İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

Transkript

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu
ÖĞRENCİLERİMİZDEN KAN BAĞIŞI
KAMPANYASINA TAM DESTEK
800 YILLIK TARİHİN KARADENİZ'DEKİ TEK ÖRNEĞİ
Yüksekokulumuz
akademik
personeli ve öğrencileri Türk
Kızılayına kan bağışında bulundular.
Yüksekokulumuza gelen Türk
Kızılay’ı Samsun Şubesi’ne
bağlı kan toplama ekibi, her yıl
olduğu gibi bu yıl da öğrencilerimizin yoğun ilgisiyle karşılaştı.
Devamı Sayfa 3’te
SİNOP ALAADDİN CAMİİ
Anadolu'ya hakim olan Türk-İslam kültürü, gezginci derviş babalarla başlamış, toptan Anadolu taranmış ve Mevlana ile zirveye ulaşmıştır. Anadolu
coğrafyasına hakim olan bu kültürün
Karadeniz Bölgesinde yaşayan tek
örneği 1214 yılında yapılan, günümüz
topraklarında Sinop'ta bulunan Alaaddin Camii'dir
Devamı Sayfa 6’da
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
T.C Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulu
18 Nisan 2016 Pazartesi
Sayı: 6
TERCİHLERİ TEKNOLOJİ
TALEPLERİ YENİ YAZARLAR
Geçtiğimiz günlerde Kütüphaneler Haftası kutlandı. Üniversitemizde ve bağlı meslek
yüksekokullarında çeşitli etkinlikler düzenlendi. Genç Duruş Gazetesi olarak biz de
okulumuz öğrencilerine okuma alışkanlıklarını ve okulumuzda geçen yıl Kasım ayında
açılan Kaşgarlı Mahmut Kütüphanesini ne kadar kullandıklarını sorduk.
TERCİHLERİ “TEKNOLOJİ”, TALEPLERİ “YENİ YAZARLAR”
Aldığımız yanıtların ortak paydası kütüphanemizde yeni dönem yazarların
kitaplarının olmayışı ve daha çok dersleriyle alakalı mesleki kitaplar için kütüphaneyi kullandıkları yönündeydi.
Genel istatistiklere bakınca da 1050
öğrencinin mevcut olduğu okulumuzda, maalesef çıkan sonuç neticesinde
okul kütüphanesine ilginin yok denecek
kadar az olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
Okumayı sevenler ise kendi imkânları
ile edindikleri kitapları okumayı tercih
ediyor.
NELER DEDİLER?
Ertan Özkök(Radyo ve Televizyon
Programcılığı 2. Sınıf)
Genelde mesleki kitaplar için kütüphaneden istifade ediyorum. Elimde okunmayı bekleyen kitaplarım var o yüzden
edebi kitaplar almadım bugüne kadar.
Bence de öğrencilerin kütüphaneye ilgisi az. Bana göre bunun sebebi tanıtımın yetersiz oluşu. Hala kütüphanenin
yerini bilmeyen arkadaşlarımız var.
Okul yönetiminden öğrenciye kadar
herkese bu anlamda görev düşüyor.
Hocalar yönlendirmeli, öğrenci de merak edip araştırmalı. Daha çok internet-
Dursun Ali Yaz Yüksekokulumuzda
Sayfa 3’de
le ilgililer. Okumak isteyen kütüphaneye
gitmiyor olsa bile internetten e-kitap indirip okuyabilir pekâlâ. Ben yaptığımız
radyo programlarında sürekli duyuruyorum kütüphanemizi.
Zeynep Kılıç (Radyo ve Televizyon
Programcılığı 2. Sınıf)
Kütüphaneye gidiyorum, ama kitaplar
daha çeşitli olabilir. Çoğu okuduğum
kitaplar. Yeni yayınlar bulamadığım için
almıyorum. Ödevlerimi karşılayacak kitapları da zaman zaman bulamıyorum.
Halk evinin kütüphanesine gidiyorum
onun için. Her ay düzenli bir şekilde bir
kitap, üç dergi okuyorum. Bence inter-
Köylü Milletin Efendisidir
Sayfa 4’te
net okuma oranını düşürmedi, isteyen
e-kitaptan okur. Ama yine de kitabı elinize alma alışkanlığınızı biraz köreltiyor
internet. Yeni yazarların kitapları getirilmeli. Bence o zaman arkadaşlarımızın
ilgisi artacaktır.
Tuba Türk (Grafik Bölümü 1. Sınıf )
Çok okumam aslında. Okumayı seviyorum ama zaman bulamıyorum veya
içimden gelmiyor diyeyim. Okumam için
kitabın sürükleyici olması ve ilgimi çekmesi lazım. O zaman bir solukta bitiriyorum.
Devamı Sayfa 2’de
Varoluşun Mücadelesi: Çanakkale
Sayfa 7’de
Sayfa 2
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
18 Nisan Pazartesi
TERCİHLERİ TEKNOLOJİ
TALEPLERİ YENİ YAZARLAR
Geçtiğimiz günlerde Kütüphaneler Haftası kutlandı. Üniversitemizde ve bağlı meslek
yüksekokullarında çeşitli etkinlikler düzenlendi. Genç Duruş Gazetesi olarak biz de
okulumuz öğrencilerine okuma alışkanlıklarını ve okulumuzda geçen yıl Kasım ayında
açılan Kaşgarlı Mahmut Kütüphanesini ne kadar kullandıklarını sorduk.
TERCİHLERİ “TEKNOLOJİ”, TALEPLERİ “YENİ YAZARLAR”
Aldığımız yanıtların ortak paydası kütüphanemizde yeni dönem yazarların
kitaplarının olmayışı ve daha çok ders-
le ilgililer. Okumak isteyen kütüphaneye
gitmiyor olsa bile internetten e-kitap indirip okuyabilir pekâlâ. Ben yaptığımız
radyo programlarında sürekli duyuruyorum kütüphanemizi.
yon Programcılığı 1. Sınıf)
Kitabı elime alıp okumayı sevmiyorum.
Bir süre sonra sıkılıyorum. Ben internetten okumayı tercih ediyorum. Bir kitabı
okursam diğer sayfayı merak etmeliyim
edinip öğrenilmeli birçok şey. Bu yüzden
hem kitap okumuyorum hem de kütüphaneye hiç gitmedim. Nerde olduğunu
bile bilmiyorum.
“BAHAR DÖNEMİNDE İLGİ ARTTI”
leriyle alakalı mesleki kitaplar için kütüphaneyi kullandıkları yönündeydi.
Genel istatistiklere bakınca da 1050
öğrencinin mevcut olduğu okulumuzda,
okul kütüphanesine ilginin yok denecek
kadar az olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
Okumayı sevenler ise kendi imkânları
ile edindikleri kitapları okumayı tercih
ediyor.
NELER DEDİLER?
Ertan Özkök(Radyo ve Televizyon
Programcılığı 2. Sınıf)
Genelde mesleki kitaplar için kütüphaneden istifade ediyorum. Elimde okun-
Zeynep Kılıç (Radyo ve Televizyon
Programcılığı 2. Sınıf)
Kütüphaneye gidiyorum, ama kitaplar
daha çeşitli olabilir. Çoğu okuduğum
kitaplar. Yeni yayınlar bulamadığım için
almıyorum. Ödevlerimi karşılayacak kitapları da zaman zaman bulamıyorum.
Halk evinin kütüphanesine gidiyorum
onun için. Her ay düzenli bir şekilde bir
kitap, üç dergi okuyorum. Bence internet okuma oranını düşürmedi, isteyen
e-kitaptan okur. Ama yine de kitabı elinize alma alışkanlığınızı biraz köreltiyor
internet. Yeni yazarların kitapları getiril-
yoksa okumam.
Kütüphaneye gitmedim ve yeri nerde
onu da bilmiyorum, çünkü ilgimi çekmiyor. Teknoloji daha çok ilgimi çekmiyor.
Rabia Demirpolat (Basım Yayın Teknolojileri Programı 1. Sınıf)
Zaten kütüphanede görevli olduğum için
oradan daha fazla istifade ediyorum.
Ama genele baktığımızda öğrencilerin
ilgisinin yok denecek kadar az olduğunu söyleyebilirim. Çeşit açısından biraz
daha zenginleştirilebilir tabi.
Okulun bahçesinde elinde kitap okurken karşılaştığımız Yunus Taş ise şun-
Öğrencilerden sonra bir de kütüphane
sorumlusu Yavuz Sultan Selim’e kütüphanenin istatistiklerini sorduk.
Güz dönemi toplam (Kasım –Aralık
-Ocak )
Başvuran Öğrenci Sayısı: 34
Alınan Kitap Sayısı: 46
Bahar dönemi toplam ( Şubat- Mart )
Başvuran öğrenci sayısı: 98
Alınan kitap sayısı: 154
TERCİH EDEBİ KİTAPLARDAN YANA
Aldığımız bilgilere göre, kütüphaneden
alınan kitapların çeşitleri ve sayısı şu
şekilde;
mayı bekleyen kitaplarım var o yüzden
edebi kitaplar almadım bugüne kadar.
Bence de öğrencilerin kütüphaneye ilgisi az. Bana göre bunun sebebi tanıtımın yetersiz oluşu. Hala kütüphanenin
yerini bilmeyen arkadaşlarımız var.
Okul yönetiminden öğrenciye kadar
herkese bu anlamda görev düşüyor.
Hocalar yönlendirmeli, öğrenci de merak edip araştırmalı. Daha çok internet-
meli. Bence o zaman arkadaşlarımızın
ilgisi artacaktır.
Tuba Türk (Grafik Bölümü 1. Sınıf )
Çok okumam aslında. Okumayı seviyorum ama zaman bulamıyorum veya
içimden gelmiyor diyeyim. Okumam için
kitabın sürükleyici olması ve ilgimi çekmesi lazım. O zaman bir solukta bitiriyorum.
Mustafa Mandev(Radyo ve Televiz-
ları söyledi.
Yunus Taş(Otobüs Kaptanlığı 1. Sınıf)
Okumayı seviyorum. Daha çok kendi
imkânlarımla temin ettiğim kitaplarım
var. Derslerimden arta kalan zamanlarda onları okuyorum.
Mahsum Tura (Otobüs Kaptanlığı 1.
Sınıf)
Okumanın gerekli olduğuna inanmıyorum. Yaşayarak hayatın içinde tecrübe
Edebi Kitap sayısı: 103
Mesleki Kitaplar: 90
Sosyal bilimler: 3
Coğrafya: 22
Tarih: 16
Daha az internet, daha çok kitaplı günlere…
Gülten KAHRAMAN
Sayfa 3
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
18 Nisan Pazartesi
ÖĞRENCİLERİMİZDEN KAN BAĞIŞI
KAMPANYASINA TAM DESTEK
Yüksekokulumuz akademik personeli ve öğrencileri Türk Kızılayına kan bağışında bulundular.
Yüksekokulumuza gelen Türk Kızılay’ı
Samsun Şubesi’ne bağlı kan toplama
ekibi, her yıl olduğu gibi bu yıl da öğrencilerimizin yoğun ilgisiyle karşılaştı. “1
Dakika İçin, Harekete Geçin” sloganıyla
kan bağış kampanyasına destek beklediklerini belirten Kızılay gönüllüleri, öğ-
rencilerin kan bağışı talebine karşı duyarsız kalmadığını ifade ederek Gerze
Meslek Yüksekokuluna her geldiklerinde memnuniyet verici bir ilgi gördüklerini dile getirdiler.
“Hedef 25” Projesi kapsamında gerçekleşen kan bağışı kampanyasında, Kızı-
lay tarafından gönüllü olarak kan veren
öğrencilere çeşitli ikramlarda bulunuldu.
Ayrıca kan verenlerin Hepatit B, Hepatit
C, AIDS, Frengi gibi yaptırma maliyetleri
yüksek olan testleri de yapıldı.
Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr.
Mustafa ÖZTOPRAK konuya ilişkin
yaptığı açıklamada, öğrencilerin bu
kampanyaya ilgisiz kalmamasının kendisini çok memnun ettiğini belirterek,
hassasiyetlerinden dolayı bağışta bulunan herkese teşekkür etti.
Hami Uysal
TÜRK EKONOMİSİNDEKİ KRİZLER KONUŞULDU
Yüksekokulumuz,Bağımsız
Denetçi Serbest Muhasebeci ve Yazar, Dursun Ali YAZ’ı
ağırladı.
Alanında uzman, tecrübeli ve sektörünün öncü isimleriyle öğrencilerimizi buluşturmaya devam eden
Yüksekokulumuz, mali tablo, vergi
ve bağımsız denetim gibi konuların
uzman isimlerinden olan Bağımsız
Denetçi Serbest Muhasebeci ve
Yazar, Dursun Ali YAZ’ı ağırladı.
Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda gerçekleştirilen programa; Yüksekokul
Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa
ÖZTOPRAK, Müdür Yardımcılarımız Öğr. Gör. Mehmet KESKİN,
Öğr. Gör. Funda İNCE, akademik personelimiz, Sinop Meslek
Yüksekokulu ile Ayancık Meslek
Yüksekokulu Muhasebe ve Vergi
Uygulamaları Programı akademik
personeli, öğrencileri ve Yüksekokul öğrencilerimiz katıldı.
Program “5 Nisan 1994 Kararları ve 2001 Krizi” konulu kısa film
gösterimi ile başladı. Daha sonra
“Sebepleri ve Sonuçları ile Türk
Ekonomisindeki Krizler” konulu bir
konferans veren Dursun Ali YAZ,
geçmişten günümüze yaşanan
krizleri değerlendirerek, Türk ekonomisindeki gelişim ve muhasebe
mesleğinin işlevselliği hakkında katılımcılara bilgiler verdi.
Türkiye’deki birçok üniversite mezununun arzu ettiği işi bulamadığını belirten YAZ, “Dünya’da ve
Türkiye’de meydana gelen krizler,
öncesinde bir uyarı ile kendini hissettirmiştir. Türkiye’de hâkim olan
serbest piyasa ekonomisi, iş olanakları bakımından çoğu öğrenciyi
tatmin etmiyor. Bugün mezun olduktan sonra iş bulacağınız sahaya
yönelik donanım ve bilgiye sahip
olmazsanız sizin kriziniz de başlamış sayılır. Bu konferansın da siz
öğrenciler açısından kriz öncesi
tedbir almanızı sağlayacak bir uyarı
olmasını temenni ediyorum. Sizler
bilim yuvası olan bu üniversitelerde
kendinizi geliştirerek güçlü bir entelektüel birikime sahip olmalısınız.
Bu bağlamda vakitlerinizin çoğunu
kitaplarla ve kütüphanelerde geçirin. Ekonominin seyrini ve paranın
işlevini iyi kavrayın. Gelişen ekonomik modelleri iyi okuyun.” şeklinde
konuştu.
Konuşmasını tarihten ve günümüzden örnekler vererek sürdüren
Bağımsız Denetçi Serbest Muhasebeci ve Yazar Dursun Ali YAZ’a
program sonunda hediyesini Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr.
Mustafa ÖZTOPRAK verdi.
Ömer Çakıcı
Sayfa 4
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
18 Nisan Pazartesi
Bir Kitap Tahlili
Waldo Sen Neden Burada Değilsin?
Birçok kesimce aykırı adam olarak nitelendirilen şair İsmet Özel’in ‘Waldo Sen
Neden Burada Değilsin’ kitabı, muallakta olan mutezillere ithaf edilen güçlü bir
eserdir.
İnsanın kim olduğunu sorgularken, fark
etmeden kimlik değişimi yaşadığını belirten İsmet Özel, okuyucuya kendi hayatındaki kimliksel gelişmeleri anlatarak
hızla betonlaşan kentlerde evresel bir
yol çiziyor.
Kitabın içeriği kadar kapağı da dikkat çekici. İki Amerikan polisi tarafından ağzı
kapatılarak gözaltına alınan bir isyancının yer aldığı fotoğraf karesinde Şair
İsmet Özel “Evet İsyan” ritüelini okuyucuya pratik bir zekâyla aktarıyor. Ayrıca,
okuyucuya kendi mustarip izahatının
yanı sıra içinde bulunduğu ruh halini de
kurduğu ilk cümle ile özetliyor, “Dünyaya gelmek bir saldırıya uğramaktır” ve
devam ediyor şair, “Doğan her bebek,
havanın ciğerine dolması sonrası yaşadığı sancıyla ağlamaya başlar.” Bu iki
cümle ile başlayan kitap o an yüzünüze
atılan sert bir tokat gibi sarsıyor sizi. Aslında ilk paragrafta netleşiyor akıllardaki
soru işareti. Kim olduğunu öğrenmek
için; neyle savaştığını kavraman gerekiyor. “Soğuk, sıcak, açlık, hastalık vs…”
tüm bu saldırıların insanı kim olduğunu
öğrenmeye iten etkenler olduğunu iddia
ediyor İsmet Özel ve paragrafı şöyle
tamamlıyor; “Yaşıyor olmak, savaşıyor
olmaktan başka bir şey değildir.”
Kitapta yer alan aforizmalardan önce
isminin hikâyesine değinmek gerek. İlk
okuduğunda hiçbir çağrışım doğurmasa
da, aslında kitabın dinamiğini oluşturan
bir hikâye repliği bu ad. Zira, İsmet Özel
eserinin finalinde okuyucuya bir hikaye
anlatılır.Hikâyenin özeti kısaca şöyledir:
Amerika'da Meksika'yla yapılan savaşı
protesto etmek için ödemesi gereken
1 dolarlık seçmen vergisini ödemeyip
1 gecelik hapse düşen Henry David
Thoreau'nun ziyaretine çok sevdiği dostu gelir.
Kendisinden 14 yaş büyük olan ve birçok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle
paylaşan Raplh Waldo Emerson, telaşla arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında şöyle bir
konuşma geçer:
"- Henry, neden buradasın?"
"- Waldo, sen neden burada değilsin?"
“Kadirşinas itaatsizliğim ve tevarüs
edilmemiş asaletim”
Kitap iki ayrı başlıkta vuku bulur. İlk bölümde okuyucuya “Waldo Sen Neden
Burada Değilsin?” sorusunu yöneltip,
kendi fikri zindanına davet ederken,
İkinci bölümde ise “Henry Neden Buradasın” başlığı altında, bu fikri zindana
geliş sürecini usta bir anlatımla okuyucusuna izah eder.
İsyan ahlakına yakışır bir üslupla kitabında sivil itaatsizliği ele alan İsmet
Özel, sarsıntılı hayatını aidiyet duygusuyla okuyucusuna sunarak, ilk şiir
denemelerini, din ile ilk ilişkilerini, sosyalistlikle münasebetini, İslam’a yöneliş
evresini ve onu tutunamayan adam kılan etkeni şu cümle ile özetliyor; “Kadirşinas itaatsizliğim ve tevarüs edilmemiş
asaletim”
Aydın Kesimin Kavram Fanatikliği
Kitaba gelecek olursak, İsmet Özel
‘Waldo Sen Neden Burada Değilsin’
kitabında kendi masalına derin çözümlemeler getiriyor. Kendini, sıfatlarını,
masalını izaha soyunuyor. Kendisine
yönelttiği "Ne için" sorusuyla hayatını
gözden geçiriyor.
Yazarın ilk sorgusu şairliği üzerine başlıyor 'Neden şair olmak?', 'Şiir nedir?',
'Şair kime denir?'
Masalının en önemli parçalarından biri
olan şairliği ve şiiri çözümledikten sonra
diğer önemli parçası komünizm üzerine
devam ediyor. Günümüzde şiir ve edebiyat sahasında iktidar olduklarını iddia
eden aydın kesimin; kalıtsal bencillik
ve kavram fanatikliğinde boğulduğunu
belirten Özel, ''Türkiye'de insana, aydınlanmadan geçmediği halde, aydınlanmanın ilk faraziyatları öğretilmiştir."
diyerek aydınlık ve özgürlük kavramlarını da yeniden yorumluyor.
Tarihsel süreçlerdeki sosyalizm algısına
dair de birçok bilgi veren Özel, kitabında komünist şairlikten Müslüman şairliğe geçtiğini belirtse de, Siyasal İslam
ve Muhafazakarlık terimlerine duyduğu
kızgınlığı da eklemeden bitirmiyor hikayesini. Çünkü Ali Şeriati gibi İsmet
Özel'de; bir devrin değil, her devrin yükünü göğüslemiş olmanın haklılığıyla
‘neden yazıyorum?’ sorusunu yöneltmiştir kendine.
İsmet Özel'inde kitabında "neden yazıyorum?" sorusuna verdiği cevap, terimsel bir jargondan ötedir;
“Şair kimdir? Kendisine yaradılıştan şiir
söyleme gücü verilmiş üstün yetenekli
biri mi? Yoksa aldığı eğitim sonucu başarılı şiirler kurma gücüne ermiş bir usta
mı? Yahut bazı mahrumiyetleri bünyesinde yücelterek şair olmak zorunda
bırakılmış bir çaresiz mi? Belki her şair
için bu üç soruya uygun düşen durumlar
geçerli olabilir. Diyebiliriz ki şairin ortaya
çıkışında yeteneğin, eğitimin ve sosyopsikolojik zorlamaların belli dozlarda etkisi vardır. Bu takdirde şairi toplumsal bir
vakıa olarak anlamamız gerekir ki ben,
böyle bir anlayışı doğru bulmuyorum.
Şair dünyadan alır ve dünyaya verir.
Şairin dünyadan neler aldığını bütün ayrıntılarıyla ve hatta onu şiire götüren ve
okuyanlar olarak bizi şiire yönelten asli
bağ bakımından bilemeyebiliriz. Şiirlerimle yüz yüze gelenler dünya ile olan
ilgilerinde yeni bir açılımı, gerekirse bir
rahatsızlığı fark etmeliydiler. Bu yüzden
genel kabul içinde şiire yakışır sayılana
değil, şiire girdiği zaman bir şeyleri kurcalar olana rağbet ediyorum. “
Çok geç olmadan İsmet Özel'i fark etmeliyiz.
Ömer Çakıcı
Köylü Milletin Efendisidir
Ülkesi için tıpkı gözleri gibi yaşlanır köylü, parfümü toprak
kokusudur. Yağmurda ıslanarak çalışır. Islanmayı sevmez
belki ama çalışmayı sever.
Köylerde, bağlarda, bahçelerde,
tarlalarda çalışıp toprağının kıymetini bilen ve bilinmesi için üreten, icraatlarına doymayan, kendi buğdayı
ile doyarken aynı zamanda doyuran
millettir köylü. Kendisinin efendisidir, milletin efendisidir. Ülkesine
üretir ne üretirse, mahsulü de ticareti de kendi gibi saf ve temizdir.
Hisleri vardır hava durumu gibi,
yağmuru, güneşi, sıcağı, soğuğu az
çok bilir. Bu topraklar için çalıştı ağır
şartlar altında, tarihi derindir yarası
gibi. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır diyerek savaştı cephede
bugün yine savaşır. Dünya üzerinde
eşi olmayan millettir. Bağımsızlık
kayıtsız şartsız onundur.
Tüm dünya diğer önemli alanlarda
özelikle teknolojide gelişmek için
bağını bahçesini toprağını kölelere
sulatmıştır. Milletin efendisi alın teri
ile sulamıştır, bağdan bahçeden tarımdan başını kaldıramadığından
çarpamamıştır başını teknolojiye.
Belki biraz geri kalmıştır, ama ülkesi
için doğan güneştir.
Doğar doğmaz ışığını veren sürekli yenilenebilir, ürettikleri gibi doğal
bir kaynaktır. Ülkesi için tıpkı gözleri
gibi yaşlanır köylü, parfümü toprak
kokusudur. Yağmurda ıslanarak çalışır. Islanmayı sevmez belki ama
çalışmayı sever. Yırtık ve yama-
lı olan üstüne, bazen çok gelirler,
maddi sıkıntıya düşer, toprağına bereketli tohumlarını basıp, üstü başı
toz toprak olan ekinlerini toplayarak
kalkar. Köyünü, memleketini, milletini sevdirenin toprak olduğunu bilir
huzuru toprakta bulur. Ekinlerinin
yeşerdiğini görür, tarlasının güzelliğini gönlünün aynasından görür.
Huzuru toprakta bulur. Yağmur toprağa düştükçe paçaları çamur olan
köylü, topraktaki bereket kokusunu
içine çeker. Huzuru toprakta bulur.
Günü gelir ölür köylü, yine huzuru
toprakta bulur!
Mahmut OLGAR
Sayfa 5
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
18 Nisan Pazartesi
Milyonları Peşinden Sürükleyen Dizi
GAME OF THRONES
Amerikan dizilerinden birisi olan Game Of Thrones (Taht Oyunları) dünyada en çok
izlenenler arasında yer alan dizi, George R.R Martin’in fantastik kitabı Buz ve Ateşin
Şarkısı’ndan uyarlandı. Dizinin sahneleri ise Amerika hariç sekiz ayrı ülkede çekiliyor.
Sibel Kekilli’den sonra bir Türk oyuncu daha diziye dâhil oluyor.
İlk bölümü 17 Nisan 2011 tarihinde ABD
televizyon kanalı HBO’da yayınlandı.
Türkiye’de ise beşinci sezonun ilk bölümü 13 Nisan 2015 Pazartesi günü
televizyonda CNBC-e’de sevenleriyle
buluşmuştu. Dizinin yönetmenliğini Tim
Van Patten, Brian Kirk, Daniel Minahan
ve Alan Taylor üstlenmektedir. Bakıldığı
zaman oyuncu kadrosunda tanıdık isim
görmek mümkün değildir. Dizinin başrollerinde ise Sean Bean, Peter Dinklage,
Nikolaj Coster-Waldau, Kit Harington ve
birçok isim yer alıyor. Dizi genel olarak
bakıldığı zaman geçmiş zaman Krallıklarını fantastik bir şekilde gözler önüne
seriyor. Dizinin ilginç taraflarından birisi
en sevdiğiniz karakterin hiç ummadığınız an da hayatını kaybediyor olmasıdır.
Ayrıca dizide birden fazla ana karakterin
rol aldığı açıkça gözlemlenebilir.
GEORGE R.R MARTİN’İN GÖZÜ
HBO’DAYMIŞ!
Tüm dünyada izlenme rekoları kıran
Game Of Thrones yayınlanmaya başlamadan önceki sürecinde kitabın yazarı olan George R.R Martin ile irtibat
kuran film şirketleri, kitabın filmleştirilmesi konusunda Martin’i ikna edemedi.
Film yerine diziye dönüştürülmesi fikri
üzerinde karar kılan ünlü yazar, yazdığı
romanın haklarını HBO firmasına verilmesini söyledi.5.sezonun final bölümü
15 Haziran 2015’te en sevilen karakter
olarak görülen Jon Snow’un (Kit Harington) ihanete uğrayarak öldürülmesi ve
Khaleesi'nin (Daenerys Targaryen) kaçırılmasıyla izleyicileri şoke eden bir finalle veda etti.Merakla beklenen Game
Of Thrones’un altıncı sezon çekimlerine
Eylül 2016’da başlandı.
8 AYRI ÜLKEDE ÇEKİLDİ!
İzleyicileri içine hapseden dizinin şu
ana kadar ki sezonları8 ayrı ülke de
(Hırvatistan, İspanya, Fas, İskoçya, Ku-
zey İrlanda, Malta, İzlanda ve Yunanistan) çekildi. Amerikan dizisi olmasına
rağmen Amerika’da herhangi bir sahnenin çekilmemiş olması dikkatlerden
kaçmadı. Merakla beklenen Game Of
Thrones’un altıncı sezonu 24 Nisan
2016 tarihindesevenleriyle buluşacak.
1 TÜRK DAHA DİZİYE DÂHİL OLUYOR!
Game Of Thrones’un ikinci sezonun da
konuk oyuncu olarak dizide Shae karakterini canlandıran Sibel Kekilli kendisine
verilen fırsatı iyi değerlendirip, dizi de
performansı ile dikkatleri üzerine çeken Kekilli, dizinin dördüncü sezonunda
öldürülerek diziye veda etmişti. Altıncı sezonda Kıbrıslı Türk aktör Tamer
Hassan’ın (47) yeni bölümlerinde rol
alacağı dizi tarafından doğrulandı.
İSYAN BAYRAKLARINI KİTABIN HAYRANLARI ÇEKTİ!
Dünyada isminden söz ettiren dizinin
toplumların değerlerini sarsan cinsel
olaylar, vahşet, çarpık ilişkiler ve kin
bulunuyor. Dizideki kadın oyuncular ve
figüranlar bir meta olarak kullanılıyor.
Game Of Thrones’un eleştiri odağı haline gelmesinin başlıca sebeplerinden
birisikadına yönelik şiddetin ve tecavüz
olaylarının artması oldu. Özellikle değinmek gerekirse kitapta yer almamasına rağmen Sansa Stark’ın tecavüze
uğraması ise izleyenleri ateş topuna çevirdi. “Buz ve Ateşin Şarkısı” kitabından
uyarlanan dizinin, kitaptakileri yazılanların dışına çıkılması izleyiciler tarafından
eleştirilere maruz kaldı.Asıl sorunun henüz kitabın yazılmış kısımları bitmeden
yapılan değişiklikler ve karakterlerin yazılanlara ters düşmesiydi. Dizi izleyicisi
olarak bundan pek rahatsızlık duymasak da kitabın hayranları isyan bayraklarını çekti.
Burak Oruç
GERZE TİYATRO TOPLULUĞUNDAN İKİ YENİ OYUN
Gerze Belediyesi tarafından düzenlenen tiyatro etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor.
Gerze Belediyesi çatısı altında her yıl
düzenlenen tiyatro çalışmaları bu yıl da
halkın karşısına yine halktan oyuncularla çıktı. Oyuncu kadrosunu; emekli, öğretmen, memur, ev hanımı ve öğrenciler
gibi gönüllü vatandaşlardan oluşturan
Belediye Konservatuarı Tiyatro Topluluğu, tiyatro severler için kaçırılmaz bir
fırsat.
Konservatuarda uzun ve özverili bir çalışmanın ardından sahnelenen oyunların arasına bu yıl ''Bayrağın Gölgesinde''
ve ''Pusuda'' adlı oyunlar da eklendi.
Tiyatro severlerin beğenisine sunulan
oyunlar, Gerze Sedat Işıdı Kültür Sanat
Merkezinde sahnelendi. Konservatuar
tiyatro ekibi eğitmeni Ömer Şener' in de
rol aldığı oyunların oyuncuları arasında
bu yıl Yüksekokulumuz öğrencileri de
bulunuyor.
Emrah PESEN
Sayfa 6
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
18 Nisan Pazartesi
800 YILLIK TARİHİN KARADENİZ'DEKİ TEK ÖRNEĞİ
SİNOP ALAADDİN CAMİİ
Caminin avlusunda beş farklı giriş kapısı
bulunmaktadır. İbadet mekânının üzeri biri
büyük olmak üzere üç kubbe ile örtülmüştür. Ayrıca batı ve doğu yönünden de birer
küçük kubbe ile ortadaki üç kubbe desteklenmiştir. Caminin mihrabı beyaz mermerden olup, bezemeli olarak iç içe iki mihrap
görünümündedir. Mihrabın çevresi çiçekli
kabartmalar halinde çepeçevre Ayetel Kürsi ile çevrilmiştir.
Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Anadolu Selçukluları Döneminde
gerçekleşmiştir. Anadolu'ya hakim olan
Türk-İslam kültürü, gezginci derviş babalarla başlamış, toptan Anadolu taranmış
ve Mevlana ile zirveye ulaşmıştır. Anadolu coğrafyasına hakim olan bu kültürün Karadeniz Bölgesinde yaşayan tek
örneği 1214 yılında yapılan, günümüz
topraklarında Sinop'ta bulunan Alaaddin
Camii'dir. Selçuklu Dönemi’nden kalan
Camii, Sinop'un en büyük camilerinden
birisidir. Camii dikdörtgen mekânı ve geniş avlusu ile 86 m uzunluğunda ve 22
m genişliğindedir. Avlu, camii alanının 3
katı büyüklüğündedir. 64 m uzunluğunda
ve 86 m genişliğindedir. Minaresi avlunun kuzey duvarına bitişik vaziyettedir.
Avlusunun doğu, batı, kuzey olmak üzere 3 tane kapısı bulunmaktadır. Kuzey
ve batı kapısında kitabeler bulunmaktadır. Batı kapısının üzerindeki kitabe 1385
tarihli olup, Candaroğullarından Celalüddin Beyazıt’ın tamir kitabesidir. Ayrıca bu
kitabenin üzerinde 1851 tarihinde Sultan
Abdülmecit zamanında Mutasarrıf Tufan
Paşa’nın onarım kitabesi de bulunmaktadır. Caminin avlusunda beş farklı giriş
kapısı bulunmaktadır. İbadet mekânının
üzeri biri büyük olmak üzere üç kubbe ile
örtülmüştür. Ayrıca batı ve doğu yönünden de birer küçük kubbe ile ortadaki üç
kubbe desteklenmiştir. Caminin mihrabı
beyaz mermerden olup, bezemeli olarak
iç içe iki mihrap görünümündedir. Mihra-
bın çevresi çiçekli kabartmalar halinde
çepeçevre Ayetel Kürsi ile çevrilmiştir.
Bu mihrap yanındaki minber ile birlikte
camiyi onaran Candaroğullarından İsfendiyar Bey tarafından yaptırılmıştır.
Caminin minberi büyük kubbenin 1850
yılında yıkılması sırasında harap olmuş,
kalan bölümleri İstanbul Türk ve İslâm
eserleri Müzesi’ne Trabzon Valisi Sırrı Bey tarafından gönderilmiştir. Evliya
Çelebi Seyahatnamesi’nde bu minbere değinmiştir: ”Evsaf-ı Mimber-ı cami-i
Sinop- öyle bir müsenna ve murassa ibretnümadır ki, sitayişinde kerubiyan bile
acizdirler. Lâkin Alâ kaderittaka bu hâkir
deryadan katre, güneşten zerre olarak
tavsif edeyim. Evvela üstad-ı kâmil bu
minberi altı kıt’a mermer-hamdan inşa
edip her paresini birbirine öyle mezcetmiştir ki, Kemal-i kuvvet-i basara malik
olan hezarfenler bile nazar-ı im’an ile bu
taşı muayene etseler her kıt’a taşın birbirine intizaç yerini fark edemezler. Güya
yekpare bir minber-i ranâdır. Cenabı İzzet ruyi arzda ne kadar nebatat, Şukufe
ve eshar halk etmişse üstat-i mermer
yedi tülasını iyan ederek bu mermerde
tersim etmiştir ki diyar-ı İslam’da buna
muadil bir minber yoktur.”
Caminin arkasında kesme taştan, yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.Her yıl binlerce turistin akın
ettiği Alaaddin Camii Sinop turizmine de
büyük katkıda bulunmaktadır.
Erdem SEVİNGÜN
VAR OLUŞUN MÜCADELESİDİR ÇANAKKALE
Nifak tohumlarının içimizde yeşermemesi,
ancak Çanakkale’deki birlik ve beraberlik
ruhuyla mümkün olacaktır. Çanakkale, destan olmanın yanı sıra istikbalimiz için de bir
yol haritası olmalıdır. Birçok açıdan incelenmesi gereken Çanakkale Zaferi, nesilden
nesile aktarılmalıdır.
Çanakkele Savaşında şehadetleri dinin
temeli olan ezanın ve Kur’an’ın, hilal
sembolüyle birlikte ilelebet bu gökkubbede yansıması, yankılanması için yüz
binlerce can verildiği yerdir “Çanakkale”. Beşer idrakiyle tahayyül edilecek
tüm amaçları, anlamları aşan, geride
bırakan, önemsizleştiren bir diriliş ve direniş destanıdır.
Mukaddes değerlerle kaynaşmış, bütünleşmiş varlığımızı yok etmeyi amaçlayan devletler açısından ise müthiş bir
hezimettir. Ölmekten korkmayan bir ruh
yüceliğinin, öldürmekten çekinmeyen
sefil ruhları bozguna uğratmasıdır.
Çanakkale, insanlık onurunun, İslam kardeşliğinin, emperyalist zorbalara karşı
dayanışmanın aşılmazlığı,geçilmezliği,
yenilmezliğidir.
Bu anlamda Çanakkale önemli bir aşamadır. Çanakkale, bu topraklar üzerinde yaşayan halkların gerçek anlamda
‘millet’ ve Anadolu’nun bu milletin ebedî
vatanı olduğunun bir kez daha tescili,
kanıtıdır. Bayrak nöbeti gibi nesilden
nesile emanet edilen Çanakkale ve İstiklal ruhu, sırası gelene verdiği namus
vazifesinde bir adım geri atmamakla hayatiyet kazanır.
Varoluş özgürlüğünü muhkem duyguya
dönüştüren bilincin bir anlık gevşekliği
ve gafleti, bizim ve sonraki nesillerin hayattan nasipsiz kalmasına sebep olabilir. Yerine göre hiç düşünmeden ölümün
üzerine atılmak da bugünü ve yarınıyla
bir milletin hayatını kurtarmak olur.
Çanakkale’de böyle olmuştur.
ÇANAKKALE ZAFERİ NESİLDEN NESİLE AKTARILMALI
Nifak tohumlarının içimizde yeşermemesi, ancak Çanakkale’deki birlik ve
beraberlik ruhuyla mümkün olacaktır.
Çanakkale, destan olmanın yanı sıra
istikbalimiz için de bir yol haritası olmalıdır. Birçok açıdan incelenmesi gereken Çanakkale Zaferi, nesilden nesile
aktarılmalıdır. İstiklal uğruna verilen
mücadele unutturulmamalıdır. Aydınlık
dimağı, pırıl pırıl bakış ve ilgileriyle yeni
nesiller, bu ruh ve duyguyu ilham kaynağı bilmeli, tarihi şuurla hep yaşanır
kılmalıdır.
Teslimiyeti zillet sayan yüce bir ruhla,
kıyameti andıran bir savaşta mütecaviz,
işgalci düşmana geçit vermeyen, yaşadığımız hayatı ve ülkeyi canları pahasına bize armağan eden başta ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK olmak
üzere Gazilerimizi, şehitlerimizi rahmet
ve minnetle anıyoruz.
Burcu USTABAŞ
Sayfa 7
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
18 Nisan Pazartesi
MEKANİK Mimik Dansçısı
“JimCarrey”
Mekanik sesler satın aldık durduk. Kendimize, eşe, dosta, sevgiliye… Sünnet
olan yeğenimize... Sabit aralıklarla sabit seslerle hayatımızın geçişini görmek
için. Çok pahalıya mal olan sesler. Yer
yer koleksiyonunu yapanlara denk gelip
içimizden “bunlarla dükkân açar” dediklerimiz bile oldu. Kıyafetimize uygun
olanını taktık belki bugün kolumuza o
mekanik seslerin. Duvarda az önce acı,
ürkütücü bir ses çıkardı belki o dededen
kalma antika saat. O sadece dönen bir
dişliydi. Sadece bir çark… İşe geç kaldığını öğrendiğin ya da daha 562 turluk
vaktin var diye rahat ettiğin. Gelmesi için
beklediğin günlerindi ya da çok sevdiğin
birinin. Teneffüs ziline kalan son saniyelerdi tahtada geçirdiğin gergin anlarda
göz ucuyla baktığın duvarda. Önemli bir
karar vermek içinde sana sunulan oydu.
Şirket adına alacağın mühim kararlar
için oturduğun toplantı masasının da
dolması için gereken akreple yelkovanın
istenen yere gelmesiydi. Çalışmaktan
iki büklüm olanlar için mesai bitimiydi.
Babasının iş dönüşünü bekleyen çocuk için heyecandı. Cepte hazır duran
çikolataydı. Ocaktaki yemeğin tabağa
konmasıydı anne için. Geri dönüp baktı-
ğında hayatından gelip geçen herkesin,
yaşadığın her şeyin ifade ettiği tek şeydi
zaman. Sokak arasında bir dükkân vitrininde gördüğün o süslü saat olamaz
ama hayatın değil mi? Onun pili biter,
o sadece saattir. İşi dönmektir. Zamanı göstermek. Telaşına telaş katmaktır.
Her yere koyarsın. Bir süre göremesen
gözün arar. İyi mi acaba hala geçiyor
mu diye yolda birini çevirir sorarsın. Çok
yararınaymış gibi… Artan dijital rakamlar olur ekranda. 59’dan sonra yutar sıradaki saat önceki saatin tüm dakikalarını. Bugününün dününü yuttuğunu bile
görürsün. Demem o ki zaman geçer.
Kolunda, telefonunda, duvarında, dolabında, işinde… Gözünün önünde. Tam
da gözünün önünde alır her şeyini. O
uzun sayılan saniyelik hayatını. Elinden
alışına dua da edersin sitemde. Akrebi
geri çevirirsin. Geçen zaman geri gelsin
istersin. Sen onu çevirirken bile başka
kollarda bambaşka duvarlarda ilerler o.
Evlerin başköşelerinde kaybolur sevdiklerin. Beklediklerin… Mekanik sesler
satın alırız mekanik seslerle harcadığımız hayatın kâğıda dönen bir kısmıyla.
Dinleyin…
Berna Özyurt
NASIL GELDİK BU HALE?
Nasıl geldik bu hale?
Nasıl getirildik? Şanslıydık belki şimdiki nesle
göre. En büyük derdimiz
akşam ezanından sonra
biraz daha oyun oynayabilmekti.
Korkudan
ziyade saygı duyardık
büyüklerimize.
Oyun
uğruna yemekten vazgeçip, annemizin
elimize tutuşturduğu ekmek aralarını
paylaşırdık. Oyunbozanlık olurdu bazen, kavga ederdik ama fazla dayanamazdık. Kardeş bilirdik çünkü birbirimizi.
Hatta ilk o dönemlerde öğrendik kardeş
olmak için aynı kanı taşımaya gerek olmadığını. Bayramlar doludizgin geçerdi.
Para değildi derdimiz. Bir şeker, bir kurabiyeyle mutlu olurduk. Aynı masanın
etrafında oturup yenilen yemekler paha
biçilemeyecek kadar kıymetliydi. Çaldığımız tek şeyse eğlenceydi.
Şimdi mi? Şimdi çocukluk arkadaşlarımla özlemle yad ettiğim günler olarak
kaldı her şey.Şimdi hayatlarımız çalındı.
Hayallerimiz, düşlerimiz, gülüşlerimiz,
çocukluğumuz,gençliğ
imiz,malımız hatta canımız. Sofralarımızdan
tabaklarımız eksildi. Güvenimiz çalındı. Oysa biz
sadece eğlence hırsızıydık. Cesaretimiz kırıldı.
Adım atarken korkar olduk, kendimizden önce
sevdiklerimiz için. Aynı kanı taşımadığımız onlarca insan için gözyaşı döktük,
üzüldük, içimiz yandı. Birkaç parça kıyafet, birkaç kare fotoğraf, içimizi kemiren
öfke, cevabını alamadığımız sorular kaldı geriye. Asla unutamayacağımız acılar
kaldı.
Merak ettiğim bir şey var. Bunca şeyin
sorumlusu olanlar gece başlarını yastığa koyduklarında rahat uyuyabiliyorlar
mı acaba? Vicdanları rahat mı? Bu nasıl
bir canilik nasıl, bir kalleşliktir? Var mı
merak ettiğimiz bu soruları yanıtlayabilecek birileri? Daha da önemlisi bütün
bu olanları “Yeter” deyip engelleyebilecek birileri?
Tuğba HORUZ
Çocukluğumu hatırladığımda yalnızlık
kokan sayfalarım aralanıyor. Annem ve
babamın sürekli çalıştığı günlerden birindeydim. Camın önünde onların gelişini bekleyen küçük bir kız olarak buluyorum kendimi. O gün, yalnızlığın buram
buram şehirlerimde dolaştığını hatırlıyorum. Babamın eve getirdiği, dikdörtgen
kare kutuyla hayatımın değişebileceğini
hiç düşünmemiştim. Babam plastik, ortası delik, parıldayan cd’yi o kara kutuya
yerleştirdiğinde onunla tanıştım. Gülümseyen yüzü, beni de gülümsetmişti. Yüzüne geçirdiği maskeyle, her mimiğinin
dans ettiğini gördüm. Evet, onu ilk kez
“Maske” filmi ile tanıdım. Onunla buluştuğum ilk gün de hayatımdaki en güzel
buluşmayı yaşamıştım. Tanımlamaya
çalıştığım isim benim çocukluk yıllarımın kahramanı “JimCarrey”.
Kanada doğumlu bu aktör, çocukluk
yıllarını aynanın önünde geçiren, yüzüne yakışacağı her mimiği bir kıyafet giyermişçesine değiştiren biriydi.
O adam, benim kahramanımdı. Ailesi,
onun başarılı olacağını biliyor muydu
bilmiyorum, ama günümüzde kim onun
yaptığını yapsa deli diye adlandırılacağını tahmin edebiliyorum. Şuan olduğu
kişiliğini ve başarılar dizinini bu deliliğine borçlu. Belki de bu hayatta limitsiz
olmamız, bizi limitler içinde yaşayan insanlardan bir yolda ayırıyor olabilir.
Konuya geri dönecek olursak, içimdeki
yalnızlık onun her filmiyle ayrı bir dünyaya taşındı. İçimden taşınan yalnızlık,
taşındığı odanın kapısını kilitledi. O büyük başarıların altına adını yazdırırken,
küçük bir kız artık onun sayesinde yalnız değildi. “Salak ile avanak” filmini izlediğimde, tamamen başka bir adamla
tanışmış gibiydim. Olabilecek, istenmeyecek en farklı karaktere bürünmeyi
başarmıştı. Sizlerden bir salak olmanızı,
bir salak gibi davranmanızı isteseler ne
hissederdiniz? Oysa JimCarrey, bu rolün ve projenin hayatının dönüm noktası
olduğunu söylüyor. Çoğu kişi ekrandaki tiplemede takılı kalmışken, ben ise
insanları kahkahalara boğan bir adamı
görüyordum.
Başarılarına devam eden bu farklı adam, izleyicinin karşısına “Truman
Show” ile çıktığında, ben dâhil birçok
kişiyi farklı bir dünyaya götürmeyi ba-
şardı. Filmi izlediğimde kendimi sorgulama ihtiyacını hissettiğimi hatırlıyorum.
Yıllar geçtikçe onun filmleriyle büyüyen
küçük kız, artık sadece ona gülümseyen
bir yüzle bakmıyordu. Var mıydık, yoksa
bizim için yaratılan bu dünya, tanıdığımız her insan yüzü sahte olabilir miydi?
Medyanın ne kadar kölesiydik. Hala
içimde bu düşünce mevcut, hala yanıtlayamadığım soruların arasında.
Her neyse, tam onun sadece güldürmeyen bir adam olduğunu kabullenmeye
çalışıyorken ben, karşıma daha farklı bir
şekilde çıktı. Artık beni güldüren adam,
beni ekrana kilitleyip ayrıca korkutmak
da istiyordu. “Numara 23” filmiyle bir sır
kapısı açtı. Filmi izledikten sonra ne mi
yapıyordum, düşüncesi komik olsa da
etrafımda dönüp dolaşan her tarihi olayı
23 numaraya bağlamayı başarmıştım.
Şimdi günümüze gelirsek, sadece yaptığı işlerle değil, yapmış olduğu hayır
işleriyle de göz önünde olan isimlerden
biri. Çocuklara duyduğu sevgiyi, yardıma muhtaç duyan her çocuğa vermeye
çalışıyor.
Her daim insanları güldüren, bazen güldürmekle kalmayıp düşüncelere boğan,
aynı zamanda da korkutmayı başaran
JimCarrey, bu zamana kadar hiç Oscar
Ödülü alamadı, ama yapılan araştırmalar doğrultusunda insanlar, onun Oscar
Ödülünü hak ettiği ve ödülü alması gerektiği düşüncesine sahip.
Kelimelerimi toplarken, eğer moraliniz
bozuksa, sevgilinizden yeni ayrıldıysanız, nedensizce gülmeye ihtiyaç duyuyorsanız JimCarrey sanırım aradığınız
adam olabilir, ama unutmayın ki JimCarrey sadece sizi güldürmek için orada
değil, dram ve gizem-gerilim türündeki
filmlerinin de sizleri oldukça tatmin edeceğini düşünüyorum.
Aklımda kalan, sizleri de düşünmeye
itecek bir sözünü sizlerle paylaşmak
istiyorum:“Dilerim herkes bir gün zengin ve ünlü olur ve hayalini kurduğu her
şeye kavuşur; böylece aranılan esas
cevabın bu olmadığını anlar.” BelkiJimde bizler gibi henüz aradığı şeyin
cevabını bulamadı. Bulamadığı her cevapta bizleri güldürmeye devam eden
bu adam benim çocukluk kahramanım,
mimik dansçısı…
Damla Sanem Olgun
Sayfa 8
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
18 Nisan Pazartesi
GERZE BELEDİYESPOR, AYANCIK CEVİZLİ ENGELİNİ
“3-2'LİK SKORLA GEÇTİ”
Sinop 1. amatör kümede mücadele eden Gerze Belediyespor, sahasında konuk ettiği
Ayancık Cevizli Spor’u 3-2 mağlup ederek haftayı 3 puanla kapattı.
Ligin 15. haftasında 2. sıradaki Gerze
Belediyespor, evinde 6. sıradaki Ayancık Cevizli sporu konuk etti.Gerze ilçe
stadındaki mücadeleye baskılı başlayan Gerze Belediyespor henüz 3'üncü
dakikada Aykut’ un golüyle 1-0 öne geçti.Bu golden 8 dakika sonra bu kez gelişen Cevizli Spor atağında kaleci Akın’ın
hatalı çıkışı sonucu Cevizli Spor forveti
topu ağlarla buluşturdu ve skoru 1-1 e
getirdi.Golden sonra baskıyı dahada
artıran Gerze temsilcisi 14'üncü dakikada Gökhan’ın ayağından bulduğu golle
tekrar öne geçti(2-1).Üstün futbolunu
öne geçtikten sonrada sürdüren Gerze
belediye Spor’da Gökhan birkez daha
sahneye çıktı ve 43'üncü dakikada farkı
ikiye çıkardı(3-1). İlk yarı da sayısız gol
fırsatlarından yararlanamayan Gerze
Belediyespor devreyi 3-1’lik skorla önde
tamamladı.
İkinci yarıda da üstün futbolunu sürdüren Gerze temsilcisi bu devrede de
sayısız gol fırsatlarından yararlanamadı.Zaman zaman etkili olmaya çalışan
Ayancık temsilcisi 89'uncu dakikada farkı 1’e indiren golü buldu.Son dakikalar-
da eşitlik sayısı için yüklensede Gerze
defansının başarılı savunması üçüncü
gole müsaade etmedi ve karşılaşma
Gerze Belediyespor’un 3-2’lik galibiyetiyle son buldu.
Gökhan Keskin
TFF GRASSROOTS-C ANTRENÖR LİSANSI KURSU
SİNOP’TA BAŞLADI
Sinop'ta açılan TFF Grassroots-C Antrenör Lisans Kursuna farklı illerden gelen
adaylar ve Gerze’den iki hocamız katıldı.
TFF’nin belirlediği koşulları yerine getiren
adaylar, Grassroots-C Antrenör Lisansı
almak için TFF-TÜFAD işbirliğinde Samsun Şubesi tarafından Sinop'ta açılan TFF
Grassroots-C Antrenör Lisansı kursuna
katıldı. TFF Bölge antrenörleri Nedim Karadeniz ve Osman Üstünel öncülüğünde
adaylar teorik ve uygulamalı dersler sonrada uygulamalı sınava tabi tutuldu.
Kursun ilk günü adayları ziyaret etmek için
TÜFAD Genel Başkanı İsmail DİLBER de
Gerze ilçe stadına geldi.Kurs sonunda Dilber antrenör adayları, TFF Bölge antrenörleri ve sporcularla a sohbet etti.
İki Hocamız Kursu Başarıyla Tamamladı
Teorik ve uygulamalı dersler sonrasında
uygulama sınavlarını başarıyla geçen Akın
Ünyeli ve Mehmet BAYDUR,Grassroots C
Antrenör Lisansı almaya hak kazandı.
Gökhan Keskin
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
Genel Yayın Yönetmeni
Öğr. Gör. Funda İnce
Yazı İşleri
Berna Özyurt
Cihan Zaimoğlu
Sanem Olgun
Fatma Güçlü
Tasarım
Ömer Çakıcı
İletişim
[email protected]

Benzer belgeler

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu Bölümler Arası Spor Turnuvasının Yüksekokulumuzda Düzenlenen Galipleri Belli Oldu Şiir Dinletisi Yüreklere Dokundu Yüksekokulumuzca düzenlenen Bölümler Arası Spor Turnuvasının ödülleri sahiplerini ...

Detaylı