Турецкий с любовью
Transkript
Турецкий с любовью
Турецкий с любовью Hanzade Ağlama gözlerim Ханзаде НЕ ПЛАЧЬТЕ, МОИ ГЛАЗА Книгу адаптировали Николай Обрезчиков и Алла Кельменчук Метод чтения Ильи Франка Adriyano, sarışın, uzun boylu (Адрияно, светловолосый, высокий: boy — рост, boylu — имеющий рост), gözleri yeşil ile mavi arası (с зелено-голубыми глазами: «его глаза между зеленым и голубым»), çok yakışıklı bir gençti (был очень красивым молодым человеком). Üniversite mezunuydu (он был выпускником университета). Devlet, turizm mevsiminde, ona (государство в туристические сезоны ему), iyi İngilizce bildiği için (поскольку он хорошо знал английский) turistik otellerde görev veriyordu (давало работу: «должность, обязанность» в туристических отелях). Bu yıl, yine (в этом году также), Mamai'deki bir büyük otelde görevliydi (он работал в большом отеле в Мамае /курортный город в Румынии/; görevli — работник, сотрудник). Adriyano, sarışın, uzun boylu, gözleri yeşil ile mavi arası, çok yakışıklı bir gençti. Üniversite mezunuydu. Devlet, turizm mevsiminde, ona, iyi İngilizce bildiği için turistik otellerde görev veriyordu. Bu yıl, yine, Mamai'deki bir büyük otelde görevliydi. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 1 Adriyano, iki yıl önce (Адрияно два года назад) ailesinin ısrarı ile (по настоянию семьи) güzel bir kızla evlenmişti (женился на красивой девушке: «с красивой девушкой сочетался браком»). Karısı bu yıl üniversiteyi bitiriyordu (его жена в этом году заканчивала университет). Karısını seviyordu (он любил свою жену). Ona âşıktı (в нее он был влюблен). Adriyano, iki yıl önce ailesinin ısrarı ile güzel bir kızla evlenmişti. Karısı bu yıl üniversiteyi bitiriyordu. Karısını seviyordu. Ona âşıktı. Ama, Adriyano, otellerde çalışmaya başladıktan sonra (однако после того, как Адрияно начал работать в отелях), sanki huyunu değiştirmişti (словно изменил свой характер). Her turizm mevsiminde (в каждый туристический сезон) birkaç defa yabancı bir kıza tutuluyor (он несколько раз влюблялся в иностранную девушку), oflayıp puflayarak (вздыхая), onlar olmadan yaşayamayacağını (если их не будет, что не сможет жить), bağıra çağıra söyleyerek (крича во все горло), günlerce kendine işkence ediyordu (мучился целыми днями: «себе пытку/муку делал»). Ama, Adriyano, otellerde çalışmaya başladıktan sonra, sanki huyunu değiştirmişti. Her turizm mevsiminde birkaç defa yabancı bir kıza tutuluyor, oflayıp puflayarak, onlar olmadan yaşayamayacağını, bağıra çağıra söyleyerek, günlerce kendine işkence ediyordu. Gelen grup memleketine gidince (когда приехавшая группа уезжала в свою страну), o da, evine dönüyor (он также возвращался к себе домой), birkaç gün yemeden içmeden kesiliyor (проводил несколько дней без еды и питья), sonra yavaş yavaş eski haline geliyor (потом мало-помалу: «медленно-медленно» приходил в прежнее состояние) yine karısına âşık Adriyano olup çıkıyordu (снова становился Адрияно, влюбленным в свою жену). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 2 Gelen grup memleketine gidince, o da, evine dönüyor, birkaç gün yemeden içmeden kesiliyor, sonra yavaş yavaş eski haline geliyor, yine karısına âşık Adriyano olup çıkıyordu. Zavallı güzel karısı (бедная красивая жена) buna önceleri çok üzülüyordu (этому сначала очень огорчалась), ama sonunda gene süklüm püklüm kendisine döndüğü için (однако, поскольку в конце концов он снова виновато возвращался к ней; süklüm püklüm — сконфуженно, виновато), bir süre sonra (через некоторое время: «после некоторого срока») bu durumuna alışmıştı (к этому своему положению привыкла). Zavallı güzel karısı buna önceleri çok üzülüyordu, ama sonunda gene süklüm püklüm kendisine döndüğü için, bir süre sonra bu durumuna alışmıştı. Adriyano, şen şakrak (Адрияно веселым, радостным), ele avuca sığmayan (непослушным; «в руку, в ладонь не вмещающийся») bir gençti (молодым человеком был). Ailesi zaten onu (его семья, по сути, его) biraz uslanır diye (считая, что он немного образумится) erken evlendirmişlerdi (рано женила). Ama Adriyano, değişmemişti (но Адрияно не изменился). İş arkadaşları olan Romen kızlarına da (и со своими сотрудницами, румынскими девушками) kur yapmaktan geri kalmıyordu (флиртовать не переставал; kur — флирт, bir şeyden geri kalmamak — не преминуть /сделать/ что-то: «не остаться позади чего-л.»). Adriyano, şen şakrak, ele avuca sığmayan bir gençti. Ailesi zaten onu biraz uslanır diye, erken evlendirmişlerdi. Ama Adriyano, değişmemişti. İş arkadaşları olan Romen kızlarına da kur yapmaktan geri kalmıyordu. Romen kızları (румынские девушки) aslında onu çok beğeniyorlardı ama (на Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 3 самом деле его очень любили, но), evli olması onları (то, что он женат, их), samimi ilişkiye girmekten alıkoyuyordu (удерживало от того, чтобы войти в искренние отношения). Geçen yıl (в прошлом году), bir Polonyalı kızın peşine takılmış (он увязался за одной польской девушкой; peşine takılmak — увязаться за кем-то), Polonya'ya kadar gitmiş (доехал до Польши), on gün sonra perişan, eve dönmüştü (через десять дней, печальный, вернулся домой). Romen kızları, aslında onu çok beğeniyorlardı ama, evli olması onları, samimi ilişkiye girmekten alıkoyuyordu. Geçen yıl, bir Polonyalı kızın peşine takılmış, Polonya'ya kadar gitmiş, on gün sonra perişan, eve dönmüştü. Adriyano, İngilizceyi çok iyi bildiği için (Адрияно, поскольку он очень хорошо знал английский), bütün kusurlarına rağmen (несмотря на все его недостатки), otellerin gözde elemanıydı (был любимым работником отелей; eleman — работник, сотрудник). Otellerinde az sayıda Avusturyalı, biraz Polonyalı turist vardı (в отелях в малом количестве были австрийские, немного польских туристов). Tabii bir de kendi ülkelerinin yerli turistleri (конечно, были и местные туристы, из собственных краев). Adriyano, İngilizceyi çok iyi bildiği için, bütün kusurlarına rağmen, otellerin gözde elemanıydı. Otellerinde az sayıda Avusturyalı, biraz Polonyalı turist vardı. Tabii bir de kendi ülkelerinin yerli turistleri. Adriyano onları hiç sevmiyordu (Адрияно совсем их не любил). Çünkü gelirken, (потому что, приезжая) çocuklarının oturaklarını bile getiriyorlar (они привозили с собой даже ночные горшки своих детей), oteli perişan ediyorlardı (приводили отель в беспорядок). Ama yurttaşlarıydı (но они были его соотечественниками), çaresiz katlanıyordu (он волей-неволей терпел; katlanmak — покориться, примириться, терпеть). Bu tesislerde tatil yapmak onların da hakkıydı (у них также было право отдыхать в этих гостиницах; tesis Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 4 — сооружение). Adriyano onları hiç sevmiyordu. Çünkü gelirken, çocuklarının oturaklarını bile getiriyorlar, oteli perişan ediyorlardı. Ama yurttaşlarıydı, çaresiz katlanıyordu. Bu tesislerde tatil yapmak onların da hakkıydı. *** O cumartesi (в ту субботу), Türkiye'den, iki otobüsle gelecek 90 kişi için (для 90 человек, которые должны были приехать из Турции на двух автобусах) yer hazırlamışlardı (готовили места). Bu gelenler, yılın ilk kafilesiydi (эти приезжие были первой группой в этом году). Çoğu bir hafta (большинство из них на одну неделю), 10 kişilik bir grup ise 15 gün kalacaktı (а группа из 10 человек на пятнадцать дней должна была остаться). Belki fikir değiştirip, tatilini uzatmak isteyenler de çıkabilirdi (возможно, также могли появиться передумавшие и желающие продлить отдых; fikir değiştirmek — передумать: «мысль изменить»). Böyle durumlar için (к таким положениям: «для таких положений»), her zaman hazırlıklıydılar (они всегда были готовы). Tatilini uzatmak isteyeni (желавшего продлить отдых), hiç geri çevirmezlerdi (они никогда не отправляли назад). Onların, ülkece, turistlerin getireceği dolar ve marklara ihtiyaçları vardı (у них, у страны была потребность в долларах и марках, которые привозили туристы). O cumartesi, Türkiye'den, iki otobüsle gelecek 90 kişi için yer hazırlamışlardı. Bu gelenler, yılın ilk kafilesiydi. Çoğu bir hafta, 10 kişilik bir grup ise 15 gün kalacaktı. Belki fikir değiştirip, tatilini uzatmak isteyenler de çıkabilirdi. Böyle durumlar için, her zaman hazırlıklıydılar. Tatilini uzatmak isteyeni, hiç geri çevirmezlerdi. Onların, ülkece, turistlerin getireceği dolar ve marklara ihtiyaçları vardı. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 5 Kafile öğle saatlerinde bekleniyordu (группа ожидалась в полуденные часы). Yemekleri hazırlanmıştı (еда была готова). Kafileye rehberlik edecek (способный делать работу гида для группы), oteldeki Türkçe bilen tek üniversite öğrencisiydi (в отеле был один студент университета, знавший турецкий). Romanya'da Türkçe bilen çok olduğu için (поскольку в Румынии было много людей, знавших турецкий) Türkler çekinmeden Romanya'ya geliyorlardı (турки, не робея, ездили в Румынию). Kafile öğle saatlerinde bekleniyordu. Yemekleri hazırlanmıştı. Kafileye rehberlik edecek, oteldeki Türkçe bilen tek üniversite öğrencisiydi. Romanya'da Türkçe bilen çok olduğu için Türkler çekinmeden Romanya'ya geliyorlardı. Kafilenin otele gelmesi (прибытие группы в отель) büyük kargaşalığa neden oldu (стало причиной большого волнения). Otelden ayrılanlar (уезжающие из отеля), yeni gelenler (только что приехавшие), lobide büyük bir kalabalık oluşturdular (создали в холле большую толпу). Türkiye'den gelen kafilede (в группе, приехавшей из Турции) oldukça seçkin kişiler vardı (были достаточно выдающиеся люди). Kalabalık bir doktor grubu (многолюдная группа врачей), bir kolejin öğretmenleri (учителя одного колледжа), mimarlar (архитекторы), mühendisler (инженеры), emekli öğretmen ve memurlar (вышедшие на пенсию учителя и служащие), az sayıda da tüccar vardı (в небольшом количестве также были торговцы). Kafile erkekten çok kadınlardan oluşuyordu (группа состояла больше из женщин, чем из мужчин). Her yaştan kadın vardı (были женщины всех возрастов: «от каждого возраста»). Hepsi sağlıklı ve dinçti (все /они/ были здоровые и крепкие). Kafilenin otele gelmesi büyük kargaşalığa neden oldu. Otelden ayrılanlar, yeni gelenler, lobide büyük bir kalabalık oluşturdular. Türkiye'den gelen kafilede oldukça seçkin kişiler vardı. Kalabalık bir doktor grubu, bir kolejin Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 6 öğretmenleri, mimarlar, mühendisler, emekli öğretmen ve memurlar, az sayıda da tüccar vardı. Kafile erkekten çok kadınlardan oluşuyordu. Her yaştan kadın vardı. Hepsi sağlıklı ve dinçti. Adriyano, gelenlerin, odalarına yerleşmesine yardımcı olurken (Адрияно, будучи помощником в размещении по комнатам прибывших), bir taraftan da kafiledeki kızları incelemekten geri kalmıyordu (с другой стороны, также не преминул исследовать девушек в группе). Adriyano, gelenlerin, odalarına yerleşmesine yardımcı olurken, bir taraftan da kafiledeki kızları incelemekten geri kalmıyordu. Orta boylu (среднего роста), kumral (шатенка), narin yapılı bir genç kız (изящного сложения одна молодая девушка), hemen dikkatini çekti (сразу привлекла его внимание). Badem gibi çok güzel gözleri vardı kızın (миндалевидные: «миндаль словно» очень красивые глаза были у девушки). Arkadaşlarıyla şakalaşıyor gülüşüyorlardı (они с подругами шутили и смеялись). Orta boylu, kumral, narin yapılı bir genç kız, hemen dikkatini çekti. Badem gibi çok güzel gözleri vardı kızın. Arkadaşlarıyla şakalaşıyor gülüşüyorlardı. Adriyano, bu şen ve şakrak kızın adını ve kaldığı odayı hemen keşfetti (Адрияно сразу узнал имя и комнату, где остановилась эта веселая и улыбающаяся девушка). Kızın adı Filiz'di (имя девушки было Филиз). Kolejde öğretmendi (в колледже она была преподавателем). O halde (в таком случае), İngilizce biliyordu (она знала английский). Adriyano, bu şen ve şakrak kızın adını ve kaldığı odayı hemen keşfetti. Kızın adı Filiz'di. Kolejde öğretmendi. O halde, İngilizce biliyordu. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 7 Yerleştirme işi bitince (по окончании работы по размещению), kafileyi biraz dinlendirip öğle yemeğine aldılar (группе дали немного отдохнуть /и/ на обед пригласили: «приняли»). Yerleştirme işi bitince, kafileyi biraz dinlendirip öğle yemeğine aldılar. Akşamüstü de (а после ужина), «hoş geldiniz» kokteyli için (на приветственный коктейль: «для коктеля «добро пожаловать»), lobide toplanan kafileye (собравшейся в холле группе) otel kuralları açıklandı (правила отеля были зачитаны). Herkesin kadenini kaldırdığı bir sırada (в момент, когда все подняли свои бокалы), Adriyano, Filiz'in yanına giderek (Адрияно, подойдя к Филиз): — Filiz Hanım, Romanya'ya hoş geldiniz (Филиз-ханым, добро пожаловать в Румынию). Ben bu otelin (я этого отеля), sizi ağırlamakla yükümlü memuruyum (служащий, ответственный за то, чтобы вам был оказан хороший прием). Adım Adriyano (мое имя Адрияно), size iyi tatiller dilerim (желаю вам хорошего отдыха: «отдыхов»), dedi (сказал он). Akşamüstü de, «hoş geldiniz» kokteyli için, lobide toplanan kafileye otel kuralları açıklandı. Herkesin kadenini kaldırdığı bir sırada, Adriyano, Filiz'in yanına giderek: — Filiz Hanım, Romanya'ya hoş geldiniz. Ben bu otelin, sizi ağırlamakla yükümlü memuruyum. Adım Adriyano, size iyi tatiller dilerim, dedi. Genç öğretmen (молодая учительница), adıyla kendisine İngilizce hitabeden (по имени к ней /самой/ по-английски обратившегося), bu yakışıklı Romen gencine (на этого красивого румынского молодого человека), bakakaldı (уставилась). — Adımı nereden biliyorsunuz (откуда вы знаете мое имя)? — Otele kaydınızı ben yaptım (вашу регистрацию в отеле делал я). Size memleketimin güzelliklerini tanıtmayı bir borç biliyorum (я считаю своим Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 8 долгом ознакомить вас с достопримечательностями моей страны). Arzu ederseniz (если желаете) görmek istediğiniz yerlere (в места, которые вы захотите увидеть) sizi ben götürebilirim (вас я могу отвезти). Genç öğretmen, adıyla kendisine İngilizce hitabeden, bu yakışıklı Romen gencine, bakakaldı. — Adımı nereden biliyorsunuz? — Otele kaydınızı ben yaptım. Size memleketimin güzelliklerini tanıtmayı bir borç biliyorum. Arzu ederseniz görmek istediğiniz yerlere sizi ben götürebilirim. Filiz, bu cüretkâr Romen gencine (на этого легкомысленного румынского юношу), kızıp kızmamakta kararsız kaldı (сердиться или не сердиться колебалась: «нерешительной осталась»). Ama gencin teklifinde bir kötülük görmedi (но в предложении молодого человека чего-нибудь плохого не увидела). — İlginize teşekkür ederim (благодарю за ваш интерес), bay Adriyano (господин Адрияно). Yalnız değilim (я не одна), arkadaşlarımla beraberim (я вместе с моими подругами), onlardan ayrılamam (я не могу их покинуть: «от них отделиться»). — Fazla kalabalıkla iyi gezilmez (со слишком большой толпой хорошо гулять нельзя: «не гуляется»). Oda arkadaşınızı da yanınıza alabilirsiniz (вы также сможете брать с собой: «к своей стороне» вашу подругу по комнате). Mesela bu akşam sizi bir dansa götürebilirim (например, сегодня вечером я могу повести вас на танцы). Benim görevim biraz sonra bitiyor (моя работа кончается немного позже). Saat sekizde gelip sizi alabilirim (придя в восемь часов, я смогу вас забрать). İyi eğlenceler (приятных развлечений). Filiz, bu cüretkâr Romen gencine, kızıp kızmamakta kararsız kaldı. Ama gencin teklifinde bir kötülük görmedi. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 9 — İlginize teşekkür ederim, bay Adriyano. Yalnız değilim, arkadaşlarımla beraberim, onlardan ayrılamam. — Fazla kalabalıkla iyi gezilmez. Oda arkadaşınızı da yanınıza alabilirsiniz. Mesela bu akşam sizi bir dansa götürebilirim. Benim görevim biraz sonra bitiyor. Saat sekizde gelip sizi alabilirim. İyi eğlenceler. Adriyano onun cevabını beklemeden (Адрияно, не ожидая ее ответа), yanlarından ayrıldı ve ortadan kayboldu (отошел от них и исчез). Adriyano onun cevabını beklemeden, yanlarından ayrıldı ve ortadan kayboldu. Filiz, Adriyano ile konuştuklarını anlatınca (когда Филиз рассказала, о чем они говорили с Адрияно), Güler (Гюлер): — Aman ne iyi olurdu (о Боже, как это было бы хорошо!), ben kalabalıkla gezmekten sıkılırım (я от прогулок в толпе устаю). Fena mı (плохо ли), bizim özel rehberimiz olurdu (у нас был бы личный гид). — Ben o adamın bakışlarını beğenmedim Güler (мне не понравились взгляды этого человека, Гюлер). Gitmeye de pek niyetim yok (у меня также нет особого намерения ехать). Filiz, Adriyano ile konuştuklarını anlatınca, Güler: — Aman ne iyi olurdu, ben kalabalıkla gezmekten sıkılırım. Fena mı, bizim özel rehberimiz olurdu. — Ben o adamın bakışlarını beğenmedim Güler. Gitmeye de pek niyetim yok. — Biz artık meslek sahibi kızlarız (мы же девушки самостоятельные; meslek — ремесло, профессия; принципы, meslek sahibi — человек с принципами: «принципов хозяин»; человек, имеющий профессию; artık — уже, больше, отныне, впредь), Filizciğim (Филизочка моя). Kendimizi korumasını biliriz Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 10 (самих себя защитить умеем: «знаем»). Buruya bir haftalığına dinlenmeye geldik (мы сюда на однонедельный срок отдыхать приехали). Onun için (поэтому), zamanımızı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışalım (давай постараемся наше время в самой лучшей форме реализовать). Hazır ayağımıza kadar bir rehber gelmiş (коль скоро к нашим ногам гид пришел), bence faydalanalım (по-моему, давай извлечем из этого пользу). Onlar nerelerin gezileceğini daha iyi bilirler (они более хорошо знают, какие места стоит осмотреть). — Biz artık meslek sahibi kızlarız, Filizciğim. Kendimizi korumasını biliriz. Buruya bir haftalığına dinlenmeye geldik. Onun için, zamanımızı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışalım. Hazır ayağımıza kodar bir rehber gelmiş, bence faydalanalım. Onlar nerelerin gezileceğini daha iyi bilirler. — Ama sen hiç yanımdan ayrılmayacaksın Güler (но ты вовсе от меня: «от моего бока» не будешь отделяться, Гюлер). Onunla yalnız kalmak istemiyorum (с ним наедине оставаться не хочу). — Tabii (конечно), hep beraber oluruz (всё вместе будем). Sen hiç tasalanma çanım (ты вовсе не тревожься, дорогая: «душа моя»). — Ama sen hiç yanımdan ayrılmayacaksın Güler. Onunla yalnız kalmak istemiyorum. — Tabii, hep beraber oluruz. Sen hiç tasalanma çanım. *** Kokteylden sonra kafile dağıldı (после коктейля группа разбрелась). Kimi gezmeye çıktı (кто-то вышел гулять), kimi geceyi uykusuz geçirdiği için (кто-то, поскольку провел ночь без сна), biraz uyumaya odalarına çekildi (чтобы немного поспать, удалился в комнаты)... On katlı otel tıklım, tıklım doluydu Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 11 (десятиэтажный отель был битком набит: «переполнен»). Bir arı kovanı gibiydi (он напоминал некий пчелиный улей). Orta Avrupa ülkelerinden ve Romanya'nın başka şehirlerinden gelenlerin çoğu (большая часть приехавших из стран Центральной Европы и других городов Румынии), çocukluydu (имела детей). Ortada (в холле: «там»), başka başka diller konuşan (на других-других языках говорящие), ama beraber oynamayı beceren çocuklar (но вместе играть сумевшие дети), koşturup duruyordu (постоянно бегали; глагол durmak с деепр. на -ıp другого глагола образует сложные глаголы, выражает продолжительность действия). Kokteylden sonra kafile dağıldı. Kimi gezmeye çıktı, kimi geceyi uykusuz geçirdiği için, biraz uyumaya odalarına çekildi... On katlı otel tıklım, tıklım doluydu. Bir arı kovanı gibiydi. Orta Avrupa ülkelerinden ve Romanya'nın başka şehirlerinden gelenlerin çoğu, çocukluydu. Ortada, başka başka diller konuşan, ama beraber oynamayı beceren çocuklar, koşturup duruyordu. Lobide oturanlar çocukların bu koşuşturmalarından rahatsız oluyorlardı (в холле сидящие от этой беготни детей беспокойны были). Şikâyet ettikleri görevliler (служащие, которым жаловались), çocukları dışarıya çıkarıyorlarsa da (даже если детей наружу выводили) kısa bir süre sonra onlar yine içeriye doluşuyorlardı (после короткого срока они снова внутри собирались: «наполняли»). Lobide oturanlar çocukların bu koşuşturmalarından rahatsız oluyorlardı. Şikâyet ettikleri görevliler, çocukları dışarıya çıkarıyorlarsa da kısa bir süre sonra onlar yine içeriye doluşuyorlardı. Filiz ile Güler (Филиз и Гюлер), önce oteli gezdiler (сначала погуляли по отелю). Otelin büyük bir lokantası (в отеле большой ресторан), ona bağlı ve terasa açılan bir diskosu (относящаяся к нему и выходящая: «открывающаяся» Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 12 на террасу дискотека), televizyon izleme salonu (салон для просмотра телевизора), barı (бар), dolar ve diğer yabancı paralarla alışveriş yapılan küçük bir de dükkânı vardı (за доллары и другие иностранные деньги торгующая маленькая также лавка были). Önünde de (перед /отелем/ же), güneşlenme terasıyla beraber (вместе с террасой для загорания), oldukça büyük bir de yüzme havuzu vardı (был также достаточно большой плавательный бассейн). Filiz ile Güler, önce oteli gezdiler. Otelin büyük bir lokantası, ona bağlı ve terasa açılan bir diskosu, televizyon izleme salonu, barı, dolar ve diğer yabancı paralarla alışveriş yapılan küçük bir de dükkânı vardı. Önünde de, güneşlenme terasıyla beraber, oldukça büyük bir de yüzme havuzu vardı. Mamai'deki otellerin hemen hemen hepsinin cepheleri denize bakıyordu (отелей в Мамае почти-почти всех фасады глядели на море). Ama, arkada olan oteller denize biraz daha uzaktı (но позади бывшие отели от моря немного дальше были). Otellerin arkasında bir büyük (позади отелей один большой), bir de çadırlardan oluşmuş küçük (а один из палаток состоящий маленький), satış stantları vardı (торговые стенды были). Filiz ile Güler (Филиз и Гюлер), gözlerine gazino ilişince (когда «казино» привлекло из внимание: «зацепило их глаза»; gazino — клуб/ большое кафе; gazíno), akşama davet edildikleri yerin burası olduğunu anladılar (поняли, что место, куда пригласили на вечер, здесь было). Mamai'deki otellerin hemen hemen hepsinin cepheleri denize bakıyordu. Ama, arkada olan oteller denize biraz daha uzaktı. Otellerin arkasında bir büyük, bir de çadırlardan oluşmuş küçük, satış stantları vardı. Filiz ile Güler, gözlerine gazino ilişince, akşama davet edildikleri yerin burası olduğunu anladılar. Her yer cıvıl cıvıl insan doluydu (каждое место кишмя кишело: «было полно» Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 13 людьми). Tam bir tatil kentiydi Mamai (полностью курортным городом была Мамая; kent — город). Her taraf tertemiz (каждая сторона чистых-пречистых; temiz — чистый; tertemiz — очень чистый), yemyeşil çimenlerle ve çiçek tarhlarıyla doluydu (зеленых-презеленых лужаек и цветочных клумб была полна). Geldiklerine pişman olmayacaklardı herhalde (они бы не пожалели, что приехали, в любом случае). Her yer cıvıl cıvıl insan doluydu. Tam bir tatil kentiydi Mamai. Her taraf tertemiz, yemyeşil çimenlerle ve çiçek tarhlarıyla doluydu. Geldiklerine pişman olmayacaklardı herhalde. Filiz, Güler’le birlikte otele dönüp (Филиз, с Гюлер вместе, вернувшись в отель), akşam yemeğini yediler (поужинали: «вечернюю еду съели»). Odalarına çıkıp üstlerini değiştirdiler (войдя в свои комнаты, они переоделись: «верх свой сменили»). Saat sekizde aşağıya indikleri zaman (когда в восемь часов они спустились вниз), Adriyano onları büyük bir coşku ile karşıladı (Адрияно их с большим волнением встретил). İkisinin birden koluna girerek (обеих разом взяв под руки), hemen onları otelden çıkardı (сразу их из отеля вывел). Filiz, Güler’le birlikte otele dönüp, akşam yemeğini yediler. Odalarına çıkıp üstlerini değiştirdiler. Saat sekizde aşağıya indikleri zaman, Adriyano onları büyük bir coşku ile karşıladı. İkisinin birden koluna girerek, hemen onları otelden çıkardı. Akşamüstü gezerken gördükleri gazinoya gittiler (они вошли в казино = в кафе, которое видели, когда гуляли вечером). Adriyano onları (Адрияно их), güzel bir masaya oturttu (за красивый стол усадил). Biraz sonra kendisi gibi bir genç daha masalarına geldi (немного позже как он, такой же молодой человек еще к их столу подошел). Adriyano, onu kızlara tanıttı (Адрияно представил его девушкам). Ve ilave etti (и добавил; ilave — добавление): Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 14 Akşamüstü gezerken gördükleri gazinoya gittiler. Adriyano onları, güzel bir masaya oturttu. Biraz sonra kendisi gibi bir genç daha masalarına geldi. Adriyano, onu kızlara tanıttı. Ve ilave etti: — Biz dansederken (пока мы танцевали), Güler hanımın canı sıkılmasın diye (Гюлер-ханым не скучала чтобы: «душа ее не скучала чтобы»), arkadaşımı çağırdım (я позвал своего приятеля). Kızmadınız ya (ведь вы не рассердились)? — Biz dansederken, Güler hanımın canı sıkılmasın diye, arkadaşımı çağırdım. Kızmadınız ya? Filiz söyleyecek söz bulamadı (Филиз не могла найти слова, чтобы сказать). Bir bakımdan da Güler için iyi olduğunu düşündü (с одной точки зрения также для Гюлер это хорошо, подумала она). Gerçekten onlar dansederken (в самом деле, пока они танцевали), Güler masada yalnız kalırdı (Гюлер за столом одна оставалась бы), belki de etraftan rahatsız edenler olurdu (возможно, также из окружающих беспокоящие были бы). O gece davranışlarından (по его поведению в ту ночь), Adriyano'nun, onu hiç yalnız bırakmayacağını anlamıştı (она поняла, что Адрияно вовсе не оставит ее одну). Filiz söyleyecek söz bulamadı. Bir bakımdan da Güler için iyi olduğunu düşündü. Gerçekten onlar dansederken, Güler masada yalnız kalırdı, belki de etraftan rahatsız edenler olurdu. O gece davranışlarından, Adriyano'nun, onu hiç yalnız bırakmayacağını anlamıştı. Gece geç vakte kadar eşlerini değiştirerek dansettiler (до позднего времени ночи, своих партнеров меняя, они танцевали). Adriyano ve arkadaşı çok az içki (Адрияно и его друг очень мало напитков), kızlar ise meyvesuyu içtiler (девушки же фруктовый сок пили). Bol bol konuştular (они много: «полноМультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 15 полно» говорили). Kızlar ülkelerini onlara tanıtmaya çalıştı (девушки старались ознакомить их со своими краями), erkekler de (мужчины же), kendi ülkelerini onlara anlattılar (рассказывали им о собственных краях). Fazla özel konulara girmediler (слишком личных тем они не касались: «не входили»). Gece geç vakte kadar eşlerini değiştirerek dansettiler. Adriyano ve arkadaşı çok az içki, kızlar ise meyvesuyu içtiler. Bol bol konuştular. Kızlar ülkelerini onlara tanıtmaya çalıştı, erkekler de, kendi ülkelerini onlara anlattılar. Fazla özel konulara girmediler. Adriyano çok güzel dansediyordu (Адрияно очень хорошо танцевал). Bütün gece durmadan Filiz'e hayranlığından bahsetti durdu (целую ночь безостановочно он говорил Филиз о своем восхищении ею). Tabii evliliğini söylemedi bile (конечно, о своем семейном положении он не сказал даже). Adriyano çok güzel dansediyordu. Bütün gece durmadan Filiz'e hayranlığından bahsetti durdu. Tabii evliliğini söylemedi bile. Geç vakit (в позднее время), kızları otele getirdi (он отвез девушек в отель). Arkadaşı yolda onlardan ayrılmıştı (его друг в пути их покинул: «от них отделился»). Evine gitmedi (он не пошел домой). Otelde görevlilere ayrılan yataklardan (из кроватей, выделенных в отеле служащим), boş bulduğu yere yattı (он лег на свободное место). Ertesi günü erkenden (на следующий день спозаранку), işinin başında olması gerekiyordu çünkü (требовалось его присутствие на работе потому что; baş — в функции служебного имени, başına, başında — у, к, за, около; işinin başında — на его работе)... Geç vakit, kızları otele getirdi. Arkadaşı yolda onlardan ayrılmıştı. Evine gitmedi. Otelde görevlilere ayrılan yataklardan, boş bulduğu yere yattı. Ertesi günü erkenden, işinin başında olması gerekiyordu çünkü... Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 16 *** Adriyano bütün gece yatağında döndü durdu (Адрияно всю ночь на своей постели постоянно ворочался). Rüya gibi (мечте подобной), güzel gözlü Türk kızını (о турецкой девушке с красивыми глазами), düşünmekten uyuyamadı (от мыслей не мог уснуть). O (она), ahu bakışlı gözler (глаза как у серны), ona (его), herşeyi unutturacak kadar büyülemişti (очаровали до того, что заставили все забыть). Adriyano bütün gece yatağında döndü durdu. Rüya gibi, güzel gözlü Türk kızını, düşünmekten uyuyamadı. O, ahu bakışlı gözler, ona, herşeyi unutturacak kadar büyülemişti. Filiz ile Güler de (а Филиз и Гюлер), odalarına çıkınca (придя к себе в комнаты), iki günün yorgunluğunu çıkarabilmek için (двухдневную усталость суметь сбросить чтобы) ertesi sabahki kahvaltıyı gözden çıkararak (жертвуя завтраком завтрашнего утра; gözden çıkarmak — жертвовать: «из глаз вытащить»), geç kalkmaya karar verip yattılar (приняв решение поздно встать, они легли; karar — решение). Filiz ile Güler de, odalarına çıkınca, iki günün yorgunluğunu çıkarabilmek için ertesi sabahki kahvaltıyı gözden çıkararak, geç kalkmaya karar verip yattılar. Güler hemen uyumuştu (Гюлер сразу заснула). Ama Filiz (но Филиз), hem yerini yadırgamış (как своего места чуждалась), hem de (так и), daha gelir gelmez (едва она приехала) ayağına dolaşan Adriyano'nun davranışlarından (по поступкам путавшегося у нее под ногами Адрияно), bu işin iyi sonuçlanmayacağını (что это дело хорошо не кончится; sonuçlanmak — Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 17 завершаться; sonuç — результат, итог), üzüleceğini sezmişti (что она расстроится, почувствовала). Bunlar kafasına takılınca uyuyamadı (взяв все это в голову, она не могла уснуть). Sabahın ilk ışıklarına kadar yatağında döndü durdu (до первых лучей утра она постоянно ворочалась в постели). Kendini zorlayarak (принуждая саму себя), irade zoruyla (силы воли посредством) uyumaya çalıştı (она старалась заснуть). Yorgun vücudu da ona yardımcı oldu (ее усталое тело же стало ей помощником). Güler hemen uyumuştu. Ama Filiz, hem yerini yadırgamış, hem de, daha gelir gelmez ayağına dolaşan Adriyano'nun davranışlarından, bu işin iyi sonuçlanmayacağını, üzüleceğini sezmişti. Bunlar kafasına takılınca uyuyamadı. Sabahın ilk ışıklarına kadar yatağında döndü durdu. Kendini zorlayarak, irade zoruyla uyumaya çalıştı. Yorgun vücudu da ona yardımcı oldu. Ertesi günü iki arkadaş kalktıklarında öğle olmuştu (когда на следующий день обе подруги встали, полдень наступил). Onların (их), akşamdan beri ortada görünmediklerini merak eden arkadaşları (друзья, обеспокоенные тем, что их не было видно с вечера), kapılarını çaldığı zaman (когда в их двери постучали) saat 12'ye yaklaşmıştı bile (время приблизилось к 12 часам даже). Ertesi günü iki arkadaş kalktıklarında öğle olmuştu. Onların, akşamdan beri ortada görünmediklerini merak eden arkadaşları, kapılarını çaldığı zaman saat 12'ye yaklaşmıştı bile. Adriyano işinin başındaydı ama (Адрияно был за своей работой, но), gözü hep merdivende ve asansör kapısındaydı (его глаз все время был на лестнице и на дверях лифта). Filiz ile Güler'in öğle yemeğine inişlerini kaçırmamak için (чтобы не пропустить выход к обеду Филиз и Гюлер), pür dikkat beklemeye başlamıştı (с большим вниманием ждать начал). Ahu gözlü Türk güzeli (турецкая Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 18 красавица с глазами, как у серны), başını döndürmüştü (вскружила ему голову). Aklı fikri hep ondaydı (его ум и мысль полностью на ней были). Adriyano işinin başındaydı ama, gözü hep merdivende ve asansör kapısındaydı. Filiz ile Güler'in öğle yemeğine inişlerini kaçırmamak için, pür dikkat beklemeye başlamıştı. Ahu gözlü Türk güzeli, başını döndürmüştü. Aklı fikri hep ondaydı. Filiz ve Güler (Филиз и Гюлер), arkadaşlarının uyarısıyla hemen giyindiler (по предупреждению своих друзей сразу оделись; uyarı — предупреждение). Zira karınları zil çalıyordu (ведь они были очень голодны: «их животы в звонок звонили»). Öğle yemeğini kaçırırlarsa (если бы они пропустили обед), aç kalırlardı (голодными бы остались). Dışarıda yiyecek birşey bulamazlardı (снаружи они не могли найти ничего поесть). Alelacele hazırlanıp çıktılar (поспешно приготовившись, вышли). Yemekten sonra terasta biraz güneşlenip (после еды немного позагорав на террасе), akşam üstü çarşıya gideceklerdi (под вечер они намеревались поехать на рынок). Kendi kendilerine yaptıkları programda (в программе, которую они сделали сами себе) Adriyano'ya yer yoktu (для Адрияно места не было). Bu akşam (этим вечером), onun daveti olursa (если бы было его приглашение) kabul etmeyeceklerdi (они бы его не приняли). Onun kendileri için masraf etmesini istemiyorlardı (они не хотели, чтобы он на них тратился; masraf — расходы, трата). Filiz ve Güler, arkadaşlarının uyarısıyla hemen giyindiler. Zira karınları zil çalıyordu. Öğle yemeğini kaçırırlarsa, aç kalırlardı. Dışarıda yiyecek birşey bulamazlardı. Alelacele hazırlanıp çıktılar. Yemekten sonra terasta biraz güneşlenip, akşam üstü çarşıya gideceklerdi. Kendi kendilerine yaptıkları programda Adriyano'ya yer yoktu. Bu akşam, onun daveti olursa kabul etmeyeceklerdi. Onun kendileri için masraf etmesini istemiyorlardı. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 19 Sabahtan beri (с утра), asık suratla oturan Adriyano (сидевший с угрюмым видом Адрияно; asık — свесившийся; мрачный, хмурый; surat — физиономия) onları lobiye inerken görünce (увидев, как они спускаются в холл), gülümsedi (улыбнулся). Hemen bankonun arkasından çıkarak (сразу из-за стойки выйдя): — Günaydın hanımlar (добрый день, сударыни), bu ne uyku böyle (это что за сон такой). Ama güzellik uykusuna yatmışsınız belli (но вы легли в сон красоты, очевидно). İkiniz de çok güzelsiniz (вы обе очень красивы). Ben ahu gözlülere bayılırım (я обожаю /девушек/ с глазами, как у серны). Adriyano kulunuz (Адрияно — ваш раб) emrinize amadedir prensesler (к вашим услугам, принцессы; amade — готовый, имеющийся в распоряжении: «пришедший» /перс./), dedi (сказал он). Sabahtan beri, asık suratla oturan Adriyano onları lobiye inerken görünce, gülümsedi. Hemen bankonun arkasından çıkarak: — Günaydın hanımlar, bu ne uyku böyle. Ama güzellik uykusuna yatmışsınız belli. İkiniz de çok güzelsiniz. Ben ahu göziülere bayılırım. Adriyano kulunuz emrinize amadedir prensesler, dedi. Filiz, hemen lâfa atıldı (Филиз сразу набросилась на /эти/ слова = парировала эти слова; lâf — слово, речь; atılmak — бросаться): — Çok şakacısın Adriyano (ты большой шутник, Адрияно). Sen ekonomi yerine tiyatro tahsili yapmalıymışsın (ты должен был вместо экономического получать театральное образование). Yanlış meslek seçmişsin (ты выбрал неправильную профессию). Aktör olmalıymışsın (ты должен был стать актером). Filiz, hemen lâfa atıldı: — Çok şakacısın Adriyano. Sen ekonomi yerine tiyatro tahsili yapmaiıymışsın. Yanlış meslek seçmişsin. Aktör olmalıymışsın. — Zaten dünyanın kendisi bir tiyatro sahnesi (по сути, сам мир — сцена театра). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 20 Biz insanlar da doğal aktörleriz (а мы, люди — настоящие актеры; doğal — естественный, настоящий). Gördüğümüz güzellikler karşısında (в ответ на видимые нами красоты), yürekten coşar söyleriz (мы искренне восхищаемся и говорим; yürekten — сердечно, искренне: «от сердца», coşmak — приходить в восторг). Bana bu sözleri o güzel gözleriniz söyletiyor (меня эти слова те ваши красивые глаза заставляют говорить). İnsanın sizin yüzünüze bakması yeter (человеку достаточно глядеть на ваше лицо), başka neden aramayın (другой причины не ищите). — Zaten dünyanın kendisi bir tiyatro sahnesi. Biz insanlar da doğal aktörleriz. Gördüğümüz güzellikler karşısında, yürekten coşar söyleriz. Bana bu sözleri o güzel gözleriniz söyletiyor. İnsanın sizin yüzünüze bakması yeter, başka neden aramayın. — İltifatlarına teşekkür ederiz (благодарим тебя за любезность). Açlıktan bayılacağız neredeyse (от голода упадем в обморок, того и гляди). İzninle yemeğe gidelim (с твоего позволения пойдем-ка мы есть). — Buyurun yemeğiniz hazır güzeller (извольте, ваша еда готова, красавицы). Ama saat 8'de gene sizi gelip alabilirim (но в восемь часов снова вас, придя, могу забрать). Haberiniz olsun (да будет вам известно: «известие ваше будет пусть»; haber — весть, новость, известие). — Olmaz Adriyano (невозможно, Адрияно), bizi her gece bir yere götürmek zorunda değilsin (нас каждую ночь в какое-нибудь место водить ты не обязан). Sonra görüşürüz (позже увидимся). — İltifatlarına teşekkür ederiz. Açlıktan bayılacağız neredeyse. İzninle yemeğe gidelim. — Buyurun yemeğiniz hazır güzeller. Ama saat 8'de gene sizi gelip alabilirim. Haberiniz olsun. — Olmaz Adriyano, bizi her gece bir yere götürmek zorunda değilsin. Sonra Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 21 görüşürüz. Kızlar (девушки), Adriyano'dan zor kurtulup (от Адрияно с трудом избавившись), yemek salonuna geçtiler (прошли в столовую: «зал для еды»). Onları bu defa salonda başka bir sürpriz bekliyordu (на этот раз в зале их ждал другой сюрприз). Aynı şehirden (из того же города), aynı grupla geldikleri iki mühendis de (с той же группой приехавшие два инженера также), onların yolunu gözlüyordu (за их путем следили). Filiz ve Güler'in salona girdiklerini görünce (увидев, как Филиз и Гюлер вошли в салон), hemen yanlarına geldiler (они сразу подошли к ним). Birisi Erol (один из них Эрол-бей), diğeri de Cenap Beydi (а другой был Дженап-бей). Kızlar, Adriyano'dan zor kurtulup, yemek salonuna geçtiler. Onları bu defa salonda başka bir sürpriz bekliyordu. Aynı şehirden, aynı grupla geldikleri iki mühendis de, onların yolunu gözlüyordu. Filiz ve Güler'in salona girdiklerini görünce, hemen yanlarına geldiler. Birisi Erol, diğeri de Cenap Beydi. Erol Bey (Эрол-бей): — Akşamdan beri nereye kayboldunuz Filiz hanım (с вечера куда вы пропали, Филиз-ханым). Sizi her yerde aradık (мы вас везде: «в каждом месте» искали), bulamadık (не могли найти). Biz grupla akşam bir kulübe gittik (мы с группой вечером пошли в один клуб). Siz olmayınca içimize sinmedi (так как вас не было, мы не получили удовольствия: «внутрь нас не проникло»; sinmek — проникать, пропитываться), diye söze başladı (говоря, речь начал). Erol Bey: — Akşamdan beri nereye kayboldunuz Filiz hanım. Sizi her yerde aradık, bulamadık. Biz grupla akşam bir kulübe gittik. Siz olmayınca içimize sinmedi, diye söze başladı. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 22 — Bizi de resepsiyondaki Adriyano gazinoya götürdü (а нас Адрияно, который из регистратуры, повел в «казино» = в клуб/в большое кафе; gazíno). Yanında bir arkadaşını da getirmişti (с собой он также привел своего приятеля). Bize daha önce söyleseydiniz (если бы вы нам сказали раньше), sizinle gelirdik (мы бы пошли с вами). — Bizi de resepsiyondaki Adriyano gazinoya götürdü. Yanında bir arkadaşını da getirmişti. Bize daha önce söyleseydiniz, sizinle gelirdik. Erol (Эрол): — Bu akşam kimseye söz vermeyin (этим вечером никому слова не давайте). Hep beraber bir yere gideceğiz (все вместе поедем в какое-нибудь место). Bizden ayrılmayın lütfen (от нас не отделяйтесь, пожалуйста). Erol: — Bu akşam kimseye söz vermeyin. Hep beraber bir yere gideceğiz. Bizden ayrılmayın lütfen. Filiz (Филиз): — Oldu (хорошо), gerçi Adriyano bizi gene bir yere götürmek istiyor ama biz gitmek istemiyoruz (хотя Адрияно хочет снова повести нас в какое-нибудь место, но мы не хотим идти). Filiz: — Oldu, gerçi Adriyano bizi gene bir yere götürmek istiyor ama biz gitmek istemiyoruz. Olmazsa (если это невозможно), ondan sizi hep beraber bir yere götürmesini rica ederiz (его вас всех вместе в какое-нибудь место отвезти попросим). Şimdi müsaade edin yemeğimizi yiyelim (сейчас позвольте, давайте-ка мы поедим Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 23 «нашу еду съедим»), zira açlıktan ölüyoruz neredeyse (ведь от голода умираем почти). Erol (Эрол): — Afiyet olsun (приятного аппетита), buyurun (извольте). Filiz’le Güler masalarına oturarak (Филиз и Гюлер, сев за свой стол), konuşa konuşa yemeklerini yemeye başladılar (разговаривая-разговаривая, есть начали). Olmazsa, ondan sizi hep beraber bir yere götürmesini rica ederiz. Şimdi müsaade edin yemeğimizi yiyelim, zira açlıktan ölüyoruz neredeyse. Erol: — Afiyet olsun, buyurun. Filiz’le Güler masalarına oturarak, konuşa konuşa yemeklerini yemeye başladılar. Güler (Гюлер /сказала/): — Görüyor musun Erol Beyi (видишь Эрол-бея), gruptan ayrıldık diye (из-за того, что мы отделились от группы), bize kızdı (на нас рассердился). Güler: — Görüyor musun Erol Beyi, gruptan ayrıldık diye, bize kızdı. Biz çocuk değiliz (мы не дети), kendi başımıza hareket edebiliriz (самостоятельно можем двигаться; hareket — дивжение). Bize bozulmaya hakkı yok (на нас сердиться у него права нет). Biz çocuk değiliz, kendi başımıza hareket edebiliriz. Bize bozulmaya hakkı yok. — Onun esas bozulduğu şey bizim Adriyano ile oluşumuz (его главным образом раздражающая вещь — наши с Адрияно отношения: «бытие»). Onu kıskandı herhalde (он ему позавидовал, вероятно). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 24 — Onun esas bozulduğu şey bizim Adriyano ile oluşumuz. Onu kıskandı herhalde. — Neden kıskansın ki (отчего он стал бы завидовать-то)? Bizimle ne ilgisi var (какое он имеет к нам отношение = с нами какая у него связь есть)? Birbirimizi uzaktan tanıyoruz (мы друг друга только в лицо знаем; uzaktan — издалека, uzaktan tanımak — знать только в лицо: «издалека знать»). Birkaç defa arkadaş toplantılarının dışında hiç özel görüşmüşlüğümüz yok (кроме нескольких дружеских собраний, у нас нет никаких особых встреч). — Neden kıskansın ki? Bizimle ne ilgisi var? Birbirimizi uzaktan tanıyoruz. Birkaç defa arkadaş toplantılarının dışında hiç özel görüşmüşlüğümüz yok. — Yabancı bir erkekle gitmemize içerlemiş olacak (он будет сердиться, что мы гуляем с иностранным мужчиной). Belki de (возможно также), seninle uzaktan ilgileniyordur (тобой тайком: «издалека» интересуется). Şimdiye kadar açığa vuramamıştır (до сих пор замыслы свои раскрыть не мог; açığa vurmak — выложить все, что думаешь: «в открытое ударить = выложить»). Müsait zaman kollamış olamaz mı (удобного времени выжидающим не может быть он разве; kollamak — выжидать, kollamış — выжидающий)? — Yabancı bir erkekle gitmemize içerlemiş olacak. Belki de, seninle uzaktan ilgileniyordur. Şimdiye kadar açığa vuramamıştır. Müsait zaman kollamış olamaz mı? — Bula bula burada mı buldu müsait zamanı (ища-ища, здесь ли нашел удобное время). Sanmıyorum (не думаю), öyle bir niyeti olsa mutlaka belli ederdi (если бы у него было такое намерение, обязательно он /его/ обнаружил: «открытым сделал»). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 25 — Bula bula burada mı buldu müsait zamanı. Sanmıyorum, öyle bir niyeti olsa mutlaka belli ederdi. — Sen öyle bil (ты так знай). Ben onun seni izleyen bakışlarını çok yakaladım (я много перехватывала его взглядов, следивших за тобой). Baksana (посмотри), doğruca sana hitabetti (он обратился прямо к тебе). — Sen öyle bil. Ben onun seni izleyen bakışlarını çok yakaladım. Baksana, doğruca sana hitabetti. — Çok ilginç doğrusu (в самом деле, очень интересно). Ben evde kaldım derken (я старой девой осталась, в то время как; evde kalmak — остаться в девках: «в доме остаться»), sana bakılırsa (по тебе судить если: «на тебя посмотреть если») kısmetim açıldı (мне счастье улыбнулось: «счастье мое открылось»), birden bire (вдруг). Bir Romen ekonomist (один румынский экономист), bir Türk mühendis (один турецкий инженер). Seç seç al (выбирай-выбирай /и/ бери). Haydi hayırlısı (дай Бог, чтоб все обошлось лучшим образом; hayırlı — делающий добро; приносящий счастье hayırlısı olsun! — /пусть будет/ к добру!). — Çok ilginç doğrusu. Ben evde kaldım derken, sana bakılırsa kısmetim açıldı, birden bire. Bir Romen ekonomist, bir Türk mühendis. Seç seç al. Haydi hayırlısı. — Filizciğim (Филизочка моя), bilirsin seni çok severim (ты знаешь, я тебя очень люблю). Bu gece sabaha kadar uyumadığının da farkındayım (и я заметила, что этой ночью ты до утра не спала). Sakın ha Adriyano ile bir gelecek düşünme (смотри, о будущем с Адрияно не думай; sakın — смотри! осторожно! sakın ha! — не надо!, не делай!). Sizin için gelecek diye birşey Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 26 olamaz (для вас будущего под названием ничего быть не может; diye — так называемый, по имени). Evet yakışıklı (да, красивый), espirili (остроумный), kibar çocuk ama o kadar (вежливый молодой человек, но не больше: «настолько»). — Filizciğim, bilirsin seni çok severim. Bu gece sabaha kadar uyumadığının da farkındayım. Sakın ha Adriyano ile bir gelecek düşünme. Sizin için gelecek diye birşey olamaz. Evet yakışıklı, espirili, kibar çocuk ama o kadar. Arada (в промежутке, между = в отношениях между людьми) aşılamayacak engeller pek çok (непреодолимых препятствий очень много). Bunu sakın unutma (смотри, не забывай этого). Biz buraya afacanlarla uğraşa uğraşa geçirdiğimiz bir yılın yorgunluğunu çıkarmaya geldik (мы сюда приехали избавиться от усталости одного года, проведенного в борьбе: «борясьборясь» с озорниками). Bu turu da hem ucuz, hem de yabancı ülke görmüş oluruz diye seçtik (а этот тур мы выбрали, думая: он и дешевый, и зарубежную страну увидим). Yoksa koca aramaya değil (а не мужа искать). Arada aşılamayacak engeller pek çok. Bunu sakın unutma. Biz buraya afacanlarla uğraşa uğraşa geçirdiğimiz bir yılın yorgunluğunu çıkarmaya geldik. Bu turu da hem ucuz, hem de yabancı ülke görmüş oluruz diye seçtik. Yoksa koca aramaya değil. Erol Bey için sözüm yok (для Эрол-бея у меня слов нет = об Эрол-бее я не говорю). O memleketimizin çocuğu (он сын нашей страны). Onu kendin bilirsin (его ты сама знаешь). Ama aklın varsa (но если твой ум есть = если у тебя ум есть), onun da tatilini bozmasına izin verme derim (ему твой отдых портить не позволяй, говорю; izin — разрешение). Ama kalbini de kırma (но сердце его также не разбивай). Bizim orada herkesin beğendiği bir insan (/он/ у нас там Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 27 всеми любимый человек). İyi bir geleceği var (у него есть хорошее будущее). Erol Bey için sözüm yok. O memleketimizin çocuğu. Onu kendin bilirsin. Ama aklın varsa, onun da tatilini bozmasına izin verme derim. Ama kalbini de kırma. Bizim orada herkesin beğendiği bir insan. İyi bir geleceği var. — Beni düşündüğün için teşekkür ederim canım (благодарю, что думаешь обо мне, дорогая: «душа моя»). Doğru (правильно), bütün gece uyumadım (я всю ночь не спала). Ama merak etme aklım başımda (но не беспокойся, мой ум в моей голове), kalbimle değil aklımla hareket edeceğim (не сердцем, а умом своим буду действовать; hareket — движение; действие). Mantığımı kullanacağım (я буду пользоваться своей логикой: «мою логику буду использовать»). — Beni düşündüğün için teşekkür ederim canım. Doğru, bütün gece uyumadım. Ama merak etme aklım başımda, kalbimle değil aklımla hareket edeceğim. Mantığımı kullanacağım. Yemeklerini bitiren iki arkadaş kolkola dışarı çıktılar (две подруги, кончившие есть, рука об руку вышли наружу). Biraz dolaşıp gelip mayolarını giydiler (немного погуляв, придя, они надели свои купальники). Birer sünger yatak kiralayarak (арендовав по одному поролоновому лежаку; sünger — губка) güneşlenme terasına çıkıp (выйдя на террасу для загорания) havuzdan uzak bir yerde güneşlenmeye başladılar (они начали загорать в месте, далеком от бассейна). Yemeklerini bitiren iki arkadaş kolkola dışarı çıktılar. Biraz dolaşıp gelip mayolarını giydiler. Birer sünger yatak kiralayarak güneşlenme terasına çıkıp havuzdan uzak bir yerde güneşlenmeye başladılar. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 28 Erol ile Cenap (Эрол и Дженап), onları zaten göz hapsine almışlardı (их, по сути, взяли их в плен глаз = пристально следили за ними). Güneşlenmeye gittiklerini görünce (увидев, что они идут загорать), onlar da aynı şekilde birer yatak kiralayarak (они также, таким же образом арендовав по одному лежаку), izin isteyip (спросив разрешения), gelip yanlarında güneşlenmeye başladılar (придя, начали загорать рядом с ними). Bir aralık (через некоторое время) Erol (Эрол /спросил/): Erol ile Cenap, onları zaten göz hapsine almışlardı. Güneşlenmeye gittiklerini görünce, onlar da aynı şekilde birer yatak kiralayarak, izin isteyip, gelip yanlarında güneşlenmeye başladılar. Bir aralık Erol: — Nasıl Romanya güzel değil mi Filiz hanım (как Румыния, красива, не так ли, Филиз-ханым)? — Evet çok güzel (да, очень красива). Her taraf tertemiz ve yemyeşil (все вокруг: «каждая сторона» чистое-пречистое и зеленое-презеленое; yeşil — зеленый; yemyeşil — очень зеленый). Pek fazla gezmedik henüz (очень много мы не гуляли пока), ama gördüğümüz yerler çok güzel (но места, которые мы видели, очень красивы). Arka tarafta da bir göl varmış (позади: «на задней стороне» также есть озеро, говорят). — Nasıl Romanya güzel değil mi Filiz hanım? — Evet çok güzel. Her taraf tertemiz ve yemyeşil. Pek fazla gezmedik henüz, ama gördüğümüz yerler çok güzel. Arka tarafta da bir göl varmış. Erol (Эрол): — Evet çok güzel bir göl var (да, есть очень красивое озеро), su bisikletleriyle içinde geziliyor (на водных велосипедах по нему: «внутри него» катаются). İsterseniz (если хотите), akşamüstü hep beraber (к вечеру все вместе), göl kıyısına gidelim (на берег озера пойдем), su bisikletlerine binelim (на водные Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 29 велосипеды сядем). Buraya dinlenmeye geldik (сюда отдыхать мы приехали). Biraz da çocuklaşalım (давайте также немного поребячимся). Erol: — Evet çok güzel bir göl var, su bisikletleriyle içinde geziliyor. İsterseniz, akşamüstü hep beraber, göl kıyısına gidelim, su bisikletlerine binelim. Buraya dinlenmeye geldik. Biraz da çocuklaşalım. Filiz (Филиз): — Çok güzel olur (/это/ будет очень хорошо). Şu küçük açık arabalarla da bir tur atsak iyi olacak (если мы также совершим тур на этих маленьких открытых машинах, будет хорошо). Yorulmadan etrafı görmüş oluruz (не уставая, окрестности увидим). Filiz: — Çok güzel olur. Şu küçük açık arabalarla da bir tur atsak iyi olacak. Yorulmadan etrafı görmüş oluruz. Güler (Гюлер): — Gerçekten çok şirin şeyler (в самом деле, очень приятные вещи). Erol (Эрол): — Yarın otobüsle Köstence'ye (завтра автобусом в Кёстендже), öbür gün de Bükreş'e gidilecek (а на следующий день в Бухарест поедут). Gelirsiniz herhalde (вы поедете, по-видимому). Güler: — Gerçekten çok şirin şeyler. Erol: — Yarın otobüsle Köstence'ye, öbür gün de Bükreş'e gidilecek. Gelirsiniz herhalde. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 30 Filiz (Филиз): — Elbette (конечно), buraya gezmeye geldik (мы сюда путешествовать приехали). Köstence için de (и про Кёстендже), Bükreş için de çok güzel diyorlar (и про Будапешт /то, что там/ очень красиво, говорят). Belki alacak birşeyler de buluruz (может быть, также найдем вещи, которые купим). Buralarda işli örtü ve bulüzlerden başka şey yok (здесь кроме расшитых покрывал и блуз ничего другого нет). Filiz: — Elbette, buraya gezmeye geldik. Köstence için de, Bükreş için de çok güzel diyorlar. Belki alacak birşeyler de buluruz. Buralarda işli örtü ve bulüzlerden başka şey yok. Cenap (Дженап): — Ben gidip soğuk birşeyler alayım (я, «пойдя», холодное что-нибудь куплюка). Ne içersiniz hanımlar (что будете пить, дамы)? Cenap: — Ben gidip soğuk birşeyler alayım. Ne içersiniz hanımlar? Filiz (Филиз): — Ben kolayı tercih ederim (я предпочитаю колу; tercih — предпочтение). Güler (Гюлер): — Ben de (я тоже). — Sen Erol (ты, Эрол)? Filiz: — Ben kolayı tercih ederim. Güler: — Ben de. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 31 — Sen Erol? — Ben soğuk bir birayı tercih ederim doğrusu (я холодное пиво предпочитаю, по правде говоря). Gerçi bizimkilere benzemiyor ama (хотя, на наше оно не похоже, одноко; gerçi — хотя, правда). Filiz (Филиз): — Bu öğle sıcağında (в этой полуденной жаре), güneş altında alkol alınmaz (под солнцем алкоголь принимать нельзя), dokunur sonra (повредит потом). — Ben soğuk bir birayı tercih ederim doğrusu. Gerçi bizimkilere benzemiyor ama. Filiz: — Bu öğle sıcağında, güneş altında alkol alınmaz, dokunur sonra. Erol (Эрол): — Teşekkür ederim Filiz hanım (благодарю, Филиз-ханым). O zaman ben de sizin gibi kola içeyim (тогда я также, как и вы, колы выпью). Ben uslu çocuğum (я послушный ребенок), söz dinlerim (слушаю, что мне говорят: «слово слушаю»). Hele öğretmen sözü dinlememek olur mu hiç (по крайней мере, слово учителя не слушать возможно ли разве). Erol: — Teşekkür ederim Filiz hanım. O zaman ben de sizin gibi kola içeyim. Ben uslu çocuğum, söz dinlerim. Hele öğretmen sözü dinlememek olur mu hiç. Filiz (Филиз): — Alay etmeyin Erol Bey (не насмехайтесь, Эрол-бей; alay — злая шутка, насмешка), örneklerini duyduk (примеры этого мы слышали), okuduk (читали). Tedbirli olmak gerek (предусмотрительным быть необходимо; tedbir — мера). Filiz: — Alay etmeyin Erol Bey, örneklerini duyduk, okuduk. Tedbirli olmak gerek. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 32 Cenap bir koşu içerideki büfeden kolaları alıp geldi (Дженап, мигом взяв колы из буфета, находящегося внутри, пришел; bir koşu — в один миг). Dört genç hem güneşlendiler (четыре молодых человека и загорали), hem değişik konularda konuştular (и говорили на разные темы; değişik — разный, различный). Hepsi kültürlü insanlardı (все они были культурными людьми). Okuyor (читали), dinliyor (слушали), görüyor ve bunları değerlendiriyorlardı (смотрели и все это оценивали). Cenap bir koşu içerideki büfeden kolaları alıp geldi. Dört genç hem güneşlendiler, hem değişik konularda konuştular. Hepsi kültürlü insanlardı. Okuyor, dinliyor, görüyor ve bunları değerlendiriyorlardı. Havuza girmeye hiç niyetleri yoktu (у них вовсе не было намерений плавать в бассейне: «в бассейн входить»). Zaten havuz doluydu (к тому же бассейн был полон). Romen gençleri devamlı atlayarak kimseye fırsat vermiyorlardı (румынские юноши, постоянно прыгая, никому возможности не давали; fırsat — удобный момент; devam — продолжение). Havuza girmeye hiç niyetleri yoktu. Zaten havuz doluydu. Romen gençleri devamlı atlayarak kimseye fırsat vermiyorlardı. Güneş çekilinceye kadar bol bol konuşup sohbet ettiler (до захода солнца, много много говоря, они беседовали; sohbet — беседа). Duş alıp giyinmek için (принять душ и одеться чтобы) odalarına çıkarken (когда они в свои комнаты поднимались) Erol arkalarından seslendi (Эрол вслед им крикнул): Güneş çekilinceye kadar bol bol konuşup sohbet ettiler. Duş alıp giyinmek için odalarına çıkarken Erol arkalarından seslendi: Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 33 — Üstünüze kalın birşeyler alın hanımlar (сверху: «на ваш верх» толстое чтонибудь возьмите, дамы), gölde üşüyebilirsiniz (в озере вы можете замерзнуть). Yeni oluşan bu dostluk havasından hepsi memnundu (этой новой возникшей дружеской атмосферой все были довольны). Yalnız başına tatilin tadı çıkmıyordu (в одиночку отдыхом не насладиться = в одиночку вкус отдыха не шел). Kafa dengi arkadaş olmazsa (если бы не было подходящего друга; kafa dengi — единомышленник; kafa — голова; denk — противовес; подобный, сходный, тождественный), tatil sıkıcı olurdu (отдых скучным был бы). — Üstünüze kalın birşeyler alın hanımlar, gölde üşüyebilirsiniz. Yeni oluşan bu dostluk havasından hepsi memnundu. Yalnız başına tatilin tadı çıkmıyordu. Kafa dengi arkadaş olmazsa, tatil sıkıcı olurdu. İki arkadaş odalarına çıkınca Güler (когда две подруги поднялись в свою комнату, Гюлер): — Nasıl tahminim doğru çıkıyor (как мое предположение верным оказывается: «выходит»). Görüyorsun ki Erol Bey (видишь, что Эрол-бей), sana karşı ilgisiz değil (к тебе неравнодушен; ilgi — отношение, связь; интерес, заинтересованность; внимание; любопытство). İki arkadaş odalarına çıkınca Güler: — Nasıl tahminim doğru çıkıyor. Görüyorsun ki Erol Bey, sana karşı ilgisiz değil. — Ben Cenap Bey'i Romen gençlerine tercih ederim (я предпочитаю Дженап-бея румынским юношам). Bizim erkeklerimizin hali daha başka ne de olsa (состояние наших мужчин все еще другое, как бы то ни было). Hepsi aklı başında ve efendi insanlar (все они умные и уважаемые люди). Grubumuzdaki erkeklerden hiç cıvıtan oldu mu (из мужчин нашей группы хоть кто-нибудь назойлив был ли)? Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 34 — Ben Cenap Bey'i Romen gençlerine tercih ederim. Bizim erkeklerimizin hali daha başka ne de olsa. Hepsi aklı başında ve efendi insanlar. Grubumuzdaki erkeklerden hiç cıvıtan oldu mu? — Ben senin fikrine katılmıyorum canım (я к твоей мысли не присоединяюсь, дорогая). Bizim Türk erkekleri (нашим турецким мужчинам) sarışın, serbest bir kadın gördüler mi (светловолосую, свободную женщину увидеть стоит только) feleklerini şaşırıyorlar (голову теряют: felek — мир, вселенная, небеса; şaşırmak — теряться, быть в растерянности/замешательстве; оторопеть; терять /дорогу, голову/). Geçende bir arkadaşım anlatmıştı (в прошлом одна моя подруга рассказала). Onun kardeşinin kocası (ее сестры муж), geçen sene buraya erkek arkadaşlarıyla gelmiş (в прошлом году сюда со своими приятелями приехал). Hanımı çocuk küçük diye gelememiş (его жена не смогла приехать из-за маленького ребенка). — Ben senin fikrine katılmıyorum canım. Bizim Türk erkekleri sarışın, serbest bir kadın gördüler mi feleklerini şaşırıyorlar. Geçende bir arkadaşım anlatmıştı. Onun kardeşinin kocası, geçen sene buraya erkek arkadaşlarıyla gelmiş. Hanımı çocuk küçük diye gelememiş. Burada ona dul bir Romen kadını tanıştırmışlar (здесь его с одной овдовевшей румынской женщиной познакомили). Adam tatilini 15 güne çıkarmış (мужчина свой отдых до 15 дней продлил). Bu 15 gün içinde hep beraber olmuşlar (в течение этих 15 дней они все время вместе были). Sonunda evlenmeye karar vermişler (в конце концов приняли решение пожениться). Onunla evlenebilmek için (чтобы суметь на ней жениться) karısını iki çocuğuna rağmen (со своей женой, несмотря на двух своих детей) boşadı ve kadınla evlendi (развелся и на /той/ женщине женился). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 35 Burada ona dul bir Romen kadını tanıştırmışlar. Adam tatilini 15 güne çıkarmış. Bu 15 gün içinde hep beraber olmuşlar. Sonunda evlenmeye karar vermişler. Onunla evlenebilmek için karısını iki çocuğuna rağmen boşadı ve kadınla evlendi. Türkiye'ye getirdi (привез ее в Турцию). Ama kadın alışamadı ve geri döndü (но женщина не смогла привыкнуть и вернулась назад). Tabii adam da peşinden (конечно, мужчина также за ней). Şimdi burada yaşıyorlarmış (сейчас здесь живут). Ne çocuklarını arıyor (ни по детям своим не грустит), ne nafaka veriyor (ни алиментов не платит: «не дает»). Kadıncağız tekrar işe girdi (бедная женщина снова поступила на работу), çocuklarını büyütmeye çalışıyor (своих детей старается вырастить). Türkiye'ye getirdi. Ama kadın alışamadı ve geri döndü. Tabii adam da peşinden. Şimdi burada yaşıyorlarmış. Ne çocuklarını arıyor, ne nafaka veriyor. Kadıncağız tekrar işe girdi, çocuklarını büyütmeye çalışıyor. — Her toplumda istisnalar vardır (в каждом обществе исключения есть). Birinin yaptığı uygunsuz bir davranış için (из-за чьего-то неприличного поведения), hepsini suçlamak bence haksızlık olur (всех винить, по-моему, несправедливо будет; haksızlık — несправедливость; hak — право; справедливость). — Sen şimdi erkeklerimizi müdafaayı bırak da (ты теперь наших мужчин защищать перестань: «защиту оставь» и) akşama bu hengâmenin içinden nasıl çıkacağız onu söyle (вечером как мы выйдем из этой сутолоки/из этого скандала, это скажи; hengâme — битва, бой; поле боя; драка, скандал; суматоха). — Her toplumda istisnalar vardır. Birinin yaptığı uygunsuz bir davranış için, hepsini suçlamak bence haksızlık olur. — Sen şimdi erkeklerimizi müdafaayı bırak da akşama bu hengâmenin Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 36 içinden nasıl çıkacağız onu söyle. — Senin Adriyano'ya (твоему Адрияно), açıkça (открыто), bizimkilerle gideceğimizi (что поедем с нашими), gruptan ayrılamayacağımızı söyleriz (что не сможем отделиться от группы, скажем). Bizimle gelip (с нами поехав), rehberlik etmesini isteriz (чтобы он работал гидом, попросим). Gelirse sırayla (если поедет, по очереди), onunla da dansederiz (с ним также потанцуем). Gelmezse zaten mesele kalmaz (если не поедет, по сути, проблемы не останется). — Senin Adriyano'ya, açıkça, bizimkilerle gideceğimizi, gruptan ayrılamayacağımızı söyleriz. Bizimle gelip, rehberlik etmesini isteriz. Gelirse sırayla, onunla da dansederiz. Gelmezse zaten mesele kalmaz. Kızlar konuşa konuşa giyindiler (девушки, разговаривая: «говоря говоря», оделись). İkisinin de giydikleri pantolon takımları çok şıktı (брючные костюмы, которые обе надели, были очень элегантны). Saçlarını toplayıp hafif makyaj yaptılar (уложив волосы, они сделали легкий макияж). Epey yanmışlardı (они достаточно загорели). Birer hırka alıp (взяв по куртке), aşağıya indiler (они спустились вниз). Kızlar konuşa konuşa giyindiler. İkisinin de giydikleri pantolon takımları çok şıktı. Saçlarını toplayıp hafif makyaj yaptılar. Epey yanmışlardı. Birer hırka alıp, aşağıya indiler. Erol ile Cenap onları lobide bekliyordu (Эрол и Дженап ждали их в холле). Adriyano ortada yoktu (Адрияно там не было). Hep beraber ana caddeye çıktılar (все вместе они вышли на главную улицу), Lunapark arabaları gibi (на машины в Лунапарке похожие), üstü tenteli (с тентом наверху), yanları açık (с открытыми сторонами = бока их открыты), dizi halindeki (в виде паровозика = Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 37 в виде цепочки) arabalara bindiler (в машины сели). Bir tur attılar (совершили одну поездку). Bahaneyle her tarafı görmüş oldular (под /этим/ предлогом увидели все вокруг: «каждую сторону»). Yürüyerek göl kıyısına geçtiler (пешком, вышли на берег озера). Gölün üstü su bisikletleriyle doluydu (поверхность озера была полна водными велосипедами). Onlar da birer bisiklet bulup bindiler (они также, найдя по одному велосипеду, сели). Erol ile Cenap onları lobide bekliyordu. Adriyano ortada yoktu. Hep beraber ana caddeye çıktılar, Lunapark arabaları gibi, üstü tenteli, yanları açık, dizi halindeki arabalara bindiler. Bir tur attılar. Bahaneyle her tarafı görmüş oldular. Yürüyerek göl kıyısına geçtiler. Gölün üstü su bisikletleriyle doluydu. Onlar da birer bisiklet bulup bindiler. Erol ile Filiz (Эрол и Филиз), Güler ile Cenap (Гюлер и Дженап), ikişer kişilik bisikletlere yerleştiler (разместились на двухместных велосипедах). Erol hem pedal çeviriyor (Эрол и педали крутил), hem de Filiz’le konuşmaya çalışıyordu (и с Филиз старался разговаривать). Erol ile Filiz, Güler ile Cenap, ikişer kişilik bisikletlere yerleştiler. Erol hem pedal çeviriyor, hem de Filiz’le konuşmaya çalışıyordu. — Filiz hanım (Филиз-ханым), sizi epeydir tanıyor ve çok da beğeniyorum (я вас достаточно знаю, и вы мне также очень нравитесь). Müşterek birçok arkadaşımız var (у нас есть много общих друзей). Şimdiye kadar size açılmaya cesaret edemedim (до сих пор вам открыться я не мог осмелиться). Kaç defa niyetlendimse de başaramadım (сколько бы раз ни намеревался, также не мог преуспеть; niyet — намерение). Siz de bana o cesareti vermediniz (вы же мне этой смелости не дали). — Filiz hanım, sizi epeydir tanıyor ve çok da beğeniyorum. Müşterek birçok Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 38 arkadaşımız var. Şimdiye kadar size açılmaya cesaret edemedim. Kaç defa niyetlendimse de başaramadım. Siz de bana o cesareti vermediniz. Bu geziye de sırf (к этой поездке также исключительно), sizi daha yakından tanıyabilmek ümidiyle katıldım (я присоединился с надеждой иметь возможность узнать вас поближе; ümit — надежда). Cenap gelip kulüpte beni buldu (Дженап, придя, нашел меня в клубе), geziye katılanlar arasında sizin de bulunduğunuzu söylediği zaman (когда он сказал, что вы также находитесь среди тех, кто участвует в поездке), son anda karar verdim (в последний момент я принял решение). Beni bağışlayın (меня простите). Maksadım sizi rahatsız etmek değil (у меня цели вас беспокоить нет). Niyetim ciddidir (намерение мое серьезно). Bu geziye de sırf, sizi daha yakından tanıyabilmek ümidiyle katıldım. Cenap gelip kulüpte beni buldu, geziye katılanlar arasında sizin de bulunduğunuzu söylediği zaman, son anda karar verdim. Beni bağışlayın. Maksadım sizi rahatsız etmek değil. Niyetim ciddidir. Bizler artık geçici macera peşinde koşacak yaşı geçtik (мы уже возраст, когда бегут вслед за преходящими приключениями, перешли; macera — приключение). Ben 28 yaşındayım (мне 28 лет). Siz ise benden bir hayli küçük yaştasınız (вы же меня гораздо младше = вы же в возрасте, который гораздо меньше моего). Kariyerimi siz de biliyorsunuz (карьеру мою вы также знаете). İkimiz de kendi hayıtımız için (мы оба также для нашей собственной жизни) kararımızı kendi başımıza verebilecek durumdayız (находимся в положении, когда способны принять решение самостоятельно; kendi başına — сам, самостоятельно, durum — положение). Bizler artık geçici macera peşinde koşacak yaşı geçtik. Ben 28 yaşındayım. Siz ise benden bir hayli küçük yaştasınız. Kariyerimi siz de biliyorsunuz. İkimiz Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 39 de kendi hayıtımız için kararımızı kendi başımıza verebilecek durumdayız. Böylesine güzel bir ortam (настолько красивая обстановка), insana yalnızlığını daha çok hissettiriyor (человека свое одиночество еще сильнее заставляет почувствовать; his — чувство, ощущение). Etrafınızda sarmaş dolaş mutlu çiftleri gördüğünüz zaman (когда вы видите вокруг вас крепко обнимающиеся счастливые пары), geciktiğinizi anlıyorsunuz (понимаете, что опаздываете). Bana da (мне также), size açılma cesareti veren (давшими смелость открыться вам), bu romantik güzellikler oldu (стали эти романтические красоты), sanıyorum (думаю). Şu güzel doğanın koynunda (на лоне этой прекрасной природы), bana hayat arkadaşlığı yapmanızı teklif ediyorum (я предлагаю вам стать моей спутницей жизни: «сделать мне дружбу жизни»; teklif — предложение). Önce arkadaşlığımı kabul ederseniz (если сначала примете мою дружбу), sanırım gerisini zaman halledecektir (думаю, остальное время уладит; hal — решение /проблемы/). Böylesine güzel bir ortam, insana yalnızlığını daha çok hissettiriyor. Etrafınızda sarmaş dolaş mutlu çiftleri gördüğünüz zaman, geciktiğinizi anlıyorsunuz. Bana da, size açılma cesareti veren, bu romantik güzellikler oldu, sanıyorum. Şu güzel doğanın koynunda, bana hayat arkadaşlığı yapmanızı teklif ediyorum. Önce arkadaşlığımı kabul ederseniz, sanırım gerisini zaman halledecektir. — Benim için söylediğiniz özgü dolu sözlerinize teşekkür ederim (благодарю вас за сказанные вами для меня приятные слова). Doğru (правильно), uzaktan da olsa birbirimizi tanıyoruz (хотя и только в лицо: «издали», мы знаем друг друга). Ama (но), önce size birşey hatırlatmak isterim (прежде вам кое-что напомнить хочу). Ben buraya koca aramaya gelmedim (я сюда не приехала искать мужа). Bir yıllık yorgunluğumu atmaya geldim (я от годовой усталости избавиться приехала). Arkadaş olmamıza itirazım yok (/чтобы/ мы стали Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 40 друзьями, у меня возражений нет). Ama gelin romantikleşmeyi bırakın (но давайте: «придите», романтизировать перестаньте). Siz de tatilinizin tadını çıkarın (вы также насладитесь вашим отдыхом; tadını çıkarmak — насладиться вдоволь). Hep beraber gezelim (давайте все вместе гулять), eğlenelim (развлекаться). Güzel güzel memleketimize dönelim (в нашу прекрасную: «замечательную замечательную» страну вернемся). Mantıklı düşünelim (логически давайте подумаем; mantık — логика). Ondan sonra da karar verebiliriz (а после этого решение сможем принять). Ne olur (пожалуйста), şu yabancı memlekette birbirimizin tatilini zehir ederek (в этой чужой стране друг друга отдых отравляя; zehir — яд, отрава), üzüntü kaynağı olmayalım (огорчения источником давайте не будем). — Benim için söylediğiniz özgü dolu sözlerinize teşekkür ederim. Doğru, uzaktan da olsa birbirimizi tanıyoruz. Ama, önce size birşey hatırlatmak isterim. Ben buraya koca aramaya gelmedim. Bir yıllık yorgunluğumu atmaya geldim. Arkadaş olmamıza itirazım yok. Ama gelin romantikleşmeyi bırakın. Siz de tatilinizin tadını çıkarın. Hep beraber gezelim, eğlenelim. Güzel güzel memleketimize dönelim. Mantıklı düşünelim. Ondan sonra da karar verebiliriz. Ne olur, şu yabancı memlekette birbirimizin tatilini zehir ederek, üzüntü kaynağı olmayalım. — Çok haklısınız Filiz hanım (вы совершенно правы, Филиз-ханым). Gölün ortasında (посреди озера) damdan düşer gibi (упавшее с крыши словно) yapılan bu teklif (сделанное это предложение) pek cazip değil (не очень заманчиво). Arkadaşlığımı olsun reddetmediğiniz için teşekkür ederim (спасибо, что не отказались от моей дружбы; reddetmek — отказываться). Bu kadarı bile bana yeter (столького даже мне достаточно). İnanın bana (поверьте мне), sizi üzmek istemedim (я вас расстраивать не хотел). — Çok haklısınız Filiz hanım. Gölün ortasında damdan düşer gibi yapılan bu Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 41 teklif pek cazip değil. Arkadaşlığımı olsun reddetmediğiniz için teşekkür ederim. Bu kadarı bile bana yeter. İnanın bana, sizi üzmek istemedim. — İşin içine gönül girince (когда в дело сердце вмешивается: «входит») arkasından üzüntünün geleceği muhakkak (вслед за ним огорчение приходит обязательно). — Çok haklısınız (вы совершенно правы), diğer öneri paketimi şimdilik buz dolabına koyuyorum (другой мой пакет предложений сейчас в холодильник кладу = замораживаю). Sonra bütün tazeliği ile karşınıza getirmek için (чтобы потом со всей его свежестью вам принести; taze — свежий). Yeni başlayan arkadaşlığımıza tamam mı (только начавшейся дружбе нашей конец ли), devam mı (продолжение ли)? — İşin içine gönül girince arkasından üzüntünün geleceği muhakkak. — Çok haklısınız, diğer öneri paketimi şimdilik buz dolabına koyuyorum. Sonra bütün tazeliği ile karşınıza getirmek için. Yeni başlayan arkadaşlığımıza tamam mı, devam mı? — Evet (да), devam Erol Bey (продолжение, Эрол-бей). Gülüşerek (смеясь), konuşarak bu geziyi tamamladılar (разговаривая, они эту прогулку завершили). Akşamın alaca karanlığının basmasıyla yapılan bu göl gezisi (эта прогулка по озеру, совершенная под влиянием вечерних сумерек) daha da romantikleşmişti (стала еще более романтичной). İskeleye yaklaştıkları zaman (в то время, когда они приближались к пристани), Erol elini uzatarak Filiz'i bisikletten indirirken (Эрол, протянув свою руку, спуская Филиз с велосипеда): — Evet, devam Erol Bey. Gülüşerek, konuşarak bu geziyi tamamladılar. Akşamın alaca karanlığının basmasıyla yapılan bu göl gezisi daha da romantikleşmişti. İskeleye Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 42 yaklaştıkları zaman, Erol elini uzatarak Filiz'i bisikletten indirirken: — İzniniz olursa (если позволите = ваше разрешение будет если) bundan sonra size yanlız isminizle hitabetmek istiyorum (после этого я хочу обращаться к вам только по вашему имени; hitabe — речь), kabul mu Filiz (вы согласны, Филиз; kabul — согласие)? — Kabul Erol (согласна, Эрол). İskelede elele tutuşarak (держась на пристани за руки), Güler’le Cenap'ın dönüşünü beklediler (они ждали возвращения Гюлер с Дженапом). Onlar da birbirlerine daha çok ısınmış gibiydiler (они также выглядели: «были подобны» гораздо более сблизившимися друг с другом; ısınmak — привязываться, сближаться). Elele tutuşan iki çift (две пары, держащиеся за руки), alaca karanlıkta konuşa konuşa otellerine döndüler (в сумерках говоря говоря, вернулись в отели). — İzniniz olursa bundan sonra size yanlız isminizle hitabetmek istiyorum, kabul mu Filiz? — Kabul Erol. İskelede elele tutuşarak, Güler’le Cenap'ın dönüşünü beklediler. Onlar da birbirlerine daha çok ısınmış gibiydiler. Elele tutuşan iki çift, alaca karanlıkta konuşa konuşa otellerine döndüler. Adriyano onların otelden içeriye girişlerini görmüştü (Адрияно, из отеля, их вхождение внутрь увидел). İçine sığmayan neşesi bir anda kayboldu (его веселье, не вмещающееся внутрь него, в один миг пропало). Bozulduğunu belli etmeden (не подавая виду: «явным не делая», что сконфужен), Filiz'in yanına geldi (он подошел к Филиз). Filiz (Филиз), Erol ve Cenap'ı (Эрола и Дженапа), Adriyano'ya tanıttı (представила Адрияно). Erol güzel bir İngilizce ile (Эрол на хорошем английском): Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 43 Adriyano onların otelden içeriye girişlerini görmüştü. İçine sığmayan neşesi bir anda kayboldu. Bozulduğunu belli etmeden, Filiz'in yanına geldi. Filiz, Erol ve Cenap'ı, Adriyano'ya tanıttı. Erol güzel bir İngilizce ile: — Adriyano dostum (Адрияно, друг мой), bu akşam hep beraber grupça eğlenmek için (этим вечером, всем вместе, группой, развлечься чтобы), bir yere gitmek istiyoruz (куда-нибудь: «в одно место» поехать хотим). Filiz (Филиз), sizin bize rehberlik edebileceğinizi söyledi (сказала, что вы сможете быть нашим гидом). Dün akşam (вчера вечером), onları bir gazinoya götürmüşsünüz (вы возили их в один клуб/в одно большое кафе). Bu akşam da (а этим вечером), biz sizi davet ediyoruz (мы вас приглашаем). Gelin bize rehberlik edin (поедемте, будьте нашим гидом), hep beraber güzel bir geçe geçirelim (давайте все вместе проведем приятную ночь). — Adriyano dostum, bu akşam hep beraber grupça eğlenmek için, bir yere gitmek istiyoruz. Filiz, sizin bize rehberlik edebileceğinizi söyledi. Dün akşam, onları bir gazinoya götürmüşsünüz. Bu akşam da, biz sizi davet ediyoruz. Gelin bize rehberlik edin, hep beraber güzel bir geçe geçirelim. Adriyano itiraz edemedi (Адрияно не мог возразить), ama Filiz'e de kötü kötü baktı (но на Филиз же недобро: «плохо плохо» посмотрел). Adriyano itiraz edemedi, ama Filiz'e de kötü kötü baktı. Filiz (Филиз), Erol'un bulduğu bu formüle çok sevindi (этой формулировке, найденной Эролом, очень обрадовалась). Bu yakışıklı oğlanın üzülmesini istemiyordu nedense (/чтобы/ этот красивый парень огорчался, ей не хотелось, почему-то). Onun kendisine bakan hülyalı gözlerini (его на нее глядящие мечтательные глаза; hülya — воображение, грезы, иллюзии) bir türlü aklından çıkaramıyordu (никак не могла позабыть: «из своего ума вывести»). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 44 Yemekte buluşmak üzere (чтобы встретиться за ужином) odalarına çıkan kızlar (в свою комнату поднявшиеся девушки) akşam için kıyafetlerini değiştirirlerken konuşuyorlardı (для вечера одежду переменяя, разговаривали). Filiz, Erol'un bulduğu bu formüle çok sevindi. Bu yakışıklı oğlanın üzülmesini istemiyordu nedense. Onun kendisine bakan hülyalı gözlerini bir türlü aklından çıkaramıyordu. Yemekte buluşmak üzere odalarına çıkan kızlar akşam için kıyafetlerini değiştirirlerken konuşuyorlardı. Güler (Гюлер): — Pek neşeliydiniz (вы были очень веселы; neşe — веселье, веселость, беззаботно-радостное настроение), tüm sorunlar halledildi galiba (все вопросы были решены, наверно). Sizi elele görünce (увидев вас рука об руку) barış imzaladığınızı anladım (я поняла, что вы подписали мирный договор: barış — мир; imza — подпись). Güler: — Pek neşeliydiniz, tüm sorunlar halledildi galiba. Sizi elele görünce barış imzaladığınızı anladım. — Evet (да), arkadaşlık barışı imzaladık (мы подписали дружественный мирный договор). Her zamanki gibi (как всегда), yine sen haklı çıktın Gülerciğim (снова ты оказалась права, моя Гюлерочка). Erol (Эрол), beni çok beğendiğini (что я ему очень нравлюсь), sırf benimle beraber olabilmek için (что только для того, чтобы иметь возможность быть со мной) bu geziye son anda katıldığını (он в последний момент присоединился к этой поездке), niyetinin ciddi olduğunu (что намерение его серьезно), macera aramadığını anlattı (что он не ищет приключений, рассказал). Ben de senin sözünü tutarak (я же, твоего совета послушавшись: «твое слово держа») ona tatilimi bozdurmamak için Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 45 (чтобы не позволять ему портить мой отдых), burada sadece arkadaşlığını kabul edeceğimi (что здесь я только его дружбу приму), gerisini memleketimizde düşüneceğimi söyledim (что остальное я обдумаю в нашей стране, сказала). İyi yapmadım mı (разве я не сделала хорошо)? — Evet, arkadaşlık barışı imzaladık. Her zamanki gibi, yine sen haklı çıktın Gülerciğim. Erol, beni çok beğendiğini, sırf benimle beraber olabilmek için bu geziye son anda katıldığını, niyetinin ciddi olduğunu, macera aramadığını anlattı. Ben de senin sözünü tutarak ona tatilimi bozdurmamak için, burada sadece arkadaşlığını kabul edeceğimi, gerisini memleketimizde düşüneceğimi söyledim. İyi yapmadım mı? — Çok iyi yapmışsın canım (очень хорошо сделала, дорогая). Sanki biz, kocasız kalmışız da (словно мы остались без мужей и), buralara koca aramaya gelmişiz sanıyorlar (сюда искать мужей приехали, думают они). Galiba ben de (вероятно, я тоже), bizim erkeklerimiz için senin söylediklerine katılacağım (к тому, что ты говорила для наших мужчин, присоединюсь). Biraz romantik bir ortam oldu mu (немного романтичная среда появилась только), gerisini düşünmeden (не думая об остальном) hemen ilânı aşk etmeye kalkıyorlar (сразу принимаются делать любовные заявления; ilân — объявление, обнародование). Benimki de öyle (мой тоже таков). — Çok iyi yapmışsın canım. Sanki biz, kocasız kalmışız da, buralara koca aramaya gelmişiz sanıyorlar. Galiba ben de, bizim erkeklerimiz için senin söylediklerine katılacağım. Biraz romantik bir ortam oldu mu, gerisini düşünmeden hemen ilânı aşk etmeye kalkıyorlar. Benimki de öyle. — Eğer Adriyano ortaya çıkmamış olsaydı (если бы Адрияно не появился), senin Erol Bey eminim niyetini gene açıklayamıyacaktı (твой Эрол-бей, я уверена, свое намерение высказать не смог бы; açıklamak — разъяснять, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 46 пояснять; (с)делать заявление, заявить). Ama baktı ki (но он увидел, что), ortada yakışıklı bir Romen genci var (здесь есть красивый румынский юноша); sen de onunla ilgileniyorsun (ты тоже им интересуешься), hemen harekete geçti (сразу к действиям перешел). Neyse artık (словом, уже), herşey su yüzüne çıktığına göre (судя по тому, что все вышло на поверхность воды), biz de biraz daha dikkatli oluruz (мы тоже будем немного более внимательными; dikkat — внимание). Bu akşam da Adriyano'ya fazla yüz verip (этим вечером же Адрияно большую благосклонность оказав), onların ayranını kabartmayalım (давайте не будем заставлять их выходить из себя: «мутить их айран»). Malum bizim erkeklerimiz kıskanç olur (извесно, наши мужчины ревнивы). Onları tahrik edip çirkin bir olaya neden olmayalım (их приведя в действие, для неприятного случая причиной не будем). Sen ne giyeceksin (ты что оденешь)? — Eğer Adriyano ortaya çıkmamış olsaydı, senin Erol Bey eminim niyetini gene açıklayamıyacaktı. Ama baktı ki, ortada yakışıklı bir Romen genci var; sen de onunla ilgileniyorsun, hemen harekete geçti. Neyse artık, herşey su yüzüne çıktığına göre, biz de biraz daha dikkatli oluruz. Bu akşam da Adriyano'ya fazla yüz verip, onların ayranını kabartmayalım. Malum bizim erkeklerimiz kıskanç olur. Onları tahrik edip çirkin bir olaya neden olmayalım. Sen ne giyeceksin? Filiz (Филиз): — Bilmem (не знаю), henüz karar vermedim (еще не решения дала = не приняла). Güler (Гюлер): — Ben beyaz bir ipekli elbise getirmiştim (я привезла белое шелковое платье; ipek — шелк), onu giymeyi düşünüyorum (думаю его надеть). — Tamam (хорошо), ben de beyazımı giyerim (я тоже свое белое надену). — Hırkalarımızı da unutmayalım (давай также не забудем наши куртки). Gelirken üşürüz (идя замерзнем). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 47 Filiz: — Bilmem, henüz karar vermedim. Güler: — Ben beyaz bir ipekli elbise getirmiştim, onu giymeyi düşünüyorum. — Tamam, ben de beyazımı giyerim. — Hırkalarımızı da unutmayalım. Gelirken üşürüz. İki arkadaş özene bezene giyinip aşağıya indiler (две подруги, старательно одевшись, вниз спустились). Lobiden geçerken Adriyano önlerini kesti (когда они проходили через холл, Адрияно преградил им дорогу; kesmek — резать). — Hani bu akşam beraber olacaktık (ведь этот вечер мы вместе намеревались провести: «быть»)? Filiz (Филиз): — Olacağız ya (будем, конечно), siz bize rehberlik edeceksiniz (вы будете нашим гидом). Grubumuzu güzel bir yere götüreceksiniz (вы поведете нашу группу в какое-нибудь хорошее место). İki arkadaş özene bezene giyinip aşağıya indiler. Lobiden geçerken Adriyano önlerini kesti. — Hani bu akşam beraber olacaktık? Filiz: — Olacağız ya, siz bize rehberlik edeceksiniz. Grubumuzu güzel bir yere götüreceksiniz. — Ben sizinle yalnız kalmayı tercih ederdim (я предпочел бы остаться с вами наедине). — Böylesi daha iyi olacak (так будет лучше). Biz gidip yemeğimizi yiyelim (мы пойдем, поужинаем). Giderken de sizi uğrar alırız (а отправляясь, к вам зайдем /и/ заберем). — Ben sizinle yalnız kalmayı tercih ederdim. — Böylesi daha iyi olacak. Biz gidip yemeğimizi yiyelim. Giderken de sizi uğrar alırız. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 48 Adriyano'nun cevabını beklemeden lokanta kısmına geçtiler (не ожидая ответа Адрияно, они прошли в сектор столовой; kısım — часть; секция). Masalarına oturdular (сели за свой стол). Rehberin izni olmadan (без разрешения гида) kimse masasını değiştiremediği için (никто не мог сменить свой стол так как) beraber oturmalarına olanak yoktu (у них не было возможности сидеть вместе). Ama Erol ona da çare bulmayı düşünüyordu (но Эрол и из этого также думал найти выход). Kızları hiç gözünün önünden ayırmak istemiyordu (девушек вовсе из поля зрения терять не хотел: «от своего глаза отделять не хотел»). Adriyano'nun varlığı onun canını sıkıyordu (присутствие Адрияно беспокоило его: «сжимало его душу»). Adriyano'nun cevabını beklemeden lokanta kısmına geçtiler. Masalarına oturdular. Rehberin izni olmadan kimse masasını değiştiremediği için beraber oturmalarına olanak yoktu. Ama Erol ona da çare bulmayı düşünüyordu. Kızları hiç gözünün önünden ayırmak istemiyordu. Adriyano'nun varlığı onun canını sıkıyordu. Erol (Эрол): — Ben Filiz'e biraz açıldım (я немного открылся Филиз). Ama yalnızca arkadaşlığa ikna edebildim (но смог убедить ее только на дружбу; ikna — убеждение). Cenap (Дженап ответил): — Akıllı kızlar (умные девушки; akıl — ум, разум), ben de öyle cevap aldım (я тоже такой ответ получил). Biz onlardan daha akılsızız (мы глупее по сравнению с ними; akılsız — глупый). Buralara sanki kadın avına gelmişiz hissini verdik (мы дали чувство, что приехали сюда будто на женскую охоту). Gözümüzün önündeki kızların değerini ancak burada anlayabildik (ценность девушек, что перед нами: «перед нашими глазами» только здесь мы смогли понять). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 49 Erol: — Ben Filiz'e biraz açıldım. Ama yalnızca arkadaşlığa ikna edebildim. Cenap: — Akıllı kızlar, ben de öyle cevap aldım. Biz onlardan daha akılsızız. Buralara sanki kadın avına gelmişiz hissini verdik. Gözümüzün önündeki kızların değerini ancak burada anlayabildik. — O sarışın yakışıklı Romen gencine dikkat etmeliyiz, Cenap (мы должны осторожны с тем белокурым красивым румынским юношей, Дженап). Yoksa hava alırız (иначе останемся ни с чем: «воздух возьмем»). — O senin sorunun (это твоя проблема: «твой вопрос»). Seninkine asılıyor (он вешается на твою /девушку/), benimkine değil (не на мою). — İkisi de olgun kızlar (они обе зрелые девушки). Bana Güler daha olgun görünüyor (мне Гюлер кажется более взрослой). Bir saçmalık yapacağını sanmıyorum (не думаю, что она сделает какую-нибудь глупость), ama Filiz çok hassas (но Филиз очень впечатлительна). Sanırım Romen gencine kayıtsız değil (я думаю, что она неравнодушна к румынскому юноше; kayıt — запись, регистрация, записывание; kayıtsız — незаписанный, незарегистрированный; безразличный, равнодушный, безучастный). — O sarışın yakışıklı Romen gencine dikkat etmeliyiz, Cenap. Yoksa hava alırız. — O senin sorunun. Seninkine asılıyor, benimkine değil. — İkisi de olgun kızlar. Bana Güler daha olgun görünüyor. Bir saçmalık yapacağını sanmıyorum, ama Filiz çok hassas. Sanırım Romen gencine kayıtsız değil. — Ne yapacaksın ki (что поделаешь), adamı çekip vuracak değilsin ya (человека вытащив, не будешь бить же). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 50 — Herkesin bir gizli tarafı vardır (у каждого есть тайная сторона). Onu arayıp bulacağım (ее, поискав, найду). — Sen kendine iş arıyorsun galiba (ты самому себе работу ищешь, наверно). Şunun şurasında kaç günümüz kaldı (здесь: «в этом месте этого» сколько наших дней осталось). Başımıza iş açma ne olur (на нашу голову кашу не заваривай, пожалуйста; iş açmak — создавать трудности; «работу открывать»). — Ne yapacaksın ki, adamı çekip vuracak değilsin ya. — Herkesin bir gizli tarafı vardır. Onu arayıp bulacağım. — Sen kendine iş arıyorsun galiba. Şunun şurasında kaç günümüz kaldı. Başımıza iş açma ne olur. — Yok canım (нет, дорогой), maşa dururken elimi niye yakayım (когда есть щипцы, зачем мне обжигать себе руку). — Romen gencine kötü bozuluyorsun (на румынского юношу сильно: «плохо» злишься). — Bozuluyorum ya (злюсь, конечно). Hınzır herif gelir gelmez kızlara kancayı taktı (скотина, к только приехавшим девушкам пристал; hınzır — свинья; /бранное/ скотина; herif — тип; kanca — крючок; takmak — цеплять). Baksana hiç peşlerinden ayrılmıyor (посмотри, вовсе от них не отстает). — Yok canım, maşa dururken elimi niye yakayım. — Romen gencine kötü bozuluyorsun. — Bozuluyorum ya. Hınzır herif gelir gelmez kızlara kancayı taktı. Baksana hiç peşlerinden ayrılmıyor. — Bu akşam ona da bir kız arayalım (давай-ка этим вечером ему тоже подыщем девушку), bizim gruptan (из нашей группы). Böylece kızları rahat bırakır (таким образом он оставит девушек в покое). — Mesela kimi (например, кого)? Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 51 — Bizim Sevim'i (нашу Севим). — Amma iyi olur ha (вот и прекрасно будет, ну-ка). Lorel ile Hardi olurlar (/как/ Лорел и Харди станут). — Bu akşam ona da bir kız arayalım, bizim gruptan. Böylece kızları rahat bırakır. — Mesela kimi? — Bizim Sevim'i. — Amma iyi olur ha. Lorel ile Hardi olurlar. İkisi birden bastılar kahkahayı (оба вдруг начали смеяться; kahkaha — хохот, громкий смех; kahkahayı basmak — расхохотаться, разразиться хохотом; basmak — наступать; давить; нападать). Onların yemeği bitmiş (их еда кончилась), gevezelik ediyorlar (они болтали), kızların yemeğinin bitmesini bekliyorlardı (ждали окончания еды девушек). Kızlar kalkınca (когда девушки встали), onlar da kalktılar (они тоже встали). Kızlar onları kapının ağzında bekliyorlardı (девушки ждали их у двери). Grup yavaş yavaş toplandı (группа мало-помалу собралась). 10 kişiydiler (их было десять человек). Erol onları uzaktan ters ters izleyen Adriyano'nün yanına giderek (Эрол, подойдя к Адрияно, издалека неприязненно наблюдавшему за ними): — Biz hazırız dostum (мы готовы, друг мой), bizi şöyle bol bol dansedebileceğimiz bir yere götür (отведи нас в какое-нибудь место, где мы могли бы так вволю потанцевать). Haydi arkadaşlar gidiyoruz (давайте, друзья, идем). İkisi birden bastılar kahkahayı. Onların yemeği bitmiş, gevezelik ediyorlar, kızların yemeğinin bitmesini bekliyorlardı. Kızlar kalkınca, onlar da kalktılar. Kızlar onları kapının ağzında bekliyorlardı. Grup yavaş yavaş toplandı. 10 kişiydiler. Erol onları uzaktan ters ters izleyen Adriyano'nün yanına giderek: Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 52 — Biz hazırız dostum, bizi şöyle bol bol dansedebileceğimiz bir yere götür. Haydi arkadaşlar gidiyoruz. Gelip Filiz'in koluna girerek (подойдя и взяв Филиз под руку), kafilenin başına geçti (прошел во главу группы). Adriyano da arkalarından isteksiz gidiyordu (Адрияно также нехотя шел позади них; istek — желание, охота). Adriyano onları başka bir otelin daha büyük olan diskosuna götürdü (Адрияно повел их на более крупную дискотеку другого отеля). Grubu masaya yerleştirirken de (а размещая группу за столом), mümkün olduğu kadar (насколько это возможно) Filiz'e yakın oturmayı becerdi (постарался сесть ближе к Филиз). Gelip Filiz'in koluna girerek, kafilenin başına geçti. Adriyano da arkalarından isteksiz gidiyordu. Adriyano onları başka bir otelin daha büyük olan diskosuna götürdü. Grubu masaya yerleştirirken de, mümkün olduğu kadar Filiz'e yakın oturmayı becerdi. Dans başlayınca hepsi eşleşerek dansa kalktılar (когда начался танец, все, выбрав себе партнеров, принялись танцевать). O zaman Erol (тогда Эрол), Adriyano'ya dönerek (повернувшись к Адрияно): — Haydi dostum (давай, друг мой), sen de bizim Şule hanımla danset (а ты танцуй с нашей Шуле-ханым). Sonra eşlerimizi değiştiririz (потом поменяем наших партнерш). Dans başlayınca hepsi eşleşerek dansa kalktılar. O zaman Erol, Adriyano'ya dönerek: — Haydi dostum, sen de bizim Şule hanımla danset. Sonra eşlerimizi değiştiririz. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 53 Adriyano kendisine tanıştırılan kızı (Адрияно представленную ему девушку), dansa kaldırdı (повел танцевать). Bu (это), o grubun en güzel kızıydı (была самая красивая девушка в этой группе). Ama çok hırçındı (но она была очень капризна). Hemen herkesle münakaşa ederdi (она сразу со всеми ссорилась; münakaşa — спор). Onun için erkekler onunla pek arkadaşlık kuramazlardı (поэтому мужчины особо не могли строить с ней дружбу). Hepsini haşlardı (она всех отталкивала; haşlamak — обдать кипятком; ошпарить; /перен./ дать нагоняй, сильно отругать; задать жару). Adriyano kendisine tanıştırılan kızı, dansa kaldırdı. Bu, o grubun en güzel kızıydı. Ama çok hırçındı. Hemen herkesle münakaşa ederdi. Onun için erkekler onunla pek arkadaşlık kuramazlardı. Hepsini haşlardı. O zaman Cenap (тогда Дженап), Erol'un ne tezgâhladığını anladı (Эрол что готовит, понял; tezgâh — станок, верстак; tezgâhlamak — подготавливать все необходимое для работы на станке; затевать, готовить что-либо). Adriyano'ya acıdı (ему стало жаль Адрияно). Adriyano çaresiz kendisine eş seçilen kızı dansa kaldırdı (Адрияно волейневолей повел танцевать выбранную ему в партнерши девушку; çare — средство, выход /из какого-либо положения/). Hiç konuşmadan bir süre dansettiler (некоторое время они танцевали, совершенно не разговаривая). Daha fazla dayanamayan Şule hanım İngilizce olarak (Шуле-ханым, которая не могла больше выдержать, на английском): O zaman Cenap, Erol'un ne tezgâhladığını anladı. Adriyano'ya acıdı. Adriyano çaresiz kendisine eş seçilen kızı dansa kaldırdı. Hiç konuşmadan bir süre dansettiler. Daha fazla dayanamayan Şule hanım İngilizce olarak: — Benimle dansetmeye mecbur değilsiniz Bay Adriyano (вы не обязаны со мной танцевать, господин Адрияно). İsterseniz oturabiliriz (если хотите, мы можем Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 54 сесть). Dansa başladığımızdan beri hiç konuşmuyorsunuz (с тех пор, как мы начали танцевать, вы совсем не разговариваете). Hiç de kibar bir erkek değilmişsiniz (вы также вовсе не вежливый мужчина). — Bağışlayın beni lütfen (пожалуйста, простите меня), size kabalık etmek istemedim (я не хотел оскорбить вас; kabalık — грубость). Sizin İngilizce bilebileceğinizi bilemedim (я не мог знать, что вы сможете знать английский). Ben de Türkçe bilmediğime göre anlaşabileceğimizi sanmadım (а поскольку я не знаю турецкого, что мы сможем понять друг друга, я не думал). — Benimle dansetmeye mecbur değilsiniz Bay Adriyano. İsterseniz oturabiliriz. Dansa başladığımızdan beri hiç konuşmuyorsunuz. Hiç de kibar bir erkek değilmişsiniz. — Bağışlayın beni lütfen, size kabalık etmek istemedim. Sizin İngilizce bilebileceğinizi bilemedim. Ben de Türkçe bilmediğime göre anlaşabileceğimizi sanmadım. — Bizim gruptakilerin hepsi yalnız İngilizce değil (в нашей группе все не только английский), birkaç lisan bilirler (несколько языков знают). Hattâ üç dil bilenlerimiz de var (у нас есть даже те, кто знает три языка). Hepimiz üniversite mezunuyuz (мы все выпускники университетов). — Ya öyle mi (в самом деле)? Ben sanmıştım ki (я думал, что)… — Bizim gruptakilerin hepsi yalnız İngilizce değil, birkaç lisan bilirler. Hattâ üç dil bilenlerimiz de var. Hepimiz üniversite mezunuyuz. — Ya öyle mi? Ben sanmıştım ki… — Ne sandın (что ты думал), çekinme söyle (не стесняйся, скажи)... Bizleri çarşaflı mı sandın (о нас — в чаршафах = что мы в чаршафах ходим, ты думал). Onlar yüz yıl geride kaldı (все это осталось сто лет назад = так было сто лет назад). Bak görüyorsun ki (смотри, видишь что), sizden eksiğimiz yok Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 55 (мы не отстаем от вас; eksik — недостаток, нехватка), fazlalığımız var (у нас есть преимущества; fazlalık — изобилие, излишек). Ama sizin çok eksiğiniz var (но у вас много недостатков). Uygar bir kadına nasıl davranılacağını bilmiyorsunuz (вы не знаете, как надо вести себя по отношению к культурной женщине). — Ne sandın, çekinme söyle... Bizleri çarşaflı mı sandın. Onlar yüz yıl geride kaldı. Bak görüyorsun ki, sizden eksiğimiz yok, fazlalığımız var. Ama sizin çok eksiğiniz var. Uygar bir kadına nasıl davranılacağını bilmiyorsunuz. — Özür dilerim (прошу прощения), suskunluğum sizi çok rahatsız etmişe benzer (похоже, мое молчание вас очень обеспокоило; suskun — молчаливый, неразговорчивый, немногословный). — Etti ya (обеспокоило, конечно). İnsan dansettiği kıza (человек девушке, с которой танцует), nezaket icabı birşeyler söyler (по требованию вежливости что-нибудь говорит). Hele yabancı ise ülkesini sorar (по крайней мере, иностранка если, о ее стране спрашивает). Müzikten, sanattan bahseder (о музыке, об искусстве беседует). Ne bileyim (откуда мне знать; зд. — ну, что еще) gençlerin ortak tutkularından bahseder (об общих страстях = увлечениях молодых людей беседует). Bizde âdet böyledir (у нас правило такое; âdet — обычай). Daha öğrenecek çok şeyiniz var dostum (есть еще много вещей, которые вам нужно изучить, друг мой). En iyisi biz gidip yerimize oturalım (самое лучшее — мы давайте пойдем, сядем на наше место). — Özür dilerim, suskunluğum sizi çok rahatsız etmişe benzer. — Etti ya. İnsan dansettiği kıza, nezaket icabı birşeyler söyler. Hele yabancı ise ülkesini sorar. Müzikten, sanattan bahseder. Ne bileyim gençlerin ortak tutkularından bahseder. Bizde âdet böyledir. Daha öğrenecek çok şeyiniz var dostum. En iyisi biz gidip yerimize oturalım. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 56 Şule dansı ve Adriyano'yu bırakarak masada oturanların yanına döner (Шуле, оставив танец и Адрияно, вернулась к сидящим за столом). Onların dansı bırakıp yerlerine geldiklerini gören Filiz Erol'a (Филиз, видевшая, как они, оставив танец, пришли на свои места, Эролу): — Mahsus yaptınız değil mi Erol Bey (нарочно сделали, не так ли, Эрол-бей). Şule delisini adamcağıza musallat ettiniz (сумасшедшую Шуле вы свалили на этого беднягу; musallat — надоедливый, докучливый; назойливый; musallat etmek свалиться на голову /о беде, несчастье и т. п./). Şimdi bütün gece ona rahat vermeyecek (теперь всю ночь ему покоя не даст). Kaçırıncaya kadar uğraşacak (пока не заставит его сбежать, возиться будет). Bu davranışı beğenmedim (этот поступок мне не понравился). Bana ilgisi yüzünden zavallıyı cezalandırıyorsunuz (из-за интереса ко мне беднягу наказываете; ceza — наказание). Gelin biz de gidelim onların yanına (идите, давайте мы также пойдем к ним). Siz Şule hanımla dansedin (вы с Шуле-ханым потанцуйте), ben Adriyano ile dansedeceğim (я с Адрияно потанцую). Sizin yaptığınız hatayı tamir etmeye uğraşacağım (сделанную вами ошибку постараюсь исправить; tamir — ремонт, исправление). Şule dansı ve Adriyano'yu bırakarak masada oturanların yanına döner. Onların dansı bırakıp yerlerine geldiklerini gören Filiz Erol'a: — Mahsus yaptınız değil mi Erol Bey. Şule delisini adamcağıza musallat ettiniz. Şimdi bütün gece ona rahat vermeyecek. Kaçırıncaya kadar uğraşacak. Bu davranışı beğenmedim. Bana ilgisi yüzünden zavallıyı cezalandırıyorsunuz. Gelin biz de gidelim onların yanına. Siz Şule hanımla dansedin, ben Adriyano ile dansedeceğim. Sizin yaptığınız hatayı tamir etmeye uğraşacağım. Silahının geri teptiğini gören Erol'un şaşkın bakışları arasında Adriyano'ya giden Filiz (Филиз, идущая к Адрияно под удивленными взглядами Эрола, увидевшего, что его выстрел дал отдачу), onunla salonun gözden uzak bir Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 57 köşesinde dansetmeye başlar (начала танцевать с ним в углу салона, далеком от глаз). Adriyano zor zapttettiği bir öfkeyle (Адрияно с плохо сдерживаемым гневом) : — O kız arkadaşınızın yaptığını hiç beğenmedim doğrusu (по правде говоря, мне совсем не понравилось то, что делает эта ваша подруга). Kendisiyle konuşmadım diye bana sataştı (с ней я не разговаривал так как, меня задирала). Ben onun İngilizce bilmediğini sanmıştım (я думал, что она не знает английского). Bana söylemediğini bırakmadı (сказала все, что думала: «мне не сказанного не оставила»). Bir dövmediği kaldı (только что не избила: «только избиение осталось»). Silahının geri teptiğini gören Erol'un şaşkın bakışları arasında Adriyano'ya giden Filiz, onunla salonun gözden uzak bir köşesinde dansetmeye başlar. Adriyano zor zapttettiği bir öfkeyle: — O kız arkadaşınızın yaptığını hiç beğenmedim doğrusu. Kendisiyle konuşmadım diye bana sataştı. Ben onun İngilizce bilmediğini sanmıştım. Bana söylemediğini bırakmadı. Bir dövmediği kaldı. — Sen bakma ona (ты не смотри на нее). Bizim okulun Almanca öğretmenidir (она преподавательница немецкого в нашей школе). Biraz tutucudur (немного консервативна), ama iyi kızdır (но хорошая девушка). — Neden dün akşamki gibi beraber olmadık sanki (почему, как вчера вечером, мы не были вместе)? Böyle olacağını bilseydim (что так будет, если бы я знал), sizinle gelmezdim (я бы с вами не пошел). — Sen bakma ona. Bizim okulun Almanca öğretmenidir. Biraz tutucudur, ama iyi kızdır. — Neden dün akşamki gibi beraber olmadık sanki? Böyle olacağını bilseydim, sizinle gelmezdim. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 58 — Sıkıldınsa gidebilirsin Adriyano (если ты заскучал, можешь уйти, Адрияно). — Sen de gelirsen (если ты тоже пойдешь), hemen (сразу). Bütün gün seninle beraber olabilmek için akşamı iple çektim (весь день я ждал с нетерпением вечера, чтобы мочь быть вместе с тобой; iple çekmek — ждать с нетерпением: «веревкой тянуть»). Ama sizin grup şefi anlaşılan bana kancayı taktı (но шеф вашей группы, видимо, за меня вцепился; kanca — крюк; takmak — нацеплять, прикреплять; навешивать). Bizi yalnız bırakmayacak (он не оставит нас одних). Seninle kalamayacaksak (если мы не сможем остаться с тобой), gideyim (я пойду-ка). — Sıkıldınsa gidebilirsin Adriyano. — Sen de gelirsen, hemen. Bütün gün seninle beraber olabilmek için akşamı iple çektim. Ama sizin grup şefi anlaşılan bana kancayı taktı. Bizi yalnız bırakmayacak. Seninle kalamayacaksak, gideyim. — Bak (смотри), onlar da (они тоже). Şule hanımla ne güzel dansediyorlar (как красиво с Шуле-ханым танцуют). İstersen Güler’le dansedebilirsin (если хочешь, можешь потанцевать с Гюлер). Dün akşam ne güzel dansediyordunuz (как хорошо вы танцевали вчера вечером). — Ben senden başkasıyla dansetmek istemiyorum (кроме тебя с кем-нибудь другим я танцевать не хочу). — Bak, onlar da. Şule hanımla ne güzel dansediyorlar. İstersen Güler’le dansedebilirsin. Dün akşam ne güzel dansediyordunuz. — Ben senden başkasıyla dansetmek istemiyorum. — Ama ben yalnız seninle dansedemem ki (но я не могу танцевать только с тобой). Görüyorsun grubumuz kalabalık (ты видишь, наша группа многолюдна). Diğerlerine ayıp olur (по отношению к другим неловко будет). — Benim kimseyi görecek halim kalmadı (у меня не осталось сил кого-либо Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 59 видеть; hal — состояние; сила /что-л. сделать/). En iyisi gel seni arkadaşlarının yanına bırakayım (самое лучшее — иди = давай, оставлю-ка тебя рядом с твоими друзьями), ben geri döneyim (я назад вернусь). — Ama ben yalnız seninle dansedemem ki. Görüyorsun grubumuz kalabalık. Diğerlerine ayıp olur. — Benim kimseyi görecek halim kalmadı. En iyisi gel seni arkadaşlarının yanına bırakayım, ben geri döneyim. Gerçekten de Filiz'i yerine bırakır bırakmaz (и в самом деле, только он оставил Филиз на ее месте), gruptan yarım ağızla izin isteyip (у группы формально разрешения попросив; yarım ağızla — формально, нехотя: «половиной рта») oteline döndü (он вернулся в свой отель). Otelin lokanta kısmına geçerek saatlerce içti (пройдя в сектор столовой отеля, он часами пил). Sonra güneşlenme terasının karanlık köşesine iki sandalyeyi yanyana koyarak oturup (потом, поставив рядом два стула в темный угол террасы для загорания и сев) kafilenin otele dönmesini beklemeye başladı (начал ждать возвращения группы в отель). Adriyano'nun kendilerinden ayrılmasıyla (с уходом от них Адрияно), Filiz'in tüm neşesi kaçmıştı (все веселье Филиз исчезло). Erol ne yaptıysa (что бы ни делал Эрол), Filiz'i tam neşelendiremedi (Филиз полностью не мог развеселить). Güler ve Cenap ise bütün gece dansettiler (Гюлер и Дженап же всю ночь танцевали). Gerçekten de Filiz'i yerine bırakır bırakmaz, gruptan yarım ağızla izin isteyip oteline döndü. Otelin lokanta kısmına geçerek saatlerce içti. Sonra güneşlenme terasının karanlık köşesine iki sandalyeyi yanyana koyarak oturup, kafilenin otele dönmesini beklemeye başladı. Adriyano'nun kendilerinden ayrılmasıyla, Filiz'in tüm neşesi kaçmıştı. Erol Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 60 ne yaptıysa, Filiz'i tam neşelendiremedi. Güler ve Cenap ise bütün gece dansettiler. *** Gece geç vakit eğlenceden dönen grup otele geldiği zaman (когда группа, вернувшаяся поздним ночным временем с развлечений, пришла в отель) Adriyano hâlâ terasın karanlık köşesinde oturuyordu (Адрияно все еще сидел в темном углу террасы). Onların kapıya yaklaşmasını bekledi (он ждал их приближения к двери). Grup neşe içinde kapıya yaklaşırken (когда группа в веселье приблизилась к двери) Filiz'i aralarından seçti (Филиз среди них распознал: «выбрал» он). Yavaşça Filiz'e adıyla seslendi (тихонько Филиз по имени окликнул). Filiz arkasına dönünce de (а когда Филиз обернулась) kolundan yakalayarak karanlıklara çekti (он, схватив ее за руку, потянул в темноту). Filiz kendisini çekenin Adriyano olduğunu anlamıştı (Филиз поняла, что тянущий ее — Адрияно). Ama ürkmüştü de (но и испугалась). Bir olaya meydan vermemek için (чтобы не давать подвода для какого-нибудь случая; meydan vermek — давать возможность: «площадь давать») arkadaşlarına seslendi (она к друзьям обратилась): Gece geç vakit eğlenceden dönen grup otele geldiği zaman Adriyano hâlâ terasın karanlık köşesinde oturuyordu. Onların kapıya yaklaşmasını bekledi. Grup neşe içinde kapıya yaklaşırken Filiz'i aralarından seçti. Yavaşça Filiz'e adıyla seslendi. Filiz arkasına dönünce de kolundan yakalayarak karanlıklara çekti. Filiz kendisini çekenin Adriyano olduğunu anlamıştı. Ama ürkmüştü de. Bir olaya meydan vermemek için arkadaşlarına seslendi: — Arkadaşlar (друзья), siz gidin (вы идите). Ben biraz Adriyano ile konuşacağım (я немного поговорю с Адрияно). Bana söyleyecekleri varmış (у него есть что сказать мне). Güler sen beni merak etme (Гюлер, ты не беспокойся обо мне; Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 61 merak — интерес, любопытство; увлечение; беспокойство, опасение, тревога), biraz sonra gelirim (немного позже приду). — Arkadaşlar, siz gidin. Ben biraz Adriyano ile konuşacağım. Bana söyleyecekleri varmış. Güler sen beni merak etme, biraz sonra gelirim. Sözünü bitirir bitirmez de karanlıklarda Adriyano ile kayboldu (и только речь свою окончила, пропала в темноте с Адрияно). Filiz (Филиз): — Ne yaptığını (что ты делаешь), sanıyorsun sen (ты думаешь?). Gecenin bu saatinde ne işin var buralarda (в этот час ночи какое у тебя дело есть здесь)? — Sizin dönmenizi bekliyordum (вашего возвращения я ждал). — Ayrılıp gelen sensin (ты сам ушел: «отделившись, ушедший ты»). Biz sana birşey yapmadık ki (мы тебе ничего не сделали же). Sözünü bitirir bitirmez de karanlıklarda Adriyano ile kayboldu. Filiz: — Ne yaptığını, sanıyorsun sen. Gecenin bu saatinde ne işin var buralarda? — Sizin dönmenizi bekliyordum. — Ayrılıp gelen sensin. Biz sana birşey yapmadık ki. Adriyano onu kolundan tutarak (Адрияно, держа ее за руку) saatlerdir oturduğu karanlık köşesindeki sandalyelerin birine oturttu (усадил ее на один из стульев, стоявших в темном углу, где он сидел часами). — Korkma Filiz (не бойся, Филиз), sana bir kötülük yapacak değilim (тебе чтото плохое делать не собираюсь). Sadece seninle başbaşa konuşmak istedim (я просто хотел поговорить с тобой с глазу на глаз; başbaşa — наедине). — Söyle bakalım (скажи, посмотрим) gecenin bu saatinde (в этот час ночи) yolumu keserek (мой путь преградив: «перерезав») bana anlatmak istediğin nedir (что ты хотел мне рассказать)? — Seni seviyorum Filiz (я тебя люблю, Филиз), hem de çılgınca (и безумно; çılgın — безумный). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 62 — Sen anlaşılan çok içmişsin (ты, видимо, много выпил), sanırım sarhoşsun (думаю, ты пьян). İnsan bir gece dansa gittiği yabancı bir kıza hemen âşık olur mu (разве человек сразу влюбляется в иностранную девушку, с которой он однажды ночью пошел танцевать; âşık — влюбленный)? Adriyano onu kolundan tutarak saatlerdir oturduğu karanlık köşesindeki sandalyelerin birine oturttu. — Korkma Filiz, sana bir kötülük yapacak değilim. Sadece seninle başbaşa konuşmak istedim. — Söyle bakalım gecenin bu saatinde yolumu keserek bana anlatmak istediğin nedir? — Seni seviyorum Filiz, hem de çılgınca. — Sen anlaşılan çok içmişsin, sanırım sarhoşsun. İnsan bir gece dansa gittiği yabancı bir kıza hemen âşık olur mu? — Olur (бывает), olur (бывает), hem de bal gibi olur (и еще как бывает; bal gibi — запросто, еще как: «мед словно»). Seni o kalabalığın içinde görür görmez etkilendim (едва я увидел тебя в этой толпе, впечатлился; etki — воздействие; влияние). Senin o güzel gözlerin beni perişan etti (твои те прекрасные глаза меня несчастным сделали; perişan — растерянный, печальный). Ben artık sensiz yaşayamam (я теперь не могу без тебя жить). Ne olur Filiz beni anlamaya çalış (пожалуйста, Филиз, меня понять постарайся). — Olur, olur, hem de bal gibi olur. Seni o kalabalığın içinde görür görmez etkilendim. Senin o güzel gözlerin beni perişan etti. Ben artık sensiz yaşayamam. Ne olur Filiz beni anlamaya çalış. Elini uzatıp ona sarılmak isteyince Filiz (когда он протянул руки, желая обнять ее, Филиз): — Dur bakalım kendine gel (стой, ну-ка, в себя приди). Anlaşılan içtiğin içkiler Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 63 seni çarpmış (ясно, выпитое тобой спиртное на тебя подействовало: «ударило»). Tabii şişede durduğu gibi durmaz (конечно, как в бутылке стояло, оно стоять не может). Sen şimdi doğru git yerine yat (ты сейчас прямо ступай, на свое место ляг). Seninle yarın konuşuruz (мы с тобой завтра поговорим). Senin aklın başında değil (ты не в своем уме: «твой ум не в твоей голове»). Elini uzatıp ona sarılmak isteyince Filiz: — Dur bakalım kendine gel. Anlaşılan içtiğin içkiler seni çarpmış. Tabii şişede durduğu gibi durmaz. Sen şimdi doğru git yerine yat. Seninle yarın konuşuruz. Senin aklın başında değil. Gitmek için yerinden kalkınca Adriyano (чтобы уйти, она со своего места поднялась только, Адрияно): — Ne olur gitme Filiz (пожалуйста, не уходи, Филиз), yanımda kal (останься со мной). Yalnız elini tutmama izin ver (только дай мне разрешение подержать твою руку), başka bir şey istemiyorum (какой-нибудь другой вещи не хочу). Biraz, burada, başbaşa oturalım (немного здесь наедине давай посидим). Çok yalnızım (я очень одинок), beni yalnızlığıma terketme (не оставляй меня моему одиночеству; terk — расставание, покидание). Gitmek için yerinden kalkınca Adriyano: — Ne olur gitme Filiz, yanımda kal. Yalnız elini tutmama izin ver, başka bir şey istemiyorum. Biraz, burada, başbaşa oturalım. Çok yalnızım, beni yalnızlığıma terketme. — Fazla kalamam (я больше не могу оставаться). Yukarı çıkmadığımı görünce (увидев, что я не поднялась наверх), şimdi aşağıya beni aramaya çıkarlar (они сейчас сойдут вниз искать меня). — Ayrıl onlardan (оставь их: «отделись от них»). Anneme senden bahsettim (я говорил о тебе моей матери). Gel seni bizim eve götüreyim (иди, давай я отведу Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 64 тебя в наш дом). Bizim evde daha rahat edersin (в нашем доме тебе будет удобнее). — Fazla kalamam. Yukarı çıkmadığımı görünce, şimdi aşağıya beni aramaya çıkarlar. — Ayrıl onlardan. Anneme senden bahsettim. Gel seni bizim eve götüreyim. Bizim evde daha rahat edersin. — Kusura bakma (извини: «на недостаток не смотри») ama sen iyice saçmalamaya başladın (но ты основательно чушь нести начал; saçma — чушь, глупость). Biz nasıl olsa birkaç gün sonra gideceğiz (мы, как-никак, через несколько дней уедем). — Yok (нет)… Yok (нет)... Seni kesinlikle bırakmayacağım (тебя я определенно не оставлю; kesinlik — категоричность; бесспорность; kesmek — резать). Burada benimle kalacaksın (здесь, со мной останешься). — Kusura bakma ama sen iyice saçmalamaya başladın. Biz nasıl olsa birkaç gün sonra gideceğiz. — Yok… Yok... Seni kesinlikle bırakmayacağım. Burada benimle kalacaksın. — Ne olur Adriyano (пожалуйста, Адрияно), kendine gel (приди в себя). Ben yabancı bir ülkeden geldim (я приехала из чужой страны). Yabancı bir kızım (я иностранка). Ülkemde ailem (в моей стране моя семья), işim (моя работа), evim var (мой дом есть). Buralarda kalamam (я не могу здесь остаться). — Ne olur Adriyano, kendine gel. Ben yabancı bir ülkeden geldim. Yabancı bir kızım. Ülkemde ailem, işim, evim var. Buralarda kalamam. — O zaman ben de seninle gelirim (тогда я тоже с тобой поеду). Senin ülkene yerleşirim (в твоей стране поселюсь). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 65 O sırada Erol'un sesi (в это время голос Эрола); — Filiz (Филиз), neredesin haydi geç oldu (где ты, давай, стало поздно), üşüyeceksin (замерзнешь). Yarın erken kalkıp Köstence'ye gideceğiz (завтра, рано встав, мы поедем в Кёстендже). Haydi içeriye gir (давай, входи внутрь). — O zaman ben de seninle gelirim. Senin ülkene yerleşirim. O sırada Erol'un sesi; — Filiz, neredesin haydi geç oldu, üşüyeceksin. Yarın erken kalkıp Köstence'ye gideceğiz. Haydi içeriye gir. — Geliyorum Erol (иду, Эрол). Adriyano (Адрияно): — Anlıyorum (понимаю), bana nişanlı veya evli olmadığını söylemiştin ama (ты говорила мне что не обручена или замужем, но), bu adamın sende gözü var (у этого человека есть глаз на тебе). Onun için (поэтому), hiç dibimizden ayrılmıyor (вовсе от нас не отстает; dip — дно; корень, основание; задница). Şimdi seni bırakıyorum (сейчас я тебя оставляю), yarın akşam gelip seni yine bulacağım (завтра вечером, придя, тебя снова найду). Haydi şimdi koş içeriye (давай, сейчас беги внутрь), çabuk yoksa elimden bir kaza çıkacak (быстро, иначе из моей руки выйдет какая-нибудь беда). — Geliyorum Erol. Adriyano: — Anlıyorum, bana nişanlı veya evli olmadığını söylemiştin ama, bu adamın sende gözü var. Onun için, hiç dibimizden ayrılmıyor. Şimdi seni bırakıyorum, yarın akşam gelip seni yine bulacağım. Haydi şimdi koş içeriye, çabuk yoksa elimden bir kaza çıkacak. — Haydi Adriyano (давай, Адрияно), sen de git yat (ты тоже иди ложись). Çok geç oldu (стало очень поздно). Yarın işe geç kalırsın (завтра опоздаешь на работу). — Ben sabaha kadar burada kalacağım (я до утра здесь останусь), işin de Allah Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 66 belasını versin, otelin de (будь проклята работа, и отель тоже: «и работе Аллах беду даст пусть, и отелю»; bela — несчастье, беда). — Haydi Adriyano, sen de git yat. Çok geç oldu. Yarın işe geç kalırsın. — Ben sabaha kadar burada kalacağım, işin de Allah belasını versin, otelin de. Filiz (Филиз), Adriyano'nun bir taşkınlık yapmasından korkarak (боясь, что Адрияно начнет буйствовать; taşkınlık — буйность, необузданность; taşkın — разлившийся, вышедший из берегов; сильно возбужденный, буйный, неистовый), koşa koşa otelin kapısından içeriye kendisini dar attı (бегом бегом через двери отеля кое-как добралась внутрь; dar atmak — с трудом добраться; dar — с трудом, еле-еле; узкий). Nefes nefese odasına çıktı (тяжело дыша, она поднялась в свою комнату; nefes — дыхание, вздох). Barın bir köşesinden onu gözleyen Erol'u görmedi bile (она даже не увидела Эрола, наблюдавшего за ней из угла бара). Filiz, Adriyano'nun bir taşkınlık yapmasından korkarak, koşa koşa otelin kapısından içeriye kendisini dar attı. Nefes nefese odasına çıktı. Barın bir köşesinden onu gözleyen Erol'u görmedi bile. Güler yatmış (Гюлер легла), fakat uyumamıştı (но не заснула). Merakla onu bekliyordu (с беспокойством ее ждала). Kapıyı açarken (когда /Филиз/ открыла дверь, /она сказала/): — Neredesin ayol Filiz (послушай, где ты, Филиз). Erol iki defa geldi seni sordu (Эрол два раза приходил, тебя спрашивал). Güler yatmış, fakat uyumamıştı. Merakla onu bekliyordu. Kapıyı açarken: — Neredesin ayol Filiz. Erol iki defa geldi seni sordu. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 67 — Aşağıda gördüm onu (внизу я видела его), gelip beni çağırdı (придя, он позвал меня). İyi de oldu (и хорошо получилось). Adriyano bizden ayrıldıktan sonra içmiş, içmiş (Адрияно, после того как ушел от нас, пил, пил) bizi beklemiş (нас ждал). Tutturdu (привязался)... Otelden çık (из отеля уезжай), seni evimize anneme götüreceğim (я тебя повезу в наш дом, к моей матери), diye yalvardı durdu (говоря, долго умолял; yalvarmak — умолять; durmak — стоять). Çok çaresiz görünüyor Güler (он выглядит очень несчастным, Гюлер). Ne yapacağım şimdi ben (что буду делать теперь я)? — Aşağıda gördüm onu, gelip beni çağırdı. İyi de oldu. Adriyano bizden ayrıldıktan sonra içmiş, içmiş bizi beklemiş. Tutturdu... Otelden çık, seni evimize anneme götüreceğim, diye yalvardı durdu. Çok çaresiz görünüyor Güler. Ne yapacağım şimdi ben? Ağlamaya başlayan Filiz'i teselli etmeye çalışan Güler (Гюлер, старавшаяся утешить Филиз, начавшую плакать): — Filizciğim topla kendini (Филизочка моя, соберись), sarhoşluktan ne söylediğini bilmiyordur (он спьяну не знает, что говорит). Sabah ayılınca hepsi normale döner (когда он утром протрезвеет, все вернется в норму). İçin için ağlayan Filiz (тихонечко плачущая Филиз): — Otele de, işine de bela okuyarak bu geçe orada kalacağını söyledi (отель и работу проклиная, сказал, что этой ночью он останется там; bela okumak — проклинать). Ağlamaya başlayan Filiz'i teselli etmeye çalışan Güler: — Filizciğim topla kendini, sarhoşluktan ne söylediğini bilmiyordur. Sabah ayılınca hepsi normale döner. İçin için ağlayan Filiz: — Otele de, işine de bela okuyarak bu geçe orada kalacağını söyledi. — Yok (нет), sen ona aldırma (ты на него не обращай внимания), biraz sonra Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 68 odasına gider yatar (немного позже он пойдет в свою комнату и ляжет). Özel arabası yoksa bu saatten sonra evine gidemez (если у него нет собственной машины, после этого часа он не сможет уехать домой). Otobüs seferleri bitti çünkü (автобусные рейсы кончились потому что). O sırada aşağıdan (в это время снизу): — Filiz seni seviyorum (Филиз, я тебя люблю), ne olur beni bırakma (пожалуйста, не покидай меня)... diye bağıran Adriyano'nun sesini duydular (говоря, кричащего Адрияно голос они услышали). — Yok, sen ona aldırma, biraz sonra odasına gider yatar. Özel arabası yoksa bu saatten sonra evine gidemez. Otobüs seferleri bitti çünkü. O sırada aşağıdan: — Filiz seni seviyorum, ne olur beni bırakma... diye bağıran Adriyano'nun sesini duydular. Büsbütün duygulanan Filiz tekrar ağlamaya başladı (окончательно растроганная Филиз снова начала плакать). Uzun süre ağladı (она плакала долгое время). Ne yapacağını şaşıran Güler gelip Filiz'e sarıldı (Гюлер, недоумевающая, что делать, подойдя, Филиз обняла): — Canım kardeşim benim (милая сестрица моя). Olanlara üzüldüğünü anlıyorum ama (я понимаю, что тебя огорчает происходящее, но), katlanmak zorundasın (ты должна перетерпеть). Buralarda kalmak bizlere göre değil (оставаться здесь не по нам). Mantığınla hareket et (согласно логике действуй; mantık — логика). Büsbütün duygulanan Filiz tekrar ağlamaya başladı. Uzun süre ağladı. Ne yapacağını şaşıran Güler gelip Filiz'e sarıldı: — Canım kardeşim benim. Olanlara üzüldüğünü anlıyorum ama, katlanmak zorundasın. Buralarda kalmak bizlere göre değil. Mantığınla hareket et. — Evet hep mantıkla hareket ediyoruz zaten (да, все время согласно логике Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 69 действуем, и так). Adriyano'nun elinden kurtulup (освободившись из рук Адрияно) eve gitmemek için (домой не ехать чтобы) oradan nasıl kaçtığımı bir ben biliyorum (оттуда как я сбежала, только я знаю). — Evet hep mantıkla hareket ediyoruz zaten. Adriyano'nun elinden kurtulup eve gitmemek için oradan nasıl kaçtığımı bir ben biliyorum. Filiz sabaha kadar ağladı (Филиз плакала до утра). Güler bir aralık balkona çıkarak Adriyano'ya baktı (Гюлер, некоторое время выйдя на балкон, посмотрела на Адрияно). O zavallı da iki sandalyenin üzerine birden uzanmış (а этот бедняга растянулся сразу на двух стульях), sigara içiyordu (курил). Demek gitmemişti (значит, он не ушел). Filiz'e söylemedi (Филиз не рассказала /об этом/). İçeriye girerek (внутрь войдя). Filiz sabaha kadar ağladı. Güler bir aralık balkona çıkarak Adriyano'ya baktı. O zavallı da iki sandalyenin üzerine birden uzanmış, sigara içiyordu. Demek gitmemişti. Filiz'e söylemedi. İçeriye girerek. — Gitmiş (он ушел), aşağıda yok (/его/ внизу нет). Haydi gir yatağına biraz uyumaya çalış (давай, иди в свою постель, постарайся немного поспать). Yarın Köstence'ye gideceğiz (завтра мы поедем в Кёстендже). — Benim tatilim bitti Güler (мой отдых кончился, Гюлер). Ben artık hiçbir yere gitmiyorum (я уже ни в какое место не еду). Odamdan çıkmayacağım (я не выйду из своей комнаты). — Haydi yat şimdi (давай, ложись сейчас), sabah tekrar konuşuruz (утром снова поговорим). — Gitmiş, aşağıda yok. Haydi gir yatağına biraz uyumaya çalış. Yarın Köstence'ye gideceğiz. — Benim tatilim bitti Güler. Ben artık hiçbir yere gitmiyorum. Odamdan Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 70 çıkmayacağım. — Haydi yat şimdi, sabah tekrar konuşuruz. Filiz farketmeden (Филиз не заметила чтобы), gidip usulca kapının anahtarını alarak (пошла, осторожно взяв ключ от двери), yastığının altına koydu (положила под свою подушку). Balkon kapısını da iyice kapatarak yattı (балконную дверь также хорошо закрыв, легла). Filiz uzun süre yatağında ağladı (Филиз долгое время плакала на своей постели). Sonunda yorgunluğa yenildi (в конце концов она поддалась усталости; yenmek — победить; yenilmek — быть побежденным), uyuyakaldı (долго проспала). Filiz farketmeden, gidip usulca kapının anahtarını alarak, yastığının altına koydu. Balkon kapısını da iyice kapatarak yattı. Filiz uzun süre yatağında ağladı. Sonunda yorgunluğa yenildi, uyuyakaldı. Olayları balkondan izleyen birisi daha vardı (был кто-то еще, наблюдавший за событиями с балкона). Bir kat aşağıdaki Erol (Эрол, находящийся одним этажом ниже). Adriyano'nun bağırması onu da etkilemişti (крик Адрияно подействовал и на него). Demek bu adam gerçekten Filiz'e tutulmuştu (значит, этот человек в самом деле влюбился в Филиз). Yoksa alenen böyle bağırmazdı (иначе бы он не кричал так у всех на виду; álenen — публично, всенародно; на виду у всех). Acaba Filiz ne alemdeydi (интересно, в каком состоянии была Филиз)? Olayları balkondan izleyen birisi daha vardı. Bir kat aşağıdaki Erol. Adriyano'nun bağırması onu da etkilemişti. Demek bu adam gerçekten Filiz'e tutulmuştu. Yoksa alenen böyle bağırmazdı. Acaba Filiz ne alemdeydi? Onun da yatağında için için ağladığını tahmin etti (он догадывался, что и она в Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 71 своей постели тихонько плачет; tahmin — предположение, догадка). Onun tanıdığı hassas Filiz (впечатлительная Филиз, которую он знал), bu tabloya ilgisiz kalamazdı (не могла остаться равнодушной к этой картине). Bu durum onu çok düşündürüyordu (это положение его сильно заставило задуматься). Ama emindi ki (но он был уверен, что), Filiz mantığıyla kalbinin sesini bastıracaktı (Филиз своей логикой подавила бы голос своего сердца). Ah ne olurdu (ах, что было бы), o da Filiz'ın balkonunun altına gidip (если бы он также, выйдя под балкон Филиз) Adriyano gibi aşkını haykırabilseydi (как Адрияно, смог выкрикнуть о своей любви). Ama yapamadı işte (но вот, не смог). Aylardır onu düşündüğü halde (хотя он и думал об этом месяцами), Adriyano'nun gösterdiği cesareti gösteremedi (он не мог показать смелости, показанной Адрияно). Onun da yatağında için için ağladığını tahmin etti. Onun tanıdığı hassas Filiz, bu tabloya ilgisiz kalamazdı. Bu durum onu çok düşündürüyordu. Ama emindi ki, Filiz mantığıyla kalbinin sesini bastıracaktı. Ah ne olurdu, o da Filiz'ın balkonunun altına gidip Adriyano gibi aşkını haykırabilseydi. Ama yapamadı işte. Aylardır onu düşündüğü halde, Adriyano'nun gösterdiği cesareti gösteremedi. Filiz'i avutmak ona kalıyordu (ему оставалось успокаивать Филиз). Elinden geldiğince acısını ona unutturmaya çalışacaktı (в меру своих возможностей он постарался бы заставить ее забыть свою боль). Buna kendini mecbur hissediyordu (он чувствовал себя обязанным сделать это). O (он), sevenlere daima saygı duyardı (к любящим всегда уважение испытывал). Çünkü sevmek (ведь любить), tanrının insanlara verdiği en yüce duyguydu (было самым возвышенным чувством, которое Господь дал людям). Filiz'e kendisini sevdirmeye çalışacaktı (он постарался бы заставить Филиз полюбить себя). Ama bunun zaman isteyeceğini biliyordu (но он знал, что это потребует времени). Filiz kalbinin aldığı bu yarayı kolay kolay unutamayacaktı (Филиз не Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 72 смогла бы так легко забыть эту рану, полученную ее сердцем). Filiz'i avutmak ona kalıyordu. Elinden geldiğince acısını ona unutturmaya çalışacaktı. Buna kendini mecbur hissediyordu. O, sevenlere daima saygı duyardı. Çünkü sevmek, tanrının insanlara verdiği en yüce duyguydu. Filiz'e kendisini sevdirmeye çalışacaktı. Ama bunun zaman isteyeceğini biliyordu. Filiz kalbinin aldığı bu yarayı kolay kolay unutamayacaktı. Aşağıda terasın köşesinde açılarıyla başbaşa kalıp kıvranan Adriyano'ya da acıyordu (он также жалел Адрияно, который мучился, оставшись наедине со своими страданиями внизу, в углу террасы). O da sonu olmayan bir sevdaya yakalanmıştı (он тоже был охвачен любовью, не имеющей конца; yakalanmak — быть пойманным/задержанным; -e попасть /под дождь и т. п./). Ama insanlar bencil yaratılmışlardı (но люди созданы эгоистами; yaratmak — создавать, творить; yaratılmak — быть созданным, сотворенным). Önce kendini düşünecekti (сначала о себе подумать стоило). Filiz'in kararının olumsuz olacağını kesin biliyordu (он твердо знал, что решение Филиз будет отрицательным). Ama (но), alınacak bu kararın idam fermanı kadar acı vereceğini de biliyordu (он также знал, что это принятое решение принесет такое же страдание, как смертный приговор; idam — смертный приговор, ferman — указ). Aşağıda terasın köşesinde açılarıyla başbaşa kalıp kıvranan Adriyano'ya da acıyordu. O da sonu olmayan bir sevdaya yakalanmıştı. Ama insanlar bencil yaratılmışlardı. Önce kendini düşünecekti. Filiz'in kararının olumsuz olacağını kesin biliyordu. Ama, alınacak bu kararın idam fermanı kadar acı vereceğini de biliyordu. *** Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 73 Sabah kapılarının çalınmasıyla uyandılar (утром они проснулись от стука в дверь). Güler (Гюлер), anahtarın kendisinde olduğunu Filiz anlamasın diye (чтобы Филиз не поняла, что ключ у нее) hemen kalkıp kapıya gitti (сразу поднявшись, пошла к двери). Kim olduğunu sordu (спросила, кто это). O da Adriyano geldi sanmıştı (она же думала, что пришел Адрияно). Gelen Şuleydi (пришедшей была Шуле). Sabah kapılarının çalınmasıyla uyandılar. Güler, anahtarın kendisinde olduğunu Filiz anlamasın diye hemen kalkıp kapıya gitti. Kim olduğunu sordu. O da Adriyano geldi sanmıştı. Gelen Şuleydi. — Uykucular (сони), haydi kalkın saat dokuz (давайте, вставайте, девять часов). Ancak giyinirsiniz (только оденетесь). Sizin kahvaltınızı aldık (мы взяли ваш завтрак). Yolda yersiniz (в дороге поедите). Elinizi çabuk tutun (поторапливайтесь: «ваши руки быстро держите»). — Uykucular, haydi kalkın saat dokuz. Ancak giyinirsiniz. Sizin kahvaltınızı aldık. Yolda yersiniz. Elinizi çabuk tutun. Güler (Гюлер): — Tamam geliyoruz (хорошо, мы идем). Filiz (Филиз), kendini şöyle bir yokladı (себя кое-как осмотрела; şöyle bir — кое-как, мельком). Başı çok ağrıyordu (голова ее очень болела). Canı yataktan çıkmak istemiyordu (ей не хотелось: «душа ее не хотела» вылезать из кровати). Güler: — Tamam geliyoruz. Filiz, kendini şöyle bir yokladı. Başı çok ağrıyordu. Canı yataktan çıkmak istemiyordu. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 74 Gülere (Гюлер /она сказала/): — Benim canım gitmek istemiyor (мне ехать не хочется: «моя душа не хочет ехать»). Sen git (ты иди), onları bekletme (их не заставляй ждать). İstersen kapıyı da kilitle üzerimden (если хочешь, дверь тоже запри за мной; kilit — замок). Ben bütün gün yatacağım (я весь день буду лежать). Gülere: — Benim canım gitmek istemiyor. Sen git, onları bekletme. İstersen kapıyı da kilitle üzerimden. Ben bütün gün yatacağım. — Saçmalama canım (не городи чушь, милая). Haydi kalk (давай, вставай). Otel odasına kapanarak sorunlarını halledemezsin (закрывшись в комнате отеля, ты не сможешь решить свои проблемы). Kalk giyin (вставай, одевайся), açılırsın (развеешься). — Saçmalama canım. Haydi kalk. Otel odasına kapanarak sorunlarını halledemezsin. Kalk giyin, açılırsın. — Ayaklarım beni taşımıyor Güler (мои ноги меня не несут, Гюлер; taşımak — переносить; перевозить), ne olur beni yalnız bırak (пожалуйста, оставь меня одну). Sen git eğlenmene bak (ты поезжай, развлекайся: «на свои развлечения смотри»). — Sen gitmezsen ben de gitmiyorum (если ты не поедешь, я тоже не поеду). O zaman gidip bizi beklememeleri için arkadaşlara haber vereyim (тогда, «пойдя», я дам известие друзьям, чтобы они не ждали нас). — Ayaklarım beni taşımıyor Güler, ne olur beni yalnız bırak. Sen git eğlenmene bak. — Sen gitmezsen ben de gitmiyorum. O zaman gidip bizi beklememeleri için Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 75 arkadaşlara haber vereyim. Her ihtimale karşı (на всякий случай: ihtimal — возможность) anahtarı da yanına alarak aşağıya koştu (взяв также с собой ключ, она побежала вниз). Erolla Cenap'a durumu anlattı (она объяснила положение Эролу и Дженапу). Erol (Эрол), Güler'in elindeki anahtarı alarak (взяв ключ /что был/ в руке Гюлер): — Bir de ben uğraşayım bakalım (еще и я попытаюсь-ка). Yalnız kalmasını istemiyorum (я не хочу, чтоб она оставалась одна). Bizi en fazla on dakika beklersiniz (вы будете ждать нас самое большее десять минут). Her ihtimale karşı anahtarı da yanına alarak aşağıya koştu. Erolla Cenap'a durumu anlattı. Erol, Güler'in elindeki anahtarı alarak: — Bir de ben uğraşayım bakalım. Yalnız kalmasını istemiyorum. Bizi en fazla on dakika beklersiniz. Elindeki anahtarla Filiz'in kapısının önüne gelen Erol (Эрол, подошедший к двери Филиз с ключом в руке), seslendi (произнес): — Filiz (Филиз), ben Erol (я Эрол). Anahtar bende (ключ у меня), içeriye geliyorum (я вхожу внутрь), haberin olsun (имей в виду: «известие твое будет пусть»). Elindeki anahtarla Filiz'in kapısının önüne gelen Erol, seslendi: — Filiz, ben Erol. Anahtar bende, içeriye geliyorum, haberin olsun. Bir dakika toparlanma payı bırakıp odayı açtı ve içeriye girdi (оставив одну минуту на то, чтобы собраться, он открыл комнату и вошел внутрь; pay — часть, доля). Filiz yatağında büzülmüş (Филиз съежилась на своей постели), yüzünü yastıklara gömmüş yatıyordu (лежала, уткнувшись лицом в подушки; Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 76 gömmek — закапывать, зарывать). Hiç düşünmeden gidip yatağın kenarına oturdu (совершенно не думая = не став долго раздумывать, он, «пойдя», сел на край постели). Filiz'in yüzünü kendine çevirerek (повернув лицо Филиз к себе): Bir dakika toparlanma payı bırakıp odayı açtı ve içeriye girdi. Filiz yatağında büzülmüş, yüzünü yastıklara gömmüş yatıyordu. Hiç düşünmeden gidip yatağın kenarına oturdu. Filiz'in yüzünü kendine çevirerek: — Haydi Filiz topla kendini (давай, Филиз, соберись), kalk arkadaşlar bizi bekliyorlar (вставай, друзья нас ждут). Gitmemekte kesin kararlıysan (если ты твердо решила не идти: «решившаяся ты если»), ben de kalıyorum (я тоже остаюсь). Seni yalnız bırakamam (я не могу оставить тебя одну), kusura bakma (извини: «на недостаток не смотри»). Sen yatarsın (ты будешь спать), ben de seni beklerim (а я тебя подожду). — Haydi Filiz topla kendini, kalk arkadaşlar bizi bekliyorlar. Gitmemekte kesin kararlıysan, ben de kalıyorum. Seni yalnız bırakamam, kusura bakma. Sen yatarsın, ben de seni beklerim. Filiz bunu hiç beklemiyordu (Филиз этого вовсе не ждала). Bütün gün Erolla yalnız kalmak ona hiç cazip gelmedi (весь день с Эролом наедине оставаться ей вовсе не казалось заманчивым). Kurtuluş yolu (путь к спасению) ancak onunla gruba katılıp (только присоединившись к группе с ним), Köstence'ye gitmekti (в Кёстендже ехать был). —Peki Erol (хорошо, Эрол), kalkıyorum (встаю). Sen beni lütfen dışarıda bekle (ты меня, пожалуйста, снаружи подожди). Filiz bunu hiç beklemiyordu. Bütün gün Erolla yalnız kalmak ona hiç cazip gelmedi. Kurtuluş yolu ancak onunla gruba katılıp, Köstence'ye gitmekti. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 77 —Peki Erol, kalkıyorum. Sen beni lütfen dışarıda bekle. Erol elindeki anahtarı bırakmadan dışarıya çıktı (Эрол, не оставив ключ, что был у него руке, вышел наружу). Kapının önünde gezinerek beklemeye başladı (прогуливаясь перед дверью, он начал ждать). Aşağıdan otobüsün onları çağıran korna sesi gelince (как только снизу раздался сигнал гудка автобуса, призывающий их) Filiz hemen dışarıya çıktı (Филиз сразу вышла наружу). Erol odayı kilitledi (Эрол запер комнату). Artık anahtarı Filiz'e teslim edebilirdi (он уже = теперь мог передать ключ Филиз). Koluna girerek (взяв ее за руку), Filiz'i aşağıya indirdi (он свел Филиз вниз). Otobüs hazırdı (автобус был готов). Hemen bindiler (они сразу сели), kendilerine ayrılan yere yanyana oturdular (сели бок о бок на выделенное им место). Erol elindeki anahtarı bırakmadan dışarıya çıktı. Kapının önünde gezinerek beklemeye başladı. Aşağıdan otobüsün onları çağıran korna sesi gelince Filiz hemen dışarıya çıktı. Erol odayı kilitledi. Artık anahtarı Filiz'e teslim edebilirdi. Koluna girerek, Filiz'i aşağıya indirdi. Otobüs hazırdı. Hemen bindiler, kendilerine ayrılan yere yanyana oturdular. Erol getirdikleri kahvaltılıklarla ve termostaki çayla karınlarını doyurmalarını istedi (Эрол попросил, чтобы женщины насытились затраками и чаем в термосе, которые он принес; karnını doyurmak — насытиться: «живот насытить»). Filiz büyük bir irade gücüyle yemeğini yiyordu (Филиз ела свою еду с большой силой воли = заставила себя съесть; irade — воля; güç — сила, мощь). Başı çatlayacak gibi ağrıyordu (голова ее болела, как будто лопалась). İlâç alması için midesinin boş olmaması lazımdı (для принятия ею лекарства было необходимо, чтобы желудок ее не был пустым; mide — желудок). Biraz birşeyler yedi ve çayla bir ağrı kesici aldı (она немного поела и приняла с чаем болеутоляющее средство; ağrı — боль). Erol (Эрол), ona otobüste koltuğu yatırarak uzanmasını söyledi (в автобусе уложив ее в кресло, сказал ей, чтобы Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 78 она вытянулась). Ama yol çok kısa olduğu için buna gerek kalmadı (но поскольку путь был очень коротким, в этом не осталось необходимости). Erol getirdikleri kahvaltılıklarla ve termostaki çayla karınlarını doyurmalarını istedi. Filiz büyük bir irade gücüyle yemeğini yiyordu. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. İlaç alması için midesinin boş olmaması lazımdı. Biraz birşeyler yedi ve çayla bir ağrı kesici aldı. Erol, ona otobüste koltuğu yatırarak uzanmasını söyledi. Ama yol çok kısa olduğu için buna gerek kalmadı. Otobüsü otoparka bıraktılar (автобус на автостоянке оставили). İçinde kimsenin kalmamasını isteyen şoför (шофер, желавший, чтобы внутри никого не осталось) onların inmesinden sonra (после того, как они вышли), saat yarımda açmаk üzere otobüsün kapısını kilitledi (запер дверь автобуса, чтобы открыть в половине первого; yarımda — в половине первого /о времени/). Filiz gerçekten çok kötüydü (Филиз в самом деле было очень плохо). Erol onu zorlamakla iyi yapmadığını anladı (Эрол понял, что принудив ее, он хорошо не поступил). Keşke otelde kalsalardı (лучше бы они остались в отеле). Otobüsü otoparka bıraktılar. İçinde kimsenin kalmamasını isteyen şoför onların inmesinden sonra, saat yarımda açmаk üzere otobüsün kapısını kilitledi. Filiz gerçekten çok kötüydü. Erol onu zorlamakla iyi yapmadığını anladı. Keşke otelde kalsalardı. *** Otelden çıkarken Adriyano'nun yerinde olmadığını da gören Filiz (выходя из отеля, Филиз, также увидевшая, что Адрияно не было на месте), büsbütün perişan olmuştu (совершенно расстроилась). Ne olmuştu acaba (интересно, что случилось)? Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 79 Otelden çıkarken Adriyano'nun yerinde olmadığını da gören Filiz, büsbütün perişan olmuştu. Ne olmuştu acaba? Erol (Эрол), çarşıya gidenlere katılmakla beraber (хотя они и присоединились к отправившимся на рынок), Filiz'i oturtacak bir yer aramaya başladı (начал искать место, чтобы посадить Филиз). Köstence'nin en büyük alışveriş yeri olan Tomis mağazasının yakınlarında (около магазина «Томис», являющегося самым крупным торговым местом Кёстендже) bir yer bulup oturdular (найдя одно место, они сели). Filiz'in çektiği azap (мука, которую терпела Филиз), yüzüne yansımıştı (отражалась на ее лице; yansı — отражение, проекция). Baş ağrısından rengi kaçmıştı (от головной боли он побледнела; rengi kaçmak — побледнеть: «цвет убежать/поблекнуть»). Erol dayanamayıp sordu (Эрол, выдержать не сумев, спросил): Erol, çarşıya gidenlere katılmakla beraber, Filiz'i oturtacak bir yer aramaya başladı. Köstence'nin en büyük alışveriş yeri olan Tomis mağazasının yakınlarında bir yer bulup oturdular Filiz'in çektiği azap, yüzüne yansımıştı. Baş ağrısından rengi kaçmıştı. Erol dayanamayıp sordu: — Filiz (Филиз), iyi görünmüyorsun (ты не выглядишь хорошо), istersen seni bir doktora götürelim (если хочешь, давай мы отведем тебя к какому-нибудь доктору). — Doktor falan istemem (доктора и тому подобного не хочу; falan — такойто; и прочее). Başım çok ağrıyor (голова моя очень болит). İlâç aldım (лекарство я приняла: «взяла»), biraz sonra geçer (немного позже пройдет). — Filiz, iyi görünmüyorsun, istersen seni bir doktora götürelim. — Doktor falan istemem. Başım çok ağrıyor. İlâç aldım, biraz sonra geçer. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 80 — Peki sen bilirsin (хорошо, ты знаешь = как знаешь). Ama dayanamayacak gibi olursan (но если не сможешь терпеть: «станешь как не могущая терпеть»), buradan bir arabayla seni hemen otele geri götürebilirim (отсюда на машине тебя сразу назад в отель могу отвезти). Biraz burada oturalım (давай немного посидим здесь), toparlanmaya çalış (прийти в себя постарайся). — Sağol (спасибо), ilgine teşekkür ederim (спасибо за твое внимание). Beni merak etme (обо мне не беспокойся), biraz sonra açılırım (немного позже мне станет лучше; açılmak — открываться; (при)ободриться, повеселеть). — Peki sen bilirsin. Ama dayanamayacak gibi olursan, buradan bir arabayla seni hemen otele geri götürebilirim. Biraz burada oturalım, toparlanmaya çalış. — Sağol, ilgine teşekkür ederim. Beni merak etme, biraz sonra açılırım. Arkasına yaslanan Filiz gözlerini kapadı (Филиз, откинувшаяся на спину, закрыла свои глаза; yaslanmak — опираться, прислоняться). Uzun süre öylece kaldı (долгое время она оставалась так). Erol büyük bir sabırla bekledi (Эрол с большим терпением ждал). O sırada oturdukları kafeteryanın önünden geçen otobüslerinin şoförünü görünce (увидев шофера автобуса, в тот момент проходившего мимо кафе, где они сидели) hemen ona seslendi (он сразу его окликнул). Koşa koşa yanına giderek (бегом бегом подойдя к нему) Filiz'in iyi olmadığını (/сказал/, что Филиз нехорошо), otobüsü açmasını (открыть автобус), hiç olmazsa (в крайнем случае) bir müddet orada yatmasını istedi (чтобы она некоторое время полежала там, попросил; müddet — срок, время; продолжительность, длительность). Arkasına yaslanan Filiz gözlerini kapadı. Uzun süre öylece kaldı. Erol büyük bir sabırla bekledi. O sırada oturdukları kafeteryanın önünden geçen otobüslerinin şoförünü görünce hemen ona seslendi. Koşa koşa yanına giderek Filiz'in iyi olmadığını, otobüsü açmasını, hiç olmazsa bir müddet orada Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 81 yatmasını istedi. Şoför ona otobüsün anahtarını verdi (шофер дал ему ключи от автобуса). Geri dönen Erol Filiz'in koluna girerek (вернувшийся Эрол, взяв Филиз за руку) onu zorla otobüsün bulunduğu otoparka götürdü (силой отвел ее на автостоянку, где находился автобус). Otobüsü açarak en arka koltuğa boylu boyunca yatırdı (открыв атобус, он положил ее во весь рост на самое заднее кресло; boylu boyunca — во весь рост). Kendisi de yanında kalan boşluğa oturdu (сам же на рядом оставшееся свободное пространство сел; boşluk — пустота). Filiz bir saatten fazla kıpırmadan yattı (Филиз лежала больше часа, не шелохнувшись). Şoför ona otobüsün anahtarını verdi. Geri dönen Erol Filiz'in koluna girerek onu zorla otobüsün bulunduğu otoparka götürdü. Otobüsü açarak en arka koltuğa boylu boyunca yatırdı. Kendisi de yanında kalan boşluğa oturdu. Filiz bir saatten fazla kıpırmadan yattı. Sonra büyük bir öğürtüyle yerinden fırladı (потом с сильной рвотой вскочила со своего места). Erol otobüsün kapısını açarak onu aşağıya zor indirdi (Эрол, открыв дверь автобуса, с трудом спустил ее вниз). Filiz yediklerinin hepsini çıkardı (Филиз от всего съеденного избавилась: «вынула»). Erol su dolabında bulduğu birkaç şişe suyla elini yüzünü yıkamasına yardımcı oldu (Эрол помог ей умыться несколькими бутылками воды, которые он нашел в шкафчике для воды; elini yüzünü yıkamak — умываться: «руки, лицо мыть», yardımcı — помощник; yardım — помощь). Filiz'i kucaklayarak tekrar arka koltuğa yatırdı (обняв Филиз, он снова положил ее на заднее кресло; kucak — объятия; охапка). Sonra büyük bir öğürtüyle yerinden fırladı. Erol otobüsün kapısını açarak onu aşağıya zor indirdi. Filiz yediklerinin hepsini çıkardı. Erol su dolabında bulduğu birkaç şişe suyla elini yüzünü yıkamasına yardımcı oldu. Filiz'i Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 82 kucaklayarak tekrar arka koltuğa yatırdı. Biraz sonra Filiz'in rengi yavaş yavaş yerine geldi (немного позже Флилз немного порозовела: «цвет ее мало-помалу пришел на свое место»). Biraz su istedi (немного воды попросила). Erol bulduğu şişelerden ona su içirdi (Эрол из найденных бутылок напоил ее водой). Bu suyla beraber Filiz bir ilâç daha almak isteyince Erol engel oldu (когда Филиз вместе с этой водой захотела принять еще лекарство, Эрол препятствием стал). Biraz sonra Filiz'in rengi yavaş yavaş yerine geldi. Biraz su istedi. Erol bulduğu şişelerden ona su içirdi. Bu suyla beraber Filiz bir ilâç daha almak isteyince Erol engel oldu. — İlk aldığını miden kabul etmedi canım (то, что ты приняла первым, твой желудок не принял, дорогая). Biraz bekle ikinciyi sonra alırsın (немного подожди, второе позже примешь). Yoksa onu da çıkarırsın (иначе его также выпустишь). İstersen hastane şuracıkta (если хочешь, совсем близко отсюда больница; hastane = hastahane — больница: «дом больных»; hasta — больной), haydi seni oraya götüreyim (давай тебя туда я отведу). — İlk aldığını miden kabul etmedi canım. Biraz bekle ikinciyi sonra alırsın. Yoksa onu da çıkarırsın. İstersen hastane şuracıkta, haydi seni oraya götüreyim. — Yok istemem (нет, не хочу). Burada biraz yatarsam açılırım sanıyorum (думаю, что если здесь немного полежу, мне станет лучше). Sen istersen arabanın kapılarını kilitle git çarşıya (ты, если хочешь, запри двери машины, иди на рынок). Belki birşeyler almak istersin (может быть, ты хочешь чтонибудь купить). Ben engel olmamayım (я не буду препятствием). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 83 — Yok istemem. Burada biraz yatarsam açılırım sanıyorum. Sen istersen arabanın kapılarını kilitle git çarşıya. Belki birşeyler almak istersin. Ben engel olmamayım. Erol onun ellerini tutup dudaklarına götürüp öperek (Эрол, взяв ее руки, поднеся к своим губам, целуя): — Ben kime ne alacağım ki (я кому что куплю, а)? Sen üzme tatlı canını (ты не расстраивай свою милую душу). Alışverişi Bükreş'te yaparız (покупки мы сделаем в Бухаресте). Erol onun ellerini tutup dudaklarına götürüp öperek: — Ben kime ne alacağım ki? Sen üzme tatlı canını. Alışverişi Bükreş'te yaparız. — Oraya kadar gidebileceğimi sanmıyorum (не думаю, что смогу доехать туда). — Biraz gayret etmelisin canım (ты должна немного постараться, дорогая; gayret — усердие, старание; рвение). Sen böyle ufak tefek şeylerle yıkılacak bir kız değilsin (ты не такая девушка, чтобы быть разрушенной такими незначительными вещами; ufak tefek — мелкий, незначительный; yıkmak — разрушать; ломать; yıkılmak — быть разрушенным, сломанным). Bugün iyice dinlen (сегодня как следует отдохни), yarın daha iyi olursun (завтра тебе будет лучше). Seni yata yata götürürüz (мы повезем тебя лежа). — Oraya kadar gidebileceğimi sanmıyorum. — Biraz gayret etmelisin canım. Sen böyle ufak tefek şeylerle yıkılacak bir kız değilsin. Bugün iyice dinlen, yarın daha iyi olursun. Seni yata yata götürürüz. — Sana söylemiştim Erol (я тебе сказала, Эрол). Araya gönül işi gelince arkasından üzüntüler gelir diye (когда в отношения между людьми входит сердечное дело, вслед за ним огорчения идут, говоря). Bak sana üzüntü oldum Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 84 (смотри, я стала огорчением для тебя). — Sana söylemiştim Erol. Araya gönül işi gelince arkasından üzüntüler gelir diye. Bak sana üzüntü oldum. — Sen bana değil kendine üzüntü oldun canim (ты не для меня, для себя стала огорчением, милая). Hislerine saygı duyuyorum (к твоим чувствам уважение чувствую). Onun için kendini yiyip bitirme (поэтому самое себя не мучай: «поедая, не приканчивай»). İnsanın başına böyle şeyler gelir (на голову человека такие вещи приходят). Metin ol (будь стойкой), mantığını kullan (логику свою используй). Önce sağlığını düşün (прежде всего думай о здоровье). Bak miden hassas (смотри, желудок твой чувствительный). Üzüldüğün gibi (лишь только ты расстроилась), seni böyle perişan eder (он так тебя беспокоит). — Sen bana değil kendine üzüntü oldun canim. Hislerine saygı duyuyorum. Onun için kendini yiyip bitirme. İnsanın başına böyle şeyler gelir. Metin ol, mantığını kullan. Önce sağlığını düşün. Bak miden hassas. Üzüldüğün gibi, seni böyle perişan eder. Çok sıcak olan otobüsün penceresini (очень жаркого автобуса окно), kapısını açarak serinletmeye çalıştı (дверь открыв, он старался освежить его; serin — прохладный, свежий). Erol pakette kalan yiyeceklerden ve termostan ona birşeyler yedirdi (Эрол из продуктов, оставшихся в пакете, и из термоса ее что-то заставил съесть). Filiz biraz sonra (Филиз немного позже), uykuya daldı (погрузилась в сон). Erol yavaşça onun saçlarını okşayarak (Эрол, медленно гладя ее волосы): — Bu kötü rüyayı unutturacağım sana (я заставлю тебя забыть этот дурной сон). Beraber çok güzel günlerimiz olacak (вместе у нас будут очень хорошие дни). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 85 Çok sıcak olan otobüsün penceresini, kapısını açarak serinletmeye çalıştı. Erol pakette kalan yiyeceklerden ve termostan ona birşeyler yedirdi. Filiz biraz sonra, uykuya daldı. Erol yavaşça onun saçlarını okşayarak: — Bu kötü rüyayı unutturacağım sana. Beraber çok güzel günlerimiz olacak. Eğilip Filiz'in saçlarını öptü (наклонившись, он поцеловал волосы Филиз). Erol artık Filiz'i benimsemişti (Эрол уже предъявлял свои права на Филиз; benimsemek — осваивать, присваивать; привязываться, полюбить; benim — мой). O uyurken (пока она спала) hem onun güzel (он как на ее красивое), solgun yüzünü seyrediyor (бледное лицо смотрел), hem de (так и), geleceklerini düşünüyordu (думал об их будущем). Eğilip Filiz'in saçlarını öptü. Erol artık Filiz'i benimsemişti. O uyurken hem onun güzel, solgun yüzünü seyrediyor, hem de, geleceklerini düşünüyordu. Döner dönmez ona yapacağı teklifin geri çevrileceğini bildiği için biraz bekleyecekti (поскольку он знал, что она отклонит предложение, которое он сделает, едва вернувшись, он немного подождать намеревался). Ama onunla arkadaşlığını kesmeyecekti (но дружбы с ней прерывать не собирался). Onun ailesiyle tanışacak (с ее семьей познакомиться), kendi annesine de tanıtacaktı Filiz'i (со своей матерью познакомить намеревался Филиз). Adım adım amacına yaklaşacaktı (шаг за шагом приближался бы к цели; amaç — цель). Ama öyle bir şey olmalıydı ki Filiz’i Adriyano'yu tamamen ve hemen unutsun (однако такая вещь должна была бы быть, чтобы Филиз полностью и сразу забыла Адрияно). Döner dönmez ona yapacağı teklifin geri çevrileceğini bildiği için biraz bekleyecekti. Ama onunla arkadaşlığını kesmeyecekti. Onun ailesiyle tanışacak, kendi annesine de tanıtacaktı Filiz'i. Adım adım amacına Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 86 yaklaşacaktı. Ama öyle bir şey olmalıydı ki Filiz’i Adriyano'yu tamamen ve hemen unutsun. Ne yapabilirdi (что он мог бы сделать)? Burası yabancı bir ülkeydi (здесь была чужая страна). Kimseleri tanımıyordu (он никого не знал). Onlara hizmet eden Türk garson (обслуживающий их турецкий официант; hizmet — обслуживание), acaba ona yardımcı olamaz mıydı (интересно, не мог бы быть ему помощником)? Otele döner dönmez (едва вернувшись в отель), onunla konuşmaya karar verdi (он решил поговорить с ним). Ne yapabilirdi? Burası yabancı bir ülkeydi. Kimseleri tanımıyordu. Onlara hizmet eden Türk garson, acaba ona yardımcı olamaz mıydı? Otele döner dönmez, onunla konuşmaya karar verdi. Elbette Adriyano'yu, Filiz'in gözünden düşürecek bir şey bulabilirdi (конечно, он мог бы найти что-нибудь, что бы уронило Адрияно в глазах Филиз; düşmek — падать; düşürmek — заставить упасть, уронить). Belki biraz çirkin kaçacaktı ama (возможно, это вышло бы немного некрасиво, но), kendi mutluluğu ve Filiz'in sağlığı için (ради собственного счастья и здоровья Филиз) bu dolambaçlı yolu denemek zorundaydı (он должен был испробовать этот извилистый путь; dolambaçlı — запутанный). Adriyano'nun kusurunu arayacaktı (недостаток Адрияно искать намеревался). Buna kesin kararlıydı (на это он твердо решился). Elbette Adriyano'yu, Filiz'in gözünden düşürecek bir şey bulabilirdi. Belki biraz çirkin kaçacaktı ama, kendi mutluluğu ve Filiz'in sağlığı için bu dolambaçlı yolu denemek zorundaydı. Adriyano'nun kusurunu arayacaktı. Buna kesin kararlıydı. *** Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 87 Biraz sonra çarşıya dağılanlar (немного позже разошедшиеся по рынку), elleri kolları paketlerle dolu olarak otobüse dönmeye başladılar (начали возвращаться в автобус с руками, полными пакетов; el — рука /кисть руки/; kol — рука /по плечо/). Filiz'i, arka kanepede upuzun uzanmış (Филиз, вытянувшейся во весь рост на заднем сиденье; uzun — длинный; upuzun — длинный-предлинный), Erol'u da başında bekler bulunca (а Эрола ждущим у нее в головах обнаружив), hepsi geçmiş olsun dediler (все сказали, поправляйся: «пусть пройдет»). Filiz gürültülerden pek etkilenmemiş (на Филиз шум не очень воздействовал), uyuyordu (она спала). Biraz sonra çarşıya dağılanlar, elleri kolları paketlerle dolu olarak otobüse dönmeye başladılar. Filiz'i, arka kanepede upuzun uzanmış, Erol'u da başında bekler bulunca, hepsi geçmiş olsun dediler. Filiz gürültülerden pek etkilenmemiş, uyuyordu. Otobüsün hareket saati gelince Filiz (когда пришел час отправления автобуса, Филиз; hareket — движение), motor gürültüsünden uyandı (проснулась от шума мотора). Yavaşça yerinden doğruldu (она медленно поднялась с места). Erol'a (Эролу): — Biz yerimize gidelim (давайте пройдем на наше место). Burası beni çok sarsar (здесь меня очень трясет). Gene çıkarırım (меня снова вырвет). — Oldu canım (хорошо, дорогая), haydi öyleyse (давай в таком случае), yavaş yavaş öne doğru yürü bakalım (медленно медленно вперед иди-ка). Otobüsün hareket saati gelince Filiz, motor gürültüsünden uyandı. Yavaşça yerinden doğruldu. Erol'a: — Biz yerimize gidelim. Burası beni çok sarsar. Gene çıkarırım. — Oldu canım, haydi öyleyse, yavaş yavaş öne doğru yürü bakalım. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 88 Gelip Güler’le Cenap'ın yanındaki yerlerine oturdular (придя, они сели на места рядом с Гюлер и Дженапом). Güler (Гюлер), Filiz'in yüzüne bakınca çok üzüldü (взглянув на лицо Филиз, очень огорчилась). Kızcağız bir gecede perişan olmuştu (бедная девушка в одну ночь несчастной стала). Erol, kısaca olanları anlattı (Эрол вкратце рассказал о случившемся; kısa — короткий). Güler, hazır buradayken bir doktora gitmeleri için ısrar ettiyse de (и хотя Гюлер, раз уж они здесь, настаивала на том, чтобы они пошли к доктору; hazır — поскольку, коль скоро), Filiz istemedi (Филиз не захотела). Otelde yatarsa açılacağını söyledi (она сказала, что если она будет лежать в отеле, ей станет лучше). Gelip Güler’le Cenap'ın yanındaki yerlerine oturdular. Güler, Filiz'in yüzüne bakınca çok üzüldü. Kızcağız bir gecede perişan olmuştu. Erol, kısaca olanları anlattı. Güler, hazır buradayken bir doktora gitmeleri için ısrar ettiyse de, Filiz istemedi. Otelde yatarsa açılacağını söyledi. Otele gelince (в отель прибыв), Erol, Filiz'in koluna girerek (Эрол, взяв Филиз за руку), onu doğru lokantaya soktu (ее прямо в столовую ввел). Onlara hizmet eden garsonu bularak (найдя обслуживающего их официанта; hizmet — служба; служение, прислуживание), bu hanımın arkadaşı olduğunu (что он друг этой женщины), bundan sonra beraber yemek zorunda olduklarını, zira hastalandığını anlattı (объяснил, что после этого они должны вместе есть, поскольку она нездорова; zira — потому что, так как). Bir çorba istedi (суп попросил). Garson (официант), hemen bir çorba getirdi (сразу принес суп), Erol zorla Filiz'e çorbasını içirdi (Эрол силой Филиз супом накормил: «напоил»). Diğer yemeklerden de yedirdi (и другой едой накормил). Otele gelince, Erol, Filiz'in koluna girerek, onu doğru lokantaya soktu. Onlara hizmet eden garsonu bularak, bu hanımın arkadaşı olduğunu, bundan sonra beraber yemek zorunda olduklarını, zira hastalandığını anlattı. Bir çorba istedi. Garson, hemen bir çorba getirdi, Erol zorla Filiz'e çorbasını Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 89 içirdi. Diğer yemeklerden de yedirdi. Garsona da arkadaşını odasına götürüp yatırdıktan sonra (официанту же, своего друга в комнату отведя и уложив) gelip yemeğini yiyeceğini, onunla da özel bir şey görüşeceğini söyledi (сказал, что он, придет, поест, а он с ним обсудит одну личную вещь). Güler aldığı eşyalarla yukarı çıkarken (пока Гюлер поднималась наверх с купленными вещами), Erol, Filiz'i asansörle çıkardı (Эрол поднял Филиз на лифте). Odasının kapısına kadar getirip (проводив /ее/ до дверей комнаты) yatırması için Güler'e rica ederek (попросив Гюлер, чтобы она /ее/ уложила) geri döndü (он вернулся назад). Garsona da arkadaşını odasına götürüp yatırdıktan sonra gelip yemeğini yiyeceğini, onunla da özel bir şey görüşeceğini söyledi. Güler aldığı eşyalarla yukarı çıkarken, Erol, Filiz'i asansörle çıkardı. Odasının kapısına kadar getirip yatırması için Güler'e rica ederek geri döndü. Garson onun masasını henüz toplamamıştı (официант еще не собрал с его стола). Yemeğini getirirken (когда он принес его еду) görüşeceği konuyu ona açtı (он открыл ему тему, о которой хотел поговорить). Otel resepsiyonunda çalışan Adriyano'nun kim olduğunu (кем является Адрияно, работающий на регистратуре), nerede oturduğunu (где он живет), anasını babasını (о его матери и отце), varsa ilgilendiği kız arkadaşını (если есть подружка, которой тот интересуется) hepsini öğrenmesini ona 50 dolar vereceğini söyledi (сказал, что даст ему 50 долларов, чтобы он узнал обо всем). Garson onun masasını henüz toplamamıştı. Yemeğini getirirken görüşeceği konuyu ona açtı. Otel resepsiyonunda çalışan Adriyano'nun kim olduğunu, nerede oturduğunu, anasını babasını, varsa ilgilendiği kız arkadaşını hepsini Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 90 öğrenmesini ona 50 dolar vereceğini söyledi. Adam (человек), aldığı bu güzel teklife hayır demedi (на это прекрасное полученное им предложение «нет» не сказал). Ertesi güne kadar izin istedi (он попросил разрешения до завтрашнего дня). Ama kimsenin haberi olmamasını da rica etti (но также попросил, чтобы ни у кого не было известий = никому не говорить). Biraz sonra işinin bittiğini evine gideceğini (немного позже, что окончит работу и уйдет домой), yarın işe gelirken (завтра, придя на работу) onun istediği bilgilerin hepsini getirebileceğini söyleyerek uzaklaştı (все нужные ему сведения сможет принести, сказав, удалился). Erol adımını atmıştı (Эрол сделал первый шаг). Gelecek bilgi (будущие сведения), bakalım ne olacaktı (посмотрим, какими были бы). Adam, aldığı bu güzel teklife hayır demedi. Ertesi güne kadar izin istedi. Ama kimsenin haberi olmamasını da rica etti. Biraz sonra işinin bittiğini evine gideceğini, yarın işe gelirken onun istediği bilgilerin hepsini getirebileceğini söyleyerek uzaklaştı. Erol adımını atmıştı. Gelecek bilgi, bakalım ne olacaktı. *** Can sıkıntısını dağıtmak için çıkıp biraz lobide oturdu (чтобы развеять тоску, выйдя, он немного посидел в холле). Cenap da ortalarda yoktu (Дженапа же там не было). O, işini yoluna koymuştu (он свое дело уладил: «на его путь поставил»), herhalde (вероятно). Lobide de canı sıkıldı (в холле ему также было скучно: «душа его томилась»; sıkılmak — быть выжатым; тосковать, скучать, томиться). Bütün gece uyumamıştı (всю ночь он не спал). Onun da güzel bir uykuya ihtiyacı vardı (у него также была потребность в хорошем сне). Gidip yatsa iyi olacaktı (если бы он, «пойдя», лег, было бы хорошо). Anahtarlıkta odasının anahtarını bulamayınca (не сумев найти ключ от своей Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 91 комнаты в ключнице) Cenab'ın da odada olduğunu anladı (он понял, что Дженап также в комнате). Odasına çıktı (в комнату он поднялся). Can sıkıntısını dağıtmak için çıkıp biraz lobide oturdu. Cenap da ortalarda yoktu. O, işini yoluna koymuştu, herhalde. Lobide de canı sıkıldı. Bütün gece uyumamıştı. Onun da güzel bir uykuya ihtiyacı vardı. Gidip yatsa iyi olacaktı. Anahtarlıkta odasının anahtarını bulamayınca Cenab'ın da odada olduğunu anladı. Odasına çıktı. Kapıyı ona açan Cenap (открывший ему дверь Дженап): — Filiz çok kötü Erol (Филиз очень плохо, Эрол), ne yapacağız (что будем делать)? — Biraz yemek yedirdim yatırdım (я немного накормил ее едой и уложил). Dinlenmesi lazım (ей необходим отдых). Yarın böyle olursa biz Bükreş'e gelemeyiz (если так будет завтра, мы не сможем поехать в Бухарест). Siz Güler’le bizim yerimize de gezersiniz (а вы с Гюлер вместо нас будете гулять). Kapıyı ona açan Cenap: — Filiz çok kötü Erol, ne yapacağız? — Biraz yemek yedirdim yatırdım. Dinlenmesi lazım. Yarın böyle olursa biz Bükreş'e gelemeyiz. Siz Güler’le bizim yerimize de gezersiniz. — Belki yarına kadar açılır (может быть, до завтра ей будет лучше). — Hiç sanmıyorum (вовсе не думаю). Sonra Bükreş otobüsle üç buçuk saat sürüyormuş (потом /поездка в/ Бухарест с автобусом длится три с половиной часа). Bu vaziyette (в таком состоянии), o kadar uzun yola dayanamaz (столь долгий путь она не сможет вынести). — Belki yarına kadar açılır. — Hiç sanmıyorum. Sonra Bükreş otobüsle üç buçuk saat sürüyormuş. Bu Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 92 vaziyette, o kadar uzun yola dayanamaz. — Tatilin tadı bozuldu Erol (вкус отдыха испортился, Эрол). — Sana ne oldu ki (с тобой что случилось, а), Güler’le burun burunasınız (вы с Гюлер нос к носу). Esas ben şikâyet etmeliyim (по сути, я должен жаловаться; şikâyet — жалоба). Ama etmiyorum (но не жалуюсь: «не делаю»). Bu vesileyle (при этом случае; vesile — причина, довод; подходящий/удобный случай) aylardır açmaya cesaret edemediğim duygularımı (мои чувства, которые я месяцами не мог осмелиться открыть) yavaş yavaş Filiz'e açıyorum (малопомалу Филиз открываю). — Tatilin tadı bozuldu Erol. — Sana ne oldu ki, Güler’le burun burunasınız. Esas ben şikâyet etmeliyim. Ama etmiyorum. Bu vesileyle aylardır açmaya cesaret edemediğim duygularımı yavaş yavaş Filiz'e açıyorum. — Güler Filiz'e çok bağlı (Гюлер очень привязана к Филиз). Onun rahatsızlanması Güler'in de neşesini bozdu (ее беспокойство испортило также веселье = хорошее настроение Гюлер). Bugün çok keyifsizdi (сегодня она была очень невесела; keyif — веселое настроение; блаженство, наслаждение). — Güler Filiz'e çok bağlı. Onun rahatsızlanması Güler'in de neşesini bozdu. Bugün çok keyifsizdi. — Geçecek hepsi (пройдет все), geçecek (пройдет). Ben biraz yatıp uyumak istiyorum (я хочу немного лечь и поспать). Kızlar sana emanet (девушек на твое попечение; emanet — оставление на попечение). Otelden ayrılma (из отеля не уходи), birşey olursa beni hemen uyandır (если что-то будет, сразу буди меня). Bu gece sabaha kadar uyumadım (этой ночью я до утра не спал), sallanıyorum (меня шатает). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 93 — Geçecek hepsi, geçecek. Ben biraz yatıp uyumak istiyorum. Kızlar sana emanet. Otelden ayrılma, birşey olursa beni hemen uyandır. Bu gece sabaha kadar uyumadım, sallanıyorum. — Sen yat biraz uyu (ты ляг, немного поспи), biz de Güler’le yemek yeriz (а мы с Гюлер поедим). Lobide otururuz (в холле посидим). Sık sık da Filiz'i yoklarız (часто-часто также будем проверять Филиз; yoklamak — осматривать, контролировать, проверять; справиться о ком-либо, проведать кого-либо). Bize güvenebilirsin (нам доверять можешь). — Sen yat biraz uyu, biz de Güler’le yemek yeriz. Lobide otururuz. Sık sık da Filiz'i yoklarız. Bize güvenebilirsin. Erol yatmak için hazırlanırken Cenap odadan çıktı (пока Эрол готовился лечь, Дженап вышел из комнаты; hazır — готовый). Erol ona, garsona verdiği görevden şimdilik bahsetmemeyi uygun gördü (Эрол посчитал нужным не говорить ему сейчас о задании, данном официанту; uygun — подходящий). Yattı ve hemen de uyudu (он лег и сразу же уснул). Erol yatmak için hazırlanırken Cenap odadan çıktı. Erol ona, garsona verdiği görevden şimdilik bahsetmemeyi uygun gördü. Yattı ve hemen de uyudu. Akşamüstü (к вечеру), saat beş sıralarında (около пяти часов) odaya gelen Cenap'ın kıpırtılarıyla uyandı (он проснулся от движений Дженапа, вошедшего в комнату; kıpırtı — шевеление, возня). Yattığı yerden Cenap'a Filiz'i sordu (с места, на котором лежал, он спросил Дженапа о Филиз). Akşamüstü, saat beş sıralarında odaya gelen Cenap'ın kıpırtılarıyla uyandı. Yattığı yerden Cenap'a Filiz'i sordu. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 94 — İyiymiş (ей лучше, кажется), Güler şimdi yanında (Гюлер сейчас с ней). Benim barsaklarım bozuldu herhalde (у меня расстройство кишечника, наверно: «мои кишки испортились»; her hâlde — по всей вероятности, наверное, должно быть, по-видимому) devamlı tuvalete taşınıyorum (постоянно таскаюсь в туалет). Onun için geldim (для этого зашел). Seni de uyandırdım ama (тебя тоже разбудил, но), zaten epey geç oldu (по сути, стало достаточно поздно). İstersen kalk ta (если хочешь, вставай, и; ta = da — и, тоже, также; да и, и), kızları yakında bir yere götürelim (давай поведем девушек в какое-нибудь место неподалеку). — İyiymiş, Güler şimdi yanında. Benim barsaklarım bozuldu herhalde devamlı tuvalete taşınıyorum. Onun için geldim. Seni de uyandırdım ama, zaten epey geç oldu. İstersen kalk ta, kızları yakında bir yere götürelim. Erol biraz dinlenmiş olarak kalktı (Эрол встал немного отдохнувшим: «как немного отдохнувший»), giyindi (оделся). Beraberce aşağıya inmeden (пока они вместе вниз не спустились), gidip Filiz'i görmek istedi («пойдя», он захотел увидеть Филиз). Kapılarını vurdu (постучал в их дверь). Güler, Erol'u görünce (Гюлер, увидев Эрола): — Filiz biraz daha iyi (Филиз немного лучше), ama yataktan kalkmak istemiyor (но вставать с постели не хочет). İsterseniz buyurun içeriye (если хотите, пожалуйте внутрь), dedi (сказала). Erol biraz dinlenmiş olarak kalktı, giyindi. Beraberce aşağıya inmeden, gidip Filiz'i görmek istedi. Kapılarını vurdu. Güler, Erol'u görünce: — Filiz biraz daha iyi, ama yataktan kalkmak istemiyor. İsterseniz buyurun içeriye, dedi. Erol biraz tereddüt ettikten sonra odaya girdi (Эрол, после того, как немного Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 95 поколебался, вошел в комнату; tereddüt — колебание, нерешительность). Gerçekten Filiz sararmış solmuş bir yüzle yatıyordu (в самом деле, Филиз лежала с побледневшим лицом; sararıp solmak — побледнеть; sararmak — пожелтеть, побледнеть; solmak — блекнуть, бледнеть; выцветать). — Nasılsın Filiz (как ты, Филиз)? — Biraz daha iyiyim ama hiç halim yok Erol (я немного лучше, но сил у меня вовсе нет, Эрол; hâl — состояние). — Ben de biraz yattım (я тоже немного полежал), uyumuşum (поспал). Kalkabilirsen (если можешь встать), sizi yakın bir yere götüreyim (давай я отведу вас в какое-нибудь близкое место), diye geldim (для этого я пришел). Cenap da aşağıda bekliyor (Дженап же ждет внизу). Erol biraz tereddüt ettikten sonra odaya girdi. Gerçekten Filiz sararmış solmuş bir yüzle yatıyordu. — Nasılsın Filiz? — Biraz daha iyiyim ama hiç halim yok Erol. — Ben de biraz yattım, uyumuşum. Kalkabilirsen, sizi yakın bir yere götüreyim, diye geldim. Cenap da aşağıda bekliyor. Filiz (Филиз): — Benim hiçbir yere kıpırdayacak halim yok (у меня нет сил двинуться ни в какое место). İsterseniz siz gidin (если хотите, вы идите), ben yatmak istiyorum (я хочу лежать). Erol (Эрол): — O zaman Güler’le, Cenap gitsinler (тогда с Гюлер Дженап пусть идут), şayet uyumayacaksan (если не сможешь заснуть), biz seninle kâğıt oynarız (мы с тобой поиграем в карты), satranç oynarız (поиграем в шахматы). Burada oyalanırız (здесь развлечемся). Ben seni yalnız bırakıp (я, оставив тебя одну), bir yere gitmem (никуда не пойду = не оставлю тебя одну). Haydi Güler (давай, Гюлер), siz gidin (вы ступайте). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 96 Güler isteksiz, odadan çıkıp (Гюлер, неохотно выйдя из комнаты), kendisini aşağıda beklemekte olan Cenap'ın yanına gitti (пошла к Дженапу, ожидавшему ее внизу). Filiz: — Benim hiçbir yere kıpırdayacak halim yok. İsterseniz siz gidin, ben yatmak istiyorum. Erol: — O zaman Güler’le, Cenap gitsinler, şayet uyumayacaksan, biz seninle kâğıt oynarız, satranç oynarız. Burada oyalanırız. Ben seni yalnız bırakıp, bir yere gitmem. Haydi Güler, siz gidin. Güler isteksiz, odadan çıkıp, kendisini aşağıda beklemekte olan Cenap'ın yanına gitti. — Bu kız canımı sıkmaya başladı (эта девушка начала меня беспокоить: «сжимать мою душу»). İyice kendisini bıraktı (хорошенько себя забросила = потеряла голову, расклеилась). Bir de buralarda, hasta olup kalmayalım (и еще здесь, заболев, не остаться бы нам). — Sen Filiz'i merak etme (о Филиз не беспокойся). Erol ona gereken itinayı gösterir (Эрол проявит необходимую ей заботу: itina — забота, внимание; göstermek — показывать, проявлять). Buralarda da pek bırakmaya niyeti yok (здесь же весьма оставлять /ее/ намерения его нет). Onu ne yapar yapar (ее во что бы то ни стало), memlekete götürürüz (на родину отвезем). Olmazsa uçakla dönerler (в крайнем случае, они вернутся самолетом). — Bu kız canımı sıkmaya başladı. İyice kendisini bıraktı. Bir de buralarda, hasta olup kalmayalım. — Sen Filiz'i merak etme. Erol ona gereken itinayı gösterir. Buralarda da pek bırakmaya niyeti yok. Onu ne yapar yapar, memlekete götürürüz. Olmazsa uçakla dönerler. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 97 — Bu gidişle yarın Bükreş'e de gelemezler (с таким образом действий они завтра и в Бухарест не смогут поехать). — Ben de öyle sanıyorum (я тоже так думаю). Filiz gelmezse Erol da gelmez (если Филиз не поедет, Эрол тоже не поедет). Adriyano'nun onu rahatsız etmesinden korkuyor (он боится, что Адрияно станет ее беспокоить). — Bu gidişle yarın Bükreş'e de gelemezler. — Ben de öyle sanıyorum. Filiz gelmezse Erol da gelmez. Adriyano'nun onu rahatsız etmesinden korkuyor. — O nerede sahi (где он, правда), sabahtan beri ortada yok (с утра там нет). Onun işte olması gerekmez mi (его на работе присутствие не требуется разве; gerek — нужно, необходимо, надо)? — Bu gece terasta sabahladı (эту ночь на террасе он бодрствовал). Belki de hâlâ ayılamamış (может также, еще не протрезвел), uyuyordur (спит). — O nerede sahi, sabahtan beri ortada yok. Onun işte olması gerekmez mi? — Bu gece terasta sabahladı. Belki de hâlâ ayılamamış, uyuyordur. Güler’le Cenap fazla oyalanmadan (Гюлер и Дженап, больше не отвлекаясь), otelden çıkıp çarşıya doğru gittiler (выйдя из отеля, пошли прямо к рынку). Erol, Filiz’le odada yalnız kalınca ona yeni bir öneride bulundu (Эрол, оставшись в комнате наедине с Филиз, сделал ей новое предложение: öneri — предложение; bulunmak — найтись, отыскаться; быть, находиться; -da bulunmak — делать, совершать что-либо). Güler’le Cenap fazla oyalanmadan, otelden çıkıp çarşıya doğru gittiler. Erol, Filiz’le odada yalnız kalınca ona yeni bir öneride bulundu. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 98 — Gerçekten hiç kalkmayacak mısın (ты в самом деле вовсе не встанешь; gerçek — правда, истина)? İstersen balkonda oturalım (если хочешь, давай посидим на балконе). Oda ne de olsa havasız (комната, как бы то ни было, душна: «без воздуха»). Senin biraz da temiz hava alman gerek (тебе необходимо также немного подышать свежим воздухом; hava almak — подышать воздухом: «брать воздух»). Haydi üzerine birşeyler al (давай, возьми чтонибудь с собой), balkon bence daha iyi (балкон, по-моему, лучше). Ben gidip şezlongları kuytu bir yere çekeyim (я, «пойдя», перетащу-ка шезлонги в какоенибудь укромное место) . — Gerçekten hiç kalkmayacak mısın? İstersen balkonda oturalım. Oda ne de olsa havasız. Senin biraz da temiz hava alman gerek. Haydi üzerine birşeyler al, balkon bence daha iyi. Ben gidip şezlongları kuytu bir yere çekeyim. Erol balkona çıktı (Эрол вышел на балкон) ve şezlongları en az rüzgâr alacak şekilde yerleştirdi (и шезлонги в самом наименее ветреном месте: «наименее ветер берущим образом» разместил; rüzgâr almak — находиться в ветреном месте: «ветер брать»). Hırkasına sıkı sıkı sarınıp (плотно-плотно укутавшись в свою кутрку), yanma gelen Filiz'i (подошедшую к нему Филиз), elinden tutarak itina ile yerleştirdi (держа за руку, заботливо разместил). — Bak ne güzel oldu (смотри, как хорошо стало). İstersen battaniye de getirip ayaklarına örteyim (если хочешь, принеся также одеяло, я укрою им твои ноги; örtmek — прикрывать, укутывать). — İstemez (не надо), hava iyi (погода хорошая). Üşümem sanıyorum (думаю, что не замерзну). Bu otellerin en güzel yerleri (самые хорошие места этих отелей), bence bu balkonları (по-моему, эти их балконы). Hem deniz görüyor (и море видно), hem cadde (и улицу). Balkonda oturunca insanın canı sıkılmıyor (сидя на балконе = если сидеть на балконе, человеку не скучно). Erol balkona çıktı ve şezlongları en az rüzgâr alacak şekilde yerleştirdi. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 99 Hırkasına sıkı sıkı sarınıp, yanma gelen Filiz'i, elinden tutarak itina ile yerleştirdi. — Bak ne güzel oldu. İstersen battaniye de getirip ayaklarına örteyim. — İstemez, hava iyi. Üşümem sanıyorum. Bu otellerin en güzel yerleri, bence bu balkonları. Hem deniz görüyor, hem cadde. Balkonda oturunca insanın canı sıkılmıyor. Güler’le Cenap dönünceye kadar (пока не вернулись Гюлер и Дженап) balkonda oturup konuştular (сидя на балконе, они разговаривали). Arkadaşları gelirken onlara bir torba şeftali getirdiler (их друзья, придя, принесли им пакет персиков). Kuyruğa girip almışlar (встав в очередь, купили; kuyruk — хвост; очередь). Yıkayıp yediler (вымыв, ели). Burada en çok hasretini çektikleri şey meyve idi (вещь, по которой они здесь больше всего тосковали, были фрукты; hasret — тоска, сожаление). Yemeklerde hiç meyve vermiyorlardı (во время еды фруктов вовсе не давали). Genellikle pasta ve turta tipi tatlılar veriyorlardı (вообще/обычно, давали сладости типа пирожных и тортов; genellik — (все)общность; genel — общий). Onları da kızlar pek sevmiyorlardı (а их девушки не очень любили). Güler’le Cenap dönünceye kadar balkonda oturup konuştular. Arkadaşları gelirken onlara bir torba şeftali getirdiler. Kuyruğa girip almışlar. Yıkayıp yediler. Burada en çok hasretini çektikleri şey meyve idi. Yemeklerde hiç meyve vermiyorlardı. Genellikle pasta ve turta tipi tatlılar veriyorlardı. Onları da kızlar pek sevmiyorlardı. *** Akşam yemek saatine kadar balkonda oturdular (они сидели на балконе до времени ужина). Filiz, bir hayli açılmıştı (Филиз стало значительно лучше). Açık hava (открытый воздух), ona iyi gelmişti (пошел ей на пользу). Ama gene Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 100 tedbirli olmaları gerekiyordu (но все же им требовалось быть предусмотрительными; tedbir — мера). Erol akşam yemeğini balkonda yemeyi önerdi (Эрол предложил поужинать на балконе). Güler’le Cenap lokantaya indiler (Гюлер и Дженап спустились в столовую). Şef garsona rica ederek onların yemeklerini odalarına gönderttiler (попросив главного официанта, они попросили отправить их еду в их комнаты). Akşam yemek saatine kadar balkonda oturdular. Filiz, bir hayli açılmıştı. Açık hava, ona iyi gelmişti. Ama gene tedbirli olmaları gerekiyordu. Erol akşam yemeğini balkonda yemeyi önerdi. Güler’le Cenap lokantaya indiler. Şef garsona rica ederek onların yemeklerini odalarına gönderttiler. Erol balkonda hazırladığı minik masaya sırayla yemekleri koyarak (Эрол, по порядку расставив блюда на маленьком столике, который он подготовил на балконе), Filiz'i bir güzel doyurdu (как следует накормил Филиз). O da itiraz etmedi (она же не возражала). Tepsileri dışarıya bırakarak balkona dönen Erol (Эрол, оставивший подносы снаружи и вернувшийся на балкон), bu defa ona bir de sigara ikram etti (на этот раз вдруг угостил ее сигаретой; ikram — подарок, подношение; угощение). Filiz pek içmezdi ama (Филиз особо не курила, но), Erolla beraber o da bir sigara içti (вместе с Эролом она тоже выкурила сигарету). Sohbet ederek (беседуя), birbirlerine geçmişlerini anlatarak uzun süre oturdular (они долгое время сидели, рассказывая друг другу о своем прошлом). Bu yakınlık onlar için de çok iyi olmuş (эта близость для них также стала очень хорошей) birbirlerini daha yakından tanımak fırsatını bulmuşlardır (они нашли хорошую возможность узнать друг друга ближе). Erol balkonda hazırladığı minik masaya sırayla yemekleri koyarak, Filiz'i bir güzel doyurdu. O da itiraz etmedi. Tepsileri dışarıya bırakarak balkona dönen Erol, bu defa ona bir de sigara ikram etti. Filiz pek içmezdi ama, Erolla Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 101 beraber o da bir sigara içti. Sohbet ederek, birbirlerine geçmişlerini anlatarak uzun süre oturdular. Bu yakınlık onlar için de çok iyi olmuş birbirlerini daha yakından tanımak fırsatını bulmuşlardır. Bir aralık Erol (в какой-то момент Эрол): — Filiz, istersen uçakla dönelim (Филиз, если хочешь, давай вернемся самолетом). Daha rahat olur (более удобно будет). Ben zaten düşünüyordum (я и так подумывал; záten — по существу, в сущности, по сути /дела/; к тому же, кстати). 20 saatlik yol (20-часовой путь), hele o sınırlarda gereksiz bekletilmeler (в особенности ненужные ожидания на тех границах), bana çok zor geldi (для меня очень трудны были: «для меня трудными пришли»). Dönüş gözümde büyüyor (путь обратно мне представляется тяжелым: «возвращение в моих глазах возрастает»). Sen de sarsılmamış olursun (тебе же не придется трястись). Bir aralık Erol: — Filiz, istersen uçakla dönelim. Daha rahat olur. Ben zaten düşünüyordum. 20 saatlik yol, hele o sınırlarda gereksiz bekletilmeler, bana çok zor geldi. Dönüş gözümde büyüyor. Sen de sarsılmamış olursun. — Buradan uçak var mı (отсюда самолет есть ли)? — Tabii (конечно), hergün olup olmadığını bilmiyorum ama (есть ли каждый день, не знаю, но), Köstence'den İstanbul'a buradan bir günlük turlar düzenliyorlar (из Кёстендже в Стамбул отсюда организуют однодневные туры). Sabah götürüp akşam getiriyorlar (утром привозят, вечером увозят). Sen uygun görürsen (если ты /это/ походящим найдешь: «увидишь») ben şimdiden cumartesi için dönüş bileti ayarlayayım (я с этого времени = сейчас на субботу обратный билет организую; ayarlamak — регулировать, настраивать, налаживать). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 102 — Buradan uçak var mı? — Tabii, hergün olup olmadığını bilmiyorum ama, Köstence'den İstanbul'a buradan bir günlük turlar düzenliyorlar. Sabah götürüp akşam getiriyorlar. Sen uygun görürsen ben şimdiden cumartesi için dönüş bileti ayarlayayım. — Vallahi iyi olur (ей-богу, будет хорошо). O 20 saatlik yol benim de gözümde büyüyor (этот 20-часовой путь и мне представляется трудным: «в моих глазах тоже возрастает»). — Tamam o zaman (хорошо тогда), ben yarın (я завтра), hemen iki uçak bileti ayarlamaya çalışacağım (сразу два билета на самолет организовать постараюсь). — Çok iyisin Erol (ты очень хороший, Эрол). Beni bu hasta halimde hiç yalnız bırakmadın (меня в этом моем больном состоянии вовсе одну не оставил). Çok teşekkür ederim (большое спасибо). — Vallahi iyi olur. O 20 saatlik yol benim de gözümde büyüyor. — Tamam o zaman, ben yarın, hemen iki uçak bileti ayarlamaya çalışacacağım. — Çok iyisin Erol. Beni bu hasta halimde hiç yalnız bırakmadın. Çok teşekkür ederim. — Teşekküre değmez (не стоит благодарности; değmek — касаться, дотрагиваться; стоить), ben vazifemi yaptım (я выполнил свой долг). Arkadaşlar arasında böyle küçük yardımlaşmaların lâfı olmaz (между друзьями не может быть /и/ слова о такой малой помощи). Sonra seni biz hasta ettik (потом, это из-за нас ты заболела: «тебя мы сделали больной»). Bir taraftan Adriyano (с одной стороны Адрияно), bir taraftan ben (с одной стороны я), sana asıldık (повесились на тебя). Haydi bunları hatırlayıp yeniden üzülme (давай, вспомнив все это, не огорчайся снова). Bak bizimkiler deniz kıyısındaki âşıklara katılmışlar (смотри, наши присоединились к влюбленным на берегу Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 103 моря). Sarmaş dolaş geziyorlar (в обнимку гуляют). — Teşekküre değmez, ben vazifemi yaptım. Arkadaşlar arasında böyle küçük yardımlaşmaların lâfı olmaz. Sonra seni biz hasta ettik. Bir taraftan Adriyano, bir taraftan ben, sana asıldık. Haydi bunları hatırlayıp yeniden üzülme. Bak bizimkiler deniz kıyısındaki âşıklara katılmışlar. Sarmaş dolaş geziyorlar. — Biz de buradan onları seyrederiz (мы же отсюда будем наблюдать за ними). Bu akşam mehtap çok güzel olacağa benzer (кажется, этим вечером луна будет очень красивой). Aşağıdan gelen müzik sesiyle mehtap seyretmek çok güzel oluyor (под звук музыки, доносящийся: «идущий» снизу, очень красиво наблюдать луну). — Gerçekten otelin orkestrası çok güzel (в самом деле, оркестр отеля очень хорош). — Ne düşündüm biliyor musun Erol (о чем я подумала, знаешь ли, Эрол)? Şu küçücük sahile ne güzel tesisler sıralamışlar (какие красивые постройки выстроили на этом крошечном берегу; sıralamak — поставить в ряд; sıra — ряд). Bizim bu otelimiz gibi tam 100 tane otel varmış burada (кажется, здесь есть целых 100 штук отелей, как этот наш отель). — Biz de buradan onları seyrederiz. Bu akşam mehtap çok güzel olacağa benzer. Aşağıdan gelen müzik sesiyle mehtap seyretmek çok güzel oluyor. — Gerçekten otelin orkestrası çok güzel. — Ne düşündüm biliyor musun Erol? Şu küçücük sahile ne güzel tesisler sıralamışlar. Bizim bu otelimiz gibi tam 100 tane otel varmış burada. — Ayrıca biraz ileride (кроме того, немного впереди), Köstence'den ileride (от Кёстендже впереди), bir yer daha var (есть еще одно место). Orada dünyaca ünlü Romen kadın doktor Anna Aslan'ın romatizma tedavi kliniği var (там Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 104 всемирно известной румынской женщины-врача Анны Аслан для лечения ревматизма клиника есть). Tabii ona benzer pek çoğu daha sıralanmış (конечно, выстроились в ряд еще многие похожие на нее). İçlerinde (внутри их), sıcak su tedavisinden tut da (начиная от лечения горячей водой; -dan tutun(uz) da — начиная от…), fizik tedavisi, çamur tedavisi gibi (физическое лечение, грязями лечение как) romatizmanın her türlü tedavisi yapılıyormuş (любое лечение ревматизма проводится: «делается»). Benim bir arkadaşımın annesi oraya gitti (туда поехала мать одного моего друга). Bugün gelmesi lazım (сегодня она приехать должна). Bir arkadaşı (одна ее подруга), her yıl gelip orada tedavi görüyormuş (каждый год, приехав, там лечится: «лечение видит»). Hem onu (как ее), hem tesisleri görecek (так и учреждения видит). — Ayrıca biraz ileride, Köstence'den ileride, bir yer daha var. Orada dünyaca ünlü Romen kadın doktor Anna Aslan'ın romatizma tedavi kliniği var. Tabii ona benzer pek çoğu daha sıralanmış. İçlerinde, sıcak su tedavisinden tut da, fizik tedavisi, çamur tedavisi gibi romatizmanın her türlü tedavisi yapılıyormuş. Benim bir arkadaşımın annesi oraya gitti. Bugün gelmesi lazım. Bir arkadaşı, her yıl gelip orada tedavi görüyormuş. Hem onu, hem tesisleri görecek. — Ben de duydum o doktorun adını (я тоже слышала имя того доктора). Kendi adını taşıyan bir de gençlik aşısı varmış (есть также омолаживающая сыворотка, носящая ее имя). Pek çok Türk de gelip oralarda tedavi görüyormuş (очень многие турки же, приехав, там лечатся). — Ben de duydum o doktorun adını. Kendi adını taşıyan bir de gençlik aşısı varmış. Pek çok Türk de gelip oralarda tedavi görüyormuş. — Bana biraz abartıyorlar gibi geliyor (мне кажется, они немного преувеличивают; abartmak — преувеличивать, утрировать). Ama tesisleri Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 105 gerçekten güzel ve temiz (но учреждения в самом деле красивые и чистые). Lükse kaçmadan en lüzumlu şeyleri vermişler (за роскошью не гонясь, самые необходимые вещи предоставили). Bir eksikleri (один их недостаток), odalarda telefon olmayışı (в комнатах телефона отсутствие). Koskoca otelde iki telefon var (в огромном отеле есть два телефона). Görüşmek bir dert (поговорить трудно: «боль, страдание»). — Bana biraz abartıyorlar gibi geliyor. Ama tesisleri gerçekten güzel ve temiz. Lükse kaçmadan en lüzumlu şeyleri vermişler. Bir eksikleri, odalarda telefon olmayışı. Koskoca otelde iki telefon var. Görüşmek bir dert. — Bizim kıyılarımız ise bunlardan çok daha fazla ama biz bunlar kadar değerlendirememişiz (наши же берега этих берегов гораздо больше, но мы не смогли /их/ оценить /по достоинству/, как эти; değer — цена, стоимость). — Öyledir zaten (так, по сути), çok olan şeyin kıymeti bilinmez (многих существующих вещей ценность неизвестна). Ama bizim denizlerimiz dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan bir güzelliğe sahip (но наши моря обладают красотой, которой нет ни в одном месте мира; sahip — хозяин, обладатель; bulunmak — найтись, отыскаться; быть, находиться; иметься, быть в наличии). Bak ne diyorum (смотри, что говорю). Burada denize girmek değil (здесь не только в море не искупались; denize girmek — купаться в море: «войти в море»), uzaktan bile seyredemedik (издали даже не смогли его видеть). Memlekete dönünce bir 15 günlük Marmaris, Bodrum gezisi yapalım (на родину вернувшись, давай совершим 15-дневную поездку в Мармарис, Бодрум). Bol bol denize girelim (вволю искупаемся; bol — широкий, просторный; обильный). Cenap’la Güler'i de alalım (возьмем с собой также Дженапа и Гюлер). Burada başlayan tatilimizi (начавшийся здесь наш отдых), memleketimizin doğa harikası köşelerinde sürdürelim (продолжим в уголках — чуде природы нашей страны). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 106 — Bizim kıyılarımız ise bunlardan çok daha fazla ama biz bunlar kadar değerlendirememişiz. — Öyledir zaten, çok olan şeyin kıymeti bilinmez. Ama bizim denizlerimiz dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan bir güzelliğe sahip. Bak ne diyorum. Burada denize girmek değil, uzaktan bile seyredemedik. Memlekete dönünce bir 15 günlük Marmaris, Bodrum gezisi yapalım. Bol bol denize girelim. Cenap’la Güler'i de alalım. Burada başlayan tatilimizi, memleketimizin doğa harikası köşelerinde sürdürelim. — İyi fikir (хорошая мысль), Güler'in itiraz edeceğini sanmıyorum (не думаю, что Гюлер будет возражать). Biz zaten iki ay tatil için evden çıktık (мы ведь выехали из дома на двухмесячный отдых). Bir süre İstanbul'a kalacaktık (мы намеревались остановиться на некоторое время в Стамбуле). Gelsinler bakalım da hep beraber kararlaştırız (пусть они приедут, посмотрим и все вместе примем решение). Erol yavaş yavaş Filiz'in normale döndüğünü gördükçe seviniyordu (Эрол обрадовался, увидев, что Филиз мало-помалу возвращается в нормальное состояние). İyi bir nişanlılık dönemi geçirmenin hayalini kurdu (он мечтал о проведении хорошего периода обручения; hayal kurmak — мечтать: «мечты строить»; nişanlı — обрученный)... — İyi fikir, Güler'in itiraz edeceğini sanmıyorum. Biz zaten iki ay tatil için evden çıktık. Bir süre İstanbul'a kalacaktık. Gelsinler bakalım da hep beraber kararlaştırız. Erol yavaş yavaş Filiz'in normale döndüğünü gördükçe seviniyordu. İyi bir nişanlılık dönemi geçirmenin hayalini kurdu... *** Gece geç saatlere kadar (до ночных поздних часов) balkonda oturup sohbet Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 107 ederek (сидя на балконе и беседуя; sohbet — беседа) vakit öldürdüler (они убивали время). Güler’le Cenap döndüğü zaman (когда вернулись Гюлер и Дженап), Erol onlara da konuştuklarını aktardı (Эрол передал им тоже их разговоры). Marmaris işine (тому, что касается Мармариса: «делу по Мармарису») en çok sevinen Güler oldu (больше всех обрадовавшейся Гюлер была). Tabii Cenap da (конечно, Дженап тоже). Tatillerini uzatmak (продлить свой отдых), onların da düşündükleri birşeydi (также было вещью, о которой и они думали). Gece geç saatlere kadar balkonda oturup sohbet ederek vakit öldürdüler. Güler’le Cenap döndüğü zaman, Erol onlara da konuştuklarını aktardı. Marmaris işine en çok sevinen Güler oldu. Tabii Cenap da. Tatillerini uzatmak, onların da düşündükleri birşeydi. Ertesi günü Bükreş'e gidileceği için erken yatılması istendi (так как на следующий день ехали в Бухарест, надо было рано лечь спать; istenmek — требоваться). Erol (Эрол): — Filiz (Филиз), bu gece güzel uyu (этой ночью хорошо спи), dinlen (отдохни). Kendini iyi hissedersen biz de gideriz (если ты себя будешь хорошо чувствовать, мы тоже поедем). Yoksa onlar gider (иначе они поедут). Biz de otelde oyalanacak şey buluruz (мы же в отеле найдем вещи, которыми развлечемся). Haydi şimdi iyi geceler (давай, сейчас доброй ночи). Gel Cenap (пошли, Дженап), biz gidelim (мы пойдем), hanımlar yatsın dinlensinler (дамы пусть лягут, отдохнут). Ertesi günü Bükreş'e gidileceği için erken yatılması istendi. Erol: — Filiz, bu gece güzel uyu, dinlen. Kendini iyi hissedersen biz de gideriz. Yoksa onlar gider. Biz de otelde oyalanacak şey buluruz. Haydi şimdi iyi geceler. Gel Cenap, biz gidelim, hanımlar yatsın dinlensinler. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 108 İki arkadaş odalarında yalnız kalınca Güler (когда две подруги остались в своей комнате одни, Гюлер): — Nasılsın Filizciğim (как ты, Филизочка моя), biraz toparlanmışa benziyorsun (ты, кажется, немного пришла в себя: «на немного пришедшую в себя похожа»). Gayret et canım (постарайся, дорогая; gayret — усердие, старание; рвение). Dünyanın masrafını yapıp buralara geldik (мы приехали сюда, потратив кучу денег: «сделав мировые расходы»; dünya — мир; вселенная; земля). Tatilin tadını çıkaralım (давай насладимся отдыхом). Ben çok mutluyum (я очень счастлива). Cenap’la çok güzel anlaşıyoruz (мы с Дженапом очень хорошо друг друга понимаем). Şu Marmaris işine bayıldım doğrusu (по правде говоря, я в восторге от этого дела с Мармарисом; bayılmak — падать в обморок; -e обожать кого-что; быть в восторге от кого-чего). Hanginizin fikriydi bu (чья это была мысль)? İki arkadaş odalarında yalnız kalınca Güler: — Nasılsın Filizciğim, biraz toparlanmışa benziyorsun. Gayret et canım. Dünyanın masrafını yapıp buralara geldik. Tatilin tadını çıkaralım. Ben çok mutluyum. Cenap’la çok güzel anlaşıyoruz. Şu Marmaris işine bayıldım doğrusu. Hanginizin fikriydi bu? — Tabii ki Erol'un (конечно, Эрола). Beni avutabilmek için ne yapacağını şaşırdı adamcağız (бедняга недоумевал, что ему сделать, чтобы смочь утешить меня). Burada yapamadığımız tatili, memleketimizin en güzel köşelerinde yaparız dedi (он сказал, что отдых, который мы не смогли осуществить здесь, мы осуществим в самых красивых уголках нашей страны). Gerçekten çok iyi olacak (в самом деле, будет очень хорошо). Bol bol denize gireriz (вволю искупаемся). Sonra biz uçakla dönmeye karar verdik (потом мы решили вернуться самолетом). 20 saatlik yol gözümde büyüyor (20-часовой путь мне представляется трудным). O da düşünüyormuş zaten (он, по сути, так же думает). Benim hastalanmamdan sanki kendisini suçlar gibi (за мою болезнь как Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 109 будто винит себя; suçlamak — обвинять; suç — вина). — Tabii ki Erol'un. Beni avutabilmek için ne yapacağını şaşırdı adamcağız. Burada yapamadığımız tatili, memleketimizin en güzel köşelerinde yaparız dedi. Gerçekten çok iyi olacak. Bol bol denize gireriz. Sonra biz uçakla dönmeye karar verdik. 20 saatlik yol gözümde büyüyor. O da düşünüyormuş zaten. Benim hastalanmamdan sanki kendisini suçlar gibi. — Haksız da değil yani (он также не неправ, по правде говоря). Bir taraftan Adriyano (с одной стороны Адрияно), bir taraftan Erol (с одной стороны Эрол), seni iyi sıktılar (тебя как следует побеспокоили). —Adriyano'yu gördün mü hiç (ты видела Адрияно вообще)? — Hayır (нет), ortalıkta hiç görünmüyor (вокруг его вовсе не видно). — Ne oldu acaba (что случилось, интересно), merak ediyorum (я беспокоюсь). Erol'a soramadım ama (я не могла спросить Эрола, но), o gece ne olduğunu merak ediyorum (мне интересно, что произошло той ночью). — Haksız da değil yani. Bir taraftan Adriyano, bir taraftan Erol, seni iyi sıktılar. —Adriyano'yu gördün mü hiç? — Hayır, ortalıkta hiç görünmüyor. — Ne oldu acaba, merak ediyorum. Erol'a soramadım ama, o gece ne olduğunu merak ediyorum. — Ne olacak (что произойдет), sabah onu sızmış olarak yatağında bulmuşlardır (утром его нашли в его постели спящего пьяным сном; sızmak — просачиваться; сочиться; окосеть, заснуть /о пьяном/). Vazifesini ihmal ettiği için de (а поскольку он пренебрег своими обязанностями; ihmal — пренебрежение, небрежность; нерадивость), belki de buradan almışlardır (возможно, его также удалили отсюда). Bunlar, bu konularda çok titizler (они Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 110 очень требовательны в этих предметах; titiz — привередливый; требовательный, взыскательный; щепетильный; konu — тема/предмет разговора). Anladığıma göre burada çalışanların büyük bir kısmı (насколько я поняла, большая часть работающих здесь), başka yerde de çalışıyor (работает также в другом месте). Yazın turizm mevsiminde buraya alınıyorlar (летом, в туристический сезон, их берут сюда). Neyse (словом), sen takma kafana (ты не бери в голову). Gerisi bizi ilgilendirmez (остальное нас не интересует). — Ne olacak, sabah onu sızmış olarak yatağında bulmuşlardır. Vazifesini ihmal ettiği için de, belki de buradan almışlardır. Bunlar, bu konularda çok titizler. Anladığıma göre burada çalışanların büyük bir kısmı, başka yerde de çalışıyor. Yazın turizm mevsiminde buraya alınıyorlar. Neyse, sen takma kafana. Gerisi bizi ilgilendirmez. Filiz, içi sızlayarak Güler'in sözlerini dinliyor içinden de (пока Филиз с ноющей душой слушала слова Гюлер, а изнутри: «Ya Adriyano'yu işten çıkardılarsa (а если Адрияно выгонят с работы), ne yapar çocukcağız (что будет делать, бедный ребенок). Onların suçu birbirlerini sevmekti (вина их была в том, что они любили друг друга). Böyle mi olmalıydı sonu (таким ли должен был быть конец). Hani birbirini seven insanlara herkes saygı gösterirdi (к тому же любящим друг друга людям каждый уважение выказывал). Hepsi boş lâfmış (оказалось, все это пустые слова). Filiz, içi sızlayarak Güler'in sözlerini dinliyor içinden de, «Ya Adriyano'yu işten çıkardılarsa, ne yapar çocukcağız. Onların suçu birbirlerini sevmekti. Böyle mi olmalıydı sonu. Hani birbirini seven insanlara herkes saygı gösterirdi. Hepsi boş lâfmış. Hepsi demagoji imiş (все это демагогией оказалось). Onları ayırmak için tüm çevrelen adeta birbirleriyle yarış ettiler (чтобы их разлучить, все окружающие Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 111 чуть ли не соревновались друг с другом; yarış — соревнование). Başta Erol, Güler ikisi de onun duygularını bile bile (сначала Эрол, Гюлер, оба, о ее чувствах хорошо зная: «зная зная»), ona baskı yaptılar (на нее давили; baskı — давление; basmak — наступать; давить). «Sonunda hasta ettiler» (в конце концов больной сделали), diye düşündü (/говоря/ подумала она). Balkon kapısını kapatmadan önce dün gece oturdukları karanlık köşeyi gözleriyle taradı (прежде чем закрыть балконную дверь, она обшарила глазами темный угол, где они сидели вчера ночью; taramak — чесать, расчесывать; прочесывать; внимательно оглядеть). Kimseler yoktu (никого не было). Adriyano yoktu (Адрияно не было). Üzgün suskun içeriye girip kapıyı kapattı (печальная, молчаливая, войдя внутрь, закрыла дверь). Daha fazla konuşmak istemediği için hemen yatağına girdi ve uyumaya çalıştı (поскольку больше говорить не хотела, сразу легла: «вошла» в свою постель и постаралась заснуть). Hepsi demagoji imiş. Onları ayırmak için tüm çevrelen adeta birbirleriyle yarış ettiler. Başta Erol, Güler ikisi de onun duygularını bile bile, ona baskı yaptılar. «Sonunda hasta ettiler» diye düşündü. Balkon kapısını kapatmadan önce dün gece oturdukları karanlık köşeyi gözleriyle taradı. Kimseler yoktu. Adriyano yoktu. Üzgün suskun içeriye girip kapıyı kapattı. Daha fazla konuşmak istemediği için hemen yatağına girdi ve uyumaya çalıştı. Filiz, bütün gece kâbuslarla boğuştu durdu (Филиз всю ночь бесконечно боролась с кошмарами). Bir aralık «Adriyano» diyerek uyandı (однажды она проснулась, говоря «Адрияно»). Kendini yatağında bulunca rüya olduğunu anladı (себя в своей постели обнаружив, что это было сновидение, поняла). Onun bağırmasına Güler de uyanmıştı (от ее крика также проснулась Гюлер). Hemen yanma gelerek (сразу подойдя к ней): — Ne oldun canım (что с тобой, дорогая), kötü bir rüya gördün sanırım (я думаю, ты увидела дурной сон). Haydi uyu (давай спи), hepsi geçecek (все Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 112 пройдет). Filiz, bütün gece kâbuslarla boğuştu durdu. Bir aralık «Adriyano» diyerek uyandı. Kendini yatağında bulunca rüya olduğunu anladı. Onun bağırmasına Güler de uyanmıştı. Hemen yanma gelerek: — Ne oldun canım, kötü bir rüya gördün sanırım. Haydi uyu, hepsi geçecek. — Evet (да), kötü bir düş gördüm (я увидела дурной сон). Adriyano bir çukura düşmüş (Адрияно упал в яму), benden yardım istiyor (просит у меня помощи), ben ona yardım etmek için elimi uzatıyorum (я, ему чтобы помочь, протягиваю свою руку). O benim elimi tutamıyor (он не может схватиться за мою руку). Ben ona yetişemiyorum (я не могу дотянуться до него). Elimin altından kayıp karanlıklarda kayboluyor (выскользнув из-под моей руки, он теряется в темноте). Yanımda benimle beraber sarışın bir kadın da «Adriyano» diye ağlıyordu (рядом со мной, вместе со мной белокурая женщина также плакала, говоря «Адрияно»). — Evet, kötü bir düş gördüm. Adriyano bir çukura düşmüş, benden yardım istiyor, ben ona yardım etmek için elimi uzatıyorum. O benim elimi tutamıyor. Ben ona yetişemiyorum. Elimin altından kayıp karanlıklarda kayboluyor. Yanımda benimle beraber sarışın bir kadın da «Adriyano» diye ağlıyordu. — Haydi yat canım (давай ляг, дорогая), gördün hepsi rüya (/то, что/ ты видела — все сон). Güzel şeyler düşün (думай о хороших вещах), Erol'u düşün (думай об Эроле). Yapacağımız güzel geziyi düşün (думай о прекрасной поездке, которую мы совершим). Haydi güzelim uyu artık (давай, красавица моя, спи уже). — Haydi yat canım, gördün hepsi rüya. Güzel şeyler düşün, Erol'u düşün. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 113 Yapacağımız güzel geziyi düşün. Haydi güzelim uyu artık. Filiz çaresiz arkadaşını daha fazla üzmemek için tekrar yattı (Филиз снова легла, чтобы больше не огорчать свою подругу, которая не знала, как ее утешить; çaresiz — безвыходный, безнадежный). Uzun süre uyuyamadı (долгое время она не могла заснуть). Tam uykuya dalacağı sırada çok uzaklardan gelen «Filiz...... Nerdesin, ne olur bırakma beni......» diye bir ses duyduğunu sandı (как раз в то время, когда она погружалась в сон, ей показалось, что она слышит голос, приходящий очень издалека, говорящий: «Филиз… где ты, пожалуйста, не оставляй меня…»). Güler de ayni sese uyanmıştı (Гюлер также проснулась от того же голоса) ama arkadaşının rüya sanması için (но чтобы ее подруга подумала, что это сон) sessiz uyur taklidi yapmıştı (притворилась, что беззвучно спит: «сделала безмолвное сонное подражание»; taklit — подражание, имитация; подделка). Filiz, düşlerinin, kendisine oyun oynadığını sanarak tekrar uyumak için gayret göstermişti (Филиз, думая, что ее сны играют с ней в игры, приложила: «показала» усилие, чтобы снова уснуть). Filiz çaresiz arkadaşını daha fazla üzmemek için tekrar yattı. Uzun süre uyuyamadı. Tam uykuya dalacağı sırada çok uzaklardan gelen «Filiz...... Nerdesin, ne olur bırakma beni......» diye bir ses duyduğunu sandı. Güler de ayni sese uyanmıştı ama arkadaşının rüya sanması için sessiz uyur taklidi yapmıştı. Filiz, düşlerinin, kendisine oyun oynadığını sanarak tekrar uyumak için gayret göstermişti. Güler ise (Гюлер же), Adriyano'nun hâlâ otelde biryerlerde olduğunu anlamış ve çok üzülmüştü (поняла, что Адрияно все еще в отеле, в каком-то месте, и очень огорчилась). Gözlerinden süzülen yaşları (сочащиеся из ее глаз ее слезы), gizlice yastığının örtüsüne içirmiş (тайком покрывалом свой подушки вытирала) ve uyuma numarasına devam etmişti (и продолжала притворяться спящей = и со сном номер продолжила). Ama bu gençlerin haline içi sızlamıştı Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 114 (но из-за состояния этих молодых людей у нее ныла душа; iç — внутренность, внутренняя часть). Demek aşk buydu (значит, это была любовь). Onları geçe yarılarına kadar uykusuz bırakan (их до полуночи без сна оставляющая), şuursuz bağırtan (бессознательно заставляющая кричать; şuur — сознание), hasta ve perişan eden (делающая больными и несчастными), hep aşktı (все это любовь была). Güler ise, Adriyano'nun hâlâ otelde biryerlerde olduğunu anlamış ve çok üzülmüştü. Gözlerinden süzülen yaşları, gizlice yastığının örtüsüne içirmiş ve uyuma numarasına devam etmişti. Ama bu gençlerin haline içi sızlamıştı. Demek aşk buydu. Onları geçe yarılarına kadar uykusuz bırakan, şuursuz bağırtan, hasta ve perişan eden, hep aşktı. Birbirine uygun olmayan iki insanın yakaladığı bu güzel duygu ne yazık ki (как жаль, что это прекрасное чувство, переживаемое: «схваченное» двумя людьми, не подходящими друг другу), ortada kalacaktı (не нашло бы себе места: «посреди осталось»). Belki ömürlerinin sonuna kadar birbirlerini unutamayacaklar (возможно, до конца своих жизней они не смогли бы забыть друг друга), ama bir araya da gelemeyeceklerdi (но вместе также не могли бы собраться/не могли бы сойтись). Filiz'e de (и Филиз), Adriyano'ya da çok açıyordu ama (Адрияно она тоже очень жалела, но), elinden birşey gelmezdi (но ничего не могла поделать: «из ее руки ничего не могло выйти»). Ne yaparlarsa yapsınlar (что бы они ни делали), engelleri aşamazlardı (препятствия не смогли бы преодолеть). Toplumun koyduğu kurallar ağır basar (правила, установленные обществом, тяжело давили), onları bir dişli çarkın içine düşmüş gibi parçalardı (рвали их, как будто они упали в зубчатое колесо). Yürekleri parçalanmış bu insanlar da (и эти люди, сердца которых рвались на части), toplumun kurallarına kin beslerlerdi (к правилам общества ненависть питали). Birbirine uygun olmayan iki insanın yakaladığı bu güzel duygu ne yazık ki, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 115 ortada kalacaktı. Belki ömürlerinin sonuna kadar birbirlerini unutamayacaklar, ama bir araya da gelemeyeceklerdi. Filiz'e de, Adriyano'ya da çok açıyordu ama, elinden birşey gelmezdi. Ne yaparlarsa yapsınlar, engelleri aşamazlardı. Toplumun koyduğu kurallar ağır basar, onları bir dişli çarkın içine düşmüş gibi parçalardı. Yürekleri parçalanmış bu insanlar da, toplumun kurallarına kin beslerlerdi. Güler daha fazla düşünmek istemedi (Гюлер не хотела больше думать). Kendini zorlayarak uyumaya çalıştı (принуждая себя, старалась заснуть). Sonunda o da huzursuz bir uykuya daldı (в конце концов она также погрузилась в беспокойный сон; huzur — покой, спокойствие; душевное равновесие). Güler daha fazla düşünmek istemedi. Kendini zorlayarak uyumaya çalıştı. Sonunda o da huzursuz bir uykuya daldı. Sabah erkenden kalkan Erol (утром рано вставший Эрол), haber getirecek garsonla yalnız görüşmek için lokantaya gitti (пошел в столовую, чтобы наедине поговорить с официантом, который должен был принести ему известия). Lokanta henüz boştu (столовая еще была пуста). Kimseler kahvaltıya inmemişti (никто не спустился к завтраку). Çıkıp biraz lobide oturdu (выйдя, он немного посидел в холле). Türk garson usulca yanına geldi (турецкий официант незаметно подошел к нему). Sabah erkenden kalkan Erol, haber getirecek garsonla yalnız görüşmek için lokantaya gitti. Lokanta henüz boştu. Kimseler kahvaltıya inmemişti. Çıkıp biraz lobide oturdu. Türk garson usulca yanına geldi. Adriyano için topladığı bilgilen aktarmaya başladı (он начал передавать сведения, собранные об Адрияно). «Dört yıl önce üniversitenin ekonomi bölümünü bitirmiş (четыре года назад окончил экономический факультет Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 116 университета), üç kardeşi var (у него есть три брата), iki yıldır da bu sene üniversiteyi bitiren bir kadınla evli (также два года женат на женщине, оканчиваюшей университет в этом году). Yaz aylarında iyi lisan bildiği için turistik otellerde çalışıyor (в летние месяцы, поскольку хорошо знает язык, работает в туристических отелях). Köstence'de oturuyor (живет в Кёстендже). Beş gündür de evine gitmiyor (в течение пяти дней также не приходит домой). Bankada biraz parası var (в банке у него есть немного денег). Devletin verdiği evde oturuyor (живет в доме, данном государством). İyi para kazanıyor (зарабатывает хорошие деньги).» Adriyano için topladığı bilgilen aktarmaya başladı. «Dört yıl önce üniversitenin ekonomi bölümünü bitirmiş, üç kardeşi var, iki yıldır da bu sene üniversiteyi bitiren bir kadınla evli. Yaz aylarında iyi lisan bildiği için turistik otellerde çalışıyor. Köstence'de oturuyor. Beş gündür de evine gitmiyor. Bankada biraz parası var. Devletin verdiği evde oturuyor. İyi para kazanıyor.» Erol gerisini dinlemedi bile (Эрол остальное даже не слушал). Aradığını bulmuştu (он нашел то, что искал). Demek Adriyano evliydi ve bunu Filiz'e söylememişti (значит, Адрияно был женат и не сказал этого Филиз). Bundan büyük sahtekârlık olamazdı (больше этого обмана быть не могло; sahtekârlık — подделка, фальсификация). Garsondan son birşey daha istedi (еще он попросил официанта об одной последней вещи). Erol gerisini dinlemedi bile. Aradığını bulmuştu. Demek Adriyano evliydi ve bunu Filiz'e söylememişti. Bundan büyük sahtekârlık olamazdı. Garsondan son birşey daha istedi. Adriyano'nun evine (в дом Адрияно), karısına bir mesaj gönderecekti (его жене он должен был послать сообщение). Bunu temin ederse bir 10 dolar daha Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 117 verecekti (если он обеспечит это, он дал бы еще 10 долларов; temin — уверение; обеспечение). Adriyano'nun karısına gönderilen mesaj şuydu (сообщение, посланное жене Адрияно, было таково). «Kocanız hastalandı (ваш муж заболел), otelde yatıyor (лежит в отеле), gelin alın (приезжайте, заберите).» Garson aldığı mesajı hemen ileteceğine söz vererek yanından ayrılınca (когда официант ушел, дав слово, что сразу отправит полученное письмо), Erol'un içi rahatladı (душа Эрола успокоилась; rahat — покой, спокойствие). Adriyano'nun evine, karısına bir mesaj gönderecekti. Bunu temin ederse bir 10 dolar daha verecekti. Adriyano'nun karısına gönderilen mesaj şuydu. «Kocanız hastalandı, otelde yatıyor, gelin alın.» Garson aldığı mesajı hemen ileteceğine söz vererek yanından ayrılınca, Erol'un içi rahatladı. Filiz kurtulmuştu (Филиз была спасена). Bu haberi aldığı an aldatılmış (в момент получения этой вести, обманутая; aldatmak — обманывать; aldatılmak — быть обманутым), olmanın verdiği öfkeyle (с гневом, который вызвало случившееся) Adriyano'yu kalbinden söküp atabilirdi (она могла бы вырвать и выбросить бы Адрияно из своего сердца с гневом). Ama bu haberi ona nasıl verecekti (но эту весть ей как ему сообщить). Kendisi söylese inanmazdı (если бы он сам сказал, не поверила бы). Onun için birisini bulmalıydı (поэтому он должен был кого-нибудь найти). Filiz kurtulmuştu. Bu haberi aldığı an aldatılmış, olmanın verdiği öfkeyle Adriyano'yu kalbinden söküp atabilirdi. Ama bu haberi ona nasıl verecekti. Kendisi söylese inanmazdı. Onun için birisini bulmalıydı. Bu iş en geç yarına kadar bitmeliydi (это дело самое позднее до завтра должно было быть завершено). Bugün Bükreş'e gidilecekti (сегодня они намеревались ехать в Бухарест). Bakalım Filiz nasıl kalkacaktı (посмотрим, как встанет Филиз). Bugün olacak olayları (события, которые должны будут случиться Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 118 сегодня), Filiz'in görmesini istemiyordu (он не хотел, чтобы Филиз видела). Onu epey sakinleştirmişti (ее он основательно успокоил; épey — основательно, изрядно; порядком). Bu iş en geç yarına kadar bitmeliydi. Bugün Bükreş'e gidilecekti. Bakalım Filiz nasıl kalkacaktı. Bugün olacak olayları, Filiz'in görmesini istemiyordu. Onu epey sakinleştirmişti. Yeniden huzurunun bozulmasını istemiyordu (он не хотел, чтобы ее покой снова был нарушен; huzur — покой). Adriyano'nun evli olduğunu (что Адрияно женат), tesadüfmüş gibi öğrenmeliydi (как бы случайно она должна была узнать; tesadüf — случайная встреча; случайность). Aklına arkadaşının annesi geldi (на ум ему пришла мать его приятеля). Onu bulup ondan yardım istemeye karar verdi (он решил, найдя ее, попросить у нее помощи). Lobide oturup erkenden kahvaltıya gelenleri kollamaya başladı (сидя в холле, он начал ждать рано приходящих на завтрак; kollamak — ждать, выжидать, fırsat kollamak — ждать (удобного) случая; наблюдать, следить; выслеживать; высматривать). Biraz sonra Cenap merakla yanına yaklaştı (немного позже Дженап с беспокойством/интересом приблизился к нему). Yeniden huzurunun bozulmasını istemiyordu. Adriyano'nun evli olduğunu, tesadüfmüş gibi öğrenmeliydi. Aklına arkadaşının annesi geldi. Onu bulup ondan yardım istemeye karar verdi. Lobide oturup erkenden kahvaltıya gelenleri kollamaya başladı. Biraz sonra Cenap merakla yanına yaklaştı. — Ne oldu Erol (что случилось, Эрол)? Erkenden aşağıya inmişsin (ты рано спустился вниз), bir şey mi var yoksa (есть что-нибудь, что ли)? — Uykumu alınca uyandım (выспавшись, я проснулся; uykunu almak — выспаться: «сон свой взять»). Sabah yürüyüşe çıktım (вышел на утреннюю Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 119 прогулку). Hava da çok güzeldi (погода также была очень хороша). Daha kahvaltı etmedim (я еще не завтракал), gel (иди), gidip önce karnımızı doyuralım (давай сначала пойдем, поедим: «наполним наш живот»). Sonra da (а потом), kızlara bakarız (посмотрим на девушек). Bakalım bugün geziye gidebilecek miyiz (посмотрим, сегодня сможем ли мы отправиться в поездку)? — Ne oldu Erol? Erkenden aşağıya inmişsin, bir şey mi var yoksa? — Uykumu alınca uyandım. Sabah yürüyüşe çıktım. Hava da çok güzeldi. Daha kahvaltı etmedim, gel, gidip önce karnımızı doyuralım. Sonra da, kızlara bakarız. Bakalım bugün geziye gidebilecek miyiz? — Filiz (Филиз), akşam iyi görünüyordu (вечером хорошо выглядела), gelseniz iyi olur (если вы пойдете, будет хорошо). Bu fırsat bir daha ele geçmez (этот случай больше не представится: «в руку не попадет»). Buraya kadar gelmişken Bükreş'i de görelim (доехав сюда, давайте увидим и Бухарест). — Filiz, akşam iyi görünüyordu, gelseniz iyi olur. Bu fırsat bir daha ele geçmez. Buraya kadar gelmişken Bükreş'i de görelim. — Siz gidin canım (вы поезжайте, дорогой). Ben biliyorsun Filiz'i bırakamam (я, знаешь, не могу оставить Филиз). Ona bağlıyım (я к ней привязан). Toparlanmışsa geliriz ve çok da iyi olur (если она пришла в себя, мы поедем, и будет очень хорошо). Biraz bekleyelim bakalım (давай немного подождем, посмотрим). — Siz gidin canım. Ben biliyorsun Filiz'i bırakamam. Ona bağlıyım. Toparlanmışsa geliriz ve çok da iyi olur. Biraz bekleyelim bakalım. Gidip masalarına oturdular («пойдя», они сели за свой стол). Garson onlara herzamanki gibi hizmet etti (официант им, как всегда, прислуживал). Bir aralık Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 120 (в один момент), mesajın gönderildiğini ima etti (он намекнул, что сообщение отправлено; ima — намек). Kahvaltılarını yaparken Erol'un gözü hep kapıdaydı (пока они завтракали, глаза Эрола постоянно были обращены на дверь: «были на двери»). Birini beklediği belliydi (было ясно, что он кого-то ждет). Cenap bunu Filiz'i beklediğine yorumladı (Дженап истолковал это ожиданием Филиз; yorum — комментарий; толкование; оценивание, оценка кого-чего), sormadı bile (даже не спросил). Erol aradığını görünce Cenap'a (Эрол, увидев то, что искал, Дженапу): Gidip masalarına oturdular. Garson onlara herzamanki gibi hizmet etti. Bir aralık, mesajın gönderildiğini ima etti. Kahvaltılarını yaparken Erol'un gözü hep kapıdaydı. Birini beklediği belliydi. Cenap bunu Filiz'i beklediğine yorumladı, sormadı bile. Erol aradığını görünce Cenap'a: — Bir dakika (одну минуту), arkadaşın annesi gelmiş (приехала мать друга), gidip onun hatırını sorayım (пойду проведаю ее; hatırını sormak — осведомиться о состоянии). Sen de git bakalım kızlar nasılmış sor öğren (а ты иди, посмотрим, как девушки, спроси, узнай). Bana haber getir (мне сообщи: «мне весть принеси»). — Bir dakika, arkadaşın annesi gelmiş, gidip onun hatırını sorayım. Sen de git bakalım kızlar nasılmış sor öğren. Bana haber getir. Masadan kalkan Erol (Эрол, вставший из-за стола), kahvaltı için salona girmekte olan (чтобы позавтракать в салон входящей), orta yaşlı çok alımlı bir kadının yanına gitti (к очень привлекательной женщине средних лет подошел). Masadan kalkan Erol, kahvaltı için salona girmekte olan, orta yaşlı çok alımlı bir kadının yanına gitti. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 121 — Günaydın teyzeciğim (добрый день, тетушка моя), hoş geldiniz (добро пожаловать), sizi özledik bayağı (мы как следует соскучились по вам; bayağı — изрядно, как следует). Ne zaman geldiniz (когда вы приехали)? — Akşam geç saatte geldim (вечером, в поздний час приехала). Ama çok güzel şeyler gördüm (но видела очень красивые вещи). — Bugün siz de Bükreş'e gidiyor musunuz (сегодня вы также едете в Бухарест)? — Günaydın teyzeciğim, hoş geldiniz, sizi özledik bayağı. Ne zaman geldiniz? — Akşam geç saatte geldim. Ama çok güzel şeyler gördüm. — Bugün siz de Bükreş'e gidiyor musunuz? — Ben daha önce gitmiştim (я ездила раньше). Onun için gitmeyeceğim (поэтому не поеду). Burada bazı işlerim var (здесь некоторые мои дела есть; bázı — некоторый, иной). — Sizinle bir konuda konuşmak ve yardımcı olmanızı istemek zorundayım (я вынужден поговорить с вами на одну тему и просить, чтобы вы помогли; yardımcı — помощник). Biraz oturabilir miyiz (немного мы можем посидеть)? — Ben daha önce gitmiştim. Onun için gitmeyeceğim. Burada bazı işlerim var. — Sizinle bir konuda konuşmak ve yardımcı olmanızı istemek zorundayım. Biraz oturabilir miyiz? — Tabii (конечно), ama beni meraklandırdınız (но вы меня заинтересовали). Ne oldu (что случилось), mühim birşey mi (что-нибудь серьезное)? — Evet oldukça mühim birşey (да, нечто достаточно серьезное). — Tabii, ama beni meraklandırdınız. Ne oldu, mühim birşey mi? — Evet oldukça mühim birşey. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 122 Olayı olduğu gibi anlattı (он рассказал о случае, как он был). Ondan istediği şey (желаемая от нее вещь), bugün otelde karısının gelip Adriyano'yu almasını izlemesi (проследить, как сегодня в отель придет жена и заберет Адриано), ve ilk karşılaştıkları zaman da Filiz'e aktarmasıydı (а когда они встретятся в первый раз, Филиз передать). Olayı olduğu gibi anlattı. Ondan istediği şey, bugün otelde karısının gelip Adriyano'yu almasını izlemesi, ve ilk karşılaştıkları zaman da Filiz'e aktarmasıydı. Kadın (женщина), nedenini bile bilmeden buna «peki» dedi (причины этого даже не зная, сказала на это «хорошо»). Erol onu yemek salonunun kapısında bırakıp (Эрол, оставив ее у дверей столовой), biraz otelin dışına çıktı (немного вышел за пределы отеля). Cenap gelmeden (пока не пришел Дженап) görüşmeyi yapması iyi olmuştu (то, что он переговорил, было хорошо). Artık olayların gelişmesini bekleyecekti (теперь развития событий он намеревался ждать). Olaylara şahit olmasa bile (даже не будучи свидетелем событий) Filiz'e Adriyano'nun evli olduğunu bir vesile yaratıp söylemesini tekrar tekrar rica etti (он попросил, создав какой-нибудь повод, снова и снова говорить Филиз, что Адрияно женат). Kadın, nedenini bile bilmeden buna «peki» dedi. Erol onu yemek salonunun kapısında bırakıp, biraz otelin dışına çıktı. Cenap gelmeden görüşmeyi yapması iyi olmuştu. Artık olayların gelişmesini bekleyecekti. Olaylara şahit olmasa bile Filiz'e Adriyano'nun evli olduğunu bir vesile yaratıp söylemesini tekrar tekrar rica etti. Cenap biraz sonra aşağıya gelip onu buldu (Дженап, немного позже вниз придя, его нашел). — Gözün aydın Erol (позравляю тебя, Эрол: «глаз твой светлый, Эрол»), Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 123 seninki bayağı toparlanmış bizimle geliyor (твоя как следует пришла в себя, едет с нами). — Yapma (не делай = не может быть!, да ты что?!)... Ay çok güzel (а, очень хорошо), gidip alayım bari («пойдя», давай я возьму /ее/, в таком случае; bari — по крайней мере, хотя бы). — Dur bakalım aslanım (стой, давай посмотрим, мой лев), telâşlanma (не беспокойся; telâş — тревога, опасение; беспокойство). Biraz sonra aşağıya gelecekler (немного позже они придут вниз). Kahvaltı edecekler biraz sabırlı ol (позавтракают, будь немного терпеливым; sabır — терпение). Cenap biraz sonra aşağıya gelip onu buldu. — Gözün aydın Erol, seninki bayağı toparlanmış bizimle geliyor. — Yapma... Ay çok güzel, gidip alayım bari. — Dur bakalım aslanım, telâşlanma. Biraz sonra aşağıya gelecekler. Kahvaltı edecekler biraz sabırlı ol. Onlar lobide oturup beklemeye başladılar (сидя в холле, они начали ждать). Gerçekten iki genç kız (в самом деле, две молодые девушки), biraz sonra aşağıya inip (немного позже спустившись вниз), yanlarına geldiler (подошли к ним). Erol hemen ayağa kalkarak (Эрол, сразу встав на ноги): — Nasılsın Filiz (как ты, Филиз), seni çok iyi gördüm (я увидел тебя очень хорошей). Bugün biz de gidiyoruz (сегодня мы тоже едем), değil mi (не так ли)? Onlar lobide oturup beklemeye başladılar. Gerçekten iki genç kız, biraz sonra aşağıya inip, yanlarına geldiler. Erol hemen ayağa kalkarak: — Nasılsın Filiz, seni çok iyi gördüm. Bugün biz de gidiyoruz, değil mi? — Evet (да), gitmeye karar verdim (я приняла решение ехать). Otelde kalıp kapanmak istemiyorum (я не хочу, оставшись, быть запертой в отеле). Otobüste Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 124 sizlerle olmak (быть в автобусе с вами), bana daha cazip geldi (мне показалось более заманчивым). — Evet, gitmeye karar verdim. Otelde kalıp kapanmak istemiyorum. Otobüste sizlerle olmak, bana daha cazip geldi. — Haydi öyleyse gidin bir güzel karnınızı doyurun (давайте, в таком случае идите, как следует поешьте: «ваш живот наполните»). Bugün epey yolculuk yapacağız çünkü (ведь сегодня мы совершим изрядное путешествие). Kızlar yemek salonuna girince (когда девушки вошли в столовую), Cenap (Дженап): — Bakıyorum neşen yerine geldi (я смотрю, твое хорошее настроение вернулось: «на свое место пришло»). Ben senin yerinde olsam gelmesi için ısrar etmezdim (если бы я был на твоем месте, чтобы она поехала, не настаивал бы; ısrar — настойчивость, упорство). Başbaşa daha rahat olurdunuz (наедине вам было бы спокойнее). — Haydi öyleyse gidin bir güzel karnınızı doyurun. Bugün epey yolculuk yapacağız çünkü. Kızlar yemek salonuna girince, Cenap: — Bakıyorum neşen yerine geldi. Ben senin yerinde olsam gelmesi için ısrar etmezdim. Başbaşa daha rahat olurdunuz. — Haklısın ama biraz kendisini unutması (ты прав, но ей немного забыть о себе), oyalanması lazım (развлечься необходимо). Daha çok zaman var önümüzde (еще много времени есть впереди: «перед нами»). Önce şu sıkıntıyı bir atlatalım (сначала давайте избавимся от этой тоски; atlatmak — преодолеть; отделаться, избавиться), ondan sonra Allah kerimdir (после этого Бог милостив; kerim — щедрый, милостивый). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 125 — Haklısın ama biraz kendisini unutması, oyalanması lazım. Daha çok zaman var önümüzde. Önce şu sıkıntıyı bir atlatalım, ondan sonra Allah kerimdir. Saatleri ilerledikçe (по мере того, как часы шли вперед) gezmeye gidecekler (те, кто собирался отправиться в поездку), aşağıda birikmeye başladı (начали накапливаться внизу). Erol kendi adlarını da yazdırmıştı (Эрол также записал их: «их собственные» имена). Öğle yemeği için hazırlanan kumanyalar da otobüse kondu (провизия, приготовленная для обеда, была также уложена в автобус; kumanya — провизия, провиант; koymak — класть, помещать; konmak — быть уложенным, помещенным). Gülüş cümbüş (с улыбками и весельем), yola çıkıldı (в путь оправились). Saatleri ilerledikçe gezmeye gidecekler, aşağıda birikmeye başladı. Erol kendi adlarını da yazdırmıştı. Öğle yemeği için hazırlanan kumanyalar da otobüse kondu. Gülüş cümbüş, yola çıkıldı. Filiz’le Erol (Эрол и Филиз), Güler’le Cenap yanyana oturmuşlardı (сидели рядом с Гюлер и Дженап). Artık (уже), turdakilerin hepsi (все участники тура), onları çift görmeye alışmıştı bile (даже привыкли видеть их парой; çift — пара). Onun için (поэтому), onların искренность/непринужденность samimiyetini ни у кого kimse не yadırgamadı вызывала (их удивления; yadırgamak — считать/показаться чужим; не принимать, не привыкать). Filiz’le Erol, Güler’le Cenap yanyana oturmuşlardı. Artık, turdakilerin hepsi, onları çift görmeye alışmıştı bile. Onun için, onların samimiyetini kimse yadırgamadı. Erol otobüse binince (Эрол, сев в автобус): — İstersen koltukları arkaya yatıralım (если хочешь, давай опустим кресла: «положим назад»), sen uzan (ты вытянись). Daha az sarsılırsın (будешь меньше Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 126 трястись). —Şimdilik iyiyim (сейчас мне хорошо). Gerekirse yaparız (если будет надо, сделаем). Erol otobüse binince: — İstersen koltukları arkaya yatıralım, sen uzan. Daha az sarsılırsın. —Şimdilik iyiyim. Gerekirse yaparız. Filiz suskundu (Филиз была безмолвна). O şen şakrak kız gitmiş (та веселая, улыбающаяся девушка исчезла: «ушла»), yerine umutsuzluktan içi kurumuş bir kız gelmişti (на ее место пришла девушка с высохшей от безнадежности душой; kuru — сухой; iç — внутренность, внутренняя часть). Devamlı dışarıyı seyrederek (постоянно наблюдая то, что снаружи) otobüstekilerle hiç ilgilenmiyordu (она совсем не интересовалась теми, кто находился в автобусе). Teypteki oyun havalarıyla coşan yolculara dönüp de bakmıyordu bile (она даже не обернулась и не смотрела на пассажиров, воодушевленных танцевальными мелодиями на кассете; hava — мелодия). Tamamen içine kapanmıştı (она полностью закрылась в себя). Kendi duygularıyla başbaşaydı (она была наедине со своими чувствами). Filiz suskundu. O şen şakrak kız gitmiş, yerine umutsuzluktan içi kurumuş bir kız gelmişti. Devamlı dışarıyı seyrederek otobüstekilerle hiç ilgilenmiyordu. Teypteki oyun havalarıyla coşan yolculara dönüp de bakmıyordu bile. Tamamen içine kapanmıştı. Kendi duygularıyla başbaşaydı. Erol da onu rahatsız etmiyor (Эрол также ее не беспокоил), duygularını incitmemek için susuyordu (чтобы не задевать ее чувства, молчал). Ama (однако), sımsıkı tuttuğu elini bırakmayarak (не оставляя ее руку, которую он крепко-крепко сжимал), kendisine yalnız olmadığını hissettirmeye çalışıyordu (старался заставить ее чувствовать, что она не одинока; yalnız — одинокий). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 127 Filiz'in de buna itirazı yoktu (у Филиз же на это возражения не было). Parmakları birbirine kenetlenmiş iki genç (два молодых человека, пальцы который переплелись; kenetlenmek — крепко связываться; kenet — металлическая скоба; скрепа; зажим), bu temaslarıyla yüreklerindeki duyguları birbirlerine aktarmaya çalışıyorlardı (этими своими прикосновениями старались передать друг другу чувства в своих сердцах; temas — прикосновение). Erol da onu rahatsız etmiyor, duygularını incitmemek için susuyordu. Ama, sımsıkı tuttuğu elini bırakmayarak, kendisine yalnız olmadığını hissettirmeye çalışıyordu. Filiz'in de buna itirazı yoktu. Parmakları birbirine kenetlenmiş iki genç, bu temaslarıyla yüreklerindeki duyguları birbirlerine aktarmaya çalışıyorlardı. *** Filiz gerçekten büyük bir kararsızlık içindeydi (Филиз в самом деле была в большой нерешительности). Yanında oturup elini sımsıkı tutarak ona direnme gücü vermeye çalışan yakışıklı gençle (с красивым молодым человеком, старавшимся дать ей силу сопротивления, сидевшим рядом с ней и крепкокрепко державшим ее за руку; direnmek — сопротивляться, оказывать сопротивление; противиться; sıkı — крепко; sımsıkı — очень крепко), günlerdir rüyalarını süsleyen Adriyano'yu karşılaştırmak bile istemiyordu (Адрияно, целыми днями украшавшим ее грезы, сравнивать даже не хотела). Çünkü yüreği hep Adriyano’dan yanaydı (ведь ее сердце полностью было на стороне Адрияно; yürek — сердце). Erol'u düşünmüyordu bile (она даже не думала об Эроле). Bu yolculukta yanında oturanın Adriyano olmasını ne kadar çok isterdi (как сильно она хотела бы, чтобы в этой поездке рядом с ней сидевшим Адрияно был). Filiz gerçekten büyük bir kararsızlık içindeydi. Yanında oturup elini sımsıkı Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 128 tutarak ona direnme gücü vermeye çalışan yakışıklı gençle, günlerdir rüyalarını süsleyen Adriyano'yu karşılaştırmak bile istemiyordu. Çünkü yüreği hep Adriyano’dan yanaydı. Erol'u düşünmüyordu bile. Bu yolculukta yanında oturanın Adriyano olmasını ne kadar çok isterdi. Ama değildi işte (но был не он, вот). Gerçekten ne kadar kaçmak istese (в самом деле, как бы она ни хотела убежать), yanındaki gencin Adriyano olduğunu hayal etse (как бы она ни мечтала, чтобы находящийся рядом молодой человек был Адрияно; hayal — воображение; фантазия; мечта), sonuç yine değişmeyecekti (результат все же не изменился бы). Neden kendini aldatmaya çalışıyordu (зачем она старалась обмануть себя)? Güler doğru söylüyordu (Гюлер верно говорила). Onların aşamayacağı kadar büyük engeller vardı arada (между ними были настолько большие препятствия, что они не смогли бы их преодолеть; aşmak — преодолевать; dağı aşmak — перевалить через гору, преодолеть гору). Ama değildi işte. Gerçekten ne kadar kaçmak istese, yanındaki gencin Adriyano olduğunu hayal etse, sonuç yine değişmeyecekti. Neden kendini aldatmaya çalışıyordu? Güler doğru söylüyordu. Onların aşamayacağı kadar büyük engeller vardı arada. En çıkar yol (самый верный: «выводящий» путь) Adriyano'yu unutup (Адрияно забыв), tekrar eski günlere dönmesiydi (снова в прежние дни возвращение было). Ama kendini yokladığı zaman (но, когда она старалась понять себя; yoklamak — осматривать, контролировать, проверять; стараться понять, узнать), bunun kolay olmayacağını hissetti (чувствовала, что это не будет просто). O zaman da yanındaki genci oyalamanın gereği yoktu (в этом случае же, у нее не было необходимости морочить голову молодому человеку рядом: oyalamak — водить за нос, морочить голову). Ne kadar anlayışlı olursa olsun (как бы он ни был понятлив), başkasına âşık olan bir kadına (к женщине, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 129 влюбленной в другого), uzun süre ilgi duyamazdı (не мог бы долгое время чувствовать интерес). En azından bunu (по крайней мере это), bir gurur meselesi yapardı (сделал бы вопрос гордости; mesele — вопрос, проблема). Onu daha fazla üzmeye hakkı yoktu (у нее не было права еще больше расстраивать его). Öyleyse bu işi hemen bitirmeliydi (в таком случае она должна была сразу прекратить это дело). En çıkar yol Adriyano'yu unutup, tekrar eski günlere dönmesiydi. Ama kendini yokladığı zaman, bunun kolay olmayacağını hissetti. O zaman da yanındaki genci oyalamanın gereği yoktu. Ne kadar anlayışlı olursa olsun, başkasına âşık olan bir kadına, uzun süre ilgi duyamazdı. En azından bunu, bir gurur meselesi yapardı. Onu daha fazla üzmeye hakkı yoktu. Öyleyse bu işi hemen bitirmeliydi. Filiz elini, Erol'un elinden çekmek istedi (Филиз захотела вынуть свою руку из руки Эрола). Erol, elini dudaklarına götürerek (Эрол, поднеся ее руку к своим губам) «Bu kadarını olsun bana çok görme Filiz» deyince («столько пусть будет, для меня не считай это лишним, Филиз», — сказал только; çok görmek — считать излишним что-л. для кого-л.) elini çekmekten vazgeçti (она свою руку убрать передумала: «отказалась»). Filiz elini, Erol'un elinden çekmek, istedi. Erol elini dudaklarına götürerek «Bu kadarını olsun bana çok görme Filiz» deyince elini çekmekten vazgeçti. Otobüs yemyeşil tarlaların, bahçelerin içinden geçerek düzgün yollarda hizla ilerliyordu (автобус быстро двигался по ровным дорогам, проезжая через зеленые-зеленые поля и сады). Büyük bir köprüden geçtiler (они проехали через большой мост). Tuna nehri için açılan yeni ağzı gördüler (они увидели новое устье, открытое для реки Дунай; nehir — река). Bacaları göklere yükselen büyük bir termik santral gördüler (они увидели Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru большую 130 теплоэлектороцентраль, трубы которой поднимались до небес). Ekilmemiş bir karış toprak bile yoktu (не было даже пяди незасеянной земли). Rehberleri, onlara Romanya'nın senede üç defa mısır ürünü aldığını açıklayınca (когда их гид рассказал им, что Румыния в год три раза собирает урожай кукурузы; ürün — продукт, урожай) şaşırdılar (они удивились). Halen tarlada iki ürün vardı (сейчас на поле было два урожая). Birisi ise kaldırılmıştı (а один был убран). Otobüs yemyeşil tarlaların, bahçelerin içinden geçerek düzgün yollarda hizla ilerliyordu. Büyük bir köprüden geçtiler. Tuna nehri için açılan yeni ağzı gördüler. Bacaları göklere yükselen büyük bir termik santral gördüler. Ekilmemiş bir karış toprak bile yoktu. Rehberleri, onlara Romanya'nın senede üç defa mısır ürünü aldığını açıklayınca şaşırdılar. Halen tarlada iki ürün vardı. Birisi ise kaldırılmıştı. İlk mola yerine geldikleri zaman (когда они прибыли на место первого привала; móla — привал, отдых), Erol Filiz'e bir ihtiyacı olup olmadığını sordu (Эрол спросил Филиз, есть ли у нее какая-нибудь потребность; ihtiyaç — потребность, надобность, необходимость). — İyiyim Erol (мне хорошо, Эрол), ama sana iyi bir yol arkadaşlığı yapamadığım için üzgünüm (но я расстраиваюсь из-за того, что не смогла стать тебе хорошей попутчицей: «что хорошую дружбу в дороге сделать не смогла»). Kusura bakma (извини: «на недостаток не смотри»), kendi kendimle kalmak istedim (я хотела остаться сама с собой). İlk mola yerine geldikleri zaman, Erol Filiz'e bir ihtiyacı olup olmadığını sordu. — İyiyim Erol, ama sana iyi bir yol arkadaşlığı yapamadığım için üzgünüm. Kusura bakma, kendi kendimle kalmak istedim. — Farkındayım (я заметил; fark — разница, различие; fark etmek — различать, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 131 отличать, находить/видеть разницу; farkında olmak — замечать, догадываться), kendi kendinle kavga ediyorsun (ты ссоришься сама с собой). Buna gerek yok canım (в этом нет необходимости, дорогая). Olayları doğal karşıla (встречай события естественно), şu gerginlikten kurtar kendini (спаси себя от этого напряжения; gerginlik — напряженное состояние; gergin — натянутый, напряженный), bak nasıl rahatlayacaksın (посмотри, как успокоишься). Haydi gel (давай, иди), biraz dışarı çıkıp hava alalım (давай, немного выйдя наружу, подышим: «возьмем воздуха»). Otobüs sıcak oldu (автобус жарким стал). — Farkındayım, kendi kendinle kavga ediyorsun. Buna gerek yok canım. Olayları doğal karşıla, şu gerginlikten kurtar kendini, bak nasıl rahatlayacaksın. Haydi gel, biraz dışarı çıkıp hava alalım. Otobüs sıcak oldu. Filiz'i elinden tutarak (держа Филиз за руку) otobüsten indiren Erol (Эрол вывел ее из автобуса), durak yaptıkları yerdeki küçük kafeteryaların birisine götürüp oturttu (поведя, усадил ее в одно из маленьких кафе в месте, где они сделали остановку). Birer kola içtiler (они выпили по одной коле). Filiz izin isteyip tuvalete gitti (Филиз, попросив разрешения, пошла в туалет), elini yüzünü yıkadı (умылась: «вымыла свои руки и свое лицо»). Yerine dönerken (вернувшись на место), önünü kesen küçük bir çocukla şakalaşmaya başladı (она начала шутить с маленьким ребенком, преградившим ей путь; şaka — шутка). Erol'a seslendi (она окликнула Эрола; ses — голос): Filiz'i elinden tutarak otobüsten indiren Erol, durak yaptıkları yerdeki küçük kafeteryaların birisine götürüp oturttu. Birer kola içtiler. Filiz izin isteyip tuvalete gitti, elini yüzünü yıkadı. Yerine dönerken, önünü kesen küçük bir çocukla şakalaşmaya başladı. Erol'a seslendi: — Erol sende hiç çiklet var mı (Эрол, у тебя есть хоть какая-нибудь Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 132 жевательная резинка)? Bu küçük benden çiklet istiyor (этот малыш просит у меня жевательной резинки). Benim âdetim değildir (не в моей привычке /жевать резинку/; âdet — привычка) taşımam (не ношу /с собой/). Erol hemen ceplerini aradı (Эрол сразу обыскал свои карманы). Bir çiklet bulunca (найдя одну жвачку): — Al canım (возьми, дорогая), yolda verdikleri çikleti atmamıştım (я не выбросил жвачку, которую дали в дороге). Bunu verebilirsin (ты можешь дать ее). — Erol sende hiç çiklet var mı? Bu küçük benden çiklet istiyor. Benim âdetim değildir taşımam. Erol hemen ceplerini aradı. Bir çiklet bulunca: — Al canım, yolda verdikleri çikleti atmamıştım. Bunu verebilirsin. Filiz Erol'un elinden aldığı çikleti çocuğa verirken (Филиз, давая ребенку жвачку, взятую из рук Эрола) cebinin çiklet dolu olduğunu görünce (увидев, что карман /ребенка/ полон жвачки): — Seni yaramaz seni (ах ты, проказник), cebin çiklet dolu (твой карман полон жвачки), sen hâlâ çiklet istiyorsun (ты все еще жвачку просишь), vermeyeceğim (не дам). — Ver Filiz ver (дай, Филиз, дай), çiklet buralarda çok kıymetli bir meta (жвачка здесь очень ценный товар/наличный капитал). Biz nasıl olsa kullanmıyoruz (мы все равно не используем). — Ama bu çocuk için sakıncalı (но это ребенку противопоказано; sakıncalı — затруднительный, представляющий препятствие/помеху; рискованный, опасный), dilenciliğe alışır sonra (к попрошайничеству привыкнет потом; dilenci — нищий; попрошайка). Filiz Erol'un elinden aldığı çikleti çocuğa verirken cebinin çiklet dolu olduğunu görünce: Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 133 — Seni yaramaz seni, cebin çiklet dolu, sen hâlâ çiklet istiyorsun, vermeyeceğim. — Ver Filiz ver, çiklet buralarda çok kıymetli bir meta. Biz nasıl olsa kullanmıyoruz. — Ama bu çocuk için sakıncalı, dilenciliğe alışır sonra. Filiz'i elinden tutarak (держа Филиз за руку): — Tatildesin güzelim (ты на отдыхе, дорогая моя), öğretmenliğini unut (забудь свое учительство). Sen çocuk sevindirmeyi seversin (ты любишь радовать детей). Bir çikletten bir şey çıkmaz (из одной жвачки ничего не будет: «не выйдет»). — Doğru Erol (верно, Эрол), burada tatildeyim (здесь я на отдыхе), öğretmen değilim (не учитель). Filiz'i elinden tutarak: — Tatildesin güzelim, öğretmenliğini unut. Sen çocuk sevindirmeyi seversin. Bir çikletten bir şey çıkmaz. — Doğru Erol, burada tatildeyim, öğretmen değilim. Elindeki çikleti çocuğa uzatır (протягивает жвачку, что в ее руке, ребенку): — Al canım (возьми, дорогой), seni bir çiklet mutlu edecekse al (если тебя одна жвачка сделает счастливым, возьми). Elindeki çikleti çocuğa uzatır: — Al canım, seni bir çiklet mutlu edecekse al. İkisi de verdikleri çikleti alıp kaçan çocuğu gülerek seyrettiler (и оба они смотрели, улыбаясь, на ребенка, который убежал, взяв подаренную жвачку). Etrafı gezdiler (погуляли по окрестностям). Burada (здесь), her milletten araba vardı (были машины всех народов: «от каждой нации»). Çoluk çocuk herkes Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 134 (домочадцы, все; çoluk çocuk — семья, домочадцы), tatile biryerlere gidiyordu (ехали куда-нибудь на отдых). İkisi de verdikleri çikleti alıp kaçan çocuğu gülerek seyrettiler. Etrafı gezdiler. Burada, her milletten araba vardı. Çoluk çocuk herkes, tatile biryerlere gidiyordu. Onları çağıran korna sesiyle arabalarına dönerken (вернувшись к машинам по звуку сигнала, созывающего их) Erol (Эрол): — Yolun yarısına geldik sayılırız (считается: «мы считаемся», что проехали до половины пути), iyisin değil mi (тебе хорошо, не так ли)? — İyiyim merak etme (хорошо, не беспокойся), dayanırım nasıl olsa (выдержу как-нибудь). Onları çağıran korna sesiyle arabalarına dönerken Erol: — Yolun yarısına geldik sayılırız, iyisin değil mi? — İyiyim merak etme, dayanırım nasıl olsa. Arabalarına binip yeniden yola çıktılar (сев в свои машины, они снова двинулись в путь). Biraz sonra arkalarından İstanbul plakalı kırmızı bir özel araba yetişti (немного позже сзади их догнал красный частный автомобиль со стамбульским номером). Korna çalarak birbirlerini selamlayan arabalar neşe vesilesi oldu (машины, приветствующие друг друга, сигналя гудками, стали причиной веселья; vesile — причина, довод; подходящий/удобный случай). Romanya'nın Bükreş yollarında 34 plakalı bir araba onları heyecanlandırmıştı (на дорогах Румынии в Бухарест машина с номером 34 их взволновала: 34 — номер региона на номере машины, зд. Стамбул). Arabalarına binip yeniden yola çıktılar. Biraz sonra arkalarından İstanbul plakalı kırmızı bir özel araba yetişti. Korna çalarak birbirlerini selamlayan Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 135 arabalar neşe vesilesi oldu. Romanya'nın Bükreş yollarında 34 plakalı bir araba onları heyecanlandırmıştı. Bükreş'in varoşlarına geldikleri zaman (когда они приехали на окраины Бухареста), uzaktan görünen görkemli şehrin dış görünüşünü herkes beğenmişti (всем понравился внешний вид видимого издалека великолепного города). Muntazam bir caddeden şehre girdiler (они въехали в город по благоустроенной улице). Şoför yolları çok iyi bildiği için (поскольку шофер очень хорошо знал дороги), onları arabayı bırakacakları yere götürmeden önce (прежде чем отвезти их в место, где они оставили бы машину), şehir içinde gezdirdi (повозил /их/ внутри города). Bükreş'te de imâr hızı vardı (в Бухаресте же шло бурное строительство: «строительная скорость была»). Birbirine yakın büyük binalar yapılıyordu (строились близкие друг к другу высокие здания). Bu binalarda yapı ustalığı yapan kadınlar (женщины, работавшие мастерами — строителями на этих зданиях; yapı — строение, usta — мастер), onlara şarkılar söyleyerek seslendiler (кричали им, распевая песни; şarkı — песня). El salladılar (махали руками; sallamak — качать, раскачивать; размахивать, махать). Filiz gördükleri karşısında çok duygulanmıştı (Филиз была очень растрогана увиденным). Bükreş'in varoşlarına geldikleri zaman, uzaktan görünen görkemli şehrin dış görünüşünü herkes beğenmişti. Muntazam bir caddeden şehre girdiler. Şoför yolları çok iyi bildiği için, onları arabayı bırakacakları yere götürmeden önce, şehir içinde gezdirdi. Bükreş'te de imâr hızı vardı. Birbirine yakın büyük binalar yapılıyordu. Bu binalarda yapı ustalığı yapan kadınlar, onlara şarkılar söyleyerek seslendiler. El salladılar. Filiz gördükleri karşısında çok duygulanmıştı. — Baksana Erol (посмотри-ка, Эрол), kadınlar duvar örüyor (женщины возводят стену). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 136 — Evet gördüm canım (да, я видел, дорогая). — Ama duvar örmek kadın işi değil ki (но класть стены не женское дело ведь). — Baksana Erol, kadınlar duvar örüyor. — Evet gördüm canım. — Ama duvar örmek kadın işi değil ki. — Evet aslında kadın işi değil (да, на самом деле, не женское дело), ama ne yapsınlar (но что им поделать) ellerindeki kadın gücü fazlaysa (в их руках женской силы больше если) bunu gerektiği yerlere kaydırarak (ее переместив в места, требующие этого) işlerin yürümesini sağlıyorlar (обеспечивают продвижение работ). Kalkınma kolay değil (восстановление нелегко). Onun için herkes canını dişine takmış çalışıyor (поэтому каждый на свой страх и риск работает; canını dişine takmak — риковать: «душу на зуб нацепить»). — Evet aslında kadın işi değil, ama ne yapsınlar ellerindeki kadın gücü fazlaysa bunu gerektiği yerlere kaydırarak işlerin yürümesini sağlıyorlar. Kalkınma kolay değil. Onun için herkes canını dişine takmış çalışıyor. — Burada çalışanların çoğu kadın (большинство работающих здесь женщины). Garsonlar (официанты), mağazalarda çalışanlar (работающие в магазинах), temizlikçiler (уборщицы; temiz — чистый; temizlik — чистота), hattâ otobüs şoförleri bile kadın (даже водители автобусов женщины). Her işi kadınlara vermişler (каждое дело отдали женщинам). Peki erkekler nerede (хорошо, где мужчины)? — Burada çalışanların çoğu kadın. Garsonlar, mağazalarda çalışanlar, temizlikçiler, hattâ otobüs şoförleri bile kadın. Her işi kadınlara vermişler. Peki erkekler nerede? Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 137 — Onlar ağır sanayide (они в тяжелой промышленности), madenlerde (на рудниках; maden — металл; рудник), denetim ve yönetimde çalışıyorlar (на контроле и в управлении работают; denemek — испытывать; подвергать испытанию, проверять на опыте кого-чего; yönetmek — управлять, руководить; yön — сторона, направление). Bir yaşlılar yurdunun önünden geçerken (проезжая перед одним домом престарелых; yaşlı — пожилой, yurt — жилище, приют) bahçede güneşlenen (в саду загорающих), elleri, yüzleri buruşmuş yaşlıları (стариков со сморщенными руками, лицами) görmek onlara dokundu (увидеть их взволновало). — Onlar ağır sanayide, madenlerde, denetim ve yönetimde çalışıyorlar. Bir yaşlılar yurdunun önünden geçerken bahçede güneşlenen, elleri, yüzleri buruşmuş yaşlıları görmek onlara dokundu. — Şu yaşlılara bak Filiz (погляди на этих пожилых, Филиз), insanların yaşlandıkları zaman alacakları durumu ne güzel yansıtıyorlar (как хорошо они отражают положение, которое принимают люди, когда стареют). — Evet çok acıklı (да, очень печально), acaba biz de yaşlanınca böyle mi olacağız dersin (интересно, когда мы тоже постареем, такими ли станем, скажешь)? — Aşağı yukarı öyle (примерно такими). Onun için genç ligimizin kıymetini bilelim (поэтому давай знать ценность нашей молодежной лиги; lig — лига, kıymet — ценность). Bu günler bizim en güzel günlerimiz olmalı (эти дни должны стать нашими самыми лучшими днями). — Haklısın galiba Erol (ты прав, наверное, Эрол). Duvar ören kadınları (женщин, возводящих стену), yüzleri buruş buruş olmuş ihtiyarları görünce (со сморщенными лицами стариков увидев только), yaşadığım rahat hayat için (за спокойную жизнь, которой я живу) kendimi o kadınlara ve ihtiyarlara borçlu hissetmeye başladım (я начала чувствовать себя в долгу перед этими женщинами и стариками; borçlu — должник, обязанный за что-л.; borç — Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 138 долг). — Şu yaşlılara bak Filiz, insanların yaşlandıkları zaman alacakları durumu ne güzel yansıtıyorlar. — Evet çok acıklı, acaba biz de yaşlanınca böyle mi olacağız dersin? — Aşağı yukarı öyle. Onun için genç ligimizin kıymetini bilelim. Bu günler bizim en güzel günlerimiz olmalı. — Haklısın galiba Erol. Duvar ören kadınları, yüzleri buruş buruş olmuş ihtiyarları görünce, yaşadığım rahat hayat için kendimi o kadınlara ve ihtiyarlara borçlu hissetmeye başladım. — Kadınların duvar örmesi bakıyorum (/то, что/ женщины возводят стену, смотрю) seni çok etkilemiş (на тебя очень подействовало; etki — действие, воздействие; влияние). Bizim memleketimizde benzerleri yok mu sanki (в нашей стране подобного нет ли будто)? Erkek kahvede oturup bütün gün pişpirik oynar (мужчина, сидя в кафе, целый день играет в карты; pişpirik — род карточной игры), kadın hem evinde (женщина и дома), hem tarlada en ağır işi görür (и в поле самую тяжелую работу выполняет: «видит»). — Kadınların duvar örmesi bakıyorum seni çok etkilemiş. Bizim memleketimizde benzerleri yok mu sanki? Erkek kahvede oturup bütün gün pişpirik oynar, kadın hem evinde, hem tarlada en ağır işi görür. — Ben kendimi çok şanslı sayıyorum şimdi (я себя сейчас считаю очень удачливой; şans — счасье, везение). Toplumda bir yerim ve mesleğim var (в обществе у меня место и профессия есть). Çalışan kadınlardan sorunları en az olanlardanım (среди работающих женщин, я из тех, у кого меньше всего проблем). — Şanslısın (тебе повезло), öğretmenliği seçmişsin (ты выбрала преподавание). Belirli zamanlardaki tatiller (отпуски в определенные времена), sizin için çok Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 139 değerli olmalı (должны быть очень ценными для вас). Farzet ki (предположи, что; farz etmek — допускать, считать, предполагать), izin sıran kış ortasında geldi (твоя очередь на отпуск пришла посреди зимы). Ne işe yarar (что толку: «на какое дело годится»)? — Ben kendimi çok şanslı sayıyorum şimdi. Toplumda bir yerim ve mesleğim var. Çalışan kadınlardan sorunları en az olanlardanım. — Şanslısın, öğretmenliği seçmişsin. Belirli zamanlardaki tatiller, sizin için çok değerli olmalı. Farzet ki, izin sıran kış ortasında geldi. Ne işe yarar? Arabanın büyük meydanda durmasıyla konuşmaları kesildi (с остановкой машины на большой площади их разговоры прервались). Rehber (гид), gerekli talimatları verip (дав необходимые указания), kumanyaları dağıttı (раздал провизию). Saat beşte dönüş için yola çıkacaklarını söyledi (он сказал, что в пять часов для возвращения они отправятся в путь). Millet (люди: «народ»), çil yavrusu gibi (врассыпную: «как птенцы рябчика») çarşılara dağıldı (по рынкам разбежались/рассеялись)... Arabanın büyük meydanda durmasıyla konuşmaları kesildi. Rehber, gerekli talimatları verip, kumanyaları dağıttı. Saat beşte dönüş için yola çıkacaklarını söyledi. Millet, çil yavrusu gibi çarşılara dağıldı... Filiz’le Erol (Филиз и Эрол), gruptan ayrılarak (отделившись от группы), önce bulundukları meydanı incelediler (сначала исследовали площадь, на которой находились). Meydanın batı bölümünde Çavuşesko'nun evi vardı (в западной части площади был дом Чаушеско). Önünde askerler nöbet bekliyorlardı (перед ним солдаты стояли на посту: «очередь ждали»; nöbet — караул). Büyük bir dikdörtgen olan meydanın etrafı seçkin (стороны площади, являвшейся большим прямоугольником) oteller ve mağazalarla doluydu (были полны известными отелями и магазинами). Bir de gençlerin oturduğu bir kafeterya Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 140 (кроме того, одно кафе, где сидели молодые люди), park vardı (парком было). Filiz’le Erol, gruptan ayrılarak, önce bulundukları meydanı incelediler. Meydanın batı bölümünde Çavuşesko'nun evi vardı. Önünde askerler nöbet bekliyorlardı. Büyük bir dikdörtgen olan meydanın etrafı seçkin oteller ve mağazalarla doluydu. Bir de gençlerin oturduğu bir kafeterya, park vardı. Alışveriş etmeyi pek düşünmedikleri için dolaşmayı uygun gördüler (поскольку они вовсе не думали делать покупки, они увидели уместным погулять). Yaptıkları bir programla çarşının tümünü gezdiler (по составленной ими программе они обошли весь рынок). Bir lokantaya girip güzel bir öğle yemeği yediler (войдя в один ресторан, съели хороший обед). Çünkü verilen kumanya (поскольку выданные продукты), kaşarlı sandviçten başka birşey değildi (были не чем иным, как сандвичами с брынзой; kaşar — овечий сыр, брынза). Filiz'in iyi yemesi gerekliydi (Филиз было необходимо хорошо есть). Birer de kahve içtiler (они также выпили по одному кофе). Alışveriş etmeyi pek düşünmedikleri için dolaşmayı uygun gördüler. Yaptıkları bir programla çarşının tümünü gezdiler. Bir lokantaya girip güzel bir öğle yemeği yediler. Çünkü verilen kumanya, kaşarlı sandviçten başka birşey değildi. Filiz'in iyi yemesi gerekliydi. Birer de kahve içtiler. Hangi mağazaya baksalar Türklerle dolu olduğunu gördüler (на какой бы магазин они не посмотрели, видели, что он был полон турок). Erol (Эрол): — İstersen gel biz de birşeyler alalım (если хочешь, иди, давай мы тоже чтонибудь купим). Hiç olmazsa bize Bükreş'i hatırlatır (в любом случае, нам Бухарест напомнит). Hangi mağazaya baksalar Türklerle dolu olduğunu gördüler. Erol: — İstersen gel biz de birşeyler alalım. Hiç olmazsa bize Bükreş'i hatırlatır. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 141 Filiz'in itiraz etmesine meydan vermeden onu bir mağazaya soktu (не дав Филиз возможности возразить, он втащил ее в один магазин; sokmak — вонзать, втыкать, всаживать; впускать; вводить, дать войти /в помещение и т. п./). Mağazalar tamamen yerli mallarıyla doluydu (магазины были наполнены полностью местными товарами). Filiz, işli çok güzel bir çay örtüsü beğendi (Филиз понравилась расшитая очень красивая чайная скатерть). Büyük bir masa örtüsüyle on iki peçetesi (с большой скатертью они купили двенадцать салфеток) ve bir de, tek başına kullanılabilecek şömendötabl takımı aldılar (и еще комплект скатертей, который можно использовать отдельно, купили; şömendötabl — скатерть). Bütün ısrarlarına rağmen (несмотря на все настояния), Erol, parasını Filiz'e verdirmedi (Эрол не позволил Филиз заплатить: «дать ее деньги»). Bir aralık kulağına (в один момент ей на ухо): Filiz'in itiraz etmesine meydan vermeden onu bir mağazaya soktu. Mağazalar tamamen yerli mallarıyla doluydu. Filiz, işli çok güzel bir çay örtüsü beğendi. Büyük bir masa örtüsüyle on iki peçetesi ve bir de, tek başına kullanılabilecek şömendötabl takımı aldılar. Bütün ısrarlarına rağmen, Erol, parasını Filiz'e verdirmedi. Bir aralık kulağına: — Nasıl olsa evimizde müşterek kullanacağız (так или иначе в нашем доме вместе будем использовать; müşterek — общий, совместный). Evimize ilk eşyayı almak bana mutluluk verdi (в наш дом первую вещь купить мне счастье дало). — Bakıyorum Erol (я смотрю, Эрол), sen kendi kendine gelin güvey oluyorsun (ты сам все решаешь = ты сам себе невестой, женихом становишься). Henüz evlenmeye karar vermedik (мы еще не решили пожениться). — Nasıl olsa evimizde müşterek kullanacağız. Evimize ilk eşyayı almak bana mutluluk verdi. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 142 — Bakıyorum Erol, sen kendi kendine gelin güvey oluyorsun. Henüz evlenmeye karar vermedik. — Evlenmeye ben çoktan kararlıyım da senin kararını bekliyorum (жениться я давно решил-то, жду твоего решения). Evlenirsek beraber kullanırız (если поженимся, вместе будем использовать), evlenemezsek de (а если не поженимся), bu günlerin anısı için sana hediyem olur (этих дней памяти ради тебе моим подарком будет; anı — память, воспоминания). Mühim değil (не важно), üzerinde durma (на это внимания не обращай: «не останавливайся»). — Evlenmeye ben çoktan kararlıyım da senin kararını bekliyorum. Evlenirsek beraber kullanırız, evlenemezsek de, bu günlerin anısı için sana hediyem olur. Mühim değil, üzerinde durma. Kitapçıları (торговцев книгами), müzik araçları satan yerleri (места, продающие музыкальные инструменты), spor malzemesi satan yerleri dolaştılar (места, продающие спортивные принадлежности, обошли; malzeme — материал; принадлежности; сравните: lâzım — необходимый, нужный). Plaklar aldılar (купили /граммофонные/ пластинки). Bazı ufak tefek spor malzemesi aldılar (купили некоторые небольшие спортивные принадлежности). Kitapçıları, müzik araçları satan yerleri, spor malzemesi satan yerleri dolaştılar. Plaklar aldılar. Bazı ufak tefek spor malzemesi aldılar. Yolları bir kristal mağazasına düşünce (когда они случайно проходили мимо магазина с хрусталем: «их путь у хрустального магазина оказался/выпал когда) kristalleri incelediler (они хрусталь рассмотрели). Filiz beğenmedi (Филиз не понравилось). — Bunlar kesme cam sanki (эти будто резательное стекло). Halbuki bizdeki yerli kristaller ışıl ışıl (между тем, у нас местный хрусталь сверкающий; ışıl ışıl Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 143 — сверкая, искрясь). Baksana (посмотри-ка), ne yazık (как жаль), nasıl kapış kapış alıyorlar (как /его/ нарасхват покупают; kapış kapış — нарасхват; kapmak — схватить, выхватить). Yolları bir kristal mağazasına düşünce kristalleri incelediler. Filiz beğenmedi. — Bunlar kesme cam sanki. Halbuki bizdeki yerli kristaller ışıl ışıl. Baksana, ne yazık, nasıl kapış kapış alıyorlar. — Bu gezilere biraz da eşya almak için geliyor millet (в эти поездки люди едут, чтобы также купить немного вещей). — Evet (да), bizde bu yabancı eşya tutkusu oldukça (в то время как у нас есть страсть к этим зарубежным вещам) paralarımızı böyle düşünmeden buralarda harcarız (наши деньги так, не думая, здесь тратим). — Senin bu güzel fikirlerini çok takdir ediyorum Filiz (я очень одобряю твои эти прекрасные мысли, Филиз; takdir — одобрение; оценка). Her Türk kızı senin gibi düşünse (если бы каждая турецкая девушка думала, как ты), biz bütün dar boğazları atlatırız (мы все все трудности преодолеем; dar boğaz — состояние упадка: «узкое горло»). Malum ya (известно, что), bizlerde para harcama makineleri kadınlardır (у нас женщины — машины по растрате денег; harcamak — расходовать, тратить; harç — трата, расходы; сравните: «харч»). — Bu gezilere biraz da eşya almak için geliyor millet. — Evet, bizde bu yabancı eşya tutkusu oldukça paralarımızı böyle düşünmeden buralarda harcarız. — Senin bu güzel fikirlerini çok takdir ediyorum Filiz. Her Türk kızı senin gibi düşünse, biz bütün dar boğazları atlatırız. Malum ya, bizlerde para harcama makineleri kadınlardır. — Çok doğru Erol (очень верно, Эрол). Gerçekten kadınlarımız çok bilinçsizce Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 144 harcamalar yapıyorlar (в самом деле, наши женщины очень безрассудно расходы делают; bilinç — сознание, разум, рассудок; сознательность; bilmek — знать). Bizler en lüzumlu şeyleri almak için (мы, чтобы купить самые необходимые вещи) programlı bir harcamaya alıştırıldık (запрограмированно = рассчитав заранее, тратить были приучены). Benim annem de öğretmen (моя мать также учитель). Belki parayı kendimiz kazandığımız için (может быть, изза того, что мы сами зарабатываем деньги; kazanmak — зарабатывать), harcarken çok cimrilik ediyoruz (когда тратим, очень скупимся; cimrilik — жадность; cimri — скупой). — Çok doğru Erol. Gerçekten kadınlarımız çok bilinçsizce harcamalar yapıyorlar. Bizler en lüzumlu şeyleri almak için programlı bir harcamaya alıştırıldık. Benim annem de öğretmen. Belki parayı kendimiz kazandığımız için, harcarken çok cimrilik ediyoruz. — Ona cimrilik değil (это не жадность), tutumluluk denir canım (бережливость называется, дорогая; tutmak — держать; удерживать; tutumlu — экономный, бережливый). Bizlerin en çok ihtiyacı olan şey (вещь, в которой у нас самая большая потребность). — Ona cimrilik değil, tutumluluk denir canım. Bizlerin en çok ihtiyacı olan şey. — Annem buraya gelirken bana (моя мать, когда я сюда ехала, меня), «Sakın kızım oralardan birşeyler alacağım diye kendisini sıkıntıya sokma (смотри, дочка, там что-нибудь куплю, говоря, себя в тоску не вгоняй). Gez eğlen (гуляй, развлекайся). Dinlenmeye bak (отдыхом займись). Kışın yorgunluğunu atmaya çalış (зимнюю усталость сбросить попытайся). Aldığın eşyalar (купленные тобой вещи) sınır kapılarında (у дверей границы) insanın başına dert oluyor (на голову человека горем становятся).» diye tembih etti (говоря, предостерегала; Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 145 tembih — наставление, предостережение). Ben (я), ablamın çocuklarına (детям моей старшей сестры), küçük bazı şeylerin dışında (помимо некоторых маленьких вещей), birşey almayı düşünmüyorum (чего-нибудь покупать не думаю). Bizim memleketimizde herşeyin en iyisi var (в нашей стране есть все самое лучшее: «каждой вещи самое лучшее»). — Annem buraya gelirken bana, «Sakın kızım oralardan birşeyler alacağım diye kendisini sıkıntıya sokma. Gez eğlen. Dinlenmeye bak. Kışın yorgunluğunu atmaya çalış. Aldığın eşyalar sınır kapılarında insanın başına dert oluyor.» diye tembih etti. Ben, ablamın çocuklarına, küçük bazı şeylerin dışında, birşey almayı düşünmüyorum. Bizim memleketimizde herşeyin en iyisi var. Geze geze (гуляя), gençlerin çoğunlukta olduğu bir kafeteryaya geldiler (они вошли в кафе, где в большинстве молодежь была). Ama hiç yer yoktu (но места вовсе не было). Yakında bir üniversite olsa gerekti (вероятно, рядом был университет). Kızlı erkekli gruplar burada şakalaşıp gülüşerek dinleniyorlardı (группы девушек, мужчин здесь, шутя и смеясь, отдыхали). Masalarındaki boş sandalyeleri de sonra gelecek arkadaşları için tutuyorlardı (а свободные стулья у столов они держали для своих друзей, которые должны были прийти позже). Filiz (Филиз): Geze geze, gençlerin çoğunlukta olduğu bir kafeteryaya geldiler. Ama hiç yer yoktu. Yakında bir üniversite olsa gerekti. Kızlı erkekli gruplar burada şakalaşıp gülüşerek dinleniyorlardı. Masalarındaki boş sandalyeleri de sonra gelecek arkadaşları için tutuyorlardı. Filiz: — Bu gençlerin arasında kendimi yaşlı buldum (среди этих молодых людей себя старухой почувствовала: «нашла»), gel biz başka yere gidelim (иди, давай пойдем в другое место). Bunların neşesi başımı döndürdü (их веселье Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 146 вскружило мне голову). — Gençlik güzel şey (молодость — прекрасная вещь). İnsan ancak elinden kaçırdıktan sonra kıymetini biliyor (человек узнает ее цену только после того, как упустит /ее/ из рук). — Üç otuzunda gibi konuşmaya başladın Erol (ты начал говорить, как в 90 лет: «в три раза по тридцать», Эрол). Sana yakıştıramadım doğrusu (я не могла считать это подходящим для тебя, по правде говоря; yakışmak — приличествовать, быть приличным; подходить, быть к лицу; хорошо сидеть /об одежде/; yakıştırmak — /побудит./ делать/считать подходящим). — Bu gençlerin arasında kendimi yaşlı buldum, gel biz başka yere gidelim. Bunların neşesi başımı döndürdü. — Gençlik güzel şey. İnsan ancak elinden kaçırdıktan sonra kıymetini biliyor. — Üç otuzunda gibi konuşmaya başladın Erol. Sana yakıştıramadım doğrusu. — Yalan da değil hani (не ложь же, по крайней мере). Kendimi artık (я себя уже), durmuş oturmuş olarak görüyorum (остепенившимся вижу; durmuş oturmuş — остепенившийся: «остановившийся, севший»). — Daha neler (еще столько всего), dur bakalım biz de henüz genciz (стой, ну-ка, мы тоже пока молодые). Her yaşın kendine göre güzelliği vardır (у каждого возраста согласно ему самому есть красота = есть присущая ему красота). — O, biraz da yaşlanmaya başlayanların tesellisi galiba (это немного уже начавших стареть утешение; teselli — утешение; gáliba — вероятно, наверно, должно быть). — Yalan da değil hani. Kendimi artık, durmuş oturmuş olarak görüyorum. — Daha neler, dur bakalım biz de henüz genciz. Her yaşın kendine göre güzelliği vardır. — O, biraz da yaşlanmaya başlayanların tesellisi galiba. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 147 İkisi de (они оба), kendi sözlerine güldüler (собственным словам рассмеялись). Meydana açılan kuzey sokakların birine girerek (войдя в одну из северных улиц, выходящих на площадь), bir yere oturdular (сели в одном месте). Artık otobüsü bekleyeceklerdi (теперь автобус намеревались ждать). Yorulmuşlardı (они устали). İkisi de, kendi sözlerine güldüler. Meydana açılan kuzey sokakların birine girerek, bir yere oturdular. Artık otobüsü bekleyeceklerdi. Yorulmuşlardı. Filiz (Филиз): — İyi ki geldik bu geziye (хорошо, что мы поехали в эту поездку), biraz açıldım (мне стало немного лучше). Otelde kalsaydım (если бы я осталась в отеле), yataktan çıkamazdım (не смогла бы вылезти из постели). Güler beni çok zorladı (Гюлер меня сильно принуждала). — Sahi (в самом деле), onlar nerelerde acaba (где они, интересно)? Filiz: — İyi ki geldik bu geziye, biraz açıldım. Otelde kalsaydım, yataktan çıkamazdım. Güler beni çok zorladı. — Sahi, onlar nerelerde acaba? — Mağaza mağaza dolaşıyorlardı sanırım (думаю, они бродили по магазинам). Güler alışverişi çok sever (Гюлер очень любит покупки). Cenap epey paket taşıyacağa benzer (Дженап, похоже, принесет много пакетов; benzemek — походить, быть похожим). — Ey (ну)... Ne yapalım gülünü seven dikenine katlanır (что делать, любящий розу с ее шипами смиряется; katlamak — складывать; katlanmak — быть сложенным, складываться). — Çok güzel anlaşıyorlar (они очень хорошо понимают друг друга). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 148 — Mağaza mağaza dolaşıyorlardı sanırım. Güler alışverişi çok sever. Cenap epey paket taşıyacağa benzer. — Ey... Ne yapalım gülünü seven dikenine katlanır. — Çok güzel anlaşıyorlar. — Biz de öyle (и мы тоже). Aramızda ortak şeyler var (между нами есть общее: «общие вещи»). İnsanın bir yuva kurabilmesi için (чтобы человек смог создать гнездо; kurmak — сооружать, строить; создавать, основывать; aile kurmak — создать семью) gerektiği yerde (в необходимом месте) biraz fedakârlık etmesini bilmesi gerekli bence (/то/, что ему нужно немного идти на жертвы, он должен знать, по-моему; fedakârlık — самопожертвование; feda — искупительная жертва; выкуп). Karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir evliliğin yürümemesi için bir neden yok (/чтобы/ опирающийся на взаимное уважение и любовь брак не ладился, нет причины; dayamak — прислонять; опереться; yürümek — идти, двигаться, ходить). — Biz de öyle. Aramızda ortak şeyler var. İnsanın bir yuva kurabilmesi için gerektiği yerde biraz fedakârlık etmesini bilmesi gerekli bence. Karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir evliliğin yürümemesi için bir neden yok. — Çok iyimsersin bakıyorum (ты большой оптимист, я смотрю). — Seçimimi iyi yaptım da (свой выбор я хорошо сделал, ведь), ondan canım (от этого, дорогая). — Beni şımartıyorsun Erol (ты балуешь меня, Эрол). — Çok iyimsersin bakıyorum. — Seçimimi iyi yaptım da, ondan canım. — Beni şımartıyorsun Erol. — İnsan hayat arkadaşı olarak seçtiği bir hanımı şımartabilir (человек может Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 149 побаловать женщину, выбранную им подругой жизни). Bu her erkeğin en doğal hakkıdır (это самое естественное право каждого мужчины). Ben de izin verirsen (я же, если дашь разрешение), bu hakkımı kullanacağım (буду использовать это свое право). — Çalışan kadının, iyi bir ev hanımı olamayacağı düşüncesi (мысль, что работающая женщина не сможет стать хорошей домохозяйкой) bizde yaygındır (у нас распространена). Sen ne düşünüyorsun bu konuda (ты что думаешь на эту тему)? — İnsan hayat arkadaşı olarak seçtiği bir hanımı şımartabilir. Bu her erkeğin en doğal hakkıdır. Ben de izin verirsen, bu hakkımı kullanacağım. — Çalışan kadının, iyi bir ev hanımı olamayacağı düşüncesi bizde yaygındır. Sen ne düşünüyorsun bu konuda? — Benim bu konudaki fikirlerim gayet açık (мои мысли на эту тему чрезвычайно ясны). Belirli bir kültür düzeyine erişmiş (достигшая определенного культурного уровня), meslek sahibi olmuş bir kadın (имеющая профессию женщина), mutlaka çalışmalıdır (обязательно должна работать). Onu bu düzeye getiren topluma birşeyler vermelidir (она должна отдавать что-то обществу, приведшему ее к этому уровню). Ev hanımlığına gelince (что касается домашнего хозяйства)... Yardımcı kullananların çoğu (большинство использующих помощницу), evinde boş oturan (без дела сидящие дома; boş — пустой, без дела), kumar masalarından kalkmayan (из-за карточных столов не встающие; kumar — азартная игра), çocuklarının bakımını hizmetçilerin eline bırakan ev hanımlarıdır (за своими детьми присмотр в руках слуг оставляющие /вот каковы/ домашние хозяйки). — Benim bu konudaki fikirlerim gayet açık. Belirli bir kültür düzeyine erişmiş, meslek sahibi olmuş bir kadın, mutlaka çalışmalıdır. Onu bu düzeye getiren topluma birşeyler vermelidir. Ev hanımlığına gelince... Yardımcı Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 150 kullananların çoğu, evinde boş oturan, kumar masalarından kalkmayan, çocuklarının bakımını hizmetçilerin eline bırakan ev hanımlarıdır. Ben asla böyle bir kadın düşünemiyorum (я совершенно не могу представить такой женщины). Kadın yalnız para harcamak için değil (женщина не только для того, чтобы тратить деньги), kocasına her konuda yardımcı olmak için çalışır (старается, чтобы быть помощницей мужу во всех вопросах). O, süslü bebek gibi gezen hanımların çoğu (те большинство женщин, гуляющих, как красивая кукла), ilkokulu bile zor bitirmişlerdir (начальную школу даже с трудом закончили). Kendini bilen bir kadın (знающая себя женщина), bütçesini aşan bir harcamayla (бюджет превышающими тратами) kocasını zor durumlara sokmamalıdır (своего мужа в трудные положения не должна втягивать). Sonra çalışan kadınlar (потом работающие женщины), daha düzenli ev hanımı oluyorlar (становятся более аккуратными домохозяйками). Ben asla böyle bir kadın düşünemiyorum. Kadın yalnız para harcamak için değil, kocasına her konuda yardımcı olmak için çalışır. O, süslü bebek gibi gezen hanımların çoğu, ilkokulu bile zor bitirmişlerdir. Kendini bilen bir kadın, bütçesini aşan bir harcamayla kocasını zor durumlara sokmamalıdır. Sonra çalışan kadınlar, daha düzenli ev hanımı oluyorlar. Çünkü zamanlarını değerlendirmeyi biliyorlar (потому что они знают, как ценить свое время). Programlı çalışmaya alışkın oldukları için de (и поскольку они привыкли работать по программе), kendilerine de zaman kalıyor (на себя также время остается). Kocalarını da mutlu ediyorlar (своих мужей они также делают счастливыми). Benim arkadaşlarımın çoğu çalışan kadınlarla evli (большинство моих друзей женаты на работающих женщинах), en küçük bir şikâyetleri bile yok (у них нет даже самых маленьких жалоб). Hepsi de çok mutlular (все они также очень счастливы). Ne zaman evlerine gitsek (когда бы они ни пришли к себе домой), tertemiz ve derli topludur (он чистый-пречистый Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 151 и приведенный в порядок; derli toplu — приведенный в порядок; temiz — чистый; tertemiz — очень чистый). Bizim de mutlu olmamamız için bir neden yok (нет причины, чтобы мы не были счастливы). Çünkü zamanlarını değerlendirmeyi biliyorlar. Programlı çalışmaya alışkın oldukları için de, kendilerine de zaman kalıyor. Kocalarını da mutlu ediyorlar. Benim arkadaşlarımın çoğu çalışan kadınlarla evli, en küçük bir şikâyetleri bile yok. Hepsi de çok mutlular. Ne zaman evlerine gitsek, tertemiz ve derli topludur. Bizim de mutlu olmamamız için bir neden yok. — Sanki nişanlıymışız gibi konuşuyorsun Erol (ты говоришь так, будто мы обручены, Эрол). Dur bakalım daha ailelerimizin bile haberi yok (стой, ну-ка, еще у наших семей даже вестей нет = ничего о нас не знают). — Benim annemin (у моей матери), ablamın var (старшей сестры есть). Ben aylar önce seni gıyaben tanıttım onlara (я месяцами раньше тебя заочно представил им; gıyáben — заочно). — Sanki nişanlıymışız gibi konuşuyorsun Erol. Dur bakalım daha ailelerimizin bile haberi yok. — Benim annemin, ablamın var. Ben aylar önce seni gıyaben tanıttım onlara. Hattâ annem seni gördü bile (к тому же моя мать даже видела тебя). Bir yerden dönüyordunuz (из какого-то места вы возвращались), tesadüfen bizim evin önünden geçtiniz (случайно перед нашим домом прошли). O zaman gösterdim (тогда я показал). Çok da beğendi (и /ты им/ очень понравилась). Ne zaman getirip tanıştıracaksın (когда приведешь и познакомишь) diye söylenip duruyor (говоря, постоянно ворчат). Hattâ annem seni gördü bile. Bir yerden dönüyordunuz, tesadüfen bizim evin önünden geçtiniz. O zaman gösterdim. Çok da beğendi. Ne zaman getirip Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 152 tanıştıracaksın diye söylenip duruyor. — Sen karanlıkta göz kırpmışsın (ты в темноте подмигиваешь глазом = ты говоришь неясно; karanlıkta göz kırpmak — говорить намеками, выражаться туманно), benim haberim yok (у меня нет известий). Benim ailemin ne diyeceğini bilmiyorum (не знаю, что скажет моя семья). Meslek sahibi olsak da (хоть у нас и есть профессии = хоть мы и самостоятельные люди: «обладатели ремесла») büyüklerin iznini alma geleneğimizi bozamayız (не можем нарушить нашу традицию просить: «брать» решения у старших; gelenek — обычай, традиция). — Senin kararına karşı çıkacaklarını sanmıyorum (не думаю, что они пойдут против твоего решения). Ankara'ya gidip onlarla tanışmayı ben de isterim (поехав в Анкару, познакомиться с ними я тоже хочу). Hem de en kısa zamanda (и в самый короткий срок). — Bakıyorum çok ciddisin Erol (я смотрю, ты очень серьезен, Эрол). — Sen karanlıkta göz kırpmışsın, benim haberim yok. Benim ailemin ne diyeceğini bilmiyorum. Meslek sahibi olsak da büyüklerin iznini alma geleneğimizi bozamayız. — Senin kararına karşı çıkacaklarını sanmıyorum. Ankara'ya gidip onlarla tanışmayı ben de isterim. Hem de en kısa zamanda. — Bakıyorum çok ciddisin Erol. — Evet ciddiyim (да, я серьезен), baştan, buraya macera aramaya gelmediğimi söylemiştim (сначала я сказал, что я не приехал сюда искать приключений). Başbaşa kalıp (оставшись наедине) iki uygar insan gibi (как два цивилизованных человека) geleceğimizin kararlarını almamızı istedim (я хотел, чтобы мы приняли решение о нашем будущем). Dış etkenlerden uzak (далекие от внешнего воздействия; etken — /хим./ действующий, активный; фактор), birbirimizi kırmadan (друг друга не обижая), incitmeden (не задевая) Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 153 tasarılarımızı rahatlıkla konuşuyoruz (о наших проектах спокойно мы говорим). İstersen (если хочешь), önce kendi tasarılarımı söyleyeyim (сначала я скажу тебе собственные проекты), beğenmediğin yeri olursa değiştiririz (если будет место, которое тебе не понравится, поменяем). Bak dinle (послушай, «смотри, послушай»)... — Evet ciddiyim, baştan, buraya macera aramaya gelmediğimi söylemiştim. Başbaşa kalıp iki uygar insan gibi geleceğimizin kararlarını almamızı istedim. Dış etkenlerden uzak, birbirimizi kırmadan, incitmeden tasarılarımızı rahatlıkla konuşuyoruz. İstersen, önce kendi tasarılarımı söyleyeyim, beğenmediğin yeri olursa değiştiririz. Bak dinle... Önce gider gitmez (сначала, как только приедем) aile arasında nişan yaparız (в семейном кругу обручимся; nişan — знак, признак, примета; обручение, помолвка). İstersen nişanı senin ailenin yanında yaparız (если хочешь, обручение сделаем в твоей семье). Öylesi daha uygun olur (так будет более уместно). Ben annemi ablamı alır gelirim (я свою мать и свою старшую сестру возьму, приеду). Sonra bulunduğumuz yerde (потом в месте, в котором будем находиться), güzel bir ev tutarız (прекрасный дом снимем). Önce gider gitmez aile arasında nişan yaparız. İstersen nişanı senin ailenin yanında yaparız. Öylesi daha uygun olur. Ben annemi ablamı alır gelirim. Sonra bulunduğumuz yerde, güzel bir ev tutarız. Benim şimdiki evim küçük (мой нынешний дом маленький). Bize yetmez (нам не хватит). Sonra evimizi İstanbul'dan veya Ankara'dan seçeceğimiz eşyalarla dilediğimiz gibi döşeriz (потом обставим наш дом, как пожелаем, вещами, которые выберем в Стамбуле или в Анкаре; döşemek — стлать, расстилать; застилать, устилать: hasır döşemek — застилать пол циновкой; меблировать, обставлять /дом, комнату/). Ben bu işler için biraz para koydum Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 154 bir kenara (я для этих дел немного денег отложил: «положил в одну сторону»). Uzatmadan da nikâh (не затягивая, также брак), düğün yaparız (свадьбу сыграем: «сделаем»). Benim şimdiki evim küçük. Bize yetmez. Sonra evimizi İstanbul'dan veya Ankara'dan seçeceğimiz eşyalarla dilediğimiz gibi döşeriz. Ben bu işler için biraz para koydum bir kenara. Uzatmadan da nikâh, düğün yaparız. Eşimizle dostumuzla evliliğimizi kutlarız (с нашими знакомыми и друзьями отпразднуем нашу женитьбу; eş dost — знакомые, друзья). Yeni ders yılına evlenmiş olarak başlarsın (новый учебный год замужней ты начнешь). Arkadaşlarına sürpriz olur (твоим друзьям будет сюрприз). Eğer kabul edersen (если согласишься; kabul — принятие, согласие) annem bizimle oturur (моя мать с нами будет жить). Etmezsen onun İstanbul'da evi var (если не примешь, у нее есть дом в Стамбуле), kendi maaşı var (есть своя зарплата). Eşimizle dostumuzla evliliğimizi kutlarız. Yeni ders yılına evlenmiş olarak başlarsın. Arkadaşlarına sürpriz olur. Eğer kabul edersen annem bizimle oturur. Etmezsen onun İstanbul'da evi var, kendi maaşı var. Maddi bakımdan bize ihtiyacı yok (с материальной точки в нас у нее нет потребности). Ablamla da oturabilir (с моей старшей сестрой также может жить). Ben kendime bakamıyorum diye beni yalnız bırakamıyor (говоря, что я не слежу за собой, она не может оставить меня одного). Gerçekten de biraz beceriksizim galiba (и в самом деле, я немного беспомощен, наверно; becerikli — способный, ловкий, умелый; becermek — успешно выполнять/заканчивать; успешно справляться). Ama annem bana hiç iş bırakmadığı için böyleyim (но оттого, что моя мать не оставила мне никакого дела, я таков). Sana her işte yardımcı olmaya (тебе во всяком деле помощником быть), şimdiden söz veriyorum (отныне даю слово). Çalışan kadına (работающей женщине), kocası Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 155 ev işlerinde yardımcı olmalıdır (ее муж в домашних делах помощником должен быть). Maddi bakımdan bize ihtiyacı yok. Ablamla da oturabilir. Ben kendime bakamıyorum diye beni yalnız bırakamıyor. Gerçekten de biraz beceriksizim galiba. Ama annem bana hiç iş bırakmadığı için böyleyim. Sana her işte yardımcı olmaya, şimdiden söz veriyorum. Çalışan kadına, kocası ev işlerinde yardımcı olmalıdır. — İlahi Erol (ах, Господи, Эрол), demek şimdiden kılıbıklığa talipsin (значит, отныне ты на место подкаблучника претендуешь; kılıbık — подкаблучник, talip — требующий, ищущий, претендент). — Bir erkeğin zorunlu işlerde karısına yardım etmesi (помощь мужчины женщине в трудных делах), niçin kılıbıklık olsun (почему будет подкаблучничеством)? — İlahi Erol, demek şimdiden kılıbıklığa talipsin. — Bir erkeğin zorunlu işlerde karısına yardım etmesi, niçin kılıbıklık olsun? — Arkadaşların sana çok güzel bir diploma hazırlarlar (твои друзья подготовят тебе очень хороший диплом), görürsün (увидишь). Şaka bir yana (шутки в сторону) gerçekten benim için düşündüklerin çok güzel şeyler (на самом деле, для меня то, что ты думаешь, очень хорошие вещи). Elbette ben de anlayışlı ve kültürlü bir erkekle hayatımı birleştirmeyi isterim (конечно, я тоже хочу соединить свою жизнь с понимающим и культурным мужчиной). Ama şu anda buna hazır değilim (но в настоящий момент к этому я не готова). Evlenmeyi düşündüğüm zaman (когда я подумаю выйти замуж) ilk düşüneceğim insan sen olacaksın (первым человеком, о котором я подумаю, будешь ты), buna inan Erol (поверь в это, Эрол). Ama ne olur bana biraz zaman tanı (но, пожалуйста, мне немного времени дай: «признай»). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 156 — Arkadaşların sana çok güzel bir diploma hazırlarlar, görürsün. Şaka bir yana gerçekten benim için düşündüklerin çok güzel şeyler. Elbette ben de anlayışlı ve kültürlü bir erkekle hayatımı birleştirmeyi isterim. Ama şu anda buna hazır değilim. Evlenmeyi düşündüğüm zaman ilk düşüneceğim insan sen olacaksın, buna inan Erol. Ama ne olur bana biraz zaman tanı. — Beni çok bekletme Filiz (меня очень не заставляй ждать, Филиз), benim bütün hayalim bu tatilde evlenmiş olmak (вся моя мечта — стать женатым на этом отдыхе). Okulların tatil olmasını dört gözle bekledim (закрытия школ на каникулы я ждал с большим нетерпением: «с четырьмя глазами»). Seni (тебя), sıkışık derslerinin arasında (между твоими частыми уроками), bir de ben sıkmak istemedim (еще и я беспокоить не хотел). İşlerimizi rahat rahat görelim (давай нашими делами спокойно-спокойно займемся), yuvamızı istediğimiz gibi (наше гнездо как мы захотим) özene, bezene hazırlayalım istedim (старательно подготовим, я хотел; özen — старание, bezen — украшение, özene bezene — с большим старанием). Karar senin (решение за тобой: «твое»). Cevabını ister burada (свой ответ хочешь здесь), ister memlekette ver (хочешь на родине дай), ama ben bu öneri paketini tekrar buzluğa koyamam (но я этот пакет предложений не могу снова положить в холодильник; buz — лед; buzluk — холодильник). Bozulur çünkü (испортится потому что). — Beni çok bekletme Filiz, benim bütün hayalim bu tatilde evlenmiş olmak. Okulların tatil olmasını dört gözle bekledim. Seni, sıkışık derslerinin arasında, bir de ben sıkmak istemedim. İşlerimizi rahat rahat görelim, yuvamızı istediğimiz gibi özene, bezene hazırlayalım istedim. Karar senin. Cevabını ister burada, ister memlekette ver, ama ben bu öneri paketini tekrar buzluğa koyamam. Bozulur çünkü. — Tamam Erol (хорошо, Эрол), seni fazla bekletmeyeceğim (я не буду Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 157 заставлять тебя долго ждать; beklemek — ждать; bekletmek — заставлять ждать). Tasarılarının hiçbirine itirazım yok (у меня нет возражений ни против одного из твоих проектов; itiraz — возражение). Bir tek şey ilave etmek istiyorum (я хочу добавить только одну вещь). Ne olursa olsun annen bizimle oturacak (как бы то ни было, твоя мать будет жить с нами). Benim yüzümden annenden ayrılmanı asla kabul etmem (я ни за что не приму твоего расставания с твоей матерью из-за меня). Ben de pek becerikli değilim (я тоже не очень умелая). Bir yardımcı tutarız (одну помощницу наймем), bize de, ona da bakar (она будет смотреть и за нами, и за ней). — Tamam Erol, seni fazla bekletmeyeceğim. Tasarılarının hiçbirine itirazım yok. Bir tek şey ilave etmek istiyorum. Ne olursa olsun annen bizimle oturacak. Benim yüzümden annenden ayrılmanı asla kabul etmem. Ben de pek becerikli değilim. Bir yardımcı tutarız, bize de, ona da bakar. — Oh... Filiz, ne insancıl bir düşünce (Филиз, какая человечная мысль). Hayali bile güzel (даже представление этого приятно). Bakalım annem ne der (посмотрим, что скажет моя мать)? — Onu ikna ederiz (мы ее убедим; ikna — убеждение). Sen merak etme (ты не беспокойся). — Oh... Filiz, ne insancıl bir düşünce. Hayali bile güzel. Bakalım annem ne der? — Onu ikna ederiz. Sen merak etme. Çalışan kadının evde bir büyüğe her zaman ihtiyacı vardır (у работающей женщины в доме в ком-либо старшем всегда необходимость есть). Bizim büyüklerimizden öğreneceğimiz çok şey var (есть много вещей, которые мы можем узнать от наших старших). Onun için zamanı gelince (поэтому, придет время), ben onu hallederim (я это улажу). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 158 Çalışan kadının evde bir büyüğe her zaman ihtiyacı vardır. Bizim büyüklerimizden öğreneceğimiz çok şey var. Onun için zamanı gelince, ben onu hallederim. — Sana minnettarım Filiz (я тебе благодарен, Филиз). Ailem için güzel düşüncelerin beni mutlu etti (твои хорошие мысли о моей семье сделали меня счастливым). Daha şimdiden sevinmeye başladım (уже сейчас я начал радоваться). — Sana minnettarım Filiz. Ailem için güzel düşüncelerin beni mutlu etti. Daha şimdiden sevinmeye başladım. — Dur (стой), çayı görmeden paçayı sıvama bakalım (не увидев реки, не засучивай брюк, посмотрим). Haydi anca gideriz (давай между тем пойдем). Otobüsün gitme zamanına az kaldı (до времени отправления автобуса мало осталось). Yoksa bizi burada bırakır giderler (иначе нас здесь оставят и уедут). — Dur, çayı görmeden paçayı sıvama bakalım. Haydi anca gideriz. Otobüsün gitme zamanına az kaldı. Yoksa bizi burada bırakır giderler. Elele tutuşan iki genç otobüsü bıraktıkları meydana gelince (когда два молодых человека, державшихся за руки, пришли на площадь, где они оставили автобус), yol arkadaşlarının elleri kolları paketlerle dolu otobüsün başında beklediklerini gördüler (они увидели, что их попутчики: «дорожные друзья» ждут около автобуса с руками, полными пакетов). Neler almışlardı öyle kutu kutu (что купили они, так коробками-коробками = ящиками закупили). Elele tutuşan iki genç otobüsü bıraktıkları meydana gelince, yol arkadaşlarının elleri kolları paketlerle dolu otobüsün başında beklediklerini Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 159 gördüler. Neler almışlardı öyle kutu kutu. Erol (Эрол): — Şunlara bak (на них посмотри), sanki bedava veriyorlar (как будто даром раздают). Ne kadar çok şey almışlar (как много вещей они купили). Bunları memlekete nasıl götürecekler (как они повезут это на родину)? Erol: — Şunlara bak, sanki bedava veriyorlar. Ne kadar çok şey almışlar. Bunları memlekete nasıl götürecekler? — Kutular sanırım porselen yemek takımları (коробки, я думаю, фарфоровые сервизы: «наборы для еды»). Ben gördüm ve beğenmedim (я видела, и мне не понравилось). — Keşke sen de olsaydın (лучше бы ты тоже была /среди них/). Çeyiz olurdu (приданое было бы)... — Bir yemek takımıyla (с одним сервизом), çeyiz olur muymuş (приданое бывает ли). Kim bilir daha neler gerekecek (кто знает, что еще понадобится). — Kutular sanırım porselen yemek takımları. Ben gördüm ve beğenmedim. — Keşke sen de olsaydın. Çeyiz olurdu... — Bir yemek takımıyla, çeyiz olur muymuş. Kim bilir daha neler gerekecek. — Seninle oturur bir liste yaparız (с тобой сядем, сделаем список). Gerekli herşeyin en iyisini alırız (купим самое лучшее из необходимых вещей). Bizim arkadaşlar (наши друзья), Kıbrıs'tan çeyiz düzdüler (собрали приданое на Кипре). Biz de beraberce (и мы вместе), hoşumuza giden her şeyi alırız (купим все нам нравящееся). — Seninle oturur bir liste yaparız. Gerekli herşeyin en iyisini alırız. Bizim Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 160 arkadaşlar, Kıbrıs'tan çeyiz düzdüler. Biz de beraberce, hoşumuza giden her şeyi alırız. — Kıbrıs'a kadar gitmeye gerek yok (нет нужды ехать до Кипра), İstanbul'da ne ararsan bulursun (в Стамбуле что бы не искал, найдешь). — O zaman ablama yükleniriz (тогда на мою старшую сестру возложим). O neyin nereden alınacağını çok iyi bilir (она очень хорошо знает, что где: «откуда» покупается). — Ablan nerede oturuyor (твоя старшая сестра где живет)? — Kıbrıs'a kadar gitmeye gerek yok, İstanbul'da ne ararsan bulursun. — O zaman ablama yükleniriz. O neyin nereden alınacağını çok iyi bilir. — Ablan nerede oturuyor? — İstanbul Ataköy'de (в Стамбуле, в Атакёй). Şimdi annem de orada (сейчас моя мать тоже там). Yalnız kalmasın diye onu getirip oraya bıraktım (чтобы она не оставалась одна, привезя ее, там оставил). Benim dönüşümü dört gözle bekliyorlardı (моего возвращения они ждали с большим нетерпением). Sahi (действительно), ben cumartesi için iki uçak bileti ayırttım (я на субботу забронировал два билета на самолет). — İstanbul Ataköy'de. Şimdi annem de orada. Yalnız kalmasın diye onu getirip oraya bıraktım. Benim dönüşümü dört gözle bekliyorlardı. Sahi, ben cumartesi için iki uçak bileti ayırttım. — Biraz müsriflik olmayacak mı (не будет ли немного расточительности; müsrif — расточительный; сравните: sarf — расходование, расход; трата)? Nasıl olsa dönüş parasını da ödedik (так или иначе мы выплатили деньги и за обратную дорогу). Bence gene otobüsle dönelim (по-моему, давай снова вернемся на автобусе). Boşuna masraf etmiş olmayalım (давай не будем делать Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 161 расходов впустую). — Biraz müsriflik olmayacak mı? Nasıl olsa dönüş parasını da ödedik. Bence gene otobüsle dönelim. Boşuna masraf etmiş olmayalım. — Ben masraftan önce senin sağlığını düşünüyorum (прежде расходов я думаю о твоем здоровье). Onun için uçakla dönelim (поэтому на самолете давай возвратимся). Bir gün kazanırız (выиграем один день). Doğru ablama gideriz (поедем прямо к моей старшей сестре). Arkadaşlar gelinceye kadar orada dinleniriz (пока не приедут друзья, отдохнем там). Onlar gelince (когда они приедут), de ne yapacağımıza karar veririz (также примем решение, что будем делать). — Ben masraftan önce senin sağlığını düşünüyorum. Onun için uçakla dönelim. Bir gün kazanırız. Doğru ablama gideriz. Arkadaşlar gelinceye kadar orada dinleniriz. Onlar gelince, de ne yapacağımıza karar veririz. — Grupla beraber mi otelden ayrılacağız (вместе с группой выедем из отеля: «отделимся от отеля»)? — Biz biraz erken çıkacağız (мы немного рано выедем), onlar daha Bulgaristan'ı geçmeden (когда они еще не проедут Болгарию), biz Ataköy'de oluruz (мы будем в Атакёй). — Grupla beraber mi otelden ayrılacağız? — Biz biraz erken çıkacağız, onlar daha Bulgaristan'ı geçmeden, biz Ataköy'de oluruz. Otobüsün yanına gelince (подойдя к автобусу), konuşmalarını kestiler (они прекратили свои разговоры). Gözleri Güler’le Cenap'ı aradı (их глаза искали Гюлер и Дженапа), henüz gelmemişlerdi (они еще не пришли). Şoför de yerinde Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 162 yoktu (шофера также на своем месте не было). Biraz daha dolaşmaları gerekecekti (им нужно было еще немного погулять). Yakındaki parka gittiler (они пошли в парк неподалеку). Akan çeşmeden su içtiler (попили воды из текущего источника). Bir banka oturup (сев на скамью), etrafı seyretmeye (смотреть по сторонам; seyretmek — смотреть, наблюдать; созерцать), vakit öldürmeye başladılar (убивать время начали; ölmek — умирать; öldürmek — убивать). Otobüsün yanına gelince, konuşmalarını kestiler. Gözleri Güler’le Cenap'ı aradı, henüz gelmemişlerdi. Şoför de yerinde yoktu. Biraz daha dolaşmaları gerekecekti. Yakındaki parka gittiler. Akan çeşmeden su içtiler. Bir banka oturup, etrafı seyretmeye, vakit öldürmeye başladılar. — Bugün epey yorulduk (мы сегодня как следует устали). Kendini nasıl hissediyorsun (как ты себя чувствуешь)? — Yorgun hissediyorum (усталой чувствую). Giderken biraz yatar dinlenirim (когда будем ехать, немного прилягу, отдохну). Saat beş dediler (сказали «пять часов»), daha şoför bile meydanda yok (еще даже шофера нет на месте). Bunlarda zaman kavramı diye birşey yok (у них нет никакого понятия о времени; kavram — брюшина; познание, понятие). Canları istediği zaman (когда их души пожелают), otobüsü kaldırıyorlar (автобус отправляют). — Bugün epey yorulduk. Kendini nasıl hissediyorsun? — Yorgun hissediyorum. Giderken biraz yatar dinlenirim. Saat beş dediler, daha şoför bile meydanda yok. Bunlarda zaman kavramı diye birşey yok. Canları istediği zaman, otobüsü kaldırıyorlar. O sırada çalan otobüsün kornası Filiz'i yalanlar gibiydi (в этот момент прозвучавший автобусный гудок Филиз опроверг словно; yalanlamak — опровергать; yalan — ложь, неправда). Hemen kalkarak otobüslerine geldiler Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 163 (сразу встав, они пошли к своему автобусам). Herkes yerine yerleşti (все разместились на своих местах). İki hanım eksikti (две женщины отсутствовали; eksik — неполный; недостающий; недостаток, нехватка; изъян). Şoför söylene söylene indi (шофер ворча-ворча вышел), dolaşmaya başladı (начал бродить). Saat beşi çoktan geçmişti (пять часов давно наступило). Süratle yanaşan bir taksiden inen iki genç hanım (две молодые женщины, вышедшие из быстро подъехавшего такси), koşarak otobüse geldiler (бегом пришли к автобусу). Meğerse yolu kaybetmişler (оказалось, они заблудились: «дорогу потеряли»). Bindikleri taksi de onları bir hayli dolaştırmış (такси же, в которое они сели, изрядно их покатало). Programda (в программе), daha Bükreş'in kıyısında kurulmuş (также построенный на берегу Бухареста), açık hava ev müzesi vardı (под открытым небом домашний музей был). Eski Romen evlerini yerlerinden söküp getirmişler yeniden yapmışlardı (сняв старые румынские дома с их мест, они привезли /их/, построили заново). O sırada çalan otobüsün kornası Filiz'i yalanlar gibiydi. Hemen kalkarak otobüslerine geldiler. Herkes yerine yerleşti. İki hanım eksikti. Şoför söylene söylene indi, dolaşmaya başladı. Saat beşi çoktan geçmişti. Süratle yanaşan bir taksiden inen iki genç hanım, koşarak otobüse geldiler. Meğerse yolu kaybetmişler. Bindikleri taksi de onları bir hayli dolaştırmış. Programda, daha Bükreş'in kıyısında kurulmuş, açık hava ev müzesi vardı. Eski Romen evlerini yerlerinden söküp getirmişler yeniden yapmışlardı. *** Erol, müzeyi gezerlerken birçoklarının tamamen Türk mimarisini yansıttığını söyledi (Эрол, гуляя по музею, сказал, что многие /дома/ полностью отражают турецкую архитектуру). Hepsi tek katlı toprak birer odalı evlerdi (все они были одноэтажными земляными однокомнатными домами). Kilim Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 164 tezgâhlarında dokunan kilimler ise bizim Sivas yöresinin kilimlerine çok benziyordu (а сотканные на ткацких станках ковры на наши ковры из окрестностей Сиваса очень походили). Çevreler (расшитые золотом платки), yağlıklar (большие носовые платки), uçkurluklar (кромки для продергивания шнурков), kuşaklar (пояса), desenli çoraplar hepsi Türk sanatının sanki devamıydı (узочатые носки — все будто продолжением турецкого искусства было). Hiç yadırgamadılar (они вовсе не выглядели чужими). Erol, müzeyi gezerlerken birçoklarının tamamen Türk mimarisini yansıttığını söyledi. Hepsi tek katlı toprak birer odalı evlerdi. Kilim tezgâhlarında dokunan kilimler ise bizim Sivas yöresinin kilimlerine çok benziyordu. Çevreler, yağlıklar, uçkurluklar, kuşaklar, desenli çoraplar hepsi Türk sanatının sanki devamıydı. Hiç yadırgamadılar. Zamanları az olduğu için fazla gezmediler (поскольку у них было мало времени, они долго не гуляли). Bu defa yeni yapılan modern binaları gördüler (на этот раз они видели недавно построенные современные здания). Stalin Meydanında heykelin önünde fotoğraflar çektirdiler (на площади Сталина перед статуей они сфотографировались). Modern devlet binaları (современные государственные здания), gerçekten modern mimariyi tanımlıyordu (в самом деле характеризовали современную архитектуру; tanımlamak — определять, давать определение; описать, характеризовать). Zamanları az olduğu için fazla gezmediler. Bu defa yeni yapılan modern binaları gördüler. Stalin Meydanında heykelin önünde fotoğraflar çektirdiler. Modern devlet binaları, gerçekten modern mimariyi tanımlıyordu. Yemyeşil bahçelerin, modern caddelerin ve çiçek bahçelerinin içinden geçerek Bükreş'ten ayrıldılar (проезжая через зеленые-презеленые сады, современные улицы и цветочные сады, они выехали из Бухареста). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 165 Yemyeşil bahçelerin, modern caddelerin ve çiçek bahçelerinin içinden geçerek Bükreş'ten ayrıldılar. Dönüş yolunda (на обратном пути), Erol Filiz'in koltuğunu arkaya yatırmış (Эрол кресло Филиз опустил) onun uzanmasını istemişti (попросил, чтобы она легла). Arkadakiler şikâyet edince de (когда же находящиеся позади пожаловались), gidip Cenap'la Güler'i getirmiş arkalarına oturtmuştu («пойдя», он привел Дженап и Гюлер, усадил /их/ сзади). Artık rahat gidebilirlerdi (теперь они спокойно могли ехать). Filiz bir aralık Erol'a (в какой-то момент Филиз Эролу): Dönüş yolunda, Erol Filiz'in koltuğunu arkaya yatırmış onun uzanmasını istemişti. Arkadakiler şikâyet edince de, gidip Cenap'la Güler'i getirmiş arkalarına oturtmuştu. Artık rahat gidebilirlerdi. Filiz bir aralık Erol'a: — İstersen sen de arkaya Cenap'ın yanına geç (если хочешь, ты тоже иди назад, к Дженапу), konuşursunuz (поговорите), canın sıkılmaz (тебе не будет скучно). — Yok (нет), ben yerimden memnunum (я доволен своим местом). Onları birbirlerinden ayırmayalım (давай их друг с другом не разлучать). Sen uzan keyfine bak (ты приляг, наслаждайся; keyif — самочувствие, хорошее настроение). İstersen uyumaya çalış (если хочешь, постарайся заснуть). Ben de kitap okurum (а я почитаю книгу), canım sıkılmaz (мне не будет скучно). — İstersen sen de arkaya Cenap'ın yanına geç, konuşursunuz, canın sıkılmaz. — Yok, ben yerimden memnunum. Onları birbirlerinden ayırmayalım. Sen uzan keyfine bak. İstersen uyumaya çalış. Ben de kitap okurum, canım sıkılmaz. Filiz gözlerini kapayıp uyumaya niyetlendi (Филиз, закрыв свои глаза, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 166 намеревалась заснуть; niyet — намерение). Gerçekten çok yorulmuştu (она в самом деле очень устала). Erol'un keyfini bozmamak için dayanmıştı (чтобы не портить удовольствие Эролу, она терпела). Kendini çok kötü hissediyordu (она очень плохо себя чувствовала). Biraz uyusa iyi olurdu (если бы она немного поспала, было бы хорошо). Filiz gözlerini kapayıp uyumaya niyetlendi. Gerçekten çok yorulmuştu. Erol'un keyfini bozmamak için dayanmıştı. Kendini çok kötü hissediyordu. Biraz uyusa iyi olurdu. Motorun gürültüsünü dinleye dinleye uyumaya başladı (шум мотора слушая: «слушая слушая», она начала засыпать). Erol da üşümesin diye onun ince hırkasını yavaşça üstüne örttü (а Эрол, чтобы она не замерзла, ее тонкой курткой тихонько сверху накрыл). Kitabını alıp okumaya başladı (взяв свою книгу, он начал читать). Akşam karanlığı çökerken (в то время, когда темнело: «вечерняя темнота опускалась»), mola yerine geldiler (они приехали на место остановки). Çoğu otobüsten inmedi (большинство не вышло из автобуса). Onlar da inmediler (они тоже не вышли). Tekrar Mamai'ye doğru yola çıktılar (они снова двинулись в путь по направлению к Мамае). Otele geldikleri zaman saat dokuzu geçmişti bile (когда они приехали в отель, минуло девять часов даже). Motorun gürültüsünü dinleye dinleye uyumaya başladı. Erol da üşümesin diye onun ince hırkasını yavaşça üstüne örttü. Kitabını alıp okumaya başladı. Akşam karanlığı çökerken, mola yerine geldiler. Çoğu otobüsten inmedi. Onlar da inmediler. Tekrar Mamai'ye doğru yola çıktılar. Otele geldikleri zaman saat dokuzu geçmişti bile. Geziden dönenler otelde büyük bir kargaşalık yarattı (вернувшиеся из поездки создали в отеле большой беспорядок). Getirdikleri kutuları odalarına çıkarmak Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 167 bir dertti (коробки, которые они привезли, внести в комнаты было непросто: «страданием было»). Hizmetliler koşuşturup duruyordu (служащие бегали беспрерывно; hizmetli — нанятый на незначительную службу, приходящая прислуга; hizmet — служба). Erol Filiz'in koluna girerek lobiye soktu (Эрол, держа Филиз за руку, /ее/ в холл затащил). Gözleriyle arkadaşının annesini aradı (глазами он искал мать своего друга). Doğru onun yanına gittiler (они пошли прямо к нему). Şimdi oyun, başlıyor (сейчас спектакль начнется), dedi Erol içinden (сказал Эрол про себя: «изнутри»). Geziden dönenler otelde büyük bir kargaşalık yarattı. Getirdikleri kutuları odalarına çıkarmak bir dertti. Hizmetliler koşuşturup duruyordu. Erol Filiz'in koluna girerek lobiye soktu. Gözleriyle arkadaşının annesini aradı. Doğru onun yanına gittiler. Şimdi oyun, başlıyor, dedi Erol içinden. Kadın onları güleryüzle karşıladı (женщина их приветливо: «с улыбающимся лицом» встретила): — Hoşgeldiniz çocuklar (добро пожаловать, ребята), nasıl geziniz iyi geçti mi (как ваша поездка, хорошо прошла)? — Teyzeciğim sana kız arkadaşım Filiz'i tanıtayım (тетушка моя, давай я представлю тебе мою подругу Филиз). — Memnun oldum kızım (очень приятно, дочь моя). Nasıl rahat gidip geldiniz mi (как, хорошо: «спокойно» съездили : «уехав, приехали»)? — Ben biraz rahatsızdım (я немного нездорова была), giderken iyi gittim de gelirken Köstence'ye kadar uyudum (уезжая, благополучно доехала, а возвращаясь, спала до Кёстендже). Kadın onları güleryüzle karşıladı: — Hoşgeldiniz çocuklar, nasıl geziniz iyi geçti mi? — Teyzeciğim sana kız arkadaşım Filiz'i tanıtayım. — Memnun oldum kızım. Nasıl rahat gidip geldiniz mi? Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 168 — Ben biraz rahatsızdım, giderken iyi gittim de gelirken Köstence'ye kadar uyudum. Erol sordu (Эрол спросил): — Siz ne yaptınız teyze otelde sıkılmadınız ya (вы что делали, тетя, в отеле не скучали)? — Ne sıkılması (какая скука). Otelde bugün çok üzücü bir olay oldu (в отеле сегодня очень грустный случай произошел). Hem gülünç (и забавный), hem üzücü (и грустный). — Hayrola ne oldu (неужели правда, что случилось)? Erol sordu: — Siz ne yaptınız teyze otelde sıkılmadınız ya? — Ne sıkılması. Otelde bugün çok üzücü bir olay oldu. Hem gülünç, hem üzücü. — Hayrola ne oldu? — Bizim otelin resepsiyonunda çalışan Adriyano diye bir genç adam varmış (в нашем отеле в регистратуре работающий по имени Адрияно молодой человек был). Kaç gündür evine gitmiyormuş (сколько = несколько дней он не приходил к себе домой). Annesi ile karısı onu alıp eve götürmeye geldiler (его мать и его жена забрав его, домой отвести пришли). Genç adam fitil gibi sarhoş gitmem diye direndi de, direndi (молодой человек, пьяный в стельку: «как филиль», «не пойду» говоря, сопротивлялся, сопротивлялся; direnmek — сопротивляться; упрямиться). Annesi bir taraftan (его мать, с одной стороны), zavallı güzel karısı bir taraftan (бедная красавица жена, с другой стороны), zorla götürdüler (силой увели). — Bizim otelin resepsiyonunda çalışan Adriyano diye bir genç adam varmış. Kaç gündür evine gitmiyormuş. Annesi ile karısı onu alıp eve Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 169 götürmeye geldiler. Genç adam fitil gibi sarhoş gitmem diye direndi de, direndi. Annesi bir taraftan, zavallı güzel karısı bir taraftan, zorla götürdüler. — Ben karısına acıdım (я его жену пожалела). Çok genç ve güzel (она очень молода и красива). Daha üniversiteyi bu yıl bitirmiş (еще в этом году окончила университет). İki yıldır evliymişler (они женаты два года). İnsan öyle güzel kadını bırakır da buralarda kalır mı (человек такую красивую женщину бросив, здесь остается ли). Akılsız çocuk (безмозглый парень; akıl — ум, разум). A... A... Bak gene gelmiş (смотри, снова пришел). Bakın bize doğru geliyor (смотрите, идет прямо к нам). — Ben karısına acıdım. Çok genç ve güzel. Daha üniversiteyi bu yıl bitirmiş. İki yıldır evliymişler. İnsan öyle güzel kadını bırakır da buralarda kalır mı. Akılsız çocuk. A... A... Bak gene gelmiş. Bakın bize doğru geliyor. Filiz ok gibi yerinden fırlayınca (когда Филиз как стрела вскочила со своего места), Erol da kalktı (Эрол также встал). — Ne o gidiyor musunuz çocuklar (что такое, уходите, ребята)? Yorgunsunuzdur (вы устали), gidin dinlenin (идите отдохните). Yemeğinizi yiyin önce (сначала поешьте). Filiz ok gibi yerinden fırlayınca, Erol da kalktı. — Ne o gidiyor musunuz çocuklar? Yorgunsunuzdur, gidin dinlenin. Yemeğinizi yiyin önce. Filiz hızla dönünce Adriyano ile burun buruna geldi (Филиз, быстро обернувшись, столкнулась: «пришла» нос к носу с Адрияно). Adriyano (Адрияно): — Filiz lütfen (Филиз, пожалуйста), biraz görüşelim seninle (давай с тобой немного поговорим). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 170 — Benimle görüşecek neyin kaldı ki (со мной обсуждать что у тебя осталось, а). Git karınla görüş (иди, со своей женой разговаривай). — Sana yalan söylediğim için özür dilerim (прошу прощения за то, что сказал тебе ложь), ne olur kırma beni (пожалуйста, не огорчай меня; kırmak — разбивать, ломать; уничтожать, истреблять; обижать, огорчать). Seninle özet görüşmek istiyorum (я хочу с тобой немного поговорить; özet — краткое содержание; обобщение, заключение). Filiz hızla dönünce Adriyano ile burun buruna geldi. Adriyano: — Filiz lütfen, biraz görüşelim seninle. — Benimle görüşecek neyin kaldı ki. Git karınla görüş. — Sana yalan söylediğim için özür dilerim, ne olur kırma beni. Seninle özet görüşmek istiyorum. — Peki görüşelim bakalım (хорошо, давай поговорим, ну-ка). Ve Erol'a seslendi (и обратилась к Эролу): — Erol (Эрол), uzun sürmez (долго не продлится), şuna bir ders vermek istiyorum (этому один урок я хочу дать). Eğer dönmezsem on dakika sonra gel (если я не вернусь через десять минут, приходи), bizi terasın köşesinde bul (найди нас в углу террасы). Adriyano'ya dönerek (повернувшись к Адрияно): — Yürü bakalım (ступай, посмотрим), bana daha ne yalanlar uyduracaksın (какую еще ложь ты мне выдумаешь). — Peki görüşelim bakalım. Ve Erol'a seslendi: — Erol, uzun sürmez, şuna bir ders vermek istiyorum. Eğer dönmezsem on dakika sonra gel, bizi terasın köşesinde bul. Adriyano'ya dönerek: — Yürü bakalım, bana daha ne yalanlar uyduracaksın. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 171 Erol'un üzgün bakışları arasında terasın karanlık tarafına doğru yürüdüler (сопровождаемые: «между» огорченными взглядами Эрола они пошли прямо к темной стороне террасы). Erol da onları en rahat görebileceği bir yere kadar geldi (Эрол же дошел до места, где он мог их лучше всего видеть), daha fazla sokulmadı (дальше не проник). İstiyordu ki (он хотел, чтобы), Filiz artık kendi bağını kendi koparsın (Филиз теперь собственные узы сама порвала). Ama (однако), adamın yapacağı en küçük ters bir harekette (при самом малом неправильном движении, которое сделает этот человек; ters — обратная сторона /чего-л./; изнанка; обратный, противоположный; неподходящий; неудобный; неуместный, ters sözler — неуместные слова), müdahale etmek için hazır (вмешаться чтобы, готовый; müdahale — вмешательство; сравните: dâhil — внутренняя часть /помещения и т. п./) beklemeye başladı (он начал ждать). Erol'un üzgün bakışları arasında terasın karanlık tarafına doğru yürüdüler. Erol da onları en rahat görebileceği bir yere kadar geldi, daha fazla sokulmadı. İstiyordu ki, Filiz artık kendi bağını kendi koparsın. Ama, adamın yapacağı en küçük ters bir harekette, müdahale etmek için hazır beklemeye başladı. En çok Filiz'in sesi duyuluyordu (больше всего слышался голос Филиз). — Bana yalan söyledin (ты сказал мне неправду), senin hiçbir sözüne inanmıyorum (я не верю ни одному твоему слову). Bir daha karşıma çıkma (еще раз не выходи навстречу мне). Ben sana kalmış değilim (я тебе не жена: «я тебе не оставшаяся = и без тебя много претендентов на мои руку и сердце»), ileri gidersen tokadı suratına patlatırım (дальше пойдешь если, пощечину по твоей роже влеплю; tokat — пощечина; patlamak — лопаться, взрываться; patlatmak — лопнуть /что-либо/, заставить взорваться; дать затрещину/пощечину). Ben öğretmenim (я учительница). Gerektiği zaman çok güzel tokat atmasını bilirim (когда надо, очень хорошую пощечину дать могу; Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 172 atmak — бросать; стрелять; бить). Git karına dön (иди, возвращайся к своей жене), bu serseriliği de bırak (это беспутство также брось; serseri — бродяга). Ben karının yerinde olsam seni çoktan terkederdim (я на месте твоей жены была если бы, тебя давно бросила бы; terk — расставание; отказ). Aptal (дурак), bulmuşsun güzel bir kadın (нашел прекрасную женщину). Daha ne bakıyorsun (что еще смотришь), onun bunun karısına kızına (на того, этого жену, дочь). Pis herif (гадкий тип). En çok Filiz'in sesi duyuluyordu. — Bana yalan söyledin, senin hiçbir sözüne inanmıyorum. Bir daha karşıma çıkma. Ben sana kalmış değilim, ileri gidersen tokadı suratına patlatırım. Ben öğretmenim. Gerektiği zaman çok güzel tokat atmasını bilirim. Git karına dön, bu serseriliği de bırak. Ben karının yerinde olsam seni çoktan terkederdim. Aptal, bulmuşsun güzel bir kadın. Daha ne bakıyorsun, onun bunun karısına kızına. Pis herif. O arada Adriyano'nun yalvaran sesi duyuldu (в это время послышался умоляющий голос Адрияно). — Ne olur Filiz inan bana (пожалуйста, Филиз, поверь мне), beni terkedersen yaşayamam (если меня бросишь, я не смогу жить). Kal burada (останься здесь), ya da beni de götür (или же увези меня тоже). O arada Adriyano'nun yalvaran sesi duyuldu. — Ne olur Filiz inan bana, beni terkedersen yaşayamam. Kal burada, ya da beni de götür. Adriyano onu kucaklamak için ellerini uzatınca (когда Адрияно протянул руки, чтобы обнять ее): — Yaklaşma bana (не приближайся ко мне), yaklaşma bana (не приближайся ко мне)... Arkadan şak (вслед «хлоп»)... Diye bir tokat sesi geldi (звук Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 173 пощечины раздался: «пришел»). Adriyano, yine yılmadı (Адрияно снова не испугался). Adriyano onu kucaklamak için ellerini uzatınca: — Yaklaşma bana, yaklaşma bana... Arkadan şak... Diye bir tokat sesi geldi. Adriyano, yine yılmadı. — Vur (бей), istediğin kadar vur (бей, сколько хочешь), ama beni bırakıp gitme (но меня бросив, не уезжай). Gidersen kendimi öldürürüm (если уедешь, я убью себя). — İyi olur (хорошо будет), dünya senin gibi pis bir zamparadan kurtulur (мир освободится от такого мерзкого бабника, как ты). Sonra ben sözlüyüm (потом я нареченная), gidince de Erolla nişanlanacağım (а уехав, обручусь с Эролом). — Vur, istediğin kadar vur, ama beni bırakıp gitme. Gidersen kendimi öldürürüm. — İyi olur, dünya senin gibi pis bir zamparadan kurtulur. Sonra ben sözlüyüm, gidince de Erolla nişanlanacağım. — Nişanlanacak mısın (обручишься)? — Elbette (конечно), ne sandın ya (а ты что думал)? — Ödeştik o zaman (мы в расчете, в таком случае). Sen de bana serbest olduğunu söylemiştin (ты тоже мне говорила, что свободна). Demek sen de yalan söyledin (значит, ты тоже сказала неправду). — Nişanlanacak mısın? — Elbette, ne sandın ya? — Ödeştik o zaman. Sen de bana serbest olduğunu söylemiştin. Demek sen de yalan söyledin. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 174 — Hayır sana yalan söylemedim (нет, я не говорила тебе неправды). Evlenmeye burada (выйти замуж здесь), bu gezide karar verdik (в этой поездке мы решили). — Daha iyi ya (еще лучше же). Sen nişanı yapmazsın (ты не сделаешь обручения), ben karımı boşanırım (я разведусь с женой). Biraz bekleriz (немного подождем), o kadar (и все). — Hayır sana yalan söylemedim. Evlenmeye burada, bu gezide karar verdik. — Daha iyi ya. Sen nişanı yapmazsın, ben karımı boşanırım. Biraz bekleriz, o kadar. — Senin için o kadar basit (для тебя так легко), ama benim için değil (но для меня — нет). Ben verdiğim sözden dönmem (я от данного слова не откажусь). Kimsenin de yuvasını yıkmam (и ничьего гнезда не разрушу). Bizde kızlar (у нас девушки), evli erkeklerle arkadaşlık bile etmezler (с женатыми мужчинами даже не дружат). Onun için şunu o kalın kafana sok (поэтому это в свою тупую голову вбей: «засунь»; kalın — толстый). — Senin için o kadar basit, ama benim için değil. Ben verdiğim sözden dönmem. Kimsenin de yuvasını yıkmam. Bizde kızlar, evli erkeklerle arkadaşlık bile etmezler. Onun için şunu o kalın kafana sok. Benden sana hayır yok (от меня тебе добра/пользы нет; hayır yok — нет прока, нет никакой пользы). Bir daha da beni rahatsız etme (и больше меня не беспокой). Seni (на тебя), sizin polise şikâyet ederim (в вашу полицию пожалуюсь), gerisini sen düşün (об остальном ты думай). Tekrar ediyorum bir daha karşıma çıkma (повторяю, больше мне не попадайся: «навстречу мне не выходи»). Erol (Эрол)... Neredesin (где ты)? Benden sana hayır yok. Bir daha da beni rahatsız etme. Seni, sizin polise Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 175 şikâyet ederim, gerisini sen düşün. Tekrar ediyorum bir daha karşıma çıkma. Erol... Neredesin? Erol karanlık köşesinden çıkarak (Эрол, выходя из темного угла): — Buradayım Filiz (я здесь, Филиз), dersin bittiyse (твой урок окончен если), yemeğe gidelim (пойдем поедим). Filiz öfkeden titreyerek (Филиз, дрожа от гнева): — Küstah herif (наглый тип), beni hemen yutulacak lokma sandı (посчитал меня легкой добычей: «куском, который сразу проглатывается»; yutmak — глотать, поглощать). Vay karısını boşayacakmış (ах, он бросит свою жену), vay ben gidersem kendini öldürürmüş (ах, если уеду, убьет себя), bir yığın yalan (куча лжи). Haydi yürü gidelim (давай, пошли). Erol karanlık köşesinden çıkarak: — Buradayım Filiz, dersin bittiyse, yemeğe gidelim. Filiz öfkeden titreyerek: — Küstah herif, beni hemen yutulacak lokma sandı. Vay karısını boşayacakmış, vay ben gidersem kendini öldürürmüş, bir yığın yalan. Haydi yürü gidelim. Onların terastan ayrılmasıyla (с уходом их с террасы), birisi kendisini havuza attı (кто-то бросился в бассейн). Kimse ilgilenmedi bile (никто даже не поинтересовался). Yemek salonuna geçip birşeyler yemeye çalıştılar (пройдя в столовую, они чтонибудь поесть попытались). İkisi de suskundu (оба они молчаливыми были). Erol (Эрол): — Haydi gel (давай, иди), açık hava tiyatrosuna gidelim (давай пойдем в театр под открытым небом), ne varsa seyrederiz (что будет, посмотрим). Onların terastan ayrılmasıyla, birisi kendisini havuza attı. Kimse ilgilenmedi Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 176 bile. Yemek salonuna geçip birşeyler yemeye çalıştılar. İkisi de suskundu. Erol: — Haydi gel, açık hava tiyatrosuna gidelim, ne varsa seyrederiz. Filiz itiraz etmeyince (Филиз не возражала) beraberce arka kapıdan çıkarak (вместе выйдя через заднюю дверь), açık hava tiyatrosuna yöneldiler (направились к театру под открытым небом). Konser başlamıştı ama (концерт начался, но), onları geri çevirmediler (они не повернули назад). Hemen bir yer bulup oturdular ve güzel bir konser dinlediler (сразу найдя место, они сели и прослушали хороший концерт). Müzik ikisini de sakinleştirmişti (музыка их обоих успокоила). Konser dağılınca (когда концерт кончился), bu defa deniz kıyısına indiler (на этот раз они спустились к берегу моря). Filiz itiraz etmeyince beraberce arka kapıdan çıkarak, açık hava tiyatrosuna yöneldiler. Konser başlamıştı ama, onları geri çevirmediler. Hemen bir yer bulup oturdular ve güzel bir konser dinlediler. Müzik ikisini de sakinleştirmişti. Konser dağılınca, bu defa deniz kıyısına indiler. Kumsala yanyana oturup (сев на песчаный берег рядом), mehtabın suya vuran pırıl pırıl akislerini seyrettiler (они смотрели на бьющее по воде сверкающее отражение луны; mehtap — лунный свет). Erol (Эрол), Filiz'in üşümemesi için (чтобы Филиз не мерзла), elindeki hırkasını arkasına koydu (положил куртку, что держал в своей руке, ей на спину). Kumlara uzandı (он растянулся на песке). Yattığı yerden mehtabı seyretti (с места, где лежал, он смотрел на лунный свет). Hayatının yeni döneminden çok memnundu (он был очень доволен новым периодом своей жизни; dönem — период). Kumsala yanyana oturup, mehtabın suya vuran pırıl pırıl akislerini seyrettiler. Erol, Filiz'in üşümemesi için, elindeki hırkasını arkasına koydu. Kumlara uzandı. Yattığı yerden mehtabı seyretti. Hayatının yeni döneminden Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 177 çok memnundu. Aylardır sevdiği kız (девушка, которую он любил месяцами), nihayet yanındaydı (наконец была рядом с ним). Onunla bu güzellikleri paylaşıyorlardı (они делили с ней эти красоты; pay — пай, доля, часть). Teklifine de «evet» dememesi için hiçbir engel kalmamıştı (не осталось никаких препятствий, чтобы она не сказала «да» на его предложение). Bunları düşündükçe Erol'un mutluluktan içi ürperiyordu (при мысли об этом душа Эрола трепетала от счастья). Ama Filiz'in suskunluğu da onu ürkütüyordu (но молчание Филиз его также пугало). Adriyano'ya yapıştırdığı tokatın sesi (звук пощечины, которую она влепила Адрияно), ona kadar gelmişti (дошел до него). Demek kızdığı zaman oldukça sertleşen bir insandı (значит, когда она сердилась, была достаточно резким человеком). Üzerine gidip olayı tazelemek istemiyordu (докучая ей, он не хотел освежать события). Aylardır sevdiği kız, nihayet yanındaydı. Onunla bu güzellikleri paylaşıyorlardı. Teklifine de «evet» dememesi için hiçbir engel kalmamıştı. Bunları düşündükçe Erol'un mutluluktan içi ürperiyordu. Ama Filiz'in suskunluğu da onu ürkütüyordu. Adriyano'ya yapıştırdığı tokatın sesi, ona kadar gelmişti. Demek kızdığı zaman oldukça sertleşen bir insandı. Üzerine gidip olayı tazelemek istemiyordu. — Bırak artık üzülmeyi Filiz (перестань уже огорчаться, Филиз), burada iki gecemiz kaldı (здесь осталось нам две ночи). Bozma tatilimizin tadını (не порть вкус нашего отдыха). İki gün sonra (через два дня), sabah erkenden güzel memleketimize gideceğiz (рано утром поедем на нашу прекрасную родину). Haydi neşelen biraz (давай, развеселись немного). — Bırak artık üzülmeyi Filiz, burada iki gecemiz kaldı. Bozma tatilimizin tadını. İki gün sonra, sabah erkenden güzel memleketimize gideceğiz. Haydi Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 178 neşelen biraz. Kollarıyla Filiz'i sardı (своими руками он обнял Филиз), hiç itiraz görmeyince daha sıkı sarıldı (совсем не видя возражений, еще сильнее обнял). Onu saçlarından öptü (поцеловал ее в волосы). — Seni böyle suskun görmeye dayanamıyorum sevgilim (я не могу: «не выношу» видеть тебя такой молчаливой, любимая моя; dayanmak — прислоняться; терпеть, выносить, выдерживать). Bırak şu serserinin yaptıklarına üzülmeyi (брось огорчаться тому, что делает этот беспутный). Aferin (молодец), çok güzel dersini verdin (ты дала очень хороший урок). Sen vermeseydin (если бы ты не дала), ben vermeye niyetleniyordum (я намеревался дать). Kollarıyla Filiz'i sardı, hiç itiraz görmeyince daha sıkı sarıldı. Onu saçlarından öptü. — Seni böyle suskun görmeye dayanamıyorum sevgilim. Bırak şu serserinin yaptıklarına üzülmeyi. Aferin, çok güzel dersini verdin. Sen vermeseydin, ben vermeye niyetleniyordum. — Hata bende Erol (ошибка на мне, Эрол), ona üzülüyorum (этому огорчаюсь). Hiç anlamadan (вовсе не понимая), dinlemeden (не слушая), ilk aldığımız eğlence davetine giderek (поехав по первому полученному нами приглашению развлечься) bu işlere neden olduğum için kendime kızıyorum (я сержусь на себя за то, что стала причиной этих дел). Yaptığımız hafifliğe kızıyorum (на совершенную нами опрометчивость сержусь; hafif — легкий; легкомысленный, несерьезный, ветреный). Adam haklı (человек прав), ilk davetine hemen cevap veren kızlar (девушки, сразу давшие ответ на первое приглашение), onların her arzusunu yerine getirirler sandı (выполнят все их желания, подумал он). Bu cesareti biz verdik ona (эту смелость мы дали ему). Kendimi hiç affetmeyeceğim (себя никогда не прощу; af — прощение, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 179 извинение; помилование). Hele senin de bu işe karışman çok canımı sıktı (особенно твое также вмешательство в это дело меня расстроило). Bilmem beni bu hafifliğim için affedebilecek misin (не знаю, сможешь ли простишь меня за это мое легкомыслие)? — Hata bende Erol, ona üzülüyorum. Hiç anlamadan, dinlemeden, ilk aldığımız eğlence davetine giderek bu işlere neden olduğum için kendime kızıyorum. Yaptığımız hafifliğe kızıyorum. Adam haklı, ilk davetine hemen cevap veren kızlar, onların her arzusunu yerine getirirler sandı. Bu cesareti biz verdik ona. Kendimi hiç affetmeyeceğim. Hele senin de bu işe karışman çok canımı sıktı. Bilmem beni bu hafifliğim için affedebilecek misin? — O nasıl söz Filiz (это что за слова, Филиз), ben senin yaptığını hafiflik olarak kabul etmiyorum (я не принимаю сделанное тобой, как легкомыслие). Ne bilirdiniz adamın bu kadar cıvıyacağını (разве вы знали, что этот человек будет столь назойлив; cıvık — вязкий, липкий; прилипающий, мокрый; назойливый; cıvımak — становиться вязким; становиться надоедливым). Medenî bir insan sandınız (думали, цивилизованный человек). Grubun rehberi sandınız o kadar (вы считали его гидом группы, вот так). Ben bunu (я это), bir yanılgı olarak kabul ediyorum (принимаю как оплошность). Boyuna kendine dert edip üzülme canım (постоянно себе страдание причиняя, не расстраивайся, дорогая). — O nasıl söz Filiz, ben senin yaptığını hafiflik olarak kabul etmiyorum. Ne bilirdiniz adamın bu kadar cıvıyacağını. Medenî bir insan sandınız. Grubun rehberi sandınız o kadar. Ben bunu, bir yanılgı olarak kabul ediyorum. Boyuna kendine dert edip üzülme canım. Olay hepimizin gözleri önünde cereyan etti (случай перед глазами всех нас произошел; cereyan — течение, поток; cereyan etmek — течь, протекать; происходить, иметь место). Saklısı gizlisi yok (тайны и секрета нет). Adam Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 180 sana blöf yaptı (человек тебя обманул; blöf — блеф, blöf yapmak — обманывать). Demek bunlar böyle şeylere alışkınlar (значит, они привыкли к таким вещам). Bir daha karşına çıkacağını sanmıyorum (не думаю, что он еще выйдет тебе навстречу). Haydi kalkalım canım (давай встанем, дорогая), üşüyebilirsin (ты можешь замерзнуть). Olay hepimizin gözleri önünde cereyan etti. Saklısı gizlisi yok. Adam sana blöf yaptı. Demek bunlar böyle şeylere alışkınlar. Bir daha karşına çıkacağını sanmıyorum. Haydi kalkalım canım, üşüyebilirsin. Erol elinden tutarak Filiz'i yerinden kaldırdı (Эрол, держа за руку, поднял Филиз с ее места). Omuzlarından sımsıkı sarılarak otellerine doğru yola çıktılar (крепкокрепко обнявшись за плечи, они двинулись в путь по направлению к отелю). Ortalık sakinleşmişti (все вокруг успокоилось). Lobide fazla kimse yoktu (в холле особо никого не было). Filiz'i odasına çıkaran Erol (Эрол, проводивший Филиз в ее комнату), Güler'in kapıyı açmasına kadar bekledi (ждал, пока Гюлер откроет дверь). İyi geceler dileyip (пожелав доброй ночи), yanağına bir öpücük kondurarak kendi odasına indi (на ее щеку поцелуй запечатлев, спустился в свою комнату; kondurmak — класть, помещать; быстро сделать/сказать /что-л./: öpücüğü kondurdu — он быстро поцеловал/чмокнул). Erol elinden tutarak Filiz'i yerinden kaldırdı. Omuzlarından sımsıkı sarılarak otellerine doğru yola çıktılar. Ortalık sakinleşmişti. Lobide fazla kimse yoktu. Filiz'i odasına çıkaran Erol, Güler'in kapıyı açmasına kadar bekledi. İyi geceler dileyip, yanağına bir öpücük kondurarak kendi odasına indi. Güler de henüz gelmişti (Гюлер также только что пришла). — Bugün hiç görüşemedik (мы сегодня совсем не могли увидеться). Siz hiç birşey almadınız mı (вы разве совсем ничего не купили)? Filiz elindeki küçük paketi göstererek (Филиз, показывая маленький пакет в Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 181 своей руке): — Yalnız bunu aldık (мы купили только это). On iki kişilik işli bir sofra örtüsü takımı (набор расшитых столовых скатертей на 12 человек). Sen neler aldın (ты что купила)? Güler de henüz gelmişti. — Bugün hiç görüşemedik. Siz hiç birşey almadınız mı? Filiz elindeki küçük paketi göstererek: — Yalnız bunu aldık. On iki kişilik işli bir sofra örtüsü takımı. Sen neler aldın? — Ne gördüysem aldım (что не видела, купила). Sonra da pişman oldum ya (а потом раскаялась, конечно). Bu kadar eşyayı nasıl götüreceğim (как я повезу столько вещей). — Götürürsün (повезешь), nasıl olsa otobüsle döneceksiniz (так или иначе вы вернетесь с автобусом). Bagajlar geniş (багажные отделения: «багажи» широкие). İyi yerleştirilirse çok eşya alır (если хорошо разместить, много вещей примут). — Ne gördüysem aldım. Sonra da pişman oldum ya. Bu kadar eşyayı nasıl götüreceğim. — Götürürsün, nasıl olsa otobüsle döneceksiniz. Bagajlar geniş. İyi yerleştirilirse çok eşya alır. — Siz uçakla mı dönüyorsunuz (вы возвращаетесь самолетом)? — Evet (да), ama senden ricam kimseye söyleme (но к тебе просьба, никому не говори). Adriyano neler yapmış bir bilsen (знала бы ты, что сделал Адрияно). — Hayrola ne yapmış (неужели, что же он сделал)? — Kaç gündür otelde içip içip duruyor evine gitmiyormuş (сколько дней в отеле пьет постоянно, к себе домой не идет). Karısı bugün almaya gelmiş (его жена Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 182 сегодня забрать /его/ приехала). — Siz uçakla mı dönüyorsunuz? — Evet, ama senden ricam kimseye söyleme. Adriyano neler yapmış bir bilsen. — Hayrola ne yapmış? — Kaç gündür otelde içip içip duruyor evine gitmiyormuş. Karısı bugün almaya gelmiş. — Karısı mı dedin (ты сказала, его жена)? — Evet ya karısı (да, его жена). Hem de çok güzel bir Romen kızıymış (к тому же очень красивая румынская девушка, говорят). Bu yıl üniversiteyi bitirmiş (в этом году окончила университет). İki yıldır evliymişler (они женаты два года). — Karısı mı dedin? — Evet ya karısı. Hem de çok güzel bir Romen kızıymış. Bu yıl üniversiteyi bitirmiş. İki yıldır evliymişler. — Vay edep vay (о, нравы), hani senin için ölüp bayılıyordu (помнишь, ради тебя умирая, лишался чувств). — Hepsi palavraymış (все это было вранье; palávra — треп, чепуха, ерунда palávra atmak/savurmak — молоть чепуху, трепаться; привирать, хвастать). Ben de suratına tokadı yapıştırdım pis herifin (я же залепила пощечину по морде этому мерзкому типу). — Vay edep vay, hani senin için ölüp bayılıyordu. — Hepsi palavraymış. Ben de suratına tokadı yapıştırdım pis herifin. Ondan sonra tüm olayları anlattı (после этого она рассказала ей о всех событиях). Sonra da Erol'un ona evlenme teklif ettiğini, projelerini açıkladığını Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 183 anlattı (потом же она рассказала, что Эрол предложил ей пожениться и изложил свои проекты). Biraz önce de kapıda öptüğünü söyledi (она сказала, что немного раньше у дверей он поцеловал ее). Ondan sonra tüm olayları anlattı. Sonra da Erol'un ona evlenme teklif ettiğini, projelerini açıkladığını anlattı. Biraz önce de kapıda öptüğünü söyledi. İki arkadaş uzun uzun herşeyi konuştular (две подруги долго долго обо всем говорили). İkisi de artık evlenmeye kararlıydılar (они обе уже решили: «были решившие» выйти замуж). Ama Güler’le Cenap'ınki biraz gecikebilirdi (но /свадьба/ Гюлер и Дженапа могла немного запоздать). Çünkü Cenap (потому что Дженап), henüz ailesine meseleyi açmamıştı (еще своей семье дело не раскрыл). Aslında (по сути; asıl — основа, основание), onlar burada, evlenmeye karar vermişlerdi (они здесь пожениться решили). Erol ise amacını gerçekleştirmek için gelmişti (Эрол же приехал, чтобы осуществить свою цель; gerçek — правда, истина; действительность, реальность). Aradaki fark Erol ile Filiz'in lehineydi (разница между ними была в пользу Эрола и Филиз; leh для, в пользу кого-чего: lehimde — в мою пользу, за меня). İki arkadaş uzun uzun herşeyi konuştular. İkisi de artık evlenmeye kararlıydılar. Ama Güler’le Cenap'ınki biraz gecikebilirdi. Çünkü Cenap, henüz ailesine meseleyi açmamıştı. Aslında, onlar burada, evlenmeye karar vermişlerdi. Erol ise amacını gerçekleştirmek için gelmişti. Aradaki fark Erol ile Filiz'in lehineydi. Günlerdir içindeki duyguların kararsızlığı içinde bunalan Filiz (Филиз, находившаяся в нерешительности чувств в течение многих дней) kendiliğinden gelen bu çözüm karşısında pek sevinemedi (не смогла сильно обрадоваться этому решению, пришедшему само собой; kendiliğinden — сам Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 184 по себе, автоматически; çözüm — (раз)решение; çözmek — распутывать; /мат./ решать). Adriyano'nun yüreğinde yaktığı ateş henüz sönmemişti (еще не погас огонь, который зажег в ее сердце Адрияно). Bunu kimseye söyleyemezdi artık (этого никому она не смогла бы сказать теперь). Ama ona kırılmıştı (но на него сердилась). Ona sunduğu tertemiz duygularına (на чистые-пречистые чувства, которые она предложила ему) o bir yalanla cevap vermişti (он ложью ответ дал). Günlerdir içindeki duyguların kararsızlığı içinde bunalan Filiz kendiliğinden gelen bu çözüm karşısında pek sevinemedi. Adriyano'nun yüreğinde yaktığı ateş henüz sönmemişti. Bunu kimseye söyleyemezdi artık. Ama ona kırılmıştı. Ona sunduğu tertemiz duygularına o bir yalanla cevap vermişti. Bunu hiç unutmayacaktı (этого никогда забыть не смогла бы). Zor da olsa bu sevgiyi içinden atmaya çalışacak (даже если это трудно будет, она постаралась бы эту любовь выбросить из своей души), bu olayda hiç bir suçu olmayan Erol'u sevmeye gayret edecekti (приложила бы усилия, чтобы полюбить Эрола, за которым нет никакой вины в этом событии)... Onu (его), belki Adriyano kadar sevemese bile (может быть, так, как Адрияно, полюбить не сможет если даже), yine kendini (все же себя), onu sevmeye zorlayacaktı (его полюбить принудила бы). Erol, eşi bulunmaz bir insandı (Эрол был несравненным человеком). Ona (к ней), çok anlayışlı davranmış (очень понимающе относился), hiç sitem etmemişti (совсем не порицал; sitem — упрек). Bunu hiç unutmayacaktı. Zor da olsa bu sevgiyi içinden atmaya çalışacak, bu olayda hiç bir suçu olmayan Erol'u sevmeye gayret edecekti... Onu, belki Adriyano kadar sevemese bile, yine kendini, onu sevmeye zorlayacaktı. Erol, eşi bulunmaz bir insandı. Ona, çok anlayışlı davranmış, hiç sitem etmemişti. Ona (ей), tertemiz gelecek sunuyordu (чистое-пречистое будущее предлагал). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 185 Adriyano gibi bir serseriyi kafasına takıp (вбив в голову такого шалопая, как Адрияно), Erol'un ona sunduğu mükemmel bir hayatı reddetmeyecekti (от прекрасной жизни, предлагаемой ей Эролом, отказываться не намеревалась). Ama biliyordu (но она знала), bu çok zor olacaktı (это будет очень трудно). Belki geceler boyu ağlayacaktı (возможно, она плакала бы ночи напролет). Yok (нет)... Yok (нет)... Ona, tertemiz gelecek sunuyordu. Adriyano gibi bir serseriyi kafasına takıp, Erol'un ona sunduğu mükemmel bir hayatı reddetmeyecekti. Ama biliyordu, bu çok zor olacaktı. Belki geceler boyu ağlayacaktı. Yok... Yok... Artık Adriyano için ağlamayacaktı (теперь из-за Адрияно она плакать не намеревалась). Onu hatırladığı zaman gözlerine şu emri verecekti (когда бы она вспомнила его, своим глазам такой приказ давала бы; emir — приказ) «Ağlama Gözlerim» diyecek ve ağlamayacaktı («не плачьте, мои глаза», — говорила и не плакала бы). Erol'u üzmeyecekti (она не огорчала бы Эрола). İyi bir eş (хорошей супругой), iyi bir anne olacaktı (хорошей матерью была бы). Artık Adriyano için ağlamayacaktı. Onu hatırladığı zaman gözlerine şu emri verecekti «Ağlama Gözlerim» diyecek ve ağlamayacaktı. Erol'u üzmeyecekti. İyi bir eş, iyi bir anne olacaktı. *** Filiz aldığı tüm bu kararlara rağmen (Филиз, несмотря на все эти принятые решения) bütün gece gözlerinden süzülen yaşlara engel olamamış (всю ночь из глаз льющимся слезам противиться не смогла; engel — препятствие, помеха) sabaha kadar ağlamıştı (до утра плакала). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 186 Filiz aldığı tüm bu kararlara rağmen bütün gece gözlerinden süzülen yaşlara engel olamamış sabaha kadar ağlamıştı. Ertesi günü onu biraz soluk gören Erol (Эрол, на следующий день увидевший ее немного побледневшей), geceyi uykusuz geçirdiğini anlamış (понял, что она провела ночь без сна), duygularına saygı göstermişti yine (однако проявил уважение к ее чувствам). Beraberce çarşıyı gezmişler (они вместе сходили на рынок), ama gene birşeyler alamamışlardı (но снова не смогли ничего купить). Gece de tüm grubun topluca katıldığı Romen düğün gecesi eğlencelerine katılmışlar (вечером же они участвовали в развлечениях вечера, /посвященного/ румынской свадьбе, в которых участвовала вся группа), gecenin çifti seçilen Türk çiftle halay çekmişler (с турецкой парой, выбранной парой вечера, танцевали; halay — название народного танца), hep beraber eğlenmişlerdi (все вместе развлекались). Ama Filiz yine üzgün (но Филиз снова огорченной), yine suskundu (снова молчаливой была). Tüm neşesi zorakiydi (все ее веселье было против воли). Ertesi günü onu biraz soluk gören Erol, geceyi uykusuz geçirdiğini anlamış, duygularına saygı göstermişti yine. Beraberce çarşıyı gezmişler, ama gene birşeyler alamamışlardı. Gece de tüm grubun topluca katıldığı Romen düğün gecesi eğlencelerine katılmışlar, gecenin çifti seçilen Türk çiftle halay çekmişler, hep beraber eğlenmişlerdi. Ama Filiz yine üzgün, yine suskundu. Tüm neşesi zorakiydi. Neyse bir geceleri kalmıştı (итак, у них одна ночь осталась). Cumartesi sabahı erkenden bir araba gelip (в субботу рано с утра машина, приехав), onları alacak, hava alanına götürecekti (их забрать и отвезти в аэропорт должна была). Neyse bir geceleri kalmıştı. Cumartesi sabahı erkenden bir araba gelip, onları alacak, hava alanına götürecekti. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 187 Filiz ile Erol son gecelerini yine tiyatroya (Филиз и Эрол свой последний вечер снова в театр), deniz kıyısına giderek (на берег моря сходив), sarmaş dolaş gezerek (обнявшись, гуляя), geleceklerini konuşarak geçirmişler (разговаривая о своем будущем, проводили) ve geç saatlerde odalarına çekilmişlerdi (и в поздние часы по своим комнатам расходились). Gece Güler’le Marmaris'e yapacakları geziyi konuşmuşlardı (ночью они с Гюлер говорили о поездке в Мармарис, которую они совершат). Ona, Erol'un Ataköydeki ablasının adresini vermiş (она дала ей адрес старшей сестры Эрола в Атакёй) kendilerini orada bekleyeceklerini bildirmişti (сообщила, что их там будут ждать). Eşyalarını yerleştiren Filiz (Филиз, размещавшая свои вещи), sabah erkenden kalkacağı için (поскольку утром рано встать собиралась), hemen yatmış uyumaya çalışmıştı (сразу легла, постаралась уснуть). Filiz ile Erol son gecelerini yine tiyatroya, deniz kıyısına giderek, sarmaş dolaş gezerek, geleceklerini konuşarak geçirmişler ve geç saatlerde odalarına çekilmişlerdi. Gece Güler’le Marmaris'e yapacakları geziyi konuşmuşlardı. Ona, Erol'un Ataköydeki ablasının adresini vermiş kendilerini orada bekleyeceklerini bildirmişti. Eşyalarını yerleştiren Filiz, sabah erkenden kalkacağı için, hemen yatmış uyumaya çalışmıştı. *** Erol saat altıda gelip (Эрол в шесть часов придя), onu aldı ve hemen yola çıktılar (ее забрал и они сразу двинулись в путь). Yolda giderken (когда они ехали по дороге), sabahın buğulu güzelliğini yaşayan Mamai'nin, çok güzel bir yer olduğunu tekrarladılar (они повторяли, что Мамая, существующая в окутанной туманом красоте утра, очень красивым местом является). Ama Erol kazasız belasız buradan kurtulduğu için memnundu (но Эрол был доволен, что спасся Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 188 отсюда без бед и несчастных случаев; kaza — несчастный случай, авария; belâ — беда, несчастье, бедствие). Erol saat altıda gelip, onu aldı ve hemen yola çıktılar. Yolda giderken, sabahın buğulu güzelliğini yaşayan Mamai'nin, çok güzel bir yer olduğunu tekrarladılar. Ama Erol kazasız belasız buradan kurtulduğu için memnundu. Saat dokuzda kalkan uçakları (в девять часов взлетевший их самолет), onu beş geçe İstanbul'a indi (в пять минут одиннадцатого в Стамбуле приземлился). Bu kadar çabuk geldiklerine kendileri bile şaşırdı (даже они сами удивились столь быстрому своему прибытию). — Ah canım memleketim (ах, дорогая моя родина; memleket — страна; родной край, родные места, родина), senden güzel yer yok (красивее места, чем ты, нет). — Doğru söylüyorsun Erol (верно говоришь, Эрол). Gerçekten bizim yurdumuz her yerden güzel (в самом деле, наша родина красивее любого места; yurt — родина, отчизна; родной край; страна). — Gel şimdi eve telefon edip onları şaşırtalım (иди, давай сейчас удивим их, домой позвонив). Nasıl olsa eşyaları bekleyeceğiz (как бы то ни было, мы наши вещи будем ждать). Saat dokuzda kalkan uçakları, onu beş geçe İstanbul'a indi. Bu kadar çabuk geldiklerine kendileri bile şaşırdı. — Ah canım memleketim, senden güzel yer yok. — Doğru söylüyorsun Erol. Gerçekten bizim yurdumuz her yerden güzel. — Gel şimdi eve telefon edip onları şaşırtalım. Nasıl olsa eşyaları bekleyeceğiz. *** Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 189 Erol numarayı çabuk çabuk çevirerek telefonun açılmasını sabırsızlıkla bekledi (Эрол, быстро быстро набрав номер, с нетерпением ждал, когда снимут трубку: «открытия телефона»), açılınca (когда ее сняли: «когда открыли»): — Alo anneciğim (алло, мамочка), biz geldik (мы приехали). Sana Romanya'dan badem gözlü güzel bir gelin getirdim (тебе из Румынии я привез красивую невесту с миндалевидными глазами). Ama biraz rahatsız (но она немного нездорова). Şimdi uçaktan indik (сейчас мы вышли из самолета). Henüz gümrüğe girmedik (еще не вошли в таможню). Biraz sonra oradayız (немного позже мы там будем). Bize güzel bir çay hazırlayın (приготовьте нам хороший чай), zira karnımız aç (ведь мы голодны: «живот наш голоден»). Erol numarayı çabuk çabuk çevirerek telefonun açılmasını sabırsızlıkla bekledi, açılınca: — Alo anneciğim, biz geldik. Sana Romanya'dan badem gözlü güzel bir gelin getirdim. Ama biraz rahatsız. Şimdi uçaktan indik. Henüz gümrüğe girmedik. Biraz sonra oradayız. Bize güzel bir çay hazırlayın, zira karnımız aç. Erol'un annesi (мать Эрола), telefonda oğlunun sesini duyunca (услышав по телефону голос своего сына), sevincinden ne yapacağını şaşırdı (от радости что делать, не знала). Çarşıya çıkmış olan kızı gelince (когда пришла ее дочь, выходившая на рынок), haberi ona hemen yetiştirdi (она сразу сообщила ей новость). Çay suyunu koydular (для чая воду поставили). Sofrayı hazırladılar (приготовили стол). Romanya'dan getirilen (привезенную из Румынии), badem gözlü gelinlerini beklemeye başladılar (невесту с миндалевидными глазами начали ждать). Erol'un annesi (мать Эрола), kızı, Erol'un ona gösterdiğini (что девушка, которую Эрол ей показал), çok güzel bir kız olduğunu (очень хорошей девушкой является), kendi kızına tekrarladı durdu (собственной дочери постоянно повторяла). Erol'un annesi, telefonda oğlunun sesini duyunca, sevincinden ne yapacağını Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 190 şaşırdı. Çarşıya çıkmış olan kızı gelince, haberi ona hemen yetiştirdi. Çay suyunu koydular. Sofrayı hazırladılar. Romanya'dan getirilen, badem gözlü gelinlerini beklemeye başladılar. Erol'un annesi, kızı, Erol'un ona gösterdiğini, çok güzel bir kız olduğunu, kendi kızına tekrarladı durdu. *** Otobüsle yola çıkacak kafile öğleye doğru toplanmaya başladı (группа, которая должна была тронуться в путь на автобусе, начала собираться к обеду). O kutu kutu porselen takımları aşağıya indirilmişti (те коробки с фарфоровыми сервизами вниз были спущены; inmek — спускаться, сходить вниз; indirmek — заставить спуститься, спустить; indirilmek — быть спущенным). İnsandan çok eşya vardı (вещей было больше, чем людей). İki araba da ağzına kadar dolmuştu (две машины также были полны до краев). Otobüsle yola çıkacak kafile öğleye doğru toplanmaya başladı. O kutu kutu porselen takımları aşağıya indirilmişti. İnsandan çok eşya vardı. İki araba da ağzına kadar dolmuştu. On beş günlüğüne gelenlerin dışında (кроме приехавших на 15-дневный срок), herkes arabalara bindi (все сели в машины). Güler’le Cenap (Гюлер и Дженап), yine yanyana oturmuşlardı (снова сели бок о бок). Otobüsler tam hareket edeceği sırada (как раз в то время, когда автобусы должны были тронуться), Adriyano deli gibi otobüse atladı (Адрияно, как сумасшедший, бросился в автобус). Birinci otobüsü taradı (обшарил первый автобус), aradığını bulamayınca (не найдя того, что искал), ikinci otobüsü taramaya başladı (начал обшаривать второй автобус). Şoförler de (шоферы же), onun otelde görevli olduklarını bildikleri için (поскольку знали, что он является служащим отеля), merakla beklemeye başladılar (начали с интересом ждать). Adriyano (Адрияно), Güler'i görünce (увидев Гюлер), ellerine sarılarak (к ее рукам припав): Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 191 On beş günlüğüne gelenlerin dışında, herkes arabalara bindi. Güler’le Cenap, yine yanyana oturmuşlardı. Otobüsler tam hareket edeceği sırada, Adriyano deli gibi otobüse atladı. Birinci otobüsü taradı, aradığını bulamayınca, ikinci otobüsü taramaya başladı. Şoförler de, onun otelde görevli olduklarını bildikleri için, merakla beklemeye başladılar. Adriyano, Güler'i görünce, ellerine sarılarak: — Nerede o (где она), ne olur söyleyin nerede Filiz (пожалуйста, скажите, где Филиз)? diye yalvarmaya başladı (говоря, начал умолять). — Filiz (Филиз), bu sabah uçakla İstanbul'a döndü Adriyano (этим утром самолетом вернулась в Стамбул, Адрияно). — Ne (что)? Döndü mü (вернулась)? Olamaz (не может быть), beni bırakıp (меня оставив), bir yere gidemez (она не может уехать куда-нибудь). — Döndü (вернулась), sana da sormadı (а тебя не спросила). Şimdi nişanlısının evindedir (сейчас она в доме своего жениха). Haydi in aşağıya (давай спускайся вниз), bizi bekletme (не заставляй нас ждать). — Nerede o, ne olur söyleyin nerede Filiz? diye yalvarmaya başladı. — Filiz, bu sabah uçakla İstanbul'a döndü Adriyano. — Ne? Döndü mü? Olamaz, beni bırakıp, bir yere gidemez. — Döndü, sana da sormadı. Şimdi nişanlısının evindedir. Haydi in aşağıya, bizi bekletme. İngilizce yapılan bu konuşmayı çoğu anlamıyordu (большинство не понимало этого разговора, совершаемого по-английски). Adriyano devam etti (Адрияно продолжал): — Geleceğim (я приеду), onu orada da bulacağım (ее и там найду). Ben onsuz yaşayamam (я не могу жить без нее). Bunu ona söyle lütfen (скажите ей это, пожалуйста). Mutlaka geleceğim (я обязательно приеду). Filiz (Филиз)... Ah Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 192 Filiz (ах, Филиз)... İngilizce yapılan bu konuşmayı çoğu anlamıyordu. Adriyano devam etti: — Geleceğim, onu orada da bulacağım. Ben onsuz yaşayamam. Bunu ona söyle lütfen. Mutlaka geleceğim. Filiz... Ah Filiz... Söylene söylene (бормоча), arabadan inip (выйдя из машины), kendini çimenlerin üzerine attı (он бросился на газон). Güler (Гюлер): — Gidebiliriz şoför efendi (мы можем ехать, господин шофер). Bizimle bir sorunu yok (с нами никакой проблемы нет). O kendi sorunu (это его собственная проблема)... dedi (сказала). Söylene söylene, arabadan inip, kendini çimenlerin üzerine attı. Güler: — Gidebiliriz şoför efendi. Bizimle bir sorunu yok. O kendi sorunu... dedi. Otobüsler kornalarını çalarak (автобусы, загудев своими гудками), kalanları selamlayıp (поприветствовав оставшихся), hareket ettiler (двинулись). Güler Cenap'a dönerek (Гюлер, обернувшись к Дженапу): — İşte bundan korktukları için (вот поскольку они этого боялись) uçakla döneceklerini (что они на самолете вернутся) kimsenin duymasını istemediler (чтобы кто-то слышал не хотели), dedi (сказала). Otobüsler kornalarını çalarak, kalanları selamlayıp, hareket ettiler. Güler Cenap'a dönerek: — İşte bundan korktukları için uçakla döneceklerini kimsenin duymasını istemediler, dedi. — Ne yapabilirdi ki (что он мог бы сделать-то), biraz daha konuşsaydı kalkıp aşağıya atacaktım (если бы еще немного поговорил, я бы, встав, сбросил его вниз). Zaten kaç gündür bozuluyorum (по сути, сколько дней я сержусь). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 193 Hepimizin ağzının tadını kaçırdı (нам всем все испортил он; tadını kaçırmak — отбить охоту к чему-л.). Ona gereken dersi vermeden gittiğim için de (поскольку я уезжаю, не дав необходимый ему урок, также), üzgünüm (огорчен я). — Ne yapabilirdi ki, biraz daha konuşsaydı kalkıp aşağıya atacaktım. Zaten kaç gündür bozuluyorum. Hepimizin ağzının tadını kaçırdı. Ona gereken dersi vermeden gittiğim için de, üzgünüm. — Üzülme canım (не огорчайся, дорогой), Filiz onu iyi tokatlamış (Филиз ему хорошо дала пощечину). — Sahi mi (в самом деле), ne zaman olmuş (когда /это/ случилось)? Hay elin dert görmesin Filiz (ах, чтобы тебе не знать горя, Филиз). Bu serseriye az bile gelmiştir (этому шалопаю: «бродяге» мало даже досталось: «пришло»). — Üzülme canım, Filiz onu iyi tokatlamış. — Sahi mi, ne zaman olmuş? Hay elin dert görmesin Filiz. Bu serseriye az bile gelmiştir. Olayların tümünü Cenap'a aktaran Güler (Гюлер, передавшая Дженапу все события), Marmaris programlarını da söyledi (сказала также об их программе по Мармарису). — Biz şimdi doğru Erollara mı gideceğiz (мы сейчас поедем прямо к семье Эрола: «к Эролам»)? — Öyle dediler (так они сказали). Belki sen de kalabilirmişsin orada (может быть, ты тоже сможешь остаться там). Ben ağabeyime giderim (я поеду к моему старшему брату). Olayların tümünü Cenap'a aktaran Güler, Marmaris programlarını da söyledi. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 194 — Biz şimdi doğru Erollara mı gideceğiz? — Öyle dediler. Belki sen de kalabilirmişsin orada. Ben ağabeyime giderim. — Yer varsa yine hep beraber kalırız (если есть место, мы снова останемся все вместе). Dağılırsak bir daha toplanamayız (если разбредемся, снова не сможем собраться). — Erol öyle istedi (Эрол так захотел). Herhalde düşündüğü birşey vardır gene (вероятно, он о чем-то думает опять: «думаемая им одна вещь есть»). Ah (ах)... Ne iyi yaptılar da uçakla gittiler (как хорошо они сделали и уехали самолетом). Onlar çoktan varmışlardır bile (они давно долетели даже). Biz yarın sabah ancak İstanbul'da olabiliriz (мы можем быть в Стамбуле только завтра утром). — Yer varsa yine hep beraber kalırız. Dağılırsak bir daha toplanamayız. — Erol öyle istedi. Herhalde düşündüğü birşey vardır gene. Ah... Ne iyi yaptılar da uçakla gittiler. Onlar çoktan varmışlardır bile. Biz yarın sabah ancak İstanbul'da olabiliriz. — Sen de uçakla dönmek istediğini söyleseydin (если бы ты тоже сказала, что хочешь вернуться самолетом), biz de dönerdik (мы бы тоже вернулись). Niçin söylemedin (почему ты не сказала)? — Bizim eşyamız çok (у нас много вещей). Onlar hiçbir şey almadılar ki (они ничего не купили же). Küçücük birer valizle geldiler (приехали /каждый/ с одним маленьким чемоданом), döndüler (вернулись). Bizden akıllıymışlar (нас они умнее). Biz şimdi bu kadar eşyanın hamallığını yapacağız (мы сейчас будем выполнять работу носильщиков стольких вещей; hamal — носильщик). İnşallah gümrüklerde indirtmezler o kadar eşyayı (даст Бог, на таможнях не заставят выгрузить столько вещей). — Sen de uçakla dönmek istediğini söyleseydin, biz de dönerdik. Niçin Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 195 söylemedin? — Bizim eşyamız çok. Onlar hiçbir şey almadılar ki. Küçücük birer valizle geldiler, döndüler. Bizden akıllıymışlar. Biz şimdi bu kadar eşyanın hamallığını yapacağız. İnşallah gümrüklerde indirtmezler o kadar eşyayı. — Bulgarların işi hiç belli olmaz (работа болгар вовсе не известна). Bakarsın hepsini indirtir teker teker bakarlar (увидишь, все заставят выгрузить и по одной просмотрят). — Bulgarların işi hiç belli olmaz. Bakarsın hepsini indirtir teker teker bakarlar. Tam o sırada (как раз в это время), şoför (шофер), bir yerden geçerken (проезжая одно место), arabayı yavaşlatarak (замедлив машину; yavaş — медленный) «sağ tarafta çıplaklar kampı var, isteyen görebilir», deyince (сказав «с правой стороны есть лагерь нудистов: «голых», желающие могут увидеть») tüm otobüs halkı pencerelere üşüştü (весь автобусный народ собрался к окнам). Yol yukarıda olduğu için (поскольку дорога была сверху), aşağısı gayet iyi görünüyordu (то, что внизу очень хорошо было видно). Çırılçıplak bir yığın insan ortalarda dolaşıp duruyordu (совершенно голая толпа людей там бродила постоянно). Kadınlar (женщины), çocuklar vardı (дети были). Bazısı vücutlarını siyah bir çamurla sıvamıştı (некоторые свои тела обмазали черной грязью). Bize acayip gelen bu durum onlara çok doğal geliyordu (это положение, кажущееся нам странным, казалось им очень естественным; acayip — странный, необычный). Tam o sırada, şoför, bir yerden geçerken, arabayı yavaşlatarak «sağ tarafta çıplaklar kampı var, isteyen görebilir», deyince tüm otobüs halkı pencerelere üşüştü. Yol yukarıda olduğu için, aşağısı gayet iyi görünüyordu. Çırılçıplak bir yığın insan ortalarda dolaşıp duruyordu. Kadınlar, çocuklar vardı. Bazısı Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 196 vücutlarını siyah bir çamurla sıvamıştı. Bize acayip gelen bu durum onlara çok doğal geliyordu. Romanya'nın bereketli topraklarını geride bırakan otobüsler peşpeşe (автобусы, оставляющие позади благодатные земли Румынии, один за другим; bereket — благословение; изобилие, обилие, обильный урожай), Bulgar sınırına yaklaşıyordu (приближались к болгарской границе). Romanya'nın bereketli topraklarını geride bırakan otobüsler peşpeşe, Bulgar sınırına yaklaşıyordu. *** Erol'la Filiz (Эрол и Филиз), pasaport ve gümrük işlerini bitirmeden (не окончив паспортных и таможенных дел), dövizle satış yapan yerlerden bazı şeyler aldılar (в местах, торгующих за валюту, некоторые вещи купили). Erol, Filiz'e güzel bir parfüm (Эрол Филиз хорошие духи), ablasına da bir parfüm (своей старшей сестре также духи), annesine çay (своей матери чай), eniştesine ve çocuklara da, bulduğu bazı Avrupa eşyalardan aldi (зятю и детям также купил некоторые европейские вещи, которые нашел). Kalan dolarlarını burada harcadılar (оставшиеся свои доллары они здесь потратили). Dışarıdan gelenden (от приехавших из-за границы), ne de olsa hediye bekleniyordu (так или иначе ожидались подарки). Erol (Эрол): Erol'la Filiz, pasaport ve gümrük işlerini bitirmeden, dövizle satış yapan yerlerden bazı şeyler aldılar. Erol, Filiz'e güzel bir parfüm, ablasına da bir parfüm, annesine çay, eniştesine ve çocuklara da, bulduğu bazı Avrupa eşyalardan aldi. Kalan dolarlarını burada harcadılar. Dışarıdan gelenden, ne de olsa hediye bekleniyordu. Erol: Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 197 — Gördün mü bak (видела ли, смотри), burada daha iyilerini bulduk (здесь мы нашли более хорошее). Dolarımız da yurdumuza kaldı (наши доллары также остались нашей родине), dedi (сказал). — Gördün mü bak, burada daha iyilerini bulduk. Dolarımız da yurdumuza kaldı, dedi. Alandan çıkarak bir taksiye bindiler ve Ataköy'de ablasının evine geldiler (выйдя из аэропорта, они сели в такси и поехали в дом его старшей сестры в Атакёй). Erol Filiz'in biraz çekingen olduğunu görünce (Эрол, увидев, что Филиз немного нерешительна): Alandan çıkarak bir taksiye bindiler ve Ataköy'de ablasının evine geldiler. Erol Filiz'in biraz çekingen olduğunu görünce: — Çekinme güzelim (не стесняйся, моя дорогая), dedi (сказал). Bak ikisini de çok seveceksin (смотри, ты очень полюбишь их обеих). Seni de çok beğenecekler (ты им также очень понравишься). İçin rahat etsin (пусть твоя душа будет спокойна). Artık gelin olaçaksın (теперь ты невестой станешь), bunlara alışmalısın (ты должна привыкнуть к ним). Yeni yeni akrabaların olacak (у тебя новые-новые родственники будут). Aynı şey (та же вещь), benim için de söz konusu (для меня также тема разговора). Önce sen (сначала ты), sonra ben (потом я). İkimiz de (мы оба), aynı sınavdan geçeceğiz (пройдем через один экзамен). Merak etme (не беспокойся), seni yalnız bırakmam (тебя одну не оставлю). — Çekinme güzelim, dedi. Bak ikisini de çok seveceksin. Seni de çok beğenecekler. İçin rahat etsin. Artık gelin olaçaksın, bunlara alışmalısın. Yeni yeni akrabaların olacak. Aynı şey, benim için de söz konusu. Önce sen, sonra ben. İkimiz de, aynı sınavdan geçeceğiz. Merak etme, seni yalnız bırakmam. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 198 Eve gelince (придя домой), az olan eşyalarını alıp (взяв свои вещи, которых было мало), asansörle yukarıya çıktılar (на лифте наверх поднялись). Annesi hemen kapıyı açtı (его мать сразу открыла дверь). Önce Filiz'i kucakladı (сначала она обняла Филиз). Eve gelince, az olan eşyalarını alıp, asansörle yukarıya çıktılar. Annesi hemen kapıyı açtı. Önce Filiz'i kucakladı. — Gel güzel kızım (иди, хорошая дочь моя), gel (иди). Hoşgeldin yavrum (добро пожаловать, дитя мое), gel seni bir öpeyim (иди, дай-ка я тебя поцелую). Maşallah pek de güzelmişsin (ах, Боже мой, и ты очень красива). Haydi yavrularım girin içeriye (давайте, дети мои, входите внутрь). — Gel güzel kızım, gel. Hoşgeldin yavrum, gel seni bir öpeyim. Maşallah pek de güzelmişsin. Haydi yavrularım girin içeriye. — Bana hoşgeldin yok mu anne (меня не поприветствуешь разве, мама: «для меня ‘добро пожаловать’ нет разве»)? Bakıyorum gelinini bulunca (я смотрю, себе невестку найдя), beni unuttun (меня забыла). — Bana hoşgeldin yok mu anne? Bakıyorum gelinini bulunca, beni unuttun. Annesi ona da sarılarak (его мать, его тоже обнимая): — Hoşgeldin evladım (добро пожаловать, дитя мое), sen de hoşgeldin (тебе тоже добро пожаловать). Biraz rahatsız dedin de canım sıkıldı (она немного нездорова, ты сказал, и мне стало грустно). Yol dokundu herhalde (дорога подействовала, вероятно). Annesi ona da sarılarak: Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 199 — Hoşgeldin evladım, sen de hoşgeldin. Biraz rahatsız dedin de canım sıkıldı. Yol dokundu herhalde. Erol'un ablası da (старшая сестра Эрола же), koşa koşa gelip (бегом бегом придя), her ikisini de kucakladı (также обняла каждого), öptü (поцеловала). Sonra hazırlanmış sofraya davet etti (потом пригласила к приготовленному столу; davet — приглашение). Erol'un ablası da, koşa koşa gelip, her ikisini de kucakladı, öptü. Sonra hazırlanmış sofraya davet etti. Filiz ellerini yıkamak için banyoya girince Erol usulca ablasına (когда Филиз, чтобы вымыть свои руки, пошла в ванную, Эрол тихонько своей сестре): — Nasıl beğendin mi abla (как, она понравилась тебе, сестра?). Annem zaten görmüştü (моя мать уже видела /ее/). Çok tatlı kız (очень славная девушка). Biraz hastalandı (немного приболела). Baktım 20 saatlik otobüs yolculuğu onu sarsacak (посмотрел, 20-часовое автобусное путешествие ее растрясет), ben de attım uçağa getirdim (я /ее/ взял, к самолету привез). Karnını doyurup hemen yatıralım onu (накормив, давайте сразу уложим ее). Biraz dinlenmesi lazım (ей необходимо немного отдохнуть). Bizim arkadaşlar ancak yarın gelebilirler (наши друзья смогут приехать только завтра). Filiz ellerini yıkamak için banyoya girince Erol usulca ablasına: — Nasıl beğendin mi abla. Annem zaten görmüştü. Çok tatlı kız. Biraz hastalandı. Baktım 20 saatlik otobüs yolculuğu onu sarsacak, ben de attım uçağa getirdim. Karnını doyurup hemen yatıralım onu. Biraz dinlenmesi lazım. Bizim arkadaşlar ancak yarın gelebilirler. Banyodan çıkan Filiz (Филиз, вышедшая из ванной), sofrada gösterilen yere oturarak kahvaltıya başladı (сев на указанное место за столом, начала Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 200 завтракать). İkisi de Romanya'yı anlattılar (они оба рассказывали о Румынии). Çok gezmekten yorulduklarını söylediler (они сказали, что устали от многих разъездов). Erol'un ablası (сестра Эрола): Banyodan çıkan Filiz, sofrada gösterilen yere oturarak kahvaltıya başladı. İkisi de Romanya'yı anlattılar. Çok gezmekten yorulduklarını söylediler. Erol'un ablası: — Sana yatak hazırladım Filiz (я приготовила тебе постель, Филиз), yat biraz dinlen canım (ляг, немного отдохни, дорогая), yorgun görünüyorsun (ты выглядишь усталой). Sonra bol bol konuşuruz (потом вволю поговорим). Gel sana yatağını göstereyim (иди, я покажу тебе твою постель), dedi (сказала). — Sana yatak hazırladım Filiz, yat biraz dinlen canım, yorgun görünüyorsun. Sonra bol bol konuşuruz. Gel sana yatağını göstereyim, dedi. Filiz, Erol'un annesinden izin isteyerek odasına çekildi (Филиз, спросив разрешения у матери Эрола, ушла в свою комнату). Odaya Erol'un getirdiği valizi açarak bir gecelik çıkardı (открыв чемодан, внесенный в комнату Эролом, ночную рубашку достала). Soyundu (разделась), perdeleri kapatarak yattı (закрыв занавески, легла). Filiz, Erol'un annesinden izin isteyerek odasına çekildi. Odaya Erol'un getirdiği valizi açarak bir gecelik çıkardı. Soyundu, perdeleri kapatarak yattı. Erol, annesi ve ablasıyla yalnız kalınca (когда Эрол остался наедине со своей матерью и сестрой), annesi (его мать): — Oğlum sen de çok yorgun görünüyorsun (сынок, ты тоже выглядишь очень усталым). Haydi git benim yatağıma da sen yat (давай иди, а на мою кровать ты ляг). Bir güzel dinlenin (хорошо отдохните). Sonra bol bol herşeyi konuşuruz Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 201 (потом подробно-подробно обо всем поговорим). İkiniz de çok yorgun görünüyorsunuz (вы оба выглядите очень усталыми), dedi (сказала). Erol, annesi ve ablasıyla yalnız kalınca, annesi: — Oğlum sen de çok yorgun görünüyorsun. Haydi git benim yatağıma da sen yat. Bir güzel dinlenin. Sonra bol bol herşeyi konuşuruz. İkiniz de çok yorgun görünüyorsunuz, dedi. Ana oğul, odaya giderken (когда мать и сын направлялись в комнату), annesi oğluna sarılarak (мать, обнимая своего сына): — Çok güzel kız yavrum (очень хорошая девушка, дитя мое), Tanrı sizi mutlu kılsın evlatlarım (пусть Господь сделает вас счастливыми, дети мои; kılmak — делать, совершать, namaz kılmak — совершать намаз). En büyük arzum gerçekleşti çok şükür (самое большое мое желание осуществилось, слава Богу). Oğlumun sevdiği, beğendiği bir kimsenin (/для/ кого-то, кого мой сын полюбит, одобрит), benim de başımın üstünde yeri var (для меня тоже очень дорог; başı üstünde yeri olmak — пользоваться уважением). Çok sevinçliyim (я очень рада), oğlum (сынок), yalnız uzatmayalım (давайте только не будем затягивать). Hemen bitirelim bu işi (сразу окончим это дело). Ana oğul, odaya giderken, annesi oğluna sarılarak: — Çok güzel kız yavrum, Tanrı sizi mutlu kılsın evlatlarım. En büyük arzum gerçekleşti çok şükür. Oğlumun sevdiği, beğendiği bir kimsenin, benim de başımın üstünde yeri var. Çok sevinçliyim, oğlum, yalnız uzatmayalım. Hemen bitirelim bu işi. — Filiz'in bir şartı var anne (у Филиз есть одно условие, мама). — Neymiş o şart (какое это условие)? — Senin de bizimle beraber oturmanı istiyor (она хочет, чтобы ты тоже с нами вместе жила). «Biz ikimiz de çalışacağız (мы оба будем работать). Evimizde bir Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 202 büyüğümüz olsun» diyor (в нашем доме пусть будет кто-то наш старший, говорит она). «Eve geldiğimiz zaman kapımızı açık bulalım» diyor («когда будем приходить домой, давай будем находить нашу дверь открытой», говорит она). — Filiz'in bir şartı var anne. — Neymiş o şart? — Senin de bizimle beraber oturmanı istiyor. «Biz ikimiz de çalışacağız. Evimizde bir büyüğümüz olsun» diyor. «Eve geldiğimiz zaman kapımızı açık bulalım» diyor. — Allah gönlüne göre verdi (Аллах дал согласно твоему сердцу; gönül — душа, сердце), yavrum (дитя мое). Bana ihtiyacınız olduğu süre (когда у вас будет потребность во мне), sizinleyim (я с вами). Merak etmeyin (не беспокойтесь). Çok ince düşünceliymiş (она очень тонко мыслящая). Ne demişler (как говорили). Yüzü güzel olanın kalbi de güzel olurmuş (сердце того, кто прекрасен лицом, также прекрасно). Haydi canım yat dinlen (давай, дорогой, ляг, отдохни). Sonra hepsini hallederiz (потом все устроим). Erol da soyunarak büyük bir huzur içinde yatağa yattı (Эрол также, раздевшись, в большом покое лег в постель), hemen uyudu (сразу уснул). — Allah gönlüne göre verdi, yavrum. Bana ihtiyacınız olduğu süre, sizinleyim. Merak etmeyin. Çok ince düşünceliymiş. Ne demişler. Yüzü güzel olanın kalbi de güzel olurmuş. Haydi canım yat dinlen. Sonra hepsini hallederiz. Erol da soyunarak büyük bir huzur içinde yatağa yattı, hemen uyudu. *** Otobüsle gelenler gümrük kapılarında bir hayli bekletildikten ve sıkı arandıktan sonra yollarına devam ettiler (едущие автобусом на таможенном посту после Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 203 того, как их заставили довольно долго ждать и тщательно обыскали, продолжили свой путь). Akşam yemeği için Bulgaristan'da kıyı kesiminde çok güzel bir kasabada mola verdiler (для ужина в Болгарии в районе моря в очень красивом поселке они сделали привал). Kasabanın denize inen caddeleri çiçeklerle halı deseni gibi süslenmişti (спускающиеся к морю улицы поселка цветами, словно ковровым орнаментом, были украшены). Ama ne yazık ki (но как жаль, что), hizmet eden garsonlardan (среди обслуживающих официантов) Türk olanların (турками являющиеся), «Ne olur (пожалуйста) bizimle Türkçe konuşmayın (с нами по-турецки не разговаривайте). Sonra bize çok eziyet ediyorlar (потом нас сильно притесняют; eziyet — мучение, страдание, eziyet çekmek — мучиться, страдать, терпеть мучения, eziyet vermek — причинять беспокойство/хлопоты),» demeleri (сказали: «говорение»), herkesin neşesini kaçırmıştı (прогнали веселье всех). Otobüsle gelenler gümrük kapılarında bir hayli bekletildikten ve sıkı arandıktan sonra yollarına devam ettiler. Akşam yemeği için Bulgaristan'da kıyı kesiminde çok güzel bir kasabada mola verdiler. Kasabanın denize inen caddeleri çiçeklerle halı deseni gibi süslenmişti. Ama ne yazık ki, hizmet eden garsonlardan Türk olanların, «Ne olur bizimle Türkçe konuşmayın. Sonra bize çok eziyet ediyorlar,» demeleri, herkesin neşesini kaçırmıştı. Bu arada yemek yediklerine, bin defa pişman oldular (они тысячу раз раскаялись, что ели в это время) ve hemen yola çıktılar (и сразу двинулись в путь). Bir daha Bulgaristan'da mola vermediler (больше в Болгарии они не останавливались на отдых). Sınır kapılarında (у ворот границы), sözbirliği etmişçesine (точно сговорившись; sözbirliği — согласие, сговор), hiçbir şey almadılar (они ничего не купили). Sabah erken saatlerde (утром в ранние часы), Türk sınırına girdikleri zamanda (когда они подъехали к турецкой границе), hepsi büyük bir oh... çekti (все вздохнули с большим облегчением: «издали большой ‘ох’»). Çok şükür güzel yurtlarına sağ salim dönmüşlerdi (слава Богу, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 204 на свою прекрасную родину они вернулись целыми и невредимыми). Kafile yorgun argın İstanbul yoluna koyuldu (группа, усталая, измученная, на стамбульскую дорогу выехала). Güler'le Cenap kendilerini Ataköy'de bırakmaları için şoföre rica ettiler (Гюлер и Дженап попросили шофера, чтобы их в Атакёй высадили). Bu arada yemek yediklerine, bin defa pişman oldular ve hemen yola çıktılar. Bir daha Bulgaristan'da mola vermediler. Sınır kapılarında, sözbirliği etmişçesine, hiçbir şey almadılar. Sabah erken saatlerde, Türk sınırına girdikleri zaman da, hepsi büyük bir oh... çekti. Çok şükür güzel yurtlarına sağ salim dönmüşlerdi. Kafile yorgun argın İstanbul yoluna koyuldu. Güler'le Cenap kendilerini Ataköy'de bırakmaları için şoföre rica ettiler. *** Öte yandan (с другой стороны)... Erol biraz uyuduktan sonra (Эрол, после того, как немного поспал), dinlenmiş olarak kalkmıştı (встал отдохнувшим)... Ortalarda kimsecikler yoktu (вокруг никогошеньки не было). Usulca odaları dolaştı (он тихонько побродил по комнатам). Ablası da (его сестры тоже), evde değildi (дома не было). Öte yandan... Erol biraz uyuduktan sonra, dinlenmiş olarak kalkmıştı... Ortalarda kimsecikler yoktu. Usulca odaları dolaştı. Ablası da, evde değildi. Filiz'in uyuduğu odanın kapısına kulağını dayayarak (приложив ухо к двери комнаты, где спала Филиз), içeriyi dinledi (/что происходит/ внутри слушал). Ses seda yoktu (не было ни звука). Saatine baktı (он взглянул на свои часы). İkiyi geçiyordu (был третий час: «два проходило»). Artık Filiz'in de kalkması iyi olurdu (теперь если бы Филиз тоже встала, было бы хорошо). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 205 Filiz'in uyuduğu odanın kapısına kulağını dayayarak, içeriyi dinledi. Ses seda yoktu. Saatine baktı. İkiyi geçiyordu. Artık Filiz'in de kalkması iyi olurdu. Sonra gece uyuyamazlardı (потом ночью они не смогли бы заснуть). Yavaşça kapıyı tıklattı (он тихо постучал в дверь). Cevap veren olmayınca (когда не ответили: «ответившего не стало когда»), açıp içeriye girdi (открыв, внутрь вошел). Oda boştu (комната была пуста). Yatak düzgündü (постель была в порядке). Sonra gece uyuyamazlardı. Yavaşça kapıyı tıklattı. Cevap veren olmayınca, açıp içeriye girdi. Oda boştu. Yatak düzgündü. Filiz'in bavulu da ortada yoktu (чемодана Филиз там тоже не было). Erol neye uğradığını şaşırdı (Эрол, не знал, что ему делать, растерялся; uğramak — зайти ненадолго, заглянуть; забежать; выскочить, выбежать). Filiz nereye gitmişti acaba (интересно, куда ушла Филиз)? Filiz'in bavulu da ortada yoktu. Erol neye uğradığını şaşırdı. Filiz nereye gitmişti acaba? Evin her yanını tekrar aradı (он снова обыскал каждую сторону дома), balkona çıktı etrafa bakındı (вышел на балкон, огляделся вокруг). Görünürde kimseler yoktu (вокруг никого не было). Çaresiz (волей-неволей), beklemeye başladı (он начал ждать). Aklına türlü türlü şeyler geliyordu (в его ум приходили разные разные вещи). Bir iki arkadaşına telefon etti (он позвонил одному-двум приятелям); balkona çıktı (вышел на балкон), içeri girdi (вошел внутрь). Evin her yanını tekrar aradı, balkona çıktı etrafa bakındı. Görünürde kimseler yoktu. Çaresiz, beklemeye başladı. Aklına türlü türlü şeyler geliyordu. Bir iki arkadaşına telefon etti; balkona çıktı, içeri girdi. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 206 Neden sonra (затем), çocukların içeriye dolan sesleriyle fırladı (вскочил от голосов детей, вошедших внутрь: «заполнивших внутренность»). Ablasının çocukları (дети его сестры), koşarak bacaklarına sarıldılar (подбежав, бросились к его ногам): — Dayıcığım hoş geldin (дядюшка, добро пожаловать; dayı — дядя /со стороны матери/; дядя, дяденька /обращение/), bize neler getirdin (что ты нам привез)? Ama getirdiğin gelin ablayı çok beğendik (но привезенная тобой невеста — сестрица нам очень понравилась). Neden sonra, çocukların içeriye dolan sesleriyle fırladı. Ablasının çocukları, koşarak bacaklarına sarıldılar: — Dayıcığım hoş geldin, bize neler getirdin? Ama getirdiğin gelin ablayı çok beğendik. — Hoş bulduk canlarım (рад вас видеть в добром здравии, дорогие мои). O çok beğendiğiniz gelin abla nerelerde şimdi (та очень понравившаяся вам невестасестрица где сейчас)? — Annemle aşağıda dolaşıyorlar (с моей матерью ходят внизу). Biz senin balkona çıktığını görünce uykudan kalktığını anladık (мы, увидев, как ты вышел на балкон, поняли, что ты проснулся: «встал ото сна»), koştuk geldik (побежали, пришли). Onlar da geliyorlar (они тоже идут). — Hoş bulduk canlarım. O çok beğendiğiniz gelin abla nerelerde şimdi? — Annemle aşağıda dolaşıyorlar. Biz senin balkona çıktığını görünce uykudan kalktığını anladık, koştuk geldik. Onlar da geliyorlar. Erol derin bir nefes alarak (Эрол, глубокий вздох сделав: «взяв»), geçirdiği üzüntülü dakikaları unutmak için (чтобы забыть пережитые грустные минуты) yeğenlerine sıkı sıkı sarıldı (крепко-крепко обнял своих племянников). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 207 Kucakladıkları Filiz'miş gibi bol bol öptü (обнятых им /племянников/ Филиз словно, много целовал). Erol derin bir nefes alarak, geçirdiği üzüntülü dakikaları unutmak, için yeğenlerine sıkı sıkı sarıldı. Kucakladıkları Filiz'miş gibi bol bol öptü. Erol onları ellerinde tutarak (Эрол, их на руках держа), valizinin başına götürdü (к чемодану принес). Aldığı oyuncakları verdi (дал купленные игрушки). Çocuklar (дети), çılgın gibi oyuncaklarını denemeye başladılar (как сумасшедшие начали испытывать игрушки). O sırada asansörün kendi katlarında durduğunu duyan Erol (в это время Эрол, услышавший, что лифт остановился на их этаже), koşarak evin kapısını açıp (побежав, открыв дверь дома), gelenleri karşıladı (встретил пришедших). Erol onları ellerinde tutarak, valizinin başına götürdü. Aldığı oyuncakları verdi. Çocuklar, çılgın gibi oyuncaklarını denemeye başladılar. O sırada asansörün kendi katlarında durduğunu duyan Erol, koşarak evin kapısını açıp, gelenleri karşıladı. — Nerelerdesiniz (где вы были)? Beni terkettiniz sandım (я думал, вы меня оставили = бросили)? — Seni hiç terkeder miyiz canım (разве мы тебя можем бросить, дорогой). Filiz'e biraz etrafı gezdirelim dedik (Филиз немного по окрестностям давайте поводим, сказали мы). Sen anlaşılan kaç gecedir beşik sallamışsın (ты, должно быть, сколько ночей колыбель качал). Baksana bu saate kadar uyudun (посмотри-ка, ты спал до этого часа). Ben canavarları alıp aşağıya inmeseydim sen zor uyurdun ya (если бы я, забрав чудовищ, не спустилась вниз, ты бы, конечно, с трудом заснул). Neyse acıdım gene (словом, пожалела опять). — Nerelerdesiniz? Beni terkettiniz sandım? Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 208 — Seni hiç terkeder miyiz canım. Filiz'e biraz etrafı gezdirelim dedik. Sen anlaşılan kaç gecedir beşik sallamışsın. Baksana bu saate kadar uyudun. Ben canavarları alıp aşağıya inmeseydim sen zor uyurdun ya. Neyse acıdım gene. — Nasıl (как), Filiz, burayı beğendin mi (Филиз, тебе здесь понравилось)? Gidip elinden tutarak camın önüne götürdü («пойдя», держа ее за руку, он подвел ее к стеклу). — Çok beğendim Erol (мне очень понравилось, Эрол). Biz boşuna (мы впустую), taa Mamai'lere kadar gitmişiz (до самой Мамаи доехали). Burası oradan da güzel (а здесь красивее, чем там). — Nasıl, Filiz burayı beğendin mi? Gidip elinden tutarak camın önüne götürdü. — Çok beğendim Erol. Biz boşuna, taa Mamai'lere kadar gitmişiz. Burası oradan da güzel. — Evet (да), aslında burası Mamai'den güzel (в самом деле здесь красивее, чем в Мамае). Ama şu derenin kokusu olmasa (но лучше бы не было запаха этой канавы). Bu güzelim semti berbat ediyor (это, красавица моя, портит район: «район скверным делает»; berbat — скверный, плохой). Bak şu karşıdaki mavi blokların 5. katı da annemin (смотри, а этих напротив голубых зданий 5-й этаж моей матери). Belki ileride tayinimizi buraya yaptırabilirsek (если, может быть, в будущем сможем сделать, чтобы нас назначили сюда; tayin — определение, назначение), orada oturacağız (там будем жить). Şimdilik kirada (сейчас /квартира/ в аренде). — Evet, aslında burası Mamai'den güzel. Ama şu derenin kokusu olmasa. Bu güzelim semti berbat ediyor. Bak şu karşıdaki mavi blokların 5. katı da annemin. Belki ileride tayinimizi buraya yaptırabilirsek, orada oturacağız. Şimdilik kirada. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 209 — Evet annen söyledi (да, твоя мать говорила), zaten oraya kadar yürüdük (ведь до того места мы дошли). Çok muntazam bir şehir (очень благоустроенный город). Çarşısı (/в нем/ рынок), okulu herşeyi var (школа, все есть). Hâlâ da yapılıyormuş (и все еще строится). — Evet annen söyledi, zaten oraya kadar yürüdük. Çok muntazam bir şehir. Çarşısı, okulu herşeyi var. Hâlâ da yapılıyormuş. — Evet (да), gittikçe büyüyor (постепенно растет). Sanırım ileride Londra asfaltına kadar uzanacak (думаю, в будущем протянется до лондонского асфальта). Filiz (Филиз), sen eve telefon etmek, istemez misin (ты домой позвонить не хотела бы)? — İsterim tabii (хочу, конечно). Ne diyeceğim onlara (что я им скажу)? — Evet, gittikçe büyüyor. Sanırım ileride Londra asfaltına kadar uzanacak. Filiz, sen eve telefon etmek, istemez misin? — İsterim tabii. Ne diyeceğim onlara? İkisi elele telefonun bulunduğu yere geçerlerken Erol (оба рука об руку к месту, где находился телефон проходили когда, Эрол): — Ne mi diyeceksin (что скажешь)? Onlara (им), evlenmek istediğimizi söyleyeceksin (скажешь, что мы хотим пожениться). Beni onlara tanıtmak istediğini (что хочешь меня им представить), nişanı hemen yapmak istediğimizi (что мы хотим сразу сделать обручение), sonra (потом), Marmaris'e gideceğimizi söylersin (скажешь, что мы поедем в Мармарис). İkisi elele telefonun bulunduğu yere geçerlerken Erol: — Ne mi diyeceksin? Onlara, evlenmek istediğimizi söyleyeceksin. Beni onlara tanıtmak istediğini, nişanı hemen yapmak istediğimizi, sonra, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 210 Marmaris'e gideceğimizi söylersin. — Şoke olacaklar (они будут в шоке: «шокированными будут»). Hiç bu kadar acele iş olur mu (разве столь спешное дело бывает)? — Niçin acele olsun ki (почему спешка будет, а)? Güzel bir elbise (красивую одежду), iki de yüzük aldık mı (и два кольца купить стоит только), bu iş oldu demektir (это дело свершилось: «стало», значит). — Dur bakalım onlar ne diyecek (стой, посмотрим, они что скажут). — Haydi canım (давай, дорогая), cesaret (смелей: «смелость»), yanında ben varım (рядом есть я). Aç şu telefonu (сними трубку этого телефона: «открой этот телефон»). — Şoke olacaklar. Hiç bu kadar acele iş olur mu? — Niçin acele olsun ki? Güzel bir elbise, iki de yüzük aldık mı, bu iş oldu demektir. — Dur bakalım onlar ne diyecek. — Haydi canım, cesaret, yanında ben varım. Aç şu telefonu. Filiz elini tutan Erol'un verdiği güvenle telefonu çevirdi (Филиз с уверенностью, которую придал Эрол, державший ее руку, набрала номер). Karşıdan annesinin sesini duyunca (услышав в ответ голос своей матери), bir an durakladı (она мгновение помедлила). Erol elini sıkmıştı (Эрол сжал ее руку). «Haydi canım (давай, дорогая), cesaret (смелей), ben yanındayım (я рядом).» Filiz elini tutan Erol'un verdiği güvenle telefonu çevirdi. Karşıdan annesinin sesini duyunca, bir an durakladı. Erol elini sıkmıştı. «Haydi canım, cesaret, ben yanındayım.» — Alo (алло)... Anneciğim (мамочка моя), ben Filiz (я Филиз). — Filizciğim (Филизочка моя), yavrum evladım (дитя мое, дочь моя). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 211 Döndünüz mü (вы вернулись)? — Alo... Anneciğim, ben Filiz. — Filizciğim, yavrum evladım. Döndünüz mü? — Döndük anne (мы вернулись, мама), bugün sabah uçakla döndük (сегодня утром самолетом вернулись). — Uçakla mı döndünüz (самолетом вернулись)? Siz otobüsle gitmemiş miydiniz (вы разве не поехали автобусом)? — Döndük anne, bugün sabah uçakla döndük. — Uçakla mı döndünüz? Siz otobüsle gitmemiş miydiniz? — Evet (да), otobüsle gitmiştik ama (мы уехали на автобусе, но), ben biraz rahatsızlanınca arkadaşım Erol (когда мне немного нездоровилось, мой друг Эрол), beni uçakla getirdi (меня на самолете привез). Kafile yarın geliyor (группа приезжает завтра). Anneciğim sıkı dur (мамочка моя, стой крепко). Sana çok güzel bir haberim var (у меня для тебя есть очень хорошая новость). Biz Erol'la evlenmeye karar verdik (мы с Эролом решили пожениться). — Evet, otobüsle gitmiştik ama, ben biraz rahatsızlanınca arkadaşım Erol, beni uçakla getirdi. Kafile yarın geliyor. Anneciğim sıkı dur. Sana çok güzel bir haberim var. Biz Erol'la evlenmeye karar verdik. Erol Samsun'da çalışıyor (Эрол работает в Самсуне). Mühendis (инженер). Uzun süredir tanışıyoruz (мы знаем друг друга долгое время). Bu gezide beraberdik (в этой поездке мы были вместе). Romanya'da evlenmeye karar verdik (в Румынии мы решили пожениться). Erol Samsun'da çalışıyor. Mühendis. Uzun süredir tanışıyoruz. Bu gezide Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 212 beraberdik. Romanya'da evlenmeye karar verdik. Şimdi ben (сейчас я), Ataköy'de (в Атакёй), Erol'un ablasının evinde (в доме /старшей/ сестры Эрола), onun annesiyle beraberim (вместе с его матерью). En kısa süre içinde (в самый короткий срок), sizinle tanışıp (познакомившись с вами), hemen nişan yapmayı düşünüyorlar (они думают сразу сделать обручение). Biz nişandan sonra (мы после обручения), yine hep beraber Marmaris'e denize girmeye gideceğiz (снова все вместе поедем в Мармарис купаться: «входить в море»). Sizin uygun zamanınızı bize bildirirseniz (если вы сообщите нам удобное вам время), biz hemen geliriz (мы сразу приедем). Buranın telefon numarasını ve adresi vereyim (давай я дам телефонный номер и адрес этого места). Dur (стой), Erol'u vereyim de söylesin (давай я дам Эрола, и он скажет). Ben henüz bilmiyorum (я еще не знаю). Şimdi ben, Ataköy'de, Erol'un ablasının evinde, onun annesiyle beraberim. En kısa süre içinde, sizinle tanışıp, hemen nişan yapmayı düşünüyorlar. Biz nişandan sonra, yine hep beraber Marmaris'e denize girmeye gideceğiz. Sizin uygun zamanınızı bize bildirirseniz, biz hemen geliriz. Buranın telefon numarasını ve adresi vereyim. Dur, Erol'u vereyim de söylesin. Ben henüz bilmiyorum. — İyi günler efendim (добрый день, эфенди), ben Erol (я Эрол). Filiz'in de söylediği gibi (как и сказала Филиз), ben de onun gibi Samsun'da görevliyim (я тоже, как и она, служащий в Самсуне; görev — должность, круг деятельности; служебные обязанности). Kızınızı uzun süredir tanıyor ve beğeniyorum (вашу дочь я давно знаю и люблю). Onunla evlenmek istediğimi (что я хочу на ней жениться), ancak bu gezide söyleyebildim (я смог сказать только в этой поездке). Eğer sizin de izniniz olursa (если также будет ваше разрешение; izin), ailemi alıp gelelim (взяв мою семью, давайте приедем), tanışalım ve hemen nişan yapalım (познакомимся и сразу сделаем обручение). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 213 Tatil bitmeden evlenmiş olmalıyız ki (мы должны пожениться, пока не кончился отпуск, чтобы), Filiz'e okul açıldığı zaman iş kalmasın (у Филиз не осталось дел, когда откроется школа). — İyi günler efendim, ben Erol. Filiz'in de söylediği gibi, ben de onun gibi Samsun'da görevliyim. Kızınızı uzun süredir tanıyor ve beğeniyorum. Onunla evlenmek istediğimi, ancak bu gezide söyleyebildim. Eğer sizin de izniniz olursa, ailemi alıp gelelim, tanışalım ve hemen nişan yapalım. Tatil bitmeden evlenmiş olmalıyız ki, Filiz'e okul açıldığı zaman iş kalmasın. — Teşekkür ederim oğlum (спасибо, сынок). Biz babasıyla görüşelim (мы с ее отцом переговорим), size bildiririz (вам сообщим). Sizinkilerin hepsine selamlar (приветы всем вашим). Hayırlı olsun (желаю удачи). Mühim olan sizin anlaşmış olmanız (важно, что вы договорились). İnşallah hakkınızda hayırlı olur (даст Бог, у вас все будет хорошо; hayırlı — счастливый). — Teşekkür ederim oğlum. Biz babasıyla görüşelim, size bildiririz. Sizinkilerin hepsine selamlar. Hayırlı olsun. Mühim olan sizin anlaşmış olmanız. İnşallah hakkınızda hayırlı olur. — Sizin hayır dualarınız mutluluğumuzun temeli olacaktır (ваши добрые молитвы нашего счастья основой станут). Kızınızı mutlu edeceğime inanabilirsiniz efendim (можете верить, что я сделаю вашу дочь счастливой, эфенди). — Akşama sizi ararım (вечером я вам позвоню). — Sizin hayır dualarınız mutluluğumuzun temeli olacaktır. Kızınızı mutlu edeceğime inanabilirsiniz efendim. — Akşama sizi ararım. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 214 — Bekliyeceğiz efendim (будем ждать, эфенди). Hürmetler (/мое/ почтение). Telefonu kapayan Erol gelip (Эрол, положивший трубку: «закрывший телефон», «пойдя»), Filiz'i kucakladı (обнял Филиз). — İşte bu kadar (вот и все)... Haydi şimdi bizimkilerle program yapalım (давай сейчас с нашими программу составил: «сделаем»). — Bekliyeceğiz efendim. Hürmetler. Telefonu kapayan Erol gelip, Filiz'i kucakladı. — İşte bu kadar... Haydi şimdi bizimkilerle program yapalım. O gün akşama kadar (в тот день до вечера), hem dinlendiler (они и отдыхали), hem yapılacak işleri konuştular (и говорили о делах, которые следует сделать). Ablası herşeye pratik çözüm yolları buldu (его сестра для всего нашла практичные пути решения). O gün akşama kadar, hem dinlendiler, hem yapılacak işleri konuştular. Ablası herşeye pratik çözüm yolları buldu. — Çocuklar (ребята), siz hiç telâşlanmayın (вы совершенно не волнуйтесь; telâş — тревога, опасение; беспокойство). Bütün nişan hazırlığını iki saatin içinde buradan yapabiliriz (всю подготовку к обручению в течение двух часов отсюда сделать сможем). İstenilen günde de (а в желаемый день), sabah biraz erken (утром немного пораньше), iki arabayla çıkar (выедем на двух машинах), Ankara'ya gideriz (поедем в Анкару). Akşam nişan yapar (вечером сделаем обручение), ertesi günü de döneriz (а на следующий день вернемся). Yahut biz döneriz (или мы вернемся), siz Marmaris'e gidersiniz (вы поедете в Мармарис). Arkadaşlarınız gelsin bakalım (ваши друзья пусть приедут, посмотрим), programımız son şeklini o zaman alır (наша программа свою окончательную форму тогда примет: «возьмет»). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 215 — Çocuklar, siz hiç telâşlanmayın. Bütün nişan hazırlığını iki saatin içinde buradan yapabiliriz. İstenilen günde de, sabah biraz erken, iki arabayla çıkar, Ankara'ya gideriz. Akşam nişan yapar, ertesi günü de döneriz. Yahut biz döneriz, siz Marmaris'e gidersiniz. Arkadaşlarınız gelsin bakalım, programımız son şeklini o zaman alır. *** Geç yenen öğle yemeğinden sonra (после поздно съеденного обеда), Erol Filiz'i alıp dolaşmaya çıktı (Эрол, взяв Филиз, вышел погулять). Onu (ее), sahildeki güzel çay bahçelerinden birine götürdü (в одно из хороших открытых кафе на берегу отвел; çay bahçesi — кафе под открытым небом: «чайный сад»). İki sevgili (двое влюбленных), geç vakte kadar oralarda gezip (гуляя там до позднего часа; vakit — время), konuşarak (разговаривая), güzel duygularını birbirlerine aktardılar (свои прекрасные чувства друг другу выражали). Erol, aralarında en ufak bir pürüz kalmasını istemiyordu (Эрол не хотел, чтобы между ними оставалось самое малое препятствие). Her şeyi baştan konuşmaları daha iyiydi (обо всем сначала им поговорить было лучше). Geç yenen öğle yemeğinden sonra, Erol Filiz'i alıp dolaşmaya çıktı. Onu, sahildeki güzel çay bahçelerinden birine götürdü. İki sevgili, geç vakte kadar oralarda gezip, konuşarak, güzel duygularını birbirlerine aktardılar. Erol, aralarında en ufak bir pürüz kalmasını istemiyordu. Her şeyi baştan konuşmaları daha iyiydi. Sahilde (на берегу), aşağıya doğru yürürken gördükleri bir mobilyacıya girdiler (идя прямо вниз, они зашли к торговцу мебелью, которого увидели). Galeriyi gezdiler (галерею осмотрели). Önce yatak odalarına baktılar (сначала посмотрели на спальные комнаты). Hepsi çok güzel şeylerdi (все очень красивым было: «красивыми вещами»). Ama birşey seçmek için henüz erkendi Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 216 (но для того, чтобы что-нибудь выбрать, еще было рано). Yemek vakti eve döndüler (ко времени ужина: «еды» они вернулись домой). Sahilde, aşağıya doğru yürürken gördükleri bir mobilyacıya girdiler. Galeriyi gezdiler. Önce yatak odalarına baktılar. Hepsi çok güzel şeylerdi. Ama birşey seçmek için henüz erkendi. Yemek vakti eve döndüler. Akşam (вечером), eve gelen enişte (пришедший домой зять), kayınbiraderini ve gelini büyük bir coşku ile karşıladı (своего деверя и невестку с большим воодушевлением встретил). Erol'a gerçek bir ağabey gibi davranıyordu (к Эролу как настоящий старший брат относился). — Aslanım (дорогой мой: «лев мой»), çok şükür sonunda karar verebildin (слава Богу, в конце концов ты смог принять решение), daha doğrusu Filiz hanıma söyleyebildin (вернее, смог сказать Филиз-ханым). Akşam, eve gelen enişte, kayınbiraderini ve gelini büyük bir coşku ile karşıladı. Erol'a gerçek bir ağabey gibi davranıyordu. — Aslanım, çok şükür sonunda karar verebildin, daha doğrusu Filiz hanıma söyleyebildin. Abla merakla sordu (сестра с интересом спросила): — Ay, sen bu işi biliyor muydun (ай, ты об этом деле знал)? Abla merakla sordu: — Ay, sen bu işi biliyor muydun? — Elbette (конечно), kışın Erol geldiği zaman söylemişti (когда зимой Эрол приезжал, говорил). Ben de istersen geleyim (давай я тоже, если хочешь, поеду), ben söyleyeyim demiştim (давай я расскажу, говорил я). O zaman (в то время), tatili beklemenin daha iyi olacağını söyleyince (когда он сказал, что Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 217 подождать отпуск будет лучше), vazgeçmiştim (я отказался). Yoksa gidip (иначе, поехав), Filiz hanımın kapısına dayanacak (опершись на дверь Филизханым), «Hanımefendi (госпожа), sizi Allahın emri (вас по воле Аллаха), Peygamberin kavliyle oğlumuz Erol'a istiyoruz» diyecektim (по указанию Пророка за сына нашего Эрола сватаем, сказал бы я; kavil — /уст./ слово). — Elbette, kışın Erol geldiği zaman söylemişti. Ben de istersen geleyim, ben söyleyeyim demiştim. O zaman, tatili beklemenin daha iyi olacağını söyleyince, vazgeçmiştim. Yoksa gidip, Filiz hanımın kapısına dayanacak, «Hanımefendi, sizi Allahın emri, Peygamberin kavliyle oğlumuz Erol'a istiyoruz» diyecektim. Hepsi gülüştüler (все рассмеялись). Neşe ile yenen akşam yemeğinden sonra (после ужина, съеденного с весельем), kulaklar telefonda (прислушиваясь к телефону: «уши на телефоне») sohbete daldılar (в беседу погрузились). Telefonun çalmasıyla ilk ayağa kalkan Erol'un eniştesi oldu (при телефонном звонке первым вставшим на ноги был зять Эрола). Arayan Filizin babasıydı (звонившим был отец Филиз). Hepsi gülüştüler. Neşe ile yenen akşam yemeğinden sonra, kulaklar telefonda sohbete daldılar. Telefonun çalmasıyla ilk ayağa kalkan Erol'un eniştesi oldu. Arayan Filizin babasıydı. — Buyurun efendim (извольте, господин), ben Erol'un eniştesiyim (я зять Эрола). Ağabeyi sayılırım (считаюсь его старшим братом; sayı — число; счет). Bizim çocuklar hayırlı bir karar almışlar (наши дети приняли хорошее решение). Bize düşen (выпавшая нам обязанность; düşmek — падать; выпадать на долю), onlara yardımcı olmak (им помощниками стать). Buyurun sizi dinliyorum (извольте, слушаю вас). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 218 — Buyurun efendim, ben Erol'un eniştesiyim. Ağabeyi sayılırım. Bizim çocuklar hayırlı bir karar almışlar. Bize düşen, onlara yardımcı olmak. Buyurun sizi dinliyorum. — Sizin iyi duygularınıza ben de iştirak ediyorum beyefendi (я тоже присоединяюсь к вашим добрым чувствам, бейэфенди; iştirak — участие; соучастие). Elbette gençlere yardımcı olmak bizim görevimiz (конечно, молодым помощниками быть — наша обязанность). Benim endişem (мое опасение), acele karar almış olmaları (поспешного решения принятие ими) ... — Sizin iyi duygularınıza ben de iştirak ediyorum beyefendi. Elbette gençlere yardımcı olmak bizim görevimiz. Benim endişem, acele karar almış olmaları... — Beyefendi (бейэфенди), bu karar hiç de acele alınmış bir karar değil (это решение — вовсе не поспешно принятое решение). Benim bildiğim en az 6 ay önce alınmış bir karar (мне известное самое меньшее 6 месяцев назад принятое решение). Ama bizim sıkılgan oğlumuz (но наш застенчивый сын), bu kararını Filiz hanıma iletmekte gecikti (медлил в том, чтобы сообщить это свое решение Филиз-ханым). Ancak Romanya'deki romantikliğin etkisi (лишь воздействие романтики в Румынии), bizim oğlanı harekete geçirdi (нашего мальчика заставило перейти к действию). Ben durumu biliyordum (я знал о положении /дел/). — Beyefendi, bu karar hiç de acele alınmış bir karar değil. Benim bildiğim en az 6 ay önce alınmış bir karar. Ama bizim sıkılgan oğlumuz, bu kararını Filiz hanıma iletmekte gecikti. Ancak Romanya'deki romantikliğin etkisi, bizim oğlanı harekete geçirdi. Ben durumu biliyordum. Bu geziden dönmelerini bekledim (я ждал их возвращения из этой поездки). Açılamamış olsaydı (если бы он не смог открыться), devreye ben girecektim (к Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 219 делу я бы подключился; devre — период; фаза, цикл; devreye girmek — начать действовать), istedim ki (я хотел, чтобы), iki kültürlü insan olarak (как два культурных человека), kendi hayatları hakkındaki en önemli kararları (самые важные решения относительно своих жизней), kendileri versinler (они сами приняли). Nitekim çok şükür kararlarını vermişler (и вот, слава Богу, они приняли свои решения). Bize kalan iş (оставшееся нам дело), onları bir an önce birleştirmek olacak (будет их как можно скорее объединить), beyefendi (бейэфенди). Bu geziden dönmelerini bekledim. Açılamamış olsaydı, devreye ben girecektim, istedim ki, iki kültürlü insan olarak, kendi hayatları hakkındaki en önemli kararları, kendileri versinler. Nitekim çok şükür kararlarını vermişler. Bize kalan iş, onları bir an önce birleştirmek olacak, beyefendi. — Annesi Filiz'in rahatsızlığından bahsetti (ее мать говорила о нездоровье Филиз). En çok onu merak ettim (я больше всего этим обеспокоился). — Filiz (Филиз), gel kızım (иди, дочка). Baban senin hastalığını merak ediyor (твой отец беспокоится из-за твоей болезни). Kendin konuş (сама поговори). — Annesi Filiz'in rahatsızlığından bahsetti. En çok onu merak ettim. — Filiz, gel kızım. Baban senin hastalığını merak ediyor. Kendin konuş. Telefonu Filiz'e verdi (дал телефон Филиз). — Alo babacığım (алло, папочка), nasılsın (как ты)? — Hoşgeldin güzel kızım (добро пожаловать, дорогая дочка), ben iyiyim (я здоров). Annen biraz rahatsız olduğunu söyledi (твоя мать сказала, что ты немного нездорова), uçakla dönmüşsünüz (вы вернулись самолетом). Neyin var canım (что с тобой, дорогая)? Telefonu Filiz'e verdi. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 220 — Alo babacığım, nasılsın? — Hoşgeldin güzel kızım, ben iyiyim. Annen biraz rahatsız olduğunu söyledi, uçakla dönmüşsünüz. Neyin var canım? — Biraz midem rahatsızlık verdi baba (немного мой желудок дал нездоровье, отец). Gezinin yorgunluğu da eklenince beni epey hırpaladı (когда также прибавилась усталость поездки, меня достаточно измучила). Yirmi saatlik otobüs yolculuğuna dayanamam diye (говоря, что я не смогу выдержать 20часового путешествия на автобусе), Erol beni uçakla geri getirdi (Эрол меня самолетом назад привез). Şimdi iyiyim (сейчас я здорова). Bütün gün yattım dinlendim (целый день я лежала-отдыхала). Midem de biraz yatıştı (желудок мой также немного успокоился). — Biraz midem rahatsızlık verdi baba. Gezinin yorgunluğu da eklenince beni epey hırpaladı. Yirmi saatlik otobüs yolculuğuna dayanamam diye, Erol beni uçakla geri getirdi. Şimdi iyiyim. Bütün gün yattım dinlendim. Midem de biraz yatıştı. — Annen güzel bir haber verdi kızım (твоя мать прекрасную весть сообщила: «дала», дочка). Son karar senin yavrum (последнее решение твое, дитя мое). Sen aklı başında bir kızsın (ты разумная девушка; aklı başında — серьезный, разумный). Yaptığım telefon istihbaratından Erol Bey'in çok dürüst (из сделанной мной телефонной разведки, что Эрол-бей очень порядочным; istihbarat — информация, известия, вести, сбор информации, сравните: haber — известие, сообщение, новость), güvenilir (достойным доверия), çalışkan bir genç olduğunu anladım (трудолюбивым молодым человеком является, я понял). Gerçekten kararlıysan (если ты в самом деле полна решимости), bizim bir itirazımız yok (у нас какого-либо возражения нет). Seni candan kutlarım benim güzel kızım (тебя от души поздравляю, моя хорошая Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 221 девочка). Tanrı sizi mutlu kılsın yavrularım (пусть Господь сделает вас счастливыми, дети мои). — Annen güzel bir haber verdi kızım. Son karar senin yavrum. Sen aklı başında bir kızsın. Yaptığım telefon istihbaratından Erol Bey'in çok dürüst, güvenilir, çalışkan bir genç olduğunu anladım. Gerçekten kararlıysan, bizim bir itirazımız yok. Seni candan kutlarım benim güzel kızım. Tanrı sizi mutlu kılsın yavrularım. — Sağol (спасибо), teşekkür ederim baba (благодарю, папа). — Bana enişteyi verir misin kızım (не дашь ли ты мне зятя, дочь моя), bazı teferruatı görüşelim (давай обсудим некоторые детали). Öperiz seni kızım (целуем тебя, дочь моя). Filiz telefonu enişteye verdi (Филиз дала телефон мужу сестры). — Evet buyurun beyefendi (да, извольте, бейэфенди), sizi dinliyorum (вас слушаю). — Sağol, teşekkür ederim baba. — Bana enişteyi verir misin kızım, bazı teferruatı görüşelim. Öperiz seni kızım. Filiz telefonu enişteye verdi. — Evet buyurun beyefendi, sizi dinliyorum. — Efendim (эфенди), kızımız da müsbet karar vermiş (наша дочь также положительное решение приняла), ağzından duymak istedim (я хотел услышать из ее уст). Babalık kolay değil (отцовство нелегко). Sizin çocuklarınız da varsa (если у вас дети тоже есть), bilirsiniz (вы знаете). Binbir ihtimamla yetiştirirsin (с тысячей и одной забот воспитываешь; ihtimam — заботливость, внимание, забота), gözünün içine bakarsın (лелеешь: «в глаза смотришь»), büyürler (они растут), ondan sonra da böyle bir anda evlenmeye Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 222 karar verip (после этого же, таким образом в один миг решив пожениться), sizden ayrılıverirler (от вас мгновенно отделяются; ayrılmak — отделиться; ayrılıvermek — сразу, мгновенно отделиться). Hoş görün (относитесь терпимо). — Efendim, kızımız da müsbet karar vermiş, ağzından duymak istedim. Babalık kolay değil. Sizin çocuklarınız da varsa, bilirsiniz. Binbir ihtimamla yetiştirirsin, gözünün içine bakarsın, büyürler, ondan sonra da böyle bir anda evlenmeye karar verip, sizden ayrılıverirler. Hoş görün. — Tabii efendim (конечно, эфенди). Ne yapalım doğa kuralı bu (что поделать, природное правило это). Onlar da yuva kuracak yaşa geldiler (они также пришли в возраст, в котором строят гнездо). Ne mutlu size (какое счастье для вас), güzel bir evlat yetiştirmişsiniz (хорошего ребенка вы вырастили). Bizimkiler henüz küçük (наши еще маленькие). Tanrı bize de göstersin bu güzel günleri (пусть Господь нам тоже покажет эти прекрасные дни). — Tabii efendim. Ne yapalım doğa kuralı bu. Onlar da yuva kuracak yaşa geldiler. Ne mutlu size, güzel bir evlat yetiştirmişsiniz. Bizimkiler henüz küçük. Tanrı bize de göstersin bu güzel günleri. — Bu günler çok uzak değil beyefendi (эти дни не очень далеки, бейэфенди). Seneler çok çabuk geçiyor (годы очень быстро проходят). Bir de bakmışsınız dün kucağınızda hoplatıp zıplattığınız kızınız (вы вдруг посмотрели, что ваша дочь, которую вы вчера качали и подбрасывали в ваших объятиях; hoplamak — прыгать; hoplatmak — заставлять прыгать, подбрасывать, качать; zıplamak — прыгать, подпрыгивать; скакать), gelinlik çağına girivermiş (разом вошла в возраст невесты; çağ — пора, период жизни, возраст). Hayırlısı olsun (дай Бог, чтобы все было лучшим образом). Beyefendiciğim (мой дорогой бейэфенди), mademki çocuklar bu işi tatil bitmeden istiyorlar (раз Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 223 уж дети хотят это дело, пока не закончился отпуск), biz hazırız (мы готовы). Çarşamba gecesi (в среду вечером), evde küçük bir tören düzenleriz (в доме мы организуем небольшое торжество). Çocuklarımızın yüzüklerini takarız (наденем кольца наших детей; takmak — нацеплять, прикреплять; навешивать). — Bu günler çok uzak değil beyefendi. Seneler çok çabuk geçiyor. Bir de bakmışsınız dün kucağınızda hoplatıp zıplattığınız kızınız, gelinlik çağına girivermiş. Hayırlısı olsun. Beyefendiciğim, mademki çocuklar bu işi tatil bitmeden istiyorlar, biz hazırız. Çarşamba gecesi, evde küçük bir tören düzenleriz. Çocuklarımızın yüzüklerini takarız. — Oldu efendim (хорошо, эфенди). Biz çarşamba sabah erken yola çıkarız (мы в среду утром рано отправимся в путь). Allahın izniyle çocukların işini hallederiz (с разрешения Аллаха дело детей устроим). Kızınız bize emanettir (ваша дочь оставлена на наше попечение; emanet — тот, кто оставлен на чье-л. попечение). Hiç merak etmeyin (вовсе не беспокойтесь). Biz Türkler emanete hıyanet etmeyiz (мы, турки, не совершаем вероломных поступков по отношению к тем, кто оставлен на наше попечение; hıyanet — вероломство, коварство, предательство; сравните: hain — изменник, предатель). Müsterih olun (спокойны будьте; сравните: istirahat — отдых). — Oldu efendim. Biz çarşamba sabah erken yola çıkarız. Allahın izniyle çocukların işini hallederiz. Kızınız bize emanettir. Hiç merak etmeyin. Biz Türkler emanete hıyanet etmeyiz. Müsterih olun. — Elbette beyefendi (конечно, бейэфенди). Ben kızıma (я моей дочери), güvenirim (доверяю). Ananelerimize (нашим традициям), törelerimize sadıktır (нашим обычаям и нравам она предана/верна). Onun için müsterihim (поэтому я спокоен). Bekliyoruz (мы ждем). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 224 — Elbette beyefendi. Ben kızıma, güvenirim. Ananelerimize, törelerimize sadıktır. Onun için müsterihim. Bekliyoruz. Enişte oynayarak (зять, пританцовывая; oynamak — играть; танцевать, плясать), gelip Erol'un karşısına dikildi (подойдя, напротив Эрола встал): — Haydi aslanım (давай, мой лев), çarşamba günü nişanın var (в среду твое обручение есть). Hanımlar (женщины), hazırlığınızı ona göre tamamlayın (вашу подготовку в соответствии с этим завершите). Çarşamba sabahı erkenden yola çıkarız (в среду утром рано в путь двинемся). Aksam nişanı yapar (вечером сделаем обручение), ertesi günü geri döneriz (на следующий день вернемся назад). Enişte oynayarak, gelip Erol'un karşısına dikildi: — Haydi aslanım, çarşamba günü nişanın var. Hanımlar, hazırlığınızı ona göre tamamlayın. Çarşamba sabahı erkenden yola çıkarız. Aksam nişanı yapar, ertesi günü geri döneriz. Küçüklerin birisi evdeki neşeli havayı sezerek babasına (один из маленьких детей, чувствуя веселую атмосферу в доме, своего отца): — Baba sen mi evleniyorsun da (папа, ты ли, женишься и), böyle oynuyorsun (так танцуешь)? diye sordu (говоря, спросил). Hepsi birden (все сразу), bastılar kahkahayı (разразились хохотом). Küçüklerin birisi evdeki neşeli havayı sezerek babasına: — Baba sen mi evleniyorsun da, böyle oynuyorsun? diye sordu. Hepsi birden, bastılar kahkahayı. — Hayır canım dayın evleniyor (нет, дорогой, твой дядя женится), ben o hatayı yapalı çok oldu (с тех пор, как я ту ошибку совершил, много /времени/ Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 225 прошло: «стало»). Şimdi de dayını kafese soktuk (сейчас же твоего дядю в клетку запихнули). Onun başını bağlayacağız (мы его женив, лишим свободы: «его голову свяжем»). Onun için oynuyorum (поэтому танцую). — Hayır canım dayın evleniyor, ben o hatayı yapalı çok oldu. Şimdi de dayını kafese soktuk. Onun başını bağlayacağız. Onun için oynuyorum. — Benim dayım kafese girmez (мой дядя в клетку не пойдет), o çok güçlüdür (он очень сильный), kafesi kırar parçalar (клетку разрушит, на части разломает; parça — кусок; часть, отрезок; обломок, осколок; parçalamak — разбивать на куски/части; разбивать вдребезги). — Kafese girdi bile oğlum (он уже вошел в клетку, сынок). Ama bu kafesi kendisi parçlamak istemez (но эту клетку он сам ломать не захочет). Çünkü o kafeste yalnız olmayacak (потому что в этой клетке один он не будет). Ona hayatının sonuna kadar arkadaşlık edecek çok güzel bir eş olacak (у него будет очень красивая жена, которая до конца его жизни будет ему другом; arkadaşlık — товарищеские отношения, дружба). — Benim dayım kafese girmez, o çok güçlüdür, kafesi kırar parçalar. — Kafese girdi bile oğlum. Ama bu kafesi kendisi parçlamak istemez. Çünkü o kafeste yalnız olmayacak. Ona hayatının sonuna kadar arkadaşlık edecek çok güzel bir eş olacak. Çocuklar anlamsız sorularını devam ettirir (дети продолжают свои бессмысленные вопросы; anlam — смысл, значение), — Kiminle girecek kafese baba (с кем он войдет в клетку, папа)? — Filiz ablayla (с Филиз-абла; abla — старшая сестра; вежливое обращение младших к старшим — девушкам или женщинам). Bak karşıdaki güzel gelinle (посмотри, с красивой невестой, что перед тобой). — Filiz abla gelin mi olacak (Филиз-абла станет невестой)? Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 226 Çocuklar anlamsız sorularını devam ettirir, — Kiminle girecek kafese baba? — Filiz ablayla. Bak karşıdaki güzel gelinle. — Filiz abla gelin mi olacak? Çocuğun bu sorusunu Filiz'in elini tutup konuşmaları dinlemekte olan Erol cevapladı (Эрол, слушавший разговоры, держа Филиз за руку, ответил на этот вопрос ребенка): — Evet canım (да, дорогой), Filiz abla benim gelinim olacak (Филиз-абла станет моей невестой), dünyanın en güzel gelini olacak (станет самой красивой невестой мира). Çocuğun bu sorusunu Filiz'in elini tutup konuşmaları dinlemekte olan Erol cevapladı: — Evet canım, Filiz abla benim gelinim olacak, dünyanın en güzel gelini olacak. Erol'un annesi büyük bir mutlulukla (мать Эрола с большим счастьем), oğlunu ve gelin adayını izliyordu (следила за своим сыном и кандидатом в невесты). Oğlunun seçtiği kızın güzelliğini (красоту девушки, выбранной ее сыном), içine sindirmeye çalışıyordu (усвоить старалась). Çok da terbiyeliydi (очень также воспитанной она была; terbiye — воспитание; правила приличия, этикет). İnşallah mutlu olurlardı (даст Бог, они были бы счастливы). Erol'un annesi büyük bir mutlulukla, oğlunu ve gelin adayını izliyordu. Oğlunun seçtiği kızın güzelliğini, içine sindirmeye çalışıyordu. Çok da terbiyeliydi. İnşallah mutlu olurlardı. Uyku zamanı gelince herkes odasına çekildi (когда пришло время сна, каждый Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 227 удалился в свою комнату). Filiz'i de (Филиз же), Erol'un ablası yine odasına götürdü (сестра Эрола снова отвела в ее комнату). Çocukların sabah kendisini rahatsız etmemeleri için kapıyı kilitlemesini istedi (чтобы дети утром ее не беспокоили, чтобы та дверь заперла, попросила). Filiz odasına çekildikten sonra (после того, как Филиз ушла в свою комнату) aile kendi aralarında (семья между собой) düğün ve nişan için yapılacak işleri özel olarak görüştüler (дела, которые будут сделаны для свадьбы и обручения, частным образом/приватно обсудила; özel — личный, собственный, индивидуальный; частный; особый, специальный). Pazartesi günü gidip hem yüzüklerini (в понедельник, поехав, и кольца), hem nişan elbisesini almaya karar verdiler (и костюм для обручения купить решение приняли). Erol'un ablası çok becerikli bir hanımdı (сестра Эрола была очень умелой женщиной). Böyle işlerin de ustasıydı (таких дел же была мастерица). Uyku zamanı gelince herkes odasına çekildi. Filiz'i de, Erol'un ablası yine odasına götürdü. Çocukların sabah kendisini rahatsız etmemeleri için kapıyı kilitlemesini istedi. Filiz odasına çekildikten sonra aile kendi aralarında düğün ve nişan için yapılacak işleri özel olarak görüştüler. Pazartesi günü gidip hem yüzüklerini, hem nişan elbisesini almaya karar verdiler. Erol'un ablası çok becerikli bir hanımdı. Böyle işlerin de ustasıydı. *** Pazar günü (в воскресенье), aile kahvaltıda iken (семья за завтраком была когда), kapı çalındı (постучали в дверь). Gelenler Güler ile Cenap'tı (пришедшими были Гюлер и Дженап). Eşyalarını (свои вещи), Güler'in ağabeyinin evine bırakmışlar ve hemen gelmişlerdi (они оставили в доме старшего брата Гюлер и сразу пришли). Erol onları (Эрол их), büyük bir nezaketle karşıladı (с большой вежливостью Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 228 встретил; nezaket — вежливость, любезность, тактичность, деликатность, nezaketle — вежливо, сравните: nazik — вежливый, деликатный; тактичный), ablasıyla ve eniştesiyle tanıştırdı (познакомил со своей сестрой и зятем). Hattâ (к тому же), «İşte kafese girmeye hazırlanan bir çift daha» diyerek («вот еще одна пара, готовящаяся войти в клетку», говоря) espri yapmaktan geri kalmadı (сострить не преминул: «не остался позади»; espri — остроумное замечание /франц. esprit — ум, остроумие/). Pazar günü, aile kahvaltıda iken, kapı çalındı. Gelenler Güler ile Cenap'tı. Eşyalarını, Güler'in ağabeyinin evine bırakmışlar ve hemen gelmişlerdi. Erol onları, büyük bir nezaketle karşıladı, ablasıyla ve eniştesiyle tanıştırdı. Hattâ, «İşte kafese girmeye hazırlanan bir çift daha» diyerek espri yapmaktan geri kalmadı. Filiz’le Güler birbirlerine sarılarak hasret giderdiler (Филиз и Гюлер, обнимая друг друга, прогоняли тоску). Yolculuklarını anlattılar (рассказывали о своих путешествиях). Ama Adriyano'dan (но об Адрияно), daha önce aldıkları karar gereğince (еще раньше принятому ими решению согласно), hiç bahsetmediler (вовсе не говорили). Onlar için konu kapanmıştı (для них тема была закрыта). Filiz de onlara çarşamba akşamı Ankara'da nişanlanacaklarını söyleyince (когда же Филиз сказала им, что они обручатся в среду вечером в Анкаре), Cenap (Дженап): Filiz’le Güler birbirlerine sarılarak hasret giderdiler. Yolculuklarını anlattılar. Ama Adriyano'dan, daha önce aldıkları karar gereğince, hiç bahsetmediler. Onlar için konu kapanmıştı. Filiz de onlara çarşamba akşamı Ankara'da nişanlanacaklarını söyleyince, Cenap: — Erol (Эрол), bu ne hız böyle (это что за стремительность такая), Allah versin (дай Бог), dedi (сказал). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 229 — Verdi Cenap (дал, Дженап), verdi (дал). Hem de en âlâsını (и самое лучшее). Darısı senin başına (того и тебе желаю). — Erol, bu ne hız böyle, Allah versin, dedi. — Verdi Cenap, verdi. Hem de en âlâsını. Darısı senin başına. Dört arkadaş oturup Marmaris gezisinin programını yaptılar (четыре друга, сев, составили программу поездки в Мармарис). Güler’le Cenap (Гюлер и Дженап), önden gidecekler (заранее должны были уехать), Filiz’le Erol onlara (Филиз и Эрол к ним), nişandan sonra katılacaklardı (после обручения должны были присоединиться). Erol (Эрол), onlara (им) arabalarını götürmemelerini (/чтобы/ они свою машину не пригоняли) kendi arabayla geleceği için (так как он приедет на своей машине), beraber aynı arabayla dönebileceklerini önerdi (/что/ они вместе на одной машине вернуться смогут, предложил). Bu mantıklıydı (это было логично). Sonunda (в конце концов), Güler’le Cenap (Гюлер и Дженап), salı günü (во вторник), otobüsle Marmaris'e gitmeye karar verdiler (на автобусе в Мармарис ехать решение приняли). En geç cuma günü de (а самое позднее в пятницу), Filiz’le Erol gidip onları (Филиз и Эрол, приехав, их), sözleştikleri otelde bulacaklardı (нашли бы в отеле, о котором они договорились; sözleşmek — договориться, условиться). Dört arkadaş oturup Marmaris gezisinin programını yaptılar. Güler’le Cenap, önden gidecekler, Filiz’le Erol onlara, nişandan sonra katılacaklardı. Erol, onlara arabalarını götürmemelerini kendi arabayla geleceği için, beraber aynı arabayla dönebileceklerini önerdi. Bu mantıklıydı. Sonunda, Güler’le Cenap, salı günü, otobüsle Marmaris'e gitmeye karar verdiler. En geç cuma günü de, Filiz’le Erol gidip onları, sözleştikleri otelde bulacaklardı. Erol'un ablası (сестра Эрола), onlara reddedemeyecekleri bir öneri getirdi (внесла им предложение, от которого они не смогли бы отказаться): Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 230 — Çocuklar (ребята), benim görümcemin evi var (у моей золовки есть дом), iki blok ötede (двумя кварталами подальше). Onlar yazlığa gittiler (они уехали на дачу; yaz — лето; yazlık — летний дом, дача). Ben çocukları alıp oraya gideceğim (я, взяв детей, туда поеду), siz annemle burada kalın (вы с моей матерью здесь останьтесь). Annem size yemek yapsın (пусть моя мать вам еду приготовит: «сделает»). Erol'un ablası, onlara reddedemeyecekleri bir öneri getirdi: — Çocuklar, benim görümcemin evi var, iki blok ötede. Onlar yazlığa gittiler. Ben çocukları alıp oraya gideceğim, siz annemle burada kalın. Annem size yemek yapsın. Kadın da gelir temizlik yapar (женщина также приходит, уборку делает). Gidinceye kadar burada kalın (пока не уедет, оставайтесь здесь). Ben gelir (я приеду), Filiz'i, Güler hanımı alırım (возьму Филиз, Гюлер-ханым), çarşı işini hallederim (дело с рынком устрою). Erol da bize şoförlük yapar (а Эрол будет нам шофером: «шоферство делает»). Siz de (вы же), Cenap bey bizim canavarlara göz kulak olursunuz (Дженап-бей, за нашими чудовищами присмотрите; göz kulak olmak — присматривать за кем-л., не спускать глаз с кого-л.: «глазом-ухом стать»). Kadın da gelir temizlik yapar. Gidinceye kadar burada kalın. Ben gelir, Filiz'i, Güler hanımı alırım, çarşı işini hallederim. Erol da bize şoförlük yapar. Siz de, Cenap bey bizim canavarlara göz kulak olursunuz. Ömür kadındı şu Erol'un ablası (замечательной женщиной была эта сестра Эрола; ömür — жизнь; прелесть, очарование, vallahi ömürsün! — ей-богу, ты прелесть!). Herşeye bir çözüm buluveriyordu (для всего решение мгновенно находила). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 231 Ömür kadındı şu Erol'un ablası. Herşeye bir çözüm buluveriyordu. Pazartesi ve salı günleri (понедельник и вторник), telâş içinde geçti (прошли в волнении). Ablası (старшая сестра), Erol'la Filiz'i ve Güler'i alarak önce alışverişe çıktı (Эрола, Филиз и Гюлер взяв, сначала за покупками отправилась). Bir butikten (в одном бутике), çok şık bir nişan elbisesi alındı (был куплен очень элегантный костюм для обручения; şık — шикарный, элегантный). Sonra da tanıdık bir kuyumcuya gidildi (а потом они пошли к одному знакомому ювелиру). Filiz için (для Филиз), biri altın (одно золотое), diğeri pırlantalı iki alyans aldılar (другое бриллиантовое, два обручальных кольца купили; pırlanta — бриллиант). Çiçek işini Ankara'da halledeceklerdi (вопрос с цветами: «цветочное дело» они намеревались решить в Анкаре). Güzel bir nişan çikolatası yaptırdılar (они заказали прекрасный шоколад для обручения; yapmak — делать; yaptırmak — заставить сделать; заказать). İki gün içinde herşey hazırdı (в течение двух дней все было готово)... Pazartesi ve salı günleri, telâş içinde geçti. Ablası, Erol'la Filiz'i ve Güler'i alarak önce alışverişe çıktı. Bir butikten, çok şık bir nişan elbisesi alındı. Sonra da tanıdık bir kuyumcuya gidildi. Filiz için, biri altın, diğeri pırlantalı iki alyans aldılar. Çiçek işini Ankara'da halledeceklerdi. Güzel bir nişan çikolatası yaptırdılar. İki gün içinde herşey hazırdı... Güler’le Cenap (Гюлер и Дженап), salı gecesi otobüsle Marmaris'e hareket ettiler (во вторник вечером на автобусе двинулись в Мармарис; hareket — движение). Çarşamba günü de (в среду же), iki arabayla Erollar Ankara'ya hareket ettiler (на двух машинах семья Эрола в Анкару двинулись). Güler’le Cenap, salı gecesi otobüsle Marmaris'e hareket ettiler. Çarşamba günü de, iki arabayla Erollar Ankara'ya hareket ettiler. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 232 Erol kendi arabasını Samsun'dan getirip İstanbul'a bırakmıştı (Эрол, свою машину привезя из Самсуна, оставил в Стамбуле). Annesiyle Filiz'i kendi arabasına bindirdi (свою мать и Филиз в свою машину посадил; binmek — садиться; bindirmek — сажать, заставлять сесть). Ablası ve eniştesi de kendi arabalarıyla yola çıktılar (а его сестра и зять на своей машине в путь отправились). Ankara'ya geldikleri zaman (когда они приехали в Анкару), saat henüz iki idi (было только два часа). Filiz’lerin evine gitmeden (не заезжая в дом семьи Филиз), bir lokantada mola vermek istediler (в одном ресторане остановиться решили; móla — привал, остановка). Filiz itiraz etti (Филиз возразила): Erol kendi arabasını Samsun'dan getirip İstanbul'a bırakmıştı. Annesiyle Filiz'i kendi arabasına bindirdi. Ablası ve eniştesi de kendi arabalarıyla yola çıktılar. Ankara'ya geldikleri zaman, saat henüz iki idi. Filiz’lerin evine gitmeden, bir lokantada mola vermek istediler. Filiz itiraz etti: — Annem mutlaka hazırlık yapmıştır (моя мать обязательно = наверняка сделала приготовления). Dışarıda yemek yerseniz kırılır (если вы снаружи покушаете, она обидится). Buyurun doğru eve gidelim (пожалуйста, прямо домой давайте поедем). — Annem mutlaka hazırlık yapmıştır. Dışarıda yemek yerseniz kırılır. Buyurun doğru eve gidelim. Kafile (группа), nihayet Filiz’lerin Bahçelievler'deki evlerine vasıl oldu (наконец достигла дома семьи Филиз в Бахчелиэвлер; vasıl — достигающий, прибывающий). Filiz'in annesi ile babası (мать и отец Филиз), onları kapıda büyük bir nezaketle karşıladı (их у дверей с большой вежливостью встретили). Bütün hısım akraba toplanmıştı (вся родственники собрались; hısım akraba — все /близкие и Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 233 дальние/ родственники). Filiz Erol'un kulağına (Филиз на ухо Эролу): Kafile, nihayet Filiz’lerin Bahçelievler'deki evlerine vasıl oldu. Filiz'in annesi ile babası, onları kapıda büyük bir nezaketle karşıladı. Bütün hısım akraba toplanmıştı. Filiz Erol'un kulağına: — Haydi bakalım (давай, ну-ка), şimdi sıra sende (теперь очередь за тобой). Ben sınavdan geçtim (я экзамен сдала: «прошла»), sakın sen takılma (смотри, ты не застревай). Takılırsan yardıma hazırım (если застрянешь, я готова помочь: «к помощи готова»; yardım — помощь), diye fısıldadı (прошептала). — Haydi bakalım, şimdi sıra sende. Ben sınavdan geçtim, sakın sen takılma. Takılırsan yardıma hazırım, diye fısıldadı. Erol (Эрол), Filiz'in elini minnetle sıkarak (с благодарностью сжав руку Филиз; minnet — благодарность, признательность), önce annesiyle (сначала с ее матерью), sonra babasıyla ve diğer akrabalarla tanıştı (потом с ее отцом и другими родственниками познакомился). Aile (семья), onları çok sıcak karşılamıştı (их очень тепло встретила). Kısa sürede kaynaşıverdiler (в короткий срок они быстро сошлись; kaynaşmak — сливаться воедино, соединяться, срастаться; сходиться, сближаться, подружиться). Erol, Filiz'in elini minnetle sıkarak, önce annesiyle, sonra babasıyla ve diğer akrabalarla tanıştı. Aile, onları çok sıcak karşılamıştı. Kısa sürede kaynaşıverdiler. Erol eşyaları Filiz'in odasına taşıdı (Эрол вещи в комнату Филиз перетащил). Eksiklerin tamamlanmasını yemekten sonraya bırakarak hazırlanan sofraya oturuldu (недостающих /вещей/ восполнение на послеобеденное время оставив, за приготовленный стол сели). Çocuklar çok yorulmuşlardı (дети Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 234 очень устали). Yemek yerken uyuklamaya başladılar (во время обеда, они начали дремать). Filiz onları alıp bir odaya yerleştirdi (Филиз, взяв их, разместила в одной комнате), uyuttu (уложила спать; uyumak — спать; uyutmak — усыплять, укладывать спать). Erol eşyaları Filiz'in odasına taşıdı. Eksiklerin tamamlanmasını yemekten sonraya bırakarak hazırlanan sofraya oturuldu. Çocuklar çok yorulmuşlardı. Yemek yerken uyuklamaya başladılar. Filiz onları alıp bir odaya yerleştirdi, uyuttu. Erol (Эрол), Filiz'i alarak (взяв Филиз), çiçek ve fotoğraf işini halletmek için dışarıya çıktı (вышел из дома: «наружу», чтобы решить дело с цветами и фотографиями). Beraberce işleri bitirdikten sonra (после того, как они вместе закончили дела), bir kafeteryaya gidip başbaşa konuşmaya başladılar («пойдя» в одно кафе, они начали говорить с глазу на глаз). Erol, Filiz'i alarak, çiçek ve fotoğraf işini halletmek için dışarıya çıktı. Beraberce işleri bitirdikten sonra, bir kafeteryaya gidip başbaşa konuşmaya başladılar. Erol Filiz'in ellerini dudaklarına götürüp öperek (Эрол, руки Филиз к своим губам поднеся, целуя): — Filizciğim (Филизочка моя), nihayet benim rüyam gerçekleşiyor ama (наконец моя мечта осуществляется, но), sen gerçekten benimle evlenmeyi istiyorsun değil mi (ты в самом деле за меня замуж выйти хочешь, не так ли)? Seni zorladım biraz (я тебя принудил немного), ama bunlar hep seni çok sevdiğim içindi (но это все было потому, что я тебя очень люблю). Ne olur bana açık söyle (пожалуйста, мне открыто скажи). Sırf evlenmiş olmak için (только чтобы замужней быть) benimle evlenmiyorsun (за меня не выходишь), değil mi (не так ли)? Beni az da olsa seviyor musun (меня хоть немного любишь Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 235 ли)? diye sormaktan kendini alamadı (говоря, от вопросов удержаться не смог). Erol Filiz'in ellerini dudaklarına götürüp öperek: — Filizciğim, nihayet benim rüyam gerçekleşiyor ama, sen gerçekten benimle evlenmeyi istiyorsun değil mi? Seni zorladım biraz, ama bunlar hep seni çok sevdiğim içindi. Ne olur bana açık söyle. Sırf evlenmiş olmak için benimle evlenmiyorsun, değil mi? Beni az da olsa seviyor musun? diye sormaktan kendini alamadı. — Elbette seviyorum Erol (конечно, люблю, Эрол). Beni (меня), sevmediğim biriyle kim evlenmeye zorlayabilir (кто может принудить выйти замуж за человека, которого я не люблю; zor — сила, мощь; насилие, принуждение; zorlamak — принуждать, заставлять). Belki senin beni sevdiğin kadar çok değil ama (может, не настолько сильно, как ты меня любишь, но), bana zaman tanı (мне время дай: «признай»; tanımak — узнавать; быть знакомым; признавать), seni pişman etmeyeceğim (тебя не разочарую: pişman — кающийся, раскаивающийся, сожалеющий). Sen önceden karar verdiğin için (поскольку ты принял решение заранее), benden ileridesin (меня ты впереди). Ben de açığı kapatacağım (я тоже покрою недостачу; açık — открытый; недостача, дефицит). İnan bana sevgilim (верь мне, любимый). — Elbette seviyorum Erol. Beni, sevmediğim biriyle kim evlenmeye zorlayabilir. Belki senin beni sevdiğin kadar çok değil ama, bana zaman tanı, seni pişman etmeyeceğim. Sen önceden karar verdiğin için, benden ileridesin. Ben de açığı kapatacağım. İnan bana sevgilim. — Beni dünyanın en mutlu erkeği yaptın canım (ты сделала меня самым счастливым мужчиной в мире, дорогая). Seni ömrümün sonuna kadar seveceğim (я буду любить тебя до конца моей жизни). — Ben de seni Erol (и я тебя, Эрол). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 236 — Beni dünyanın en mutlu erkeği yaptın canım. Seni ömrümün sonuna kadar seveceğim. — Ben de seni Erol. İki sevgili sarmaş dolaş bir süre oturdular (двое влюбленных некоторое время сидели обнявшись). Sonra (потом): — Haydi sevgilim (давай, любимый), bizsiz evdekiler birşey yapamaz (без нас те, кто в доме, ничего не смогут сделать). Gidelim artık (давай пойдем уже), ancak hazırlanırız (только приготовимся). — Kim bilir (кто знает), ne güzel olacaksın canım (какой красивой ты станешь, дорогая моя). — Sen de çok şık olacaksın Erolcuğum (ты тоже будешь очень элегантным, милый Эрол). İki sevgili sarmaş dolaş bir süre oturdular. Sonra: — Haydi sevgilim, bizsiz evdekiler birşey yapamaz. Gidelim artık, ancak hazırlanırız. — Kim bilir, ne güzel olacaksın canım. — Sen de çok şık olacaksın Erolcuğum. Arabalarına binip evlerine geldiler (сев в свою машину, они поехали к себе домой). Filiz, elbisesini giymeden önce (прежде чем Филиз надела свое платье), eve gelen berber saçlarını yaptı (парикмахер, пришедший домой, причесал ее: «сделал ее волосы»), çiçeğini taktı (прикрепил цветок; çiçek). Elbise (платье), gerçekten Filiz'e çok yakışmıştı (в самом деле Филиз очень шло). Gösterinin tüm güzelliğini belirten bir makyaj da yapılınca (когда же сделали макияж, подчеркнувший всю красоту зрелища), ortaya esmer güzeli bir kraliçe çıktı (смуглая красавица королева появилась; ortaya çıkmak — появляться). Aynada kendini seyreden Filiz'in gözünden (в глазах Филиз, смотревшей на себя в Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 237 зеркало), bir an bir hüzün bulutu geçti (на одно мгновение облачко печали промелькнуло: «прошло»). Arabalarına binip evlerine geldiler. Filiz, elbisesini giymeden önce, eve gelen berber saçlarını yaptı, çiçeğini taktı. Elbise, gerçekten Filiz'e çok yakışmıştı. Gösterinin tüm güzelliğini belirten bir makyaj da yapılınca, ortaya esmer güzeli bir kraliçe çıktı. Aynada kendini seyreden Filiz'in gözünden, bir an bir hüzün bulutu geçti. İçi (ее душа), kanayan bir yara gibi sızladı (кровоточащая рана словно, ныла). Elini kalbine bastırarak (прижимая руку к сердцу), sanki kanını durdurmak istedi (будто желала остановить свою кровь). Rengi biraz kaçmıştı (она немного побледнела: «цвет ее немного исчез»). Nişana gelen çocukluk arkadaşı telâşla sordu (приехавшая на обручение подруга ее детства с беспокойством спросила): — Filiz ne oldun canım (Филиз, что с тобой: «чем ты стала», дорогая), sancılandın mı yoksa (почувствовала резкую боль, что ли; sancılanmak — испытывать острую боль; sancı — острая боль, колики, резь)? İçi, kanayan bir yara gibi sızladı. Elini kalbine bastırarak, sanki kanını durdurmak istedi. Rengi biraz kaçmıştı. Nişana gelen çocukluk arkadaşı telâşla sordu: — Filiz ne oldun canım, sancılandın mı yoksa? Bir an duraksayan Filiz (одно мгновение поколебавшаяся Филиз; duraksamak — колебаться; быть в нерешительности): — Hayır canım geçti (нет, дорогая, прошло). Bak iyiyim (смотри, мне хорошо). Git sor bakalım ne zaman çıkacağız (ступай, спроси-ка, когда выйдем). İstersen Erol'u al gel (если хочешь, Эрола возьми, приди). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 238 Bir an duraksayan Filiz: — Hayır canım geçti. Bak iyiyim. Git sor bakalım ne zaman çıkacağız. İstersen Erol'u al gel. Biraz sonra odaya giren Erol onu bu şahane kıyafeti içinde görünce (немного позже вошедший в комнату Эрол, увидев ее в этом прекрасном: «шахском» костюме), gelip kucakladı (подойдя, обнял ее), ve yanaklarından öptü sonra da (и в щеки поцеловал, а потом): — Peri kızlarına benzedin hayatım (на фею ты стала похожа, дорогая: «жизнь моя»), bu ne güzellik böyle (это что за красота такая). Başımı döndürdün (ты вскружила мне голову). Ben daha içmeden sarhoş oldum (я еще не выпив, пьяным стал), dedi (сказал). Biraz sonra odaya giren Erol onu bu şahane kıyafeti içinde görünce, gelip kucakladı, ve yanaklarından öptü sonra da: — Peri kızlarına benzedin hayatım, bu ne güzellik böyle. Başımı döndürdün. Ben daha içmeden sarhoş oldum, dedi. Filiz onun kravatını düzelterek (Филиз, поправляя его галстук; düzeltmek — приводить в порядок; поправлять; düzmek — располагать в определенном порядке; систематизировать, çeyiz düzmek — собирать приданое, takım düzmek — набирать комплект; düz — гладкий, ровный, плоский; равнина); hemen ekledi (сразу прибавила): — Sen de çok yakışıklı bir damat olmuşsun hayatım (ты тоже стал очень красивым /молодым/ мужем, дорогой; damat — жених; молодой муж; зять). Sarhoşluğumuz bir ömür boyu sürecek (наше опьянение в течение жизни будет длиться). Haydi gidelim (давай, пойдем), herşey hazır galiba (все готово, наверное). Filiz onun kravatını düzelterek; hemen ekledi: Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 239 — Sen de çok yakışıklı bir damat olmuşsun hayatım. Sarhoşluğumuz bir ömür boyu sürecek. Haydi gidelim, herşey hazır galiba. İki sevgili elele tutuşarak (двое влюбленных, за руки держась) davetlilerin huzuruna çıktılar (в присутствие приглашенных вышли). Herkes bu iki gencin birbirine çok yakıştığını söyledi (все сказали, что эти два молодых человека очень подходят друг другу). İki sevgili elele tutuşarak davetlilerin huzuruna çıktılar. Herkes bu iki gencin birbirine çok yakıştığını söyledi. Bir aile büyüğü (глава одной семьи), nişan yüzüklerini (обручальные кольца), ömür boyu mutluluk dilekleriyle taktı (в течение жизни с пожеланиями счастья надел). Nişanlılar (обрученные), tüm davetlilerin tebriklerini kabul ettiler (всех приглашенных поздравления приняли). Geç vakte kadar eğlendiler (они развлекались до позднего времени). Fotoğraflar çekildi (были сняты фотографии). Evde olmasına rağmen (несмотря на то, что /оно/ было в доме), nişan çok samimi olmuştu (обручение стало очень сердечным). Bir aile büyüğü, nişan yüzüklerini, ömür boyu mutluluk dilekleriyle taktı. Nişanlılar, tüm davetlilerin tebriklerini kabul ettiler. Geç vakte kadar eğlendiler. Fotoğraflar çekildi. Evde olmasına rağmen, nişan çok samimi olmuştu. Erkek tarafı (мужская сторона), evde misafir edildi (в доме как гость принята была; misafir etmek — принимать как гостя, оставить гостить; misafir — гость). Filiz odasını Erol'a verdi (Филиз свою комнату Эролу предоставила: «отдала»). Kendisi arkadaşıyla yattı (сама она легла со своей подругой). Herkese bir yer bulundu (каждому какое-нибудь место нашлось; bulmak — найти; bulunmak — находиться, найтись). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 240 Erkek tarafı, evde misafir edildi. Filiz odasını Erol'a verdi. Kendisi arkadaşıyla yattı. Herkese bir yer bulundu. Öğleden sonra Erol'un ablası ve eniştesi (после полудня сестра и зять Эрола), annelerini de alarak İstanbul'a döndüler (свою мать также забрав, вернулись в Стамбул). Filiz ve Erol da (а Филиз и Эрол), bir geçe dinlendikten sonra (после того, как отдохнули одну ночь) Marmaris'e gideceklerdi (в Мармарис должны были ехать). O bir günlük dinlenme sırasında (во время этого однодневного отдыха) nikâh işlemlerini yaptılar (оформление обручения сделали; işlem — процедура; операция, оформление /документа и т. п./). Evlendirme memurluğuna teslim ettiler (в управление оформления браков передали; teslim — вручение, передача). Artık tatile gidebilirlerdi (теперь они могли ехать на отдых). Öğleden sonra Erol'un ablası ve eniştesi, annelerini de alarak İstanbul'a döndüler. Filiz ve Erol da, bir geçe dinlendikten sonra Marmaris'e gideceklerdi. O bir günlük dinlenme sırasında nikâh işlemlerini yaptılar. Evlendirme memurluğuna teslim ettiler. Artık tatile gidebilirlerdi. Cuma günü annesinin, babasının sıkı tembihleri arasında (в пятницу между = сопровождаемые частыми наставлениями матери и отца), Marmaris'e doğru yola çıktılar (они двинулись в путь по направлению к Мармарису). Erol bir türlü inanamıyordu (Эрол никак не мог поверить). Olaylar o kadar çabuk gelişmişti ki (события развивались так быстро). On gün önce Samsun'dan ayrıldığı zaman bekârdı (десятью днями ранее, когда он выезжал из Самсуна, он был холост; bekâr — холостой: «без дела» /перс./). Şimdi ise sevdiğine kavuşmuş (сейчас же /с той/, которую любил, соединился), en geç bir ay sonra onunla evlenmede karar kılmıştı (он принял решение самое позднее через месяц жениться на ней). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 241 Cuma günü annesinin, babasının sıkı tembihleri arasında, Marmaris'e doğru yola çıktılar. Erol bir türlü inanamıyordu. Olaylar o kadar çabuk gelişmişti ki. On gün önce Samsun'dan ayrıldığı zaman bekârdı. Şimdi ise sevdiğine kavuşmuş, en geç bir ay sonra onunla evlenmede karar kılmıştı. Filiz de mutlu görünüyordu (Филиз также выглядела счастливой). Ama Erol (но Эрол), onu çok iyi tanımaya başladığı için (поскольку начинал ее очень хорошо понимать: «узнавать»), henüz yarasının kapanmadığını biliyordu (знал, что рана ее еще не закрылась). Güler, bir aralık ona (Гюлер как-то ему; aralık — промежуток, интервал; отрезок времени, период; bir aralık — /в/ одно время, некоторое время), Adriyano'nun otobüste yaptıklarını anlatmış (рассказала, что сделал Адрияно в автобусе), bunu Filiz'e söylememesini istemişti (хотела, чтобы он не говорил этого Филиз). Erol da söylememişti (Эрол же не сказал). Ne yapalım bu dünya böyleydi (что поделать, этот мир таков был). Bencildi (он был эгоистичен), önce kendini düşünüyordu (прежде всего думал о себе). Erol da bu kuralın dışında kalamazdı (Эрол также не мог оставаться вне этого правила). Filiz de mutlu görünüyordu. Ama Erol, onu çok iyi tanımaya başladığı için, henüz yarasının kapanmadığını biliyordu. Güler, bir aralık ona, Adriyano'nun otobüste yaptıklarını anlatmış, bunu Filiz'e söylememesini istemişti. Erol da söylememişti. Ne yapalım bu dünya böyleydi. Bencildi, önce kendini düşünüyordu. Erol da bu kuralın dışında kalamazdı. *** Birkaç defa mola verip (несколько раз сделав привал), dinlenerek (отдохнув), Filiz'i yormadan akşam geç vakit Marmaris'e geldiler (не утомляя Филиз, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 242 вечером в позднее время они приехали в Мармарис). Ne kadar güzel bir yerdi Marmaris (каким красивым местом был Мармарис). İnşan kendini yabancı bir şehirde sanıyordu (человек считал себя в иностранном городе = можно было подумать, что ты в иностранном городе). Otellerini sora sora buldular (свой отель, спрашивая-спрашивая, они нашли). Adlarını vererek (свои имена сообщив: «дав»), arkadaşlarının oda ayırtmış olacağını söylediler (они сказали, что их друзья, видимо, забронировали номер/должны были забронировать номер; ayırtmış olmak – стать забронировавшим). Birkaç defa mola verip, dinlenerek, Filiz'i yormadan akşam geç vakit Marmaris'e geldiler. Ne kadar güzel bir yerdi Marmaris. İnşan kendini yabancı bir şehirde sanıyordu. Otellerini sora sora buldular. Adlarını vererek, arkadaşlarının oda ayırtmış olacağını söylediler. Evet, yanyana iki oda ayrılmıştı (да, были выделены две комнаты бок о бок). Birinin anahtarını alarak odaya çıktılar (взяв ключ одной из них, в комнату поднялись). Tesadüf (случайно), bu Güler'in odasıydı (это была комната Гюлер). Eşyalarını yerleştirerek arkadaşlarını aramaya çıktılar (разместив свои вещи, они вышли искать своих друзей). Burası bir festival şehriydi sanki (здесь был словно праздничный город). Evet, yanyana iki oda ayrılmıştı. Birinin anahtarını alarak odaya çıktılar. Tesadüf, bu Güler'in odasıydı. Eşyalarını yerleştirerek arkadaşlarını aramaya çıktılar. Burası bir festival şehriydi sanki. Her taraftan müzik sesi geliyordu (с каждой стороны звук музыки доносился: «шел»). Bütün insanlar sokaktaydı (все люди были на улице). Hepsi coşkuluydu (все были взволнованы/в возбужденном состоянии; coşku — воодушевление; возбуждение; волнение; coşmak — приходить в возбуждение; воодушевляться; разбушеваться). Gülüp eğleniyor (смеясь, развлекались), bu Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 243 güzel günlerin tadını çıkarıyorlardı (наслаждались этими прекрасными днями; tat — вкус; tadını çıkarmak — насладиться вдоволь: «вкус вытаскивать, извлекать»). Arkadaşlarını bu kalabalıkta bulmaları imkânsızdı (им было невозможно найти своих друзей в этой толпе). En iyisi otele gidip beklemekti (самое лучшее было, пойти в отель и ждать). Her taraftan müzik sesi geliyordu. Bütün insanlar sokaktaydı. Hepsi coşkuluydu. Gülüp eğleniyor, bu güzel günlerin tadını çıkarıyorlardı. Arkadaşlarını bu kalabalıkta bulmaları imkânsızdı. En iyisi otele gidip beklemekti. Otele dönüp (вернувшись в отель), önce güzel bir yemek yediler (сначала они прекрасно поужинали). Yemekte Filiz (за едой Филиз): — Ben buraya ilk defa geliyorum (я сюда в первый раз приезжаю). Çok güzel bir yermiş (очень красивое место). Bilseydim Romanya'ya gitmez doğru buraya gelirdim (если бы знала, не поехала бы в Румынию, поехала бы прямо сюда), dedi (сказала). Otele dönüp, önce güzel bir yemek yediler. Yemekte Filiz: — Ben buraya ilk defa geliyorum. Çok güzel bir yermiş. Bilseydim Romanya'ya gitmez doğru buraya gelirdim, dedi. — Romanya'ya gittiğine pişman mısın canım (ты раскаиваешься, что поехала в Румынию, дорогая; pişman — раскаивающийся)? — Burayı gördükten sonra pişman oldum (я раскаялась после того, как увидела это место). Keşke doğru buraya gelseydik (лучше бы мы поехали прямо сюда). — Romanya'ya gittiğine pişman mısın canım? — Burayı gördükten sonra pişman oldum. Keşke doğru buraya gelseydik. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 244 — O zaman belki de birbirimizi bulamazdık (тогда мы, возможно, и не смогли бы найти друг друга). Ben Romanya'ya gittiğimden çok memnunum (я очень доволен тем, что поехал в Румынию). Belki iyi bir tatil olmadı ama (может, хорошим отдых не был, но), bana seni verdi (мне тебя дал). Ne güzel günlerimiz oldu orada (какие хорошие наши дни были там). Burada da (а здесь), daha güzel günlerimiz olacak (у нас будут более прекрасные дни). — O zaman belki de birbirimizi bulamazdık. Ben Romanya'ya gittiğimden çok memnunum. Belki iyi bir tatil olmadı ama, bana seni verdi. Ne güzel günlerimiz oldu orada. Burada da, daha güzel günlerimiz olacak. — Doğru Erol (верно, Эрол), burada daha güzel günlerimiz olacak (здесь у нас будут более прекрасные дни). İkisi de parmaklarında parlayan pırıl pırıl nişan yüzüklerine baktılar (они оба посмотрели на обручальные кольца, ярко блестящие у них на пальцах). — Doğru Erol, burada daha güzel günlerimiz olacak. İkisi de parmaklarında parlayan pırıl pırıl nişan yüzüklerine baktılar. Otelin önünde otururken Güler’le Cenap gelip onları buldular (когда они сидели перед отелем, Гюлер и Дженап, придя, нашли их). Dört arkadaş sarmaş dolaş kutlamalardan sonra (четыре друга после объятий и поздравлений), sakinleşip oturdular (успокоившись, сели). Otelin önünde otururken Güler’le Cenap gelip onları buldular. Dört arkadaş sarmaş dolaş kutlamalardan sonra, sakinleşip oturdular. On beş gün Marmaris'te çok güzel bir tatil geçirdiler (пятнадцать дней в Мармарисе они проводили очень хороший отдых). Bol bol denize girdiler (вволю купались: «в море входили»). Hepsi simsiyah yandılar (все дочерна Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 245 загорели; siyah — черный; simsiyah — очень черный). Yüzlerinden sağlık fışkırır hale geldi (из их лиц здоровье било ключом: «пришло в состояние, бьющее ключом»; fışkırmak — бить ключом). Dönüş vakti gelince de (когда же пришло время возвращения), Erol'un arabasına binip (сев в машину Эрола), önce Ankara'ya uğradılar (сначала заехали в Анкару). Filiz bazı işler için Ankara'da kalmak istedi (Филиз ради некоторых дел захотела остаться в Анкаре). Evlilik hazırlığı yapacak (она намеревалась сделать подготовку к женитьбе), çeyizini tamamlayacaktı (свое приданое дополнить; tamam — полный, весь). On beş gün Marmaris'te çok güzel bir tatil geçirdiler. Bol bol denize girdiler. Hepsi simsiyah yandılar. Yüzlerinden sağlık fışkırır hale geldi. Dönüş vakti gelince de, Erol'un arabasına binip, önce Ankara'ya uğradılar. Filiz bazı işler için Ankara'da kalmak istedi. Evlilik hazırlığı yapacak, çeyizini tamamlayacaktı. Erol Filiz'den zor ayrıldı (Эрол с Филиз с трудом расстался). Neredeyse beraberlikleri bir ayı bulmuştu (вот-вот их пребывание вместе одного месяца достигло). Ama yapılacak işler vardı (но были дела, которые нужно было сделать). İzni de bitiyordu (отпуск его также кончался; izin — разрешение, позволение; отпуск). İki gün sonra (два дня спустя) Samsun'a giderken (в Самсун отправляясь) birkaç gün birlikte kalmak ve eşyaları seçmek için (несколько дней вместе остаться и вещи выбрать чтобы) sözleşip, vedalaşarak ayrıldılar (договорившись, попрощавшись, они расстались; veda — прощание). Erol Filiz'den zor ayrıldı. Neredeyse beraberlikleri bir ayı bulmuştu. Ama yapılacak işler vardı. İzni de bitiyordu. İki gün sonra Samsun'a giderken birkaç gün birlikte kalmak ve eşyaları seçmek için sözleşip, vedalaşarak ayrıldılar. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 246 Arabada Güler ve Cenap’la yalnız kalan Erol (в машине с Гюлер и Дженап наедине оставшийся Эрол), yol boyu onların projeleriyle ilgilendi (на протяжении пути интересовался их проектами). Baktı ki evlenmekte pek aceleleri yok (он увидел, что в женитьбе у них большой спешки нет). Sebebini sordu (он спросил о причине этого). «Para» dediler (они сказали «деньги»). İkisinin de birikmiş paraları azdı (у них обоих накопленных денег было мало), yetmezdi (не хватало). Arabada Güler ve Cenap’la yalnız kalan Erol, yol boyu onların projeleriyle ilgilendi. Baktı ki evlenmekte pek aceleleri yok. Sebebini sordu. «Para» dediler. İkisinin de birikmiş paraları azdı, yetmezdi. O zaman Erol onlara (тогда Эрол им) «Hiç olmazsa bir nişan yapın, daha rahat olursunuz (хотя бы обручение сделайте, более спокойными будете). Çevre sizi kınamaz (окружающие вас не осудят; kınamak — хулить, порицать, осуждать). Alt tarafı (на худой конец; alt — низ; нижний; низший; taraf — сторона) iki yüzük alırsınız, bir akşam yemekte takarsınız (два кольца купите, за ужином наденете)». Erol'un fikrini onlar da benimsediler (мысль Эрола им также понравилась; benimsemek — осваивать, усваивать; привязываться, полюбить; benim — мой). Güler Cenap'ı (Гюлер Дженапа), ağabeyine tanıtmış ve iznini almıştı (познакомила со своим старшим братом и взяла его разрешение). Onun için yapılacak iş (поэтому дело, которое надо было сделать), iki yüzüğe kalmıştı (за двумя кольцами осталось). O zaman Erol onlara «Hiç olmazsa bir nişan yapın, daha rahat olursunuz. Çevre sizi kınamaz. Alt tarafı iki yüzük alırsınız, bir akşam yemekte takarsınız». Erol'un fikrini onlar da benimsediler. Güler Cenap'ı, ağabeyine tanıtmış ve iznini almıştı. Onun için yapılacak iş, iki yüzüğe kalmıştı. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 247 Ertesi günü onları alıp (на следующий день, взяв их), ablasının kuyumcusuna götürdü (отвез к ювелиру своей сестры). İki yüzük aldı (купил два кольца). O akşam Güler'in ağabeyini (в тот вечер, старшего брата Гюлер), kendi ailesini alarak (свою семью взяв) küçük bir lokantaya götürdü (в маленький ресторан отвез) ve eniştesine arkadaşlarının yüzüklerini taktırdı (и своего зятя кольца своим друзьям надеть попросил; takmak — нацепить, надеть; taktırmak — заставить/попросить надеть). Bütün masrafları da Erol gördü (все расходы же Эрол понес: «увидел»). Cenap'ın ailesine de haber vermeyi üstlendi (он также взял на себя обязанность сообщить новость семье Дженапа; üstlenmek — принимать на себя обязательство). Ertesi günü onları alıp, ablasının kuyumcusuna götürdü. İki yüzük aldı. O akşam Güler'in ağabeyini, kendi ailesini alarak küçük bir lokantaya götürdü ve eniştesine arkadaşlarının yüzüklerini taktırdı. Bütün masrafları da Erol gördü. Cenap'ın ailesine de haber vermeyi üstlendi. *** Erol, İstanbul'daki işlerini iki gün içinde toparlayıp (Эрол, в течение двух дней приведя в порядок свои дела в Стамбуле), Samsun'a gitmek üzere yola çıktı (двинулся в путь, чтобы уехать в Самсун). Ev bulduktan sonra (после того, как он найдет дом) annesini ablasını çağıracaktı (свою мать и сестру вызвать собирался). Ama önce Ankara'ya gidip (но сначала, поехав в Анкару), Filiz’le beraber olacaktı (он должен был быть вместе с Филиз). Bu iki gün ona çok uzun gelmişti (эти два дня ему показались очень длинными). Bir ay nasıl dayanacaktı (как бы он выдержал один месяц?). Erol, İstanbul'daki işlerini iki gün içinde toparlayıp, Samsun'a gitmek üzere yola çıktı. Ev bulduktan sonra annesini ablasını çağıracaktı. Ama önce Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 248 Ankara'ya gidip, Filiz’le beraber olacaktı. Bu iki gün ona çok uzun gelmişti. Bir ay nasıl dayanacaktı. Sabah erkenden Ankara'ya yola çıktı (утром рано он двинулся в путь к Анкаре). Filiz onu sabırsızlıkla bekliyordu (Филиз его с нетерпением ждала). İki sevgili birbirlerine sarıldılar (двое влюбленных друг к другу бросились). Erol Filiz'i öptü (Эрол Филиз целовал), öptü (целовал). Filiz de onu karşılıksız bırakmadı (Филиз также его безответным не оставила). Sabah erkenden Ankara'ya yola çıktı. Filiz onu sabırsızlıkla bekliyordu. İki sevgili birbirlerine sarıldılar. Erol Filiz'i öptü, öptü. Filiz de onu karşılıksız bırakmadı. Filiz’le kataloglardan bazı eşyaları seçtiler (с Филиз из каталогов некоторые вещи они выбрали). Bunları yerlerinde görmek için Ankara'nın mobilyacılar sitesine gittiler (их на своих местах увидеть чтобы, они поехали в район мебельщиков Анкары). Birkaç yer dolaştıktan sonra da (после того, как они побродили по нескольким местам), bir yatak odası (одна спальня), bir yemek odası (одна столовая), bir de salon takımı beğendiler (а также один гарнитур для гостиной им понравился). Gerisini Samsun'dan alabilirlerdi (остальное в Самсуне они могли купить). Erol bağlantılarını yaptı (Эрол договорился: «установил связи»), kaparolarını verdi (дал задатки), teslim tarihini tesbit etti (назначил дату сдачи; tesbit etmek устанавливать, закреплять, фиксировать, прикреплять; сравните: sabit — стабильный, устойчивый; установленный, доказанный). Filiz’le kataloglardan bazı eşyaları seçtiler. Bunları yerlerinde görmek için Ankara'nın mobilyacılar sitesine gittiler. Birkaç yer dolaştıktan sonra da, bir yatak odası, bir yemek odası, bir de salon takımı beğendiler. Gerisini Samsun'dan alabilirlerdi. Erol bağlantılarını yaptı, kaparolarını verdi, teslim Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 249 tarihini tesbit etti. Nikâh işlemlerine baktılar (оформлением брака поинтересовались: «посмотрели»). Gün almak için (чтобы назначить день) aileleriyle görüşmek için (со своими семьями переговорить чтобы) izin istediler (разрешения попросили). Nikâh işlemlerine baktılar. Gün almak için aileleriyle görüşmek için izin istediler. Evde hep beraber Ağustos'un ikinci yarısında gün alınması kararlaştırıldı (дома все вместе во второй половине августа день назначить решили). Gelinlik yine İstanbul'dan alınacaktı (свадебный наряд опять же в Стамбуле намеревались купить). Ablası onu hallederdi (его сестра это уладила бы). Ertesi günü tekrar evlendirme memurluğuna giderek (на следующий день снова в отдел оформления браков отправившись; evlendirmek — сочетать браком, женить; выдавать замуж) 18 Ağustos olarak nikâh tarihlerini aldılar (18 августа как дату обручения назначили). Evde hep beraber Ağustos'un ikinci yarısında gün alınması kararlaştırıldı. Gelinlik yine İstanbul'dan alınacaktı. Ablası onu hallederdi. Ertesi günü tekrar evlendirme memurluğuna giderek 18 Ağustos olarak nikâh tarihlerini aldılar. Erol, tüm işlerini tamamlayıp (Эрол, завершив все свои дела), sevgilisinden zorla ayrılarak (с трудом расставшись со своей любимой), Samsun'a gitti (уехал в Самсун). Güzel bir ev buldu (прекрасный дом нашел). Tüm arkadaşları seferber olmuşlardı (все его друзья были мобилизованы). Annesini getirtti (свою мать попросил привезти; getirmek — доставлять, приносить, привозить, приводить; getirtmek — заставить/попросить привезти). Ev temizlendi (дом Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 250 был убран), yerleşti (он вселился). Erol, tüm işlerini tamamlayıp, sevgilisinden zorla ayrılarak, Samsun'a gitti. Güzel bir ev buldu. Tüm arkadaşları seferber olmuşlardı. Annesini getirtti. Ev temizlendi, yerleşti. Eşya ile beraber Filiz'in de çeyizi gelmişti (вместе с вещами также приданое Филиз пришло). Annesi özene bezene gelinin odasını yerleştirdi (его мать усердно комнату невесты обставила: «разместила»). Herşey hazırdı (все было готово). Erol tekrar (Эрол снова), bir haftalık evlilik izni alarak (взяв однонедельный отпуск по женитьбе), annesi ile birlikte (вместе со своей матерью), önce Ankara'ya geldi (сначала в Анкару поехал), Filiz'i alıp İstanbul'a götürdü (Филиз забрав, привез в Стамбул). Ablasıyla iki gün içinde gelinlik işini hallettiler (с его сестрой в течение двух дней дело со свадебным нарядом невесты они решили). Bütün aile bu defa nikâh için Ankara'ya geldi (вся семья на этот раз для бракосочетания в Анкару приехала). Eşya ile beraber Filiz'in de çeyizi gelmişti. Annesi özene bezene gelinin odasını yerleştirdi. Herşey hazırdı. Erol tekrar, bir haftalık evlilik izni alarak, annesi ile birlikte, önce Ankara'ya geldi, Filiz'i alıp İstanbul'a götürdü. Ablasıyla iki gün içinde gelinlik işini hallettiler. Bütün aile bu defa nikâh için Ankara'ya geldi. Filiz, çok güzel bir gelin olmuştu (Филиз стала очень красивой невестой). Erol, baktıkça (Эрол, глядя /на нее/), bu güzel gelinin kendi gelini olduğu için Tanrıya binlerce defa şükrediyordu (тысячи раз благодарил Господа за то, что эта красивая невеста является его невестой). Filiz, çok güzel bir gelin olmuştu. Erol, baktıkça, bu güzel gelinin kendi gelini olduğu için Tanrıya binlerce defa şükrediyordu. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 251 Gençlik Parkı'nın içinde kıyılan nikâhtan sonra (после бракосочетания, совершенного в Молодежном Парке), Filiz'in tüm ailesinin katıldığı bir yemek düzenlendi (была организована трапеза, в которой приняла участие вся семья Филиз). Bu işi enişte üzerine almıştı (это дело взял на себя муж сестры). Onlara Ankara'nın en güzel otelinde bir oda ayırtmıştı (для них в самом хорошем отеле Анкары номер он забронировал). Yemekten sonra yeni evlileri kendi eliyle otele götürüp bıraktı (после трапезы новобрачных собственными руками в отель отвез и оставил). Gençlik Parkı'nın içinde kıyılan nikâhtan sonra, Filiz'in tüm ailesinin katıldığı bir yemek düzenlendi. Bu işi enişte üzerine almıştı. Onlara Ankara'nın en güzel otelinde bir oda ayırtmıştı. Yemekten sonra yeni evlileri kendi eliyle otele götürüp bıraktı. Yeni evliler odalarında yalnız kalınca (когда новобрачные в своем номере одни остались), Erol bütün sevgisiyle Filiz'i kucakladı (Эрол со всей своей любовью обнял Филиз). Bağrına bastı (к своей груди прижал; bağır — грудь). Bir taraftan da (с другой стороны, также): — Sanki bu gün hiç gelmeyecekmiş gibi geldi bana (мне казалось, как будто этот день вовсе не придет). Çok şükür sana kavuştum sevgilim (слава Богу, соединился с тобой, любимая). Gel benim güzel gelinim (иди, моя красивая невеста), gel (иди). Artık senin koçanım (теперь я твой муж). Kucağıma oturabilirsin (ты можешь сесть ко мне на колени), diyordu (говорил). Yeni evliler odalarında yalnız kalınca, Erol bütün sevgisiyle Filiz'i kucakladı. Bağrına bastı. Bir taraftan da: — Sanki bu gün hiç gelmeyecekmiş gibi geldi bana. Çok şükür sana kavuştum sevgilim. Gel benim güzel gelinim, gel. Artık senin koçanım. Kucağıma oturabilirsin, diyordu. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 252 Kucakladığı karısını (свою жену, которую он обнимал) incitmekten korkarcasına (ушибить боясь словно) taşıyıp yatağın üzerine bıraktı (отнес, на кровать положил: «оставил»). Filiz ne yapacağını şaşırmıştı (Филиз, что ей делать, недоумевала). Erol artık kocasıydı (Эрол теперь был ее мужем). Resmen evli bir kadındı (официально она была замужней женщиной). Kendisine bir an önce sahip olabilmek için (ею как можно скорее обладать чтобы: «обладателем смочь стать чтобы»; sahip — хозяин, обладатель) bu kadar çok işi (так много дел) kısa sürede bitiren bu genci (в короткий срок закончившего этого молодого человека), daha fazla bekletmek haksızlık olurdu (еще больше заставлять ждать несправедливостью было бы; beklemek — ждать; bekletmek — заставлять ждать). Kucakladığı karısını incitmekten korkarcasına taşıyıp yatağın üzerine bıraktı. Filiz ne yapacağını şaşırmıştı. Erol artık kocasıydı. Resmen evli bir kadındı. Kendisine bir an önce sahip olabilmek için bu kadar çok işi kısa sürede bitiren bu genci, daha fazla bekletmek haksızlık olurdu. O da kocasına gereken ilgiyi, sevgiyi göstermeliydi (она тоже своему мужу необходимое внимание, любовь должна была показать). Buna mecburdu (это /сделать/ она была обязана). Erol'un boynuna sarılarak (обнимая Эрола за шею): — Çok mutluyum (я очень счастлива), seni çok seviyorum Erol (я тебя очень люблю, Эрол). Geç bana yardım et de (проходи, мне помоги же), şu ağır elbiseden kurtulayım (дай-ка я освобожусь от этого тяжелого костюма). O da kocasına gereken ilgiyi, sevgiyi göstermeliydi. Buna mecburdu. Erol'un boynuna sarılarak: — Çok mutluyum, seni çok seviyorum Erol. Geç bana yardım et de, şu ağır elbiseden kurtulayım. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 253 Erol Filiz'in direktifleriyle o şahane gelinliği sırtından çıkardı (Эрол с указаниями Филиз = следуя указаниям Филиз этот великолепный свадебный наряд снял с ее спины = с нее). Götürüp bir koltuğun üzerine yaydı (отнес, расстелил на кресле). Filiz, evden gelen valizini açarak (Филиз, открыв свой чемодан, привезенный из дома), içinden kendine bir ipekli gecelik (из него себе шелковую ночную рубашку), Erol'a ipekli bir pijama çıkardı (Эролу шелковую пижаму вынула). Erol Filiz'in direktifleriyle o şahane gelinliği sırtından çıkardı. Götürüp bir koltuğun üzerine yaydı. Filiz, evden gelen valizini açarak, içinden kendine bir ipekli gecelik, Erol'a ipekli bir pijama çıkardı. Gelip yarı çıplak haliyle Erol'u soymaya başladı (подойдя в полуголом виде, Эрола раздевать начала). Çamaşırları kalıncaya kadar soydu (раздела, пока на нем осталось белье). Sonra kulağına (потом ему на ухо): — Gerisini de yatakta çıkarırsın (а остальное в постели снимешь), ben öyle yapacağım (я так сделаю), dedi (сказала). Gelip yarı çıplak haliyle Erol'u soymaya başladı. Çamaşırları kalıncaya kadar soydu. Sonra kulağına: — Gerisini de yatakta çıkarırsın, ben öyle yapacağım, dedi. Filiz hemen (Филиз, сразу), yatağın örtülerini açarak (покрывала с постели сняла: «открыла»), topladı ve yatağın içine girdi (сложила /их/ и залезла в постель). Üstündekilerin hepsini çıkarıp (сняв все, что на ней было), Erol'u beklemeye başladı (она начала ждать Эрола). Erol'un heyecandan, eli ayağı birbirine dolaşıyor (от волнения руки, ноги Эрола заплетались), bir türlü yatağa yaklaşamıyordu (никак к кровати не мог приблизиться). Filiz (Филиз): Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 254 — Haydi Erol (давай, Эрол), ben hazırım sevgilim (я готова, любимый мой), seni bekliyorum (я жду тебя), dedi (сказала). Filiz hemen, yatağın örtülerini açarak, topladı ve yatağın içine girdi. Üstündekilerin hepsini çıkarıp, Erol'u beklemeye başladı. Erol'un heyecandan, eli ayağı birbirine dolaşıyor, bir türlü yatağa yaklaşamıyordu. Filiz: — Haydi Erol, ben hazırım sevgilim, seni bekliyorum, dedi. Erol sevinçle (Эрол с радостью): — Geliyorum hayatım (иду, дорогая), geliyorum sevgilim (иду, моя любимая), diyebildi (смог сказать). Erol sevinçle: — Geliyorum hayatım, geliyorum sevgilim, diyebildi. Yatağın örtüsünü açan Erol (Эрол, покрывало постели откинув), Filiz'in bir venüs heykeli kadar güzel vücudunu görünce (увидев тело Филиз, прекрасное, как статуя Венеры; vücut — тело), ona hızla sarıldı (ее быстро обнял). İki sevgili o gece zevklerin doruğuna (двое любимых в ту ночь наслаждений вершины), sevgilerin en güzeline eriştiler (любви самого прекрасного достигли). Sabaha kadar uyumayarak zifaf gecelerinin tadını çıkardılar (до утра не спя, своей брачной ночи вкусом вдоволь насладились; zifaf — проводы новобрачной в дом мужа; zifafa girmek — провести первую брачную ночь). Yatağın örtüsünü açan Erol, Filiz'in bir venüs heykeli kadar güzel vücudunu görünce, ona hızla sarıldı. İki sevgili o gece zevklerin doruğuna, sevgilerin en güzeline eriştiler. Sabaha kadar uyumayarak zifaf gecelerinin tadını çıkardılar. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 255 *** İki günü otelde dinlenerek geçirdiler (два дня они провели в отеле, отдыхая). Eniştesi (муж его сестры), o gün Samsun'a doğru (в тот день по направлению к Самсуну), onlardan önce yola çıkacaklarını bildirdi (сообщил, что раньше них они выйдут в путь). Önden gidip (заранее выехав), gelini karşılayacaklardı (невесту встретить намеревались). Filiz’le Erol otelden ayrılarak (Филиз и Эрол, выехав из отеля), gelip Filiz'in kalan eşyalarını toplayıp (приехав, собрав оставшиеся вещи Филиз), akşamüstü Samsun'a doğru yola çıktılar (к вечеру двинулись в путь по направлению к Самсуну). İki günü otelde dinlenerek geçirdiler. Eniştesi, o gün Samsun'a doğru, onlardan önce yola çıkacaklarını bildirdi. Önden gidip, gelini karşılayacaklardı. Filiz’le Erol otelden ayrılarak, gelip Filiz'in kalan eşyalarını toplayıp, akşamüstü Samsun'a doğru yola çıktılar. Gece Samsun'a geldiler (ночью в Самсун приехали). Evleri açılmış (дом их был открыт), ışıklar yakılmıştı (огни зажжены; yakmak — зажигать). Gelecek güzel gelini bekliyorlardı (они ждали приезжающую красивую невесту). Gece Samsun'a geldiler. Evleri açılmış, ışıklar yakılmıştı. Gelecek güzel gelini bekliyorlardı. Yeni evlerini Filiz çok beğenmişti (их новый дом Филиз очень понравился). Hem okula yakındı (он был и близко к школе), hem merkezdeydi (и в центре находился). Kaloriferli ve üç odalıydı (он был с калорифером и с тремя комнатами). Velhasıl çok kullanışlıydı (короче говоря, он был очень удобным; kullanış — употребление, применение; kullanmak — употреблять, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 256 использовать, применять). Ev yerleşmişti (дом был обставлен). Ona iş kalmamıştı (ей дела не осталось). Hazırlanan hafif yemekden sonra herkes yattı (после приготовленной легкой трапезы все легли). Çocuklar zaten uyumuşlardı (дети и так спали). Bütün aile yorgundu (вся семья была усталой). Kolay mı (легко ли)? Bir ay içinde hem nişan (в течение одного месяца и обручение), hem düğün yapmışlardı (и свадьбу они сделали). Yeni evlerini Filiz çok beğenmişti. Hem okula yakındı, hem merkezdeydi. Kaloriferli ve üç odalıydı. Velhasıl çok kullanışlıydı. Ev yerleşmişti. Ona iş kalmamıştı. Hazırlanan hafif yemekden sonra herkes yattı. Çocuklar zaten uyumuşlardı. Bütün aile yorgundu. Kolay mı? Bir ay içinde hem nişan, hem düğün yapmışlardı. Erol'la Filiz (Эрол с Филиз), arkadaşlarına da bir yemek vererek (для своих друзей также ужин устроив: «дав»), evliliklerini onlarla da kutlamışlardı (свою свадьбу с ними также отпраздновали). İki genç artık müşterek hayatlarına alışmışlar (двое молодых людей уже привыкли к совместной жизни), uyum içinde (в согласии), birbirlerini severek (любя друг друга), saygı duyarak mutlu yaşıyorlardı (чувствуя уважение, счастливо жили). Erol'la Filiz, arkadaşlarına da bir yemek vererek, evliliklerini onlarla da kutlamışlardı. İki genç artık müşterek hayatlarına alışmışlar, uyum içinde, birbirlerini severek, saygı duyarak mutlu yaşıyorlardı. Cenap dönmüş (Дженап вернулся), fakat Güler henüz dönmemişti (но Гюлер еще не вернулась). Okulların açılmasına çok az bir zaman kala Güler de döndü (когда до открытия школ осталось очень мало времени, Гюлер также вернулась). Filiz’le beraber oturdukları evde artık yalnız kalıyordu (в доме, где они жили вместе с Филиз, теперь она оставалась одна). Bu da ona (это же ей), zor gelmişti (тяжело далось). Filiz'e çok alışmıştı (к Филиз очень привыкла Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 257 она). Cenap dönmüş, fakat Güler henüz dönmemişti. Okulların açılmasına çok az bir zaman kala Güler de döndü. Filiz’le beraber oturdukları evde artık yalnız kalıyordu. Bu da ona, zor gelmişti. Filiz'e çok alışmıştı. Erol, bir gün onları bir kenara çekerek (Эрол, как-то их отведя в сторону): — Siz neden nikâhı geciktiriyorsunuz (вы почему бракосочетание задерживаете; geç — поздно)? diye sordu (говоря, спросил). Erol, bir gün onları bir kenara çekerek: — Siz neden nikâhı geciktiriyorsunuz? diye sordu. Erol, büyük bir beceriyle (Эрол, с большим умением; beceri — способность, ловкость, умение) onların yıldırım nikâh işlemlerini yaptırdı (формальности с молниеносным бракосочетанием устроил: «сделать заставил»; yıldırım — молния), ihtiyaçları olanları (то, в чем была их потребность) kendisi kefil olarak piyasadan sağladı (сам в качестве поручителя, с рынка обеспечил), ev temizlendi (дом был вычищен), boyandı (выкрашен; boya — краска) ve Erol'un dediği gibi 15 gün sonra onlar da evlendiler (и, как говорил Эрол, 15 днями позже они также поженились). Erol, büyük bir beceriyle onların yıldırım nikâh işlemlerini yaptırdı, ihtiyaçları olanları kendisi kefil olarak piyasadan sağladı, ev temizlendi, bayandı ve Erol'un dediği gibi 15 gün sonra onlar da evlendiler. Ve okullar açılınca yeni bir düzen kurdular (и когда открылись школы, они создали новый порядок)... Her sabah Erol (каждое утро Эрол), önce Filiz'i okula bırakıyor (сначала Филиз в школу отвозил: «оставлял»), sonra kendi işine gidiyordu (потом ехал на собственную работу). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 258 Ve okullar açılınca yeni bir düzen kurdular... Her sabah Erol, önce Filiz'i okula bırakıyor, sonra kendi işine gidiyordu. Annesi ise onları büyük bir sevgi ile uğurluyor (его мать же их с большой любовью провожала; uğurlamak — желать счастливого пути, напутствовать добрыми пожеланиями; провожать; uğur — добрый знак; хорошай примета; доброе предзнаменование; удача), yemeklerini yapıyor (еду готовила: «делала»), gelen gündelikci kadına direktifler vererek (давая указания приходящей поденной работнице) evi temiz tutuyordu (дом чистым держала). Filiz çok rahattı (Филиз была очень спокойна). Onun için de (поэтому также), kayınvalidesine karşı çok saygılıydı (по отношению к своей свекрови она была очень уважительна). Onu çok sevdiğini devamlı söyleyip duruyordu (она постоянно повторяла, что ее очень любит; devam — продолжение). Filiz, sık sık aynı sözü tekrarlıyordu (Филиз часто-часто одни и те же слова повторяла; áynı — тот же самый; точно такой же): Annesi ise onları büyük bir sevgi ile uğurluyor, yemeklerini yapıyor, gelen gündelikci kadına direktifler vererek evi temiz tutuyordu. Filiz çok rahattı. Onun için de, kayınvalidesine karşı çok saygılıydı. Onu çok sevdiğini devamlı söyleyip duruyordu. Filiz, sık sık aynı sözü tekrarlıyordu: — Anneciğim (мамочка моя), sizin hakkınızı nasıl ödeyeceğiz bilmem ki (ваш труд как оплатим, не знаю; hak — право; затраченный/вложенный труд)... — Bana verdiğiniz sevginizle ödüyorsunuz yavrularım (мне даваемой вами вашей любовью платите, дети мои). Sizi mutlu gördükçe ben de mutluyum canlarım (видя вас счастливыми, я тоже счастлива, любимые мои). Gerçekten de kaç aydır evli oldukları halde (и действительно, хотя они были женаты столько месяцев), aralarında en küçük bir olay dahi geçmemişti (между ними самого малого происшествия даже не произошло). Erol'un annesi (мать Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 259 Эрола), oğlunun mutlu bir evlilik yaptığına inanıyordu (верила, что ее сын счастливо женился: «счастливую женитьбу сделал»). — Anneciğim, sizin hakkınızı nasıl ödeyeceğiz bilmem ki... — Bana verdiğiniz sevginizle ödüyorsunuz yavrularım. Sizi mutlu gördükçe ben de mutluyum canlarım. Gerçekten de kaç aydır evli oldukları halde, aralarında en küçük bir olay dahi geçmemişti. Erol'un annesi, oğlunun mutlu bir evlilik yaptığına inanıyordu. *** Güler bir gün büyük bir öfkeyle okula geldi (Гюлер однажды в большом гневе в школу пришла). Gözleri de kızarmıştı (глаза ее также покраснели). Belli ki (ясно, что), ağlamıştı (она плакала). Filiz nedenini sorduğu zaman da (когда же Филиз спросила о причине этого): — Ne olacak kayınvalidem geldi (да вот: «что будет», моя свекровь приехала), dedi (сказала). Güler bir gün büyük bir öfkeyle okula geldi. Gözleri de kızarmıştı. Belli ki, ağlamıştı. Filiz nedenini sorduğu zaman da: — Ne olacak kayınvalidem geldi, dedi. — İyi ya (хорошо ведь), bunda üzülecek ne var (в этом огорчительного что есть). Memnun olmalısın (ты должна быть довольна). Sen de benim gibi rahat edersin (ты тоже, как и я, спокойна будешь). — İyi ya, bunda üzülecek ne var. Memnun olmalısın. Sen de benim gibi rahat edersin. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 260 — O beni rahat ettirmeye değil (она не для того, чтобы дать мне отдохнуть), rahatımı bozmaya gelmiş (мой покой испортить приехала). Gelir gelmez (как только она приехала) Cenap'a söylemediğini bırakmadı (Дженапу все высказала: «не сказанного не оставила»). Ona neden sormamışız (ее почему не спросили), onun Cenap için düşündüğü başka birisi varmış (у нее для Дженапа другая /девушка/ есть, о которой она подумывает), elin ne idiği belirsiz kızı ile evlenilir miymiş (на чужой, неизвестно что собой представляющей девушке женятся ли; el — чужой, ne idiği belirsiz — некто, о котором неизвестно, что он собой представляет), daha bir yığın şeyler (еще множество вещей; yığın — куча, груда)... — O beni rahat ettirmeye değil, rahatımı bozmaya gelmiş. Gelir gelmez Cenap'a söylemediğini bırakmadı. Ona neden sormamışız, onun Cenap için düşündüğü başka birisi varmış, elin ne idiği belirsiz kızı ile evlenilir miymiş, daha bir yığın şeyler... — Üzülme sen (не огорчайся ты), Erol onlara gitmiş haber vermişti (Эрол к ним ездил, новость сообщил), o zaman neden sesleri çıkmamış (тогда почему они ничего не сказали; sesi çıkmamak — ничего не говорить, молчать: «голос, звук не вытащить»)? — Tabii (конечно), biz evlenince (когда мы поженились), borçların ödenmesi için (для выплаты долгов) onlara gönderdiği parayı (им отправляемые деньги), Cenap kesti (Дженап урезал). Bütün mesele bu sanıyorum (вся проблема в этом, думаю). — Üzülme sen, Erol onlara gitmiş haber vermişti, o zaman neden sesleri çıkmamış? — Tabii, biz evlenince, borçların ödenmesi için onlara gönderdiği parayı, Cenap kesti. Bütün mesele bu sanıyorum. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 261 — Olur mu ama (возможно ли, но), onların size yardım etmesi gerekirdi (нужно было бы, чтобы они вам помогли). İnsan oğlunu evlendirmek için biraz köşeye birşeyler koyar (человек, чтобы женить своего сына, немного в уголок что-то откладывает). Bu işler parasız olmuyor (эти дела без денег не бывают). Erol'un o kadar birikmiş parası olduğu halde (хотя у Эрола столько накопленных денег было), biz bile biraz borçlandık (мы даже немного задолжали). Oysa ablasıyla annesi (тогда как его сестра и его мать), eniştesi bizim pek çok masrafımızı karşıladılar (его зять покрыли наши очень многие расходы; karşılamak — встречать; уравновешивать; возмещать; покрывать; удовлетворять /потребности/). Bizimkiler de yardım ettiler (наши тоже помогли). Böyle işler elbirliği ile olur (такие дела совместно бывают). — Olur mu ama, onların size yardım etmesi gerekirdi. İnsan oğlunu evlendirmek için biraz köşeye birşeyler koyar. Bu işler parasız olmuyor. Erol'un o kadar birikmiş parası olduğu halde, biz bile biraz borçlandık. Oysa ablasıyla annesi, eniştesi bizim pek çok masrafımızı karşıladılar. Bizimkiler de yardım ettiler. Böyle işler elbirliği ile olur. — Yok canım (нет, дорогая), kadının paradan başka düşündüğü şey yok (нет вещи, о которой думает /эта/ женщина, кроме денег). Evlenmekte acele ettiğimizi durmadan söyleyip duruyor (что мы поспешили в женитьбе, не переставая, говорит постоянно). Şimdi de acele paraya ihtiyaçları varmış (а сейчас срочно в деньгах у них потребность есть), onun için gelmiş (для этого приехала). Yoksa bizi görmeye değil (а не для того, чтобы увидеть нас). — Yok canım, kadının paradan başka düşündüğü şey yok. Evlenmekte acele ettiğimizi durmadan söyleyip duruyor. Şimdi de acele paraya ihtiyaçları varmış, onun için gelmiş. Yoksa bizi görmeye değil. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 262 — Cenap ne yaptı (Дженап что сделал), üzülmüştür yazık (расстроился, жалко). — Üzüldü tabi (расстроился, конечно), annesiyle atıştılar (с его матерью они поругались). Ben onları evde tartışırken bıraktım (я их в доме во время спора оставила; tartışmak — спорить). Bakalım ne olacak (посмотрим, что будет). — İstersen Erol'a haber verelim (если хочешь, давай Эролу сообщим), gitsin (пусть приедет), aralarını bulsun (их пусть помирит). — Cenap ne yaptı, üzülmüştür yazık. — Üzüldü tabi, annesiyle atıştılar. Ben onları evde tartışırken bıraktım. Bakalım ne olacak. — İstersen Erol'a haber verelim, gitsin, aralarını bulsun. — Vallahi iyi olur (ей-богу, хорошо будет). Aman ne kadınmış Yarabbi (ох, что она за женщина, Боже; aman — «помилуй» — выражает мольбу, просьбу; досаду, раздражение; удивление, восхищение). Ağzından çıkanı kulağı duymuyor (то, что выходит из ее рта, ее ухо не слышит). Durumu hemen Erol'a bildirdiler (положение сразу сообщили Эролу). Erol gidip ilgileneceğini bildirdi (Эрол, что, проехав, поинтересуется, сообщил). Merak etmemelerini (им не волноваться), gönül rahatlığıyla derslerine girmelerini önerdi (с душевным спокойствием на уроки отправиться предложил; önermek — предлагать). — Vallahi iyi olur. Aman ne kadınmış Yarabbi. Ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Durumu hemen Erol'a bildirdiler. Erol gidip ilgileneceğini bildirdi. Merak etmemelerini, gönül rahatlığıyla derslerine girmelerini önerdi. *** Erol, arabasına atladığı gibi doğru Cenap'ın evine gitti (Эрол, как только прыгнул Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 263 в свою машину, прямо к дому Дженапа поехал). Ana oğul (мать и сын), hâlâ tartışıyorlardı (все еще спорили). Erol, önce Cenap'ın annesine (Эрол, сначала у матери Дженапа): — Ne oldu teyze (что случилось, тетушка), ne istiyorsun bu çocuklardan (чего ты хочешь от этих ребят)? diye sordu (говоря, спросил). Erol, arabasına atladığı gibi doğru Cenap'ın evine gitti. Ana oğul, hâlâ tartışıyorlardı. Erol, önce Cenap'ın annesine: — Ne oldu teyze, ne istiyorsun bu çocuklardan? diye sordu. — Para istiyorum (денег хочу), para (денег). Biz orada sıkıntı içinde yaşarken (пока мы там живем в стеснении), oğlumuz burada keyif çatıyor (наш сын здесь развлекается; keyif — веселое настроение, наслаждение, keyif çatmak — развлекаться; çatmak — складывать, соединять концами; соединять/прилаживать отдельные части). Kaç zamandır (сколько времени), bize bir kuruş göndermiyor (нам одного куруша = копейки не посылает). — Para istiyorum, para. Biz orada sıkıntı içinde yaşarken, oğlumuz burada keyif çatıyor. Kaç zamandır, bize bir kuruş göndermiyor. — Biliyorsunuz ki (вы знаете, что), Cenap yeni evlendi (Дженап только что женился). Onu borç harç, elbirliği ile bizler evlendirdik (его, собрав деньги, сообща мы женили; borç harç — собрав деньги на что-л.). Siz ne yaptınız (вы что сделали), sorabilir miyim (могу я спросить)? İnsan oğlunu evlendirmek için (человек, чтобы женить своего сына), bir kenara birşeyler koyar (в уголок чтонибудь откладывает). Bildiğim kadarıyla (насколько я знаю), Cenap size senelerdir para gönderiyor (Дженап вам годами деньги посылает). Siz ne hazırladınız onun için (вы что приготовили для него)? — Biliyorsunuz ki, Cenap yeni evlendi. Onu borç harç, elbirliği ile bizler Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 264 evlendirdik. Siz ne yaptınız, sorabilir miyim? İnsan oğlunu evlendirmek için, bir kenara birşeyler koyar. Bildiğim kadarıyla, Cenap size senelerdir para gönderiyor. Siz ne hazırladınız onun için? — Onu okuttuk ya? (мы ведь ему дали образование)? — Bırakın bu lâfları şimdi (оставьте эту болтовню сейчас; lâf — слово; речь). Biz Cenap’la (мы с Дженапом), taa liseden arkadaşız (еще с лицея друзья). Yatılı okulda beraberdik (в школе-интернате мы были вместе; yatılı — интернат, пансион; yatmak — лежать; ночевать). Teknik Üniversiteyi de devlet bursuyla beraber okuduk (в Техническом Университете же на государственную стипендию вместе учились). — Onu okuttuk ya? — Bırakın bu lâfları şimdi. Biz Cenap’la, taa liseden arkadaşız. Yatılı okulda beraberdik. Teknik Üniversiteyi de devlet bursuyla beraber okuduk. O küçücük bursundan ayırıp (из этой крохотной стипендии выделяя), yine size gönderirdi (снова вам посылал). Haksızsınız teyze (вы не правы, тетушка). Onu siz okutmadınız (его вы не учили). Kendi çalışkanlığı sayesinde (благодаря его собственному трудолюбию; çalışkan — трудолюбивый, старательный; çalışmak — работать, трудиться), devlet okuttu onu (государство учило его). Şimdi kalkmış bu sıkıntılı zamanında (сейчас, в возникшее /для него/ затруднительное время) çocuğu para diye sıkboğaz ediyorsunuz (к парню «деньги» говоря, с ножом к горлу пристаете; sık — плотный; boğaz — горло, глотка). O küçücük bursundan ayırıp, yine size gönderirdi. Haksızsınız teyze. Onu siz okutmadınız. Kendi çalışkanlığı sayesinde, devlet okuttu onu. Şimdi kalkmış bu sıkıntılı zamanında çocuğu para diye sıkboğaz ediyorsunuz. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 265 Ayıptır sizin bu yaptığınız (стыдно, что вы это делаете). Sonra Güler (потом Гюлер), benim karımın çok samimi arkadaşı (моей жены очень близкая подруга), rastgele bir kadın değil o (она не первая попавшаяся женщина; rastgele — всякий, любой; первый попавшийся; наугад, наудачу), bir öğretmen (учительница). Hem de iki dil bilen bir öğretmen (также два языка знающая учительница). Herşeyiyle mükemmel bir insan (во всех отношениях превосходный человек). Onun için (поэтому), şimdi siz doğru geldiğiniz yere gidecek (сейчас вы прямо в то место, откуда приехали, уедете), bir daha da bu çocukları rahatsız etmeyeceksiniz (и еще раз этих ребят беспокоить не будете). Ayıptır sizin bu yaptığınız. Sonra Güler, benim karımın çok samimi arkadaşı, rastgele bir kadın değil o, bir öğretmen. Hem de iki dil bilen bir öğretmen. Herşeyiyle mükemmel bir insan. Onun için, şimdi siz doğru geldiğiniz yere gidecek, bir daha da bu çocukları rahatsız etmeyeceksiniz. Onlar kendilerini toplayıncaya kadar (до тех пор, пока они не придут в себя: «себя самих не соберут»; toplamak — собирать), siz de biraz sıkıntıya girin bakalım (вы тоже немного на себя трудности возьмите: «в затруднительное положение войдите», ну-ка; sıkıntı — трудность, затруднение, затруднительное положение). Sonra size yardım edebilirler (потом они вам смогут помочь). Şimdi edemezler (сейчас не могут). Bunu unutmayın (не забывайте этого). Ben onları kendim kadar iyi biliyorum (я их знаю так же хорошо, как самого себя). Onlar kendilerini toplayıncaya kadar, siz de biraz sıkıntıya girin bakalım. Sonra size yardım edebilirler. Şimdi edemezler. Bunu unutmayın. Ben onları kendim kadar iyi biliyorum. — Sen iyi avukat bulmuşsun kendine (ты хорошего адвоката нашел себе). Ben de gidip bir avukat bulacağım ve senin maaşına haciz koyduracağım (я тоже, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 266 «пойдя», найду адвоката и на твою зарплату арест заставлю наложить; koymak — ставить, помещать, накладывать). Görürsün bak (увидишь, смотри). O zaman bu tantanalı hayatın nasıl sönecek (тогда эта твоя великолепная жизнь как затухнет; tantana — великолепие, пышность). Kapına haciz memurları geldiği zaman (когда к твоей двери подойдут служащие по аресту имущества), bu eşyaların haraç mezat nasıl satılacak (эти твои вещи как будут проданы с аукциона; haraç mezat satmak — продавать с аукциона; mezat — аукцион, торги; haraç — /ист./ налог, взимаемый с немусульманского населения; дань, подать). — Sen iyi avukat bulmuşsun kendine. Ben de gidip bir avukat bulacağım ve senin maaşına haciz koyduracağım. Görürsün bak. O zaman bu tantanalı hayatın nasıl sönecek. Kapına haciz memurları geldiği zaman, bu eşyaların haraç mezat nasıl satılacak. — Hiçbirşey yapamazsın (ты ничего не сможешь сделать), çünkü hepsi Güler'in üzerine faturalı (потому что все записано на счет Гюлер; fatura — счет, счетфактура). Buna da sakın heveslenme (этим тоже смотри, не увлекайся; heveslenmek — проявлять /сильное/ желание/охоту; heves — желание, охота, стремление, тяга). Maaşına da haciz koyduramazsın çünkü amiri benim (на зарплату ты тоже не сможешь наложить арест, потому что его начальник я), buna asla müsaade etmem (этого никогда не позволю; müsaade — разрешение, позволение; ásla — никогда, ни в коем случае, ни за что). Sen ne biçim anasın yahu (ты что за мать, Господи; yahu — эй, ты!; послушай!; усилительная частица). İnsan oğlu evlendi diye memnun olur (человек, говоря, что его сын женился, доволен бывает). Bak benim de annem var (смотри, у меня тоже мать есть). — Hiçbirşey yapamazsın, çünkü hepsi Güler'in üzerine faturalı. Buna da sakın heveslenme. Maaşına da haciz koyduramazsın çünkü amiri benim, buna Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 267 asla müsaade etmem. Sen ne biçim anasın yahu. İnsan oğlu evlendi diye memnun olur. Bak benim de annem var. Ama değil bize zorluk çıkarsın (но не такая, чтобы нам трудности создавать), biz evlenirken kıyıda köşede nesi varsa (когда мы женились, в укромном уголке у нее что было; kıyıda köşede — в укромном уголке), çıkardı (она вынула), önümüze koydu (перед нами положила). Karımı da çok seviyor (мою жену она также очень любит). Üzerine titriyor (дрожит/терепещет над ней). Yazıklar olsun sana teyze (позор тебе, тетя). Yakıştıramadım sana bütün bunları (не смог счесть приличествующим тебе все это). Ama değil bize zorluk çıkarsın, biz evlenirken kıyıda köşede nesi varsa, çıkardı, önümüze koydu. Karımı da çok seviyor. Üzerine titriyor. Yazıklar olsun sana teyze. Yakıştıramadım sana bütün bunları. Ama sonunda sen zararlı çıkacaksın (но в конце концов ты прогадаешь: «убыточной выйдешь»; zararlı — убыточный; zarar — вред, ущерб, урон, убыток). Pırlanta gibi oğlunu kaybedersin (ты потеряешь сына, подобного бриллианту). Ben onun yerinde olsam (если бы я был на его месте), bir daha dönüp yüzüne bile bakmam (еще раз повернувшись, в твое лицо даже не взглянул бы). Haydi dediğimi yap (давай, делай то, что я сказал), git evine (уезжай к себе домой). Biz işe gideceğiz (мы пойдем на работу). Ama sonunda sen zararlı çıkacaksın. Pırlanta gibi oğlunu kaybedersin. Ben onun yerinde olsam, bir daha dönüp yüzüne bile bakmam. Haydi dediğimi yap, git evine. Biz işe gideceğiz. Kadın isteksiz evden söylene söylene çıktı (женщина неохотно из дома бормоча вышла), Cenap kapıyı kapatıp kilitledi (Дженап, дверь закрыв, запер). Erol'un arabasına binerek şirkete geldiler (сев в машину Эрола, они поехали в Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 268 компанию). Yolda hiç konuşmadılar (в пути совсем не разговаривали). Cenap, üzüntüden ne söyleyeceğini bilemiyordu (Дженап от огорчения не мог знать, что ему сказать), işleri ile oyalandı (своими делами занялся). Öğle yemeğini, ikisi de şirkette yedikleri için oturup konuştular (поскольку оба обедали в конторе, сев, поговорили): Kadın isteksiz evden söylene söylene çıktı, Cenap kapıyı kapatıp kilitledi. Erol'un arabasına binerek şirkete geldiler. Yolda hiç konuşmadılar. Cenap, üzüntüden ne söyleyeceğini bilemiyordu, işleri ile oyalandı. Öğle yemeğini, ikisi de şirkette yedikleri için oturup konuştular: — Cenap (Дженап), belki zoruna gitti annenle konuşma tarzım ama (возможно, тебе была неприятна моя манера разговора с твоей матерью, но), emin ol (будь уверен), o kadın bunu hak etti (та женщина это заслужила: «этому право/справедливость делает»). Onun için (поэтому), üzülme (не расстраивайся). Sana birşey yapamaz (тебе ничего не сможет сделать). — Cenap, belki zoruna gitti annenle konuşma tarzım ama, emin ol, o kadın bunu hak etti. Onun için, üzülme. Sana birşey yapamaz. — Yapar Erol (может, Эрол), ben annemi bilirim (я свою мать знаю). Onun gözü hiç doymaz (она совсем ненасытная = ее глаз вовсе не насытится). Ben yıllardır doyuramadım (я годами не мог насытить; doymak — насыщаться; наедаться досыта; doyurmak — насыщать, кормить досыта). Ağır alışımın nedeni buydu (моего медленного подхода причина в этом была). Güler'e bunları söyleyemezdim (Гюлер этого я не смог сказать). Neredeyse vazgeçmek üzereydim (вот-вот отказаться собирался). Ben senin sayende evlendim (я женился благодаря тебе). Karımı da seviyorum (свою жену я также люблю), ama annem (но моя мать)... Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 269 — Yapar Erol, ben annemi bilirim. Onun gözü hiç doymaz. Ben yıllardır doyuramadım. Ağır alışımın nedeni buydu. Güler'e bunları söyleyemezdim. Neredeyse vazgeçmek üzereydim. Ben senin sayende evlendim. Karımı da seviyorum, ama annem... — Peki (хорошо), baban ne diyor bu işlere (твой отец что говорит на эти дела)? — Peki, baban ne diyor bu işlere? — Babam annemle uğraşmaktan bıktı artık (мой отец уже устал бороться с моей матерью; bıkmak — испытывать отвращение/скуку/тоску; пресытиться), onu kendi haline bıraktı (ее в ее собственном состоянии оставил). Onun için (поэтому), şimdi benimle uğraşacak (сейчас со мной она будет бороться). Buna eminim (я в этом уверен). Dediğini yapacaktır (сказанное ею сделает). Haciz memurlarını kapımıza getirecektir (служащих по аресту имущества к нашей двери приведет), maaşıma haciz koyduracaktır (на мою зарплату заставит наложить арест), Güler'i ağlatacaktır (Гюлер заставит плакать). Bizim için tek çıkar yol ayrılmaktır (для нас единственный выход из положения — расстаться). — Babam annemle uğraşmaktan bıktı artık, onu kendi haline bıraktı. Onun için, şimdi benimle uğraşacak. Buna eminim. Dediğini yapacaktır. Haciz memurlarını kapımıza getirecektir, maaşıma haciz koyduracaktır, Güler'i ağlatacaktır. Bizim için tek çıkar yol ayrılmaktır. — Ne dedin (что ты сказал), ayrılmak mı (расстаться)? Saçmalama (не говори глупостей). — Başka çaresi yok (другого средства нет), canım kardeşim (дорогой брат мой). Bu kadın sağ oldukça (пока эта женщина здорова), bize rahat vermez (нам покоя не даст). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 270 — Ne dedin, ayrılmak mı? Saçmalama. — Başka çaresi yok, canım kardeşim. Bu kadın sağ oldukça, bize rahat vermez. — Dur bakalım (стой, ну-ка), hemen teslim bayrağını çekme (сразу капитуляционный флаг не вывешивай; teslim — отдача, сдача, передача), Güler'e de sakın birşey söyleme (Гюлер тоже, смотри, ничего не говори). Birşeyler düşünürüz (что-нибудь придумаем). Elbette bir çıkar yol bulacağız (конечно, какой-нибудь выход из положения найдем). Sen merak etme (ты не беспокойся). Bin-bir zorlukla kurduğumuz yuvanızın yıkılmasına asla gönlüm razı olmaz (на разрушение с тысячью и одной трудностью построенного нами вашего гнезда никогда мое сердце не согласится; razı — согласный). — Dur bakalım, hemen teslim bayrağını çekme, Güler'e de sakın birşey söyleme. Birşeyler düşünürüz. Elbette bir çıkar yol bulacağız. Sen merak etme. Bin-bir zorlukla kurduğumuz yuvanızın yıkılmasına asla gönlüm razı olmaz. Akşama (к вечеру), karını al bize gel (жену возьми, к нам приходи). Annem güzel yemekler hazırlamıştır nasıl olsa (моя мать прекрасную еду приготовила как-никак), Filiz’le ben de size güzel bir sofra kurarız (Филиз и я тоже вам хороший стол накроем), hep beraber yemek yeriz (все вместе поедим). Tabii pek özel konulara girmeyiz (конечно, в очень личные темы мы не будем входить). Tamam mı (хорошо?). Ben Filiz'i almaya gittiğim zaman (когда я поеду забирать Филиз) Güler'e de rastlarsam onu da doğru bize götürürüm (если же встречу Гюлер, ее тоже прямо к нам привезу). Akşama, karını al bize gel. Annem güzel yemekler hazırlamıştır nasıl olsa, Filiz’le ben de size güzel bir sofra kurarız, hep beraber yemek yeriz. Tabii pek Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 271 özel konulara girmeyiz. Tamam mı. Ben Filiz'i almaya gittiğim zaman Güler'e de rastlarsam onu da doğru bize götürürüm. İki arkadaş tekrar işlerinin başına döndüler (два друга снова вернулись к своим делам). Akşam çıkış saatinde (вечером, в час выхода), Erol arabasıyla gidip okulun kapısına yanaştı (Эрол, на машине поехав, приблизился к дверям школы). Kapıdan kolkola çıkan Filiz’le Güler'i alıp (из дверей рука об руку вышедших Филиз и Гюлер забрав), eve getirdi (домой привез). Annesi onları hep beraber görünce çok sevindi (его мать, их всех вместе увидев, очень обрадовалась). Filiz, gidip kayınvalidesinin boynuna sarılarak (Филиз, «пойдя», свою свекровь обняв): İki arkadaş tekrar işlerinin başına döndüler. Akşam çıkış saatinde, Erol arabasıyla gidip okulun kapısına yanaştı. Kapıdan kolkola çıkan Filiz’le Güler'i alıp, eve getirdi. Annesi onları hep beraber görünce çok sevindi. Filiz, gidip kayınvalidesinin boynuna sarılarak: — Anneciğim benim (мамочка моя), bak sana misafir getirdik (смотри, мы тебе гостей привели). Yemeğe bizde kalacaklar (на ужин с нами останутся). Kimbilir bize ne güzel yemekler yapmışsındır (кто знает, для нас какую прекрасную еду ты сделала). Okulun yemeklerini hiç yiyemiyorum (школьную еду вовсе есть не могу). Senin yemeklerine çok alıştım (к твоим блюдам очень привыкла), dedi (сказала). — Anneciğim benim, bak sana misafir getirdik. Yemeğe bizde kalacaklar. Kimbilir bize ne güzel yemekler yapmışsındır. Okulun yemeklerini hiç yiyemiyorum. Senin yemeklerine çok alıştım, dedi. Filiz'in, ihtiyar kadının yanağına kondurduğu öpücük (маленький поцелуй, который Филиз «поместила» на щеку старой женщины), ona bir iksir gibi geldi Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 272 (ей эликсир словно показался). Tüm yorgunluğu geçti (вся ее усталость прошла; yorgun — усталый). — Yemekler hazır güzelim (еда готова, красавица моя). Salataları Erol'la yapar (салаты с Эролом сделаете), sofrayı hazırlarsanız (стол подготовите если), eksiğimiz yok demektir (у нас все готово, значит = недостающего у нас нет, значит). Filiz'in, ihtiyar kadının yanağına kondurduğu öpücük, ona bir iksir gibi geldi. Tüm yorgunluğu geçti. — Yemekler hazır güzelim. Salataları Erol'la yapar, sofrayı hazırlarsanız, eksiğimiz yok demektir. — Tabii anneciğim (конечно, мамочка моя). Şimdi sen şu köşeye otur (сейчас ты в этот угол сядь), gerisini biz yaparız (остальное мы сделаем). Haydi Erolcuğum (давай, Эрольчик мой), salata senin o güzel ellerinden öper (салат целует твои те красивые руки = салат будешь готовить ты). — Geliyorum kancığım (иду, моя кровиночка), ödevimi yapmaya geliyorum öğretmenim (свое задание выполнять иду, моя учительница). — Tabii anneciğim. Şimdi sen şu köşeye otur, gerisini biz yaparız. Haydi Erolcuğum, salata senin o güzel ellerinden öper. — Geliyorum kancığım, ödevimi yapmaya geliyorum öğretmenim. Hepsinin gülüşmeleri arasında mutfağa giren çift (под общий смех вошедшая на кухню пара; mutfak — кухня), kısa süre sonra sofranın hazır olduğunu haber verdi (после короткого срока сообщила, что стол готов). Filiz gelip (Филиз, подойдя), annesinin koluna girerek sofradaki baş köşeye oturttu (взяв мать под руку, посадила в главный угол за столом). Servisi yaptı (обслужила ее: «сделала сервис»). Neşe içinde yenen yemekten sonra (после ужина, съеденного в веселье), Güler’le Filiz bulaşıkları yıkamak için mutfağa girdiler (Гюлер с Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 273 Филиз вошли на кухню, чтобы вымыть грязную посуду; bulaşmak — запачкаться, загрязниться; bulaşık — грязная посуда). Hepsinin gülüşmeleri arasında mutfağa giren çift, kısa süre sonra sofranın hazır olduğunu haber verdi. Filiz gelip, annesinin koluna girerek sofradaki baş köşeye oturttu. Servisi yaptı. Neşe içinde yenen yemekten sonra, Güler’le Filiz bulaşıkları yıkamak için mutfağa girdiler. Bulaşıkları yıkarken tekrar eski konuya geldiler (моя грязную посуду, они снова к старой теме вернулись: «пришли»). Güler, Cenap'ın annesinin, evden gittiğinden başka birşey bilmiyordu (Гюлер не знала ничего, кроме того, что мать Дженапа уехала из дома). Cenap fazla birşey söylememişti (Дженап больше ничего не сказал). Filiz de (Филиз же): Bulaşıkları yıkarken tekrar eski konuya geldiler. Güler, Cenap'ın annesinin, evden gittiğinden başka birşey bilmiyordu. Cenap fazla birşey söylememişti. Filiz de: — Merak etme canım (не волнуйся, дорогая), ikisi bir oldu mu (стоит им объединиться: «они оба одним стали только»), o kadını yola getirirler (эту женщину образумят: «на путь приведут»), dedi (сказала). — Hiç sanmıyorum canım (вовсе не думаю, дорогая). Sen görmedin kadını (ты не видела /эту/ женщину). O kadın beni kıskandı (эта женщина мне позавидовала). Bütün mesele burada (вся проблема здесь). Cenap çok müşkül durumda kalıyor (Дженап в очень трудном положении остается), ben de ona üzülüyorum (я также из-за него огорчаюсь). — Merak etme canım, ikisi bir oldu mu, o kadını yola getirirler, dedi. — Hiç sanmıyorum canım. Sen görmedin kadını. O kadın beni kıskandı. Bütün mesele burada. Cenap çok müşkül durumda kalıyor, ben de ona Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 274 üzülüyorum. — Siz üzerinde durmayın (вы на это не обращайте внимания). Olmazsa biraz para gönderirsiniz (в крайнем случае, немного денег пошлете), sesi kesilir (она замолчит: «ее голос прервется»; kesmek — резать, отрезать). — Siz üzerinde durmayın. Olmazsa biraz para gönderirsiniz, sesi kesilir. — Gönderemeyiz ki (не можем послать ведь). Biliyorsun herşeyi borçla yaptık (ты знаешь, все в долг сделали мы). Siz olmasaydınız (если бы вас не было), biz herhalde evlenemezdik (мы, вероятно, не смогли бы пожениться). Cenap'ın neden ağırdan almak istediğini (Дженап почему торопиться не хотел; ağırdan almak — не торопиться, делать не спеша), şimdi çok iyi anlıyorum (сейчас очень хорошо понимаю). Ama iş işten geçti (но уже поздно: «дело из дела вышло»). Cenap'a söylemedim ama (Дженапу я не сказала), galiba hamileyim de (возможно, я также беременна; hamile — беременная, на сносях; сравните: hamal — носильщик). — Gönderemeyiz ki. Biliyorsun herşeyi borçla yaptık. Siz olmasaydınız, biz herhalde evlenemezdik. Cenap'ın neden ağırdan almak istediğini, şimdi çok iyi anlıyorum. Ama iş işten geçti. Cenap'a söylemedim ama, galiba hamileyim de. — Deme (неужели: «не говори»)! Aman ne güzel haber bu (Боже, какая прекрасная новость это), niçin söylemedin (почему не сказала)? — Belki aldırırım diye (возможно, сделаю аборт, поэтому; aldırmak — переводить /в другое место и т.п./; удалять; çocuk aldırmak — сделать аборт). — Deli misin sen (сумасшедшая, что ли, ты), ilk çocuk aldırılırmıymış (разве от первого ребенка избавляются). Bakma sen o densiz kadının sözüne (не смотри Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 275 ты на этой нетактичной женщины слова; densiz — непристойный, неприличный, невоспитанный). Gel hiç geciktirmeden (иди, совсем не медля), bu güzel haberi içeridekilere duyuralım (давай эту прекрасную новость тем, кто внутри, сообщим: «позволим услышать»; duymak — чувствовать; ощущать; слышать). — Deme! Aman ne güzel haber bu, niçin söylemedin? — Belki aldırırım diye. — Deli misin sen, ilk çocuk aldırılırmıymış. Bakma sen o densiz kadının sözüne. Gel hiç geciktirmeden, bu güzel haberi içeridekilere duyuralım. Kahveleri ellerinde içeriye girerken Filiz (Филиз, входящая внутрь с кофе в руках): — Size sürprizimiz var (для вас у нас сюрприз есть), bilin bakalım (знайте, нука)? diye bağırdı (закричала)... Erol merakla sordu (Эрол с интересом/беспокойством спросил): — Ne olacakmış (что будет = что бы это могло быть)? Kahveleri ellerinde içeriye girerken Filiz: — Size sürprizimiz var, bilin bakalım? diye bağırdı... Erol merakla sordu: — Ne olacakmış? — Cenap baba olacak (Дженап отцом будет). İkisi birden şaşırdılar (они оба вдруг удивились; şaşırmak — теряться, быть в растерянности/замешательстве; оторопеть): — Ne (что)... Sahi mi (правда)? — Sahi ya (правда, конечно), söylesene Güler (скажи-ка, Гюлер), doktorun dediğini (доктором сказанное). — Evet malesef doğru (да, к сожалению, правда; maálesef — к сожалению, Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 276 увы). Sorunlar yetmiyormuş gibi (как будто проблем не хватало; yetmek — хватать, быть достаточным), bir de bu çıktı başımıza (еще и это на нашу голову свалилось). — Cenap baba olacak. İkisi birden şaşırdılar: — Ne... Sahi mi? — Sahi ya, söylesene Güler, doktorun dediğini. — Evet malesef doğru. Sorunlar yetmiyormuş gibi, bir de bu çıktı başımıza. Hemen yerinden kalkan Cenap (сразу со своего места поднявшийся Дженап), karısına sarılarak (к жене бросившись; sarılmak — обвиваться, обматываться; бросаться /в объятия, к ногам/): — Çok sevindim canım (я очень обрадовался, дорогая), ama bu haberi senin vermeni beklerdim (но я ожидал, что эту новость ты сообщишь). Çocuk niçin sorun olsun (ребенок почему проблемой будет). Bize mutluluk getirir (нам счастье принесет). Üzme canını (не огорчай свою душу), herşeyin bir çaresi vardır (для всего есть какое-то решение: «средство»). Hemen yerinden kalkan Cenap, karısına sarılarak: — Çok sevindim canım, ama bu haberi senin vermeni beklerdim. Çocuk niçin sorun olsun. Bize mutluluk getirir. Üzme canını, herşeyin bir çaresi vardır. Bak şimdi biz onlardan öndeyiz (смотри, сейчас мы впереди них). Onlar tembelliklerine doymasınlar (пусть они не насладятся своей ленью; tembel — ленивый). Gel canım (иди, дорогая моя), otur şuraya (сядь сюда). Bundan sonra kendine çok dikkat etmelisin (после этого себе большое внимание должна уделять ты). Fazla yorulmamalısın (слишком много ты не должна уставать). Biz Erol'la yeni plan yapar (мы с Эролом новый план составим), sorunları çözeriz (решим проблемы), dedi (сказал). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 277 Bak şimdi biz onlardan öndeyiz. Onlar tembelliklerine doymasınlar. Gel canım, otur şuraya. Bundan sonra kendine çok dikkat etmelisin. Fazla yorulmamalısın. Biz Erol'la yeni plan yapar, sorunları çözeriz, dedi. Erol da (Эрол же), hemen onayladı (сразу одобрил): — Cenap doğru söylüyor sayın anne adayı (Дженап верно говорит, уважаемая кандидат в матери). Onun için sen artık o güzel kafacığına hiçbirşeyi takma (поэтому ты теперь в эту свою красивую головку ничего не забивай). Yalnız doğacak güzel bebeğini düşün (только о своем прекрасном ребенке, который родится, думай). Erol da, hemen onayladı: — Cenap doğru söylüyor sayın anne adayı. Onun için sen artık o güzel kafacığını hiçbirşeye takma. Yalnız doğacak güzel bebeğini düşün. — Sizler olmasaydınız (если бы вас не было), biz ne yapardık acaba (мы что бы делали, интересно), bilemiyorum (не могу знать). Bizim tüm sorunlarımızı siz çözdünüz (наши все проблемы вы решили). Bunu da çözeceğinize inanıyorum (я верю, что это также решите). Herşey için çok teşekkürler (за все большое спасибо). — Sizler olmasaydınız, biz ne yapardık acaba, bilemiyorum. Bizim tüm sorunlarımızı siz çözdünüz. Bunu da çözeceğinize inanıyorum. Herşey için çok teşekkürler. Dört genç (четыре молодых человека), geç vakte kadar oturdular (до позднего времени сидели; vakit — время). Güldüler (смеялись), eğlendiler (веселились). Doğacak bebeğin şerefine viski içtiler (за здоровье будущего ребенка виски пили; şeref — честь, почет, şerefe!, şerefinize! — за здоровье!, за ваше здоровье!). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 278 Dört genç, geç vakte kadar oturdular. Güldüler, eğlendiler. Doğacak bebeğin şerefine viski içtiler. Onları geçiren Erol’la Filiz (их проводившие Эрол и Филиз), daha önce yatmış olan annelerini yoklayıp (проведав свою мать, которая легла раньше), odalarına çekildiler (в свою комнату удалились). Erol karısına sarıldı (Эрол обнял свою жену). — Ben ne zaman baba olacağım (я когда отцом стану), güzelim (красавица моя)? Beni bu yarışta yaya bırakma (меня в этом соревновании пешим не оставляй). — Sen de yakında olursun sanıyorum (ты тоже скоро станешь, думаю; yakın — близкий, ближний). Onun için endişelenme (из-за этого не волнуйся/не беспокойся; endişe — беспокойство, тревога). Onları geçiren Erol’la Filiz, daha önce yatmış olan annelerini yoklayıp, odalarına çekildiler Erol karısına sarıldı. — Ben ne zaman baba olacağım, güzelim? Beni bu yarışta yaya bırakma. — Sen de yakında olursun sanıyorum. Onun için endişelenme. — Endişelenmiyorum (я не волнуюсь), acelem de yok zaten (спешки у меня тоже нет, по сути). Doğacak bebeğin seni hırpalayacağını düşünerek (будущий ребенок тебя измучит, думая), ne kadar geç olsa o kadar iyidir diyorum (насколько поздно будет, настолько хорошо, говорю). Hem okul (и школа), hem çocuk oldukça zor olacak senin için (и ребенок достаточно трудны будут для тебя). Hem istiyorum (и хочу), hem istemiyorum (и не хочу). Neyse Tanrı işini bilir (словом, Господь свое дело знает). — Endişelenmiyorum, acelem de yok zaten. Doğacak bebeğin seni hırpalayacağını düşünerek, ne kadar geç olsa o kadar iyidir diyorum. Hem Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 279 okul, hem çocuk oldukça zor olacak senin için. Hem istiyorum, hem istemiyorum. Neyse Tanrı işini bilir. Sonra da bugün olanları tüm ayrıntılarıyla Filiz'e anlattı (а потом сегодня все произошедшее во всех подробностях Филиз рассказал). Filiz, hayret etti (Филиз удивилась; hayret — удивление, изумление). Erol ona yeni girişiminden bahsederek (Эрол, рассказывая ей о своей новой инициативе; girişim — предпринимательство): Sonra da bugün olanları tüm ayrıntılarıyla Filiz'e anlattı. Filiz, hayret etti. Erol ona yeni girişiminden bahsederek: — Gidip Genap'ın babasıyla görüşeceğim (поеду, с отцом Дженапа поговорю). Bu kadının bir çılgınlık yapmasını engellemesini isteyeceğim (попрошу, чтобы он помешал этой женщине совершить безрассудный поступок; çılgınlık — безрассудство; engellemek — препятствовать, мешать; engel — препятствие, помеха; çılgın — безумный; сумасбродный, безрассудный). Babası birşey yapamazsa (если его отец ничего не сможет сделать), o zaman başka bir yol düşüneceğim (тогда другой какой-нибудь путь обдумаю). Yoksa (иначе), bu çocukların yuvası yıkılabilir (гнездо этих ребят может быть разрушено; yıkmak — разрушать; ломать; yıkılmak — быть разрушенным; yıkılabilmek — мочь быть разрушенным). Cenap ayrılmaktan sözediyor (Дженап о расставании говорит), dedi (сказал). — Gidip Genap'ın babasıyla görüşeceğim. Bu kadının bir çılgınlık yapmasını engellemesini isteyeceğim. Babası birşey yapamazsa, o zaman başka bir yol düşüneceğim. Yoksa, bu çocukların yuvası yıkılabilir. Cenap ayrılmaktan sözediyor, dedi. — Yapma (не может быть: «не делай»)... Niçinmiş o (почему это), pek de güzel Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 280 anlaşıyorlar (они очень же хорошо уживаются). Şimdi bir de bebek doğacak (сейчас еще и ребенок родится). Eyvah ne olacak şimdi (ах, что будет теперь)... — Yapma... Niçinmiş o, pek de güzel anlaşıyorlar. Şimdi bir de bebek doğacak. Eyvah ne olacak şimdi... — Cenap, annesinin çok sabit fikirli olduğunu (Дженап, что его мать очень «с твердой мыслью ставшая» = имеющая навязчивую идею, упертая), kafasına koyduğu şeyi (задуманную ею вещь = в свою голову положенную ею вещь) mutlaka yaptığını söyledi (обязательно сделает, сказал). Güler'i çok üzeceğini belirtti (сообщил, что /она/ Гюлер очень расстроит). «Güler'in selameti için ayrılmamız daha uygundur» (для блага Гюлер наше расставание более подходящее), dedi (сказал). Tabii bu (конечно, это), bebeğin haberini almadan önceydi (было до получения вести о ребенке). Belki de (возможно, также), şimdi biraz başka düşünüyordur (сейчас немного по-другому думает). Ben yarın teftiş bahanesiyle çıkacağım (я завтра под предлогом инспекции уеду; teftiş — инспекция, ревизия, проверка). Akşama kadar yokum (до вечера меня не будет). Gidip Cenap'ın babasını bulacağım (поехав, отца Дженапа найду), oradan alacağım cevaba göre bir çare düşüneceğim (там полученному ответу согласно какое-нибудь средство придумаю). — Cenap, annesinin çok sabit fikirli olduğunu, kafasına koyduğu şeyi mutlaka yaptığını söyledi. Güler'i çok üzeceğini belirtti. «Güler'in selameti için ayrılmamız daha uygundur», dedi. Tabii bu, bebeğin haberini almadan önceydi. Belki de, şimdi biraz başka düşünüyordur. Ben yarın teftiş bahanesiyle çıkacağım. Akşama kadar yokum. Gidip Cenap'ın babasını bulacağım, oradan alacağım cevaba göre bir çare düşüneceğim. O gece (в ту ночь), birbirlerine sarılarak uyuyan çift (друг друга обняв, спящая пара), güzel gecelerinden birini daha yaşadılar (пережила еще одну из своих Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 281 прекрасных ночей). O gece, birbirlerine sarılarak uyuyan çift, güzel gecelerinden birini daha yaşadılar. *** Güler’le Cenap ise (Гюлер и Дженап же), arabalarını almadıkları için yürüyerek evlerine döndüler (поскольку свою машину не взяли, пешком в свой дом вернулись). Cenap büyük bir itina ile koluna girdiği karısını merdivenlerden çıkardı (Дженап с большой заботой свою жену, которую держал под руку, по лестнице поднял). Dairelerinin kapısını açtı (дверь своей квартиры открыл). Evine kavuşmak Güler'e büyük bir huzur vermişti (достигнуть своего дома Гюлер большой покой дало). Cenap gelip (Дженап, придя), karısına sarılarak (обнимая свою жену): Güler’le Cenap ise, arabalarını almadıkları için yürüyerek evlerine döndüler. Cenap büyük bir itina ile koluna girdiği karısını merdivenlerden çıkardı. Dairelerinin kapısını açtı. Evine kavuşmak Güler'e büyük bir huzur vermişti. Cenap gelip, karısına sarılarak: — Hiçbirşeyi üzüntü etmeni istemiyorum canım (я не хочу, чтобы ты чему-то: «ничему» огорчалась, дорогая моя), dedi (сказал). Bırak ailemle mücadeleyi (оставь с моей семьей борьбу), ben tek başıma sürdüreyim (я в одиночку продолжу; sürmek — продолжаться, длиться, тянуться; sürdürmek — удлинять; продолжать; продлевать). Sen (ты), doğacak bebeğimizi düşünerek (думая о нашем будущем ребенке), hiçbirşeye aldırma (ни на что не обращай внимания). Hayatım ne bahasına da olsa (ценой моей жизни хотя бы), bu yuvayı koruyacağım (это гнездо защищу; korumak — защищать, оборонять; охранять). Bana güven sevgilim (мне доверяй, любимая моя). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 282 — Hiçbirşeyi üzüntü etmeni istemiyorum canım, dedi. Bırak ailemle mücadeleyi, ben tek başıma sürdüreyim. Sen, doğacak bebeğimizi düşünerek, hiçbirşeye aldırma. Hayatım ne bahasına da olsa, bu yuvayı koruyacağım. Bana güven sevgilim. Artık yalnız ikimiz için değil (теперь не только для нас двоих), doğacak çocuğumuz için yaşayacağız (для нашего будущего ребенка будем жить). Ben çok sevindim (я очень обрадовался). Ama sana hak veriyorum (но тебе должное воздаю). Annemin densizliği moralini bozdu (моей матери нетактичность испортила твое настроение). Sakın bebek için kötü şeyler düşünme (смотри, ради ребенка о плохих вещах не думай). Ne olur (пожалуйста), onun sağlıklı olması için senin endişesiz olman gerek (ради того, чтобы он был здоров, необходимо, чтобы ты была без волнения/тревоги). Gayret göster (постарайся: «старание покажи»), güzel şeyler düşün (о хороших вещах думай). Artık yalnız ikimiz için değil, doğacak çocuğumuz için yaşayacağız. Ben çok sevindim. Ama sana hak veriyorum. Annemin densizliği moralini bozdu. Sakın bebek için kötü şeyler düşünme. Ne olur, onun sağlıklı olması için senin endişesiz olman gerek. Gayret göster, güzel şeyler düşün. Onlar da gecelerinin büyük bir bölümünü (они же ночи большую часть) yuvalarını koruyabilmek için (свое гнездо суметь защитить чтобы) alacakları tedbirleri düşünerek geçirdiler (о мерах, которые они примут, думая, провели; tedbir — мера). Onlar da gecelerinin büyük bir bölümünü yuvalarını koruyabilmek için alacakları tedbirleri düşünerek geçirdiler. *** Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 283 Olayların yatışmış olduğu günlerin birinde (в один из дней, когда события утихли; yatışmak — утихать), Güler (Гюлер), Erol'a acele telefon etti (Эролу спешно позвонила: «телефон сделала»). — Erol, gazeteyi gördün mü (Эрол, ты газету видел)? — Yok görmedim (нет, не видел), ne varmış gazetede (что есть в газете). — Aman (Боже), Filiz görmesin (Филиз пусть не увидит). Ben okuldakini sakladım (я спрятала ту, что была в школе). Adriyano (Адрияно). Olayların yatışmış olduğu günlerin birinde, Güler, Erol'a acele telefon etti. — Erol, gazeteyi gördün mü? — Yok görmedim, ne varmış gazetede. — Aman, Filiz görmesin. Ben okuldakini sakladım. Adriyano. Erol şaşkınlıkla (Эрол с удивлением): — Adriyano mu (Адрияно ли), o da nereden çıktı şimdi (а он откуда появился теперь). Erol şaşkınlıkla: — Adriyano mu, o da nereden çıktı şimdi. — İstanbul'da Sultanahmet’te ölüsünü bulmuşlar (в Стамбуле, в Султанахмет его труп нашли). Aşırı uyuşturucu kullanmaktan ölmüş (от чрезмерного наркотиков употребления умер; uyuşmak — терять чувствительность, онеметь; uyuşturucu — наркотик; притупляющий). İki aydır Türkiye'deymiş (два месяца в Турции был). Her önüne gelene Filiz diye birini soruyormuş (у каждого встречного спрашивал кого-то = девушку по имени Филиз). Tüm okulları aramış (все школы обыскал), aradığının öğretmen olduğunu biliyormuş yalnızca (/то, что/ искомая им учительницей была, он знал только). Ne olur Filiz görmesin (пожалуйста, пусть Филиз не увидит). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 284 — İstanbul'da Sultanahmet’te ölüsünü bulmuşlar. Aşırı uyuşturucu kullanmaktan ölmüş. İki aydır Türkiye'deymiş. Her önüne gelene Filiz diye birini soruyormuş. Tüm okulları aramış, aradığının öğretmen olduğunu biliyormuş yalnızca. Ne olur Filiz görmesin. — Oldu Güler (хорошо, Гюлер). Haber verdiğin için sağol (за то, что сообщила, спасибо). Ben şimdi gidip onu okuldan alacağım (я, сейчас поехав, ее из школы заберу). İki günlüğüne yakında bir yere gideriz (на два дня неподалеку в какоенибудь место поедем). O zamana kadar siz de bütün gazeteleri toplar yokedersiniz (до того времени вы же все газеты соберете, уничтожите). Ben şimdi Cenap'ı da gönderiyorum (я сейчас Дженапа тоже отправлю). — Oldu Güler. Haber verdiğin için sağol. Ben şimdi gidip onu okuldan alacağım. İki günlüğüne yakında bir yere gideriz. O zamana kadar siz de bütün gazeteleri toplar yokedersiniz. Ben şimdi Cenap'ı da gönderiyorum. Erol arabasına atladığı gibi doğru okula gidip (Эрол, как только прыгнул в свою машину, прямо к школе поехав), müdürün odasına çıktı (в комнату директора вошел). Çok ani bir iş için (из-за очень срочного дела), bir yere gitmesi gerektiğini (/сказал/ что ему необходимо поехать в одно место), mümkünse (возможно если) Filiz'e iki günlük izin vermesini rica etti (Филиз двухдневный отпуск дать попросил). Zilin çalmasını bile beklemeden (звонка звона даже подождав), gidip Filiz'i sınıftan alarak («пойдя», Филиз из класса забрав) arabasına attığı gibi eve getirdi (в свою машину посадил только, домой повез). Annesine (своей матери): Erol arabasına atladığı gibi doğru okula gidip, müdürün odasına çıktı. Çok ani bir iş için, bir yere gitmesi gerektiğini, mümkünse Filiz'e iki günlük izin vermesini rica etti. Zilin çalmasını bile beklemeden, gidip Filiz'i sınıftan Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 285 alarak arabasına attığı gibi eve getirdi. Annesine: — Anneciğim (мамочка моя), biz iki günlüğüne iş için Ankara'ya gidiyoruz (мы на два дня по делам в Анкару едем). Sen yalnız sıkılmazsın değil mi (ты одна не будешь скучать, не так ли)? — Sıkılmam canım sıkılmam (не буду скучать, дорогой мой, не буду скучать). Siz keyfinize bakın (вы развлекайтесь: «смотрите на ваше удовольствие»). — Anneciğim, biz iki günlüğüne iş için Ankara'ya gidiyoruz. Sen yalnız sıkılmazsın değil mi? — Sıkılmam canım sıkılmam. Siz keyfinize bakın. Filiz'in alelacele hazırladığı bavullarını alarak (Филиз поспешно приготовленные чемоданы взяв), hemen yola çıktılar (сразу в путь отправились). Yolda Filiz'e (/Эрол/ в пути Филиз): — Hayatım (жизнь моя), anneme Ankara'ya gidiyoruz dedim amma (моей матери я сказал, что мы едем в Анкару, но), niyetim seni Ankara'ya götürmek değil (мое намерение не везти тебя в Анкару). Filiz'in alelacele hazırladığı bavullarını alarak, hemen yola çıktılar. Yolda Filiz'e: — Hayatım, anneme Ankara'ya gidiyoruz dedim amma, niyetim seni Ankara'ya götürmek değil. Başka bir yerde tatile götürmek (в другое место на отдых отвезти), dedi (сказал). Söyle bakalım bu yakında nerelere gitmek istersin (скажи-ка, неподалеку в какие места поехать хочешь)? — Ankara'ya gitsek daha iyi olur derim (если мы поедем в Анкару, лучше будет, скажу). Ama yol oldukça uzun (но путь достаточно долог). Sen bilirsin (ты знаешь). Nereden aklına esti (откуда тебе в голову взбрело; esmek — дуть Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 286 /о ветре/; втемяшиться, взбрести в голову; akıl — ум, разум). Başka bir yerde tatile götürmek, dedi. Söyle bakalım bu yakında nerelere gitmek istersin? — Ankara'ya gitsek daha iyi olur derim. Ama yol oldukça uzun. Sen bilirsin. Nereden aklına esti. — Epeydir seninle tatil yapmadık (достаточно с тобой мы не отдыхали: «отдых не делали»). Canım seninle yalnız kalmak istedi (мне с тобой наедине остаться захотелось). Sana Karadeniz sahilini gezdireyim (тебе черноморское побережье покажу-ка). İstersen Trabzon'a kadar gideriz (если хочешь, до Трабзона поедем). — Epeydir seninle tatil yapmadık. Canım seninle yalnız kalmak istedi. Sana Karadeniz sahilini gezdireyim. İstersen Trabzon'a kadar gideriz. — Sen bilirsin (ты знаешь = как сам считаешь). Canın nereye isterse (твоя душа куда хочет), beni oraya götürebilirsin (меня туда можешь повезти). İyi olur (хорошо будет), biraz dinlenmiş olurum (немного отдохнувшей стану). Sen çok anlayışlı bir kocasın (ты очень догадливый/чуткий муж; anlayış — понимание; догадливость). Karının yorulduğunu (что твоя жена устала), nasıl da anlıyorsun (как же понимаешь). — Sen bilirsin. Canın nereye isterse, beni oraya götürebilirsin. İyi olur, biraz dinlenmiş olurum. Sen çok anlayışlı bir kocasın. Karının yorulduğunu, nasıl da anlıyorsun. — O güzel karım benim herşeyim de (ведь эта прекрасная жена — мое все), onun için hayatım (для нее — моя жизнь). Güler'in doğumu yaklaştıkça (когда приблизятся роды Гюлер), tatil yapamayız diye (отдохнуть не сможем так как) Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 287 elime geçen (мне представившийся = в мои руки пришедший) ilk fırsatı değerlendirdim (первый удобный случай оценил /по достоинству/; değerlendirmek — оценивать, давать оценку/цену; ценить, признавать ценность/значение, оценивать по достоинству; değer — цена, стоимость). — O güzel karım benim herşeyim de, onun için hayatım. Güler'in doğumu yaklaştıkça, tatil yapamayız diye elime geçen ilk fırsatı değerlendirdim. *** Karadeniz'in o yemyeşil kıyılarını geze geze Trabzon'a geldiler (Черного моря те зеленые-презеленые берега осматривая, они приехали в Трабзон). Bir gece kaldılar (на одну ночь остались). Rize'ye geçtiler (в Ризе переехали). Bir gece de orada kaldılar (на одну ночь также там остались). Sonra yavaş yavaş (потом медленно-медленно), dinlene dinlene Samsun'a döndüler (отдыхая отдыхая в Самсун вернулись). Karadeniz'in o yemyeşil kıyılarını geze geze Trabzon'a geldiler. Bir gece kaldılar. Rize'ye geçtiler. Bir gece de orada kaldılar. Sonra yavaş yavaş, dinlene dinlene Samsun'a döndüler. İki günlük tatil işe yaramış (двухдневный отдых пошел на пользу: «пригодился для дела»), olayı Filiz'in duyması önlenmişti (/чтобы/ Филиз о событии услышала, не было допущено; önlemek — предотвращать, предупреждать; препятствовать, не допускать; önlenmek — быть предотвращенным/предупрежденным; не допускаться, пресекаться). Ama bu kez (но на этот раз), daha büyük bir sorun çıkmıştı (более крупная проблема возникла). Cenap'ın annesi (мать Дженапа), dediğini yapmış (сделала, что говорила), nafaka davası açmıştı (открыла судебное дело по алиментам). Tebligat o gün gelmiş (сообщения в тот день пришли), Erol'un masasında Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 288 bekliyordu (на столе Эрола ждали). İki günlük tatil işe yaramış, olayı Filiz'in duyması önlenmişti. Ama bu kez, daha büyük bir sorun çıkmıştı. Cenap'ın annesi, dediğini yapmış, nafaka davası açmıştı. Tebligat o gün gelmiş, Erol'un masasında bekliyordu. Erol onu görür görmez (Эрол, их едва увидев), hemen kararını verdi (сразу свое решение принял). Cenap'ı uyarmaya çalıştı (Дженапа предостеречь старался): Erol onu görür görmez, hemen kararını verdi. Cenap'ı uyarmaya çalıştı: — Annen dediğini yaptı Cenap (твоя мать сделала, что говорила, Дженап), ama bunu yanına bırakmayacağım (но это я безнаказанным не оставлю). Şimdi hemen cevap vereceğim (сейчас сразу ответ дам). Senin bu işletmeden ayrıldığını (/что/ ты с этого предприятия уволился), iş aramak için (рабрту искать чтобы) İstanbul'a gittiğini bildireceğim (/что/ ты уехал в Стамбул, сообщу). Bordroda göstermeden (в ведомости не указывая; bordro — /фин./ бордеро, ведомость; maaş bordrosu — расчетно-платежная ведомость), açıktan senin aylığını ödeteceğim (без труда твою месячную зарплату выплатить прикажу; açıktan — без труда, легко). Şimdi oradan bir şey çıkaramayacağını anlayınca (как только поймет, что сейчас оттуда ничего не получит) eve saldıracaktır (на дом нападет). — Annen dediğini yaptı Cenap, ama bunu yanına bırakmayacağım. Şimdi hemen cevap vereceğim. Senin bu işletmeden ayrıldığını, iş aramak için İstanbul'a gittiğini bildireceğim. Bordroda göstermeden, açıktan senin aylığını ödeteceğim. Şimdi oradan bir şey çıkaramayacağını anlayınca eve saldıracaktır. Gel senin arabayı satalım (иди, давай продадим твою машину). Eşyaları da Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 289 (вещи тоже), bir depoya koyalım (на какой-нибудь склад положим). Sen Güler'i al (ты Гюлер забери), doğum için İstanbul'a götür (для родов в Стамбул отвези). Bizim Ataköy'deki daire boşaldı (наша квартира в Атакёй освободилась). Ablama telefon ederiz (моей сестре позвоним), onu sizin için temizletir (ее для вас она прикажет почистить). Gel senin arabayı satalım. Eşyaları da, bir depoya koyalım. Sen Güler'i al, doğum için İstanbul'a götür. Bizim Ataköy'deki daire boşaldı. Ablama telefon ederiz, onu sizin için temizletir. Güler'e iki aylık izin alırız (для Гюлер двухмесячный отпуск возьмем). En lüzumlu eşyalarınızı alır (возьмете самые необходимые ваши вещи), uçakla İstanbul'a gidersiniz (самолетом в Стамбул полетите). Doğum zamanı (/когда придет/ время родов), bana haber verirseniz gelmeye çalışırım (если мне сообщите, постараюсь приехать). Tüm doğum masraflarını şirketten alırız (все расходы на роды от фирмы получим). Biraz göçebe olacaksınız ama (немного кочевником побудете, но), başka çare göremiyorum (другого средства не могу видеть). Güler'e iki aylık izin alırız. En lüzumlu eşyalarınızı alır, uçakla İstanbul'a gidersiniz. Doğum zamanı, bana haber verirseniz gelmeye çalışırım. Tüm doğum masraflarını şirketten alırız. Biraz göçebe olacaksınız ama, başka çare göremiyorum. Hele bir çocuk doğsun (пусть только ребенок родится), o zaman (тогда), onun anlayacağı dilden konuşuruz (поговорим на языке, который она поймет). Şimdi Güler'in üzülmesini istemiyorum (сейчас Гюлер огорчения не хочу), istersen gidelim (если хочешь, поедем) Güler'e durumu ben açıklayayım (Гюлер положение я объясню). Bebek doğunca geri gelirsiniz (когда ребенок родится, назад приедете). İşlerinize başlarsınız (вашу работу начнете). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 290 Hele bir çocuk doğsun, o zaman, onun anlayacağı dilden konuşuruz. Şimdi Güler'in üzülmesini istemiyorum, istersen gidelim Güler'e durumu ben açıklayayım. Bebek doğunca geri gelirsiniz. İşlerinize başlarsınız. — Hiç faydası yok arkadaş (никакой пользы нет, друг), sen ne ile uğraştığını bilmiyorsun (ты с чем воюешь, не знаешь; uğraşmak — долго и много заниматься чем-л.; много трудиться над чем-л.; -le выступать против когол.; бороться с кем-л.). O kadın birimizin başını yemeden (эта женщина одного из нас не погубив; başını yemek — стать причиной смерти, погубить) uslanmaz (не образумится). — Denemekte fayda var (в том, чтобы попытаться, польза есть). Bize doğuma kadar zaman kazandırsın yeter (нам до родов время выиграть даст пусть, хватит). Gerisini aylığa bağlayarak hallederiz (остальное, связав с месячной зарплатой, решим/уладим). — Hiç faydası yok arkadaş, sen ne ile uğraştığını bilmiyorsun. O kadın birimizin başını yemeden uslanmaz. — Denemekte fayda var. Bize doğuma kadar zaman kazandırsın yeter. Gerisini aylığa bağlayarak hallederiz. — Bütün maaşımı bile versem (все свою зарплату даже если дам), gene gözü doymaz (все равно не насытится). — Üzülme (не огорчайся), haydi şimdi iş başına (давай сейчас за дело). Önce arabayı satıyoruz (сначала машиу продаем). Akşama da (а к вечеру), biz size geliriz (мы к вам придем), konuşuruz (поговорим). — Bütün maaşımı bile versem, gene gözü doymaz. — Üzülme, haydi şimdi iş başına. Önce arabayı satıyoruz. Akşama da, biz size geliriz, konuşuruz. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 291 *** Akşam biraraya geldikleri zaman (когда вечером они собрались вместе), Erol fikrini Güler'e söyleyince (Эрол свою мысль Гюлер высказал когда), Güler dayanamadı (Гюлер выдержать не смогла): — Boşuna uğraşıyoruz Erol (впустую боремся, Эрол). Bu kadın beni Cenap'tan ayırmadıkca rahat etmeyecek (эта женщина меня с Дженапом не разлучит пока, не успокоится). Akşam biraraya geldikleri zaman, Erol fikrini Güler'e söyleyince, Güler dayanamadı: — Boşuna uğraşıyoruz Erol. Bu kadın beni Cenap'tan ayırmadıkca rahat etmeyecek. — Biz de (а мы), sonuna kadar uğraşacağız onunla (до конца будем бороться с ней). Haydi (давай), şimdi sen hanım hanımcık (сейчас ты, женщина, маленькая женщина), sana en çok gerekli eşyalarını topla (тебе больше всего необходимые свои вещи собери), Filiz de sana yardım etsin (Филиз же тебе поможет пусть). Gerisini burada bırakın (остальное здесь оставьте). Ben onları bir yere yerleştiririm (я их в каком-нибудь месте размещу). Al kocanı (забирай своего мужа), doğum için İstanbul'a git (для родов в Стамбул поезжай). — Biz de, sonuna kadar uğraşacağız onunla. Haydi, şimdi sen hanım hanımcık, sana en çok gerekli eşyalarını topla, Filiz de sana yardım etsin. Gerisini burada bırakın. Ben onları bir yere yerleştiririm. Al kocanı, doğum için İstanbul'a git. Sana kapı gibi rapor aldık (мы тебе огромную справку взяли; kapı gibi — крупный: «дверь словно»). «Doğumu İstanbul’da yapması gerek» diye (в ней Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 292 говорится: «Роды в Стамбуле сделать необходимо»). Ben ikinizin de maaşlarını alır (я вас обоих зарплаты получу), gönderirim (вышлю). Paraya sıkışırsanız (если будете испытывать стеснение в деньгах; sıkı — тесный, узкий), sakın çekinmeyin ablama söyleyin (смотрите, не стесняйтесь, моей сестре скажите). Bütün problemlerinizi rahatlıkla ablama açabilirsiniz (все ваши проблемы спокойно моей сестре открыть можете). Sana kapı gibi rapor aldık. «Doğumu İstanbul’da yapması gerek» diye. Ben ikinizin de maaşlarını alır, gönderirim. Paraya sıkışırsanız, sakın çekinmeyin ablama söyleyin. Bütün problemlerinizi rahatlıkla ablama açabilirsiniz. Anlayışlıdır (она понятливая). Güler için de iyi olur (для Гюлер тоже хорошо будет). Ağabeyi de orada (ее старший брат тоже там). Gidin (поезжайте), keyfinize bakın (веселитесь: «посмотрите на ваше удовольствие/хорошее настроение»). Doğacak bebeğinizi düşünerek mutlu olun (думая о будущем вашем ребенке, будьте счастливы). Burayı unutun (это место забудьте). Anlayışlıdır. Güler için de iyi olur. Ağabeyi de orada. Gidin, keyfinize bakın. Doğacak bebeğinizi düşünerek mutlu olun. Burayı unutun. Üç gün sonra (через три дня), Güler’le Cenap İstanbul'a gittiler (Гюлер и Дженап в Стамбул уехали). Erol onların eşyalarını kargoya verdi (Эрол их вещи перевозчику/на перевозку сдал; kargo — грузовое судно). Evlerindeki tüm eşyaları (все вещи, которые были в их доме) şirketin depolarından bir odaya (в одном из помещений складов фирмы), güzelce yerleştirdi (как следует разместил; güzelce — хорошенько, как следует). Evin anahtarını da (ключ от дома же), ev sahibine teslim etti (домовладельцу сдал). Döndükleri zaman, daha büyük bir eve çıkacaklarını söyledi (когда они вернутся, в более большой дом въедут, сказал). Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 293 Üç gün sonra, Güler’le Cenap İstanbul'a gittiler. Erol onların eşyalarını kargoya verdi. Evlerindeki tüm eşyaları şirketin depolarından bir odaya, güzelce yerleştirdi. Evin anahtarını da, ev sahibine teslim etti. Döndükleri zaman, daha büyük bir eve çıkacaklarını söyledi. Filiz'in, Güler'den ayrılması çok zor olmuştu (для Филиз с Гюлер расставание очень трудным стало). İki candan arkadaş (две закадычные подруги), uzun süre ağlaştılar (долгое время вместе плакали)... Erol'un yaptıkları karşısında (в ответ на то, что делал Эрол), söyleyecek söz bulamıyordu (слов, чтобы сказать, не мог найти). Onu (его), kendi anasının yaptığı kötülüklerden korumaya çalışıyordu (от зол, которые совершала его собственная мать, защитить старался; kötü — плохой). Filiz'in, Güler'den ayrılması çok zor olmuştu. İki candan arkadaş, uzun süre ağlaştılar... Erol'un yaptıkları karşısında, söyleyecek söz bulamıyordu. Onu, kendi anasının yaptığı kötülüklerden korumaya çalışıyordu. Bir süre sonra Erol'un tahmini doğru çıktı (через некоторое время предположение Эрола подтвердилось: «правильным вышло»). Eve yapılan tebligat (сообщения /об аресте/ на дом), ev boşaldığı için (поскольку дом опустел), gerçekleşemedi (не могли осуществиться). Onların tekrar Cenap'ın yerini saptayıp, kararı tebliğ edebilmeleri için (чтобы им снова, установив место Дженапа, быть в состоянии оповестить о решении; tebliğ — уведомление, извещение), birkaç ay zaman gerekirdi (несколько месяцев времени потребовалось бы). Artık rahatlıkla doğumu bekleyebilirlerdi (теперь со спокойствием роды они могли ждать). Bir süre sonra Erol'un tahmini doğru çıktı. Eve yapılan tebligat, ev boşaldığı için, gerçekleşemedi. Onların tekrar Cenap'ın yerini saptayıp, kararı tebliğ edebilmeleri için, birkaç ay zaman gerekirdi. Artık rahatlıkla doğumu Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 294 bekleyebilirlerdi. Güler’le Cenap (Гюлер и Дженап), sık sık telefon ediyorlardı (часто звонили). Erol, onlara herşeyin yoluna girdiğini (Эрол им, что все устроилось: «/что/ все на свой путь вошло»), istedikleri süreyi kazandıklarını (/что/ срок, который они желали, они выиграли), doğum için rahat olmalarını (ради родов они были спокойны чтобы), her telefonlarında söylüyordu (при каждом телефонном разговоре говорил). Ama içi hiç rahat değildi (но душа его вовсе спокойна не была). Geceler boyu Filiz ile hep Güler'in doğumunu konuşuyorlardı (на протяжении ночей с Филиз все о родах Гюлер разговаривали). Güler’le Cenap, sık sık telefon ediyorlardı. Erol, onlara herşeyin yoluna girdiğini, istedikleri süreyi kazandıklarını, doğum için rahat olmalarını, her telefonlarında söylüyordu. Ama içi hiç rahat değildi. Geceler boyu Filiz ile hep Güler'in doğumunu konuşuyorlardı. *** İki ay (два месяца), olaysız geçmişti (без событий прошли; olay — событие, происшествие). Bir gece (однажды ночью), aldıkları telefon (поднятая ими трубка), Güler'in hastaneye kaldırıldığını haber verdi (сообщила, что Гюлер увезли в больницу). Sabah (утром), ilk uçakla İstanbul'a gidip (первым самолетом в Стамбул приехав), doğruca hastaneye koştular (они прямо в больницу побежали). Cenap perişandı (Дженап был растерян). Onları görür görmez (их едва увидев), ağlamaya başladı (плакать начал). İki ay, olaysız geçmişti. Bir gece, aldıkları telefon, Güler'in hastaneye kaldırıldığını haber verdi. Sabah, ilk uçakla İstanbul'a gidip, doğruca hastaneye koştular. Cenap perişandı. Onları görür görmez, ağlamaya başladı. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 295 — Bir kızımız oldu ama (у нас девочка родилась: «стала», но), Güler komada (Гюлер в коме). Tansiyonu düştü (у нее давление упало). Kaç saattir uğraşıyorlar (сколько часов они борются). Ablan yanında (твоя сестра рядом с ней), diye ağlamaya başladı (говоря, плакать начал). — Girebilir miyiz acaba (мы можем войти, интересно = можем ли мы войти)? — Sanmıyorum (не думаю), yoğun bakıma aldılar (/ее/ в интенсивную терапию отправили: «взяли»; yoğun — густой, плотный). — Bir kızımız oldu ama, Güler komada. Tansiyonu düştü. Kaç saattir uğraşıyorlar. Ablan yanında, diye ağlamaya başladı. — Girebilir miyiz acaba? — Sanmıyorum, yoğun bakıma aldılar. Uzun süre (долгое время), birbirlerine ümit vererek (друг другу надежду давая), beklediler (они ждали). Sonunda (в конце концов), Erol ablasının odadan ağlayarak çıktığını görünce (Эрола, увидев, что его сестра из палаты плача выходит), herşeyin bittiğini anladı (/что/ все кончилось, понял). Kendini yerden yere atan Cenap'ı (то туда, то сюда бросавшегося Дженапа), zaptetmek çok güçtü (сдержать очень трудно было). Doktorların zorla yaptıkları sakinleştirici iğne (докторами насильно сделанный успокоительный укол; sakin — спокойный, неподвижный; iğne — игла, иголка; укол), onu biraz uyuttu (его немного заставил поспать). Güler'in ağabeyi ise (старший брат Гюлер же), bir kenarda acısını içine gömmeye çalışıyordu (в одном углу свое горе внутри себя спрятать старался; gömmek — закапывать; хоронить; прятать). Filiz ise perişandı (Филиз же была печальна). Uzun süre, birbirlerine ümit vererek, beklediler. Sonunda, Erol ablasının odadan ağlayarak çıktığını görünce, herşeyin bittiğini anladı. Kendini yerden yere atan Cenap'ı, zaptetmek çok güçtü. Doktorların zorla yaptıkları sakinleştirici iğne, onu biraz uyuttu. Güler'in ağabeyi ise, bir kenarda acısını Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 296 içine gömmeye çalışıyordu. Filiz ise perişandı. Erol, hemen kendini toplayarak (Эрол, сразу в себя придя), Filiz’le ablasına bebeği verip (Филиз и своей сестре ребенка дав), eve gönderdi (домой отправил). Onlar hastanede kalıp yapılacak işleri görüştüler (они, в больнице оставшись, дела, которые необходимо сделать, обсудили). Cenap, yaşayan bir ölü gibiydi (Дженап был как живой мертвец). Sakinleşmişti ama (он успокоился, но), kafası durmuştu (у него голова не работала: «остановилась»). Düşünemiyordu (он не мог думать). Bütün işleri (все его дела), Erol ile, biraz sonra hastaneye gelen eniştesi yüklenmişti (на Эрола и немного позже в больницу приехавшего зятя были возложены; yüklenmek — грузиться; быть навьюченным; -e быть возложенным /об обязанности и т. п./; yüklemek — грузить, вьючить, нагружать; возлагать /обязанности/; yük — груз; ноша; вьюк). Usulen Güler'in ağabeyisine sordular (как полагается, они спросили старшего брата Гюлер; usul — метод; способ; прием): Erol, hemen kendini toplayarak, Filiz’le ablasına bebeği verip, eve gönderdi. Onlar hastanede kalıp yapılacak işleri görüştüler. Cenap, yaşayan bir ölü gibiydi. Sakinleşmişti ama, kafası durmuştu. Düşünemiyordu. Bütün işleri, Erol ile, biraz sonra hastaneye gelen eniştesi yüklenmişti. Usulen Güler'in ağabeyisine sordular: — Cenazeyi Samsun'a götürmek istiyoruz (тело в Самсун отвезти хотим). Bir itirazınız var mı (какое-нибудь ваше возражение есть)? — Niçin olsun (почему будет), kocasının en tabii hakkı bu (ее мужа самое естественное право это). Evi (ее дом), yuvası orada (ее гнездо там). Siz nasıl isterseniz öyle olsun (вы как захотите, так будет пусть). — Cenazeyi Samsun'a götürmek istiyoruz. Bir itirazınız var mı? — Niçin olsun, kocasının en tabii hakkı bu. Evi, yuvası orada. Siz nasıl Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 297 isterseniz öyle olsun. Erol ile eniştesi (Эрол и его зять), bütün işleri tamamladıktan sonra (после того, как закончили все дела), Cenap'ı alıp eve döndüler (Дженапа забрав, домой вернулись). Cenap tam anlamıyla perişandı (Дженап в полном смысле был жалок). Ona bir iğne daha yaptırmışlardı (ему один укол еще сделали). Hemen yatırdılar (сразу уложили). Erol ile eniştesi, bütün işleri tamamladıktan sonra, Cenap'ı alıp eve döndüler. Cenap tam anlamıyla perişandı. Ona bir iğne daha yaptırmışlardı. Hemen yatırdılar. Erol, telefonun başına geçip Samsun'a acı haberi iletti (Эрол, пройдя к телефону, в Самсун горькую весть сообщил). Ertesi gün (на следующий день), cenazeyi uçakla getireceklerini, gerekenin yapılmasını istedi (тело самолетом отправить, необходимое сделать попросил). Güler hanımın ölüm haberi (весть о смерти Гюлер-ханым), bir kasırga gibi sardı tüm Samsun'u (ураган словно, потрясла весь Самсун). Güler öğretmenin tüm arkadaşları (все друзья учительницы Гюлер), öğrencileri yasa büründü (ее ученики в траур погрузились; bürünmek — окутываться, обволакиваться; завертываться, покрываться)... Erol, telefonun başına geçip Samsun'a acı haberi iletti. Ertesi gün, cenazeyi uçakla getireceklerini, gerekenin yapılmasını istedi. Güler hanımın ölüm haberi, bir kasırga gibi sardı tüm Samsun'u. Güler öğretmenin tüm arkadaşları, öğrencileri yasa büründü... Ertesi günü (на следующий день), uçağı karşılayan korkunç kalabalık herkesi şaşırttı (самолет встречавшая огромная: «страшная» толпа всех потрясла). Cenaze (тело), tüm Samsunluların gözyaşları arasında toprağa verilirken (когда Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 298 среди слез всех самсунцев земле предавали), onun gelin gibi süslenen tabutuna bakanlar (смотревшие на ее гроб, украшенный, как невеста), yavrusunun yüzünü bile göremeden (ребенка своего лица даже не увидев) ölen güzel öğretmenin arkasından günlerce yas tuttular (по умершей прекрасной учительнице много дней траур соблюдали: «держали»)... Ertesi günü, uçağı karşılayan korkunç kalabalık herkesi şaşırttı. Cenaze, tüm Samsunluların gözyaşları arasında toprağa verilirken, onun gelin gibi süslenen tabutuna bakanlar, yavrusunun yüzünü bile göremeden ölen güzel öğretmenin arkasından günlerce yas tuttular... *** Filiz, çocuğu kimselere bırakmamış (Филиз ребенка никому не оставила), alıp eve getirmişti (забрав, домой привезла). Alelacele bir kadın tuttular (поспешно одну женщину наняли). Cenap, yavruyu kucağına alamıyordu (Дженап ребенка на руки не мог взять). Onun kendisine bakan gözlerinde (в его глазах, глядящих на него), zavallı Güler'in (бедной Гюлер), ona bu kaderi hazırladığı için suçlayan bakışlarını (/за то, что/ ей эту судьбу приготовил он, обвиняющие взгляды; kader — судьба, предопределение; suç — вина; suçlamak — обвинять), görüyor (видел), kendini kaybediyordu (выходил из себя). Günlerdir çocuğunu kucağına alıp sevemiyordu (днями, своего ребенка на руки взять, любить не мог). Filiz, çocuğu kimselere bırakmamış, alıp eve getirmişti. Alelacele bir kadın tuttular. Cenap, yavruyu kucağına alamıyordu. Onun kendisine bakan gözlerinde, zavallı Güler'in, ona bu kaderi hazırladığı için suçlayan bakışlarını, görüyor, kendini kaybediyordu. Günlerdir çocuğunu kucağına alıp sevemiyordu. Erol'la Filiz'in, bebeği sevişlerini uzaktan seyrediyordu (за любовью Эрола и Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 299 Филиз к ребенку издалека наблюдал он). O minik (этот крохотный), günahsız yavrunun (безгрешный ребенок), annesiz kalmasında (в том, что он остался без матери), kendini suçlu buluyordu (себя виноватым считал). Güler’le evlenmemeliydi (он не должен был жениться на Гюлер). Onu bu kötü kaderine ortak etmemeliydi (ее к этой плохой доле приобщать не должен был; ortak — соучастник). Erol'la Filiz'in, bebeği sevişlerini uzaktan seyrediyordu. O minik, günahsız yavrunun, annesiz kalmasında, kendini suçlu buluyordu. Güler’le evlenmemeliydi. Onu bu kötü kaderine ortak etmemeliydi. Güler öğretmenin ölüm haberi (весть о смерти учительницы Гюлер), Cenap'ın ailesine de ulaşmıştı (семьи Дженапа также достигла). Yaşlı babası bu kara haber karşısında (его пожилой отец в ответ на эту черную весть) eline geçirdiği bir balta ile karısının üzerine yürümüş (с попавшимся в руку топором к своей жене подошел), «Beni, oğlumu perişan ettin (меня, моего сына ты несчастными сделала). Bize dünyayı zehir ettin (нам мир отравила; zehir — яд). Gelini sen öldürdün (невестку ты убила), torunumu sen anasız bıraktın (мою внучку ты без матери оставила), senin hakkın bu (твое право = ты это заслужила), ama ne yazık ki (но как жаль, что), ben sana bunu vermekte geciktim (я опоздал в том, чтобы тебе это дать). Al sana merhametsiz kadın (вот тебе: «бери», безжалостная женщина; merhamet — сострадание, жалость), al sana canavar ana (вот, жестокая мать; canavar — хищник, зверь; свирепый; жестокий), al sana saygısız kadın (вот тебе, невежливая = недостойная женщина; saygı — уважение, почтение, почтительность, учтивость)» diye diye (говоря говоря), kadının başını parçalamış (женщины голову разрубил на части; parça — кусок, часть), sonra da gidip karakola teslim olmuştu (а потом, «пойдя», в полицейский участок сдался; teslim — отдача, сдача, передача). Güler öğretmenin ölüm haberi, Cenap'ın ailesine de ulaşmıştı. Yaşlı babası bu Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 300 kara haber karşısında eline geçirdiği bir balta ile karısının üzerine yürümüş «Beni, oğlumu perişan ettin. Bize dünyayı zehir ettin. Gelini sen öldürdün, torunumu sen anasız bıraktın, senin hakkın bu, ama ne yazık ki, ben sana bunu vermekte geciktim. Al sana merhametsiz kadın, al sana canavar ana, al sana saygısız kadın» diye diye, kadının başını parçalamış, sonra da gidip karakola teslim olmuştu. Bir yıl sonra Filiz’le Erol'un da bir oğulları oldu (одним годом позже у Филиз и Эрола также сын родился). Bahar adını verdikleri Güler'in kızını (дочь Гюлер, которой дали имя Бахар; bahar — весна), kendi evlatları gibi büyütüyorlardı (как собственного ребенка растили). Bahar, onun için bu yeni gelen bebeği kıskanmıştı (Бахар поэтому к этому новому появившемуся ребенку ревновала). Onu her akşam görmeye gelen babasına (ее каждый вечер приходившему проведать отцу) «Bu bebek kaka, Bahar cici,» diyerek («этот ребенок бяка: «кака», Бахар хорошая», — говоря; cici — прелестный, пленительный, обворожительный) kıskançlığını ortaya koymaktan geri kalmıyordu (свою ревность проявлять не преминула). Cenap, çocuğun artık bu aileye yük olmaya başladığını söyleyerek (Дженап, говоря, что ребенок уже начинает быть грузом для этой семьи), bakımını yüklenmek istediği zaman (уходом за ней обремениться хотел когда), Filiz, «Ona bir anne bulursan, ancak o zaman alabilrsin. Yoksa, kalır» demişti (Филиз: «Если ты ему мать найдешь, только тогда забрать сможешь. Иначе останется», — говорила). Bir yıl sonra Filiz’le Erol'un da bir oğulları oldu. Bahar adını verdikleri Güler'in kızını, kendi evlatları gibi büyütüyorlardı. Bahar, onun için bu yeni gelen bebeği kıskanmıştı. Onu her akşam görmeye gelen babasına «Bu bebek kaka, Bahar cici,» diyerek kıskançlığını ortaya koymaktan geri kalmıyordu. Cenap, çocuğun artık bu aileye yük olmaya başladığını söyleyerek, bakımını yüklenmek istediği zaman, Filiz, «Ona bir anne bulursan, ancak o zaman alabilrsin. Yoksa, kalır» demişti. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 301 Cenap ise (Дженап же): — Ona annesi gibi bir anneyi bulamıyacağımı (/что/ ей такую, мать словно, мать не смогу найти), sen de biliyorsun (ты тоже знаешь), diyerek ağlayarak odadan kaçmıştı (говоря, плача, из комнаты убегал)... Ağlıyordu (плакал)... Yıllar önce Filiz'in durduramadığı gözyaşları (слезы, которые годами раньше не могла остановить Филиз), şimdi Cenap'ın gözlerinden fışkırıyordu (теперь из глаз Дженапа били ключом). Cenap ise: — Ona annesi gibi bir anneyi bulamıyacağımı, sen de biliyorsun, diyerek ağlayarak odadan kaçmıştı... Ağlıyordu... Yıllar önce Filiz'in durduramadığı gözyaşları, şimdi Cenap'ın gözlerinden fışkırıyordu. — Zavallı Bahar'ım benim (бедная Бахар моя). Talihsiz kızım benim (несчастная дочка моя; talih — судьба, фортуна; удача, счастье; везение, успех, talihi açıktır — ему везет, talihi var — он счастливый, ему везет). Senin o güzel annenin yerini kimse tutamaz (твоей той прекрасной матери место никто не сможет занять). Onun kalbimdeki yerini kimse alamaz (в моем сердце ее место никто не сможет забрать), diye hıçkıran Cenap (говоря, рыдающий Дженап), minik yavrusunun o küçücük masum yüzünde (в том крохотном невинном лице маленького ребенка), Güler'i görüyor (видел Гюлер), Güler'i yaşıyordu (Гюлер переживал). Dayanamadı kendi kendine haykırdı (не мог удержаться, сам себе крикнул): — Zavallı Bahar'ım benim. Talihsiz kızım benim. Senin o güzel annenin yerini kimse tutamaz. Onun kalbimdeki yerini kimse alamaz, diye hıçkıran Cenap, minik yavrusunun o küçücük masum yüzünde, Güler'i görüyor, Güler'i yaşıyordu. Dayanamadı kendi kendine haykırdı: Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 302 — Kızımın mutluluğu için yaşayacağım (ради счастья моей дочери буду жить). Onun huzurlu olması (она безмятежой была; huzur — покой, спокойствие), rahat etmesi (спокойной была)... Ve ağlamaması için (и не плакала чтобы). — Kızımın mutluluğu için yaşayacağım. Onun huzurlu olması, rahat etmesi... Ve ağlamaması için. Мультиязыковой проект Ильи Франка www.franklang.ru 303