öğrenme psikolojisi - Kpssegitimmerkezi.com
Transkript
öğrenme psikolojisi - Kpssegitimmerkezi.com
2010–2011 EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI KPSS DERS NOTLARI ÖĞRENME PSĠKOLOJĠSĠ ÖĞRENME ĠLE ĠLGĠLĠ TEMEL KAVRAMLAR DAVRANIġ: Organizmanın her türlü etkinliğine davranıĢ adı verilir. Yani organizmanın dıĢarıdan gözlenebilen ya da kendice hissedilebilen açık ya da örtük etkinliklerin tümüdür (yeme, içme, uyuma, yürüme, düĢünme, hayal kurma gibi). DavranıĢ sadece eylemleri değil durumları da kapsayan geniĢ bir kavramdır. Örn; bireyin konuĢması da bir davranıĢtır konuĢmaması da. DavranıĢları; doğuĢtan getirilen davranıĢlar, geçici davranıĢlar ve sonradan kazanılan davranıĢlar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür: 1) DoğuĢtan getirilen davranıĢlar: Bunlar; refleks ve içgüdüdür. Bunlar dıĢındaki davranıĢlar doğuĢtan getirilmemiĢtir ve öğrenme ihtimali yüksek olan davranıĢlardır. REFLEKS: DoğuĢtan getirilen, belirli bir uyarıcıya karĢı organizmanın gösterdiği oldukça hızlı, tutarlı ve basit davranıĢlardır. Refleksler sonradan öğrenilmez, doğuĢtan getirilmiĢtir. Refleksler bilinçli ve iradeli davranıĢlar değildir, istem dıĢıdır. 1 Örn; Göz bebeğinin karanlıkta büyümesi, Ani gürültü karĢısında irkilme, Diz kapağına vurulduğunda ayağın havaya kalkması, ÜĢüyen birinin titremesi, Tozlu ortamda hapĢırma. Reflekslerin belirtilmesi gereken diğer bir özelliği de ertelenebilir; fakat engellenemez olmasıdır. Reflekslerin ortaya çıkmasını, organizma kendini zorladığında bir süre erteleyebilir; fakat engelleyemez. Organizma rahatladığı ilk anda refleks ortaya çıkacaktır. ĠÇGÜDÜ: DoğuĢtan getirilen, bir türün bütün üyelerine ait olan, .diğer türlerde görülmeyen ve olgunlaĢma sonucu geliĢen karmaĢık davranıĢ örüntüleridir. Yani bir davranıĢı içgüdü olabilmesi için Ģu koĢullar gerekir; DoğuĢtan getirilmelidir, Bir türün tüm üyelerinde bulunmalıdır, BaĢka türlerde olmamalıdır, KarmaĢık davranıĢ örüntüsü olmalıdır, Bu dört Ģarttan biri meydana gelmezse o davranıĢın içgüdü olmadığı söylenebilir. Refleks ile içgüdü arasında birtakım farklılıklar vardır. Örn; reflekslerin ertelenebilmesine karĢın, içgüdüler ertelenemez. Refleksler basit davranıĢlardır, içgüdüler karmaĢıktır. Hayvan davranıĢlarının çoğu içgüdüdür. Örn; arıların bal yapması, ipek böceğinin koza yapması, örümceğin ağ örmesi, kuĢların göç etmesi gibi. Hayvan davranıĢlarını içgüdüyle açıklamak kolay olurken, insan davranıĢlarında içgüdünün 2 olmadığını söyleyebiliriz. Ġnsanlarda içgüdü yoktur; fakat içgüdüsel davranıĢlar vardır. Buna en güzel örnek „annelik‟ davranıĢıdır. Burada annelik bir içgüdü değil içgüdüsel bir davranıĢtır. Yapılan bir araĢtırmada üç hafta süreyle yeni doğmuĢ bebeklerle bir arada kalan bayanların „prolaktin‟ denen annelik hormonu salgıladıkları görülmüĢtür. Bu salgı bir erkeğe enjekte edildiğinde erkeğinde annelik davranıĢları sergilediği görülmüĢtür. Bu durumda gösteriyor ki annelik davranıĢı biyokimyasal yani kimyasal maddelerin etkisiyle gösterilen bir davranıĢ. 2) Geçici davranıĢlar: Öğrenme ürünü olmayan; alkol, uyuĢturucu, ilaç kullanımı sonucu ya da hastalık yorgunluk etkisiyle ortaya çıkan ve bunların etkisi ortadan katlıktan sonra kaybolan davranıĢlardır. Geçici davranıĢlar; bireyin sürekli göstermediği, belirli zamanlarda ve durumlarda ortaya çıkan davranıĢlardır. Örn; yüksek ateĢli bir çocuğun sayıklaması, alkollü birinin nara atması, sakatlanan birinin bir süre aksaması gibi. 3) Sonradan kazanılan davranıĢlar: DoğuĢtan getirilmeyen, sonradan kazanılan, öğrenme ürünü olan davranıĢlardır. Ġnsan davranıĢlarının büyük bir bölümü bu yolla kazanılır. Bu tür davranıĢlar daha çok okulda planlı bir eğitimle ya da geliĢigüzel kültürlenme yoluyla kazanılır. Öğrenme psikolojisi daha çok bireyin bu tür davranıĢları üzerinde durur. ÖĞRENME: Tekrar ya da yaĢantı yoluyla organizmanın davranıĢlarında meydana gelen oldukça kalıcı, izli/ sürekli değiĢikliklerdir. Bir davranıĢın öğrenme olabilmesi için Ģu sorulara cevap vermesi gerekir; DavranıĢ tekrar ya da yaĢantı yoluyla mı oluĢmuĢtur? DavranıĢta değiĢiklik meydana gelmiĢ midir? 3 DeğiĢiklik oldukça kalıcı izlimidir? Bu sorulardan herhangi birisine „hayır‟ cevabı alınıyorsa, o davranıĢ öğrenme ürünü değildir. Özelliklede „tekrar ya da yaĢantı sonucu mu oluĢmuĢ‟ sorusu önemlidir. Çünkü bazı psikolojik rahatsızlıklar ve tiklerde de davranıĢ değiĢikliği ortaya çıkmaktadır ve bu davranıĢ değiĢiklikleri de oldukça kalıcıdır; fakat öğrenme ürünü değildir. Çünkü bireyin kendi isteğiyle meydana gelmemiĢtir yani tekrar ya da yaĢantı sonucu oluĢmamıĢtır. Öğrenme organizmanın çevreye uyumu için temel bir araçtır. Organizmanın çevreye uyum sağlayabilmesi için yalnızca doğuĢtan getirdiği davranıĢlar yetmez. Organizmanın sonradan öğrenme yoluyla birtakım davranıĢları kazanması gerekir. Öğrenme sadece okul ve sınıf ortamında, planlı olarak meydana gelmez. Aynı zamanda okul dıĢında, geliĢi güzel yollarla plansız, programsız meydana gelebilir. Eğitimde bireyin istendik davranıĢları öğrenmesi amaçlanır; ancak birey öğrenme yoluyla yalnızca doğruları ya da istendik davranıĢları öğrenmeyebilir. Öğrenme sadece bilinçli olarak meydana gelmeyebilir. Birey istemeden, öğrenme amacı gütmeden de bazı Ģeyleri öğrenebilir (gizil öğrenme). Öğrenme yalnızca bilgi ve becerilerin öğrenilmesiyle sınırlı değildir. Bunların yanı sıra bazı korkularda öğrenilebilir. Bir davranıĢın öğrenme ürünü olabilmesi için Ģu özelliklere sahip olması gerekir; 1) DavranıĢta gözlenebilir bir değiĢme meydana gelmeli. 2) DavranıĢtaki değiĢme nispeten kalıcı izli olmalı. 4 3) DavranıĢtaki değiĢme yaĢantı sonucu meydana gelmeli. 4) Kazanılan davranıĢ farklı durumlarda kullanılabilmeli. 5) Önceki öğrenmelerden farklı olmalı. 6) DavranıĢ; sakatlık, hastalık, yorgunluk, ilaç, alkol, uyuĢturucu kullanımı sonucu ortaya çıkmamalı. 7) Refleksif ve içgüdüsel davranıĢlar olmamalı. 8) Büyüme, olgunlaĢma sonucu ortaya çıkmamalı (yürüme, ayakta durma, değiĢik sesler çıkarma gibi). 2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi öğrenmenin en uygun tanımıdır? A) Bireyin içerisinde yaĢadığı kültürün değerlerini kazanma süreci B) Bireyin çevresiyle etkileĢiminde meydana gelen değiĢme C) Yeni ve kalıcı bilgilerin edinilmesi için yararlanılan yöntem D) YaĢantılar yoluyla meydana gelen nispeten kalıcı davranıĢ değiĢikliği E) Ġstenilen davranıĢ değiĢikliğini oluĢturmak amacıyla bireyin gösterdiği bilinçli çaba 2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi öğrenme ürünü olan bir davranıĢ değildir? A) Limon kelimesini duyan bir kiĢinin ağzının sulanması B) Yoldan geçmekte olan bir yayanın klakson sesiyle irkilmesi C) Bir çocuğun salıncak kurup küçük kardeĢini sallaması D) Bir kiĢinin zehirli olduğunu düĢünerek böceklerden korkması E) Acıkan birinin mutfağa yönelmesi 5 2009 KPSS: AĢağıdaki davranıĢlardan hangisi öğrenme yoluyla kazanılmamıĢtır? A) Bir köpeğin eve ilk kez gelen bir misafiri görünce huysuzlanması B) ĠĢine her zaman vaktinde giden bir kiĢinin çalar saati bozulduğu için iĢe geç kalması C) Bir oto tamircisinin motorun sesinden arızanın nerede olduğunu anlaması D) Bir annenin bebeğinin altını değiĢtirmesi E) Bir bebeğin babasını görünce gülümsemesi UYARICI: Organizmanın duyu organlarını harekete geçiren ve organizmada bir tepkiye yol açan iç ya da dıĢ durum değiĢiklikleridir. Örn; acıkma, susama, kas hareketleri içsel uyarıcıdır; ısı, ıĢık, ses dıĢsal uyarıcıdır. Herhangi bir durumun uyarıcı niteliğine sahip olabilmesi için Ģu Ģartları yerine getirmesi gerekir; Organizmanın duyu organlarını harekete geçirmeli, Organizmada tepkiye yol açmalı, Ġçsel veya dıĢsal durum değiĢikliği meydana getirmeli, TEPKĠ: Organizmanın uyarıcıya karĢı göstermiĢ olduğu davranıĢtır. Tepki uyarıcısına göre belirlenir. Çünkü bir durumda tepki olan bir davranıĢ baĢka bir açıdan bakıldığı zaman uyarıcı olabilir. Uyarıcı ile tepki arasındaki iliĢki karĢılıklıdır. Yani bir uyarıcıya karĢı verilen tepki, aynı zamanda karĢıdaki için uyarıcıdır. 6 Tepkiler fiziksel, fizyolojik veya psikolojik olabilir. Gülme fiziksel; terleme daha çok fizyolojik; hayal kurma daha çok psikolojiktir. KARġILIK: Organizmanın tepkisinin ortaya çıkardığı sonuçtur. KarĢılık iki türlü sonuç doğurur. Verilen karĢılık, ya o davranıĢın tekrar yapılma ihtimalini artırır ya da tekrar gösterilme ihtimalini azaltır. Eğer verilen karĢılık davranıĢın tekrar gösterilme ihtimalini artırıyorsa buna pekiĢtirme denir. Örn; öğrencinin verdiği doğru cevaba karĢılık öğretmenin öğrenciye „aferin‟ demesi. Yok, eğer verilen karĢılık davranıĢın tekrar gösterilme ihtimalini azaltıyorsa buna da ceza denir. Örn; öğrencinin verdiği yanlıĢ cevaba karĢılık öğretmenin öğrenciye „bağırması‟. ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER ÖĞRENENLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER: Öğrenenin iyi bir öğrenme yapabilmesi için sahip olması gereken faktörlerdir. Bunlar; 1) TÜRE ÖZGÜ HAZIR OLUġ (DoğuĢtan donanım): Organizmanın öğrenilecek davranıĢı öğrenebilmesi için gerekli biyolojik donanıma sahip olarak dünyaya gelmesidir. Bu kavram organizmanın genetik donanımıyla neyi öğrenip neyi öğrenemeyeceğini ifade eder. Öğrenme organizmanın genetik donanımıyla sınırlıdır. Örn; Bir papağana konuĢmayı öğretebilirsiniz; fakat serçeye öğretemezsiniz. 7 Örn; Bir kuĢ uçabilir; fakat insana uçmayı öğretemezsiniz. (Kaz uçar laz uçamaz) Örn; Bazı cins köpekleri av köpeği olarak eğitebilirsiniz; fakat bazılarını eğitemezsiniz. 2007 KPSS: Bir papağana bazı kelimeleri söylemeyi öğretebilirsiniz; ancak ne kadar çabalarsanız çabalayın bir serçe-ye bir kelime bile öğretmeniz mümkün değildir. Öğrenme açısından papağanla serçe arasında görülen bu fark, aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? A) Türe özgü hazır oluĢ B) AĢırı uyarılma D) Dikkat bozukluğu E) Büyüme C) Güdülenme 2009 KPSS: Ġyi birer tenisçi olmaları için üç yaĢındaki oğluyla altı yaĢındaki kızını çalıĢtırmaya baĢlayan bir baba, kısa sürede altı yaĢındaki kızının raketi kavramayı ve temel hareketleri yapmayı daha çabuk öğrendiğini fark eder. AĢağıdakilerden hangisi, çocukların raketi kavrama ve temel hareketleri yapmayı öğrenme hızları arasında gözlenen farklılıkların nedeni olamaz? A) OlgunlaĢma B) Türe özgü hazıroluĢ D) Yetenek E) Güdülenme düzeyi C) YaĢantı farklılıkları 2) OLGUNLAġMA: Organizmanın bir davranıĢı öğrenebilmesi için, gerek fiziksel gerek zihinsel olarak belirli bir olgunluğa yani geliĢmiĢlik düzeyine ulaĢması gerekir. OlgunlaĢma, vücut organlarının kendilerinden beklenen görevi yapabilecek düzeye ulaĢmasıdır. OlgunlaĢma; yaĢ ve zekâ olarak ele alınabilir, 8 YaĢça olgunlaĢma: Ġyi bir öğrenmenin olabilmesi için organizmanın o davranıĢı öğrenebilecek gerekli yaĢa gelmesi gerekir. Örn; çocuğun konuĢmaya baĢlaması için 2 yaĢ civarına gelmesi gerekir. Zekâca olgunlaĢma: Bazı kiĢiler yaĢ olarak olgunlaĢsalar bile öğrenemeyebilirler. Çünkü zihinsel açıdan yeterli olgunluğa ulaĢmamıĢ olabilirler. Bireyin zihinsel olgunluğu zekâ seviyesiyle ilgilidir. 2008 KPSS: Okula yeni baĢlayan öğrencilerine okuma yazmayı öğretmek isteyen bir anaokulu öğretmeni bunda baĢarılı olamaz. Ancak bu öğretmen, aynı grupla bir yıl sonra yapılan çalıĢmalarda öğrencilerin büyük bir bölümünün okuma ve yazmayı öğrenebildiklerine tanık olur. Yukarıda verilen örnekten hareketle varılabilecek en uygun sonuç aĢağıdakilerden hangisidir? A) Anaokulu öğretmeni öğrencilerin dikkatini çekmede baĢarılı olamamıĢtır. B) DavranıĢın ortaya çıkması için belli bir olgunluk düzeyine ulaĢmak gerekir. C) Bireyin kapasitesinin üstünde davranıĢlara zorlanması, baĢarısını düĢürür. D) Yeterince büyümeden yapılan çalıĢmalar çocuğu yorar. E) Büyüme, olgunlaĢma sonucunu doğurur. 3) GENEL UYARILMIġLIK HALĠ ve KAYGI: UyarılmıĢlık hali, bireyin dıĢarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir. Birey dıĢarıdan az sayıda uyarıcı alıyorsa genel anlamda uyarıcılara karĢı kapalıdır uyarılmıĢlık hali düĢüktür (Örn; uyku hali). 9 Eğer çok sayıda uyarıcı alıyorsa genel anlamda uyarıcılara karĢı açıktır ve uyarılmıĢlık hakli yüksektir (Örn; panik hali). UyarılmıĢlık halinin düĢük ya da yüksek olması öğrenmeyi olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle iyi bir öğrenmenin meydana gelebilmesi için uyarılmıĢlık halinin orta düzeyde olması gerekir. Bunun için çalıĢma ortamında ısının ve ıĢığın uygun Ģekilde ayarlanması önemlidir. Örn; uzanarak, uykulu halde, isteksiz bir Ģekilde ders çalıĢma uyarılmıĢlık halini düĢüreceği için öğrenme olumsuz yönde etkilenecektir. Yine; müzik dinleyerek, televizyon izleyerek, kalabalık ortamda ders çalıĢma uyarılmıĢlık halini artıracağı için öğrenme olumsuz yönde etkilenecektir. Kaygının öğrenmeye etkisi de uyarılmıĢlık haliyle benzerdir. Kaygı, güçlü bir istek ya da dürtünün gerçekleĢmeyecek gibi görüldüğü durumlarda ortaya çıkan tedirgin edici duygudur. Kaygının da çok yüksek ya da çok düĢük olması öğrenmeyi olumsuz yönde etkilerken, orta düzeyde kaygı öğrenmeyi olumlu yönde etkileyecektir. 2009 KPSS: AraĢtırma sonuçlarına göre, genel uyarılmıĢlık düzeyi ile öğrenme hızı arasında çan eğrisi biçiminde bir iliĢki bulunmaktadır. Bu iliĢkinin anlamı aĢağıdakilerden hangisidir? A) Genel uyarılmıĢlık düzeyi arttıkça öğrenme hızı da artmaktadır. B) Genel uyarılmıĢlık düzeyinin artması, öğrenme hızını bir noktaya kadar olumlu, bir noktadan sonra olumsuz etkilemektedir. C) Genel uyarılmıĢlık düzeyi yüksek ya da düĢük olduğunda öğrenme en yüksektir. D) Genel uyarılmıĢlık düzeyi azaldıkça öğrenme hızı artmaktadır. E) En yüksek öğrenme hızına, genel uyarılmıĢlık düzeyinin en yüksek olduğu noktada ulaĢılmaktadır. 10 4) ESKĠ YAġANTILAR: Bireyin yeni öğrenmelerinde; eski yaĢantılarının, ön bilgilerinin de etkisi olur. Eski yaĢantılar yeni öğrenilecek konuyu kolaylaĢtırabilir ya da zorlaĢtırabilir. Yani eski öğrenilenlerin aktarılması olumlu ya da olumsuz yönde olabilir. Bireyin önceki öğrendikleri yeni öğreneceği davranıĢların öğrenilmesini kolaylaĢtırıyorsa buna olumlu aktarma (transfer) denir. Örn; ĠĢ yerinde daktilo kullanan bir memurun, bilgisayarı öğrenmekte zorluk çekmemesi. Örn; Küçüklüğünde traktör kullanmayı öğrenen birisinin otomobili rahatlıkla kullanabilmesi. Bireyin önceki öğrendikleri yeni öğreneceği davranıĢın öğrenilmesini zorlaĢtırıyorsa buna da olumsuz aktarma (transfer) denir. Örn; F klavye ile yazı yazmayı öğrenen birinin Q klavye ile yazı yazmakta zorlanması. Örn; Ġngilizceyi iyi bilen birinin Fransızca öğrenmek istediğinde, Ġngilizce dil yapısından dolayı Fransızca öğrenmede zorluk çekmesi. 2007 KPSS: Bir öğrenci, matematik dersindeki öğrenme eksiklerini tamamlayarak baĢarı düzeyini yükseltiyor. Bu öğrenci fizik dersindeki çabalarında bir değiĢiklik yapmadığı hâlde, bu dersteki baĢarısında da yükselme oluyor. Bu durum aĢağıdakilerden hangisine örnektir? A) Zihinde canlandırma B) BiliĢsel öğrenme D) Olumlu aktarma E) PekiĢtirme 11 C) Bütün hâlinde öğrenme 2008 KPSS: Seda Hanım yeni taĢındığı evde mutfağının uygun olmaması nedeniyle, sağa doğru açılan buzdolabı kapağını sola doğru açılacak Ģekilde değiĢtirtmiĢtir. Ancak kapağı açması gerektiğinde, uzun bir süre dolap kapağını önce sağa doğru açmaya çalıĢmıĢtır. Seda Hanım‟ın uzun süre dolabın kapağını sağa doğru açmaya çalıĢmasını en iyi açıklayan kavram aĢağıdakilerden hangisidir? A) Sönme B) Ket vurma D) Olumsuz aktarma E) Öncelik etkisi C) ÖğrenilmiĢ çaresizlik 2009 KPSS: AĢağıdaki örneklerden hangisinde öğrenmenin aktarılması söz konusudur? A) Bilgisayarda iki parmakla yazmaya alıĢık bir kiĢinin, on parmakla yazmayı yeni baĢlayan birine göre daha güç öğrenmesi B) Bir öğrencinin psikoloji öğretmenini sevdiği için psikolojiye ilgi duymaya baĢlaması C) Sigara içen birinin, içmeyen birine göre kibriti daha kolay yakması D) Bir yabancı dili öğrenmede güçlük çeken birinin bir baĢka yabancı dili öğrenirken de aynı ölçüde güçlük çekmesi E) Tiyatroya ilgi duyan bir gencin aynı zamanda sinemaya da ilgi duyması 5) GÜDÜ (Motivasyon): Güdü; organizmayı harekete geçiren, onu davranıĢa yönelten güçtür. Güdüler; organizmanın içindeki ihtiyaçlarından doğar ve bu ihtiyaçların giderilmesi için organizmayı harekete geçirir. Ġhtiyaç ise organizmada herhangi bir eksikliğin hissedilmesidir. Bu eksikliğin farkında olmak 12 ve bunun giderilmesine yönelik bireyde oluĢan iç gerilime ise dürtü denir. Dürtüler, güdüleri ortaya çıkarmaktadır. Organizmaya zorla bir Ģey öğretemeyiz. Bu yüzden organizmanın güdülenmiĢ olması önemlidir. Örn; bir öğrencinin derslerde baĢarılı olabilmesi için güdülenmiĢ olması gerekir. Güdüler kendi içinde; birincil ve ikincil güdü olmak üzere ikiye ayrılır. Birincil güdüler fizyolojik kökenli gereksinimlere dayanır. Bunlar; açlık, susuzluk, uykusuzluk, cinsellik gibi. Ġkincil güdüler ise öğrenilmiĢ gereksinimlere dayanır. Bunlar; bilme, anlama, tanıma, baĢarma, kendini gerçekleĢtirme gibi. Bir baĢka sınıflamaya göre ise güdüler; içsel ve dıĢsal olmak üzere ikiye ayrılır. Birey eğer dıĢarıdan bir ödül almak için davranıĢta bulunuyorsa bu dıĢsal güdüdür (Örn; öğrencinin, öğretmeninin takdirini kazanmak için ders çalıĢması). Yok, eğer kendi içinden geldiği için davranıĢta bulunuyorsa buda içsel güdüdür (Örn; öğrenci merakını gidermek ders çalıĢması). 6) DĠKKAT: Dikkat, bilincin belirli bir noktada toplanmasıdır. Yani uyarıcılar üzerinde bilinçli bir odaklanma sürecidir. Gündelik hayatta bireyin duyusal kaydına sınırsız sayıda uyarıcı gelir. Bu sınırsız sayıda uyarıcılardan sadece dikkat edilenler kısa süreli belleğe geçebilir. Öğrenmenin gerçekleĢebilmesi için dikkatin öğrenilecek konuya toplanması gerekir. Bu nedenle öğretmenler, derslerde öğrencileri dikkatini artırmaya yönelik çalıĢmalar yapmalıdır. 13 Dikkati etkileyen iki faktör vardır. Bunlar; uyarıcıyla ilgili faktörler ve bireyle ilgili faktörler. Uyarıcıyla ilgili faktörler: Uyarıcının; büyüklüğü, Ģiddeti, parlaklığı, hareketliliği Bireyle ilgili faktörler: Bireyin; ilgileri, ihtiyaçları, beklentileri, inançları ÖĞRENME YÖNTEMĠ ĠLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER: Öğrenmenin nasıl gerçekleĢtirildiği yani öğrenmede kullanılan strateji, yöntem ve teknikler öğrenmeyi etkiler. 1) ÖĞRENMEYE AYRILAN ZAMAN: Öğrenenin öğrenme için ayırdığı zaman da öğrenmeyi etkiler. Öğrenme için ayrılan zaman ve bu zamanın nasıl kullanılacağı önemlidir. Öğrenmeye ayrılan zamanda karĢımıza; aralıklı ve toplu çalıĢma yöntemleri çıkmaktadır. Her iki çalıma biçiminin de öğrenmede olumlu ve olumsuz yanları vardır. Ancak genel olarak aralıklı çalıĢma toplu çalıĢmaya göre öğrenmede daha etkilidir. Aralıklı çalıĢma: Konuların belirli bir programa uyularak düzenli aralıklarla tekrar edilmesidir. Yani; konunun günü gününe çalıĢılması, haftalık tekrarların yapılması ve derse sistematik bir Ģekilde çalıĢılmasıdır. Örn; bir öğrencinin, her gün belirli bir süre düzenli bir Ģekilde ders çalıĢması. Toplu çalıĢma: Sınavdan önce yapılan sıkıĢık ve yoğun çalıĢmadır. Örn; bir öğrencinin, vize ve final sınavlarından bir gün önce yoğun bir çalıĢma yapması. 14 Burada aralıklı çalıĢmamı yoksa toplu çalıĢmamı daha etkilidir tartıĢması karĢımıza çıkmaktadır. Eğer amacımız yüksek not almaksa ve öğrenilecek bilgilerin daha sonradan iĢimize yaramayacağını düĢünüyorsak toplu çalıĢma daha etkili olur. Ancak amacımız yüksek not almaktan da ziyade bilgilerin kalıcılığını istiyorsak ve öğrenilecek konular sonradan iĢimize yarayacaksa bu durumda da aralıklı çalıĢma daha etkili olur. 2008 KPSS: Bir hafta sonra gireceği sınava hazırlanan öğrencisine “Her gün yarım saatini ayırıp çalıĢman sınavdan bir gün önce 15 saat çalıĢmandan daha yararlı olur.” biçiminde öneride bulunan bir öğretmen, öğrenmeyle ilgili aĢağıdaki etkenlerden hangisine vurgu yapmaktadır? A) Aralıklı ya da toplu öğrenme B) Parçalara bölerek ya da bütün hâlinde öğrenme C) Öncelik etkisi D) Genel uyarılmıĢlık durumu E) Tekrar 2) KONUNUN YAPISI: Öğrenme içeriğini oluĢturan konunun yapısına göre öğrenme yöntemleri; parçalara bölerek ve bütün halinde çalıĢma olarak ikiye ayrılabilir. Bir öğrenme stratejisi olarak çoğu durumda bütün olarak öğrenmenin parçalara bölerek öğrenmeye göre daha üstün olduğu ileri sürülmektedir. Ancak hangi yöntemin daha yararlı olduğu konuya göre farklılık gösterir. 15 Eğer öğrenilecek konu kısa ise, birbiriyle çok bütünleĢmiĢ ise, parçalara bölündüğünde tekrara bütünleĢtirmede zorluk çekilecek ise bu durumda bütün halinde çalıĢmak yararlı olacaktır. Ancak öğrenilecek konunun çok ve uzun olduğu durumlarda parçalara bölerek öğrenme daha etkili olacaktır. Ele alınan konuya göre her iki yönteminde kendine göre etkililikleri vardır. Ancak burada tavsiye edilen; önce konunun bütünü hakkında bir fikir sahibi olmak, daha sonra konuyu parçalara bölerek çalıĢmak ve son aĢamada tekrar bütün olarak çalıĢmak öğrenmede etkililiği artıracaktır. 3) ÖĞRENCĠNĠN AKTĠF KATILIMI: Etkili bir öğrenmenin gerçekleĢebilmesi için öğrencilerin tüm duyu organlarıyla öğrenme sürecine aktif olarak katılmaları gerekir. Öğrenciyi aktif kılmak için bu doğrultuda yöntem ve teknikler belirlenmelidir. Öğrenci ders içinde dinleme, okuma, yazma, anlatma gibi durumlarda olabilir. Dinleme durumunda öğrenci pasiftir. Dinleme durumundan anlatma durumuna gidildikçe öğrencinin de aktivitesi artacağı için öğrenme daha etkili olacaktır. Dolayısıyla iyi bir öğrenmenin olabilmesi için öğrenci; önce dinlemeli, sonra okumalı, sonra yazmalı ve en sonunda anlatarak sürece aktif olarak katılmalıdır. 4) GERĠBĠLDĠRĠM: Geribildirim bir öğrenme yöntemi olmamakla birlikte; öğrenenin öğrenmesinin yeterli olup olmadığını bilmesi önemlidir. ĠĢte bu öğrenene geribildirim yoluyla verilmektedir. 16 Öğrenci yaptığı öğrenmenin yeterli olup olmadığını güdülenme ortadan kalmadan öğrenmelidir. Eğer öğrenci yaptığı öğrenmenin yeterliliği ve doğruluğu konusunda bir bilgi edinmezse motivasyonu düĢer, öğrenmedeki eksikliklerini giderebilme olanağı azalır. Öğretimde kullanılan sınavlar verdikleri geribildirim nedeniyle sadece değerlendirme aracı olarak görülmez. Öğrenci sınavlarda yaptığı doğruları ve yanlıĢları görme imkânı bulur ve bu süreçte yine öğrenme devam eder. Bu yüzden sınavlar aynı zamanda bir öğretim aracıdır. ÖĞRENME MALZEMESĠ ĠLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER 1) TELAFFUZ EDĠLEBĠLĠRLĠK: Öğrenme malzemesinin sahip olması gereken özelliklerin baĢında telaffuz edilebilmesi gelir. Öğrenme malzemesinin bazı özellikler taĢıması öğrenmeyi kolaylaĢtırır veya zorlaĢtırır. Ġnsanda dil ve düĢünce arasında yakın bir iliĢki olduğundan öğrenme malzemesinin dile getirilebilmesi, telaffuz edilebilmesi önemlidir. Dile getirilemeyen, telaffuz edilemeyen öğrenme malzemesi öğretici tarafından öğretilemeyeceğinden, baĢkalarına da aktarılamayacak ve öğretilemeyecektir. 2) ALGISAL AYIRT EDĠLEBĠLĠRLĠK: Algı; zihnin çevresel uyarıcıları tanıması, anlaması ve yorumlamasıdır. Ġnsan zihnine günlük hayatta çevreden çok sayıda uyarıcı gelir; fakat birey bu uyarıcıların hepsini algılayamaz. Öğrenmede de öğrenme malzemesinin diğer uyarıcılardan ayırt edilebilmesi önemlidir. Etraftaki uyarıcılardan ayırt edilemeyen uyarıcılar herhangi bir uyarıcı olarak görülür ve öğrenilmesi zor olur. Farklılıklar, zıtlıklar, büyüklük, hareketlilik, renklilik algısal ayırt edilebilirliği artırır. 17 Örn; mavi önlüklülerin bulunduğu bir sınıfta bir tane siyah önlüklü varsa bu kolay algılanır ve ayırt edilir. Örn; Bir kitapta önemli yerlerin büyük harfle yazılması. Örn; Öğretenin tahtaya yazı yazarken baĢlıkları farklı renkli tebeĢirle yazması. 3) ANLAMSAL ÇAĞRIġIM: Öğrenme malzemesinin öğrencinin zihninde çeĢitli çağrıĢımlar yapmasıdır. Bir kavram bir diğer kavramı, bir diğer kavramda bir baĢka kavramı çağrıĢtırdıkça hatırlanma olasılığı artacak ve öğrenme kolaylaĢacaktır. KiĢiye bir Ģey ifade etmeyen, bir Ģey çağrıĢtırmayan öğrenme malzemesinin öğrenilmesi de zor olacaktır. ÇağrıĢım, kiĢinin geçmiĢ yaĢantıları ve öğrenmeleri çerçevesinde gerçekleĢir. Bu yüzden bir kiĢinin zihninde meydana gelen çağrıĢımlar baĢka bir kimsenin zihninde gerçekleĢmeyebilir. Yani her kavram her insanda aynı Ģeyi çağrıĢtırmaz. Bu yüzden anlamsal çağrıĢım özneldir. Örn; okul dendiği zaman öğretmen, arkadaĢ, ödev, kitap, sınıf gibi kavramlar çağrıĢtırabilir. 4) KAVRAMSAL GRUPLANDIRMA: Öğrenilen konunun kavramsal benzerliklere göre gruplandırılması, örgütlenmesi, bütünleĢtirilmesi öğrenmeyi kolaylaĢtırır. Kavramsal gruplama bilginin zihinde somut ve görsel bir Ģekilde düzenlenmesini ve öğrenilmesini sağlar. 18 Birden çok bilgi veya kavram ile karĢı karĢıya kalındığında, bunların aralarındaki iliĢkiye göre gruplandırılması öğrenmeyi artıracaktır. Böyle bir durumda eğer gruplama yapılamıyorsa bunların öğrenilmesi zor olacaktır. Örn; VARLIKLAR CANSIZLAR CANLILAR İnsanlar Hayvanlar Bitkiler ÖĞRENME KURAMLARI Öğrenme kuramları öğrenmenin „NE‟ olduğunu, „NĠÇĠN‟ o Ģekilde oluĢtuğunu ve „NASIL‟ sorusunu yanıtlar. BaĢka bir ifadeyle öğrenme yaklaĢımları; öğrenmenin hangi koĢullar altında oluĢacağını ya da oluĢmayacağını betimlemekte ve açıklamaktadır. Hiçbir öğrenme kuramı bütün öğrenme türlerini ve öğrenmeye iliĢkin tüm sorunları açıklamaya ve çözmeye yeterli değildir. BaĢlıca öğrenme kuramları; 19 1) DAVRANIġÇI- ÇAĞRIġIMCI KURAMLAR A) Klasik KoĢullanma (Tepkisel) → Ġvan PAVLOV B) Edimsel KoĢullanma (Operant) → Skinner C) BitiĢik Kuramlar → Watson-Guthrie D) Bağ Kuramı → Tharndike E) SĠSTEMATĠK DavranıĢ Kuramı → HULL 2) BĠLĠġSEL KURAMLAR A) GESTALT KURAMI → Wertheimer, Köhler, Kofka B) BĠLGĠYĠ ĠġLEME KURAMI → Gagne C) YAPILANDIRMACI KURAM → Piaget, Vgotsky 3) BĠLĠġSEL AĞIRLIKLI DAVRANIġÇI KURAMI A) ĠġARET KURAMI → TOLMAN B) SOSYAL ÖĞRENME (Gözlem yoluyla öğrenme → BANDURA 4) ĠNSANCIL (DUYUSAL) KURAMLAR A) MASLOW → ĠHTĠYAÇLAR HĠYERARġĠSĠ B) ROGERS → BENLĠK GELĠġĠM C) KOHLBERG → AHLAK GELĠġĠMĠ 5) BEYĠN TEMELLĠ ÖĞRENME (Nöro-fizyolojik kuram) → HEBB 20 1) DAVRANIġÇI YAKLAġIM Kuruculuğunu Watson‟un yaptığı davranıĢçı kuramlar, öğrenmeyi uyarıcıtepki arasında bağın kurulması ve pekiĢtirme yoluyla davranıĢın değiĢmesi Ģeklinde açıklar. DavranıĢçı yaklaĢımın temel görüĢleri; ☻ Ġnsanın öğrenmesi ile diğer canlıların öğrenmesi birbirine benzer. Yani bir fare nasıl öğreniyorsa insanda öyle öğrenir. ☻ Hayvanlar üzerinde yaptıkları çalıĢmalarla, insan davranıĢlarını açıklamaya çalıĢmıĢlardır. Bu nedenle organizma sözcüğünü kullanmıĢlardır. ☻ Öğrenme, fiziksel konular gibi, gözlenebilir ve ölçülebilir konular üzerinde odaklanır. ☻ Ġnsan zihni doğuĢtan boĢ bir levhadır (John LOCKE), ĢekillenmemiĢ bir kil kütlesi gibidir. Yani doğuĢtan insan zihninde hiçbir bilgi yoktur. Daha sonradan ne kadar iĢlenirse o kadar çok iz kalır. Bu nedenle öğrenmede çevre önemlidir. ☻ DavranıĢçılara göre; zihinsel süreçler doğrudan gözlenemez ve ölçülemez. Zihin kara bir kutu gibidir. Sadece kutuya giren uyarıcı ile kutudan çıkan tepki ölçülebilir ve gözlenebilir. Bu nedenle öğrenmeyi uyarıcı-tepki bağıyla açıklamıĢlardır. Bu nedenle davranıĢçılara U-T kuramcıları da denilmektedir. ☻ DavranıĢçılar öğrenme yerine „Ģartlanma, koĢullanma‟ kavramlarını kullanmıĢlardır ☻ Organizmanın; gözlenebilen ve durmuĢlardır. 21 ölçülebilen davranıĢları üzerinde ☻ DavranıĢçılara göre, ancak organizmanın gözlenebilen davranıĢlarında bir değiĢiklik olduğunda öğrenmeden söz edilebilir. ☻ Öğrenmede „pekiĢtirecin ve tekrarın‟ önemi üzerinde durmuĢlardır. ☻ Önemli olan davranıĢın niçin olduğu değil nasıl olduğudur. 2007 KPSS: Bebeklerin kiĢilikleri doğduklarında ĢekillenmemiĢ bir kil kütlesi gibidir. Geçirdikleri yaĢantılar, kiĢiliklerini bir heykeltıraĢın kil kütlesini Ģekillendirmesine benzer biçimde Ģekillendirir. Yukarıdaki görüĢü savunan yaklaĢım aĢağıdakilerden hangisidir? A) DavranıĢçı B) Psikoanalitik D) Ekolojik E) Yapısalcı 2009 KPSS: C) BiliĢsel Canlı organizmalar sürekli bir etkinlik içerisindedir. Ġnsan davranıĢını anlamak için gözlenebilir davranıĢlar incelenmelidir. Bir davranıĢ ne kadar karmaĢık görünürse görünsün, en küçük birimine kadar incelendiğinde bir uyarıcı tepki bağlantısı görülecektir. Bu düĢünce aĢağıdaki yaklaĢımlardan hangisiyle doğrudan ilgilidir? A) DavranıĢçı yaklaĢım B) Yapısalcılık D) Sosyal öğrenme E) Fenomenolojik yaklaĢım 22 C) Biyolojik yaklaĢım A) KLASĠK (TEPKĠSEL) KOġULLANMA (PAVLOV) BaĢlangıçta nötr olan bir uyarıcının geçirilen yaĢantılar sonucu koĢullu uyarıcı haline gelmesi durumudur. Klasik koĢullanmada; organizma doğal bir uyarana gösterdiği doğal tepkiyi onun yerine geçen yapay bir uyarana göstermeye baĢlar. Klasik koĢullanmada geçen temel kavramlar; Uyarıcı: Organizmayı harekete geçiren iç ve dıĢ olayların tümüdür. Tepki: Bir uyarıcının organizmada meydana getirdiği psikolojik ve fizyolojik değiĢme Nötr uyarıcı: Organizma için bir anlam ifade etmeyen, organizmada herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır. Örn; günlük hayatta zil sesi köpek için nötr uyarıcıdır. ġartsız uyarıcı: Öğrenme olmaksızın organizmada tepkiye yol açan uyarıcıdır. ġartsız uyarıcılar doğal uyarıcıdır, doğuĢtan getirilmiĢtir, sonradan öğrenilmemiĢtir. Örn; köpek için et Ģartsız bir uyarıcıdır. ġartsız tepki: Organizmanın Ģartsız uyarıcıya karĢı göstermiĢ olduğu doğal tepkidir. ġartsız tepki öğrenilmemiĢtir, doğuĢtan getirilmiĢtir. Örn; köpeğin ete karĢı akıtmıĢ olduğu salya Ģatsız tepkidir. ġartlı uyarıcı: BaĢlangıçta organizmada herhangi bir tepkiye yol açmayan; ancak geçirilen yaĢantılar sonucu, Ģartsız uyarıcıyla eĢleĢmesiyle birlikte organizma üzerinde tepkiye yol açan uyarıcılardır. ÖğrenilmiĢ, yapay uyarıcılardır. Örn; koĢullanmadan sonra zil sesi Ģartlı uyarıcı haline gelmektedir. 23 ġartlı tepki: ġartlanma iĢleminden sonra organizmanın Ģartlı uyarıcıya göstermiĢ olduğu, öğrenilmiĢ, yapay tepkidir. Örn; köpeğin zil sesine karĢı akıttığı salya. PAVLOV‟ UN klasik koĢullanma deneyi; I. ADIM: ZĠL TEPKĠ YOK (Nötr Uyarıcı) II. ADIM: ZĠL ET (Nötr Uyarıcı) (ġartsız Uyarıcı) SALYA (ġartsız Tepki) Bu eĢleĢtirme defalarca tekrarlandıktan sonra: III. ADIM: ZĠL SALYA (ġartlı Uyarıcı) (ġartlı Tepki) Pavlov, birinci aĢamada, zili çalmıĢ ve köpeğin zile karĢı herhangi bir tepki göstermediğini görmüĢtür. Gündelik hayatta da köpeğin zile karĢı bir tepkisinin bulunması gerekli değildir. Ġkinci aĢamada zil sesinin ardından köpeğe et verilmiĢtir. Köpeğin ete karĢı SALYA salgıladığı görülmüĢtür. Bu iĢlem birkaç kez tekrar edildikten sonra, üçüncü aĢamada zil sesi verilip et verilmediği halde, köpeğin SALYA salgıladığı görülmüĢtür. Bu durum, köpeğin zil sesinden sonra et verildiğini “öğrenmesi” olarak yorumlanmaktadır. NOT: Klasik koĢullanmada dikkat edilmesi gereken dört önemli nokta vardır: ġartsız tepki doğal bir davranıĢtır. Örn: Ete karĢı SALYA akıtma. Dolayısıyla sonradan öğrenilen “kullanılamazlar.” 24 davranıĢlar klasik koĢullanma da ġartsız uyarıcı ile Ģartsız tepki arasındaki bağ doğal bir bağdır. Yani hiçbir köpeğe ete karĢı salya tepkisi vermesi ÖĞRETĠLMEMĠġTĠR. Klasik koĢullanmada; Ģartsız uyarıcı (et) doğal bir uyarıcıdır. ġartsız uyarıcıya gösterilen tepki ise doğal bir tepkidir. Yani köpeğe ete karĢı salya tepkisi verilmesi öğretilmemiĢtir. Klasik koĢullanmada; Ģartlı uyarıcı ile Ģartlı tepki arasındaki bağ ise yapay bir bağdır. Yani köpeğin zile karĢı salya tepkisi vermesi öğretilmiĢtir. ISLIK SESĠ Tepki Yok (NÖTR UYARICI) ISLIK SESĠ Elin Soğuk Suya Sokulması (NÖTR UYARICI) Kan damarlarının BüzüĢmesi (KOġULSUZ UYARICI) (KOġULSUZ TEPKĠ) Birkaç kez tekrarlandıktan sonra: ISLIK SESĠ Kan damarlarının büzüĢmesi (KOġULLU UYARICI) (KOġULLU TEPKĠ) 25 NOT: Korkular ve fobilerde klasik koĢullanma sonucu kazanılmaktadır. Örn; öğretmen görünce korkma, köpek görünce korkma, enjektör görünce korkma gibi. Öğretmen Tepki yok (NÖTR UYARICI) Öğretmen Öğretmenin cezalandırması (NÖTR UYARICI) (KOġULSUZ UYARICI) Korkma (KOġULSUZ TEPKĠ) Öğretmen Korkma (KOġULLU UYARICI) (KOġULLU TEPKĠ) NOT: Korku Ģartlanması kolay oluĢan ama zor ortadan kaldırılabilen bir Ģartlanmadır. NOT: Duyusal davranıĢlarda klasik koĢullanma yoluyla oluĢmaktadır. Örn; birini sevme, hoĢlanma, nefret etme gibi. Örn; Okul Tepki yok (NÖTR UYARICI) Okul Sevecen, güler yüzlü öğretmen (NÖTR UYARICI) (KOġULSUZ UYARICI) Okul Sevinme (KOġULSUZ TEPKĠ) Sevinme (KOġULLU UYARICI) (KOġULLU TEPKĠ) 26 NOT: Yine bazı tepkisel davranıĢlar klasik koĢullanma yoluyla kazanılır. Örn; Kapı zili çaldığında kapıya yönelme Teneffüs zili çaldığında ayağa kalkma Kırmızı ıĢıkta durma Bayrak görünce saygı duyma Otobüs görünce midenin bulanması Limon görünce ağzın sulanması Polis görünce heyecanlanma gibi… Bu örneklerde olduğu gibi organizmanın, kendi baĢına iken bir anlamı olmayan uyaran ile geçirilen bir yaĢantıdan dolayı yüklediği anlama göre tepki vermesi yine klasik koĢullanma yoluyla olur. 2007 KPSS: Bir anne bebeğini sevmek üzere parmaklarını oyna-tarak yaklaĢıp onun karnını gıdıklamıĢ; bebek, gıdıklanmaya karĢı gülme ve kasılma tepkisi vermiĢtir. Bu olay birkaç kez tekrarlandıktan sonra bebek annesinin parmaklarını oynatarak kendisine yaklaĢtığını görür görmez gülme ve kasılma tepkisi vermeye baĢlamıĢtır. Bebeğin annesinin parmaklarını oynattığını görünce gülme tepkisi vermesi aĢağıdakilerden hangisinin sonucudur? A) KarĢıt tepki oluĢturma B) Kavrama yoluyla öğrenme C) Olumlu pekiĢtirme D) Duyarlılık kazanma E) Tepkisel koĢullanma 27 2007 KPSS: Annesi tarafından banyo yaptırılırken birkaç kez gözüne sabun kaçan bir bebek, annesinin elinde ne zaman banyo havlusunu görse ağlamaya baĢlamak-tadır. Banyo havlusu, koĢullanma yoluyla öğrenme sürecinde yer alan aĢağıdaki öğelerden hangisine karĢılık gelmektedir? A) Nötr uyarıcı B) KoĢulsuz uyarıcı D) PekiĢtirici uyarıcı E) KoĢullu uyarıcı C) Ceza 2008 KPSS: Ali, araba kullanan babasını izlerken acı bir fren sesi duymuĢ ardından arabaları öndeki araca çarpmıĢtır. Bu olaydan sonra Ali ne zaman bir fren sesi duysa korku tepkisi vermeye baĢlamıĢtır. Ali‟nin fren sesi duyunca korku tepkisi vermeye baĢlaması aĢağıdakilerden hangisinin sonucudur? A) Fren sesi ve kaza bitiĢikliği nedeniyle tepkisel koĢullama B) Sonraki tekrarlarda fren sesini duyması nedeniyle edimsel koĢullama C) Babasını o anda gözlediği için model alma yoluyla öğrenme D) Babasını izlemekle meĢgul olsa da, kaza yapıldığı anda arabanın içinde olduğu için gizil öğrenme E) Kaza olayına tanık olduğu için gözlem yoluyla öğrenme 28 2008 KPSS: Hamileliği dolayısıyla midesi bulanan bir anne adayı, sabahları bir yandan midesi bulanırken bir yandan da televizyondaki bir sabah programını izlemektedir. Anne, doğum yaptıktan sonra, ekranda ne zaman aynı programın sunucusunu görse, yine midesinin bulandığını hissetmektedir. Yukarıdaki örnekte yer alan program sunucusu, aĢağıdakilerden hangisinin iĢlevini görmektedir? A) KoĢulsuz uyarıcı B) KoĢullu tepki D) KoĢullu uyarıcı E) Nötr uyarıcı C) PekiĢtirici uyarıcı 2009 KPSS: Üyesi olduğumuz elektronik posta haberleĢme grubunun bir üyesi sürekli olarak bizi öfkelendiren iletiler yollarsa bir süre sonra, gelen posta kısmında bu üyenin ismini görünce öfkeleniriz. BaĢlangıçta bizde olumlu ya da olumsuz bir duygusal tepki uyandırmayan bu ismin bizi öfkelendirir hâle gelmesi, aĢağıdaki süreçlerden hangisinin sonucudur? A) Öğrenmenin genellenmesi B) Tutum değiĢmesi C) Sosyal karĢılaĢtırma D) Ġçgörü kazanma E) Tepkisel koĢullanma 29 2009 KPSS: DiĢine dolgu yapılan bir birey, diĢ oyma aleti diĢine değdiğinde canı yandığı için kasılır, aletin çıkardığı ses karĢısında ise böyle bir tepki vermez. Ancak diĢ oyma aletinin çalıĢmaya baĢlamasının hemen ardından canı yandığı için birey bir süre sonra alet diĢine değmeden, aletin sesini duyar duymaz kasılma tepkisi vermeye baĢlar. Bu duruma iliĢkin aĢağıdaki ifadelerden hangisi yanlıĢtır? A) Aletin sesi koĢullu uyarıcı, bu ses duyulunca verilen kasılma tepkisi koĢullu tepkidir. B) Alet diĢe değdiğinde duyulan acı koĢulsuz uyarıcı, bu acı karĢısında verilen kasılma tepkisi koĢulsuz tepkidir. C) Aletin sesi koĢullanma gerçekleĢmeden önce nötr, koĢullanma gerçekleĢtikten sonra koĢullu uyarıcıdır. D) Aletin sesi koĢulsuz uyarıcı, bu ses duyulunca verilen kasılma tepkisi koĢullu tepkidir. E) Alet diĢe değdiğinde duyulan acı koĢulsuz, aletin sesi koĢullu uyarıcıdır. KOġULLANMA ĠLKELERĠ Klasik koĢullanmanın oluĢmasının birinci ve zorunlu Ģartı; nötr uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcının eĢleĢmesidir. Bu Ģartın yanı sıra klasik koĢullanmada bitiĢiklik ve habercilik ilkelerine de uyulması gerekir. 1) BĠTĠġĠKLĠK: KoĢullu ve koĢulsuz uyarıcının ard arda verilmesi durumudur. KoĢullu ve koĢulsuz uyarıcıların verilme zamanı birbirine çok yakın, bitiĢik olmalıdır. Bu iki uyarıcı arasındaki zamansal yakınlık koĢullanmayı sağlamaktadır. 30 Bu yakınlık yaklaĢık; 5 – 30 saniye arasında olmalıdır. Bu süre uzatılırsa koĢullu uyarıcı (zil) ile koĢulsuz uyarıcı (et) arasındaki bağ kurulamayacaktır ve koĢullanma gerçekleĢmeyecektir. 2) HABERCĠLĠK: Klasik koĢullanmada koĢullu uyarıcı, kendisinden sonra gelecek koĢulsuz uyarıcının haber vericisi olmasıdır. KoĢullu uyarıcı, koĢulsuz uyarıcının geleceğinin haber vericisi bir nitelik taĢıdığı zaman öğrenme daha kolay ve çabuk olacaktır. Klasik koĢullanmada zil sesi etin geleceğinin habercisidir. Olumlu habercilik (ileriye doğru koĢullanma): KoĢullu uyarıcının kendisinden sonra gelecek koĢulsuz uyarıcının habercisi niteliği taĢımasıdır. Örneğin, zil sesi (koĢullu uyarıcı), etin (koĢulsuz uyarıcının) verileceğinin habercisidir. Ambulansın siren sesi tıbbi müdahale yapılacağının habercisidir. Saatin zil sesi uyanma zamanının geldiğinin habercisidir. Olumsuz habercilik (geriye doğru koĢullanma): KoĢullu uyarıcının, artık koĢulsuz uyarıcının verilmeyeceğine yani geride kaldığına iliĢkin haberci olma niteliği taĢımasıdır. Örneğin, Pavlov deneyinde köpeğe önce elektrik Ģoku verip ardından zil sesini verince Ģoku sona erdirmiĢtir. Burada koĢullu uyaran (zil sesi), koĢulsuz uyaran (elektrik Ģokunun) artık verilmeyeceğinin, geride kaldığının habercisidir. Maçın bitiminde hakemin çaldığı düdük o maçın bitmiĢ olduğu algısını oluĢturur ve bu olumsuz habercilik iĢlevini (geriye doğru koĢullanma) yerine getirir. ÖRNEK: Teneffüsün baĢlangıcında çalan zil sesi, teneffüs zamanının geldiğini haber verir. Böylece öğrenciler teneffüse çıkar (olumlu habercilik). Teneffüsün bitiminde çalan zil sesi teneffüs zamanının bittiğini haber verir. Böylece öğrenciler derse geri döner. 3) PEKĠġTĠRME: Klasik koĢullanmada pekiĢtireç tepkiye bağlı olarak verilmez. Tepkiden bağımsız olarak önce verilir ve tepkiye yol açar. Klasik koĢullanmada önce köpeğe et (pekiĢtireç) verilir, daha sonrada köpek ete karĢı salya (tepki) akıtır. 31 4) GENELLEME: KoĢullu uyarıcıya benzer diğer uyarıcılara da koĢullu tepkinin gösterilmesidir. Yani organizmanın benzer uyarıcılara karĢı aynı tepkiyi göstermesidir. Genelleme, koĢullanmıĢ bir tepkinin bir uyarandan baĢka uyarana aktarılmasıdır. Klasik koĢullanma da zil sesine karĢı salya akıtan köpeğin çıngırak sesini duyunca da salya akıtması. Örn: Zil sesine karĢı salya salgılamayı öğrenmiĢ olan köpeğin çıngırak sesine de salya salgılaması… Örn: Bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğun baĢka köpekler gördüğünde veya köpeğe benzer hayvanlar gördüğünde korkup kaçması. Örn: Watson‟un (Rayner ile birlikte) yaptığı bir araĢtırma Ģu Ģekildedir: Küçük Albert adı verilen bir çocuğa beyaz bir fare gösterilmiĢ ve çocuk fareye yaklaĢıp dokunduğunda arkasından hoĢ olmayan bir gürültü oluĢturulmuĢtur. Çocuk öteki eliyle dokunmaya kalktığında da aynı Ģeyle karĢılaĢmıĢtır. Birkaç denemeden sonra çocuğun beyaz fareden korktuğu görülmüĢtür. Daha sonra beyaz bir tavĢan gösterildiğinde, Albert‟in tavĢandan da korktuğu gözlenmiĢtir. Bu durum, Albert‟in Ģartlı uyarıcının bir ya da birkaç özelliğini taĢıyan diğer uyarıcılara da aynı (Ģartlı tepkiyi) tepkiyi verdiğini göstermektedir. Buna UYARICI GENELLEMESĠ denir. NOT: Uyarıcı genellemesi ile tepki genellemesi birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. Uyarıcı genellemesinde bir uyarıcıya verilen bir tepki pekiĢtirilir ve bundan sonra organizma benzer diğer uyarıcılara da aynı tepkiyi gösterir. Örneğin; zil sesine 32 koĢullanan köpeğin benzer UYARICILARA DA aynı tepkiyi göstermesi. Tepki genellemesinde ise; bir davranıĢın pekiĢtirilmesi sadece o davranıĢın yapılma sıklığını artırmakla kalmaz benzer davranıĢların sıklığını da artırır. Örneğin; en yakın arkadaĢının nikah törenini unutan bir doktorun acil hasta geldi ameliyata girmem gerekti diyerek zor durumdan kurtulması üzerine birkaç gün sonra üniversitedeki hocası ile olan görüĢmesini unuttuğunda da zor durumdan kurtulmak için aynı yalanı söylemesi. Kısaca çeĢitli genellemesi; benzer uyarıcılara uyarıcılara benzer çeĢitli tepkilerin tepkilerin gösterilmesi gösterilmesi ise uyarıcı tepki genellemesidir. TEPKĠ ANALOJĠSĠ: Yeni bir durumla karĢılaĢan organizma, daha önce karĢılaĢtığı bu duruma benzediğini varsaydığı diğer durumlarda da daha önce ne tepki gösterdiyse yine o tepkiyi tekrarlayabilir. Bu duruma tepki analojisi adı verilir. Örneğin hayatında hiç motorlu taĢıt görmemiĢ bir Afrikalı çocuğun Ģehirde ilk defa motorlu bir taĢıt görünce daha önce ormanda tehlikeli hayvanlar karĢısında yaptığı gibi ağaca tırmanarak korunmaya çalıĢması bir tepki analojisi durumudur. Örn: Matematik dersinde ödevini yapmayan çocuk öğretmenine, hasta olduğunu ve bu yüzden ödevini yapmadığını söyleyerek zayıf not almaktan kurtulmuĢtur. Aynı çocuğun Ġngilizce dersinde de ödevini öğretmenine, hasta olduğu için ödevini yapamadığını söylemesi. 33 yapmadığında 2007 KPSS: Evlerindeki köpeğe “kuçu kuçu” demeyi öğrenen Can, bir gün bahçelerine giren kuzuya da “kuçu kuçu” demiĢtir. Can‟ın bu davranıĢı aĢağıdakilerden hangisine örnektir? A) Algısal değiĢmezlik B) Uyarıcı genellemesi D) Algı çarpıtması E) Öğrenmenin aktarılması C) Ayırt etme 2008 KPSS: Babası tarafından sık sık cezalandırılan bir çocuğun bir süre sonra sadece babasından değil, yanına yaklaĢan tüm erkeklerden korkması öğrenmeyle ilgili aĢağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir? A) Olumsuz aktarma B) Ġkinci derece koĢullama (üst düzey) C) Ġleriye doğru ket vurma D) Genelleme E) Ġtici uyarıcı 2009 KPSS: Ders zili çaldığı hâlde sınıfa girmeyip bahçede oynamaya devam ettiği için öğretmeninden azar iĢiten AyĢe, izleyen hafta sonunda gittiği sinemada filmin baĢlayacağını belirten zilin sesini duyar duymaz annesinin elini tutarak salona doğru koĢmaya baĢlamıĢtır. AyĢe‟nin sinemada zil sesini duyunca salona doğru koĢması aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? A) Olumsuz aktarma B) Tepkisel koĢullanma C) Ayırt etmeyi öğrenme D) Öğrenmenin genellenmesi E) Ġkinci dereceden koĢullanma 34 5) AYIRT ETME: Genellemenin tersidir. Ayırt etme, organizmanın iki uyarıcı arasındaki benzemeyen özellikleri fark etmesidir. Ayırt etmeyi öğretmede organizmaya bu farklılıklar gösterilmeye çalıĢılır. Pavlov‟un araĢtırmalarında köpeğin zil sesi ile çıngırak sesini birbirinden ayırt etmesi öğretilmiĢtir. Her zil sesi pekiĢtirilip, çıngırak sesine karĢı herhangi bir pekiĢtirme verilmediğinde organizma iki uyarıcıyı birbirinden ayırt edebilmektedir. NOT: Genelleme olmadan ayırt etmenin olması mümkün değildir… Örn: HemĢirenin iğne yapmasından sonra hemĢireden korkan çocuk bütün beyaz önlüklülerden korkmaya baĢlamıĢtır; ancak sonraları sadece hastanedeki beyaz önlüklülerden korkmaya baĢlamıĢtır. SÖNME: ÖğrenilmiĢ bir tepkinin pekiĢtirilmemesi nedeniyle tepkinin kuvvetini kaybetmesine, ortadan kalkmasına sönme denir. Klasik koĢullanmada koĢulsuz uyarıcı (et) olmadan, koĢullu uyarıcı (zil) tek baĢına verildiğinde bir süre sonra koĢullu tepkinin (salya) azaldığı ve ortadan kalktığı görülür. Yani koĢullu uyarıcının (zil) tek baĢına artık koĢullu tepkiyi (salya) oluĢturmamasıdır. Klasik koĢullanmada pekiĢtirme iĢleminden yani koĢulsuz uyarıcıdan yoksun bırakılan davranıĢlar azalır ve kendiliğinden ortadan kalkar. Klasik koĢullanma deneyinde et olmaksızın zil sesi uzun süre verilirse, köpeğin zile karĢı akıttığı salya azalacak ve bir süre sonra ortadan kalkacaktır. Örn: Girdiği bir sınavda baĢarısız olduğu için çocukta sınav kaygısı oluĢmuĢtur. Ancak çocuk daha sonraki girdiği sınavlarda baĢarılı olursa sınavbaĢarısızlık eĢleĢtirmesi ortadan kalkacak ve sınav kaygısı azalarak sönecektir. 35 Sönme ani olarak değil yavaĢ yavaĢ olur. Ayrıca öğrenilmiĢ davranıĢ ne kadar güçlüyse sönmede o kadar zor olacaktır. Burada sönmenin süresini o davranıĢın daha önceden ne kadar pekiĢtirildiği belirler. Eğer davranıĢ daha önceden çok uzun süre pekiĢtirildiyse sönmesi de uzun sürecektir. Bazı istenmeyen olumsuz davranıĢlarda pekiĢtirilmeyerek söndürülebilir. Burada davranıĢa neden olan uyarıcı ortadan kaldırılarak davranıĢ pekiĢtirilmez. PekiĢtirecin ortadan kaldırılmasıyla birlikte önce, sönmesi istenen davranıĢta bir artıĢ görülecektir; ancak davranıĢtan sonra pekiĢtirecin verilmemeye devam etmesi üzerine, davranıĢın zamanla söndüğü görülecektir. Kısaca sönme; DAVRANIġIN ORTADAN KALKMASIDIR. 6) KENDĠLĠĞĠNDEN GERĠ GELME: Sönmeden bir süre sonra Ģartlı uyarıcı ile (zil) tekrar karĢılaĢılan organizmanın çok olmasa bile bir miktar Ģartlı tepki verdiği gözlenmiĢtir. Buna KENDĠLĠĞĠNDEN GERĠ GELME denir. Örn: Uzun süre zil sesi duymadığından dolayı salya akıtma davranıĢı sönen bir köpek bir süre sonra zil sesine benzer bir uyaranla karĢılaĢtığında tekrar salya akıtabilir. Fakat bu tepki az ve kısa sürelidir. Örn: ġampuanla banyo yaptırılan çocuk gözleri yandığı için ağlamıĢtır. Daha sonra annesi gözleri yakmayan Ģampuanla çocuğunu banyo yaptırmıĢ ve çocuk ağlamamıĢtır. Bir süre sonra çocuk Ģampuanı gördüğünde tekrar ağlamaya baĢlamıĢtır. Örn: Köpek tarafından ısırılan çocukta köpek korkusu oluĢmuĢtur. Bundan sonra çocuk, köpek ismini duyduğu anda korkmaya baĢlamıĢtır. Bu çocuk uzun süre 36 köpekle karĢılaĢmamasından dolayı köpek korkusu ortadan kalkmıĢtır. Ancak yine bir gün, çocuk okula giderken sokakta gördüğü köpekten korkmuĢtur. Kısaca kendiliğinden geri gelme; SÖNEN BĠR DAVRANIġIN TEKRAR ORTAYA ÇIKMASIDIR. 2008 KPSS: Bir teknik direktör maçlarda sürekli olarak hakeme itiraz ettiği için oyundan atılarak takımı güç durumda bırakan bir oyuncusunun bu davranıĢını her seferinde onu cezalandırarak engellemeye çalıĢmıĢ ve oyuncu artık hakeme itiraz etmez olmuĢtur. Ancak, sezon sona erip oyuncuların tamamen dinlenerek geçirdikleri tatil dönemi bittikten sonraki ilk maçta bu oyuncu tekrar hakeme itiraz ettiği için oyundan atılmıĢtır. Oyuncunun tatil dönüĢü ilk maçta hakeme itiraz etmesi, aĢağıdaki kavramlardan hangisiyle en iyi açıklanabilir? A) Kendiliğinden geri gelme B) Tepki genellemesi C) KarĢıt tepki oluĢturma D) DuyarsızlaĢtırma E) Unutma 7) DERECELĠ (ÜST DÜZEY) KOġULLANMA: Organizma, klasik koĢullanmadan sonra aynı sistem içinde yapılan çalıĢmalarla baĢka bir uyarıcıya karĢıda koĢullandırılabilir. Klasik koĢullanma ile elde edilen sonuç sadece bir koĢullu uyarıcı ile sınırlı kalmayabilir. Klasik koĢullanmada organizma birden fazla koĢullu uyarıcıya karĢı koĢullanabilir. Buna dereceli koĢullanma denir. Klasik koĢullanma deneyinde zil-et-salya koĢullanmasında eğer zilden önce köpeğe çıngırak sesi 37 verilirse (çıngırak sesi-zil-et-salya) ve bu bir süre devam ederse, köpek çıngırak sesine karĢıda salya akıtmaya baĢlayacaktır. Burada nasıl zil etin geleceğinin habercisiyse çıngırak sesi de zilin geleceğinin habercisidir. Bu duruma ikincil Ģartlanma denir. Örn: Uçak görünce korkan birinin, hava alanı görünce de korkması. Örn: Biberon görünce sevinen çocuğun, mama önlüğünü görünce de sevinmesi. Örn: Gemi görünce midesi bulanan birinin, deniz örünce de midesinin bulanması. 2009 KPSS: Kendisini ısıran bir köpekle her karĢılaĢtığında korku tepkisi veren bir çocuk, birkaç kez bu köpeği sahibiyle birlikte gördükten sonra köpek yanında olmasa bile sahibini görünce korku tepkisi vermeye baĢlar. Çocuğun, köpeğin sahibinden de korkmaya baĢlaması aĢağıdaki süreçlerden hangisiyle açıklanabilir? A) Uyarıcı genellemesi B) Ġkinci dereceden koĢullanma C) Tepki genellemesi D) Etki yayılması E) Psikolojik tepkisellik 8) ÖN KOġULLANMA (Duyusal ön Ģartlandırma): Ön koĢullanma nötr olan ve genelleĢtirilme özelliği bulunmayan iki uyarıcının önce birlikte uygulanması, sonrada birisinin koĢulsuz uyarıcı ile birleĢtirilmesi sonucu, her iki nötr uyarıcının da tepki yaratma gücü kazanmasıdır. 38 Örneğin; Tarak (1. nötr uyarıcı) ve Saç tokası (2. nötr uyarıcı) = Nötr olan ve aralarında genelleĢtirilme özelliği bulunmayan bu iki uyarıcı bir süre birlikte kullanılır. Saç tokası takılırken batar ve ağrısı tedirgin eder. Yani Ģu Ģekilde; Saç tokası (2. nötr uyarıcı) Batması (koĢulsuz uyarıcı) Saç tokası (koĢullu uyarıcı) Acı ve tedirgin olma (koĢulsuz tepki) Tedirgin olma (koĢullu tepki) Daha önce saç tokasıyla tarağın birlikte kullanılmasından dolayı; Tarak (1.nötr uyarıcı) Tedirgin olma (koĢullu tepki) ***Burada koĢullu uyarıcının görevini üstlenir. Buna ÖN KOġULLANMA denir. 9) KARġIT KOġULLANMA: Bir tepkinin oluĢmasına neden olan uyarıcılar değiĢtirilerek karĢı tepkinin oluĢturulmasıdır. Örn: Sinirli ve suratı asık öğretmene karĢı öğrencinin göstereceği tepki öğretmenden nefret ve dersi sevmeme olacaktır. Ancak öğretmen sevecen, güler yüzlü olursa öğrencinin tepkisi öğretmeni ve dersi sevme Ģeklinde değiĢecektir. Örn: Kendisine saldırdığı için köpekten korkan çocuğa sevimli bir köpek gösterilirse köpek korkusu köpek sevgisine dönüĢecektir. 39 2007 KPSS: Melek, ilköğretimin ilk yıllarında matematik derslerin-de baĢarılı olamamıĢ ve matematiğe karĢı olumsuz bir tutum geliĢtirmiĢtir. Altıncı sınıfa baĢladığında matematik öğretmenini çok seven ve onun yakın ilgisin-den mutlu olan Melek, matematik çalıĢmaktan hoĢlanmaya baĢlamıĢtır. Melek‟in matematikten hoĢlanmaya baĢlaması aĢağıdakilerden hangisiyle en iyi açıklanabilir? A) Sosyal öğrenme B) ĠĢaret öğrenme C) Kendiliğinden geri gelme D) KarĢıt koĢullanma E) Kavrama yoluyla öğrenme 10) ÖĞRENĠLMĠġ ÇARESĠZLĠK: Klasik koĢullanmada organizma çaresizdir. Organizma ne yaparsa yapsın, ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu değiĢtiremeyeceğini öğrenerek pasifleĢir ve bu pasifliğini tüm durumlara geneller. Sonuç ne olursa olsun kabul edilir. Organizma ödül almak içinde, cezadan kaçmak içinde davranıĢta bulunmaz. Örn: Sürekli çalıĢmasına rağmen sınavlarda baĢarısız olan bir öğrenci, ben ne yaparsam yapayım sınavları geçemeyeceğim düĢüncesiyle ders çalıĢmayı bırakır. ÖğrenilmiĢ çaresizliğin baĢlıca belirtileri; isteksizlik, pasiflik, depresyon, her türlü sonucu kabullenme, korku, ne olursa olsun düĢüncesi gibi. Eğitim öğretim sürecinde öğrenilmiĢ çaresizlik yaĢayan çocuğa öğretmenin yapması gereken ona kolay hedefler belirlemek ve desteklemek olmalıdır. Öğrencinin o kolay hedefi baĢarması sağlanarak „ben de baĢarabiliyorum‟ duygusu geliĢtirilmelidir. 40 2008 KPSS: Önceki yıl geliĢim ve öğrenme psikolojisi derslerinde baĢarısız olan ve bu yıl aynı derslerin iki ara sınavından da kötü not alan bir öğrenci, ne kadar çalıĢırsa çalıĢsın bu derslerde baĢarılı olamayacağını düĢünerek genel sınava çalıĢmaktan vazgeçmiĢtir. Öğrencinin genel sınava hazırlanmaktan vazgeçmesini en iyi açıklayan kavram aĢağıdakilerden hangisidir? A) Genelleme B) Batıl davranıĢ D) Kendini gerçekleĢtiren kehanet C) ÖğrenilmiĢ çaresizlik E) Olumsuz aktarma 2009 KPSS: Tıp fakültesini iyi bir dereceyle bitiren Ali, birkaç kez girdiği Tıpta Uzmanlık Sınavında baĢarısız olmuĢtur. Ailesinin ısrarıyla bu yıl da sınava baĢvurmasına rağmen Ali bu sınav uygulaması devam ettikçe hayalini kurduğu dâhiliye uzmanlığı eğitimini hiçbir zaman alamayacağını düĢünmektedir. Ali‟nin bu düĢüncesi aĢağıdakilerden hangisinin göstergesi olabilir? A) ÖğrenilmiĢ çaresizlik B) DıĢsal denetim odağı C) Kendini gerçekleĢtiren kehanet D) Mantığa bürünme E) Kolektif yeterlik inancının düĢük olması 11) GÖLGELEME: Organizmaya iki koĢullu uyarıcı birlikte verildiğinde bunlardan daha çok dikkat çeken uyarıcının etkisinin, diğerinin etkisini yok etmesidir. Örn: Hem köpekten hem de asansörden korkan birinin etkisiyle asansöre binmesi. 41 Örn: Hem diĢi ağrıyan hem de diĢçiden korkan birinin, diĢ ağrısının etkisiyle diĢçiye gitmesi. Örn: Denize düĢen yılana sarılır. GARCĠA ETKĠSĠ (tat koĢullanması): Herhangi bir durumla ilgili olumluluğun ya da olumsuzluğun o durumu çağrıĢtıran diğer öğelere de yansımasıdır. Garcia yaptığı araĢtırmalarda klasik koĢullanma kuramının koĢullanmanın gerçekleĢmesi için kısa zaman aralığının gerektiği (bitiĢiklik) ilkesine ters düĢen bulgular elde etmiĢtir. Pavlov yaptığı deneylerde koĢullanmanın gerçekleĢmesi için zil ile et arasındaki zaman aralığının 5–30 sn arasında olması gerektiğini vurgulamıĢtır. Oysa Garcia‟ya göre bir birey lokantada bozuk bir yemek yedikten dört beĢ saat sonra zehirlenebilir ve birey kusabilir. Birey bu durumu yediği bozuk yemeğe bağlayabilir. Bu yaĢantıdan uzun yıllar sonra bile birey bozuk yemek kokusunu hissedince midesi bulanabilir. Bu örnek tipik bir klasik koĢullanma örneğidir ancak koĢullanma süreci çok uzamıĢtır. Garcia‟nın deneyini diğer koĢullanma deneylerinden ayıran en önemli nokta koĢullu uyarıcı ile koĢullu tepki arasındaki mesafenin uzun olmasıdır. Yani bir birey karĢılaĢtığı bir uyarıcıya hemen o an değil saatler sonra tepki gösterebilir. 2008 KPSS: AkĢama doğru midesi bulanan Esra, öğle yemeğindeki mayonezden zehirlendiğini düĢünmüĢ ve bu olaydan sonra uzun süre mayonez yememiĢtir. Esra‟nın uzun süre mayonez yememesi aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? A) Ġkinci derece koĢullama (üst düzey) B) Batıl davranıĢ D) KoĢulsuz tepki C) Ayırt etme E) Olumsuz tat koĢullaması (Garcia etkisi) 42 Garcia‟nın klasik koĢullanmaya bir diğer katkısı ise her türlü nötr uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasında bağ kurulamayacağını göstermesidir. Bir ses ya da ıĢık ile mide bulantısı arasında bağ kurulması oldukça güç iken kötü bir yemek kokusu ile mide bulantısı arasında bağ kurmak daha kolaydır. Garcia‟ya göre organizmanın doğal ihtiyacı olan bir uyarıcıya koĢullanması daha çabuk ve kolay iken, doğasında var olmayan bir uyarıcıya koĢullanması bazen çok zor bazen de imkânsızdır. Örn; çocukları Ģekere koĢullamak kolay iken rakamlara koĢullamak zordur. Çünkü Ģeker organizmanın doğal bir ihtiyacını giderirken rakamlar için aynı Ģeyi söylemek mümkün değildir. Örn: Okulu sevmeyen bir çocuğun sonraki zamanlarda okulu çağrıĢtıran; öğretmen, ödev, kitap gibi öğeleri de sevmemesi. Örn: Bir arkadaĢını çok seven birinin, arkadaĢı olmadığı zamanlarda arkadaĢını çağrıĢtıran her Ģeyi sevmesi. KLASĠK KOġULLANMAYI ETKĠLEYEN FAKTÖRLER 1) NÖTR ve KOġULSUZ UYARICIYI ELEġTĠRME: Klasik koĢullanmanın gerçekleĢmesi için NÖTR bir uyarıcının (ZĠL) koĢulsuz bir uyarıcı (ET) ile eĢleĢtirilmesi gerekir. Pavlov‟un deneyinde köpek zil sesi ile eti birleĢtirmektedir. NOT: KoĢullanma sürecindeki ilk koĢul budur. 2) KOġULLU ve KOġULSUZ UYARICI ARASINDAKĠ MESAFE (BitiĢiklik): KoĢulsuz uyarıcı (ET) ve koĢullu uyarıcının(ZĠL) verilme zamanı birbirine çok yakın olmalıdır. ZĠL 5-30 sn. ET 43 3) KOġULLU UYARICI SAYISI: Ġlk koĢullu uyarıcıya (zil) daha kuvvetli koĢullanma sağlanırken koĢullu uyarıcı sayısı arttıkça tepkinin kuvveti azalmaktadır. Örn: ZĠL SESĠ → SALYA FAZLA ZĠL + IġIK → SALYA AZ ZĠL + IġIK + ELEKTRĠK ġOKU → SALYA DAHA DA AZ… 4) TEKRAR SAYISI: KoĢullu uyarıcı ile (ZĠL) koĢulsuz uyarıcı (ET) bağının tekrarlanması gerekir. PekiĢtirilmeyen tekrarlar sönmeye yüz tutar. 5) ÖĞRENCĠ ÖZELLĠKLERĠ: Klasik koĢullanma tüm bireylerde, tüm türlerde ya da bir türün tüm bireylerinde aynı derecede oluĢmaz. Bireysel özellikler koĢullanmayı etkiler. Örn: Bağıran bir öğretmenden tüm öğrenciler aynı düzeyde etkilenmezler… KLASĠK KOġULLANMADA DAVRANIġI ORTADAN KALDIRMA YOLLARI 1) SÖNME: ġartlı uyarıcıdan sonra uzun süre Ģartsız uyarıcı verilmezse zamanla Ģartlı tepki ortadan kalkar ve sönme gerçekleĢir. 2) KARġIT KOġULLANMA: Bir tepkinin oluĢmasına neden olan uyarıcılar değiĢtirilerek karĢı tepkinin oluĢturulmasıdır. Örn; Kendisine saldırdığı için köpekten korkan çocuğa sevimli bir köpek gösterilirse köpek korkusu köpek sevgisine dönüĢecektir. Sonuçta köpek korkusu ortadan kalkmıĢtır yani bir davranıĢ ortadan kalkmıĢtır. 44 3) SĠSTEMATĠK DUYARSIZLAġTIRMA: Sistematik duyarsızlaĢtırma, daha çok korkuların ve fobilerin ortadan kaldırılmasında kullanılır. KiĢi korktuğu uyarıcı ile kendisi için korkutucu olmayacak derecede karĢı karĢıya getirilerek ve her düzeyde uyarıcıların Ģiddeti biraz daha artırılarak korku ortadan kaldırılır. Örn; Okul korkusu olan bir çocuğa önce okulun yanındaki bir parkta oyun oynatılmıĢ, sonra arkadaĢlarıyla okul bahçesinde etkinlikler yaptırılmıĢ sonrada çok sevdiği bir arkadaĢının yanına oturtularak okul korkusu ortadan kaldırılmıĢtır. 2007 KPSS: Köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için, önce köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiĢtir. Bunların ardından, çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaĢarak izlemesi sağlanmıĢtır. Son aĢamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiĢtir. Bu uygulamada aĢağıdaki tekniklerden hangisi kullanılmıĢtır? A) Aralıklı pekiĢtirme B) Kaçınma koĢullaması C) Sistematik duyarsızlaĢtırma D) BiliĢsel terapi E) Model alma 4) ĠTĠCĠ UYARICILARA KOġULLANMA: Organizma için bazı uyarıcılar çekici oldukları için tercih edilir ve bu durum bazı problemli davranıĢları ortaya çıkarır. Bu durumda problemli davranıĢı ortadan kaldırmak için, bu uyarıcının çekiciliği azaltılır. Örneğin; alkol alıĢkanlığı olan bireye alkolün tadı ile mide bulantısı eĢleĢtirilerek tedavisi yapılır. Bunun için bireye önce mide bulantısına neden olan 45 bir ilaç verilir. Mide bulantısı sürerken bireyin alkol alması sağlanır. Bu uygulama birkaç defa ve farklı alkol türlerinde kullanıldıktan sonra bireyin alkol alıĢkanlığı önlenmiĢ olur. NOT: Sistematik duyarsızlaĢtırma ile duyarsızlaĢma birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. Sistematik duyarsızlaĢtırma, fobi ya da korkuya neden olan uyarıcıların en az zararlı halinden baĢlayarak adım adım organizma ile karĢı karĢıya getirilmesi yolu ile yapılan bir davranıĢ değiĢtirme yöntemidir. Oysa duyarsızlaĢma korku ve kaygının dıĢardan bir müdahale olmaksızın zamanla ortadan kalkmasıdır. B) EDĠMSEL (OPERANT) KOġULLANMA (SKĠNNER) DavranıĢın arkasından olumlu uyarıcı verilerek yapılan koĢullanmaya EDĠMSEL KOġULLANMA adı verilir. Klasik Ģartlanmada organizma oldukça pasiftir ve olaylar organizmanın dıĢında gerçekleĢir, organizmanın bir Ģey yapması gerekmez. Oysa insan çevresiyle aktif bir iliĢki içindedir. Operant Ģartlanmanın temelinde de organizmanın aktivitesi vardır. Skinner operant kutu adı verilen özel bir araç geliĢtirmiĢtir. Kutu, altında (elektrik Ģoku verilebilecek) bir ızgara, (yiyeceğin düĢmesini sağlamak üzere ayarlanmıĢ) bir kol ve (yiyeceğin düĢtüğü) bir delikten oluĢmaktadır. Skinner, aç bir fareyi bu kutunun içine koymuĢtur. Fareden beklenen kola basmasıdır. Kola basma davranıĢının sonucunda delikten yiyecek düĢecektir. Fare baĢlangıçta çeĢitli davranıĢlar gösterir. Bir süre sonra rast gele kola basar ve yiyecek düĢer. Fare son yaptığı davranıĢları tekrarlamaya baĢlar. (Ne yaptım da 46 yiyecek düĢtü acaba?) Bir süre sonra tekrar kola basar ve tekrar yiyecek düĢer. Fare birkaç denemeden sonra kola basınca yiyecek düĢtüğünü anlar ve kola tekrar tekrar basar. Bu olaya OPERANT ġARTLANMA denir. Yani OLDUĞU OPERANT BĠR ġARTLANMA: DAVRANIġIN ORGANĠZMANIN PEKĠġTĠRĠLMESĠ GÖSTERMĠġ YOLUYLA TEKRAR GÖSTERĠLME ĠHTĠMALĠNĠN ARTIRILMASIDIR. Edimsel koĢullanma, bireyin davranıĢlarını; PEKĠġTĠREÇ elde etmek için yaptığı bilinçli tepkiler olarak açıklar. Bu davranıĢın sonucu DOYUMLA sonuçlanırsa davranıĢ tekrar edilir. Örn: Ders çalıĢan ve yüksek not alan birey ders çalıĢmaya devam eder. Gittiği bir lokantada lezzetli yemek yiyen bir birey aynı lokantada yemek yeme alıĢkanlığı kazanır. Örn: Babasının ayakkabısını sildiğinde kendine harçlık verildiğini gören çocuk kendisinden böyle bir Ģey istenmediği halde her sabah babasının ayakkabısını silmeye devam eder. Örn: 10 aylık bir bebek değiĢik sesler çıkarırken ilk defa anne sözcüğünü söyler. Bunun üzerine anne sevinçle, gülücükle karĢılar ve onu kucağına alır. Bu ilgiden mutlu olan çocuk aynı davranıĢı göstermeye devam eder. Skinner; insan hayatındaki davranıĢların çok azının klasik koĢullanmayla kazanıldığını, büyük bir kısmının ise edimsel koĢullanma yoluyla olduğunu savunmuĢtur. Skinner davranıĢların, eylemlerden önceki davranıĢlardan çok eylemlerin sonuçları tarafından kontrol edildiğini öne sürmüĢtür. Burada ifade edilen sonuç kavramı, davranıĢtan sonra ortaya çıkan ve gelecekteki davranıĢı 47 etkileyen neticedir. Örn; sınıfta akıllı duran çocuğa öğretmen „aferin‟ demesi de ya da koridorda yaramazlık yapan çocuğa müdürün „bağırması‟ da bir sonuçtur. Ancak bunlardan ilkinde davranıĢ devam ederken, ikincisinde davranıĢın devam etme olasılığı azalacaktır. OPERANT ġARTLANMANIN AKIġI Davranış Davranış ORGANİZMA Davranış Pekiştirme Davranış Edimsel koĢullanmada organizmaya davranıĢı nasıl yapacağı öğretilir. Önce istenilen davranıĢa en yakın olan davranıĢlar pekiĢtirilir ve giderek daha yakını pekiĢtirilerek sonunda beklenen davranıĢı göstermesi sağlanır. Sonuç olarak birçok davranıĢı bir pekiĢtireç izlerse o davranıĢın ortaya çıkma olasılığı artar. Örn; UYARICI TEPKĠ PEKĠġTĠREÇ Yürüme Davranışı Yürüme Davranışı Anne-baba sevinci Şeker verme Gösterme Yapma Ödül 48 TEPKĠYE DEVAM Yürüme davranışı Devam eder 2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi, edimsel koĢullanmanın özelliklerinden biri değildir? A) DavranıĢ ayırt edici bir uyarıcı tarafından kontrol edilir. B) PekiĢtireç alma iĢlemi, tamamen, öğrenenin de-netimi dıĢındadır. C) PekiĢtireç belirli bir davranıĢı izler. D) Öğrenilecek davranıĢ, pekiĢtireç almayı sağla-yan bir araçtır. E) Edim, istemli olarak ortaya konur. 2008 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi, edimsel koĢullama yoluyla öğrenme sürecinde davranıĢın özelliklerini ve ortaya çıkma sıklığını belirleyen etkenlerden birisi değildir? A) DavranıĢtan önce gelen çevresel koĢullar B) DavranıĢın bir sonucu olarak değiĢen çevresel olaylar C) Organizmanın doğuĢtan getirdiği potansiyel D) Organizmanın çevreyle ilgili geçmiĢ yaĢantıları E) DavranıĢla birlikte bulunan çevresel koĢullar 2008 KPSS: Edimsel koĢullama yoluyla öğrenme ilkelerinden yararlanarak çekingen bir öğrencisinin derslere katılmasını sağlamak isteyen bir öğretmenin izleyeceği en uygun yol aĢağıdakilerden hangisidir? A) Öğrenciye, derste konuĢmazsa çekingenliğini yenemeyeceğini anlatmak B) Öğrencinin derste konuyla ilgili her konuĢma davranıĢını pekiĢtirmek C) Derse katılan diğer öğrencilerin davranıĢlarını pekiĢtirmek D) ArkadaĢlarıyla konuĢarak onların destek olmasını sağlamak E) Öğrenciye derse katılımın önemini anlatmak 49 2009 KPSS: YaĢadığı küçük kasabanın geleneğine uygun olarak karĢılaĢtığı herkese selam veren bir kiĢi, taĢındığı büyük bir kentte karĢılaĢtığı insanların selamına cevap vermemeleri nedeniyle yavaĢ yavaĢ selam vermekten vazgeçmiĢtir. Öğrenme psikolojisi açısından bakıldığında, bu kiĢinin insanlara selam vermekten vazgeçmesi, bir davranıĢın sürdürülmesinde aĢağıdaki süreçlerden hangisinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir? A) Geleneklerin B) Sönmenin C) Güdülenmenin D) BiliĢlerin E) PekiĢtirmenin 2009 KPSS: Evde oyuncaklarını toplama alıĢkanlığı olmayan Özgür, yuvaya baĢladığı ilk gün oynadığı oyuncakları toplayıp oyuncak dolabına kaldırmadığı için öğretmeni tarafından sertçe uyarılmıĢ ve o günden sonra yuvadayken her zaman oyuncaklarını toplamıĢtır. Ancak Özgür evde yine oyuncakları toplamama alıĢkanlığını devam ettirmiĢtir. Özgür‟ün yuvadayken oyuncakları toplamayı öğrenmesi ancak evdeyken toplamama alıĢkanlığını devam ettirmesi, sırasıyla aĢağıdaki süreçlerden hangileriyle açıklanabilir? A) Kavrama yoluyla öğrenme – AlıĢma B) Dolaylı öğrenme – Ayırt etmeyi öğrenme C) Sosyal öğrenme – Dolaylı öğrenme D) Edimsel koĢullanma – Ayırt etmeyi öğrenme E) Tepkisel koĢullanma – AlıĢma 50 EDĠMSEL KOġULLANMA ĠLKELERĠ A) PEKĠġTĠRME B) CEZA Yapılan bir davranıĢ iki türlü sonuç verir: PEKİŞTİRME CEZA Davranışın sonucunda hoşuna giden bir durum ortaya çıkar ve davranış gösterilmeye devam eder. Örn: Yeni aldığımız bir gömleği giyindiğimizde “çok güzel yakıştı” denirse bu davranışın sonucu olumludur ve davranış devam eder. Davranışın sonucunda organizmanın hoşuna gitmeyen bir durum ortaya çıkar. Örn: Yeni aldığımız bir gömleği giyindiğimizde “çok kötü, yakışmamış” denilirse bu davranışın sonucu olumsuzdur ve terk edilir. Bir davranışın arkasından gelen ve organizma için hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılara CEZA denir. A) PEKĠġTĠRME PekiĢtirme: Bir davranıĢın tekrarını sağlamak için uyaran verilmesi iĢlemidir. PekiĢtirmede kullanılan uyarıcıya PEKĠġTĠREÇ denir. PekiĢtireç: DavranıĢı izleyen ve organizma üzerinde hoĢa gidici bir etki yaratarak davranıĢın ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara pekiĢtireç denir ve pekiĢtirilen davranıĢlar öğrenilir. PekiĢtireçler sayesinde birey istendik veya istenmedik davranıĢlar öğrenebilir. Bu nedenle pekiĢtireçler çok dikkatli kullanılmalı ve doğru davranıĢlar pekiĢtirilmelidir. Örn: Anne ve babanın çok sık gösterdikleri bir davranıĢ ağlayan 51 çocuğa susması için istediklerini vermektir. Bu yolla çocuklar istediklerini elde etmek için ağlamayı öğrenirler. NOT: Öğrenilen davranıĢlar bir süre pekiĢtirilmezler ise sıklığı azalır ve söner. Ġstenmedik davranıĢları söndürmek için kullanılan yöntemlerden birisi davranıĢı görmezlikten gelmektir. Görmezlikten gelmede ise istenmedik davranıĢ bir süre gözlenir (artarak) fakat daha sonra söner. Skinner pekiĢtirmeyi; öğrenme sürecini hızlandırmak ve davranıĢları biçimlendirmek için kullanmıĢtır. NOT: PekiĢtirme çeĢitli Ģekillerde yapılmaktadır. 1) OLUMLU (Pozitif) pekiĢtirme: Bir davranıĢın sonucunda hoĢa giden bir uyarıcının ortama katılması ve bu uyarıcının o davranıĢın tekrarlanma ihtimalini artırması olayına OLUMLU PEKĠġTĠRME denir. Olumlu PekiĢtireç: Ortama konulduğunda davranıĢın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır. Örn: Sınıfta bir soruyu doğru cevaplayan öğrenciye “AFERĠN” denilmesi, öğrencilerin sorulara cevap verme davranıĢının tekrarını sağlar. Örn: Ders çalıĢan bir öğrenciye yüksek puan verilmesi ders çalıĢma davranıĢının tekrarlanmasını sağlar. Örn: Sınıftaki çöpü çöp tenekesine atan bir öğrencinin öğretmenin beğenisini kazanması 52 Örn: Öğretmenin ödevini yapan bir çocuğa çikolata vermesi çocuğun bu davranıĢı tekrarlama olasılığını arttırır. Örn: Büyükler tarafından benimsenme, yüksek not alma, öğretmenin sınıfta bir öğrenciyle ilgilenmesi, ona saygı duyması, gerektiğinde övmesi, ona önem verdiğini hissettirmesi olumlu pekiĢtireç kavramıyla AÇIKLANIR… NOT: SONUÇ OLARAK olumlu pekiĢtirme hoĢa giden bir uyarıcının ortama konulması ile davranıĢın ortaya çıkma ihtimalinin artırılmasıdır. Olumlu pekiĢtirme ile davranıĢın ortaya ÇIKMA ĠHTĠMALĠ ARTAR… 2007 KPSS: Bireyin, üyesi olduğu sosyal gruplar tarafından onaylanan davranıĢlarının tekrarlanma olasılığı artar. Buna göre, sosyal onay aĢağıdakilerden hangisinin iĢlevini yerine getirmektedir? A) Olumlu pekiĢtireç B) Ayırt edici uyarıcı D) Kısmi pekiĢtireç E) KoĢulsuz uyarıcı C) Birincil pekiĢtireç 2008 KPSS: Bir teknik direktörün baĢarıyı artırmak amacıyla, en iyi performans gösteren sporcusuna her ayın sonunda bir spor malzemesi hediye etmesi aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? A) Dolaylı pekiĢtirme B) KoĢullu anlaĢma D) Birincil pekiĢtireç E) Olumlu pekiĢtirme 53 C) Premack ilkesi 2) OLUMSUZ durumdan hoĢ (Negatif) olmayan PEKĠġTĠRME: bir uyarıcının Organizmanın kaldırılarak içinde davranıĢın bulunduğu yapılma OLASILIĞINI ARTIRMA iĢlemine OLUMSUZ PEKĠġTĠRME adı verilir. Yani organizmanın hoĢuna gitmeyen bir uyarıcının ortamdan çıkarılmasıdır. Olumsuz PekiĢtireç: Ortamdan çıkarıldığında davranıĢın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır. NOT: Bu pekiĢtirecin uygulanabilmesi için organizmanın olumsuz bir durumda bulunması gerekir. Örn: Ayakkabısı ayağını sıkan bir çocuğa annesi tarafından yürüme davranıĢı öğretilirken ayakkabısını çıkarmasına izin verilmesi onun yürüme davranıĢı gösterme olasılığını arttırır. Örn: Sınıfta kekeme bir öğrenci konuĢtuğunda diğer arkadaĢları güler. (Gülme olumsuz bir durumdur.) Öğretmen diğer öğrencilerin gülmesini engellediğinde (olumsuz durum ortadan kalktığında) kekeme öğrencinin konuĢma davranıĢı artar. Örn: Ödevlerinde belli bir puana ulaĢan öğrenciye sınavlardan birisine girmeme hakkı tanınır. Sınav öğrenciler için olumsuz bir durumdur. Bu sayede sınav ortadan kaldırılarak öğrencinin ödevlerini yapma davranıĢının sürdürülmesi sağlanmaktadır. Örn: Bir öğrencinin sınıfta kalmamak için ders çalıĢması. Örn: Çocuğun dıĢarı çıkamama cezasından kurtulmak için ders çalıĢması. 54 Örn: Annesinden azar iĢitmek istemeyen çocuğun, her gün yatağını toplaması. Örn: DıĢarıdan ses geldiği için ders çalıĢamayan çocuğun, pencereyi kapatması. Örn: Bir öğrencinin zayıf not almamak için ders çalıĢması. Örn: Köpeğin ıĢık yandığında, Ģoka uğramamak için bölmeden atlayarak Ģoktan kurtulması. Örn: Kravatı sıktığı için nefes alamayan bir kiĢinin kravatını çıkarması. Örn: Çocuğun öğretmeninin gözünden düĢmemek için yaramazlık yapmaması. 2007 KPSS: BaĢı ağrıyan bir kiĢi, arkadaĢının tavsiye ettiği bitki çayını içtikten sonra ağrısının geçtiğini fark etmiĢ ve bu olaydan sonra ne zaman baĢı ağrısa bu bitki çayından içmeye baĢlamıĢtır. Bu kiĢinin baĢı ağrıdığında bitki çayı içmeye baĢ-laması aĢağıdakilerden hangisinin sonucudur? A) Dolaylı öğrenme B) Ġkincil kazanç C) Olumsuz pekiĢtirme D) Model alma yoluyla öğrenme E) Sosyal öğrenme 55 2008 KPSS: Ayağına batan dikeni ayağını yere sürterek çıkarmayı baĢaran bir köpeğin benzer bir durumda aynı davranıĢı tekrarlaması aĢağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir? A) Olumsuz aktarma B) Olumsuz pekiĢtirme C) Tepkisel koĢullama D) Tepki genellemesi E) AlıĢma 2009 KPSS: Yalancı emziği bırakma zamanı gelen bir bebek emzik verilmediğinde ağlar. Anne bebeğinin ağlamasına dayanamaz emziği verir; bebek susar, anne rahatlar. Böylelikle emzik isteyince ağlama, emziğin verilmesi, bebeğin susması ve annenin rahatlaması Ģeklinde bir kısır döngü oluĢur ve bebeğe yalancı emziği bıraktırma çabası sonuçsuz kalır. Bu kısır döngünün devam etmesinin nedeni, aĢağıdakilerden hangisinde doğru olarak açıklanmaktadır? A) Bebeğin ağlama davranıĢı olumlu, annenin emzik verme davranıĢı olumsuz pekiĢmektedir. B) Bebeğin ağlama davranıĢı sürekli, annenin emzik verme davranıĢı aralıklı pekiĢmektedir. C) Hem bebeğin ağlama hem de annenin emzik verme davranıĢı olumlu pekiĢmektedir. D) Bebeğin ağlama davranıĢı olumsuz, annenin emzik verme davranıĢı olumlu pekiĢmektedir. E) Hem bebeğin ağlama hem de annenin emzik verme davranıĢı olumsuz pekiĢmektedir. 56 Bir diğer Ģekilde pekiĢtirmeler; Birincil (doğal) pekiĢtirme ve ikincil (yapay) pekiĢtirme diye ikiye ayrılır. 1) BĠRĠNCĠL (DOĞAL) PEKĠġTĠRME: ÖğrenilmiĢ olmayan, doğuĢtan getirilen, koĢulsuz olarak organizma üzerinde etki yaratan uyarıcılarla yapılan pekiĢtirme iĢlemine „birincil pekiĢtirme‟ denir. Bu iĢlemde kullanılan uyarıcıya ise „birincil pekiĢtireç‟ denir. Birincil pekiĢtireç: Organizma üzerinde doğal olarak etki yaratan, organizmanın temel biyolojik ihtiyaçlarını karĢılayan, organizmanın yaĢaması için gerekli olan ya da doğuĢtan organizma üzerinde etki yaratan uyarıcılardır. Örn: Yiyecek, içecek, cinsellik, uyku, korunma, sevgi, elektrik Ģoku, yüksek ses… Birincil pekiĢtireçlerin en önemli özelliği, doğal uyarıcılar olup organizma tarafından fizyolojik bir tepkiyle karĢılanmasıdır. Örn: ĠĢçilerin performansını beğenmesinden dolayı patronun iĢçilere yemek ısmarlaması. Örn: Temizlik iĢlerinde kendisine yardım eden çocuğa annesinin çikolata vermesi. Örn: Sıcakta çok sıkı antrenman yapan sporculara su dağıtılması. 2) ĠKĠNCĠL (YAPAY) PEKĠġTĠRME: BaĢlangıçta organizma için hiçbir anlam ifade etmeyen; ancak birincil pekiĢtireçlerle eĢleĢtirilerek pekiĢtireç gücü kazanan nötr uyarıcılarla yapılan pekiĢtirme iĢlemine „ikincil pekiĢtirme‟ denir. Bu iĢlemde kullanılan uyarıcıya ise „ikincil pekiĢtireç‟ denir. 57 Ġkincil pekiĢtireç: BaĢlangıçta organizma üzerinde hiçbir etki yaratmayan; ancak birincil pekiĢtireçlerle eĢleĢtirildikten sonra organizma üzerinde etki yaratan uyarıcılardır. Bu pekiĢtireçler doğal değildir, sonradan öğrenilmiĢtir. Örn: Not, para, boĢ zaman, gülümseme, artı, yıldız, kızgın bakıĢ, asık surat Örn: Para ↓ ile çikolata almak ↓ Ġkincil pekiĢtireç Birincil pekiĢtireç Ġkincil pekiĢtireçlerin doğrudan doğruya hayati değeri yoktur. Birincil pekiĢtireçlerle eĢleĢtiği için değer kazanan uyarıcılardır. Örn; paranın aslında hiçbir değeri yoktur. BaĢlangıçta birey için hiçbir anlam ifade etmez; yenmez, içilmez. Yani nötr uyarıcıdır; ancak ile birçok ihtiyacımız giderilebilir. Yiyecek, içecek alınabilir. ĠĢte burada para birincil pekiĢtireçlerle iliĢkilendirilerek pekiĢtireç özelliği kazanır. Yine kızgın bakıĢın baĢlangıçta bir anlamı yoktur. Yani nötr uyarıcıdır. Ancak öğretmen kızgın bakıĢla birlikte çocuğa bağırırsa, çocuk kızgın bakıĢla bağırmayı iliĢkilendirir ve kızgın bakıĢ pekiĢtireç özelliği kazanır. NOT: Birincil pekiĢtireçlerin klasik koĢullanmadaki karĢılığı koĢulsuz uyarıcı iken ikincil pekiĢtireçlerin karĢılığı koĢullu uyarıcıdır. 58 2008 KPSS: Bir deneyde Ģempanzeye tavanda bulunan kırımızı ıĢık yandığında bir düğmeye bastığı takdirde bir kart elde edebileceği ve bu kartı muzla değiĢtirebileceği öğretilmiĢtir. Bu deneyde kart Ģempanze için aĢağıdakilerden hangisinin iĢlevini görmektedir? A) Ayırt edici uyarıcı B) Ġkincil pekiĢtireç D) PekiĢtirici uyarıcı E) Nötr uyarıcı C) Ġçsel pekiĢtireç NOT: Olumlu pekiĢtirece gündelik dilde ödülde denilmektedir. DIġSAL ÖDÜL (DıĢsal Kaynaklı Güdü) ĠÇSEL ÖDÜL (Ġçsel Kaynaklı Güdü) * Annenin çikolata vermesi * Çocuğun baĢarı hazzı * Öğretmenin aferin demesi * Bireysel hedeflere ulaĢma * Babanın para vermesi * Özgüvenin artması * Öğretmenin yüksek not vermesi * Çocuğun merak ve belirsizlikten kurtulması Bir davranıĢın kazandırılmasında önce dıĢsal güdü (ödül) verilerek sonra içsel güdüye (ödül) geçilir. Ġçsel güdünün öğrenmede etkisi daha fazladır. Örn: Matematik problemini çözen bir öğrenciye öğretmen önce “AFERĠN” der ve dıĢsal bir ödül vermiĢ olur. Daha sonra öğrenci her problem çözmede baĢarı hazzını yaĢar. (içsel kaynaklı güdü) Ve bu durum daha etkili öğrenmeyi sağlar. 59 2009 KPSS: KreĢte arkadaĢına vuran Mert, öğretmenin verdiği oturma cezasına aldırmamıĢ, “Oh, iyi ki de vurdum, oda benimle alay etmiĢti, ona gününü gösterdim.” Diyerek rahatladığını hissetmiĢtir. Mert‟in yaĢadığı rahatlık duygusu, sosyal öğrenme kuramına göre aĢağıdakilerden hangisine bir örnektir? A) Dolaylı pekiĢtirme B) Dolaylı ceza D) Doğrudan pekiĢtirme E) Dolaylı güdü C) Ġçsel pekiĢtirme NOT: Sosyal pekiĢtireç, simgesel/sembolik pekiĢtireç, etkinlik pekiĢtireçleri gibi özel isimlerle anılan pekiĢtireçler de temel olarak ikincil pekiĢtireçlerdir. A) SOSYAL PEKĠġTĠREÇLER: Bireye sözel olarak ya da beden dili aracılığı ile sunulan hoĢa giden mesajlardır. Örneğin; gülümseme, aferin deme, alkıĢlama, bravo deme, kucaklama gibi. B) SĠMGESEL PEKĠġTĠREÇLER: Yüksek not, kurdele, deftere yazılan bir aferin, yıldız, madalyalar, jeton, kupon gibi. C) ETKĠNLĠK PEKĠġTĠREÇLERĠ: Bireye yapmıĢ olduğu davranıĢ sonucunda sunulan ya da yapmasına izin verilen çeĢitli hoĢa giden etkinlikleri içerir. Örneğin; sinemaya gitme, pikniğe gitme, bilgisayarla oynama, seyahat, gezi gibi. PEKĠġTĠRME TARĠFELERĠ PekiĢtirme tarifesi, davranıĢı izleyen pekiĢtireçlerin verilme biçimini kapsamaktadır. PekiĢtireçlerin nasıl, ne zaman ve hangi sıklıkla verileceğini bildiren yönergelere pekiĢtirme tarifesi denir. Bir davranıĢın pekiĢtirilmesi kadar onun nasıl pekiĢtirileceği de öğrenmeyi etkiler. 60 PekiĢtirme Tarifeleri 1) Aralıksız (sürekli) PekiĢtirme 2) Aralıklı PekiĢtirme A) Aralıklı PekiĢtirme * Sabit Aralıklı PekiĢtirme * DeğiĢken Aralıklı PekiĢtirme B) Oranlı PekiĢtirme * Sabit Oranlı PekiĢtirme * DeğiĢken Oranlı PekiĢtirme 1) ARALIKSIZ (SÜREKLĠ) PEKĠġTĠRME: Yapılan her davranıĢın pekiĢtirilmesidir. Bireye yeni bir davranıĢ kazandırılırken etkili olmaktadır. Burada öğrenilecek konu yeni ve karmaĢık ise bir süre doğru davranıĢ pekiĢtirilir. Örn: Ġlk kez okuma yazma öğrenen bir çocuğa; ilk ve karmaĢık konuların öğretilmesinde sürekli pekiĢtireç verilir ve öğrenme gerçekleĢtikten sonra aralıklı pekiĢtirece geçilir. Örn: Grup önünde konuĢmaktan çekinen bir öğrencinin her konuĢması sonrasında pekiĢtireç verilmesi öğrencinin çekingenliğini atmasına yardımcı olmaktadır. Örn: Çocuğuna tuvalet alıĢkanlığı kazandırmaya çalıĢan annenin çocuk tuvaleti geldiğini her söylediğinde annesinin ona bir ödül vermesi davranıĢın kazandırılmasında etkilidir. 61 2) ARALIKLI PEKĠġTĠRME: KazanılmıĢ bir davranıĢın devam ettirilmesinde etkili olarak kullanılmaktadır. Sürekli pekiĢtirmeye göre aralıklı pekiĢtirmede sönme daha geç görülür Aralıklı pekiĢtirmede pekiĢtireçler: * Ya pekiĢtirmeler arasında geçen süreye (ZAMAN ARALIKLI PEKĠġTĠRME TARĠFESĠ) * Ya da pekiĢtirmeler arasındaki davranıĢ (ORAN sayısına ARALIKLI PEKĠġTĠRME TARĠFESĠ) göre verilir. A) ARALIKLI PEKĠġTĠRME: Bu pekiĢtirme tarifesinde pekiĢtirmeler arasında geçen süre önemlidir. Yani pekiĢtireç verildiği zamana bağlı olarak değiĢir. Zaman aralıklı pekiĢtirme kendi içinde ikiye ayrılır. * Sabit Aralıklı PekiĢtirme: Bu pekiĢtirmede pekiĢtireçler BELĠRLĠ ZAMANLARDA verilir. PekiĢtirecin ne zaman geleceği bellidir. Ve birey tarafından bilinir. Bu nedenle pekiĢtirecin gelmesine yakın zamanda davranıĢlar sıklaĢır sonra azalır. Örn: Öğrencilerin yazılı ve sözlü sınavlardan önce çalıĢıp sonra çalıĢmamaları Örn: Teneffüs, aylık maaĢ, günlük yevmiyeler, her hafta sınav yapma, her üç dakikada bir pekiĢtireç verilmesi… Vize ve final haftaları… 62 * DeğiĢken Aralıklı PekiĢtirme: PekiĢtirmenin farklı ve DEĞĠġEN ZAMAN ARALIKLARINA göre yapılmasıdır. 3, 4, 5 dakikada pekiĢtirme yapmak gibi… DeğiĢken aralıklı pekiĢtirmede pekiĢtireçler beklenmedik zamanlarda verilir. Bu nedenle sürpriz niteliğindedir. Öğrenci pekiĢtirecin ne zaman geleceğini bilmediği için davranıĢı uzun süre devam ettirir. DavranıĢtan sonra pekiĢtirecin ne zaman geleceği belli olmadan davranıĢlarda yavaĢlama görülmez. Okulda bu tür pekiĢtireçler öğrencinin sürekli çalıĢmasını sağlar. Örn: Bir babanın farklı zamanlarda çocuğuna baĢarısından dolayı hediye alması Örn: Bir patronun tarihi belli olmayacak Ģekilde çalıĢanlarına ikramiye dağıtması Örn: Öğretmenin önceleri 15 dak. bir fıkra anlatması daha sonra fıkra anlatımını değiĢik zamanlarda yapması… 2007 KPSS: Bir öğretmen, bir eğitim dönemi içinde bazen iki hafta, bazen de bir hafta arayla kısa sınav yaparak öğrencilerinin öğrenme çabalarında süreklilik sağlama-ya çalıĢmaktadır. Öğretmenin bu uygulamasının, pekiĢtirme tarifelerindeki karĢılığı aĢağıdakilerden hangisidir? A) Sabit oranlı B) Sabit aralıklı D) Sürekli E) DeğiĢken aralıklı 63 C) DeğiĢken oranlı 2009 KPSS: Bir öğrenci, öğretmenin dikkatini çekmek için sınıfta sürekli olarak espri yapmakta, öğretmen bu esprilerden bazılarına gülerken bazılarını duymazdan gelmektedir. Bu durumda öğrencinin sınıfta espri yapma davranıĢına iliĢkin aĢağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Olumsuz pekiĢtirildiği için benzer durumlara genellenme olasılığı artacaktır. B) DeğiĢken aralıklı pekiĢtirildiği için sönmeye karĢı dirençli olacaktır. C) Bazen olumlu bazen olumsuz pekiĢtirildiği için sönmeye karĢı direnci azalacaktır. D) Sürekli pekiĢtirilmediği için gitgide azalarak ortadan kalkacaktır. E) Bazen olumlu bazen olumsuz pekiĢtirildiği için benzer durumlarda tekrarlanma olasılığı artacaktır. B) ORANLI PEKĠġTĠRME: Bu tür pekiĢtirmede pekiĢtireç gösterilen davranıĢ sayısına göre verilir. Oranlı pekiĢtirmede kendi arasında sabit oranlı ve değiĢken oranlı olmak üzere ikiye ayrılır: * Sabit Oranlı PekiĢtirme: Kaç davranıĢtan sonra pekiĢtirecin geleceği bellidir. Örn: Her iki davranıĢı pekiĢtirme… Burada belli sayıdaki davranıĢtan sonra pekiĢtireç verilir. Öğrenci pekiĢtireci istediği zaman daha çok çalıĢarak almakta; tatmin olduktan sonra bırakmaktadır. Örn: Bir iĢte parça baĢı çalıĢmak.. Örn: Öğretmenin çözülen her 5 problem için matematik dersinden 1 (+) vermesi… Örn: Öğrencinin yaptığı her ödeve 10 puan verilmesi… Örn: Bir patronun 5 tencere satan satıcısına 1 tencere kar payı vermesi… 64 Örn: AlıĢveriĢ çeklerinde yapılan her 15 milyonluk alıĢveriĢte uçuĢ için 10 puan kazanılması… Örn: Sınıfta dört iĢlem alıĢtırmaları yaptıran bir öğretmen öğrencilerine doğru çözdükleri her üç alıĢtırma için bir (+) vermesi… (2002 KPSS) Örn: Bir babanın karnedeki her bir pekiyi ders için çocuğuna hediye alması… * DeğiĢken Oranlı PekiĢtirme: Bu tarifeye göre kaçıncı davranıĢın pekiĢtirileceği belirlenmemiĢtir. Kaç doğru davranıĢa pekiĢtireç verileceği belli değildir. Bu pekiĢtirmede bir seferinde üçüncü doğru davranıĢ bir baĢkasında ise ikinci doğru davranıĢ pekiĢtirilebilir. Bu pekiĢtirme türünün en güzel örnekleri PĠYANGO ve KUMAR makineleridir. Her zaman için “SĠZE DE ÇIKABĠLĠR” denilerek kaçıncı davranıĢın pekiĢtirileceği belli olmadan insanlar piyango bileti almaya yönlendirilmektedir. Sürekli ödül beklentisi içerisinde olan insanlar kolaylıkla kumarı bırakamazlar. EN ETKĠLĠ PEKĠġTĠRME TARĠFESĠDĠR. Çünkü bu tarifede hem organizmanın davranıĢı dikkate alınır hem de hangi davranıĢın pekiĢtirileceği belli olmadığından davranıĢın sürekliliği sağlanır. Bu pekiĢtirme türünde davranıĢ uzun süre devam eder. Çünkü öğrenci beklemediği ya da tahmin etmediği sayıdaki davranıĢtan sonra pekiĢtirilir. 65 2008 KPSS: Dersi soru cevap yöntemiyle iĢleyen bir öğretmen, sorulara doğru cevap veren öğrencilerine bazen beĢ soruda, bazen de üç soruda bir puan vermektedir. Öğretmenin kullandığı pekiĢtirme tarifesi aĢağıdakilerden hangisidir? A) Sabit oranlı B) Sürekli C) Sabit aralıklı D) DeğiĢken aralıklı E) DeğiĢken oranlı Etkililik Açısından PekiĢtirme Tarifeleri ġu ġekilde Sıralanır: DeğiĢken Oranlı DeğiĢken Aralıklı Sabit Oranlı Sabit Aralıklı Sürekli PekiĢtirme. PREMACK ĠLKESĠ (Büyük anne kuralı): Premack ilkesini uygulayabilmek için öncelikle davranıĢını biçimlendirmek istediğimiz kiĢiyi gözleyerek; hangi etkinlikleri daha sık ve severek yaptığını, hangi etkinlikleri daha az ve seyrek gösterdiğini belirlememiz gerekir. Kazandırmak istediğimiz ve daha az yapılan davranıĢı öncelikle yerine getirmesini ve daha sonra sık ve severek yaptığı davranıĢı gerçekleĢtirmesinin isteriz. Burada bireyin sevdiği ve tercih ettiği davranıĢ; sevmediği, tercih etmediği fakat kazandırılmak davranıĢa koĢullandırılır. Çok sık görülen davranıĢ (tercih edilen) pekiĢtireç olarak kullanılarak az görülen fakat kazandırmak istediğimiz davranıĢ ortaya çıkarılmaya çalıĢılır. Örnekler: Odanı düzeltirsen dıĢarı çıkmana izin veririm. 66 Ödevlerini bitirirsen bilgisayarda oyun oynayabilirsin. Yemeğini bitir de birlikte gezmeye çıkalım. Dersi dikkatlice dinlerseniz ikinci ders resim yapabiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken, çocukta az görülen ve aynı zamanda kazandırmak istediğimiz davranıĢ önce yaptırılmalıdır. Premack ilkesinin olumsuz özellikleri arasında; çocuk ikinci etkinliğe kilitlendiği için ilk davranıĢı istenilen Ģekilde yapmayabilir. Çünkü çocuğun zihni gelecek pekiĢtireçle meĢguldür ve ödülü ilk davranıĢının bir sonucuymuĢ gibi algılamaya baĢlar. Ayrıca bu ilkenin çok sık kullanılması sonucunda çocuk kendisi için yararlı olan etkinliklerin hep karĢılığını beklemeye baĢlar. 2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi Premack ilkesinin uygulanmasına örnektir? A) Çocuğun pek hoĢlanmadığı sebze yemeğini bitirdikten sonra dondurma yemesine izin verme B) Çocuğa, bilgisayarda oyun oynadıktan sonra ödevlerini yapmasını söyleme C) Çocuğu, sınavlardan yüksek notlar aldığı için bisikletle ödüllendirme D) Ödevini bitirmediği için çocuğun oyun oynamasını yasaklama E) Çocuğa odasını toplamada yardım etme 2008 KPSS: Matematik ödevini yapmamak için bahaneler öne süren kızına; “Ödevini bitir de birlikte gezmeye çıkalım.” diyen bir annenin bu yaklaĢımı aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? A) Premack ilkesi B) Tepki analojisi D) Dolaylı pekiĢtirme E) Olumlu pekiĢtirme 67 C) Kademeli yaklaĢma 2009 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi Premack ilkesinin kullanılmasına bir örnek olabilir? A) Bir iĢ yerinde hedeflenenin üzerinde üretim yaptıkları için çalıĢanlara iki maaĢ ikramiye verilmesi B) Fazla mesai yapmak istemeyen bir çalıĢana, fazla mesai yaptığı takdirde ertesi gün tuttuğu takımın maçına gidebilmesi için iĢten erken çıkmasına müsaade edileceği sözünün verilmesi C) Bir öğrencinin yüksek bir not ortalaması tutturmak istediği için değil, babasından azar iĢitmekten kurtulmak için var gücüyle ders çalıĢması D) Bir arkadaĢının yemeğini bitirmediği için azarlandığına tanık olan bir anaokulu öğrencisinin, sevmediği hâlde tabağındaki yemeğini bitirmesi E) Yediği bir yemekten dolayı midesi bozulan bir kiĢinin, ne zaman o yemeğin kokusunu alsa midesinin bulandığını hissetmesi KOġULLU ANLAġMA: Bireyin kendi kendisiyle anlaĢma yapmasıdır. Örnekler: Ġki saat ders çalıĢırsam televizyon izleyebilirim. Sınavdan yüksek alırsam sinemaya gidebilirim. Ödevlerimi tamamladıktan sonra bilgisayarda oyun oynayabilirim. SĠMGESEL ÖDÜLLE PEKĠġTĠRME (Sembolik pekiĢtirme): Ġstenilen davranıĢları gösteren çocuklara Ģeker, çikolata, aferin, oyun oynama gibi doğrudan doğruya ihtiyacı karĢılayan ödül yerine fiĢ, boncuk, çiçek figürü, yıldız, güneĢ, marka gibi nesnelerin verilmesi esasına dayanır. Burada birey belirli sayıda davranıĢı yaptıktan sonra ve belirli sayıda simgeyi topladıktan sonra 68 ödüle ulaĢır. Belirlenen sayıda davranıĢa ulaĢana kadar yaptığı her olumlu davranıĢtan sonra bir simge verilir. Örnekler: Anne, kızı yatağını her topladığında ona bir yıldız vermektedir ve kızı otuz yıldızı topladığında da onu sinemaya götürmektedir. Bir öğretmen matematik dersinde her bir problemi çözen öğrenciye marka vermektedir ve beĢ marka toplayanları çikolatayla ödüllendirmektedir. Bu pekiĢtirme çocuğun ödüle ulaĢmasını geciktirerek, davranıĢın devamlılığını sağlar. Özellikle sosyal davranıĢların geliĢtirilmesinde, zihinsel özürlülerin ve öğrenme güçlüğü çeken çocukların eğitiminde kullanılır. 2008 KPSS: AĢırı kilolu bir genç, diyetisyeniyle bir anlaĢma yapmıĢtır. Bu anlaĢmaya göre belirli bir kaloriyi aĢmayacak biçimde yemek yediği her öğün için bir yıldız kazanacak altı yıldız topladığında ise bir güneĢ elde edecektir. Dört güneĢ topladığı zaman kendisine sevdiği bir sanatçının konseri için bilet verilecektir. Gencin belirli kaloride yemek yemesini sağlamak için diyetisyenin kullandığı teknik aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? A) Kademeli yaklaĢma B) DeğiĢken aralıklı pekiĢtirme C) ġekillendirme D) DeğiĢken oranlı pekiĢtirme E) Simgesel ödülle pekiĢtirme 69 2009 KPSS: Öğrencilerine ödev yapma alıĢkanlığı kazandırmak amacıyla yaptıkları her ödeve bir yıldız veren ve toplam on yıldız kazananlara bir kitap hediye eden bir öğretmen, aĢağıdaki davranıĢ kontrol tekniklerinden hangisini kullanmaktadır? A) DavranıĢ Ģekillendirme B) Simgesel ödülle pekiĢtirme C) Kademeli yaklaĢma D) Dolaylı pekiĢtirme E) Sistematik duyarsızlaĢtırma KARġI PEKĠġTĠRME: Eğer olumsuz bir davranıĢ devam ediyorsa ortamda bunu pekiĢtiren bir uyarıcının varlığı söz konusudur. Örn; Yaramazlık yapan çocuklara annenin yaramazlık yapmayın diye bağırmasına rağmen yaramazlık devam ediyorsa annenin burada bağırması karĢı pekiĢtirmedir. PEKĠġTĠRME ĠLKELERĠ: PekiĢtirme verilirken öğretmen aĢağıdaki ilkelere uymalıdır: 1) Öğretmen ilk derslerde her doğru yanıta pekiĢtireç vermelidir. 2) Öğretmen özellikle çekingen, içe dönük öğrencilere onları yüreklendirmek ve derse katılımlarını sağlamak için uygun yer ve zamanda pekiĢtireç vermelidir. Bu pekiĢtireçler öğrencinin seviyesine uygun olmalıdır. 3) Dersler ilerledikçe her doğru yanıta değil zihinsel açıdan daha üst düzeydeki yanıtlara pekiĢtireç verilmelidir. 70 4) PekiĢtireçler öğrencinin içinde yaĢadığı kültürel ortama, yaĢına, cinsiyetine, kiĢiliğine uygun olarak yeri ve zamanı gelince verilmelidir. 5) Öğretmen hep aynı tür pekiĢtireçler kullanmamalıdır. 6) Öğretmen geç ve güç öğrenen öğrencilere her zaman yani her doğru yanıttan sonra pekiĢtireç vermelidir. Bu onların olumlu yönde kiĢilik geliĢtirmelerine katkıda bulunur. 7) Öğretmen ilk derslerde her doğru yanıta pekiĢtireç vermeli daha sonraki derslerde sabit oranlı dersler ilerledikçe de değiĢken oranlı pekiĢtireç tarifelerini kullanmalıdır. 8) PekiĢtireçler hedef davranıĢlarla ilgili olmalıdır. Yani istendik davranıĢları gösterenlere pekiĢtireç verilmelidir. 2007 KPSS: Bir baba çocuğunun sürekli televizyon izlemesinden ve bu nedenle ödevlerini ihmal etmesinden yakınmaktadır. Edimsel koĢullanma ilkeleri dikkate alındığında, çocuğun bu davranıĢının ortadan kaldırılabilmesi için babaya aĢağıdakilerden hangisinin önerilmesi en uygun olur? A) Çocuğun televizyon izleme davranıĢını görmezlikten gelmesi B) Çocuğa sorumluluklarını hatırlatması ve ödevlerinde yardımcı olması C) Ödevlerini bitirmeden televizyon izlediğinde çocuğu cezalandırması D) Televizyon izlemeyip ödüllendirmesi ödev yaptığı zaman çocuğu uygun biçimde E) Çocuğu sürekli televizyon izlemeye zorlayarak televizyon izlemekten bıkmasını sağlaması 71 2009 KPSS: “Her gün baklava, börek yense bıkılır.” atasözü öğrenmeyle ilgili aĢağıdaki süreçlerden hangisine bir örnek olabilir? A) Sürekli olarak aynı pekiĢtirecin kullanılmasının, bir süre sonra bu pekiĢtirecin pekiĢtirme gücünün azalmasına yol açması B) Sürekli pekiĢtirmenin, bir davranıĢın devamını sağlamada aralıklı pekiĢtirmeden daha az etkili olması C) Tekrar sayısının artmasının, sözel bir malzemenin öğrenilmesini bir noktaya kadar kolaylaĢtırması D) PekiĢtirilmediği için sönen bir davranıĢın bir süre sonra kendiliğinden geri gelmesi E) Bir davranıĢın, olumlu pekiĢtirmenin yanı sıra olumsuz pekiĢtirme yoluyla da kazanılabilmesi B) CEZA Ceza: Organizma için hoĢa gitmeyen bir uyarıcının ortama verilmesi sonucu veya hoĢa giden uyarıcının ortamdan çekilmesi sonucu davranıĢın YAPILMA SIKLIĞININ AZALTILMASIDIR. Ceza iki türlüdür: 1) Birincil Tür Ceza (Birinci tip ceza): HoĢa gitmeyen uyarıcının ortama verilmesi sonucu davranıĢın yapılma sıklığının azaltılmasıdır. Örn: Evde top oynarken vazoyu kıran çocuğuna annenin tokat atması Örn: Kuralı ihlal eden bir sürücünün ceza yemesi Örn: Sınıfta dersi dinlemeyen öğrenciye öğretmenin hakaret etmesi Örn: Sınıfta kavga eden öğrencilerin azarlanması 72 Örn: Tuvalet davranıĢını öğrenemeyen bir çocuğu annesinin sürekli azarlaması Örn: Ders çalıĢmayan öğrencilerin sınıfta kalması 2) Ġkincil Tür Ceza (ikinci tip ceza): HoĢa giden uyarıcının ortamdan çekilmesi sonucu davranıĢın yapılma sıklığının azalması. Örn: Sınıfın huzurunu kaçıran öğrencinin teneffüse çıkarılmaması Örn: Ders çalıĢmayan öğrencinin televizyon izlemesine izin vermemek. Örn: Bilgisayarla oynama izni alan çocuğun kardeĢiyle kavga etmesi sonucu bilgisayar oynama hakkının elinden alınması. Örn: Sınıfta ders dinlemeyen öğrenciye öğretmenin ilgi göstermemesi… Örn: Kurallara uymayan sürücünün ehliyetinin elinden alınması… 2007 KPSS: AĢağıdaki anne-baba davranıĢlarından hangisi II. tip cezaya örnektir? A) Ellerini iyi yıkamayan çocuğu tekrar yıkaması için banyoya geri göndermek B) Odasını toplamadığı için çocuğun bilgisayarda oyun oynama iznini kaldırmak C) Matematik dersinden zayıf aldığı için çocuğu özel kursa göndermek D) Ödevlerini yapmadığı için çocuğu öğretmenine Ģikâyet etmek E) KardeĢiyle tartıĢtığı için çocuğu azarlamak 73 2008 KPSS: BeĢ yaĢındaki Ata, evde sürekli olarak çalıĢan annesinin dikkatini çekmek için bilgisayarın ekranını boyalı kalemle karalamıĢtır. Bu duruma çok öfkelenen annesi de, bu davranıĢı bir daha yapmaması için Ata‟nın en sevdiği oyuncağını ortadan kaldırmıĢtır. Annenin bu durumda oyuncakları ortadan kaldırması aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? A) Olumsuz pekiĢtirme B) Kaçınma koĢullaması D) II. tip ceza E) KarĢıt koĢullama C) Dolaylı ceza Ceza; yeni ve istenilen davranıĢların öğretilmesini sağlamaz. Yalnızca önceki öğretilenlerin bastırılmasını sağlar. Ceza bir sınıfta sürekli kullanıldığında öğrenciler inatlaĢır, saldırganlaĢır ve duyarsızlaĢırlar. Ceza istenmeyen davranıĢı yok etmez yalnızca baskı altında tutar ve cezanın etkisi yok olunca davranıĢ tekrar ortaya çıkar. NOT: Olumsuz pekiĢtirme ile ceza birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. Olumsuz pekiĢtirmede hoĢa gitmeyen uyarıcı ortamdan çıkarılarak DAVRANIġIN YAPILMA SIKLIĞI ARTIRILIRKEN; CEZADA hoĢa gitmeyen uyarıcı ORTAMA SOKULARAK DAVRANIġIN YAPILMA SIKLIĞI AZALTILMAKTADIR. Skinner ve Thorndike‟ye göre, ceza; uygulandığı sürece, yapılmaması istenen davranıĢ baskı altına alınmakta; ancak alıĢkanlıkları yok etmemektedir. Cezalandırılan davranıĢ, cezanın etkisi yok olunca tekrar otaya çıkmaktadır. Ceza geçici bir süre için etkili gibi görünebilir ancak, ceza kaldırıldığı zaman cezalandırılan davranıĢ eski haline döner. Öğrencilere ceza verilip verilmeyeceği konusunda çok sayıda araĢtırma yapılmıĢtır. Bedensel olmamak koĢuluyla ceza, 74 normal dıĢı durumlarda haklı görülebilir. DavranıĢ değiĢtirmede olumlu pekiĢtireç kullanılmalıdır. PekiĢtirmenin etkilerini önceden tahmin etmek mümkün olduğu halde, cezanın etkileri her zaman tahmin edilmeyebilir ve beklenmeyen durumlar her zaman çıkabilir. Ceza, organizmaya ne yapmamsı gerektiğini bildirir; ancak daha da önemlisi ne yapması gerektiğine iliĢkin bilgi vermez. Eğitimin hedefi öğrencilere yeni ve istendik davranıĢlar kazandırmaktır, eskilerini bastırmak değildir. CEZANIN UYGULANMASI ĠLE ĠLGĠLĠ GENEL ĠLĠġKĠLER: 1) Ceza geciktirilmeden verilmelidir. 2) Hangi davranıĢın ne tür cezayı gerektiren bir suç olduğu önceden belirlenmelidir. 3) Ġstenmeyen davranıĢ gösterilmeden ceza verilmemelidir. 4) Ceza korkutmak amacıyla kullanılmamalıdır. 5) Ceza bireyin kiĢiliğinde olumsuz etkide bulunacak türde olmamalıdır. Yani bireyin yaptığı davranıĢ cezalandırılmalıdır. 6) Ödev, ders çalıĢma gibi istenilen özellikler ceza olarak verilmemelidir. 7) Cezanın Ģiddeti uygun olmalı… 8) Ceza tutarlı olmalı ve uygulanmalı… 9) Cezadan kurtulma olanaklı olmalı… Yani alternatif tepkiler sunulmalı. 10) Cezanın nedeni ile ilgili açıklamalar yapılmalı… 11) Cezadan önce uyarı yapılmalı… 75 CEZANIN SONUÇLARI: 1) Öğrenciye nasıl davranmayacağını öğretir ancak nasıl davranacağını öğretmez… 2) Öğretmen-öğrenci arasında nefret, huzursuzluk, gerilim yaratır… 3) Öğrenci aynı davranıĢ için arkadaĢları tarafından ödüllendirilirse cezanın önemi kalmaz. 4) Çocuk model olarak saldırgan davranıĢlar geliĢtirir. 5) Engellenme duygusunu geliĢtirir. Olumsuz davranıĢları ortadan kaldırma yolları (cezaya alternatif durumlar) Sönmeye tabi tutma: Eğer istenmeyen davranıĢ pekiĢtirilmezse zamanla sönme meydana gelir. DavranıĢ görmezden gelinerek sönmeye tabi tutulabilir. Görmezden gelinen davranıĢların miktarında baĢlangıçta kısa süreli bir artıĢ görülür. Ancak bu, davranıĢın söneceğinin bir göstergesidir. Örn; markette çikolatayı ağlayarak isteyen çocuğa, ne kadar ağlarsa ağlasın isteklerine cevap vermemek. 2009 KPSS: Gülce Hanım, bebeğinin ayakta sallanarak uyumak istediğini ve ayakta sallanmadığı takdirde ağladığını bir psikoloğa anlatır. Psikolog ona bebeğini yatağına koymasını ve ağlamasına aldırmadan kendi kendine uyumasını beklemeyi tavsiye eder. Psikologun önerilerine Gülce Hanım‟ın uyması durumunda, aĢağıdakilerden hangisinin ortaya çıkma olasılığı en yüksektir? 76 A) Ağlama davranıĢı ilk günlerde artma gösterecek, ancak giderek azalıp ortadan kalkacaktır. B) Ağlama davranıĢı ilk günlerden itibaren giderek azalarak ortadan kalkacaktır. C) Ağlama davranıĢı aynı Ģiddetle uzun süre devam edecektir. D) Bebek yatağa konduğunda bazen ağlayacak bazen ağlamayacaktır. E) Bebek yatağa her konduğunda ağlayacak, ancak bu davranıĢı eskisi kadar uzun sürmeyecektir. Ġstenmeyen davranıĢın tam tersi olumlu davranıĢı pekiĢtirme: Örn; söz almadan konuĢan öğrenci söz alıp konuĢtuğunda pekiĢtirilir. Olumsuz pekiĢtirme: Olumsuz bir davranıĢ durumunda ceza verme yerine olumsuz davranıĢın ortadan kaldırılması yani olumsuz pekiĢtirme daha yararlı olacaktır. Burada öğrenci istenilen davranıĢı yaptığında hoĢa gitmeyen uyarıcı ortamdan çekilir. Böylece öğrenciye davranıĢı kontrol etme Ģansı verilir. Örn; öğrenci derslerine çalıĢtığı zaman zayıf notlarının düzeltilmesi. Ortamı değiĢtirme: Ġstenmeyen davranıĢa neden olan uyarıcıların ortamı değiĢtirilir. Örn; çocuk oturduğu sırada sıkıldığından dolayı yaramalık yapıyorsa, çocuğun sıkılmasını önleyecek değiĢiklikler yapmak. Bıktırma: Ġstenmeyen davranıĢ, çocuk bu davranıĢtan bıkıncaya, usanıncaya, yoruluncaya kadar zorla yaptırılır. Örn; sürekli komĢularının ziline basarak komĢularını rahatsız eden çocuğa; zorla, usanıncaya kadar zile basmasını sağlamak. 77 Ara verme (Time aut): Ġstenmeyen davranıĢta bulunan çocuğun ilgisini çekebilecek ya da ilgisini yönlendirebilecek hiçbir uyarıcının olmadığı baĢka bir ortama gönderilerek BĠR SÜRE orda kalması sağlanır. Ara verme yönteminde istenmeyen davranıĢı yapan çocuğun ortamdan uzaklaĢması ve ortamın dıĢında sakinleĢip yaptığı davranıĢın üzerinde düĢünmesi ve sonradan gelip istenmeyen davranıĢ hakkında diğer bireylerle tartıĢması önerilir. Örn; yemek masasında yaramalık yapan ve etrafa zarar veren çocuğu annesi, kendisi için hiçbir uyarıcının olmadığı odaya götürerek orda 10 dakika kalmasını sağlamıĢtır. 2008 KPSS: Tüm uyarılarına rağmen salonda koĢarak oyun oynamaya devam eden oğlunu 15 dakika süreyle banyoya kapatan bir babanın uyguladığı davranıĢ kontrol tekniği aĢağıdakilerden hangisidir? A) Ara verme (time out) B) Olumsuz pekiĢtirme C) ġekillendirme D) I. tip ceza E) Kademeli yaklaĢma Ceza verme: Burada istenmeyen davranıĢ ortadan kalkmaz sadece baskı altına alınır. Ceza çocuğu olumlu davranıĢa yöneltmez, sadece davranıĢı bir süreliğine ortadan kaldırır. Açıklama: Sınıfta ödevini yapan bir öğrenciye öğretmenin AFERĠN demesi olumlu pekiĢtirmedir. Aferin kelimesi bir sevgi, ilgi kelimesidir. HoĢ olan bu durum istenmeyen bir davranıĢın sergilenmesi durumunda ortamdan çekilirse yani ortamdan çıkarılırsa bu II. TĠP CEZA ya girer. (ilgi, sevgi) esirgenmiĢtir. 78 Evde üvey annesinin dayağından kurtulmak için okula gelen öğrenci hoĢ olmayan bir uyarıcıdan kurtulduğu için bu durum OLUMSUZ PEKĠġTĠRMEYĠ ifade etmektedir. Çünkü hoĢa gitmeyen bir uyarıcı (dayak) ortamdan çıkarılmıĢtır. Ancak yaptığı bir yaramazlıktan dolayı üvey annesinden dayak yiyen bir çocuk için bu durum I. TĠP CEZA haline dönüĢmüĢtür. Çünkü ortama hoĢ olmayan bir uyarıcı konulmuĢtur. EDĠMSEL (OPERANT) KOġULLANMAYLA ĠLGĠLĠ TEMEL KAVRAMLAR 1) ZAMANLAMA: Edimsel koĢullanmada uyarıcının davranıĢtan hemen sonra verilmesine zamanlama denir. DavranıĢ ile pekiĢtireç arasındaki zamanın çok yakın olması gerekir (1–30 saniye). DavranıĢ ile pekiĢtireç arasındaki zaman uzarsa davranıĢ pekiĢtireç bağı zorlaĢır ve pekiĢtirecin gücü azalır. Örn; soruya doğru cevap veren öğrenci hemen ödüllendirilmelidir. 2) BĠÇĠMLENDĠRME: Bazı zor ve karmaĢık davranıĢları organizmanın ilk etapta yapması mümkün olmayabilir. Bu nedenle davranıĢ alt düzey basamaklara ayrılarak ve amaca yönelik her davranıĢ pekiĢtirilerek davranıĢın tamamı öğretilir. Bu alt düzey basamaklar gerçekleĢtikçe pekiĢtirme biraz daha yukarı çekilerek hedef davranıĢa ulaĢılmaya çalıĢılır. Zor ve karmaĢık olan konularda öğrencinin hemen doğru hedef davranıĢı yapmasını beklemek yerine, basitten karmaĢığa doğru davranıĢlar pekiĢtirilerek yapılır. Örn; Kitap okuma alıĢkanlığı olmayan çocuğun; önce 10 sayfa kitap okuma davranıĢı, sonra 30 sayfa kitap okuma davranıĢı, sonra 50 sayfa kitap okuma 79 davranıĢı ve en sonunda 100 sayfa kitap okuma davranıĢı pekiĢtirilerek çocuğa kitap okuma davranıĢı kazandırılabilir. 3) ZĠNCĠRLEME: Yapı olarak aĢamalardan oluĢan davranıĢların sırasıyla kazandırılmasında kullanılır. AĢamalı ekinlikler içinde, her tamamlanan davranıĢ bir sonraki aĢama için ayırt edicidir ve her aĢama pekiĢtirilerek davranıĢ geliĢtirilir. Örn: Bir sürücü adayına araba kullanma davranıĢını öğretmek için önce koltuğa düzgün oturma ve aynaların ayarlanması, sonra vitesin kontrol edilmesi daha sonra da kontağın çevrilmesi ve en son olarak da arabanın hareket ettirilmesi iĢlemi yaptırılmıĢtır. Her aĢama pekiĢtirilerek davranıĢ geliĢtirilir. 2009 KPSS: Bir davranıĢın edimsel koĢullanma yoluyla öğrenilebilmesi için bu davranıĢın pekiĢtirilmesi, davranıĢın pekiĢtirilebilmesi için de en az bir kez yapılması gerekir. Buna göre, çocuğuna pekiĢtirme yoluyla paltosunu sağa sola fırlatmak yerine vestiyere asma alıĢkanlığı kazandırmak isteyen, ancak çocuğu paltosunu hiçbir zaman vestiyere asmadığı için pekiĢtiremeyen bir annenin tekniklerden hangisini kullanması gerekir? A) II. tip ceza B) Ara verme C) Kademeli yaklaĢma D) KarĢıt tepki oluĢturma E) Gecikmeli koĢullanma 80 aĢağıdaki 2007 KPSS: BeĢ yaĢındaki çocuğuna gömleğini kendi baĢına giy-meyi öğretmeye çalıĢan bir anne, ona sırasıyla önce gömleğin bir kolunu daha sonra da iki kolunu birden giymeyi baĢardığında bir ödül verir. Çocuk gömleği üzerine geçirmeyi öğrendikten sonra anne onu ilikle-meyi baĢardığı her düğme için ödüllendirmeye devam eder. Örnekteki anne, çocuğuna gömleğini giymeyi öğretmek için aĢağıdakilerden hangisini kullanmak-tadır? A) Sistematik duyarsızlaĢtırma B) Simgesel ödül biriktirme C) Kademeli yaklaĢma D) KarĢıt koĢullama E) Söndürme 4) SĠSTEMATĠK DUYARSIZLAġTIRMA: Sistematik duyarsızlaĢtırma, daha çok korkuların ve fobilerin ortadan kaldırılmasında kullanılır. KiĢi korktuğu uyarıcı ile kendisi için korkutucu olmayacak derecede karĢı karĢıya getirilerek ve her düzeyde uyarıcıların Ģiddeti biraz daha artırılarak korku ortadan kaldırılır. Örn; Okul korkusu olan bir çocuğa önce okulun yanındaki bir parkta oyun oynatılmıĢ, sonra arkadaĢlarıyla okul bahçesinde etkinlikler yaptırılmıĢ sonrada çok sevdiği bir arkadaĢının yanına oturtularak okul korkusu ortadan kaldırılmıĢtır. 81 2007 KPSS: Köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için, önce köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiĢtir. Bunların ardından, çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaĢarak izlemesi sağlanmıĢtır. Son aĢamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiĢtir. Bu uygulamada aĢağıdaki tekniklerden hangisi kullanılmıĢtır? 5) A) Aralıklı pekiĢtirme B) Kaçınma koĢullaması C) Sistematik duyarsızlaĢtırma D) BiliĢsel terapi GENELLEME: E) Model alma Bir davranıĢı öğrenen organizmanın bu tepkiyi benzer uyaranlara karĢıda göstermesine genelleme denir. Örn: Öğretmenine bilmediği bir konuyu soran bir öğrenci doyurucu cevap alınca tüm öğretmenlerine soru sormayı sürdürmüĢtür. Örn: Belli bir renkteki diski gagalayan bir güvercin yiyecekle pekiĢtirildiğinde bu renge benzeyen diğer diksleride gagalar. Örn: Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Örn: Kediyi seven bir öğrencinin diğer hayvanları da sevmesi. Örn: Köpeğine ıslık çaldığında yanına gelen bir çocuğun sirkte gördüğü bir aslana da yanına gelmesi için ıslık çalması. 6) AYIRT ETME: PekiĢtirilen uyarıcılara gösterilen tepkinin pekiĢtirilmeyen uyarıcılara gösterilmemesidir. Ayırt etmenin olması için organizma tarafından önce genellemenin yapılması gerekir. Örn: Bir çocuğun bahçede oyun oynayan çocuklar içerisinde yalnızca sevdiği arkadaĢını gördüğünde bahçeye oyun oynamaya çıkması. 82 Örn: Bir öğrencinin bütün dersler içerisinde yalnızca MÜZĠK dersinde yaramazlık yapması… Örn: Bir kiĢinin gazetedeki spor haberlerini seçerek okuması 2008 KPSS: Çocuklarına zarar vermemek için sadece mutfakta sigara içmeye baĢlayan Ali Bey, bir süre sonra su içmek için bile mutfağa gitse bir sigara yaktığını fark etmiĢtir. Bu örnekte mutfak Ali Bey için aĢağıdakilerden hangisinin iĢlevini görmektedir? A) Ayırt edici uyarıcı B) Ġtici uyarıcı D) KoĢulsuz uyarıcı E) Dolaylı pekiĢtireç C) Olumlu pekiĢtireç 2009 KPSS: Bir futbolcu, rakibinin sert bir hareketiyle yere düĢmüĢ ve hakem rakip oyuncuyu oyundan atmıĢtır. Bu olaydan sonra, bu futbolcu canı yanmıĢ gibi davranarak rakibini oyundan attırabileceğini öğrenmiĢtir (I). Aynı oyuncu farklı hakemlerin yönettiği diğer maçlarda da kendini yere atarak rakibini oyundan attırmayı denemiĢtir (II). Bu denemelerde baĢarısız olan futbolcu sadece rakibini oyundan atan ilk hakemin yönettiği maçlarda bu numarayı denemeye devam etmiĢtir (III). Yukarıdaki parçada I, II ve III rakamlarıyla ifade edilen durumlar, sırasıyla aĢağıdaki kavramlardan hangileriyle açıklanabilir? A) Tepkisel koĢullanma – Olumsuz pekiĢtirme – Ayırt etme B) Olumsuz pekiĢtirme – Genelleme – Sönme C) Edimsel koĢullanma – AlıĢma – Ket vurma D) Ġçgörü kazanma – Olumsuz aktarma – Kendiliğinden geri gelme E) Edimsel koĢullanma – Genelleme – Ayırt etme 83 7) SÖNME: Edimsel koĢullanma ile öğrenilen davranıĢlar uzun süre pekiĢtirilmezler ise davranıĢı gösterme sıklığı giderek azalır ve davranıĢ söner. Örn: Sabahları her gün babasının ayakkabısını sildikten sonra harçlık alan çocuk bir müddet davranıĢı gösterdikten sonra harçlık almadığında ayakkabı silme davranıĢı sona erer. Örn: Problemi doğru çözen öğrenciye her defasında öğretmen pekiĢtireç vermektedir. Ve çocuk böylece problem çözme davranıĢını geliĢtirir. Ancak öğretmen pekiĢtireç vermeyi bırakırsa öğrencinin davranıĢı zamanla azalır ve SÖNER… 2007 KPSS: Bir bebeği annesi, ayağında sallayarak uyutmaya alıĢtırmıĢtır. Bir psikologun tavsiyesi üzerine anne bebeğini ayağında sallayarak uyutmaktan vazgeçmiĢ ve onun ağlamasına aldırmadan, yatağında kendi kendi-ne uyumasını beklemeye baĢlamıĢtır. Ġlk günlerde bebeğin ağlama davranıĢında bir artma olmuĢ; ama daha sonra, ağlama davranıĢı azalarak ortadan kalkmıĢtır. Bebeğin ağlama davranıĢının ortadan kalkması aĢağıdakilerden hangisine örnektir? A) Olumsuz pekiĢtirme B) Kademeli yaklaĢma D) Kaçınma E) Bastırma 84 C) Sönme 2008 KPSS: Sokakta oynarken, arkadaĢları isteklerini yerine getirmeyince hemen gidip onları abisine Ģikâyet eden Bahar, okula baĢladığında da, tartıĢtığı arkadaĢlarını, koĢarak öğretmenine Ģikâyet etmiĢtir. Ancak, öğretmeni abisi gibi, arkadaĢlarına kızmamıĢtır. Bahar, baĢlangıçta her tartıĢtığında arkadaĢlarını öğretmenine Ģikâyet etmesine karĢın, bir süre sonra benzer durumlarda artık hiç kimseyi Ģikâyet etmemeye baĢlamıĢtır. Bahar‟ın arkadaĢlarını Ģikâyet etmekten vazgeçmesi aĢağıdakilerden hangisinin sonucudur? A) KarĢıt tepki oluĢturma B) Sönme C) KarĢıt koĢullama D) Sistematik duyarsızlaĢtırma E) AlıĢma 8) ALIġMA: DavranıĢın ardından sürekli pekiĢtireç verilmesiyle organizma için pekiĢtirecin etki gücünün azalması ve davranıĢı ihmal etmeye baĢlamasıdır. Yani daha önce çok sık pekiĢtirilen ya da sürekli pekiĢtirme tarifesi kullanmak yolu ile kazandırılan tepkinin Ģiddetinde bir süre sonra azalma görülebilir. Bu duruma alıĢma etkisi adı verilir. Örnek: Bir anne çocuğuna yatağını toplama alıĢkanlığı kazandırmak için yatağını her topladığında onu çikolata ile ödüllendirmektedir. Ancak bir süre sonra anne çikolata vermeye devam ettiği halde çocuğun yatağını toplama davranıĢı azalmıĢ yani çocuk yatağını toplamayı ihmal etmeye baĢlamıĢtır. 85 2009 KPSS: Bir ilköğretim okulu öğretmeni bir öğrencisine düzenli olarak ödev yapma alıĢkanlığı kazandırmak amacıyla her ödev yapıĢında onu arkadaĢlarının önünde överek ödüllendirir. Bunun sonucunda öğrenci ödevlerini düzenli olarak yapmaya baĢlar. Ancak bir süre sonra, öğretmenin onu aynı Ģekilde ödüllendirmeye devam etmesine karĢın öğrencinin ödev yapmayı ihmal etmeye baĢladığı görülür. Öğrencinin ödev yapmayı ihmal etmeye baĢlaması aĢağıdaki süreçlerden hangisiyle açıklanabilir? A) AlıĢma B) Sönme C) Kendiliğinden geri gelme D) KoĢullanma E) Ġleri doğru ket vurma NOT: AlıĢma ile duyarlılaĢma birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. DuyarlılaĢma, koĢullanılan uyarıcıya baĢlangıçta daha az tepki verilirken, pekiĢtirecin hoĢa gitmesi sonucunda, koĢullanılan uyarıcıya daha fazla tepkinin verilmesidir. NOT: Sönme ile alıĢma kavramı birbiri ile karıĢtırılmamalıdır. Sönme davranıĢın devamını sağlayan uyarıcının ortamdan çekilmesi ile davranıĢın bitmesidir. Oysa alıĢma davranıĢın devamını sağlayan uyarıcının ortama verildiği halde tepkinin azalmasıdır. ÖRNEK: Annesini gördüğünde sevinç çığlıkları atan bebeğin çıkardığı sesin ölçümleri 10 desibel olsun. Sönme gerçekleĢtiğinde çocuk hiç çığlık atmayacaktır. AlıĢma gerçekleĢtiğinde daha düĢük düzeyde çığlık atacaktır(7 desibel). DuyarlılaĢma gerçekleĢtiğinde ise daha yüksek çığlık atacaktır(13 desibel). 86 9) BATIL DAVRANIġ (ĠNANÇ): Edimsel koĢullanma ilkelerine göre organizma tesadüfen bir davranıĢı yaptığı sırada o davranıĢla ilgili olmamasına rağmen olumlu bir pekiĢtireç alırsa zamanla almıĢ olduğu pekiĢtireci o davranıĢla iliĢkilendirir ve o davranıĢı yapma eğilimi geliĢir. Örn: Annesin aldığı bir kırmızı gömlek ile gittiği sınavdan yüksek not alan öğrenci sonraki sınavlara da aynı gömlekle gitmek ister. Örn: Ġnsanların belirli günleri uğurlu gün kabul etmesi… Örn: Bazı insanların merdiven altından geçmemesi… NOT: Annesinin verdiği kırmızı kalemle girdiği sınavlardan yüksek not alan bir öğrencinin aldığı yüksek notun sebebini kırmızı kaleme bağlaması ve buna inanması klasik koĢullanma yoluyla öğrenmedir. Eğer bu kiĢi yüksek not alacağına inandığı için her sınava aynı kırmızı kalemle gidiyorsa bu da edimsel koĢullanma yolu ile öğrenmedir. 2007 KPSS: Ebru otobüsle okula giderken yaĢlı bir hanıma yer verir ve o gün okuldaki zor bir sınavı çok iyi geçer. O günden sonra Ebru ne zaman önemli bir sınavı olsa otobüste büyüklerine yer vermeye özen gösterir. Ebru‟nun bu davranıĢı aĢağıdakilerden hangisine örnektir? A) Araçsal davranıĢ B) Ġçgüdüsel davranıĢ D) Tepkisel davranıĢ E) Geçici davranıĢ 87 C) Batıl davranıĢ 2008 KPSS: Bir futbolcunun gol attığı bir maçta taktığı kolyeyi, daha sonraki maçlarda da mutlaka takması ve kolyeyi takmadan maça çıkmak istememesi aĢağıdaki kavramlardan hangisiyle en iyi açıklanabilir? A) Batıl davranıĢ B) KoĢullu tepki D) Öğrenmenin aktarılması E) AlıĢma C) Genelleme 10) KENDĠNĠ GERÇEKLEġTĠREN KEHANET: Birey kendisi ya da olaylar için sahip olduğu doğru olmayan olumsuz düĢünceye inanarak buna göre davranırsa bir süre sonra diğer kiĢilerin yaklaĢımı ve olayların yönelimi bu Ģekilde gerçekleĢir. Böylece de bu düĢünce pekiĢmiĢ olur. Örn: Matematik dersinde ben baĢaramıyorum, öğrenemiyorum Ģeklinde düĢünen ve çaba göstermeyen bir öğrenciye bir süre sonra öğretmeni, anne ve babası, “sen matematiği öğrenemezsin” Ģeklinde yaklaĢır. Böylece davranıĢ pekiĢmiĢ olur ve kehanet gerçekleĢir. Örn: Kızlar beni beğenmiyor Ģeklinde düĢünen bir kiĢi kızlardan uzak durur. Bunun sonucunda kızlar o kiĢiyi itici bulur ve ona yaklaĢmazlar… böylece bu düĢünce pekiĢmiĢ olur. KAÇINMA ġARTLANMASI KoĢullanmada durum ortaya çıkmadan durumdan uzaklaĢılmasına KAÇINMA ġARTLANMASI adı verilir. Yapılan bir araĢtırmada ıĢık yandıktan 10 saniye sonra elektrik Ģoku verilen köpek elektrik Ģoku gelmeden önce (bir engelden atlayarak) elektrik Ģokundan 88 kurtulmayı öğrenmiĢtir. ġoktan önce davranıĢ gösterildiği için bu durum kaçınma Ģartlanmasıdır. Köpek burada Ģoktan kaçınmaktadır. Bu Ģartlanma klasik ve operant koĢullanmanın bileĢimi olan ve kendi kendini pekiĢtiren bir Ģartlanmadır. Kaçınma Ģartlanmasının ortaya çıkması için önce korku ve kaçma Ģartlanmasının olması gerekmektedir. Bunlardan korku Ģartlanması → KLASĠK → OPERANT Ģartlanmaya girmektedir. Kaçma ise Kaçma ve kaçınma farklı kavramlardır. Kaçınma durum ortaya çıkmadan durumdan uzaklaĢmadır. Kaçma ise durum ortaya çıktıktan sonra uzaklaĢmadır. Örn: Bir köpek tabanı elektrik Ģoku vermeye elveriĢli bir kutuya konulur. Kutunun önünde bir bölme olup elektrik Ģoku verildiğinde köpek bu bölmeden atlayıp Ģoktan kurtulma imkânına sahiptir. Köpek ilk zamanlar Ģokun akabinde havlamak, zıplamak, dolaĢmak gibi çeĢitli hareketler yaparak Ģoktan kaçmaya çalıĢmıĢtır. Fakat KAÇINAMAMIġTIR. Sonunda bölmeden atlamanın kendisini Ģoktan kurtardığını öğrenmiĢ ve Ģoktan kaçınmayı baĢarmıĢtır. Görüldüğü üzere kaçınma; korkma ve kaçmayı içermektedir. Kaçınma Ģartlanması insanlarda da benzer Ģekillerde oluĢmaktadır. Küçük çocukların sobaya ilk kez dokunduklarında önce korkarak kaçma davranıĢı göstermeleri ve bir iki tecrübeden sonra sobadan kaçınmayı öğrenmeleri kaçınma Ģartlanmasına örnektir. Örnekler: Okula gittiği ilk günde öğretmeninden dayak yiyen çocuğun ertesi gün okula gitmek istememesi. 89 Elektrik düğmesine dokunduğunda elektrik çarpan çocuğun, bir daha elektrik düğmesine yaklaĢmaması. 2007 KPSS. Anaokulu öğrencisi Çiçek bir sabah uyandığında okula gitmek istemediğini söylemiĢ ve ağlamaya baĢlamıĢtır. Böyle bir durumla ilk kez karĢılaĢan anne ve baba okula giderek Çiçek‟in öğretmeniyle görüĢtükle-rinde, bir gün önce öğretmeninin Çiçek‟i azarladığını öğrenmiĢlerdir. Çiçek‟in okula gitmek istememesi, aĢağıdakiler-den hangisiyle açıklanabilir? A) Birden fazla uyarıcıya koĢullanma B) Uyarıcı-tepki bitiĢikliği C) Olumsuz davranıĢın pekiĢtirilmesi D) Kaçınma davranıĢı E) Ayırt etme KLASĠK KOġULLANMA ĠLE EDĠMSEL KOġULLANMA ARASINDAKĠ FARKLAR 1) Klasik koĢullanmada davranıĢ uyarıcıyı takip ederken, edimsel koĢullanmada davranıĢ uyarıcıdan önce yapılmaktadır. 2) Klasik koĢullanmada, davranıĢa neden olan uyarıcı her zaman bilinmektedir; ancak edimsel koĢullanmada uyarıcı bilinmemektedir, belli değildir. 3) Klasik koĢullanmada tepkide uyarıcı gibi bellidir; edimsel koĢullanmada tepki tesadüfüdür. 90 4) Klasik koĢullanma, tepkisel ve bilinçsiz oluĢan davranıĢlar üzerinde dururken; edimsel koĢullanma bilinçli oluĢan davranıĢlar üzerinde durur. 5) Klasik koĢullanmada pekiĢtireç daima organizmanın yaptığı davranıĢtan bağımsız olarak verilir yani pekiĢtireç gösterilen tepkiden bağımsızdır. Edimsel koĢullanmada ise pekiĢtireç davranıĢtan sonra verilir yani tepkiye bağımlıdır. 6) Klasik koĢullanmada öğrenme, nötr bir uyarıcı ile Ģartsız bir uyarıcının eĢleĢmesi sonucu meydana gelir. Edimsel koĢullanmada ise öğrenme, davranıĢların pekiĢtirilmesi sonucu meydana gelir. 7) Klasik koĢullanma daha çok hayvanlarda ve insanlara duyuĢsal davranıĢların kazandırılmasında öğrenmelerinde kullanılırken; ve edimsel psiko-motor koĢullanma davranıĢların daha insan kazandırılmasında kullanılmaktadır. 8) Klasik koĢullanmada yapılan iĢlem, bir tepkinin baĢka bir uyarıcıya yönlendirilmesi; edimsel koĢullanma ise yapılan iĢlem, tesadüfen yapılan bir davranıĢın pekiĢtirilmesi sonucu tekrar yapılma ihtimalinin artırılmasıdır. 9) Klasik koĢullanmada genelleme ve ayırt etme istemsiz, duygusal ve psikolojik tepkilerdir; ancak edimsel koĢullanmada genelleme ve ayırt etme istemli bir süreçtir. 10) Klasik koĢullanmada organizma pasiftir; ancak edimsel koĢullanmada organizma aktiftir. NOT: Klasik ve operant Ģartlanmada sönme; davranıĢın ortadan kalkması anlamında kullanılır 91 C) BĠTĠġĠK KURAMLAR (WATSON ve GUTHRĠE) WATSON‟ un GÖRÜġLERĠ: Watson, davranıĢçı yaklaĢımın kurucusudur. Öğrenmeyi uyarıcı-tepki bitiĢikliğiyle açıklamıĢtır. Ona göre öğrenme koĢullu ve koĢulsuz uyarıcıların birbirine çok yakın zamanlarda verilmesiyle meydana gelir. Ayrıca bu uyarıcılar ne kadar sık birlikte verilirse aralarındaki iliĢki o kadar güçlenir. Yani tekrarlar öğrenmeyi güçlendirir. Öğrenmede çevresel uyarıcılar üzerinde durmuĢtur. Ona göre öğretmenin en temel görevi öğrencinin öğrenme çevresini düzenlemektir. Watson, bütün davranıĢların koĢullanma yoluyla kazanıldığını savunmuĢtur. Ġnsanların koĢullanma yoluyla bütün kiĢiliklere sokulabileceği görüĢündedir. (Bir çocuk koĢullanma yoluyla; bilim adamı, müzisyen, hırsız yapılabilir) Özellikle korku koĢullanması üzerinde çalıĢmıĢtır (Küçük Albert Fare deneyi). Ona göre korku öğrenilmiĢse korkmamada öğrenilir. Bireydeki korkular sistematik duyarsızlaĢtırma yoluyla ortadan kaldırılabilir. Öğrenmede; pekiĢtirme, haz ve etki ilkelerini reddetmiĢtir. Öğrenmede son yaĢantıların ve tekrarın önemi üzeride durmuĢtur. (En son yapılma ve sıklık ilkesi) Yani belli bir uyarıcıya karĢı belli bir tepkiyi ne kadar çok ne kadar sık tekrarlarsak bu uyarıcıya karĢı o tepkiyi tekrar yapma olasılığı da o kadar artar. Buna göre en son yapılan tepkinin tekrar yapılma ihtimali oldukça fazladır. Örneğin; okulda fizik problemini çözümlemekten zevk almayan bir öğrenci, karĢılaĢtığı farklı bir fizik problemini de çözmekten zevk almaz. YaĢlı bir teyze bozulan radyosuna vurdu ve radyo çalıĢtı. Radyo yine bozulduğunda aynısını yapar. 92 Kısaca WATSON ; Öğrenmede pekiĢtirme , etki ve haz ilkesini reddeder. Uyarıcı-Tepki bitiĢikliğini savunur. KoĢullanma yoluyla bir insan bütün kiĢiliklere sokulabilir. Korku öğrenilmiĢse korkmama da öğrenilir. Öğrenmede çevrenin etkili olduğunu söylemiĢtir. GUTHRĠE‟ nin GÖRÜġLERĠ: Guthrie göre öğrenmenin tek yasası bitiĢikliktir. BitiĢikliği; bir uyarıcıya karĢı yapılan tepkinin daha sonra aynı uyarıcılarla karĢılaĢıldığında da gösterilme eğilimi olarak açıklamaktadır. Birey hazır olduğu zaman bir defada ve son yaĢantılar yoluyla öğrenilir. Organizma belli bir durumda son olarak hangi davranıĢı göstermiĢse aynı durumla tekrar karĢılaĢtığında aynı davranıĢı gösterme eğilimindedir. Yani öğrenme ilk uyarıcı-tepki iliĢkisinden ibarettir. Bununla birlikte devamında yapılacak tekrarların önemi bulunmaz. Böylece Guthrie öğrenmede tekrarın önemli olmadığını vurgular. (TEK DENEME ĠLKESĠ) Organizma bir durumda son olarak göstermiĢ olduğu davranıĢı, aynı durumla tekrar karĢılaĢtığında tekrar gösterme eğilimindedir. Bu duruma SONUNCULUK ĠLKESĠ adı verilir. NOT: Guthrie Watson‟dan sıklık ilkesi bakımından farklı düĢünmektedir. Watson‟a göre öğrenmede uyarıcı-tepki bağı pratikle (tekrarla) güçlenir. Fakat Guthrie‟ ye göre öğrenme için tek bir yaĢantı geçirmek yeterlidir. 93 Guthrie göre; Yaptığımız Ģeyi öğreniriz. Tekrarlar sadece beceriyi geliĢtirir. Öğrenmede ödüle ve pekiĢtirece gerek yoktur. Ceza bitiĢiklikle ilgilidir. Örn; Eve her girdiğinde mantosunu ve çantasını yere atan çocuğunu annesi her seferinde azarlar ve onları yerine astırır. Ve bu hep böyle devam eder. Daha sonra annesi kızının manto ve Ģapkayı atmasını sağlayan uyarıcının onu azarlaması olduğunu anlayarak diğer seferinde manto ve Ģapkasını alarak dıĢarı çıkmasını ister ve içeri girer girmez azarlamaksızın manto ve çantayı asmasını ister; bu kez davranıĢ düzelir. Sonuç olarak cezanın cezalandırılan davranıĢa alternatif bir davranıĢ meydana getirmesi; cezalandırılan davranıĢı doğuran uyarıcının bulunduğu bir durumda verilmesi gerekir. Böylece eski uyarıcı ve istenmeyen tepki bitiĢikliği yerine, yeni uyarıcı ve istenen tepki bitiĢikliği sağlanabilir. Cezanın acı verici olması değil, organizmaya yeni, istenilen davranıĢı yaptırması önemlidir. Guthrie göre istenmeyen davranıĢların yok edilmesinde üç yöntem vardır. Bunlar; 1) EĢik Yöntemi (AlıĢtırma Yöntemi): Ġstenmeyen davranıĢları istenen davranıĢlara dönüĢtürmeyi sağlayan bir öğrenme tekniğidir. EĢik yönteminde; istenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı azar azar ve yavaĢ yavaĢ verilerek istenmeyen tepkinin önlenmesi ve istenen davranıĢın yapılması sağlanır. Bireyin istemediği bir uyarıcı en azdan en çoğa doğru belirli düzeylerde verilerek istenmeyen tepkinin ortaya çıkması engellenir. 94 Örnekler: Yoğurt yemeyi sevmeyen çocuğa, yoğurt azar azar yedirilerek çocuk yoğurt yemeye alıĢtırılır. Balık yemeyi sevmeyen çocuğa, balığın küçük parçalara bölünerek azar azar verilmesi. 2) Bıktırma (yorma) Yöntemi: Ġstenmeyen davranıĢ organizmaya bıkıncaya, sıkılıncaya, yoruluncaya kadar yaptırılır ve istenmeyen davranıĢ ortadan kaldırılır. Burada organizma istenmeyen davranıĢı yapmaktan bıktığı için davranıĢ sönme eğilimine girer. Örnekler: Çok Ģeker yiyen çocuğun önüne annesi kutularca Ģeker koyarak yemesini ister. Suyla oynayarak etrafı ıslatan çocuğun önüne kovalarca su konularak oynamasını isteme. 3) Zıt Tepki Yöntemi (ÇatıĢan uyarıcı verme): Ġstenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı ile birlikte; ona zıt olan, onunla rekabet edebilecek istenen davranıĢı meydana getirecek uyarıcı beraber sunulur. Örnekler: Yemek yemeyi sevmeyen çocuğa sevdiği çizgi film izlettirilerek yemek yedirme. Kediden korkan çocuğa korktuğu kedi, annesinin kucağında gösterilir. 95 D) BAĞ KURAMI (BağlaĢımcı kuram- ÇağrıĢım Yolu Ġle ÖğrenmeAraçsal KoĢullanma) (THORNDĠKE) Öğrenmeyi duyusal uyarıcılarla harekete geçiriciler arasıda kurulan bağ olarak (uyarıcı-tepki bağı) açıklamıĢtır. AlıĢkanlıkları meydana gelmesini ya da yok olmasını bu duyusal uyarıcılarla tepkiler arasındaki bağların güçlenmesine ya da zayıflamasına bağlamaktadır. Bu kuramda yaparak-yaĢayarak öğrenme, pekiĢtirme, güdüleme, kazanılan davranımların değiĢik ve çok çeĢitli durumlarda öğrenilmesi ve kullanılması önemlidir. Öğrenmeyi bir problem çözme yolu olarak görmüĢ ve bu süreçte yapılan sınama yanılma davranıĢlarına önem vermiĢtir. Ona göre öğrenmede en temel yöntem DENEME-YANILMADIR (ARAÇSAL KOġULLANMA). Öğreneme birden bire iç görüsel bir Ģekilde değil yavaĢ yavaĢ küçük adımlarla oluĢur. Organizma amacına ulaĢmak için pek çok davranıĢta bulunur. Ancak bunlardan bazıları amaca ulaĢmasına yardım eder, bazılarıysa amaca götürmez. Organizma daha sonra aynı uyarıcı koĢullarla kendini amaca ulaĢtıran tepkileri seçer, amaca ulaĢtırmayan, baĢarısız tepkileri de eler. Thorndike bu sürece eleme (seçme) ve bağlama adını vermektedir. Deneme yanılma yoluyla öğrenmede; organizma, problemin çözümüne iliĢkin birçok davranıĢta bulunur. Bu davranıĢlardan sonuca götürücü olanlar öğrenilirken, diğerleri söner. Ön bilgilerin olmadığı ya da yetersiz olduğu durumlarda kullanılır. 96 Örnekler: Resim dersinde istediği rengi elde etmek isteyen çocuk, değiĢik renkleri teker teker karıĢtırarak bunu baĢarabilmiĢtir. Elindeki legolarla ev yapmak isteyen çocuk, legoları geliĢigüzel dizerek, uzun uğraĢlardan sonra istediği evi yapabilmiĢtir. 2007 KPSS: Altı yaĢındaki bir çocuk, bozulan oyuncağını parçaları geliĢigüzel söküp takarken onarıyor. Burada çocuğun yaptığı Ģey, parçaları, aralarındaki iliĢkileri dikkate alarak birleĢtirmek değil; çeĢitli durumları, doğrusunu buluncaya kadar birçok kez tekrarlamaktır. Çocuğun oyuncağı bu Ģekilde onarması, aĢağıda-kilerden hangisine bir örnektir? A) Örtük (gizil) öğrenme B) Deneme-yanılmayla öğrenme C) Kavrama yoluyla öğrenme D) Gözleyerek öğrenme E) Öğrenmeyi öğrenme 2009 KPSS. Elinde bulunan bir deste anahtardan hangisinin, babasının ofisine ait olduğunu bilmeyen bir çocuğun doğru anahtarı bulmak için kullanabileceği en uygun öğrenme stratejisi aĢağıdakilerden hangisidir? A) Ġçgörü kazanma B) Kademeli yaklaĢma D) Sınama-yanılma E) Bağsal öğrenme 97 C) Gizil öğrenme Thorndike göre öğrenmenin üç temel kanunu vardır. Bunlar; 1) Etki kanunu: Bir davranıĢ haz veren bir sonuca götürülürse, o davranıĢ tekrar edilir ve kalıcı olur. Bu ilkenin terside doğrudur. Yapılan tepki sonucu rahatsız edici olduğunda tepki gösterilmeyecektir. Yani; tepki haz verici ise U-T bağı güçlenecek ve davranıĢ tekrar gösterilecektir, tepki rahatsız edici ise U-T bağı zayıflayacak ve davranıĢ gösterilmeyecektir. Bu yasaya göre öğrenci davranıĢlarını değiĢtirmede ödül cezadan daha önemlidir. DavranıĢ değiĢikliğinde cezaya baĢvurulması bu yasaya ters düĢer. Örn; Sınavına çalıĢan bir öğrenci sınavdan yüksek bir not alırsa ders çalıĢma davranıĢı devam eder. Etkinin yayılması: Thorndike göre; bir pekiĢtirme iĢleminde pekiĢtireç, pekiĢtirilen doğru davranıĢı devam ettirir. Fakat bununla birlikte pekiĢtirlen davranıĢı çağrıĢtıran ya da yan yana olan yanlıĢ davranıĢların da pekiĢtirlmesi sonucunu verebilir. Bir baĢka deyiĢle pekiĢtirmenin etkisi, doğru davranıĢla yan yana olan yanlıĢ davranıĢa da yayılmaktadır. Örneğin; öğretmen öğrencilerin derse katılımını sağlamak için, verdiği matematik problemlerini doğru çözenleri çikolata ile ödüllendirmektedir. Fakat bir süre sonra öğrenciler çikolatayı almak için problemleri çok hızlı ve hatalı çözecekler sonra da öğretmenden izin almadan cevap vermeye çalıĢtıkları görülecektir. 98 2008 KPSS: Okula yeni baĢlayan öğrencilerine çalıĢma alıĢkanlığı kazandırmak isteyen bir sınıf öğretmeni verdiği ödevleri yapan öğrencileri çikolatayla ödüllendirmekte, yapmayanları ise teneffüste dıĢarı çıkarmayarak cezalandırmaktadır. Öğretmenin öğrencilerine ders çalıĢma alıĢkanlığı kazandırmak için izlediği yol Thorndike‟ın hangi ilkesiyle uyuĢmamaktadır? A) Tekrar yasası B) Etki yasası C) Tepki analojisi D) Hazır bulunuĢluk yasası E) Öğrenmede küçük adımlar ilkesi 2) Hazır bulunuĢluluk: Organizmanın belirli bir tepki veya davranıĢ için gereken hazırlıklara sahip olup olmadığını ifade eder. Öğrenmeye olan ilgi, istek, motivasyon ve ön bilgilerin etkisidir. Organizmanın bir davranıĢı öğrenebilmesi için gerekli olan hazırlıklara sahip olup olmamasıdır. Örn; Çocuk düzgün yazı yazmaya hazırsa ve buna izin verilirse çocuk yazı yazmaktan HAZ duyar. Çocuk kalem tutmaya hazır fakat eline kalem almasına izin verilmiyorsa bu durum çocukta kızgınlık duygusu yaratır veya çocuk düzgün yazı yazmaya zorlanırsa da kızgınlık duyar. 2009 KPSS: Bir ilköğretim okuluna bu yıl atanan Stajyer Öğretmen Mehmet Bey, müdür tarafından 2A Ģubesinin sınıf öğretmeni olarak görevlendirilir. Mehmet Öğretmen, öğrencilerin ileriki yıllarda girecekleri önemli sınavları düĢünerek sadece öğretim programındaki konuların yeterli olmayacağına inanmaktadır. Bu nedenle öğrencilerinden her hafta en az 50 sayfalık bir hikâye kitabı okumalarını ve bu kitabın özetini çıkarmalarını istemektedir. 99 Öğretmenin bu davranıĢı, Thorndike‟ın öğrenme ve eğitimle ilgili görüĢlerinden hangisine uygun değildir? A) Tekrar yasası B) Etki yasası D) Ait olma yasası E) HazırbulunuĢluk C) Tepki analojisi 3) Tekrar: Uyarıcı-tepki bağı tekrarlarla güçlenir. Bağlantıların zayıflaması ve tekrarların kesilmesiyle unutma meydana gelir. Yani tekrar edilen konular etkili öğrenilir, tekrar etmediğimizde ise unutulur. Öğrenme sürecinde ezberleme yerine aralıklı tekrarlar yapma öğrenmede daha etkilidir. Örn: Et-tekrarü ahsen velev kane yüz seksen… Yani ne kadar çok tekrar yapılırsa Ģartlanma(öğrenme) o kadar güçlü olacaktır. NOT: Thorndike 1930 yılından sonra tekrar kanununa iliĢkin görüĢlerini değiĢtirmiĢtir. Buna göre sadece tekrar etme bağı güçlendirmediği gibi, kullanmama da bağın gücünü azaltmaz. Bununla birlikte tekrar etme, bağın gücünde az bir geliĢme sağlayabilir, kullanmama da biraz unutmaya yol açabilir. Ancak, her tür amaç için tekrar uygun değildir. TEPKĠ ANOLOJĠSĠ: Yeni bir durumla karĢılaĢan organizma, daha önce karĢılaĢtığı, bu duruma benzediğini varsaydığı diğer durumlarda da daha önce gösterdiği tepkiyi tekrarlayabilir. Bu duruma tepki anolojisi adı verilir. Örn: Daha önce enjektör ile (iğne yolu ile) ilaç almak zorunda kalan ve her iğne vurulduğunda kaslarını kasan bir kiĢinin, kendisine ilk defa çuvaldız gibi sivri uçlu bir cisimle müdahale edildiğinde, daha cisim kendisine temas etmeden kaslarını kasması karmaĢık bir tepkidir. Bu duruma tepki anolojisi denir. Örneğin hayatında 100 hiç motorlu taĢıt görmemiĢ bir Afrikalı çocuğun Ģehirde ilk defa motorlu bir taĢıt görünce daha önce ormanda tehlikeli hayvanlar karĢısında yaptığı gibi ağaca tırmanarak korunmaya çalıĢması bir tepki analojisi durumudur. NOT: Thorndike ile Skinner arasındaki fark: Thorndike göre davranıĢın devam etmesi için davranıĢın sonucunun organizmaya HAZ vermesi gerekir. Oysa Skinner‟e göre davranıĢın devam etmesi için davranıĢın sonucunun olması yani davranıĢın pekiĢtirilmesi yeterlidir. Örn: Bir öğrenci geçme notunun 50 olduğu bir sınavda 60 almıĢtır. Skinner „e bu öğrenci ders çalıĢmaya devam eder çünkü sonuç olumludur yani davranıĢ pekiĢtirilmiĢtir. Oysa Thorndike göre sonuç öğrenci için haz verici olmadığı için öğrencinin ders çalıĢma davranıĢı devam etmeyebilir. NOT: Skinner edimsel koĢullanma kuramını Thorndike‟nin etki yasasına göre oluĢturmuĢtur. THORNDĠKE‟NĠN ĠLKELERĠ TEPKĠ ÇEġĠTLĠLĠĞĠ ĠLKESĠ: Thorndikeye öğrenmenin temeli denemeyanılmadır. O halde öğrenme süresinde yapılan denemeler önemlidir. Buda Ģunu gösteriyor ki öğrenme sürecinde organizma ne kadar çok tepki gösterirse öğrenmesi o kadar hızlı olacaktır. Bu ilkeyi eğitim ortamına uyarlayacak olursak, öğrencilerin sınıf ortamında derse mümkün olduğunca etkin bir Ģekilde katılmasının öğrenmenin etkililiğini artıracağını, öğrenmenin süresini kısaltacağını söyleyebiliriz. TRANSFERDE BENZER ÖĞELER ĠLKESĠ (TEPKĠ ANALOJĠSĠ): Bu ilkeye göre, organizma öğrenmelerini bir baĢka duruma uyarlarken benzerliklerden hareket eder. Örneğin; ders esnasında anlayamadığı bir konuyu belirli bir kitaptan okuyarak çözen bir öğrenci, bir dahaki sefere yine anlamadığı bir konuyla karĢılaĢtığında yine o söz konusu kitabı kullanacaktır. Ġki benzer durum arasındaki transfer miktarını iki durumda da var olan ortak öğelerin sayısı 101 belirler. Ġki durum arasındaki ortak öğelerin sayısı arttıkça, transfer miktarı da artmaktadır. ÇAĞRIġIMSAL GEÇĠġ: ÇağrıĢımsal geçiĢ bir uyarıcı durumunda gösterilen tepkinin, duruma yeni uyarıcıların eklenmesi, eski uyarıcıların derece derece çıkarılmasıyla tamamen yeni uyarıcılara da eski tepkinin gösterilmesidir. GeçiĢ sırasında orijinal uyarıcı yavaĢ yavaĢ ortamdan çıkarılmıĢ; bu orijinal uyarıcıya gösterilen tepki eklenmiĢ uyarıcıya da gösterilir. Thorndike bu durumu ortaya koymak amacıyla bir kediyle deney yapmıĢtır. Bu deneyde Thorndike bir kediye balık gösterir ve ona “ayağa kalk” der. Burada zaten aç olan kedi balığı görünce ayağa kalkar. Yapılan tekrarlardan sonra Thorndike kediye balık göstermeden “ayağa kalk” der ve kedi ayağa kalkar. Bu durumu aynı zamanda tepkisel koĢullanma ile açıklamakta mümkündür. Örneğin; bu deneyde balık kedi için koĢulsuz uyarıcı iken, baĢlangıçta herhangi bir anlam ifade etmeyen yani nötr olan ayağa kalk emri, bir yaĢantıdan sonra kedide ayağa kalkma tepkisini ortaya çıkaran bir koĢullu uyarıcı haline gelmiĢtir. O halde denilebilir ki, klasik koĢullanma ile çağrıĢımsal geçiĢ olguları pratikte birbirinden ayrılmamaktadır. AĠT OLMA ĠLKESĠ: Öğrenilecek kapsam içerisinde, konular ya da materyaller arasında bir takım bağlantılar olması aralarında bağlantı kurulmasını kolaylaĢtırmaktadır. Yani uyarıcı bir durumda yer alan iki öge birbirine ait ise, ikisi arasında çağrıĢım olmakta; ancak bitiĢik olarak bulunan fakat birbirine ait olmayan ögeler arasında çağrıĢım meydana gelmemektedir. Örneğin; Zeynep öğretmendir, Ahmet iyi bir öğrencidir, AyĢe ev hanımıdır gibi birbiri ile iliĢkili olmayan cümleler arka arkaya verildiğinde, çağrıĢım bir cümle içindeki birbirine ait olan sözcükler arasındadır. Böyle bir durumda Zeynep‟ten sonra gelen sözcük sorulduğunda büyük ölçüde öğretmendir cevabı alınırken, öğretmendir den sonra gelen sözcüğün ne olduğu sorulduğunda doğru cevap alınamadığı gözlenmiĢtir. Nedeni ise öğretmendir sözcüğü ile ondan hemen sonra gelen Ahmet sözcüğünün birbirine ait olmamasıdır. Thorndike, sadece iki öğenin birbirine bitiĢik olarak verilmesi değil, aynı zamanda bu iki öğe birbirine ait olmalı ki çağrıĢım oluĢabilsin, öğrenme meydana gelebilsin demektedir. Kısaca eğitim sürecinde öğretmenler konuları öğrencilerine verirlerken konuların arasında anlamlı ait olma bağları kurmalılar ya da öğrencilere bu türden 102 bağlantılar kurmaya teĢvik etmeli, yöneltmelidirler. Bu durum eğitimde verimliliği artıracaktır. ÇAĞRIġIMSAL ZITLIK ĠLKESĠ: Bu ilke daha çok öğrenmenin biçimsel yönüyle ilgilidir. Eğer bir konuyu belli bir yönde öğrendiysek, aynı konuyu tersten almaya çalıĢtığımızda zıtlık ilkesi devreye girer ve zorlanırız. Örneğin, hepimiz alfabeyi A harfinden baĢlayarak akıcı bir Ģekilde Z harfine doğru sayarız. Ancak bunu Z harfinden geriye doğru yapmamız istendiğinde zorlanırız hatta belki de baĢaramayız. E) SĠSTEMATĠK DAVRANIġ KURAMI: HULL Hull‟un kuramındaki en önemli kavram ALIġKANLIK kavramıdır. Hull‟e göre karmaĢık davranıĢlar adım adım öğrenmeyle veya koĢullanmayla kazanılır. AlıĢkanlık: tepki ve ipuçları arasındaki bağ gücünü ifade eder. Hull; bir çok bağımsız değiĢkenin ya da davranıĢın bağımlı değiĢken üzerine nasıl etki yaptığına iliĢkin bir sistem geliĢtirmiĢtir. Bu sistem alıĢkanlık gücünün geliĢtirilmesi esasına dayanır. Hull, alıĢkanlık gücünü artırmak için ödülün büyüklüğünün artması buna bağlı olarak dürtünün azalması gerektiğini vurgulamıĢtır. Hull‟e göre dürtü organizmayı harekete geçiren bir durumdur. Yani dürtü; açlık, susuzluk, acı gibi beden gereksinimlerinin eksikliği veya acı veren uyaran tarafından üretilen organizmanın geçici durumudur. Dürtünün iki türlü iĢlevi vardır: * Bedenin eksikliğini hissettiği özel gereksinimleri belirlemek, * Harekete geçirici iĢlev… 103 DAVRANIġ DĠZGESĠ = Ödülün büyüklüğünün artması Dürtüde azalma AlıĢkanlık gücünün artıĢı HULL‟ün öğrenme kuramı dürtüyü azaltma olarak görülür. Tepki dürtüyü azaltıcı nitelikte olmalıdır. Ġhtiyacı tatmin eden, pekiĢtirilen tepkiler öğrenilir. Sonuç olarak; öğrenme-öğretme ortamında öğrenme birimine duyulan ihtiyaç, güdüleme, uyarıcı yoğunluğu, pekiĢtirilen tepki sayısı ne kadar artırılır; yorgunluğun oluĢturduğu engellemelerle, diğer öğrenmeyi etkileyici faktörlerin etkisi ne kadar azaltılırsa o kadar etkili bir öğrenme meydana gelir. CRESPĠ ETKĠSĠ: Hull‟a göre pekiĢtireç (ödül) ne kadar büyük, etkili ve ihtiyacı karĢılayabilir olursa organizma davranıĢa o kadar koĢullanır. Örneğin öğrenciye sınıfını geçtiğinde bisiklet almak çikolata almaya göre daha güçlü bir pekiĢtirme etkisi yapar. PLASEBO ETKĠSĠ: Etkisiz bir pekiĢtirecin etkili bir pekiĢtireç gibi psikolojik bir tepkiyi ortaya çıkarmasıdır. Örneğin baĢı ağrıyan bireye ağrı kesici olarak sahte ya da ilgisiz bir ilaç verildiğinde, bir süre sonra baĢının ağrımadığını hissetmesi. HALO VE HORN ETKĠSĠ: KiĢinin belirli bir özelliği veya belirli bir konudaki baĢarısı nedeniyle genel olarak olumlu değerlendirilmesi halo etkisi veya tersi bir Ģekilde, belirli bir özelliği veya belirli bir konudaki baĢarısızlığı nedeniyle genel olarak olumsuz değerlendirilmesi horn etkisidir. Örneğin; bir çalıĢanın çok iyi planlama yaptığını ancak iletiĢim becerisinin düĢük olduğunu varsayalım. Bu çalıĢanın yöneticisinin, sadece planlama becerisini dikkate alarak bu baĢarıyı genele mal etmesi ve kiĢiyi olumlu değerlendirmesi 104 halo etkisi olarak adlandırılmaktadır. Tersi bir Ģekilde, çalıĢanın belirli bir alandaki baĢarısızlığının genele mal edilerek olumsuz değerlendirilmesi ise horn etkisi olarak adlandırılır. DAVRANIġÇI KURAMIN ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ: 1) Öğretim hedef davranıĢ belirlenerek yapılmalıdır. 2) PekiĢtirme öğrenmede önemlidir. 3) Becerilerin kazanılmasında ve öğrenilenlerin kalıcılığında tekrar önemlidir. 4) Yaparak yaĢayarak öğrenme esastır. 5) Öğrenci aktiftir, katılımcıdır. 6) Öğrenmede güdülenmenin önemli bir yeri vardır. 7) DavranıĢçı kuramın geliĢtirdiği öğretim modeli programlı öğretimdir. (SKĠNNER) PROGRAMLI ÖĞRETĠM Programlı öğretim bireysel, kendi kendine öğrenme tekniğidir. Bilginin özel parçalara veya temel öğelere ayrılarak belirli bir sıraya göre düzenlenip bireysel esasa göre öğrenilebileceği varsayımına dayanmaktadır. Programlı öğretim Skinner‟in pekiĢtirme ilkesine dayanmaktadır. Öğretimin bireyselleĢmesi ve tam öğrenme ilkeleri (hatanın en aza indirilmesi) ilkeleri temele alınmaktadır. Programlı öğretim öğrencinin öğrenme sürecine etkin katılımını, bireysel öğrenme hızına göre ilerleme kaydetmesini ve öğrenme sonucunun anında kontrol edilmesini sağlayan bir öğretim tekniğidir. Programlı öğretim uygulamalarında etkinlikler programlı ders kitapları ile ya da öğretim 105 makineleri ile (özellikle bilgisayar yazılımları ile) sunulur. Öğrenci ilerlemesi ve çalıĢmasını bizzat kendisi yapar. Programlı Öğretimin Temel Ġlkeleri I. Küçük Adımlar Ġlkesi: Bilgi üniteleri, adım adım öğrenciyi ilerlemeye yöneltecek biçimde düzenlenmelidir. Bu adımlar bir ünitenin öğrenilebilecek en küçük birimini oluĢturmalıdır. II. Etkin Katılım Ġlkesi: Öğretilen her birimden sonra öğrenciden, yönlendirilecek sorularla kazandırılması istenen davranıĢı göstermesi istenir. Soru hem sunulan bilginin kazanılıp kazanılmadığını yoklamalı hem de öğrencinin öğrenme sürecinde aktif bir rol üstlenmesini sağlamalıdır. Böylece soru; bir iĢlemi, bir eylemi baĢlatmakta yani öğrenme olayını sağlamaktadır, öğrenme iĢi öğrencinin kendisi tarafından yapılmaktadır. Böylece öğrencinin etkin katılımı sağlanmaktadır. III. BaĢarı Ġlkesi: Öğrenciler hep baĢarmak zorundadırlar. Sorular da öğrencilerin baĢarabileceği güçlük düzeyinde olmalıdır. Güçlüğü aĢmak daha sonraki öğrenmeler için gerekli olan güdüyü oluĢturmaktadır. IV. Anında Düzeltme Ġlkesi: Öğrenci soruyu cevapladıktan sonra doğru cevapla karĢılaĢmakta, böylece kendi kendini kontrol etmekte ve düzeltme de hemen yapılmıĢ olmaktadır. V. Bireysel Hız Ġlkesi: Öğrenciler arasında bireysel farklılıklar olduğu kabul edilip her öğrencinin kendi hızıyla ilerlemesi sağlanmalıdır. Bu ilke ile sınıf ortamında öğrenciler arasında düzey farklılığının yarattığı olumsuzluklarda ortadan kaldırılmak istenmektedir. 106 VI. AĢamalı Ġlerleme Ġlkesi: Sunulan bilgi basitten karmaĢığa, kolaydan zora somuttan soyuta ve birbirinin ön koĢulu olacak Ģekilde sıralanmalıdır. Öğrenci bu sıranın mantığını öğrenip kavramalı ve aĢamalı olarak ilerlemelidir. 2008 KPSS: Bir öğretmen, uyguladığı ilk sınavın sonuçlarını, öğrencilere yaptıkları hataları da göstererek açıkladığında, öğrencilerin ikinci sınavdaki baĢarılarının arttığını gözlemlemiĢtir. Öğretmenin öğrencilerine sınav sonuçlarını yaptıkları hatalarla birlikte açıklaması aĢağıdakilerden hangisinin uygulanmasına örnek olabilir? A) Kavramsal basamaklar dizini B) Aralıklı ya da toplu öğrenme C) ProgramlanmıĢ öğrenme D) Olumlu aktarma E) Olumlu pekiĢtirme 2) BĠLĠġSEL (KOGNĠTĠF) YAKLAġIM BiliĢsel yaklaĢımın temel görüĢleri; BiliĢsel yaklaĢıma göre öğrenme; doğrudan gözlenemeyen zihinsel bir süreçtir. Onlara göre öğrenme; bireyin çevresinde olup bitenlere anlam vermesidir. DavranıĢçıların dediği gibi zihni kara bir kutu olarak görmemiĢlerdir. Zihne ve zihinsel süreçlere önem vermiĢlerdir. Öğrenmede; anlama, algılama, düĢünme, duygu gibi kavramların önemli olduğunu savunmuĢlardır. 107 Bu yaklaĢım; uyarıcının birey tarafından alınmasından itibaren bireyde meydana gelen içsel süreçler (algılama, kavrama, düĢünme, akıl yürütme, problem çözme) ve öğrenmeye etki eden kiĢisel özelliklerle ilgilenmiĢlerdir. Öğrenmede sonuçtan çok (gözlenen davranıĢ) süreç üzerinde durmuĢlardır. Bu yaklaĢıma göre birey edilgin bir uyaran alıcısı değildir. Birey öğrenme sürecine aktif olarak katılmak zorundadır; çünkü öğrenme kendiliğinden ortaya çıkmaz. Birey, maruz kaldığı uyarıcılara dikkat eder, onlara anlam verir ve yorumlar. Zihinde meydana gelen anlamlandırma ve yorumlama süreçleri öğrenmeyi etkiler. Öğrenmeyi „uyarıcı – zihinsel süreçler – tepki‟ bağıyla açıklamıĢlardır. 2008 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi biliĢsel öğrenme yaklaĢımının temel sayıltılarından birisi değildir? A) Öğrenme sürecine aktif olarak katılım zorunludur, öğrenme kendiliğinden ortaya çıkmaz. B) Ön bilgiler ve biliĢsel beceriler öğrenmeyi etkiler. C) Birey, maruz kaldığı uyarıcılara kendisi anlam verir ve yorumlar. D) Anlamlandırma ve yorumlama süreci öğrenmeyi etkiler. E) Öğrenmenin ortaya çıkması için pekiĢtireç gereklidir 108 A) GESTALT KURAMI (WERTHEĠMER, KOFFKA, KÖHLER, LEWĠN) Öğrenmede biliĢsel yaklaĢımın temelini Gestalt psikolojisi oluĢturmaktadır. Gestalt psikolojisi adını Almanca „bütün‟ anlamına gelen „gestalt‟ tan almıĢtır. Gestalt kuramına göre insanlar gördüklerini bir bütün olarak algılarlar ve bütün kendisini oluĢturan parçalardan daha anlamlıdır. Bir baĢka deyiĢle, insanlar kendilerine gelen uyarıcıları birbirinden ayrıĢmıĢ bir Ģekilde değil de; bir arada, anlamlı bir bütün halinde, örgütlenmiĢ bir biçimde algılarlar. Bütün parçaların toplamı değildir. Parçaların toplamından daha farklıdır. Ayrıca parçalar tek baĢına anlamsız iken bütün anlamlıdır. Gestaltçıların temel görüĢleri; Ġnsanlar gördüklerini bir bütün olarak algılama eğilimindedirler. Bütün parçalardan farklıdır. Parçalar bütün hakkında fikir vermez. Gestaltçılara göre öğrenme, kiĢinin karĢılaĢtığı bir durumu algılaması ve yorumlamasındaki değiĢmedir. Ġnsanlar nesneleri bazı örgütleyici eğilimlere göre algılarlar. Uyarıcıları birbirinden bağımsız parçalar olarak değil de anlamlı bütünler olarak görürüz. Bir nesnenin ya da parçanın algılanıĢı onun diğer parçalarla olan iliĢkisine bağlıdır. Öğrenme ani bir kavrayıĢ ya da seziĢ yoluyla meydana gelir. 109 Gestalt kuramı öğrenmeyi açıklamada ALGI ve ALGILAMA ĠLKELERĠNDEN (pragnaz ilkeleri) yararlanmıĢtır. ALGI: Gestaltçılara göre algı; dıĢ dünyadan duyu organları yoluyla alınan duyusal bilginin anlamlandırılması, düzenlenmesi ve yorumlanması sürecidir. Ġnsanların her türlü duygu, düĢünce ve davranıĢlarında algılama vardır. Birey önce algılar sonra tepki verir. Olayların, durumların ve iliĢkilerin algısı ile tepkiler arasında uygunluk vardır. ALGILAMA ĠLKELERĠ (pragnaz ilkeleri): Ġnsanlar çevresel uyarıcıları bazı örgütleyici eğilimlere göre algılarlar. Bunlar; 1) ġEKĠL (Figür)- ZEMĠN ĠLġKĠSĠ: Buna göre algılarımızda bir uyarıcıyı Ģekil diğer uyarıcıyı zemin olarak algılama eğilimi gösteririz. ġekil (figür) öğrenilen Ģeydir. Zemin uyarıcıların bulunduğu ortamdır. Yani Ģekil dikkat ettiğimiz uyarandır. Örn: Bir sınıfta dersi dinleyen öğrenciler için sınıf ortamı ZEMĠN; öğretmenin sesi ise ġEKĠLDĠR. Bir süre sonra dıĢardan gelen herhangi bir sese (zil) öğrenciler dikkatlerini verdiğinde öğretmenin sesi ZEMĠN; zil sesi ise ġEKĠL haline gelir. Örn: Sınıfta bir öğrencinin davranıĢına baktığımızda o öğrenci ġEKĠLĠ diğer öğrenciler ZEMĠNĠ oluĢtururlar. 110 2) YAKINLIK: Birbirine yakın olan uyarıcılar birlikte algılanır. Örn: Parçalar, çizgiler ve gölgeler düzlemde birbirine yakın ise algılanabilir bir grup oluĢtururlar. 3) BENZERLĠK: Birbirine benzer olan uyarıcılar birlikte algılanır. Örn: Tekerlemeler birbirine benzer ifadeler içerdiği için akılda daha kolay kalır. Örn: 4) TAMAMLAMA: Algıda eksik olduğu hissedilen parçalar bütünleĢtirme (tamamlama) eğilimi gösterirler. Örn: Üçgen L Harfi 5) SÜREKLĠLĠK: Eğer uyarıcılar ard arda geliyorsa birbirinin devamı gibi birbirine bağlı olarak algılanır. Örn: KesiĢen iki doğru gibi algılanır. 111 Örn: Müzik notaları tek baĢına bir anlam ifade etmez iken ard arda gelecek birbirine bağlı olarak algılanıyorlar. 6) KAPALILIK: Kapalı figürler açık figürlerden daha kolay kavranır ve hatırlanır. Örn: 7) BASĠTLĠK: Diğer öğeler eĢit olduğu taktirde birey basit , düzenli Ģekilde organize edilmiĢ figürleri karmaĢık figürlere göre daha kolay algılar. * ALGIDA DEĞĠġMEZLĠK: Nesnelerin fiziksel görünümlerindeki farklılıklara rağmen algı düzeyinde değiĢme olmadığını ifade eder. Örn: Sınıf kapısının gözümüzdeki imgesi dikdörtgen biçimindedir. Yandan bakıldığında ise kapı yamuk biçimini alır. Ancak her iki durumda da kapı dikdörtgen gibi algılanır. Örn: Kırmızı kalemi aydınlık ortamda da karanlık ortamda da kırmızı kalem olarak algılarız. Kısaca; nesnelerin değiĢik koĢullarda aynı biçimde görülmesine ALGIDA DEĞĠġMEZLĠK adı verilir. Örn: Kapı açık ta olsa kapalı da olsa onu kapı olarak algılarız. 112 Örn: KiĢi ister önümüzde dursun isterse uzakta olsun o kiĢinin aynı kiĢi olarak algılanması * ALGIDA SEÇĠCĠLĠK: Duyu organlarının yakaladığı uyaranların bir kısmının seçilerek algılanmasıdır. Algıda seçiciliği etkileyen 2 temel faktör vardır: Algılanan Uyaranla Ġlgili Etkenler: Uyarıcının tekrarlanması, büyüklüğü, Ģiddeti, parlaklığı vs. Örn: Çoğunlukla reklâmlarda hızlı, hareketli, zıtlıklara dayalı, parlak ve tempolu bir içerik vardır. Küçük çocukların aynı reklâmları bıkmadan defalarca izlemesi uyaranla ilgili etmenlerin önemini göstermektedir. Algılayan Bireyle Ġlgili Etkenler: Bireyin beklentileri, ilgileri, inançları algıda seçiciliği etkiler. Örn: BaĢarı gereksinimi ile güdülenen bir KPSS öğrencisi amacına ulaĢmasını sağlayacak uyaranlara yönelecek ve daha istekli olacaktır. GESTALT KURAMINA GÖRE ÖĞRENME BĠÇĠMLERĠ 1) KAVRAMA (seziĢ, iç görüsel) YOLUYLA ÖĞRENME (KÖHLER) Gestaltçılara göre öğrenme, ani bir kavrama sonucu zihinde birden bire gerçekleĢir. Kavrama yoluyla öğrenmede birey; ön bilgilerinden, eski yaĢantılarından, deneyimlerinden ve ön deneme yanılmalardan yararlanarak, problemin bileĢenleri arasındaki iliĢkilerin anlaĢılması sonucunda problemi aniden, birdenbire çözer. 113 Örnekler: Bir çocuk yatağının altına kaçan topu değiĢik yollar denemesine rağmen alamamıĢtır; çocuk bir süre düĢündükten sonra uzaktan kumandalı arabasıyla topu kendisine doğru ittirebileceği aklına gelmiĢ ve topu almayı baĢarmıĢtır. Evde televizyonun yerini değiĢtirmek isteyen bir kiĢi, televizyon kablosunun yetiĢmemesinden dolayı bu baĢaramamıĢtır. Bir süre sonra, değiĢik yollar denerken, uzun bir ara kablosu kullanarak sorunu çözebileceğini fark etmiĢtir. Kavrama yoluyla öğrenmenin genel özellikleri; Kavrama yoluyla öğrenmede ön deneme-yanılmalar vardır. Bu yolla deneyim kazanılır. Deneyimler problemin çözümünde önemlidir. Çözüme aniden, birdenbire ulaĢılır. Ġç görü yoluyla kazanılan problem çözümü uzun süre hatırlanır. Ġç görü yoluyla kazanılan bir problem çözümü, diğer problemlerin çözümünde de kolaylıkla uygulanır (transfer edilebilir). Kavrama yoluyla öğrenmede birey; sahip olduğu biliĢsel yapılardan, geçmiĢ yaĢantılardan edindiği bilgilerden yararlanır. Zeki insanlar bu yolla daha etkili ve kolay öğrenirler. Kavrama yoluyla öğrenmede problemin çözümü esnasında yoğun bir heyecan hissedilmekte ve çözüm çoğu kez hatasız ve sağlam olmaktadır. 114 2007 KPSS: DıĢarıda bulunan yiyeceğe ulaĢmak için kafesin kapısını açmaya çalıĢan bir Ģempanze, bir süre hareket-siz olarak çevresine baktıktan sonra ansızın, sol ta-raftaki kol kaldırıldığında kapının açılabileceğini fark eder. ġempanzenin kapı ile kol arasındaki iliĢkiyi fark edip kendisini istediği sonuca ulaĢtıracak çözü-mü bulması, aĢağıdaki problem çözme yollarından hangisine örnektir? A) Hazır modellerle B) Kavrama yoluyla C) Deneme-yanılma yoluyla D) Tümevarım yoluyla E) Tümdengelim yoluyla 2008 KPSS: Öğrencisinin sorduğu matematik problemini o anda çözemeyen bir öğretmenin, evine giderken çözümü birden bire bulması aĢağıdakilerden hangisine örnektir? A) Kural öğrenme B) Örtük öğrenme C) Kademeli yaklaĢma D) Kavrayarak öğrenme E) Deneme - yanılma yoluyla öğrenme 2009 KPSS:Daha önce bilgisayarlarla herhangi bir yaĢantısı olmayan bir kiĢinin aldığı bilgisayarın kutusundan çıkan fiĢleri ve parçaların arkasında bulunan fiĢ yuvalarının Ģekillerini karĢılaĢtırarak bilgisayar, ekran ve yazıcıyı birbirlerine doğru olarak bağlamayı baĢarması, aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? A) Sınama-yanılma yoluyla öğrenme B) Ġç görü kazanma C) Kavrama yoluyla öğrenme D) Kademeli yaklaĢma E) Olumlu aktarma 115 NOT: Ġç görü kazanma rehberlikte bireyin kendisi ile ilgili farkındalığının artması, duygularını fark edip tanımlayabilmesi anlamında kullanılan bir kavramdır. Yani iç görü kazanma ile iç görü yoluyla öğrenme aynı Ģey değildir. 2) GĠZĠL (örtük) ÖĞRENME: Öğrenme amacı taĢımaksızın, farkında olmadan, istemeden gerçekleĢen öğrenmelerdir. Birey öğrendiğinin farkında değildir; fakat bilgiye ihtiyacı olduğu zaman hatırlar. Nereden hatırlandığı belli olmayan bilgiler bu tür öğrenme içinde gerçekleĢmektedir. Örtük öğrenme performansa dönüĢtürülmeyen öğrenmedir. Öğrenme performansa dönüĢtürülünceye kadar bellekte saklı kalır. Örnekler: Otobüsle iĢine giderken yolda kitap okuyan ve yol üzerindeki dükkânlara dikkat etmeyen bir kiĢiye, yolu üzerinde bir marketin olup olmadığı sorulduğunda, marketin olduğunu söylemesi. Her gün kapalı çarĢıda gezinmesine rağmen etraftaki dükkânlara dikkat etmeyen bir kiĢinin, bir gün kozmetik ürünü alacağı zaman kapalı çarĢıda bir kozmetikçinin olduğunu hatırlaması. Pazar günleri evinde gazete okuyan ve çocuğunun dinlediği müziğe etmeyen, Ģarkıyı öğrenmek için herhangi bir çabaya girmeyen babanın, bir süre sonra Ģarkı sözlerini mırıldandığı görülmüĢtür. 116 2007 KPSS: ÇalıĢmak için ailesinden ayrılarak baĢka bir kente yerleĢen bir genç, evde yemek piĢirmeye baĢlayınca daha önce hiç yemek piĢirmediği ve yemek piĢirmeyi öğrenmek için özel bir çaba göstermediği hâlde birçok yemeğin nasıl piĢirileceğini biraz bildiğini fark eder. Bu gencin, çok iyi olmasa da birçok yemeğin nasıl piĢirildiğini bilmesi aĢağıdakilerden hangisinin sonucu olabilir? A) Kendiliğinden geri gelme B) Edimsel koĢullanma C) Örtük (gizil) öğrenme D) Deneme-yanılmayla öğrenme E) Otomatik kodlama 2009 KPSS: Bir deneyde fareler iki gruba ayrılmıĢ ve sadece bir grup farenin deneyin yapılacağı labirentte önceden dolaĢmasına izin verilmiĢtir. Daha sonra, labirentin sonuna yiyecek konulmuĢ ve iki grup fare de labirente bırakılmıĢtır. Deneyin sonunda, daha önce labirentte dolaĢmasına izin verilen farelerin yiyeceğe daha hızlı ulaĢtığı gözlenmiĢtir. Önceden labirentte dolaĢmasına izin verilen farelerin ödüle daha hızlı ulaĢması, aĢağıdakilerden hangisinin önemini ortaya koymaktadır? A) Tepki genellemesi B) Kendiliğinden geri gelme C) Gizil öğrenme D) PekiĢtirme E) Ayırt etmeyi öğrenme 117 Gizil öğrenme yoluyla „biliĢsel haritalar‟ ve „biliĢsel senaryolar‟ da meydana gelmektedir. BiliĢsel haritalar: Ġçinde yaĢanılan çevreyle ilgili ve nesnelerin yerleriyle ilgili olarak bireyin zihninde oluĢturduğu haritaya denir. Bu haritalar özel bir çaba göstermeden kendiliğinden oluĢur. Örnekler: BaĢka bir Ģehre taĢındığımız zaman ilk baĢlarda yön bulmakta, aradığımız yeri bulmakta zorlanırız; fakat zamanla kendiliğinden, farkında olmadan o Ģehirle ilgili bir harita oluĢur zihnimizde. Mutfakta bazı eĢyaların yerini bulmakta baĢlarda zorluk çeksek de zamanla zorlanmadan bulabiliriz. BiliĢsel senaryo: Bir iĢin nasıl gerçekleĢtiği ile ilgili bireyin zihninde bulunan senaryolardır. Örn; sınıfta nasıl davranılacağı, restoranda nasıl yemek yeneceği, otobüste nasıl seyahat edileceği gibi. BiliĢsel senaryolarda bilinçli ve amaçlı bir Ģekilde öğrenilmez. GESTALT YAKLAġIMIN TEMEL ÖĞRENME ĠLKELERĠ Ġnsanlar gördüklerini bir BÜTÜN olarak algılarlar. Bir nesnenin ya da parçanın algılanıĢı, onun diğer parçalarla olan iliĢkisine bağlıdır. Öğrenme, bir kiĢinin karĢılaĢtığı bir durumu algılaması ve yorumundaki değiĢmedir. 118 Öğrenmede ezberleme yerine kavrayarak ve çözüm yolları üreterek öğrenme söz konusudur. Öğrenme sürecine öğrenci aktif olarak katılmalıdır. Öğrenilenler değiĢik durumlara transfer edilebilmelidir. ÜRETĠCĠ (YARATICI) DÜġÜNME (WERTHEĠMMER) Wertheimmer‟e göre problem çözmede üreticilik esastır. Söz konusu problem çözme yolu gestalt ilkelerine dayalıdır, orijinaldir, içgörüseldir yani problemin doğasını, temel yapısını anlamayı gerektirir. Üretici düĢünme aynı zamanda yaratıcı düĢünmedir. Yaratıcı düĢünme; bir nesneyi, bir kavramı alıĢılmıĢ amacı dıĢında kullanmak ya da iki kavram arasında, o güne kadar kurulmamıĢ bir iliĢki kurmaktır. Yaratıcı düĢünme, doğada ya da toplumda karĢılaĢılan birçok problemin çözümüne önemli katkılar sağlar. Ancak yaratıcı düĢünmeyi engelleyen bazı faktörler vardır. Bunlar; 1) DUYGUSAL ETKENLER: Birey, duygularına ters düĢen bir sorunla karĢılaĢtığında çözümden uzaklaĢabilir. Örn; doktora çalıĢması yapan bir araĢtırmacı araĢtırma için kendi köyüne gittiğinde duyguları ile bilimsel gerçekler arasında kalabilir. Bu durum araĢtırmacının problemi çözmede zorluk yaĢamasına neden olabilir ve yaratıcı çözümler bulmasını engeller. 2) KÜLTÜREL ENGELLER: Bireyler içinde yaĢadığı toplumun değerlerine tümüyle bağlandığı zaman karĢılaĢtığı problemlere yaratıcı çözümler üretemez. Bireyin kültürel etkiyle yanlıĢ yönlendirilmesi problemlerin çözümünde hatalara neden olur. 119 3) GEÇMĠġ DENEYĠMLERĠN (ALIġKANLIKLARIN) ETKĠSĠ: Öğrenme sonucu oluĢan ve sürekli tekrarlanan alıĢkanlıklarımız ve karĢılaĢtığımız her problemi bu alıĢkanlıklara uygun Ģekilde çözmeye yönelmemiz farklı çözüm yolları bulmamızı engelleyebilir. Örn: Bir konfeksiyon mağazası sahibi malları elinde kaldığında indirim yaparak satmaya alıĢıktır. Oysa mallarında modaya uygun değiĢiklikler yaptırarak satıĢını ve karını daha fazla artırabilir. 4) ĠġLEVE TAKILMA: Bir nesnenin alıĢılagelmiĢ iĢlevi dıĢında kullanılamaması durumuna iĢleve takılma denir. Örn; kibritin temel iĢlevi ateĢ yakmaktır. Kibritin sadece bu iĢlevine takılırsak onu baĢka iĢlerde kullanamayız, mesela kibrit çöpünü kırıp kürdan yapmayı düĢünemeyiz. Bu da yaratıcı düĢünmemizi engeller. 5) ALGISAL ENGELLER: Bir probleme yaratıcı çözümler getirebilmek için problemin bütün unsurlarının tam olarak algılanması gerekir. Örn; üçgenin alanını hesaplamak için taban alanı ve yüksekliğini bilmek gerekir. Bunlardan biri soruda gizlenmiĢ ve algılanamıyorsa problem çözülemez. 2008 KPSS: Bir sınıfa gözlem yapmaya gelen okul müdürü, dersini masada oturarak anlatan öğretmeni “Masa öğretmenlerin oturması için değil, kitap, defter ve malzemelerin konması içindir.” diyerek eleĢtirmiĢtir. Müdürün sözleri, yaratıcı düĢünce önündeki engellerden hangisine örnek oluĢturur? A) Kültürel engeller B) Duygusal etkenler D) AlıĢkanlıklar E) ĠĢleve takılma 120 C) Güdülenme Wertheimmer‟e göre iki tür problem çözme yolu vardır. Birincisi yaratıcı problem çözme yani ıraksak düĢünmedir. Ġkinci problem çözme yolu ise ezberdir. Öğrenci ya da birey olguları kuralları, olayları anlamadan ezberler. Böyle bir öğrenme çok kolay unutulur ve sadece sınırlı durumlarda uygulanabilir. Ezbere dayalı bu öğrenme yolu yaratıcı olmayan yakınsak düĢünmedir. B) BĠLGĠYĠ ĠġLEME KURAMI (GAGNE) Bilgiyi iĢleme kuramı, öğrenmenin insan zihninde nasıl meydana geldiğini açıklamaya çalıĢır. Bu kuram bilginin giriĢ yolunu (algılanması, iĢlenmesi, depolanması), bellekte depolanmasını ve bellekten geri çağrılmasını inceleyen biliĢsel teoridir. Bilgiyi iĢleme kuramına göre birey öğrenme sürecinde aktiftir. Birey çevresel uyarıcıları alır, onları biliĢsel süreçler yoluyla iĢler, daha önce edindiği bilgilerle iliĢkilendirerek depolar ve gerek duyduğu zaman geri getirme yoluyla onları kullanır. Bilgiyi iĢleme kuramında insan beyni sıklıkla bilgisayarın iĢleyiĢine benzetilerek açıklanmaktadır. Örn; hem bilgisayarların hem de insanların bilgiyi edindikleri, depoladıkları, geri getirip ve karar verdikleri ortak noktalar olarak ifade edilmektedir. Temel görüĢleri; Bazı öğrenme süreçleri sadece insanlara özgüdür. Zihinsel olaylar inceleme odağı olmalıdır. 121 Öğrenme; yeni bilginin önceden öğrenilmiĢ bilgiyle iliĢkilendirilmesiyle olur. Bilgiler zihinde örgütlenmiĢ Ģekilde bulunur. Ġnsan öğrenmesindeki araĢtırmalar objektif ve bilimsel olmalıdır. Bilgiyi iĢleme kuramına göre öğrenme süreci Tekrar U Y A R A N D U Y U S A L K A Y I T D İ K K A T A L G I Gruplama KISA SÜRELİ BELLEK ANLAMLI TEKRAR TEKRAR UYGUN KODLAMA (Çalışan Hafıza) GERİ GETİRME UNUTULAN (KAYIP) U Z U N S Ü R E L İ B E L L E K KAYIP Bilgiyi iĢleme kuramına göre süreç Ģu Ģekilde olmaktadır; 1) Çevredeki uyarıcıların duyu organları yoluyla alınması. 2) Duyusal kayıt yoluyla bilginin kaydedilmesi (duyusal kayıt yapma). 3) Dikkat ve algı süreçleri harekete geçirilerek, duyusal kayıta gelen bilginin seçilerek kısa süreli belleğe gelmesi. 4) Bilginin bir süre kısa süreli bellekte kalabilmesi için zihinsel tekrarların yapılması. 122 5) Bilginin uzun süreli bellekte depolanması için iĢleyen bellekte (kısa süreli bellekte) anlamlı tekrar ve kodlamanın yapılması 6) Kodlanan bilgilerin uzun süreli bellekte depolanması. 7) Ġhtiyaç duyulduğunda bilginin uzun süreli bellekten iĢleyen belleğe geri getirilmesi. 8) Bilginin kısa süreli bellekte (iĢleyen bellekte) kullanılması. 2007 KPSS: Gagne‟nin öğrenme yaklaĢımında öngörülen bilgi iĢleme sürecinin basamakları aĢağıdakilerin hangisinde doğru sırada verilmiĢtir? A) Dikkat – geri bildirim – depolama – kodlama B) Geri getirme – depolama – kodlama – devir C) Kodlama – devir – dikkat – depolama D) Dikkat – kodlama – depolama – geri bildirim E) DavranıĢ düzenleme – kodlama – depolama – geri bildirim Bilgiyi iĢleme modelinin üç ana öğesi vardır. Bunlar; 1) Bilgi depoları: Bilgiyi tutan alıcılardır. Bunlar; duyusal bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellektir. Bilginin ilk geldiği bellek duyusal bellektir. Bilgiler duyusal bellekten kısa süreli belleğe oradan da uzun süreli belleğe aktarılır. Kısa süreli bellekten duyusal belleğe bilgiler tekrar dönemez; fakat uzun süreli bellekten kısa süreli belleğe bilgi geri gelebilir. 123 2) BiliĢsel süreçler: Bilgiyi dönüĢtüren ve bir depodan diğerine bilgiyi hareket ettiren zihinsel eylemlerdir. Dikkat, algı, anlamlı tekrar, kodlama ve geri getirmedir. 3) Yürütücü biliĢ (biliĢ bilgisi): Bir depodan diğerine bilgiyi hareket ettiren süreçleri yönlendirir ve kontrol eder. Yürütücü biliĢ bir anlamda bireyin kendini düzenleme biçimidir. Bireyin nasıl öğrendiğinin farkında olmasıdır. BĠLGĠYĠ ĠġLEME MODELĠNĠN ÖĞELERĠ 1) BELLEK TÜRLERĠ (Bellek Türleri): Duyusal bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek. A) DUYUSAL KAYIT (BELLEK): Duyu organları yoluyla alınan uyarıcıların çok kısa bir süre için tutulduğu bilgi deposuna duyusal bellek ya da duyusal kayıt denir. Özellikleri; Bilgiyi iĢleme kuramının ilk aĢamasıdır. Çevresel uyarıcıların ilk geldiği yer burasıdır. Çevresel uyarıcılarla ilk muhatap olan bellek duyusal bellektir. Burada uyarıcılar orijinal Ģekliyle saklanır. Yani uyarıcılar tam bir kopyasıyla tutulur. 124 Günlük hayatta duyusal kayıta sınırsız sayıda uyarıcı gelir. Bu yüzden kapasitesi sınırsızdır. Ancak bilgileri tutma süresi çok kısadır (1–4 saniye kadar). Duyu organlarıyla alınan uyarıcılar ilk olarak duyusal kayıta gelmektedir. Duyusal kayıt yapma, uyarıcıların duyu organları yoluyla sinir sistemine alınması demektir. Burada bilgi geçici olarak orijinal Ģekliyle tutulur daha sonra iĢleme alınır. Birey buradaki bilginin farkına varmaz, bilgi anlaĢılmaz ve yorumlanmaz, sadece çok kısa bir süre tutulur. Duyusal belleğe alınan bilgi kısa bir sürede iĢleme alınmazsa kaybolur ve geri getirilemez. Burada anlamlı hale getirilmek istenen bilginin iĢleme iĢlem sistemi olan kısa süreli belleğe aktarılması gerekir. Aktarma iĢlemini sağlayan süreçler „dikkat‟ ve „algı‟ süreçleridir. DUYUSAL KAYIT Kısa süreli depolama yapılır Kapasitesi sınırsızdır. 125 Uyarıcılar orijinal biçimde algılanır B) KISA SÜRELĠ BELLEK (ĠĢleyen, çalıĢan bellek): Kısa süreli bellek, duyusal kayıttan aktarılan sınırlı miktardaki bilgilerin kısa süreli depolandığı bellektir. Özellikleri; Kısa süreli bellek iĢleyen bellektir, çalıĢan bellektir. ĠĢlemlerin yapıldığı, bilgilerin kullanıldığı yerdir. Bilinçli olarak bilginin farkına varıldığı, anlamlandırıldığı yerdir. 7 birime kadar bilgi birimleri tutulabilmektedir. Duyusal bellekten sınırlı sayıda bilgi geldiği için kısa süreli belleğin kapasitesi sınırlıdır. Yine bilgileri tutma süresi de sınırlıdır (20–30 saniye). Kısa süreli belleğin kapasitesi iki Ģekilde artırılabilir. Bunlar; 1. Örgütleme (gruplama) yaparak: Örn: 2932112 numarasını 293 21 12 Ģeklinde gruplama. 2. Basit tekrar yaparak: Örn: telefon numarasını rehberden bakıp numarayı çevirene kadar içimizden arka arkaya tekrar etmemiz. Kısa süreli belleğin iĢlevleri; Yeni gelen bilgilerle, uzun süreli bellekteki eski bilgileri karĢılaĢtırıp, eĢleĢtirmek. Kısa süreli belleğe gelen bilgileri anlamlandırarak direk tepki üreticilere gönderebileceği gibi, kodlanıp uzun süreli belleğe depolanmasını sağlamak. Örn; birey duyduğu bir Ģiiri anında tekrarlayacağı gibi, daha sonra kullanılmak üzere kodlayarak uzun süreli belleğe aktarabilir. Buradaki 126 bilgiler ya direk davranıĢa dönüĢtürülmelidir ya da uzun süreli belleğe depolanmalıdır. Aksi takdirde 20–30 saniye içinde unutulur. Kısa süreli belleğe gelen bilgileri tekrar ve kodlama yoluyla uzun süreli belleğe depolamak. Uzun süreli bellekten bilgileri geri getirip, bu bilgilerden yararlanarak problem çözme ve zihinsel iĢlemleri gerçekleĢtirme. Kısa süreli bellekteki bilgilerin örgütleme ve anlamsız tekrarlar yolu ile burada biraz daha fazla kalmasını sağlamak. Örn; Bir sınava baĢlamadan hemen önce bir öğrencinin elindeki notlara son kez bakıp okuduklarını kendi kendine tekrar etmesi ve birkaç saniye içinde soru sorulana kadar aklında kalmasını sağlamaya çalıĢması buna örnektir. Kısa süreli bellekte bilgiler etkindir. Burada bir kere kullanılmak üzere bulundurulan bilgiler tutulur. Yani burada bilgi kullanılır, bilgi burada beklemez. Kısa süreli bellekteki bir bilginin öğrenilebilmesi uzun süreli belleğe depolanması gerekir. Buda „tekrar‟ ve „kodlama‟ yoluyla olur. KISA SÜRELİ BELLEK Uzun Süreli Bellekle İlişki Kurma Bilgiyi Anlamlandırma 127 Sınırlı Kapasite Kısa Süreli Depolama C) UZUN SÜRELĠ BELLEK: Yeni gelen bilgilerle, eskilerin örgütlenerek, anlamlandırılarak saklandığı, depolandığı yerdir. Bir bilgini öğrenilmiĢ olabilmesi için mutlaka uzun süreli belleğe depolanmıĢ olması gerekir. Uzun süreli bellek bir kütüphaneye benzetilir. Nasıl kütüphanede kitaplar belli bir biçimde gruplandırılıyorsa, uzun süreli belleğe de bilgiler kodlanarak yerleĢtirilir. Özellikleri; Kapasitesi sınırsızdır ve bilgilerin bu bellekte kalma süresi çok uzundur. Kısa süreli bellekteki bilgiler tekrar ve kodlama yoluyla buraya depolanır ve gerek duyulduğu zaman geri getirme süreciyle kısa süreli belleğe getirilir. Uzun süreli bellekte yeni bilgiler, eskilerle bütünleĢtirilerek saklanır. Bilgi uzun süreli belleğe bir kez depolandıktan sonra kaybolmaz, sadece geri getirme zorluğu yaĢanır. Buradaki bilgiler edilgindir; çünkü durağan bilgilerdir. Uzun süreli bellekte üç alan yer alır. Bunlar; Anlamsal (Semantik) bellek: Anlamsal bellek dünya hakkındaki genel bilgi, kavram, olgu ve ilkelerin yer aldığı bellektir. Anlamsal bellek ansiklopedi gibidir. Nesnelerin, olayların anlamları, tanımları, kavramları burada saklanır. Örn; okulda öğrendiğimiz bilgilerin çoğu bu bellektedir. Anısal (Epizotik) bellek: Bireysel yaĢantıların, yaĢamımız boyunca baĢımızdan geçen olayların, anıların saklandığı yerdir. Yani geçmiĢ yaĢantılarımızdan oluĢan 128 bilgilerden oluĢur. Burası adeta otobiyografik bellek olarak iĢ görür. Örn; çocukluk yıllarını hatırlamak, okula gittiğimiz ilk günü hatırlamak, sabahki kahvaltıda neler konuĢtuğumuzu hatırlamak gibi. Anlamsal belleğin tersine hatırlama yer ve zamanla ilgilidir. Anısal bellek kiĢinin belirli zamanlarda belirli durumlarda daha önceki yaĢantılarının farkına varmasına olanak sağlar. ĠĢlemsel bellek: Herhangi bir iĢin nasıl yapılacağı ile ilgili bilgilerin, iĢlemlerin, iĢlem basamaklarının depolandığı bellektir. Etkinliklerin nasıl yapılacağına iliĢkin bilgiler yer alır. Bu bellekte oluĢumu zaman alıcı fakat öğrenildiğinde kolay unutulmayan bilgiler yer alır. Örn; araba kullanmak, yüzmek, yemek yapmak, bir matematik problemini çözmek. UZUN SÜRELİ BELLEK Bilgi Şemaları Sınırsız Kapasite Unutma Geri Getirme UZUN SÜRELĠ BELLEK ĠLE KISA SÜRELĠ BELLEK ARASINDAKĠ FAKLAR 1) Uzun süreli belleğin kapasitesi sınırsız olarak kabul edilir; fakat kısa süreli belleğin kapasitesi sınırlıdır. 2) Kısa süreli bellekte bilgiler aktiftir; çünkü kullanılan bilgilerdir. Uzun süreli bellekte ise edilgindir; çünkü depolanmıĢ bilgilerdir. 129 3) Kısa süreli bellekteki kullanılan bilgiler olduğu için hemen hatırlanır; ancak uzun süreli bellekteki bilgiler durağan olduğundan hatırlanması için belirli bir sürenin geçmesi gerekir. 4) Kısa süreli bellekteki bilgiler dıĢ uyaranlara karĢı dirençsizdir; fakat uzun süreli bellekteki bilgiler dirençlidir. 5) Birey kısa süreli hafızadaki bilginin bilincindedir; fakat uzun süreli hafızadaki bilginin bilincinde değildir. 6) Kısa süreli bellekteki bir bilgi kaybolduğu zaman geri getirilemez; fakat uzun süreli bellekteki bir bilgi o an hatırlanamasa bile daha sonra geri getirilebilir 2) BĠLĠġSEL SÜREÇLER: Bir bilgi deposundan diğerine bilgi akıĢını sağlayan zihinsel eylemlerdir yani bilgiyi kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe kaydetme yollarıdır da denilebilir. Bilgi akıĢını düzenleyen biliĢsel süreçler Ģunlardır: A) DĠKKAT: Uyarıcılar üzerinde bilinçli bir odaklanma sürecini ifade eder. Organizmaya çevreden birçok uyarıcı gelir, çevredeki uyarıcılardan hangisini seçeceğini dikkat belirler. Birey dikkat ettiği uyarıcıları algılayabilir. Örn: Aç olduğumuzda yiyeceklere karĢı daha dikkatli oluruz. DĠKKATĠ ETKĠLEYEN ETMENLER (ÖZELLĠKLER): 1) ĠÇSEL ÖZELLĠKLER: Akademik özgüven , baĢarı hazzı 2) DIġġAL ÖZELLĠKLER: 4 grupta toplanabilir: 130 a) Fiziksel uyarıcılar: Harita , slayt , fotoğraflar , öğretmenin jest ve mimikleri b) Aykırı (zıt) uyarıcılar: Öğretmenin bir sözcüğün anlamını yanlıĢ yazması Örn: ekvatorda soğuk ; kutuplarda ılıman iklim egemendir demesi… c) Duygusal uyarıcılar: Öğrenciye ismi ile hitap etmek , sevgi , saygı , nefret ifadeleri d) Emir verici uyarıcılar: ġimdi söylediklerime dikkat edin , herkes haritanın sağ tarafına baksın vb… ÖĞRENCĠNĠN DĠKKATĠNĠ ARTIRMA YOLLARI: 1) Hedefi açıklama 2) DeğiĢik sorular sorma 3) Oturma düzenini farklılaĢtırma 4) Sınıfa farklı araç gereçle gelme 5) Duyu organlarını harekete geçirme 6) Göz teması , jest , mimik ve hareketler 7) Konunun nerede ne iĢe yarayacağını açıklama (güdüleme). NOT: Bazı durumlar dikkat çekicidir: Bireyin beklenti ve ihtiyaçlarını karĢılayan uyarıcılar dikkat çeker. Yabancı, farklı uyarıcılar dikkat çekicidir. Parlak renkler, hareket nesneler vs… Orta derecede karmaĢık uyarıcılar dikkat çeker. ÖğrenilmiĢ bilgilerde ipuçları dikkat çeker. 131 Bilgiyi iĢleme modelinde biliĢsel süreç duyusal kayıtla baĢlar ve dikkatle devam eder. Birey tüm uyaranları kaydedemez ve bazılarında odaklanmak zorunda kalır ve onları seçer, bu aĢamada üç temel iĢlem yapılır: Önemli bilgiye karar verilir. Önemli bilgi üzerinde odaklanılır. Odaklanılan bilgi iĢleme alınır. B) ALGI (ALGILAMA): Duyusal bilginin yorumlanması ve anlamlandırılması iĢlemidir. Algılama sürecinde duyu organlarına gelen uyarımlar zihinde örgütlenerek anlamlandırılır. Birey beĢ duyu organı vasıtasıyla aldığı uyarıcıları nesnel gerçeklilik ve öznel yaĢantıları çerçevesinde anlamlı uyaranlar haline dönüĢtürmektedir. Örn: Evden çıktığımızda gökyüzünün bulutlu olduğunu, yağmur yağabileceğini anlarız. Her bireyin aldığı uyarımları örgütleme biçimi farklı olduğundan insanların uyarımları algılamaları da değiĢir. Algıda seçicilik Algıda değiĢmezlik C) KODLAMA: Öğrenilen bilgileri hafızaya kaydederken kullanılan sürece kodlama denir. ĠĢleyen bellekteki bilginin uzun süreli bellekte var olan bilgiyle iliĢkilendirilerek uzun süreli belleğe transfer edilmesi süreci de denir. 132 Anlamlı kodlama hatırlamayı kolaylaĢtırmakta ve bilginin kalıcılığını arttırmaktadır. D) TEKRAR: Bilginin zihinsel ya da sesli bir biçimde tekrar edilmesi sürecidir. Tekrar bilginin kısa süreli bellekte tutulma süresini arttırmaktadır. 2 tür tekrar vardır: Basit tekrar: Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre tutulmasını sağlar. Anlamlı tekrar: Bilginin uzun süreli belleğe depolanmasını sağlar. E) BĠLGĠYĠ GERĠ GETĠRME (HATIRLAMA): Hafızada depolanmıĢ olan bilgiye ulaĢıp onu hatırlamayı ifade eder. Uzun süreli bellekte depolanan bilgiler kullanılmak üzere kısa süreli belleğe getirilir yani bilgi hatırlanır. Hatırlama ile ilgili olarak yapılan araĢtırmaların sonuçları yaĢantıların öncelik ve sonralık durumlarının da hatırlamada etkili olduğunu göstermiĢtir. Öğrenilen Ģeylerin serbest olarak hatırlanması istendiğinde ön sıralarda veya son sıralarda öğrenilenlerin ortada öğrenilenlerden daha iyi hatırlandığı görülmüĢtür. Ön sıralarda öğrenilenlerin daha iyi hatırlanmasına ÖNCELĠK ETKĠSĠ, son öğrenilenlerin daha iyi hatırlanmasına ise SONRALIK ETKĠSĠ denir. Bilginin uzun süreli bellekten iĢleyen belleğe geri getirebilmesi için anlamlı bir Ģekilde kodlanarak depolanmıĢ olması gerekir. UNUTMA (Hatırlayamama, geri getirememe): Bilgi uzun süreli bellekten geri getirilemeyecek Ģekilde yok olmamaktadır. Unutma, bilginin tamamen kaybolmasından farklıdır. Kaybolmada bir daha geri getirememe söz konusuyken, unutmada bir hatırlama zorluğu vardır. Geri getirilemeyen bir bilginin unutulduğu söylenir. Ancak bu bilgi baĢka bir zaman diliminde geri getirilebilir. 133 Bunlardan hareketle unutma; uzun süreli belleğe aktarılan bilgilerin kısa süreli belleğe ulaĢamaması durumudur. Unutma değiĢik nedenlerle gerçekleĢir; 1) Kullanılmayan bilgiler unutulur 2) Sızan kova hipotezi: Zihne yeni bilgi ve yaĢantı eklendikçe önceki bilgi ve yaĢantılar unutulur. Ġnsan zihni sızdıran bir kovaya benzer. Önceki ve kullanılmayan bilgi sızdığı için yeni bilgiye yer açılır. 3) Bastırma: Freud‟a göre istenmeyen, olumsuz duygu, düĢünce ve davranıĢlar bastırılarak unutulur. KET VURMA Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bir bilginin eski bilgiyi unutturması yani eski bilginin hatırlanamamasına neden olması. Örnekler: Yeni bir telefon numarası aldığımızda eski numaramızı unutmamız. Ezbere bir Ģiir bilen çocuk yeni bir Ģiir öğrendiğinde daha önceki Ģiirin sözlerini karıĢtırmıĢtır. 134 2007 KPSS: Bir tiyatro oyuncusu, birkaç yıl önce oynadığı bir oyunda tekrar rol almıĢtır. Aklına, sürekli olarak, aradan geçen yıllarda oynadığı öteki rollerin sözleri geldiği için, rolünün sözlerini yeniden öğrenmede güçlük çekmektedir. Bu durum aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? A) Geriye ket vurma B) Bastırma D) Sonralık etkisi E) Episodik bellek C) Güdüsel unutma 2009 KPSS: Bir öğrenme deneyinde, katılımcılara bir kelime dizisi verilerek ezberlemeleri sağlanır. Aradan birkaç gün geçtikten sonra kendilerinden bir baĢka kelime dizisini ezberlemeleri istenir. Daha sonra katılımcılardan ilk öğrendikleri listedeki kelimeleri tekrarlamaları istendiğinde, akıllarına sürekli ikinci listedeki kelimelerin gelmesi nedeniyle ilk listedeki kelimeleri hatırlamada güçlük çektikleri görülür. Katılımcıların ilk listedeki kelimeleri hatırlamada güçlük çekmeleri aĢağıdaki süreçlerden hangisiyle açıklanabilir? A) Sönme D) Geriye doğru ket vurma B) Algısal set oluĢturma E) Engellenme C) Otomatik kodlama Ġleriye ket vurma: Daha önceden öğrenilen bir bilginin yeni bilgiyi unutturması, yeni bilginin hatırlanamamasına neden olması. Örnekler: Bir memurun sürekli olarak eski sicil numarasını hatırlamasından dolayı yeni sicil numarasını hatırlayamaması. 135 2008 yılına girilmesine rağmen bir memurun sürekli olarak evraklara 2007 tarihini atması. 2008 KPSS: Yeni yılın ilk günlerinde tarih atarken, bir önceki yılın tarihinin yazılması sık karĢılaĢılan bir hatadır. Bu hata aĢağıdakilerden hangisinin sonucudur? A) Tepki genellemesi B) Sonralık etkisi C) Geriye doğru ket vurma D) AlıĢma E) Ġleriye doğru ket vurma BĠLGĠYĠ KISA SÜRELĠ BELLEKTEN UZUN SÜRELĠ BELLEĞE KAYDETME YOLLARI a)Tekrar: Bilgi biriminin sesli ya da zihinsel olarak değiĢtirilmeden defalarca yinelenmesidir. Buradaki tekrar aralıklı (anlamlı) tekrardır. Çünkü aralıklı tekrar öğrenmede daha etkilidir. Tekrar stratejileri; Bir metni sesli ya da sessiz okuma. Metindeki bilgilerin hiç değiĢtirilmeden baĢka bir kâğıda yazılması. Önemli bilgilerin altının çizilmesi. Zihinsel tekrarların yapılması b)Anlamlandırma: Kısa süreli belleğe gelen yeni bilgilerle uzun süreli bellekte var olan bilgilerin iliĢkilendirilmesidir. Böylece bilgi daha anlamlı hale gelir, kolay öğrenilir ve unutulması zor olur. Örn; telefon numarası alacağımız zaman, bizim için anlamlı olan rakamların, sayıların bulunduğu bir numara almamız. Örn; Bireyin 136 yeni verilen TC Kimlik numarasını kendisinde daha önceden var olan öğrenilmiĢ kalıplarla iliĢkilendirerek öğrenmesi. TC NO:34291944…. Olan Ahnet Bey bu numarayı kendisinde var olan aĢağıdaki kalıplarla anlamlandırarak Ģu Ģekilde öğrenmiĢtir; 34: Ġstanbul Ģehrinin trafik kodu, 2919: lisede en sevdiği arkadaĢını numarası, 44: Malatya ilinin trafik kodu gibi, Anlamlandırma stratejileri; c) Konunun ana fikrini bulma Konunun özetini çıkarma Metni yorumlayarak kendi cümlelerimizle yazma Mevcut bilgilerle iliĢkilendirme Hatırlatıcı ipuçları kullanma Kendimize göre soru çıkarma Verilen soruları cevaplandırma Örgütleme (gruplandırma): Bilgilerin birbirleriyle olan iliĢkisine ve bağlantısına göre gruplandırılmasıdır. Örgütleme yaparak hem bilgilerin kısa süreli bellekte biraz daha fazla kalmasını sağlar, hem de bilginin uzun süreli belleğe depolanmasına yardımcı olur. Örn; çocuğun marketten alacağı ürünleri; temizlik ürünleri, gıda ürünleri, sebzeler, meyveler Ģeklinde gruplandırılması. Yine zihinde; Ģemalar, tablolar ve kavram haritaları oluĢturma örgütleme yoluyla olur. 137 3) YÜRÜTÜCÜ BĠLĠġ (BiliĢ bilgisi): Yürütücü kontrol bireyin tüm biliĢ süreçlerini denetleyen sisteme verilen addır. Yürütücü kontrol sistemi bireyin kendi öğrenmesinin iki temel yönünü denetlemektedir. Bunlardan birincisi güdüsel süreçlerle ilgilidir. Güdüsel süreçler bireyin bir Ģeyi elde etmeye niyet etmesi, onu elde etmeyi amaçlaması gibi birey tarafından bilinçli olarak denetlenebilir durumlardır. Ġkincisi ise, bilgiyi iĢleme ile ilgili tüm süreçlerdir. ġöyle ki gelen bilginin duyusal kayda, duyusal kayıttan kısa süreli belleğe, kısa süreli bellekten tepki üreten üreticilere ya da uzun süreli belleğe geçirilmesi, uzun süreli bellekten geri getirilmesinde rol alan tüm biliĢsel süreçlere rehberlik ve kontrol eder. Yürütücü biliĢ ise bu yürütücü kontrol sürecine iliĢkin bilgidir. Yani yürütücü biliĢ öğrenenlerin benimsedikleri belli öğrenme stratejilerini kullanma yetenekleri ve kendi düĢüncelerine iliĢkin düĢünmeleridir ya da yürütücü biliĢ, bireyin kendi biliĢ yapısının, öğrenme özelliklerinin ve nasıl öğrendiğinin farkında olmasıdır. BĠLĠġSEL ÖĞRENME TÜRLERĠ BiliĢsel öğrenmeler düĢünce ve kavrama sistemlerinde meydana gelen ve semboller kullanılarak gerçekleĢen öğrenmelerdir. BiliĢsel öğrenme ürünleri; sözel öğrenme, kavram öğrenme, ilke öğrenme ve problem çözmeyi öğrenme olarak basitten karmaĢığa doğru geliĢen bir süreç izler. 1) SÖZEL ÖĞRENME: Sözel bilgilerin öğretilmesinde kullanılan, en basit ve en kolay biliĢsel öğrenme türüdür. Okulda öğrendiğimiz bilgilerin çoğu sözel bilgilerdir. Örn; herkesin ezbere bildiği ay, gün, dağ, ırmak, ova, Ģehir, devlet vs. isimleri sözel bilgilerdir. 138 Sözel bilgiler kolay öğrenilmekle birlikte tekrarlanmadığında, kullanılmadığında çabuk unutulur. 2) KAVRAM ÖĞRENME: Kavram; birbirine benzer özelliklere sahip olay, düĢünce ve nesnelere isim vererek gruplandırma yapmadır. Örn; ağaç, çiçek, insan, kuĢ, kalem, ev gibi. Kavram öğretiminde kullanılan baĢlıca iki yöntem vardır. Bunlar; Kavram analizi yapmak: Kavram analizi yapılırken; kavramın adı, kavramın tanımı, kavramın örnekleri, kavram örnek olmayanlar ve en sonunda kavramın kritik özellikleri verilir. Kavram haritaları (ağı) oluĢturmak: Kavramın iliĢki içerisinde olduğu diğer kavramlarla anlamlı bağlantı kurularak bir Ģema halinde gösterilmesidir. Kavramın somut ve görsel anlamda öğrenilmesini sağlar. Kavram haritaları öğrenciye uygulama düzeyinde davranıĢ kazandırır. Kavram eğitiminde somuttan soyuta, bilinenden bilinmeyene, basitten karmaĢığa bir yol izlenir. 3) ĠLKE (KURAL) ÖĞRENME: Ġki ya da daha fazla kavram arasındaki iliĢkiyi belirten ifadelere ĠLKE adı verilir. Doğadaki bütün olay ve durumlar arasındaki düzenli iliĢkileri belirten ifadelerdir. Örn; havadaki nem oranı arttıkça yağıĢ olma olasılığı artar, yükselti arttıkça sıcaklık azalır, ısınan maddeler genleĢir gibi. 4) PROBLEM ÇÖZMEYĠ ÖĞRENME: Problem, bireyin karĢılaĢtığı güçlük yaratan durumdur. Problem çözme en önemli, en üst düzeyde öğrenme türüdür. J. Dewey‟e göre problem çözmenin basamakları; 1) Problemin hissedilmesi 2) Problemin tanımlanması 139 3) Verilerin toplanması 4) Çözüm yolları üretme (hipotezler oluĢturma) 5) Çözüm yollarını (hipotezleri) test etme 6) Uygulama üzerinde çalıĢma 7) Problemi çözme ve sonuca ulaĢma Problem çözme yöntemine iliĢkin bazı yaklaĢımlar 1) Deneme-yanılma yoluyla problem çözme: DavranıĢçı yaklaĢımda Thorndike‟nin geliĢtirdiği bir problem çözme yaklaĢımıdır. Bu yaklaĢımda birey problemin çözümüne iliĢkin değiĢik davranıĢlarda bulunur. Bu davranıĢlardan sonuca götürü olanlar öğrenilir, diğerleri ise söner. Ön bilgilerin olmadığı durumlarda ya da ön bilgilerin yetersiz olduğu durumlarda kullanılır. Bu yaklaĢımda problem çözümü aniden, birdenbire ve hızlı bir Ģekilde gerçekleĢmez; küçük adımlarla, yavaĢ yavaĢ çözülür. 2) Kavrama yoluyla problem çözme: BiliĢsel yaklaĢımda Gestaltçıların geliĢtirdiği bir problem çözme yaklaĢımıdır. Bu yaklaĢımda birey; sahip olduğu biliĢsel yapılardan, ön bilgilerden, deneyimlerden yararlanarak problemi aniden, birdenbire çözer. Problemin çözümü esnasında yoğun bir heyecan hissedilir ve çözüm büyük bir olasılıkla tam ve hatasız olur. 3) Hazır modeller yoluyla problem çözme: Birey belli bir problemin çözümü öğrendikten sonra, benzer durumlarda da aynı yolu kullanarak problemi çözer. Birey daha önce öğrendiği çözüm yollarını uzun süreli belleğinde örgütler ve benzer durumla karĢılaĢtığında aynı çözümü uygular. 140 4) Problem çözmede yaratıcı düĢünceyi kullanma: BiliĢsel yeteneğin imgesel ve sezgisel boyutlarını içine alan ve çok yönlü düĢünme biçimleri olarak ifade edilen yaratıcı düĢünme, bireye alıĢılmıĢın ve var olanın dıĢında yeni yollar arayarak, problemlere çözüm üretmesini sağlar. Ayrıca bunların yanı sıra biliĢsel öğrenme olmamakla birlikte psiko-motor öğrenmede vardır. PSĠKOMOTOR ÖĞRENME: Duyu organları, zihin ve kas koordinasyonu sonucu ortaya çıkan davranıĢlar psiko-motor öğrenmedir. Psiko-motor öğrenme; davranıĢların gözlenmesi, gözlenen davranıĢın sergilenmesi, yapılan davranıĢın pekiĢtirilmesi ve tekrar edilmesi yoluyla öğrenilir. Örn; araba kullanma, basketbol oynama, kayak yapma gibi. C) YAPILANDIRMACI (YAPISALCI) ÖĞRENME KURAMI (YAKLAġIMI) PĠAGET-VYGOTSKY Bilginin doğasını ve kaynağını inceleyen bir kuramdır. Piaget‟in biliĢsel geliĢim kuramına dayalı olarak geliĢtirilmiĢtir. Bu öğrenme kuramı bilgi ve beceri kazandırmaktan çok, bireylerin düĢünmesini, anlamasını, kendi öğrenmelerinden sorumlu olmasını ve kendi davranıĢlarını kontrol etmesini vurgular. Burada bilginin doğruluğundan çok üretilmesi ve kullanıĢlılığı önemlidir. Bilgi öğrenci tarafından yapılandırılmalıdır. oluĢturulan bilgi, baĢkasının öğrettiğinden daha çoktur. 141 Çünkü birey tarafından Öğrenmede bireyin ön bilgilerinin yanı sıra, kültürel ve sosyal içerikte önemlidir. Belli durumlarda doğru olarak kabul edilen bilgi baĢka koĢullarda yanlıĢ kabul edilebilir. Örn: Eskiden dünyanın düz olduğu kabul edilmekteydi sonradan ulaĢılan bilgilerle bu eski yargı değiĢtirildi. Yapısalcı anlayıĢta öğrenci öğrenmeden sorumlu ve süreçte aktiftir. Öğretmen ise öğrenciye bilgiyi uygulama, deneme ve keĢfetme fırsatları yaratır. Etkinliklerde öğrenci merkezdedir, öğrenciler bilgiye ulaĢmak için sorular sorar, deneyimler yaĢar ve sonuca ulaĢır. Öğretmenin görevi öğretmek değil, öğrencilerin öğrenmesini sağlamaktır. Kısaca; bu yaklaĢıma göre öğrenme insan zihninde eski ve yeni bilgilerin yapılandırılmasıyla oluĢur. Bu yaklaĢımda öğrenci sonuca değil sürece bakılarak değerlendirilmelidir. Öğrencinin bir yıl içinde yapıp ettikleri (portfolyası) önemlidir. BĠLĠġSEL ÖĞRENME KURAMLARININ ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ: 1) Yeni öğrenilenler önceki öğrenilenlerin üzerine eklenir. 2) Öğrenme sürecinde uygulama olanağı da sağlanmalıdır. 3) Öğretmen; öğrencinin potansiyelini kullanmasında sonuna kadar rehberlik yapar. 4) Öğrenmede öğretmen ve öğrencilerin karĢılıklı etkileĢimi gerekir. 5) Öğrenme daha çok zihinsel bir süreçtir. 142 2007 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi biliĢsel (cognitive) öğrenme kuramlarının ilkelerinden biri değildir? A) Öğrenci, verilen yeni bilgiyi daha önce öğrendikleriyle iliĢkilendirerek zihninde anlamlı hâle getirir. B) Anlayarak, kavrayarak öğrenme, ezberleyerek öğrenmeden daha kalıcıdır. C) Öğrenci, öğreneceği bilgideki iliĢkileri kendisi keĢfederse öğrenilenler daha kalıcı olur. D) Bilgi, öğrenciye anlamlı bütünler hâlinde sunulmalıdır. E) Öğrenci, davranıĢının meydana getirdiği sonuçtan haz duyarsa uyarıcıtepki bağı güçlenir. 3) BĠLĠġSEL AĞIRLIKLI DAVRANIġÇI KURAMLAR: A) ĠġARET KURAMI (TOLMAN) Tolman‟a göre öğrenme organizmanın çevreyi keĢfetmesi sürecidir. Birey, bazı olayların baĢka olaylara yol açtığını veya bir iĢaretin diğer bir iĢarete organizmayı götürdüğünü fark eder. Bu Ģekilde organizma amacına ulaĢır. Örn: Küçük çocuklar saat 21.00 olduğunda uyku saatlerinin geldiğini öğrenirler. Burada ilk iĢaret olan saatin 21 olması, organizmayı uyku saatinin geldiği iĢaretine götürmektedir. Daha sonra organizma uyuma davranıĢını göstermektedir. Öğrenmeyi uyarıcı-uyarıcı iliĢkisi olarak ele almıĢtır. Tolman davranıĢçı öğrenme yaklaĢımı ile Gestalt öğrenme yaklaĢımını birleĢtirmiĢtir. 143 Örn: Karnı aç olan bir birey bu ihtiyacına yönelik olarak bilinçli ve planlı bir Ģekilde öğrenme sürecine girer. Ve yiyecekle ilgili olarak zihninde kayıtlı tüm Ģemaları harekete geçirerek karnını doyurur. → Karnın acıkması → Yiyecek → Yiyecekleri yeme(DavranıĢ) Uyarıcı Uyarıcı Tolman‟a göre öğrenme türleri: 1) Kateksis: Belli dürtü durumları ile belli nesneleri iliĢkilendirme eğilimidir. Örn: Karadeniz bölgesinde yaĢayan bir birey, genellikle açlığını hamsi balığı yiyerek giderme eğiliminde olabilir. Bir Ġtalyan açlığını gidermeyi makarna ile iliĢkilendirmiĢ olabilir. 2) EĢdeğer Ġnançlar: Alt amaç esas amaç ile aynı etkiye sahip olduğunda alt amaç eĢdeğer inanç oluĢturmaktadır. Bu öğrenme biçimi fizyolojik dürtülerden çok sosyal dürtülerin doyurulması ile ilgilidir. Örn: Yüksek not alma algısı, öğrencinin bir müddet sevgi ve kabul edilme ihtiyacını tatmin edecektir. 3) Örtük (gizil) Öğrenme: Ġstenmeden, bilinçsizce ve farkında olmadan gerçekleĢtirilen öğrenmelerdir. 4) Yer Öğrenme: Ġnsanlar ihtiyaçlarını gidermek için zihninde var olan Ģemaları kullanarak ihtiyaç kaynaklarına yönelir ve bu Ģekilde öğrenirler. Örn: tatile çıkıp dinlenmek isteyen bir birey bu ihtiyacını gidermeye yönelik olarak bilinçli ve planlı bir Ģekilde öğrenme sürecine girer ve tatil ile ilgili olarak zihninde kayıtlı tüm Ģemaları harekete geçirerek seçim yapar. (yer öğrenir) 144 2009 KPSS: Üniversiteye yeni baĢlayan bir öğrenci üst sınıftaki bir arkadaĢından, oldukça büyük olan yerleĢkeyi kendisine tanıtmasını ister. ArkadaĢı birkaç önemli yeri gösterdikten sonra, “YerleĢkede bir süre yaĢadıktan sonra gerektiğinde aradığın her yeri elinle koymuĢ gibi bulabildiğini görüp ĢaĢıracaksın.” der. ArkadaĢının bu öğrenciye söyledikleri, yer öğrenmeyle ilgili aĢağıdaki ifadelerden hangisinin doğru olduğuna iĢaret etmektedir? A) Yer öğrenmede aralıklı öğrenme çok önemli bir rol oynar. B) Yer öğrenmede parçalara bölerek öğrenme bütün hâlinde öğrenmeden daha etkili bir stratejidir. C) Yer öğrenmenin önemli bir bölümü farkına varılmadan gerçekleĢir. D) Bir yeri öğrenmek o yerle ilgili bir yaĢantı olmadıkça çok güçtür. E) Aceleye getirme yer öğrenmeyi B) SOSYAL ÖĞRENME KURAMI (Taklit Yoluyla Öğrenme, Model Alarak Öğrenme, Gözlem Yoluyla Öğrenme) ALBERT BANDURA B andura‟ya göre; gündelik hayattaki öğrenmelerimizin büyük bir çoğunluğu sosyal öğrenmedir, yani kasıtlı bir öğretim olsun veya olmasın diğer insanlarla iliĢki içinde gerçekleĢir. Bandura, insanların çevresindeki kiĢilerin davranıĢlarını gözlediklerini bu gözlemlerden kendileri için uygun olan davranıĢları kendi yaĢamlarında gösterdiklerini öne sürmüĢtür. 145 Bandura‟ya göre insan davranıĢları yalnızca pekiĢtirme ve tekrar yoluyla biçimlendirme ile değil; biliĢsel, davranıĢsal ve çevresel faktörlerin karĢılıklı etkileĢimiyle ortaya çıkar. Sosyal öğrenme gerçekleĢtiğini kuramı savunarak öğrenmenin insanların sosyal birbirlerini süreçlere gözleyerek dayalı olarak öğrendiklerini vurgular. Bu nedenle; gözleme dayalı öğrenme, dolaylı öğrenme, taklit ve model alma yoluyla öğrenme gibi kavramlar üzerinde dururlar. Sosyal öğrenmede temel unsur bireyin baĢkalarını gözleyerek öğrenmesidir. Yani burada uyarıcı model kiĢinin davranıĢlarıdır. Öğrenmenin etkililiği, bireyin gözlediği modelin davranıĢlarını taklit etmesi ve modelin almıĢ olduğu pekiĢtireç ya da cezaya bağlıdır. Eğer model aldığımız kiĢi yaptığı davranıĢla pekiĢtireç alıyorsa bizimde bu davranıĢı yapma ihtimalimiz artar; yok eğer ceza alıyorsa bu defada davranıĢı yapma ihtimalimiz azalır. Örn; bir öğrenci sınıfa geç geldiğinde cezalandırılıyorsa, diğer öğrencilerde bu durumu dikkate alarak geç kalma davranıĢından kaçınırlar. Bir baĢka öğrenci ödevini yaptığında öğretmen tarafından ödüllendiriliyorsa, diğer öğrencilerde ödevlerini daha iyi yapmaya yönelirler. DavranıĢçı yaklaĢım; davranıĢların kazanılması, sürdürülmesi ve değiĢtirilmesi için dıĢsal pekiĢtireçlerin gerekli olduğunu vurgular; ancak Bandura dıĢsal pekiĢtireci dikkate almakla birlikte, bunları öğrenme için tek önemli unsur olduğu görüĢünü kabul etmez. Öğrenmede çevresel faktörleri dikkate almakla birlikte: öğrenmeyi içsel, zihinsel süreçlerle iliĢkili olan; gözleme dayalı olarak ortaya çıkabilen ya da çıkmayan davranıĢ değiĢiklikleri olarak tanımlar. 146 Sosyal öğrenme kuramına göre, gözlem yoluyla kazanılan davranıĢlardan bazılarının anında, bazılarının daha sonra performansa dönüĢtürüldüğünü vurgular. Gözlem anında ortaya çıkan davranıĢlara „taklit‟ denir. Çocuklar daha çok taklit etmeye dönük davranıĢlar sergilerler. Bu nedenle özellikle erken dönemlerde model olan bireylerin davranıĢlarının büyük önemi vardır. Çocukların sembolleĢtirme kapasitesi arttıkça, gözledikleri davranıĢları daha sonraki dönemlerde sergileme eğilimleri güçlenmeye baĢlar. 2007 KPSS: Çocukların Ģiddet içerikli film veya dizilerin kahramanlarını izleyerek olumlu ya da olumsuz birçok davranıĢ öğrendikleri iddia edilmektedir. Bu iddia aĢağıdaki yaklaĢımlardan hangisinin öngörüleriyle tutarlıdır? A) Tepkisel koĢullama B) BiliĢsel öğrenme D) Gestalt öğrenme E) Sosyal öğrenme C) Edimsel koĢullama 2007 KPSS: “Anasına bak kızını al” Ģeklindeki özdeyiĢte aĢağıdaki öğrenme türlerinden hangisinin önemine dikkat çekilmektedir? A) Model alma yoluyla öğrenme B) Tepkisel koĢullama C) Kavrama yoluyla öğrenme D) BiliĢsel öğrenme E) Deneme-yanılmayla öğrenme 147 2009 KPSS: Sosyal öğrenme kuramlarına göre, çocukların gözledikleri modellerin davranıĢlarını taklit edip etmeyecekleri birçok etken tarafından belirlenir. Bu etkenlerden bir tanesi de modelin davranıĢlarının sonuçlarıdır. AĢağıdaki ifadelerden hangisi bu duruma bir örnek olabilir? A) Ali‟nin konuĢma tarzı, çok sevdiği beden eğitimi öğretmeninin konuĢma tarzına benzemektedir. B) Hasan, kendisine örnek aldığı abisinin sigara içtiği için hastalandığını duyunca sigara içmemeye karar vermiĢtir. C) AyĢe, küçük ablasından çok, büyük ablasının giyim tarzının kendisine daha çok yakıĢacağını düĢünmektedir. D) Genç bir futbolcu takıma girince, uzaktan hayranlık duyduğu tecrübeli takım arkadaĢının kendini beğenmiĢ tavırları karĢısında ona öfke duymaya baĢlamıĢtır. E) Emre saçını, sevdiği bir pop Ģarkıcısının saçlarına benzer Ģekilde kestirmektedir. 2009 KPSS: AĢağıdakilerden hangisi Bandura‟nın sosyal öğrenme kuramına uygun bir öğrenmedir? A) Atletin, çekici doğru biçimde fırlatması B) Atletin yarıĢın baĢında yavaĢ, sonuna doğru hızlı koĢması C) Basketbolcunun, antrenörü gibi basket atması D) Kalecinin atılan topu yakalaması ve golü engellemesi E) Futbolcunun kurallara uygun oynaması Sosyal öğrenmede birey, model kiĢinin davranıĢlarını gözlemleyerek dolaylı yoldan öğrenir. Bu nedenle sosyal öğrenmede; dolaylı pekiĢtirme, dolaylı ceza, dolaylı duygusallık ve dolaylı güdüleme önemlidir. 148 SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ TEMEL KAVRAMLARI 1) DOLAYLI PEKĠġTĠREÇ: Modelin yapmıĢ olduğu davranıĢların ödüllendirilmesi gözlemleyenin o davranıĢı taklit etmesini güçlendirecektir. Örn: Sınıfta öğretmenin istendik davranıĢı yapan öğrencileri övmesi ve takdir etmesi diğer öğrencileri istendik davranıĢları yapmaları yönünde cesaretlendirir. Burada kullanılan uyarıcıya pekiĢtireç; yapılan iĢleme pekiĢtirme denir. 2008 KPSS: Yalçın yeni aldığı kırmızı beresiyle okula gelince, tüm dikkatleri üzerine toplamıĢtır. Birçok arkadaĢı, Yalçın‟a beresinin çok güzel olduğunu söylemiĢtir. Bu durumu izleyen Altan da, kendisine kırmızı bir bere almaya karar vermiĢtir. Altan‟ın kırmızı bere almaya karar vermesi aĢağıdakilerden hangisiyle en iyi açıklanabilir? A) Olumlu pekiĢtirme B) Etki yasası D) Genelleme E) Ayırt etme C) Dolaylı pekiĢtirme 2) DOLAYLI CEZA: Modelin yaptığı bir davranıĢın sonunda almıĢ olduğu cezanın gözlemlenmesi gözleyenin o davranıĢı yapma eğilimi ortadan kaldırır ya da azaltır. Örn: Sınıfta kopya çeken ve cezalandırılan arkadaĢını gözlemleyen bir öğrenci kopya çekme davranıĢından kaçınır. 3) DOLAYLI DUYGUSALLIK: Birey baĢka bireylerin yaĢantılarını gözleyerek korku, kaygı gibi duyguları geliĢtirebilir. 149 Örn: Evde fare gördüğünde çığlık atarak koltuğun üzerine çıkan annesini gören çocuk farenin korkulacak bir yaratık olduğu sonucuna ulaĢarak annesini taklit eder yani birey kendisi yaĢamasa bile baĢkalarının yaĢantılarını gözleyerek dolaylı olarak korku-kaygı gibi duyguları geliĢtirir. 4) DOLAYLI GÜDÜLENME: Birey gözlemleri sonucu güdülenir. Birey bir davranıĢta bulunmaya istek duyar ve yapabileceğine inanır. Sınıfta yüksek not alan bireyi gören ve kendisinin de bu kapasitede olduğunu gören birey, yüksek not almak için harekete geçer. SOSYAL ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER 1) GÖZLEMCĠNĠN ÖZELLĠKLERĠ A) Öz yeterlilik: Öz yeterlilik, kiĢinin kendi kapasitesinin farkında olmasıdır. Bandura‟ya göre öz yeterlilik, bireyin karĢılaĢabileceği problem durumlarını ne derecede çözebileceğine iliĢkin kendini algılayıĢı, yargısı ve kendine olan inancıdır. Örn; birey gireceği önemli bir sınavı kazanacağına, baĢaracağına inanıyorsa, bu konuda kendine güveniyorsa öz yeterliliği yüksektir. Öz yeterliliği yüksek olan bireylerin özellikleri; Kendilerine güveni yüksektir KarmaĢık olaylarla baĢ edebilirler Her tür problemi çözebilirler Kendi ilgi, yetenek ve özelliklerine saygı duyarlar BaĢarıya odaklanmıĢlardır. Her yerde baĢarılı olmak isterler (evde, iĢte, okulda). 150 Cesaretli, inançlı ve sabırlıdırlar B) Öz düzenleme: Öz düzenleme; bireyin kendi davranıĢlarını etkilemesi, yönlendirmesi ve kontrol edebilmesidir. Öz düzenleme; bireyin kendi davranıĢlarını gözleyip, kendi ölçütleriyle karĢılaĢtırarak yargıda bulunması ve gerekiyorsa davranıĢlarını ölçütlerine uygun hale getirmesidir. Örn; bireyin matematik dersinde eksiklerim var, biraz daha çalıĢmam gerekiyor diyerek ders çalıĢmaya baĢlaması. C) Öz yargılama: Sosyal öğrenmede önemli bir kavramdır. Öz yargılama; kendileri hakkında düĢünme, düĢündüklerini uyguladıktan sonra sonuçlarını değerlendirme ve yargılayabilme kapasitesidir. D) KarĢılıklı belirleyicilik: KarĢılıklı belirleyicilik ilkesine göre bireyin davranıĢları çevreyi, çevrede bireyin davranıĢlarını etkiler. Bireyin davranıĢları sadece kiĢisel tercihlerine bağlı değildir, içinde yaĢanılan çevrede davranıĢları etkiler. Örn; saldırganlığın uygun görüldüğü çevrede birey saldırgan davranıĢlar seçebilir. E) Öngörü kapasitesi: Bireylerin ileriyi düĢünebilmeleri, hedefler oluĢturabilmeli ve buna yönelik planlar yaparak çaba gösterme kapasiteleridir. DüĢüncenin davranıĢtan önce gelmesidir. Bireyler bu sayede daha iyi sosyal öğrenme yapabilirler. F) SembolleĢtirme kapasitesi: Bireylerin, dünyada gördüklerini kendi kapasitesine uygun bir Ģekilde zihnine kaydetmesi ve kaydettiklerini sembollerle kodlamasıdır. Ġnsan beyninde kendi kapasitesine uygun, sanki bir kayıt cihazı gibi her Ģeyi kaydeder. Kaydettiklerini hatırlamak için de sembollerle kodlama yapar. 151 Örn; bir kiĢinin bir dans figürünü kafasında sembolleĢtirerek kaydetmesi ve daha figürü sergilemesi. 2) MODELĠN ÖZELLĠKLERĠ A) YaĢ: Ġnsanlar daha çok kendi yaĢlarına yakın modeller seçerler. B) Cinsiyet: Ġnsanlar kendi cinslerinin davranıĢlarını daha çok model alırlar. C) Karakter: Ġnsanlar daha çok toplumda öne çıkmıĢ, iyi karakterli ve insan iliĢkileri iyi olan kiĢileri örnek alırlar. D) Benzerlik: Ġnsanlar kendilerine benzeyen ve ortak noktaları olan modelleri daha çok model olma eğilimindedir. E) Statü: Yüksek statülü modeller düĢük statülü modellere göre daha çok etkilidir. 3) DAVRANIġIN ÖZELLĠKLERĠ DavranıĢın sonucunun olumlu olması yani pekiĢtireç alması. DavranıĢın sonucunun olumsuz olması yani cezalandırılması. DavranıĢın dikkat çekici olması. DavranıĢın iĢe yarar ve anlamlı olması. DavranıĢın karmaĢık ya da basit olması. DavranıĢın amaca götürücü olması. 152 SOSYAL ÖĞRENME SÜRECĠ 1) Dikkat: Sosyal öğrenmenin birinci basamağı ve temel koĢulu modele dikkat etmektir. Gözlem yoluyla öğrenmenin gerçekleĢebilmesi için gözlemcinin davranıĢı görmesi, duyması ya da diğer duyu organlarıyla alması gerekir. Bu nedenle modelin dikkat çekici olması önemlidir. Statü ve çekiciliği yüksek modeller daha çok gözlenir ve dikkat edilir. 2) Hatırda tutma (Hatırlama): Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için, gözlemcinin modelin davranıĢlarını hatırlaması, hatırda tutması gerekir. Bu süreçte gözlenen davranıĢla ilgili semboller beynimize kodlanır ve bu kodlamalar biliĢsel olarak örgütlenir. Daha sonra yeri ve zamanı geldiğinde davranıĢ tekrar edilir. Bireyin davranıĢları zihinde tutma kapasitesi sembolleĢtirme kapasitesiyle alakalıdır. 3) Uygulama (DavranıĢa dönüĢtürme): Bu aĢamada gözlenen ve hatırda tutulan davranıĢın eyleme dönüĢtürülmesi söz konusudur. DavranıĢ benzeyinceye kadar tekrar edilir. Bu aĢamada bireye dönüt ve pekiĢtireç vermek davranıĢın düzelmesi açısından önemlidir. 4) Güdülenme ve pekiĢtirme: Bu süreçte gözlemlenen ve uygulanan davranıĢ pekiĢtirilirse birey güdülenir ve o davranıĢı tekrar yapar. PekiĢtireç öğrenilen davranıĢın performansa dönüĢtürülmesinde harekete geçici rol oynar. Örn: Televizyonda bilgi yarıĢmalarında para kazanan insanları görenler bu yarıĢmaya katılmak için telefon açabilirler. 153 2007 KPSS: Sosyal öğrenme kuramı, öğrenmede farklı stratejilerin olması gerektiğini savunur. Bu stratejilerden birisi de gözlem yoluyla öğrenmedir. AĢağıdakilerden hangisinin gözlem yoluyla öğrenmede yer alması beklenmez? A) Dikkat etme B) Hatırda tutma C) DavranıĢı ortaya koyma D) Güdülenme E) Uyarıcı-tepki bağı kurma 2007 KPSS: Ceren annesini kek yaparken izlemiĢtir. Birkaç hafta sonra arkadaĢlarını eve davet ettiğinde onlara kendisi kek yapmıĢtır. Annesi yaptığı keki çok beğendiğini söyleyerek Ceren‟i arkadaĢlarının yanında övmüĢtür. Annesinin bu davranıĢından sonra Ceren daha sık kek yapmaya baĢlamıĢtır. Buna göre, Ceren sırasıyla hangi öğrenme süreçlerini yaĢamıĢtır? A) Sosyal öğrenme – edimsel koĢullanma B) BiliĢsel öğrenme – tepkisel koĢullanma C) Sosyal öğrenme – tepkisel koĢullanma D) Tepkisel koĢullanma – edimsel koĢullanma E) BiliĢsel öğrenme – sosyal öğrenme Not: Sosyal öğrenme kuramına göre bir öğrenilen davranıĢ vardır, bir de performansa dönüĢtürülen davranıĢ vardır. Bir dönüĢtürülmemesi onun öğrenilmediği anlamına gelmez. 154 davranıĢın performansa NOT: SOSYAL ÖĞRENME kuramını benimseyen bir öğretmen hem sınıfta hem de sınıf dıĢında düĢünce ve davranıĢları ile öğrencilerine örnek olmaya çalıĢmalıdır. Örn: Bir öğretmen öğrencilerin derse zamanında gelmesini istiyorsa kendiside derse zamanında gelmelidir. SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ: 1) Çocuklar geliĢim süreçlerinde okul öncesi dönemde anne-babalarını model alırlar. 2) Okul çağında çocukların model aldıkları kiĢiler daha çok öğretmenlerdir. 3) Ergenlik yıllarında ise model alınan kiĢiler bireyin ilgi ve ihtiyaçlarına göre değiĢir. (öğretmen, sanatçı, sporcu vb…) 4) Sağlıklı bir kiĢilik geliĢimi için çocuğun geliĢim sürecinde çevresinde uygun modellerin bulunması çok önemlidir. 4) ĠNSANCIL (DUYUSAL) YAKLAġIM DavranıĢçı ve biliĢsel öğrenme yaklaĢımlarının insan öğrenmesini açıklarken bazı noktaları ihmal ettiğini düĢünerek ortaya atılan bir yaklaĢımdır. Özelliklede davranıĢçı yaklaĢım, insancıl yaklaĢımı savunanlar tarafından çok eleĢtirilmiĢtir. DavranıĢçı yaklaĢımın insanı ihmal ettiğini düĢünmüĢlerdir. Ġnsancıl yaklaĢımı ilk önce ortaya atıp, ilkelerini belirleyen ABRAHAM MASLOW‟dur. Ancak eğitimle ilgili olarak daha çok CARL ROGERS‟in düĢünceleri yaygınlaĢmıĢtır. 155 MASLOW‟A GÖRE KENDĠNĠ GERÇEKLEġTĠREN BĠREYLERĠN ÖZELLĠKLERĠ: ►Kendini, baĢkalarını ve doğayı olduğu gibi kabul eder. ►Gerçeği olduğu gibi algılayıp içinde bulunduğu ortama kolayca uyum sağlar. ►Derin, kiĢiler arası iliĢkiler kurabilir. ►Olayları objektif algılar. ►YaĢamdan doyum alır. ►Özerk yapısı vardır. ►Yaratıcıdır. ►Doğal davranır. (spontane) ►Kendisinin dıĢındaki sorunlarla da ilgilenir. ►Demokratik bir kimliğe sahiptir. ►Mizahçıdır. ►BaĢkalarına gereksinim duymaz, kendi kendine kalabilir. (yalnız kalmaya uyum) ►Çevresinden bağımsız davranabilir. ►Sorumluluk alabilir. ►Amaç ve aracı ayırabilir. ►Kültürün ve toplumun etkisine karĢı direnebilir. ►Savunma mekanizmalarını pek kullanmazlar. Bu yaklaĢıma göre; insan doğuĢtan iyidir, iyiye yöneliktir. Bütün insanlar doğuĢtan belirli potansiyellerle dünyaya gelir ve her insanın içinde ortaya çıkmayı 156 bekleyen gizil güçleri vardır. Bütün insanlar hayatta; gizil güçlerini ortaya çıkararak, potansiyellerini kullanarak kendini gerçekleĢtirme amacıyla hareket ederler. Ġnsancıl yaklaĢım öğrenmenin nasıl meydana geldiğinden daha çok neyin öğrenilmesi ve nasıl bir ortamda öğretilmesi gerektiği üzerinde durmuĢtur. Ġnsancıl değerlerin öğretilmesi gerektiğini ve bununda öğrenciye saygı gösterilen ve değer verilen ortamlarda gerçekleĢebileceği üzerinde durmuĢlardır. Ġnsancıl yaklaĢımın temel ilkeleri; 1) Öğrencinin biricikliği: Her öğrenci önemlidir ve ayrı bir varlıktır. Eğitimin merkezinde öğrenci yer almalıdır. 2) Öğretmenin birtakım özerkliği: kuralların Öğretmen uygulayıcısı sınıfta, olmamalıdır. dıĢarıdan dayatılan Öğretmen ortamı düzenleyebilmeli, yöntem ve teknikleri belirleyebilmeli, öğretimin içeriğini düzenleyebilme esnekliğine sahip olmalıdır. 3) Öğretmen eğitim öğretim sürecinde öğrencilerde var olan potansiyelleri ortaya çıkarabilecek uygun ortamlar oluĢturmalıdır. 4) Öğretmen sınıf ortamını öğrencinin duyusal ve sosyal geliĢimini destekleyici ve kolaylaĢtırıcı bir ortam haline getirmeli ve öğrencilerin kendilerini gerçekleĢtirmelerine yardımcı olmalıdır. 5) Fenomonolojik yaklaĢımı savunmuĢlardır. Yani dıĢ dünyanın ne olduğundan ziyade bireyin ona nasıl bir anlam yüklediği üzerinde durmuĢlardır. Önemli olan dünyanın baĢkalarına nasıl göründüğü değil, bireyin nasıl gördüğüdür. 157 6) Öğretmen belirlenmiĢ içeriği öğrencilere aktaran kiĢi olmadığı gibi, öğrencilerde doldurulması gereken boĢ kaplar değillerdir. 7) Sınıf ortamında her öğrenciye saygı duyulmalıdır. BaĢarılı olsun ya da olmasın her öğrenciye bir insan olarak değer verilmelidir. 8) Öğretmen sınıf ortamında insanı temele alan bir iletiĢim kurmalıdır. Öğrenciye karĢı içten, samimi ve dürüst olmalıdır. Onlara empatik anlayıĢla yaklaĢmalıdır. 9) Öğrenme, tehdidin ve hata yapma korkusunun olmadığı özgür ve demokratik bir ortamda gerçekleĢmelidir. 10) Öğrenmede bireyin içsel güdülenmesi önemlidir. Zaten insanda doğal bir öğrenme isteği vardır. 11) Her öğrenci ayrı birer birey olarak kabul edilmeli ve öğrencinin ilgi, tutum ve yetenekleri tanınarak geliĢtirilmelidir. 12) Ġnsanın toplumsal bir varlık olduğu ilkesi temel alınarak eğitim öğretim sürecinde; öğrenciler arasında iĢbirliğine, iĢbölümüne ve grup etkinliklerine yer verilmelidir. 13) Eğitim-öğretim ortamında, bilgi doğrudan öğretmenin tekelinde olmadığı gibi öğrencilerde hiçbir Ģey bilmeyen kiĢiler değildir. 14) Ġnsancıl yaklaĢım psikolojik danıĢmada da danıĢan merkezli terapiyi savunmuĢlardır. Yani danıĢandan hız alan yaklaĢımdır. Burada danıĢanın içinde bulunduğu durumu görmesine, fark etmesine yardımcı olunur. 158 Maslow, insancıl psikolojinin kurucusudur. GeliĢtirdiği ihtiyaçlar kuramında insan ihtiyaçlarını ön plana almıĢtır. Psikoloji alanındaki çalıĢmalarına davranıĢçı görüĢü benimseyerek baĢlayan Maslow, daha sonra bu kuramdan uzaklaĢarak kendi kuramını geliĢtirmiĢtir. Maslow‟a göre insan davranıĢlarının temelinde ihtiyaçları yer alır ve bireyler bu ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla harekete geçerler. Rogers ise yine insancıl yaklaĢımın en önemli temsilcilerindendir. Rogers‟in görüĢleri; Fenomonolojik yaklaĢımı savunmuĢtur. Yani bireyin davranıĢlarını dıĢarıdan bakarak anlayamayız onu anlayabilmemiz için onun içsel dünyasına nüfus etmemiz gerekir. Psikolojik danıĢmada „danıĢan merkezli‟ danıĢmayı savunmuĢtur. Buna göre insanın problemlerinin önünde yine insanın kendisinden kaynaklanan sorunlar olduğunu ve bu sorunların ancak bireyin kendisini anlayarak ve kendisi tarafından çözülebileceği görüĢündedir. Bireyin çevreyle etkileĢimi sonucu „benlik yapısı‟ oluĢur. Bu nedenle bireyin çevresindeki kiĢilerin, olumlu bir benlik algısı geliĢtirmesi için bireye yardımcı olmalıdır. Benlik geliĢiminde bireyin çevresindekilerdin bireye karĢı yaklaĢımı, bireye davranıĢları önemlidir. Çünkü bireyin kendini algılayıĢı baĢkalarının bireyi nasıl algıladığına bağlıdır. Yani bireyin benlik algısı baĢkalarının onu nasıl gördüğüne göre değiĢir (Ayna teorisi). Bu nedenle çocuklara kötü davranılmamalı, onlara karĢı kötü ifadeler kullanılmamalıdır. 159 Güvenli sınıf ortamında öğretmenin taĢıması gereken nitelikler Ġçtenlik: Ġçtenlik için gerekli olan anahtar kavram Ģeffaflıktır. ġeffaflıktan kastedilen, öğretmenin sınıf ortamında bir maske arkasına saklanmaması ve tepkisiz davranmamasıdır. Öğretmen kendini o anda olduğu gibi değiĢebilen duygu ve düĢünceleriyle, saklamadan ortaya koymalı ve bu Ģekilde davranmalıdır. Öğretmen duygu ve düĢüncelerinin ve bunların kendini nasıl etkilediğinin farkında olmalıdır. Öğretmen sınıf ortamında olumsuz duyguları, düĢünceleri ve davranıĢları bile olsa açıkça ifade edebilmelidir. KoĢulsuz kabul: KoĢulsuz saygı, hiçbir koĢula bağlı olmadan, insanı sadece insana özgü nitelikleriyle kabullenebilmedir. Öğrenciyi davranıĢlarından dolayı değerli görmeden çok, onu insan olarak değerli görme tutumunu ifade eder. Empatik anlayıĢ: Empatik anlayıĢ, bir insanın objektifliğini kaybetmeden kendini diğer insanın yerine koyarak onun duygularını, düĢüncelerini anlayabilmesidir. Öğretmenin, sınıf ortamında öğrencilere empatik anlayıĢla yaklaĢması, ona insan olarak duyduğu saygıyı güçlendirir. ĠNSANCIL-DUYUSAL KURAMLARIN ÖĞRETĠM ĠLKELERĠ: 1) Eğitim; öğrencinin kendisine güvenmesini, yeterliliklerine inanmasını ve akademik beklentilerini karĢılamalıdır. 2) Eğitim benlik tasarımı oluĢturmada öğrenciye destek olmalıdır. 3) Her öğrenciye baĢarılı olduğu alanlarda sorumluluklar verilmelidir. 4) Öğrenci değerlidir dolayısı ile ne öğreneceğine öğrenci kendisi karar vermelidir. 160 5) Öğrenmede tehdit ve hata korkusu olmamalıdır. 6) Ahlaki değerler tüm derslerin içerisine serpiĢtirilmelidir. 7) Öğrenci merkezli eğitim yapılmalıdır. 5) BEYĠN TEMELLĠ (NÖROFĠZYOLOJĠK) ÖĞRENME KURAMI (HEBB) Sinir sisteminin bir parçası olan insan beyninde 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Ancak önemli olan sayı değil, hücreler arasında bizim kurduğumuz bağlantılardır. Hebb, öğrenmeyi beyin hücreleri (nöronlar) arasında kurulan sinirsel bağlarla (sinapslarla) açıklamıĢtır. Bir nöron öldüğü zaman yerine yenisi gelmez. Beynin fonksiyonel olarak geliĢmesi, yeni nöron eklenmesinden değil, nöronların büyümesinden ve aralarında bağlantılar kurulmasından ileri gelir. Gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz her Ģey beynimizde yeni bir bağlantı oluĢturur. Birey çevresiyle etkileĢime girip yaĢantılar geçirdikçe nöronlar arasında bağlantılar kurulur. Tekrar ve alıĢtırmalarda bu bağları güçlendirir. Nöro-fizyolojik öğrenme kuramının ilkeleri; Ġnsan beyni aynı anda birçok iĢlevi yerine getirebilir. Beyin kendisine ulaĢan her türlü veriye anlamlar yükler. Öğrenmede beyinin sol bölümü (MATEMATĠKSEL-MANTIKSAL-SÖZEL) ile sağ bölümü (HAYALCĠ-SEZGĠSEL-YARATICI) bir bütün olarak çalıĢır. 161 Hebb, genellikle çocukluktaki ilk öğrenmelerin çağrıĢımsal ilkelere göre gerçekleĢtiğini düĢünmektedir. YetiĢkinlikte ise öğrenme daha biliĢseldir. Hebb‟e göre beyin davranıĢçıların savunduğu gibi karmaĢık bir telefon santraline benzemez. Bir telefon santralinde olduğu gibi dıĢardan gelen uyarıcıya otomatik olarak belli bir tepki verilmez. Beyin kendine özgü, uyarıcıyı alma, analiz etme, eskilerle karĢılaĢtırma, anlamlandırma ve gerekli tepkiyi yeniden örgütleme, gelecekte kullanılmak üzere bilgiyi saklama gibi iĢlevleri vardır. GÜDÜLENME: Öğrenmenin gerçekleĢmesi için öğrencinin güdülenmesi gerekir. Güdü; davranıĢa enerji ve yön veren güçtür. Bu güç organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçmeye sevk eder. Güdü; istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır. Açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik kökenli güdülere dürtü denilmektedir. Bilme ve baĢarma isteği gibi insani dürtülere ise ihtiyaç denir. Güdüler genel olarak içsel veya dıĢsal olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır: DIġSAL GÜDÜ: Bireyin dıĢından gelen etkileri içerir. Bir öğrencinin yüksek not alması için öğretmeni tarafından övülmesi… ĠÇSEL GÜDÜ: ise bireyin içinde var olan ihtiyaçlarına yönelik tepkilerdir. Merak, bilme ihtiyacı, yeterli olma isteği, geliĢme arzusu içsel güdülerdir. YÜKLEME: Temelde iki türlü yükleme vardır: Ġçsel Yükleme- DıĢsal yükleme 162 Ġçsel Yükleme: KiĢinin davranıĢın ve durumun nedeni olarak kendisini görmesidir. DıĢsal yüklemede ise; davranıĢın veya durumun nedenini kiĢinin kendi haricindeki etkenlerde araması söz konusudur. ÖRN: BaĢarısız geçen bir sınav sonucunda içsel yükleme yapan bir öğrenci yeterince ve uygun yöntemle çalıĢmadığını belirtirken; dıĢsal yükleme yapan bir diğer öğrenci öğretmenin adil davranmadığını belirtebilir. 2008 KPSS: Yabancı dil dersinde sözcük bilgilerini ölçmek isteyen bir öğretmen, öğrencilerinden belirli bir konuda kompozisyon yazmalarını ister. Bu çalıĢmadan düĢük not alan bir öğrenci “Sözcüklerin anlamlarını çok iyi biliyordum.” diyerek notuna itiraz eder. Bunun üzerine öğretmen, “Ben sözcüklerin anlamını öğrenip öğrenmediğine yazdıklarına bakarak karar verebilirim.” Yanıtını verir. Öğretmenin öğrencisine verdiği yanıt özellikle aĢağıdakilerden hangisini doğrulamaktadır? A) Hatırlanamayan bir bilgi öğrenilmemiĢtir. B) DavranıĢta gözlenen her değiĢme öğrenme olarak nitelendirilemez. C) Öğrenme doğrudan gözlenemeyen, ancak davranıĢtan vardanabilen içsel bir süreçtir. D) BaĢarılı olmak için çok çalıĢmak yetmez, etkili çalıĢmak gereklidir. E) Performansta olumlu yönde değiĢme olması öğrenmenin gerçekleĢtiğini gösterir. 163