İstanbul`da Günlük Yaşam_pdf

Transkript

İstanbul`da Günlük Yaşam_pdf
E T KİNLİK
4
BİZANS DÖNEMİNDE İSTANBUL’DA
GÜNLÜK YAŞAM
K a yn a k 1 :
Balıkçılık, özellikle palamut
balıkçılığı Byzantion’da önemli bir
gelir kaynağıydı
Her yıl Karadeniz’den gelip İstanbul Boğazı’ndan geçerek Ege’ye göç eden palamut sürüleri kentin simgesi olmuştu. Kentin Roma İmparatorluk dönemi paralarının üstünde çoğu kez
palamutlar, bazen de yunuslar resmedilmişti.
Coğrafyacı Strabon, keçi boynuzuna benzettiği
Haliç’in palamut kaynağını anlatır. Hatta Haliç’te o kadar çok palamut vardır ki, onları elle
yakalamak bile çok kolaydır. Bundan 2.100 yıl
önce yaşayan Romalı yazar Yaşlı Plinius, Haliç’i
“Altın Boynuz” adıyla tanımlar. Haliç’e bu ismin
verilmesinin nedeni, sularında kaynayan palamut balıklarının pullarının altın gibi parlaması
olmalıdır.
Bizans hamamları
Roma’da olduğu gibi Bizans halkı da hamamlara sadece yıkanmak için gitmezdi. Hamamlar,
insanların bir araya gelip görüştükleri, dostlarıyla sohbet ettikleri, hatta önemli sosyal ve siyasi
tartışmalara giriştikleri mekânlardı, ayrıca içlerini süsleyen çok sayıda heykel ve sanat eseriyle
adeta birer müzeyi andırırlardı. Hamam sefaları
Bizans İstanbul’unun ilk yüzyıllarında o derece
popülerdi ki, halk kilise ayinlerine gitmek yerine buralarda vakit geçirmelerini tasvip etmeyen
din adamlarının sürekli tenkitlerine maruz kalıyorlardı. V. yüzyılın ilk yarısına ait bir kaynaktan
kentte dokuz büyük halk hamamı ile 153 özel
hamam olduğunu öğrenmekteyiz. Bu hamam
eksenli yaşantı, kente bol miktarda su temin
edildiği müddetçe süregelmiştir. Ancak Istranca’dan su taşıyan Valens kemerlerinin 626’da,
Valens kemerinin Avar akınları sırasında tahrip
edilmesi ve 768 yılına kadar onarılmaması nedeniyle kentin su kaynaklarında azalma olduğu
görülür. Böylelikle hamamlar birer birer terk
edilmeye yüz tutmuş, bir kısmı da başka amaçlarla kullanılan yapılar haline dönüşmüştür. Örneğin Zeuksippos Hamamı, VII. yüzyıldan sonra
hapishaneye çevrilmiştir. VII. ve VIII. yüzyılla bu
yaşantı biçimi sona ermiş, bundan böyle insanlar hamamlara en fazla haftada bir ve yalnızca
yıkanmak için gitmeye devam etmişlerdir.
A
B
İ Z
(Türe, Fatma (hzl.), İstanbul’un Dört Çağı, 2. Bas., Yapı
Kredi Yayınları, 1999, s. 23-24; Nevra Necipoğlu’nun
konuşmasından derlenmiştir.)
N
S
(Soysal, Mine (hzl.), Kentler Kenti İstanbul, Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, ty., s. 9)
K a yn a k 2 :
135
DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 135
03.11.2014 13:06:20
U Y G A R L I K L A R
T A R İ H İ - I I
N İ L G Ü N
Y A M A N
K a yn a k 3 :
136
Tiyatro ve Hipodrom
V. yüzyılda çoğunlukla pantomim ve mim
gösterilerinin sahnelendiği en aşağı dört ile
yedi tiyatroya sahip olan kentte, Bizans Kilisesi’nin bu tür gösterilere karşı getirdiği çeşitli
engel ve yasaklamalar neticesinde, VII. yüzyıl
sonlarına doğru tiyatrodan hiçbir iz kalmadığı görülür. Kynegion isimli amfiteatr binası ise
VIII. yüzyılda hala ayakta olmakla birlikte, artık
mahkûmların idam edildiği bir yer olarak kullanılmaktaydı.
Benzer gelişmeler, Hipodrom’da sergilenen
araba yarışları ve diğer gösteriler için de geçerlidir. Bizans halkının en önde gelen ve en yaygın eğlencesi olan araba yarışları yine bir Roma
geleneği uzantısıdır. Hipodrom’un en belli başlı
özelliği, gerek yarışlar, gerek bazı tören ve gösteriler vesilesiyle kent halkının imparatorlarıyla yüz yüze gelebildikleri, istek ve şikayetlerini
veya siyasi tutumlarını imparatora doğrudan
aktarabildikleri tek yer olmasıydı. Lakin Maviler ve Yeşiller varlıklarını her ne kadar XII.
yüzyıl sonuna kadar sürdürmüşlerse de, VII.
yüzyıldan sonra siyasi güçlerini kaybetmişler,
giderek azalan araba yarışları dışında, saray seremonilerinde boy göstermeye devam etmişlerdir. 1204’teki IV. Haçlı Seferi’nin ardından araba
yarışları tümden yok olmuştur.
(Türe, Fatma (hzl.), İstanbul’un Dört Çağı, 2. Bas., Yapı
Kredi Yayınları, 1999, s. 24-25; Nevra Necipoğlu’nun
konuşmasından derlenmiştir.)
ÇALIŞMA SORULARI
1. Bizans İstanbul’unda,
yaşam tarzının
şekillenmesinde coğrafya,
ekonomi, siyaset ve
geleneksel kültürün rolünün neler
olabileceğini tartışınız?
2. Konstantinopolis kentinin
yaşam tarzındaki dönemsel
değişikliklerde hangi etkenler belirleyici
olmaktadır?
DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 136
K a yn a k 4 :
Yeme-İçme kültürü
O zamanın yemek tariflerini, yemek kitaplarında değil, tıbbi içerikli eserlerde, doktorluk ve
ecza kitaplarında bulmak mümkün oluyor. Bu
eserlerde çeşitli yiyeceklerin besin değerleri ve
sıhhi bir yaşam için takip edilmesi öngörülen
ideal aylık diyetler eşliğinde yemek tariflerine
de rastlıyoruz. Bizans başkentini ziyaret etmiş
yabancı seyyahların yeme içme adetleri üzerine aktardıkları bilgilerden de haberdarız. Liutprand isimli İtalyan bir din adamı X. yüzyılda
İstanbul’a elçi olarak gelmiş. Kendisine ikram
edilen yağa bulanmış, ağır balık sosları içerisinde yüzen yemekleri son derece iğrenç bulduğunu yazar. Bizans şaraplarının da içlerindeki
katkı maddeleri yüzünden içilemeyecek kadar
kötü olduklarına işaret etmiş.
Yiyecek deyince, herkesin yediği ekmek geliyor akla ilk önce. Kentin iaşesi açısından VII.
yüzyılda Mısır’ın Araplarca fethi önemlidir.
Böylece kentin başlıca tahıl ambarı olan Mısır, İslam dünyasına dahil olurken, Bizanslılar
başka yörelere (Trakya, Makedonya, Anadolu)
yönelerek buğday temin etmişlerdir. Fakat bu
olayla Annona adı verilen, halka bedava ve düşük fiyatla ekmek dağıtma geleneği tümden ortadan kalkmıştır. Fakir halkın yiyecek ihtiyacını
karşılama görevini Bizans Kilisesi üstlenmiş,
Roma devrinden beri sivil yurttaşlık hakkı olarak süregelen Annona müessesesi dini bir hayır
kurumuna dönüşmüştür. Kent halkının her devirde en çok tükettiği yiyecek maddeleri ekmek,
çeşitli sebzeler, yeşillikler, zeytin ve zeytinyağı,
taze ve kurutulmuş balık ile bazı meyvelerden
oluşmaktaydı.
(Türe, Fatma (hzl.), İstanbul’un Dört Çağı, 2. Bas., Yapı
Kredi Yayınları, 1999, s. 34-36; Nevra Necipoğlu’nun
konuşmasından derlenmiştir.)
KAYNAKLAR
Türe, Fatma (hzl.), İstanbul’un Dört Çağı, Yapı Kredi Yayınları, 2.
Bas., 1999
Soysal, Mine, Kentler Kenti İstanbul, Mine Soysal (hzl.), Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, ty. s. 9
03.11.2014 13:06:20