Bu şehirlere “kar”

Transkript

Bu şehirlere “kar”
DEDEMAN QUARTERLY
DQ
SAYI-ISSUE 22 KIŞ-WINTER 2014
ÜC RET SİZ
-
CO MPLI M EN TARY
Bu şehirlere “kar” çok yakışıyor
These cities look good in snow
40 yıllık hatıra giden en kestirme yol
A shortcut for life long flavor
Dedeman konsiyerj’lerine sorduk…
We asked the Dedeman concierge...
DQ
ÖNSÖZ-FOREWORD
1
Değerli DQ Okurları,
Yeni bir yıla girerken iki duygu bizlere hakim olur. Bir yandan zaman geçiyor, bir sene
daha bitiyor diye hüzünlenir bir yandan yepyeni bir yılın umutları ve sürprizleri için
heyecan duyarız. Dedeman ekibi olarak, bu yıl bizler için heyecan duyan yanımız ağır
basacak. Çünkü kapılarını yeni açan otellerimizle daha fazla konuğa hizmet verecek,
yeni düğünlere, davetlere, yıldönümlerine, iş toplantılarına, keşifçi ruhlara ev sahipliği
yapacağız. Bu yıl da, misafirlerimizin keyfi ve mutluluğu, bizlerin en büyük motivasyonu
olacak. Bu keyfin önemli bir parçası olduğuna inandığımız DQ ise bir kez daha yeni
konu ve konukları, her zaman olduğu gibi ilgi çekici içeriğiyle karşınızda.
DQ’nun yeni sayısı için soğuk kış günlerine çok yakışacak bir içerik hazırladık.
İçinizi ısıtacak kahve tariflerinden, karla kaplı şehirlere, televizyonun en fazla sevilen
dizilerinden, Moskova sokaklarına uzanan bir yolcuğa çıktık. Röportaj sayfalarımızda,
özellikle komedi alanında fark yaratan bir aktörü; Okan Çabalar’ı ağırlarken, kış
sezonunun en gözde kayak mekanı Palandöken’e dair sorularımızın cevaplarını,
Dedeman Palandöken otelimizin Genel Müdürü Mehmet Varol’dan dinledik. Tasarım
sayfalarımızda ünlü modacı Alexander Mcqueen’in yaşamına ve markanın yeni sezon
çalışmalarına yer verirken, kültür sanat sayfalarımızda Şeb-i Arus konusunu ele aldık.
Sizleri DQ sayfalarıyla baş başa bırakırken, yeni yılın hepimiz için sağlık, mutluluk ve
başarı getirmesini temenni ediyorum.
Dear DQ readers,
When entering the New Year we are overcome with two different emotions. On the one hand we
will be a little sad as time passes and another year comes to an end while on the other hand we
will be excited for the new surprises and prospects the New Year brings. As the Dedeman team we
are excited for the New Year. Because with our newly opened hotels we can serve more guests and
host new weddings, events, anniversaries, business meetings, and those with an explorative spirit.
This year our guests’ enjoyment and happiness will be our greatest motivation. We believe DQ is
an important part of this delight and once again it provides guests with new topics and interesting
content.
For the latest issue of DQ we prepared a very warm piece for cold winter days, from coffee recipes
that will warm your heart, to snow-covered cities, the most popular TV series, and a journey
through the streets of Moscow. Our interview pages hosted Okan Çabalar, a progressive actor
especially in comedy, while Mehmet Varol, the General Manager of our Dedeman Palandöken
Hotel, answered our questions about Palandöken, winter’s most revered ski destination. Our design
pages covered famous fashion design Alexander McQueen’s life and the brand’s new season while
we discussed Şeb-i Arus in our culture and arts pages.
As I leave you to enjoy this issue of DQ, I hope the New Year will bring us all health, happiness,
and success.
Emrullah Akçakaya
Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş.
Genel Müdür - General Manager
DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS
08
ajanda-zoom
04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler
News from Turkey and the world
trend
Bu akşam hangi diziyi alırdınız?
08
What TV series would you watch tonight?
röportaj-interview
16 Doğasında komedi var!
Comedy is in his nature!
16
44 Dedeman konsiyerjine sorduk
We asked Dedeman concierge
56 Dedeman Palandöken Genel Müdürü
Mehmet Varol ile söyleşi
An interview with General Manager of
Dedeman Palandöken Mehmet Varol
20
seyahat-travel
20 Kar taneleriyle masal diyarına
dönüşen şehirler
Cities that are transformed into fairytales
thanks to snowflakes
yemek-food
30 40 Yıllık Hatıra Giden En Kestirme Yol
A Shortcut For Life Long Flavor
30
kent-city
36 850 Yıllık Tarihi İle Bir Başyapıt: Moskova
Moscow: a masterpiece with an 850-year long history
tasarım-design
48 Moda’nın ölümsüz ismi Alexander McQueen
Fashion’s immortal name, Alexander McQueen
kültür&sanat-culture&art
48
60 Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Kavuşma” Gecesi
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’s “Reunion” Night
teknoloji-technology
68 Bir bilinçaltınız var, farkında mısınız?
Are you aware of your subconscious?
60
haberler-news
74 Dedeman dünyas›ndan haberler
News from Dedeman Hotels
DQ
DEDEMAN QUARTERLY
‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN
Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. ad›na
Banu Dedeman
YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT
Dedeman Hotel&Resorts International
Y›ld›z Posta Caddesi No.48 34340
Esentepe- ‹stanbul
Tel: 0212 337 39 00
www.dedeman.com
YAPIM - PRODUCTION
AJANS MEDYA
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹
EDITOR-IN-CHIEF
Arzu Karacadağ
YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu)
MANAGING EDITOR
Bahar Kızıltan
‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ
ENGLISH SECTION EDITOR
Ömer Palazoğlu
KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS
Seçil Epik, Altuğ Kantar, Eda Yeşim,
Belma Saraççı, Bihter Ayyıldız
REKLAM KOORD‹NATÖRÜ
ADVERTISING COORDINATOR
Nebahat Kardeşler
AJANS MEDYA
Kuruçeşme Caddesi, No: 3
Kuruçeşme 34345 ‹stanbul
Tel: 0212 287 19 90
BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS
A4ofset Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti.
Otosanayi Sitesi, Yeşilce Mah.,
Donanma Sok. No:16 Kağıthane – İstanbul
Tel: 0212 281 64 48
Sertifika No: 12168
Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel
Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Aralık 2014
Dedeman Hotels & Resorts International’›n
ücretsiz yay›n›d›r.
Complimentary publication of
Dedeman Hotels & Resorts International.
Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n
her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt›
yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara,
yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir.
All rights are reserved that pertain to the written
materials, photographs and illustrations published in
the magazine. Nothing in this magazine may be
borrowed or reproduced without full credit being
given to the source.
Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesini 50’den fazla ülkeye ulaştırıyor.
Dünyanın her yerinde bu kültürü doya doya yudumlamanızı sağlıyor.
www.mehmetefendi.com
Fransa’da Eminönü’nün cıvıl cıvıl sokakları yok
ama sevdiğimiz Türk kahvesi var
AJANDA
4
DQ
POLONYA SANATINDA
ORYANTALİZM
Pera Müzesi, 18 Ocak’a kadar - Pera Museum, until January 18
Pera Müzesi, Polonya - Türkiye diplomatik ve kültürel ilişkilerinin 600. yıldönümü kutlamaları
kapsamında, Polonya sanatındaki oryantalist eğilimlere odaklanan sergiye ev sahipliği yapıyor.
“Polonya Sanatında Oryantalizm” sergisinde; Polonya’nın en önemli ressamlarından, Zmurko,
Brandt, Jan Matejko, Wacław Pawliszak, Jan Ciaglinski ve Jacek Malczewski gibi Türkiye’yi
ziyaret etmiş usta ressamların eserlerinin ve Jan Christian Kamsetzer’in Türkiye seyahatinden
desenlerin yanı sıra 1864-1876 yılları arasında Sultan Abdülaziz’in saray ressamlığını yapan
Stanisław Chlebowski’nin eserlerine ayrılan özel bölüm de bulunuyor.
ORIENTALISM IN POLISH ART
Pera Museum hosts an exhibition in honor of the 600th anniversary of Polish-Turkish diplomatic
relations that focuses on trends in Orientalism art in Poland. The exhibition “Orientalism in
Polish Art” features pieces by Poland’s important artists Zmurko, Brandt, Jan Matejko, Wacław
Pawliszak, Jan Ciaglinski and masterpieces by legends who visited Turkey like Jacek Malczewski
and Jan Christian Kamsetzer’s drawings from his travels in Turkey as well as a separate section
dedicated to Stanisław Chlebowski, the court artist of Sultan Abdülaziz between 1864-1876.
5
KARANLIKTA GÖKKUŞAĞI
SALT Beyoğlu, 18 Ocak’a kadar – SALT Galata, until January 18
RAINBOW IN THE DARK
Exploring contemporary art from a post-secular
perspective, Rainbow in the Dark looks at the power
of popular religious imagery and how artists create
relationships with the influence of its symbols and
materializations in everyday aesthetic and political life.
The exhibition features pieces by Pawe Althamer, Kader
Attia, Fayçal Baghriche, Miros aw Ba ka, Fatma Bucak,
Köken Ergun, Nilbar Güreş, Jonathan Horowitz, Gülsün
Karamustafa, Pawef Kwiek, Virgínia de Medeiros, Teresa
Murak, Walid Raad, Zofia Rydet, Wael Shawky, Slavs &
Tatars, Zbigniew Warpechowski and Artur Zmijewski.
Güncel sanatı, sekülarizm sonrası açılardan
araştıran Karanlıkta Gökkuşağı, popüler dinsel
imgelemin gücü ve bunun gündelik estetik ve politik
hayattaki sembol ve biçimsellikleriyle sanatçıların
nasıl ilişkiler kurduğuna bakıyor. Sergide Paweł
Althamer, Kader Attia, Fayçal Baghriche, Mirosław
Bałka, Fatma Bucak, Köken Ergun, Nilbar Güreş,
Jonathan Horowitz, Gülsün Karamustafa, Paweł
Kwiek, Virgínia de Medeiros, Teresa Murak, Walid
Raad, Zofia Rydet, Wael Shawky, Slavs & Tatars,
Zbigniew Warpechowski ve Artur Zmijewski’nin
çalışmaları yer alıyor.
AJANDA
6
DQ
JOAN MİRÓ
S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, 1 Şubat 2015’e kadar – S.Ü. Sakıp Sabancı Museum, until February 1
S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Barselona doğumlu Katalan ressam ve heykeltıraş Joan
Miró’nun eserlerinden oluşan kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 20. yüzyılın çok
yönlü, çığır açan sanatçısı Joan Miró’nun olgunluk dönemine odaklanan sergi, “Joan Miró.
Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” adıyla sanatseverlerle buluşuyor. Akdeniz coğrafyası ve insanına
dair gözlemlerinden ilham alan Miró’nun, kadın, kuş ve yıldız temalarına yoğunlaşan sergi,
resim, baskı, heykel ve seramiklerin bulunduğu zengin bir seçkiyle sanatçının sembolik dilini
anlama olanağı sunuyor.
JOAN MİRÓ
S.Ü. Sakıp Sabancı Museum (SSM) prepares to host a comprehensive exhibition of Barcelona-born
Catalan painter and sculptor Joan Miró. Versatile and groundbreaking artist of the 20th century,
Joan Miró’s exhibition “Joan Miró. Women, Birds, and Stars” meets with art lovers and focuses on
the mature period. Inspired by his observations on the Mediterranean geography and its people Miró’s
exhibition, focused on women, bird, and star, offers a chance to understand his symbolic language
through different mediums such as drawings, prints, sculpture and ceramics.
ROMEO E GIULIETTA
Zorlu Center-PSM, 21 Şubat - 1 Mart – Zorlu Center PSM, February 21 - March 1
William Shakespeare’in ölümsüz aşk öyküsü Romeo ve
Juliet bugüne kadar sayısız kez bale, film, müzikal ve opera
olarak sahnelendi. Bu klasik eser İtalyan David Zard’ın
yapımcılığında görkemli bir gösteri olarak Zorlu Center
PSM’de 21 Şubat – 1 Mart tarihleri arasında orijinal dilinde
izleyiciyle buluşuyor. İtalya’da 8 ay içinde 400 bini aşkın
izleyici tarafından ayakta alkışlanan ve 45 sanatçının rol
aldığı gösteri, kusursuz koreografisi ve yönetmenliği ile
muazzam bir görsel şölen vaat ediyor. Romeo e Giulietta,
daha önce hiçbir gösteride kullanılmamış 3 boyutlu
dijital sahnenin yanı sıra projeksiyon ve video mapping
teknolojisiyle de dikkat çekiyor.
William Shakespeare’s immortal love story, Romeo and
Juliet has been adapted into ballets, films, musicals, and
operas countless times thus far. This classic piece turns
into a splendid show thanks to Italian producer David
Zard and welcomes guests at Zorlu Center PSM between
February 21st and March 1st. With flawless choreography
and directing this show, which received standing ovations
by over 400,000 audience members over 8 months and is
made up of 45 performers, promises to be a tremendous
visual feast. Romeo e Giulietta is drawing much attention
not only because of the never before used 3D stage but
also projection and video mapping technology.
7
DQ
8
Entrika mı, savaş mı? Aşk mı, politika mı?
TREND-TREND
What TV
series
would you
watch
tonight?
Intrigue or
war? Love or
politics?
Bu
akşam
hangi
diziyi
alırdınız?
amanın su gibi
akıp geçmesi, bir
sonraki haftayı dört
gözle beklemek, kimi zaman
hüzünlenmek kimi zaman
kahkahalarla gülmek… Diziler
tıpkı ikili ilişkilerimiz gibi.
Heyecanla başlıyor, merakla
devam ediyor, bazen yıllarca
sürüyor bazen kısa sürede bitiyor.
İzlediği dizi için “Soğudum ama
alışkanlık oldu artık” diyen de
var, “Eve gitmeliyim, bugün yeni
bölüm geldi” diyerek heyecanını
hiç kaybetmeyen de. Hem yerli
hem de yabancı olmak üzere artık
elimizin altında izleyebileceğimiz
yüzlerce dizi var. Zevklerimiz
göreceli olsa da, özgün ve
güçlü senaryolarla desteklenmiş
yapımlar ortak bir ilgi doğurmayı
başarıyor. Özellikle kış aylarının
en güzel “kanepe” etkinliği olan bu
diziler arasında hala yayında olan
ve başarısını devam ettirenlerin
yanı sıra izleyici önünde ilk
sınavlarını verecek olanlar da yer
alıyor.
Z
s
A
s time flies by we eagerly
await the coming week;
for some it is a time to
grieve, for some it is a time to laugh
out loud… TV series are just like
relationships. They start off exciting,
curiously continue, sometimes they
last for years, and sometimes they’re
really short. For some people TV
series have turned into a habit and
they watch it even though they’re not
that into it anymore; some people
are fully dedicated and can’t wait to
get home to watch the latest episode.
We have access to hundreds of TV
series, both domestic and foreign.
Although our tastes are relative, these
shows are supported with unique and
powerful scenarios that manage to
create common interests. Especially
in winter, watching these TV series
curled up on the couch is a great
treat. Among these TV series are those
that are successfully still on the air
and those whose success is yet to be
established by audiences.
9
Game of Thrones
Starklar, Lannisterlar, Targaryenler… Birbirinden farklı onlarca hanedan, bir o kadar
farklı karakter. Game of Thrones, ejderhalar gibi fantastik öğeleri bir kenara bırakırsanız
adeta yaşanmamış bir tarihin dersi gibi. Sezon boyunca sürekli bir savaş halinde ya da
evlilik arifesinde olma durumu söz konusu. George R. R. Martin’in aynı isimli kitabından
uyarlanan dizi, yayınlanmaya başlandığı 2011 yılından bu yana tüm karakterleriyle
şimdiden bir kült haline geldi. Kitaplar diziden önce yayınladığı için bir sonraki bölümde
neler olacağını bilen okurlar bile senaristlerin yaptıkları sürprizlerle ters köşeye yatırıldı.
Emmy ve Altın Küre ödülleriyle başarısı taçlandırılan dizinin çekimleri İngiltere, Malta,
Hırvatistan ve İspanya gibi farklı coğrafyalarda gerçekleştiriliyor. Oldukça zengin olay
örgüsü de hesaba katılınca, dizinin meraklıları yeni sezon için nereden baksanız
bir sene boyunca beklemek zorunda kalıyor. Nisan 2015’te yayınlanacak 5.sezon
bölümlerinde krallık için savaşlar, pazarlıklar ve entrikalar yine devam edecek. Diziye
yeni başlayacaklar için küçük bir uyarıda bulunmakta fayda var; siz siz olun, hiçbir
karaktere çok fazla bağlanmayın. Keza yazar George R.R. Martin, beklenmedik cenaze
törenlerinde efsane olma yolunda ilerliyor.
Starks, Lannisters, Targaryens… With dozens of different dynasties comes
that many different characters. If you put aside the fantastic elements of
Game of Thrones, like the dragons, it’s almost like a history lesson of a time
that never was. Throughout the season there is either a constant battle
going on or it is the eve of a marriage. Adapted from George R. R. Martin’s
book with the same name, the show has already become a cult classic since
it started in 2011. Because the books were published before hand, some
readers knew what was coming next but even they were surprised thanks
to the creativity of the screenwriters. The Emmy and Golden Globe awardwinning show was shot in different locations like England, Malta, Croatia, and
Spain. Taking into account the rich plot, the show’s enthusiasts have to wait a
full year for the next season. In season 5, which will air in April 2015, battles,
negotiations, and plots for the kingdom will continue. For those who plan
to start watching the series we recommend not getting too attached to the
characters. Likewise author George R. R. Martin continues to be legendary in
unexpected funerals.
House of Cards
10
Amerikan dizilerinin sinematografik kalitesinin neredeyse sinema filmi çıtasına yükselmesi, Hollywood star’larının da dizi
sektörüne göz kırpmasını sağladı. Hatta Oscar’lı oyuncuların bile… İşte bunlardan biri de House of Cards’la arz-ı endam
eden Kevin Spacey. Bu derece başarılı bir aktörün yer aldığı projenin de sıradan bir yapım olması beklenemezdi. Sezonun
ilk iki bölümünü David Fincher’ın yönetmesi de tv izleyicisi açısından ayrı bir şaşkınlık ve heyecan yarattı. Beyaz Saray’da
kongre üyesi olan Frank Underwood’un (Kevin Spacey) türlü zekâ oyunları ve entrikalarla, siyasi kariyerindeki hızlı yükselişini
konu edinen dizinin ilk sezona ait tüm bölümleri, internet üzerinden film ve dizi kiralama hizmeti veren Netflix tarafından aynı
günde yayınladı. Yani ilk defa, yayınlanacak bir dizi için, bir oturuşta bütün sezonu izleme şansı doğdu. Frank’ın kameraya
doğru yaptığı monologları ve eşi Claire’in (Robin Wright) asaletle karışık dondurucu soğukluğunu özleyenlere müjde; 3.sezon
bölümleri Şubat 2015’te başlıyor.
The fact that the cinematography of TV series is almost as good as films has attracted many Hollywood stars to TV.
In fact it has even attracted Oscar-winning actors… And one of these stars is House of Cards’ main character Kevin
Spacey. This project, which includes a highly successful actor, is far from ordinary. The first two episodes of the season
where directed by David Fincher, which amazed and excited TV viewers. The show focuses on congressman Frank
Underwood (Kevin Spacey) in the White House and his cunning plan that lead to the rapid rise in his political career.
Every episode of the first season was released on Netflix, an online movie and TV rental service, on the same day. So for
the first time ever you could sit down and watch the whole season of a series that was to be aired. For those who miss
Frank’s monologues or his wife Claire’s (Robin Wright) cold but dignified demeanor, season 3 will air in February 2015.
11
Fargo
Başarılı diziler kimi zaman sinema filmi olarak da karşımıza çıkarlar. Bir filmin diziye dönüştürülmesi ise nadir rastlanan
bir durumdur. Konuyla ilgili en iyi örneklerden biri, Robert Altman’ın 1970 yapımı filmi M.A.S.H.’dir. M.A.S.H. TV dizisine
dönüştürüldükten sonra tam 11 yıl boyunca en fazla izlenen dizilerden biri olmayı başarmıştır. Gelelim günümüze…
Senaristler konu sıkıntısı mı çekiyorlar, hayal güçlerinde ufak bir tıkanıklık mı oldu diye düşünenler olsa da Cohen Kardeşler’in
1996 tarihli kült filmi Fargo’nun 10 bölümlük dizi versiyonu, filmin damaklarda eşsiz bir tat bırakan kara mizah dolu havasını
bir kez daha yaşatmayı başardı. Dizi versiyonunun filmin gölgesinde kalmaması, senaristlerin izleyicilerden de geçer not
almasını sağladı. Bu başarı yapımcıları da yüreklendirmiş olsa gerek ki, dizinin yaratıcısı Noaw Hawley ikinci sezon için kolları
sıvamış bile. Bu defa, 1979 yılına geri dönecek ve dizinin kadın polisi Molly’nin babası Lou Solverson karakteri üzerine kurulu
bir hikaye izleyeceğiz.
Sometimes successful TV series appear before us like feature films. However a feature film being turned into a TV series
is rare. Robert Altman’s 1970’s film M.A.S.H. is a perfect example. After being turned into a TV series, M.A.S.H. managed
to become one of the most watched TV series for 11 years. Let’s get back to today… Although some people might say
that screenwriters are lacking creativity, this 10-part series successfully brought back the black humor of the Cohen
Brothers’ cult film Fargo (1996). Viewers were impressed with the screenwriters because the series version didn’t get lost
in the shadow of the film. This success no doubt encouraged the producers because creator of the series, Noaw Hawley,
has already geared up for Season 2. This time we’ll go back to 1979 and follow a story based on female police officer
Molly’s father, Lou Solverso.
12
Better Call Saul
2008 yılında, sıkı dizi takipçilerinin radarından kaçması mümkün olmayan bir dizi girdi hayatımıza: Breaking Bad. Tam 5 sene
boyunca Walter White (Bryan Cranston) isimli mütevazi bir öğretmenin, uyuşturucu karteli patronuna dönüşümünü izledik.
Üst düzey bir oyunculuk ve son derece gerçekçi yaklaşımı olan bir senaryo ile deyim yerindeyse fırtına gibi esti bu dizi. Her
bitiş bir başlangıçtır demişler; Breaking Bad bitti ama dizinin unutulmaz karakterlerinden biri olan Saul Goodman’ın (Bob
Odenkirk) macerası yeni başlıyor. Suçluları (çoğu zaman illegal yollarla) aklamakla meşhur olan ve kendini “Better Call Saul”
(İyisi mi Saul’u ara) sloganı ile ifade eden bu karakter, izleyici tarafından son derece benimsenmiş olsa gerek ki, yapımcılar
yollarına tamamen bu karakter üzerine kurulu yeni bir dizi ile devam etme kararı almışlar. Bu defa Saul Goodman’ın
Walter White ile tanışmasından önceki zamanlara yolculuk ediyoruz. Better Call Saul’un Breaking Bad kadar ses getirip
getirmeyeceğini dizinin yayın tarihi olan 15 Şubat 2015’ten sonra göreceğiz!
In 2008 an inescapable show for TV-lovers entered our lives: Breaking Bad. For 5 years we watched a humble teacher,
Walter White (Bryan Cranston) transform into a drug cartel boss. With superior acting and an extremely realistic approach
to the scenario, this series was an incredible hit. They say every end paves the way for a new beginning. Breaking Bad is
over but the adventure of Saul Goodman (Bob Odenkirk), one of the most memorable characters, is just starting. Famous
for his work as a criminal lawyer this character gave himself the slogan “Better Call Saul”. He must have been extremely
popular among audiences since the producers decided to create an entire series based on this character. This time we
travel to a time before Saul Goodman met Walter White. We’ll see if Better Call Saul creates as much buzz as Breaking
Bad after it airs on February 15th 2015!
The Big Bang Theory
Ekranların en uzun soluklu komedi dizilerinden biri The Big Bang Theory. Üstün zekalı iki arkadaş olan Leonard (Johnny
Galecki) ve Sheldon’ın (Jim Parsons), ortalama zekalı güzel komşuları Penny (Kaley Cuoco-Sweeting) ile başlayan hikayeleri
2006 yılından bu yana devam ediyor. Dizinin temel dinamiği üstün zekalı olmanın sosyal yaşamda pek de getirisi olmadığı
üzerine kurulu. “Nerd” olarak adlandırılan Leonard, Sheldon, Howard (Simon Helberg) ve Raj (Kunal Nayyar) dörtlüsü de
çoğu zaman “normal zekalıların” dünyasına uyum sağlamakta zorluk çekiyor. Bu dizi sayesinde Emmy’lerle bezeli bir kariyere
sahip olan Jim Parsons’ın performansı ise diziyi izlemek için başlı başına bir neden. The Big Bang Theory, 2015 sezonunda
yeni bölümleriyle ekran yolculuğuna devam ediyor.
The Big Bang Theory is one of the longest-running comedy series on screen. The story of two genius friends Leonard
(Johnny Galecki) and Sheldon (Jim Parsons) and their average-intelligence beautiful neighbor Penny (Kaley CuocoSweeting) began in 2006 and continues on today. The basic dynamics of the show focuses on the hardships of being a
genius in social life. The “nerd” foursome, Leonard, Sheldon, Howard (Simon Helberg) and Raj (Kunal Nayyar), often have
difficulty adapting to the world of “average-intelligence” people. Thanks to this show Jim Parsons’ career is filled with
Emmys and his performance itself is a reason to watch the show. The Big Bang Theory continues on screen with new
episodes in 2015.
13
Les revenants
14
Ekran karşısına kafamızı dağıtmak ve stresten uzaklaşmak için geçeriz çoğu zaman. Herhalde kimse “Hayat benim için çok
pembe, hiç stresim yok, şöyle biraz gerilim yaşasam hiç de fena olmaz” demiyordur. Ama bizleri gerim gerim geren dizi ya
da filmlere ayrı bir ilgi duyduğumuz da bir gerçek! Öyle olmasa bir Fransız yapımı olan Les revenants, En İyi Drama dalında
Uluslararası Emmy ödülünü kazanamazdı. Aynı adlı 2004 yapımı filmden uyarlanan Les revenants’ın konusu ise küçük bir
kasabada yıllar önce ölmüş bazı kişilerin kasabaya geri dönmesi üzerine kurulu. Aklınıza sıradan bir zombi hikayesi gelmesin.
Çünkü geri dönenler, gayet pembe yanaklı ve kanlı canlılar. Sadece öldükleri anı hatırlamıyor ve hayata kaldıkları yerden
devam etmek istiyorlar. Les revenants, özellikle çocuk oyuncuların performansları, görüntü yönetmenliği ve senaryosu ile
alışılagelen bir “ölüp de dirilenler” konseptinden çok daha fazlasını sunuyor. Sadece müziği bile tüyleri diken diken yapmaya
yeten bu gerilim dolu diziyi izlesek de gerilsek diyenlere de küçük bir hatırlatma; dizinin 2. sezon bölümleri hala çekim
aşamasında.
We often turn to TV to de-stress and relax. Probably no one says “life is too pink for me, I have no stress, I wouldn’t mind
some tension in my life.” But the reality is that we are interested in stressful and tense shows and films! If that weren’t
the case French Les revenants wouldn’t have won the Emmy for Best International Drama. Adapted from the 2004 film
with the same name, Les revenants is based on a small town and the return of several people who died years ago to
that town. Don’t picture an ordinary zombie story because those who return and are rosy cheeked and warm blooded
creatures. They just don’t remember that they died and they want to continue life where they left off. With the child
actors’ performances, photographic direction and scenario Les revenants offers much more than the usual “resurrected
dead” concept. Even the music will have you on the edge of your seat. A small reminder for those who want to watch this
dramatic and tense show, Season 2 is still being filmed.
Comedy is
in his nature!
DQ
16
RÖPORTAJ-INTERVIEW
Doğasında
komedi
var!
Okan Çabalar believes
comedy is hard work.
The fact that every role
he performs is so popular
and watched over and
over again is an indicator
of his success in such a
hard line of work. We last
saw him in the show Yalan
Dünya, where he played the
character with a thousand
souls “Bünyamin”. We
parted ways with Bünyamin
but thankfully our break
from Okan Çabalar won’t
take too long. Çabalar will
be back on TV in a brand
new comedy show soon
enough.
Komedi zor bir iştir diyor Okan Çabalar. Canlandırdığı her rolün akıllarda yer
etmesi ve tekrar tekrar izlenmesi, onun bu zor işin altından başarıyla kalktığının
göstergesi. En son Yalan Dünya dizisinde, bin bir ruh haline sahip “Bünyamin”
karakteriyle izledik onu. Bünyamin’le vedalaştık ama neyse ki Okan Çabalar’a
olan özlemimiz uzun sürmeyecek. Çabalar, yepyeni bir komedi programıyla yakın
zamanda ekranlarda olacak.
R Ö PORTAJ-INTERVIE W BAHAR KIZ IL T AN
O
yunculuk kariyerinize baktığımızda ağırlıklı
olarak komedi içerikli projeler yer alıyor. Bu bir
tercih mi yoksa size gelen teklifler doğrultusunda
ilerleyen bir çizgi mi oldu?
Tamamen benim seçimim. Doğamda bu var. Dram da
oynarım elbette ama içinde kendimi görmek istediğim
bir dram olmalı bu. Keza oynadım da dramda; Sumru
Yavrucuk’la Bahar Dalları’nda oynadım. Bir TRT dizisiydi.
İlk dizi deneyimimdi hatta ve ilk sahnesi benimle başlıyordu
dizinin yanlış hatırlamıyorsam. Korkunç oynamışım… Açar
açar ağlarım hatta. Cidden oradaki durumum bir dramdır
(gülüyor). Onun dışında yapacağım her şeyin trajikomik
olacağını biliyorum.
Oyunculara ödül getiren roller genellikle dram ağırlıklı
karakterler oluyor. En iyi erkek ya da kadın oyuncu
Oscar’ları örneğin... Sizce böyle bir algı var mı? Yani
dramatik roller daha zorlu bir oyunculuk sınavı mıdır?
Aslında çok öyle bir algı olduğunu düşünmüyorum. Komedi
yapanın dramı çok rahat yapabileceği aşikardır. Kaldı ki bizim
ülkemizde komedi oynayan pek çok oyuncunun ödülleri de
vardır. Televizyon ödülleri var, Altın Kelebek var, birçok
tiyatro ödülü var ama bu sene Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde
komedi dalının çıkarılması komik bir durum oldu. Bir de
komedi çok zor bir iştir. Hakkıyla yapanı nadirdir. O sebeple
dizi yoğunluğu açısından dramaların sayıca daha fazla olması
belki böyle bir algı yaratıyor olabilir.
Diziler demişken… Bünyamin karakterini
canlandırdığınız, Yalan Dünya dizisi ekranlara veda etti.
Diziler iki üç bölümden sonra yayından kaldırılırken
Yalan Dünya, oldukça uzun soluklu bir proje olmasıyla bu
anlamda bir istisnaydı. Bir anda final yapılmış olmasını siz
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yalan Dünya senin de söylediğin gibi fazlasıyla seyircisine
ulaşmış bir dizi. Evet bir final bölümü olsaydı daha iyi
olabilirdi. Ama televizyon dünyasında olabiliyor böyle şeyler.
Alıştım diyebilirim bu duruma.
hen we look at your acting career we find mainly
comedy-oriented projects. Is this a conscious choice
or a natural progression resulting in the types of
roles you are offered?
W
This is completely my choice. It is in my nature. Of course I can
perform in a drama but it has to be a drama that I would see
myself in. I have played in dramas before like Bahar Dalları with
Sumru Yavrucuk. It was a show on TRT. In fact it was my first
experience on a series and if I remember correctly I was in the very
first scene. My performance was horrible. When I look back and
watch it again I even cry; my situation there really was dramatic
(laughing). Besides that I know that everything I do will be
tragicomic.
Roles that usually bring actors awards are dramaoriented. For example the best actor or actress awards at
the Oscars… Do you think there is such a perception? Do
you think dramatic roles are more challenging in terms of
acting?
Actually I don’t think there is such a perception. It is obvious
that someone who does comedy can easily do drama. Moreover
many actors in our country that do act in comedic roles also have
awards. There are the Television awards, Altin Kelebek awards,
and many theater awards but the fact that comedy was removed
from the Afife Jale Theater Awards this year was funny. Especially
since comedy is hard work. Those who do it right are rare. Drama
series are more prevalent in numbers and this might create such a
perception.
Speaking of TV series… Yalan Dünya, where you played
the role of Bünyamin, bid farewell to the screen. While
shows are canceled after two or three episodes, Yalan
Dünya was a rather long-term project and an exception in
that sense. What is your opinion about the sudden end of it?
As you said, Yalan Dünya is a series that reached a large
number of audiences. Yes, it would have been better if there
was a finale. But this can happen in the world of television.
I can say I’m used to this situation. This also happened
17
Komedi yapanın dramı çok rahat
yapabileceği aşikardır.
18
It is obvious that someone who does
comedy can easily do drama.
Bir de Şen Yuva dizisinde de böyle olmuştu. İnsanlar Alemi
ve Beşer Beşer de… Ama hiçbiri böyle hatırlanmıyor. Hepsi
mizahıyla, çok iyi oyuncularıyla biliniyor. Yalan Dünya da
televizyondaki tarihini zaten yazmış bir dizi.
Yer aldığınız projeler olan 5’te Beş ve İnsanlar Alemi’nde
gördük ki; inanılmaz bir taklit yeteneğiniz var. İlk defa
taklidini yaptığınız kişi kimdi, hatırlıyor musunuz?
Valla sanırım anneannemdi. Sonra akrabalarla geliştirdim
(gülüyor).
İnternet sitelerinde, özellikle forumlarda ve sözlüklerde,
oyuncular hakkında yazılan yorumlar farklılık gösterir.
Kimileri bir oyuncuyu çok beğenirken, kimileri hiç
beğenmez. Sizin hakkınızda yazılanların neredeyse tamamı
beğeni dolu. Bu yorumları okuyor musunuz? Etkilendiğiniz
veya oyununuza yansıyan durumlar oluyor mu?
Sözlükleri elbette okuyorum. Oradaki insanların yazdıkları
önemli benim için. Motive edici şeyler. Zaten biz bununla
çalışıyoruz; benzinimiz bu. Şimdi oradaki olumsuz şeyleri
takmıyorum dersem yalan söylemiş olurum. Ama bir olumlu
eleştiride gökyüzüne çıkıp öbüründe yerin dibine girmek de çok
yorucu oluyor. O yüzden oradaki dengeyi kurmaya çalışıyorum.
Meslekte eski sayılmam ama en azından şunu öğrendim; herkese
her şeyi beğendiremezsin. Sadece zorlarsın bunu. Zorlamalısın
da… Anlaşılmaya çalışırsın. Bu insanını tanıyıp tamamen ona
göre hareket etmek olarak anlaşılmasın. İnsanını anlayıp ona güzel
şeyler sunmakla ilgili bir durum.
Dizilerin bu şekilde her an yayından kalkma riski olması,
yeni projeler için teklif geldiğinde oyuncularda “mayın
tarlası” hissi uyandırıyor mu? Bu noktada seçim yaparken
mantıklı bir analiz süreciniz var mı yoksa içsesinize mi
güvenirsiniz?
Ben bu konuda biraz rahatım çünkü yapmak istediğim şeyler
önceden tasarlanmıştır.
in the series Şen Yuva. The same can be said for İnsanlar
Alemi and Beşer Beşer… But none of them are remembered
like that. All of them are known for their humor and great
actors. Yalan Dünya has already made a name for itself in
television history.
In the 5’te Beş and İnsanlar Alemi projects that you are a
part of, we see that you have an amazing ability to mimic.
Do you remember who the first person you imitated was?
I think it was my grandmother and then I developed it with my
relatives (laughing).
On Internet sites, especially forums, comments about actors
can vary. While some people might really like the actor,
others might hate them. Almost everything written about
you is positive. Do you read these comments? Are there any
situations where you are affected or it is reflected in your
acting?
Of course I read the forums. What people write there is
important to me. It motivates me. This is what we work
with; it is our fuel. If I said what was written there never
affected me I would be lying. But reaching a high from the
favorable review and a low from the other is exhausting. I
try to find the balance between them. I’m not considered
a veteran in the profession but I’ve learned that you can’t
make everyone happy. Don’t get me wrong you shouldn’t
just try to make people happy by doing whatever it is they
want. It’s about knowing your audience well and presenting
them with better work.
Does the risk of the sudden cancellation of a TV series make
actors apprehensive when they are offered new roles? When
making your decision is there a logical analysis process or do
you trust your instincts?
I’m pretty relaxed when it comes to this because the things that I
want to do are pre-designed.
19
“Haletiruhiye” isimli bir oyununuz yani yazarlık
yönünüzde var. Yine tiyatro veya televizyon için yazmak
gibi bir planınız var mı?
Şu an yazmakta olduğum bir filmi çekeceğiz inşallah. Bir de
sahneyi çok özledim; bir kabare daha yapacağım.
You did a play called “Haletiruhiye” showcasing your
talent as a writer. Do you plan to write anything else
for theater or TV?
Right now we will hopefully shoot a movie that I am
writing. I also really miss the stage; I think I will do
another cabaret.
En sevdiğiniz filmler sıralamasında tahtta kim oturuyor?
“Her şey Çok Güzel Olacak” filmi mizahıyla, dramıyla,
oyunculuklarıyla hayatımın filmidir.
Son zamanlarda en beğendiğiniz yerli ya da yabancı dizi
karakteri hangisi?
“Kardeş Payı” dizisini çok başarılı buluyorum. Çok gülüyorum
ona. “Güldür Güldür” ve diğer yaptığı işler de dahil olmak
üzere Çağlar Çorumlu’yu çok severim. Bir de Şinasi
Yurtsever’in Büyük Hilmi’sine çok gülüyorum.
Sizi yakın zamanda sahnede, bir sinema filminde veya yeni
bir dizide görecek miyiz?
Televizyonda bir komedi programım başlıyor. Bir de dediğim
gibi yakın bir dönemde senaryosu üzerinde çalıştığım bir
sinema filmi olacak.
What is one of your favorite movies?
With its humor, drama, and acting, “Her şey Çok Güzel
Olacak” is by far my favorite film ever.
Who is your favorite local or international TV series
character as of late?
I find the show “Kardeş Payı” very successful. It makes
me laugh a lot. I really like Çağlar Çorumlu in “Güldür
Güldür” as well as his other projects. I also find Şinasi
Yurtsever’s Büyük Hilmi character hilarious.
Will we see you on stage, in a movie, or in a new TV
series soon?
A comedy series is starting on TV. And, like I said, soon
there will be a feature film, which I worked on the script for.
20
SEYAHAT-TRAVEL
DQ
Kar taneleriyle
masal diyarına
dönüşen
şehirler
Yeni yıla tombala oynayarak girmek de bir seçenek bu şehirlerin
büyüsüne kapılarak girmek de…
Cities that are
transformed
into fairytales
thanks to
snowflakes
Welcoming the New Year
playing bingo is one way to
go, but so is getting caught
in the magic of these
cities…
21
Y A Z I – B Y A LTU Ğ K A N TA R
Yaz tatili” kavramına aşina bir
kültürün bireyleri olarak kış aylarını
çoğunlukla evde, kendi şehrinde,
en iyi ihtimalle bir kayak tatili yaparak
geçirmeye alışmış insanlarız. Oysa dünyada
bizi ne kadar yanılttığımızı hatırlatacak onlarca
şehir bulunuyor. Şimdi mandalina kasenizi ve
televizyon kumandanızı bir kenara bırakın,
kalın mont ve eldivenlerinizi dolaptan çıkarın
ve dünya şehirlerinin kışın tadını nasıl sonuna
kadar çıkardığına tanık olun.
“
O
ur culture is very familiar with the
concept of a “summer holiday”; so
much so that we often stay home
during the winter, in our own towns, and
at best go on a ski trip. However there are
dozens of cities in the world that remind us
how misleading this habit is. Now put aside
your TV remote, take your thick coats and
gloves out of the closet, and witness how cities
across the world make the most of winter.
New York
22
Dört mevsimi de yaşayan şehirlerden olan New York kışın da ayrı güzel. Hele bir de Noel ve yeni
yıl döneminde New York’u ziyaret ederseniz, kış ruhunun bir şehri ne kadar değiştirebileceğine
tanık olacaksınız demektir. Manhattan’ın zarif gökdelenleri arasında uzanan caddeler, sessizce
yağan karın altında beyaza bürünürken, parlak yılbaşı süsleri imdada yetişerek ortama renk katıyor.
Mütevazi köşe kafesinden büyük mağazalara kadar herkes, kurduğu Noel ağaçlarıyla kendi payına
düşeni yapıyor. Kentin merkezindeki devasa orman/park Central Park da karın altında apayrı bir
ruha kavuşuyor. Göl donuyor, yapraklarını döken ağaçlar beyaza boyanıyor ve etrafı tam anlamıyla
kışın büyüsü sarıyor (ayrıca yağan kar, Central Park’ın içindeki hayvanat bahçesinin kutup ayılarının
keyfini yerine getiriyor!). Kentin kış versiyonunun güzelliğinin farkında olan yetkililer de bu
duruma ellerinden geldiğince katkı yapıyor: Central Park, Bryant Park ve Rockefeller Center’da kış
mevsimi için kurulan geçici buz pateni pistleri, yine Rockefeller Center’daki devasa yılbaşı ağacı,
Times Square’deki Noel Baba’lar, kış olunca ortaya çıkıp soğuğun derdini tasasını unutturuveriyor.
New York, kış aylarında genellikle çok soğuk olsa da milyonlarca sakini ve ziyaretçisi bunu dert
etmiyormuş gibi görünüyor.
NEW YORK
New York is a city that experiences all four seasons but winter in New York is something else, especially if you visit
during Christmas or New Years. You’ll witness how winter can transform the spirit of a city. While the elegant avenues
that extend between Manhattan’s skyscrapers are peacefully covered in a blanket of white snow, bright Christmas
decorations take over the city and add color to the environment. From modest corner cafes to large stores, every one puts
up their share of Christmas decorations. Central Park, a massive forest/park located in the heart of the city, embraces
a different spirit altogether under the snow. The lake freezes over, the bare trees are painted white, and the entirety of
the park is literally covered in the magic of winter (and the snow makes the polar bears located in the Central Park zoo
really happy!). Officials are aware of the beauty of the city in winter and contribute to enhancing that beauty as much
as possible through the temporary ice rinks in Central Park, Bryant Park, and Rockefeller Center, the huge Christmas
tree in Rockefeller Center, and the Santa Clauses in Times Square. When it’s winter these elements will have you
forget about the troubles of the cold outside. While New York’s winters are often very cold it seems like the millions of
residents and tourists don’t seem to mind.
24
Sapporo
Japonya’nın en büyük dördüncü şehri olan Sapporo, Japonya’yı
oluşturan adalardan en kuzeydeki olan Hokkaido’da yer alıyor. Ve
tahmin edebileceğiniz gibi kuzey demek, soğuk kışlar ve kar demek.
Fakat Sapporo, çoğu şehir için dezavantaj sayılabilecek bu özelliği
avantaja çevirmeyi başarmış. Her sene şubat ayında düzenlenen
Sapporo Kar Festivali, kar, buz, buz pateni, kış sporları ve kışla
bütünleşmiş yiyecek ve içeceklerin bir araya geldiği, kısacası kışa ait
bütün unsurların kutlandığı bir bayram yeri. Kentin Odori, Susukino
ve Tsudome bölgelerinde yoğunlaşan etkinlikler sırasınca Sapporo
bambaşka bir kimliğe bürünüyor: Sokakları kaplayan buz heykeller,
kardan yapılmış geçici yapılar, kış sporları, müsabakalar, festival
havasına giren restoran, kafe ve barlar ve tüm dünyadan bunlara tanıklık
etmeye gelen 2 milyon turist... Sapporo dünyadaki tüm şehirlere kışın
tadının nasıl çıkarılacağını gösteriyor.
SAPPORO
Sapporo is Japan’s fourth largest city and is located on the northernmost island of
Hokkaido. And as you can imagine, north means cold winters and snow. However
Sapporo has managed to turn this feature, which can be considered a disadvantage for
most cities, into a positive. Every February the Sapporo Snow Festival celebrates all the
elements of winter like snow, ice, ice-skating, winter sports, and even food and drinks
that are associated with the season. Activities are concentrated in the city’s Odori,
Susukino and Tsudome regions, which gives Sapporo a whole new identity: ice sculptures
covering the streets, temporary structures made of snow, winter sports, competitions,
restaurants, cafes, and bars that get in the festive mood, and the million tourists from
around the world who come to witness this winter wonderland… Sapporo shows cities
across the world how to enjoy the spirit of winter.
25
26
26
Budapeşte
Macar başkenti kışın tadının en güzel çıktığı kentlerden biri. Öncelikle “Doğa Avrupa’nın Paris’i”
olarak bilinen Budapeşte, mimari açıdan dünyanın en istisnai şehirlerinden biri. Bol kubbeli, sivri kuleli
Budapeşte siluetinin ve klasik Orta Avrupa mimarisinin kar atmosferine bir başka yakışması değil sadece
bunun sebebi. Budapeşte’nin meşhur hamamları, kışın ziyaretçilerine kolay kolay unutamayacakları
deneyimler yaşatıyor. Kentin Osmanlı egemenliğindeki günlerinden yadigar olan hamam kültürü,
doğal sıcak su kaynaklarının tepesinde yer alan Budapeşte’nin en şahsına münhasır özelliklerinden biri.
Takdir edersiniz ki sıcak suların tadı en çok soğuk havada çıkıyor. Szechenyi Termal Banyoları’nın
açık havadaki devasa sıcak su havuzları yaz-kış açık, bu nedenle havuz kenarında bir karış kar varken
bile siz buharı tüten sıcak suların keyfini çıkarabiliyorsunuz. Gellert Banyoları ise Budapeşte’nin klasik
mimarisinin en nadide örneklerinden birini sağlıklı termal sularıyla buluşturuyor: Yüksek tavanlı ve
mermer sütunlu iç mekân havuzunda geçireceğiniz dakikaları hayatınız boyunca unutamayabilirsiniz.
BUDAPEST
Hungary’s capital is one of the most beautiful cities to enjoy the spirit of winter. Known as the “Paris of Eastern Europe”,
Budapest is one of the most exceptional cities in the world in terms of architecture. The beauty of Budapest’s skyline filled with
domes and pointed towers and the classic Central European architecture is enhanced by the snow. Budapest’s famous baths
provide visitors with an unforgettable experience during the winter. The bath culture of the city is a relic from the days of
Ottoman rule and one of Budapest’s most exclusive features is its location atop natural hot springs. As you can imagine, the
warm waters are best enjoyed in cold weather. The Szechenyi Thermal Baths’ huge outdoor hot water pools are open in the
summer and winter; therefore when there’s even an inch of snow on the edge of the pools you can still enjoy the steaming hot
water. The Gellert Baths is one of the rare examples of classical Budapest architecture and combines this with healthy thermal
waters. You’ll never forget the time you spend in the indoor pool surrounded by high ceilings and marble columns.
Venedik
Evet, hava soğuk, ağaçlar yapraklarını döküyor, şehir grileşiyor olabilir. Fakat inanın ki dünyanın
en popüler şehirlerinden biri olan Venedik’i kış takviminize sıkıştırmak için sandığınızdan çok
daha fazla sebebiniz var! Öncelikle Venedik’i, kentin turist akınlarına maruz kaldığı bahar ve yaz
aylarının dışında ziyaret etmek demek, sokakların size kalması, kanalları ve köprüleri kimseyle
itişmeden rahat rahat izleyebilmeniz demek. Üstelik sezon dışı aylarda, Venedik’te kaldığınız otelin
de, sıradan bir restoranda yediğiniz yemeğin de hissedilir şekilde daha ucuz olduğunu göreceksiniz.
Hele bir de şanslıysanız ve Venedik’te bir kar yağışını yakalayabilirseniz, işte o zaman insanların
bu masalsı şehri neden yaz aylarında ziyaret ettiğini sorgulayacaksınız. Kar taneleri sessizce tenha
sokakları yaran kanalların yüzeyine dökülürken ufacık bir piazza’da oturup etrafı izlediğinizde
kendinizi bir film setinde hissedeceksiniz. Havanın soğukluğu ve rüzgârın sertliğine karşı da lezzetli
çözümler var: Bu bölgede üretilen prosecco ve beyaz şarap dünyanın en leziz şaraplarından biri.
Tercihiniz kahve yönünde olursa, bu konuda kimsenin İtalyanların eline su dökemediği bir gerçek.
VENICE
Yes, the weather is cold, the trees have shed their leaves, and the city may be gray. But believe me there are so many
reasons to add Venice, one of the most popular cities in the world, to your winter calendar! First of all, visiting Venice
during the off-season months of spring and summer means you can explore the streets, canals, and bridges in peace.
Furthermore, you will notice that everything is cheaper during the off-season months, from the hotel you stay at to the
restaurant you dine in. If you’re lucky enough to catch snowfall in Venice you’ll wonder why people visit this fabled
city in the summer. Sitting at a small piazza and enjoying the snowflakes that peacefully cover the secluded streets and
canals of Venice will have you feeling like you’re on the set of a movie. There are delicious solutions to the cold weather
and harsh air: the Prosecco and white wine produced in this region are some of the best in the world. If you prefer
coffee, no one is more legendary than the Italians.
27
28
Edinburgh
Avrupa’nın en güzel kentlerinden biri olan Edinburgh, dünyada kışın en yakıştığı kentlerin
de başında geliyor. Tepenin üzerine kondurulmuş kalesi, sivri uçlu çatılarıyla kuleleri, kum
renkli tarihi binaları ve tüm kente hakim olan o gotik havası ile Edinburgh, yüksek rakamlı
enlemlerde yer alan çoğu kentten daha iyi taşıyor kış şıklığını. Üstelik yeni yıl kutlamaları veya
İskoçya’da kullanılan ismiyle “Hogmanay”, Edinburgh’da çok ama çok ciddiye alınan bir olgu.
İskoçya’nın başkentinde yeni yıl kutlamaları üç gün süren bir festival halinde geçiyor. 30 ve 31
Aralık günlerinde, akşam ve gece boyu süren etkinlikler, yılın ilk gününde de devam ediyor.
Yılın bu zamanına özgü ücretli ve ücretsiz etkinlikler, irili ufaklı sokak partileri, tiyatrolar ve
performanslar, sokaklara kurulan pazarlar, Edinburgh’daki her Hogmanay’ı birkaç günlük özel bir
parti havasına sokuyor. Hogmanay’ın doruk noktası ise yılbaşı gecesi gerçekleştirilen geleneksel
havai fişek gösterileri dersek yanılmış olmayız.
EDINBURGH
Edinburgh, one of Europe’s most beautiful cities, is one of the world’s most beautiful cities during winter. With its
fortress perched on a hill, pointy roofed towers, sand-colored historic buildings and an overall gothic atmosphere that
dominates the entire city Edinburgh is more beautiful in winter than most cities located in high latitudes. In fact New
Year celebrations, or as the Scottish call it “Hogmanay”, is an event taken very seriously in Edinburgh. The capital of
Scotland celebrates the New Year with a 3-day long festival. The events that take place on the evenings of December
30th and 31st also continue on the first day of the New Year. The paid and unpaid activities unique to this time
of the year, large and small street parities, increased number of plays and performances during this period, and street
markets create the air of a 3-day long private party every Hogmanay in Edinburgh. The culmination of Hogmanay is
the traditional New Year’s Eve fireworks show.
29
Münih
Almanya’nın Noel pazarlarına karşı özel bir ilgisi var. Noel’den bir ay kadar önce kurulan bu
pazarlar, kış ve Noel ruhunun ete kemiğe bürünmüş hâli dersek yanılmış olmayız. Münih’te
kurulan yaklaşık 20 kadar Noel pazarının da Almanya’daki bu pazarlar arasında özel bir yeri
olduğu bir gerçek. Bunların en klasiği ve en eskisi 1300’lü yıllardan beri Münihlilerin Noel
dönemini iple çekmesini sağlıyor. Kentin merkezindeki Marienplatz’ı mesken tutan bu pazarın
tezgâhlarında Orta Avrupa’nın en leziz pastaları, diğer hamurlu tatlılar, dini figürler, ahşap
oymalar ve diğer çeşitli el işlerini bulmak mümkün. Kentin sakinleri de Noel ruhunun en iyi bu
pazarlarda yakalanacağı konusunda hemfikir. Aileler pazara akın ederken kendileri için kurulan
atölyelerde çocuklar, el işlerini yapmayı ve Noel kurabiye ve keklerini hazırlamayı öğreniyor.
Her gün bir konserin verildiği belediye binasının balkonundan yükselen tınılar da meydandaki
Noel ruhunu tamamlıyor. Münih’teki alternatif Tollwood Noel Pazarı ise Marienplatz’daki
klasik pazardan çok farklı bir deneyim sunuyor. Oldukça renkli bir etnik festival halini almış olan
Tollwood’da dünyanın her yerinden Münih’e gelen insanların yerel kültürlerini, müziklerini,
yemeklerini, el sanatlarını ve bütün bunların yanı sıra yerel sanatçıların küçük tiyatrolarını da
deneyimleyebilirsiniz. Ve hazır kış aylarında Münih’i ziyaret etmişken, dünyanın en etkileyici
şatolarından biri olan Neuschwanstein Şatosu’nu karlar altındayken ziyaret etme şansını kaçırmak
da olmaz. Tam anlamıyla peri masallarından fırlamış olan ve Disney’in logosundaki kaleye ilham
vermiş olan Neuschwanstein, bembeyaz karla kaplı tepeler arasında yükselirken daha da güzel.
MUNICH
Germany has a special affinity for the Christmas market. These markets are set up a month or so before
Christmas and bring the Christmas spirit to life. The approximately 20 Christmas markets set up in Munich
are very special in Germany. The most classic and oldest of these dates back to the 1300’s and has helped
ring in Christmas time in Munich. You can find the most delicious Central European cakes, other pastry
sweets, religious figurines, woodcarvings, and other various crafts at different stalls at the market, located in
Marienplatz, the center of the city. The city’s residents also agree that these markets best capture the spirit of
Christmas. While families flock to the markets, children learn how to make handcrafts, and prepare Christmas
cookies, and cakes at special workshops. The sounds that echo down from the town hall, where a concert takes
place everyday, complete the Christmas spirit in the square. The alternative Christmas market in Munich, the
Tollwood Christmas Market, offers a very different experience from the classic market in Marienplatz. Tollwood
has evolved into quite a colorful ethnic festival where people from all around the world who come to Munich
can experience local cultures, music, cuisine, crafts, and small theaters of local artists. While you’re visiting
Munich in the winter don’t miss the opportunity to visit the Neuschwanstein Castle, one of the world’s most
impressive castles, under a blanket in snow. Straight out of a fairy tale, and the inspiration for the Disney
castle logo, Neuschwanstein Castle is even more beautiful when surrounded by snow-covered hills.
DQ
30
YEMEK-FOOD
40 Yıllık Hatıra
Giden En
Kestirme Yol
Sabah onsuz ayılamayanı da var, sadece kokusuna bayılanı
da. Şekersiz tercih edenler de var, sütsüz asla içemeyenler
de… Tüm çeşitleriyle kahve, sıvı bir içecekten çok daha ötesi,
vazgeçilemeyen bir sevgi meselesi.
31
A Shortcut
For Life Long
Flavor
There’s people who can’t
wake up in the morning
without it, and those who
just love the smell of it.
There are those who prefer
it without sugar and those
who can’t drink it without
milk… With all of its
variations, coffee is much
more than just a drink; it is
a love affair that cannot be
abandoned.
K
32
ahve sadece damağınızda hoş bir tat bırakmakla
kalmaz; canlandırır, içinizi ısıtır, dertleştirir, sohbet
ettirir… 14. yüzyıla dayanan köklü geçmişiyle, başlı
başına bir kültürdür. Kimisi her çeşidini dener, aralarından
birini seçer; kimisi farklı topraklardan gelen aromaları
keşfetmeye devam eder. Makinayla yapılanı, French press
kullanılanı, anında hazır olanı, tadı sabırla sabit olanı… İşte
huzurlarınızda, hangisini seçeceğine karar veremeyenler ya da
kendi kahvesini kendi yapmak isteyenler için en lezzetli, en
sevilen kahve çeşitleri.
C
offee doesn’t just leave a good taste in your mouth;
it awakens you, warms your heart, and evokes
conversation… With a long history dating back to
the 14th century, it is a culture in itself. Some will try each
kind and select one; some will continue to explore flavors
from different lands. Those made with machines, French
Press, ready instantly, or flavors that are made perfect by
waiting… Behold the most delicious and most popular
coffee varieties for those who can’t decide on which one to
pick or those who want to make their own coffee.
33
Espresso
Espresso
Gerçek kahve tutkunlarının vazgeçilmezi ve süt içeren pek
çok kahvenin de temel içeriği olan espresso için ilk gereklilik;
iyi bir espresso makinesidir. Maalesef bu kahveyi makine
olmadan yapamazsınız. Fakat sadece makineye sahip olmak
da lezzeti garantilemez. Espresso için kullanacağınız oranlar
çok önemlidir. Her şeyden önce kahveniz ince çekilmiş
olmalıdır. Bu kahvenin 7-8 gramı, espresso makinesinin kaşığına
(portafiltre) yerleştirilir. Kaşık hazneye yerleştirilmeden
önce üstüne tamper (tokmak) yardımıyla basınç uygulanarak
sıkıştırılır ve düzleştirilir. Bu sıkıştırmanın sebebi, kahvenin
suya daha fazla aroma bırakabilmesidir. Türk kahvesi fincanını
anımsatan ama ona nazaran daha kalın kenarlı olan espresso
fincanı, makinenin kahve çıkış haznesine yerleştirilir, makine
90-95 arası sıcaklığa ulaştıktan sonra çalıştırılır ve 10 bar’lık bir
basınçla sıcak su kahve haznesinden geçerek fincana dolmaya
başlar. Ve böylelikle İtalya’ya özgü bu sert içimli kahve servise
hazır hale gelir.
Espresso, a crucial drink for real coffee lovers and the
essential ingredient of many drinks containing coffee and
milk. The first requirement for espresso is a good espresso
machine. Unfortunately you can’t make this coffee without
a machine. But just having the machine does not guarantee
flavor. The ratios you use is very important for espresso.
Above all, your coffee needs to be ground very fine. Place
7-8 grams of this coffee into the espresso machine’s spoon
(portafilter). Before placing the spoon into the chamber use
the mallet to compress and flatten the coffee. The reason
for this compression is so the coffee can leave more of an
aroma in the water. Place the espresso cup, which resembles
a Turkish coffee cup but has thicker edges, in the coffee
machine’s dispensing area. After reaching a temperature
between 90-95 run the machine; the hot water runs through
the coffee chamber filling the coffee cup. Then this strong,
Italian coffee will be ready to serve.
34
Çıkış noktası espresso olanlar
Eğer espresso yapımını kavramış ve bu işte ustalaşmışsanız, adını sıklıkla duyduğunuz pek çok kahveyi rahatlıkla yapabilirsiniz.
Çünkü bu kahveler için önemli olan espresso’dur. Sonrasında süt ve köpük. Cappucino için yine espresso hazırlanır. Bu defa daha
büyük bir porselen kupa kullanılır. Kahve makinasının buhar çubuğu kullanılarak süt 70 dereceye getirilir ve köpürtülür. Ardından
kupaya, espresso’nun üstüne eklenir. İsteğe göre tarçın veya rendelenmiş çikolata da köpüğün üstüne serpilebilir.
Bir kahve zincirine girdiğinizde ismi en fazla telaffuz edilen kahveler arasında latte ve mocha da gelir. Onların da yapımı son derece
kolaydır. Latte, double espresso (16-17 gramla yapılan espresso) ve süt kullanılarak yapılır. Yine espresso’ya buharda ısıtılmış ve
köpürtülmüş süt eklenir. Latte için uzun ve cam bir kupa kullanılır. Karışıma, tercihe göre tatlı krema da eklenebilir.
Mocha’da ise devreye çikolata girer. Double espresso, 24 gram (1/4 su bardağı) çikolata tozu ile karıştırılır. Çikolata tozu yerine
çikolata şurubu, sosu veya eritilmiş çikolata da kullanılabilir. Ardından tıpkı latte’de olduğu gibi ısıtılmış ve köpürtülmüş süt eklenir.
Eğer double espresso’yu yarısına kadar sıcak su ile doldurulmuş kupaya eklerseniz americano yapmış olursunuz. Americano için
tam tersi yöntem de uygulanabilir. Yani double espresso’nun üstüne sıcak su katılarak da yapılabilir.
Macchiato ise espresso’ya eklenen çok az miktardaki sıcak ve köpürtülmüş sütle elde edilir.
espresso
cappuccino
latte
mocha
americano
macchiato
It All Begins with Espresso
If you’ve grasped and mastered espresso, you can easily make a lot of popular types of coffee because espresso is the most important part of
them. The rest is milk and foam. For a cappuccino you still prepare espresso. This time use a bigger porcelain cup. Using the coffee machine’s
steamer, the milk is heated up at 70 degrees and begins to foam. It is then added to the cup and poured on top of the espresso. Those who
want can sprinkle cinnamon or grated chocolate on top of the foam. Among the most popular items at a coffee chain are the latte and mocha
and it is extremely easy to make them both. A latte is made with double espresso (16-17 grams) and milk. Again add the heated milk froth to the
espresso. Use a long glass cup for a latte. Those who want can add sweet cream to the mixture. A mocha is where chocolate comes into the
mix. Double espresso, 24 gram (1/4 of a water cup) is mixed with chocolate powder. You can use chocolate syrup, sauce, or melted chocolate
instead of chocolate powder. Then, just like a latte, add the heated milk froth. If you add the espresso to a cup that is halfway filled with hot water
then you’ve got an americano. You can also do that the other way; you can also add hot water to a double espresso. Adding a very small
amount of heated milk froth to the espresso makes a macchiato.
Türk kahvesi
Turkish Coffee
Köpüğü, telvesi, falı, kokusu, bakır cezvesi,
yanına konulan lokumu, suyu… Türk kahvesi
denilince akla gelen çağrışımların sonu yok.
1800’lü yıllardan bu yana Türklerin eşsiz damak
zevkinin en güzel sembollerinden biri ve dünyanın
en ince çekilmiş kahvesi olan Türk kahvesinin
yapımı son derece kolaydır. Orta şekerli bir
Türk kahvesi için (kullanılan fincan ölçüsünde) su
cezveye konulur. İçine iki dolu çay kaşığı Türk
kahvesi ve 2 çay kaşığı toz şeker eklenir. Çok fazla
olmamak kaydıyla karıştırılır. Cezve kısık ateşe
yerleştirilir. İşte sabır gerektiren süreç burada
başlar. Suyun içindeki kahvenin iyice pişmesi için
ateş düşük ısıda olmalıdır. Bu da bekleme süresini
bir hayli uzatır. Kahve köpüklenmeye başladığında
bu köpükler kaşık yardımı ile alınarak fincana
aktarılır. Ardından kahve çok fazla kaynamadan bir
süre daha pişirilir ve önceden aldığımız köpüğün
üstüne eklenir. Kahve gereğinden fazla kaynatılırsa
tadı acılaşır.
Its foam, grounds, fortune, smell, copper kettle,
accompanying sweets and water… There is
no end to what comes to mind when you think
of Turkish coffee. Turkish coffee, the world’s
finest ground coffee, dates back to the 1800’s,
has been one of the most beautiful symbols
of Turkey’s unique taste, and is extremely
easy to make. Place water into the coffee pot.
For medium-sweet Turkish coffee add 2 full
teaspoons of Turkish coffee and 2 teaspoons
of sugar. Stir it but not too much. Place the
pot on low heat. And now the process that
requires a lot of patience begins. In order for
the coffee within the water to cook thoroughly
it needs to be on low heat. This extends the wait
considerably. As the coffee foams use a spoon to
place that foam in the coffee cup. Then continue
cooking the coffee without letting it boil too
much and then add it on top of the foam. If you
overcook the coffee it will taste bitter.
Filtre kahve
Filter Coffee
Filtre kahve French press’le ya da kahve filtresi
yardımı ile yapılır. French press’le kahve yapmak
için kalın çekilmiş 8 gram (bir çorba kaşığı) taze
kahve French press’e konulur. Kahvenin üstüne,
(kaynadıktan sonra bir süre dinlendirilmiş) bir
su bardağı su eklenir. Tahta kaşık yardımıyla
karıştırılarak, su ve kahve homojen hale getirilir.
French press’in filtre kısmı, piston havada kalacak
şekilde kahvenin üstüne yerleştirilir ve 4 dakika
kadar dinlenmeye bırakılır. Daha sonra piston
hafif ama kesintisiz şekilde aşağı itilerek kahve
filtrelenir. Eğer French press yoksa, kağıt filtre
kullanılabilir. Kağıt filtre, kenarları dışarıda
kalacak şekilde kupaya yerleştirilir. İstenilen
oranda kahve filtreye konulur. Ardından yavaşça
sıcak su eklenir. Filtre kahve alırken, yumuşak mı
yoksa sert içim mi sevdiğinizi belirtmeli ve ona
uygun olarak çekilmiş bir kahve almalısınız.
Filter coffee is made with the help of a French
press or coffee filter. To make coffee with a
French press place 8 grams of fresh thickly
ground coffee (one tablespoon) into the French
press. Add a glass of warm water on top of the
coffee. Use a wooden spoon to stir it so the
coffee and water become one. Place the French
press’s filter portion, so that the piston is in
the air, on top of the coffee and let it sit for
4 minutes. Then push down on the piston in
a light but continuous manner. If you don’t
have a French press you can use a paper coffee
filter. Place the paper filter on the cup so that
the edges are on the outside of the cup. Place
as much coffee as you want in the coffee filter.
Then slowly add warm water. When buying
filter coffee specify whether or not you like your
coffee mild or strong and get coffee ground
accordingly.
Çözülebilen (granül) kahve
Yapımı son derece pratik olduğu için en fazla
tüketilen kahve türlerinden biri de çözülebilen
kahvelerdir. İçerisinde kahve çekirdeği
bulunmadığı için “gerçek” kahve severler
tarafından pek tercih edilmez. Kahve çekirdekleri
kavrulur, pişirilir, kurutulur ve tekrar suya atılarak
erimeyen parçacıkları filtrelenir. Ardından tekrar
kurutulur. İşte çözülebilen kahve bu şekilde elde
edilir. Bu kahveyi yapmak için üstüne sıcak su
eklemeniz yeterlidir.
Instant Coffee
Instant coffee is one of the most consumed types
of coffee because it is so easy to make. Because
it doesn’t contain any coffee beans “real” coffee
lovers don’t like instant coffee. The coffee beans
are roasted, baked, dried, placed back in the
water and the insoluble particles are filtered
out. Then it is dried again. That’s how you
get instant coffee. All you have to do to make
instant coffee is place warm water on top.
35
DQ
36
KENT-CITY
850 Yıllık Tarihi İle Bir Başyapıt:
Moskova
Nehri, katedralleri, sarayı ve müzeleriyle
keyif dolu bir tur vadediyor bu şehir.
Moscow: a
masterpiece
with an
850-year
long history
The city promises a tour
full of joy, with its river,
cathedrals, palaces and
museums.
37
H
er ne kadar Türk gezginler açısından bir Paris, Roma
ya da Barselona kadar rağbet görmese de Rusya’nın
başkenti Moskova’nın, Avrupa şehirlerinden fazlası
var eksiği yok. Kendinizi Disney’in büyülü masallarında
hissedeceğiniz tarihi yapıları, devasa bulvarları, birçoğu 14.
ve 15. yüzyıla dayanan katedralleri ve müzeleri ile Moskova,
keşfetmeyenler için merak uyandırırken, bir kez görenlerin ise
bir daha gitmek için sabırsızlandıkları bir kent.
Görülecek yerler listesi uzar gider…
Her şehrin mutlaka bir “gidince görülecekler listesi” vardır.
Fakat söz konusu Moskova olunca bu liste uzar gider.
Listenin başındaki yerler ise sadece mimari özellikleriyle
değil Rusya tarihindeki önemleriyle de dikkat çekiyor.
Bizans İmpparatorluğu’nun çöküşüyle Ortodoks kilisenin de
merkezi haline gelen Moskova, III. Roma olarak anılmaya
başlanmış. 1917’de kurulan Sovyet Rusya’nın merkezi
haline gelen şehir, zamanla modern Rusya’nın da kalbinin
attığı yer haline gelmiş. 1992’de dağılan Sovyetler Birliği
ise Moskova’nın öneminden bir şey kaybettirmemiş aksine
o dönemin özelliklerini hem mimarisinde hem de sosyal
yaşantısında hissettirmesine neden olmuş. Günümüzde ise
tarihin ve modernitenin, doğu ile batının özelliklerini bir
arada görebileceğiniz Moskova, ihtişamı ile dünyanın en çok
turist çeken başkentlerinden biri.
ven though it isn’t as in demand as Paris, Rome,
or Barcelona for Turkish travelers, Russia’s capital
Moscow has just as much to offer as European
cities. With its historic structures, huge boulevards,
cathedrals dating back to the 14th and 15th centuries,
and museums Moscow will make you feel like you’re in a
magical Disney tale. The city awakens wonder for those
who have never been and evokes a need to revisit for those
who have been before.
E
The list of sites to see is endless…
Every city has a list of “must-see” sites. But when it comes to
Moscow the list is endless. Sites at the top of that list draw
attention not only because of their architecture but also because
of their importance in Russian history. With the collapse of the
Byzantine Empire Moscow,
which hasWestern
become the center for The
Denizli:
Orthodox Church, came to be known as the 3rd Rome. Founded
Anatolia’s
in 1917, Moscow became
the center of Soviet Russia and through
time the beating heart
of
modern
The collapse of the
HiddenRussia.
Jewel
Soviet Union in 1992 did not change Moscow’s importance; on
the contrary it created a feeling of the characteristics of that time
through both architecture and social life. Today, however, with
the glory of its history and modernity, Moscow, where Western
features harmonize with Eastern features, is a city that is one of
the world’s most popular tourist destinations.
38
Moskova Kremlini
Moscow Kremlin
Moskova Kremlini ya da daha çok bilinen adıyla Kremlin
Sarayı tek bir sarayı çağrıştırsa da Rusça kale, şato gibi
anlamlara gelen Kremlin birçok yapıyı içinde barındıran
bir yapılar bütününe karşılık geliyor. 15. yüzyılda inşasına
başlanan, İtalyan, Hollandalı ve Alman mimarların katkısı
ile 20. yüzyıla kadar yapımı devam eden bu muhteşem
kompleks, katedralleri, tiyatroyu, kuleleri ve Büyük
Kremlin Saray’ını içinde barındırıyor. Projesini Konstantin
Tan’ın çizdiği Büyük Kremlin Sarayı, 1849’da inşa
edilmiş. İçinde İmparator ailesine ait odalar, göz alıcı
mobilyalarla döşeli kabul salonları, kristal ve porselen ev
eşyaları bulunuyor. Kremlin’deki dini yapılar Bizans ve
İtalyan etkisi taşıyor. Bu özelliğiyle Moskova Kremlin’i
gezdiğinizde, sanki Ortaçağ Avrupası’na yolculuk
etmişsiniz hissini uyandırıyor. Yüksek duvarlarla çevrili
Borovitsky Tepesi’ne kurulmuş bu kalenin güneyinden
Moskova Nehri, doğusundan Kızıl Meydan, batısından St.
Basil’s Katedrali ve Alexander Bahçesi görülüyor.
Although the Moscow Kremlin, or better known as the Kremlin
Palace, is a single palace it evokes the likes of a Russian
fortress or castle, as its namesake Kremlin refers to, and hosts
many structures within it. Construction of the Kremlin began
in the 15th century with the contribution of Italian, Dutch,
and German architects and continued into the 20th century.
This magnificent complex houses cathedrals, theaters, towers,
and the Great Kremlin within it. The Grand Kremlin Palace
project was drawn out by Konstantin Tan and built in 1849.
A room belonging to the family of the emperor, receptions halls
furnished with glamorous furniture, and crystal and porcelain
housewares are located within. Religious structures in the Kremlin
bear Byzantine and Italian influences. When you visit the Moscow
Kremlin these features make you feel like you’ve travelled back in
time to medieval Europe. Surrounded by high walls and located on
the Borovitsky Hills, you can see the Moscow River from the south
of the palace, the Red Square from the east of the palace, and St.
Basil’s Cathedral and the Alexander Garden from the west.
39
Kızıl Meydan
Red Square
Kızıl Meydan, Moskova Kremlini’nin duvarlarının inşasının
ardından 17. yüzyılda yapılmış. Yapıldığı günden beri de
hem Rusya hem de eski SSCB için toplumsal ve siyasi bir
öneme sahip olmuş. Dünyanın en ünlü meydanlarından biri
olan Kızıl Meydan, tarih boyunca idamlara, gösterilere, geçit
törenlerine ve mitinglere sahne olmuş. Yaklaşık 500 metre
genişliğindeki Kızıl Meydan’ın ortasında Kremlin duvarlarının
hemen önünde kızıl ve siyah renkli granitlerden oluşan piramit
şeklinde Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Lenin’in anıt mezarı
bulunuyor. Mozoleden çıkıldığında arkada Kremlin duvarlarının
dibinde diğer ünlü kişilerin mezarları görülebilir. Stalin, Brejnev
ve Yuri Andropov, uzaydaki ilk insan Yuri Gagarin, Amerikalı
yazar John Reed ile Lenin’in eşi ve kız kardeşi bunlardan sadece
birkaçı. Ayrıca meydanda Lenin Mozolesi’nin hemen karşısında
sadece tarihe değil alışverişe de düşkün turistlerin özellikle
dikkatini çeken Moskova’nın en büyük alışveriş merkezlerinden
biri olan GUM bulunur. Özellikle kış aylarında ışıklandırmalarıyla
gözleri kamaştıran GUM’un ön Neo-Rus tarzı ön cephesi Kızıl
Meydan’ın neredeyse tüm doğu kanadını kaplıyor.
The Red Square was built in the 17th century after the
construction of the Moscow Kremlin’s walls. Since the day of
its construction it has held social and political importance for
both Russia and the former USSR. The Red Square is one of
the world’s most famous squares and has been the location of
many executions, performances, parades, and rallies throughout
history. In the middle of the 500-meter wide Red Square, right
in front of the Kremlin walls, stands Lenin’s, the founder of the
Soviet Union, red and black granite, pyramidal, mausoleum.
When exiting the mausoleum, at the foot of the Kremlin wall,
you can see the tombs of other famous people. Stalin, Brejnev
and Yuri Andropov, Yuri Gagarin- the first man in space,
American writer John Reed, and Lenin’s wife and sister are just
a few of them. Attracting tourists not just because of its history
but for its shopping as well, one of Moscow’s largest shopping
centers GUM is located in the square, directly opposite the
Lenin Mausoleum. Dazzling people, especially with the lighting
during the winter, GUM’s pre-neo Russian style façade occupies
almost the entire east wing of the Red Square.
40
Katedraller şehri
A city of Cathedrals
Moskova denilince akla her biri birer sanat eseri sayılabilecek
katedraller geliyor. Bu katedrallerin çoğu Bizans mimarisi örnek
alınarak yapıldığından Moskova Sovyet Rusya’sının soğuk beton
yapılarından farklı olarak bir Avrupa kentinde geziyormuş
hissi veriyor. Moskova’nın Kızıl Meydan’da bulunan yarım
asırlık Aziz Vasili Katedrali’ni saymazsak en önemli katedralleri
Kremlin içindeki Katedraller Meydanı’nındadır. Rusya’nın
bir dönem en yüksek yapısı olan 81 metre uzunluğundaki
Büyük Ivan Kulesi de buradadır. Bu kulenin yanında 200 ton
ağırlığında bir çan vardır. “Çanların Çanı” olarak adlandırılan ve
yapımı iki yıl süren bu çanın, ait olduğu yerde yani kulede değil
de zeminde olmasının nedeniyse 200 ton ağırlığında olmasıdır.
Çan “kilosu” nedeniyle yerinden kaldırılamamış ve hiçbir
zaman kuleye yerleştirilememiş. Yine Başmelek Katedrali,
Meryem’e Müjde Katedrali, çarların ve imparatorların taç
giyme töreninin yapıldığı meşhur Uspenski Katedrali de bu
meydanda yer alır. 1872 yılında Ruslar’ın Napoleon’a karşı
kazandığı zaferin anısına, Bizans mimarisinin etkisinde kalarak
tasarladığı Kurtarıcı İsa Katedrali’nin hikayesi ise oldukça ilginç.
Katedralin tarihi 1883 yılına dayanıyor. O zamanlar bu yapı,
hem halka bağışlanan ilk katedral hem de dünyanın en büyük
Ortodoks ibadethanesiymiş. Som altından kubbeler, altın
When you think of Moscow cathedrals that are considered
works of art come to mind. Most of these cathedrals were
modeled after Byzantine architecture, far from the cold
concrete structures of Soviet Russia, and they create the
atmosphere of a European city. Not counting the centuries old
St. Basil Cathedral located in Moscow’s Red Square, the most
important cathedrals are those in Cathedral Square located
within the Kremlin. Once one of Russia’s highest structures,
the 81-meter high Ivan the Great Bell Tower is also located
here. Next to this tower is an approximately 200-ton bell.
Known as the “Bell of all Bells” this bell, which took 2 years
to construct, is located on the ground as opposed to inside
the tower because it weighs 200-tons. Because of the bell’s
“weight” it couldn’t be lifted and was never placed inside
the tower. The Cathedral of the Archangel, Cathedral of the
Annunciation, and the famous Uspenski Cathedral, where the
coronation of the Tsar and Emperor took place, are located in
this square. The story of the Cathedral of Christ the Savior,
built in 1872 to commemorate Russia’s victory over Napoleon
and influenced by Byzantine architecture, is quite interesting.
The cathedral’s history dates back to 1883. At the time, this
structure was the first cathedral donated by the public and
41
42
freskler ve ikonlarla bezeli bu katedralin şanssızlığı Stalin’in
din karşıtı politikası olmuş. Stalin, katedralin altın yapılarını
devlet hazinesine aktarırken, katedral için de yıkım kararı
vermiş. Katedralin yıkılması yetmiyormuş gibi bir de yıkımdan
sonra ortaya çıkan çukura havuz yaptırılması, dönemin
Ortodokslarının asla affetmeyecekleri bir hareket olmuş.
Yıllar sonra, tarih 1997’yi gösterdiğinde bu katedral, aslına
uygun olarak tekrar inşa edilmeye başlanmış ve 2000 yılında
halka açılmış.
Moskova’nın İstiklal Caddesi: Arbat
Arbat Caddesi, özellikle son yıllarda en az Kızıl Meydan kadar
dikkat çeken yerlerden biri haline gelmiş. 1980’li yıllardan
beri sadece yaya trafiğine açık olan cadde için bir nevi İstiklal
Caddesi denilebilir. Arnavut kaldırımlı Arbat Caddesi’nde
sokak müzisyenleri, Rus el sanatını yansıtan hediyelik ürün
stantları, ressamlar, antikacılar, butikler, açık hava kafeleri
ve Rus tarzı pub’lar kendilerine yer bulmuş ve ortaya çok
samimi, her adımda başka bir etkinlikle karşılabileceğiniz bir
sokak çıkmış. Arbat’ta tarihin farklı dönemlerinde birçok ünlü
yazar, ressam ve tiyatrocu da yaşamış. Arbat şehir merkezine
yakınlığıyla da hem yerli halkın hem de yabancı turistlerin
uğrak yeri haline dönüşmüş.
Dünyanın en renkli metrosu
Şehrin merkezinde ulaşım, birbirine bağlanan yüzlerce
metro hattıyla sağlanıyor. Moskova metrosu dünyanın en
eski ve en büyük metrolarından biri. Gideceğiniz her yere
metro ile rahatlıkla ulaşmak mümkün ama Kiril alfabesi ile
yazılan önergeleri dikkate alarak çift dilli bir rehber almak
bu dev şehirde kaybolmadan yol almak için çok önemli.
Metro deyince aklınıza New York metrosu gibi yerin
altında soğuk duvarlı ve boğucu bir ulaşım şekli gelmesin.
Dünyada görebileceğiniz en sanatsal mimariye sahip
metroyu da bünyesinde barındıyor Moskova. Avizeler,
heykeller, resimler… Bu saydıklarımız bir metro için
kulağa garip geliyor olsa da, Moskova metrosu adeta bir
açık hava müzesi gibi.
the world’s largest orthodox place of worship. Decorated
with pure gold domes and gold frescoes and icons, this
cathedral’s misfortune was Stalin’s anti-religious policy.
While Stalin transferred the cathedral’s gold structures
into the state treasury he gave the order to demolish it.
As if destroying the cathedral wasn’t enough, after the
destruction he built a pool within the pit, a move that
orthodox individuals at the time would never forgive.
Years later in 1997 the cathedral was rebuilt and opened
to the public in 2000.
Moscow’s Istiklal Street: Arbat
Arbat Street, especially in recent years, has become almost
as prominent as the Red Square. A pedestrianized street
since the mid-1980’s, it can be compared to Istiklal
Street. With cobble-stoned streets, Arbat’s musicians,
Russian handicraft souvenir stands, painters, antique
shops, boutiques, outdoor cafes, and Russian-style
pubs have created a friendly and vibrant atmosphere,
where you can encounter a new activity with each step.
Throughout its history many famous writers, painters,
and actors have lived on Arbat Street. With its proximity
to the city center Arbat has become a favorite amongst
both locals and tourists.
The world’s most colorful subway
Transportation within the city center is provided by
hundreds of interconnected subway lines. Moscow’s
metro is one of the world’s oldest and largest metros.
It is easy to go anywhere you want using the metro but
beware of the Cyrillic alphabet; getting a bilingual
guide is important to getting around in this giant city.
When we say metro, don’t think of New York City’s
cold and stifling subway system. Moscow has one of the
world’s most architecturally artistic metros. Chandeliers,
sculptures, paintings… While these may seem strange to
associate with a metro, Moscow’s metro is almost like an
open-air museum.
Nehir Turu
River Tour
Moskova’nın en popüler etkinliklerinden biri de şehrin
ortasında kıvrılarak akan ve şehre adını veren Moskova
Nehri’nde yapılan turlardır. Bu turlara katılmak isterseniz,
Ukrayna Oteli’ni bulmanız gerekir. Çünkü bu turlar için
tekneler, otelin önünde uzanan nehir yolu üzerindeki
iskeleden kalkıyor. Bir diğer opsiyon ise nehir tramvayları
yerine lüks yat ve tekneleri kullanarak özel bir gezi yapmak.
Kış aylarında nehir turu yapmanın mümkün olmadığı,
nehrin yüzeyinin ince bir buz tabakasıyla kaplandığı
zamanlardaysa nehir kenarındaki restoran ve kafelerden
birinde bu eşsiz manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
One of Moscow’s most popular events is a tour of the
city’s namesake, the Moscow River, which flows and twists
through the middle of the city. If you want to partake in
this tour you need to find the Ukraine Hotel because the
tour boats take off from the pier located on the part of
the river that stretches out in front of this hotel. Another
option instead of river trams is a more private tour on
luxury yachts and boats. In the winter months a river tour
becomes impossible as the river’s surface is coated with a
thin layer of ice. Enjoy this unique landscape at one of the
riverside restaurants or cafes.
Rus edebiyatından kalanlar
Remnants from Russian Literature
Söz konusu Rusya olunca akla Rus Edebiyatı’nın
gelmemesi düşünülemez. Elbette Moskova da bu büyük
edebiyatçılardan izler taşıyor. Bunlardan biri de Puşkin
Devlet Güzel Sanatlar Müzesi. 1912 yılında açılan bu
müzede yer alan eserler, ağırlıklı olarak 19. ve 20. yüzyıl
Avrupa ve Amerika sanatını yansıtıyor. Bina girişindeki
Rodin’in kült olmuş “Düşünen Adam” mutlaka
görülmeli.Gerçek edebiyat düşkünleri ise Puşkin’in
adı verilen müzeden ziyade yazarların yaşadıkları evleri
görmeyi tercih edebilir. Puşkin’in bir süre eşi ile birlikte
yaşadığı evi Arbat Caddesi’ndedir. Gorki ise ölümünden
önce kıymeti bilinen nadir yazarlardan olduğundan
Pushkinskaya’daki evi oldukça ihtişamlıdır ve müze
haline getirilmiştir. Gorki’nin evinde kendine ait bir
şapeli bile vardır.
When it comes to Russia there’s no doubt that Russian
literature comes to mind. Of course Moscow bears traces
of these great writers. One of them is the Pushkin State
Museum of Fine Arts. The pieces in this museum, which
opened in 1912, mainly reflect 19th and 20th century
European and American art. You can’t go to Moscow
without seeing Rodin’s cult statue “The Thinker” located
at the entrance of the building. Rather than the museum
named after Pushkin, real literature-enthusiasts may
prefer to visit the houses these authors lived in. The
house Pushkin lived in with his wife is located on Arbat
Street. As for Gorky, one of the rare writers whose value
was recognized before his death, his magnificent house in
Pushkinskaya was turned into a museum that even has a
chapel within.
43
DEDEMAN PARK IZMAILOVO MOSCOW
Şehir turunuz sırasında, konaklama için seçtiğiniz otelin ulaşım ağlarına yakınlığı son
derece önemlidir. Moskova’nın gelişmekte olan önemli bölgelerinden Izmailovo’da kapılarını
açmaya hazırlanan Dedeman Park Izmailovo Moscow da, standartların üstündeki kalitesi ve
benzersiz hizmet anlayışının yanı sıra, şehrin ulaşım ağlarına ve kültür, sanat merkezlerine
yakınlığıyla dikkat çekmektedir. 110 adet Superior odası, şık tasarımı ile öne çıkan 140 kişi
kapasiteli Park Restaurant’ı , son teknolojiyle donatılmış toplantı odalarıyla Dedeman Park
Izmailovo Moscow, Moskova Metro ağının Izmaylovskaya istasyonuna yürüme mesafesinde
yer almaktadır. Otel ilk konuklarını Şubat 2015’te ağırlamaya başlayacak.
105425 Moskova, 3rd Parkovaya Sokak No: 49, corp. 15 Tel: 0212 337 39 00
DEDEMAN PARK IZMAILOVO MOSCOW
During your tour of the city picking a hotel that is in close proximity of the city’s
transportation network is extremely important. Located in Izmailovo, one of the major
developing regions of Moscow, the Dedeman Park Izmailovo is getting ready to open its
doors and is drawing attention to itself in Moscow not only because of its high quality
standards and unique service concept but also because of its proximity to the city’s
transportation network and culture and arts centers. With 100 Superior rooms, the
140-person capacity stylishly designed Park Restaurant, and meeting rooms equipped with
the latest technology, the Dedeman Park Izmailovo Moscow is within walking distance of the
Izmaylovskaya station of the Moscow Metro network. The hotel will welcome its first guests
in February 2015. 105425 Moscow, 3rd Parkovaya str., 49., corp. 15 Tel: 0212 337 39 00
Dedeman Bostancı
konsiyerjine sorduk…
We asked the
Dedeman
Bostancı
concierge…
RÖPORTAJ-INTERVIEW
44
A
nadolu Yakası’nda, özellikle tarihi ile ön plana
çıkan yerleri görmek istiyorum. Günübirlik bir
turu kapsayacak şekilde nereleri görmemi tavsiye
edersiniz?
İstanbul Anadolu Yakası’nda tarihi ile ön plana çıkan birçok
adres bulunmakta. Fakat ilk durağınız Prens Adaları olmalıdır.
Otelimizden Bostancı İskelesi’ne taksi ile 5 dakikada ulaşımınızı
sağladıktan sonra deniz otobüsü kullanarak 30 dakikada
Büyükada’ya varabilirsiniz. Büyükada’dan sonra ikinci durağınız
İstanbul Anadolu Yakası’nın merkezi olarak nitelendirebileceğimiz
Kadıköy olmalıdır. Büyükada’dan Kadıköy’e Şehir Hatları Vapuru
ile direkt olarak ulaşımınızı sağlayabilirsiniz. Kadıköy’de iskelenin
hemen yanında yer alan 1908’de inşa edilen Haydarpaşa Garı da
mutlaka görmeniz gereken tarihi mekanlardan biridir. Üçüncü
durağınız ise Kadıköy’den taksi ile 10 dakikada ulaşabileceğiniz
Üsküdar olmalıdır. Üsküdar’a gittiğinizde, tarihi M.Ö 24. yılına
dayandığı söylenen ve birçok efsaneye konu olan Kız Kulesi’ni
de mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Kız Kulesi’ne ulaşımı
sahildeki küçük motorlarla sağlayabilir ve İstanbul’un her iki
yakasına ait muhteşem panaromik fotoğraflar çekebilirsiniz.
Anadolu Yakası’nda ayrıca Sultan Abdülaziz tarafından 18611865 yıllarında mimar Sarkis Balyan’a yaptırılan Beylerbeyi
Sarayı, 1395 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından inşa ettirilen
Anadolu Hisarı ve Türk Kahvesi eşliğinde günün yorgunluğunu
atabileceğiniz İstanbul’un tacı olarak nitelendirilen Çamlıca Tepesi
de görülmeye değer yerlerdendir.
I
would like to explore the sites, especially those
renowned for their history, on the Anatolian
side. What sites would you recommend I see in a
1-day tour?
There are many sites on the Anatolian side of Istanbul that
are renowned for their historic nature. But your first stop
should be the Prince Islands. After a 5-min cab ride from our
hotel to the Bostancı pier Büyükada is a 30-minute boat ride
away. After Büyükada, your second stop should be Kadıköy,
known as the city center of the Anatolian side of Istanbul. You
can use the Şehir Hatları (City Routes) boats for direct rides
from Büyükada to Kadıköy. Located right next to the Kadıköy
port is another historic site you should see, the Haydarpaşa
Station that dates back to 1908. Your 3rd stop should be
Üsküdar, only a 10-minute cab ride away. When you go to
Üsküdar you should see the Maiden’s Tower, said to date back
to 24BC and the subject of many legends. You can use the
small ferryboats located along the coast to get to the Maiden’s
Tower; here you can take spectacular panoramic photographs
of either side of Istanbul. Among other places worth seeing on
the Anatolian side of Istanbul is the Beylerbeyi Palace, built
in 1861-1865 by Sultan Abdülaziz and architect Sarkis
Balyan, Anadolu Hisar, built in 1395 by Yıldırım Beyazıt,
and Çamlıca Hill, known as the crown of Istanbul, it is a
place where you can enjoy Turkish coffee while the sun sets
and escape the hustle and bustle of the day.
Otelden Kadıköy gibi merkezi lokasyonlara ulaşımı
nasıl sağlarım?
Otelin konumu itibariyle Anadolu ve Avrupa Yakası’nda
bulunan birçok merkezi lokasyona rahatlıkla ulaşım
sağlayabilirsiniz. Metro, otobüs, minibüs, deniz otobüsü gibi
seçeneklerden faydalanarak istediğiniz merkeze kolaylıkla
ulaşabilirsiniz. Bu ulaşım araçlarının geçtiği güzergahlara
otelimiz yürüme mesafesinde bulunmaktadır.
Anadolu Yakası’nda, gece yaşamı denilince son
zamanlarda öne çıkan, tavsiye edebileceğiniz mekanlar
hangileri?
Anadolu Yakası’nın gözde caddelerinden olan Bağdat
Caddesi gece yaşamının vazgeçilmezlerindendir.
Peki Bağdat Caddesi’ne nasıl gidebilirim?
Taksi ile ulaşım yaklaşık 5 dakikanızı alır. Eğer aceleniz
yoksa ve yürümeyi de seviyorsanız 20 dakikalık keyifli
bir yürüyüş sonunda Bağdat Caddesi’ne
ulaşabilirsiniz.
Deniz kenarında bir akşam yemeği için
nereyi önerirsiniz?
Otelimize yakın bir mesafede bulunan
Küçükyalı sahil şeridinde pek çok seçkin
restoran yer almaktadır.
Eğer akşam yemeği için otelin restoranını
tercih edersem, menüde yer alan ve tadına
mutlaka bakmalısınız diyeceğiniz lezzetler
hangileri?
How can I get from the hotel to central locations such
as Kadıköy?
The hotel’s location enables easy access to many central
locations on both the Anatolian side of Istanbul and the
European side of Istanbul. By taking advantage of such
options like the metro, bus, minibus, or sea bus, you can
easily reach whichever city center you want. Our hotel
is located within walking distance to the routes these
transportation methods pass.
What are the top venues you would recommend in
terms of the latest in nightlife on the Anatolian side?
Bağdat Caddesi is one of the Anatolian side’s most
fashionable avenues and, with its proximity to the hotel, a
fundamental area in nightlife.
How can I get to Bağdat Caddesi?
It would take about 5-minutes by cab. If you’re not in a
hurry and you like to walk it is a nice
20-minute walk to Bağdat Caddesi.
What venue would you recommend for a
nice dinner on the coast?
Küçükyalı is located a short distance from
our hotel and there are many outstanding
restaurants along the coastline there.
If I choose the hotel restaurant for
dinner, what items from the menu
would you say I must try?
Offering international cuisine, the Adalar
Roof Restaurant’s favorite is the lamb
Dünya mutfaklarından lezzetler sunulan
shank. Breaking free of tradition, the meat
Adalar Roof Restaurant’ımızın gözde tadı
Kürşat Murat
has been cooked in harmony with Moroccan
kuzu incik. Geleneğin dışında Fas baharatları
Bagaj Hizmetleri Yetkilisi
spices and its unique taste and wonderful
ile harmoni edilerek pişirilen etimiz farklı tadı
Bell Captain
smell have made it a favorite meal, even
ve muhteşem tazelik kokusu ile daha önce
among
those
who
haven’t had lamb before. It is served with
kuzu etini tatmamış olanların bile favori yemeği olmuştur.
traditional
eggplant
on the side and a sauce made from a
Yanında geleneksel patlıcan beğendi ve közlenmiş domates
special
recipe
consisting
of bone marrow juice and roasted
biber ile kemik suyu ve iliklerden oluşan özel tarifli bir sos
tomatoes
and
peppers.
ile servis ediliyor. Boğazda yapılan turlara katılmak istiyorum. Bu turlar
nereden hareket ediyor, neleri kapsıyor sizden bilgi
alabilir miyim?
İstanbul’un hemen hemen her iskelesinden yapılan boğaz
turları mevcut. Anadolu Yakası için konuşacak olursak
Kadıköy İskelesi otelimize yakınlığından dolayı bunların
başında geliyor. Birçok firma boğaz turu yapıyor fakat bizim
tavsiyemiz Şehir Hatları’nın düzenlediği boğaz turlarıdır.
Gezinizde Dolmabahçe, Çırağan ve Beylerbeyi sarayları,
Küçüksu ve Beykoz Kasırları, boğazın tarihi camilerini
(Ortaköy, Bebek, Beylerbeyi, Vaniköy, Şemsipaşa)
görebilirsiniz. Ayrıca yine boğazın vazgeçilmez simgeleri
yalıları da görmeniz mümkün.
I would like to join a tour of the Bosphorus. Can I get
some information from you, like where these tours take
off from, and what the tour consist of?
Tours of the Bosphorus are available at almost every pier.
When it comes to the Anatolian side the Kadıköy pier is the
most convenient due to its proximity to our hotel. Many
companies do tours of the Bosphorus but we recommend
the tours organized by Şehir Hatları (City Routes). On the
tour you can see the Dolmabahçe, Çırağan and Beylerbeyi
Palaces, the Küçüksu and Beykoz Pavilions, and historic
mosques of the Bosphorus (Ortaköy, Bebek, Beylerbeyi,
Vaniköy, Şemsipaşa). And of course you will see the
Bosphorus’ indispensable icons, its waterside mansions.
45
Dedeman Palandöken
konsiyerjine sorduk…
We asked
the Dedeman
Palandöken
concierge…
46
O
tele yakın bir bölgede, doğa yürüyüşü yapmak
istiyorum. Nasıl bir rota önerirsiniz?
Otelimiz doga ile iç içe oldugu için şanslısınız.
Çünkü bu yürüyüşü gerçekleştirmek için çok uzak yerlere
gitmenize gerek yok. Otelimizden çıkar çıkmaz yürüyüşe
başlayabilirsiniz.
Palandöken Dağı’nın zirvesine doğru bir trekking
gerçekleştirebilir, birkaç yüz metre sonra şehri tamamen
kuşbakışı olarak görebileceğiniz bir seviyeye ulaşabilirsiniz.
Ayrıca isterseniz otelimizin güneye bakan tarafında
çam ağaçlarıyla donatılmış küçük bir orman turu da
yapabilirsiniz.
Tek günü kapsayacak bir kültür turunda öncelikli olarak
nereleri ziyaret etmeliyim?
Şehrimiz tarihi ve kültürel eserler açısından oldukça zengin
I
want to go on a nature-walk somewhere close
to the hotel. What type of route would you
recommend?
You’re lucky because our hotel is immersed in nature, so you
don’t have to go far for such a walk. You can start your walk
the moment you step outside our hotel and you can go trekking
towards the summit of Palandöken Mountain. After a few
hundred meters you’ll reach an altitude that offers bird’s eye
views of the city. The south-facing side of our hotel is filled
with pine trees, so if you want you can also partake in a small
forest tour.
What places must I visit in a one-day cultural tour?
Our city is rich with historical and cultural monuments. I
would recommend the following monuments, which have a very
important place in our history, for one-day trips: the Erzurum
bir konuma sahiptir. Size önerebileceğimiz günübirlik
ziyaretler için tarihimizde önemli bir yere sahip olan
eserleri ziyaret edebilirsiniz. Bunlar: Erzurum Kalesi, Saat
Kulesi, Atatürk Evi, Çifte Minareli Medrese, Lala Paşa
Cami, Üç Kümbetler, Ulu Cami, Erzurum Müzesi, Aziziye
ve Mecidiye tabyaları. Bu saydığımız mekanlar şehrin içinde
ve birbirlerine sadece birkaç yüz metre uzaklıkta oldukları
için yürüyerek bu turu tamamlayabilirsiniz. Ayrıca Türkiye
ve Avrupa’nın en yüksek şelalesi olan Tortum Şelalesi’ni
görebilirsiniz. Buranın ardından aynı yolu takip ederek
Narman Peri Bacaları’nı da ziyaret edebilirsiniz.
Castle, Clock Tower, Atatürk House, Twin Minaret
Madrasah, Lala Pasha Mosque, Three Domes, Ulu
Mosque, Erzurum Museum, and the Azizia and Mecidiye
forts. Because these places are located in the city within
walking distance of each other, you can compete this tour
on foot. You can also see the Tortum Waterfall, Turkey
and Europe’s highest waterfall. After that, by following
the same path, you can also visit the Narman Fairy
Chimneys.
Şehrin en ünlü restoranları hangileri? Bu restoranlarda
ne yememi önerirsiniz?
Güzelyurt Restaurant, Erzurum Evleri (Houses), and the
Koç and Gelgör Cag Kebap Halls are
some of the venues in our city where you
can enjoy a great meal. Here I would
suggest unique to Erzurum dishes like the
cağ kebap, sour grape leaves, lor dolması
(stuffed vegetable with lor cheese, which
is like a curd), ayran (yogurt-based drink)
aşı, and kesme soup.
Güzelyurt Restaurant, Erzurum Evleri,
Koç ve Gelgör Cağ Kebap salonları
şehrimizde gönül rahatlığıyla yemek
yiyebileceğiniz yerlerdendir. Buralarda
Erzurum’a has cağ kebabı, ekşili yaprak
sarma, lor dolması, tandır kebabı, ayran
aşı ve kesme çorbasını önerebiliriz.
Tatlıya oldukça düşkünüm. Mutlaka
tatmalısınız diyeceğiniz yöresel bir tatlı
var mı?
What are the city’s most famous restaurants? What
dishes would you recommend at these restaurants?
I love dessert. Is there a local dessert
you would say I must try?
Yes, there certainly is. You can’t leave
with out trying the Erzurum kadayıf
Evet, kesinlikle var. Erzurum kadayıf
(shredded wheat) dolma. There are two
dolmasını yemeden gitmemelisiniz. İki
types. You can try the kadayıf (shredded
ayrı türde yiyebilirsiniz. İsterseniz sarma
Temel Bayraktutar
wheat) dolma in the shape of sarma
şeklinde yapılmış kadayıf dolmasını
Bellboy
(wrap) or the tepsi kadayı (shredded
isterseniz tepsiye serilmiş içi ceviz veya
wheat in a tray), which is laid in a tray
fındıkla donatılmış tepsi kadayıftan
filled
with
walnuts
or hazelnuts. In addition to these,
tadabilirsiniz. Bunun yanında Kırım baklavası ve yöresel
the
Kırım
baklava
and
local dut çullaması (made from
bir tatlı olan dut çullaması da tadabileceğiniz diğer
mulberries)
are
other
flavors
you can try.
lezzetlerimizdendir.
Bavula sığabilecek boyutta, küçük ve otantik hediyeler
almak istiyorum. Nereden alabilirim?
I want to buy small and authentic gifts that could fit
into my suitcase. Where can I buy them?
Şehir merkezinde bulunan mağazalardan ve Taş Han’dan
otantik eşyalar temin edebilirsiniz.
You can find authentic goods at stores located in the city
center and also in Taş Han.
Yerel halkın da tercihi olan, zaman geçirmek için
gidebileceğim mekanlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Can you tell us about venues where we can pass the
time, places that the locals also prefer?
Otantik ve güzel bir gün geçirmek istiyorsanız Erzurum
Evleri’nde uzun saatler boyunca oturup yöresel
yemeklerden tadabilir, kahvenizi yudumlayıp, nargile
eşliğinde sohbetler yapabilirsiniz. Erzurum Evleri 30 bin
eski ev eşyasının bulunduğu 29 eski evin birleştirilmesinden
meydana gelen bir mekandır. İsterseniz burada canlı müzik
de dinleyebilirsiniz.
If you want to experience an authentic day you can sit
at Erzurum Evleri (Houses) for hours tasting the local
cuisine, sipping your coffee, enjoying hookah, and
chatting. Erzurum Evleri is a complex formed from the
combination of 29 old houses and contains 30 thousand
old household items. If you want you can also enjoy live
music here.
47
Moda’nın ölümsüz ismi
48
TASARIM-DESIGN
DQ
Alexander
McQueen
“Doğadan daha iyi bir tasarımcı yoktur”
Alexander McQueen
YAZ I - B Y Bİ HT E R AYYIL DIZ
Fashion’s
immortal
name,
Alexander
McQueen
“There is no better
designer than nature”
Alexander McQueen
49
Y
50
ıl 2011… New York’taki Metropolitan Müzesi 142
yıllık tarihinin en kalabalık sergilerinden birine ev
sahipliği yapıyor. Tamı tamına rakamlarla konuşmak
gerekirse, bir sergi, 660 bin kişiyi adeta mıknatıs gibi kendine
çekiyor; Alexander McQueen’in retrospektifi “Savage Beauty”den
bahsediyoruz. Bu akıl almaz ilgide, Alexander McQueen’in
dünyanın en iyi moda tasarımcılarından biri olmasının etkisi
büyük. Diğer önemli sebepse, modacının son derece başarılı
kariyerine rağmen, 2010 yılında hayatına son vermiş olması ve bu
olayın tüm dünyada bomba etkisi yaratması.
Alexander McQueen’in vedasından 5 sene sonra bu
retrospektif, dünyanın en geniş tasarım ve süsleme sanatı
içeriğine sahip V&A’da tekrar sergilenecek. Bu durum bir
bakıma Alexander McQueen’in manevi naşının Londra’ya
yani evine taşınması gibi de değerlendirilebilir. V&A’nın
direktörü Martin Roth’un, “Alexander McQueen, Londra’da
doğru, büyüdü, eğitim aldı ve başarısını burada elde etti. Bu
sergiyi Londra’da göstermek onu eve getirmek gibi,” sözleri
de bu tezi doğrular nitelikte.
t is the year 2011… The Metropolitan Museum
in New York is hosting its most crowded exhibition
ever throughout its 142-year history. To give you
actual numbers, this one exhibition attracted 660,000 people
like magnets; we’re talking about Alexander McQueen’s
retrospective “Savage Beauty”. This incredible attention stems
from the fact that Alexander McQueen is one of the fashion
world’s most influential designers. Another important reason
is because, despite the fashion designers extremely successful
career, he took his own life in 2010, which had a huge
impact on the whole world.
I
5 years after Alexander McQueen’s passing this retrospective,
which has the world’s largest design and decorative arts
content, will be displayed again at V&A. Another way to
look at this is as if Alexander McQueen’s spirit moving back
home, i.e. London. V&A director Martin Roth confirmed this
viewpoint by saying, “Alexander McQueen was born, raised,
studied, and achieved his success in London. Showing this
exhibition in London is like bringing him home.”
21. Yüzyılın en sıra dışı ve yaratıcı tasarımcısı olan
Alexander McQueen, bu dünyaya veda etmiş olsa da
markanın değerinde en ufak bir düşüş gözlenmiyor. Hatta
tam tersi varlığını yükselen bir değerle devam ettiriyor.
Bunun ardındaki sır nedir? Moda otoriteleri tarafından
çağa yön verecek hatta modanın yönünü değiştirecek bir
kurtarıcı gibi tarif edilen McQueen’in, arkasında bıraktığı
ekibin, modacının mirasına ve ruhuna büyük bir saygı ve
sadakatle sahip çıkması olabilir mi? Büyük ihtimalle öyle.
Ayrıca İngilizlerin ve kraliyet ailesinin de McQueen’e olan
sahiplenici tavırlarının da etkisi oldukça fazla. Bunun en iyi
kanıtlarından biri, İngiltere’nin dünya çapında en büyük
Kraliyet etkinliği olan ve 2 milyar kişinin canlı yayında
izlediği Prens William ve Kate Middleton’ın düğün
töreninde, Kate Middleton’ın Sarah Burton tarafından
tasarlanan Alexander McQueen markalı bir gelinlik
seçmesiydi. Bu seçim, Alexander McQueen adının dünya
moda tarihine, ölümünden sonra dahi bir kez daha büyük
harflerle yazılmasını sağladı.
Even though Alexander McQueen, the 21st century’s
most unusual and creative designer, bid farewell to this
world, there wasn’t the slightest drop in the value of
his brand. In fact, quite the opposite, it continues to
increase in value. What’s the secret behind this? Could
it be due to the fact that the team McQueen, described
by fashion authorities as a savior to pave the way for a
new era and change the direction of fashion, left behind
has great respect and loyalty to the designer’s legacy and
spirit. Most likely.
The possessive attitude that British people and the royal
family have towards McQueen has a big effect as well.
The fact that during Prince William and Kate Middleton’s
wedding ceremony, one of the biggest royal events in the
world that approximately 2 billion people watched live,
Kate Middleton wore an Alexander McQueen wedding dress
designed by Sarah Burton is a perfect example of this. This
choice just further highlighted Alexander McQueen’s name
in fashion history even after his death.
51
52
McQueen’in yaşamına kısa bir bakış…
A brief look at McQueen’s life…
Alexander McQueen,17 Mart 1969’da işçi sınıfı bir ailede
dünyaya gelir. Arkadaşları tarafından çoğu zaman “Lee” olarak
çağrılan McQueen, küçük yaşta eşcinsel olduğunun farkına
varmasıyla sancılı bir okul süreci yaşar. Çünkü okulda kendisiyle
bu konu yüzünden alay edilmektedir. 16 yaşında geldiğinde
okulu bırakması da bu nedenle sürpriz olmaz. Çalışma hayatına
ilk adımlarını bu yıllarda atar. Sipariş üzerine erkek takım
elbiseleri diken terzilerin yanında çıraklığa başlar. Artık
kariyerini moda üzerine kurmaya karar vermiştir. Erkek takım
elbiseleri dikmek, onun yaratıcılığını motive etme açısından zayıf
kalan bir iştir. “Angels and Bermans” adındaki tiyatro kostümü
diken tasarımcıların yanında çalışmaya başlaması ise McQueen’in
kariyerinde ilerleyen yıllarda da etkisini yoğun biçimde gösterir.
Burada yarattığı kıyafetlerin dramatik yapısı onu büyüler. Bir
Alexander McQueen was born on March 17, 1969 to a
working class family. Often called “Lee” by his friends,
McQueen realized he was homosexual at a young age and
had rough experiences during his schooling. He was ridiculed
because of his sexual preference. Therefore it wasn’t surprising
when he dropped out of school at the age of 16. He took his
first steps in his professional career at this time. He started
as an apprentice for a tailor who made custom men’s suits.
He decided to establish his career in fashion. Creating men’s
suits was a job that remained weak in terms of motivating
his creativity. His work alongside costume designers for the
play “Angels and Bermans” continued to influence McQueen’s
career intensely throughout the years. The dramatic structure
of the clothes he created here fascinated him. After working in
süre İtalya’da çalıştıktan sonra Londra’ya geri dönerek “okullu”
bir tasarımcı olmaya karar verir. Central Saint Martin’s College
of Art & Design’a yazılır. Bu okuldan mezun olurken bitirme
projesini Karındeşen Jack karakterinden esinlenerek tasarlar.
Defilesinde sergilediği bu ilk koleksiyonu ile alternatif moda
editörü ve ikonu Isabella Blow’un da dikkatini çeker. Blow,
kariyeri boyunca McQueen’i destekleyen en önemli isimlerden
biri olur. Artık hem deneyimli hem de eğitimli bir tasarımcı
olarak kendini moda dünyasına tanıtma vakti gelmiştir. Bunun
için de çok fazla beklemesine gerek kalmaz. Kadın kıyafetleri
üzerine çalışmaya başlar. “Bumster” olarak adlandırılan son
derece düşük belli pantolonları büyük ilgi görür.1996-2001
yılları arasında Givenchy’nin baş tasarımcılığını üstlenir. Her
ne kadar sükseli bir sıfatla çalışıyor olsa da, bu durumdan çok
da hoşnut değildir. Çünkü bu işin yaratıcılığını sınırlandırdığını
düşünür. Givenchy’den ayrılıp Gucci’nin baş tasarımcısı olur.
Ama bu defa özgürlüğü sınırlanmaz. Gucci Group, Alexandar
McQueen markasının hisselerinin %51’ini satın alarak, Milano
ve Paris gibi moda merkezi şehirlerde eş zamanlı butikler
açarak, tasarımcının isminin modern klasikler arasında yer
almasını sağlar. Kariyeri boyunca sayısız moda ödülüne layık
görülen McQueen, birçok ünlü ismin kırmızı halıya şıklıklarıyla
damga vurmasını da sağlamıştır. Bu ünlülerden bazıları Nichole
Kidman, Rihanna, Kate Moss, Lady Gaga, Penelope Cruz,
Sarah Jessica Parker’dır.
Italy for some time he decided to return to London and be an
“educated” designer. He enrolled in the Central Saint Martin’s
College of Art & Design. His final project was inspired by the
character of Jack the Ripper. With the exhibition of his first
collection at the fashion show he caught the eye of alternative
fashion editor, and his icon, Isabella Blow. Blow became one
of the most important people supporting McQueen throughout
his career.
Being both an experienced and trained designer, it was now
time to introduce himself to the fashion world and he didn’t
waste anytime doing this. He started working on women’s
fashion. His extremely low-waisted pants called “bumster” were
a huge success. He was the chief designer of Givenchy from
1996-2001. Even though he worked in a flashy capacity,
he wasn’t too happy about it because he thought this job was
limiting creativity. After leaving Givenchy he became the
chief designer of Gucci. But this time he wouldn’t allow his
freedom to be restricted. Gucci Group acquired 51% stake in
the Alexander McQueen brand and by simultaneously opening
boutiques in fashion capitals like Milan and Paris, placed the
design among modern classics.
McQueen won numerous fashion awards throughout his career
and created elegant pieces for many famous people to wear
on the red carpet including, Nichole Kidman, Rihanna, Kate
Moss, Lady Gaga, Penelope Cruz, and Sarah Jessica Parker.
53
54
Bu sezon bizi neler bekliyor?
Markanın kurulduğu günden bu yana, 14 yıldır Alexander McQueen ekibinde yer alan ve 2010’da baş tasarımcı ünvanını
kazanan Sarah Burton, markayı moda dünyasının zirvesinde tutmayı başarıyor. Alexander McQueen’in fantastik ve doğa
etkili tasarımlarını güncel bir çizgide devam ettiren tasarımcının, 2014-15 Sonbahar/Kış Koleksiyonu ilhamını Game of
Thrones dizisinin fantastik doğa öğelerinden ve kostümlerinden alıyor. Siyah ve beyazın hakim olduğu son derece dramatik
koleksiyonda, kabarık kürkler ve kat kat kullanılan kumaşların yarattığı güçlü görüntü, fistolu ve dantelli elbiselerin yarattığı
zıtlıkla dengelenmiş. Sarah Burton, bir kadının sahip olabileceği, gizem, güç ve kırılganlık öğelerinin masalsı bir şekilde
anlatıldığı koleksiyonla, Alexander McQueen’in hikaye anlatma sanatına bir kez daha saygı duruşu sergiliyor.
What awaits us this season?
Since the establishment of the brand Sarah Burton, part of the Alexander McQueen team for 14 years who became chief
designer in 2010, manages to keep the brand at the top of the fashion world. Continuing Alexander McQueen’s fantastic
and nature-influenced designs with a modern touch, the 2014-15 Fall/Winter collection was inspired by the fantastic
nature and costumes in Game of Thrones. In the extremely dramatic collection, dominated by black and white, the fluffy
fur and layered fabric create a powerful image that is balanced by the contrasts of scalloped and laced dresses.
Sarah Burton once again paid homage to Alexander McQueen’s storytelling art through this collection that describes the
mystery, power, and fragility a woman can have in a magical way.
55
DQ
56
RÖPORTAJ-INTERVIEW
Kayak zevkinin ve hizmet kalitesinin
“yükseklerdeki” adresi:
Dedeman
Palandöken
Dedeman Palandöken Genel Müdürü Mehmet Varol,
DQ okurları için sorularımızı yanıtladı.
RÖPORTAJ-INTE RV I E W BAHAR KIZ IL T AN
K
ayak yapmak için Palandöken’e gelindiğinde,
neden Dedeman Palandöken tercih edilmeli?
Dedeman Palandöken’e kayak için gelmenin en
iyi sebeplerinden biri, Palandöken’in havaalanına olan
yakınlığıdır. Uçaktan indikten yarım saat sonra kayağa
başlayabilmeniz ve gününüzü değerlendirebilmenizdir.
Diğer bir neden de, misafirlerimizin kayağın dışında, her
yaşa ait çok çeşitli aktivite ve eğlencelerle günlerini dolu
dolu yaşayabilme olanaklarıdır.
Kayak sporuna yeni başlayanlar için Dedeman
Palandöken’de ne gibi kolaylıklar sunuluyor?
The place
for “up high”
ski taste and
quality service”:
Dedeman
Palandöken
Dedeman Palandöken
General Manager
Mehmet Varol answered
our questions for DQ
readers.
Kayak sporuna yeni başlayanlar veya başlayacaklar için
otelimizin kayak okulu misafirlerimizin hizmetindedir.
Hem bireysel olarak hem de gruplar için uluslararası
sertifikalı kayak öğretmenlerimiz tarafından kayak dersleri
verilmektedir. Aynı zamanda kayak malzemesi bulunmayan
misafirlerimiz için kiralama ve satın alma imkanı sunan
“kayak odası ve butiğimiz” de misafirlerimize gün boyu
hizmet vermektedir.
W
hen coming to Palandöken to ski why should
Dedeman Palandöken be preferred?
One of the best reasons to stay at the Dedeman
Palandöken when coming to ski is Palandöken’s proximity
to the airport. You can start your day and start skiing
30 minutes after you get off the plane. Another reason is
because apart from skiing, our guests can enjoy days fully
packed with amenities, entrainment, and a wide variety of
activities for all ages.
What type of amenities does Dedeman Palandöken
offer for beginner skiers?
For beginning level skiers, or those who want to start,
our hotel’s ski school is at our guests’ service. Our
internationally certified ski instructors offer ski lessons for
both individuals and groups. Our “ski room and boutique”,
where you can lease or buy equipment, serves guests who
don’t have their own ski equipment all day.
57
58
Palandöken’deki kayak pistleri ve zorluk dereceleri
hakkında bilgi verebilir misiniz?
Palandöken’in öne çıkan özelliklerinden biri de her
zorluk derecesine ait pistlere sahip olmasıdır. Palandöken
Kayak Merkezi’nin 3125 metrede bulunan pisti,
Türkiye’nin en yüksek rakımlı pistidir. 3125 metreden
2100 metre rakıma, hiç durmadan 13 km kayarak inmek
mümkündür. Bu pist, Türkiye’nin en uzun pistlerindendir.
Palandöken’de snowboard’cular için ezilmemiş, doğal
pistler de bulunmaktadır. Bu pistlere teleski ya da
telesiyejlerle ulaşılabilir. Profesyonel bir kayak deneyimi
yaşamak isteyenlerdenseniz, Palandöken tam size göre.
Ayrıca otelimiz önünde bulun half pipe ve stopestyle
parkurları sayesinde, her yaştaki snowboard ve kayak
severe keyifli bir kış tatili imkanı sunulmaktadır.
Erzurum’un 2. kayak merkezi olan Konaklı Kayak Merkezi
de otelimize 17 km mesafede olup, misafirlerimizin
kullanabileceği diğer bir kayak merkezidir. Konaklı Kayak
Merkezi’nde, 1213 metre, 2145 metre, 1613 metre ve
1704 metrelik 4 adet telesiyej hizmet vermektedir.
Kayak sporuna ilgi duymayanlar için Palandöken’de
yapılabilecek ne gibi aktiviteler var?
Kayak sporuna ilgi duyan misafirlerimiz, otelimizin manzaralı
kafelerinde kahvelerini yudumlarken, eşsiz dağ ve şehir
manzarasını seyredebilir; oyun salonlarımızda ve genel
mekanlarımızda animatörler eşliğinde çeşitli yarışmalara
katılabilir veya kapalı havuz, Türk hamamı, sauna ve fitness
center’ın bulunduğu SPA’mızda yaptırabilecekleri masajlarla
kendilerini şımartabilirler. Şehir merkezine inildiğinde ise
Erzurum Kalesi, Atatürk Evi, Çifte Minareli Medrese, Lala
Paşa Cami, Üç Kümbetler, Ulu Cami, Erzurum Müzesi,
Aziziye ve Mecidiye tabyaları ziyaret edilebilir.
Can you give us information about the ski trails in
Palandöken and their degree of difficulty?
One of Palandöken’s attractive qualities is that it has
trails of every degree of difficulty. Palandöken Ski
Center, which has a 3,125-meter slope, is Turkey’s
highest-altitude slope. It is possible to ski 13 km without
stopping from 3,125 meters to 2,100 meters. This is
one of Turkey’s longest trails. There are also natural,
un-touched, trails for snowboarders. These trails can
be reached by lifts or ski lifts. For those who want a
professional ski experience, Palandöken is the perfect
place. Also, thanks to the half-pipe and slopestlye trails
in front of our hotel, snowboard and ski lovers of all ages
can have a wonderful winter holiday.
Erzurum’s 2nd ski center, Konakli Ski Center is located
17 miles from our hotel as another ski center our guests
can use. Konakli features 4 lifts that reach altitudes
of 1213 meters, 2145 meters, 1613 meters, and 1704
meters.
What other activities are there in Palandöken for
those who aren’t really interested in skiing?
Our guests who aren’t really interested in skiing can
enjoy the unique mountain and city views while sipping
coffee at our hotel café, they can take part in various
competitions, accompanied by our animators, in the game
rooms and common areas, or they can pamper themselves
with massages at our SPA, which also has an indoor
swimming pool, Turkish bath, sauna, and fitness center.
When visiting the city center you can see the Erzurum
Castle, Atatürk House, Twin Minaret Madrasah, Lala
Pasha Mosque, Three Domes, Ulu Mosque, Erzurum
Museum, and Azizia and Mecidiye forts.
Akşam saatlerinde, özellikle cuma-cumartesi günleri
otelde özel geceler düzenleniyor mu?
Otelimizde akşamları ana restoranımız ya da A la Carte
restoranımızda, misafirlerimiz alacakları yemeğin
devamında, gece yarısına kadar “Iglo” kafemizde canlı
müzik dinleyebilir, sabahın erken saatlerine kadar açık olan
Arzen Disco’muzda DJ’imizin çalacağı müziklerle dans
ederek gecelerini sonlandırabilirler. Ayrıca her cumartesi
gecesi, kayak hocalarımız tarafından düzenlenen “meşaleli
gece kayağı gösterisine de katılabilirler.
Dedeman Palandöken’i bu bölgede bulunan diğer
otellerden ayıran en önemli özelliği nedir sizce?
Dedeman Palandöken’i bölgedeki diğer otellerden ayıran
hizmet kalitesi dışında en önemli özelliği, misafirlerimizin
hiç bir mekanik tesis kullanmadan otelin kayak odası veya
kafelerinden çıkarak kaymaya başlayabilmeleridir.
In the evenings, especially on Friday and Saturday
nights, does the hotel organize have any special
activities?
After having dinner at our main restaurant or at the
A La Carte restaurant, our guests can continue their
evening by enjoying live music at our “Iglo” café, and
end their night dancing till dawn at the Arzen Disco.
They can also participate in the “night skiing with
torches show”, organized by our ski instructors every
Saturday.
What is the most important distinguishing factor
that separates Dedeman Palandöken from hotels in
the area?
In addition to the quality of service, the most important factor
that separates Dedeman Palandöken from other hotels in the
region is the fact that our guests can access the slopes from the
café or ski room, without the need for mechanical services.
59
KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART
60
“Kavuşma”
Gecesi
“Bil ki ölüm, ruhun bir başka aleme doğması hadisesinin sancısıdır. Yani bu fani
alem için adı ölümdür, ama baki ve ebedi olan alem için adı doğumdur.”
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’
61
Mevlânâ
Celâleddîn-i
Rûmî’s “Reunion”
Night
“Death is actually the grief
the soul is experiencing
when entering life in
another world. Death in
this world is giving birth to
eternal life.”
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’
Y A ZI-BY S EÇİL EPİK
eb-i Arus, Farsça “gece” anlamına gelen “şeb” ve
Arapça düğün anlamına gelen “arus” kelimelerinin
birleşiminden oluşuyor. Tasavvufla ilgilenenler
bilirler, tasavvuf ilmine göre bu hayattaki her şey dünyalıktır,
geçicidir. Gerçek hayat yaratıcıya kavuşma ile başlar ve
sonsuzdur. Günümüzde tasavvuf denilince akla gelen ilk
isim Mevlânâ Celalleddin Rumî, Mevlevilik tarikatının da
kurucusudur. Yaşadığı 1200’lü yıllardan günümüze sınırlı
sayıda kaynak ulaştığı için hayatı hakkındaki bilgilerin birçoğu
tahminlere dayanır. Yine de geriye onunla ilgili en kesin
bilgiyi verecek bir eser bırakmıştır. Mevlânâ’nın altı ciltlik
Farsça tasavvuf eseri “Mesnevî”, onun öğretisiyle ilgili bütün
sırları ve ipuçlarını günümüze kadar taşımıştır.
Afganistan’ın Belh şehrinde dünyaya gelen Mevlânâ’nın babası
da tasavvuf ehliydi. Hatta babası Muhammed Behâeddin
Veled, Belh’de tasavvufi birikiminden dolayı “âlimlerin
sultanı” olarak anılırdı. Mevlânâ’nın hayatını şekillendiren en
önemli olay babasının ölümü oldu. Babasının ölümü ile Seyyid
Burhaneddin’in müridi oldu ve onunla birlikte Konya’ya geldi.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin, bugün dünyanın her yerinde
tanınan Türkiyeli bir şair, filozof ve sufî olmasının kapısını
açan olay onun babasını kaybetmiş olması ve dokuz sene
gözetimine girip din eğitimi aldığı Burhaneddin’in Konya’ya
yerleşmesidir.
Ş
62
eb-i Arus is the combination of the words
“şeb”, which means “night” in Farsi and “arus”,
which means “wedding” in Arabic. Those who
are interested in Sufism know that according to Sufi
treatises everything in this life belongs to the earth and is
temporary. Real life starts with the reunion of our creator
(God) and is eternal. The first person to come to mind
when we think of Sufism today is Mevlânâ Celalleddin
Rumî, the founder of the Mevlevi order. Since there are
a limited number of written resources from his life in the
1200’s, most of the information about his life is based on
conjectures. But he still left behind a piece that provides
that most accurate information about him. The six-volume
work of Persian Sufi Mevlana “Masnavi” has preserved all
the secrets and tips about his teachings. Born in Balkh,
a city in Afganistan, Mevlânâ’s father was also a person
of Sufism. In fact, his father Muhammed Behâeddin
Veled was known as the “sultan of scholars” due to the
accumulation of Sufis in Balkh. The most important event
that shaped Mevlânâ’s life was the death of his father.
With his father’s death, he became Seyyid Burhaneddin’s
disciple and came to Konya with him. One of the biggest
reasons why Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî is known all over
the world as a Turkish poet, philosopher and mystic, is
Ş
63
Mevlânâ’nın gerçek adı bilinmemekle birlikte Mesnevî’de
kendinden Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin el-Belhî
olarak bahsettiğini görürüz. Bu ismin anlamı Hüseyin oğlu
Muhemmed oğlu Behlîli’dir. Günümüzde kullanılan adı
zamanla ona müritleri tarafından verilmiştir. Celâleddîn,
“efendimiz” anlamına gelir. Mevlânâ, Konya’da öyle
çok sevilir, etrafında o kadar çok insan toplanır ki, ona
saygılarından dolayı efendimiz anlamına gelen Celâleddîn adını
uygun görürler. Bu kadar sevilmeye ve günümüzün en önemli
tasavvuf kaynağı olarak bilinen Mesnevî’yi yazmış olmasına
rağmen Mevlânâ’nın hayatı özellikle hocası olarak gördüğü,
Şemseddin Muhammed Tebrizî’yi (Şems-i Tebrîzî) bulması ve
sonra kaybetmesi ile acılar içinde geçmiştir. Genel algı Şems-i
Tebrîzî’nin ona müritlik yaptığı yönünde olsa da Mevlânâ’nın
Şems-i Tebrîzî ile tanıştıktan sonra kılık kıyafetinden
davranışlarına kadar yaşadığı değişikliler gösterir ki ikili aslında
birbirlerine hocalık yapmaktadır. Hatta Konya’da büyük bir
mürit topluluğunu etrafında toplamış, herkesin hayran olduğu
Mevlânâ’nın, Şems ile tanıştıktan sonra yaşadığı gözle görülür
değişimler, onun düşünce dünyasındaki etkisini de anlamak
için yeterli olacaktır.
because Burhaneddin, whom he shadowed and received
religious education from for 9 years, settled in Konya.
While Mevlânâ’s real name is unknown, we see the he is
referred to as Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin
el-Belhî in Masnavi. This name means Hüseyin son
Muhemmed son Behlîli. The name used today was given to
him by his followers over time. Celâleddîn means “our Lord”.
Mevlânâ was so revered in Konya, so many people gathered
around him, that out of respect for him they saw fit to use
the name Celâleddîn, which means “our master”. Despite
being so loved and having written what is known today
as the most important source of Sufi, Mesnevî’, Mevlânâ’s
life was passed in pain after finding and losing Şemseddin
Muhammed Tebrizî’yi (Şems-i Tebrîzî), whom he thought
of as a mentor. While the general perception is that Şems-i
Tebrîzî was his mentor, guiding him, Mevlânâ demonstrated
changes from his attire to behavior after meeting Şems-i
Tebrîzî and the duo actually taught and learned from each
other. Mevlânâ changed a lot after meeting Şems and this
change was visible from the outside and to his followers and
was also reflected in his thoughts.
Bu nedenle, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin hayatını iki
dönem olarak görmek gerekir. Hayatına Şems-i Tebrîzî
Therefore Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’s life should be looked
in two different periods. In fact after Şems-i Tebrîzî entered
64
girdikten sonra birlikte o kadar uzun zaman geçirmişlerdir ki
Şems-i Tebrîzî’nin, Rumî’nin müritleri hatta oğlu Alâeddin
Çelebi’nin de başında olduğu bir grup tarafından öldürüldüğü
bile öne sürülmüştür. Fakat hayat Şems-i Tebrîzî’nin ölümü
ile son bulmaz. Hüsamettin Çelebi Mevlânâ’nın Şems’i
kaybettikten sonra hayatına giren ikinci dostudur. Ve hayatının
son on yılını onunla geçirir. Mesnevî’nin yazılması fikri ise
tamamen Hüsamettin Çelebi’ye aittir. Bir sohbetleri sırasında
müritlerin tasavvuf ilmini Hâkim Senaî’nin “Hadika” adlı
kitabından ya da Attar’ın “İlâhînâme”sinden ve “Mantıkut-Tayr”ından okudukları konusunda şikâyet eder. Ve o
günden itibaren Mevlânâ’nın sağlığı bozulup da 1273’teki
ölümüne kadar Mevlânâ söyler, Hüsamettin Çelebi yazar.
Ve böylece ortaya İngilizce ve Fransızca başta olmak üzere
birçok dile çevrilmiş bir kitap çıkar ortaya. Hatta öyle ki hem
felsefenin hem edebiyatın en önemli isimleri de Mevlânâ’nın
felsefesinden, hümanizm etkileri olduğu düşünülen
hepimizin bildiği “Ne olursan ol yine de gel” sözlerinden çok
etkilenmiştir. Mevlânâ’nın Mesnevî’sini okuyan ve bundan
etkilenen isimler arasında en başta Hegel, Goethe ve Hayyam
gibi farklı türlerde ve zamanlarda eserler vermiş önemli kişiler
sayılabilir. Bu özelliğiyle bile şüphesiz Mevlânâ Celâleddîn-i
Rûmî, her sene 17 Aralık’ta olduğu gibi yüzyıllar sonra bile
biricik sevgilisine kavuştuğu ölüm gününde yani Şeb-i Arus
gününde anılmaya devam edecektir.
his life they spent so much time together that Mevlânâ
believed that Şems-i Tebrîzî was killed by his own followers
and a group of followers led by his own son, Alâeddin
Çelebi. But life did not end with the death of Şems-i Tebrîzî.
After Şems’ death, Hüsamettin Çelebi entered Mevlânâ’s
life and became his second friend. And he spent the last ten
years of his life with him. In fact the idea to write Masnavi
was Hüsamettin Çelebi’s idea. They learned Sufism from
three different books they read, Hâkim Senaî’s “Hadika”,
Attar’s “İlâhînâme”, and “Mantık-ut-Tayr”. From that day
on Mevlânâ’s health deteriorated and Hüsamettin Çelebi
would write what Mevlânâ said, until his death in 1273.
The outcome was a book that was translated into many
languages, English and French being the main ones. In fact
it was greatly impacted by one of philosophy and literature’s
most important names Mevlânâ’s words, which evoked
humanism, “Whoever you are, you are welcome”. Among
those who read Mevlânâ’s Masnavi and were inspired by it
include important names through history like Hegel, Goethe
and Hayyam. Certainly even with this feature Mevlânâ
Celâleddîn-i Rûmî will continue to be honored on December
17th every year, the day he is reunited with his loved one
centuries later on the day of his death, Şeb-i Arus day.
65
66
Şeb-i Arus Şenlikleri
Şeb-i Arus Festival
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi büyük bir şair, sufî ve
filozofun ölümünün bir şenlik olarak anılması ilk etapta kulağa
garip gelebilir. Fakat onun için ölmek aynı zamanda bütün
hayatını adadığı varlığa, Tanrı’sına kavuşmak olduğundan
17 Aralık günü ağıtlarla değil neylerle, semazenlerin sema
törenleri ile adeta bir kutlama havasında geçer. Mevlânâ ölüm
günü ile ilgili hayattayken söylediği “Ölümümüzden sonra
mezarımızı yerde arama, arif kişilerin gönlündedir. Bizim
mezarımız. Burada ölüm (şeklinde) tezahür ediyorsa da orada
doğumdur.” sözleri ile onun için ölümün ne ifade ettiğini
açıkça dile getirmiştir. Ölümünden çok kısa bir süre önce
yazdığı bir gazelde ise şöyle söyler büyük düşünür: “Cenazemi
gördüğün zaman ayrılık ayrılık deme, benim buluşmam,
görüşmem o zamandır. Beni mezara koydukları zaman ‘elveda
elveda’ deme. Mezar cennet kapısının perdesidir.”
Celebrating the death of Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, a
great poet, philosopher and Sufi, as a festival might seem
strange at first. But for him death was to fulfill his purpose
in life and be united with God. Therefore December 17th
isn’t a day of lament, but a day of celebration filled with
the music of neys and whirling dervishes. When he was alive
Mevlânâ said, “After our death, don’t look in the ground for
our grave. Our graves are in the hearts of those who know”,
openly expressing what death means to him. Shortly before
his death the great philosopher wrote a ghazal, stating,
“When you see my funeral, don’t say I’m departing, for this
is when I am meeting my maker. Don’t say “goodbye” when
they put me in my grave. The grave is the door to heaven.”
Konya, where hundreds of people from abroad flock to, and
where Mevlânâ Celâleddîn’s tomb rests, is teeming with
people who follow his teachings. Although it is celebrated
not only in Turkey but also worldwide, the most magnificent
ceremonies and whirling dervishes happen in Konya. Before
death surely everyone must experience this peaceful day
with like-minded individuals. Moreover, another privilege
of experiencing the Şeb-i Arus Festival in Konya is the
opportunity to visit the city where Mevlânâ spent most of his
life and it’s historic mosques and shrines. Those who don’t
have the opportunity to go to Konya and partake in these
ceremonies can participate in a special ceremony that will
Yurt dışından da yüzlerce kişinin akın ettiği Mevlânâ
Celâleddîn Türbesi’nin de yer aldığı Konya onun öğretisini
takip eden insanlarla dolup taşar. Her ne kadar sadece
Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde kutlansa da, en
görkemli törenler ve sema gösterileri Konya’da yapılır.
Ölmeden önce mutlaka herkesin bu huzur dolu güne kendisi
gibi hisseden insanlarla bir arada tanık olması gerekir.
Üstelik Konya’da Şeb-i Arus şenliklerine katılmanın bir diğer
ayrıcalığı da, Mevlânâ’nın gençliğinden itibaren neredeyse
tüm hayatını geçirdiği Konya’nın tarihi camilerini, türbelerini
de gezip görme fırsatıdır. Konya’ya gidip bu devasa şenliklere
katılma fırsatı olmayanları bu yıl İstanbul’da da özel bir tören
beklediğini belirtmekte fayda var. 18 Aralık’ta Hz. Mevlânâ
anısına düzenlenen “Sır” isimli etkinlikte, Şeb-i Arus ruhunu
yakalayabilirsiniz.
Yüzyıllar geçmesine rağmen aynı ilgi
Mevlânâ Celâleddîn Rumî’nin sesi aradan geçen yüzyıllara
rağmen hâlâ aynı gürlüğüyle yayılmaya devam ederken her
sene Şeb-i Arus Şenlikleri’ne katılanların sayısı da artıyor.
Birçok insan için bayram veya yılbaşı tatili planları gibi,
semazenlerin insanı başka bir dünyaya götüren anma törenleri
de bir yolculuk planı sebebi haline geliyor.
Mevlânâ’nın dergâhının bulunduğu ve 1926 yılından beri
müze olan Mevlânâ Celâleddîn Türbesi, Ayasofya ve
Topkapı Sarayı’ndan sonra Türkiye’nin en çok ziyaret edilen
müzelerinden biridir. Konya’daki Şeb-i Arus Şenlikleri de
elbette bu müzenin ziyaretçi sayısının milyonlara ulaşmasında
önemli bir etken Mevlânâ’nın “ne olursan ol gene gel” sözüne
riayet eden binlerce insan, her sene olduğu gibi bu yıl da
hayatın karmaşasından çıkıp onun ruhani dünyasında bir parça
huzur bulmak için Konya’ya akın edecek gibi görünüyor.
Hayatının bir döneminde, bu özel günü onun dergahında
geçirmek isteyenler için ise son olarak önemli bir not, sizin
gibi binlerce insanın o günü sabırsızlıkla beklediğini bilerek
hem yolculuk hem de konaklama planlarınızı olabildiğince
önceden yapmanız gerekiyor.
take place in Istanbul this year. On December 18th you can
enjoy the Şeb-i Arus spirit commemorating Mevlânâ during
an event titled “Secret”.
The same significance despite the
passing of centuries
Even though centuries have passed since Mevlânâ Celâleddîn
Rumî’s presence it still continues to spread with the same
force and the number of participants in the Şeb-i Arus
Festival continues to increase every year. The whirling
dervishes that take you to another world during the
commemoration ceremonies have become a reason to plan
for this trip, much like other people plan for such holidays
as Christmas or New Years. The Mevlânâ Celâleddîn Tomb,
where Mevlânâ’s convent is located, which has been a
museum since 1926, is one of Turkey’s most visited museums
after Hagia Sophia and Topkapi Palace. Of course the
Şeb-i Arus Festival in Konya is an important factor in the
museum’s high rate of visitors. The thousands of people who
respect Mevlânâ’s “Whoever you are, you are welcome” quote
will leave the chaos of their lives this year, as they do every
year, and flock to Konya to find a piece of tranquility from
his spiritual world. For those who want to experience this
special day at some point in their lives at his dervish lodge
keep in mind that thousands of people just like you can not
wait for that day, so you should take care of your travel and
accommodation plans ahead of time.
Nerede Kalınır? - Where to stay?
DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER
Dedeman Konya, toplamda 206 oda, Kongre Merkezi, tam donanımlı ve çok amaçlı
toplantı salonları, açık-kapalı yüzme havuzları, Türk Hamamı , spa ve daha pek
çok servisi ile Konya tatilinizde Dedeman misafirperverliği ile hizmet veriyor. Şehir
merkezine yürüme mesafesinde bulunan ve hemen yanıbaşındaki büyük alışveriş
merkezleriyle birlikte Konya’nın yeni sosyal merkezi olan Dedeman Konya Hotel &
Convention Center, ileri teknoloji ve modern mimarlığın, konfor ve estetikle buluştuğu
tasarımıyla kendisine hayran bırakan bir yapı. Otel, Konya Havaalanı’na 14 km, otogara
7 km, Mevlana Müzesi’ne 4 km, Çatalhöyük’e 45 km uzaklıkta. Isparta Beyşehir Yolu,
Sille Kavşağı Özalan Mahallesi 42080 Selçuklu - Konya Tel:+90 (332) 221 66 00
DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER
Dedeman Konya, offers 206 comfortable guest rooms, several spacious multifunctional
rooms a well equipped Business & Congress Center, and a luxurious Health center, as
well as many other facilities to ensure your stay is enjoyable. Within walking distance
to the city center and part of a chic neighborhood in Konya, Turkey with the shopping
malls nearby, has become a landmark in the city for its blend of modern architecture,
advanced technology, superior comfort and aesthetic interiors. Hotel is located 14 km
from the airport, 7 km from the coach bus station, 4 km from Mevlana Museum and
45 km from Çatalhöyük. Isparta Beyşehir Yolu, Sille Kavşağı Özalan Mahallesi 42080
Selçuklu - Konya Tel:+90 (332) 221 66 00
67
Are you
aware of your
subconscious?
DQ
BİLİM VE TEKNOLOJİ-SCIENCE & ECHNOLOGY
68
Our consciousness
listens to us but our
subconscious is almost
like a naughty child.
Bir
bilinçaltınız var,
farkında mısınız?
Evrimle gelen kesintisiz değişim…
How do our
bodies change
in time
and why?
bilinçaltımız
Bilincimiz söz dinliyor ama
adeta yaramaz bir çocuk gibi.
The unceasing change that is
called evolution
Y A Z I - B Y B A H A R K I ZI LTA N
69
ilinçaltı… Bu kavram hiçbir şeyden çekmemiştir
insanoğlundan çektiği kadar! Bir türlü
bırakamadığımız alışkanlıklarımız, ruhsal ve bedensel
rahatsızlıklarımız, kabuslarımız… Kendimiz dışında bir bahane
bulamadığımız durumlarda topu hemen bilinçaltımıza atar,
tereyağından kıl çeker gibi tüm sorumluluğu ona yükleriz. Peki
“bilinçaltımız” gerçekten devamlı arkamızdan kuyu mu kazıyor
yoksa beden-zihin dengemizde önemli bir rolü mü üstleniyor?
ubconscious… This concept has taken a lot from
humanity! Our bad habits we can’t seem to
shake, our mental and physical aliments, and our
nightmares… When we can’t find an excuse besides ourselves
we immediately blame our subconscious and place all the
responsibility on it. Does our subconscious really plot against
us or does it assume an important role in our mind-body
balance?
Bilinçaltı kavramı çoğu zaman Freud’la özdeşleştirilir.
Freud’un bu konu üzerinde bir hayli kafa yormuş olması
bunun en temel sebebidir. Freud’a göre, hatıralarımızın,
duygularımızın ve farkında olmadığımız bilinç dışı
düşüncelerimizin depolandığı bir yerdir bilinçaltı. Freud,
zihinsel hastalıkların nedenine ve tedavilerine dair
yaptığı araştırmada, bilinçaltını odak noktası yapmıştır. Diğer bir deyişle, Freud’un hasıraltı edilmiş, zihnimizin
karanlık bölgelerine bilinçsizce yani farkında olmadan
itilmiş düşüncelerin, bizleri hasta ettiğine dair bir teorisi
vardı. (Bilinçaltı kavramın kullanımına dair küçük bilgi
vermek gerekir. Freud ilk zamanlarda “bilinçdışı” ardından
bilinçaltı kavramını kullanmıştır. Bilinçaltı kavramını ilk
defa kullanan kişi psikiyatrist Pierre Janet’dir. Bilinçdışı
kavramanı ise ilk olarak Alman düşünür Friedrich von
Schelling kullanmıştır.)
The concept of our subconscious is usually identified with
Freud. The main reason for this is because Freud spent a lot
of time on the issue. According to Freud our subconscious is
the place where all our memories, emotions, and unconscious
thoughts are stored. In his research about the causes of
mental illnesses and treatments, Freud’s focal point was
the subconscious. In other words Freud theorized that
when thoughts are suppressed to the darkest regions of our
unconscious mind unknowingly, they could be the cause
of our illnesses. (Here is a little information on the use of
the subliminal concept. In the beginning Freud used the
“unconscious” and then the concept of the subconscious. The
first person to use the subconscious concept was psychiatrist
Pierre Janet. As for the concept of the unconscious, the first
person to use that was German philosopher Friedrich von
Schelling.)
B
S
70
Farkına bile varmadığımız isteklerimize, duygularımıza
ve düşüncelerimize ev sahipliği yapan bilinçaltımız,
davranışlarımızın üzerinde doğrudan etkide bulunur. Yalnız
çoğumuz bu etkinin farkına bile varmayız. Freud da bu şekilde
düşünmektedir ve tam da bu nedenle oldukça eleştiri almıştır.
Çünkü bu düşüncede, insanın kaderini kendi belirleyen, irade
sahibi insan profilinden uzaklaşılmış ve bilinçaltına çok büyük
bir anlam yüklenilmiş olunur. Yalnız bunda doğruluk payı da
yok değildir.
Bilinçaltı için çocukluk yılları son derece önem taşır. Beyinde
alfa dalgalarının sözünün geçtiği, bu nedenle hayal gücünün
kuvvetli olduğu 0-7 yaş arasındaki dönemde, çevremizde neler
gördüysek, bizlere hangi davranış, inanç ya da değer kalıpları
yansıtıldıysa, bilinçaltımız da ona göre şekillenir. Adeta bir
sünger gibi bu duygu ve düşünceleri emeriz. Erişkinlerdeyse
artık beta dalgalarının hakimiyeti vardır ve mantığın sesi ağır
basar. Alfa dalgaları ise uykumuzda ve meditasyon sırasında
bizleri ziyaret etmeye başlar. Mantığın yani beta dalgalarının
kendini geri plana çektiği bu uyku halinde çocukluğa dair
anılarımızın bizleri ziyaret ediyor oluşu da, bu açıdan hiç
şaşırtıcı değildir.
0-7 yaş aralığı kişiliğimizin de tohumlarının atıldığı yıllardır.
Eğer bu dönemde size sürekli olarak “aptalsın, hatalısın” gibi
kötü sıfatlar yüklenmişse, bunlar değişimi zor olan kalıplar
halinde bilinçaltınıza işler. İlerleyen yaşlarda bunu değiştirmenin
tek yoluysa, farkındalıktır.
Karar vermeden önce karar vermiş olmak!
2008 yılında yapılan bir deney, bilinçaltımızın kararlarımız
üzerinde ne denli etkili olduğunu gözler önüne serdi. Deneye
katılanlara, önlerinde bulunan butona basmak için sağ mı
yoksa sol ellerini mi kullanacakları konusunda karar vermeleri
istendi. Katılımcıların beyin aktivitelerini fMRI aracılığıyla
tarayan bilim adamları, onların verecekleri kararları frontopolar
Host to our desires, feelings, and thoughts, without our
knowledge, our subconscious also has a direct impact on our
behavior, although most of us don’t even realize its effect.
Freud also believed in this and because of it he received a lot
of criticism. Because this means that we have no control over
our own fate and it removes self-control from our profile; this
concept gives the subconscious too much power, although it is
not without some truth.
Our childhood is extremely important for the subconscious.
Alpha waves in the brain strengthen our imagination between
0-7 years of age, so what we see around us, behaviors, and
reflected beliefs or value patterns, shape our subconscious
accordingly. Just like a sponge we soak in these feelings and
thoughts. In adults beta waves are dominant and the voice of
reason outweighs all else. Alpha waves begin to visit us during
our sleep and when we meditate. During this sleepy state our
reason, i.e. beta waves, take a backseat, so it is no surprise that
memories from our childhood begin to surface.
0-7 years of age is the time the seeds of our personality are
laid. If during this period you were in a negative atmosphere,
constantly being told you are “stupid and wrong”, this creates
difficult-to-change molds in your subconscious. The only way to
change this in the future is awareness.
Having decided before making a decision!
An experiment conducted in 2008 revealed the effect of our
subconscious on our decision-making process. The experiment
participants were asking to decide on whether or not they would
use their right hand or left hand to press the button in front
of them. Using an fMRI machine, scientists where able to see
the brain activity of the participants in their frontopolar cortex
during their decision. Before participants made the conscious
decision of whether or not they would use their right or left
hand, the scans enabled scientists to view the data. This revealed
71
72
kortekslerinde görme şansını elde ettiler. Yani deneye katılanlar
sağ veya sol ellerini kullanacaklarına kendileri bile bilinçli olarak
karar vermeden önce, yapılan tarama sayesinde bu veriye
çoktan ulaşılabilmişti. Bu durum, bilinçaltı aktivitelerinin,
bilinçli aktivelerden çok daha hızlı olabileceğini de ortaya
koymuş oldu. Beynimiz yaşam boyunca binlerce bilgiyi depolar.
Zamanı geldiğinde bu bilgileri hızlı bir şekilde karar vermek
için kullanır. Bunu öyle büyük bir hızla yapar ki, kendimiz bile
henüz bu kararın iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğunu
idrak edemeyebiliriz. Yani beynimiz biz farkına varmadan
kararını vermiştir bile. Ve bunu bilinçaltımızı besleyen duygu ve
düşünceler sayesinde yapar.
Gen ve dna araştırmalarıyla tanınan Dr.Bruce Lipton’a göreyse
hayatımızın kontrolü tamamen bilinçaltımızdadır. Saniyede 40
milyon siniri uyarabilen bilinçaltımız, günlük aktivitelerimizin
üzerinde %95 gibi büyük bir oranda etkiye sahiptir. Peki bu
denli hakimiyeti altında olduğumuz bilinçaltımızı kontrol etmek
mümkün mü? Kişisel farkındalığımız ve yapılabilecek pratikler
sayesinde elbette ki mümkün. Örneğin, çok uzun yıllardır
sigarayı bırakmak isteyen birini ele alalım. Sigara içmeye
devam ederse sağlığının tehdit altında olacağını söylerseniz ve
o da bunu kabul eder. Hatta sigarayı bırakmak gibi son derece
“bilinçli” bir karar da alır. Ama yapamaz. Neden? Çünkü
bilinçaltını bu konuda henüz ikna edememiştir. Bilinçaltımızı
besleyen en önemli öğelerden biri de alışkanlıklarımızdır.
Uzun yıllar boyunca zevk alarak sigara içmiş biri sigarayı farklı
eylemler için tamamlayıcı bir keyif unsuru olarak görür. Yemek
sonrası, içki yanında, kahve sırasında gibi. Bütün bu süreçte
bilinçaltı artık sigaranın kesinlikle keyif veren ve mutlu eden
bir madde olduğuna inanmıştır. Şimdi bir anda değişen fikirler,
bilinçaltı üzerinde ilk etapta hiçbir etki yapmaz. O zaman
bilinçaltı bu konuda nasıl ikna edilir? Her şeyden önce sigarayı
bırakmayı gerçekten arzu etmek ve bu arzunun sigaraya olan
sevgiden daha ağır basması gerekir. Örneğin, uzun ve sağlıklı
bir yaşam isteği üzerine odaklanılmalı ve isteğimiz aynı zamanda
that subconscious activities happen much faster than conscious
ones. Our brain stores countless information throughout our
lives and when the time comes it will use this information
to make a quick decision. It makes this decision so fast that
we might not even realize if the decision is right or wrong
ourselves. Our brains make the decision without us even
realizing it and it does this through our thoughts and feelings
that feed our subconscious.
According to Dr. Bruce Lipton, known for his gene and
DNA research, our subconscious is in control of our
lives. Stimulating over 40 million nerves per second, our
subconscious has an effect on a large rate, like 95%, of our
daily activities. Is it possible to control the domination our
subconscious has over us? Through personal awareness and
certain exercises of course it is possible. Let’s take someone
who has wanted to quit something for quite some time. If you
tell them their health will be at risk if they continue to smoke
they will accept that. In fact they will make a very “conscious”
decision to quite smoking. But they won’t be able to stop.
Why? Because their subconscious is not entirely convinced
yet. Because one of the most important things that feeds our
subconscious are our habits. Someone who has enjoyed smoking
for a quite some time has integrated it with certain actions,
like having a cigarette after a meal, with a drink, or with
coffee. Throughout this process the subconscious associates
smoking with something enjoyable and happy. Now suddenly
changing that idea won’t have any effect on the subconscious
at first. So how can we convince the subconscious? First and
foremost you have to have a desire to quit smoking and this
desire must be stronger than your love of smoking. For example
you should focus on the desire for a long and healthy life
and your desire should also have an emotional element to it
because the subconscious mainly represents the emotional side
of our minds. Therefore when trying to control it we should
use emotion rather than reason. Visualization is important in
73
duygusal bir boyut kazanmalıdır. Çünkü bilinçaltı, zihnimizin
ağırlıklı olarak duygusal yanını temsil eder. Bu nedenle ona
hükmetmeye çalışırken mantıktan ziyade duyguları kullanmak
gerekir. Görselleme de bu süreçte önemlidir. Sigarayı bırakmak
isteyen kişi, kendini sağlıklı bir şekilde (belki bir ormanda) nefes
alıp verirken hayal edebilir. Bu hayal kurma eylemi biliçaltına
bir mesaj olarak kendiliğinden iletilir. Bu vizyonu sürekli
hatırlamak bilinçaltını kontrol altına almak ve onu motive
edebilmek açısından önemlidir.
Bilinçaltının gücünü hafife almayın
“Bir limonu ısırdığınızı hayal edin” dendiğinde bir anda ağzınızın
sulanması bile bilinçaltımızın aslında ne kadar büyük bir güce
sahip olduğununun önemli bir kanıtı. Limonun ekşi olduğunu
bilen, bunu defalarca deneyimlemiş olan bedenimiz, bu bilgiyi
kalıcı olarak bilinçaltımıza yükler. Bu bağlamda, biliçaltının
bizleri korumak için de çalıştığını ve bizi tehlikelerden uzak
tutmak için sinyaller gönderdiğini de söyleyebiliriz. Yani ona
her zaman “öcü” muamelesi yapmak, çok da doğru bir tutum
değildir. Yine de bilinçaltının yanıltıcı payını da göz ardı
etmemek gerekir. Çocukluğumuz boyunca tekrarlanan bilgiler
bilinçaltımız yüzünden birer önyargı haline de gelebilir. Freud’a
göre çoğu zaman “çocuksu” davranmamızın altında da bu
yerleşmiş bilgiler ve davranış kalıpları yer alır.
Bilincimiz sınırlı daha doğrusu kısa dönemli bir hafızaya sahipken
bilinçaltımız hafıza konusunda sınır tanımaz. Bilinçaltının baskın
güç olmasının sebeplerinden biri de budur. Bilinç ve bilinçaltı
bir çatışma halinde olduğunda genellikle bilinçaltı kazanır. Ama
bu bir zorunluluk ya da kural değildir. Sigara bırakma örneğinde
olduğu gibi önemli olan bilinçaltını nasıl kontrol edeceğimizi
bilmektir. Bilinçaltınızı bilincinize hizmet edecek bir düzeye
getirebilirsiniz. Çünkü bilincimiz daha zekidir! Çocukluğunuzda
baskın olan alpha frekansına girmek bunun için iyi bir başlangıç
olabilir. Sakin bir ortamda, rahatlatıcı bir müzikle, derin nefesler
alıp vererek, “alpha” sözcüğünü tekrar etmeniz bu konuda yardımı
dokunacak bir egzersizdir. Bunu yaptığınızda ortaya bir cin çıkıp,
dile benden ne dilersen demeyecek belki ama egzersizi rutin hale
getirdiğinizde bilinçaltınıza hükmetmeniz emin olun daha kolay
olacaktır.
this process. Someone trying to quit smoking can visualize
themselves breathing fresh air (perhaps in a forest) in and
out. This act of visualization is automatically transmitted
to the subconscious as a message. Constantly remembering
this image is important to take control of and motivate
your subconscious.
Don’t underestimate the power of the
subconscious
The fact that our mouth waters immediately when someone
says, “imagine biting into a lemon” demonstrates how
powerful our subconscious is. Through countless experiences
our bodies know that lemons are sour and this information
is permanently stored in our subconscious. In this context
our subconscious also works to protect us and sends signals
to keep us away from danger. So it’s not quite the right
attitude to treat it like the ‘bogeyman’. Nevertheless,
one should not ignore the misleading nature of the
subconscious. Repeated information from our childhood
can become a form of bias because of our subconscious.
According to Freud the reason why we often act “childish”
is because of this information and behavior pattern.
While our consciousness has limited, rather short-term
memory, our subconscious mind knows no boundaries
in memory. This is one of the reasons why the
subconscious is so powerful. When the conscious and
subconscious battle the subconscious usually wins. But
this isn’t always the case. As in the example of quitting
smoking, it is important to know how to control the
subconscious. You can bring your subconscious to such
a state where it is serving your consciousness because
our consciousness is smarter! A good start would be
entering the alpha frequency that is so dominant
during childhood. A helpful exercise would be repeating
the word “alpha” in a quiet environment, with relaxing
music, while taking deep breaths. Although a genie
won’t appear to grant you 3 wishes, when you make this
exercise a routine, you can be sure that dominating your
subconscious will become easier.
NEWS
DQ HABERLERNEWS
74
DEDEMAN’IN
MOSKOVA’DAKİ OTELİ
AÇILIYOR
Dedeman Hotels & Resorts International, iş dünyasının Avrupa’daki
odaklarından Moskova’da, Dedeman Park markası altında ilk otelini
açıyor. 110 odalı Dedeman Park oteli, Moskova’nın gelişmekte olan
önemli bölgelerinden Izmailovo’da yer alıyor. Dedeman Hotels & Resorts
International tarafından iş oteli konseptiyle geliştirilen Dedeman Park ile
Izmailovo’da çağdaş şehir otelciliği, geleneksel Dedeman misafirperverliği
ile sunulacak ve bölgedeki “iş oteli” ihtiyacı karşılanmış olacak. Dedeman
Park Izmailovo Moskova, tüm Dedeman Park otellerinde standart
olan hizmetlere sahip. 110 oda ile 2015’in ilk çeyreğinde misafirlerini
ağırlamaya başlayacak olan otel, 4.800 metrekare kapalı alanda inşa
ediliyor. Dedeman Park Izmailovo Moskova, metro istasyonlarına yürüme
mesafesindeki lokasyonuyla da konuklarına önemli bir avantaj sunmuş
olacak. Çevrecilik uygulamalarıyla da dikkat çeken Dedeman Park
Izmailovo Moskova’da su ve enerji tasarrufuyla çevreye zararlı maddelerin
tüketiminin ve atık miktarının azaltılması standartları uygulanacak. Ayrıca
çevre duyarlılığı konusunda çalışan eğitimleri yapılacak.
DEDEMAN’S HOTEL
IN MOSCOW IS OPENING
Dedeman Hotels & Resorts International opens its first
hotel under the Dedeman Park brand in Moscow, the
hub of the business world in Europe. The 110-room
Dedeman Park Hotel is located in one of Moscow’s
major developing regions Izmailovo. Developed with a
business hotel concept by Dedeman Hotels & Resorts
International, Dedeman Park presents a contemporary
city hotel with traditional Dedeman Hospitality and
will fulfill the “business hotel” needs in the region.
The Dedeman Park Izmailovo Moscow is equipped
with standard Dedeman Park services. With 110
rooms, the hotel, which will start to host guests
in the first quarter of 2015, is being constructed
on a 4,800-meter closed area. The Dedeman Park
Izmailovo Moskow’s location within walking distance
of the metro station offers guests a major advantage.
Noteworthy for being environmentally friendly, the
Dedeman Park Izmailovo Moskow will save water
and energy by reducing the amount of waste and
consumption of substances that are harmful to the
environment. Environmental awareness training
sessions will also take place.
75
741. VUSLAT
YILDÖNÜMÜNDE
DEDEMAN KONYA
MİSAFİRPERVERLİĞİ
Tüm dünyayı sözleri ve eserleriyle etkilemiş, gönüllerin ve aşkın
sultanı Mevlana Celaleddin Rûmi’nin “Vuslat Gecesi” her yıl 7-17
Aralık tarihleri arasında Hoşgörü Şehri Konya’da kutlanır. Türk
halkının yanı sıra dünyanın her yerinden ziyaretçilerin katıldığı
Şeb-i Arûs etkinliklerinde, Hz. Mevlâna gibi önemli bir değeri
tanımak ve anlayabilmek adına, Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü birbirinden farklı birçok organizasyon düzenler. Bu
önemli organizasyon için heyecan duyan isimlerden biri de Dedeman
Konya’dır. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Dedeman Konya
Otel Genel Müdürü Recep Altınok, konumu ve profesyonel ekibi ile
Mevlana Haftası’nda misafirlerini en iyi şekilde ağırladıklarının altını
çizerek, “Dedeman Konya’da, Şeb-i Arus haftasında lobi alanında canlı
ney dinletisi, Mesnevi sohbetleri, 17 Aralık gecesinde Helva ikramı
gibi etkinlikler düzenlediklerini ” belirtti.
DEDEMAN KONYA HOSPITALITY
DURING THE 741st VUSLAT
ANNIVERSARY
Influencing the whole world with his lyrics and
poetry, known as the Sultan of peace and love,
Mevlana Celaleddin Rûmi’s “Reunion Nights” take
place between December 7th-17th every year in
Konya, the city of tolerance. The Şeb-i Arûs events
attract not only Turkish people but also visitors
from all over the world. In an effort to recognize and
understand the significant value of Hz. Mevlâna the
Konya Governorship Provincial Culture and Tourism
Directorate organizes many different events. The
Dedeman Konya is one of the many that is excited for
this important event. In a statement on the subject,
Dedeman Konya General Manager Recep Altinok
underlined the fact that they were ready to host their
guests in the best way possible during Mevlana Week
with the hotel’s location and professional team and
said “We organize various events during Şeb-i Arus
week at Dedeman Konya, like ney recitals in the lobby
area, Masnavi chats, and complimentary Halva served
on the evening of December 17th.” Serving customers
with 206-rooms since 2006, the 5-star Dedeman
Konya Hotel & Convention Center holds the title of
“Central Anatolia’s Largest Convention Center City
Hotel”. With a team of 200-hotel employees, fully
equipped and multi-purpose meeting rooms, outdoor
and indoor swimming pools, Turkish bath, spa, and
many more services, the hotel embodies the comfort
expected from a city hotel and the cordiality expected
from a boutique hotel.
NEWS
DQ HABERLER NEWS
76
DEDEMAN KONYA’ DA
EŞSİZ BALIK ZİYAFETİ
FASILLA BULUŞUYOR
Masanızı süsleyen nefis bir balık menüsü, canlı fasıl keyfi ve
kaliteli bir hizmet anlayışı… Dedeman Konya her cumartesi,
Safran Restaurant’ta bu üç güzel unsuru bir araya getiriyor. Şef
Ali Murat Dikmen’in elinden çıkan lezzeti tartışılmaz balıkların
tadına bakmak ve canlı müzik eşliğinde keyifli bir gece geçirmek
isteyenler için limitsiz meşrubat menüsü kişi başı 99 TL, limitli
yerli içecek menüsü kişi başı 109 TL, limitsiz yerli içecek menüsü
ise kişi başı 119 TL’den sunuluyor.
ENJOY A UNIQUE FISH FEAST
ACCOMPANIED BY LIVE FASIL MUSIC
AT THE DEDEMAN KONYA
A delectable fish menu decorates your table, while you enjoy
traditional live fasil music and quality service… Every Saturday
the Dedeman Konya Safran Restaurant brings these 3 elements
together flawlessly. For those who want to enjoy a wonderful
night tasting the undeniably delicious fish that chef Ali Murat
Dikmen prepares accompanied by live music, the unlimited soft
drinks menu is 99TL per person, the limited local drinks menu
is 109TL per person, while the unlimited local drinks menu is
119TL per person.
DEDEMAN
ZONGULDAK
“YEŞİL YILDIZ”
İLE TAÇLANDI
Zonguldak’ın ilk beş yıldızlı oteli olan Dedeman Zonguldak, Turizm
ve Kültür Bakanlığı tarafından “Yeşil Yıldız” belgesi (Çevreye Duyarlı
Konaklama Tesisi) ile ödüllendirildi. Dedeman Zonguldak, misafirlerini
ağırlamaya başladığı 2011 yılından bu yana, su ve enerji kullanımındaki
tasarruf çalışmaları, çevreye zararlı maddelerin ve atık miktarının
azaltılması ile enerji verimliliğini artıran uygulamaları, çevreye uyum
ve duyarlılık konusunda çalışanlarına verdiği eğitimlerle “Yeşil Yıldız”
belgesine layık görüldü. Yeşil Yıldız belgesi, sürdürülebilir turizm
kapsamında, çevrenin korunması, çevre bilincinin geliştirilmesi,
turistik tesislerin çevreye olan olumlu katkılarının teşvik edilmesi ve
özendirilmesi amacıyla 1993 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından uygun görülen tesislerle veriliyor. Yeşil Yıldız projesi, su
tasarrufundan enerji verimliliğine yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımının teşvik edilmesinden çevre konusunda verilen eğitim ve
bilinçlendirme programlarına kadar kapsamlı bir alanı içeriyor.
DEDEMAN ZONGULDAK
CROWNED WITH THE
“GREEN STAR”
Zonguldak’s first 5-star hotel, the Dedeman Zonguldak,
awarded with the “Green Star” certificate (Environmentally
Friendly Accommodations) by the Ministry of Tourism
and Culture. Since it started welcoming guests in 2011
up to today, the Dedeman Zonguldak uses water and
energy saving applications, reduces the amount of waste
and environmentally hazardous substances and uses
applications that increase energy efficiency. Thanks to
these applications and employee training on environmental
compliance and sensitivity, the Dedeman Zonguldak
was awarded the “Green Star” certificate. The Green Star
certificate has been awarded by the Ministry of Culture
and Tourism since 1993 to eligible facilities that practice
sustainable tourism, protect the environment, and work on
the development of environmental awareness, in order to
encourage and promote these tourist facilities to continue
to positively contribute to the environment. The Green Star
project covers an extensive area from energy efficiency
from water savings, the promotion of the use of renewable
energy sources, to training and environmental awareness
programs.
77
NEWS
DQ HABERLER NEWS
78
DEDEMAN İSTANBUL
ROOF BAR’DA
CANLI MÜZIK KEYFİ
Seyrine doyum olmayan İstanbul manzarası, rahatlığın ve
estetiğin ön planda tutulduğu şık bir atmosfer ve bunların yanı
sıra canlı müzik keyfi… Cuma ve cumartesi günleri Dedeman
İstanbul Roof Bar’a konuk olanları, bu eşsiz manzara ve
atmosfere ek olarak İlhan Güryalçın’ın canlı müzik performansı
karşılıyor. Dedeman İstanbul Roof Bar, keyifli bir ortamda
zamanı dondurmak isteyen tüm misafirlerini bekliyor.
ENJOY LIVE MUSIC
AT DEDEMAN
İSTANBUL ROOF BAR
Live music accompanied by an eternally
satisfying view of Istanbul, and stylish
atmosphere with comfort and aesthetics at
the forefront… On Fridays and Saturdays
guests at the Dedeman Istanbul Roof Bar
are welcomed by lhan Güryalçın’s live
performances in addition to a unique vista
and atmosphere. The Dedeman Istanbul
Roof Bar welcomes all guests who want to
stop time in a pleasant environment.
İZMİR’DE SATIŞ
ZİYARETLERİ
GERÇEKLEŞTİRİLDİ
1-4 Aralık tarihleri arasında Dedeman Otelleri Merkez Satış
Departmanı önderliğinde, İzmir’de düzenlenen Sales Blitz
programına, Dedeman Bostancı, Dedeman Kapadokya,
Dedeman Diyarbakır, Dedeman Zonguldak, Dedeman Şanlıurfa
ve Dedeman Rize otellerinin genel müdürleri ve satış ekipleri
katıldı. Program kapsamında, 3 Aralık Çarşamba akşamı La
Cigale Fransız Kültür Merkezi’nde 100 kişinin katılımıyla bir
davet düzenlendi. Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. Genel
Müdürü Emrullah Akçakaya, gecede yaptığı konuşmada tüm
misafirlere hem katılımları hem de Dedeman Otelleri’ne
verdikleri desteklerden dolayı teşekkür etti.
A SALES BLITZ WAS
HELD IN İZMİR
Organized under the leadership of Dedeman Hotels Central Sales
Department, general managers and sales teams from the Dedeman
Bostanci, Dedeman Cappadocia, Dedeman Diyarbakir, Dedeman
Zonguldak, Dedeman Sanliurfa, and Dedeman Rize participated in
the Sales Blitz program in Izmir between December 1st and 4th.
As part of the program a 100-person event was held on Wednesday
evening, December 3rd, at the La Cigale French Cultural Center. In
his speech Emrullah Akçakaya, Dedeman Tourism Management Inc.
General Manager, thanked all the guests for both their participation
and their support of Dedeman Hotels.
79
80
DEDEMAN BOSTANCI HOTEL &
CONVENTION CENTER
Değirmenyolu Cad. No:39/B 34752
Bostancı / İstanbul / Türkiye
Tel: +90 (216) 469 66 00
Email: [email protected]
DEDEMAN OSKEMEN TAVROS
Permitina Sokak, No:11/1 070000,
Ust-kamenogorsk / Kazakistan
Tel: +7 (723) 220 82 08
Email: [email protected]
DEDEMAN DİYARBAKIR
Elazığ Cad. Büyükşehir Belediyesi Yanı
21400 Diyarbakır / Türkiye
Tel: +90 (412) 229 00 00
Email: [email protected]
DEDEMAN PALANDÖKEN
P.K. 115 25000 Erzurum / Türkiye
Tel: +90 (442) 316 24 14
Email: [email protected]
DEDEMAN ERBİL
60 Meter Street, Setekan Nr:36 246 062
Erbil / Northern Iraq
Tel: +964 (66) 257 21 00
Email: [email protected]
DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE
P.K. 115 25000 Erzurum / Türkiye
Tel: +90 (442) 317 05 00
Email: [email protected]
DEDEMAN GAZİANTEP HOTEL &
CONVENTION CENTER
Nesimi Mah. Gaziantep Cad. No:160 27120
Aktoprak / Gaziantep / Türkiye
Tel: +90 (342) 211 66 00
Email: [email protected]
DEDEMAN PARK DENİZLİ
Karsıyaka Mahallesi, 2394 Sokak, No:4
20175 Denizli / Türkiye
Phone: +90 (258) 268 80 00
Email: [email protected]
DEDEMAN İSTANBUL
Yıldız Posta Caddesi, 50 Esentepe 34340
İstanbul / Türkiye
Tel: +90 (212) 337 45 00
Email: [email protected]
DEDEMAN RİZE
Ali Paşa Köyü 53100 Rize / Türkiye
Tel: +90 (464) 223 44 44
Email: [email protected]
DEDEMAN PARK GAZİANTEP
Mücahitler Mahallesi 9. Sokak No: 30
Şehitkamil / Gaziantep / Türkiye
Tel: +90 (342) 211 84 44
Email: [email protected]
DEDEMAN SILK ROAD TASHKENT
Amir Temur Str. C 4 No. 7/8 Tashkent,
100000 / Özbekistan
Tel:+998 71 120 37 00
Email: [email protected]
DEDEMAN KAPADOKYA
Ürgüp Yolu 2. Km. 50200
Nevşehir / Türkiye
Tel: +90 (384) 213 99 00
Email: [email protected]
DEDEMAN ŞANLIURFA
Atatürk Mah. Hastane Cad. Şanlıurfa /
Türkiye Tel: +90 (414) 318 25 00
Email: [email protected]
DEDEMAN KONYA HOTEL &
CONVENTION CENTER
Isparta Beyşehir Yolu, Yeni Sille Caddesi
Özalan Mahallesi Selçuklu 42080
Konya / Türkiye Telefon: +90 (332) 221 66 00
Email: [email protected]
DEDEMAN ZONGULDAK
İncivez Mahallesi , Milli Egemenlik Caddesi
128, 67000 Zonguldak / Türkiye
Tel: +90 (372) 291 00 00
Email: [email protected]
DEDEMAN PARK
BOSTANCI
Açılış tarihi: 2015
Dedeman Park
Izmailovo MOSCOW
Açılış tarihi:
2015
DEDEMAN
PARK LEVENT
Açılış tarihi:
2015

Benzer belgeler

Issue - Dedeman

Issue - Dedeman that will warm your heart, to snow-covered cities, the most popular TV series, and a journey through the streets of Moscow. Our interview pages hosted Okan Çabalar, a progressive actor especially i...

Detaylı

We asked the

We asked the that will warm your heart, to snow-covered cities, the most popular TV series, and a journey through the streets of Moscow. Our interview pages hosted Okan Çabalar, a progressive actor especially i...

Detaylı