türk bilim adamı biyo-robotik deprem böceği geliştirdi

Transkript

türk bilim adamı biyo-robotik deprem böceği geliştirdi
anKarapaTenT
O C A K - Ş U B A T - M A R T
2 0 1 3
AR-GE, Y ENİL İK , T EK NOLOJİ, BU LUŞ, TA SARIM , MARK A
23.
SAYI
YIL: 4
Çocuk
Para ile satılamaz
Yarının mucidi
¾
 O t o m o b i l U ç a r G i d e r  T ü r k M a r k a l a r ı 8 9 Ü l k e d e Te s c i l E d i l e b i l e c e k
 Fotoğraf Kağıttan Bibloya  Fikri Haklar Okullu Oluyor
 A B Te k K ı t a , Te k P a t e n t  D ü n y a Ç e v r e O s c a r ı O D T Ü ’n ü n
kaan bey ’in ajandası
Patentin Rekabet Gücündeki Rolü
B
ir ülkede yapılan bilimsel çalışmalar ülkenin
dengenin sağlanabilmesi yeniliklerin önünün
rekabet gücünün sağlanabilmesi adına
açılmasının en büyük etkenidir.
çok önemlidir; çünkü temel bilimlerdeki
Ülkemizdeki buluşları koruyan yasal düzenlemelere
gelişmeler, bilimin sanayiye yansımasıyla
baktığımızda gördüğümüz tablo daha çok çalışmamız
hayatımızı kolaylaştırarak yaşamımıza yön
gerektiğinin bir işaretidir. Bu yasal düzenlemeler
verir. Ancak sadece bilimsel araştırma seviyesinde kalan
1879 yılına kadar gittiği halde, patent sisteminin Türk
çalışmalar bir ülkenin rekabet gücü kazanması
toplumu tarafından yeterince bilindiği,
Rekabet gücü
için yeterli değildir. Sürdürülebilir bir rekabet
uygulandığı ve dolayısıyla buluşçularla
kazandıracak
gücü için, üretilecek ürünlerin ve sunulacak
taklit etmeye çalışanlar arasındaki dengenin
bu eylemler,
hizmetlerin, öncelikle ticarileşebilecek nitelikte oldukça zaman, sağlanabildiği söylenemez.
ve günümüz koşulları söz konusu olduğunda
Dünya Fikri Haklar Örgütü (WIPO)
emek ve para
ise uluslararası pazarlarda ihtiyaçları
tarafından
yayınlanan istatistiklerde açıklanan
gerektiren bir
karşılayabilecek düzeyde olması gerekir.
verilere
göre,
tüm ülkelerde yaşayan patent
yapıdadır ve
Bilimsel çalışmalara dayanan, hedefleri
sayısı
toplam
7 milyon 880 bindir. Türkiye’nin
üstelik maceracı
belirlenmiş AR-GE faaliyetleri sonucunda,
buradaki
yeri
ise yalnız 7 bin 565 kadardır.
bir ruhla tüm bu
eğer yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş
yatırımları riske Türkiye’de verilen patentlerin % 67 kadarı
ürünler veya bu ürünlerin oluşturulması için
yabancılara ait olduğu dikkate alındığında
atabilmeyi de
gerektirir.
uygulanacak yöntemler oluşturulabilir ise ve
Türkiye’nin patent varlığı 2423 kadardır.
ortaya çıkan bu yenilikler bir fayda olarak
Rekabet gücü açısından olay
kendini gösterebiliyorsa rekabet gücü kazanılmasının
değerlendirildiğinde, bilim ve teknoloji çağında
yol haritası ortaya çıkmış olacaktır.
Türkiye’nin uluslararası düzeyde önemli bir aktör
Fakat unutmamak gerekir ki; rekabet gücü
olabilmesi adına patent sisteminin doğru algılanması,
kazandıracak bu eylemler, oldukça zaman, emek ve
önemsenmesi ve fayda sağlayacak nitelikte uygulanması
para gerektiren bir yapıdadır ve üstelik maceracı bir
dileğimizdir.
ruhla tüm bu yatırımları riske atabilmeyi de gerektirir.
M. Kaan Dericioğlu
Bu tür yeniliklerin oluşturulmasını sağlayacak yatırım
Kurucu Ortak ve Genel Müdür
ikliminin oluşabilmesi için ise, yasal koruma son
Patent ve Marka Vekili
derece önemlidir ve yeniliklerin ortaya çıkabilmesiyle
doğrudan bağlantılıdır. Yenilikleri ortaya koyanlarla,
onları takip ya da taklit etmek isteyenler arasındaki
anKarapaTenT
I3
içindekiler
7
16
SafeCare ile
anaokulları
kontrol altında
Tümüyle çocukların güvenliği
üzerine kurulu bir sistem
olan SafeCare, kreşlerde
genel güvenlik, hizmet
kalitesi, gıda güvenliği ve
hijyen denetleniyor.
6
Türk bilim adamı
biyo-robotik
deprem böceği
geliştirdi
Yardımcı Doçent Alper
Bozkurt tarafından
geliştirilen yarı-robotik,
uzaktan kumandalı böcek ile
deprem felaketlerinde enkaz
altında kalan insanların
kurtarılması mümkün
olabilecek.
8
Brezilya
buluşçuların önünü
açıyor
Ülkenin patent ofisi yeni
aldığı bir kararla PCT
uyarınca yapılan uluslararası
patent başvurularının
Brezilya’ya girişi ile ilgili
önemli bir fırsat yaratıyor.
14
Fatoş İnHan:
“Oğlumuza oyuncak
beğenmedik, Türkiye’nin
önde gelen oyuncak markası
olduk.”
Editör
Alp Serdar Aktürk
Aysu Dericioğlu Egemen
Dr. Hakan Gürsu
liderliğindeki tasarım ekibi
Designnobis başarılarıyla
dünyayı sarsıyor.
24
Ulusal İnovasyon
Girişimi
Mucidin Sandığı
Otomobilin gerçek
mucidi kim? Henry Ford mu
Karl Benz mi?
Yarının büyükleri
için Buluşlar
“Hedefe duyulan tutku,
sonuç için büyük bir destek.”
Dünya Çevre
Oscarı Odtü’nün
26
18
İmtiyaz Sahibi
Genel Yayın Yönetmeni
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
I
Patent başvurularının
Avrupa’da korunmasını
isteyen Türk buluşçulara
sevindirici haber.
Ankara Patent Bürosu
Limited Şirketi adına
M. Kaan Dericioğlu
4
AB, Tek kıta tek
patent
12
22
UİG Proje Koordinatörü
Selçuk Karaata’dan
“Türkiye’de özel sektör ve
inovasyon.”
10
Pepee’nin Annesi
Şule Bilgiç:
23
Alman ürün tasarımcıları
Johannes Müller ve
Johannes Marmon, çocukluk
hayallerinin peşinden
giderek ilginç bir tasarıma
imza atıyor.
20
15
Ege’de patentler
değere dönüŞÜyor
Yarışmaya 42 farklı
üniversiteden 79 farklı
alanda 129 başvuru
gerçekleşti.
Yazı İşleri Ekibi
Aslı Başpınar
Gökçen Uzer Çengelci
Gökçen Gökçe
Kadir Kılavuz
İletişim
Ankara Patent Bürosu Limited Şirketi
Göksu Evleri Sitesi Alt Çamlık Cad. No:11
(B-28/A) Anadolu Hisarı, İstanbul
T: 0 216 465 78 88
F: 0 216 465 78 87
GSM: 0 532 755 1 APB (272)
www.ankarapatent.com [email protected]
Çeviri
Yağmur Çelikkan
AYPİ dergisinin imtiyaz ve yayın hakkı Ankara Patent Bürosu LTD’ye aittir. Süreli yayın olup,
Üç ayda bir yayımlanır. Kaynak belirtmek suretiyle yazılar kullanılabilir.
genel yayın yönetmeni
2012 Ortak Sistemlerin
Yılı Oldu
G
eçtiğimiz yıl Ankara Patent için verimli geçti. Mevcut
iş ortaklarımıza yenilerini eklerken, bir ekip gibi hareket etmenin gerekliliğini kavrayan müşterilerimizle
karşılıklı olarak gücümüze güç kattık. En büyük motivasyonumuz da; fikri hakların biraz daha fazla kavranmaya başladığı
yılda, gösterdiğimiz çabaların boşa kürek çekmekten uzaklaştığını görmemizdi. Çünkü son 40 yıldır, kendimizi tekrar
eder halde buluyor, üniversite ve sanayi işbirliği, patent korumasının gerekliliği, markalaşmada yeniliğin ve buluşların ve
de dolayısıyla patentin önemini anlatırken akıntıya karşı yüzer
halde hissediyorduk.
2012 yılı ise bir dönüm noktası gibi kendini gösterdi. Bilgi
ve teknoloji çağının getirdiği yeni anlayış ve ülkeler arası sınırları kaldıran ticari dinamikler akıntının yönünü değiştirmeye
başladı. Uluslararası ticaretin olmazsa olmazlarından biri olan
patent kavramı Türkiye’ye gelen yatırımcılar tarafından talep
edilmeye başlanınca biz de artık “Patent nedir?” sorusunun
ötesine geçemeyen bir algının “Patent sisteminden nasıl faydalanabilirim? Stratejik planlama ve markalaşma da patentin
rolü nedir?” sorularına taşındığını gördük. Fikri haklar bilinci
olarak, hala çok yolumuz olduğu ortada olsa da; fikri hakların
üniversitelerde ana bilim dalı olmasının da önünün açıldığı bu
güzel yılda, akıntıya karşı yüzen somon balığının lezzetini yakalamaya ise az kaldı diyebiliriz.
Uluslararası düzeyde sınırların kalkışının altını çizen başka atılımlar da oldu. Amerika, Avrupa Birliği ve Japonya ortak
bir anlaşmaya imza atarken, Amerika ve Avrupa Birliği patent
sınıflandırmalarını uyumlayarak yeni bir sınıflandırma sistemi ortaya koydu. Bu gelişme, daha hızlı ve kolay patent araştırmaları yapabilmek adına uluslararası düzeyde verimliliği
arttırmada önemli bir rol oynayacak.
Fikri Haklar alanında 2012 yılının yıldızı olmaya hak kazanan gelişme ise, Avrupa’da uzun yıllardır süregelen bir hayali gerçeğe dönüştürmek adına önemli adımların atılması
oldu. Ortak pazarı sağlamlaştırmaya çalışırlarken, ekonomik
krize çare olarak görülen yeniliğin önüne ket vuran Avrupa
patent sisteminin yüksek maliyetlerini düşürmek şarttı. Uzun
yıllardır konuşulan fakat bir türlü ortak noktaya ulaşılamayarak gerçekleştirilemeyen Ortak Patent’i hayata geçirmek için
kollar sıvandı ve her türlü tartışmaya rağmen Ortak Patent’in
ortak yolu bulundu. İlerleyen sayfalarımızda detaylarını bulabileceğiniz bu yeni sistem Türkiye’nin girişimcileri için de çok
avantajlı. Çünkü bu sistemin 2014’te yürürlüğe girmesiyle, çok
çok daha ucuza Avrupa Birliği’nin tüm ülkelerinde koruma
sağlamak mümkün olacak.
Son olarak bizim için en değerli olarak nitelendireceğimiz
bir gelişmeyi de Ekim ayında yaşadık. Hakan Gürsu ve ekibi,
Avrupa Birliği’nin uluslararası tasarım yarışmasının yayınladığı ilk 100 en iyi tasarımcı listesinde aldığı 22 ödülle Türkiye’yi
2. sıraya taşıdı, üstelik alınan ödül sayısından ziyade jüri puanları söz konusu olduğunda 1. sırada olan Amerika’yı da geride
bıraktık. Hakan Gürsu ve ekibine, geleceğe ümitle bakmamızı
sağlayan bu müthiş başarılarından dolayı sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.
2013 yılında bu gelişmeleri bir adım öteye taşındığını
görebilmek dileğiyle...
Aysu Dericioğlu Egemen
Genel Müdür Yardımcısı
Patent ve Marka Vekili
anKarapaTenT
I5
buluşlar geçidi
O
tomobil uçar gider Trafikte saatlerce kalmak
artık tarihe karışıyor. Bilim kurgu ve aksiyon filmlerinde
kullanılan uçan otomobiller artık hayal ürünü olmaktan
çıkıyor. Amerikan Terrafugia şirketi, geliştirdiği uçan arabanın
testlerde başarılı olduğunu açıkladı.
Transition ismi verilen araç, sekiz dakikalık sürede 426 metre havada
kalmayı başardı. 787 km durmaksızın uçabilen araç kanatları açıkken 8 metre,
kapandığında ise sadece 2.3 metre genişliğinde. 15 km’de 1 litrelik benzin
yakan aracın tek eksiği ise henüz yerden havalanma
özelliğinin olmaması. Bunun sebebi ise aracın uçmak
için hızlanması gereken 763 metrelik bir piste ihtiyaç
duyması. Satış fiyatı 279 bin dolar olan bu aracı
üreten firma, şimdiden 100’ü aşkın müşteriden 10
bin dolar depozitoyla ön sipariş aldı.
Bu yıl ilk teslimatları yapılacak araçla ilgili şirket
yetkilisi Winfield Keller “Beş yıl sonra herkes çizgi
film Jetgiller’deki gibi uçan araba kullanmayacak.
Ancak 10-15 yıl içinde kullanım yaygınlaşacak”
diyor. Şirket uçan arabaya polis ve sınır bölgesinde
görev yapan güvenlik birimlerinin ilgi göstermesini
hedefliyor. kaynak: www.terrafugia.com
6
I
buluşlar geçidi
Fotoğraf
Sanatı
kAğıttan
bibloya
Stüdyoda çektirilen geleneksel
fotoğrafların aksine Japonya’da 3D
Omote Fotoğraf Stüdyosu müşterilerin
biblolarını yapıyor. Ocak ayının sonuna
kadar devam edecek olan Eye of Gyre
Sergisi’nde yer alan 3D Omote kabini
ziyaretçi akınına uğruyor. Süreç üç
etaptan oluşuyor. İlk önce 3 boyutlu
kamera aracılığıyla kişi tepeden tırnağa
taranıyor. İkinci aşamada, bilgisayara
yüklenen özel program sayesinde
şablon yaratılıyor. Son aşamada ise,
3D yazıcı aracılığı ile fotoğrafı çekilen
kişinin hacimsel görüntüsü elde
ediliyor. 15 dakika süren tarama işlemi
sırasında fotoğrafı çekilenin hiç hareket
etmemesi gerekiyor. Bu nedenle
çekimlere 6 yaşın altında çocukların
ve evcil hayvanların katılmaması
tavsiye ediliyor. 10 santimi 265 dolar,
15 santimi 530 dolar olan biblolarda
ahşap, porselen, plastik gibi malzeme
seçenekleri de sunuluyor.
Türk bilim adamı biyo-robotik
deprem böceği geliştirdi
Kuzey Carolina
Üniversitesi Elektrik ve
Bilgisayar Mühendisliği
Departmanında görev
alan Yardımcı Doçent
Alper Bozkurt tarafından
geliştirilen yarı-robotik,
uzaktan kumandalı böcek Deprem sonrasında bir bina enkazında
hayatta kalanlara ulaşabilmek için bu
ile deprem felaketlerinde
robotlar ideal arama araçları olabilecek.
enkaz altında kalan
insanların kurtarılması
mümkün olabilecek.
Gerçek bir böceğin sırtına 0,7 gram ağırlığında bir mikroişlemci
yerleştiriliyor ve bu aygıt, anten ve algılayıcılar içeriyor. Cihaz, bir
mikro kontrol biriminin yer aldığı ince ve sert devre kartı, sinyal
alıcısı, uyarı elektrotlarını bağlayan minyatür fişler ve lityum-ion
polimer bataryadan oluşuyor. Uzaktan kumanda ile yönlendirilen
cihaz sayesinde hamamböceği kavisli bir hat boyunca, çok düzgün
bir şekilde yürütülebiliyor. Kamera da taşıyabilen “biyo-robotik
böcek” için Bozkurt, felaket anlarında olduğu gibi yüksek derecede
belirsiz ve değişken durumlarda çalışabilecek çok küçük boyutlu
robotlar yapmanın zorluklar içerdiğini, robotlar yerine biyorobotik hayvanlar geliştirmeye yöneldiklerini ifade etti. Alper
Bozkurt, geliştirdiği robot için “Doğal yürüyüşünü yönlendirmek
için hamamböceğinin robotik antenine titreşimler göndererek
görünmez bariyerler oluşturuyoruz. Böceğin bir tarafından gelen
uyarıcı sinyal, onu diğer tarafa gitmeye zorluyor” şeklinde konuştu.
Yarı-robot hamam böceği, felaket bölgelerinde bilgi toplama ve
arama kurtarma amacıyla kullanılabilecek.
kaynak: www.ncsu.edu
Evde bulut
mu var, bu ne
dumandır?
Hollandalı sanatçı Berndnaut Smilde,
kapalı ortam içerisinde durabilen küçük
ve mükemmel bir bulut yapmayı başardı. Ortam sıcaklığını, nemini ve
aydınlatmasını büyük bir titizlikle hazırlayarak uygun atmosferik koşulları
sağlayan sanatçı, daha sonra bir sis makinesi kullanarak yapay bir
bulut ortaya çıkarttı. Kapalı alanda havada birkaç dakika asılı durabilen
bulutlar, Smilde tarafından fotoğraflandı. kaynak: www.berndnaut.nl
kaynak: www.omote3d.com
anKarapaTenT
I7
fikri’yat
Madrid Protokolü ile gelen kolaylık yayılıyor
Filipinler, Kolombiya ve Yeni Zelanda Madrid Protokolü’ne katıldı. Meksika ise
Şubat ayında protokole dahil olacak.
U
luslararası marka tescili
kapsamında WIPO üzerinden
yapılan başvuru sistemine;
Filipinler 25.07.2012, Kolombiya
29.08.2012, Yeni Zelanda 10.12.2012
tarihinde katıldı. İhracatçılarımız
tarafından özellikle beklenen
Meksika’nın katılımı ise 19.02.2013
tarihinde hayata geçecek. Bu sayede
Türkiye’de tescilli veya başvuru
aşamasındaki markalar, Madrid
Protokolü Sistemi uyarınca 89 ülkede
tescil işlemlerine başlayabilecek.
Madrid Sistemi, Türkiye’nin 01.01.1999
tarihinde Madrid Protokolü’ne üye
olması ile birlikte, tek bir başvuru ile
Avrupa Birliği de dahil Protokole taraf
birden fazla ülkede koruma sağlayan
bir sistemdir. Madrid Protokolü
uyarınca Uluslararası Marka Tescil
işlemleri için yetkili ofis İsviçre
Cenevre’de bulunan Dünya Fikri Haklar
Örgütü’dür (WIPO - World Intellectual
Property Office). Tescil, isteğe göre
üye ülkelerin bazılarını veya tamamını
kapsayabilmektedir. Bu sistem uyarınca
başvuru yapabilmek için Türkiye’de
aynı marka için bir marka başvurusu
veya tescile sahip olmak gerekmekte
ve uluslararası tescil, beş yıl boyunca
Türkiye’de yapılan başvuru veya
alınan tescile bağımlı olmaktadır.
Dolayısıyla TR başvuru veya tescili
geçersiz olduğunda, uluslararası tescil
de geçerliliğini kaybedecektir. Ancak,
beş yılın sonunda uluslararası tescil
bağımsız hale gelecektir.
www.wipo.int kaynağındaki haber
esas alınmıştır.
Brezilya buluşçuların önünü açıyor
Brezilya Patent Ofisi’nin yayınladığı karara göre Patent İşbirliği
Andlaşması (PCT) uyarınca yapılan uluslararası patent
başvurularının Brezilya’ya girişi ile ilgili önemli bir fırsat doğuyor.
Gerekli özenin gösterilmesine rağmen ilk başvuru tarihinden
itibaren 30 ay geçmesine karşın ülke aşamasına geçemeyen başvuru
sahiplerine haklarını geri temin etmeleri için fırsat tanıyan ofis, 12 ay
ek süre tanıyacağını açıkladı.
Ek sürenin temin edilebilmesi için ise, süre uzatımı başvurusu
ile birlikte gecikmenin sebebini açıklayan belgelerin Brezilya Patent
Ofisi’ne sunulması gerekmekle birlikte, talebin patent ofisi tarafından
kabul edilmemesi halinde ise alınan karara 60 gün içerisinde itiraz
etme olanağı söz konusu.
www.wipo.int/pct kaynağındaki haber esas alınmıştır.
8
I
fikri’yat
Fikri Haklar okullu oluyor
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Fikri ve Sınai Haklar Anabilim Dalı
kurulmasına karar verildi. Tezsiz yüksek lisans programı da önümüzdeki eğitim
sezonunda öğrenci kabul etmeye başlayacak.
Ç
ok yakın bir süreye kadar üniversitelerimizde
fikri haklar üzerine herhangi bir anabilim
dalının olmayışı, bu alanda gerçekten donanımlı
ve derin bir bilgiye sahip bireyler yetiştirmek
adına büyük bir eksiklikti. İş hayatının
her adımında ihtiyaç duyulan bu alan,
rekabet gücünün sürdürülebilmesinin
çok zor olduğu günümüzde, tüketici
gözünde farklılaşma ve markalaşma
süreçlerinde çok önemli ve eğer
zamanında müdahale edilemezse
geri dönüşü olmayacak katkılar
sağlıyor. Yapılan araştırmalara bakıldığında,
bir şirketin değerinin yüzde yetmişlere varan
kısmının maddi olmayan mallar; yani buluşlar,
markalar, ticari sırlar, tasarımlardan ve bilgi ve
deneyimlerden oluşması da bu konunun ne denli
önemli olduğunu ciddi bir boyutta vurguluyor.
Bu maddi olmayan değerlerin, en doğru şekilde
korunması, değerlendirilmesi ve hatta stratejik
planlamada ön sıralarda yer alması büyük bir önem
taşıyor. Etkin bir fikri haklar portföyü kullanımı,
bilgi ve teknoloji çağı olarak nitelendirilen çağımızın
tüm gerekliliklerinin hem oluşturulmasında hem
de korunmasında en önemli rollerden birini
üstlenirken, Apple ve Coca-Cola gibi dünyanın en
değerli markaları da, bu portföyü en başarılı şekilde
kullananlar arasından çıkıyor.
İşte tüm bu nedenlerle, bilimin ve teknolojinin,
inovatif çözümler ortaya koymanın ve bunların
sonucunda oluşan fikri hakların korunmasının
üniversitelerimizde yer bulması gerekliliği
ülkemizin rekabet gücü açısından alarm
çanları çalıyordu. Çok yakın zamanda ise,
çok sevindiren bir gelişme yaşanarak,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü’nde Fikri ve Sınai Haklar
Anabilim Dalı kurulmasına karar verildi ve
yine aynı bölümde tezsiz yüksek lisans programı
2013-2014 eğitim-öğretim yılında öğrenci kabul
etmeye başlayacak. Üniversitelerde bu alanda
daha kapsamlı çalışmalar yürütülmesinin bu
zamana kadar hep arzu edilen bir konu olduğu
düşünüldüğünde, bu talebin gerçekleşmesi adına
atılan bu somut adımlar da ülkemiz açısından son
derece mutluluk verici. Ankara Patent olarak bizler
de diliyoruz ki bu önemli gelişme, Türkiye’de fikri
haklar bilincinin gelişmesi ve gelecek nesillerin bu
alanda gerçekten derinlemesine bir bilgi birikimine
sahip olmaları açısından kilometre taşı olur.
www.ankara.edu.tr kaynağındaki haber esas
alınmıştır.
Çin 2012’de 1,26 Milyon
Patent Verdi
Çin Patent Ofisi’nin 2012 yılında yurtiçi ve yurt
dışından yapılan tasarım, patent ve faydalı
model başvurularının 1,26 milyonuna belge
verdiği açıklandı. Yapılan açıklamada, bu
rakamın geçen yıla oranla yüzde 31 arttığı,
kuruluşun 2,05 milyon başvuru aldığı
kaydedildi. Ülkede patent sayısının yüzde 26
oranında arttığı ve bu alanda 217 bin patent verildiği
de belirtildi. Çin’in ana kesiminde 2012 sonu itibariyle 435 bin
patent bulunuyor.
www.ticaretgazetesi.com.tr kaynağındaki haber esas alınmıştır.
anKarapaTenT
I9
fikri’yat
Patent başvurularının Avrupa’da korunmasını isteyen Türk buluşçulara sevindirici haber:
Ortak pazar, ortak patent
2014 yılının Ocak ayında yürürlüğe girecek olan ortak patent uygulaması ile AB’de patent sahibi
olabilmenin bedeli 32.000 avrodan, 6500 avroya kadar geriliyor.
A
vrupa Birliği tek tip patent
uygulamasına yeşil ışık yakıyor.
Avrupa Parlamentosu’ndaki
oylamada, üzerinde yaklaşık 30 yıldır
tartışılan ortak patent uygulamasına
onay verildi. Ortak patent
uygulamasıyla özellikle küçük ve orta
ölçekli şirketlerin buluşlarının daha
iyi korunması hedeflenirken, patent
fiyatlarının da düşmesi bekleniyor.
Patentlerin AB ülkelerinde ayrı ayrı
kayıt altına alınmasını gerektiren eski
sisteme göre süreç ABD’ye oranla
yüzde 18, Çin’e oranla 60 kat daha
maliyetliydi.
Anlaşmaya ilk etapta, 27 AB
ülkesinden 25’i katılacak. İtalya ve
İspanya, şimdilik uygulamanın dışında
kalmayı seçti. Bu iki ülke, ortak
patentlerde sadece İngilizce, Almanca
ve Fransızca’nın kullanılmasına karşı
çıkıyor. Konuyla ilgili olarak Avrupa
Adalet Divanı’na itiraz eden iki
ülkenin itirazı reddedildi. Uygulamaya
göre, AB üyesi ülkelerdeki şirketler
Birlik düzeyinde geçerliliği olan ortak
patentler alacak.
Patent anlaşmazlıklarına karar
verecek kuruma hangi ülkenin ev
sahipliği yapacağı sorunu Almanya,
Fransa ve İngiltere arasında
yaşanıyordu. Ancak AB liderleri
bu anlaşmazlıkların da üstesinden
geldi. Buna göre; kimya, ilaç ve
insani gereksinimler Londra’da;
ileri mühendislik alanına Münih
mahkemesi bakacak. Mahkemenin
merkezi ise Paris’te olacak. Bu
mahkemelerde gerçekleşen yargı
sürecinin sonucu tüm üye ülkelerde
geçerli olacak. www.epo.org
kaynağındaki haber esas alınmıştır.
Ortak Patent Sınıflandırma Sistemi
(CPC) yürürlüğe girdi
A
vrupa Patent Ofisi ile ABD
Patent ve Marka Ofisi; her iki
ofisin mevcut sınıflandırma
sistemlerini uyumlu kılmak amacıyla
ortak bir sınıflandırmaya yönelerek;
Ortak Patent Sınıflandırma Sistemi’ni
(CPC) oluşturdu.
Her ikisi de son derece gelişmiş
patent sınıflandırma sistemlerine sahip olan iki ofisin en
iyi uygulamalarını bir araya getirmek amacıyla oluşturulan
10
I
bu iddialı sistem; uluslararası düzeyde
uyumlu olan güncel bir sınıflandırma
sistemi sağlayacak. 2013 Ocak ayı
itibariyle diğer patent ofisleri ile halkın
kullanımına açık hale geldi. Sistem aynı
zamanda Dünya Fikri Haklar Örgütü
tarafından uygulanan Uluslararası Patent
Sınıflandırması standartları ile uyumlu
olacak şekilde düzenlendi.
www.epo.org kaynağındaki haber esas alınmıştır.
fikri’yat
Sigara markaları, mal ve hizmet
isminde kullanılamayacak
İ
şletmelerin isim, marka,
amblem, logo ve ayırt
edici diğer özellikleri tütün
ürünlerini çağrıştırmayacak,
tütün ürünlerinin adı başka
bir mal ve hizmet isminde
kullanılamayacak.
4207 sayılı Tütün Ürünlerinin
Zararlarının Önlenmesi ve
Kontrolü Hakkındaki Kanun’un
3’üncü maddesinin 15’inci
fıkrasındaki hüküm 20 Kasım
2012 tarihli Resmi Gazete’ de
yayımlandı.
Bahsi geçen düzenleme
ile sigara adları ve bu adlara
çağrışım yapan adlar,
kıyafet, aksesuar, içki, kahve,
parfüm vb. hiçbir üründe
kullanılamayacak. Bu düzenleme
ile sigara markaları başvuru
sahiplerinin farklı bir ürün
ve hizmette de aynı isim ile
faaliyete geçebilmesi mümkün
gözükmüyor.
Bu kararda düzenlenen
kısıtlama ve yasaklara aykırı
hareket edenler ile bu kişilerin
fiillerine iştirak edenler, TAPDK
tarafından 50 bin liradan 250 bin
liraya kadar idari para cezası ile
cezalandırılacak. İdari yaptırım
kararına rağmen aykırılığı
gidermeyenler hakkında ise
5326 sayılı Kabahatler Kanunu
uyarınca tekerrür hükümleri
uygulanacak. Dünyada ilk kez
Türkiye’de yürürlüğe giren bu
düzenlemenin Avusturalya
başta olmak üzere çok sayıda
ülkenin gündeminde olduğu da
açıklandı.
www.resmigazete.gov.tr
kaynağındaki haber esas
alınmıştır.
TPE, WIPO Genel Kurulu’na katıldı
WIPO’nun bu yıl 50.’si
gerçekleştirilen ve binden fazla
delegenin katılım sağladığı
Genel Kurul Toplantılarına
TPE Başkanı Prof. Dr. Habip
Asan Başkanlığındaki Türk
Heyeti de katıldı. Prof. Dr.
Habip Asan, dünyada fikri
haklarının artan önemine
paralel WIPO’nun bu alandaki
liderlik rolünün önemine dikkat
çekti. Türk Heyet, Genel Kurul
Toplantılarının yanı sıra, ulusal
patent ofisleriyle ve uluslararası
kuruluşlarla yoğun temaslarda
bulundu. Çin Patent Ofisi (SIPO)
ile yapılan ikili görüşmelerde iki
ülke arasında geçmişe dayanan
dayanışma ve ortak çıkarlar
dikkate alınarak, 2008 yılında
imzalanan Fikri Haklar İşbirliği
Anlaşmasının güncellenerek
etkin biçimde uygulanması
gibi konular konuşuldu. Ayrıca,
SIPO tarafından düzenlenen
seminerlere Türkiye’den
uzmanların katılımının
sağlanması, işbirliğinin temel
şartı olan ülkeler arası kesintisiz
iletişim için ofislerde karşılıklı
temas noktalarının belirlenmesi
konularında mutabık kalındı.
Birleşik Krallık Fikri Haklar
Ofisi’yle yapılan üst düzey
görüşmede karşılıklı işbirliğinin,
yakın ilişkilerin devam ettirilmesi
ve özellikle endüstriyel
tasarımların korunmasının
geliştirilmesi konusunda
atılabilecek adımlar görüşüldü.
www.tpe.gov.tr kaynağındaki
haber esas alınmıştır.
anKarapaTenT
I 11
k a p a k [ç o c u k ] r ö p o r t a j
Rüzgar’ın Kızı, Pepee’nin Annesi Ayşe Şule Bilgiç
Hedefe duyulan tutku, sonuç için
büyük bir destek Türkiye’de çok
sevilen bir çizgifilm karakterinin yaratıcısı olan Ayşe Şule Bilgiç, Pepee
oyuncaklarının taklitlerinden uzak
durulması gerektiğini söylüyor. Korsan üretimi emek ve fikir hırsızlığı olarak niteleyen Bilgiç, anne ve babaları
bu tür ürünlerde kullanılan maddeler ile de çocuğun sağlığını bozabilecek
birçok zehre karşı
da uyarıyor.
Bu
n kapak
ızı
yım
sa
nu
konusu yarının
buluşçuları olacak olan
tent
çocuklara ayırdık. Ankara Pa ve
toş
Fa
ile beraber çalışan Pepee,
ıcıları
rat
ya
n
ını
lar
Safecare marka
ile söyleşiler gerçekleştirdik.
ından
Dergimizin sevilen kısımlar
biri olan yeni buluşlar
sayfalarımızı da
çocuklara ayırdık.
12
I
A y ş e Ş u l e B i l g i ç [ D ü ş y e r i A n i m a s y o n]
T
elevizyon dizilerinin sevilen yüzü olarak
tanıdık onu. Ardından Türkiye’nin en popüler
olan çizgifilm kahramanı Pepee’nin yaratıcısı
olarak hayatımıza girdi. Ayşe Şule Bilgiç ile
keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
APB: Ayşe Hanım Merhaba, binlerce çocuğu ekran
başına çeken bir çizgi film karakterini yaratmak
nereden aklınıza geldi?
AŞB: Türk çizgi filmlerinin olmayışı eskiden beri
hayıflandığım bir konuydu. Yıllar sonra Kıraç’ın da
aynı konuyu dert edindiğini gördüm ve birbirimize
“Kimse yapmıyorsa da biz neden yapmayalım?”
sorusunu soracak cesareti verdik. Hazır bir sektörün,
yetişmiş insan gücünün olmaması; alt yapı ve desteğin
olmaması ve ortaya çıkan ekonomik tablo Türkiye’de neden
çizgi film yapılmadığının cevabını net olarak veriyordu ama
biz görünenden ürkmeyip düşümüzün peşine düştük.
Pepee sadece bir çizgi film karakteri olmaktan çıkarak,
hayatımızın önemli bir parçası oldu. En çok satan çocuk
dergilerinden biri, oyuncak mağazalarında satılan pelüş
bebekten, plastik bardağa kadar çeşit çeşit oyuncaklara
dönüştü. Bu süreçte özellikle nelere dikkat ettiniz, nelerden
taviz vermediniz?
Bir çizgi filmin yaşamın her alanına hitap eden bir markaya
dönüşmesi için çok farklı faaliyetleri bir arada yürütmek
gerekiyor. Biz tüm bu yolların başında kendi çocuğumuza
vermeyeceğimiz, yedirmeyeceğimiz, kullandırmayacağımız
hiçbir şeyi Pepee’nin dünyasına sokmama kararı aldık.
Bu ticari anlamda akıl almaz bir taviz gibi görünüyor
ama Düşyeri Çizgifilm ve Animasyon Stüdyosu olarak,
kendimize içimize sinen işi yapma, sinmeyeni yapmama
lüksünü tanıdık. Annelik güdülerini, açgözlü olmayan
ama çok profesyonel bir markalaşma süreci ile birleştirince
ortaya bir sürü istisnai değeri olan Pepee markası çıktı.
Bu ürünlerin başkaları tarafından taklit edilmesi ile nasıl
mücadele ediyorsunuz?
Korsan üretim çok büyük bir sorun. Korsan emeğin
hırsızlığı, devletten çok ciddi vergi hırsızlığı, terörist yasa
dışı yapılanmaların geçim kaynağı; hepsini bir tarafa
bırakın çocukların sağlığı için doğrudan bir tehdit.
Orijinal bir ürünle sahte bir ürün arasındaki farkın sadece
görsel, işitsel olduğunu düşünebilirsiniz ama kumaşından
boyasına, dolgu maddesinden mekanik aksamına kadar
her santimi ayrı bir tehdit. Boyalarda, baskılarda çok
yüksek oranda kanserojen madde mevcut, bu ürünlerde
çok ciddi hijyen problemleri var. Örneğin Pepee bebeğinin
dolgu maddesi bile onlarca teste tabi iken korsan, sanayi
artıkları denen çöp süngerlerle dolu; artık bunlarda
depolarda bulunan fare zehri mi ararsın; böcek ilacı mı?
Ailelerden çocuklarını eline ne olduğu belirsiz bu ürünleri
vermemelerini önemle rica ediyoruz. Düşyeri olarak biz
olanca gücümüzle hukuki savaşımızı veriyoruz ama en
büyük görev anne ve babalarda.
“Türkiye’nin On Başarılı Genci” yarışmasında “Global
Girişimcilik Haftası Özel Ödülü” kategorisinde ödül
aldınız. Bu başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Yaptığımız girişimin yarattığı toplumsal fayda gözetilmiş
olabilir. Bizim çizgi film yapmaya başladığımız
günlerde bu sektör, ticari anlamda o kadar var olunması
imkansız bir durumdaydı ki, yakın çevremiz bu girişimi
“delilik” olarak nitelendirdi. Biz de bu ahval içinde
damarlarımızdaki asil kana güvendik.
İlkleri başarmak çok zordur, siz bu başarıya giden yolda
nelerle mücadele ettiniz? Bu yolda karşınıza çıkan
engeller nelerdi ve bu engelleri nasıl aştınız?
Üretmek için giriştiğimiz ürünün bir alıcısı yoktu.
Daha doğrusu milyonlarca Türk ailesi böyle bir
projeyi zaten bekliyordu ama yerli bir çizgi filmi alıp
yayınlayacak bir kanal yoktu. Çünkü Türkiye’de çizgi
film yapmak inanılmaz pahalı. Ayrıca sanat için yapılan
temel uğraşlar ve reklam animasyonlarını bir kenara
koyarsak çizgi filmin nasıl yapıldığını bilen iş gücü
yoktu. Çizgi film yapmak konusunda umutsuz ama
tutkulu ve de çok yetenekli gençlerle, evladına Türk çizgi
filmi izletmek isteyen aileler arasında bir köprü olduk.
Burada en büyük şansımız üretime geçtiğimiz dönemde
TRT Çocuk kanalının kurulması oldu. TRT Çocuk’un
Pepee’ye katkısı da yadsınamaz.
Genç girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Genç girişimcilere hedefe duyulan tutkunun sonuç için
büyük bir destek olduğunu söylemeliyim. Girişimcinin
hayatında hissettiği bir boşluğu doldurmak üzere yola
çıkması ve yılmaması önemli.
anKarapaTenT
I 13
k a p a k [ç o c u k ] r ö p o r t a j
Affan Dede’ye para saydım
gidip Fatoş Oyuncak aldım
B
aşlığımızda ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’ya atıfta
bulunuyor olsak da özellikle bir döneme Fatoş
Oyuncak damgasını vurdu. Eczanelerde başlayan
daha sonra kırtasiye ve oyuncakçılarda satışa
sunulan Fatoş Oyuncak da uzun yıllardır Ankara Patent’in
hizmet verdiği bir marka. Oyuncak sektörünün ilk Türk
firmalarından biri olan Fatoş’un yaratıcısı ve isim annesi Fatoş
İnhan ile bugünlere gelme sürecini konuştuk.
APB: Henüz yirmili yaşlarınızda başladığınız girişimcilik kısa
bir zaman içerisinde tüm ülkece takip edilen bir furyaya
dönüştü. Türkiye’nin en sevilen oyuncak markasının tasarım
ve üretimlerine imza attınız. Bu süreç hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Fİ: Eşimle 41 yıl önce, oyuncak sektörünün ne durumda
olduğunu, bir yaşındaki oğlum Osman’a oyuncak almak
istememizle fark ettik. Çocuğun gelişiminde oyuncağın
önemini çok iyi biliyorduk. Ancak o yıllarda piyasada, almaya
değer hiç bir ürün yoktu. Pedagojik açıdan doğru oyuncak
bir yana, satılan oyuncaklar sağlık açısından da sakıncalıydı.
Bilinçsizce, çocuğu sadece oyalamak amacı ile satılan ürünler
ehil olmayan insanların elinden çıkıyordu.
O yıllarda, mimar olan eşim konut yapıp satmaktaydı.
İnşa etmiş olduğu binalardan birinin alt katındaki 60 m2’lik
bir dükkân henüz satılmamıştı. Oyuncak üretimine orada
başlayabilme düşüncesi bana cesaret verdi.
İlk olarak çok küçük çaplı bir piyasa araştırması yaptık.
Arkadaş, akraba çevremizden değişik yaş ve sosyo-ekonomik
gruplar oluşturarak, daha önceden evde hazırladığımız ürün
numunelerini sergileyip sorularımızı sorduk. Sonuç şaşırtıcı
şekilde olumluydu! Hem çok mutlu oldum, hem de çok
heyecanlandım ve biraz da ürktüm açıkçası. Üretme isteğim
çok güçlüydü ama aynı zamanda fikri dehşet vericiydi.
Çocuklar için oyuncak üretmeye kalkışmak ne kadar büyük
bir sorumluluktu.
İlk ürünlerimiz çocuklara gülümseyen, onların en iyi
dostu olacak 6 çeşit yumuşak hayvan oldu. Başlangıçta
üretimi çok küçük çapta da olsa başarmıştık. Ancak
ürettiğimiz ürünleri satacak sadece iki oyuncak mağazası
vardı. Bir gece bütün dükkanların kapalı olduğu saatte
İstanbul’u dolaşıp nerelere satabileceğimizi araştırdık. Ertesi
gün ürünlerimiz; Osmanbey Vepa Mağazası, Taksim Eczanesi
ve başka eczanelerdeki vitrinlerde yerlerini almışlardı.
Bir yıl sonra, sıra dünyada oyuncağın ne durumda
14
I
Dünya’da buluş ve tasarım alanında, bilim
adamları kadar annelerin de çok büyük
emekleri bulunuyor. Oğlu Osman için
oyuncak beğenmeyip fabrika kuran Fatoş
İnhan “Salt üretici kimliğinden çıkarak
tasarıma; kaliteli, çekici, yenilikçi ve orijinal
ürünler üretmeye başlamalarının, Türk
firmaları için bu koşullarda en isabetli yol
olacağı” kanısında olduğunu söylüyor.
olduğunu araştırmaya geldi. Bir aya yakın bir süreyi Avrupa
ülkelerinde oyuncak mağazalarını araştırmakla geçirdik.
Ayrıca ülkelerin ayrı ayrı “Oyuncak Normları” konusundaki
dokümanlarını topladık. Sektör dergilerinin hemen hepsine
abone olup, bir yılın gerisine dönük nüshalarını yüklendik ve
döndük. İncelemelerimiz sonucunda Türkiye’nin bu konuda
ne durumda olduğu gerçeği daha da vahim bir şekilde
önümüze serilmişti.
İki yıl üstüste Nürnberg Fuarı başta olmak üzere Avrupa
oyuncak fuarlarını ziyaret ettik. Bu arada gerek tasarımlarımız
gerekse tekniğimiz gitgide gelişmekteydi. Ve artık biz de
Nürnberg oyuncak fuarında yer alıp şansımızı denemeliydik.
Nitekim 1975 yılı ilk fuar katılımımız çok başarılı geçti.
Fuarın girişinde Türk bayrağının ilk kez dalgalandığını
Fatoş İn h a n [Fatoş Oyunc a k]
görmek, duygusal açıdan da çok güzeldi!
Yıllar içinde yumuşak PVC bebek üretimi, buna
bağlı olarak da tam teşekküllü bir kalıphane gereği ile
Topkapı’da 2500 m2’lik bir fabrika binasına taşındık. Hem
tasarımlarımızın özgünlüğü hem de dünya standartlarına
uygun üretimimiz nedeni ile yıllar içinde devamlı büyüme
kaydettik. 1984 yılında, 13 yıldır omuz omuza, tüm
gelişmelerimizin heyecanını birlikte yaşadığım hayat
arkadaşımı, en iyi dostumu kaybettim. Artık beni yalnız,
uzun bir yol bekliyordu. Bu arada bir kızım ve bir oğlum daha
olmuştu. Onların gücü ve diğer tüm çocukların bana verdiği
güçle yoluma devam ettim.
Kısa bir sürede fabrika kapalı alanı 7500 m2’ye, çalışan
sayısı da 360 kişiye çıktı. İlk yerli manken bebek üretimi
1990 yılında gerçekleşti. Bu bebeklerin televizyon reklamı
da Türkiye’de yapılan ilk oyuncak reklamıydı ve bize “Kristal
Elma” kazandırdı.
Çocukların oyun dünyasında bu kadar yer edinen oyuncakları
tasarlarken, neleri dikkate aldınız, nelerden esinlendiniz?
Oyuncak bence tasarımı en keyifli ama bir o kadar da dikkat
edilmesi gereken işlerden biri. Tasarlarken önceliğim; ürünün
çocuğa zarar vermeyecek olması. Sonrasında hem çocuğu
eğitecek hem de onu sosyal yaşama hazırlayacak, estetik
açıdan çocuğa iyi örnek olacak ve onu neşelendirecek ürünler
yapmak. TSE oyuncak standartları, test edilebilir nitelikte.
Ancak işin pedagojik yönü gerçek bir uzmanlık konusu. Fatoş
olarak bu konuda uzmanlardan devamlı danışmanlık aldık.
Kadınların iş hayatında fazla etkin olamadığı bir dönemde,
siz büyük bir başarıya imza atarak “Dünyanın En Önde Gelen
Kadın Girişimcileri” ödülünü aldınız. Bu başarınızın sırrı
nedir?
Kadın olarak, başarılı olmamın bence en önemli nedeni
-belki de başlangıcı demeliyim- çocukluğumdan başlıyor.
Babam, çocuklarının kişiliğine saygılı, inanılmaz cesaret ve
destek veren bir insandı. Evlendikten sonra da eşim aynen
babam gibi bana güvenen, beni takdir edip cesaretlendiren
hayatımdaki ikinci desteğim oldu.
Kadın olmak, benim için aksine avantaj
oldu çoğu kez. İş yaşamında çok fazla kadın
olmadığı için, konuşmalarım, isteklerim
daha ilgi ile dinleniyordu. Ancak ben de
iş yaşamında asla kadınlığımın arkasına
sığınmadım. Erkeklerle aynı koşullarda, onlar
kadar, hatta onlardan daha çok çalıştım.
Annelik görevimi de zamanımı etkin
kullanarak başardım.
Yeni girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Yeni girişimcilere en önemli önerim,
asla kolaycılık ve taklitçiliğe yönelmemeleri. Orijinali
gerçekleştirmek kolay olmayabilir ama bence gerçek başarıya
giden uzun yol bu gerçekte yatıyor. Bazen kendi kendime “İyi
ki taklit eden değil, taklit edilenim” diyorum.
Girişimcilik aslında insanın doğasında olan bir olgu. Onu
yeşertmek, beslemek gerek. Bunun için de özellikle yakın
çevrenin rolü çok önemli. Girişimciyi cesaret ve güvenle
desteklemenin çok yararlı olacağı görüşündeyim. Ancak,
girişimcinin iyi yapılmış bir fizibilite sonrasında işe başlaması
gerçeğini de pek tabii gözden kaçırmaması gerekiyor.
Girişimcilikte her türlü araştırma sonucu olumlu görünse de
benim önerim, ileri yaşları beklemeden, bir anlamda enerji ve
cesaretin en yüksek olduğu genç yaşları çok geçirmemeleri.
Çin’in aktif rolü ile üretim maliyetleri açısından değişen dünya
dinamikleri sizi nasıl etkiledi?
Çin’in aktif rolü, özellikle Avrupa ülkelerinde de olduğu
gibi ülkemizi de çok etkiledi. İthalatın serbest kaldığı 80’li
yılların başında Türkiye Çin’den gelen her türlü kalitesiz, ucuz
ürünün çöplüğü durumuna geldi.
Gelişmekte olan ülkemizde tüketiciler yeteri kadar bilinçli
olmadığından, maalesef oyuncakları satın alıp çocuklarına
verdiler, sağlığa zararlı tekstili giydiler, kanserojen kaplarda
yemekler pişirdiler. Tam anlamı ile haksız rekabet sonucunda
pek çok sanayi kuruluşu kapılarına kilit vurmak zorunda
kaldı. Serbest piyasa ekonomisinin gereği olarak elbette
ithalat yapılacaktı. Ancak gelişmiş ülkeler gibi satın alırken
standartlarımızı bizim belirlememiz gerekirdi. Yıllar sonra
tedbirler alınmaya başladı ama ne yazık ki çok geç kalındı.
Ancak bu noktada sadece tüketiciye yüklenmek doğru
değil. Üreticilerin de topluma karşı bir takım sorumlulukları
var. Örneğin birçok firma Türk piyasasının yanında Avrupa
ve ABD’ye de üretim yapıyor. Ancak ihraç ettikleri ve Türk
piyasasına sundukları ürünler hem kalite, hem tüketiciye
saygı, hem de doğaya duyarlılık gibi konularda birbirinden
çok farklı. Özellikle kurumsal imaj ve tasarımın gereksiz
birer kalemmiş gibi algılanması ve bunlara gereken özenin
gösterilmemesi sonucunda başta yeni nesil olmak üzere,
halkımızın büyük bir kısmı yabancı marka ürünlerinin
tüketimine daha meyilli. İşin acı tarafı, bakıyorsunuz, bir
çoğunun etiketinde “Made in Turkey” yazıyor.
Türkiye bir dönem yabancı piyasa için, üretim
anlamında fiyat bakımından cazip bir seçenekti. Ancak
Çin’in güçlendiği ve global piyasa şartlarının değiştiği
bu dönemde Türk firmalarının da artık stratejilerini
güncelleştirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Salt üretici kimliğinden çıkarak tasarıma;
kaliteli, çekici, yenilikçi ve orijinal ürünler
üretmeye başlamalarının, Türk firmaları
için bu koşullarda en isabetli yol olacağı
kanısındayım.
anKarapaTenT
I 15
k a p a k [ç o c u k ] r ö p o r t a j
Anaokulları SafeCare ile
denetim altında
Ç
ocuklarımızı teslim ettiğimiz anaokulları,
yuvalar nasıl denetleniyor? Bizler
çocuklarımızı emanet ediyoruz ama evimiz
kadar güvenli ve sağlıklı bir ortam mı? İşte bu
tür sorulara yanıt bulabileceğiniz SafeCare ile ilgili
tüm detayları Cem Dericioğlu’na sorduk.
APB: ODTÜ Malzeme ve Metalurji Mühendisliği
Bölümü’nden mezun olduktan sonra, önce ODTÜ
Kaynak Teknolojisi ve Tahribatsız Muayene
Merkezi’nde Araştırma Görevlisi olarak 5 yıl, daha
sonra GAMA Fabrika – Ankara ve GAMA Endüstri
- Jubail - Suudi Arabistan şantiyesinde Kalite
Kontrol Müdürü olarak 3 yıl çalıştınız. 1999’dan
bu yana ise S&Q Mart’ta çalışma hayatınıza devam
etmektesiniz. Kalite denetimi alanını seçmeye sizi
yönelten nedenler nelerdi?
CD: ODTÜ ve GAMA’da elde ettiğim deneyimler
daha çok şantiyelerde çalışma alanları
sağlamaktaydı. Şantiyelerde çalışmak keyifli
olmasına rağmen uzun süreler evden uzakta
olmak gibi bir sıkıntısı vardı. Oysa, işin kontrol
kısmında olmak hem şantiyelerdeki (benim için!)
keyifli, dinamik çalışma ortamını sağlıyor, hem
de evden uzakta kalma süresini kısaltıyordu.
Sanırım bu işe başlamamı sağlayan en büyük
faktör bu oldu. Ancak işin içine girdikçe bu
işin ne kadar kapsamlı olabileceğini ve mesleki
tatmin yönünün çok yüksek olduğunu gördüm.
Sorumlulukları ağır olsa da bu sektörde olmaktan
çok mutluyum.
S&Q Mart olarak 1991 yılından bu yana ulusal ve
uluslararası platformlarda sertifikasyon, kalite
denetimi ve gözetimi, periyodik muayeneler
gibi birçok alanda hizmet veriyorsunuz. Bu
hizmetlerinizin içerisinde, SafeCare gibi başarılı
bir projeye de imza attınız. Bize bu projeden biraz
bahseder misiniz?
SafeCare, tümüyle çocukların güvenliği üzerine
kurulu bir program. Biz bu programı özellikle
eğlence, oyun ve eğitim veren kurumlara uygun
olarak tasarladık. Burada yasal yükümlülükleri,
16
I
Yarının büyüklerinin ilk kez eğitim kurumu
ile buluştuğu kreşler artık SafeCare ile
genel güvenlik, hizmet kalitesi, gıda
güvenliği ve hijyen olarak denetleniyor.
Her üç modülden yeteri puan alabilen
anaokulları bu sertifikayı kullanmaya hak
kazanıyor.
mutlaka sağlanması gereken asgari kıstaslar olarak
tanımlıyoruz ve ulusal ve uluslararası kabul gören
standart ve uygulamaları temel alıyoruz. Bu
standartlar da mesela okul öncesi eğitim, özel çocuk
kulüpleri, okul servis araçları yönetmelikleri gibi
bazı yönetmeliklere dayanıyor.
C e m D e r i c i o ğ l u [ S a f e C a r e]
Programı oluşturmaya sizi yönelten ihtiyaçlar
nelerdi?
Programı oluştururken amacımız; çocuklarımızı
teslim ettiğimiz ve en az evdeki titizlikle bakılmasını
ve eğitim görmesini beklediğimiz kreş, yuva ve
anaokullarında sağlanan koşulların, üç temel başlık
altında incelenmesini, değerlendirilmesini ve sürekli
izlenmesini sağlamak ve güvenli anaokulu anlayışını
yerleştirmekti.
Anaokullarını hangi açılardan ve nasıl
denetliyorsunuz?
Anaokullarını üç temel modül üzerinden
denetliyoruz. Genel güvenlik, hizmet kalitesi,
gıda güvenliği ve hijyen. Bir kuruluşun SafeCare
standartlarına göre güvenli sayılabilmesi için,
her üç modülden de yeterli puanı alması
gerekiyor ve alınan puanlar, farklı ağırlıklara göre
değerlendiriliyor. Modüllere yönelik puanlama
sistemimiz var ve her modül farklı ağırlıklar
içeriyor. Tüm bu denetimler; kuruluşunun
yönetiminden organizasyonuna, yerleşim
düzeninden oyun alanlarına, mutfak ve depolama
alanlarından servis hizmetlerine varıncaya kadar
tüm faaliyetleri ile çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli
ortamlarda yetişmeleri için son derece önemli
koşulların sorgulandığı soru listelerinin yardımıyla
gerçekleştiriliyor. Sonrasında ise bulgu ve tespitler;
yerinde yapılan ölçüm ve analizlerle (mikrobiyolojik
analizler, kimyasal analizler, ortam havası ölçümleri,
sıcaklık, nem, gürültü vb. parametrelerin ölçülmesi)
doğrulanıp izleniyor. Değerlendirme sonuçları ise
üç ana başlık altında ölçeklendiriliyor ve bu şekilde
kuruluşun gereksinimleri yerine getirme seviyesi
belirleniyor. Örneğin; %75 hizmet kalitesi, %85
gıda güvenliği ve hijyen, %80 genel güvenlik gibi
programa dahil olan kuruluşların güvenirlik ve
hizmet kalitesi seviyeleri, her ay yapılan habersiz
denetimlerle gözleniyor ve sürekli gözetimler ile
sistemin etkinliği ve verimliliği yakından takip
edilmiş oluyor.
Bu programın sizce en büyük başarısı nedir?
Çocukların güvenliği açısından bu projenin sunduğu
faydalar nelerdir?
Anne ve babalar üzerinde yapılan anketlere
baktığımızda, anaokulu seçiminde velilerin aradığı
en önemli özelliğin, çocukların “sıcak, samimi ve
güvenli bir ortamda” olmaları olarak belirtildiğini
görürüz. Buradan yola çıkarak oluşturduğumuz
SafeCare programı ile, anne ve babaların çocuklarını
gönderdikleri eğitim kurumlarında genel güvenlik,
gıda güvenliği ve hijyen, hizmet kalite standartları
yükseltilmiş ve sürekliliği sağlanmış güvenli
ortamlarda eğitim almaları sağlanmaktadır.
S&Q Mart olarak yeni projelerinizden biraz söz
edebilir misiniz?
S&Q Mart hizmetlerine her yıl piyasa gereklerini
göz önüne alarak yeni alanlar eklemektedir. Birkaç
yıldır üzerinde çalıştığımız ve akreditasyonlarımıza
katacağımız yeni çalışma alanlarımızı inşaat
kontrolleri (depreme dayanıklılık), elektriksel
kontroller, demiryolları ekipmanlarının kontrolleri,
asbest denetimleri, NDT cihazlarının kalibrasyonu
ve betonarme binaların kontrollerinde kullanılan
7,5 MeV gücünde Betatron’un (X-Işını üreteci)
devreye alınması şeklinde açıklayabiliriz.
anKarapaTenT
I 17
k a p a k [ç o c u k ] b u l u ş
Attamobil ayağınızı yerden kesiyor
Bisiklete dönüşebilen bebek arabası
B
isikletten yirmi saniye içinde bebek arabasına dönüşebilen buluşun
kullanımı her geçen gün yaygınlaşıyor. 2009 yılında Amerika ve
Avrupa’da patent alan araç ile anneler spor yaparken bebeklerini
gezdirebiliyor. Maksimum 100 kg taşıma kapasitesine sahip sihirli bisiklet
çoklu kullanım özelliği ile dikkat çekiyor. Araç istendiği zaman sadece bisiklet,
çocuk arabası veya her iki özellik bir arada kullanılabiliyor. Kapalı mekan
kullanımı için de uygun olan bisiklet tam katlandığı zaman, otomobile ve
toplu taşıma araçlarına da kolaylıkla sığabiliyor. kaynak: www.tagabikes.com
Bu kapı başka bir kapı
Alman ürün tasarımcıları Johannes Müller ve Johannes
Marmon, çocukluk hayallerinin peşinden giderek
ilginç bir tasarıma imza attı. Küçükken kendilerine
ait bir kapıları olsa ne güzel olurdu şeklinde bir fikirle
yola çıkan ikili, kapı içine kapı yaparak ilk bakışta
ilginç ve aynı zamanda çok da kullanışlı bir icada imza
atıyor. Kapının bir diğer özelliği ise çocuklar tarafından
beyaz yazı tahtası olarak da kullanılabiliyor olması. Bu sayede
afacanların evin duvarlarını boyama ihtimali de ortadan kalkmış
oluyor. Tebeşir ya da suda çözülen kalemlerle boyandığında tahta,
ıslak bezle kolayca silinebiliyor. kaynak: www.jjoo.cc
18
I
k a p a k [ç o c u k ] b u l u ş
İngiltere’nin En
Genç Mucidi
“Seneye de
giyersin”
sözü tarih
oluyor
Özellikle belli yaş grubunun üzerinde
olanlarımız bu cümleyi çocukken
defalarca duymuştur. Yeni neslin bir
avantajı da, bu buluş sayesinde deyimi
çok işitmeyecek olmaları. Çocukla
birlikte büyüyen ayakkabılar
sloganı ile satışa sunulan ayakkabılar
taban kısmından 3 yarım numara
genişleyebiliyor. Her 3-4 ayda bir
küçüldü diye yeni ayakkabı almaktan
anne babaları kurtaran icad ile
ayak numaraları birbirinden farklı
çocuklar da rahatça kullanabilecek.
Ayakkabılar, yanlarında bulunan bir
düğmeye basılarak büyüyebiliyor ve
başparmak mesafesi kadar uzatılarak
istenen uzunluğa getirilebiliyor. Buluşu
gerçekleştiren marka yöneticisi Peter
Craig: “Anne babaların hayatlarını
çok kolaylaştıracak harika bir buluş.
Çok basitçe söylemek gerekirse
ayakkabılar büyüyor, yani bu
ayakkabılar çocuklarınızın ayaklarıyla
birlikte büyüyor” diyor.
kaynak: www.inchwormshoes.com
Sam Houghton 5 yaşında
İngiltere’nin en genç mucidi
oldu. Evlerinin bahçesinde
babasının kuru yaprak ve
ağaç dallarını süpürürken
çok fazla vakit kaybettiğini
düşünen genç buluşçu,
geniş uçlu ve dar uçlu
iki süpürgeyi birbirine
saplarından bağlayarak
buluşunun protitipini
oluşturdu. Buluşun patentini ise babası Birleşik Krallık Fikri Haklar
Ofisi’nden aldı. Büyük Britanya’nın en genç mucidi unvanını hala
koruyan Houghton, bu buluşunda
BBC’de yayınlanan ünlü çocuk dizisi
Wallace ve Grombit’ten etkilendiğini
açıkladı. Houghton, cam silen bir mucit
karakteri ile onun can dostu köpeğinin
başrollerini üstlendiği stopmotion
animasyonun hiçbir bölümünü
kaçırmadığını belirtti.
kaynak: bbc.co.uk
Atış
kaçırtmayan
basketbol topu
Okul sonrası arkadaşları ile sürekli
basketbol oynayan 9 yaşında bir
çocuk, arkadaşlarının en basit atışları
kaçırmalarına bir türlü anlam veremiyor.
Basketbol topuna parmakların nereye
yerleştireceğini çizerse her atışın sayı olabileceğini düşünüyor. Chris Hass,
basketbol topuna önce kendi elinin şeklini çiziyor. Okulunda düzenlenen
fikir yarışmasına katılıyor. Dereceye giremese de bir öğretmeni bu buluşun
mutlaka patentinin alınması gerektiğini söylüyor. Bugün Chris Haas’ın icadı
tüm dünyada satılan ve birçok ülkede beden eğitimi derslerinde kullanılan
önemli bir buluş haline geliyor. Topun çeşitli yaş gruplarına göre boyutları,
sağ elini kullananlar ve solaklar için de ayrı modelleri bulunuyor.
kaynak: www.bucknellbison.com
anKarapaTenT
I 19
kampüs
Ege Üniversitesi patentleri
değere dönüştürüyor
Etkinliğin Proje Pazarı bölümüne sponsor olarak destek veren Ankara Patent
Genel Müdürü Kaan Dericioğlu ve Genel Müdür Yardımcısı Aysu Dericioğlu
Egemen Proje Yarışması’nda da jüri üyesi olarak görev aldılar.
E
ge Üniversitesi Bilim
Teknoloji Uygulama
ve Araştırma Merkezi
(EBİLTEM) tarafından
düzenlenen ve Elginkan
Vakfı tarafından desteklenen
etkinliğe Ankara Patent olarak
biz de katıldık.
Organizasyonun 2012
yılı ana teması “Üniversite
Patentlerinin Değere
Dönüştürülmesi”ydi. 2. EGE
AR-GE ve Teknoloji Günleri,
28-30 Kasım 2012 tarihlerinde
İzmir’de düzenlendi.
AreGE2’de üniversiteler ile
toplumun farklı kesimlerinin
bir araya getirilerek üniversite
patentlerinin değerlendirilmesi
ve ticarileşebilecek patent
ve faydalı modellerin sanayi
ve yatırımcılarla buluşması
amaçlanıyordu.
Ege Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Candeğer Yılmaz’ın
açılış konuşmasının ardından
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergün
telekonferans yolu ile yüksek
teknoloji ürün ihracatını
artırmak gerektiğini vurguladı
ve “Dünyanın en büyük
ekonomilerinden birisi olmak
istiyoruz. Bunun için ARGE faaliyetlerinin milli gelir
içinde aldığı payı yüzde 3’e
çıkarmamız gerekiyor. Daha
önce AR-GE harcamaları
yüzde 0,5 seviyesindeydi.
Şu anda yüzde 1 seviyesini
yakaladık. Bunu yaparken
20
I
ayrıca yüksek teknoloji
ürün ihracatını yüzde 5
seviyesinden yüzde 20’ye
getirmemiz gerekiyor. Bunu
yapmak için bakanlık olarak
çalışmalarımızı sürdürüyoruz”
diye konuştu.
AreGE2’de; “Patent Çadırı”,
“Patent Tüneli” ve “Patent
Atölyesi” paralel etkinlikleri
ile katılımcılar patent süreçleri
hakkında bilgilendirilirken
birebir görüşmelerle patent
araştırmalarının ilk adımları
uzmanlarla beraber atıldı.
Etkinlik kapsamında
gerçekleştirilen “Patentli
Projeler Yarışması” ile finale
kalan katılımcılar “Define
Adası” konsepti ile melek
yatırımcılara patentlerini
sunarak projelerine yatırım
almak için yarıştılar.
Yarışmaya 42 farklı
üniversiteden 79 farklı
alanda 129 başvuru oldu.
Ankara Patent Mühendisleri
başvuran 129 projenin ön
araştırmalarını birkaç gün gibi
çok kısa sürede yaparak jüriye
sundu.
Ankara
Patent’in üç gün
süren etkinlikte
“Siz de Buluş
Yapabilirsiniz”
sergisine ilgi son
derece yoğun
oldu.
Ankara Patent Genel Müdürü Kaan Dericioğlu; “Patent
Veritabanları, Patent Ofisleri ve Teknoloji Transferi”
konulu bilgilendirme oturumunda moderatörlük yaptı.
kampüs
Hayale ve girişimciliğe ödül yağdı
Genç fikirlerin değerlendirildiği yarışmada dereceye giren projelere Ankara
Patent projeleri korumaları adına destek sağlayacak.
B
u yarışma ile ilgili olarak büyük heyecan
duyduğunu belirten Genel Müdürümüz
Kaan Dericioğlu; “Öğrencilerin iş hayatına
hazırlanmasında büyük rol oynayacak olan yarışma,
geleceğin girişimcilerini yarıştırırken, ihtiyaçları
olan anlayış ve davranış biçimlerini de öğretiyor. Bir
yarışma olmanın ötesine geçerek, uygulamalı bir iş
hayatı deneyimi yaşatıyor.” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
ev sahipliğinde gerçekleşen ve Ankara Patent’in
sponsorlarından biri olduğu “Yeni Düşler
Yenilikçi Düşünceler, YD2YD 2012” öğrenci
proje yarışmasında 5 proje ödül aldı. Yenilikçi
Teknolojik İş Fikri konularında düzenlenen
yarışmada dereceye layık görülen projeler Genel
ve Otomotiv kategorilerinde ödüllerini aldılar.
Birincilik Ödülü’ne dünya çapında enfeksiyonel
hastalık odaklı araştırmacılara internet üzerinden
fonksiyonel bir veritabanı ve analiz araçları
geliştirmeyi hedefleyen PHISTO “İnsan Protein
Etkileşim Veri Tabanı” projesiyle Boğaziçi
Üniversitesi Kimya Mühendisliği Doktora Öğrencisi
Saliha Tekir layık görüldü.
Karasal radyo yayınının yanı sıra online
radyoculuğun da ötesine geçen ve üye olan tüm
kullanıcıların kendine özgü formatlarda radyo
programları oluşturmasına imkan veren “Gençlik
Radyosu” projesiyle Marmara
Üniversitesi Almanca İşletme
Enformatiği Bölümü 4. Sınıf
öğrencisi Arzu Dilan ikinci
seçildi.
Tat, koku, marka ve fiyat
ilişkilerini daha güvenilir
ve ölçülebilir bir şekilde
ortaya koyan bir sistem
geliştirilmesini hedefleyen
Neurolize “Tat Koku
Algısı için Nöropazarlama
Uygulaması” adlı proje ile Boğaziçi Üniversitesi
İktisat Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi Muhammet
Çağlar Kılınç üçüncülüğe layık görüldü. Kişi arama
motoru pazarını Türkiye çapında müşterilerin
farkındalığıyla buluşturarak pazarı geliştirmeyi
hedefleyen Enspecta projesiyle Boğaziçi Üniversitesi
Bilgisayar Mühendisliği Doktora Öğrencisi
Arda Çelebi dördüncü proje olarak seçildi. Araç
takip sistemlerini geliştirerek yerine şoför takip
sistemini getiren ve bu yolla araç güvenliğini kolay,
pratik, ekonomik ve güvenli bir düzeye çıkarmayı
amaçlayan Parmarş “Parmak İzi Okuyuculu Marş
Sistemi” projesiyle Boğaziçi Üniversitesi İktisat
Bölümü İngilizce Hazırlık Okulu Öğrencisi Halil
İbrahim Yıldırım, mansiyon teşviki kazandı.
anKarapaTenT
I 21
tasarım dünyası
Dünya Çevre Oscarı
ODTÜ Mimarlık
Fakültesi, Endüstri
Ürünleri Tasarımı
Bölümü Öğretim
Görevlisi Dr. Hakan
Gürsu başkanlığındaki
tasarım ekibi
Designnobis başarıları
ile dünyayı sarsmaya
devam ediyor.
G
eçtiğimiz yıl ülkemizi
aldığı ödül sayısı
ile dünya ikincisi
yapan tasarım ekibi, Ocak
ayında yeni bir ödülle
başladı. ODTÜ’lü tasarım
ekibi Designnobis, “Dünya
Çevre Oscar’ları” olarak
bilinen ABD’de düzenlenen
Green Dot Awards 2012
yarışmasında üç ödüle
birden layık görüldü.
Ulaşım, mimarlık, ürün ve
hizmet alanlarında yılın en
sıra dışı çevreci proje ve
çalışmalarını ödüllendiren
ve “Çevre Oscar’ları” olarak
da anılan yarışmada,
ODTÜ Endüstri
Ürünleri Tasarımı
Bölümü Öğretim
Üyesi Dr. Hakan Gürsu
ve ekibin projeleri
ödüllendirildi.
Ekibin tasarımları,
geri dönüşüm, atık
malzeme kullanımı ve
sürdürülebilir enerji
gibi alanlarda yenilikçi
yaklaşımları dolayısıyla
ödüllere layık görüldü.
Grubun ödül
aldığı, “Living Pots
Sürdürülebilir Yetiştirme
22
I
Sistemi’’ projesinde atık
kereste kullanarak düşük
karbon salınımlı ve tamamen
geri dönüşümlü yetiştirme
üniteleri elde ediliyor.
Yalnızca ahşap üzerinde
üretilebilen “shitake’’ isimli
mantar çeşitlerinin dahi
yetiştirilebildiği tasarım,
endüstriyel ürünler
kategorisinde ikincilikle
ödüllendirildi. Tasarım
sayesinde bu mantar
türünün yetiştirilmesi için
artık ağaçların kesilmesine
gerek kalmayacak. Tasarım
aynı zamanda dekoratif saksı
olarak da kullanılabiliyor.
Saksılar üst üste istiflenip,
endüstriyel kullanımda geniş
üretimler yapılmasına da
olanak sağlıyor.
Ödül getiren ikinci
tasarım olan “Twist Su
Kaybetmeyen Kettle”
projesi de kapalı su
döngü sistemiyle
buharlaşan suyu
yoğuşma ile geri
kazanıyor. Suyun
ısınma süresini de
azaltan tasarım, su
ve enerji korunumu
tasarım dünyası
ODTÜ’nün
alanına getirdiği yeniliklerle
ev aletleri kategorisinde
ikincilik ödülü kazandı.
“SurfSail42 Sörf ve Yelkenli’’
tasarımı, aynı anda iki
kişinin sörf veya yelken
yapabileceği yeni bir deniz
aracı sınıfı yaratıyor.
Tasarım, 4 metre 20
santimetrelik boyuyla eğitim
amaçlı veya profesyonel
kullanımda deniz sporlarını
teşvik etmeyi hedefliyor.
Sörfü iki kişilik spora çeviren
tasarım, aynı anda yelkenliye
dönüşme özelliğiyle de
dikkati çekiyor. Tasarım,
ulaşım kategorisinde ikincilik
ödülüne layık görüldü.
ODTÜ Öğretim Üyesi Dr.
Hakan Gürsu liderliğindeki
Designnobis ekibi, bu yıl
ürün dalında verilen toplam
14 ödülün 3’üne sahip oldu.
www.designnobis.com
Ekibin kavramsal kategoride
yarışan ‘’V-Tent Güneş Enerjili
Araç Şarj ve Park Ünitesi’’
tasarımı da mansiyonla
ödüllendirildi. Dr. Hakan
Gürsu, ödüllere ilişkin yaptığı
açıklamada, 2008 yılından
itibaren düzenlenmekte
olan yarışmada her
yıl düzenli olarak ödül
aldıklarını anımsattı. Ekibin
sürdürülebilir başarısı
ile uluslararası arenada
dikkatleri üzerine çekmeye
devam ettiğini ifade eden
Gürsu, ekibinin çevre oskarı
sayısının 15’e yükseldiğini
bildirdi. Gürsu, ekiplerinin
tasarımlarının dünyanın
en ünlü tasarımlarının jüri
üyeliği yaptığı yarışmada
büyük ilgi görmesinden
duyduğu memnuniyeti dile
getirdi.
Tasarıma
Türkiye
Damgası
Türkiye, Avrupa Birliği’nin
uluslararası tasarım yarışmasında en
çok derece yapan ülkelerin
sıralandığı ‘’Top 100 En İyi Tasarımcı
Ülkeler’’ listesinde, ABD’den sonra
ikinci sıraya yerleşti. Türkiye,
Avrupa Birliği’nin uluslararası
tasarım yarışması A’Design
Award&Competition sonuçlarına
göre top 100 tasarımcı listesinde,
140 ülke arasında listenin
üst sıralarına girmeyi
başardı. Sıralamada birinciliği
ABD alırken, Türk ekiplerin dünya
çapındaki çevre dalındaki tasarım
başarıları ülkeler listesinde
Türkiye’yi ikinci sıraya yükseltti. Türkiye’yi listenin üst sıralarına
taşıyan kuruluşlar sıralamasında
ODTÜ Öğretim Görevlisi Dr.
Hakan Gürsu başkanlığındaki
Designnobis ekibi, 22 ödülle ilk
sırada yer aldı. Ekip, Türkiye’nin
sahip olduğu toplam 40 ödülün
22’sini aldı. Ödüllerin 2’sini
platin, 5’ini altın, 4’ünü de gümüş
oluşturuyor. Yarışmada tüm
ülkelerin sıralamasına www.worlddesignrankings.com
adresinden de ulaşılabiliyor.
anKarapaTenT
I 23
ulusal inovasyon girişimi
Türk Özel Sektörü ve İnovasyon
T
ürkiye politik ve ekonomik
sistemini iyileştirme yolunda
önemli adımlar atmıştır. Halen
üzerinde çözüm üretilmesi gereken
alanlar olsa da, Türkiye’nin Avrupalı
komşuları ile karşılaştırıldığında
iyileşme eğilimi ve dinamizm düzeyi
açısından iyi bir noktada olduğu
söylenebilir. Kaçınılmaz bir biçimde
gerek duyulan siyasi ve ekonomik
istikrar, Türkiye’nin yabancı ve yerel
yatırımcıları çekebilmesinin tek
başına koşulu olarak, özellikle bilgi
ekonomisine geçişin gereksinimlerini
karşılamak adına yeterli olabileceği
düşünülmemektedir. Türkiye’nin
mikro düzeyde bazı konulara daha
da odaklanmasında yarar olacaktır.
AR-GE yatırımları, imalat ve ticaret
sektöründeki bilgi yoğunluğu,
sermaye piyasalarının gelişimi ve
özel sektörün uluslararasılaşması
acil eylem içinde olunması gereken
başlıklar olarak belirlenmiştir.
Genel olarak değerlendirildiğinde,
Türkiye’nin yenilik alanında
çalışmaları olduğu bilinmektedir.
Çalışmaların olumlu yansımaları
AB tarafından hazırlanan Yenilik
Karnesinde de (European Innovation
Scoreboard) izlenmekte, ancak yine
de Türkiye’nin yenilik bağlamında
düşük düzeyde bulunan başlama
noktası ve ülke için önem taşıyan
öncelikli alanları belirlemesi
anlamında önünde bir yolun olduğu
da kesindir.
Yenilik bağlamında yenilikçiliğe
ilişkin politikaların üzerinde
mutabık kalınması için gereken
sürenin uzun olması, sorumluluk
alanlarında yaşanan karışıklık ve
tam anlamıyla desteği alınmamış
olan özel sektör kesiminin
varlığından ötürü, hükümetin daha
etkin bir fonksiyon sürdürecek
organizasyonel yapılanmaya ihtiyacı
olduğu sonucuna varılmaktadır.
Kamu sektörünü oluşturan
organizasyonların ise sorumluluk
alanlarını daha net bir biçimde tarif
etmeleri, işletmelerin ihtiyaçlarını
Yapılan analizler sonucunda Türkiye’de KOBİ’lerin gelişimi ve yenilik ortamının
yaygınlaşması için İKED aşağıda bulunan öncelikli alanları belirlemiştir:
 Yenilik politikalarının sürdürülmesi için daha koordine ve işlevsel bir yapıyı oluşturmak
 Ulusal bilişim altyapısının koşullarını iyileştirmek
 Yenilik için yerel ve bölgesel eylem planları geliştirmek
 KOBİ’lerin gelişimi ve girişimcilik aktivitesi için daha iyi koşullar hazırlamak
 Mali kaynakların ve yatırımcıların dağıtım kanallarını güçlendirmek
 Doğrudan yabancı yatırımları harekete geçirmek, iç pazarın bölünme–spill over etkisini
özümseyecek imkanlarını geliştirmek
 Ekonomik ve siyasi istikrarı sürdürmek; kanunların yaptırım gücünü etkin kılacak yapıyı
devam ettirmek
24
I
algılayarak uzun süreli bir rekabetçi
yapıya kavuşabilmeleri yolunda
özel sektör ile daha yakın bir ilişki
bütünü içine girmeleri gerektiği
düşünülmektedir. Bugünün
dünyasında, sadece birkaç bağımsız
değişken ve bağımsız oyuncu
mevcuttur. Daha ziyade, bir ülkenin
rekabet avantajı bağımsız ve çoklu
ve birbiriyle ilişki içinde (dayanışık)
olan faktörlere bağlıdır. Yenilik
politikasının yönetimi bir önceki
cümlede tarif edilen durumu
yansıtmalıdır.
Özellikle yenilikçi KOBİ’lerin
gelişimi için ekonomik yenilik
adına baş edilmesi gereken
hususlar:
Türkiye’de güçlü bir girişimci
kültürü vardır. Diğer Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi KOBİ’ler özel
sektörün önemli bir yapı taşı olma
özelliği taşımaktadır. Özel sektör
firmaları Türkiye’de gerek sayı
olarak işletmelerin büyük bölümünü,
gerekse de istihdam kapasitesi
açısından önemli bir büyüklüğü
temsil etmektedir. KOBİ’lerin
ekonomiye olan katkılarının kabulüne
rağmen karşımızda duran gerçek,
UİG Proje Koordinatörü Selçuk Karaata
Türkiye’deki KOBİ’leri çevreleyen
koşulların bu işletmelerin gelişiminde
yeterli düzeyde bulunmadığıdır.
Resmi olarak yeni açılan işyeri sayısı
düşüktür. Bu gözlem özellikle şehirler
için daha da geçerli olmaktadır. Bu
arada Türkiye’deki büyük ölçeğe
varan kayıt dışı ekonominin varlığı,
ayrıca girişimcilik konusunda
verilerdeki yetersizlik, sağlıklı bir
karşılaştırma olanağı vermemektedir.
Ayrıca belirtmekte fayda olacaktır:
Türkiye’deki KOBİ’lerin gelişimini
destekleyici koşullar bütünün önünde
temel olarak iki engel belirlenmiştir.
Bunlardan ilki uygun finansman
koşullarına erişememek, diğeri ise
KOBİ’lerin uluslararası iş ortamının
gerektirdiği profil anlamında zayıf
özellikler taşımalarıdır. Bu bağlamda
özellikle küçük ölçekli işletmeler için
bir politika eylemi içinde bulunmak
gereği ortaya çıkmaktadır.
Özellikle sınır ötesi
bilgi akımı ve büyüyen idari
yüklerin maliyetlerini yeniden
yapılandıracak imkanları
dengelemek anlamında, AB
programlarına katılım konusunda
farkındalığı artırmak:
Türkiye’nin içinde bulunduğu
durum, yenilikçilik kapasitesinin
geliştirilmesi anlamında ulusal
bir stratejiye ve eylem planına
olan ihtiyacı ortaya koymaktadır.
Yenilikçilik kapasitesine ilişkin olarak
KOBİ’lerin gelişimi ve özel sektörün
daha aktif katılım sağlaması ise kritik
bileşenleri oluşturmaktadır.
Özel sektörün daha aktif bir
rol üstlenebileceği alanlar:
Türkiye’de bazı organizasyonel
yapıların halihazırda yukarıda
sayılan konularda liderlik ettiği
izlenmektedir. Bununla beraber,
daha yapısal ve iyi koordine edilmiş
çabaların sürdürülmesine ihtiyaç
duyulmaktadır. Aynı derecede
önemli olan bir diğer husus ise,
eylemlerin tek bir aktör tarafından
gerçekleştirilmesinin mümkün
olmadığı, gerek makro, gerekse
de mikro konularda karşı karşıya
kalınan sorunlarla başedilebilmesi
için kamu ve özel sektörün birlikte
çalışmaları gerektiği açıktır.
Ticaret odaları, işveren ve
ticaret birlikleri, mali kurumlar,
şirketler kesiminin oluşturduğu özel
sektörün Türkiye’de girişimciliği
destekleme anlamında, mali
kaynak ve liderlik unsurlarını
taşıma boyutunda çeşitli imkanlar
sundukları bilinmektedir. Sahip
olunan bu tip varlıkların daha da üst
noktalara taşınması gerekmektedir.
Süreçte iyi bir kamu politikası
eylemine girmeye KOBİ’leri
destekleme anlamında ihtiyaç
duyulmaktadır.
Kaynak: Türkiye’de KOBİ’lerin Gelişimi
için Yenilik ve Teknoloji Politikalarının
Güçlendirilmesi Özel Sektör ve Fırsatlar,
Glenda Napier, Sylvia Schwaag Serger,
Emily Wise Hansson, Uluslarası Bilgi
Ekonomisi ve Girişim Destekleme Örgütü
– IKED, Malmö, İsveç – Aralık 2004
Özel sektörün eylem alabileceği alanlar ise aşağıdaki başlıklarla sıralanmıştır:
 Gerek yerel, gerekse de
yabancı yatırımcılarla iş
ilişkilerini destekleyecek
fırsatları düzenlemek, ayrıca
KOBİ finansmanı için gerekli
olan ihtiyaçları belirlemek
ve iletişimini kurmak
 Girişimcilik eğitimine
ilişkin programları
desteklemek ve bu
programlara katılımı
sağlamak
 İş ortamının içinde
bulunduğu koşulların
iyileştirilmesi için öncelikleri
belirlemek
 Karşılaştırma,
gelişimi takip etme ve
yine çeşitli girişimleri
değerlendirebilmek
amacıyla daha güncel
ve ilgili istatistiki verileri
sunmak
 Girişimci destekleme
programları hakkında
farkındalığı artırmak,
aynı zamanda ekonomik
büyümenin önemi
bağlamında yenilik
kavramının önceliğini
hatırlatmak
 Girişimcilik, iyi işletme
yönetimi örnekleri, bölgesel
kümelerin büyümesi ve
uluslararası bağlantılar gibi
konularda rehberlik edecek
unsurları tespit etmek ve bu
konuya ilişkin iyi örneklere
dikkat çekmek.
anKarapaTenT
I 25
büyüteç
Aynı dili konuşalım
Alan Adı Sorgulama
Alan Adı Uzayı
[ing. Domain Name Enquiry]
[alm. Domainabfrage]
[fr. Recherche de nom de domaine]
“.tr” alan adı tahsislerine ilişkin kayıtlar
arasında sorgulama yapılmasını ve kayıtlar
hakkında bilgi alınmasını sağlayan sistem.
[ing. Domain Name Space]
[alm. Domain-Namensraum]
[fr. l’espace de nom de domaine]
Alan adı uzayı olarak bilinen bir ad hiyerarşisi
veya ağacında yer alan tüm DNS sunucu
adları.
Alan Adı Tahsis Formu
Alan Adı Yönetimi “.tr”
[ing. Domain Name Registration Form]
[alm. Domainregistrierungsformular]
[fr. Le formulaire de registre de nom de
domaine]
Alan adı tahsis başvurularının
gerçekleşebilmesi için doldurularak “.tr”
Alan Adı Yönetimi’ne gönderilmesi
gereken form.
[ing. “.tr” Domain Name Management]
[alm. “.tr” Domain-Namen-Verwaltung]
[fr. administration du nom de domaine “.tr”]
Türkiye’den ve yurt dışından “.tr” uzantılı
alan adı tahsisi yaptırmak isteyen kişi, kurum
ve kuruluşların taleplerini karşılayan, idari
ve teknik konularda bilgi ve destek sağlamak
üzere yetkilendirilmiş yönetim.
MUCİDİN SANDIĞI
Otomobilin mucidi
Otomobilin Mucidi:
Karl Benz
Yanlış bilinen mucit:
Henry Ford
Her ne kadar aynı zamanlarda
Gottlieb Daimler, Wilhelm
Maybach ve Siegfried Marcus gibi
birçok Alman mühendis fikirlerini
hayata geçirmeye çalışmış olsa
da, modern otomobillerin ilk
örneğinin Karl Benz tarafından
ortaya konduğu bilinmektedir.
Dört zamanlı silindiri ile benzinle
çalışan motora sahip otomobilini
Almanya’nın Mannheim şehrinde
geliştiren Karl Benz, icadına ait
olan patenti 1885 yılının Ocak
ayında aldı. 1883 yılında kurduğu
Benz &Cie. firması adına alınan
patent, entegre bir tasarımı
gösteriyordu ve var olan diğer
parçaları adapte etmek yerine,
26
I
birçok yeni teknoloji kullanılarak
yaratılan bir konsepte aitti.
Bu özellik, patentini oldukça
değerli kılıyordu. Benz, kendi
ürettiği otomobilleri 1888
yılından itibaren satmaya
başladı, oysa otomobilin mucidi
olarak sayılan Henry Ford, kendi
ürettiği bir otomobili 1896 yılından
önce üretemedi. Ford’a bu ünü
kazandıran ise üretim bandını
geliştirip, seri üretim teknolojisini
başarıyla kullanmasıdır.
www.patentmuzesi.com
The Benz Patent
Motor Car
Velocipede 1894
marka - patent - tasarım -alan adı
49 yılın tecrübesiyle
İhtiyaçlarınıza özel kurgulanmış teknolojik altyapımız,
İnceleme, eleme ve değerlendirme yöntemlerimizle
Stratejik planlarınıza temel oluşturuyoruz
Ekibinizin bir parçası olarak yanınızdayız
ankara patent bürosu limited şirketi
merkez bestekar sokak no: 10, 06680 kavaklıdere, ankara t: 0 312 417 2323 (pbx) f: 0 312 425 5804 gsm: 0532 755 1 APB
istanbul bürosu göksu evleri alt çamlık caddesi no: 11 (b28a), 34815 anadoluhisarı, istanbul t: 0 216 465 7878 f: 0 216 465 7887 [email protected] www.ankarapatent.com
* Ankara Patent için özel tasarlanan Tablet-PC’nin Steampunk çizimidir.
marka - patent - tasarım -alan adı
1964’ten beri
İcat çıkarmayı gelenek haline getirdik
Türkiye’nin ilk sanayicileri ile başlayan
Uluslararası düzeye heyecanla taşınan
Öncü markaların mücadelesinde
Engelleri temizlemeyi amaç edindik
Fikirlerden buluşlara, tasarımlardan markalara
Değerlerinizi zirveye taşımak adına, her zaman yanınızdayız
ankara patent bürosu limited şirketi
merkez bestekar sokak no: 10, 06680 kavaklıdere, ankara t: 0 312 417 2323 (pbx) f: 0 312 425 5804 gsm: 0532 755 1 APB
istanbul bürosu göksu evleri alt çamlık caddesi no: 11 (b28a), 34815 anadoluhisarı, istanbul t: 0 216 465 7878 f: 0 216 465 7887 [email protected] www.ankarapatent.com

Benzer belgeler

En Değerli Global Markalar

En Değerli Global Markalar atılan bu somut adımlar da ülkemiz açısından son derece mutluluk verici. Ankara Patent olarak bizler de diliyoruz ki bu önemli gelişme, Türkiye’de fikri haklar bilincinin gelişmesi ve gelecek nesil...

Detaylı

e-bülten - Ankara Patent

e-bülten - Ankara Patent Madrid Sistemi, Türkiye’nin 01.01.1999 tarihinde Madrid Protokolü’ne üye olması ile birlikte, tek bir başvuru ile Avrupa Birliği de dahil Protokole taraf birden fazla ülkede koruma sağlayan bir sis...

Detaylı