Dijital Doğanlar ve Medya Kullanımı
Transkript
Dijital Doğanlar ve Medya Kullanımı
Çocuk Medyasında Etik: Dijital Doğanlar ve Medya Kullanımı Prof.Dr.Neşe KARS TAYANÇ İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon Anabilim Dalı Başkanı Çocuklar; Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği yayın protokolleri, RadyoTelevizyon Yasası, Reklam mevzuatı gibi çeşitli hukuki metinlere konu edilmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dâhil olmak üzere 142 ülke sözleşmeyi imzalamıştır. Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni 2 Ekim 1995'te uygulamaya başlamıştır. Sözleşmeyle 18 yaşından küçük bütün insanların çocuk olduğu kabul edilmiş ve çocukların yaşama korunma gelişme ve katılım haklarını güvence altına alınmıştır. Medya özellikle televizyon söz konusu olduğunda, çocuklara ayrı bir önem verilir. Özelde Televizyonda, genelde medyada çocuk 3 şekilde var olmaktadır. • Hedef kitle - izleyici/kullanıcı olarak • İçerikte -konu-konuk olarak • Üretimde – çalışan- oyuncu-sunucu(zaman zaman da) yapımcı olarak Hedef Kitle Olarak Çocuk Özel izleyici grubu olarak çocuklar, yoğun televizyon kullanımları nedeniyle, reklamcılar için büyük bir hedef kitle durumundadırlar. Etik; halkın kendi kendine oluşturduğu, hiçbir yazılı metine dayanmayan kanunlara denir. Ancak yine de yayıncılıkta, çoğunlukla, programların üretim ve sunum aşamasında çalışanların birlikte hareket edebilmeleri amacıyla yazılı metinler haline getirilirler. 1 Kasım 2008 tarihinde yayına giren ve Türkiye’nin ilk yerli çocuk kanalı olma özelliğini taşıyan TRT Çocuk Kanalı ve bu kanalda yayınlanan programların amacı Program Yapım Uygulama Talimatı’nda genel olarak şöyle belirtilmiştir: • “TRT Çocuk televizyonun amacı, çocuklarımızın millî ve manevi değerlerimize bağlı bilgi ve teknolojiyle donatılmış, evrensel değerleri bilen vatanına, milletine ve insanlık âlemine faydalı bireyler olarak yetişmelerinin sağlanmasına yardımcı olmaktır. • TRT Çocuk yayınları; haber, eğitim, kültür, müzik, eğlence, yarışma, drama ve belgesel programlardan oluşur. • Okul öncesi ve okul dönemi çocuklarını kapsar. • Gerektiğinde reklamlara da yer verilebilir.” Çocuk Televizyonu Tarihçesi • 1949 yılına dönüldüğünde, televizyon yayıncılarının çocuklara çok az ilgi gösterdiği ve hatta çocuk yayınlarını ya da çocuklara yönelik yayınları birer reklam alanı olarak bile değerlendirmedikleri görülür. • Ancak, 1950 yılında NBC Televizyonu, çocuk programlarına beklenmedik bir öncelik verir. 1951'e gelindiğinde ise, dört büyük televizyon şirketi; NBC, CBS, ABC ve bugün artık yayın yapmayan Du Mont, haftalık programlarının 27 saatini çocuk programlarına ayırır ve bunları çocukların en rahat izleyebilecekleri saatlere koyarlar. (Öğleden sonra altı ile sekiz arası). • NBC 1957 yılına değin çocuk programları yayınındaki öncülüğünü sürdürür. • İkinci Dünya Savaşı sonrasında, televizyon sanayisi inanılmaz bir hızla gelişmeye başlar. Yayın istasyonu kurabilmek için yetki isteyen başvurular öylesine artar ki, yetkililer, 1949 yılında izinleri dondurmak zorunda kalırlar. • 1952 yılına gelindiğinde, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki televizyon sayısı, yerden bitercesine, 190 binden 16 milyona fırlar. Yayınların hızla artması ve reklam potansiyelinin yüksekliği, programcılığın da, yeni izleyicilerin televizyon almalarını sağlamaya yönelik olmaktan çok, gelir getirmek amacına yardım edecek türde programlara kayması sonucunu doğurur. • Diğer bir deyişle; artık hedef, reklam gelirlerinin arttırılmasıdır. Buna bağlı olarak; programların denetimi ve yayın saatleri reklam ajanslarının kontrolüne geçmekte fazla gecikmez. • Reklam Şirketlerinin özellikle çocuklara yönelik programlar konusunda hiçbir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu yüzden de çocuk programlarının saatlerini, akşamın erken saatlerinden, sabah ve öğleden sonra saatlerine kaydırırlar. • En çok izlenen saatler, çocuklar için harcanamayacak kadar değerlidir. Çünkü reklamlar, doğrudan doğruya birer alıcı konumundaki yetişkinlere yöneliktir. Bu kayışla birlikte, 1953 yılında, çocuk programları da, konulu filmlere dönüşmeye başlar. • 1954 sonunda konulu çocuk filmleri, denizaşırı pazarlarda da yer edinecek bir gelişme gösterir. • 1953–54 yayın yılında, yetişkinler için hazırlanan pek çok gözde dizi ve seri yayından kaldırılır. Sanki reklamcılar, çocukların programlardan yeterince pay alamadığının birden bire farkına varırlar. • Örneğin, NBC, Çocuk Programları İnceleme Ünitesi’ni oluşturur. Bunu Yale Üniversitesi'nden bir araştırma grubunun dramatik çocuk programları araştırma ekibi kurmaması izler. • 1953 yılında ABC, TV piyasasında zayıf bir rakip durumundaydı ve Du Mont da rekabetten çekilerek Paramount Theatres ile birleşti. Bununla birlikte Du MontParamount birleşmesi, sinema dünyasında çocuklara yönelik filmlerin doğması ve çok geçmeden ABC'nin de Hollywood'a girmesine yol açacaktı. • Bütün bunların sonunda, 1956 yılında televizyondaki çocuk programlarında da patlama oldu. 1955'te haftada yirmi iki saat olan çocuk programları, 1956'da otuz yedi saate yükseldi. Gene de, bunların çoğu sabah ve öğleden sonranın erken saatlerinde yayınlanmaya devam ediyordu. • Televizyon gelişip karlılığı arttıkça, yayıncılar da o zamana kadar "karsız saatler" olarak nitelenen yayın saatlerinde yeni yeni arayışlara başladılar. Bunun sonunda da, çocuk programlarının yayını için cumartesi sabahlarının elverişli olduğu keşfedildi. • Çocuk izleyicilerin "özel izleyiciler" olarak kabul edilmesinin ardındaki güç; reklamcıların gençlik pazarının 50 milyar dolarlık bir pazar olduğunun farkına varmalarıydı. • Kennedy Yönetimi, 1960'lı yılların başında çocuk ve gençlere yönelik her türlü faaliyetle, onlara Amerikalılık ruhunun aşılanmasını istiyor ve bunun için her türlü Amerikan etkinliğiyle birlikte, tüketim malları talebinin de gençlere öğretilmesini savunuyordu. Bu yüzden cumartesi sabahları, çoğu şiddete dayalı olan animasyon filmlerin yayın zamanı haline geldi. • Ardından renkli televizyon dönemi başladı. Buna sınırlı animasyon olanaklarındaki gelişmeler de eklenince, yeni televizyon kanalları almak da yayıncılar için bir kez daha çekicilik kazandı. • 1962 yılında, televizyon animasyonlarında doruk noktasında olan Hanna-Barbara yıllık karının sadece maliyetleri karşıladığı dönemde bile bir milyon doları aştığını açıklıyordu. TRT’de ÇOCUK PROGRAMLARI • Deneme Yayını olarak adlandırılan 1968 ve 1969 yıllarında televizyon, çocuk programlarını deneme niteliğinde kendi bünyesinde oluşturmaya çalışmış, ancak bu alanda çok deneyimsiz olunduğu için, dış kaynaklı yapım kullanmak zorunda kalmıştır. • 1970 yılında Ankara Televizyonu toplam 513 saat 51 dakika yayın yapabilmişti ve bunun yaklaşık 35 saati çocuklara yönelik programlardan oluşmaktaydı. Yine aynı yıl toplam 159 saat 15 dakikalık dış kaynaklı yapımın 19 saati çocuklara yönelik programlardan meydana gelmekteydi. Fransa'dan "Çocuklar İçin Çizgi Film" ve değişik ülkelerden çizgi filmler satın alınmıştı. • 1972 yılında Çocuk Programları, ilk kez okulöncesi (3-6 yaş) ve okulçağı (7-16 yaş) olarak ayrılmıştır. "Bizim Sokağımız" okulöncesi döneme, "Çocukların Televizyonu" adlı program da okul çağı çocuklarına seslenen iki yerli programdı. TRT ilk kez planlı yayıncılık dönemine 1972 yılında başlamıştır. • 1983 yılında ilk kez bir yerli çocuk programı olan "7–8–9" adlı program Çekoslovakya Televizyonu'na satılmıştır. Okulöncesi çocuğa seslenen "Merhaba", "İyi Uykular Çocuklar" ve "Bizim Ekran" programları yayınlanmıştır. 1989 yılında özellikle okulöncesi çağ çocukları dikkate alınmış, bu çocuklar arasında sosyoekonomik düzey farklılıklarından kaynaklanan eğitim eşitsizliklerinin bir ölçüde de olsa giderilebilmesi amacıyla, TRT ve Children's Television Workshop ortak yapımı olan "Susam Sokağı" programı 2 Ekim'de yayına sokulmuştur. • Susam Sokağı, reklam spotları gibi çok kısa ve birbiriyle ilişkisi olmayan bölümlerden meydana gelmiştir. Parçacık adı verilen bu spot bölümlerin bir araya getirilmesinden oluştuğu için program mozaik ve magazinel bir görünüm sergilemektedir. • Programın parçacıkları, çocukların dikkatinin çabuk dağıldığı gerekçesiyle çok kısadır. Aynı zamanda bu, bir tüketim toplumunun her şeyin süratli yapılması gerektiği, çünkü, tüketilecek daha çok fazla şey bulunduğu, bilincini çocukların bilinç altına kazımaktadır. Susam Sokağı’nın dünyadaki başarısından sonra, tüm çocuk programlarında aynı yaklaşım egemen olmuştur. ÇocukÇocuk -reklam reklam-etik Çocukların hem aile ekonomisinde, hem de ülke ekonomisindeki rolleri ve etkinlikleri gün geçtikçe artmaktadır. Günümüzde çocuklar, ailelerinin tüketim alışkanlıklarını yönlendirebilir bir konuma gelmişlerdir. Bu yönleriyle çocuklar, reklamcıların ve reklam veren üretici firmaların bir numaralı hedefidir. Bu duruma bağlı olarak reklamcılar çocuklara yönelik ürünlerin tanıtımında harcamalarını arttırmış ve etkili reklam tekniklerinin alt yapısını sağlamışlardır. Reklam, bir ürün ya da hizmeti tanıtmak ve bu ürün ya da hizmeti kitle iletişim araçları ile ödenen belli bir bedel karşılığı tüketiciye benimsetmek isteyen bir iletişim faaliyetidir.. faaliyetidir TRT de diğer çocuk televizyonları gibi, reklam yayınlayarak, çocuk izleyici kitlesini reklamcıların hizmetine sunmaktadır sunmaktadır.. • Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelikte ifade edildiği üzere 15 yaşından küçüklerin tüketimi için yapılan reklamlar ise ‘çocuklara yönelik reklamlar’ olarak ifade edilmektedir. • 6112 Sayılı Kanun’un, dördüncü bölümünde, ‘Yayın Hizmetlerinde Ticari İletişim’ adı altında ele alınan ‘Genel Esaslar’ başlığının 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinde; “Çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar vermemek, deneyimsizliklerini veya saflılarını istismar ederek, çocukları bir ürün ya da hizmeti satın almaya veya kiralamaya doğrudan yönlendirmemek; çocukları reklamı yapılmakta olan ürün ya da hizmetleri satın almak için ebeveynlerini veya başkalarını ikna etmeye doğrudan teşvik etmemek; çocukların ebeveynlerine, öğretmenlerine veya diğer kişilere duyduğu güveni istismar etmemek veya sebepsiz olarak çocukları tehlikeli durumlarda göstermemek ” biçiminde düzenlenmiştir. • Çocuklar, birer televizyon izleyicisi konumunda olmakla beraber izledikleri programların başlıca varoluş nedeni olarak kabul edebileceğimiz reklamlarla da sıkı ilişki içindedir. • Reklamlar, çocukların dikkatini çekmek ve bu dikkat doğrultusunda onları satın alma davranışına itmenin yanı sıra, sunduğu yaşam kültürü ve değerler sistemi ile onların sosyalleşmesinde etkin bir güce sahiptir. Çocuklar, aile ilişkileri, kendi kimlik algıları ve toplumsallık algıları bakımından reklamların “cazip” mesajları ile koşullandırılmaktadır. • Çocuklara yönelik bütün televizyon yayınları, görsel olaylarla, eğitsel yaşama uyarlanabilecek kavramlar arasında bir bağıntı kurmak zorundadır. Yasalarda ya da yazılı metin halinde etik ilkelerde çocuk kitlenin, sunucu, katılımcı, katkıcı, yapımcı ya da program konusu olarak nasıl değerlendirileceğine ilişkin yönlendirme bulunmamaktadır. Dijital doğanlar ve medya kullanımı Medya ve etik kavramları yan yana kullanıldığında, çoğunlukla, çocukları medya içeriklerinden korumak üzere yapılması gerekenler göz önünde tutulur. Ancak çocuklar yalnızca hedef kitle olarak izleyici değil, aynı zamanda kullanıcı olarak içerik üreticisi konumundadır. Kimi kaynaklara göre internetle eşzamanlı olarak yani 1994’ten sonra doğanlar, kimilerine göre de 2000 yılından sonra doğanlar Z Kuşağı, digital natives natives--dijital yerliler, natural born dijital dijital--dijital doğanlar olarak tanımlanmaktadır. Californiya Üniversitesi'nden sinirbilimci Gary Small’un yaptığı bu ayrıma göre, günümüzde iki farklı topluluk yaşamını sürdürüyor. Yani günümüzde yayıncılıkta etikten söz ederken, dijital doğanlar için hazırlanan ve sunulan ancak, dijital göçmenler-digital immigrants tarafından hazırlanan etik kurallardan söz etmiş oluyoruz. Oysa dijital doğanlar için, medya çok daha geniş bir kavramı ifade etmektedir. Mobil iletişim araçları onlar için, iletişim araçlarının insanın uzantısı olduğunu söyleyen McLuhan’ın deyişiyle, ellerinin ve kulaklarının doğal uzantıları gibidir. • “Değil internetin hızına, cep telefonundan yavaş bağlanıyorum diye bile dert yanan, evinde hiç tüplü televizyon olmamış, telefonunun bir kablosu olabileceği aklından bile geçmeyen ve walkman’den kaset ile müzik dinlemenin bir efsane olduğunun düşünen yeni toplumu sadece satın alma alışkanlıkları ile değil yeni kültürü ve ihtiyaçları ile dijital doğanlar yeni bir kuşaktır”. • 2009'da “E-Beyin: Modern Beynin Evrimi” adlı kitabı yazan Small, ilişkilerde ve bilgilenme biçimimizde nasıl da ciddi bir değişimin yaşandığını anlatmaktadır. • Örneğin eski analog dünyada büyüyen göçmenler, yüz ifadelerini okumakta, siber uzayda gezinmekten daha başarılılar "Beyin, yeni teknolojik yetenekler kazanma yönünde evrimleşirken, bazı temel sosyal yeteneklerden uzaklaşıyor" demektedir. Video oyunları üzerine yapılan araştırmalar yetişkinlerin ve çocukların oyun esnasında beyinlerini farklı biçimlerle etkinleştirdiklerini gösterdi. Japonya'daki 2006 tarihli bir çalışmaya göre oyun sırasında 7 ila 10 yaş arasındaki çocukların (dijital yerliler) beyinlerinin dikkat merkezinde, yaşları 26 ila 44 arasında değişen yetişkinlerinkinden daha az etkinlik gerçekleştiği saptanmıştır. Buna göre, dijital yerlilerin beyinlerinin daha az çabaya ihtiyaç duyduğu öne sürülmektedir. Bu sonuç diğer dijital aktivitelerde de geçerliyse o zaman bir seferde birden fazla görevle uğraşmak ve görev esnasında işlerinin bölünmesi yerlilerde, göçmenlerde olduğundan çok daha az aksamaya yol açacaktır. Dijital yerliler ya da dijital doğanlara ait belirgin özellikler; • 1990’lı yıllardan sonra doğdular. • Çekirdek aile ortamında yetiştiler. • Internet ve çok kanallı televizyon ile birlikte büyüdüler. • Telefonsuz, çok kanal renkli televizyonsuz, bilgisayarsız hayat nedir görmediler. • Mobil iletişim devriminin içine düştüler. • Mobil ya da yüz yüze görüşme haricinde sanal görüşmeyi de tercih edebiliyorlar. • Sosyal ağlarda arkadaş çevreleri oldukça geniş ve arkadaş çevrelerinde bilgi çok hızlı yayılıyor. • Sanal dünyayı gerçek olana tercih ediyorlar. • Dikkatlerini toplamada zorluk yaşıyorlar. • Yokluk bilgileri yok, sabırsızlar. • Teknoloji dostu olmalarının ötesinde bireysel, zor beğenen küresel dünya vatandaşlarıdır. • Özgürlüğüne düşkün, sadakatsiz ve tatminsizdirler. • Öteki nesiller ile iletişim problemleri var. • Kendilerini iyi ifade eder ve tercihlerini açıkça ortaya koyarlar. • Sosyalliği ve çalışmayı çok sevmezler. • Konuşmaktan çok mesajlaşmayı tercih ediyorlar. • Çok hızlı adapte oluyorlar. • Hayatlarına teknolojiyi çok daha hızlı adapte edebiliyorlar. • Kullanma kılavuzu olmadan yeni teknolojiyi çözebiliyorlar. • Çok işlevli (Multitasking) çalışıyorlar. • Kaiser Aile Vakfı’nın 2005'te 8 -18 yaş arasındaki 2 bin 32 Amerikalı ile yaptırdığı bir araştırmada ABD'de “M kuşağının” (M medya anlamında) cep telefonları, internet ve iTunes gibi farklı mecralar üzerinden günde ortalama altı saat 21 dakika medyaya maruz kaldığı saptanmıştır. • Bu kuşağın mensupları bu zamanın yüzde 26'sında aynı anda birkaç farklı medyayla meşgul olduğu için, aslında günde sekiz saat 33 dakikalık medya tüketimi gerçekleştirdikleri tahmin edilmektedir. Bu bulgu sayesinde yetişkinler çocukların medyayla ne kadar zaman geçirdiğine dikkat etmeye başladı. SON SÖZ Özellikle kamuda karar vericiler, toplumun kanaat önderleri ve kuruluşların yöneticileri başta olmak üzere, dijital dünyayı yaşayan ve analog dünyanın tecrübelerini almış, her iki dünya arasındaki farkları, avantaj ve dezavantajları bilen, teknolojiyi içselleştirebilmiş, 30 ile 50 yaş aralığındaki dünya vatandaşlarının geleceğin dünya vatandaşlarına, hem sanal hem de gerçek dünya olarak yaşanabilir bir dünya bırakmak için gelecek dizaynı konusunda büyük sorumluluklar düşmektedir. Çocuklarımız adına, ilginize teşekkür ederiz.