joy risker

Transkript

joy risker
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
T.C.
MALĐYE
BAKANLIĞI
SAYI 43
BÜLTEN
EYLÜL 2010
BU SAYIDA:
AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NDE
VERGĐLENDĐRME
TRENDLERĐ RAPORU
(2010): FĐNANSAL KRĐZĐN
VERGĐ POLĐTĐKALARINA
YANSIMALARI
“Özgürlük” temalı AB Öykü Yarışması
2
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve 18 AB Bilgi Merkezi, teması “özgürlük”
olan ve 18 ildeki ortaöğretim kurumlarının 9. ve 10. Sınıf öğrencilerinin katılıma
açık olan öykü yarışması düzenlemektedir. Yarışmaya Adana, Ankara, Antalya,
Bursa, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Đzmir, Gaziantep, Đstanbul, Kayseri,
Konya, Mersin, Trabzon, Samsun, Van, Şanlıurfa illerinden katılım
sağlanabilecektir.
DTÖ’DE DENGE
ARAYIŞLARI VE DTÖ
ÜYELĐĞĐ ÇERÇEVESĐNDE
ÇĐN
5
Yarışmanın amacı, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde “özgürlük” kavramını
vurgulamak, yetişmekte olan kuşakları bu konuda düşünmeye ve araştırmaya
sevk etmek olarak ifade edilmektedir. Bu çerçevede, Eylül ve Ekim aylarında,
yarışmaya katılacak olan öğrencilere yönelik Avrupa Birliği’nin özgürlük ilkesine
ilişkin eğitim semineri ve öykü yazma semineri düzenlenecektir.
2009 YILI KAMU ĐÇ
DENETĐM GENEL RAPORU
10
SCHĐLLER VE
BEETHOVEN’DAN
AVRUPA’YA MĐRAS:
NEŞEYE ÖVGÜ
15
Öykülerin son teslim tarihi 30 Kasım 2010 olup, teslim yerleri AB Bilgi
Merkezleridir. Öyküler elden, e-posta yolu veya posta yolu ile ilgili merkezlere
iletilebilecektir. Değerlendirme sonucunda, ulusal aşamada ilk üçe giren eser
sahibi, Belçika ve Macaristan seyahati ile ödüllendirilecektir.
Öykü yarışmasına ilişkin detaylı bilgiye Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun
bağlantısından ve AB Bilgi Merkezleri ile irtibata geçerek ulaşılabilir. Katılacak
öğrencilere başarılar diler, yarışmanın “özgürlük” kavramına katkı sunmasını
temenni ederiz.
AB Türkiye Delegasyonu:
http://www.avrupa.info.tr/youth/oyku_yarisma,oyku_yarismasi_nedir_2010.html
AB Bilgi Merkezleri iletişim bilgileri:
http://www.avrupa.info.tr/Bize_Ulasin/Iletisim_Bilgileri,Letisim_Bilgileri_Sayfalar.html?pageindex=1
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Avrupa Birliği’nde Vergilendirme Trendleri Raporu (2010): Finansal Krizin Vergi
Politikalarına Yansımaları
Ekin GÜNDAY ECER AB Uzmanı
Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve
Gümrük Birliği Genel Müdürlüğü ile AB
Đstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yıllık
olarak hazırlanan “Avrupa Birliği’nde
Vergilendirme Trendleri” raporunun
2010 yılı sayısı hem AB Üye Devletleri ile
Đzlanda
ve
Norveç’teki
vergi
sistemlerinin karşılaştırmalı olarak bir
değerlendirmesini sunmakta, hem de
kapsadığı 2008 yılı verileri ile finansal
krizin
vergi
politikalarındaki
yansımalarına ilişkin bilgi vermektedir.1
Bilindiği üzere, küresel ekonomik krizin
AB Üye Devletleri üzerindeki etkileri
2008 yılı ikinci yarısından sonra artan bir
şekilde hissedilmeye başlanmıştır. Bu
süreçte AB Üye Devletleri kullandıkları
çeşitli vergi politikası araçları ile
yaşanan krizin etkilerini hafifletmeye
çalışmışlardır.
“Avrupa
Birliği’nde
Vergilendirme Trendleri” raporunun
2010 yılı sayısı hem bu yönde
uygulanan politikaları sunmakta, hem
de bu politikaların bütçesel etkilerini
ortaya koymaktadır.2
göstermektedir. Örneğin, söz konusu
oran Romanya’da %28,0 seviyesinde
iken, Danimarka’da %48,2 olarak
gerçekleşmiştir.
Diğer
taraftan,
2008
yılında,
yaşanmakta olan finansal krizin de
etkisiyle, genel vergi oranlarında bir
düşüş gözlenmiştir. Üye Devletlerin
harcama programlarını krizin etkileri
doğrultusunda
revize
etmeleri
sonucunda
finansal krizin devlet
bütçesi
üzerindeki
etkisi
gelir
kalemlerinden
çok,
harcama
kalemlerinde
hissedilmiştir.
Bu
doğrultuda, finansal krizin genel vergi
gelirleri üzerindeki etkisi sınırlı olmuş,
genel vergi oranı ancak 2006 yılı
seviyesine gerilemiştir.
1995 – 2008 yılları arası vergi
istatistiklerinin incelenmesi, AB Üye
Devletlerindeki
vergilendirme
politikalarına ilişkin olarak şu hususları
ön plana çıkarmaktadır:
Özellikle yeni AB Üye Devletlerinde,
doğrudan vergilerin ağırlığı düşük
kalmaktadır. Genel olarak, yeni AB Üye
Devletlerinin
eski
üyelerden
karşılaştırmalı olarak farklı bir vergi
yapısı
bulunmaktadır.
Eski
Üye
Devletlerde
vergi
gelirlerinde
doğrudan vergiler, dolaylı vergiler ve
sosyal
güvenlik
katkı
paylarının
ağırlıkları
eşit
bir
şekilde
gerçekleşmekte iken, Malta dışında
yeni Üye Devletlerde vergi gelirlerinde
doğrudan vergiler karşılaştırmalı olarak
daha düşük bir paya sahiptir.
AB’de vergi oranları genel olarak
yüksektir. 2008 yılında, genel vergi
oranı (27 AB Üyesi Devletteki tüm
vergilerin
ve
sosyal
güvenlik
kesintilerinin
toplamı)
GSYĐH’nın
%39,3’üne denk gelmektedir. Bu oran
ABD ve Japonya’nın yaklaşık olarak 12
puan yukarısındadır. Ancak bu oran
Üye Devletler arasında da farklılıklar
1995 yılından beri düşüş eğilimi
gösteren gelir vergisi oranları, 2010
yılında ilk kez artış göstermiştir. 1995
yılından 2009 yılına kadar, dört ülke
hariç tüm AB Üye Devletleri gelir
vergisinin en yüksek dilimine uygulanan
oranda indirime gitmişlerdir (Malta,
Avusturya
ve
Đngiltere
oranda
değişikliğe gitmemiş, Portekiz ise oranı
Raporun Ana Sonuçları:
2
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
yükseltmiştir). Ancak 2010 yılında,
yaşanmakta olan finansal krizin etkisiyle
düşüş eğilimi kesintiye uğramış ve AB
genelinde ortalama %0,4’lük bir artış
gözlenmiştir.
Gelir vergisinde en yüksek dilime
uygulanan orandaki düşüş eğilimi gelir
vergisinden sağlanan gelirlerde düşüşe
yol açmamıştır. En yüksek dilime giren
mükelleflerin sayısı tüm ülkelerde
sınırlıdır, bu doğrultuda gelir vergisi
basamaklarını
belirleyen
sınırlarda
yapılacak
değişiklikler
vergiden
sağlanan gelirde daha belirleyici
olmaktadır.
Kurumlar vergisi oranlarındaki düşüş ise
devam etmektedir. 1995 yılında, AB
genelinde %35,3 seviyesinde olan
kurumlar vergisi, 2010 yılında %23,2
seviyesine gerilemiştir. Gelir vergisinin
aksine, finansal kriz ile birlikte Üye
Devletler kurumlar vergisi oranlarında
bir
artışa gitmemiş, hatta
Çek
Cumhuriyeti, Yunanistan, Litvanya,
Macaristan ve Slovenya kurumlar
vergisi oranını düşürmüşlerdir.
2008
yılında
tüketim
vergileri
gelirlerinde
sert
bir
düşüş
gözlemlenmiştir. Bu düşüşün temel
nedeni olarak finansal krizin tüketim
davranışları
üzerindeki
etkisini
göstermek mümkündür. Finansal kriz ile
beraber tüketimin daha çok düşük
KDV oranlarına tabi temel ihtiyaç
maddelerine kayması ve artan stoklar
nedeniyle daha çok KDV iadesi talep
edilmesi sonucunda 2008 yılında
tüketim vergisi gelirlerinde düşüş
gerçekleşmiştir.
Çevre vergisi gelirlerinde ise düşüş
eğilimi devam etmektedir. Bir taraftan
iklim değişikliği ile beraber çevrenin
korunması fikri önem kazanırken, diğer
taraftan çevrenin korunması için
emisyon ticareti gibi vergilendirme
dışındaki politika araçları ön plana
çıkmaktadır. Bu doğrultuda, 2004
yılından itibaren çevre vergilerinin
GSYĐH’ya oranında düşüş eğilimi
gözlenmektedir.
Finansal
Krizin
Üzerindeki Etkileri:
Vergi
Politikaları
2008 yılının ikinci yarısından itibaren AB
Üye Devletleri ekonomiyi desteklemek
amacıyla çeşitli önlemler paketleri
yürürlüğe koymuşlardır. Söz konusu
önlem paketleri incelendiğinde şu
özellikler dikkat çekmektedir:
Uygulanmakta olan vergi önlemlerinin
miktar ve kapsamları AB Üye Devletleri
arasında farklılıklar göstermektedir.
Ancak
genel
olarak,
devletlerin
müdahaleden
yana
bir
tavır
sergiledikleri gözlemlenmektedir.
Alınan
vergi
önlemlerinin
bütçe
üzerindeki
etkisinin
GSYĐH’nın
%0,5’inden küçük olacağı tahmin
edilmiştir.
Ancak
özellikle
vergi
oranlarında
değişiklik
öngören
önlemlerin bütçe üzerindeki etkisi
GSYĐH’nın
%1’inden
daha
fazla
olmuştur. KDV, gelir vergisi ve sosyal
güvenlik
mevzuatında
yapılan
değişiklikler ile ÖTV oranlarında yapılan
artışlar genelde bütçe üzerinde daha
büyük bir etkiye sahiptir. Diğer taraftan,
söz
konusu
önlemlerin
değerlendirilmesinde bütçe üzerindeki
etkisinden çok, hedeflenen sektör
üzerindeki etkisi ön plana çıkmaktadır.
Alınan
önlemlerin
incelenmesi
göstermiştir ki iki yıllık süreç içerisinde
hem vergi oranlarında indirime, hem
de artışa gidilmiştir. Aynı Üye Devlette,
hatta aynı vergi çeşidinde zaman
içerisinde hem indirim, hem de artış
yapılabilmiştir. Krizin ilk ortaya çıktığı
3
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
dönemde Üye Devletler daha çok
ekonomik
faaliyetleri
destekleyici
önlemler alırken, ilerleyen dönemlerde
ise
bütçeyi
gözeten
önlemlere
yönelmişlerdir.
Üye
Devletler
vergi
oranlarında
değişikliğe giden önlemlerden çok,
vergi tabanını etkileyen önlemleri
tercih etmişlerdir. Vergi tabanını
etkileyen önlemler belli bir grup
mükellefe
odaklanmayı
mümkün
kıldığından ön plana çıkmışlardır. Daha
çok
gelir
ve
kurumlar
vergisi
oranlarında indirime gidilirken, KDV ve
ÖTV
oranlarında
ise
artış
gerçekleştirilmiştir.
Alınan önlemlerin geçerlilik sürelerine
bakıldığında, tüketimi teşvik etmeye
yönelik önlemlerin genel olarak son bir
tarih içerdikleri görülmektedir. Başta
Đngiltere olmak üzere birçok Üye Devlet
tüketimi artırmak için bu yönteme
başvurmuştur.
Sonuç olarak yaşanan ekonomik kriz ile
beraber
AB
Üye
Devletleri
vergilendirme politikalarını bir kez daha
gözden
geçirmişlerdir.
Bu
süreç
alternatif
maliye
politikalarının
gündeme gelmesine neden olmuştur.
Bir tarafta artan mali borçlar, bir diğer
tarafta ise tüketimin teşvik edilmesi
olgusu ile karşı karşıya olan AB Üye
Devletleri
vergi
sistemlerini
hem
GSYĐH’da büyümeye katkı sağlayacak,
hem de ekonomik istikrarı sağlayacak
şekilde düzenleme çabası içindedirler.
Kaynakça:
European Commission and Eurostat, Taxation Trends in the European Union, 2010
Edition,
http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/gen_info/economic_analysis/tax_str
uctures/index_en.htm
1 http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/gen_info/economic_analysis/tax_structures/
index_en.htm
2 European Commission and Eurostat, Taxation Trends in the European Union, 2010 Edition.
4
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
DTÖ’de Denge Arayışları ve DTÖ Üyeliği Çerçevesinde Çin
Hülya SOYLU AB Uzmanı
Gün geçmiyor ki uluslararası ticarette
ülke uygulamaları şikâyet konusu
olmasın. Nitekim 16 Ağustos 2010
tarihinde Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)
şikâyet üzerine Avrupa Birliği’nin (AB)
ileri teknoloji (high-tech) ürünlerine
uyguladığı
ithalat
vergilerini
kaldırmasını istemiştir.1 Söz konusu
uygulama
1996’da
AB’nin
de
imzaladığı isteğe bağlı Bilişim Teknolojisi
Anlaşması’na (ITA) aykırı bulunmuştur.
Ancak Avrupa Birliği, şikâyet konusu
elektronik aletlerin (televizyon kablo
kutuları,
düz
ekran
bilgisayar
monitörleri, yazıcılar) ileri teknoloji
kategorisi altında sınıflandırılmasına
itiraz etmektedir. Söz konusu ürünlerin
bilişim teknolojisi ürünü olmaktan çok
tüketici ürünü hâline dönüştüğü ve bu
nedenle sıfır vergi uygulamasına tabi
olmamaları gerektiğini ileri sürmektedir.
Tartışmanın taraflarından olan Doğu
Asya ülkelerinden Çin’e baktığımızda
ise DTÖ’ye üyelikten sonra pozisyonunu
güçlendirdiğini görmekteyiz. Aslında
AB, Çin’in DTÖ’ye üyeliğini destekleyen
en güçlü taraftarlardan biriydi. Hatta
2002 yılında dönemin AB Komiseri ve
bugün DTÖ’nün Genel Direktörü olan
Pascal Lamy, AB’nin Çin’le ileriki
dönemlerde gündeme gelebilecek
ticari meselelerde farklı bir Avrupa
yaklaşımı
benimseyeceğini
ifade
etmişti. Bu yaklaşım, Çin’i kulüp
üyeliğinden
bütünüyle
mahrum
bırakmamak; bunun yerine Çin ile
daha ziyade sorunları olumlu bir şekilde
ele almak olacaktı. Lamy ayrıca,
ülkenin diğer ortaklarının benimsediği
gibi aşırı kurallara bağlı yaklaşımdan
kaçınacaklarını ifade etmişti. Ancak,
2007 yılında hava biraz değişti. Tekstil
başta olmak üzere pek çok alanda
anlaşmazlıklar serisi başladı. Brüksel
Çin’in haksız ticaret uygulamalarından,
Çin ise Avrupa’nın ticari koruma
önlemlerinden şikayet etmeye başladı.
Halihazırda Çin AB tarafından yürütülen
soruşturmalara en fazla konu olan ülke
pozisyonundadır. Mart 2006 yılında ise
ilk kez AB, DTÖ Ticaretle Bağlantılı
Yatırım Önlemleri (TRIMs) kapsamında
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD)
Çin’e karşı oto parçalarıyla ilgili açtığı
davaya eş-şikayetçi pozisyonunda
katılmıştır. Mart 2008 döneminde de AB
ve ABD, finansal haber sağlayan
yabancı
firmalara
yönelik
Çin
kısıtlamalarını birlikte şikâyet etmiştir.2
Ancak, ileri teknoloji ürünlerine ithalat
vergileri uygulaması konusunda AB’nin
karşısında Doğu Asya ülkelerinin yanı
sıra bu kez ABD de bulunmaktadır.
Çin aslında farklı konularda farklı
müzakere pozisyonuna sahip olan bir
ülke konumundadır. Pozisyonu üç başlık
altında
sınıflandırılabilir:
Agresif,
savunmacı ve orta yol izleyen.3 Bu da
içeride geniş aralıktaki çıkar ve
tercihlere sahip büyük ve komplike bir
ülkeyi yansıtmaktadır. Örneğin, tarımsal
olmayan ürünlerde pazara erişim
hakkında
müzakerelerde
Çin’in
çıkarları, agresif bir tutum izlemesine yol
açmaktadır.
Ülke,
gelişmiş
ve
gelişmekte olan ülkelerde mamul mal
ihracatı alanına daha fazla erişim
sağlamak istemektedir.
Tarım alanında ise daha karmaşık bir
pozisyon almaktadır. Ülke içindeki
hassasiyetler, serbestleştirme alanını
arttırma
konusunda
isteksizleştirmektedir. Agresif tarafta
gittikçe büyüyen işgücü yoğun tarımsal
ürün ihracatına gelişmiş ve gelişmekte
olan
ülkeler
tarafından
koyulan
engellerin azaltılmasını istemektedir.
Aynı şekilde, gelişmiş ülkelerin ihracat
yardımlarının yasaklanması ve ticarete
5
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
zarar verici yurtiçi sübvansiyonların
azaltılması konusunda da çıkarları
bulunmaktadır. Bu nedenle Hindistan
ve Brezilya’nın liderliğini yaptığı G20’ye
katılmıştır.
Ancak,
katılımı
düşük
öncelikte ve mücadelede doğrudan
yer
almayan
bir
görünüm
sergilemektedir.
Hizmetler sektöründe ise savunmacı bir
tutum izlemektedir. Bu alanda ihraç
etme gibi bir kaygısının olmaması ve
ülke içinde hassasiyetlerin bulunması
nedeniyle
Hizmet Ticareti
Genel
Anlaşması’nın
(GATS)
daha
ağır
yükümlülüklerini kabul etmede isteksiz
davranmaktadır.
Ancak,
mallarda
olduğu gibi bazı durumlarda ülkenin
GATS taahhütleri, gelişmiş ülkelerin
pozisyonunun
çok
ilerisinde
bulunmaktadır.
Çin’in en büyük önceliklerinden biri,
anti-damping ile ilgilidir. Bu alandaki
kuralların müzakereleri ve cetvele
alınmış önerilerin anti-damping yönü
konusunda son derece aktif rol
oynamaktadır. Özellikle, ABD ve AB
başta olmak üzere bazı DTÖ üyelerinin
savunduğu kendisinin piyasa dışı
ekonomi statüsünü kaldırmayı veya en
azından
bu
statüyü
hafifletmeyi
amaçlamaktadır. Çin, gelişmekte olan
ülkeler için “Özel ve Lehte Muamele
(Special and Differential Treatment)”
ve Singapur konularında (yatırım,
rekabet, kamu alımlarında şeffaflık ve
ticaretin
kolaylaştırılması)
daha
önceleri esnek davranmıştır. Ancak,
geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde daha
sert bir tutum izlemektedir. Nitekim 2008
yılında Cenevre’de yapılan DTÖ
Bakanlar toplantısında Hindistan ile
birlikte tarım ithalatına karşı koruma
sağlamak amacıyla son derece
kapsamlı “özel koruma mekanizmasını”
savunmuş ve ABD’nin pamuk gümrük
tarifelerinin düşürülmesi yönündeki
baskısına karşı direnmiştir.4
Çin’in
GATT
yükümlülükleri
çerçevesinde üyelikle birlikte hizmetler
sektöründe korumacılığın yarı yarıya
indirilmesi
söz
konusudur. Ancak
uygulamada ülkenin, mal ticaretine
göre hizmetler alanında daha fazla
korumacılığa
devam
ettiği
görülmektedir. Bu durum, Doğrudan
Yabancı Yatırım
(DYY) için de
geçerlidir. OECD DYY Düzenleyici
Kısıtlamalar
Endeksi
sıralamasında
Hindistan ile aynı sırayı paylaşmaktadır.
Rusya
ve
Brezilya’ya
nazaran
kısıtlamaların daha fazla olduğu
görülmektedir.
Spesifik
olarak
bakıldığında ise sabit telefon hatları,
bankacılık, hava ve deniz taşımacılığı
ve elektrik sektörü gibi temel hizmetler
sektöründe
kısıtlamaların
olduğu
görülmektedir.
Diğer taraftan, Hong Kong ve
Tayvan’ın emek-yoğun imalat üslerinin,
yönetim becerileri ile birlikte Çin
anakarasına taşınması ve tükenmeyen
ucuz emek havuzu girişimciler üzerinde
olumlu bir etki yapmıştır. Bu nedenle
ülkeye doğrudan yatırımlar akın akın
gelmektedir. Ülkede yaratılan katma
değer ise ülke için bir avantaj
niteliğindedir.
Maocu
Stalincilikten
Piyasa Sosyalizmine doğru geçiş yapan
ve aşamalı olarak liberal ekonomiye
geçiş amacıyla piyasa reformları
başlatan
Çin,
önemli
aşamalar
kaydetmiştir. Ülke Dünya Bankası’nın
2010 yılı Đş Yapma Kolaylığı Endeksinde
ise 46. sıraya yükselmiştir.5 Geçen yıllara
göre durumunda iyileşme olduğu ve
Rusya,
Hindistan,
Brezilya
ve
Endonezya’nın önünde yer aldığı
görülmektedir. Sınırı aşan ticarette ise,
Güney Afrika, Rusya ve Hindistan’ı
geçtiği
görülmektedir.
Çin,
aynı
zamanda Dünya Ekonomi Forumu’nun
125 ülke arasında yaptığı 2010 Ticareti
6
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Mümkün Kılma Endeksi’nde (Enabling
Trade Index) 48 inci sırayı almıştır. Söz
konusu endekste piyasaya giriş, sınır
yönetimi, taşımacılık ve ticari altyapı ve
iş ortamı göstergeleri dikkate alınarak
Keza
bu
sonuca
ulaşılmaktadır.6
endekste de Güney Afrika, Hindistan,
Brezilya ve Rusya’ya göre daha iyi
durumda
bulunmaktadır.
Çin’in
önünde OECD ülkeleri ve Doğu
Avrupa, Latin Amerika, Doğu Asya ve
Ortadoğu bölgesinde yer alan daha
ileri seviyede yükselen piyasalar yer
almaktadır.
Çin,
ticaret
ve
DYY
dünya
sıralamasında ise yükselişe geçmiştir.
2006 rakamlarına bakıldığında dünya
ticaretinde
%7’lik
payla
(mal
ticaretinde
%7,7
ve
hizmetler
ticaretinde
%3,5
olmak
üzere)
dünyanın üçüncü büyük ulusu olarak
Japonya’nın yerini almıştır. Bu durum,
diğer BRIICS7 ülkelerinin performansının
çok üzerindedir; hatta dünya hizmetler
ticareti alanında da Hindistan’ın
önünde yer almaktadır. Öte yandan
Çin’de ticaretin GSYH’den aldığı pay,
%70’dir. Bu oran, Brezilya ve Çin’in çok
üzerindedir ve böylesine kalabalık bir
nüfusa sahip olan ülke için de
olağanüstü bir durumdur. Çin, küresel
düzeyde DYY stoku girişlerinde %2,4
paya sahip olup; diğer BRIICS
ülkelerinin önünde yer almaktadır. 2000
yılından bu yana da DYY çeken ikinci
en büyük ülke unvanını korumuştur.
2006 yılı verilerine göre DYY girişi, 69
milyar ABD Doları ve DYY çıkışı ise 16
milyar ABD Doları düzeyindedir.8
ülkelerden yapılan imalat ihracatının
yaklaşık %40’ına sahip bulunmaktadır.
Çok uluslu şirketlerin mal ihracat ve
ithalatındaki payları yaklaşık %60
seviyesindedir. Đhracattaki artışın en
yüksek
olduğu
ürünler,
giyim,
oyuncaklar ve Bilgi-Đletişim teknolojileri
ürünleri gibi mamul tüketim mallarıdır.
Çin, Bilgi-Đletişim teknolojileri ürünleri
kategorisinde (muhtelif ulaştırma ve
makine ürünlerinin yanı sıra) parça ve
bileşenlerde doğu Asya ticareti ve DYY
ağı açısından son montaj noktası
konumundadır. Bahse konu mallar,
Batıya
ihracat
piyasalarına
yönlendirilmektedir. Ancak hizmetler,
ülkenin DYY ve toplam ticaret
hacminde dikkat çekici bir şekilde
düşük seviyede bulunmaktadır.9
Çin’in içinde bulunduğu Doğu Asya
bölgesinin kendi içerisinde ekonomik
bütünleşme seviyesine bakıldığında ise
aşağıdaki nedenlerden dolayı kırılgan
bir yapı ortaya çıkmaktadır:10
-
-
Çin, Hindistan’ın aksine işgücü-yoğun
imalat
sektöründe
karşılaştırmalı
üstünlük
durumunu
başarıyla
kullanmıştır. Bunu ticaret ve DYY
arasında sıkı bir bağlantı kurarak
gerçekleştirmiştir. Çin, gelişmekte olan
-
Her ulusun endüstriyel rekabet
edebilirlik düzeyinin, bölgeler arası
serbest ticareti sağlama amacını
taşıyan
“Asya
Alanı
(Factory
Asia)”nın düzgün işleyebilmesine
bağlı olması,
“Asya Alanı’ gereğince tarifelerin
tek
taraflı
indirilmesinin
DTÖ
disiplinine tabi olmaması (söz
konusu
tarife
indirimleri
DTÖ
açısından zorunlu olmayıp; ASEAN
ülkeleri
ve
Çin
tarafından
yapılmaktadır),
DTÖ mekanizmaları gibi gözetim
işlevini görecek bir “üst düzey
yönetimin bulunmaması”
Doğu Asya’da kaçınılmaz olan ikili
ticari
anlaşmazlıkların
bölge
düzeyinde
problemlere
dönüşmemesi için işbirliği ve iletişim
7
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Mekanizmalarına
bulunmaktadır.
ihtiyaç
Bütün bunlara rağmen Çin, sağladığı
yüksek büyüme oranlarını istihdam,
yoksulluğun azaltılması, daha geniş
nüfus kesimi için insan refahını
iyileştirmeye
dönüştürmede
başarı
sağlamıştır. Şüphesiz bu süreçte temel
etken yüksek tasarruf ve yatırım
seviyesidir. Keza, ticaret ve DYY
düzeylerinin rolü de önem taşımaktadır;
bu durum özellikle işgücü yoğun
mamul mal ihracatının arttırılmasında
net bir şekilde görülmektedir.
Sonuç olarak, Maocu Stalincilikten
Piyasa Sosyalizmine doğru geçiş yapan
ve aşamalı olarak liberal ekonomiye
geçiş amacıyla piyasa reformları
başlatan
Çin,
farklı
endeks
hesaplamalarına
göre
önemli
aşamalar kaydetmiştir. DTÖ içerisinde
de Çin farklı konularda farklı müzakere
pozisyonuna sahip ülke konumundadır.
Tarımsal olmayan ürünlerde pazara
erişim
hakkında
müzakerelerde
yönetim agresif bir tutum izlemektedir.
Tarım alanında ise daha karmaşık bir
pozisyon almaktadır. Ülke içindeki
hassasiyetler, serbestleştirme alanını
arttırma
konusunda
isteksizleştirmektedir. Öte yandan Çin’in
hala düzenlemeler yoluyla getirdiği
kısıtlamalar devam etmektedir.
Kaynakça:
Baldwin, R. (2006), Managing the Noodle Bowl: The Fragility of East Asian Regionalism
CEPR Discussion Paper No. 5561, March.
(www.cepr.org/pubs/dps/DP5561.asp, erişim tarihi 20.08.2010)
Co-Publication of The World Bank, IFC and Palgrave MacMillan (2010), Doing Business
2010 Report.
(http://www.doingbusiness.org, erişim tarihi 20.08.2010))
Erixon, F., Messerlin, P., and Sally, R. (2008), China’s Trade Policy Post-WTO Accession:
Focus on China-EU Relations. Brussels: European Centre for International Political
Economy (ECIPE), p. 9.
(http://www.ecipe.org, erişim tarihi 20.08.2010)
Gill, B., Murphy, M. (2008), China-Europe Relations: Implications and Policy Responses
fort he United States, A Report of the CSIS Freeman Chair in China Studies, Center for
Strategic & International Studies, Washington, p. 13.
(http://csis.org/files/media/csis/pubs/080507-gill-chinaeuroperelations-web.pdf,
erişim tarihi 20.08.2010)
World Economic Forum, The Global Enabling Trade Report 2010.
(http://www.weforum.org/en/initiatives/gcp/GlobalEnablingTradeReport/index.htm,
erişim tarihi 20.08.2010)
WTO Panel Reports on information technology dispute, 16.08.2010 (DS375, DS376,
DS377)
(http://www.wto.org/, erişim tarihi 23.08.2010)
8
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
1
WTO Panel Reports on information technology dispute, 16.08.2010 (DS375, DS376, DS377)
(http://www.wto.org/, erişim tarihi 23.08.2010)
2 Gill, B., Murphy, M. (2008), China-Europe Relations: Implications and Policy Responses fort he United
States, A Report of the CSIS Freeman Chair in China Studies, Center for Strategic & International Studies,
Washington, p. 13.
(http://csis.org/files/media/csis/pubs/080507-gill-chinaeuroperelations-web.pdf, erişim tarihi 20.08.2010)
3 Erixon, F., Messerlin, P., and Sally, R. (2008), China’s Trade Policy Post-WTO Accession: Focus on ChinaEU Relations. Brussels: European Centre for International Political Economy (ECIPE), p. 9.
(http://www.ecipe.org, erişim tarihi 20.08.2010)
4 Đbid., p 10.
5 Co-Publication of The World Bank, IFC and Palgrave MacMillan (2010), Doing Business 2010 Report.
(http://www.doingbusiness.org)
6 World Economic Forum, The Global Enabling Trade Report 2010.
(http://www.weforum.org/en/initiatives/gcp/GlobalEnablingTradeReport/index.htm, erişim tarihi
20.08.2010)
7 Brezilya, Rusya, Hindistan, Endonezya, Çin, Güney Afrika ülkelerini kapsamaktadır.
8 Erixon (2008), p. 3.
9 Đbid., p. 3.
10Baldwin, R. (2006), Managing the Noodle Bowl: The Fragility of East Asian Regionalism CEPR Discussion
Paper No. 5561, March.
(www.cepr.org/pubs/dps/DP5561.asp, erişim tarihi 20.08.2010)
9
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
2009 Yılı Kamu Đç Denetim Genel Raporu1
M. Didem DOĞMUŞ AB Uzmanı
5018 sayılı Kanun’un 67nci maddesi
uyarınca Đç Denetim Koordinasyon
Kurulu’nun (ĐDKK) görevlerinden biri
“Đdarelerin iç denetim raporlarını
değerlendirerek sonuçlarını konsolide
etmek suretiyle yıllık rapor halinde
Maliye Bakanlığı’na sunmak ve
kamuoyuna açıklamak”tır.
Söz konusu madde çerçevesinde
ĐDKK Haziran 2010’da, 2009 yılında
kamu genelinde yürütülen iç denetim
faaliyetlerinin değerlendirildiği “2009
Yılı
Kamu
Đç
Denetim
Genel
Raporu”nu yayınlamıştır. Söz konusu
rapor, 5018 sayılı Kanun’un iç
denetimle ilgili olan kamu idarelerince
ĐDKK’ya gönderilen yıllık iç denetim
faaliyet
raporları
ile
denetim
uygulamaları sonucu üretilen iç
denetim raporlarının değerlendirilmesi
ve sonuçlarının konsolide edilmesi
yoluyla hazırlanmıştır2.
Bu makalede 2009 Yılı Kamu Đç
Denetim
Genel
Raporu
ele
alınacaktır. 2008 yılı iç denetim
faaliyetlerinin
değerlendirildiği
ilk
rapor 2009 yılı Haziran ayında
yayımlanmıştır3. Bu kapsamda bu
makalede Rapor çerçevesinde 2009
yılı iç denetim bulgularına özet olarak
değinilecek ve 2008 bulguları ile
karşılaştırma yapılacaktır. Genel bir
değerlendirmeyle
makale
sonlandırılacaktır.
2009 Yılı Đç Denetim Bulguları
2009 Yılı Kamu Đç Denetim Genel
Raporunda, 2009 yılında yürütülen iç
denetim
faaliyetlerine
ilişkin
şu
hususlar öne çıkmaktadır:
-
2008 yılında kamu idarelerinde iç
denetim faaliyetleri yürütülmeye
başlanmış ve 2009 yılında da bu
faaliyetler artarak sürdürülmüştür.
-
2008
yılında
ağırlıklı
olarak
program dışı denetimler yapılarak
çoğunlukla yönetsel ve destek
süreçlerine ilişkin iç kontrollerin
etkinliği
ve
verimliliği
değerlendirilirken, 2008-2010 yılı
ĐDKK Strateji Belgesinin4 esas
alındığı 3 yıllık iç denetim
planlarının ve yıllık iç denetim
programlarının
uygulamaya
konulduğu
2009
yılı
denetimlerinde
ise
nispeten
sistematik ve risk analizine dayalı
denetimler gerçekleştirilmiştir.
-
Yürütülen
iç
denetim
faaliyetlerinin
incelenmesi
sonucunda
tespit
edilen
hususlardan bazıları şunlardır:
teknik bilgi gerektiren alanlarda
personel eksikliği bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra bilgi edinme
birimine müracaatlarda ve bu
konuda verilen hizmetlerde yeterli
etkinlik sağlanamamaktadır. Đhale
sürecinin
planlanması,
yürütülmesi
ve
izlenmesi
aşamalarının ve taşınır malların
talep, satın alma, kayıt ve takip
işlemlerinin etkin bir şekilde
yürütülmesi
konusunda
da
sıkıntılar yaşanmaktadır. Ayrıca
personelin bireysel performansının
değerlendirilmesine
yönelik
sistematik
bir
yapılanma
bulunmamaktadır.
Bilimsel
araştırma
projelerinin
onaylanması, bütçeleştirilmesi ve
10
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
raporlanması aşamasında da
sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca
finansal işlemlerde görev ayrılığı
ilkesi ihlal edilmektedir. Ek olarak
birimler
arasındaki
iletişim
eksiklikleri
nedeniyle
hatalı
işlemler yürütülmektedir.
-
Yapılan tespitlerle ilgili olarak
otomasyon
sistemlerinin
geliştirilmesi; kontrol ortamının
iyileştirilmesi; önleyici, tespit edici
ve
düzeltici
kontrollerin
oluşturulması
ve
geliştirilmesi
noktasında
iç
denetçilerin
önerilerde bulunarak denetlenen
faaliyetlerin
iyileştirilmesine
yönelik çalışmalar yürüttükleri
Raporda ifade edilmektedir.
-
2009
yılında
iç denetçiler
tarafından ilgili idare faaliyet
konularına
ilişkin
olarak
sözlü danışmanlık
hizmeti
sağlanmış olduğu da Raporda
vurgulanmaktadır.
-
2009 kamu iç denetim raporunun
yayımlandığı
tarih
itibariyle
mevcut iç denetçilerin eski görev
unvanlarına göre dağılımı şu
şekildedir:
Müfettiş
(256),
Kontrolör (83), YDK (Yüksek
Denetleme Kurulu) Denetçisi (4),
Denetmen (419), Hesap Đşleri
Murakıbı (6).
-
Hâlihazırda 27’si genel bütçeli,
65’i özel bütçeli, 2’si sosyal
güvenlik kurumu ve 113’ü mahalli
idare olmak üzere toplam 207
kamu idaresinde 768 iç denetçi
görev yapmaktadır.
-
Atama yapılmayan iç denetçi
kadrolarının toplam iç denetçi
kadrosu içerisindeki payı % 44
olarak gerçekleşmiştir. Diğer bir
anlatımla, tahsis edilen 1369
iç denetçi
kadrosunun
601
adedine atama yapılmamıştır.
-
12 Temmuz 2009 tarihinde ilk iç
denetçi aday belirleme sınavı
yapılmıştır.
Aday
belirleme
sınavını kazanan 128 kişi eğitime
davet
edilmiş
ve
eğitimini
tamamlayan adaylar 13 Şubat
2010 tarihinde yine ilk defa
yapılan sertifika sınavına alınmış
ve sınavı kazanan 88 yeni iç
denetçiye sertifikaları verilmiştir5.
-
Kurula gönderilen toplam “Đç
Denetim Birim Yönergesi” veya iç
denetim
birimi
kurulmayan
idareler tarafından hazırlanan “Đç
Denetim Yönergesi” sayısı 189
olup, iç
denetçi atamasını
yapmış 207 kamu idaresinin %
91’ine tekabül etmektedir.
-
2009 yılına ilişkin olarak 130 kamu
idaresi (% 63) iç denetim
raporlarını Kurula göndermiştir.
Geçen yıla kıyasla gözle görülür
bir artışın (2008 yılında 71 kamu
idaresi - % 34) olmasının yanı sıra
önümüzdeki
yıllarda
bu
performansın
artmasının
beklendiği
Raporda
ifade
edilmektedir.
-
Gönderilen
denetim
raporları ışığında iç denetçilerin
yaptıkları denetimlerde sistem ve
uygunluk denetimine öncelik
verdikleri görülmektedir. Bunun
yanı sıra
kurumlarda
mali
denetim uygulamalarında geçen
yıla oranla artış olmuştur. Ayrıca
performans ve bilgi teknolojileri
11
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
denetimi
2008
yılında
gerçekleşmezken 2009 yılında ilk
defa gerçekleştirilmiştir.
-
-
Đç denetim Kalite Güvence ve
Geliştirme Programının henüz
belirlenmemiş olması ve buna
bağlı Rehberin yayınlanmamış
olması
nedeniyle,
2009
yılı
içerisinde
kalite
güvence
değerlendirmelerine
ilişkin
yapılmış bir çalışma olmadığı
Raporda belirtilmiştir.
Raporda 2009 yılı sonu itibariyle
iç denetim sisteminin güçlü ve
zayıf yönlerine de değinilmiştir. Bu
çerçevede; birincil ve ikincil
düzey mevzuatın tamamlanmış
olması, ĐDKK'nın bakanlıklararası
bir yapıya sahip olması, iç
denetçi kadrolarının ihdas edilmiş
olması ve bu kadroların büyük
bölümüne
sertifikalı
iç
denetçilerin
atanmış
olması,
atanmış iç denetçilerin sertifika
eğitimlerini
tamamlamış
ve
sertifikalarının
verilmiş
olması,
Kanunun geçici 5. maddesine
göre atanmış olan iç denetçilerin
güçlü bir denetim tecrübesine
sahip olmaları ve Fransa Maliye
Bakanlığı ile yürütülen eşleştirme
projesinin tamamlanmış olması
güçlü yönler olarak sıralanırken;
üçüncül
düzey
mevzuatın
tamamlanmamış
olması,
AB
normları
ve
iyi
uygulama
örneklerine
tam
uyumun
sağlanması amacıyla 5018’de
gerekli değişikliklerin yapılması,
daimi bir Merkezi Uyumlaştırma
Birimi kurulması ve teftiş ve iç
denetimin rol ve fonksiyonlarının
ayrıştırılması
hususunda
yasal
düzenleme
yapılması
konularındaki gereklilik, kamuda
iç denetim sisteminin
sahiplenilmesine duyulan ihtiyaç,
kamu iç denetçilerine yönelik
eğitimin uzun vadede uluslararası
denetim sertifikasyon standartları
ile uyumlaştırılmasına duyulan
gereklilik
ve
iç
denetçi
atamaların
tamamlanmamış
olması sistemin zayıf yönleri olarak
ortaya konulmuştur.
-
2008 yılında Kamu Đç Kontrol
Standartları
Tebliği
uyarınca
kamu idarelerince iç kontrol
standartlarına uyum amacıyla
yürütülen eylem planı çalışmaları
henüz tamamlanamadığından;
Raporda idarelerin risk yönetimi,
yönetim ve kontrol sistemlerinin
değerlendirme sonuçları yerine;
yapılan denetimler esas olmak
üzere iç denetçilerce tespit
edilen riskler, idarelerdeki Kamu
Đç Kontrol Standartları Tebliğinden
bağımsız olarak geliştirilmiş kontrol
faaliyetleri ve yönetim sistemleri
ile
bunlara
yönelik
değerlendirmeler ele alınmıştır.
-
Raporda
idarelerin
kamu
iç kontrol standartlarına uygun
hale
getirilmesine
yönelik
çalışmalar tamamlanmadığından
iç kontrol sisteminin oluşturulması
yönünde kontrol ortamı, risk
değerlendirme
ve
kontrol
faaliyetleri
gibi
bileşenlerin
standartlara uygun bir şekilde
hayata geçirilmemiş olması tüm
kamu idareleri açısından başlı
başına
bir
risk
olarak
değerlendirilmektedir.
-
2008 yılı içerisinde iç denetçiler
tarafından belirlenmiş olan ve
idare
faaliyetlerinin
etkin,
ekonomik ve verimli bir şekilde
yürütülmesine
engel
oluşturabilecek yapısal riskler
12
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
şunlardır:
idari
birimlerde
yürütülen bazı faaliyetlere ilişkin
güncel, kapsamlı ve mevzuata
uygun
yazılı
prosedür
ve
düzenlemelerin hazırlanmaması;
yapılan işlerle ilgili etkili bir takip
ve kontrol sisteminin olmaması;
yürütülen faaliyetlerin izlenmesi
ve değerlendirilmesi ile karar ve
politika oluşturulması sürecinde
gerekli olan bilgilerin tam, doğru,
güvenilir ve anlaşılabilir şekilde
kaydedilmesi
ve
raporlanmasında
eksiklikler
olması; personelin hizmet içi
eğitiminde eksiklikler bulunması;
bürokratik işlemlerin yavaşlığı ve
performans izleme sistemlerinin
yetersizliği;
bütçe
yetersizliği;
teknolojik araç ve gereçlerin
etkin ve verimli kullanılamıyor
olması;
personel
sayısının
yetersizliği.
-
Mevcut kontrollerin yeterliliğine
ilişkin tespitler ise şunlardır: iş ve
işlemlere ilişkin idari hiyerarşi
içerisinde
gerçekleştirilen
kontroller ile SGB’de (Strateji
Geliştirme Birimi) yapılan ön mali
kontrol dışında, idari yapının
tümünü kapsayan ve esasları
önceden belirlenmiş olan kontrol
sistemlerinin
bulunmaması;
mevcut kontrollerin birimler ya da
süreçler itibariyle sistematik ve
düzenli
bir
şekilde
oluşturulmaması;
kontrol
önlemlerinin bazılarının
yazılı
olmaması; iş ve işlemlere ilişkin
süreç analizlerinin yapılmaması
ve
süreç
akış
şemalarının
oluşturulmaması;
personelin
görev
tanımları
ile
yetki ve
sorumluluk dağılımlarında eksikler
ve zayıflıklar olması.
-
Raporda iç denetim sisteminin
geliştirilmesine yönelik öneriler de
yer almaktadır. Bu çerçevede
riskleri
ve
kontrolleri
tanımlayabilmek için, idarelerin
önceden birimler bazında hizmet
standartlarını belirlemesi; etkin bir
iç
kontrol
sisteminin
oluşturulabilmesi
için mevcut
kontroller
üzerinden
risk
tanımlaması yapılması yerine,
öncelikle risklerin belirlenmesi ve
bu riskler dikkate alınarak kontrol
faaliyetlerinin oluşturulması ve
mevcut
kontrollerin
revize
edilmesi; iç kontrol sisteminin etkin
hale getirilmesi için idarelerde
otomasyon sistemlerinin en kısa
sürede kurulması; her birimde iş
akış
süreçlerinin
çıkarılması;
görev, yetki ve sorumlulukların
belirlenmesi amacıyla bir eylem
planı hazırlanması ve çalışanların
risk
ve
kontrol
kavramlarını
algılamalarına yönelik eğitimler
ve
çalıştaylar
düzenlenmesi
öneriler
olarak
karşımıza
çıkmaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
Türkiye’de
5018
sayılı
Kanunla
oluşturulan iç denetim sistemi ile
birlikte bir değişim yaşanmaktadır.
Ancak değişim ve beraberinde iç
denetim sisteminin tam olarak işlerlik
kazanması, belirli bir zamana ihtiyaç
duymaktadır.
Temmuz 2009’da ilk iç denetçi aday
belirleme sınavı yapılmış ve sınavı
kazanıp
eğitimi
tamamlayan
adaylara yine ilk defa yapılan sertifika
sınavı ile sertifikaları verilmiştir. 2009
yılında yine ilk defa performans ve
bilgi teknolojileri denetimi
13
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
gerçekleştirilmiştir. Bunlar, iç denetime
dair kaydedilen olumlu gelişmelerin
arasında sayılabilir. 2009 yılında
ĐDKK’ya kamu idarelerinden iletilen iç
denetim
raporları
sayısında
gözlemlenen belirgin artış da, kamu
idarelerince iç denetim sistemine
verilen önemi ve iç denetim sisteminin
kamuda
sahiplenilmesini
işaret
etmektedir. Bununla birlikte, özellikle
daimi bir Merkezi Uyumlaştırma Birimi
kurulması ve teftiş-iç denetim rol ve
fonksiyonlarının ayrıştırılması hususları
2008 yılında olduğu gibi 2009 yılı iç
denetim raporunda da sistemin zayıf
yönlerini oluşturmuştur.
Kamu idarelerince gönderilen yıllık iç
denetim faaliyet raporları ile denetim
sonucu
hazırlanan
iç
denetim
raporlarının
derlenmesi
yoluyla
oluşturulan Kamu Đç Denetim Genel
Raporu,
kamuda
iç
denetimin
uygulanmasına yönelik detaylı bir
analizi gözler önüne sermektedir. Bu
çerçevede
anılan
raporun,
iç
denetim sisteminin değerlendirilmesi
ve
bu
kapsamda
önümüzdeki
dönemlerde
atılması
gereken
adımların belirlenmesi noktasında
önemli bir rol üstlendiğini belirtmek
yanlış olmayacaktır.
KAYNAKLAR
2009 Yılı Kamu Đç Denetim Genel Raporu (http://www.idkk.gov.tr)
2008-2010 Kamu Đç Denetimi Strateji Belgesi (http://www.idkk.gov.tr)
http://www.idkk.gov.tr
2009 yılında iç denetim faaliyetinin yürütüldüğü 207 kamu idaresinden 174 tanesi (resmi yazı
ile veya elektronik ortamda) yıllık faaliyet raporlarını ĐDKK’ya iletmişlerdir.
3 2008 yılı Kamu Đç Denetim Genel Raporu’na ilişkin yazıya ABDĐD bülteninin Aralık 2009 (34.
sayı) sayısından ulaşmak mümkündür.
4 ĐDKK’nın 05.11.2007 tarih ve 22 sayılı Kararıyla kabul edilen 2008-2010 Kamu Đç Denetimi
Strateji Belgesinde, Türk kamu yönetiminde iç denetimin mevcut durumu analize tabi
tutulmakta ve 2008-2010 döneminde yapılması gerekenlere yönelik yol haritası niteliğindeki
hususlar yer almaktadır.
5 2010 yılı iç denetçi aday belirleme sınavı 27 Kasım tarihinde yapılacaktır.
1
2
14
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Schiller ve Beethoven’dan Avrupa’ya Miras: Neşeye Övgü
Duygu YÜCESOY AB Uzmanı
Bir ülkenin kültürel yapısına, yaşam ve
düşünce biçimine, değerlerine ve diğer
birçok unsura dair önemli ipuçları veren
bayrak, marş, dil gibi öğeler şüphesiz ki
Avrupa Birliği’nin (AB) de temel kültürel
sembollerini oluşturmaktadır. “Unity in
diversity” (çeşitlilik içerisinde birlik)
anlayışıyla yola çıkan AB, Üye
Devletlerin vatandaşlarının hem kendi
ülkeleri içerisinde, hem de AB’de refah
ve barış ortamının sağlanması için
birbirlerine
kenetlenmelerini
amaçlamakta; Birlik bünyesindeki farklı
gelenekleri, dilleri ve inançları Avrupa
kıtasının sosyal ve kültürel anlamda
kalkınması
için
oldukça
önemli
görmektedir. Avrupa bayrağı, AB’nin
resmi dilleri, Avrupa günü, Avrupa marşı
gibi temel toplumsal öğeler bu çeşitliliği
sembolize etmekte; Üye Devletlerin
kendi kültürlerini Avrupa kültürüyle
güçlendirmelerini hedeflemektedir.
Fransa’nın Strazburg kentinde bulunan
Avrupa
Konseyi,
Avrupa’da
demokrasinin güçlendirilmesini ve insan
haklarının ve
hukukun üstünlüğü
ilkesinin korunmasını amaçlamaktadır3.
Bestesi,
Avrupa Konseyi’nin Avrupa marşını
oluşturma
girişimi, dönemin ünlü
Avusturyalı orkestra şefi ve bestecisi
Herbert von Karajan4 tarafından
dikkate alınmış; klasik Batı müziğinin en
değerli hazinelerinden biri olarak
sayılan Alman besteci Ludvig van
Beethoven’in5 ünlü 9. Senfonisinin
dördüncü bölümü Karajan tarafından
solo piyano, üflemeli çalgılar ve senfoni
orkestrası
için
olmak
üzere
enstrümantal olarak düzenlenmiştir6.
Marşın
bu
şekilde
sözsüz
düzenlenmesinin en büyük nedeni
olarak AB resmi dillerinin ortak bir
paydada
buluşturulması
ve
bu
çerçevede bağımsızlık, dayanışma ve
barış gibi AB’nin temelinde yatan
unsurların evrensel dil olan müzikle
anlatılmasının daha doğru olacağı
gösterilmiştir. Karajan ayrıca, 1963
tarihinde Almanya’nın Berlin kentinde
Avrupa
marşının
resmi
kaydının
yapıldığı flarmoni orkestrası konserini
yönetmiştir.
AB’nin 23 resmi dilini1 müziğin evrensel
dilinde buluşturan Avrupa marşı2 1972
yılında Avrupa Konseyi (Council of
Europe) tarafından kabul edilmiştir.
Bilindiği üzere, Avrupa Konseyi AB
bünyesinde
herhangi
bir
kurum
olmayıp 5 Mayıs 1949 tarihinde 10
Avrupa ülkesi tarafından kurulan ve
halihazırda Türkiye’nin de aralarında
bulunduğu
47
üyeden
oluşan
uluslararası
bir
örgüttür.
Merkezi
Beethoven’a ilham veren unsur ise
1785 yılında Alman şair, tarihçi, filozof
ve dram yazarı Friedrich von Schiller
tarafından Almanca kaleme alınan ve
“dünya vatandaşlarının kardeşliğini”
konu alan “An die Freude” (Ode to
Joy, Türkçe’ye çoğunlukla “Neşeye
Övgü” olarak çevrilmektedir) adlı şiir
olmuştur.
1770-1827
döneminde
yaşayan
Beethoven’ın,
1759-1805
tarihleri arasında yaşayan Schiller’den
etkilenmesi, paylaştıkları ortak kardeşlik
Bu çerçevede bu yazıda, “unity in
diversity” sloganını ve Birlik duygusunu
en iyi yansıtan Avrupa sembollerinden
biri olan Avrupa marşı fikrinin ortaya
çıkışı, benimsenmesi ve resmileşmesi
hususlarına yer verilecektir.
Schiller’in Şiiri, Beethoven
Karajan’ın Aranjmanı
15
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
duygusu
nedeniyle
olmuş;
klasik
müziğin
filozofu
olarak
görülen
Beethoven, 1824 yılında tamamladığı
9. Senfonisinde uluslararası kardeşlik
konusunu orkestraya kattığı koro ve
solistleriyle
büyük
bir
coşkuyla
vurgulamıştır7. 9. Senfoni ilk defa 7
Mayıs 1824 tarihinde Viyana Kraliyet
Tiyatrosu’nda çalınmıştır. O dönemde
işitme duyusunu kaybetmiş olmasına
rağmen Beethoven orkestra şefliğini
bizzat yapmış ve konseri hatasız
yöneterek
imkansız
olarak
tabir
edilebilecek bir başarıya imza atmıştır.
koroları veya vatandaşlar tarafından
seslendirilmiştir8. Halihazırda Avrupa
marşı, Avrupa günü, Parlamento
seçimlerini takiben eden ilk oturumlar
ile resmi oturumlar, Antlaşma imza
törenleri
gibi
resmi
günlerde
enstrümantal olarak çalınmakta ve
bazı durumlarda Almanca sözler
yetişkin
ve/veya
çocuk
koroları
tarafından seslendirilmektedir. Avrupa
marşının
daha
fazla
ortamda
çalınmasına yönelik olarak özellikle
Avrupa
Parlamentosu
çeşitli
girişimlerde bulunmaktadır.
Schiller tarafından Almanca kaleme
alınan satırlar daha sonra Đngilizceye
çevrilmiş; Avrupa marşı açısından
resmiyet kazanmamış olan Almanca
lirikler yalnızca büyük klasik müzik
Schiller tarafından yazılan Neşeye
Övgü şiirinin bir bölümünün Đngilizce
tercümesi ile Ahmet Cemal tarafından
yapılan Türkçe tercümesi şöyledir:
Ode to Joy
(edebiyat diliyle)
Ode to Joy
(günümüz Đngilizcesiyle)
Praise to Joy, the God-descended
Joy, beautiful sparkle of the gods,
Daughter of Elysium!
Daughter of Elysium!
Ray of mirth and rapture blended,
We enter, fire-drunk,
Goddess, to thy shrine we come.
Heavenly one, your shrine.
By thy magic is united
Your magic again binds
What stern Custom parted wide,
What custom has firmly parted.
All mankind are brothers plighted
All men become brothers
Where thy gentle wings abide.
Where your tender wing lingers.
Neşeye Övgü
Ey neşe, Tanrı’nın o güzel kıvılcımı,
Elysium’un güzel kızı,
Ateşten başımız sarhoş,
Varıyoruz kutsal mekanın şimdi.
Yine kavuşturmakta sihrin,
Alışkanlıkların ayırmış olduklarını;
Bütün insanlar kardeş olmakta,
Dokunduğun yerde yumuşak kanatlarınla.
16
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
AB’nin Đlham Kaynağı
Avrupa Konseyi’nce kabul edilen marş
zamanla
AB
tarafından
da
benimsenmiş ve Avrupa marşı 1985
yılında
AB
hükümet
ve
devlet
başkanları tarafından AB’nin de resmi
marşı olarak kabul edilmiştir. Avrupa
marşı Üye Devletlerin ulusal marşlarının
yerine geçmemiş; tersine “çeşitlilik
içerisinde birlik” anlayışının daha da
güçlendirilmesini hedeflemiştir9.
Ancak, Üye Devletlerin hükümet
temsilcilerinin katılımıyla 23 Temmuz
2007
tarihinde
Brüksel’de
gerçekleştirilen konferansta Avrupa
marşı, Avrupa para birimi, Avrupa
günü, Avrupa bayrağı ve AB sloganı 16
Üye Devlet11 tarafından tanınmış; bu
simgelerin söz konusu Ülkeler için
topluluk hissini ifade etmeye devam
edeceği vurgulanmıştır. 2007/C 306/02
sayılı
söz
konusu
bildiri,
Lizbon
Antlaşması’nın ekinde yer almaktadır12.
Öte yandan, Üye Devletlerin tamamı
tarafından
onaylanamadığı
için
yürürlüğe
giremeyen
AB
Anayasası’nda AB’nin sembollerine yer
verilirken 13 Aralık 2007 tarihinde
imzalanan ve 1 Aralık 2009 tarihinde
yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’nda
Avrupa bayrağı ve marşı gibi ortak
unsurlara yapılan göndermelere yer
verilmemiş; devletleşmeye doğru gidişe
ilişkin eleştirilere cevap verir şekilde
simgesel atıflarda bulunulmamıştır10.
Görüldüğü üzere ülkeler için çok farklı
sosyal, kültürel ve tarihi anlamlar
taşıyan marşlar, AB’nin de en önemli
sembollerinden birini oluşturmakta ve
kardeşlik,
barış,
dayanışma
gibi
değerleri evrensel dille seslendirerek
Birlik duygusunu daha da canlı tutmayı
amaçlamaktadır. Bu nedenle Avrupa
marşının önümüzdeki dönemde daha
fazla resmi ortamda çalınması ve daha
geniş katılımlarla seslendirilmesi şaşırtıcı
olmayacaktır.
Kaynakça:
Đlyasoğlu, Evin (1995), Zaman Đçinde Müzik: Başlangıcından Günümüze Örneklerle Batı
Müziğinin Evrimi, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı, Đstanbul, 1995.
Yüksel, Cüneyt (16 Ekim 2009) “Lizbondan sonraki Birlik ve Türkiye”, Radikal Gazetesi.
Avrupa Konseyi resmi web sitesi: http://www.coe.int
Avrupa Birliği resmi web sitesi: http://europa.eu
http://www.karajan.co.uk/index.html
http://www.lvbeethoven.com/
17
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
1
27 üyesi olan AB’nin, Fransızca, Almanca, Yunanca ve Flemenkçe dillerinin birden fazla ülkede
kullanılmasından ötürü 23 resmi dili bulunmaktadır.
2
Avrupa
marşının
orijinal
versiyonu
ile
farklı
versiyonları
http://www.coe.int/aboutCoe/index.asp?page=symboles&sp=hymne linkinden dinlenebilmektedir.
3
Avrupa
Konseyi
resmi
web
sitesi:
http://www.coe.int/aboutCoe/index.asp?page=quisommesnous&l=en
4 1908 yılında Avusturya’nın Salzburg kentinde doğan orkestra şefi ve besteci, henüz 4 yaşındayken
piyano dersleri almaya başlamış ve ilk piyano resitalini 5 yaşındayken vermiştir. 1926-1929 yılları arasında
öğrenim gördüğü Viyana Müzik ve Güzel Sanatlar Okulu’ndan orkestra şefi olarak mezun olmuştur. Đlk
orkestra şefliği deneyimini 1937 yılında Viyana Devlet Operası’nda gerçekleştirilen konserle yaşamıştır.
Sonrasında birçok konserin şefliğini üstlenen ve hem ulusal, hem de uluslararası platformda sayısız
sanatsal etkinliğe katılan Karajan, 1989 yılında hayata gözlerini yummadan önce son konserini Viyana
Flarmoni Orkestrası ile Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirmiştir. Herbert von Karajan ile ilgili ayrıntılı
bilgiye http://www.karajan.co.uk/index.html adresinden erişim mümkündür.
5 1770 yılında Almanya’nın Bonn kentinde doğan bestecinin çocukluk yıllarında yeteneği çok fazla fark
edilmemiş olsa da koro şefi olan babasından aldığı piyano ve keman dersleriyle başladığı müzik hayatı
günümüzde efsaneleşmiş durumdadır. 1787 yılında Wolfgang Amadeus Mozart ile birlikte çalışmak üzere
Viyana’ya gitmesi müzik hayatında bir dönüm noktası olmuş; yaşadığı derin ailevi problemlere rağmen
1792 yılında Joseph Haydn ile çalışmaya başlamasıyla müziğin dahisi olma yolunda önemli adımlar
atmıştır. Başta piyanist olarak ünlenip eser üretemediği için sert eleştirilere maruz kaldığından birçok
müzik eserine imza atarak besteci kimliğini ön plana çıkarmıştır. 1800lü yılların başında ortaya çıkan işitme
problemiyle ileriki yıllarda işitme duyusunu tamamen kaybetmesi beste yapma yeteneğini daha da
perçinlemiş; dahi besteci müzik ömrüne dokuz senfoni, beş piyano konçertosu, bir keman konçertosu, bir
piyano, keman ve çello için üçlü konçerto, otuz iki piyano sonatı ve birçok oda müziğinin yanı sıra Fidelio
operasını
sığdırmıştır.
Ludvig
van
Beethoven
ile
ilgili
ayrıntılı
bilgiye
http://www.lvbeethoven.com/Bio/BiographyLudwig.html adresinden erişilebilir.
6 http://europa.eu/abc/symbols/anthem/index_en.htm
7 Evin Đlyasoğlu, Zaman Đçinde Müzik: Başlangıcından Günümüze Örneklerle Batı Müziğinin Evrimi, Yapı
Kredi Yayınları, 3. Baskı, Đstanbul, 1995.
8 Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi üzerine 17 Şubat 2008 tarihinde
gerçekleştirilen kutlamalar esnasında da Kosova’nın henüz kendi milli marşı olmadığı için Avrupa marşı
çalınmıştır.
9 1994 yılında Portekiz’in Lizbon kentinde bulunan Teatro da Trindade’de kaydedilen ve André Reichling
yönetimindeki Avrupa Birliği Gençlik (Üflemeliler) Orkestrası tarafından çalınan marşa ise
http://europa.eu/abc/symbols/anthem/index_en.htm linkinden erişim mümkündür.
10 Cüneyt Yüksel, “Lizbondan sonraki Birlik ve Türkiye”, Radikal Gazetesi, 16 Ekim 2009.
11 Belçika, Bulgaristan, Almanya, Yunanistan, Đspanya, Đtalya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Litvanya,
Lüksemburg, Macaristan, Malta, Avusturya, Portekiz, Romanya, Slovenya ve Slovakya.
12 Söz konusu metne http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:C:2007:306:0231:0271:EN:PDF adresinden erişilebilir.
18
T.C.
MALĐYE BAKANLIĞI
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI
Đlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA
Telefon: (312) 415 23 31 - 415 23 28
Faks: (312) 417 11 72
e-posta: [email protected]
http://www.abmaliye.gov.tr/
© 2010 T.C. Maliye Bakanlığı
Tüm hakları saklıdır.
Bültenimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlara ait olup Maliye Bakanlığı açısından bağlayıcılığı yoktur.

Benzer belgeler