedefi ne idi? Bugüne kadar alınan
sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de ise benzer bir proje olarak “Fıstığımız
Bol Olsun” öne çıkan projelerimiz arasında yer
alıyor. Burada da 2011 yılında DAMAK markamızla
birlikte TEMA Vakfı ile işbirliği yaparak Gaziantep,
Şanlıurfa ve Adıyaman illerimizde antepfıstığı
üretiminde kalite ve verimliliği artırmaya yönelik bir
kırsal kalkınma projesi hayata geçirdik.
Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı ile yürütüğümüz
“Beslenebilirim” projesi, Nestlé’nin faaliyet
gösterdiği tüm ülkelerde uygulanan ve çocukların
beslenmenin ve fiziksel aktivitenin sağlıklı bir
yaşam için gerekli olduğunu anlamalarını sağlama
amacı güden “Nestlé Küresel Sağlıklı Çocuklar
(Healthy Kids)” programının bir parçası. “Healthy
Uyg
gelen akademisyenlerinin bilimsel içerik desteği ile
hazırlandı.
Kids” programı, dünya genelinde 70 farklı ülkede
yürütülüyor. Üniversite, sivil toplum kuruluşları
ve kamu kurumlarıyla iş birliği içinde yürütülen
programlarla tüm dünyada 10 milyondan fazla
çocuğa ulaşılıyor. Ancak Türkiye’deki programın
içeriği Türkiye’nin beslenme ihtiyaçları ve
eksiklikleri gözetilerek hazırlandı, Milli Eğitim
Bakanlığı’nın müfredatına uygun olarak
biçimlendirildi.
Beslenme yetersizliği sorunu
Türkiye'de de yaygın
P
rojeyi ilk olarak 2004-2007 yılları arasında
TEGV işbirliğinde, TEGV’in 17 ildeki eğitim
parkında uygulayarak hayata geçirdik. 20 bin çocuk
Nestlé ile sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandı.
Nestlé olarak bu projeyi tüm Türkiye genelinde
yaygınlaştırmak, projenin etkisini artırmak ve daha
fazla çocuğa ulaştırmak amacıyla, çocuklarımızın
ilk eğitimlerini aldıkları temel eğitim kurumlarına
ulaşmaya karar verdik. Millî Eğitim Bakanlığı ile
işbirliğimiz bu noktada başladı.
“Beslenebilirim” programı hem içerik hem de
uygulama yöntemi olarak ilkokullarda uygulanan
temel eğitime uyumlu hale getirildi. Programın
uygulanacağı iller belirlenirken TC Sağlık Bakanlığı
Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün
Türkiye’de Okul Çağı Çocuklarında (6-10 Yaş
Grubu) Büyümenin İzlenmesi (TOÇBİ) Projesi
Araştırma Raporu temel olarak alındı. Araştırmaya
göre, Türkiye genelinde söz konusu yaş grubunda
sağlıklı ve dengeli beslenme oranları yeterli
seviyede değil. Obezite ve beslenme yetersizliği
dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygınlaşıyor.
Tüm bu bulgulardan hareketle başlattığımız
“Beslenebilirim” projesi, TC Millî Eğitim Bakanlığı
Temel Eğitim Genel Müdürlüğü (TEGM) iş
birliğinde ilköğretim öğrencilerine yönelik olarak
uygulanıyor. Proje, Hacettepe Üniversitesi’nden,
Türkiye’nin sağlık ve beslenme konularında önde
40
Projenin amacı, hatalı beslenme alışkanlıkları ile
yakından ilişkili olan hastalıklardan korunmalarını
sağlamak için ilkokul 3’üncü sınıf öğrencilerine,
doğru beslenme konusunda farkındalıklarını
geliştirici eğitimler vererek sağlıklı ve dengeli
beslenme bilinci kazandırmak. Burada hedefimiz,
sadece öğrencilerin gelişimini sağlamak değil,
öğretmenlerin öğrencileri ve velileri, öğrencilerin de
ebeveynlerini sağlıklı ve dengeli beslenmeye teşvik
ederek iletişim yönü güçlü ve çok etkileşimli bir
model yaratmak.
Projenin 2012-2013 eğitim öğretim yılı uygulamaları
hala devam etmekle birlikte, eğitim toplantısının
katılımcılarca değerlendirilmesi ve yapılan genel
etki araştırmasının sonuçları projenin sağlıklı ve
dengeli beslenme bilincinin oluşturulmasında çok
olumlu çıktılar ortaya koyabileceğini gösteriyor.
Örneğin, öğretmenlerle gerçekleştirilen Eğitim
Toplantısı’nın ardından yapılan genel etki
araştırmasında eğitim sonrası genel iyileşme
oranı yüzde 20'lere varıyor. Tabii bu oranın
öğrencilerde çok daha yüksek seviyeye ulaşacağını
düşünüyoruz.
“Beslenebilirim” en büyük etkisini ise öğrencilerin
de velilerini etkilemeleri ve sağlıklı beslenme
konusunda bilinçlendirmeleri noktasında
göreceğimizi düşünüyoruz. Proje kapsamında
yapılan tüm uygulamaların sonuçları ise 2013
Mayıs ayında hazırlanacak Etki Değerlendirme
Sonuç Raporu’nda sunulacak. Bu verilerin yanında
öğrencilerimizden, öğretmenlerden ve velilerde
de çok olumlu geri dönüş alıyoruz. Bunlar da bize
doğru yolda olduğumuzu hissettiriyor.
Şirket gündeminde yeni bir uygulama / proje var
mıdır? Bilgisini alabilir miyiz?
Beslenebilirim projesi dışında TEMA Vakfı ile
birlikte yürüttüğümüz “Fıstığımız Bol Olsun”
projesi devam ediyor. Bu, uzun soluklu ve
kapsamlı bir proje. Projenin uygulama alanı
olarak, antepfıstığının en uygun yetişme havzası
özelliklerine sahip olan Orta Fırat Havzası’nda
yer alan Gaziantep’te Yavuzeli ve Araban ilçeleri;
Şanlıurfa’da Birecik ilçesi; Adıyaman’da ise Besni
ilçesinin bulunduğu bölge belirlendi. Proje ile
fıstık üretimini 3 katına çıkararak 100 bin insanın
ekonomik ve sosyal refahına katkı sağlıyoruz.
KSS
ulam
alar
ı
Sürdürülebilir Üretim Öğrenme Topluluğu
ilk toplantısını yaptı
Sürdürülebilirlik konusunda müşterilerinden biri olan Nike’ın, kendi üretim ortakları arasında
bilgi ve tecrübelerini paylaşmaları amacıyla başlattığı “Sürdürülebilir Üretim Öğrenme Topluluğu”
toplantılarından ilkineYeşim Tekstil ev sahipliği yaptı.
N
ike’ın üretim yaptırdığı 7 firmadan toplam 30
kişinin katıldığı toplantıda sürdürülebilirlik
konusu masaya yatırıldı. Her üretici ortağın
sürdürülebilirlik konusunda yaptığı çalışmalardan
en iyi uygulamalarını paylaştığı toplantı gün boyu
sürdü.
Maydaer tarafından makina koruyucuları ve
Yalın Ofis’in öncülüğünü yaptığı toplantının
ilk bölümünde Yeşim Tekstil İnsan Kaynakları
Yöneticisi Özlem Şenkoyuncu tarafından “Dilek
ve Şikayet” sisteminin revize edilmesi ve “Stres
yönetimi” konuları kapsamında yapılan “Sizi
Dinliyoruz” projesi anlatıldı.
plaketleri takdim edildi.
Toplantının ikinci bölümünde ise Sosyal Uygunluk
ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yöneticisi Aydın
ergonomi konusundaki çalışmalar katılımcılarla
paylaşıldı. Tüm firmaların yaptığı sunumların
ardından Yeşim Tekstil içinde bir saha gezisi
yapıp uygulamaları yerinde inceleyen gruba, gün
sonunda Yeşim yöneticileri tarafından katılım
Üç ayda bir paylaşım toplantılarına devam edecek
olan Sürdürülebilir Üretim Öğrenme Topluluğu
grubu her toplantıda sürdürülebilirlik konusunda
sadece bir konuya odaklanarak konuyu enine
boyuna tartışacak ve birbirleriyle yaptıkları en iyi
uygulamaları paylaşacaklar.
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Sosyal sorumluluk projelerimiz
sürdürülebilir ve ölçülebilir olmalı
Avea Kurumsal İletişim Direktörü Füsun Feridun,
şirketin kurumsal sosyal sorumluluk projelerini
KSS Türkiye dergisine anlattı.
A
vea Kurumsal İletişim Direktörü Füsun Feridun,
Avea’nın, Türkiye’nin geleceğine yatırım
vizyonu çerçevesinde, topluma fayda sağlayan
uzun vadeli ve sürdürülebilir projelerin içinde yer
almayı temel sorumlulukları arasında gördüğünü
söyledi.
"
Füsun Feridun, şirketin kurumsal sosyal sorumluluk
uygulamaları
ve izlenen KSS
strajilerine ilişkin
şunları paylaştı:
Memleketim Anadolu İşim
Teknoloji
‘M
emleketim Anadolu, İşim Teknoloji’ projesi ile
mobil, çoklu ortam ve web tabanlı teknolojiler
üzerinde yenilikçi fikirlere sahip genç girişimcileri
desteklemeyi hedefledik. Projemizde gençlerimizin
yetkinliklerini; Anadolu’ya değer katacak şekilde
kullanmalarına olanak tanıyacak bir ‘girişimcilik
platformu’ yaratma amacıyla yola çıktık.
Kriterlere uygun
iyi projeleri olan
gençlere, projelerini
günlük hayata
taşıma garantisi
vererek; dezavantajlı
merkezlerde
sürdürülebilir,
kalıcı teknolojik
girişimciliğin
oluşmasına da
zemin oluşturacağız.
Bunu yapmaktaki
en büyük amacımız
ise, Anadolu şehirlerinde değer yaratabilmek. Bir
diğer önemli hedefimiz ise, Anadolu şehirlerinin
kalkınması için öncelikli gördüğümüz tersine beyin
göçünün başlatılabilmesinde bir nevi katalizör
görevi üstlenebilmek.
KSS projelerimiz;
istihdam, inovasyon,
futbol, kültür sanat,
eğitim ve engellilere
fırsat eşitliği
sağlamak odaklı.
‘’Sosyal sorumluluk
önceliklerimizi
ve projelerimizi,
Türkiye’nin ve
toplumun öncelikli
ihtiyaçlarını göz
önüne alarak
belirliyor ve
tasarlıyoruz. Bunun
yanı sıra Avea olarak yatırım yapmaktan ve
desteklemekten çekinmeyeceğimiz bazı konular
var. İnsanların hayatını kolaylaştıracak teknolojik
gelişmeler ve gençlerimize sunacağımız fırsatlar ilk
sıralarda yer alıyor. İşbirliklerimizi de bu öncelikler
doğrultusunda geliştiriyoruz. Gerçekleştireceğimiz
her sosyal sorumluluk projesinin katılımcı bir
yaklaşımla gerçekleştirilmesi, sürdürülebilir ve
ölçülebilir somut sonuçlar üretebiliyor olması
bizim için önemli kriterler arasında yer alıyor.
Kurumsal sosyal sorumluluk projelerimiz;
istihdam, inovasyon, futbol, kültür sanat, eğitim ve
engellilere fırsat eşitliği sağlayacak alanlar üzerine
odaklanıyor.
42
Gerçekleştirdiğimiz projeleri özetleyecek olursak;
Türkiye’nin Minikleri, Dünyanın
Yıldızları
‘T
ürkiye’nin Minikleri Dünyanın Yıldızları’ ile
yetenekli gençlerimizin dünyanın en iyi takımı
Barcelona’nın altyapısında eğitim almalarını
sağladık.
Türkiye’nin dört bir yanından 18 gencin hayalini
gerçekleştirdik. Böylece genç yeteneklerimiz
Anadolu’dan Nou Camp’a yaptıkları yolculukla
dünyanın en büyük futbol kulübü FC Barcelona’nın
altyapısında eğitim alıp yetenekleri ile tüm sınırları
aşabileceklerini gördüler. Abdülkadir, Bayram,
Birhan, Burak, Emre, Enes, Erdi, Furkan, Hakan,
İlyas, Kemal Sabri, Mehmet, Mete, Serhat, Tugay
A., Tunahan, Tugay ve Yiğithan… Bu isimler proje
kapsamında hayallerini gerçekleştirdiğimiz 18
gencimiz. Projemizin amacına ne kadar hizmet
ettiğini ise sonuçlarıyla daha net gördük. FC
Barcelona için Nou Camp’a götürdüğümüz 18
gençten 4’ü, 2012’de genç milli takımımıza seçildi.
Projemizin kalıcı değer yaratan özelliği uluslararası
alanda da kabul görmekte geç kalmadı. ‘Türkiye’nin
Minikleri, Dünyanın Yıldızları’ projesi, The Best
Business Awards 2011 kapsamında En İyi
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülü’ne layık
görüldü. Bu, Best Business Awards’dan 2011
yılı içerisinde aldığımız ikinci ödül oldu. Proje
ayrıca 2012 yılında 24-26 Nisan tarihleri arasında
Dubai’de düzenlenen 7. Uluslararası Sosyal
Sorumluluk Konferansı’nda Global Golden Peacock
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülü’nün de sahibi
oldu.
FCBEscola Camp Avea
T
ürkiye’de ses getiren bir diğer projemiz ise,
FCBEscola Camp Avea projesi. Avea’nın,
dünyanın en iyi futbol takımı FC Barcelona işbirliği
ile Türkiye’nin gelecekteki futbol yıldızlarını
yetiştirmek amacıyla hayata geçirdiği FCBEscola
Camp Avea, Türk futbolu için yepyeni bir vizyon
açtı. Projemiz, Türkiye’de futbol altyapısını
geliştirmeye yönelik, fırsat eşitliği sunma ilkesi
üzerine üzerine kurulu. Projenin bu amaca hizmet
edeceğinden ise hiç kuşku duymadık. Çünkü 2010
yılında dünya kupasını kazanan İspanyol Milli
Takımı’nın yarısını bu okullardan yetişen futbolcular
oluşturuyordu. Barcelona’nın şu anki takımının
yüzde 50’si de halen bu takımlardan yetişen
öğrencilerden oluşuyor. Dünyanın en yetenekli
oyuncularından Messi de FCB Escola Camp’ın
altyapı okullarından yetişmiş bir isim.
Barcelona ile işbirliğimiz gençlere nasıl fırsat eşitliği
yaratırız noktasında gelişti. Bu projede gördük ki
FC Barcelona ve Avea birbirlerine çok benziyor.
Her iki marka da istikrarlı ve özverili çalışmalarıyla,
müşteri ve taraftarlarına verdikleri en iyi hizmetle,
takım ruhuna olan inançları ve daha pek çok
43
çağrıldı. Türkiye Okul Sporları
Federasyonu’nun (TOSF) desteğiyle
seçmeler gerçekleştirildi. 15’i Van, 17’si
İzmir ve 88’i İstanbul elemelerinde
seçilen 120 genç yetenek, FCBEscola
Camp Avea Direktörü Toni Claveria
Mayol’un yönetiminde 9-13 Temmuz’da
Riva’da, 2. dönem ise 12 -16 Kasım
tarihleri arasında Antalya’da kampa
girdi. Bu kamplar FCBEscola’nın
genel prensipleri ve know-how’ına
bağlı kalınarak tasarlandı. Çocuklara
futbol eğitiminden, nasıl bir beslenme
programı uygulamaları gerektiğine
kadar her konuda her türlü bilgi
ve eğitim verildi. Gençler bilimsel
yöntemlerle geliştirilen eğitim
programında teorik ve taktiksel
yeteneklerini geliştirirken aynı
zamanda hem oyun hem de dinlenme
olanaklarından da yararlanabildi.
Kamplarda gençlere FC Barcelona’nın
temsil ettiği tolerans, saygı,
dayanışma, arkadaşlık, yurttaşlık
ve dürüstlük gibi değerler aktarıldı.
Çocukların yanı sıra birinci ve ikinci
kamp dönemlerinde 12’şer olmak
üzere toplam 24 spor öğretmeninin ve
antrenörün eğitim aldığı FCBEscola
Camp Avea’da her açıdan kalıcı değer
yaratılması için çalışıldı.
benzer özellikleriyle birbirinin aynası gibi. Biz de bu
projede kendimizi GSM sektörünün ‘Barcelonası’
olarak konumlandırdık. FCBEscola Camp Avea,
futbolda başarıyı yakalamış bir ekolün Türkiye’ye
taşınması anlamına geliyor.
Türkiye’nin yetenekli futbolcularını oraya çıkarmak
üzere tasarlanan projeyle Türk futbolu için
yepyeni bir vizyon çizdiğimize inanıyoruz. Bu tabi
ki bugünden yarına olmayacak ama güzel bir
başlangıç yaptığımıza inanıyoruz. Oluşturduğumuz
ekosistemle, iyi futbol oynamak isteyen
gençlerimize fırsat eşitliği için sönmeyecek bir ateş
yaktık.
Projenin süreçleri şöyle ilerledi: Önce başvuraları
aldık. Edirne’den Van’a futbola yeteneği olan 9-14
yaş aralığındaki 5 bin genç başvuru yaptı. Ön
değerlendirme sonucunda 1.500 genç seçmelere
44
Türkiye’nin gelecekteki futbol
yıldızlarının 2. kamp dönem eğitimleri
ise 12-16 Kasım’da Antalya’da
gerçekleştirildi. İkinci 120 kişilik grup
FCBEscola Camp Avea’da birer
haftalık kamplarda eğitim aldı.
Antalya kampına FCBEscola ulusal antrenörü
Josep Moratalla’nın yanı sıra dünyanın yaşayan
en iyi futbolcusu olarak kabul edilen Lionel
Messi’yi 13 yaşında Arjantin Ligi’nde keşfederek
Barcelona Genç Takımı’na alan Barcelona eski
teknik direktörü Carles Rexach da katıldı. Rexach
genç yeteneklere; çalışmak, geleceğe bakmak,
disiplinli olmak ve takım olarak kazanmaya yönelik
öğütlerde bulundu. Tüm bu güzel sonuçların
ışığında, 2012 FCB Escola Camp Avea’da çok
başarılı bir kamp dönemi geçirerek yılı tamamladık.
FCBEscola Camp Avea’nın temeli niteliğinde
geçtiğimiz yaz gerçekleştirdiğimiz Türkiye’nin
Minikleri Dünyanın Yıldızları projesine katılan
18 gençten 12’si Yıldız Milli Takım’a seçildi. Bu
çocuklarımızın önümüzdeki dönemde profesyonel
spor kulüplerinin altyapılarında yer almalarına ise
kesin gözüyle bakılıyor. Birinci kampa katılan 20
genç, Türkiye Okul Sporları Federasyonu (TOSF)
gelecek 10 yıl içerisinde Türk futbolunun iskeletini
oluşturacak gençler arasında nitelendiriliyor.
Birinci kamp dönemine katılan 2 antrenörümüz,
kampımızdan edindiği bilgileri eğitim sistemlerine
taşıyarak kadrolarında yer aldıkları Samsun
Kadıköy Spor’un, U15 şampiyonasında biri
ikincilik biri de üçüncülük olmak üzere 2 defa
derece almasını sağladılar. Samsun Kadıköy
Spor’un antrenörleri arasında FSCEscola Camp
Avea’da eğitim alan 2 antrenörün yer alması, bu
yıl öğrenci sayılarını
yüzde 50’nin
üzerinde artırdı.
Bu artış önemli
çünkü, bu okullar
spor kulüplerinin
en önemli gelir
kalemlerinden
biri. Elde edilen
gelir ise kulüplerin
ve oyuncularının
ihtiyaçlarının
karşılanmasında
kaynak olarak
kullanılıyor. Temmuz
ayında İstanbul Riva kampına katılan 120 gençten
yaklaşık 40’ı profesyonel takımlar tarafından
yakından takip edilmeye başladı. Bu çocuklarımızın
10’u doğu ve güneydoğu, 30’u ise İstanbul ve
İzmir’in yer aldığı büyükşehirlerimizden.
"
ile bunu sağlamayı hedefledik. İstanbul ve İzmir’de
sürdürdük. Hedefimiz 1000 gence ulaşmak.
FEV- Engelli İstihdamı
F
iziksel Engelliler Vakfı ile birlikte ‘Engelli
İstihdamı’ projesinin 2005 yılından bu yana
ana sponsorluğunu yürütmekteyiz. Türkiye’nin
geleceğine yatırım yapma vizyonumuz
çerçevesince engelli vatandaşların istihdamı,
sosyal, ekonomik ve kültürel yaşama entegrasyonu
konularında yenilikçi ve sürdürülebilir projeler
geliştirmek amacı ile bu işbirliğini başlattık.
Bu proje ile İŞKUR’a
başvuruda bulunan
engellilere engel,
eğitim ve vasıf
durumlarına uygun iş
ortamlarında istihdam
olanağı sunulurken
kendi kendilerine
yeter ve ekonomik
olarak bağımsız
hale gelmeleri
hedefleniyor.
Bu çalışma için
Türkiye’nin en büyük engelli kariyer planlaması
diyebiliriz.
Projemiz, kamuoyunun
engelliler ve
engellilik hususunda
bilinçlendirilmesinde katkı
sağladı. 7 yılda,
3 bin 93 engelli
istihdam edildi.
Türkiye’nin Minikleri, İyi Taraftar
‘T
ürkiye’nin Minikleri İyi Taraftar’ projesi ile de
altyapı, eğitim, takım oyunu, fairplay ruhu
gibi kavramların genç yaşta edinilmesi gerektiği
iyi futbol oynamanın ve izlemenin önemine dikkat
çektik.
13-16 yaş aralığındaki çocuklardan oluşan
geleceğin ‘iyi taraftarları’nı, futbol maçlarına
götürerek diğer futbolseverlere örnek olmalarını
sağladık. Gençlerimizi ise yine fırsat eşitliği sunma
ilkemiz doğrultusunda, daha önce maça hiç
gitmemiş, maddi durumu iyi olmayan ailelerimiz
arasından seçtik. Bu konuda da belediyelerimizden
destek aldık. Dünyanın birçok yerinde tribünlerdeki
istenmeyen davranışlar, futbol kulüplerine,
ekonomik ve manevi anlamda zarar veriyor. Aileler
çocuklarını maça götürmekten ya da çocuklarının
takım formalarını giymesinden kaçınıyor. Bu durum
futbola orta vadede maddi anlamda da zarar
veriyor. Sektörün maddi anlamda sürdürülebilirliği
için geleceğin büyüklerinin iyi taraftarlık anlamında
örnek modellerle karşılaşmaları gerekiyor. Bu proje
Bu projenin en önemli tarafı ve bana göre
başarısının temeli, engelli-özel sektör-STK
üçgeninde tüm tarafları bir araya getirmesi.
İşveren ne istiyor ne talep ediyor, engelli olmayan
diğer çalışanlarla engelli nasıl uyum sağlayacak,
engelli nasıl bir ortamda çalışmak istiyor, engelli
işi başvurusunu nasıl yapıyor gibi tüm süreçler
bu projede düşünülmüş. Proje kapsamında FEV,
projeye dâhil olan her engelliyi en uygun işyeri ile
eşleştiriyor ve işe yerleştirme sonrası iş ortamlarına
uyum eğitimlerini de sağlıyor. Hedeflenen diğer
önemli bir husus; işveren ve işyerlerine verim
alabilecekleri, üretimlerine katkı sağlayabilecek ve
diğer engelsiz işçilerle uyum içinde çalışabilecek
engelli istihdam katkısı sağlamaktır. Projemiz bu
doğrultuda kamuoyunun engelliler ve engellilik
hususunda bilinçlendirilmesinde de olumlu katkı
sağlamıştır.
Proje kapsamında 7 yılda tam (Ocak 2013
itibariyle) 3 bin 93 engellinin işe kabulünü sağladık.
Bu, Avea’nın şu anki tüm çalışan sayısına eşit bir
rakam. Yaklaşık 3 bin Avea çalışanından daha fazla
sayıda engelli için engelsiz bir iş hayatı sağladık.
Bu da bizim için gurur kaynağı.
45
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Projenin yenilikçi çevre dostu
uygulamaları
“Ö
TMB’nin yeni binası
sürdürülebilir iş modeline
uygun tasarlandı
Türkiye Müteahhitler Birliği’nin (TMB) LEED
Gold Sertifikası’na aday yeni binası, Türkiye’deki
inşaat ve malzeme sektörünün gelişimine
katkıda bulunan bir “entegre tasarım” örneği
olarak da sektörü bir adım daha ileriye taşıyor.
T
ürk ekonomisinin lokomotifi inşaat sektörünün
lider meslek kuruluşu Türkiye Müteahhitler
Birliği, 60. kuruluş yıldönümünde bir ilki hayata
geçiriyor. TMB, kurumsal yönetimin vazgeçilmez
ilkesi olan sürdürülebilir iş modeli doğrultusunda
inşaatına başlanan yeni Genel Merkez binası ile
Türk inşaat sektörüne örnek olacak bir projeye
imza atmanın gururunu yaşıyor. Bugüne kadar
bilinen yeşil bina teknolojilerini bir adım daha ileriye
taşıyacak olan labirent sistemi Türkiye’de ilk kez
kullanılıyor. Toprak zeminin belli bir derinliğinde
yıl boyu sabit olan sıcaklığı kullanarak ısıtma
ve soğutmadaki enerji tüketimini minimize eden
labirent sistemi ve standart binalara oranla yüzde
50’ye yakın enerji tasarrufu sağlayan diğer ekolojik
uygulamaları ile doğa dostu olan proje, Türk inşaat
sektöründe öncü ve örnek olmaya aday.
Ankara Doğukent Bulvarı’nda yer alan binanın
tasarımından yapım sürecine uzanan her
aşamasında Birliğin 60 yıllık geçmişindeki
birikimlerden güç alındı ve sürdürülebilirlik ilkesi
doğrultusunda hareket edildi. Doğa ile insan,
geçmişle bugün, bugünle gelecek, ekonomik
fayda ve karlılık ile toplumsal sorumluluk arasında
kurulması gereken dengeler, etik ilkelerden ödün
verilmeden ve teknolojik yeniliklerden azami ölçüde
yararlanılarak gözetildi. Yapımına devam edilen
binanın 2013 Haziran ayında tamamlanması
hedefleniyor.
Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Emin Sazak
projeye ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Bir
kurumun genel merkezi o kurumun kişiliğini
46
ve ruhunu yansıtır. Bu nedenle Türkiye
Müteahhitler Birliği’nin yeni Genel Merkez binasını
sürdürülebilirlik değerlerimizi yansıtan sorumluluk,
güven, işbirliği, öncülük, deneyim, destek,
adil rekabet, etik duruş ve standartlara uyum
ilkelerimiz doğrultusunda projelendirdik. Yeni Genel
Merkezimizi hayata geçirirken arsa seçiminden
başlayarak, yapım ve işletme süreci boyunca başta
çalışan sağlığı ve güvenliği, enerji ve su verimliliği
olmak üzere entegre tasarım, ‘açık defter’ kontrat,
yapım aşamasındaki risklerin paylaşımı, malzeme
seçimi gibi bir çok konu dahil ‘sürdürülebilirlik’
ilkesinin tüm şartlarını yerine getiren örnek bir
tasarım ve inşaat sürecini hedefledik. Ayrıca her
yıl milyarca dolar enerji ithalatı yapan Türkiye’nin
enerji ihtiyacını azaltacak projelere ihtiyacı
olduğunu düşünüyor ve düşük karbon emisyonlu
projelerin gerçekleşmesinde yönetim binamızla bir
örnek yaratmayı hedefliyoruz. Projemizin bir diğer
önemli özelliği de tüm malzeme ve danışmanlık
süreçlerinde azami ölçüde yerli imalat ve insan
gücüyle çalışmış olmamızdır” dedi.
Türkiye Müteahhitler Birliği yeni Genel Merkez
binasının mimarı Selçuk Avcı ise “Türkiye’deki
bir çok ilki barındıran ve sektörden olsun olmasın
insanı heyecanlandıran bir yapının mimarı
olarak seçilmiş olmak büyük bir gurur. Bu bina,
ülkemizde ve bölgemizde sürdürülebilir inşaat,
sürdürülebilir çevre için çabalayanlara yol
gösterecek iyi bir örnek, bir işaret ışığı olacaktır.
Sürdürülebilirliğe giden yolda insani ve ekolojik
sağlık yalnızca ilk adımdır. TMB’nin yeni genel
merkez binası, yurtiçinden ve yurtdışından her
kesimden ziyaretçilerinde tüm bu kavramlarla
ilgili farkındalık yaratmak, teşvik etmek gibi bir
öncü rol üstlenecektir. Damlaya damlaya kalıpları
yıkabilir, yeni teknolojilerin ülkemizde kullanılmasını
hızlandırabiliriz.’’ diyerek projenin önemini
vurguladı.
nce Biz Binaları Şekillendiririz, Sonra
da Onlar Bizi” felsefesi ile inşa edilen
Türkiye Müteahhitler Birliği yeni Genel Merkez
binası, Türkiye’de ilk defa uygulanacak sistemleri
bünyesinde barındıran çevreye duyarlı ve
bulunduğu bölgenin iklim şartlarını göz önünde
bulunduran yapısı ile dikkat çekiyor.
borular, bina iklimlendirmesinde enerji tasarrufu
sağlayan “chilled-beam” (soğuk kiriş) sistemi, su
tasarrufu sağlayan vitrifiye elemanları, sıcak su
sağlanmasında kullanılan güneş kolektörleri, bahçe
sulamasında ve tuvaletlerde kullanılmak üzere
yağmur suyunun toplanması gibi ekolojik sistemler
yer alıyor.
Entegre tasarım: Proje, tasarım çalışmaları
kapsamında tüm disiplinlerin mimar tarafından
koordine edildiği, etütlerin, AR-GE çalışmalarının
yapılarak Türkiye’deki inşaat ve malzeme
sektörünün gelişimine katkıda bulunan ve yerel
malzemelerin kullanımını teşvik eden bir ‘entegre
tasarım’ örneği.
Elektrik sistemleri: Bina enerji ihtiyacının yüzde
5’ine yakını bina çatısına yerleştirilecek fotovoltaik
paneller ile karşılanıyor. Binada yer alan enerji
tasarruflu LED aydınlatmalar, binanın fiziksel
durumunu kontrol altında tutan otomasyon sistemi,
gün ışığına ve harekete duyarlı aydınlatma seviye
otomasyonu ve gökyüzünde ışık kirliliğini azaltan
dış aydınlatma tasarımı binanın önemli ekolojik
unsurlarını oluşturuyor.
Labirent sistemi: LEED Gold Sertifikası adayı
olan yapının en dikkat çeken özelliklerinden birisi
önemli düzeyde enerji tasarrufu sağlayan labirent
sistemidir. Labirent sistemi sayesinde, toprağın
belirli bir derinliğinde yıl boyu sabit olan sıcaklık
kullanılarak binanın ısıtılması ve soğutulması için
ihtiyaç duyulan enerji sarfiyatı düşürülüyor.
Çevreci peyzaj: Peyzaj tasarımında az su
tüketen endemik bitkiler tercih edilerek bütünsel
bir yaklaşım elde ediliyor. Sulama gerektirmeyen
bitkilerin kullanılacağı yeşil çatı sistemi su
tasarrufu sağlarken yaz aylarında binanın ısınma
gereksinimini azaltarak enerji tasarrufuna da
katkıda bulunuyor.
Mesh sistemi: Bina, güneşe açık yüzeylerde aşırı
ısınmayı önlemek ve binanın aldığı gün ışığını
optimize etmek amacıyla tasarlanmış paslanmaz
çelik malzemeden üretilen “mesh” (ağ) ile
kaplanıyor.
Mekanik sistemler: Binada kütlesel ısıtma
ve soğutma sağlayan betonarme döşeme içi
TMB Genel Merkez Binası inşaat sürecinin
bir önemli özelliği daha var. TMB Ankara’daki
üniversitelerin İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık
Fakültelerinin öğrencilerini haftanın belirli
günlerinde gruplar halinde şantiyesine davet etmeyi
ve onları çevre dostu yapı üretimi uygulamaları
konusunda yerinde bilgilendirmeyi planlıyor.
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Uyg
Sürdürülebilir markaların yaratıcıları
İstanbul’da buluşuyor
ABD‘de yeni iş modellerine geçişte altı yıldır
şirketlerin referans noktası olan uluslararası
“Sustainable Brands - Sürdürülebilir Markalar
Konferansı” 16-17 Mayıs tarihlerinde İstanbul
Swissôtel’de gerçekleşecek.
S
ürdürülebilirlik Akademisi tarafından Amerika
merkezli Sustainable Brands işbirliği ile
gerçekleştirilen Sürdürülebilir Markalar Konferansı,
sürdürülebilirlik, marka ve inovasyon konularında
ilham almak, fikir alışverişi yapmak ve bilgi edinmek
isteyen profesyoneller için dünya çapında bir
başlangıç noktası kabul ediliyor.
ABD’de yeni iş modellerine geçişte 6 yıldan bugüne
şirketlerin referans noktası olan Sustainable Brands
küresel ağına katılan Türkiye, dünyanın en ilham
verici küresel sürdürülebilir iş liderleri buluşmasının
bir parçası haline geliyor. Bu doğrultuda, geçen
yıl Sürdürülebilir Markalar Konferansı adıyla
düzenlenen konferans, uluslararası bir açılım ile
bu yıl ilk kez Sustainable Brands çatısı altında
gerçekleştirilecek. Sürdürülebilir markaların
yaratıcıları, San Diego, Londra ve Rio’dan sonra
artık İstanbul’da biraraya gelecek.
Sürdürülebilirlik ekseninde yeniden tanımlanan
marka değerlerinin paylaşılması amacıyla ilk kez
geçtiğimiz yıl hayata geçen “Geleceğe odaklı
yeni sivil inisiyatif”in kapsamı böylece daha da
genişleyecek.
Dünyayı, geleceğini düşünen
markalarla yeniliyoruz
S
ürdürülebilir Markalar Konferansı, farklı
disiplinlerden ve vizyonlardan farklı bakış
açısına sahip tüm tarafları, “Dünyayı geleceğini
düşünen markalarla yeniliyoruz” mottosuyla
buluşturacak.
Geleceğin yaratıcılık ve inovasyon ile şekilleneceği
inancıyla oluşturulan Sustainable Brands Platformu
bünyesinde İstanbul’da marka stratejileri, iletişim
stratejileri, tasarımda global pazar trendleri,
yenilikçi araştırmalar ve inovasyon çalışmalarının
paylaşılacağı, ilham veren buluşmaların
gerçekleşeceği 2 gün yaşanacak. Pazarlama
ve sürdürülebilirlik yöneticilerini buluşturacak
olan Sürdürülebilir Markalar Konferansı, yaratıcı
paylaşımlar ve beyin fırtınalarıyla sürdürülebilir
ekonomide çözümler ve stratejilerin ortaya konduğu
bir platform olacak.
ı
İletişim Çözümleri,
Küresel Raporlama Girişimi’nin
paydaşları arasına katıldı
2012 yılı Haziran ayında itibaren iletişim danışmanlığı sektöründe hizmet vermeye başlayan G101
İletişim Çözümleri, 2013 yılı itibariyle Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative-GRI)’ın
Türkiye’deki sayılı kurumsal paydaşından biri oldu.
D
anışmanlık hizmeti verdiği kurumların
sürdürülebilirlik raporlaması süreçlerini küresel
raporlama girişimi GRI tarafından oluşturulan ilkeler
ışığında hayata geçiren G101 İletişim Çözümleri,
GRI’a verdiği desteği artık kurumsal paydaş olarak
da devam ettiriyor.
Daha sürdürülebilir bir ekonomi için sürdürülebilirlik
raporlama ilkelerini yaygınlaştırmayı hedefleyen,
kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan GRI; “GRI
Organizational Stakeholders” programı ile 60’dan
fazla ülkede, 600’ü aşkın organizasyona ulaşıyor.
G101 İletişim Çözümleri, GRI OS programına dahil
olarak GRI’ın dünya üzerindeki destekçilerinden
biri olarak, danışmanlık hizmeti verdiği firmalarda
sürdürülebilirlik raporlamasını geliştirmeyi ve
yaygınlaştırmayı taahhüt ediyor.
Uyg
Suyun yol haritası oluşturuldu
WWF-Türkiye ve Coca Cola Hayata Artı Vakfı
tarafından yürütülen Yaşayan Nehirler Yaşayan
Ege Projesi kapsamında, T.C Orman ve Su
İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü
işbirliğiyle 25-26 Şubat 2013 tarihlerinde
Biyolojik İzleme Çalıştayı gerçekleştirildi.
Antalya’da düzenlenen çalıştaya Türkiye’nin
farklı üniversitelerden 70 akademisyen ile çeşitli
kamu kurumları ve belediyelerden 60 uzman
olmak üzere toplam 130 kişi katıldı. Avrupa
Birliği Su Çerçeve Direktifi’ne uyum çalışmaları
kapsamında gerçekleştirilen çalıştayın çıktıları,
Türkiye için Biyolojik İzleme Yol Haritası’nı
oluşturacak.
W
WF-Türkiye Doğa Koruma Müdürü Buket
Bahar Dıvrak, “Su ikame edilemez bir kaynak
ve dünya üzerinde su, miktar ve kalite anlamında
baskı altında. Suyun kalitesini koruyamamak
aynı zamanda miktarını da koruyamamak
demek. Bu anlamda su havzalarının korunması
ve sürdürülebilir yönetiminin sağlanması ve bu
48
KSS
ulam
alar
KSS
ulam
a
ları
amaca ulaşmak için kamu, özel sektör, akademi
ve STK’ların bir araya gelerek aktif işbirliği yaptığı
etkin bir izleme sisteminin kurulması atılması
gereken temel adımlardan bir tanesi. Bu anlamda
su kalitesinin izlenmesi için tüm dünyada kabul
görmüş izleme yöntemlerinden olan biyolojik izleme
konusunda gerçekleştirdiğimiz Biyolojik İzleme
Çalıştayı, ciddi bir deneyim paylaşımı imkânını
bizlere sunuyor” dedi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü İzleme Dairesi Başkanı Mertkan
Erdemli ise şunları söyledi: “Suyun hem miktar
hem de kalite olarak yönetimi sürecinde ilgili
paydaşlarla işbirliği içerisinde çalışmak son derece
önemli bir konu. Bu çalıştayın, su kaynaklarının
izlenmesi konusunda bir yol haritası çıkarmamızı
sağlamasının yanı sıra kapasitemizin geliştirilmesi,
izleme konusunda referans noktalarımızın
belirlenmesi ve standardizasyonun oluşturulması
için çok önemli bir adım olacağını düşünüyoruz.”
49
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Bölgesel eşitsizlikleri en aza indirmeyi
hedefliyoruz
PepsiCo Kurumsal iletişim Müdürü Didem Şinik
ile şirketin KSS politikasını ve uygulamalarını
konuştuk.
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) farkındalığı ve
KSS’nin iş stratejilerine entegrasyonu anlamında
kuruluşunuzu anlatır mısınız?
PepsiCo’nun sorumluluğu, bugünden daha iyi
bir yarın oluşturmak için, dünya üzerinde faaliyet
gösterdiği her noktada çevresel, sosyal ve
ekonomik olarak
sürekli iyileştirme
sağlamaktır. Bu
doğrultuda çevreyi
korumaya odaklanan
programlar
uygulayarak, topluma
fayda sağlayan
faaliyetlerle,
PepsiCo’yu
gerçekten
sürdürülebilir bir
şirket haline getirmek
vizyonumuzun
temel çatısını
oluşturmaktadır. PepsiCo Türkiye olarak,
performansımızın topluma, çevreye ve yeteneğe
faydalı olmak için yapılan yatırımlarla birlikte
ölçülmesi gerektiğine inanıyoruz. “Fayda Gözeten
Performans” vizyonumuz çerçevesinde “Toplumsal
Sürdürülebilirlik”, “Çevresel Sürdürülebilirlik” ve
“Yetenek Sürdürülebilirliği” odak alanlarımızla
“sürdürülebilir büyüme” sağlamaya kararlıyız.
Bizim için fayda gözeten performans, toplum ve
dünyamız için geleceğe daha sağlıklı yatırımlar
yaparak sürdürülebilir büyümeyi sağlamak
demektir.
"
enerji, su ve ambalaj kullanımını azaltmaya yönelik
yenilikçi yöntemler bulmaya ve çalışanlarımız
için mükemmel bir iş ortamı sağlamaya devam
edeceğiz. Ayrıca, faaliyet gösterdiğimiz yerlerde,
o ülkenin vatandaşlarını istihdam ederek, yerel
zevklere göre tasarlanmış ürünler geliştirerek,
çiftçiler, yerel yönetimler ve yöre halkı ile ortaklık
kurarak yerel topluma saygı göstererek, onlara
destek olacak ve yatırım yapacağız. Çünkü bütün
insanlar ve dünyamız için daha sağlıklı bir gelecek,
PepsiCo için daha
başarılı bir gelecek
demektir.
Toplumsal, çevresel
sürdürülebilirlik ve yetenek
sürdürülebilirliğine
odaklıyız. Sürdürülebilir
büyüme sağlamaya
kararlıyız.
Küresel bir yiyecek ve içecek firması olarak,
lezzetli ve besin değeri arttırılmış yiyecekler ve
içeceklerden oluşan bir portföy oluşturmaya,
50
Projelerinizi
kurgularken neleri
baz alıyorsunuz?
PepsiCo Türkiye
olarak ürettiğimiz
projelerde öncelik
her zaman çocukların
oldu. Çünkü, bizler bir
toplumun gelişimini,
toplumdaki çocukların
belirleyeceğine
ve bunu bilerek hareket etmenin de geleceği
belirleyeceğine inanıyoruz. Bu bağlamda
eğitimde var olan fırsat eşitsizliğini, nitelikli bir
toplum oluşturma yolunda büyük bir engel olarak
görüyoruz. Projelerimizle bölgeler arası fırsat
eşitsizliklerini en aza indirmeyi hedefliyoruz.
Güncel KSS uygulamalarınızdan/projelerinizden söz
eder misiniz?
TC Başbakanlık GAP İdaresi ve Türkiye Kalkınma
Vakfı işbirliğiyle başlattığımız “Cheetos Gelişim
Merkezleri” projesi bu amaçla PepsiCo’nun
attığı ilk adımdı. 2003 yılında Batman’da hayata
geçirdiğimiz Cheetos Gelişim Merkezleri projemiz,
daha sonra Nusaybin, Adıyaman, Gölbaşı, Ömerli,
Silvan, Suadiye, Hilvan ve son olarak da Kilis
olmak üzere 7 ilde 9 gelişim merkezi ile devam
ediyor. 2003 yılından bugüne dek 19 binden fazla
çocuğa sosyal, kültürel, sportif ve eğitimsel alanda
destek olduğumuz proje her sene yeni açılan bir
merkez ile büyümesini sürdürüyor.
2009 yılında ise Cheetos Gelişim Merkezine devam
etmiş ve artık lise eğitimine başlayacak, ancak
ailesinin ekonomik şartları sebebi ile eğitimlerine
devam edemeyecek olan başarılı kızlarımız, bize
yeni bir projeyi hayata geçirmemiz için ilham
verdiler ve “Kızlarımız Okuyor” projesi doğdu.
Projeyi, PepsiCo Türkiye olarak, Cheetos Gelişim
Merkezlerinin sorumluluk alanı olan 4-14 yaş aralığı
sınırını bir üst seviyeye taşıyarak kız öğrencilerin
tüm lise öğrenim ihtiyaçlarını kapsayacak şekilde
sürdürüyoruz. Hayata geçtiği ilk sene 20, bugün
ise toplam 72 kız çocuğunun lise eğitimlerine her
türlü ihtiyaçları karşılanarak devam edebilmelerini
sağlayan proje, Pepsico’nun hem yiyecek hem
de içecek çalışanlarının yaptığı gönüllü bağışlar
ve aynı zamanda şirketin de yapılan bağış kadar
katkıda bulunması ile yürütülüyor. PepsiCo
Türkiye, her yıl projeyi genişletmeyi ve en sonunda
üniversite eğitimini de kapsamayı arzu etmektedir.
Yeni dönem için planlanan projeleriniz var mı?
Nelerdir?
Önümüzdeki dönemde de “Cheetos Gelişim
Merkezleri” ve “Kızlarımız Okuyor” projelerimize
desteklerimiz artarak devam edecek. Her sene
GAP İdaresi ile belirlediğimiz illerde en az bir tane
gelişim merkezi açma hedefimiz var. Bursiyer
kızlarımızın sayısı da her yıl artıyor. Projelerimizi
daha ileriye taşımak ve daha fazla çocuğa
dokunmak öncelikli hedefimiz.
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
KSS projelerimizin değer yaratması önemli
Shell & Turcas Petrol AŞ. Kurumsal İletişim
Müdürü Yankı Özkan Yıldırır, şirketin devam
etmekte olan KSS uygulamalarını anlattı.
Shell’in kurumsal sosyal sorumluluk (KSS)
farkındalığı üzerine neler paylaşırsınız?
Shell’in sosyal sorumluluk anlayışının temelinde,
topluma doğrudan katkı sağlayan projeleri
hayata geçirerek katma değer yaratmak, tüm
faaliyetlerinde sürdürülebilirlik ilkelerini gözeterek
çevresel, ekonomik
ve sosyal faydalar
sağlamak yatıyor.
Faaliyetlerinin
odağına çevre ve
insanı yerleştiriyor,
“İş Sağlığı Emniyet
ve Çevre” (İSEÇ)
ilkelerini titizlikle
uyguluyor. Ar-Ge
çalışmaları ile
tüketiciye dünya
kalitesinde ürün
seçeneklerini
sunmanın yanı sıra,
faaliyetlerini de çevre ve topluma uyumlu hale
getiriyor.
"
kemeri kullanımının yaygınlaşması çalışmalarımız,
bu anlayışı temel alıyor. Öncelikle bünyemizdeki
çalışanlarımız ve iş ortaklarımızın, yol emniyeti
konusunda duyarlı olmalarını sağlıyoruz. Bununla
birlikte toplumsal bilincin artmasına yönelik
etkinlikler gerçekleştiriyoruz.
KSS projelerinizde öncelikleriniz nelerdir?
Türkiye’de 90 yıldır faaliyet gösteren Shell,
kurulduğu ilk günden bu yana “toplumsal fayda
yaratma” hedefine
odaklanıyor. KSS
çalışmalarımızda,
bu temel hedefi baz
alıyoruz. Sosyal
sorumluluk kavramını
çok boyutlu olarak
ele alarak, çevre,
altyapı, kültür ve
eğitim alanlarında
kalıcı projeler
gerçekleştiriyor,
bugünün ve
geleceğin sorunlarına
çözüm üretiyoruz.
Hedefimiz geçmişe karşı saygılı, geleceğe karşı
sorumlu olmak ve bu düşünceyi toplumun tüm
katmanlarına yaymaktır. Biz, sosyal sorumluluk
projelerimizde ‘etkin ve kalıcı değer yaratmak’
anlayışı üzerine odaklanmayı önemsiyoruz.
Sosyal sorumluluğu,önce
kurumsal ölçekte
benimsiyoruz. Çalışanlarımız
ve iş ortaklarımızla paylaşıyor
ardından toplumda geniş bir
kitleye yaymaya
çalışıyoruz.
Bu ilkeler doğrultusunda, yürüteceğimiz sosyal
sorumluluk projelerinin faaliyetlerimizle ilgili
olmasına, sektörel ve toplumsal geleceğimiz için
değer yaratmasına ve bu yöndeki sorumluluk
anlayışımızı sergilemesine önem veriyoruz.
Üstlendiğimiz sosyal sorumluluğu, öncelikle
şirket kültürümüzün bir parçası olarak, kurumsal
ölçekte benimsiyoruz. Ardından çalışanlarımız ve
iş ortaklarımızla paylaşıyor, daha sonra toplumda
geniş bir kitleye yaymaya çalışıyoruz. Bu anlayışı,
büyük başarı sağladığımız sosyal sorumluluk
projelerimizde görmek mümkün. Örneğin, emniyet
52
Güncel uygulamalarınız hakkında bilgi verir
misiniz?
Toplumsal bilincin artmasına katkı sağlayan
etkinliklerimizin yanı sıra tarihi ve kültürel
değerlerimize saygı niteliğinde birçok çalışmayı
hayata geçiriyoruz. Kendi bünyemizde, iş sağlığı,
emniyet ve çevre (İSEÇ) ilkelerini titizlikle gözetiyor
ve uyguluyoruz. Bunun için çeşitli eğitim ve kontrol
etkinlikleri düzenliyoruz. Ayrıca “Hedef Sıfır”
programını uygulayarak, faaliyetlerimizi en az zarar
ve kayıpla tamamlamak için çalışıyoruz. 2006’dan
bu yana her yıl “Emniyet Günü” etkinlikleri
düzenleyerek, emniyet kemerinin hayati önemi,
güvenli sürüş gibi konularda çalışanlarımıza
ve müşterilerimize yönelik farkındalık yaratma
çalışması yürütüyoruz. İstasyonlarımızda broşür,
çocuklara yönelik eğitici boyama kitapları gibi
dökümanlar dağıtılıyor, simülatörlerle eğitim
çalışmaları gerçekleştiriliyor.
Türkiye’nin birçok şehrinde ve Shell ExtraMola
istasyonlarında sürücülere yönelik eğitim
etkinlikleri gerçekleştirdik. Emniyet kemerinin
trafik kazalarındaki hayati öneminin devrilme
simülatörüyle anlatıldığı eğitim etkinlikleri ve sağlık
kontrollerine binlerce ağır vasıta ve otomobil
sürücüsü katıldı.
2012 yılında Trafik Haftası etkinlikleri kapsamında
Kayseri’de Valilik, Büyükşehir Belediyesi, Emniyet
Uyg
Dünyanın en büyük arkeolojik çalışmaları arasında
KSS
ulam
alar
ı
yer alan Çatalhöyük kazılarına 16 yıldır destek
veriyoruz. Buna paralel olarak 2003 yılından
bu yana öğrencilere tarih bilinci aşıladığımız
Çatalhöyük Arkeoloji Yaz Atölyesi etkinliği,
sosyal sorumluluk anlayışımızın farklı bir yüzünü
oluşturuyor. Çatalhöyük’te, bu toprakların 9 bin yıl
önceki sahiplerini, bugünün ve geleceğin nesillerine
aktarabilmek, tarih ve kültür bilincinin, nesillerden
nesillere devamını sağlamak için önemli bir adım
atıyoruz. 2012 yılında, Çatalhöyük’ün Birleşmiş
Milletler tarafından UNESCO Dünya Mirası
Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı’nın da
işbirliğiyle eğitim aktiviteleri gerçekleştirdik. Şehrin
farklı noktalarında devrilme ve çarpma simülatörleri
ile alkol miktarının algılama yeteneğini etkileme
oranını yansıtan alkol gözlüğü deneyimletildi.
Ayrıca emniyet konulu film, çizgi film CD’leri,
boyama kitapları, görsel malzemeler ve araç
çıkartmaları dağıtıldı.
Emniyet Genel
Müdürlüğü işbirliğiyle
çeşitli illerde
gerçekleştirdiğimiz
projeler ve birlikte
hazırladığımız
“Trafik Çocuk” adlı
internet sitesiyle de,
çocukların emniyet
bilincinin artmasını
sağlıyoruz.
"
oldu.
Gençleri geleceğin enerji kaynaklarıyla çalışan
araçları geliştirmeye teşvik etmek amacıyla her
yıl Shell Eco-marathon etkinliği düzenleniyor.
Bu çalışmaların yanı sıra Shell, dünya çapında
bir milyon sürücüye eğlenceli bir platformda yakıt
tasarrufu eğitimi vermek için “Hedef Bir Milyon” adlı
bir kampanya başlattı. Katılımcılar,
www.shell.com.tr/hedefbirmilyon sitesinde yeralan
interaktif oyunları oynayarak yakıt maliyetlerini nasıl
azaltabileceklerini öğrenme fırsatı buluyorlar. Bu
proje, enerjinin verimli kullanılmasına ilişkin bilinç
artırıcı bir dizi çalışmanın bir parçası.
Derince’de bulunan iki katlı binamızı, eğitim amaçlı
kullanılması için Kocaeli Valiliği’ne devrettik. Bina,
özel eğitime ihtiyaç duyan öğrenciler için bir okula
dönüştürülüyor.
Rockwell Automation, kurumsal sosyal
sorumluluk anlayışıyla İstanbul Teknik
Üniversitesi’nde açtığı endüstriyel otomasyon
ve hareket kontrolü laboratuvarı ile iş hayatına
atılmadan önce geleceğin mühendislerine
otomasyon sistemlerinin nasıl uygulandığının
öğretilmesine katkıda bulunacak.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden öğrenciler, kendi
tasarladıkları ve ürettikleri araçlarla, en az yakıtla
en uzun mesafeyi kat
Üstlendiğimiz sosyal
sorumluluğu, öncelikle
şirket kültürümüzün
bir parçası olarak,
kurumsal ölçekte
benimsiyoruz.
Shell & Turcas, bu
çalışmaları ile Dünya
Sağlık Örgütü’nün
başlattığı “Yol Emniyetinde Eylem 10 Yılı” projesine
2011’den bu yana önemli bir katkı sağlıyor.
54
Listesi’ne dâhil edilmesi, bizim için gurur kaynağı
Rockwell Automation
İTÜ’de otomasyon laboratuvarı açtı
etmek için yarışıyor.
Bu yıl 29’uncusu
düzenlenecek
olan Shell Eco-
marathon’a her yıl
Türk öğrencilerin
de katılmasını
sağlıyoruz. Bu
katkımız, TÜHİD
tarafından “Altın
Pusula” ile
ödüllendirildi.
Kültür dünyasına armağan ettiğimiz “Ayasofya”
ve “Bu Şehr-i İstanbul” fotoğraf kitapları da, bu
çerçevedeki çalışmalarımız arasında yer alıyor.
T
ürkiye’de 1993 yılında kurulan, ABD’nin
otomasyon konusunda lider şirketi Rockwell
Automation, Türkiye’de de hem global hem de yerli
markalara fabrika otomasyonlarında hizmet veriyor.
Komple bir tesis otomasyonundan yönetim bilgi
sistemlerine kadar geniş bir yelpazeye sahip olan
sistem ve çözümleri sunan şirket, tüketici ürünleri
imalatı ve ağır sanayi alanlarında hemen her tür
endüstriye çözüm üretiyor.
Türkiye’nin büyüme potansiyelini gören ve
Türkiye’deki teknik eğitimin kalitesini önemseyen
Rockwell Automation’ın, İTÜ’de faaliyete geçirdiği
otomasyon laboratuarında üniversite öğrencileri,
uygulamalı olarak otomasyon sistemlerinin işleyiş
şekillerini öğrenebilecek.
Rockwell Automation Türkiye Genel Müdürü Cenk
Ceylan konuyla ilgili şu açıklamaları yapıyor;
“Gerçekleştirdiğimiz büyüme performansı ile
Rockwell Automation Türkiye olarak dünya
merkezinin ilgi odağı haline geldik. Geliştirdiğimiz
otomasyon sistemleri Türkiye’de farklı sistemler
ve farklı markalar ile entegre olarak çalışabilme
özelliğine sahip. Bu sayede çalıştığımız
müşterilerimize hem maliyet avantajı sağlıyoruz
hem de istenilen her ihtiyaca yönelik hizmetler
sunabiliyoruz. Türkiye’de ilk olarak global markalara
hizmet vererek çalışmalarımıza başladık. 2008
yılından beri ise Türkiye’nin önemli markalarına
hizmet vermekteyiz. Tüm bu çalışmalarımız
ile merkezimiz ABD tarafından onaylanan bir
laboratuvar bağışının İTÜ’ye yapılması konusunda
da onay aldık.”
Yeni projeleriniz var mı? Nelerdir?
Shell olarak uzun vadeli ve kalıcı etkili çalışmaları
toplumun faydasına sunuyoruz. Bu nedenle birçok
çalışmamız, önümüzdeki dönemler için de süreklilik
arz ediyor. Shell Eco-marathon, Çatalhöyük
çalışmalarına katkı ve Yaz Atölyesi ile yol emniyeti
etkinliklerimiz, devam eden çalışmalarımız
arasında yer alıyor. Önümüzdeki dönemde de aynı
ilke çerçevesinde, kalıcı ve etkin projeleri hayata
geçirmeyi planlıyoruz.
55
STK
EGİAD Global Compact’a imza attı
Ege Genç İşadamları Derneği(EGİAD), Birleşmiş
Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni resmen
kabul ederek dünya çapındaki Kurumsal
Yönetim Ağı’na katıldı.
üyeliğe kabul edilen Ege Bölgesi ve İzmir’deki ilk ve
tek sivil toplum örgütü olmasından büyük mutluluk
ve gurur duyuyoruz” dedi.
E
Seda Kaya açıklamasında sosyal sorumluluk ve
kurumsal yönetim ilkelerinin EGİAD tarafından
benimsenen ve yayılmaya çalışılan değerler
olduğunu belirterek, “EGİAD olarak uzun zaman
önce tüzüğümüze eklediğimiz iş ahlakı ilkelerine
büyük önem veriyoruz. Bu nedenle İnsan Hakları,
İstihdam, Çevre ve Yolsuzlukla Mücadele ana
başlıkları altında toplanan ve on maddeden oluşan
Küresel Yönetim İlkeleri’ni üyelerimize ve toplumun
tüm kesimlerine yaymaya çalışacağız” şeklinde
konuştu.
GİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya, “4
Ocak 2013 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Ban Ki-moon’a hitaben yazdığım niyet
mektubu ile başlayan süreç sonunda 15 Ocak
tarihinde aldığımız resmi yazı ile EGİAD’ın üyeliğe
kabul edildiği bildirildi. 8 bine yakın şirket, sivil
toplum kuruluşu ve eğitim kurumları tarafından
imzalanmış bulunan Global Compact dünyadaki
en yaygın gönüllü sorumluluk projesidir. EGİAD’ın,
Türkiye’den bu organizasyona üye olan sınırlı
sayıdaki saygın şirket ve kurumların dışında
Mobbing mağduru sayısı çok,
yasal boşluk var
psikolojik şiddet, baskı, kuşatma,
taciz, rahatsız etme, bezdiri veya sıkıntı vermek
İşyerinde
olarak tanımlanan mobbing kavramı, olması
gerekenin aksine, bu eyleme maruz kalanların
sayısının her geçen gün artmasıyla daha fazla
duyuluyor.
Geçen yılın verilerine göre Türkiye’de yaklaşık
10 milyon mobbing mağduru var. Rakamlar
güncellendiği takdirde, bu sayıda artış görülmesi
ise muhtemel.
Sağlık sektöründe kadınların
yüzde 48,9’u mobbing ve şiddet
gördü
S
ağlık-Sen’in sektörel olarak yaptığı bir
araştırma da, kadın sağlık çalışanlarının,
yaşam standartlarının istenilen seviyeye
gelmesinin zorlaştığı, Türkiye’de 400 bini aşan
sağlık çalışanının yaklaşık yüzde 60’ını kadınların
oluşturduğu belirtildi.
56
Araştırmada, katılımcıların yüzde 48,9’u son bir
yıl içinde psikolojik veya sözel şiddete maruz
kaldıklarını belirtirken, kadınların yüzde 42,1’i iş
arkadaşları ya da yöneticiler tarafından mobbinge
maruz kaldıklarını söyledi.
Mobbing mağduriyetine ilişkin doğrudan bir yasa
bulunmuyor. Hukuki anlamda destek almak
isteyenler için, Mobbingder (Mobbingle Mücadele
Derneği) bir alternatif. 2010 yılında kurulan
derneğin merkezi Ankara’da. Faaliyet gösterdikleri
diğer şehirler İstanbul, İzmir, Antalya, Kocaeli,
Kütahya, Erzurum, Antep, Adana, Kayseri ve
Çorum. Dernek, mağdurları yasal haklarıyla ilgili
bilgilendiriyor.
Ceza Kanunu ve Medeni Kanun’daki bazı maddeler
ve Yeni Borçlar Kanunu’ndaki ‘İşçinin kişiliğinin
korunması’ başlığı, mobbing mağdurlarının
tazminat davası açabilmesini sağlıyor. Kamu
alanında çalışanlar Asliye Hukuk Mahkemesi’nde
şahsa, İdari Mahkemesi’nde devlete karşı, özel
sektörde çalışanlar ise İş Mahkemesi’nde firmaya
dava açabiliyor.
İzmir’de sürdürülebilir kalkınma
konuşuldu
2012 Haziran’ında gerçekleştirilen Rio+20
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma
Konferansı’nın ardından, Türkiye’deki ikinci
değerlendirme toplantısı 15 Şubat’ta İzmir’de
yapıldı. İzmir Kalkınma Ajansı ile İş Dünyası ve
Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD)işbirliğiyle
gerçekleşen “İzmir Sürdürülebilir Kalkınma
Diyaloğu Konferansı”nda Rio+20’de Ulusal
Raporda yer almaya hak kazanan iyi uygulama
örnekleri de paylaşıldı.
K
onferansta konuşan İş Dünyası ve
Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı
Galya Frayman Molinas, sürdürülebilirlikte bölgesel
kalkınmanın önemine değinerek, “Bölgesel
sürdürülebilir kalkınma, insanların yoksulluk,
işsizlik, eşitsizlik sarmalından kurtulması demektir”
dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu
ise, “2,5 milyon evin evsel atığını arıtıyoruz, organik
tarımı destekliyoruz, 15 adet yeni tasarruflu gemi
alıyoruz, kentte yeni orman alanları yarattık,
jeotermal kapasiteyi 2 kat arttırdık” diye konuştu.
Konferansın hedefi İzmir’de sürdürülebilir kalkınma
araçlarının kullanımının yaygınlaştırılması olarak
belirlendi. Konferansa, iş dünyası, sivil toplum
kuruluşları, üniversiteler ve kamu kuruluşlarından
150’yi aşkın kişi katıldı, farklı kesimlerin bir araya
gelmesi ile tam bir diyalog ortamı yaratıldı.
Galya Frayman Molinas, 2012 Haziran ayında
Rio’da yapılan zirvenin ardından İzmir’deki
konferansa kadar rekor sayıda uygulama
başvurusu yapıldığını belirtti. Molinas, 180
başvuru arasından seçilen en iyi 24 uygulamanın
konunun uzmanlarının da katılımıyla İzmir’de
sunulmasından memnuniyet duyduklarını söyledi.
En iyi uygulamaların, yeşil ekonominin göstergesi
olmaları açısından büyük önem taşıdığını belirten
Molinas, “Çünkü, BM Kalkınma Komisyonu
yoksulluğun azaltılması ve sosyal hedefler
konusunda neler yapıldığını bu tür somut örneklerle
görmek istiyor” dedi.
Molinas, sürdürülebilir kalkınmanın bir bütün
olarak ele alınması gerektiğini belirterek bölgesel
kalkınmanın önemine dikkat çekti: “Bölgesel
kalkınmada amaç, kentin ekonomisinde, ticaret
ve istihdam sahalarının geliştirilmesi ile refah
artışının elde edilmesidir. Bölgesel sürdürülebilir
kalkınma, insanların yoksulluk, işsizlik, eşitsizlik
sarmalından kurtulması demektir. Sanayileşme
ülkeleri geliştiriyor ama sanayinin belli bölgelere
yığılması bölgesel dengesizliklere neden oluyor.
Bölgeler arasında sorunlar ortaya çıkıyor. Sanayi
ve ticaretin büyük şehirlerde yoğunlaşması
göçü ve dengesizliği hızlandırıyor. Sonucun
ne olduğunu hepimiz biliyoruz: Konut, altyapı
yetersizliği, çevre kirliliği vs… Birçok ülke, bölgeler
arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak ya da en
azından azaltmak için bölgesel kalkınma planları
oluşturuyor. Türkiye de bunların arasında yer
alıyor.”
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sürdürülebilir
kalkınma ve çevre konusunda yaptığı hizmetlere
de değinen Kocaoğlu, şunları söyledi: “Çiğli’deki
Türkiye’nin önde gelen arıtma tesisimizde 2,5
milyon evin evsel atığını arıtıyoruz. Tarımda
vahşice kötü ilaç kullanımı vardı. Buna karşı
organik tarımı getirip destekleyip teşvik ettik. Katma
değeri arttırıp çevre bilinci yaratmayı hedefledik.
Son teknolojiyle donatılmış 15 adet yeni tasarruflu
gemi alıyoruz. Bir yandan korurken bir yandan
geliştirmeniz gerekiyor. Kentte yeni orman alanları
yarattık. Jeotermal kapasiteyi 2 kat arttırdık.
Seferihisar’da termal kuyuları, elektrik, sera ve
turizme vermek üzere çalışmaları sürdürüyoruz.”
Çeşitli sektör temsilcileri ve kamu kurumu
yöneticilerinin de çok sayıda sunum gerçekleştirdiği
toplantıda, doğa, çevre ve diğer kaynakların verimli
kullanılarak, geleceğe daha yaşanabilir bir dünya
bırakmak için yapılması gerekenler hakkında çeşitli
örnekler paylaşıldı.
Hem kurum hem de çevre açısından büyük önem
taşıyan sürdürülebilir kalkınma konusunda gerek
özel sektör gerekse kamu kurumu ve kuruluşlarının
yanı sıra üniversitelerin de konuyla ilgili çalışmalar
gerçekleştirmesi ve bu konudaki bilincin
yaygınlaştırılması gerektiği vurgulandı.
57
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Türk Pirelli’de çevre yönetimi
Pirelli, çevre yönetimi kapsamında İzmit
fabrikasına son dört yıl içerisinde yaklaşık 6
milyon euro yatırım yaptı.
S
ürdürebilirlik stratejisi dahilinde sosyal
sorumluluk projelerine önem veren Pirelli,
fabrikasına yaptığı yatırımlarla çevreye olan
sorumluluklarını yerine getirmeyi amaçladı. Pirelli,
İzmit fabrikasında arıtma tesisi yapımı, mevcut arıtma tesislerinin gelişen arıtma teknolojilerine
paralel olarak modernize edilmesi, tesis sahasına
düşen yağmur sularının toplanarak arıtıldıktan
sonra deşarj edilmesi, emisyonların uygun
yöntemlerle toplanıp kontrollü olarak deşarj
edilmesi, deşarj noktalarında gerekli ölçümler
yapılarak uygun tedbirlerin alınması, emisyon
noktalarında koku nötralizasyon sisteminin
kurulması ve bunlarla birlikte iç ortam havalandırma
şartlarının iyileştirilmesi, atıkların kaynağında
ayrıştırılması ve yeni geçici atık depolama alanı
yapımı konularında son 4 yılda 6 milyon euro
yatırım gerçekleştirdi.
Bu çalışmalara ek olarak, çevre dostu Cinturato
serisinin üretimini de İzmit fabrikasında
gerçekleştiren Pirelli’nin R&D departmanı,
ürünlerinin çevre dostu özellikler taşıması için;
kullanmış oldukları kimyasalların çevre ile dost
alternatiflerinin bulunarak mevcut kimyasalların
bu alternatiflerle değiştirilmesi, üretim süreçlerinin
sadeleştirilerek daha az enerji kullanarak aynı
ürünün üretilmesinin sağlanması, üretilen ürünün
dönme direncinin düşürülerek araçların yakıt
tüketimlerinin azaltılması konularında da çalışmalar
sürdürüyor.
Karbon ayak izinin azaltılması için emisyonlar
ile ilgili yapmış oldukları çalışmalar ve R&D
departmanı tarafından yapılan iyileştirmelerle
birlikte karbondioksit salınımları sektör hedefi olan
0,89 ton CO2/ton FP değerinin altında kalmaktadır.
Ayrıca enerji tüketimi açısındanda Pirelli İzmit
fabrikası Pirelli Grubu içerisindeki en iyi fabrika
konumunda.
Pirelli, bu çalışmalarının yanı sıra sürdürülebilirlik
anlayışı çerçevesinde atık yönetimi alanında geri
dönüşümü öncelikli hedefi olarak görüyor ve üretim
faaliyetleri sonucu oluşan tüm atıkların öncelikli
olarak geri dönüşümünün sağlanması, atıkların
ekonomiye geri kazandırılması için çalışmalarını
sürdürüyor. Bunun sonucunda da fabrikadan
çıkan atıkların yüzde 85’inin geri kazanılarak
doğal kaynak kullanımın azaltılması sağlanıyor.
Sürdürülebilirlik hedefi ile paralel olarak Pirelli
İzmit fabrikası grup içerisinde en düşük su tüketim
seviyesine sahip olmasına rağmen 2013 yılı
içerisinde atıksuların geri kazanımı ile ilgili bir proje
de başlatılacak olup 400 m3/gün atıksuyun geri
kazanılması ve su kullanımının daha da azaltılması
planlanıyor.
L’Oréal Türkiye
genç bilim
kadınlarını burs
ile destekliyor
Projeleri seçilen 6 genç bilim kadınının her biri,
L’Oréal Türkiye’den 15.000 dolar değerinde bir
yıllık burs kazanacak.
L
’Oréal Türkiye “Genç Bilim Kadınlarını
Destekleme Bursları” programı bu yıl Türkiye’de
11. yılını kutluyor. Bilimin yaygınlaşması ve
kadınların bilimsel alandaki çalışmalarını teşvik
etmeyi amaçlayan programa, 40 yaşından gün
almamış genç bilim kadınları katılabilecek. Bilimsel
araştırmaları seçilen 6 genç bilim kadınının her biri,
L’Oréal Türkiye’den 15,000 dolar değerinde burs
kazanacaklar.
Başvurularda, araştırma konularının bilimsel
yeniliğinin olması ve bu araştırmaların bilime
sağlayacağı katkı ölçüt alınıyor. Bilimsel yetenekleri
kanıtlanmış ve doktora derecesine sahip olan 40
yaşından gün almamış T.C uyruklu tüm genç bilim
kadınları programa başvurabiliyor.
Programa katılmak için araştırmaların “Yaşam ve
Malzeme Bilimleri” alanlarında olması gerekiyor.
Genç bilim kadınları Yaşam Bilimleri dalında;
Biyoloji, Biyokimya, Biyofizik, Biyoteknoloji,
58
Farmakoloji ve Fizyoloji alanlarındaki araştırmaları
ile programa katılabiliyorlar. Malzeme Bilimleri
dalında ise araştırma alanları; Taneli Malzemeler,
Polimerler, Camlar - Seramikler, Kompozitler,
Biyomalzemeler, Nano-malzemeler, Özel
Tasarlanmış Yüzeyler, Fotonik Kristaller; Yoğun
Madde Fiziği ve İstatistiksel Fizik.
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu
destekliyor
L
’ORÉAL-UNESCO ortaklığında gerçekleştirilen,
For Women In Science uluslararası burs
programı, dünyada 14 yıldan bu yana başarıyla
yürütülüyor. L’Oréal’in uluslararası nitelikteki
“Bilim ve Kadın” programının, ulusal nitelikteki
uzantısı olan “Genç Bilim Kadınlarına Destek
Bursları” Türkiye’de 2003 yılından bu yana
yapılıyor. 2013 yılından itibaren program UNESCO
Türkiye Milli Komisyonu tarafından destekleniyor.
L’Oréal Türkiye, aralıksız olarak 10 yıldan bu
yana sürdürüldüğü burs programı kapsamında,
bugüne kadar, farklı üniversitelerden 58 genç bilim
kadınının araştırmalarını destekledi.
59
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Mersin’de Muhtarlarla El Ele projesinin
ilk pratiği yapıldı
UPS,
topladığı oyuncakları çocuklara ulaştırdı
UPS Türkiye, Kadın Liderlik Gelişim Programı
kapsamında Kadın Emeğini Değerlendirme
Vakfı’nın (KEDV) desteği ile kurulan Kadın ve
Çocuk Merkezleri’ndeki oyuncak kütüphanelerini
yenilemek için Oyuncak Toplama Kampanyası
düzenledi. Kampanya sonunda toplanan 6 bin
adet oyuncak, Türkiye’nin farklı illerindeki 11
çocuk yuvasına ulaştırıldı.
UPS
’in faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde
hayata geçirilen Kadın Liderlik
Gelişim Programı, Türkiye’de de farklı projelerle
devam ediyor. Kadın Liderlik Gelişim Programı
kapsamında 2012’nin son projesi olan ve Kadın
Emeğini Değerlendirme Vakfı işbirliği ile başlatılan
kampanya sonunda toplam 6 bin adet oyuncak
toplandı.
UPS çalışanlarının yoğun ilgi gösterdiği kampanya
ile KEDV’nin desteği ile kurulan kadın ve çocuk
merkezlerindeki oyuncak kütüphanelerinin
yenilenmesi amaçlandı. Kampanya sonunda
Van, Diyarbakır, Mardin, Çanakkale,İstanbul,
İzmit ve Düzce olmak üzere Türkiye
genelinde 11 çocuk kadın ve çocuk
merkezinin oyuncak kütüphanesi yenilenerek
çocukların yeni yıla yeni oyuncakların
mutluluğu ile girmesi sağlandı.
UPS’in operasyonlarını sürdürdüğü
dünya çapındaki diğer ülkelerde
olduğu gibi Kadın Liderlik Gelişim
Programı, Türkiye’de de kadın
çalışanların gelişimine destek
olmak ve kadın yöneticilere
kariyer fırsatı sunmak için
2010 yılından bu yana
faaliyetlerine devam
ediyor. Bu program
aynı zamanda UPS
bünyesindeki kadın
çalışanların liderlik ve iş
becerilerini geliştirmeleri
için diğer kurum ve
organizasyonlardaki kadın
çalışanlarla fikir alışverişinde
bulunmalarına ve ortak
projeler geliştirmelerine imkan
veriyor.
60
Yaşadıkları çevrenin gelişimine katkı sunmak amacıyla yeni bir işbirliğine imza atan Türkiye İnsan
Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) ile Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği (MIP), “Mersin’de
Muhtarlarla El Ele” projesi kapsamında Mersin’in Akdeniz ilçesine bağlı 19 mahalle muhtarı ağırlandı.
P
roje kapsamında yapılan çalışmalarda
katılımcılara, iletişim becerileri, etkili yöneticilik
ve liderlik; resmi yazışma kuralları ve uygulamalı
bilgisayar kullanımı konularında seminerler verildi.
Muhtarlara bu programlar ile günümüzün değişen
dinamik yapısının anlatılması hedefleniyor.
kapsamında Mersin’in Toroslar, Akdeniz, Yenişehir
ve Mezitli ilçelerine bağlı 63 köy, 159 mahalle
muhtarı olmak üzere toplam 222 muhtara
ulaşılması amaçlanıyor. Aralık 2013 yılında
düzenlenmesi planlanan törende 222 muhtara
katılım belgesi verilecek.
Bu yıl 222 muhtara eğitim
verilmesi planlanıyor
TİKAV, Mersin Liman İşletmelerinin
finansörlüğünde, 2010’da “Eski Köye Yeni Adet”,
2011 ve 2012 yıllarında “Anneler Okulu Projesi” ve
2012’de “Ortak Dilimiz Renkler Projesi’ni hayata
geçirdi. MIP ortaklığındaki tüm projeler Mersin’de
yapılıyor.
T
İKAV ve MIP işbirliği ile hayata geçirilen
‘‘Mersin’de Muhtarlarla El Ele’’ projesi
Dünya Öğrencileri Model
Economic Forum’da buluştu
Dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen
üniversite öğrencileri, ‘‘Sürdürülebilir bir gelecek
modellemek’’ vizyonuyla 1-3 Mart tarihlerinde
İstanbul’da düzenlenen, 1. Model Economic
Forum (MEF) 2013’de buluştu.
“G
ençlerde Girişimciliğin Teşviki” ana teması
ile gerçekleştirilen forumda gençleri
doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen birçok
küresel konu öğrenciler tarafından tartışıldı. 26
ülkeden 256 öğrencinin katıldığı forumda, sosyoekonomik problemlerin yanı sıra uluslararası
konular da masaya yatırıldı.
Üç gün süren forum kapsamında organize
edilen 8 oturum ve 8 çalıştaya, oturumu yöneten
akademisyen ve iş adamlarından başka, 40 öğrenci
panelist olarak katıldı. Gençlerde girişimciliğin
teşviki, sosyal girişimcilik anlayışı kazanma, eğitim
KS
Üniv S
ersi
te
sistemlerine girişimcilik modellerinin entegre
edilmesi, finans sektörünün genç girişimcilere
sunduğu imkanlar, genç işsizlik açısından Eurobölgesel krizi ve sürdürülebilir ekonomi için yeni
modeller oluşturmak gibi güncel konularda beyin
fırtınası yapıldı.
Forumda konuşan Borsa İstanbul AŞ (BİAŞ)
Başkanı İbrahim Turhan, dünyanın değişim
geçirdiğini, Türkiye’nin de yaşadığı ekonomik
ve finansal krizden sonra geçirdiği değişimin
ivme kazandığını söyledi. Dünyanın en büyük
ekonomilerinin 20 yıl önceki ekonomiler olmadığını
kaydeden Turhan, “Yeni dönem içinde kurulacak
yeni dünyaya katkıda bulunmak son derece önemli
olacak. Yeni yapının daha katılımcı, sürdürülebilir,
dengeli ve güçlü olmasını istiyoruz. Bunu
destekleyecek olan da Model Economik Forum gibi
etkinlikler olacaktır” dedi.
61
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Uyg
KSS
ulam
alar
Gulf Capital maddi imkanları kısıtlı
çocuklara destek sağlayacak
Trabzon, küresel iklim değişikliği
konusunda bilinçleniyor
Gulf Capital geniş bölgesel KSS programı bünyesinde Türkiye’de Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın
(TEGV) eğitim programını destekliyor.
Filli Boya Yalıtım Grubu ve WWF Türkiye İşbirliğiyle Gerçekleştirilen “Daha İyi Bir Dünya” projesinin 5.
Durağı Trabzon Oldu.
O
İ
rta Doğulu alternatif yatırım firması Gulf
Capital, hizmet verdiği toplumlara kaliteli
eğitim sağlanmasına destek verme amacıyla
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı bünyesinde, maddi
imkanları kısıtlı 100 çocuğun eğitim masraflarını
karşılayacağını açıkladı.
2013 eğitim öğretim yılında 6-16 yaş aralığındaki
bu çocukların eğitim sponsorluğunu üstlenmek,
Gulf Capital’in Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile
Türkiye bölgesinde sağlık, su, gıda ve eğitim
alanlarında yapılacak girişimlerle insanların
yaşamlarında fark yaratmayı amaçlayan kurumsal
sosyal sorumluluk programının bir parçası. Firma,
iki yıl önce başlattığı kurumsal sosyal sorumluluk
programı ile şimdiye dek Orta Doğu genelinde 324
çocuğun eğitimini üstlendi.
TEGV’in eğitim faaliyetleri arasında çocuk
merkezli eğitim yöntemleri ile çocukların yaşam
becerilerini geliştirmeyi amaçlayan programlar
yer alıyor. Eğitim faaliyetlerinin amacı, farklı farklı
yetenekleri olan çocukların her birine, aktif öğretim
ortamlarında çok yönlü bir eğitim desteği ile
kendilerini daha iyi tanıma ve yeteneklerinin farkına
varma fırsatı sağlamak. Eğitim faaliyetleri, 6-16 yaş
gelişim seviyesine uygun şekilde hazırlanıyor ve
sömestr dönemlerinde uygulanıyor.
2012’de firma ve çalışanları Ürdün’de
gerçekleştirilen Operation Smile BAE misyonu
sponsorları arasında yer almıştı. Bu misyon,
yüzlerinde dudak ya da damak yarığı gibi çeşitli
biçim bozuklukları olan 120 çocuğa ücretsiz olarak
estetik operasyon yapılmasını kapsıyordu. Bu
yıl firma çeşitli toplumsal projeleri desteklemek
amacıyla devlet kuruluşlarıyla ve Abu Dabi merkezli
Emirates Yardımlaşma Derneği, Abu Dabi Müzik
ve Sanat Vakfı (ADMAF) ve Kızılay Derneği
gibi sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışmalar
gerçekleştirdi.
ı
klim değişiklikleri ve enerji tasarrufu konusunda
bilinçlendirme çalışmaları kapsamındaki Türkiye
turunda Trabzon halkına enerji verimliliği anlatıldı.
Trabzon Mimarlar Odası, Trabzon Makine
Mühendisleri Odası yöneticilerinin de katıldığı
etkinlikte özellikle şehrin ve Türkiye’nin mevcut
enerji durumu masaya yatırıldı.
sağlanabilecek enerji tasarrufunun önemine
rakamlarla dikkat çekti. Ülkemizdeki binaların
sadece %10’unun yalıtımlı olduğunu söyleyen
İnan, Türkiye’deki tüm binaların ısı yalıtımlı hale
getirilmesiyle yılda 15 Milyar TL’ye eşdeğer enerji
tasarrufu sağlamanın mümkün olduğunu belirtti.
Küresel iklim değişikliği dünyamızı tehdit ediyor.
Petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtların
kullanımından açığa çıkan sera gazlarının
atmosferde birikmesi iklim değişikliğine neden
oluyor. Türkiye ise, küresel iklim değişikliğinin
etkilerinden en fazla zarar görecek ülkeler
arasında yer alıyor. İklim değişikliği Türkiye’yi
kuraklık, tarımda ve turizmde gelir kaybı, orman
yangınlarında artış, biyolojik çeşitliliğin kaybı olarak
etkileyecek.
İnan, “Isı yalıtımı, kişilerin küresel iklim değişikliği
ile mücadelesinde enerji verimliliği açısından
diğer tüm yöntemler arasında en etkili olanıdır.
Binalarınızın ısı yalıtımını artırarak ısıtma ve
soğutma giderlerini düşürebilir, sağlayacağınız
maddi kazanç ve konforun yanı sıra evinizin
emisyonlarını azaltarak iklim değişikliğiyle
mücadeleye katkıda bulunabilirsiniz. Erzurum, iklimi
itibarı ile oldukça soğuk, uzun ve sert kışlara sahip.
Isı yalıtımı ile Erzurum’da ortalama bir apartman
dairesinin yıllık 3100 m3 olan doğalgaz sarfiyatını
%52 oranında azalmak mümkün. Daire başı yılda
elde edilen tasarruf 1490 TL değerinde 1550 m³
doğalgaza eşdeğerdir. Küresel iklim değişikliğinin
en öncelikli sebebi doğalgaz, kömür, petrol gibi
fosil yakıtların yanması sonucu atmosfere salınan
sera gazları olduğu için, ısı yalıtımı ile elde edilen
yakıt tasarrufu ile çok önemli miktarlarda sera gazı
atmosfere salınmamış oluyor. Erzurum’da ortalama
bir apartman dairesinin ısı yalıtımı ile yılda 3.41
ton karbondioksit eşdeğeri sera gazı atmosfere
salınmamış oluyor. Bu, daire başı 616 adet 30
yaşında karaçam ağacının bir yılda soğurduğu
karbondioksite eşdeğerdir. Isı yalıtımı yaptırmak
ile hem bu sayıda ağaç içeren bir ormanlık
alanın atmosfere sağladığı katkıya eşdeğer bir
katkı sağlamış oluyor, hem de aile bütçemize ve
ülkemizin cari açık ile mücadelesine katkı sağlamış
oluyoruz.” dedi.
Tüm bu tehlikelere karşı geç olmadan harekete
geçmek adına, Filli Boya Yalıtım Grubu-Capatect
markası ve WWF Türkiye, “Daha İyi Bir Dünya”
projesini başlattı. Türkiye’yi adım adım gezerek,
iklim değişikliği ve enerji verimliliği konusunda
farkındalık yaratmak, Karbon Ayak İzi’mizi azaltmak
için ısı yalıtımı başta olmak üzere alabileceğimiz
önlemler hakkında kamuoyunu bilgilendiriyor.
WWF-Türkiye İklim ve Enerji sorumlusu Mustafa
Özgür Berke, iklim değişikliğinin etkilerinin
ülkemizde hali hazırda hissedildiğini, sera gazı
emisyonlarındaki artış eğiliminin devam etmesi
halinde 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın
4°C’yi aşacağını belirtti.
15 Milyar TL’ye eşdeğer enerji
tasarrufu sağlamak mümkün
F
illi Boya Yalıtım Grubu Teknik Pazarlama
Yöneticisi Güneş İnan ise ısı yalıtımı ile
63
U
KS
Üniv S
ersi
KSS ları
ama
l
u
g
y
te
Bahçeşehir Üniversitesi
Sosyal Sorumluluk Okulu
tekrar açıldı
Program Koordinatörlüğü’nü Dr. Aylin Löle’nin yaptığı, Bahçeşehir
Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi’nde (BÜSEM), Sosyal Sorumluluk Okulu,
gelen yoğun talep üzerine 2 Mart’ta ikinci kez kapılarını açtı.
STK’larda kariyer avantajı
S
osyal Sorumluluk Okulu’nun ikinci döneminde, konuşmacılar A’dan Z’ye
başarılı bir sosyal sorumluluk projesinin ipuçlarını katılımcılarla interaktif bir
şekilde paylaşıyor. Program, pazarlama iletişiminden kurumsal iletişime kadar
bu alanda deneyim elde etmek isteyenler ile sivil toplum kuruluşlarında kariyer
hedefleyenler ve akademik çalışmalar yapanlara hitap ediyor.
Egitim 6 hafta sürecek
A
ltı haftalık olarak organize edilen eğitim, 6 Nisan’da sona erecek. Her
cumartesi iki konuşmacının yer alacağı programda dersler, her cumartesi
günü saat 10.00’da başlayıp, 14.00’e kadar sürüyor. Katılanlara program sonunda
bir de sertifika verilecek.
Boyner Holding’den işyerlerinde
kadın-erkek eşitliğine destek
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı himayesinde
özel sektörün imzasına açılan İşte Eşitlik
Bildirgesi’nin ilk destekçilerinden biri Boyner
Grubu oldu. Ayrıca, Boyner Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Cem Boyner, grubun bu
konudaki örnek uygulamalarını iş ortakları ve
tedarikçilerine yaygınlaştırma çalışmalarına
başlayacaklarını belirtti.
K
üresel İlkeler Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler
Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri, Dünya
Bankası ve Türkiye Kadın Girişimciler Derneği
Fırsat Eşitliği Modeli, KALDER ‘Yönetim Kadınların
da Hakkıdır’ Bildirgesi, ‘Yönetim Kurullarında Daha
Çok Kadın Projesi’ne taraf olan Boyner Holding,
Forbes Kadın Dostu Şirketler sıralamasında ikinci,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma
Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yarışmasında
büyük ölçekli işletme kategorisinde birincilik ödülü
aldı.
64
İstihdamda kadın oranı %48, orta ve üst yönetimde
kadın yönetici oranı %47,9 olan Grup, eşit işe eşit
ücret, performans yönetimi, mesleki eğitimlerde de
yarattığı eşitliği sonuçlarda doğruluyor. Cinsiyete
göre ayrıştırılmış verilerini elli farklı gösterge ile
üç aylık sürelerde izleten Boyner Holding, aile
ve iş yaşamının uyumlaştırılması ile ilgili kadın
çalışanlarına sağladığı kreş hizmetinden, ebeveyn
eğitimlerine, çocuklar için kurumsal indirimlerden,
esnek çalışma fırsatlarına kadar birçok uygulamayı
hayata geçiriyor.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması Boyner
Grubu’nun sosyal sorumluluk yatırımlarının da
başında geliyor. 2009 yılından beri yürüttüğü ‘Nar
Taneleri: Güçlü Genç Kadınlar Mutlu Yarınlar’
projesi ile dezavantajlı genç kadınların istihdama
katılmalarını destekleyen Boyner Grubu bu alanda
çalışma yürüten kadın sivil toplum kuruluşları ile
farklı işbirlikler hayata geçiriyor.
Kimler ders verecek?
Aylin Gezgüç - Koç Holding Dış İlişkiler ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Koordinatörü
Şeniz Akan - Koç Holding Kurumsal İletişim Müdürü
Lebin Ebru Çokişler - Türk Telekom Kurumsal İletişim Direktörü
Suat Sözen - İş Bankası Kurumsal İletişim Müdürü
Aslı Alemdaroğlu - Yıldız Holding Kurumsal Projeler, Reklam ve
Organizasyon Direktörü
Aslı Ünlü - Turkcell Kurumsal Sosyal Sorumluluklar Bölüm Müdürü
Şule Yücebıyık - Borusan Holding Kurumsal İletişim Müdürü
Dr. Hasan Süel - Türkiye Vodafone Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Fadile Paksoy - Benchmark Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve İletişim
Danışmanlığı Kurucusu
Timur Erk - Türk Böbrek Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Tina Ly Tuna - Mazars Denge Danışman
Enver Yücel - Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı
65
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
ağımızı etkinleştiriyor ve yakıt tüketimini azaltmaya
çalışıyoruz. Yakıt ve ileri teknolojiler konusunda
çalışıyoruz.
Bir ilke imza atarak Türk ticari plakalı elektrikli
otomobillerin Türkiye’deki ilk kullanıcısı olduk.
İstanbul’da 10 elektrikli araçla müşterilerimize
hizmet veriyor ve çevre dostu araçlarla filomuzu
güçlendirerek çevreye karşı olan duyarlılığımızı
gösteriyoruz.
Atık yönetimi
I
TNT Ekspres Türkiye içinde bulunduğu
toplumun yaşam kalitesini yükseltmek, topluma,
çevreye, çalışanlarına karşı sorumluluklarını
yerine getirmek ve küresel ısınma konusuna
dikkat çekmek için çevre projeleri uyguluyor.
“G
ezegenim Benim” alt projeleri ile toplumsal
anlamda fayda üreterek, kalıcı yarar
sağlamayı hedefleyen TNT Ekspres Türkiye,
çalışmaları ile diğer şirketlere de örnek olmak
istiyor.
TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız,
Global TNT’de “Gezegenim Benim” projesiyle
sıfır emisyon yayan ilk taşımacılık şirketi olmanın
amaçlandığını, kısa vadeli ilk hedefin ise 2020
yılına kadar karbondioksit salınımlarını 2007’ye
göre yüzde 40 azaltmak olduğunu ve bu doğrultuda
projeler yürütülerek tüm çalışanlara eğitimler
verildiğini söyledi.
Gezegen Benim
T
urgut Yıldız, ‘‘Küresel ısınma basit bir anlatımla
evrendeki bildiğimiz tek canlı yaşamın olduğu
dünya ekosisteminin ısı ortalamasının artış
göstermesidir. Küresel sera gazı salımlarındaki
paylara baktığınız zaman ulaşımın %14'lük bir pay
aldığı görülüyor. Bu nedenle ulaşım sektöründe
hizmet veren global bir firma olarak küresel ısınma
ile savaşta biz de TNT olarak yer almalıyız. Planet
Me-Gezegen benim karbondioksit salımlarımızı
azaltmak adına başlattığımız global bir program’’
dedi.
Program, globalde üç bacaktan oluşuyor:
• Karbon ölçümü: Karbon ayak izinin
raporlanması
• Kod turuncu: Günlük operasyon süreçlerinde
karbondioksit salımını azaltmak adına başlatılan bir
program,
• Turuncu seçim: Çalışanları dünyayı kurtarmak
adına atacakları her adım için cesaretlendirmek.
66
Türkiye’de ise bu proje için bir takım alt projeler
geliştirdikleri bilgisini veren Yıldız, bu alt projeleri
şöyle anlattı:
Yeşil Koltuk
“İ
lk hedefimiz şirketimizdeki çalışanların iş
nedeniyle yaptıkları uçuşlardan doğan sera gaz
salımlarını dengelemektir. Büyük bir ağaç hayatı
boyunca atmosferde 1 ton CO2 temizliyor. 2 saatlik
uçuşta 1ton CO2 gazı salınıyor. Bunun için bir
ağaç dikmek gerekiyor. 2 ila 10 saat arası uçuşta
yaklaşık 2,6 ton CO2 gazı salınmakta. Bunun için
ise 3 ağaç dikmek gerekiyor. 10 ila 20 saat arası
uçuşların yarattığı 5,1 ton CO2 gazı içinse 5 ağaç
dikmek gerekiyor.
Biz TNT Türkiye olarak 2007 yılının başında
beri tüm uçuşları takip ediyoruz. Karbon Ayakizi
Sürdürülebilirlik Raporları kapsamında eşdeğer
CO2 salımını hesaplayarak, uçuşlarımızı
dengelemek için her yıl, bu uçuşları dengeleyecek
kadar ağacı Gebze’deki TNT ormanımıza dikiyoruz.
Buraya dikilen 1550 ağaca ek olarak, 2009 yılında
Konya Karapınar Ormanına 500, 2010 yılında
Şanlıurfa’ya ise 571 ağaç daha dikildi. Toplam 2621
ağaç diktik.
Temiz Araç
‘‘T
emiz Araç’’projesi kapsamında araçların
neden olduğu gaz emisyonlarının
azaltılarak, çevreci araçlar ve doğru sürüş tekniği
ile birlikte çevreye daha az zarar verilmesi
amaçlanıyor. Geçtiğimiz 5 yılda araç filo sayısı
%30 artarken CO2’de %10luk bir düşüş sağlandı.
Bu da 1850 ton C02’ye eşdeğer bir rakam. TNT,
ayrıca 2010 yılında başlayan Sürücü Ödüllendirme
Sistemi ile en güvenli ve en çevreci sürücülerine
ödüller veriliyor. 2020 yılına kadar karbondioksit
salımlarını yüzde 40 azaltmak hedefi kapsamında
tüm araç kullanıcılarına çevreci ve güvenli sürüş
teknikleri eğitimi veriliyor. Bu proje Birleşmiş
Milletler’in Çevre Örgütü ile yürütülüyor. Taşımacılık
SO 14001 Çevre Yönetim Sistemi kapsamında
oluşturduğumuz TNT Express Atık Yönetim
Sistemi, atıkların ayrıştırılarak uygun yöntemlerle
yeniden kullanıma kazandırılması, yeniden
kullanıma kazandırılamayan malzemelerin
uygun yöntemlerle bertaraf edilmesi yaklaşımına
dayanıyor.
Şirket içinde kağıt, plastik ve cam atıkları tüm
Türkiye ofislerinde toplanıyor ve geri dönüşüme
kazandırılıyor. Su, elektrik ve doğalgaz tüketimi
aylık olarak takip edilerek, azaltılmasi ve etkin
kullanımı konusunda önlemler alınıyor, aylık olarak
raporlanıyor. Ayrıca kullanılmış piller çevreye zarar
vermemesi için toplanarak Taşınabilir Pil Üreticileri
ve İthalatçıları Derneği’ne veriliyor.
Tehlikeli atıklarda maalesef atıkların doğası
gereği geri dönüşümden ziyade bertaraf
yöntemi izlenmekte. Söz konusu atıklar Çevre
Bakanlığı lisanslı kuruluşlarla yapılan anlaşmalar
çerçevesinde çevreye zarar vermeyecek şekilde
bertaraf edilmekte.
1 ton kullanılmış kağıdın geri kazanılması ile 17
ağaç kurtarılıyor, 4100 kilovat saatlik enerji ve 26.5
m3. su tasarrufu sağlanıyor. Bu hesaplamadan yola
çıkacak olunursa TNT dönüşüme kazandırdığı kağıt
atıklarıyla yılda ortalama 664 ağacın kesilmesini
önlüyor, 159.900 kwh enerji tasarrufu, 1036 m3 su
tasarrufu sağlanmasına yardımcı oluyor.
Elektrikte ise yeşil elektrik kullanıyoruz. Tüm
dünyada TNT olarak kullanılan yeşil elektrik
enerjisinin tüm enerjiye oranı %44. Bunu %100’e
çıkarmak hedeflerimiz arasında yer alıyor.
Bu tutarlar ve TNT Doğal Kaynak Tüketim Raporları
göz önüne alındığında TNT’nin sadece kağıt
geri dönüşümü ile ortalama harcadığı elektriğin
%14’ünü ve suyun %10’unu yine geri kazanıma
soktuğu görülüyor.
Çevreci binalar
T
NT olarak binalarımızı enerji tasarrufu
sağlayacak şekilde çevre dostu malzemeler
ve gereçlerle donatıyoruz. TNT, karbondioksit
üretmeyen ilk deposunu, 2008 yılında
Hollanda’nın Veenendaal kentinde açtı. Çarpıcı
dış görünümü ile çevresindeki iş yerlerinden
ayrılan bina, olabildiğince çok gün ışığını
alarak, kullanılan yapay ışığı kısıtlamak üzere
tasarlandı. 300’den fazla güneş paneli, ışığı
toplayıp enerjiye dönüştürerek binanın kendi
enerjisini sürdürülebilir yöntemlerle üretmesini
sağlıyor. Isıtma ve soğutma için ise yer altı
suları kullanılıyor. Binanın, kullanımı sırasında
hiç karbondioksit üretmemesini hedefleyen
TNT, bu proje için VolkerWessels inşaat şirketi
ile işbirliği yaptı. Ortak çalışmalar sonucunda,
ekolojik tuvaletlerin temizliği için yağmur suyu
kullanılmasından düşük tüketimli kahve makineleri
ve geri dönüştürülebilir mobilyalara kadar pek
çok yaratıcı çözüm geliştirildi. Asfalt işleri için
kullanılmış cüruftan yararlanılırken kağıt atıkları
ve geri dönüştürülemeyen atıklar için daha büyük
konteynırların kullanılmasıyla, boşaltma aralığı
da uzatıldı. Bu yöntemlerin ve önlemlerin tek
bir işyerinde birleştirilmesi sayesinde, sıradan
depolara göre yüzde 70’ten fazla enerji tasarrufu
sağlandı. Daha sonra Amstredam'da buluna Genel
merkez yine aynı kriterleri baz alarak çevreci bir
şekilde planlandı ve inşa edildi. Bundan sonrada
pek çok örnek dünyada TNT ofisi veya deposu
olarak hizmet vermeye başladı.
Ocak 2008'de Hollanda'da bulunan tüm ofislerde ve
operasyonlarda (61,000 çalışan bulunuyor) %100
hidro enerji kullanılmaya başlandı. (Yaklaşık 125
milyon kWh). Bu konuda Electrabel ile bir anlaşma
imzalandı. Bu değişiklik TNT'nin karbon ayak
izinde önemli bir etki yapıyor. İtalya'da bulunan 150
depomuzda yenilenebilir hidro enerji kullanılıyor.
Müşteriler
M
üşterilerimiz için yeşil hizmetler geliştiriyoruz.
Müşterilerimizin taşımacılık karbon ayak izleri
konusunda bilinçlenmelerini sağlıyoruz. Ayrıca
büyük müşteriler için CO2 ölçümü yapıyoruz.
Express müşterileri her geçen gün kendi gönderileri
taşırken bıraktığımız CO2 ayak izini ve sosyal
sorumluluğa bakış açımızı sorguluyor. Müşterilere
CO2 emisyonlarını raporlamak için yeni bir metod
ve araç geliştirdik; global dağıtım ağımız içinde
farklı operasyonel aktivitelerimizden doğan
emisyonları hesaplamak. Artık müşterilerimize CO2
raporları da sunuyoruz.
İş seyahatleri
Dünyada 146 video konferans sistemi kurduk.
İş seyahatlerini ve karbon emisyonunu azalttık.
Seyahat zamanını azaltarak verimliliği artırdık.
Video konferans ile her yıl yaklaşık 9500 uçuş
yapılıyor.
67
U
KSS
Kam
u
KSS ları
ama
l
u
g
y
Hastanelerin de yeşil binalara dönüşmesi
kritik önem taşıyor
Sağlık Bakanlığı’nın 200 yatak ve üzeri
kapasitedeki tüm hastanelerde uluslararası yeşil
bina sertifika sistemi olan LEED’i zorunlu hale
getirmesiyle, yeşil binaların kapsamı genişliyor.
3M’den
do ga d o st u çözü mler
3M, yaratıcı fikirleri yenilikçi ürün ve çözümlere
dönüştürürken çevreyi de unutmuyor. Mekanik
birleştirme yerine piyasaya sunduğu akrilik
köpük bant teknolojisi ile araç başına 2 ila 4
kg aralığında hafiflemeyi mümkün kılan 3M,
çevrenin korunmasına katkı sağlıyor.
otomobil üretimindeki yenilikler de daha çevreci
otomobillerin piyasaya sürülmesini sağlıyor. Ancak
otomotivdeki çevre dostu uygulamalar sadece hibrit
otomobiller ya da kullanılan malzemelerin çevre
dostu olmasıyla sınırlı kalmıyor.
G
3M, mekanik birleştirme yerine piyasaya sunduğu
akrilik köpük bant teknolojisi ile araç başına 2 ila
4 kg aralığında hafiflemeyi sağlıyor. Bir araçta
yaratılacak her 1 kg’lık ağırlık azaltımı yılda doğaya
2,2 kg daha az CO2 salınmasını sağlıyor. Bir
ağacın yılda 11 kg’lık CO2’yi doğadan temizlediği
göz önüne alınırsa her bir araçta sağlanacak 5
kg’lık bir hafifleme ile 1 ağacın yapacağı katkının
sağlanabileceği ve dolayısıyla 1 ağacın kurtarılması
anlamına geleceği bir gerçek. Bir yılda tüm
dünyada üretilen motorlu araç sayısı göz önüne
alındığında ağırlık azaltmanın önemi net ortaya
çıkıyor.
ünümüzde çevre bilinci endüstrinin her alanına
damgasını vurmuş durumda. Otomotiv sektörü
bu alanda en çok çalışmanın yapıldığı sektörlerin
başında geliyor.
Otomotiv sektöründe araç üretimi 1990 yılına
oranla %58 artış gösterirken yapılan araştırmalara
göre doğaya salınan CO2 miktarının da yine
aynı yıla oranla %40 artış gösterdiği biliniyor.
Nüfusun büyük şehirlere kayması, araç kullanımın
artması ile araçların doğaya verdikleri zarar da
her geçen gün daha da artıyor. İklim değişiklikleri
ile mücadele her geçen gün hız kazanırken,
68
Ç
evre dostu yeşil binaların sadece ofis, AVM
ve konut alanında kalmaması gerektiğinin
altını çizen Altensis firması kurucularından
yeşil bina uzmanı Berkay Somalı, ‘‘2012 yılının
son çeyreğinde yayınlanan Sağlık Bakanlığı
Genelgesiyle bu süreç, yeşil hastanelerin
yaygınlaşması ve önemlerinin anlaşılmasına
paralel olarak hızlanacaktır. Birkaç sene
içerisinde, devam eden yeşil hastane projelerinin
tamamlanmasıyla Türkiye’nin toplamda 5000
yatağın üzerinde kapasiteye sahip yeşil hastaneleri
olacak” dedi.
Türkiye’de genellikle ticari bina ve markalı
konut projelerinde yeşil bina uygulamalarının
görüldüğünü fakat kamusal alanda henüz yeterince
yaygınlık kazanmadığını belirten Somalı, “Küresel
iklim değişikliği açısından değerlendirildiğinde ise
diğer bina tiplerine göre hastanelerin enerji ve
kaynak harcamaları ile atık seviyelerinin yüksek
değerlerde seyrettiği görülüyor.
Hastane binalarının aynı büyüklükteki bir ofis
binasıyla kıyasladığımızda 2 kat, bir konut binasıyla
kıyasladığımızda ise 3 kat daha fazla enerji ve
kaynak harcadığı görülüyor. Bu sebeple ofis
plazalarının, AVM’lerin ve konutların yanı sıra
toplumsal yaşamımızda çok önemli bir yer tutan
hastanelerimizin de yeşil binalara dönüşmesi kritik
önem taşıyor” şeklinde konuştu.
Evrensel sağlık, konfor ve performans
standartlarını yakalama gayreti içinde olan devlet
hastanelerinin de yeşil binalar olarak inşaa edilmesi
konusunda Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı genelge
ile somut bir adım atıldığını söyleyen Somalı, 2011
yılı TUİK verilerine göre Sağlık Bakanlığı’na bağlı
121 bin yatak kapasiteli 840 Devlet Hastanesi
bulunduğunu, bu yüzden halk ve çevre sağlığı için
atılan bu adımların son derece önemli olduğunu
ifade etti.
Berkay Somalı, LEED sertifikalı yeşil hastanelerin
ön plana çıkan bazı özelliklerini ise şöyle sıraladı:
• Çevre sağlığı ve yeşil hastane konusunda
kurumsal kültür değişimine liderlik yapmak,
• Zararlı kimyasalları daha güvenli ve sağlıklı
alternatifleri ile değiştirmek,
• Halk sağlığı için hastane atıklarının toksikliğini
ve miktarını azaltmak, çevre dostu atık yönetimi
uygulamalarını tesis etmek,
• Enerji verimli hastane binaları inşaa ederek
fosil yakıt kullanımını azaltmak, seragazı
emisyonlarını azaltarak küresel iklim değişikliği ile
mücadeleye katkıda bulunmak ve alternatif enerji
kaynaklarından ekonomik ölçüde faydalanarak
daha temiz bir çevreye katkıda bulunmak. Aynı
zamanda, binanın enerji maliyetlerini düşürerek
işletme giderlerini minimize ederek sağlık sektörü
üzerindeki kar/zarar baskısını azaltmak,
• Su tüketimini verimli su armatürleri ve yağmur
suyu geri kazanımı gibi stratejileri uygulayarak
azaltmak ve kısıtlı olan tatlı su kaynakları
üzerindeki baskıyı azaltmak,
•Hem hastalar hem de sağlık personeli için
ulaştırma stratejileri geliştirerek hastanenin
karbon ayak izini küçültmek ve hava kirliliğine
katkısını azaltmak,
•Sürdürülebilir kaynaklardan veya tedarik
zincirinden sağlanmış malzemeleri ve ürünleri
kullanmak,
• Enerji verimli medikal ekipman ve cihazları
kullanmak.
•Hastane içindeki iç hava kalitesini en yüksek
düzeyde sağlayarak daha temiz, hijyenik, güvenli,
konforlu alanlar yaratarak hastaların iyileşme
sürelerini kısaltmak.
69
Farkında mısınız? Dokunuyoruz!
SIZ DE
“okumak her çocuğun hakkıdır”
DIYORSANIZ;
TOCEV yazıp
5944’e gönderin
5 TL bağışta bulunun!
Haydi siz de
dokunun!

Benzer belgeler