Beyazýtçýlar, Cem Sultancýlarý tasfiye ediyor - Zonguldak

Transkript

Beyazýtçýlar, Cem Sultancýlarý tasfiye ediyor - Zonguldak
SUSMA
GÖNÜLLÜ
OKURLARIN
DESTEĞİYLE
ÇIKIYOR
ABONE OL
ABONE BUL
15 ŞUBAT 2012 HAFTALIK YEREL GAZETE YIL: 15
SAYI: 482
Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca M.İ.T Müşteşerı arasında yürüyen gündem, yerelde nasıl algılandığını hem hukiki hemde siyasi
boyutlarını sorduk, Av.Ertan Taşdelen benzer kavgaların tarihte örneklerine giderek değerlendirme yaptı.Asıl sorunun
Kürt sorununu engelleme operasyonu olarak gördüğünü ifade etti
Beyazýtçýlar, Cem Sultancýlarý tasfiye ediyor
Baro Baþkaný Ý.Kerem Ertem
Av Ertan Taþdelen
EDP Ýl Baþkaný Ali Toploðlu
“Özel Yetkili Cumhuriyet
Başsavcılığınca
yürütülmekte olan bir
soruşturmada şüpheli
sıfatıyla ifade vermesinin
istenilmesinde, iki ayrı
başlık bulunmaktadır.”
“Hakan Fidan, Başbakan
ve o ekibin Kürt sorununu daha pozitif yöntemlerle çözme çabasına
karşı bana göre
engelleme amacıyla
yapılmış bir operasyon
diye bakmak lazım.”
“PKK ile 'diyalog'u önemseyen demokratik açılım,
Oslo gibi barış koşul
larının olgunlaşması diye
tarif edilebilecek cesur
hamleler yapıldı. Ama
sonra bu yoldan sapıldı.”
Türkiye Kamu-Sen Madenci Anıtı’ndan
Bakan Faruk Çelik'e seslendi
“Verdiðiniz sözün gereðini
yapýn”
Haberin ayrıntısı sayfa 6 da
Mehmet Dalgýç, “Gözaltýndaki
arkadaþlarýmýz derhal serbest Býrakýlsýn!”
Eğitim-Sen Şube Başkanı Dalgıç,
“Bilinmelidir ki AKP'nin yandaşı olmadan,
hakikati dile getirmekten bir an olsun
vazgeçmeyeceğiz”dedi
KESK'e Bağlı Eğitim-Sen
Zonguldak Şube Başkanı
Mehmet Dalgıç, Aralarında
KESK Kadın Sekreteri Canan
Çalağan, KESK eski Kadın
Sekreteri Songül Morsümbül,
SES Merkez Kadın Sekreteri
Bedriye Yorgun ve Tüm Bel
Sen Merkez Kadın Sekreteri
Güler Elveren'in de bulunduğu
toplam 15 üye ve yöneticisi
evlerine yapılan polis baskını
ile gözaltına alındığını dile
getirdi ve gözaltına alınan
arkadaşlarının bir an önce
serbest bırakılmasını istedi.
Haberin devamı Sayfa 3 de
Uçar, Bu toplantýyla yerel yönetimler startýný vermiþ olduk
Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Kadir Bacıoğlu, “Türkiye KamuSen olarak, memurlarımızın umutlarını çalan; hayal tacirliği
yapan; kamu görevlilerinin anayasal haklarının önüne set
çeken zihniyetin maskesini düşüreceğimize söz veriyoruz”dedi
T
ürkiye Kamu-Sen Madenci Anıtı'nda
basın açıklaması yaptı. Türkiye
Kamu-Sen Zonguldak İl Temsilcisi
Kadir Bacıoğlu'nun yaptığı açıklamaya Türkiye Kamu-Sen'e bağlı sendikaların
temsilcileri katıldı.Bacıoğlu basın açıklamasında, AKP'nin sözünde durmadığını, kamu
çalışanlarına verdiği sözlerin boş olduğunun
görüldüğünü ifade etti ve AKP'nin Tasarısının,
sendikacılığı hükümet sendikacılığına çeviriyor ve bunun da yasal belgesi haline geldiğine
dikkat çekti.
Türkiye Kamu-Sen Zonguldak İl
Temsilcisi Kadir Bacıoğlu yaptığı basın açık-
lamasında şu görüşleri dile getirdi,
""Bilinmelidir ki; yalnızca memurlarımız için
değil tüm çalışanlar için hayati önem taşıyan
kazanımların korunması ancak örgütlenme
özgürlüğünün sağlandığı, toplu sözleşme ve
grev hakkının layıkıyla kullanılabildiği,
gerçek anlamda sendikal örgütlenme ile
mümkündür. Bu nedenle 4688 sayılı kamu
görevlileri sendikaları yasasında değişik yapılmasına ilişkin tasarı bizler için hayati bir
önem taşımaktadır.
Haberin ayrıntısı Sayfa 6 da
AKP 2012 Yılı 1. Yerel Yönetimler Danışma Toplantısı Dedeman
Otel'de yapıldı.AKP Zonguldak İl Başkanı Hamdi Uçar Topalntıda yaptığı
konuşmada, “2010-2011 yılı içerisinde çok önemli seçim süreçleri
yaşadık. Bu dönem içerisinde zaman zaman bir araya geldik yerel yönetim
toplantımız olmamıştı. Şimdi yerel yönetimlerle ilgili bu toplantıyla birlikte startı vermiş olduk. Bizi biz yapan unsurlardan bir tanesi yerel yönetimlerdir.”dedi
Haberin ayrıntısı sayfa 4 de
Sevim Arý, “Pazartesi Sohbetleri” de bu hafta
Haber-Sen Ýl Temsilcisi Ýsmail Yýldýz’ý konuk etti
Yýldýz,“Emekçilerin
haklarýný
savunmak suçsa,
ben bu suçu
iþlemeye devam
edeceðim”
Ayrıntılar Sayfa 5 de
Soma Grubu üretime geçiþ sürecini öne çekecek
“Maden iþçisi hak edenlere, hak etiklerini verme deneyimine sahiptir”
Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan
Bağlık-İnağzı sahası ile ilgili açıklama yaptı
Türkiye Komünist Partisi Zonguldak İl Komitesi ve İşçi
Bürosu yaptıkları haftalık olağan değerlendirme toplantısı sonrası
basın açıklaması yaptı.
Haberin ayrıntısı Sayfa 7 de
Haberi Sayfa 7 de
ZOKEV’in
Konukları,
Hikmet Kemal
Kuşan’dı
Kuþan,
“65 yýlýnda bir
avuç
insandýk”
Haberi Sayfa 2 de
81 Ýlden
AKP’ye emekli
raporu
Sayfa 4 de
Lavuar projesinin asıl sahipleri
neredesiniz?
AKP İl Başkanı Hamdi Uçar taktı
kafayı Merkez Lavuarına. Şimdi
değil, kendi dönemlerinde, Secaattin
bey döneminden beri geliyor onun
isteği.
O günlerde gerek Secaattin bey'in
konuya, Uçar'ın isteklerine sıcak bakmamasından ama asıl önemli olan ise
başta Demokrasi Platformu üyeleri,
kentte oluşan irili ufaklı platformlar,
dergi çevreleri, siyasi partiler ve işin
öznesi durumunda olan TMMOB
Mimarlar Odası İl Temsilcisi Turhan
Demirtaş'ın çalışmaları, alanın kente
kamu yararına dönüşecek, toplumun
sosyal ve kültürel olarak nefes alacağı
bir yer kazanması çalışmasıydı.
Tüm bunlar 29 Mart yerel seçimlerinde belki de daha doruğa çıktı ve
dönemin Belediye Başkan adayı ve
sonrasında göreve gelen İsmail Eşref
hem seçim bildirisine koydu hem de
bunu somutlaştırarak projeye
dönüştürdü.
Tüm dayatmalara, baskılara(!)
(Valilik, Milli Emlak, TTK ve siyasi
irade olarak AKP ) ye rağmen ortaya
çıkardığı proje ve bunun kente katacağı değer açısından şahsen İsmail
Eşref'e teşekkür ediyorum. Projenin
Sayfa 2
SUSMA -YORUM
15 ŞUBAT 2012/482
ana mantığı, o alandaki üretim
tesisinin, emeğin ve sosyal yapı
olarak kültürel zenginliğin düşteki
durumunu projeye yansıttı. İsmail
bey, gerek kişisel gerekse politik
olarak Sosyal Demokrat düşüncenin
de somutta ifadesini yarattı alanı
cisimleştirdi
Şimdi ilginç bir noktaya doğru
sürükleniyor.
İşin ilginç yanları var. O gün bu
alanın korunması, ranta, kişilere
peşkeş çekilmemesi için mücadele
eden toplumsal güç'ten tek ses çıkmıyor.Projenin sahiplenilmesi
konusunda Başta Belediye Başkanı
Muharrem Akdemir herkes gibi
koroya katıldı, “Ucube” sonunda
yıkılıyor dedi.Oda o binanın “Emeği”
temsil ettiğinin bile farkına varamadı.
Konunun öznesi durumunda olan
TMMOB Mimarlar Odası İl
Temsilcisi Turhan Demirtaş'ta o
koruya katılanlar arasında yer
aldı.Belki de kentteki diplomatik
ilişkilerinden, belki yaşından yada o
günkü toplumsal desteği bugün göremeyişinden bilemiyorum ama oda
binanın “yıkılsın” diye bağıranların
kervanında yerini aldı.
Evet, neredesiniz o günlerde
adları farklı farklı platform olarak,
siyaset olarak bu alan korunacak
diyenler. Nerdesiniz? Siz yoksunuz
meydan kime kaldı bakın;
Yine başa döndük AKP İl
Başkanı Hamdi Uçar'a, başka AKP
Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar'a. Siz gerçekten inanıyor
musunuz AKP'nin o alanı kente bizim
anladığımız anlamda kazandıracağına? Bakın ne diyor AKP İl Başkanı
Hamdi Uçar, “O projeyi biz
yapacağız. O ucubenin oradan yıkılması için genel seçimler sonrasında
hemen Milletvekilimiz Ercan
Candan'ın ikili ilişkileriyle ve takibiyle kısmi tescili kaldırılarak yıkılmaya başlandı. Oraya yapılacak projeyi hayata geçirecek olan da AKP
yerel yönetimidir ve ya merkezi
hükümettir.” Bu açıklamaya sesiz
kalmak baştan yenilgiyi kabul etmektir. Niye sormuyoruz AKP İl Başkanı
Uçar'a senin bu kente ızdırap çektirmek için ne derdin var?. Bugün
iktidarda değilmisin niye yapmıyorsun?
Uçar belediye ile ilgili olarak,
“Bakıyorsunuz, belediyenin böyle bir
niyeti yok ki... Böyle bir ne gücü, ne
de arzusu, ne de vizyonu var”diyor.
Doğruluk payını Muharrem Akde
mir'in “Ucube” ile ilgili kırılma nok-
tasından yakalıyor.“Ne gücü nede
vizyonu var” diyor. Sizin döneminizi
de gördü bu halk. Vizyon dediğiniz
Müftülüğe çıkan “Viyadükse”kurban
oluruz o vizyona.
Evet, Hamdi başkan ile bu konuda ilk günden beri bu sayfalardan
tartışıyor, yazışıyoruz. Fikirlerimi çok
önceden biliyor. Aslında suç Hamdi
başkanda değil, kendi değerlerine
sahip çıkmayan kalabalık topluluklarda.
Nazım Hikmet'in dediği gibi, “Ve
açsak, yorgunsak, alkan içindeysek
eğer/ve hâlâ şarabımızı vermek için
üzüm gibi eziliyorsak/kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama /kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!
CHP’de delege seçimleri
bitti
CHP'de Delege seçimleri bitti.
Türkiye'nin Kıbrıs sorunu gibi
CHP'nin de Zonguldak'ta Kozlu
Beldesi sorun oldu. Delege seçimleri
ikinci kez yenilendi.
İkisinde de mevcut Merkez
İlçe'nin desteklediği liste
kazandı.2011 Yerel seçimlerinde
CHP'nin 4.sıra Milletvekili dayı Erol
Sarıal'ın listesi, ya da onun çalışmasını yaptığı taban hareketi kaybetti.
Konuyla ilgili olarak kimileriniz Erol
Bahaddin
Arı
[email protected]
Sarıal nerden çıktı diye düşünüyorsanız önce kendisine sorun sonra
bana. CHP Merkez İlçe Başkanı Tarık
Coşkun ise, “Delege seçimlerimiz
demokratik kurallar içinde ve partimize yakışır bir şekilde yapıldı ve
kazanan partimiz oldu. Kozlu'da çift
liste oluştu, onlar da bizim insanlarımız ki onlara da ihtiyacımız var.
Bu seçim demokrasi şölenine dönüştü,
bu noktada herkese teşekkür ediyorum.”
Asıl konu Merkez ilçe kongresi
ve sonrasında İl Başkanlığı yarışında
olacak. Kimi çevreler ısrarla bildik
isimleri pompalamak için elinden
geleni yapıyor. Bakalım sonunda CHP
mi kazanacak, kişiler mi?
Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı'nın (ZOKEV) düzenlediği "Kent Söyleşileri" dizisinin
Şubat ayı konukları Hikmet-Kemal Kuşhan çifti idi.
13 Şubat
1961 - TİP Kuruldu.
1967 - DİSK Kuruldu.
1975 - Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu
22 Şubat:
1920 - Yunanlılar Menemen'i işgal etti.
1962 - Albay Talat Aydemir darbe girişiminde bulundu.
23 Şubat
1918 - Kızıl Ordu Kuruldu.
24 Şubat
1848 - Komünist manifesto yayınlandı.
1918 - Trabzon'un kurtuluşu.
1945 - Aleksey Tolstoy öldü.
1975 - Kanlı Erzincan olayları ve CHP İl Merkezi'nin
saldırıya uğradı.
25 Şubat
1907 - Sabahattin Ali'nin doğdu.
26 Şubat
1961 - Hasan Ali Yücel'in öldü.
1976 - Brejnev Dünya Barışı için 8 maddelik bir plan
önerdi.
1977 - TKP Konya konferansı yapıldı.
Susma
KURUCU
Bahaddın Arı
Sahibi: Çark
Yayıncılık,Reklamcılık
Adına:Sevim ARI
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Bahaddin ARI
Webmaster : S.Üstüngel ARI
Yönetim Yeri ve Adresi:
İnönü Cad. Kızılay Kanmerkezi
Karşısı Kat: 5 No: 52 ZONGULDAK
Tel/Faks 0372 252 42 99
Web: www.susmagazetesi.net
e-posta:
[email protected]
Dizgi-Düzenleme:
SUSMA
Baskı: MATBAA 69
Kururluş 28 Nisan 1997
Temsilcilikler
Kozlu;
; Bilal Kara
Bartın
: Ahmet Güneş
Amasya : Mehmet MENEKŞE
Berlin
: Mehmet Ballıkaya
Kongre İlanı;50 00 TL
Tüzük İlanı:150 00 TL
Yitik İlanı:10 TL
Gazete Satış Fiyatı: 1. 00 TL
Yıllık Yayınlı Kurumsal Abone:
750.00 TL
Yıllık bireysel abonelik 60.00 TL
Banka Hesap No:
Ziraat Bankası Zonguldak Şb.00569815
Posta Çeki Hesabı: Bahaddin Arı
148 52 40
Susma; Hak ve Sorumluluk
Bildirgesi İlkelerine Uyar. Cevap
ve düzeltme hakkına saygı
gösterir.
Gazetede yayınlanan yazıların
sorumluluğu yazara aittir
Kuþan, “65 yýlýnda bir avuç insandýk”
Zonguldak Kültür ve Eğitim
Vakfı'nın (ZOKEV) düzenlediği
"Kent Söyleşileri" dizisinin Şubat ayı
konukları Hikmet-Kemal Kuşhan çifti
idi. TMMOB Maden Mühendisleri
Odası Zonguldak Şube Lokali'nde
gerçekleşen söyleşide, Kuşan çifti,
politik yaşamdan, 42 yıllık beraberlikleri ile yaşadıkları olayları katılımcılarla paylaştılar.
Söyleşinin moderatörlüğünü
yapan ZOKEV Mütevelli Heyeti
Başkanı Ahmet Öztürk, “Kent
Söyleşileri”ne katılan Hikmet ve
Kemal Kuşhan'ın yaşadığı sendikal ve
siyasal mücadelelerinden övgüyle
bahsetti, Öztürk, “2. Dünya savaşının
yokluk yoksulluk ve dehşet dolu günlerinde başlayan hayatların izinde
uzun bir yolculuğa çıkacağız bu
akşam. Anlatılanları dinlerken kimi
zaman coşkulanıp kimi zaman hüzünleneceğiz kimi zamansa siyah beyaz
fotoğraflarda silik yüzlerini bırakarak
yitip giden dostların sızısı dolacak
içimizde. Hangi duyguyla boğuşursak
boğuşalım her anı dop dolu her anı
emekle çalışmakla meşagat, sevgiyle,
aşkla geçen boşa adanmamış bir hayata duyduğumuz hayranlık hep eşlik
edecek bize. Dünya güzeli 2 insan
Hikmet ve Kemal Kuşan'ın pırıl pırıl
hayatlarından yansıyan ışık gözlerimizi kamaştıracak”dedi
Söyleşide ilk sözü Kemal Kuşan
aldı, Kuşan kendileri için hazırlanan
sinevizyon gösterisinden oldukça etk-
ilenerek başladığı konuşmasında,
“Gözümün yaşlarını silmek zorundayım. Yaşamımızı çok güzel anlattınız teşekkür ediyorum. Gerçekten
çok duygulandım. Bu söylenenleri
hak ettim mi etmedim mi bilmiyorum.
Dursun'un fıkrasını bilirsiniz.
“Sarudur, afillidur, ötedur. Ula bu
bizim Kemal' midur.” . Gerçekten
gönülden teşekkür ediyorum."dedi
Kemal Kuşan, “65
yılında bir avuç
insandık.”
"Herkes geçmişiyle yaşıyor
geçmiş geleceği de kovalıyor bunu
yadsımak imkânsız geçmişte yaptığınız bir hata, olmayacak bir yerde
karşınıza çıkıyor kesinlikle. Şimdi
burada hocam Can Bey'de var laf lafı
açıyor. Bir kere çok saygılıyım.
Hocam beni eğitti. Futbola, atletizme
her şeye yetiştirdi ama biz bu ara
neyle meşgul olduk? Kitaplarla.
Askere gitmeden önce Sina'yla
(Çıladır) ahbaplığımız oldu. Sina da
kitabı babasında görmüştü. Askere
gidene kadar futbol hastasıydım.
Şimdi böyle bir futbol sevdam yok.
Naif olay yani bir seviyeye geliyorsun. Birde çok değer biçtiğim genel
bir düşünce “İnsan kulübe de başka,
sarayda başka düşünür” bu işin
temeli. Ekonomi, Marksist litiratörün
temeli. Şimdi sizlere ahkam kesecek
halim yok. Bu nedenle de bu işin
temeli. Bunlar bana temel olmuştur.
Şimdi bu söyleşiyi yaparken de
ürküyorum, hem size karşı hem
kendime karşı. “Neden ürküyorsun be
adam” derseniz de. Şundan ürküyorum Anlattığım şeyler “Şimdi sen
bunları yaşamışsın geçmiş gitmiş
şimdi bize ne anlatıyorsun” diyebilirsiniz. Burada tam tersi size bir
şey önerecek halim yok bir şey de
önermiyorum. Hepiniz güzelsiniz
hepimiz bu güzelliğe layık olmak için
çaba harcadık. Bu güzelliği nasıl
devam ettirebiliriz? Geçen Sami Ateş
alındı “kor olduk, kömür bitti, akıl
başa geldi” gibi bir söz söyledi. Ne
güzel söyledi.
Şimdi bu hesap geçmişten
öğrendiğimiz bilgileri tecrübeleri
sizinle paylaşmak gerçekten insana
gurur veriyor.
Zonguldak'tan aşağı yukarı 30 yıl
uzak kaldık. İstanbul'da çalıştık.
Dedim ya kulübe de başka sarayda
başka düşünülüyor. Büyük şehirde
farklı düşünmeye başladık. Büyük
şehirde ekmek parası için koşuştururken faklı şeyler gördük oradaki
ilişkiler bizi farklı mecralara çekti.
Oralara gidene kadar burada 65 yılında bir avuç insandık.
Devamı Sayfa 8 de
SUSMA -YORUM
15 ŞUBAT 2012/482
Sayfa 3
“12 Eylül darbesini yapanlar hakkýnda suç duyurusunda bulundu
CHP Zonguldak Milletvekili Ali Ýhsan Köktürk Kozlu Beldesini ziyaret etti
Eşitlik ve Demokrasi Partisi İl Başkanı Ali Topaloğlu, Zonguldak Adliyesi'ne gelerek Ankara 12.
Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere dilekçe verdi. Topaloğlu, "12 Eylül darbesini yapanlar
hakkında yargılama kararı alındı. Biz bu konuda Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi bu iddianameyi kabul
ederek 4 Nisan da duruşması devam edecek. Bu davaya müdahil olmak için Ankara 12. ağır Ceza
Mahkemesi'ne dilekçe verdik. 12 Eylül darbesi bu gün Türkiye'de yaşanan birçok sorunun nedenidir. Bu
darbecilerin mutlaka yargılanmasını istiyoruz" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Ali İhsan
Köktürk, Cumartesi günü CHP Kozlu Belde Başkanlığı'nı ziyaret ederek, delege seçimlerinde
demokrasi örneği verdiklerini söyledi. Köktürk'ün ziyaretine, Muslu Belediye Başkanı Sabahattin
Adıyaman, CHP Merkez İlçe Başkanı Tarık Coşkun ve CHP Çaycuma İlçe Başkanı Umut Başoğlu
da katıldı.
Eylemlerimizi sürdüreceðiz
Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Kadir Bacıoğlu açıklmasında, “Bu tasarı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik'in içine sinmişmidir, merak diyoruz. Sayın Çelik, üçlü danışma kurulu toplantılarında bizlere verdiği sözün gereğini Bakanlar Kurulunda yerine getir dimi,
merak ediyoruz.”dedi
T
ürkiye Kamu-Sen
Madenci Anıtı'nda basın
açıklaması yaptı.
Türkiye Kamu-Sen
Zonguldak İl Temsilcisi Kadir
Bacıoğlu'nun yaptığı açıklamaya
Türkiye Kamu-Sen'e bağlı
sendikaların temsilcileri
katıldı.Bacıoğlu basın açıklamasında, AKP'nin sözünde durmadığını, kamu çalışanlarına
verdiği sözlerin boş olduğunun
görüldüğünü ifade etti ve AKP'nin
Tasarısının, sendikacılığı hükümet
sendikacılığına çeviriyor ve bunun
da yasal belgesi haline geldiğine
dikkat çekti.
Türkiye Kamu-Sen Zonguldak
İl Temsilcisi Kadir Bacıoğlu yaptığı basın açıklamasında şu görüşleri dile getirdi, ""Bilinmelidir ki;
yalnızca memurlarımız için değil
tüm çalışanlar için hayati önem
taşıyan kazanımların korunması
ancak örgütlenme özgürlüğünün
sağlandığı, toplu sözleşme ve grev
hakkının layıkıyla kullanılabildiği,
gerçek anlamda sendikal örgütlenme ile mümkündür. Bu nedenle
4688 sayılı kamu görevlileri
sendikaları yasasında değişik
yapılmasına ilişkin tasarı bizler
için hayati bir önem taşımaktadır.
İstediği kanunu bir gün içinde
hazırlayıp TBMM'den geçiren
hükümet, kamu görevlilerimiz,
emekliler ve bunları aileleriyle
birlikte 20 milyona yakın vatandaşımızın sorununu çözecek,
yüzünü güldürecek bir tasarıyı
hazırlayıp, kanunlaştıramadı.
"Tasarıyla uzlaşma,
diyalog, çok seslilik
ve demokrasi yok
sayılıyor"
Ne yazık ki, tasarı ile bu güne
kadar AKP'nin sözünde durmadığı; vaatlerinin boş olduğu
görüldü. Tasarı, sendikacılığı
hükümet sendikacılığına çeviriyor
ve bunun da yasal belgesi haline
gelmiş bulunuyor. Tasarıyla uzlaşma, diyalog, çok seslilik ve
demokrasi yok sayılıyor; toplu
sözleşme masasında hükümeti zorlayacak unsurlar, tek tek bertaraf
ediliyor.
Bu tasarıda, örgütlenme
özgürlüğünün önündeki engeller
aynı şekilde korunuyor. Uluslar
arası sözleşmelerle garanti alınmış
olan gevre hakkımız yok sayılıyor.
Toplu sözleşmenin kapsamı yalnızca mali ve sosyal haklar olarak
belirlendiği için kamu görevlilerimizin diğer sorunlarının çözümü
konusunda sendikalarının önüne
set çekiliyor. Sendikalara ait
hizmet kollarındaki sorunların
toplu sözleşme yoluyla çözmesi
engelleniyor.
Türkiye Kamu-Sen olarak 20
yıldır, toplu sözleşmeli, grevli,
siyasete katılma hakkını da içeren
gerçek anlamda sendikacılığın
mücadelesini vermekteyiz. Bu
noktada taleplerimizden de ilkelerimizden de asla taviz verecek
değiliz. Tasarı öylesine uygulamalar öngörmektedir ki, bu gün
çıkarılmak istenilen yasadan
nemalanmayı amaçlayan yandaş
sendikaların dahi bu tasarıyı savunacak halleri yoktur. Bu tasarı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Faruk Çelik'in içine
sinmişmidir, merak diyoruz. Sayın
Çelik, üçlü danışma kurulu toplantılarında bizlere verdiği sözün
gereğini Bakanlar Kurulunda yerine getir dimi, merak ediyoruz.
Biz; adam gibi toplu
sözleşme, adam gibi toplu
sözleşme kanunu istiyoruz. Bunun
içinde her türlü eylemi yapmaya
hazırız. Bu tasarının yasalaşma
sürecinin her aşamasına, tüm
imkânlarımızla müdahil olmaya
devam edecek, eylemlerimizi
sürdüreceğiz. Türkiye Kamu-Sen
olarak, memurlarımızın umutlarını
çalan; hayal tacirliği yapan; kamu
görevlilerinin anayasal haklarının
önüne set çeken zihniyetin
maskesini düşüreceğimize söz
veriyoruz"dedi
Demokrasi rüzgârları tersten esiyor.
Sovyetler Birliğinde sosyalist
uygulamalar tasfiye edildikten sonra
vahşileşen kapitalizm, sanayi toplumu
oluşturamamış başta Ortadoğu Afrika
olmak üzere Latin Amerika halklarının
ensesinde boza pişirmeyi hızlandırdı.
Sosyalist yönetimler tam bir işçi
demokrasisi kuramamış olsa da
emperyalist sömürüye set oluşturmada
ve dünyada işçi sınıfını iktidar hedefine yöneltmede önemli işlevler
gördükten sonra ne zamanki kaybedildi, kıymeti o vakit anlaşılmaya başlandı.
Türkiye sermayesi, demokrasi
konusunda bugüne kadar olduğu gibi
bu dönemde de zikzaklı yol izliyor.
Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve
Turgut Özal'dan sonra Recep Tayip
Erdoğan ve onu iktidara taşıyan İslamcı sermaye, devleti güçlü kılmanın,
gücü elden bırakmamanın dayanılmaz
hafifliği içerisinde yeni bir anayasa ve
yasal değişiklikler yapmanın yanında
kişiye özel yasalar da yaparak tersten
esen bir demokrasi gündemi oluşturuyorlar.
Bugüne kadar iktidara gelenler,
halkın demokrasinin dar sınırları
içerisinde hapsedildiğini ileri sürmüş,
kendinden öncekileri suçlamış iktidara
yerleştikten sonra da koltuğu bırakmamak için yaptığı tüm manevraları
mubah saymış, egemen sınıf olarak
demokrasiyi kendi içinde uygulamış ve
diğer sınıflar üzerinde uyguladığı diktatörlüğü ise gözlerden uzak tutmuştur.
Etnik köken üzerine vurgu yapan ve
ulus devlet sisteminin anlayışını ortaya
koyan liberal demokrasi, birey
duyarlılığı ve özgürlük anlayışı
temelinde serbest piyasa ekonomisi ile
kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye
çalışan özgür birey anlayışını öne
çıkarmıştır. 21. yüzyılda günümüz
Türkiye demokrasisinde halk yığınları
barajlara tabi tutulmuş, doğrudan ülke
yönetimine katılmalarının önü kapatılmış, varoş yaşayanları çöplükten
ekmek toplayıp karnını doyururken
sermayenin obezleri Lailarda çılgınca
eğlenmekte ve "kapitalizm tam bir
özgürlüktür" demekteler. Patronlarsa
emekçilerin emeğini çalabilme hakkını
Bilal Kara
[email protected]
kendinde bulabiliyor, işçilerse
siyaseten özgürler ama ekonomik
olarak bastırılmışlar. Mutlu azınlık
delice ekonomik imkânlarla yaşarken
mutsuz çoğunluk küskün ve depresif
durumdalar. Değersiz çoğunluğun fikri
ise seçimden seçime soruluyor.
"Marksistlere göre devlet, bir
sınıfın diğer bir sınıf üzerindeki egemenliğini sağlayan aygıttır. Burjuva
ideologları kitlelerin bilincini bulandırmak için devleti, sınıflar üstü ve tarafsız gösteriyorlar. Diktatörlüğün karşısına demokrasiyi koyuyorlar.
Demokrasi, diktatörlüğü örten bir incir
yaprağı işlevi görüyor. Sendikal
mücadele ne zaman burjuva ideolojisini sarsacak bir güç haline gelirse, o
zaman incir yaprağı kalkar ve sistemin
gerçek yüzü ortaya çıkar."
Mustafa Suphi ve arkadaşları
1918- 1921 arası çıkardıkları Yeni
Dünya Dergisinin Türkiye Komünist
Fırkası (TKF) fikirlerini yayınlarlar.
Derginin başlığının altında,"kapitalist
devletler, müstemleke (sömürge)
haline koymak istedikleri memleketlere güler yüz gösterirler, kurbanlık koyunu süsleyip okşadıkları gibi."
cümlesi dikkat çeker. (Fikret Uzun, 29
Ocak 2012 Sosyalist Forum. On beşleri anarken en önemli soru: Burjuva
demokrasisi mi, sosyalist iktidar mı) ?
Herkesin kendini ifade edebileceği
bir anayasa söylemiyle AKP İktidarı
kurbanlık koyun misali sırtımızı
okşarken demokrasi rüzgarları tersten
esmeye devam ediyor demektir.
Dalgýç,“Demokratik bir Türkiye talebinden asla vazgeçmeyeceðiz.”
K
ESK'e Bağlı Eğitim-Sen
Zonguldak Şube Başkanı
Mehmet Dalgıç, "2009 yılına ait bir soruşturma kapsamında yürütülen bu operasyonun
nedeni, şüphesiz KESK'li kadınların,
yaklaşan 8 Mart öncesinde yürüttüğü
ve önümüzdeki sürece ilişkin oluşturdukları mücadele programıdır. Söz
konusu baskı ve yıldırma politikalarının hedefinde, tek tip sendika
yasasına karşı KESK'in yürüttüğü
mücadele ve 28-29 Ocak 2012 tarihinde KESK Kadın Meclisi'nin almış
olduğu kararların bulunduğu açıktır.
KESK Kadın Meclisi;
* 8 Mart'ın resmi tatil ilan edilmesi
için hizmet üretmeyerek alanlara çıkmaya,
Konfederasyonumuz KESK'in ve bağlı sendikaların mücadele ivmesini artırdığı
bu günlerde, AKP iktidarının baskı politikaları da hız kesmeden sürmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki toplumu ve muhalif kesimlerini hedefine alan bu politikalar AKP'nin, emekçilerin giderek genişleyen fiili meşru mücadelesinden duyduğu korkunun bir uzantısıdır.
* Kadının adının ve kendinin
silindiği Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının kaldırılarak Kadın ve
Eşitlik Bakanlığının kurulması için
çalışma yürütmeye,
* Anayasa tartışmalarına kadın
bakış açısıyla müdahil olunmasına,
sempozyum düzenlenmesine,
* Yapılan tüm yasa ve düzenlemelerin kadın açısından değerlendirilip teşhir edilmesine,
* Emek ve meslek örgütlerinden
kadınlarla, bağımsız kadın örgütleriyle,
siyasal alanda mücadele yürüten kadınlarla, bir heyet oluşturarak en kısa
zamanda, "Katliamı unutmadık, unutturmayacağız, takipçisiyiz" mesajıyla
Uludere Roboski'ye kadınların acılarını
paylaşmak için hem taziye hem de
dayanışma ve barış talebiyle ziyarette
bulunulmasına; "34 can için 34 fidan"
dikilmesine,
* Kadına yönelik şiddet, taciz,
tecavüz, mobbinge karşı sendikada,
işyerlerinde ve yaşamın her alanında
mücadele geliştirmeye, başta cezaevlerinde tutuklu bulunan KESK'li kadınların davaları olmak üzere davalara
müdahil olup, kadınlarla dayanışmaya,
karar vermiştir. Dolayısıyla polis
operasyonunun bu kararların ardından
yapılması manidar bir gelişmedir.
Ancak bilinmelidir ki AKP'nin yandaşı
olmadan, hakikati dile getirmekten bir
an olsun vazgeçmeden yürüttüğümüz
mücadelemizde; şiddete karşı barışın
sesini yükseltmekten, emekçilerin haklarına sahip çıkmaktan ve eşit, özgür,
demokratik bir Türkiye talebini ifade
etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Tamamıyla keyfi olarak yürütülen
bu gözaltılarla onurlu mücadelemizi
sindirebileceğini sananlar büyük bir
yanılgı içerisindedirler. AKP'nin büyük
baskı ve gözaltı düzenine karşı onurlu
ve kararlı duruşumuzdan bir an olsun
vazgeçmeyeceğimiz; emeğin,
demokrasinin, özgürlüğün ve barışın
mücadelecisi olacağımız bilinmelidir.
Eğitim Sen ve KESK Zonguldak
Şubeler Platformu olarak, gözaltına alınan arkadaşlarımızın derhal serbest
bırakılmalarını istiyor ve yaratılan
gözaltı terörünü kınıyoruz.
15 ŞUBAT 2012/482
Sayfa 4
SUSMA -HABER
Kýlýçdaroðlu: Post-modern diktatörlük ile yönetiliyoruz
Ýsmail Güner, TTK genel müdür yardýmcýlýðýna atandý.
Zonguldak'ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda (TTK) maden işçisi olarak
çalışırken üniversiteyi bitirerek maden mühendisi olan 55 yaşındaki İsmail
Güner, 8 yıllık müessese müdürlüğü görevinin ardından genel müdür yardımcılığına atandı.Güner, 17 Mayıs 2010'da Karadon Müessese Müdürlüğü'ne ait
maden ocağında 30 işçinin ölümüyle sonuçlanan grizu patlamasıyla ilgili
devam eden davada yargılanan sanıklar arasında yer alıyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye
çağrılması konusunda yaptığı açıklamada, Türkiye iyi yönetilmediğini, post-modern bir
diktatörlük eliyle yönetildiğini belirterek, "Türkiye'nin böyle bir yönetimi hak etmediğini düşünüyorum. Bir bakıyorsunuz MİT Müsteşarı çağrıldı, bir başka gün Genelkurmay
Başkanı tutuklandı. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz" dedi.
Tüm İşçi Emeklileri Derneği Zonguldak Şube Başkanı
Mustafa Sarıoğlu, AKP İl Başkanı Hamdi Uçar'a intibak
yasası ile ilgili dosya verdi.
Özcan Ulupýnar, “Zonguldak bu günkü
kadar hizmetten yoksun olmamýþtýr” 81 Ýlden AKP’ye emekli raporu
A
KP 2012 Yılı 1. Yerel
Yönetimler Danışma
Toplantısı Dedeman
Otel'de yapıldı.
Toplantıya İl Koordinatörü AKP
Düzce Milletvekili Osman Çakır,
MKYK Üyesi Emine Çift, AKP
Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar, İl Başkanı Hamdi Uçar,
Merkez İlçe Başkanı Metin
Karaduman, İl Genel Meclisi
Başkanı İsmail Terzi İl, İlçe Kadın
ve Gençlik Kolları, İlçe ve Belde
Belediye Başkanları, Meclis Üyeleri
katıldı.
Divan Başkanlığını Saltukova
Belediye Başkanı Adil Düzlü,
Divan Başkan Yardımcılığını Eğerci
Belediye Başkanı Recep Civelek,
Divan yönetimini Belediye Meclis
Üyesi Züleyha Arıman ve Çaycuma İlçe Gençlik Kolları Başkanı
Barış İdris Yeşil yaptı.
AKP Düzce Milletvekili
İl Koordinatörü Osman Çakır
Toplantıda ilk olarak konuşma
yapan AKP Düzce Milletvekili İl
Koordinatörü Osman Çakır
Zonguldak'ın Batı Karadeniz ve
Türkiye açısından önemli bir il
olduğu ifade etti. Çakır konuşmasında "Zonguldak Batı Karadeniz
açısından hatta Türkiye açısından
çok nemli bir il. İnişler çıkışlar olabilir. Bu inişler çıkışların bir çıkışa
doğru yönelmesinde iş size düşüyor.
Sizler bu bölgenin değişik yerlerinde görevler yapıyorsunuz.
Sayın Başbakanımızın önderliğinde
AKP Türkiye ve Türkiye'nin etrafında hatta dünyada Önemli sayılabilecek ciddi bir tarih yazıyor. Tarih
eğer bu günden yazılacaksa Recep
Tayyip Erdoğansız, AKP'siz bir
tarih yazılamaz. Bu süreç içerisinde
maalesef 2 gün önce Cumhuriyet
tarihinde hiç olmamış bir hareket
vukuu buldu. TBMM'de kürsü işgal
edildi. Bizim yöneticilerimiz bize 5
saat boyunca sabretmemizi söylediler. Merve Kavakçı olayı nasıl
DSP'yi bitirdiyse bu olayda CHP'yi
bitirecektir. Bunu iddia ediyorum.
Bunun herkese anlatılması gerekiyor
ve bunu her yerde anlatacağız. Ben
ilk kez buraya gelirken bu taraftan
geldim Kente girerken ve çıkarken
gördüm ki yollara çok kötü. Bu
bizim içinde kötü bir durum Allah
nasip ederse bunları da düzelteceğiz
bunun yolu da İlk olarak
belediyeleri almaktır. Önümüzdeki 2
yılı çok iyi değerlendirmek zorun-
Özcan Ulupınar, “Lavuara alanını yıkım ihalesini
TTK yaptı orayı TTK yıkıyor. Belediye
başkanımızda “orada bana nasip oldu” diye poz
veriyor. Kanalizasyonu biz başlattık, Belediye
başkanımız giymiş kıyafetleri çizmeyi poz vermiş
bilbortlarda halka kendini vatandaşa gösteriyor.
dayız. Biz burada 31 belediyeyi de
almak istiyoruz" dedi.
AKP Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınar
Toplantının basına kapalı
olarak yapılacak bölümünde daha
geniş bilgileri paylaşacağını ifade
eden AKP Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınar "Sayın
Başbakanımız bir müddet önce
benim 2. Bölgeden sorumlu iller ve
yönetimler başkanlığı başkan
yardımcılığı görevine getirdi. 2
buçuk senedir bu toplantıları yapmadık. Bundan sonra 6 ayda bir bu
toplantıları yapacağız. Biz halkın
oylarıyla buralara geldik. Şu an
bizim yüzde 55 civarında oyumuz
var. Bu nedenle hiç kimse bizim
sesimizi kısamaz. Biz ancak grubumuzun aldığı kararlar gereği sakin
duruyoruz. Başbakanımızın dediği
gibi bu partiyi milletimiz kurdu biz
tabelalarımızı astık. İnşallah bu
hizmet yolunda emin adımlarla
ilerleyeceğiz.
Zonguldak bu günkü kadar
hiçbir zaman hizmetten yoksun
olmamıştır. Zonguldak Belediyesine
buradan sesleniyorum. " çalışın,
çalıştırın". Bu gün burada çok
değerli belediye başkanlarım var ne
imkânsızlıklara vatandaşlarına
hizmet götürüyorlar. Zonguldak
Belediyesi su, kanalizasyon, yol ve
bunun gibi bir çok konuda vatandaşları mağdur etmektedir. O kadar
çok sorun var, bir tane belediye
çalışanını yollarda görmüyoruz bir
tane iş makinesini sokaklarda görmüyoruz. İlçeler belediyecilik
anlamında Zonguldak'tan 30 -40 yıl
ileridedir. Bakın personeli gönderemedi trilyonlarca zarar yaptı.
Her projesinde biz iktidar milletvekilleri olarak destek veririz.
Burası bizim memleketimiz biz
bunu yaparız. Lavuara alanını yıkım
ihalesini TTK yaptı orayı TTK
yıkıyor. Belediye başkanımızda
orada bana nasip oldu diye poz
veriyor. Kanalizasyonu biz başlattık,
Belediye başkanımız giymiş
kıyafetleri çizmeyi poz vermiş bilbortlarda halka kendini vatandaşa
gösteriyor. Lavura alanına trilyonlarca para verildi ve proje çizdirildi
sonradan orayı Kültür Bakanlığı
TOKİ yapsın denildi. Limanı ….
Doldursun yolları karayolları yapsın
derenin ıslahını Orman Bakanlığı
üstlendi DSİ yapsın, peki belediye
ne yapsın? CHP'li Belediyeden
onlara oy veren CHP'li ler de memnun değil. O nedenle burayı almak
kolay ama çok çalışacağız.
Önümüzde ki günlerde inşallah
Filyos'ta binlerce insana iş aş kapısı
açacağız. Bu proje artık hayal
olmaktan çıkacak. Önümüzdeki
yerel seçimlere az bir zaman kaldı,
biz şimdiden yerel seçimlere
hazırız. Sizler hiç biriniz hiçbir
menfaatiniz olmadan her yerde
çalışıyorsunuz. Biz faaliyetlerimizi
ibadet felsefesiyle yapıyoruz" dedi.
AKP İl Başkanı Hamdi Uçar
Son olarak konuşma yapan
AKP İl Başkanı Hamdi Uçar "Bu
gün toplantı gündeminde yerel
yönetimler var. Uzun süredir yerel
yönetimlerle ilgili böylesine geniş
bir toplantı gerçekleştirmemiştir.
Bunun nedeni bildiğiniz gibi 20102011 yılı içerisinde çok önemli
seçim süreçleri yaşadık. Bu dönem
içerisinde zaman zaman bir araya
geldik yerel yönetim toplantımız
olmamıştı. Şimdi yerel yönetimlerle
ilgili bu toplantıyla birlikte startı
vermiş olduk. Bizi biz yapan
unsurlardan bir tanesi yerel yönetimlerdir. Zonguldak'taki yerel
yöneticilerimizin çok başarılı
hizmetlere imza attıklarını söyleyebiliriz. Biraz önce Zonguldak
Belediyesinin ne durumda olduğu
ifade edildi o nedenle aynı konulara
girmek istemiyorum. Buraya katılan
tüm teşkilat mensuplarımıza
teşekkür ediyorum" dedi.
Tüm İşçi Emeklileri Derneği
Zonguldak Şube Başkanı Mustafa
Sarıoğlu, AKP İl Başkanı Hamdi
Uçar'a intibak yasası ile ilgili dosya
verdi.
Mustafa Sarıoğlu AKP İl Başkanı
Uçar'ı ziyaretinde bugün 81 ilde emekli
dernekleri AKP'ye emeklilerin intibak
yasası ile ilgili adım atması konsunda
dosya sunduklarını ifade etti.Sarıoğlu şu
görüşleri dile getirdi, " Bizler
Zonguldak'ta 140 bin emekliler adına
Türkiye Tüm İşçi Emeklileri Dul ve
Yetimleri Derneği olarak yıllarca yer altı
maden ocaklarında çalışmış memlekete
hizmet etmiş, hizmet ederken devletine,
milletine, bayrağına saygılı olmuş, hiçbir
zaman isyan etmemiş, memleketi için
uzun yıllar mücadele veren, akciğerlerinde kömür tozu, taş tozu olan emekli
arkadaşlarımız adına ziyaretinize ettik.
Cumartesi günü Ankara'da Başkanlar
Kurulu Toplantımız vardı. Şimdiye kadar
Sayın Genel Başkanımız Satılmış
Çalışkan başta olmak üzere sizinde
bildiğiniz üzere Sayın
Cumhurbaşkanımız ve özellikle
Zonguldaklı milletvekillerimizle sürekli
görüşüyoruz. Başta Cumhurbaşkanı ve
ülkeyi idare edenler emekli ağabeylerime
çok sıcak bakmaktadırlar. Yıllardır
intibak diye diye emekli arkadaşlarımız
da merak içinde kaldı. Ülkeyi yönetenler
de bu işten bizim sıkıştırmalarımızla
yoruldu. Biz ülkeyi idare edenlere,
komisyonlara Genel Başkan aracılığıyla
bu taleplerimizi sunduk. Salı günü alt
komisyonda intibak yasası görüşülecek.
Bize Ankara'da alınan karar gereği bütün
şube başkanları herkes kendi
vilayetindeki herkes kendi vilayetindeki
milletvekilleriyle bir kez daha görüşüp, il
teşkilatları aracılığıyla taleplerimizi
kendilerine bir kez daha verilmesi Salı
günü alt komisyonda görüşülürken,
Zonguldak'ta ki 140 bin emekli adına
Zonguldak'tan parlamentoya giden milletvekillerimizin canla başla çalışacağına
inanıyor güveniyor ve bu taleplerimizi
milletvekillerimize iletmenizi talep diyoruz. Biz ilçe başkanlığınız döneminizde
Sayın Vali Erkmen'e beraber çıktık
emeklinin oturabileceği yeri birlikte
düzenledik, ona "her zaman emeklinin
yanındasın emekliye yardımcı oluyorsun
ama kararlar parlamentodan çıkıyor"
dedik. Milletvekillerimize özellikle 2000
yılından önce Zonguldak'ta emekli olanların mağdur olduğunu bu taleplerimizle
belirttik. Basının huzurunda milletvekillerimize ulaştırılmak üzere hazırlamış
olduğumuz dosyamızı size takdim ediyorum".
AKP İl Başkanı Hamdi Uçar
Hamdi Uçar " Türkiye gündeminde
olan intibak yasası ile ilgili Türkiye İşçi
Emeklileri Dul ve Yetimlerinin fikirlerini
görüşlerini ifade eden dosyayı aldım.
Sayın milletvekillerimize ileteceğim bundan da büyük mutluluk duyacağım.
İntibak yasası bu günün konusu değil.
Özellikle 2000 yılı öncesi emekli olanların sıkıntılarının giderilmesi adına
çalışılması üzerinde durulması gereken
önemli gündem maddelerinden biri.
Genel seçimlerde bildiğiniz gibi Sayın
milletvekillerimizin birinci önceliği
emeklilerimizin intibak yasası idi. Bu
gün bu konunun gündeme gelmesi
meclise taşınması komisyonlara taşınması elbette ki verdiğimiz sözlerin yerine
getirilmesi açısından en önemli bir süreç
olduğunu düşünüyorum. İçeriğini burada
paylaşmak istemiyorum kim ne kadar
zam alır buna girmek istemiyorum ama
2000 öncesi emekli olanların mağduriyetinin giderilmesi anlamında önemli
olduğuna inanıyorum".
Demirtaþ, "Çaðdaþ bir pazaryeri olmalýdýr."
TMMOB Mimarlar Odası Zonguldak
İl Temsilcisi Turhan Demirtaş, Soğuksu
Pazaryeri'nin yeniden projelendirilmesi
konusunda görüşleri ifade eden basın
açıklaması yaptı. Demirtaş açıklamasında, "Belediye Başkanı Sayın Muharrem
Akdemir'in, "Mimarlar Odası ve özel
mimarlar kanalıyla çok yönlü bir proje
hazırlatmak istiyorum. " açıklamasında
da söylediği gibi, Zonguldak Mimarları
olarak Pazar yeri projesi üretmek için
çalışmalara başladık.Temsilciliğimizde
oluşturduğumuz " Pazaryeri Atölyesi "
çalışmamızın ilk toplantısı yapıldı.
İlk olarak genel durum ve genel
istekler değerlendirildi. Öne çıkanlar:
* Rahatlıkla,sağlıklı bir alışverişin
gerçekleştirileceği, her ihtiyacın rahatlıkla karşılanacağı çağdaş bir pazaryerine
kavuşmak, tüm Zonguldaklıların
arzusudur.
* Pazar yeri, yarınların
Zonguldak'ına da cevap verecek,
yaşayanların her ihtiyacını karşılayacak,
çağdaş bir pazaryeri olmalıdır.
* Günümüzde,neredeyse her ailenin
otomobili olduğu ve çevre beldelerden de
gelecekler olduğu göz önüne alınarak,
pazar yerinin otopark ihtiyacı iyi hesaplanmalı, kent halkının görüşleri de alınarak, ortak akıla, her yönüyle ihtiyaçları
düşünülmüş bir pazar yeri projesi
üretilmelidir..
* Fevkani Köpründen Soğuksu semtine inişte hemen sağda yer alan giysi
pazarının da soğuksu pazaryeri içinde
değerlendirilmesi, oradan boşalacak
alanın kent alanına katılması da
düşünülebilir.
Bu görüşlerimiz doğrultusunda
yapacağımız proje çalışmalarının kalıcı
ve sağlıklı olabilmesi için belediyeden;
pazardaki yerleşimde yer almasını istedikleri reyonları ve onlarla ilgili ihtiyaç
programını istendi ve pazar yetkilileriyle
de ön görüşme yapma kararı alındı”dedi
SUSMA -HABER
15 ŞUBAT 2012/482
Sevim Arı, BKM Cafe
Pazartesi Sohbetleri (8)
Sayfa 5
Bu hafta sohbetimizde Kamu Emekçilerinin Sendikal Mücadelesinden bir yaprak açtık.Zonguldak’ta Kamu Emekçileri
Mücadelesinde bıkmadan çaba harcayan, KESK’e Bağlı Haber-Sen Zonguldak İl Temsilcisi İsmail Yıldız ile söyleştik. Bu söyleşimiz
bu sayfalara sığmayacak kadar uzun, bunu biliyoruz.Ama hafızalarımızı yeniden tazelemek, mücadele ruhumuza katkı sağlaması
açısından bu mücadelenin başından buyana bıkmadan, usanmadan mücadele bayrağını yükseklerde tumaya çalışan İsmail Yıldız ile
sizleri biraz gerilere götürmeye çalıştık.Umarız düne bakarak bu günden yarına ülkemizin daha demokratik, barışın ve adaletin
hüküm srüdüğü, emeğin daha özgür olmasına katkı sağlarız.
“Emekçilerin haklarýný savunmak suçsa,
ben bu suçu iþlemeye devam edeceðim”
Sevim Arı: Yıllardır sendikal
mücadelenin içerisindesiniz bu yıllara
dair birçok anınız vardır. Bu günkü
Pazartesi Sohbetimizde bu anılarınızı
bizimle paylaşır mısınız?
İsmail Yıldız: Uzun yıllara
dayanan sendikal mücadele yıllarıma
dair elbette birçok anım var. Bu anıları
Susma Okurlarıyla paylaşmak benim
için de büyük bir mutluluk. Ben
öncelikle Susmanın bu duyarlılığından
dolayı sizleri kutluyorum. Bizden sonraki kuşak bu anıları okuduğunda bizlerin nasıl bir mücadele tarihinden
geldiğini ne tür bedeller ödediğimizi
görmüş olur.
Sevim Arı: Alanlar, eylemler
dava arkadaşlarınız ve defalarca ifade
verdiğiniz emniyet birimleri sizi tanıyordur mutlaka ama okurlarımız
açısından kısa bir özgeçmiş alabilirmiyiz?
İsmail Yıldız: 1956 Ardahan
doğumluyum. 1980 yılında
Zonguldak'ta PTT'de memur olarak
işe başladım. Halen memur olarak
çalışmaktayım. 1 oğlum var üniversiteyi bitirmek üzere.
Sevim Arı: Şu an faaliyet gösterdiğiniz sendikadan başlayalım mı
önce.
İsmail Yıldız: 1990 yılında
memur sendikaları kurulurken 24 iş
kolunda memur sendikası vardı. 24 iş
kolu içerisinde ilk kurulanlardan bir
tanesi de Tüm Haber Sen'di. Bu sendika kamu çalışanları içerisinde 90'lı
yıllarda gerçekten eylem etkinliğinde
toplumun önündeydi. O dönemde
Telekom'la, PTT aynı iş kolunda
örgütlüydük. 2005 yılında Telekom iş
kolunda memur örgütlenmesini bir
genelge ile yasaklandı. Telekom şirketleştikten sonra, PTT olarak iş
kolumuzda; basın yayın posta hizmetleri ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünde örgütlü bulunmaktayız.
Şu anda sendikamızın üye sayısı 5
bin. Haberleşme ve iletişim basın
emekçileri çalışanlarının % 80i
örgütlü. Kurumda 4 sendika var. Ama
ilk kurulan sendikalardan biri Tüm
Haber Sen'dir. Sendikamız 1994 yılında iç hukukta düzenleme olmadığı için
kapatıldı. 1 ay sonra biz Haber Sen
adında bir sendika kurduk. Sonrada
sendikamızda örgütlendik o günden bu
yana da haberleşme iş kolunda örgütlü
mücadelemize devam etmekteyiz.
Sevim Arı: 90'lı yıllarda neler
oldu?
İsmail Yıldız: 90'lı yıllarda bizim
iş kolumuzda sendika yoktu. Sadece
"KÇSP" diye adlandırdığımız bir
kamu çalışanları platformumuz vardı.
5-6 aylık yoğun bir çalışmadan sonra
artık bir sendikamız olması konusunda
ki çalışmalarımızı başlattık. O dönem
birkaç isim belirlenmişti ve en sonunda Kamu Emekçi Sendikaları diye
konfederasyonumuzu kurduk. 90 yıllarda KÇSB döneminde gerçektende
de anayasanın da 90. maddesi
gereğince bizim örgütlenme hakkımız
vardı iş kolumuzda çalışanların % 95'i
ne yakınını Haber- Sen çatısı altında
örgütledik. Ve o günden bu yana da
mücadele ettik. Sendikamız kurulduğunda ilk yıllarda büyük bir heyecanla arkadaşlarımız " ne zaman
toplu sözleşme yapacağız" diyorlardı.
Aradan 22 yıl geçti halen toplu sözle
diye bir konu yok. Sadece toplu
görüşme diye bir şey icat ettiler. O da
Ağustos'un on beşinden on beşine
gidip oturup konuşulan bir toplu
görüşme. Anayasa referandumundan
sonra değişiklikler yapılacaktı kamu
çalışanlarına grevli toplu sözleşme
hakkı verilecekti. Son gelinen noktada
siyasi iktidar grevi kaldırdı sadece
toplu sözleşme olarak belirledi. Bu
toplu sözleşmenin içeriğine baktığınız
zaman uzunca maddeleri var ama
bakıldığında toplu görüşmelerin aynısı
yetkiler yine siyasi iktidardadır.
Sevim Arı: İlk aklınıza gelen
anınızı anlatırmısınız?
İsmail Yıldız: O dönemde cep
telefonu, mail yok bir tek Tüm-BelSen'de faks vardı. Bütün bildirilerimiz
oraya gelirdi. 8 Aralık 1995 günü İşçi
Anıtında bir basın açıklaması
yapacaktık. Dönem sözcümüz EğitimSen'den Nuri Genç'ti. O sıralarda da
seçim vardı ve basın açıklamalarına
izin vermiyorlardı. Biz her zaman ki
gibi alana çıktık ve artık bir konfederasyonumuz (KESK)in olduğunu
açıklamak üzere heykelin olduğu
alana çıktık. Alana bir polis memuru
geldi ve "açıklama yapamazsınız"
dedi. Nuri Genç'te yapacağını söyledi.
Açıklamayı yaptık. Poliste Nuri
Genç'e "buyurun hocam sizi gözaltına
alıyoruz" dedi. O dönem şube
başkanımız Ali Aydın'dı. Ali Aydınla
Kemal Çakmak "Nuri Genç'i almıyorsunuz hepimiz birlikte geliyoruz"
dediler. Zaten polis otosu hazır bekliyordu. Hepimizi aldılar. O dönemin
şube başkanlarından Nejat Uludüz, Ali
Aydın, Kemal Çakmak, Hüseyin
Çakır, Uğur Aksu hepimizi polis otobüsüne bindirdiler. Balıkçı halinin
oradan geçiyoruz Oğuz Aşık elinde
maliyenin çantası oradan geçiyor polis
otosunun camına vurdu "şu çantamı
bırakıyım bende sizinle geleceğim"
dedi. Oğuz'la birlikte 26 kişi gözaltına
alındık. Emniyet Müdürlüğüne
götürüldük. 14 kişinin ifadesi alındıktan sonra savunma almayı bıraktılar.
"Sizi serbest bırakıyoruz" dediler.
Serbest bırakıyorlar ama saat olmuş
neredeyse gecenin bir yarısı. Nejat
Uludüz " biz neyle gideceğiz, bizi
nereden aldıysanız oraya bırakın"
dedi. Polis memuru da " sizi göz altına
almakta bayağı bir işmiş Kozlu otobüsüyle gidersiniz" dedi. Hepimiz
buna itiraz ettik. Bizi aldıkları yere
polis arabalarıyla tekrar bıraktılar.
Geriye döndüğümüzde gördüğümüz
dayanışmayı hiç unutamam. Bizim
gözaltına alındığımızı duyan Recep
Adıgüzel ve birçok arkadaşımız
Eğitim-Sen' de toplanmışlar basını da
çağırmışlar ve bize destek vermek için
açlık grevine başlamışlar. Bu desteği
hiç unutmam.
“Körfez Savaşına karşı Emek
platformu”
Bir anımda Körfez Savaşı döneminden. Körfez Savaşına karşı Emek
platformu Türkiye'de merkezi mitingler düzenliyor, savaşın ne kadar
yıkıcı bir durum olduğunu gösteren
çok da güzel bir afiş yapmışlardı.
Bizde burada savaşa karşı bir miting
yapacağız bunun içinde afişle yapmamız gerekiyor. Arkadaşlarla toplandık. Herkes afiş asmak için bir
bölge belirledi ve arkadaşlarla
dağıldık afiş asıyoruz. Bu afiş ve miting için gerekli yasal başvuruları da
yaptık. Bizim grupta ben Nejat
Uludüz, Doktor Özgür Nizam, Tahsin
Kumkumoğlu vardı. Biz Soğuksudan
arabaya bindik Üniversitenin o
aramış " sizden bir öldü" demiş.
Hemen bir taksiye atladım hastaneye
gittim Cengiz ağabey komada, yoğun
bakımdaydı. O çok yürekli bir insandı
onu saygıyla anıyorum.
25 Kasım 2009 İş Bırakma
Eylemi
bölümde epeyce bir afiş astık. Site'den
Kozlu yoluna indik. Polis otoları
yanımızdan gelip geçiyor kimse bize
bir şey demiyor. Doktor Özgür "işimiz
bittiğinde bu gün yemekler benden"
dedi. Kozlu yolu civarındayız
yapıştırıcımızda bitmek üzere. Saat 9,
9.30 civarı. Karşıda bir polis otosu
vardı yanımıza bir polis geldi, sert bir
üslupla su kabımıza tekmeyi vurdu.
Bizde bunun yasal olduğunu izin
aldığımızı söyledik. Hemen telsizin
mandalına bastı o numarayı da unutmuyorum 47 59 "müdürüm afiş asıyorlar" dedi. Karşıdan da kimin astığını
sordular polis bizim isimlerimizi
söyledi. "Müdürümden emir aldım sizi
gözaltına alıyorum" dedi. Kozlu
Karakolunda üniformalı takım bizi
karşıladı kimlik tespiti yapıldı. Biz 4-5
arkadaş o arada hemen kim kime
ulaşacak onları belirledik. Erdoğan
Kaymakçı'yı Zonguldak Milletvekili
Harun Akın'ı GMİS'nı aradık. Biz Ali
Yener'le zaman zaman şakalaşırdık.
Bana da Ali Yener düştü. Ali Yener'i
aradım "Ali biz gözaltına alındık"
dedim Ali telefon'u " dalga geçme"
dedi telefonu yüzüme kapattı. Şaka
yapıyorum zannetti . Bizi 12 ye kadar
emniyette tuttular. Avukat geldi
ifadelerimizi aldı. Bize gün batımından sonra afiş asamazsınız vb. şeyler
söylediler. Saat 12'de bizi Devlet
Hastanesine götürdüler muayene için.
Biz hastaneye gittik, tabi hastalar
Özgür'ün yanına koşuşturuyor.
Özgür'de "ben gözaltındayım" diyor.
Susma gazetesinde çıkmıştı "gözaltında muayene" diye. Muayeneden sonra
bizi tekrar Kozlu Karakoluna
götürdüler, bize "serbestiniz, kimliklerinizi yarın vereceğiz" dediler. Biz
kimlikleri almak için saat 9'da gittik.
Kozlu Karakolunda diğer arkadaşları
da bekliyoruz hepimiz olacağız ki
kimlikler verilsin. Tam o arada Ali
Yener aradı. "Özgür hocam bir işim
var hastanede misiniz dedi" dedi,
Özgürde "oğlum ben gözaltınaydım"
dedi. Arkadaşlarımızın hepsi tamamlandıktan sonra bize "sizi mahkemeye
götüreceğiz" dediler. Yola çıktık bizi
Emniyet Müdürlüğüne götürdüler.
"Burada ne işimiz var " dedik.
Emniyet Müdürlüğü 5. kata bizi
çıkarttılar. Emniyet Müdürü Mustafa
Öncül, Müdür yardımcısı Avni Cıngırt
geldi "içeride ne yapıyorsunuz çocuklar" falan diyor bize. "Tamam, kimlik
bilgilerini alın gerekli işlemleri yapın"
diyor. Eski usul resimler çekildi,
önümüze numaralar asılarak, eski usul
parmak izlerimiz alındı. İçeride bir
yetkili var. "Size mi kaldı bu işler
biriniz doktor biriniz mühendis sizin
ne işiniz var savaşla" diyor. Bizde
orada savaşa karşı propagandamızı
yapıyoruz. Kapı açıldı Emniyet
Müdürü Mustafa Öncül "Özgür sana
bir işim düştü" dedi. O dönem bir
bıçaklama olayı olmuştu hastaların
biri SSK'da diğeri Devlet hastanesinde
ölmek üzere ağır yaralılar. Emniyet
müdürü Özgürün ameliyata girmesini
istiyor. Özgür "ben gözaltınaydım gitmem" diyor. Bizde kendi aramızda
konuşup karar verdik. Özgür'e "sen
hipokrat yemini etmişsin gözaltında da
olsan görevini yapmak zorundasın"
dedik. Özgür kabul etti ve Emniyet
Müdürü kendi makam arabasıyla
Özgür'ü Ameliyat için hastaneye gönderdi. Daha sonra bizi adliyeye
götürdüler. Orada birçok arkadaşımız
bekliyordu. Nöbetçi savcı bıraktı.
Dışarıya çıktığımızda Zonguldak
Televizyonundan bir muhabir bizden
açıklama istedi. Bizde "biz yasal bir
afişleme yapıyorduk bizi gözaltına
aldılar, bizi gözaltına alan anlayış
savaştan yana olan anlayıştır" dedik.
Bu konuyla ilgili de dava açıldı.
Sonrasında iki suçlamadan da beraat
ettik.
Akın Birdal'ın vurulmasına
tepki
Bir ceza da bizim arkadaşlar Akın
Birdal'ın vurulduğunda aldı. O zaman
Akın Birdal İnsan Hakları Derneği
Genel Başkanıydı. Tüm ülkede olduğu
gibi bizde silahla yaralanması ile
ilgili protesto etmek için alandaydık.
Ben Nejat birde Doktor Ahmet
kitlenin en arkasında yürümüştük.
Geniş katılımlı bir yürüyüştü. Bence
Zonguldak ta günü birlik tepkilerin en
büyüklerinden biriydi. Arkadaşlarımız
o dönem 5 yıl erteleme cezası aldılar.
Cengiz Soylu ve Uğur Aksu’yu
saygıyla anıyorum
Bu mücadelede yıllar içerisinde 2
şube arkadaşımızı kaybettik.1990'lı
yıllarda Cengiz Soylu ve Uğur Aksu
arkadaşımızla uzun yıllar birlikte
çalıştık birlikte mücadele ettik. İkisi
de dünyanın en güzel insanlarıydı.
Cengiz ağabeyi kaybetmeden 1 gece
önce bir yemek vardı. Sanıyorum
SHP'nin yemeğiydi. Biz oraya KESK
olarak davet edilmiştik, arkadaşlar
yemeğe gitmek için bizi görevlendirdi.
Akşam Cengiz ağabeyi aradım
yemeğe gidip gidemeyeceğimizi sordum. "Çok kötüyüm, moralim çok
bozuk" dedi. En son onunla konuşanlardan biriyim. Cengiz ağabey yemeğe
gelmedi için bende gitmedim. Ertesi
sabah Nejat Uludüz Ankara'dan aradı
beni. Cezgiz Ağabey öldü mü? Dedi.
Hastaneden Başhekimin sekreteri
25 Kasım 2009 İş Bırakma
Eylemi; 2 konfederasyon iş bırakıyor,
Türkiye Kamu Sen ve KESK Türkiye
genelinde 1 günlük iş bırakacağız.
Karar alınmış grevin örgütlenmesini 2
konfederasyon yaptık. Türkiye
genelinde 1 milyona yakın insan iş
bıraktı. Biz de Zonguldak' ta ki programımızı yaptık, İşçi Anıtında toplandık Gazipaşa caddesinden geçerek
Vilayetin önüne çelenk bıraktık. Orada
da basın açıklaması yaptık. Olaysız bir
şekilde dağıldık. Ben yine dönem
sözcüsüyüm. 1-2 gün sonra beni
emniyetten aradılar, "hakkınızda
soruşturma açtık, sen ve Salih
Alemdar gelin ifade vereceksiniz"
dediler. Bende neden sadece ben diyorum o alanda 2-3 bin kişi eyleme
katıldı. KESK'ten 25-30 arkadaş
arabaya bindik ben ifade vereceğim.
Yaptığımız eylemin demokratik
olduğunu hakkımızı aradığımı falan
anlattım. Sonra da dedim ki "sadece
ben yoktum ki orada, orada sadece
KESK' ten 11 tane şube yöneticisi var
neden ben ifade veriyorum size
oradaki 1000 kişinin adını vereceğim
onlarında ifadelerini alın". Birkaç gün
sonra tebligat geldi KESK' ten 10
Kamu-Sen'den 9 kişi yargılanıyor.
Kimlik tespiti yapılıyor,
arkadaşlarımız isimlerini çalıştıkları iş
yerlerini görevlerini söylüyor. Sıra bir
din görevlisine geldi. "Siz nerede
çalışıyorsunuz" dedi. O da din
görevlisi olduğunu söyledi. Hakim
babacan bir adamdı " benim bildiğim
bu sendikal işleri başkaları yapar, bu
iş din görevlilerine kadar geldi mi"
dedi. Ben uzunca bir savunma yaptım.
İfademde "emekçilerin haklarını
savunmak suçsa, ben bu suçu işlemeye devam edeceğim" dedim. Hakim
"bunu tutanağa geçireceğim" dedi. Ve
tutanaklara da öyle geçti. İsmail Yıldız
dedi ki; "bu suçu işlemeye devam edeceğim"……
Sohbetimiz ve dolayısıyla anılar
bu kadarla bitmedi elbette. İsmail
Yıldız'ın anlattığı birçok anı farklı
zamanlarda Susma okurlarıyla buluşacak.
Sohbetimizin sonunda İsmail
Yıldız'ın en çok sevdiği şiirlerden bir
tanesinden kısa bir bölümle bitirelim
sohbetimizi.
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak
kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz
doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık
yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya
dek!
Adnan Yücel
SUSMA -HABER
15 ŞUBAT 2012/482
Sayfa 6
CHP'li Köktürk'ten Bozdað'a MÝT Sorusu
KCK'de en büyük dalga: En az 109 gözaltý
AKP iktidarı KCK adı altında BDP ve muhalif sendikalara yönelik düzenlediği eş zamanlı operasyonlarda onlarca kişi gözaltına aldı. İstanbul başta olmak üzere, Ankara, Adana, Batman, Mardin, Van,
Erzurum, Hakkari, Muş, Diyarbakır, Kocaeli, Denizli, Mersin, Şırnak, İzmir, Urfa ve Antep'te operasyonlarda ANF hesaplarına 190 kişi gözaltına alındı. Yetkililer gözaltı sayısına ilişkin henüz bir açıklamada bulunmadı. Türk medyası, 30 ilde 109 gözaltı yaşandığını belirtiyor.
CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ'a, "MİT konusunda, özel yetkili savcı ve mahkemeye karşı gösterdiğiniz
hassasiyeti, özel yetkili mahkemelerce tutuklanan milletvekilleri, askerler,
Üniversite hocaları, parasız eğitim isteyen öğrenciler için de göstermeyi düşünüyor musunuz" diye sordu.
Kürt sorunununda barýþçý çözüm yoksa demokraside yok
Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca M.İ.T Müşteşerı arasında yürüyen gündem ile ilgili olarak Zonguldak Baro Başkanı İ.Kerem Ertem, Av.
Ertan Taşdelen ve EDP(Eşitlik ve Demokrasi Partisi) İl Başkanı Ali Topaloğlu’na konuyu sorduk. Ayrıca, Av. Taşdelen’e, Geçtiğimiz günlerde
Başbakan'ın "dindar gençlik ve tinerci gençlik” söylemini nasıl anlamalıyız”dedik. Taşdelen, “Biz onun tarif ettiği “dindar” gençliği çok iyi tanıyoruz,
Başbakan'ın o çok bahsettiği dindar gençliğin neler yaptığını biliyoruz. Sivas'ta 37 aydını o gençler yaktı, Kahraman Maraş'ta Çorum'da Hizbullah'ın o
dindar gençleri domuz bağıyla kadınları boğdular. Güneydoğuyu mezarlık haline çevirdiler.”dedi
Baro Baþkaný Ý.Kerem Ertem
Av Ertan Taþdelen
EDP Ýl Baþkaný Ali Toploðlu
“Özel Yetkili Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülemekte olan bir soruşturmada şüpheli sıfatıyla
ifade vermesinin istenilmesinde, iki ayrı başlık
bulunmaktadır.”
“MİT Müsteşarı operasyonunun arkasında Kürt
sorunu yatıyor. Kürt
sorununun çözümsüzlüğü sonuçta
Başbakan'ı da bir noktada tıkanmışlık haline
getirdi.”
“Ergenekon ve Balyoz
doğru hamlelerdi.
Türkiye'nin demokratikleşmesi ve hukuk devletine kavuşması açısından
atılması gereken
adımlardı..”
Baro Başkanı İ.Kerem
Ertem
"Kamu personellerinin haklarında
ceza soruşturması gerçekleştirilmesi
genel olarak bağlı bulundukları amirlerinin onayına bağlıdır. Basına intikal
ettiğine göre, Milli İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarının, Özel Yetkili Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir
soruşturmada şüpheli sıfatıyla ifade
vermesinin istenilmesinde, iki ayrı
başlık bulunmaktadır.
İlki, yürütülen soruşturmanın
detaylar hakkında bir bilgimiz yoktur,
buna göre, eğer soruşturma Ceza
Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve
252. maddelerinde belirtilen suçlar ve
soruşturma ile kovuşturma usullerinden ise (örgüt suçları, terör
suçları, kalkışma suçları v.b.) bir
merciiden izin alınmasına gerek yoktur.
İkincisi ise, yukarıda belirtilen bir
soruşturma söz konusu değilse, bu
durumda, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanununun 26.maddesine
göre, MİT mensuplarının görevi
sırasında, görevinden doğan veya
görev ifası sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında cezai takibat
yapılması Başbakanın iznine tabidir.
Bu durumda, M.İ.T. Müsteşarının
ifadeye gitmemesi, ikinci halde, bir
usulün yerine getirilmemiş olunmasının varlığı halinde hukuken ihlal
taşımamaktadır. Yapılmak istenen
kanun değişikliğinin çerçevesi tam bilinmemekle birlikte, MİT Kanunu
olarak bilinen 2937sayılı kanunun
26.maddesindeki düzenlemenin ve
kamu personelleri hakkındaki cezai
takibata ilişkin genel düzenlemelerin
Ceza Muhakemesi Kanununa ayrı bir
başlık olarak eklenmesi şeklinde
gerçekleşmesi hukuka uygunluk taşıyacaktır.
Av.Ertan Taşdelen
Öncelikle yasal olarak savcının
böyle bir yetkisi var mı ona bakmak
gerekiyor. CMK 250. Madde katolok
suçları düzenliyor ve örgüt faaliyeti
çerçevesi içerisinde işlenen suçlarda
cumhuriyet savcısına bu yetkiyi veriyor. Yani cumhuriyet savcısı
başbakanın iznini almadan MİT
Müsteşarını şüpheli sıfatıyla sorguya
çağırabilir olayın hukuki boyutu
budur. Yasaya baktığımızda özel bir
izine ihtiyaç yok. Cumhuriyet savcısı
250. Maddenin kendine verdiği
yetkiye dayanarak bunu çağırabilir,
sadece burada bir istisna var buda
anayasa mahkemesi ve yargıtayın
yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler
diye bir istisna konmuş, buda Genel
Kurmay Başkanı ve diğer şahıslarla
ilgili bir düzenleme koymuş bu nedenle cumhuriyet savcısının yaptığı işlem
hukuki olarak doğru yani böyle bir
hakkı var. Yani Başbakandan bir izin
gerekmiyor bu konuda hükümetin
yaptığı açıklamaların hukuki çerçeve
içerisinde temeli yok.
Bu konuda gazete ve basın
örgütleri değişik sebepler öne sürüyor
olayın içeriğine batığınız vakit aslına
bir anlamda Hakan Fidan, Başbakan
ve o ekibin Kürt sorununu daha pozitif
yöntemlerle çözme çabasına karşı
bana göre engelleme amacıyla
yapılmış bir operasyon diye bakmak
lazım. Biliyorsunuz Kürt sorunu
artık bu ülkede her şeyin manivelası
olmuş durumda, o manivelayı tutan
istediği yere istediği şekilde iş yapabiliyor eylem koyabiliyor. Bana göre
yargı ve polis yani o 2 güçte şu anda
belli bir cemaatin denetimine alınmış
ya da yönlendirilmiş durumdalar. Bu
cemaat ve bu ekip birlikte Hakan
Fidan üzerinden Başbakana ve Kürt
sorununa ilişkin politikaya yönelik
mesaj veriyorlar kavga bu kavgadır
diye değerlendiriyorum. Bir çeşit
saray içi iktidar kavgası gibi bakmak
lazım. Ama bu olayın arkasında
Suriye'yle ilgili İran'la ilgili politikalar
mı vardır başka bir şey var mıdır, hani
o büyük resimden bahsediyorlar ya
onu şu anda bilebilmemiz mümkün
değil bana öyle geliyor. Zaten
Osmanlıdan bu yana yargı bir şeklide
siyasetin denetimde olmuş. Örneğin
Fatih Sultan Mehmet'in 2 oğlu var.
Beyazıt ve Cem, bunların arasında bir
iktidar kavgası var, ordu Beyazıt'ı
tutuyor daha tutucu sofu ve gerici
olanı, daha yenilikçi olan Cem'i
tavsiye ediyor Fatih'in Cem'i tutmasına rağmen. Burada da bir benzerlik
var aslında Başbakan istememesine
rağmen cemaatin denetimindeki yargı
ve polis gücü ki ben bunlara
Beyazıtçılar diyorum. Beyazıtçılar ve
Cem Sultancılar diyebileceğimiz
Hakan Fidan ve ekibini tavsiyeye
yöneliyor. Bir anlamda bir iktidar
kavgası olarak değerlendirmek lazım.
Siyasi platforma bu şekilde bakmak
lazım.
Susma: Geçtiğimiz günlerde
Başbakan'ın "dindar gençlik ve tinerci
gençlik olarak" bir söylemi oldu ve
bunun üzerine bir gazeteci televizyon
programına tinerci bir genci aldı ve
konuştu. Onun peşine Başbakan
hemen o gazeteciye cevap verdi. Yine
gündeme ilişkin bir konu olduğunda
kendisi Amerika'da bile olsa hemen
konuyla ilgili açıklamalarda bulunur.
Şimdi "dindar gençlik ve tinerci gençlik" konusuna göre çok daha önem
taşıyan bu konu hakkında şimdiye
kadar Başbakan neden bir açıklama
yapmadı size göre?
Taşdelen; Recep Tayyip Erdoğan
zeki bir adam. Önce kavganın arka
planını anlamaya çalışıyor ondan
sonra harekete geçecek. Kavganın
arka planında da kendine yönelik bir
eylem olduğunu fark ettiği için hemen
yeni bir yasa değişikliği sunuyorlar.
Ve MİT Müsteşarını yargının denetiminden kurtarmak için değişiklik
hazırlıyorlar. Bence Erdoğan onun
için sessiz kaldı. İzledi durumu değerlendirdi hemen açıklama yapmadı ve
yasa değişikliğine gidiliyor. Şimdi
düşünsenize savcı bir MİT
Müsteşarını çağıracak ve şüpheli
sıfatıyla ifadesini aldıktan sonrada
büyük bir ihtimalle örgüt yöneticiliğinden tutuklayacaklar. Bunu da
bildiği bu tutuklamayı engellemek için
oturup Cumhur Başkanı Adalet Bakanı
ile bir takım görüşmeler yaptılar ve
"nasıl en az zararla nasıl kurtarırız"
diye düşündüler ve yasa değişikliğiyle
MİT Müsteşarını yargının denetiminden kurtarmaya çalışacaklar.
Erdoğan'ın bu suskunluğunu da buna
bağlamak lazım. Değiştirilecek yeni
yasayla yeni bir düzenleme getirecekler, MİT kanununa bir ekleme
yapacaklar. Mutlaka bu tip MİT ve
Başbakan'ın görevlendirdiği görevliler
hakkındaki soruşturmaları izne
bağlayacaklar. Bu şekilde direk savcı
böyle bir işlem yaparken mutlaka
Başbakana başvurup, izin alınıp,
ondan sonra soruşturma açabilecek
yeni düzenlemeyle. O şekilde
Başbakan'ı da büyük bir sıkıntıya
girmekten o işin kurtarılmasını sağlayacak.
"Dindar gençliğin
neler yaptığını
biliyoruz"
Başbakan'ın dindar gençlik ve
tinerci gençlik açıklaması da "bu
ülkede 2 grup gençlik var" diye değerlendirdi. Dindar gençler ve tinerci
gençler bu Başbakanının hayata nasıl
baktığını da gösteriyor. Bu ülkede tinerci gençlik çok marjinal, yoksul,
ezilmiş, dışlanmış bir gençlik.
Başbakan'ın o çok bahsettiği dindar
gençliğin neler yaptığını biliyoruz.
Sivas'ta 37 aydını o gençler yaktı,
Kahraman Maraş'ta Çorum'da
Hizbullah'ın o dindar gençleri domuz
bağıyla kadınları boğdular.
Güneydoğuyu mezarlık haline
çevirdiler. Ona bakarsanız bu tinerci
gençlik dindar gençlikten daha merhametli daha insaflı. Başbakan her
zaman olduğu gibi olayı ters düz
etmeyi iyi biliyor öyle bir yeteneği
var.
MİT Müsteşarı operasyonunun
arkasında Kürt sorunu yatıyor. Kürt
sorununun çözümsüzlüğü sonuçta
Başbakan'ı da bir noktada tıkanmışlık
haline getirdi. Güvenlik politikalarına
yöneldi Başbakan'da. Bu politikalar
hükümeti bir çıkmaza götürüyor.
Demokrasi insan hakları evrensel
hukuk ilkeleriyle bu sorunların
çözülmesi halinde bence bu tip saray
içi iktidar kavgalarına da gerek
kalmayacak diye düşünüyorum.
EDP İl Başkanı Ali
Topaloğlu,
“Daha önce iktidar olmadan
eleştirdiği kurumları kendi etki alanına
aldığı bu dönemde kendine demokrat
bir tutum alarak bu kurumlar
aracılığıyla toplumu giderek geren bir
politik hat izlemeye başladı. Devlet
Güvenlik Mahkemeleri yerine ikame
edilen özel yetkili savcılar, Bu olağan
üstü yetkilerini kullanarak, özellikle
Kürt sorununda çözümü zorlaştıracak
barış görüşmelerini sekteye uğratmak
için girişimde bulundular. Bu durum
siyasi iktidar için ikircikli bir durum
yarattı. Bu durumu şimdilik izleyip
göreceğiz.
Ergenekon ve Balyoz doğru hamlelerdi. Türkiye'nin demokratikleşmesi
ve hukuk devletine kavuşması açısından atılması gereken adımlardı.
Asker-sivil bürokrasi,
demokrasilerdeki olağan yerine oturtulmadan, 'seçilmiş sivil otorite'ye tabi
kılınmadan birinci sınıf demokrasi
olamazdı çünkü...
Bu açıdan olumlu gelişmeler
yaşandı.Darbe tertiplerine dokunuldu.
Darbelerden hesap sorulmaya başlandı. Askerin siyasete karışmasını
engellemek için kararlı davranıldı.
Ancak, Temel meselenin Kürt
sorunu olduğu son bir iki yıldır
görmezlikten gelinmeye başladı.Kürt
sorununu barışçı çözüm yoluna sokmadan, bunun için PKK'yı dağdan
indirecek bir 'barış süreci'ni başlatmadan, , bu ülkede demokrasi ve
hukuk ikinci sınıflığa mahkûm kalacaktı.AKP hükümeti, 2005-2011
arasında doğru yolda sayılırdı. PKK
ile 'diyalog'u önemseyen demokratik
açılım, Oslo gibi barış koşullarının
olgunlaşması diye tarif edilebilecek
cesur hamleler yapıldı.Ama sonra bu
yoldan sapıldı.Ancak son gelişmeler,
PKK yüzünden mi? Erdoğan'ın 2014
hesapları mı? Ya da cemaat AKP ilişkilerimi ? Üçü de olabilir.
Ama diyalog yolundan sapılmasında en büyük işaret gitgide
kabaran KCK operasyonları oldu.
Özgürlük ve siyaset alanını daraltan
bu operasyonlarla hükümet, Kürt
sorunuyla PKK'ya karşı mücadelede
1990'ları andıran, Kürt sorunuyla
PKK'nın bir yerde içiçeliğini göremeyen ya da önemsemeyen ve 'önce
terörle mücadele' diyen tek boyutlu
stratejiyi benimsedi.Bu yanlıştı.
Bu yanlışı Başbakan Erdoğan'ın
yakın çevresinde savunanlar da vardı.
Ama bu yanlışta başı çekenler veya bu
yolun açılmasında etkili olanlar, herhalde daha çok polis ve yargıdaki bazı
odaklardı.Bugün yaşanmakta olan
yüzeysel krizin kökleri derine gidiyor.
Siyasi iktidar, yanlışları seyretmeye devam etmemeli, Derhal yasa
değişikliği ile özel yetkili savcılık
ortadan kaldırılmalıdır.
Yeni anayasa dahil özgürlüklerin
alanını genişletecek düzenlemeler
Yapılmalı, eş zamanlı olarak Kürt
sorununda eskisi gibi yeni bir 'barış
süreci'ni başlatacak siyasal kararlılığı
yeniden başlatmalıdır. Bunu da KCK
operasyonlarına son vererek, Mecliste
BDP temsilcileriyle diyalog kurarak
yapabilir. Kısacası Siyasi iktidar
Geçmiş yapıların yerine kendisini mi
koyacak yanı
Devletleşmek mi, demokratikleşmek mi? Bunu hep birlikte göreceğiz
SUSMA -HABER
15 ŞUBAT 2012/482
Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan Bağlık-İnağzı sahası ile ilgili açıklama yaptı
Soma Grubu üretime geçiþ sürecini öne çekecek
Türkiye Taşkömürü
Kurumu'nun (TTK) açtığı ihaleyle
Zonguldak'taki Bağlık-İnağzı
sahasının 36 yıl süreyle işletilmesini üstlenen Türkiye'nin en büyük
yer altı kömür üreticisi Soma
Holding, 18 Ocak'taki yer tesliminin ardından bölgedeki çalışmalarına iddialı bir şekilde başladı.
Soma Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Alp Gürkan, projeye göre
yedinci yılda üretim taahhüdünde
bulunduklarını ancak hızlı ve etkin
bir çalışmayla üretime üç yıl erken
başlamayı hedeflediklerini açıkladı.
Soma Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Alp Gürkan, bölgeye istihdam, Türk ekonomisine katma
değer kazandıracak faaliyetlerini
titiz bir şekilde yürüttüklerini
belirterek, "Proje kapsamında ilk 2
yılı etüt ve değerlendirme, 4 yılı
hazırlık ve yatırım olmak üzere 36
yılda sahadan 92 milyon ton kömür
çıkararak piyasaya sunmayı taahhüt
ettik. Ancak yer altındaki değeri ne
kadar çabuk çıkarırsak, ülkemiz o
kadar kazançlı olacaktır. Bu nedenle erken başladığımız çalışmaları,
modern madencilik anlayışımızla
hızlı bir şekilde yürüterek, üretime
planlanandan üç yıl erken başlamayı hedefliyoruz. 2 yıl sonra
başlaması gereken üretim hazırlık
çalışmalarının şimdiden başlamış
olması, üretime geçiş sürecini öne
çekecek. Bu süreçte kesilen damarlarla rezerv tahminleri kolaylaşarak
gerçekçi bir etüt çalışması yapılmış
olacak" dedi.
"güvenlik" ve
"verimlilik" ilkeleriyle
modern bir maden
işletmesi örneği
Soma Holding'in madencilikteki tecrübesi ve modern altyapısıyla
faaliyetlerini hızlandırması, üretimin planlanandan önce başlaya-
Alp Gürkan, "Proje kapsamında ilk 2 yılı etüt ve değerlendirme, 4 yılı
hazırlık ve yatırım olmak üzere 36 yılda sahadan 92 milyon ton kömür
çıkararak piyasaya sunmayı taahhüt ettik. Ancak yer altındaki değeri ne
kadar çabuk çıkarırsak, ülkemiz o kadar kazançlı olacaktır.
cak olması istihdam imkanını da
kısa sürede artıracak. 1,5 yıl sonra
üretimin başlamasıyla yaklaşık 2
bin kişiye iş olanağı sağlanması
planlanan istihdam kapasitesi, üretim artışına paralel olarak 6 bin
kişiye kadar çıkacak. Soma
Holding'in "güvenlik" ve "verimlilik" ilkeleriyle modern bir
maden işletmesi örneği oluşturacaklarını vurgulayan Alp Gürkan
şunları söyledi:
"Dünyanın en gelişmiş, modern madencilik anlayışını bölgeye
taşıyoruz ve sadece Zonguldak için
değil, Türkiye için önemli bir değer
yaratıyoruz. Çalışanlar için güvenli, Türkiye için verimli bir örnek
model oluşturuyoruz. Planlamadan,
çalışma disiplinine, iş güvenliğinden, teknolojiye mükemmel bir
işletmeyi hayata geçiriyoruz".
Deneyimli uzmanlar gelecek
İşletmedeki ilk çalışmaları,
14'ü mühendis olmak üzere 80 kişi
yürütüyor. 20 metre kesitli iki ayrı
ana yol açan ekipler, bu yollarla
üretim alanına ulaşacaklar. Özel
olarak üretilmiş demir bağlarla
tavan tahkimatı yapan ekipler, her
iki ana yoldan yaklaşık 6 bin metre
ana galeri açacak. Ön hazırlık ve
üretim safhalarında ise farklı ülkelerden gelecek deneyimli uzmanlardan teknik destek alınacak.
Metan gazına bağlı iş
kaza riski en aza
indirilecek
Güvenlik önlemlerinin en yüksek seviyede uygulandığı
işletmede, metan gazı risk değerlerine ulaşılması beklenmeden,
daha düşük seviyede tüm elektrik
sistemi kapanıyor. Ayrıca üretim
çalışmasına başlanmadan önce
ulaşılan kömür damarlarındaki
metan gazı alınacak. Bununla birlikte metan gazına bağlı iş kaza
riski en aza indirilecek. Yapılacak
çalışmayla damarlardaki metan
oranının yüzde 60'ının boşaltılarak
metan yoğunluğunun azaltılması,
sonraki üretim çalışmalarının hızını
da belirlemiş olacak. Üretim
yapılacak olan 2-3 kilometrelik
uzak bölgelere işçiler bant sistemiyle getirilip götürülecek. Bu
sistemde iki yönlü nakil aynı anda
gerçekleştirilebilecek ve çalışanların 2- 3 kilometre mesafedeki
alanlara ulaşımı 30- 35 dakikada
sağlanacak.
TKP, “Maden iþçisi hak edenlere, hak etiklerini verme deneyimine sahiptir”
Türkiye Komünist
Partisi Zonguldak İl
Komitesi ve İşçi Bürosu
yaptıkları haftalık olağan
değerlendirme toplantısı
sonrası son günlerde
TTK'daki üretim ve performan konularını da içine
alan açıklama yaptı. TKP
Zonguldak İl Başkanı Sami
Baykut'un yaptığı açıklamada, "Türkiye Taşkömürü
Kurumu (TTK) Genel
Müdür Yardımcılığına,
TTK Karadon Müessese
Müdürü İsmail Güner
atandı. AKP'nin performanstan ne anladığının
kesin kanıtlarından biri
daha işte. Başında bulunduğum kamu kurumunun
zarara uğrat, kötü yönet,
üretimi düşür ki satışıpazarlaması, para babalarına peşkeş çekilmesi kolaylaşsın; sen de payına düşeni
al. 17 Mayıs 2010'daki
grizu faciasında can veren
30 maden işçisinin
ölümünde kusurlu ve
sorumlu bulundukları
bilirkişi raporlarıyla sabit
olan ve bilinçli taksirle
ölüme neden olma suçlamasıyla yargılanan ekibin
başı bu zat. Dava sürüyor.
Sadece AKP iktidarında
olabilecek, görmeye
alıştığımız (!) bir uygulama
ile cezalandırılması
gerekirken ödüllendiriliyor.
Üretim yapamaz duruma
TKP Zonguldak İl Başkanı Sami Baykut, “Üretenin sözlerine kulaklarını tıkayanlar, gerçeklere gözlerini kapayarak
ülkeyi zarara sokanlar 1990'lı yıllarda aynı hatalı çıkışı
yapanlar başına gelenleri ve ''Büyük Madenci Yürüyüşü''nü
anımsasınlar bir. Unutmasınlar ki Zonguldak maden işçisi
hak edenlere, hak etiklerini verme deneyimine sahiptir ve
Zonguldak halkı da maden işçisinin yanında olduğunu bir
kez daha gösterecektir.
zorlanan maden işçisi için
performansa dayalı ücret
uygulamaya çalışanların iş
huzurunu bozmaya, iş
güvenliğini düşürmeye
neden çalıştıkları da bir
anlamda ortaya çıkmış oldu
böylece. Kömürü üretenin
evinde yakacak kömürünün
olmadığı, toplu sözleşme
hakkı olan kömürü alamayan işçi yaratabilecek
kadar becerikli (!) bir yönetimden bahsediyoruz. En
çok işçi sayısına sahip olan
bir bölgenin üretimde alt
sıralara düşürülmesini
sağlamayı başaran bir
yönetimden ve yönetimin
başının nasıl ödüllendirildiğinden.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız ''TTK'yı kapatmayı
düşünüyor musunuz?'' şeklindeki, gazeteci İlknur
Çıtlık'ın sorusuna ''Şu an
kapatmayı düşünmüyoruz.''
Yanıtını veriyor. Demek ki
TTK'yı istedikleri seviyeye
çekememişler (küçültememişler diye de okuyabilirsiniz), para babalarına
peşkeş çekilebilecek- yem
edilebilecek seviyeye
gelmesi için biraz daha
zamana ihtiyaçları var
anlaşılan. Kapatma
sözcüğünün AKP
sözlüğünde satış-pazarlama-peşkeş çekme anlamına
geldiğini bugüne değin
yaptığı uygulamalardan
biliyor bu halk. TTK'nın
uzmanlık konusu ve de asli
işleri olan hazırlık ve
kömür yıkama işlerini
hizmet alımı yoluyla özel
sektöre yaptırmalarının
altında yatan gerçek de bu
zaten. Karadon'da 30 cana
mal olan iş cinayetinin
gerisindeki gerçek de.
Nasıl olsa, işine gelmeyen
her şeyi, sebep oldukları
her türlü olumsuzluğu
''kader''e bağlayabilen bir
Başbakan'ı var bu ülkenin
ve de Türkiye halklarının
unutkanlığına hesap sormayacağına inancı sarsılmaz bir hükümetimiz.
TKP İl Başkanı Sami
Baykut açıklamasında,
Geçtiğimiz günlerde Gelik
ve Karadon'da GMİS Şube
yöneticileri tarafından
maden işçilerine okunan
bildiri sayın bakanın eline
geçti mi; ya da kulağına
çalındı mı bilmiyoruz.
TKP her zaman
emeğinemekçinin yanında ve destekçisi
olacaktır.
Üretenin sözlerine
kulaklarını tıkayanlar,
gerçeklere gözlerini kapayarak ülkeyi zarara sokanlar 1990'lı yıllarda aynı
hatalı çıkışı yapanlar başına
gelenleri ve ''Büyük
Madenci Yürüyüşü''nü
anımsasınlar bir.
Unutmasınlar ki Zonguldak
maden işçisi hak edenlere,
hak etiklerini verme deneyimine sahiptir ve
Zonguldak halkı da maden
işçisinin yanında olduğunu
bir kez daha gösterecektir.
GMİS yönetimi doksanlı
yıllarda TTK'nın bazı
müesseselerinin kapatılması yönünde kararlar
çıkartıldığı zaman TTK'nın
yaşamsı için verilen
mücadeleleri örnek alarak
aynı kararlılık ve aynı
güçle mücadele verecekleri
sözlerinin arkasında
durarak özeleştirmeler
dahil havzada yaşanan ve
yaşanacak olan her türlü
olumsuzluğun takipçisi
olmalı, anında müdahale
etmelidir. Türkiye
Komünist Partisi her zaman
emeğin-emekçinin yanında
ve destekçisi olacaktır.
Sayfa 7
HEMA Yöneticileri,
GMÝS'i ziyaret etti
Genel Maden İşçileri
Sendikası'nın (GMİS) Armutçuk
Kandilli İşletmesi'nde çalışan
maden işçilerini örgütlediği
HEMA Endüstri A.Ş.'nin üst
yönetimi olan Hattat Holding
yöneticileri 13 Şubat 2011 tarihinde GMİS'i ziyaret ederek
Genel Başkan Eyüp Alabaş ile
görüştü.
Genel Maden İşçileri Sendikası'nın (GMİS)
Armutçuk Kandilli İşletmesi'nde çalışan maden
işçilerini örgütlediği HEMA Endüstri A.Ş.'nin üst
yönetimi olan Hattat Holding yöneticileri 13 Şubat
2011 tarihinde GMİS'i ziyaret ederek Genel
Başkan Eyüp Alabaş ile görüştü.
Ziyarete Hattat Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Halil Beyenal, Kurumsal Gelişim Başkan
Yardımcısı İzzet Kalaycı, Hema Madencilik Genel
Müdürü Şerafettin Yılmaz, İnsan Kaynakları
Sorumlusu Levent Şimşek, Hema Kandilli
İşletmesi Müdürü Nuh Baş, Hukuk Müşaviri
Necdet Gürsel ile Avukat Cemal Ertuğ katıldı.
Ziyarette GMİS Genel Başkan Yardımcısı Satılmış
Uludağ, Genel Sekreteri Behzat Cinkılıç, Genel
Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Osman
Tutkun, Armutçuk Şube Başkanı İsa Mutlu ve Şube
Yöneticileri, Merkez Şube Başkanı Niyazi Azaklı
ve Şube Yöneticileri hazır bulundu.Hattat Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Halil Beyenal, şirketlerinin
gelişimi ve yatırımları hakkında genel bilgiler
aktarırken, Hema Madencilik Şirketi Genel
Müdürü Şerafettin Yılmaz da yaptıkları madencilik
yatırımları hakkında bilgi verdi.GMİS Genel
Başkanı Eyüp Alabaş ise sendikalarının tarihçesi ve
sendikacılık ile bölgedeki konumu hakkında bilgi
aktardı.Heyetler, madencilik iş kolu, madencilerin
çalışma koşulları hakkında da bilgi alışverişinde
bulundu.
8.Zonguldak Fotoðraf
Günleri "Mükellef"
belgeseliyle baþlýyor
1990 yılında Zonguldak Fotoğraf Grubu
tarafından başlatılan Fotoğraf Günleri 3 Mart 2012
Cumartesi günü Elif Ergezen'in "Mükellef" filmi
ile başlayacak. Günler'in özel bölümü bu yıl
fotoğrafçı yönetmenlerin filmlerine ayrıldı.
Uzun bir aradan sonra, son üç yıldır
SergiOdası tarafından düzenlenen Fotoğraf
Günleri'ne Barış Ağca "Suriye Doğaçlamaları",
Pınar Turhan "Bi Gün Kapıya Polisler Geldi"
fotoğraf gösterisi, Alaaddin Kara "Bir Kentin Arka
Yüzü" fotoğraf sergisinin yeni bölümü ile katılacak.
Ayrıca; Seyhan Derin "Ben Annemin
Kızıyım", Martin Ritt "The Molly Maguires",
Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik
Bölümü öğrencileri "Faili Meşhur 3 Suikast 3
Gazeteci" filmi ile programda yer alacak.
Fotoğraf Günleri'nin özel bölümünde ise,
fotoğrafçı yönetmenler Wim Wenders, Nuri Bilge
Ceylan ve Selim Güneş'in birer filmi izleyicilerle
buluşacak. Fotoğraf ve sinemayla ilgili kitaplar
masa üstüne çıkacak.
263 madencinin yaşamını yitirdiği 3 Mart 1992
Kozlu Grizu patlaması ölümlerinin anımsanması
amacıyla üç yıldır aynı tarihte başlayan Fotoğraf
Günleri kapsamında, bir kömür üretim bölgesi olan
Kandilli'ye bir de kültür gezisi yapılacak.
SergiOdası ve Zonguldak Atatürk Anadolu
Lisesi'nde gerçekleşecek katılımı ücretsiz etkinlikler 17 Mart'da tamamlanacak.
Fotoğraf Günleri; kentin en uzun süreli,
geçmişi en eskiye dayanan kültür etkinliği olarak
biliniyor.
Kozluspor, Play-Off
þansýný sürdürdü.
Beyköy yenilgisiyle liderlik gitti
Bölgesel Amatör Lig
(BAL) 13'üncü Grup'ta
mücadele eden temsilcimiz
Zonguldak Kömürspor, 3 puan
için gittiği Düzce deplasmanında Beyköy Belediyespor'a 3-2
yenilerek, şampiyonluk
yarışında ağır bir yara aldı.
Averajla da olsa haftaya lider
giren temsilcimiz, Beyköy
Belediyespor yenilgisiyle liderlikten oldu. İlk yarının son 4
maçını galibiyetle bitiren,
ardından erteleme maçında
Kozluspor ile 2-2 berabere
kalan Zonguldak
Kömürspor'un 5 maçlık
yenilmezlik serisi de, bu yenilgiyle son bulmuş oldu.
Grupta Play-Off yarışı
veren temsilcimiz, Düzce
deplasmanında Beyköy
Belediyespor karşısına kalede
Onur, defansta Burak, Volkan
Olgun, Mesut, Fırat, orta alan-
Grupta Play-Off yarışı veren temsilcimiz,
Düzce deplasmanında Beyköy
Belediyespor karşısına kalede Onur,
defansta Burak, Volkan Olgun, Mesut,
Fırat, orta alanda Mustafa, Volkan Bozkurt,
Mahir, Murat ileride ise Suat ve Fatih Tutar
11'iyle çıktı.
da Mustafa, Volkan Bozkurt,
Mahir, Murat ileride ise Suat
ve Fatih Tutar 11'iyle çıktı.
Maçın henüz 4'üncü
dakikasında 1-0 yenik duruma
düşen kırmızı-lacivertli takım,
beraberlik golünü erken buldu.
13'üncü dakika korner atışında
topa iyi yükselen Fatih Tutar,
skoru 1-1 eşitliğe getiren golü
attı. 43'üncü dakikada ceza
sahası içine girer girmez sert
vuruşla golü bulan Murat,
takımının soyunma 2-1 önde
girmesini sağladı. İkinci yarıda
daha etkili olan Beyköy
Belediyespor, 58'inci dakikada
Hüseyin'le durumu 2-2'ye,
86'ncı dakikada Ahmet'le 32'ye getirdi. Karşılaşmadan
yenik ayrılan temsilcimiz 26
puanda kalırken, Düzcespor'un
İstanbul Tunaspor ile 1-1
berabere kalmasıyla liderlikten
2'nci sıraya geriledi.
Asma,
Güvenlik'i
rahat
geçti: 6-0
Zonguldak 1'nci Amatör
Küme Merkez Grubu'nda
namağlup lider Asmaspor,
geçtiğimiz Cumartesi günü
Fener Sahası'nda karşılaştığı
Güvenlikgücüspor'u 6-0 gibi
farklı bir sonuçla mağlup etti.
Bu galibiyetle yenilgisiz yoluna
devam eden Asmamspor,
puanını 54 yaptı. Asmaspor'u
farka taşıyan goller, kendi kalesine Aykut, Hacı Hüseyin (2),
Hakan Ateş ve Alaattin'den (2)
geldi.
Bölgesel Amatör Lig (BAL)
13'üncü Grup'ta mücadele eden
temsilcimiz Kozluspor, sahasında konuk ettiği Karabük temsilcisi Belediye Safranboluspor'u
6-0 gibi farklı bir skorla mağlup
etti. Uğur Arda'nın 3gol atarak
hat-trick yaptığı maçta temsilcimizi farka taşıyan goller,
Emre (2) ve Samet'ten geldi.
Galibiyetle puanının 24 yapan
Kozluspor, Play-Off şansını
sürdürdü.İlk yarıyı tek gole kapatan temsilcimiz, farka ikinci
yarıda koştu. İkinci devrede
zorlamadan üstün oyun oynayan
Kozluspor, bulduğu gollerle
takımın fişini çekti. Devreye
Emrah'ın boş kaleye golü
kaçırdığı pozisyonla başlayan
yeşil-beyazlı takım, 55'inci
dakikada Emre ile farkı 2'ye
çıkardı. İlk golün yaratıcısı
Uğur Aydın'ın pasına hareketlenen Emre, kaleciyle karşı
karşıya kaldığı pozisyonda golü
buldu. 2'nci golün sahibi Emre
bu kez 75'te sahneye çıktı.
Emre, Orta alandan aldığı topla
kaleciyi de çalımlayarak golü
attı.(3-0) İlk golün sahibi Uğur
Arda, 79'uncu dakikada farkı 4
yapan golü attı. Sahada performansıyla göz dolduran Samet
takımın 5'nci golünü atarken
son söz 86'ıncı dakikada yine
Uğur Arda'dan geldi. Maçı 6-0
kazanan temsilcimiz, puanını 24
yaptı lider Düzcespor ile puan
farkını 4'e düşürdü.
Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı'nın (ZOKEV) düzenlediği "Kent Söyleşileri" dizisinin Şubat ayı konukları Hikmet-Kemal Kuşhan çifti idi.
65'lerde ‘Demokratik Devrim’, ‘Sosyalist Devrim’ kavgasý vardý
Baştarafı Sayfa 2 de
Rahmetli Salim bey 1. şubeden bizim
peşimizde koşuyordu. “Şu zararlı şu zararsız
sosyalisttir” diye notlamışlardı zaten. Öyle bir
yaşam dönemi var. “Sömürücüye Yumruk” diye
bir gazete çıkarılmıştı. Bu önemli benim için,
deneyim açısından gerçekten farklı bir
düşünceyle bir avuç insandık belki ama güzel
şeyler için uğraştık. Dışarıdan bilinç zorlanması
bireyin yapması lazım her şeye rağmen. Çünkü
ben yine işsiz kaldığım bir dönemde MTA 'da
çalıştım. Ne yaptım sırtımda kablolar arazide
dolaşıyorduk. O yorgunlukla partiye geliyordum
ve ya Sami'nin ofisine geliyordum, ben yorgunluktan ölmüşüm arazide ne teorisi ne bilgisi
dinleyemiyor sun ki. O anlamda işçi sınıfına
önderlik yapacak insanlar parti teşkilatında çalıştı
güzel arkadaşlarım var. Apdullah Mutlu, bunlar
genç tıfıl çocuklardı, onlara bilinç vermeye
çalıştık bunlar kötü müydü? Elbette iyiydi.
Hüsamettin Abi (Güven), RuşenYaraş o kadar
faklı ve canlı insanlardı ki onlardan toprağa
gidenler oldu. Bu arada çok yayın takip ettik,
dergi kitap o dergi ve kitaplar bana yol gösterdi
bir anlamda, Şimdi kimseyi dergi okurken görmüyorum kitap desen hak getire. Şimdi çetleşme
var biliyorsunuz bir de elektronik posta.
İstanbul'daki iş hayatım bana çok şeyler
kazandırdı o tarihlerde 71 muhtırasını atlıyorum,
80 muhtırası bizim durgun dönemimiz. 70
muhtırasında bizim evimize geldiler kitaplarımızı
aldılar. Kitap listesini Ahmet'e vereceğim. 60-7080 dönemlerini gördük. O dönemlerde çok kopuk
kopuk birbirinden . Şimdi buradaki arkadaşlarıma baktıkça kendimize karşı sorumluluğumuzu
biraz es geçmiş öz eleştiri gibi sunabilirim. Yani
hata yapılan yerler çok. Düzeltecek halimizde
yok da. O konuda da ahkâm kesmek istemiyorum.
Söyleşiye Hikmet Kuşan’la
devam edelim
“Ben 1945 doğumluyum Kemal Kuşan'ın eşi
ve yol arkadaşı olmaktan, Arnavut İbrahim'in
gelini olmaktan onur duyuyorum. Ben 16 yaşından itibaren Konya Kütüphanesi’nde bütün
dünya klasiklerini okudum. Çok iyi öğretmenlere rast geldim. Onların çok büyük faydasını
gördüm okuma ve yönlendirilme konusunda. Bir
Türkçe öğretmenim vardı. Ortaokulda biz Türkçe
öğrenirken daha çok felsefe öğrenmişim
meğerse. Dil bilgim de o nedenle çok zayıftır. İyi
konuşurum, iyi yazarım ama noktayı virgülü
koyarken hep şaşırırım. Sonraki dönemlerde
büyüdükten sonra Kroni okumaya başladım.
Kroni, İngiliz yazarı. Kroni işçi sınıfını ve maden
işçisini yazar. Maden işçisi oradan çok ilgimi
çekti. Bizde Zonguldak vardı. Sonra ilkokulda
okurken de bize dediler ki; “Sizin soy adınız
değişti, Songülay soyadı çok var sizin soyadınız,
Zongul oldu. Soyadınız bir ilimizi anımsatacak"
dediler. Soyadımızda Zongul oldu. Kömür
madeni Zonguldak'ta. Kroni okursunuz da o
dönemde solu benimsemezmisiniz?
Zaten çocukluğumdan itibaren zayıfa, yoksula karşı yakınlığım olmuştur. Kendimde zengin
bir babanın çocuğu değilim emekçi bir babanın
çocuğuyum. Beyniniz size bunu zorluyor bunun
la ilgili kitaplar okuyorsunuz. Derken 65'lerde
demokratik devrim ve sosyalist devrim kavgası
vardı. Demokratik devrimci bir grubun içerisinde
ben bankada çalışırken çok büyük bir özveriyle
bildiri dağıtmaya gitmiştim. Doğan Öz vardı
onu da sonradan öldürdüler. Savcı yardımcısıydı.
Doğan abi gelir, “Bunlar iyi çocuklar kötü
çocuklar değil” diye bizi kurtarır diyorduk.
Benim okul arkadaşım vardı Serpil Olper onun
amcasının oğlu vardı, Nurdan Olper burada
avukattı. Nurdan Konya'ya geldiğinde bize gelir
giderdi bir dostluğumuz olurdu.
Behice Boran TİP’in 4.
Kongresinde Genel Başkan
oldu
24 Ekim de de evlendik. Evlendiğimiz gün
sayım vardı ve o nedenle de sokağa çıkma yasağı
vardı. Bizi evlendiren nikah memuru da 1 saat
konuştu ikimizde çok sıkıldık. Neyse sonunda
evlenme cüzdanını aldık. Ben o evlenme cüzdanının çok faydasını gördüm. Burada 1 hafta
kaldıktan sonra TİP'in 4. büyük kongresine gittik.
Orada demokratik devrimciler ve sosyalist
devrimciler ayrıldılar. O büyük kongrede çok
büyük kavgalar oldu. Erol Özkök vardı Erol'un
kafası bir anda benim önüme geldi Erol'un
kafasını sardık. Sonra Behice Hanım o kongrede
başkan oldu. Ben oradan Konya ya geldim.
Oradan da tayinim çıkmıyor. Sevgili kayınpederim ben onu çok hasretle yâd ediyorum. Çok keyifli çok neşeli beni sarmalayan bir kayınpederdi.
Hiç unutmadım unutmamda zaten. Kayınpederim
Kerim Tanyeri'ye söylemiş o da bizim Garanti
Bankasının çok iyi müşterisiymiş. Dolayısıyla
tayinimide benim kayınpederim çıkartmış
oldu.12 Mart günü tayinim çıktı ben yoldayken
duyduk ki bir darbe daha olmuş. Aradan bir hafta
geçti 2 tane inzibat geldi. Biri Sayim' di polis
memuru birde Hikmet polis vardı. Trafik polisi
olmuş sonradan, “Arama emriniz varmı” dedim.
Bütün kitaplarımızla gitti. Biz onları 2 yıl sonra
Selimiye kışlasından çuvallarla aldık.
1971 darbesi 1980’ e göre bence daha hafif
geçti. Yani idam eldenler öldürülenler işkence
görenler o 3 fidanın dışında bence 80 de çok
daha fazla oldu. Bizim ev aranmasından sonra
Kemal'in tayini çıktı Kayseri'ye. Kayseri'ye gitmezmiş çünkü o deniz görmeyen bir yerde yapamazmış. Baba da diyor ki “oğlum sen git ben
seni gene aldırırım.” Kemal gitti 15 gün kaldı o
bağlamalı telefonlarla 30 kere görüştük ve Kemal
geriye geldi. İstifa edip gelmiş. Şimdi Kemal
işsiz. Demir Çelik'e girebilir miyim diye isteği
var ama bütün siciller her yere işlemiş. Demir
Çelik’e girme imkanı yok. O arada Maden İş
Sendikasında Özer vardı. Özer yeni temsilci
olmuştu. Şimdi onun çocukları var. Bana dediler
ki sen “Özer'le çalışırmısın” “Nerde?” “Maden
İş”de." Bende bankada ki çalışmaktan hem çok
bıktım, hem buradaki TİP'lilerin sekterliğinden
bıkmıştım. Bir şeye inanırsınız seversiniz severek yaparsınız bir takım fedakarlıklar
yaparsınız ama insanların özel hayatına o kadar
müdahale edilmez. Ben burada onu gördüm.
O zaman TİP'in içinde 2 grup vardı. “Emek
grubu” ve “Sömürücüye Yumruk” grubu.
Sömürücüye yumruk grubuna espriyle karışık
“dosyalı marif” derlerdi dosyalı mariflerin idaresi
de benim eşimdi.
Ereğli'ye taşındık ben önden gittim Kemal
bir süre burada kaldı sonra peşimden geldi.
Sonra MTA ya girdi. Sendikada büyük bir
mücadele var. Yetki mücadelesi. Emekçi sınıfının
içine girince ben kendim de emekçi çocuğu
olduğum için çok mutlu oldum. Bankadan istifa
ettim hemen sendikaya başladım.”
Söyleşinin ardından ZOKEV Yönetim
Kurulu Başkanı Kürşat Coşgun, Hikmet-Kemal
Kuşhan çiftine teşekkür ederek, kendilerine bir
plaket ve ZOKEV'in yayınlarını hediye etti.
Not: Söyleşiyi sayfalarımız elverdiğince
özetleyerek verdik.

Benzer belgeler

Kanal 67 bir AYGÜN GROUP kuruluşudur / Kanal 67 bir AYGÜN

Kanal 67 bir AYGÜN GROUP kuruluşudur / Kanal 67 bir AYGÜN Karaoğuz Sk Uzun Çarşı Kat 1 No: 29 /106 ZONGULDAK Tel

Detaylı