Üçüncü Dünya Savaşı,

Transkript

Üçüncü Dünya Savaşı,
Eski Mısır'da Amon Dini, Amon Rahipleri ve Akhenaton
Hazırlayan: Akhenaton
Eski Mısır'da Orta Krallık (M.Ö. 2040-1801) dönemi 11.Sülaleye mensup Teb yöneticilerinin
hakimiyetlerini genişletme istekleri sonucunda ortaya çıktı ve Mısır II. Mentuhotep
önderliğinde yeniden birleşti. Ardılları Teb'de bir güç merkezi inşa ederek, Mısır sanatında ve
arkeolojisinde büyük bir etki yaratan kültürel canlanma başlattılar. Bu, Antik Mısır'ın en
huzurlu ve gönençli dönemlerinden biriydi.
İnançlar söz konusu olduğunda, Teb tanrısı Amon, Ra ile birleşerek Amon Ra haline geldi ve
M.S. 1800 civarında Osiris ilahlaştırıldı. Teb, 12. sülalenin ilk kralı, M.Ö. 1980-1951 yılları
arasında hüküm süren 1. Amenemhet'in Memphis yakınlarında başkent kurmasına kadar,
hakimiyeti elinde tuttu. Ama firavun, Teb tanrısı Amon'a saygı göstermeyi sürdürdü ve böylece
Amon, kültünün bütün krallıkta kabul görmesini sağladı.
[1]
Orta Krallık dönemi (MÖ 2052-1786) merkezi iktidar tekrar yapılanmış. Eski Krallık
döneminde firavunun tartışılmaz ve mutlak yetkisinin yerini zamanla bürokrasiyi iyi bir şekilde
işleten Amon rahiplerinin artan etkisi almış.
[2]
Yeni Krallık Zamanında, Ari halklarının Ön Asya'ya nüfuz etmeleriyle ilgili olarak, muhtelif
kavimlerle karışmış olan Hiksoslar, Mısır'ı istila etmiştir.. Hiksoslar'ın saltanatı M.Ö. 1670 1570 tarihleri arasında hüküm sürmüştür. Ancak daha sonra Thebes kentinden Amosis,
Hiksoslar'ı yenmiş ve kaçan düşmanları Filistin'e kadar kovalamıştır. Bu olaydan sonra 17.
Hanedanlıktan 24. Hanedanlığa kadar süren Yeni Krallık Dönemi başlar.
[3]
I.Ahmose, ülkeyi Hiksos işgalinden kurtaran ve XIII. Hanedan'ı kurarak yeni bir dönem
başlatan firavun olmuştu. Yaklaşık 500 yıl boyunca 3 hanedanın hüküm sürdüğü bu uzun
dönem;"yeniden kuruluş", "Amarna", ve "Ramsesler" olmak üzere üç süreçten oluşuyordu.
Yeni Krallık dönemindeki monarşi ülkede birliği sağlamış, Akdeniz'de, Ön Asya'da, Afrika'da
güvenlik ve egemenlik alanları genişletilmiş, yeni ekonomik kaynaklara sahip olmuş,
tarihindeki en varlıklı, en üretken ve en güçlü konumuna gelmiştir.
[4]
Yeni Krallık Dönemi'nde Mısır büyük bir devlettir, kolonileri vardır, yönetim kralın memurları
tarafından yapılır. Devletin hazır bir ordusu bulunur. Mısır'a devamlı yabancı göçü görülür ve
bu yüzden yabancı etkisi fazladır. Saraya yabancı prensesler ve harem kadınları alınır.
Yabancı ülkelerle diplomatik ilişkiler gelişir. İmparatorluk Tanrısı Amon'dur. Amon tapmağının
ve rahiplerinin kudreti ülkede gittikçe artar.
[3]
I.Ahmose'nin rehabilitasyon ve yeniden yapılandırma süreci ardından gelen I.Amenhotep ve
özellikle I. Tutmosis, işgalinden alınan derslerle Ön Asya'da Filistin'i, Afrika'da Nubian ve
Sudan'ı birer eyalet olarak Mısır'ın egemenlik alanı içine aldılar.
I. Tutmosis öldüğünde, iki ayrı eşinden biri kız diğeri erkek çocuğu birbirleri ile evlendiler. II.
Tutmosis, çocuk yaşta firavun ilan edildi. Hapşepsut, II. Tutmosis'i gölgede bırakarak, gerçek
bir hükümdar gibi davrandı. Tebli Amon rahipleri, kraliçenin gücünden korktu. II. Tutmosis'e
kutsallık verdiler.
[4]
II. Tutmasis'in ölümünden sonra ise III. Tutmosis firavun oldu. Hatşepsut'un kızı Neferu-Re ile
evlendi. III. Tutmosis çocuk olduğu için, Kraliçe Hapşepsut firavun ilan edildi ve yönetime el
koydu.
[5]
Mısır'ın ikinci kadın firavunu olan Hatşepsut, 60 yaşında öldüğünde III.Tutmosis uzun süre
sabırsızlıkla beklediği yönetimi eline aldı. Mısır tarihinin en savaşçı Firavunu oldu. Kadeş'e
ardı ardına seferler düzenledi.
Daha sonraki Firavun II.Amenhotep, babasının oluşturduğu imparatorluk politikasını
sürdürmüştür. Gize'deki büyük Sfenks'i kumlardan temizletmiş ve ayaklarının arasına
kitabesini koydurtmuştur. Hattiler ve Mitanniler ile iyi geçinmiş, barışçıl bir politika izlemiştir.
XVIII. Hanedanın bütün firavunlarının yatırımlarını Teb kenti ve tanrı Amon inancı yönünde
yapmaları ve bu olağanüstü büyüme ve güçlenme karşısında, diğer tanrı inançları ve kentler
ile bunlara bağlı rahip ve halk topluluklarını giderek Teb ve Amon inancı hegemonyasına
girmekte veya buna zorlanmaktaydı.
[4]
Dış ticarette de Amon rahiplerinin tekeli söz konusudur. Örneğin yabancı tüccarlar, firavun ve
tanrı Amon'a bir şeyler sunduktan sonra geriye kalan ürünlerini satabilirdi.
[6]
Bu Hanedanın 9.firavunu IV.Amenhotep, bu duruma farklı bir yaklaşım gösterdi ve çok tanrılı
dinlere karşı tek Güneş'e (Aten) taptı. Teb'i terk ederek merkezi çölde kurduğu ve
adına"Güneşin ufku" anlamına gelen "Akhet-Aten" dediği yere nakletti. Kendisi de "Aten'in
hizmetinde" anlamı olan Akheneton adını aldı.
Akhenaton, Mitanni kralının karısı ile evlendi. Güzelliği ve zarafetinden dolayı karısına da
Nefertiti adı verildi. Ama tek tanrılı din anlayışı Mısır tarihinde pek uzun sürmedi. Firavunun
ölmesi ile Amon Rahipleri baskı ile çok tanrılı dine geri döndürdüler halkı. Mısır'da Aten ve
Akhenaton adları silindi. Akhenaton'un ardından Smenkhare ve Tutankamon başa geçtiler.
Tutankamon'un çok küçük yaşta ölmesi yüzünden onun komutanı olan Horemheb yönetimi
ele aldı. Kendisinin de varis bırakmadan ölmesi sonucunda ordularının ünlü komutanı olan I.
Ramses 19. hanedanın ilk firavunu oldu. Ardından gelen oğlu I.Seti dönemi boyunca Asya'dan
gelen saldırılarla savaştı.
[4]
Yûsuf aleyhisselam dönemi, Mısır'da putperestlik yerine İslamiyet'in hakim olduğu en belirgin
dönemdir. Yûsuf aleyhisselamın vefatından sonra onu destekleyen Asya kökenli yöneticilerin
Mısır'dan sürülmesiyle yeni bir dönem başlar. Bu dönem, putperestliğe dönüş dönemidir.
Ancak bu dönemde özellikle Amon rahiplerinin siyasi bakımdan kuvvetlenmesi yöneticilerin
işine gelmemiştir.
[7]
Amon rahiplerinin firavunu dahi rahatsız eden maddi birikimlere ulaşmaları, rahiplerin siyasi
gücünü zayıflatacak bir dinsel reform hareketini zorunlu kılar. IV. Amenofis, (M.Ö. 1424-1388)
Amon rahiplerinin ideolojik dayanağı olan Amon tanrısı kültüne karşı halk arasında çok
sevilen güneş tanrısı Ra'yı çıkarmayı dener. Kendisini Ra'nın büyük rahibi atayarak Teb'de
onun onuruna bir tapınak yaptırmaya çalışır. Ancak Ra'nın kültü verimi az olan Heliopolis
bölgesine bağlı olduğu için IV. Amenofis başarı kazanamaz. Böylece geleneksel tanrılar
kültüyle bağlarını kopararak güneş yuvarlağı Aton'u tüm Mısır'ın tek tanrısı olarak yüceltir ve
tek tanrılı bir din oluşturma yoluna gider. Buna gerekçe olarak da güneşin bütün dünyayı
aydınlattığı ve ısıttığını gösterir. Kendisini de Aton'a yararlı, onun hoşuna giden
anlamında “Akhenaton” adını alır. Eski tapınaklar kapatılır. Bütün Mısır'da Aton için yeni
tapınaklar yapılır. Diğer tanrılara tapmak yasaklanır ve bir önceki imparatorluk tanrısı olan
Amon'a tapmanlar şiddetle cezalandırılır. İmparatorluğun bütün tapınak ve anıtlarından
Amon'un resim ve yazıları kaldırılır. Bütün ülkede ve kolonilerde Aton için tapınaklar inşa
ettirilir.
[6]
[3]
Akhenaton'un yaşadığı dönemde Amon Rahipleri oldukça güçlüydüler. Mısır'ın geleneksel
dini olan Amon dininin rahipleri, ülke yönetiminde yer yer firavundan bile öncelikli söz
sahibiydiler. Firavun herhangi bir iş yapmadan rahiplere danışmak ve kehanetlerine
başvurmak zorundaydı. Babasının ölümünden sonra genç yaştaki IV. Amenofis, büyük bir
baskıya maruz kaldı. Bu baskının sebebi, geleneksel çok tanrılı Mısır dinini değiştirerek tek
tanrı inancına dayalı bir din getirmiş olması ve her alanda köklü değişikliklere girişmesiydi.
Tahta çıktıktan 5 sene sonra 41 yaşında iken kendisinde çok büyük bir manevi değişiklik hasıl
oldu. İlahin Bir, isminin ise Aton olduğunu halkına ilan etti. Tapınaklardaki bütün putların
kırılmasını, duvarlardaki tanrı (!) isimlerinin kazınmasını emretti. Ameophis (İmparatorluk
tanrısı Amus razı olsun) olan adını Akheneton (Aton'un hadimi, yani hizmetkarı) olarak
değiştirdi. Akheneton'un inandığı ve halkının da inanmasını istediği İlah, kendi ifadesine göre,
yalnız Mısırlıların değil, bütün insanların, bütün kainatın Yaratıcı'sı idi. Güneş'i, Ay'ı, yıldızları
yaratan "O" idi.
[8]
[9]
[8]
Akhenaton'un Tek Tanrı'ya yazdığı şiir, şöyledir:
Tanrı uludur, birdir, tektir.
Ondan başkası yoktur.
Bir tanedir,
O'dur her varlığı yaratan
Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh...
Ta başlangıçta vardı Tanrı,
Tek varlıktı o.
Hiç bir şey yokken o vardı.
her şeyi o yarattı (...)
Ezelden beri süregelen varlığı,
Ebediyete kadar sürecek,
Gizlidir Tanrı, kimse görmemiştir onu.
İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır her zaman
[10]
Putperestlikle mücâdelesinde çok kararlı olan Akhenaton, Karnak'taki Amon tapınağını
kapattı. Yerine GEMATON (Aton'u bulduk) adında başka bir mabet inşâ ettirdi. Akhenaton'un
kendisinin iman ettiği ve halkının da iman etmesini istediği ilâh, yalnızca Mısır halkının ilâhı
değil, bütün insanlığın ilâhıydı. Bütün evrenin yaratıcısıydı Güneş'i ve Ay'ı da O yaratmıştı.
İlâh'ın Bir, isminin ise Aton olduğunu halkına ilan etti. Tapınaklardaki bütün putların kırılmasını,
duvarlardaki tanrı (!) isimlerinin kazınmasını emretti. Ameophis (İmparatorluk tanrısı Amus
razı olsun) olan adını Akheneton - İslamiyet'teki Abdullah adı gibi - Aton'un hadîmi, yâni
hizmetkârı) olarak değiştirdi. Akheneton'un inandığı ve halkının da inanmasını istediği İlah,
kendi ifâdesine göre, yalnız Mısırlıların değil, bütün insanların, bütün kainatın Yaratıcı'sıydı.
Güneş'i, Ay'ı, yıldızları yaratan "O" idi. Akhenaton, bir şiirinde Rabbine şöyle sesleniyordu:
“Aton… Gündüz gibi ışıklı Aton.
Gözlerimiz sana bakıyor. Seni görüyor sana karşı..
Sen, benim kalbimdesin.
Fakat
seni tanımak istemiyorlar.
Sadece ben, senin kulun Akhenaton, Seni tanıyorum.
Onlara araştırma gücü ver!
Senin gücün, senin planın, sonsuzdur.
Dünya Sana ait ve Senin.
Çünkü onu Sen yarattın.”
[onlar,]
Bir başka şiirinde de şöyle der:
“Senin nûrunla bütün yollar açılır.
Balığın suda zıplaması, Sen'dendir.
Senin nûrun, rûhların kalbine nüfûz eder...”
[11]
Ancak Teb önde gelenleri bu dini tebliğ etmesine müsaade etmediler. IV. Amenofis ve ahalisi
Teb şehrinden uzaklaşarak Tell El-Amarna'ya yerleştiler. Burada "Akh-en-aton" adında yeni ve
modern bir şehir inşa ettiler. IV. Amenofis de "Amon'un Hoşnutluğu" anlamına gelen adını,
Akh-en-aton yani "Aton'a Boyun Eğen" olarak değiştirdi. Amon, çok tanrılı Mısır dininde en
büyük toteme verilen isimdi. Aton ise, Amenofis'e göre "göklerin ve yerin yaratıcısı" idi, ki bu
sıfatla Allah'ı kast etmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
[10]
Ancak bu tek tanrı fikri biraz karışıktır. Zira Akhenaton'un tek tanrı olarak ortaya attığı
düşüncede tanrı, güneş diski ile sembolize edilmektedir. Adem aleyhisselamdan beridir,
İslam'ın hiçbir versiyonunda yaratıcı sembolik de olsa resmedilmemiştir. Güneş merkezli bu
tek tanrı fikri ilahi orijinli değil tamamen Atonhotep'e ait bir fikirdir. Peki bu fikre nereden
kapılmıştı. Bunun cevabını biraz gerilerde, Hazret-i Yusuf'un yaşadığı Hiksoslar döneminde
bulabiliriz: Bilindiği gibi Hiksoslar Mısır'ın yerlisi olmayan insanlardır. Mısır'ı işgal ettiklerinde,
yerlilere ait tüm tapınakları yerle bir ederler. "Amon Rahipleri" topluluğunu da dağıtırlar.
Ancak, değişik Asyalı topluluklardan oluştukları için belirli bir dinleri yoktur. Hazret-i Yusuf, işte
bu dönemde Mısır'da yöneticilik yapmış ve insanları tek olan Allah'a davet etmişti. İslamiyet'in
halk arasında yayılması ve devletçe de kabul görmesi Amon rahiplerinin gücünü tamamen
sıfırlamıştı. Hiksoslar Mısır'dan çıkarıldıklarında Amon rahipleri eski statülerine kavuşurlar.
Tapınaklar elden geçirilip yeniden inşa edilir. Dahası, eskisinden de kuvvetli bir şekilde devlet
yönetiminde söz sahibi olurlar. Bu durumun, Mısır'daki yönetici tabakayı rahatsız etmesi
kaçınılmazdır. Firavun Akhenaton döneminde yönetici tabaka ile Amon rahipleri arasındaki
bağlar kopar. Firavun, Amon tapınağının gücünü kırmak için Hiksoslar dönemindeki inanç
sisteminin bir benzerini getirmek ister. Bu sistemin kendi kontrolünde olması için bütün
kaideleri Hazret-i Yusuf'un şeriatinden adapte ederek yeni bir din kurar.
[12]
Bu dönüşüm, kısmen güncel muhâlefetin etkisinden ve özellikle Amon rahiplerinin
girişimleriyle ayaklanan alt sınıfların baskısından kaçma amacını taşıyor olabilir. Yeni başkent,
Teb'in 500 kilometre kuzeyindedir ve daha önce hiçbir Tanrı ya da Tanrıça'ya adanmamış
bâkir topraklardan kurulmuştur. Aton'un Ufku anlamını taşıyan "Akh-et-Aton" şehri, Amon
rahiplerine karşı girişilen mücâdelenin merkezî rolünü üstlenecektir.
[11]
Akhenaton, yüzyıllar boyu eski Mısır'ın başkenti olan, Amon kültürünün de merkezi sayılan,
Karnak tapınağının bulunduğu Teb'i bırakarak 300 km. kuzeydeki El-amarna'da yeni bir
başkent yaptırır. Buraya Aton'un ufku anlamına gelen “Akhetaton” adı verilir. Asıl Aton
tapınağı, oraya inşa edilir ve firavun da onun başrahibi olur.
[13]
[6]
Akhenaton, firavunların halka benimsettirdiği resmî din, eski ve geleneksel olan her şeye
katıksız bir bağlılığı zorunlu kılıyordu. Oysa Akhenaton, resmî dini benimsemiyordu. Tarihçi
Ernst Gombrich, şöyle yazıyor:
"Eski geleneğin kutsadığı bir çok alışkanlığı kaldırıp, halkının, garip bir biçimde betimlenmiş
sayısız tanrısına saygı göstermek istemedi. Onun için tek bir yüce tanrı vardı, o da Aton'du.
Aton'a taptı ve onu güneş biçiminde imgeleştirtti. Öteki tanrıların râhiplerinin etkisinden
korunmak için, sarayını bugünkü El-Amarna'ya taşıdı."
[11]
Yeni başkente taşınılır taşınılmaz; Teb, başkent niteliğini kaybetmiştir. Akhenaton,
mücâdelesinde bir adım dâhî geri adım atmayarak, Aton dışındaki Mısır ilâhlarının isimlerini
âbidelerin üzerinden sildirmeye girişir ki, babası Amen-hotep'in de bu politikalardan
kaçamadığı gözükür. Teb, Uzun süre sonra bu dönemde ilk kez önemini yitirmiştir. Çünkü
Akhenaton, aynı zamanda Amon'un şehrinden de nefret etmekte, onu Tağut'un / kâfirliğin
sembolü olarak görmektedir.
Kralın eylemlerinin meşrûiyeti, mitoslarla desteklenmiştir. Anlatılardan çıkardığımız ölçüde;
Aton kültü, henüz Akhenaton'un doğuşundan önce, ailesi tarafından tertip edilen bir ritüelle
gerçekleşmiştir. Babası, Akhenaton henüz doğmadan yaptırmış olduğu sunî bir göl içinde,
altın ile yaldızlanmış bir kayığı dolaştırmış, bu kayığın ismine de Teye, "Aton" ismini vermişti...
Spekülasyonu biraz daha ileriye götürecek olursak, anne ve babanın, Amon-Re rahiplerinin
nüfuzundaki güçlenmeden rahatsızlık duyarak, iktidârı "kendilerinin mutlak
hâkimiyetine"dönüştürebilme gayretlerinden dolayı oğullarını genç yaşta güçlü bir eğitime tabi
tuttukları söylenebilir.
[11]
Mısır'da IV. Amenhotep M.Ö. 1375 yılında firavun olarak tahta çıkınca, o ana kadar kilden ve
tahtadan yapılmış yüzlerce mahalli ilahlarla birlikte Amon Ra gibi İsis Osiris gibi yüce ilahların
yanında Aton sadece bir ilahtı. Ancak III. Amenhotep zamanında güneş ilahı Aton'a tapınma,
Mısırlıların gözde ilahı Amon'a kıyasla öne çıkmış bir haldeydi. Tıpkı Yahve gibi insanlardan
uzak kalmış tek başına yalnız bir Tanrı olarak Aton, diğer Mısır ilahları arasından öne geçip
sıyrılmış olmakla; aslında cinsiyetsiz tektanrı tipinin Yahve'den önce ilk örneğini oluşturmuştur.
İlahın ruhunu bedeninde taşıdığı için kendini yaşayan ilah olarak gören ve yüce ilah Ra'nın
göğü yönettiği gibi yeryüzüne hükmettiğine iman edilen tüm firavunların, siyasi iktidarlarının
meşruiyet dayanağı olan ilahlarla olan soy bağını kırmaya teşebbüs etmekle Aton; firavunlar
ile Amon-Ra rahipleri arasındaki ruhani uluhiyet bağı da kopmuş olacaktı. Oysa bütün
firavunlar, Amon-Ra rahiplerinin itinayla yetiştirdikleri öğrencileri olmuş, her haliyle ruhunu
ölümden sonraki yargılamaya hazırlayan ve ilahla karşılaşarak yeniden dirilmeyi arzulayan
nefis terbiyecileri haline gelmişlerdi.
[14]
Aton dinince yasaklanmış eylemlerden birkaçını şimdi burada açıklarsak ... efsane, sihir ve
büyüyle ilgili her şeyin bu dinin kapsamı dışında tutulduğudur. Bir başka nokta, güneş
tanrısının tasvirinde Aton dininin izlediği yoldur; güneş tanrısı artık eskisi gibi küçük bir piramit
ve şahinle değil, adeta nesnel diye niteleyebileceğimiz bir tutuma başvurularak bir yuvarlakla
belirtilmekte, yuvarlaktan dört bir yana saçılan ışınlar insan elleriyle son bulmaktadır.
Ölüm tanrısı Osiris'ten ve ölüler ülkesinden Aton dininde tek kelimeyle söz açılmaz. ... Bu da
Aton dininin bir halk dinine ne kadar karşıt nitelik taşıdığını açıkça ortaya kor.
Amenhotep bu kadarla kalmamış, bunun çok ötesine taşan bir eyleme başvurmuştur. Aton
dinine birtakım yeni öğeler katmış, ancak bu öğelerledir ki evrensel tanrı öğretisi gerçek
tektanrılığa dönüşmüştür; bu öğe de Tanrının tekliği ve biricikliği düşüncesidir. ... “Ey biricik
Tanrım! Senden başka tanrı yoktur!”. Yeni öğretiye ilişkin bir değer yargısına varırken, bu
öğretinin yalnız yapılmasını istediği olumlu şeyleri bilmek yetmez, yasaklayıp lanetlediği
eylemleri de tanımak nerdeyse aynı ölçüde önemlidir. Yeni dinin ... bir çırpıda dört başı mamur
olarak dünyaya gözlerini açtığını sanmak bir yanılgıdır. Elde bulunan kanıtlar, bu dinin
Amenhotep'in saltanatı döneminde yavaş yavaş güçlendiğini ve giderek daha büyük bir
açıklığa, tutarlığa, katılığa ve hoşgörüsüzlüğe ulaştığını göstermektedir. Devrimci firavun, kötü
gözle bakılıp aşağılanan Tanrının adını yalnız kendi adından değil, ne kadar yazıt varsa
hepsinden, hatta babası Amenhotep III.'ün bile adından silip atmıştır.
[15]
Bu ani ve köklü değişiklik karmaşaya yol açtı ve Mısır uluslararası nüfuzunu kısmen yitirdi. Bu
durum Ahenaton'un ardılı olan oğlu Tutankhamon'un, Teb'deki Amon Ra'nın ve diğer tanrıların
rahiplerini yeniden kazanmasına kadar sürdü.
[1]
Akhenaton, Mitanni kralının karısı ile evlendi. Güzelliği ve zarafetinden dolayı karısına da
Nefertiti adı verildi. Ama tek tanrılı din anlayışı, Mısır tarihinde pek uzun sürmedi.
Başlangıçta halkın büyük desteğini alan firavun, Amon rahiplerin yanında olan soylular ve
Aton kültünün giderlerinin artmasıyla tepkisi artan halkın isyanlarıyla karşılaşır.
[4]
[6]
Şurası bir gerçektir ki, bir firavunun bir anda tüm tanrıları - özellikle de Amon'u - reddedip
Aton'u yüceltmesi, Mısır için gerçekten gerek gündelik hayatta, gerek siyâsî açıdan büyük bir
şok olmuştur. Bu, aynı zamanda cesaretli bir harekettir. Çünkü Akhenaton, inancını kabul
ettirirken o dönemde büyük güç sahibi Amon rahiplerini boyun eğdirebilmiştir. Zamanın
kaynakları, Aton dinini getirdikleri için ilâhların (!) onlara ceza verip erkek çocuğu vermediğini
firavunun da ilâhları simgeleyen putları yıktırıp hepsinin yerine Aton kültürünü getirdiğini
belirtirler. Yani ilâhların (!) verdiği cezaya isyân eden firavun, onların varlıklarını da reddediyor.
Sonuçta Nefertiti'ye verilen cezâ, onu çok derin bir üzüntüye ve mutsuzluğa sevk etmiştir.
[11]
Akhenaton'un tek bir tanrıya inanması, halkını tedirgin etmişti. Özellikle Akhenaton'un
düşmanları, onun eski firavunlar kadar güçlü olmayı amaçladığına ve artık büyük ölçüde
râhiplerin eline geçmiş olan dinsel gücü yeniden kazanmaya çalıştığına inanıyorlardı. Onlara
göre tek bir tanrıya tapmak çok, yanlıştı. Teb'de bir isyân çıktı; ama ordu, bastırdı. Yeterince
askeriye önem vermediğinden hakları ellerinden alınan ruhbanlar Akhenaton`a karşı koydular.
Akhenaton, TEB'den ayrılıp göç etmesine karşın, TEB rahipleri tarafından öldürüldü.
Firavunun ölmesi ile Amon Rahipleri, halkı baskı ile çok tanrılı dine geri döndürdüler.
[11]
[16]
[13]
[4]
Tutankhaton, çok küçük yasta Kraliçe Nefertiti'nin kizi Prenses Ankhesenpaaten ile evlenmişti.
Tahta çıktığında 15 yaşlarında, gayet yakışıklı ve güzel bir gençti. Saltanatın başlarında Amon
mezhebine geri döndü.
[16]
Akhenaton'un Ölümünden sonra bu din TEB rahiplerinin etkisiyle yasaklandı. Daha önceki
tanrılar yine sahneye çıktı. AMON-RA en büyük tanrı oldu (bu tanrıya dua etmek için ya rab ya
da ya rabbim dendi, bu sıfat ilk olarak Tevrat'a sonra İncil'e en sonunda da Kuran'a geçti);
duaların kabulü için, duaların sonunda en büyük tanrı adına, Amon ya da Amen adına bir
bağlama yapıldı. Bu da üç semavi dindeki duaların sonunda amen ve amin kelimesini
oluşturdu. Bazı kaynaklarda Amenofis (Tanrı Aton'un dünyadaki temsilcisi olduğunu ileri
sürerek, yani ilk olarak dünyada peygamberlik ilan ederek), okunan duaların sonuna, adından
kaynaklanan amen kelimesinin eklenmesini emretti ve bu gelenek Musa tarafından Tevrat'a
taşındı ve sonunda 3 dinin de dualarına girdi. Amen kelimesi zamanla değişerek ‘Amin'e
dönüştü.
[13]
Akhenaton'un ölümünün ardından tahta gelen Tutankaton, çok güçlü olan Amon rahipleriyle
anlaşarak Teb'e döner ve adını Tutankamon olarak değiştirir. Kayın babasının sağlığında
Tutankaton unvanını taşırken şimdi ismi Tutankhamen'e dönüşmüş ve kraliçe bile babası
zamanında taşıdığı Ankazaton ismini Ankazamon'a çevirmiştir. Onun ardından Amon
rahiplerinin iktidara taşıdığı general Horemheb, Akhenaton'u lanetleyerek Aton'un adını her
yerden sildirir, Akhetaton kentini boşaltır ve mülklerine el koyar.
[6]
[16]
[6]
Akhenaton'un ölümünün ardından kral olan Smenkhare'nin kısa sürede ölmesinin ardından,
olasılıkla Amon rahiplerinin desteğiyle başa geçen Tutankhamon, "Restorasyon Fermanı"nı
yayınlamıştır. Bu fermana göre, Aton yasaklanmasa bile, tarihin derinliklerinde yok olup
gitmeye mahkum edilmiştir. Kralın yeni naipliği Aya isminde, eski kralın danışmanlarından
birisi tarafından üstlenilir.
[11]
Akhenaton'un döneminde Amon rahiplerinin gücü oldukça kırılmıştır. Fakat kendisinin
ölümünden sonra yerine geçen Tutankamon, Amon rahiplerine eski statülerini iade eder.
Daha önce Akhenaton'un süvari komutanı olan Ay, vezir yani başbakan olarak tayin edilir.
Amon rahipleri eski statülerini kazanmaya başlarlar. Tapınaklar yeniden inşa edilir. Aradan 10
sene geçer. Tutankhamon, büyümüştür. Radikal değişikler eskisi gibi hemen yapılamaz. Ordu,
bir daha Mısır'ın dış tehdit yaşamaması için bazı değişiklikler yapılması yönünde
bastırmaktadır. Putperest din tamamen Mısır'a yerleştirilmesine rağmen Horemheb hala
rahatsızdır. Sebebi ülkede yaşayan asya kökenlilerdir. Bunlardan en tehlikelileri, Hazreti Yusuf
döneminde delta bölgesine yerleştirilmiş olan İbranilerdir. Bunlar, Hazret-i Yusuf döneminden
itibaren devletin kilit noktalarına yerleşmekle kalmamışlar, ülke ekonomisi için ciddi bir
alternatif de olmuşlardır. Hazreti Yusuf'tan hemen sonra devlet kademelerinden birer birer
uzaklaştırılırlar. Ancak Mısır'ın can damarı olan delta bölgesinde ekonomik ve siyasi bir engel
olarak Mısırlıların karşısındadırlar. İbranilerle başa çıkmanın yolu onları sınır dışına itmek
olamazdı zira bir süre sonra tekrar Mısır'ın başına bela olacakları düşünülmektedir. O halde
dış dünya ile bağlantılarının kesilerek zaman içerisinde imha edilmeleri en kesin çözümdür.
Ancak yönetimin başındaki Tutankamon artık çocuk değildir ve alınan bu tip kararlara hemen
"evet" demez. Ordu için tek çıkar yol kalmıştır. O da Tutankamonu ortadan kaldırmaktır.
Tutankamon, ordu komutanı Horemheb'in de içinde bulunduğu çete tarafından genç
yaştayken öldürülür.
[7]
[12]
[7]
Kafasında sol kulağının arkasında bir tahribattan dolayı ölümünün bir kaza sonrası olduğu
sanılıyor. Şu an ki egyptolojistlere göre; Tutankhamen'in generali Horemheb iktidarı ele
geçirmek için kafasına sert bir cisimle vurmuş ve onu öldürmüştür.
[16]
Bu sırada devlet başsız kaldığı için idari bir boşluk yaşanır.
[7]
Kamuoyunun yanlış anlamasını önlemek için de yerine sivil bir isim, Vezir Ay, vekaleten bakar.
Ancak ikinci olarak dul kalan Ankesenpaten, etrafındaki insanların birer birer ortadan
kaldırılması karşısında çaresiz kalır. Güçlü bir müttefik arar. Hitit Kralı Suppiluliuma'ya gizlice
bir mektup göndererek, oğullarından birinin kendisine koca olarak gönderilmesini ister. Hitit
kralı, oğullarından birisini Mısır'a gönderir. Ancak prensten bir daha haber alınamaz. Bu olayın
gerisinde büyük bir ihtimalle general Horemheb vardır. Yeni bir Hiksos olayı yaşamamak için
Hititli prensi ortadan kaldırmış olmalıdır. Çaresiz kalan kraliçe Ankesenpaten, yaşlı vezir Ay ile
evlenmek zorunda kalır. Bir süre sonra Ay, ölür. Ardından da kraliçe... Meydan, Horemheb'e
kalır.
[12]
Tutankamon'un çok küçük yaşta ölmesi yüzünden onun komutanı olan Horemheb yönetimi
ele aldı.
[4]
Horemheb zamanında Aton dinine karşı açılan savaş, Eski ve Orta İmparatorluk tanrısı olan
Amon lehine sonuçlanır ve Amon yeniden esas tanrı olur.
[3]
Karnak'ta elde edilip bugün Louvre Müzesi'nde bulunan muhteşem statü Amon'un zaferini
göstermektedir. İlah oturarak kucağına sığınan Tutankhamen'un küçük bir statüsünü
omuzlarından tutmaktadır. Fakat bu küçük statünün başı kırılmış ve Tutankhamen'in ismi
kazılarak yerine Hormehep ismi yazılmıştır. Böylece Homehep statüyü bile gasp etmiştir.
[16]
Hormehep'in de varis bırakmadan ölmesi sonucunda ordularının ünlü komutanı olan
I.Ramses, 19.hanedanın ilk firavunu oldu. Ardından gelen oğlu I.Seti dönemi boyunca
Asya'dan gelen saldırılarla savaştı.
[4]
4. Amenofis, Filistin'den Mısır'a göç eden Yusuf ve kavimi ile Musa arasındaki bir tarihte
yaşamıştır. Yani Musa, hem Akhenaton'un öğretisini birebir yaşamış ve öğrenmiştir hem de 2.
Ramses döneminde yaşamıştır ve 2. Ramses'ten İsrailoğulları'na eziyet etmemesini istemiştir.
Hz. Musa, 10 emrin de yazılı olduğu Akneton tapınaklarında yazılı olan tek tanrılılığa, yani
Allah'a inanmıştı. Daha sonra 2. Ramses tahta çıktı ve bu dönemde Akneton'un tek tanrılı
inancı bırakılarak, eski
inanca geri dönüldü.
Hz. Musa ve yedek ya da yardımcı peygamber olarak bilinen Hz. Harun aynı zamanda
yaşadılar ve her ikisi de Firavunla (yani 2. Ramses ile) çatışmaya girdiler. Allah (her üç dinde
de söylendiği gibi) Ramses'e ceza verir; ilk olarak (7 sene süren) kuraklık başladı; Nil nehrinin
seviyesi düştü; aşırı sıcaklıklar oldu. Tufan oldu, çekirge istilası yaşandı, buğday güvesi
musallat oldu.
Musa'nın bu felaketlerden yararlanarak halkı kışkırtacağını hisseden, tek tanrılığı reddetmiş
olan Ramses, Musa'yı kavimi ile birlikte Filistin'e göçe zorlar. Ancak, Ramses, kendine haber
vermeden kavmini peşine takarak göç etmeye kalkışan Musa'nın peşine düşer ve onu Sina
Yarımadası'nda yakalar. Kavminin bir kısmı Musa'ya baş kaldırır: Köleydik ama yaşıyorduk,
şimdi Firavun bizi öldürecek derler. Musa ise: Allah bana yardım edecek diyerek, asasını
vurur ve Kızıl Deniz'i ikiye ayırarak kendi kavmini (13 kavimden 12'sini) selametle geçirir;
Firavun ise askerleri ile birlikte Kızıldeniz'in tekrar kapanan sularında helak olur. .
[13]
III.Ramses zamanında Libyalılar Delta'dan sürülür. Savaşçı Akdeniz ülkelerini de III. Ramses
yener. Fakat IV.Ramses'ten XI.Ramses'e kadar Mısır çökmeye devam eder. 21.den
25.Hanedanlığa kadar imparatorluk bütünlüğünü kaybetmekte devam eder.
[3]
Firavun III. Ramses'in ölümünden sonra Tep (Thebes) kentindeki Amon rahipleri güçlenerek
Kuzey Mısır'da ayrı bir devlet kurdular. Bu parçalanmayı izleyen yıllarda iç savaşlar gitgide
çoğaldı ve Mısır sonunda Asurlular tarafından istila edildi. M.Ö. 671'de Mısır, Asur
imparatorluğunun bir eyaleti oldu.
[17]
Libyalı ücretli askerlerin kumandanları şehir kralları olurlar. İmparatorluğun çökmesinden
sonra küçük krallar, ülkenin yönetimini ele almak için birbirleriyle savaşırlar. Ordu esas olarak
Libyalıların elindedir. Libyalı firavunlar 22.Hanedanlık olarak Mısır'a hakim olur. Habeşistan ile
Mısır arasında Nubye Krallığı bulunmaktadır Tanrıları da Mısır tanrısı olan Amon'dur. Nubye
Kralı Şabaka, 25.Hanedanlığı kurar. M.Ö.670'te Asurlular Mısır'ı yener ve böylece
25.Hanedanlığın da Mısır'daki egemenliği sona erer. Devletin başkenti Sais olur. Ülkede
yeniden yönetim bütünlüğü kurulur. Bu çağda eski Memphis firavunlarına tanrı olarak tapılır.
Daha sonra Grekler ile sıkı ilişkiler başlar. Kral I. Psammetic zamanında orduda Grekler
çoğalır. Ekonomik ve kültürel sağlamlık görülür. Grek tüccarlar Delta'ya yerleşirler. Büyük bir
Mısır donanması kurulur. Bu çağda Ön Asya'da Persler yayılır ve III. Psammetic zamanında
Mısır'ı istila ederler. Mısır bir Pers eyaleti olur.
[3]
26. hanedan döneminde (İ.Ö.663-525) Mısırlılar, Lidyalıların yardımıyla Asurluları ülkelerinden
kovdular. Yüzyıl kadar süren bu bağımsızlık dönemi, İ.Ö. 525 de Persler tarafından sona
erdirildi. 200 yıl kadar Pers hakimiyeti altında kalan Mısır, daha sonra (İ.Ö. 332) Mekadonya
kralı Büyük İskender tarafından fethedildi.
[17]
İskender, Mısır'ı M.Ö. 332'de istila eder ve halk tarafından kurtarıcı olarak karşılanır. Firavun
ve Amon'un oğlu olarak Siva vadisindeki Amon tapınağında taç giyer. İskenderiye kentini
kurar. Mısır, 3. yüzyılda Ptolemy zamanında yeniden gelişir. Ptolemy Sülalesine Mısırlılar
tarafından tanrı diye tapılmıştır. Bu dönemde İskenderiye başkent yapılır ve ordunun, idari
düzenin, saray ve donanmanın bulunduğu yer olur. Ticaret ve bilimsel araştırma merkezi de
burasıdır. Ptolemy döneminde öteki ülkelerle yoğun ticaret yapılmış ve bankalar kurulmuştur.
Ancak daha sonraları tam çöküş başlar. M.Ö. 31 yılında Romalılar, Mısır'ı alırlar ve Mısır bir
Roma ülkesi olur. Böylece Mısır'ın büyük uygarlıklar zamanındaki rolü, tamamen ortadan
kalkar.
[3]
Kaynaklar
[1] www.yunusemrevakfi.com.tr/dosyalar/bulte4.pdf
[2] www.marmara.gov.tr/document/dergi/Birlik_dergi_9.pdf
[3] www.ubenzer.com/deepo/2009/08/misirda-devlet-yonetimi.pdf
[4] cygm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/sanat/moduller/tarih_caglari.pdf
[5] www.atlantismanisa.com/yazi/docs/krallar_vadisi.pdf
[6] www.fdk.yildiz.edu.tr/Yazilar/MisirTarihi.pdf
[7] www.ispartacicek.net/pdf_articles_118.pdf
[8] tr.wikipedia.org/wiki/Akhenaton
[9] eksenim.mynet.com/blog/rojhatbilge/yahudiligin-ortaya-cikisi-1/2500150436
[10] www.eskimisir.com/eski_misir_inanci.html
[11] www.hanifler.com/showthread.php?p=3724
[12] www.mehmetballi.com/Yeter/Din/Biyografiler/Peygamberler/peygamberler-yusuf2.htm
[13] iys.inonu.edu.tr/webpanel/dosyalar/73/file/sempozyumkitap.pdf
[14] Dr. Kürşat Haldun Akalın (Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi), "Kutsal Kitap Ekseninde
Museviliğin Başlangıcı", Akademik Bakış, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi,
ISSN:1694 – 528X, Sayı: 18, Ekim – Kasım – Aralık 2009,
www.akademikbakis.org/18/13kutsal.pdf
[15] Sigmund Freud, "Hz. Musa ve Tektanrıcılık", www.altinicizdiklerim.com/ozetler/Hz.Musa
ve Tektanrclk-Sigmund Freud.pdf
[16] www.egelisesi.k12.tr/basarilarimiz/Projeler/proje2001/proje26.pdf
[17] www.noyabilgisayar.net/ao_dersleri/1.sinif/Uygarlik_Tarihi/unite01.pdf
Özledim teninin kokusunu özledim
Özledim sımsıcak nefesini özledim
Özledim Sohbetini o sesini özledim
Gelmedin gözbebeğim can yoldaşım gelmedin

Benzer belgeler

Mısır`ın Resim Yazısı

Mısır`ın Resim Yazısı Amon'a tapmanlar şiddetle cezalandırılır. İmparatorluğun bütün tapınak ve anıtlarından Amon'un resim ve yazıları kaldırılır. Bütün ülkede ve kolonilerde Aton için tapınaklar inşa ettirilir.

Detaylı

070 lüxor ve çevresi - Atlantis

070 lüxor ve çevresi - Atlantis tek tanrı fikri ilahi orijinli değil tamamen Atonhotep'e ait bir fikirdir. Peki bu fikre nereden kapılmıştı. Bunun cevabını biraz gerilerde, Hazret-i Yusuf'un yaşadığı Hiksoslar döneminde bulabilir...

Detaylı

Çocuk Kral Tutankamon (Tutankhamun, Tutankhaton)

Çocuk Kral Tutankamon (Tutankhamun, Tutankhaton) Eski Mısır'da Amon Dini, Amon Rahipleri ve Akhenaton Hazırlayan: Akhenaton Eski Mısır'da Orta Krallık (M.Ö. 2040-1801) dönemi 11.Sülaleye mensup Teb yöneticilerinin hakimiyetlerini genişletme istek...

Detaylı