30 kasım 2008 • 1958

Transkript

30 kasım 2008 • 1958
1
1
30
KASIM
2008
•
1958
-
2008 •
ÖZEL
SAYI
SCVGi ÜZERiNE
Bu kapıdan girdiğimizden bu yana 5 8 y ıl geçmiş . Çocukwk, hüyükbaba olduk bunca yıl sonra hala şu ça tının altında birlikte geçirdiği m iz günleri,ders ça l ı şmal arı,akı l almaz hay l azl ı kları ama
hepsinden öte birbirimizi özlüyoruz. Gö rüşm eden, haberleş meden du rıımı yoruz. Ga l a tasaraylılık bu mu acaba? i nsa nın kanına giren ve bir kez girmeye görsün bir daha çıkmaya n bir bağlı l ı k
ve sevg i virüsü müdür Galata s aray l ı l ık ? Delki sadece bu d eğ i l G a l a tasM a ylılık,a m a m e n s up l a r ının birbirine ve o kullarına bağ lılı ğ ı onun önemli bir göstergesi.
Okuldan ayrı l d ı k, yeni okullara dağı l d ı k ama hep birbirimizden haberliydik, öğren ci l iğin k ısı tlı im k~ nlcırın a rağmen,her fırsa tta, buluşup görü ştük. Hayata a tıldığımız günlerde,gel eceğlm i z l
şeki ll endirmeye ça l ı ş ırken de sıkı ntı l arım ızı birbirimizle pay l aşacak zaman buluyor, aram ıza ka u l amayarı l arl a da bağl antıyı kesmemeye çalışıyorduk. Daha sonra ailelerimizi kurduk, eş l erimiz
de zincirimize eklendi. Bugün a rtık yaşlı baş lı adamlar olarak bile bir aradayken gözlerimiz bir farklı parl ı yor, geçm i şe dönebiliyor ve çocukl aşab iliyoruz. Mutluluklarımı zı , s ı kıntıl arım ı z ı
paylaşıp, beraberl iğimi z in keyfi ile bir sonraki bu l uş mam ı z ı planlıyoru z. Ama Ga l atasaraylılık sadece bu arkad aşlık ba ğın da ka lın ı yor . Yak ı n l ı ğımızın kaynağı sevgili Galatasaray Lisesi de
duyduğumuz vefa hissi ile birlik te her daim ilgi ala nımı z içinde. Ona toz kondurmayız hiçbirimiz. Bu gönü l bağı m ı z ı da karş ı m ı za çı kan her fı rsatta kan ı tl a mayı görev biliriz. Her y ı l pilav
yeme bahanesiyle onu ziyaret ederiz. S ı kıntılı zamanla rında bir yolunu bulur ona destek oluruz. Ö rneğin bir sını r yenileme kampanyası mr baş l adı, hemen aram ı zdan biri görevi üstl enir,s ı n ı f
arkadaşların ı seferber ederek gerekli meblağı oluşturur ve eıı kı sa sürede yeni l enmiş bir sı ıııfı n kap ı sına döneminin ad ı nı yazd ı rır. Veya Mektepli Fon arncıl ığı ile okulun i htiyaçları n ı n giderilmesine
mi teşebbüs ed lld i,nyn ı şekilde el b i rliği ile dönemler a ras ı nd a en büyük bağışı yapma yarışı baş l aı ı lır, en önde yer kapmaya çalış ılı r.
Ama Ga latasa ra y lı lık burada da bitmez. ÇevremlzJ dikka ı l e tarad ı ğımı zda insan odakl ı sivil toplum örgütlerinin bi rçoğu nda Galatasarayl ıl a rı n önemli görevler tistl e ndiğin i görebiliriz.
Düşkünl ere, kimses i zl ere, muhtaç çocuklara yardıma koşanların ön saflarında bir Ga l atasa raylıya rastlama ihtimali oldukça y.ükseklir. Galatasaray lı bu alanda da imka nl arını hemcinsleri ile
paylaşmakta çok cömert.
Galatasa raylın ın bunlara benzer,"sevgl" kaynak lı , daha birçok davranl ş ın ı saymak mümkün ve sa nırı m Ga l:ı tasaray l ı l ı ğı ıı tariflerinden biri de "Ga la tasa ray lıl ı k içtenlikle sevmektir" olabi lir.
O halde bu yazı y ı "sevgimiz hiç eksilmesiıı, Galaıasaraylı gibi yaşa maya devam edelim" diyerek lıi ıi re l lm.
Kirkor Döşemec i ya n
GALATASARAY' DA OLMAK
Bugün Ata türk'ün Li sem i zi ziyaretinin 78 . y ı lı .. .
"Anısız insan var mıdır?" diye sorar bir şa i rimi z, sonra
da yanıtı nı verir: "Yoktur" iç im ize i ş l eyeni de
dokunmadan geçeni de bizi mutlu kı la n ı da
içimiz i dara ltanı da artık bizim
a·ımu ş l ard ır, dahas ı b iz o l mu ş l ardır.
Yolumuzun kalanına onlarla devam
ederiz.
An ı ların
en güzeli oku ll a ilgili
ol a n l ardır. Ol<u l Y.ıl l a rı herkestn
~
gözü nde öze ldir; ge nçtir,
haya lleri öy le çoktur k i neden o lmas ın güzüyle
bakmakta d ır her şeye ve evet, henüz i mkan s ı zı
Vakfı m ı zın kuru l uşunun 27. y ılı. ..
27 Y ıl da 220 projeyi gerçek l eştirdik.
Ayn ı dönemde
90 milyon
U SD l ık bir harca ma yaptık,
1
2970 öğre n ciye burs verdi k.
tanım ı yordur.
Unutmay ını z ki, Galatasaray; ün iversitesi, lisesi ve
i l köğretimi
Okul sıralarında büyürken kendihi ve dünyayi yeni
bir gözle keşfe çıkarken kimilerimiz, m ektep lı olma
ayrıca lığ ı nı yaşar. Ayrıca l ıktır; çünkü mektep gence
hem kendi o l may ı lıem topluma karışm ay ı ögretir.
Sorum lu luk bi lincine sahip olmakla özgü r l üğü
tan ı m l amay ı da ...
kuru l m a mı ş
ile b ir bütündür.
o l sayd ı
Üniversitemiz
bugün b u sev iye lere
ge lemezrl ik. Üniversite Ga l atasaray' ı n önünü
açm ı şt ı r.
Öğren c il ik y ıll a rı üzerinden çok y ıllar geçse de
Bu yap ın ı n daha iyi hizmet verebilmesi için yeni
mektepte edin diğim i z kazan ı m larımızla l:iugün lere
ge ldil<. Ve ne mut lu k i bana, okulumaay rm,
gençlerle birlikte o l duğum bir mesleğim var.. Gençler
aaha glizele olan in a n c ı mı pe ki ş tir i yor ve beni
sürekli genç tutuyqr.
Yönetim ı<uru l u olarak değişik gö r üş l e ri
tartı şmaktay ı z. Ga laı.asaray ın misyonunu büyüterek
devanı etmesi görüşü ağ ırl ı k kazanmaktadır.
Tambu r dergisi için bu satırl a rı yaza rken, öğrencilik
y ıll a rımd a ki o tat lı he~ecan ı yehiden duyumsad ı ğımı
ve bunun bana verd igi mutlulu ğu belirlrnek isterim.
Mezuniyetlerinin 50. Y.ılını kutlayan değerli ağabey l eri m;
yarım yLizyıl önce bıraktı ğı n ı z okulunuzda tekrar bir araya
gelmek, Ga latasaray'da l<i an ıl a rın ı z ı yeniden tazelemek,
çocukluk gençli k y ıll a rın a yen iden dönmek, eminim sizlerde
de çok fa rklı , çok özel heyecan lar uyandırmıştır. Ne mutlu sizlere1
ne mutlu Ga l atasaray l ıl a ra, ne mutlu bizlere l<i bu mutl u l u ğu sizlerle
pay l aşabi 1iyoruz.
Feyz a l d ı ğım ı z bu yuvaya hepim iz sa hip çıkm a lı y ı z
ve
güc ümü z seviyesinde katkıda bulunmalıyı z .
Cumhuriyetimizin 85. yılın ı n heyecan ve mut l ulu ğ unu
pay l aş ı yor, tüm Ga latasaray Cam i as ın a sevgi ve sayg ı l arım ı
yolluyorum.
M ezuniyetlerinin 50. yı lı nı kutlayan sevgili ağabey ler i m; sizlere, ai len ize,
Ga latasaray ai lesiyle beraber kullayacağın ı z dana nice mutlu yıl l a r diliyorum.
Sevgi ve Saygı l a rıml a .
M era l MERCAN
Galatasaray Lisesi Müdürü
İ n a n Kıraç
NEDİR BU GALATASARAYLILIK?
'l 980'1i yıllarda bir okuldaşımız GAZETE adlı bir dergi çıkarmıştı. Bu dergide
GS Lisesi ve Liselilerle ilgili haber ve yorumlar yer almış, bu arada NEDiR
BU GALATASARAYLILIK? konu lu bir ankete de yer verilmişti. Bu ankete
katılanlar, genellikle Galatasaraylılarda bulunan nitelikleri sıralıyorlardı.
Yaklaşık 20 yıl sonra, Kulübün GS dergisinde yer alan bir röportajda sevgi li
Timur SELÇUK galatasaraylılar arasında hiç de istenilmeyecek niteliklere
sahip olanlar da bu l unabi l eceğini, bunun da normal karşılanması gerek~iğ i ni
söylüyordu. Gerek GAZETE'nin anketine gelen cevaplar gerekse Tımur
Selçuk' un değindiği husus öteden beri düşünmekte o lduğum ga l atasaray ~ılı ~ı
fark lı bır yaklaşımla değerlend irip irdelemek i steğ imi harekete geç ırdı .
H e rşeyden önce şu nu belirtmek istiyorum: eğer hedefimiz ga l atasaray lılı ğı
tanımlamak ve bu doğru ltud a tanıtmaksa:
1.- Sadece ga l atasa ray l ıl arda bulunan nitelikleri ortaya ç ı kartmalıyı z. Aksi
halde toplum içerisinde ga l atasaraylıları ay ı rdetmek ve seçebi lmek mümkün
olamaz. THEOREME DIRECT ile RECIPROQUE'u arasındaki ili ş k i.Yi h atırl ayalım :
Her THEOREME OIRECT'in RECIPROQUE'u doğru değ ildir. Orneğin bütün
dik aç ıl ar eşit o l duğu halde (Th. Dir.) Bütün eş it açı l ar dik açı değildir (Th
Rec). Konumuza uygulayacak olursak galatasaraylılarda o l duğu nu
düşündüğümüz ve savunduğumuz bütün özellikler sadece ga l atasaraylılarda
mı bulunur? Başka bir deyişle bu niteliklere sahip kimse mutlaka ga l atasaraylı
mıdır? Elbette ki hayır 1
2.- İstenilmeyen niteliklere sahip galatasaray lılara gelince, bunlar istisnala~ı
teşkil eder ve hem kaideyi bozmaz h~m de hedefimiz o lan galatasaraylılıgı
tanımlamakta dikkate alınamazlar. Oyleyse sorun sadece galatasaraylı l arı
tan ımlayacak nitelikleri o l uşturacak bir metod geliştirmek şek l inde karşımıza
çıkmaktadır.
.
.
Öncelikle, 1958 yıl ın a dönelim ve iki dersimizi ayrı ayrı zıyare t ede l ım :
Önce Monsieur Thompson'un Fransız Edebi yatı dersindeyiz. Konumuz
cartesien düşünce sistemi ve Descartes'ın JE PENSE DONC JE SU IS veya
Latince tabiriyle COG ITO ERGO SUM başlıklı yaz ı s ı nı inceliyoruz.
Hatırlanacağı üzere, Descartes o yaz ı sı nd a mutlak gerçeğe (verite a~~olue~
ulaşmak içi n metod ge li şti rm e peş inded i r. Bu araştırmas ı nda en ufak Şllphes ı
olduğu konuları elimine ederek yoluna devam edecek, sonunda elinde kalan
veya kalanlar mlltlak ge rçeğ i temsi l edecektir. Böy lece yo la ç ık a r; ancak
sonuç haya l kırıklığıd ı r. Elinde mutlak gerçek olarak hi ç birşey ka lm am ı şt ır.
İ şte o anda bir Lek gerçekle yüz yüze kal ı r; bu da kendisini o sonuca u l aştıra.n
kendi düşünce sistem idir, yani kendisidir. Ortada mutlak gerçek o larak b ır
şey kalmamıştır ama Descarıes ve onun düşünce sistemi hala ortada
durmaktadır!! Bu da mutlak gerçeğin ta kendisidir.
Acaba biz de şimdi ayni metodu ga l atasa raylılık için uygulayamaz mıyız?
Yani "Bu tanım veya nitelik sadece galatasaray lılara mı aittir veya on larda
mı b~lunur?" sorusundan hareketle, "Hayır başkalarında da bulunabilir" cevabı
alanları elimine etmek suretiyle bir sonuca ulaşabilir ve "işte bu özellikler
sadece galatasaraylılarda bulunur ve galatasaraylılığı tanımlar" diyebilir miyiz?
Korkarım ki sonunda Descarles'ın başına gelen bizim de başımıza gelecek
ve elimizde bu karakterde, yani sadece galatasaraylılığa özgü bir şey
kalmayacakt ı r. Ama belki biz de farkına bile varmadan bir sonuca ulaşmış
ve inkar edemiyeceğimiz bir gerçekle baş başa kalmış bulunuyoruz : Bu da
hala aslanlar gibi(!!) ortada duran ''Nedir Bu G a l atasa rayl ılı k ?" sorusudur.
Şu halde tekrarlarsak: Ga l atasa raylılık herşeyden önce ga l a tasa ray lılı ğ ın fark ını
sezeb ilmek ve bunu sorgulayabi lmekti r.
Peki ya son rası? O halde ikinci dersimizi i z leyel irı:.
.
Şimdi de M onsieur Larroumets'nin felsefe clersindeyız. Konu : Tout ce quı est
intelligib le n'esl pas sens ibl e, touı ce qu i est sensibl e n'est pas intel ligible;
kısaca, an l aş ıl an herşey hissedi lmez, hissedilen herşey an l aş ılm az. Burada
an l aşıland an kastedilen akıl ve m a ntık yolu ile tanımlanabilen ve çözü lebilen;
hissedilenden kastedilen ise, hem duyu organları hem de duygusal o larak
1
u l aşılabilen şeylerd ir. Bu hususta Hoca nın verdiği örnekleri de haıırlıyoru.~:
Siz, demişti Hoca , doğuştan ama olan bir kimseye kırmızıyı anlatabı lır
misiniz? Veya "e (2,71 )"yahut da 11 Pi (3, 14)° rakamları size ne hissettirebiliyor?
Ya da mutluluğu hiç tatmamış bir insana mutluluğu anlatabilir misiniz? Burad~
duyular ve duygularla algılanan şeyler ile zeka ve bilgi ile edinilenler arasındakı
fark ortaya çıkmaktadır. O zaman bu anlaşılabili r - hiss:di~ebilir durumu~~n
bir de konumuza, yani galatasaraylıliğın tanımına yenı bır yaklaşım getırıp
getirmiyeceğine bakalım :
.
. .
.. ..
Yukarıda sadece ga l atasaray l ı lı ğı tanırnlayabılecek nıtelıklere duşunce ve
mantık yoluyla (effort mental) maalesef ulaşamadık. Elde edebi l diğimiz tek
gerçek, galatasaray farkl ılı ğ ını kabu l etmek ve ga latasaray lılı ğ ı sorgu lamak
ge reği o lmu ştu. O halde a raşt ırın a nıı z ı ıı bir a dım daha il erisi, acaba
ga l a lasarayl ılı ğ ın an l aş ıl abi lir değil, hissed ileb ilir bir o lay ( phenonıene)
olduğunu itiraf etmek mi o lm a lıdır?
Özetl iyecek o lursak, GALATASARAYLILIK HERŞEYDEN ÖNCE "NEDİR BU
GALATASARAYLILIK?" DİYE SORGULAMAKTIR. ANCAK GALATASARAYLILIK
ANLAŞ ILAMAZ, H İ SSEDİLİR, ONU DA SADECE GALATASARAAYLILAR
Hİ SSEDER. i şte, ga l atasaray lılık her şeyden önce farıklılığının b ilincine
vararak "Ned ir Bu Ga l atasa rayl ılı k" diye sormakla başlar ve sonuçta da
sadece galatasaraylılar tarafından hissedilebilen b ir duygu olduğu olarak
ortaya çıkar.
Peki; biz kimiz, bizi etkisi a l tına alan faktörler nelerdir ve bizi nasıl etkilerler?
işte bazı görüş l er:
Oku lun tılsımı. Hiç fark ettiniz mi, ne zaman bir ga l atasaraylı arkadaşı nı za
rastlas<!nız hatta Galatasaray Lisesi ile i lgi li bir haberle karşılaşsanız
Lisemizin binası bütün ihtişamıyla beynimizde fona yerleşir ve ilişki kopana
kadar da oradan ayrılmaz. Ayn ı o lay o anda muhatabın ı zda da meydana
gelmiştir; böylece anılar zinciriyle birbirinize bağlan~r ve bütün l e.~irsiniz.
Simgelerin zaman içerisinde yaşamaya devam etmclerı. Şahıslar (Gu l Baba,
Behçet Bey, Ramazan, Yaşar Abi, vb .. ) veya mekanlar {Grande Cour, Şato,
Arka Bahçe vb .. ) gibi simgeleşmiş varlıklar fiziksel varlıklarından bağımsız
olarak belleklerimizde de yaşamaya devanı ederler. Bu bizden önce de
böyleydi, bizden sonra da böyle olmaya devam edecek.
Lisemize adım attığımız ilk günden başlayarak bütün bu simgeler
belleklerimize kaydedi lmeye baş landı. Öyle ki, şimdi bizi birbirimize
bağlayan müşterek bir belleğimiz var. Bu bel leğin varlığını biz hissediyoruz
ve gerekti ğinde o bellekteki kayıtlar bizim çağ ırm am ı za gerek kalmadan
keneli 1i k 1eri ıı den ortaya ç ı kıp 11 bizi unutm ay ın 11 diyor 1ar.
Ga l atasa ray lıların birbirlerini karşı l ıkl ı eğ itm es i. O ku ldan edin di ğ imiz
kültür ve bi lgi b irikimi, eğiti md e n ve ai le çevresinden kaza ndık l a rım ı zın
üstündedir. Aradaki fa rk, Galatasaray Lisesindeki yaşamımız süresince
birbirimize kazandırdıklarımızdan başka bir şey değildir. Bu b ağ l a md a
olmak üzere, örneği n :
- topluca a lın a n kararlara mırıldanmaksızın uyma;
-kendini ön plana çıkartacak beyanlardan kaçınma, alçak gönül lül ük;
- fikrine ve düşüncesine katılmasanız dahi, karşınızdakini dinleme;
-daha çok mezuniyetten sonra kendini belli eden ' 1büyük s ını flara saygı'
ve "küçük sınıfları kollama 11 güdüsü;
- arkadaştan yard ım isteme özgürlüğü, buna karşın istenen yardımlara
cevap verme çabası;
- birlikte hareket etme eğilimi ve arayışı.
Evet, bunlar ciddi konular; ama ileriki yıllarda hatırlandığı~~a b izleri
gülümsetecek başka , değişik konularımız da ~a rd ır..orn~ğin :
- küçük çaplı ticari girişimci lik uygulamaları ( l eb l ebı, sandvıç, ç ıkolata
sa tı şları gibi);:
- ders yıl ı baş ında , geçen seneki kitapların bir alt s ınıfta pazarlanması;
- i ş l eri ni yoluna koymak amac ı y l a başvu rul an diğer çeş itli kurnazlıklar.
Çeşi tli kopya yöntem leri ve yemekhanede veya sı n ı ftaki sıralardan yiyecek
kaynatma gir i ş i m l e ri. H iç unutmam, a lt ı veya yedinci s ı nıftaydık; nehari
yemekhanesinde ka rş ı mda y iyen son s ın ı f abiııin tatlısın ı kaynatmaya
kalkmıştım da gü ze l bir z ıl g ıt iş i ımi ştim ( h a t a lı uygulama!!! ... ).
Yukarıda s ıra l a nan l ar sadece birer örnektir ve tabii ki çoğa ltı l ab ilir. Ancak
önem li olan bu davranışlarda bu lunan bir ga l atasaray lıııın bundan duyduğu
memnuniyet ve zevktir. Ve de bir galatasaray lı ile karşılaştığınız zaman
dağarcığınızdaki bu davranış birikiminizi hisseder ve sanki bir robot gibi
o doğrultuda hareket edersiniz.
.
Ve tabii hocalarımız. Hocalarımız okul hayatımızın ayrı lmaz bırer parçası
olmuş, daha sonra da dağarcığımızdaki değişmez yerlerini almışlardır.
Onlarla bazen hoca, bazen arkadaş, bazen dert ortağı, bazen bir ağabey
hatta bazen bir doktor gibi konuşmuş, dertleşmiş, sırl arımızı açmış, kısaca
aramızdaki yaş farkına aldırmadan hayatı paylaşmışızdır. Halla ~azıl~.rı
oku l sonrası da dikkate alınabilecek tavsiyelerde de bulunmuşlard ı . Ornegın
M. Charezi ux'nun : "Dans la vie il ne faul pas confondre la canne et la
paraplu ie, le jour et la nuit, la femme et le mari" şeklindeki özdeyişi;
sevgili Papaz (Dubo i s)ın "S i Dieu existe .. 11 le başl ı yan konuşma l a rı ; M.
Thonıpson' un "Dissertatioıı " la rı , sı nıf ta rtı şma l a rı ve "Je remercie le ciel
que les eleves soient si fiers de leur pretendue origina liıe" diye seslenerek
kendim ize sayg ı duymaya bizi davet ed i ş i ...
Eıııiııiın bu satırla rı okurken hep imiz ayni şey l er i düşünüp, ayni şey l eri
hissederiz; orada kend imizi görür, kend imizi buluruz. Çünkü bizler, adına
ga l atasa ray l ıl ık elediğimiz o lguda n türeyen bir h a n edan ın bireyleri olarak
aradan 50 y ıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen hala el ele, kol kola
ve daima beraberiz .....
1
1257 METE BALMAN
GALATASARAY LİSELİ OLMA HİKAYEMİZ
1
1950 y ılın da Türki ye çok yö nlü bir değ i ş im sürecin e girerken
bi zler ayrı bir kulvarda yarı ş ı yo rd u k . Bizi m kulvarda 11 GS 1 lı o lma" ya rı ş ı
vard ı . Yıll ar y ılı 11 önceden gelen kayd ını ya pt ırır 11 a n l ay ı ş ı hakimken bu
kere Ga latasa ray'a g iri ş s ın a vı k o nmu şt u. Acaba Türkiye 1nin Bat ılıl aşm a
11
çaba l a rı çerçevesinde çok talep o lu r, daha iyileri al a lım " görü şü mü ağ ı rlı k
kaza nmı ştı ? Yoksa oradan buradan patlayacak pi stonl arın bertaraf edilmesi
mi öngörülüyordu?
Sın av sonras ın da kendimi zi O rtaköy 'deki yeti ştiri c ide buld uk. Ekteki
iki resim (Foto ·ı ve 2) baş l angı çta aynı derecedeki iki ayrı s ınıfta . yer a lanl a rı
gösteriyor. Öğren ci le rin çoğun un güler yüzlü hallerine bakmayın. Genelde
10-1 1 yaş l a rında ki yet i şti r i c i s ınıfı öğren cil er inden her o l ay ı , her ge li şmey i
güler yüzle karş ılamaları beklenemez. Örn eğin yatılı okul nedir bilmeyenlerin
devasa b ir o ku lda yüz lerce öğ re n c iyl e b irlikte yat ı p ka lm as ı , on l arın
gürültülerini pay l aşmas ı , zil çal d ı kça u ya nı p ka lkmas ı, yemekhanede önüne
konan yem eğ i sevse de sevmese de zama nında yemesi pek de kolay d eğildi
doğr u s u. Ama 11 zaman 11 her şey in hall ed icisi. O gürül tü patırtı y ı zaman
içinde ya hiç d uym uyorsun, ya da sen de gürültü nün ya ratı cı l arın dan b iri
o luyorsun. Sevm ed i ğ in yemekl eri ço k kı sa za mand a sevdikl erinl e
d eğ i ştirm e nin yolunu buluyorsun . Da h as ı da var. Bü yük teneffüslerde
d i ğer baz ı arkadaş l ar l a yar ı şa gi rer, ba hçeye ç ı kar ve yeş il erik sata n
sa nd a l c ı l a rd a n bol kepçe eri k a lı r ve etrafa u ka l a lık yapa rdık. Bu fas ıl da
bittikten sonra, "ortak nıu z ur l u k" yapmay ı düş ünmeye baş l adı k. Örneğ in,
B oğaz i çi vap u r l a rı geçtikçe, hep bir ağı zdan 11 Kapta n düdük 11 d iye bir kaç
kez bağırmadan edemezdik. Kaptanlar da genelde düdükle cevap verirlerdi.
Eğer bu cevab ı a l am a dı ysa k, b u kere ''Düdük kaptan 11 d iye h a ykırırdık.
Böylelikle kendi aklımı zca haddini bilmez kaptana dersi ni vermi ş o lu rduk.
(Foto 3)
Ortaköy' deki bina dünya güzeli Boğaz i çi ' n e sakin sakin yas l a nmı ş ken
bu kere Lisemi z İsta nbul ' un göbeğinde Beyoğl u 1 nda sa nki etrafa meyda n
okuyordu (Foto 3). Çok nad ir haller d ı ş ın da hiç açılm ayan ö ndeki demi r
kap ı 1 hep öyle tutulur ve böylelikle içeriyle dışarı yı birbirinden iy ice ay ırm ak
a nı aç lanırcl ı. Sanki ka pıl ar aç ı k. Lutul sa, Li se hemen boşa l aca k d iye
düşünülü rdü . Ortaköy'dekinden fa rk lı olarak ayakla rımı z denize değmi yordu
ama Lisenin yeti şt iri c i den daha geni ş bir araziye sa hip o ldu ğ u bir gerçekti .
Belki de bu yüzden Lisemize çok cafcaflı isimler ta k ı lmı ştır. Os m anlı 'da
1868'de S ulta nl a rı n Mektebi o larak ve bil ahare Batılıl aş m a dönemi ile
Tanzimat uygu l a mal arının bir sembolü say ıldığında n "B atı'ya aç ıl a n pencere"
o larak ta nıml a n a n Li semi z b u öze lli ğ ini hep deva nı ett ir ege lmi şt ir.
Ga l atasaray 'ı Galatasaray yapan sadece ka lifi ye öğre nci l eri değ i l 1 sanki
öğrenci l ere imreni p yeni bir giriş s ınavını kazanan h oca l arımızd ı. i şte bu
neden le bazıl arını ell i y ıldı r hiç görmesek de, çoğunun isimlerini, d avranı ş
kalıpl a rını hala h atırlıyoruz. İşte Fran sız hocalardan bir kaç örnek: felsefeci
ve Fran s ız hocalar lideri M . La rouııı ets, Fra ns ı zca edebiyat ve kompoz isyon
hocas ı M . Thompson, fizikçi M . Garti, kimya hocası M. Goudman ... Türk
hoca lar ise edebiyat u stal a rı Ahmet Kutsi Tecer, Zeki Önıer D efne, Esat
M ahmut Karakurt1 coğrafyacı Cihat Bey, tarihçi Server H a nım ... Ve daha
niceleri. Bizlere bi lgi aktaran ve akılcı d üşünmeyi ve davran may ı öğretenler.
En az ı ndan öğretmeye ça lı şan l ar...
Biz ler için Lisenin beşeri ve tarihi yaşantısı kadar dışına taş ıp Beyoğlu ' nu
k eş fe tm e k p ek ö nemli ydi .
B ey o ğ lu'nun o ka rm aş ık ve re nkli
Sokakl arını , ora l arı pek fazla tepen G a l atasaraylıl a rdan daha iyi bilmek
herhalde çok zordur. Bazı h oca l a rımı z da bi zlere kı zd ıklarında 11 Beyoğl u 1 nda
taş kı racağını za 1 okulda adanı gibi hamur yoğursaydını z'' derlerdl. Herhalde
pasajda çok vakit kaybedenleri kastediyorl ardı. B aşka nerede taş k ı rılabi l irdi
ki?
(Foto 1)
As lınd a istikl al Cadd es i - B eyoğ lu bi rç o ğumu z iç in bir sürü ilkl erle
ta nı ştı ğı m ı z yerdi. İlk bulu ş m a l a rımı z ı o rada ya plık . ilk Amerikan
sos lu sos isl i sa ndv içleri orad a yed i k. İlk Arj antin bi rası nı ora d a
tattık . Ka ldı ki "ben bura d ay ım " diyerek çok uzakl ardan par ıl d aya n
ve ke nd ine çeken Beyoğ l u'n un öze llikl e ri bi z l er i e tk il ey i p
duruyo rdu. Örneğin , Saray muhall ebic isi nin ta vuk göğü s le ri , Rebul
Eczanes inin ko l on ya l a rı , Karlm an Pasajının c ic il i b ic ili dükk a n l ar ı ,
Lale, E l lı a ınr a, A tlas, Eski M e lek, Yeni M e lek, Yeni Ar s in e m a l ar ı ,
Küçü k Sa hn e Ti ya tros u, H ac hette Ki tabev i .. . Bugün m o de rnl eş ­
menin enkaz ı a ltınd a kalsa lar da a nı l a rımı z d a hep ca nlı o laca kl ar.
***
Kol lektif kültürel etkin likler açı s ında n bizim gurubun pek büyük başarıl a ra
imza attı ğ ı söylenemez. Diğer s ınıfl a r veya okull arla temas larımızd a bazı
da il ard a ö ne ç ıkm a l a r ta bi atı y l a söz kon ı.ısu yd u . Örneğin, ti ya tro
etkinlik lerinde a lkı şa d eğer i ş l e r yaptık (B k. D önemin Ti yatro Etkinlikleri).
Bu arada O kyay ve Bener'in kurdukl arı dı ş destekli orkestrayı , Ö zcan ve
Çetin'in spordaki bireysel başa rıl arın ı unutmadan kaydedelim. Bu geli şmel eri
bizler gib i çok i dd i a lı gurup üyeleri için yeterli saymak mümkün d eğ i l di.
Sonuçta, "g ı rg ır ağ ırlıklı " bazı etkin liklere hı z verildi.
(Foto 2)
Yeti ştiri c i de katetti ğ i m i z bir y ıl baş l angı çta k i s ı k ın t ıl ara rağme n çabuk geçti
say ılı r.
Tek endi şe m iz, Li sede yeni bir çevre il e b u lu ştu ğ umu z za man
çekeceği mi z s ı k ın t ıl a rı n as ıl aşacağ ımı zd ı.
''Mütekaitler Futbol takımı" bunlardan biridir. Kimse bizim le maç
oynamak istemed i ama biz yine kendi aramızda epey kalabalık seyirci
önünde harikalar! yaratt ı k.
Foto 6
(Foto 4)
Diğer bir ''gırgır'' amaçlı etkin lik ortaklaşa bestelediğimiz saçma sapan
bir şarkı- marştı: TENEKE CI MUSLUKÇU - TENEKECİ MUSLUKÇU,
SAM SON DA Ll LA YAKA LA RA BA Ll NA (Tekrar), JOHN FOS TER
DAL LAS (Tekrar). Özellik le hafta sonl arı ön bahçede İstikl a l Marşımı,zı
söyledikten sonra bazen bu tekerlemeleri mırıldandığımızda herkes şaşkın
şaşkı n bize bakardı. Aradan neredeyse 50 y ıl dan fazla geçti bu anlamsız
tekerlemeleri bizlerden çok kişi unutmam ış. Örneğin, dört arkadaşımız
eşleriyle birl ikte 1994 1de Bükreş Büyükelçisi Yaman'ı ve eşini ziyaret
ediyorlar. Onlar da misafir,leri onuruna bir akşam yemeği düzenliyor.
Tam yemek dağıtılırken önce tiz bir ses sonra koro yükseliyor: TENEKECİ
MUSLUKÇU TENEKECİ MUSLUKCU... Garsonlar pek şaşkın önce
birbirlerine sonra Büyükelçiye bakıyorlar, görüyorlar ki Büyükelçi de
koronun en çatlak sesler çıkaran elemanla rı ndan biri.
Foto 7
***
Galatasaray1daki hayatımız çoklu kültürel temasla rı mızı teşvik etmekte
belki yetersiz kalıyordu ama, b izleri profesyonel yaşama haz ı r l amakta
müthiş bir katkı sağ lı yordu. 1958 döneminin ortaya koyduğu profesyonel
kadro bunu açıkça gösteriyor. Bir sü rü meslek dalında Türkiye çapında
rekorlara imza attı ğımız bir gerçektir: 11 adet yurtdışı ilişkiler uzmanı (5
Büyükelç i dahi l), 5 adet profesör ve doktor ile 25 adet seçkin işadamı.
Bu k~dronun mezuniyet sonrasında kurduğu ikili ve çoklu dostluk
bağları ve gerçek l eştirdiğ i top l antı ve geziler özell ikle kayda değe rdir. Bu
konuda Ki rkor ' uıı ve Bener' in fedakar koordinasyon çabalarını övgüyle
belirtmemiz gerekir. Çoğu geziye eşlerin de katılması bunları daha da
Foto 8
zengin l eşti rmiştir.
Aşağıda bu toplantı ve gezilerden bazı örnekler sunulmaktadır:
Foto 9
''Galatasaray Liseli O l mamızın Hikayesi" as l ında dostluğun ve kardeşliğin
hikayesidir. Sevgi yumağı o derece iyi sarı l mıştır ki bu dostluk ve kardeşliğin
daha uzun yı ll ar devam edeceğine kuşku yoktur.
986 Yaman
Foto 5
BAŞKUT
• •
NUR iÇiNDE YA TSIN1AR
104
ERGUN BiROL
990
OKYAY ÖKE
110
ALI ARCAN KILIÇOGLU
1051
146
NEDIMERDIN
11fJ4
BAYKAN SEZER
AKKIN SOKULLU
263
ŞERiF HEL VACIOCW
1203
FERHAN SENCER
375
SÜHA GÜREN
ZEKi HEPER
1212
ÜMİTA RTAMAN
1238
ALIEKTURAN
(,//(1
YURTSEV MIHÇIOGW
1241
ALİ KURT
844
İSMAİL GÜNCE
1347
HILMIBOOUR
859
CAVİTOİNGÖL
1503
ERKMANKunu
874
AYDOCAN ÖZMAN
1531
ALI ÖNER NIŞBA y
9311
ziYA ÖZERMAN
1541
EGEERNART
(6.12
YALÇ/N SiPER
4.111-
GALİBA SONBAHAR
Geldi galiba sonbahar bizim buralara
Renkler siliniyor etrafta
Şu öğleden sonra riizgan
Denizi ta adalara ve daha ötelere kadar
Buruş kırış gri mavi yapan rüzgar
Renkler siliniyor artık etrafta
Sabah da öğlen de ta karanlık düşene kacim·
Candan. 'ı.n şarkısındaki gibi
1
Baze11 çiçek açıp bazen solacağım'
Güller sardunyalar
Döktüler çiçeklerini
Yeni bir bahara kadar
Eee şimdi artık tam zamanı
Roman'lardan Deniz'in köşeyi tutan çiçek kovaları
Artık demi-ton kasımpatlan
Ve Yalova seralarından karcu~fillerle kaplı
Arzu da bitti galiba
Kumrular uçurdu/ardı son yavrularını
Daha birkaç hafta önce
Kargalardan giz/edikleri kepetık üst il yuvalarından
Birkaç dal birkaç saman çöpü balkona düştü
Artık yeni bir bahara kadar
Ne renk n.e yeni bir yuva ne aşk ne meşk
Ne de yeni yumurtalar ve kuluçka.tar
Her şeyi çokça veren o cömert doğada
Şimdi arnk yaşam gailesi var
Evet ...
Bir daha bahara kadar
ÖzcanDAVAZ
30Ekim2007
Küçiikyalı
YA AM SEViNCi
Ya~an11 seviyorum yaşamı,
Olabildiğince çok,kuşlar kadar şen.
Gökteki yıldızları,yerdeki karıncayı,
Ak buluiları,bitkinin filizini.menekşenin nıorımu,
Kedinin mırıltısını, karaba§ın bakışını.,
Sabahı. zehir eden sim.itçinin. bet sesini,
Hepsini seviyorum hepsini, olabildiğine çok, kuşlar kadar şen.
Yeşil gözlü çocukların harelerini,
Şeftalinin tenin.deki tüyleri,
Biberin actlığuıı, üzüm dam/acığını,
Annelerin yemeğe da\letini
Afacan çocukların gözlerindeki parıltıyı ...
Ama hepsini,hepsini.
Ktitülerin şerrini hoşgörüyor;
Çıkar uğruna, mevki hırsına,
Yurdunu yu:rttaşını, ülkenin geleceğini sataıılari,
Beşikteki çocukların hakkım yiyenleri,
Bankalan soycmları içimden kınıyor. esef ediyorum..
Soyları sopları kuruyuncaya dek, orman yakan kundakçıyı,
Düşene uzanrnayan elleri, bomba koyan hainleri,
Sevmiyourm, sevmiyorum..
Küçük çocukların yüzündeki çilleri,
Gece gündüz çalışıp yeni bulu.ş yapanları,
Özümden çok seviyorum.
Pis kahve köşesinde;
Kız , papaz atanlara acıyor,
Onları hoşgörüyorum.
Hastaya bakmayan. hekimleri, numara yapan hastaları,
On para için müşteri aldatanları,
Borc;unun üsıiine yatanları
Vatandaşa yalan atanları,
Çürük bina yapıp satanları,
Bilmem nası l sevmeli?
Yoksa hoşgörüyü sözlükten nıi silmeli?
Her sabahın bir başlangıcı olduğunu,
Doğan güneşi müjdeleyen horozu.
Hedefe koşan sporcuyu,
Gökleri delen. yeşil kavakları,
Eve ekmek taşıyan babaları,
Ama hepsini, hepsini
Yürekten seviyorum.
-- Halit
Karanıan . --
GSM-SY
833