GEZİYORUM devamını okumak için tıklayınız

Transkript

GEZİYORUM devamını okumak için tıklayınız
GEZİYORUM
Gökhan ERCAN
Fas izlenimi
[email protected]
Filmlere konu olan,
Arap Baharı’nın
uğramadığı ender
Arap ülkelerinden
biri olan Fas ve
tarihi kraliyet kentleri…
EL-MAĞRİBU`L-AKSA,
UZAKTAKİ
BATI ÜLKESİ
FAS
Yaklaşık olarak 32 milyon
nüfusa sahip Fas, resmî
olarak Fas Krallığı
Kuzey Afrika'nın en batısında
turistik, ekonomik ve
ekzotik bir merkez.
128
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
A
tlantik okyanusu kıyısında,
Afrika'nın kuzeybatısında,
Akdeniz, Atlas Dağları ve
güneyinde Batı Sahra ile çevrili,
eskilerin "el-Mağribu’l-Aksa,
diğer bir deyişle “Uzak Batı” ülkesi Fas.
Müslümanların İspanya’ya da Endülüsü
medeniyetini kurmak için geçtikleri
topraklar, Cebelitarık Boğazı burada.
Biz de politik başkent Rabat, kültürel
başkent kabul edilen Fes, ekonomik
başkent Casablanca, kızıl şehir Marakeş
ve Fas dendiğinde akla gelen diğer
kraliyet şehirlerine bir seyahat yapıp, sizler izlenimlerimizi derledik…
Yaklaşık olarak 32 milyon nüfusa sahip
Fas, resmî olarak Fas Krallığı Kuzey
Afrika'nın en batısında turistik,
ekonomik ve ekzotik bir merkez.
Berberi ülkelerinin başkentlerine göre
adlandırılması geleneğine uygun olarak,
biz Türkler de Fas ülkesine antik İdrisî
ve Marinî başkent Fes'ten (Fas) alıntılandırılarak isimlendirmişiz. Avrupalılar
ise bu adlandırmayı diğer tarihi başkent
Marakeş'ten esinlenerek Maruecos,
Maroc, Morocco’ya dönüştürerek kullanmış.
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
129
GEZİYORUM / FAS
“Türkiye’deki Kürtler gibiyiz”
Fas’ın nüfusunun yüzde 55`ini Araplar, yüzde 34`ünü de Berberiler oluşturuyor.
Nitekim seyahat esnasında tanıştığımız Berberiler’den bazıları, Türk olduğumuzu
öğrenince, “Biz Türkiye’deki Kürtler gibiyiz” diyerek bahsetti. Kalan yüzde 10’luk
nüfusu da büyük çoğunlukla Moorlar, azınlık olarak da İspanyollar başta olmak üzere
Avrupalı Hristiyan ve Yahudiler oluşturuyor.
F
as, Kuzey Afrika’da meşruti
krallıkla yönetilmeye devam
eden tek ülke durumda. Şu anda tahtta 46 yaşındaki 3.kralları VI
Muhammed bulunuyor. 2 Mart
1956’da Fransa’dan bağımsızlığını
kazanan Fas’ın nüfusunun yüzde
55`ini Araplar, yüzde 34`ünü de
Berberiler oluşturuyor. Nitekim seyahat esnasında tanıştığımız
Berberiler’den bazıları, Türk olduğumuzu öğrenince, “Biz Türkiye’deki
Kürtler gibiyiz” diyerek bahsetti.
130
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
Kalan yüzde 10’luk nüfusu da büyük
çoğunlukla Moorlar, azınlık olarak da
İspanyollar başta olmak üzere
Avrupalı hristiyan ve yahudiler oluşturuyor. Dolayısıyla Resmi dili
Arapça olan bir demokratik monarşi Fas… 1999 yılında ölen Kral II.
Hasan’ın büyük oğlu olan Kral VI.
Mohammed, hem kanun koyucu
hem de dini ve ahlaki bir lider konumunda. Başbakanı, hükümet üyeleri, ordu komutanlarını ve üst düzey
yetkilileri Kral atıyor. Ortadoğu’da
başa geçen ikinci nesil krallar gibi VI.
Mohammed de ülkedeki modernleşme çalışmaları yürütüyor.
Seyahatimizde gördüğümüz kadarı ile
Fas halkı sakin huylu. Arap Baharı isyan rüzgarının buraya gelmemesinde
ki başlıca neden olabilir. Dolayısıyla
Fas’ta yakın gelecekte politik sistemin
ve ekonominin istikrarını sürdürmesi bekleniyor. Fas’ta gördüğümüz
istikrarlı sistem, güvenli bir yaşam ortamını da getirmiş. Turistler ve iş
adamları rahat hareket edebiliyor.
Siyaset
F
as’ta muhalif partiler de
mevcut. Bu partiler hükümeti eleştirme hakkına sahipler.
Ancak, monarşinin, İslam’ın ve Batı Sahra sorununun eleştirilmesi yasak durumda. Fas, Afrika Kıtası’nda bulunup, Afrika
Birliği’ne üye olmayan tek ülke durumda. Afrika Birliği’ne üye
olmamasının nedeni ise Batı Sahra sorunu. Fas hükümeti,
Batı Sahra'nın tümünün Fas'a ait olduğunu iddia ederken, BM
ve Afrika Birliği bunu kabul etmiyor. İspanyol çekilmesinden
sonra Batı Sahra, 1966’dan itibaren Fas ile Moritanya arasında sorun olarak devam ediyor. 1975 yılında ‘Yeşil Yürüyüş’
Dil
F
as’ın yerlileri olarak bilinen Berberiler, kuzeybatı ve Batı Afrika ülkelerine yayılmış
bir topluluk. Tümü Müslüman olan
Berberiler’in şehirlere göç edenleri dışında, kendi aralarında
kabile hiyerarşisi halen devam ediyor. Berberi isminin “barbar” kelimesinden geldiği ve Avrupalılar tarafından bu halka
verilmiş olduğu da söyleniyor. Bütün Berberilerin anladığı ortak bir dil bulunmuyor. Fakat içlerinde sadece Tuareg lehçe-
denilen gösteriden bu yana bölge Fas tarafından yönetiliyor.
Fas’ın diğer bir dış sorunu da Kuzey’deki iki kenti. 1956’daki
bağımsızlık ilan edilince, Fransızlar ülkeyi tert etmişler. Fakat,
Fas’ın kuzeyinde Sebte ve Melilla şehirleri, halen İspanyol
kontrolü altında. İspanyoların dünyada kalan son sömürge şehirlerinden denilebilir. Bu iki şehirde yaşayan Arapların oy verme hakkı yok, İspanya’dan gelenler için yapılan sitelere
Arapların girmesi de yasaklanmış. Fakat Avrupa’ya kaçak geçmek isteyenler için Kuzey Afrika’daki bir üst durumunda bu
şehirler. Ocak ayında haberlerde, kamikaze otomobiller ile
gümrükten kaçmaya çalışan mültecileri görmüşsünüzdür…
sinin yazısı mevcut. Fas’ta halk arasında kullanılan Arapça'ya
Darija deniliyor. Diğer Arap ülkeleriyle karşılaştırıldığında farklı bir lehçede olan bir Arapça. Aynı zamanda ülkede yoğun
olan Berberilerin de kullandığı farklı diller bulunuyor. Bunların
başında güneyde Sousi halkı tarafından konuşulan
Sheluhveya Shelha dili, kuzeyde ise Tamazigt dili geliyor.
Ülkenin kuzey kesimi İspanyolların etkisi altında kaldığından
buralarda İspanyolca konuşanlara rastlamak da mümkün.
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
131
GEZİYORUM / FAS
FAS ÜLKE PROFİLİ
Resmi Adı
Başkenti
Devlet Başkanı
Başbakan
Yönetim Şekli
Konuşulan Dil
Dini
Etnik Yapı
Para Birimi
Yüzölçümü
Ülke Sınırları
Önemli Şehirler
Nüfus
Yıllık Nüfus Artış Oranı
Ortalama Ömür
Önemli Limanları
Zaman Dilimi
GSYİH
Kişi Başına Düşen GSYİH
Kişi Başına Düşen GSYİH
: Fas Krallığı
: Rabat
: Kral Mohamed VI (30 Temmuz 1999 ‘dan bu yana)
: Abbas El Fassi (Eylül 2007 seçimlerinden itibaren)
: Anayasal Monarşi
: Arapça (resmi dil) Fransızca (iş, hükümet ve diplomasi dili)
: %98,7 Müslüman, %1,1 Hristiyan, %0,2 Musevi
: % 99,1 Arap-Berber, % 0,2 Yahudi, % 0,7 Diğer
: Fas Dirhemi –MAD ( 1 $= yaklaşık 8.l MAD)
: 458.730 km2 (,Batı sahra hariç)
: 2.017,9 km
: Kazablanka, Rabat-Sale, Fes, Marakeş, Tanger
: 32,.381.000 kişi
: % 1,5
: Erkek 70,4 yıl, kadın 74,8yıl
: Kazablanka, Tanger-Med
: GMT+0
: 96.030
: 2.966 $
: 4.590 $ (2009 yılı)
(satın alma gücü paritesine göre)
GSYİH Büyüme Oranı
: % 3,3*
Sektörlere Göre GSYİH Dağılımı : Tarım (%18,1), Sanayi (%32,2), Hizmetler (%49,6)
Enflasyon- tüketici fiyatları
: %0,8(2010)*
İşgücü
: 11.442.000 kişi
İşsizlik Oranı (resmi)
: 9,1%
T
HY’nin Kazablanka seferi ile
Muhammed V Havaalanı’na
inmemizle Fas gezimiz başlıyor. Yakıt fiyatlarının daha uygun
olması ve rahat hareket etmek için araç kiralayarak
rotamızda şehirlere gitmeye başlıyoruz. İlk durağımız
indiğimiz yer olan ülkenin “beyaz” renkli şehri
Kazablanka. Fas’a geldikten sonra iyice fark ediyorsunuz ki her şehrin bir rengi var. Tüm şehrin dokusu, mimarisi bu renklere göre şekilleniyor.
İspanyolca’da “Beyaz Ev” anlamına gelen Casablanca
(Arapça; Dâr-ül-Beydâ), Fas'ın batısında, Atlas
Okyanusu kıyısında yer alan liman bir kenti. Aynı zamanda 4 milyona yaklaşan nüfusu ile Fas'ın en büyük
şehri, ticaretin kalbinin attığı yer. Aslında bu şehrin
ismini hafızalara kazıyan şey, 1942 tarihli Humphrey
Bogart ve Ingrid Bergman’ın oynadığı efsanevi
Hollywood filmi, Casablanca. Aslında bu film
Kasablanka
132
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
Kasablanka’da ilk yerleşim
12. yüzyılda Anfa adlı bir
Berberi köyü ile başlıyor.
Kasablanka’da çekilmemiş. Fakat
filmindeki kafe ile aynı isme sahip ve
benzer dekorlu olan Kasablanka’daki
"Rick's Cafe"ye giderek nostalji yaşayabilirsiniz. Dünyada her kente
olan eski ve yeni şehir alanları, Fas’ta
biraz daha belirgin halde.
Kasablanka’da biraz küçük olsa da,
Fas’taki tüm eski yerleşim yerleri, surlar ile çevrili durumda, ve “Medina”
olarak isimlendiriliyor. “Eski Pazar”
anlamına da geliyor. Labirentvâri
dar sokaklardan, oldukça hareketli ve
otantik yerler Medina’lar. Küçük
küçük bir çok dükkan ve üstlerindeki evlerden oluşan Medina’larda genelde gelir seviyesi düşük insanlar yaşıyor. Ama alışveriş yapmanın tam
yerleri. Kasablanka’nın Medina’sı
da hemen limanın bitişiğinde olan bir
pazar yeri. Düşük fiyatlara aklınıza
gelebilecek her türlü şeyi satın almanız mümkün. Tabii söylenen fiyatın yarısını değil, en azından üçte birini vermeniz gerekiyor. Çünkü her
şey pazarlıkla işliyor bu ülkede.
Medina’dan sonra kraliyet Sarayı’nın
yanında geçerek ve Habous Meydanı
denilen kısmen yeni pazara gidiyoruz.
Fas ve Arap kültürünü yansıtan birçok egzotik ürünü burada bulabiliyorsunuz.
Fas’taki ilk günümüzün yarısı
yolculukta geçtiği için Medina çevresinde akşamı hemen ediyoruz.
Aldığımız tavsiyeler üzerine akşam
yemeği için geleneksel Fas yemeklerinin güzel örneklerin tadabileceğimiz geleneksel bir dekorasyona sahip
Scala Restoran’a gidiyoruz. Masa
ortasına gelen küçük küçük birçok
meze bizim mutfağımızı andırıyor.
Tabii yediğimiz yemekler ise Fas’ın en
ünlüleri: Erikli, bademli kuzu etli tajin ve sebzeli kuskus ve meyve koteylerinden yapılmış içecekleri. Fas,
muazzam lezzetleri birarada bulabileceğiniz bir ülke. Faslılar kuzu, koyun ve tavuk etini taze ya da kuru
meyvelerle pişiriyorlar. Bizim yedi-
ğimiz kuzu tajinnin içinde de kayısı
ve erik vardı. Genel olarak Fas mutfağı, bol baharatlı, aromalı, tatlı ve
tuzlunun karıştığı bir mutfak.
Kasablanka’da ilk yerleşim 12.
yüzyılda Anfa adlı bir Berberi köyü
ile başlıyor. 15. yüzyılda korsanların
merkezi durumuna gelen köy, 1515'te
Portekizliler tarafından “Casa
Branca” adlı bir yerleşim yerine dönüştürülüyor.
1755
Lizbon
Depremi’nden sonra boşaltılan kent,
18. yüzyılın sonlarında Sultan Sidi
Muhammed bin Abdullah'ın emriyle yeniden kuruluyor. Ardından, kente Fransızlar başta olmak üzere,
İspanyol tüccarlar ve Avrupalılar
yerleşmeye başlıyor. Nitekim, 1907'te
Fransa, Kazablanka'yı işgal ediyor. Ta
ki 1956’daki bağımsızlığa kadar… Bu
dönemde Kasablanka, Fas'ın en büyük liman kenti haline geliyor.
Böylece Kazablanka limanı çevresinde ticaret hızla gelişiyor, ve böylece kent, Fas ekonomisinin merkezi haline geliyor. Bugün toplam üretimin yüzde 39'unu ve Fas sanayisindeki işgücünün yüzde 60'ını tek başına Kazablanka karşılıyor.
Kazablanka yeni ile eskinin, klasik ile modernin iç içe geçtiği son derece ilginç bir şehir. Ama diğer Fas
kentlerine kıyasa en moderni.
Nitekim Fransız yönetimi altındaki
zamanlarda, Paris'teki güzel sanatlar
akademisi mezunu mimarların öğrendikleri modern mimari teorilerini burada uygulamışlar. Bundan dolayı Kazablanka 20. yüzyılda modern yöne doğru bir mimari değişikliğe uğrayarak diğer Fas şehirlerinden
farklılaşmış.
İkinci gün oteldeki kahvaltımızda ilk dikkatimizi çeken şey, peynir
kullanmamları oldu. Ayrıca bizim
bildiğimiz anlamda çay da yok.
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
133
GEZİYORUM / FAS
Rabat
Fas’ta camilere Müslüman olmayanları almıyorlar. Kapıdaki bir görevliye
Müslüman olduğunuzu söylemeniz gerekiyor. Hatta içeride bile gelip soruyorlar.
Tavsiye; sorduklarında “Elhamdülillah” demeniz yeterli oluyor.
Alıştığınız Türk kahavaltısını Fas’ta
yapmak pek mümkün olmuyor.
Ancak çay yerine, taze veya kurutulmuş naneden yapılan çayları içiyorlar. Birde içemeden önce yüksekten dökerek köpürmesin ve hava
ile daha çok temas etmesi sağlıyorlar.
Yanlız dikkat edilmesi gereken,
Fas’daki çoğu şey gibi bu nane çayıda bol şekerli.
Bugün Kazablanka'daki gezimize Atlas Okyanusu’nun hemen kıyısında bulunan, dünyanın en büyük
yedinci camisi olan ve 210 metre ile
en uzun minaresine sahip II.Hasan
Camii ile başlıyoruz. Bu görkemli yapı Fas eski kralı ikinci Hasan’ın
1989 yılındaki altmışıncı doğum gününe yetiştirilmek için yoğun çabalar sarf edilerek inşa edilse de binlerce işçinin sabah akşam çalışmasına rağmen ancak 1993’te tamamlanabilmiş. 25 bin kişi içeride, 80 bin
kişi avluda olmak üzere toplam 105
bin kişinin aynı anda ibadet ediliyor.
Gerçi biz gittiğimizde bu kadar çok
kişi yoktu! Atlantik Okyanusu’nun
üzerine denize dolgu yapılarak inşa
edilen camide tonlarca gümüş kul-
134
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
lanılmış. Bu devasa yapı mutlaka gezilmesi gereken yerlerden ve ziyaretçileri kolayıkla etkiliyor. Camiye
girmek isterken başka bir şeyi daha
öğrendik. Fas’ta camilere Müslüman
olmayanları almıyorlar. Kapıdaki
bir görevliye Müslüman olduğunuzu söylemeniz gerekiyor. Hatta içeride bile gelip soruyorlar. Tavsiye;
sorduklarında “Elhamdülillah” demeniz yeterli oluyor. Fas’ta camiler
ve minareleri bizim Osmanlı-Türk
mimarisinden bir hayli farklı.
Camiler, kiliseler gibi genelde dikdörtgen zemin üzerine, minareleri
de kare planlı ve genişce inşa ediliyorlar. İspanya’nın Endülüs bölgesindeki mimari ile birbirine çok
benziyor.
Öğle yemeğini, Kazablanka'nın
Atlas Okyanusu sahilinde bulunan
Korniş (Corniche) semtine, Ain
Diab kordon boyunda bulunan kafelerin birinde yapıyoruz. Üstüne de
okyanusa karşı nane çayımızı içerek
ferahlıyoruz. Nane çayı servisi genelde, zarif işlemeli, süslerle bezeli bardaklar ile yapılıyor. Hasan II
Cami’nden hemen sonra yer alan
Korniş, oldukça uzun bir sahil şeridine sahip. Korniş Bulvarı şehrin en
hareketli bölgesi; birçok restoran,
cafe ve bar günün her saatinde
açık. Akşamları ise şehrin ünlü gece klüpleri sahili renklendiriyor.
Korniş sahil şeridini bitirdikten sonra, aynı yol üzerinde devasa alışveriş merkezi Morocco Mall’ı gidebilirsiniz. 250 bin metrekare üzerine
inşa edilen bu üç katlı AVM, Afrika
Kıtası’nın en büyük alışveriş merkezi
konumunda. Ayrıca Morocco Mall
içerisinde 40 farklı balık türünü barındıran ve 360 derecelik görüş açısına sahip Aquadream isimli bir akvaryum bulunuyor. Bu bölge yaknında, Atlantik Okyanusu kıyısında
deniz fenerinin hemen altında yer
alan “La Fibule” isimli geleneksel
restoran da Fas lezzetlerini tadabileceğiniz en ünlü restoranlardan.
Ayrıca Kasablanka’da bulunan,
Paşa’nın
Mahkeme
binası
(Mahkama du Pacha), Birleşmiş
Milletler Meydanı, II. Hasan Kulesi,
V.Muhammed anıt mezarı, Kasbah
Oudayas Kalesi gezilebilecek noktalardan bazıları.
Rabat’ta eski şehre duvarlarında bulunan
onlarca kapıdan biriden geçerek giriyoruz.
Görüntü gitgide alıştığımız türden. El sanatları
ve hediyelik satan dükkanlar, arka sokaklarda
kayboldukça yerel haşka yönelik fırınından,
manavına, berberinden terzisine kadar tüm
dükkanları bulabiyorsunuz.
K
asablanka’nın ardından 86 km
uzaklıktaki Fas'ın resmi başkenti Rabat’a geliyoruz. Fas'ın
kuzeybatı kıyısında Bou Regreg
Irmağının denize döküldüğü yerde
bulunan Rabat, ülkenin yönetim ve
öğretim merkezi konumunda. 2 milyonluk bir şehir olan Rabat’ta da dar
sokakları ve eski yapıları bolca bulabiliyorsunuz. 12. yüzyıl'da Endülüs'e
yapılan seferler için bir askerî üs
olarak kurulan Rabat, daha sonra
önemin yitirdiyse de, Fransız işgalinden sonra koruma bölgesinin merkezi yapılınca hızla gelişiyor. Rabat’da
eski şehre duvarlarında bulunan onlarca kapıdan biriden geçerek giri-
yoruz. Görüntü gitgide alıştığımız
türden. El sanatları ve hediyelik satan dükkanlar, arka sokaklarda kayboldukça yerel haşka yönelik fırınından, manavına, berberinden terzisine kadar tüm dükkanları bulabiyorsunuz. Aslında en ilgi çekici olan
kasaplar; etleri hala açıkta asarak satan ülkerden Fas. Sokaklarda bulunan küçük kasap dükkanlarında sarkan etleri görüyorsunuz. Bazılarında
tanıtım amaçlı deve kafaları bile asılı. Fas’a gidince ilk dikkatinizi çekecek noktalardan birisi de herkesin cellaba denilen kapüşonlu kaftan benzeri bir elbise giymesi. Bazı Faslılar
cellabeyi elbise gibi kullanırken, ba-
zıları ise palto gibi kullanarak altına
pantolon giyiyor. Bu cellabalerin
rengi geldikleri bölgeyi, ait oldukları topluluğu, mali durumlarını göre
farklılık gösteriyor. Kışın va yazın
farklı, kadınlar ve erkekler farklı
cellabaler giyiyor. Bizde Rabat’ın
Medina’sında bolca bulunan terzilerden birine girerek hediyelik
Cellabeler aldık. Bu arada terzi kapüşonlu olmayanların “kaftan” olarak isimlendildiği söyledi. Fiyatları genelde 150 dirhem ile 450 dirhem
arasında değişiyor. Fakat Medina
sokaklarında yerde satılanlara rastlarsanız 50 dirheme ile bulabilirsiniz.
Yani bizim paramız ile 10 TL’ye.
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
135
GEZİYORUM / FAS
Yüksekte yer alan konumu Kasbah bölgesi, Rabat’a adını
veren Ribat’ın üzerine kurulmuş. Bugün beyaz ve mavi boyalı şirin
evlerinden oluşan hoş bir mahalle görünümünde
Rabat’ta gidilmesi gereken yerlerden bir tanesi de 12 yy’da inşa edilen Udaya Kasba’sının (Kasbah of the
Oudaias) devasa surlarını içine alan
Kale kalıntıları. ise Fas’ın en büyük
mimarı miraslarından olan bu yere,
şehrin en güzel manzarasına sahip.
Yüksekte yer alan konumu Kasbah
bölgesi, Rabat’a adını veren Ribat’ın
üzerine kurulmuş. Bugün beyaz ve
mavi boyalı şirin evlerinden oluşan
hoş bir mahalle durumda. Buradan
Rabat Plajı’nı rahatlıkla izleyebilrsiniz. Plajda dünyanın dört bir yanından gelen profesyonel sörfçülerü,
Atlas Okyanusu dalgaları üzerinde
oynarken seyredebilirsiniz.
Gezerken her verdiğiniz molada
nane çayı haricinda, taze sıkılan meyve suyu kokteylerini de tatmanıı tavsiye ederim. Fiyatları gayet makul.
Tercih ettiğiniz meyveleri söylüyorsunuz, ya da anlaşamazsanız eliniz ile
gösteriyorsunuz, sıkıp ve renderdan
geçirip getiriyorlar. Biz Türkiye’de
136
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
nadir bulunan mango, avakado, kaktüs meyvesi, guava gibi tropikal meyveleri tercih ettik.
Fas’ın hemen hemen tüm büyük
şehirlerinde bir Kraliyet Sarayı bulunuyor. Her kapısında asker, polis
karışık muhafızlar bulunan bu saraylara genelde giremiyorsunuz.
Hatta dışarıdan fotoğraf çekmenize
bile izin vermiyorlar. Ama şanlıysanız muhafızlar Rabat’ta Kraliyet
Sarayı’nın bir kapısından girip, içeriye
girmeden, diğer kapısından çıkmanıza izin verebilir. Ayrıca Rabat’ta
iken uzun bir yürüyüş ile “Chellah”
isimli Kartacalıların kurduğu eski
yerleşim yerine gidebilirsiniz. Burası
Romalılar ve Arapları barındırdıktan
sonra, günümüzde sadece devasa
sayıda kuşa ev sahipliği yapıyor.
Tarihi kalıntılarında görülebildiği
Çella’ya giriş, çoğu turistik yerdeki gibi 10 dirhem. Rabat’ta Ulusal
Arkeloji ve El Mağrip Bankası müzelerine de gidebilirsiniz.
Meknes
Rabat’ın 100 km
doğusunda bulunan
kraliyet şehrilerinden
Meknes’e yaklaşık
bir saatlik bir
yolculuktan sonra vardık.
R
engi “sarı” olan Meknes’e varır
varmaz şehri çevreleyen 40 km
lik uzun surlar ve Bab Mansour
(Mansur Kapısı) bizi karşılıyor.
UNESCO Dünya Kültür Mirası
Listesi'nde yer alan Meknes, 10. yüzyılda Miknase Berberileri tarafından kurulmuş. Moulay (Molla)
İsmail’in 17 yüzyıl sonlarında burayı başkent olarak seçmesiyle önemini artırıyor. Meknes’e görkemli ya-
pılar yaptıran Molla İsmail, buranın
saraylar şehri olarak nam salmasını
sağlıyor. Ölümü ardından Meknes eski gücünü kaybediyor. Meknes’te
Fas geleneksel otelleri olan
Riad’lardan birisinde konaklıyoruz.
Ortasında genellikle üstü kapalı bir
avlusu ve bu avlunun etrafında sıralanan odalardan oluşan Riad’lar, egzotik ortamları ile Fas’ta görmeniz gereken mekanlardan. Odaların ince ince süslemeler bulabileceğiniz, sabahları çatı terasında kahvaltı yapabileceğiniz yerler Riad’lar. Tabi fiyatları her zaman pazarlığa tabi.
Buralarda fiyatı yarıya indiremesenizde iyi bir indirim almanız mümkün
olabiliyor.
Diğer şehirlere kıyasla Meknes daha küçük, ve kontsantre diyebileceğimiz bir kent. Yürüyerek çoğu yeri
kolayıkla görebiliyorsunuz. Fas’ın en
güzel şehir kapısı, kimilerine göre
mimari harikası Bab Mansour ve hemen karşında El Hedim meydanı görülecek yerlerinde başında geliyor. El
Hedim meydanında at ve midilli’ye bineliyorsunuz. Yılan oynatıcılarını da
görebilirsiz. El Hedim meydanının ar-
kasında “Dar Jamai” isimli eskiden saray olan, şuan Fas Sanatları Müzesi
olan yer alıyor. Ardından eski şehrin
sokalarında kaybolabilirsiniz. Biz sarı renkli evlerin aralarında kayboldukça, doğal yaşamın her haline şahit
oluyoruz. Karşımıza çıkan herbiri
farklı renkte elbie giymiş çocukları da
fotoğraflamak ayrı bir keyif veriyor. Al
masjid AlAdam camii Meknes'in
ayakta kalan en büyük ve en eski camii. Müslüman olarak içeriye girebilirsiniz. Ayrıca “Bou Inania”
Medresesi ve Molla İsmail’in mahkumlarını tuttuğu “Habs Qara” isimli yer altı hapishanesi de kente ziyaret
edilebilecek noktalardan. Meknes
alışveriş yapacaklar için çok seçenek
sunan bir şehir değil. Medina’nın içlerinde takı, kilim, geleneksel Fas
ayakkabıları “bilgha” ve diğer hediyelk
ürünleri bulabileceğiniz dükkanlar
yer alıyor. Fiyatların Fes ve Marekeş’e
göre daha uygun olduğunu söyleyebilirim. Meknes’te ayrıca 17 yüzyıldan
kalan Dünyanın en büyük yapay sulama havuzu Agdal’da bulunuyor.
Meknes yakın çevresinde gidilebilecek
en önemli yer ise Molla İdris kasabası ve Anıt Mezarı. Molla İdris,
Hz.Peygamberin soyundan geliyor ve
Fas’a Müslümanlığı getirmiş olmasından dolayı Fas’ta bir öneme sahip.
Biraz daha uzağa giderseniz, 30 km
kuzeyinde, Roma kalıntılarının bulunduğu 3 yüzyıldan kalma Volubilis
Antik Kenti yer alıyor.
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
137
GEZİYORUM
FAS
Fes
Meknes’ten sonra 1 saatlik
seyahat ile UNESCO Dünya
Kültür Mirası Listesi'nde yer
alan bir diğer kent olan
Fes’e varıyoruz.
B
ir milyon nüfusa sahip olan Fes,
geçmişte Fas Sultanlığı'na başkentlik yapmış kentlerden birisi ve
halen Fas'ın dini ve kültürel başkenti sayılıyor. Arabımızı Fes Medina’sının kapılarının birinde yer alan otoparka
park ediyoruz. Böylece Fes şehrinin curcunası hemen başlıyor. Etrafımızı valizi taşımak isteyenler, otel göstermek isteyenler, para isteyenler sarıveriyor.
Kendimizi en yakın Riad’lardan birine
atıp kurtuluyoruz. Fes, önemini İdrisî
hanedanının kurucusu olan İdris ibn
Abdallah’ın şehri alıp başkent haline getirmesiyle kazanıyor. Ardından
Türklerin de katkısıyla Portekiz etkisinden kurtulan Fas Sultanlığı XVI. ve
XVII. yüzyıllar boyunca zenginleştikçe,
Fes kenti de Fas’ın bilim kültür merkezi
haline geliyor. Ta ki Fas’ın 1912’de
Fransız kontrolüne kadar. Fransız yönetimi tarafından Rabat'ın başkent ilan
edilmesiyle Fes'ın önemi de azalmaya
başlıyor. Fes’in ince süslemeli kapılarından birinden girip, Medina’da gezmeye başlıyoruz. Arapça "uygarlık" anlamına da gelen “medina” müslüman ülkelerdeki eski şehre verilen isimler.
Gerçi bu Medina’da uygarlık, çıktığı zamanda kalımış gibi görünse de. Eski Fes,
Merenid hükümdarlarının mezarlarının
138
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
olduğu bir tepe ile birlikte kale surlarıyla vadiye doğru yayılıyor. Bu eski çarşı genelde eni 3-4 metre olan
daracık sokalardan oluşuyor. Fas’ın
en dar sokakları olan Medina’sı.
Sanki insanlar, binalar üzerinize geliyor gibi. Bu eski şehrin, çarşının sokakların toplam uzunluğu 90 km,
dükkanların sayısı 13 bini buluyor.
Dışarıya penceresi olmayan, içerisindede havuzlu, bahçeli, yeşil kiremitli kerpiç evleri, , içleri avlularıyla süslü medreseler, riadlar, restorantlar ile burası Fas’ın en büyük "medina"sı. Tamamını gezmek için 3-4
gün ayırmanız gerekiyor. Labirent gibi sokaklarda kaybolmak hiç de zor
değil. Bizde Fes’in ünlü kapısı (Bab
Boujeloud) “Mavi Kapı” yı bulmaya
çalışırken kayboluverdik. Oteli bulmak için bir çocuğa 30 dirhem vermek zorunda kaldık. Mavi Kapı’nın
olduğu bölge restoran ve kafeler ile
dolu. Fas mutfağının farklı lezzetleri tadabileceğiniz bu mekanlarda
çok güzel terbiledikten sonra yaptıkları kuzu şiş yiyebilirsiniz. Üstüne
de tabi nane çayı. Fes, deri tabakhaneleriyle de meşhur. Medina’a gezerken kokuları takip edip, bu tabakhaneleri gezebilirsiniz. Dolayısıyla
deriden yapılan çanta, cüzden, ayakkabı gibi ürünleri pazarlıkla çok uygun fiyatlara bulabiliyorsunuz.
Örneğin biz 450 dirhemlik bir çantayı
120 dirheme alabildik.
Fes'in medinası içerisinde o kadar
çok farklı dükkan, esnaf varki, bakmaktan yoruluyorsunuz. Baharat
dükkânları, Fas’ın argan yağından yapılmış ürünleri satan aktarlar, dericiler, kilim satan dükkanlar, kitapçılar, berberler 5-10 metrekare dükkanlarında Fes’e binbir renk katıyor.
Kasaplar’ın etleri sokakta asarak
sattığını söylemiştim. Ayrıca tavuklarıda ayaklarından bağladıkarı tel
dolaplar üzerinde canlı satıyorlar.
Sokaklara motorlu araçlar girmediğinden, zaten 3 metre olan sokaklarda eşekkler ve el arabaları ile taşıma yapılıyor. Kalabalıktan sıkılırsanız, kendinizi ara sokakların birine atıp herbirinde farklı esnafların olduğu kısmen tenha olan hanların
birinde dinlenebilirsiniz. Bu hanlar
ipek, bakır, deri, mermer ve seramik
gibi ürünlerinin bulunduğu zanaatkarlar çarşıları.
Medina’nın tam kalbinde Fatima
bin Muhammed el-Fikri isimli varlıklı
bir kadın tarafından 859 yılına yaptırılan muhteşem bir cami bulunuyor.
Hemen yanında 10 yüzyılda eklenen
Karaouine medresesi ve kütüphanesi
bulunuyor. Medrelere girmnizi tavsiye ederim. Talebelerinin daracık
odalarında kaldığı bu medrelerdeki
ince işçiliğe, gözü yorarcasına yapılmış süslemelerine hayran kalacaksınız. İnsan bunu yapan ustalar, işeleri bitirdikten sonra kör kalmış olabileceğini düşünüyor. Karaouine
medresesi ve kütüphanesinde İbn
Rüşt ve İbn Haldun gibi birçok İslam
dünyasının en önemli alimleri ders
vermiş. Yalnız kütüphanedeki binlerce elyazması eserden günümüze
pek azı kalmış durumda.
Fes’in dar sokakları, geceleyin
hava karardıkça korkutucu bir hal de
alabiliyor. Birden karşınızda beliren celabalı gölgeleri görüdükçe insan ürkebiliyor. Yalnız, tanıştığımız
birçok kişi Fas Devleti’nin turizme
çok önem verdiğinden sokaklarda
bolca sivil polis olduğundan bahsediyor. Eğer sizi biri rahatsız etmeye
kalkarsa, önce “La şükran” (hayır teşekkürler) demeniz, bu da olmazsa
“polis” diye yüksek sesle bağırmanız
yeterli. Rahatsız eden kişi ya kaybolacak, ya da polis götürecek. Fes
Medina’sında Nejarine Meydanı ve
Çeşmesini, ve Yahudi Mahallesi’ni de
görebilirsiniz.
Türklerin Fas
tarihine etkisi
1
471 yılında Vattasi hanedanı tarafından yönetilen Fas, 16. yüzyılın başından beri Cezayir'e hakim olan Osmanlı
Devleti ile sıcak ilişkilere kurmuştur.
Vattasiler 1553'te kuzeye doğru ilerleyen
Saadiler karşısında yenilgiye uğrayarak
tahtlarını ve taht şehirleri Fes'i kaybettiklerinde, Vattasiler'in devrik kralı Abou
Hassoun'un yardım desteğini yanıtsız bırakmayan Cezayir Valisi Salih Paşa o yıl
Fes kentine girerek devrik kralı tekrar tahta
çıkarmış. Ancak 1554 Eylül'ünde Saadi lideri Muhammad al-Şeyh Fes kentini geri almıştır. Buna rağmen, Saadiler de Osmanlı
Devleti ile yakın ilişkiler kurmuşlar.
1576 yılında ise bu defa Saadilerden
Abdülmelik, Fas Kralı yeğeni Muahmmed
al-Mütevekkil'i devirmek ve tahta geçmek
için Osmanlılar'dan yardım istemiş, hatta
Osmanlıların Tunus'u fethiyle sonuçlanan
sefere (1574) de katılmıştır. 1576 yılında
tekrar Fes'e giren Osmanlı ordusu alMütevekkil'i devirerek Abdülmelik'i tahta çıkarmıştır. Böylece Fas ülkesi de Osmanlı
himayesine girmiş.
Devrik Sultan al-Mütevekkil Portekizlileri
yardıma çağırınca, Portekiz Kralı Sebastiao
ile al-Mütevekkil'in bir yanda, Osmanlı ordusunun desteklediği Abdülmelik'in diğer
yanda çarpıştığı Vadiyüsseyil Savaşı meydana gelmiş (4 Ağustos 1578). Savaş neticesinde üç kral da maktul düşmüş,
Portekiz ordusu iki yıl sonra İspanya egemenliğine düşecek kadar (1580) örselenmiş, Portekiz Donanması Tanca açıklarında Osmanlılarca imha edilmiş, Osmanlı
yanlısı Ahmed al-Mansur tahta çıkmıştır.
Osmanlılar, geride devre dışı kalmış, hatta
egemenliğini kaybetmiş bir Portekiz ile
Cezayir için tehdit arzetmeyen ve
Osmanlı'ya eğilimli bir Fas sultanı bırakarak Fas topraklarından çekilmişler.
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
139
Marakeş
GEZİYORUM / FAS
Ifrane
Ve nihayet "Kızıl Şehir" olarak adlandırılan Marakeş' e
varıyoruz. Eski şehir, Medina yine surlar ile çevrili.
Oldukça büyük olan Medina, otomobil, motosiklet ve
insan kalabağında kaos içinde kendine bir düzen kurmuş.
Bu hareketlik içinde kalmak istemediğimizden kendimize
sur dışında yeni şehre doğru bir otel ayarlıyoruz.
Fes’ten ünlü kızıl şehir
Marekeş’e gitmek için arılıyoruz.
400 km’lik yolu Orta Atlas
Dağları’ndan geçerek yaklaşık
6 saatte almayı plandık.
Y
aklaşık 1 saat gittikten sonra,
bahçeler ve havuzlar ile süslü, iskandinavya tarzı evlerin olduğu
bir kasabadan geçerken şaşırıp duruyoruz. Fas’ın çorak topraklarından geçerken, çölde bir vaha gibi avrupai bir kasaba burası. Adının İfran
olduğunu öğrendiğimiz bu kasaba,
Fransız egemenliği döneminde kayak
merkezi olarak kurulmuş. Hava sanki Fas’ta değilmişiz gibi soğuk. Halen
Fas'ın önemli tatil beldelerinden biri olarak kullanılıyor İfrane. Fas’lıların
da çok içtiği kahve içmek için göl başında bir cafede mola veriyoruz.
1665 metre yüksekliğe kurulmuş
İfran, 19. yüzyılda İngiltere’de gelişen “bahçeli, parklı şehirler” konseptine göre imar edilmiş. Avrupa’nın
Alp’lerinde ki bir kasabayı andıran
İfran’da kışın bolca kar yağıyor.
Hatta Afrika Kıtası’nda görülen en
düşük sıcaklık olan 24 °C’nin 1935’te
burada ölçülmüş. Gayet düzenli, intizamlı olan İfran, size Fas’ın o karmaşasını unutturup, dinlendiriyor.
140
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
BENI MELAL
İfran sonrası tekrar yola koyuluyoruz. Atlas Dağları'yla çevrili yollar,
vadilerden geçtikten sonra, Beni Melal
kentine vardığımıza saat gece 11’i
buldu. Mola verdiğimiz bir kafe sahibi, bize Marekeş’e bu saatte gitmemezi
önerince Beni Melal’de kalmaya karar veriyoruz. Türkiye’ye 2 defa gelmiş
olan Muhamed Bey, bize otel tavsiye
etti ve ertesi günde kenti gezirerek
Fas’ın misafirperliğini bize gösterdi.
Sultanahmet taraflarında bulabileceğiniz bizim ‘çakal’ diyebileceğimiz
insanlardan olmasına rağmen, Fas
insanı çoğunlukla iyi huylu. Hatta
Türkiye’den geldiğiniz söylediğinizde
size özel bir ilgi gösteriyorlar. Bu kısa gemimizde bizden 2-3 kere para almayan esnafa, normelden daha fazla
indirim yapan dükkanlara, kahvaltısını
çayını paylaşıp, bizi içeri davet insanlra bolca rastladık. Başbakan
Erdoğan’ın hemem hemen konuştuğumu herkes biz söylemeden överek
bahsediyor. Ayrıca bizimde Fas ka-
nallarında rastladığımız birçok Türk
dizisini benden daha iyi biliyorlar.
160 bin nüfuslu Beni Melal, TadlaAzilal bölgesinin başkenti. Orta Atlas
dağlarının eteklerindeki şehri yarım
günde gezebilirsiniz. Şehir surlarının
tarihi 1688’de Alaouite hanedanından
Molla İsmaile kadar gidiyor. Eski kale kalıntıları şehre tepeden bakan bir
dağda yer alıyor. Bu bölgeye gitmenizi
tavsiye ederim, çünkü dağ eteklerine
yaptıkları bahçe ve süs havuzları rahatlatıcı bir ortam meyana getirmiş.
Şehrin geri kalanı genede modern bir
yapıda. Yolları keşişme noktası Beni
Melal’i geride bırakıp, Marekeş’e
doğru yola koyuluyoruz. Kasablanka,
Rabat tarafarında otoyollar iyi olmasını rağmen, Fas’ın doğusunda,
bu bölgeldeki yollar tek şeritli ve genelde azami hız limiti 80 km. Hatta bazen şehirlerarası yolda bile 60 km ye
inebiliyor. Bizde tam böye bir noktasa polis radarına 70 km ile yakalandığımızdan dolayı 300 dirhem ceza
ödemek zorunda kaldık.
U
nesco Dünya Kültür Mirası Listesi'nde de olan
Marakeş’in ismi, Berberîce'de “Tanrının Toprakları”
anlamına gelen Mur-Akush kelimesinden geliyor,
Fas’ın ingilzce ismi "Morocco" da, Marakeş isminden. Diğer
Fas kraliyet kentleri gibi, Almoravide isimli hanedanlığın
başkentlik yapan Marakeş, 1062 yılında kurulmuş. Zamanla
önemli bir ticaret kenti olmaya başaran kent halen görkemini koruyor. El sanatları, dericilik, kilim dokumacılığı, çinko, bakır, grafit madenlerinden ve en önemlisi turizm
Marekeş gelir kaynaklarından. Güney’deki Atlas dağları ve
çöl ile kuzey Fas arasında bir geçit görevini görüyor.
Atlas dağlarının eteğinde, verimli bir vahada, çöle açılan
kapıda kızıla bürünmüş bir şehir olan Marakeş, adımınızı
attığınızdan itibaren sizi etkiliyor. Evlerin duvarlardan, toprağa kadar her yer kızıl. Medina’da gezimize içine giremediğimiz Kraliyet Sarayı’nın ünlü meydanı, şehri kalbi
“Djemaa el Fnaa” Meydanına giderek başlıyoruz. Cema
ül Fena, fanilerin toplanma yeri, Kıyamet Meydanı anlamına geliyor. Gerçekten te öyle. Afrika'nın en hareketli şehir meydanı Cema ül Fena belgesellerde yer aldığı kadar
var. Yılan ve maymun oynatıcıları, el ve yüz kınası yapan
kadınlar, falcılar, hikaye anlatanlar, etnik müzik yapan gruplar, hokkabaz ve cambazların gösterileri ile şenlenen bu meydana, adeta bir “açık hava tiyatrosu” gibi. Bende bu ortamın fotoğrafını çekmek için makeinem davrandığımda, yanımda hemen para isteyenler bitiveriyor. Meydan’da bir kişi gösteri yaparken, yanındaki on kişi kim fotoğraf çekiyor
diye izliyor. Ancak uzaktan fotoğraf çekebiliyorsunuz, ya
da her kareniz içn para verdiğiniz sürece fotoğraf çekilmesine izin veriyorlar. Meydanın bir kısmında onlarda portakal suyu satan seyyar dükkan var. Bir yanında ise seyyar
restoranlar. Faslılar ve turistler dumanı tüten ocaklarda pişen tajinler, çorbalar, etler, baharatlı pilavlar, ve hatta salyangoz haşlamalarını yiyorlar. Müslüman mahallesinde salyonga satmak deyimi, sanırım Fas için söylenmemiş.
Marakeş ruhunu en iyi hissedebileceğiniz Cema ül Fena,
yaşayan bir organizma gibi hareketliliğini 24 saat koruyor.
Bizde buraya kadar gelmişken Fas’ın ünlü kınalarında yaptırıp, meydanı üsten gören bir restoranda yemek yiyoruz.
Ardından Panorama Cafe’nin üst katında kahve içerek meydanı ve Marakeş’in bir diğer mimari harikası Kutubiye Camii
ve minaresinin fotoğraflıyoruz.
Cema Ül Fena meydanının karşında yer alan Kutubiye
Camii ve minaresi, Paris’teki Eyfel Kulesi gibi Marrakech’in
sembolü. Cami yerinde daha önce bir kütüphane olduğu
için bu ismi almış. 1120 yılında Endülüs- Moresk tarzında
inşa edilen Kutubiye Camii’nin minaresinde Müslümanlık,
Hıristiyanlık ve Yahudiliği temsilen 3 tane metal yuvarlak
bulunuyor. 67 metrelik minare, şehrin hemen hemen her
yerinden görüldüğü için labirent gibi Marakeş sokak ve çarşılarında kaybolmamak için adeta bir mihenk taşı görebi
görüyor bize. Caminin etrafında da Koutoubia nefis çiçekler
ve ağaçlar içeren bahçeleri yer alıyor. Burada sizi rahatsız
eden tek şey trafiğin aşırı gürültüsü.
Cema Ül Fena meydanının hemen arka tarafında da
Yahudi Mahallesi yer alıyor. Burada evler birbirinin içine
EKOV‹TR‹N NİSAN 2013
141

Benzer belgeler

Detaylı tur dosyasını indir

Detaylı tur dosyasını indir Sağlıklı herkesin katılabileceği bir turdur. Yorucu olmayan kısa yürüyüşler vardır. Şehir sokaklarında dolaşmak, çölde kısa yürüyüşler, deve ile yolculuk seyahatin bir parçasıdır.

Detaylı

Fas Seyahati / 08-11 Mayıs 2014

Fas Seyahati / 08-11 Mayıs 2014 ve erik vardı. Genel olarak Fas mutfağı, bol baharatlı, aromalı, tatlı ve tuzlunun karıştığı bir mutfak. Kasablanka’da ilk yerleşim 12. yüzyılda Anfa adlı bir Berberi köyü ile başlıyor. 15. yüzyıld...

Detaylı