1 - Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi

Transkript

1 - Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi
01
02
YIL: 1 - SAYI :2 - KIŞ 2014
Yayınlayan
Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi
Mimarlar Odası Adına Sahibi
B. Sıktı Severoğlu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Hasan Özgür Girişken
Editör
TÜLAY KARADAYI YENİCE
Yayın Sekreteri
Elif Bozhüyük Şiraz
Yayın Kurulu
A.Sina Açıkkol
Cemil Açıkkol
YUSUF AÇIKKOL
MUHAMMED KEMAL ALAMo
SİNEM DAĞILGAN
İREM ERKURT
MERVE ERDOĞAN
MÜNEVVER GÜRSOY
BİRAND İŞERİ
ÖMER ÖZEREN
İREM SARAÇ
TUĞÇE SARIÇİÇEK
Elif Bozhüyük Şiraz
KÜBRA TATAR
TÜLAY KARADAYI YENİCE
Grafik/Tasarım ve
İçerik Yönetimi
Mark&Mark İletişim Danışmanlığı
Telefon: 0342 232 80 81
Faks: 232 80 82
www.mark-mark.net
İçindekiler
BAŞLARKEN............................................................................................04
BÜYÜTEÇ
Tramvay ile büyüyen ve büyüyecek ulaşım sorunumuz.......06
GÜNDEM
Kültür, kültürel miras ve koruma öncelikli
eğitsel çalışmalar.............................................................................09
SÖYLEŞİ
Kent Planlamaları doğal veriler ve coğrafi özelliklerle
uygun yapılmalı................................................................................11
Basım Yeri
Gap Olay Medya Grubu A.Ş.
Mücahitler Mah. 6 Nolu Cadde 35
Nolu Sk. No:1 Olay Medya Plaza
Şehitkamil / Gaziantep
Telefon : 0342 322 86 86 (Pbx)
Faks : 0342 322 86 87
Yönetim Yeri
Mimarlar Odası
Gaziantep Şubesi
Değirmiçem Mah. 14 Nolu
Sok. No:8 Efes İş Merk.
Kat:2 Daire 6
Şehitkamil/Gaziantep
Tel:0(342) 220 96 48
Faks: 0(342) 230 06 36
[email protected]
www.gaziantepmimod.org.tr
Basım Tarihi
Ocak 2014
"Kastel" dergisi, Mimarlar Odası üyelerine ücretsiz olarak gönderilir.
Dergide yeralan yazılarda ileri sürülen görüşlerin sorumluluğu yazarlarına aittir.
Kapak Fotoğrafı:
Mimar Özlem Açıkkol
01
İÇİNDEKİLER
İçindekiler
DOSYA
Mimarlık ve Ulusal Kimlik.............................................................14
PROJE UYGULAMA
Butik Oteller: Anadolu Evleri Örneği.......................................37
Hanımlar Yüzme Havuzu..............................................................44
TARİH
Cunda Adası.......................................................................................48
ÇEVİRİ
Brooklyn Kumtaşı Pasif Ev..........................................................52
Taksiyarhis Kilisesi, “Kubbeli Bazilikal
Plan” tipine uygun olarak inşa edilmiştir.
Adanın metropol kilisesi 1873 yılına tarihlenmektedir. s.41
YARIŞMA
Autodesk Design Next 2013 Tasarım Yarışması….............56
FAALİYETLERİMİZ
Gaziantep Mimarlar Odası Faaliyetleri....................................78
ÇİZGİYORUM...........................................................................................80
Ikinci kat merdiveninde ki cam paneller
Tighthouse merkezinde ki ikinci kat koridoruna gün ışığı getirmek için yukarıdaki
tavan penceresi ile çalışır. .. s.51
Hanımlar Yüzme Havuzu. s.51
Kastel Dergisi Yazım Kuralları
Yılda dört sayı olarak yayınlanan dergimizde, mimarlık
alanlarındaki görgül çalışmalara, derlemelere (en son
literatürü kapsamlı bir şekilde inceleyen yazılar, meta-analiz çalışmaları, model önerileri, olgu sorunları ve
tartışmaları vb.), çevirilere ve özgün kitap incelemelerine yer verilmektedir.
Kastel'e gönderilen yazılar daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olmalıdır. Herhangi bir sempozyum yada
kongrede sunulan yazılarda kongrenin adı, yeri ve tarihi belirtilmelidir. Yazılar editör ve yayın komisyonu
tarafından ön değerlendirmeye tabi tutulur.
02
Yayınlanmak üzere dergiye gönderilecek yazılar, başlık sayfası, ana metin, kaynaklar, (varsa) ekler ve yazar
notları bölümlerini içermelidir.
Metinler Times New Roman karakterde, 12 punto ve
1,5 satır aralığı ile yazılmalıdır. Metine ait görseller,
opak ya da saydam olarak verilemiyorsa, taramaların
ve/veya dijital fotoğrafların (7 cm'den küçük olmayacak şekilde) olanaklar ölçüsünde büyük ebatta, 300 dpi
çözünürlükte jpeg veya tiff dosyaları olarak verilmesi
gerekir.
Yazı Kurulu
03
BAŞLARKEN
Başlarken…
İlk sayımızın ardından gelen olumlu tepkiler bizim gücümüzü ve cesaretimizi artırdı.
İkinci sayımızın heyecanıyla ile size tekrar merhaba diyoruz…
Bu sayımızda Dosya konumuz “Mimarlık ve Ulusal Kimlik”. Yayın Kurulu olarak bu konuyu seçerken hep beraber oturup tartıştık. Nedenlerimizi ortaya koyduk ve genelde üç
soruya takıldık;
• Neden son dönemlerde giderek artan Selçuklu ve Osmanlı Dönemi mimarisi
benzetmeleriyle karşılaşıyoruz?
• Neden yeterli sayıda özgün, modern Cumhuriyet Dönemi Mimari yapılarını
inşa edemiyoruz?
• Neden biz de Mimarlık Tarihine atalarımız gibi dönem adımızı yazamıyoruz?
Bu sorulardan yola çıkarak, dosya konumuz için değerli akademisyen, yazar ve araştırmacılardan bize katkı sağlamalarını istedik. Ve hepsine teşekkür ediyoruz, çünkü düşündüklerimizi çok güzel kaleme aldılar. Bu yazılar hepimizi tekrar düşünmeye sevk edecektir…
Büyüteç bölümümüz de ise Gaziantep şehrinin giderek büyüyen bir sorunu olan ulaşım
sorununa dikkat çekmeye çalıştık.
Gündemimiz de ise her yıl keyifle yapılan gençlerimizin gönüllü olarak küçük kardeşlerine aşılamaya çalıştığı koruma bilincine yer verdik. Bu güzel uygulama için Çekül Vakfına
buradan bir kere daha teşekkür etmek istiyorum.
Tarih bölümümüzde ise hepinizin keyifle okuyacağı ve bu soğuk kış günlerinde keşke
orda olsaydım diyeceği Cunda Adasıyla sizleri buluşturduk.
Proje&Uygulama da ise tarihi yapıların dönüşümünün ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bir kere daha hatırlatan “Anadolu Evleri” yazımız ve kentimizin yeni yapılarından
“Hanımlar Yüzme Havuzu” projelerini sizlerle paylaştık.
Yeni bir döneme hazırlanırken, büyük fedakârlıklarından dolayı yayın kurulu üyesi arkadaşlarıma, bize bu imkânı sağlayan Şube Yönetim kuruluna teşekkür ediyorum.
Nice “Kastel’li yıllar dileğiyle…
Saygıyla…
Yrd. Doç. Dr. Tülay KARADAYI YENİCE
04
05
BÜYÜTEÇ
Tramvay ile büyüyen
ve büyüyecek
ulaşım sorunumuz
B. Sıtkı Severoğlu
S
on aylarda Gaziantep şehrinin
en önemli sorunlarından biri
kent içi ulaşımdır.
Kentimizde üst ölçek plan kararlarına aykırı olarak yapılan
lokal kararlar ile sorunu körükleyen, sürekli artan nüfus ile etkilenen ve ihtiyaca
cevap vermeyen ulaşım kararları uygulanmaktadır. Gaziantep Büyükşehir Belediyemiz tarafından yapılmış bir Ulaşım Ana
Planı (UAP) olmasına rağmen, plana aykırı
olarak gerçekleştirilen uygulamalar "TRAFİK SIKIŞIKLIĞI ve ULAŞIM SORUNU"nu
büyütmüş ve giderek çözümsüz hale getirmektedir.
B.Sıtkı SEVEROĞLU
Mimar
Mimarlar Odası
Gaziantep Şube Başkanı
06
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız 2004 yılında adaylığı sırasında açıkladığı önemli bir seçim vaadi – projesi- Gaziantep Ulaşım Master Planını yaptırarak
kent içi ulaşım sorununu çözülmesiydi.
Bu sözünü yerine getirdi ve 2006 yılında
hazırlattığı UAP’yı kamuoyu ile paylaştı.
O dönem proje hakkında bilgileri Büyükşehir Belediye Meclis salonunda öğrendik.
Açıklanan planda Karataş’tan başlayarak,
Küsget ve Gatem’e kadar uzanan bir hatla
Tramvay öneriliyor ve mevcut demiryolu
kullanılarak Küsget - Organize Sanayi Bölgeleri banliyö seferleriyle ile bağlanırken
İbrahimli Bölgesi’nden kent merkezine
ulaşım için ise Metrobüs hattı öneriliyordu. Bunun yanında yaya yolu düzenlemeleri, bisiklet yolları, dolmuş ve otobüs
hatları ile ilgili düzenlemeler yer alıyordu.
Yaya ve bisiklet yolları dışında otopark
alanları, kavşak düzenlemeleri ve çeşitli
alt ve üst geçitler öngörülüyordu.
Kentimizde Ulaşım Ana Planı yapılması,
bu sorunu çözmek açısından önemliydi.
Ulaşım ile ilgili çalışmalar başladı ve Belediyemiz tarafından yaptırılan, UKOME,
Ulaştırma Bakanlığı DLH Genel Müdürlüğü ve Belediye Meclisimizce onaylanan
UAP, inanılmaz bir biçimde, bir tarafa bırakılarak, planla ilgisi olmayan uygulamalar
yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Planın
neden yapıldığı ve uygulanmaya geçirilememesindeki neden merak uyandırıcı ve
anlaşılması zor bir yaklaşımdır. Plan önerileri ve çözümleri dışında yapılan uygulamalardan dolayı gün geçtikçe artan trafik
sorunlarını yaşamak zorunda kaldık ve
yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor.
2013 Kasım sonunda yaklaşık bir haftadan
fazla bir süre, kentin ortasından, önemli
bir ulaşım arterinden geçen Karataş-Gar
Tramvay hattı ile İbrahimli hattı bağlantı çalışmaları sırasında, Tramvay seferleri
durunca, boğulan kent trafiği adeta nefes
aldı. Bu geçici nefes alma tramvay hattının
BÜYÜTEÇ
UYGULANAN RAYLI SİSTEM PROJESİ
ULAŞIM ANA PLANINDA ÖNERİLEN PROJE
kent trafiğini olumsuz etkilediğinin net bir göstergesi oldu.
Biz Gaziantepliler, “Marka Kent” olduğumuzla, yaptığımız
ihracatla, ihracatta sağladığımız artışla, işsizlik sorunumuzun olmadığıyla….vb. gibi konularla övünmeyi severiz.
Tramvay kentimiz açısından yarattığı imajıyla, güvenilirliğiyle, konforuyla, çevre dostu oluşuyla, hızıyla...vb. konularla savunuluyor ve Tramvayımızla da övünüyoruz! Bu
yazıda Tramvay ile ilgili tespitlerimizi ve gelecekte karşılaşacağımız sorunları gündemimize aldık ve bazı araştırma ve değerlendirmeler yaptık.
Şöyle ki; Karataş Gar yönünde Tramvaylarımız 18 duraktan oluşan hattı 40 dakikada tamamlamaktadır. Yoğun
saatlerde 6 dakikada bir Tramvay hareket etmektedir.
Yani bir Tramvay yaklaşık 2 dakika 13 saniye ortalamayla bir duraktan diğerine gitmektedir. Yaptığımız tespitlere
göre hemzemin geçişlerin olduğu kavşaklarda yaklaşık
2,5 dakikada bir geçiş gerçekleşmektedir. Karşı yönden
gelen Tramvay da yaklaşık 2,5 dakikada bir kavşaktan
geçmektedir. Şimdi buna bir de İbrahimli - Gar hattı ilave
edilecek ve geçiş süreleri daha da kısalacaktır. (Ortalamanın 1,5 dakikaya düşmesi söz konusudur.) Bu durum,
geçiş üstünlüğüne sahip tramvaylardan dolayı ki bir de
raylı sistemin geçtiği kavşaklarda sinyalizasyonun geçen
tramvay tarafından belirlenmesinden dolayı trafik akışını
aksatmaktadır ve aksatacaktır. Sola dönüşler ciddi zorlaşmıştır ve daha da zorlaşacaktır. Bu yığılmalar Tramvay
hattına paralel diğer yollardaki ulaşımı da olumsuz etkileyecektir.
07
BÜYÜTEÇ
UAP açısından yolcu taşıma kapasitesi incelendiğinde
Belediyemizin açıklamalarına göre yıllık bazda günlük
ortalama 32 000 yolcu taşınmaktadır. Yani Karataş Bölgesinden 16 000 kişi Gar yönünde 16 000 kişi Gar’dan Karataş yönüne gitmektedir. Sabah işe gidiş ve akşam işten
dönüş saatlerinde Tramvaylar dolu olup, diğer saatlerde
daha sakin bir kapasite ile çalışmaktadır. Mesai saatleri
ve okul saatleri değişmeyecektir. Seçilen proje, tek vagonluk duraklar ve tek vagonla yapılabilen seferler nedeniyle Tramvaylar belediyemizin açıklamasına göre yaklaşık
230 (ayakta dahil) yolcu taşıyabilir, bu nedenle önemli bir
kapasite artırımı söz konusu değildir.
Belediyemiz yayınlarına göre Tramvaylar ile yıllık ortalamayla 3–4 bin kişi/yön/saat yolcu taşınmaktadır. UAP ile
önerilen hattaki talep ve kapasite 15 bin kişi/saat/yön’dür
ve bu talep karşılanamamaktadır ve mevcut sistemle karşılanması da mümkün değildir. Kentimizde 924 otobüs ve
dolmuş bulunduğu (Tamamı halk Otobüsüne dönüşmektedir) belediye yayınlarından anlaşılmaktadır. Tramvay
ile gerçekleştirilen 3-4 bin kişi/yön/saat taşıma mevcut
otobüslerle de gerçekleştirilebilir. Bu değerlendirme, yolları daraltan mevcut tramvayın sorun çözmediğinin tersine sorun yarattığının vurgulanması için önemlidir.
Öneriler:
- Ulaşım Ana Planı ve uygulamadaki aykırılıkların ardından ortaya çıkan sorunlar değerlendirilmeli ve soruna
yeni çözümler üretilmelidir.
- Ulaşım Ana Planı verilerinde geçen zaman içerisinde
ciddi değişmeler olmuş Karataş Bölgesinde nüfus yoğunluğu ve araç sayısında önemli artışlar olmuştur. Veriler
güncellenerek yeni imara açılan bölgeler ve plan tadilatlarıyla ortaya çıkan nüfus projeksiyonları göz önüne alınarak UAP yeniden ele alınmalıdır.
- 2006 yılında yapılan planın bilimsel verileri, günümüz
verileri ile güncellenerek ve yeni durum tespitleri yapılarak tekrar değerlendirilmeli, karşılaştırılmalı ve UAP yeniden ele alınmalıdır.
- Ulaşım sistemdir ve bütün olarak önce makro modelde
planlama yapılmalı, gerekirse, sonra mikro modelde işletilmelidir.
-Kavşakların tek tek ele alınması doğru olmamakla birlikte kentimizde ve özellikle Tramvayın etkilediği yollarda
veya yoğun kavşaklarda ortaya çıkan sorunlar nedeniyle
geçici, acil müdahaleler için; simülasyon çalışmaları ile
geçişlerin kabul edilebilirlik kontrolleri yapılmalıdır. Özellikle Milli Egemenlik Bulvarı, Fevzi Çakmak Bulvarı, Gazi
Muhtar Paşa Bulvarı, Kıbrıs Caddesi ve Valilik gibi Tramvay Hattıyla dik kesişen kavşaklarda acil çözüm geliştirilmelidir.
- Sinyalizasyon sistemi yaşanılan sorunları azaltacak,
gerekirse tramvayların da özellikle kent merkezinde kavşaklarda beklemesi pahasına yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
- Tüm bu çalışmalar mevcut sistemle sürdürülebilir bir
çözüm içermiyorsa ki - uzmanların görüşleri bunu des-
08
tekler niteliktedir - en azından kent merkezinin yoğun
akslarında yer altı ve yer üstü geçit düzenlemeleriyle
geleceğin olmazsa olmazı çözüm sağlayacak projeler için
süratle çalışmalara başlanmalıdır. Henüz yapılaşma süreci tamamlanmamış veya kamulaştırma yapılması zorunlu noktaların üzerinde öncelikle yoğunlaşarak kentin
geleceği için geçici değil radikal çözümler üretilmelidir.
- UAP açısından ulaşım planı hedefleri, yapılan uygulamaların sonuçları karşılaştırılarak, sadece bugün için değil, kentimizin geleceği için somut veriler ışığında gerekli
kararlar alınmalıdır.
Sonuç olarak;
• Belediye yönetimi , Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından onaylanmış Ulaşım Ana Planı kararlarına uymamış, UAP’da önerilmeyen bir güzergah ve teknolojinin
uygulanması yoluna gitmiştir. İbrahimli - Karataş – Gar
Tramvay hattı ve teknolojisi yanlış seçimdir.
• Mevcut tramvay taşımacılığı ile sorun çözmek istenirken sorun yaratılmıştır.
• Uygulanan projenin taşıma kapasitesi saatte bir yönde 3
bin kişiyi geçmemektedir. Oysa ki Karataş hattında talep
15 bin kişi düzeylerindedir. Güzergaha İbrahimli talepleri
de eklenince yolculuk talebi 25 bin düzeylerine çıkmaktadır. Uygulanan çözüm talebin sadece beşte birini karşılayabilmektedir. Bu nedenle güzergah, kapasite ve teknoloji değişiklikleri herhangi bir talep tahmin modeli ve
fizibilite etüdüne dayanmadığı anlaşılmaktadır. Tramvay
projesi bu haliyle artacak yolcu taleplerini karşılamayacaktır.
• Belediye kaynaklarından ciddi bir maddi destekle Tramvay çalışabilmektedir.
• Tramvay güzergahının yanlışlığı nedeniyle Trafikteki
seyir halindeki diğer araç sahipleri yakıt sarfiyatı ile ciddi
bir bedel ödemekte ve zaman kaybetmektedir.
• Uygulanan proje (güzergah, duraklar, depo, atölyeler,
teknoloji, kapasite) UKOME, Büyükşehir Belediye Meclisi
ve Ulaştırma Bakanlığı DLH Genel Müdürlüğü tarafından
onaylanan projeye uygun değildir, bunun yasal sorumluluğu bulunmaktadır. Tramvay hattı gerekli yasal onayları
olmayan kaçak bir inşaat olarak yapılmış ve yapılmaktadır.
• Seçilen tramvayların yaşlarından ve teknolojilerinden
dolayı ithali ve kullanılmasındaki yasal sorunlar bir yana,
gelecekte de sürekli sorun yaratmaya devam edecektir.
Tramvay önümüzdeki dönemde kent içi ulaşımımızın en
önemli sorunu olmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu
uygulamayı gerçekleştirenlerin sorun yaratmak değil, sorun çözmek niyetinde olduklarına inanıyoruz. Amacımız,
yanlışları teşhir etmek değil, mevcut ve çıkacak sorunlar
için çözüm arayışlarına katkı sağlamaktır. Önümüzdeki Mart ayında yapılacak seçimlerde seçilecek Belediye
Başkanı, “Ulaşım Sorunu” adlı adeta bir saatli bombayı
kucağında bulacaktır. Konuyu gündeme getirerek sorunu
samimi bir şekilde ortaya koymak istedik. Şimdi çözüm
arayışlarını başlatmak ve çözüm bulunmasına katkı sağlamak arzusundayız.
GÜNDEM
Kültür, kültürel miras ve
koruma öncelikli eğitsel çalışmalar
Zafer OKUDUCU
Ç
EKÜL Vakfı (Çevre ve Kültür
Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) ülke genelinde sahip
olduğumuz tarihi ve kültürel
mirası koruyup gelecek kuşaklara aktarmak için, 25 gönüllü bilim adamının 1990 yılında, Prof. Dr. Metin Sözen
başkanlığında bir araya gelerek harekete
geçtikleri sivil bir kuruluştur.
Anadolu, uygarlıklar tarihinin sayısız izle-
rini barındıran coğrafya üzerinde olmasına karşılık; ülkenin son 50 yılda geçirdiği
hızlı değişim, bu köklü ve zengin kültürel
değerlerin hızla yok olmasına neden olmuştur. Bu sürecin sonunda yeni yetişen
kuşakların kültürel geçmişlerine yabancılaştıkları, kendilerini tanımakta zorluk
çektikleri ve farklı etkilere açık hale geldikleri gözlenmektedir.
Zafer OKUDUCU
Mimar
ÇEKÜL Vakfı Bölge Koordinatörü
09
GÜNDEM
Bu amaca yönelik eğitim programlarının geliştirilmesi
ve hayata geçirilmesi Türkiye için yaşamsal bir gereklilik
olarak ortaya çıkmaktadır.
ÇEKÜL Vakfı’nın bu amaçla yola çıkarak 2003 yılından
beri yürütmekte olduğu Kültürel Miras Eğitim Çalışmaları ile öğrencilerin yaşadıkları kentin kültürel zenginliğinin farkına varmaları, kentlilik bilinci ve kültürel kimlik
duygusu geliştirmeleri amaçlanmaktadır. Uygulanan bu
programlarda kentin mimari, coğrafi, arkeolojik özellikleri
ve yaşam kültürüyle ilgili bilgi aktaran sunuşların ve alan
gezilerinin yanı sıra, yaratıcılığı öne çıkaran katılımcı eğitim yöntemlerine yer verilmektedir.
Kültürel Miras Eğitim Çalışmaları doğrultusunda kazanılan deneyim ve birikimle, ETİ-ÇEKÜL Kültür Elçileri Programı 2008 yılında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, 2011
yılı Mart ayında Şahinbey Belediyesi, 2011 yılı Aralık
ayında ise Şehitkamil Belediyesi ile gerçekleştirilmiştir.
2011 yılında Türkiye ‘de ilk defa Gaziantep’te ÇEKÜL gönüllü öğretmen eğitimi düzenlenmiştir. Düzenlenen bu
eğitimlerin ardından 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı’nın
ikinci yarısında ÇEKÜL Vakfı, gönüllü öğretmenler, Gaziantep Üniversitesi ve Zirve Üniversitesi mimarlık fakültelerinin öğretim üyeleri ve öğrencileri ile birlikte çalışılarak toplamda 265 öğrenciye ulaşılmıştır.
2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında ÇEKÜL Vakfı, Metin
Sözen Eğitim ve Kültür Merkezi, Gaziantep Büyükşehir
Belediyesi, KUDEB, Gaziantep Üniversitesi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi ve Zirve Üniversitesi’nden gönüllü öğrencilerle (toplam 50 kişi) 11 ortaokul ve liseden yaklaşık
260 öğrenci ile birlikte toplamda 300 ü aşan öğrenciye
ulaşılmıştır.
Eğitimlerde önce kültür, kültürel miras ve koruma konularına eğitim verilmekte, bu süreç tamamlandıktan sonra
doğal yaşam ve coğrafya, kent dokusu ve mimari özellikler, tarih ve arkeoloji, geleneksel yaşam kültürü ve müze
konuları olmak üzere konularında uzman kişiler tarafından eğitim verilmektedir. Bu eğitimler tamamlandıktan
sonra Gaziantep’in tarihi ve kültürel dokusunda alan gezileri yapılmaktadır.
Bu gezilerin ilk gününde kent merkezi ve tarihi doku,
ikinci gün ise Gaziantep civarındaki doğal alanlarla hayvanat bahçesi ve botanik park gezilmektedir.
Verilen eğitimler ve yapılan geziler sonrası üniversite öğrencileri gruplara ayrılarak iki haftada bir okullara gidip
çocukların öğrendikleri konularla ilgili projeleri takip ederek onlara yardımcı olmaktadırlar.
2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı’nda ilköğretim, lise ve
üniversite öğrencilerinin eğitim programları devam ederken bu yıl Gaziantep Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
öğrencileri ile farklı bir eğitim modeli uygulanmaktadır.
Bu eğitimde “Kültür, Kültürel Miras ve Koruma” eğitimini
aldıktan sonra kent dokusu ve mimari, tarih ve arkeoloji, doğal yaşam ve coğrafya, geleneksel yaşam kültürü ve
müze konularında da eğitim alıp bu beş konuda gruplara
ayrılmışlardır. Ardından kent gezilerini yaparak yaşadıkları kent hakkında bilgi sahibi olan bu öğrenciler; deneyimlerini okullarındaki diğer bölümlerde okuyan ve şehir
dışından gelen öğrenci grupları ile de paylaşarak kültüre
sahip çıkan ve önemini anlayan 500’ü aşkın öğrenciye
ulaşmaları amaçlanmaktadır.
Eğitim döneminin sonunda ilköğretim ve lise öğrencilerinin üniversite öğrencileri ile birlikte üretmiş oldukları
proje sergileri düzenlenmektedir. Sergi açılışında bu eğitim programına katılan tüm öğrencilere Kültür Elçileri
sertifikası verilmektedir.
Bu eğitimlerdeki amaç; kültürünü, kentini tanıyan ve
bu bilgileri okullarındaki arkadaşlarına anlatan, ailesiyle
paylaşan, gittikleri her ortamda yaşadıkları kenti ve kültürünü anlatan kimlik sahibi gençler yetiştirmektir.
ÇEKÜL Vakfı olarak kültürel miras eğitimlerini bundan
böyle de aynı özveri ile yeni kuşaklara aktarmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
10
SÖYLEŞİ: SEZAİ GÖKSU
Kent Planlamaları
doğal veriler ve coğrafi
özelliklerle uygun yapılmalı
Röportaj: İrem SARAÇ - Birand İŞERİ
eğerli Hocam hoşgeldiniz.
Öncelikle kısaca bize kendinizi tanıtırmısınız?
1957 Antakya doğumluyum
ama öğrenim hayatım hep Ankara da
geçti. İlkokul, lise ve nihayet 1980 yılında Orta Dogu Teknik Üniversitesi Şehir ve
Bölge Planlama bölümünü bitirdim. 1983
yılında 9 Eylül Üniversitesi Şehir ve Bölge
Planlama bölümünde asistan olarak işime
başladım. Bugün profesör olarak orda hala
İzmir 9 Eylül Üniversitesi Şehir ve Bölge
Planlama bölümünde öğretim üyeliği yapıyorum.
D
Bize kent planlamayı nasıl tanımlayabilirsiniz?
İnsanların sağlıklı ve kaliteli bir yaşam
sürmeleri için kentlerin düzenlenmesi faaliyetine kabaca kent planlama diyebiliriz.
Tabi bunun yanı sıra onu bir ileriyi görme
eylemi olarak tarif edebiriz. İleriye dönük
bir eylem rotası oluşturma programı olarak tarif edebiliriz. Ama bütün ilgi alanı-
nın kentler olduğunu ve kaliteli çevreler
üretmek amaç temel amacı da kaliteli
çevreler üretmek olduğunu söyleyebiliriz.
Peki sizce ideal kent planlama süresi
nasıl yapılmalıdır ve nasıl olmalıdır?
Çevreyle ideal kentin ilişkisi var mıdır?
Mutalaka var..Bir defa doğal verilerle ve
coğrafi özelliklerle uyumlu olarak kentler planlanmalıdır. Bu bağlamın çok
önemli olduğunu düşünüyorum, iklimsel
koşulların,coğrafi bağlamın, morfolojinin
çok önemli olduğunu düşünüyorum. Heralde ideal bir kent en iyi şekilde kendi
içinde bulunduğu doğadan aldığı referanslarla ancak kurulabilir,doğasına yabancı
bir kentin çok başarılı olacağını düşünmüyorum.
Sizce bizler halkımız ne kadar çevreye duyarlı olabiliyoruz?
Toplumda çevre duyarlılığının giderek arttığına tanık oluyorum. Eskiden olduğun-
11
SÖYLEŞİ: SEZAİ GÖKSU
bütün kentler birbirine benziyor. Bütün yeni yapılaşmalar
çünkü bütün yapılaşmaları denetleyen tek bir düzenleme
var düzenlemeler eğer yerel özelliklere göre oluşturulsa
muhtemelen farklı yapılaşmalar ortaya çıkacak kentler
birbirine benzemeyecek.
dan çok daha fazla duyarlı, daha bilinçli, çevreye daha
bilinçli toplum çevre bilincinin ,tarih bilincinin giderek
geliştiğini görüyorum. Çok sevindirici mesela;etrafımda
daha çok doğa gözlemcisi, kuş gözlemcisi görüyorum.
Eskiden olduğundan çok daha fazla ve sanıyorumda bu
ilköğretimden başlıyarak gelen bir bilinç yaygınlaşıyor
Türkiye’de bu açıdan sevindirici.
Kentsel dönüşüm kavramı Türkiye'de nasıl ortaya
çıktı? Daha da önemlisi neden bir anda kentsel dönüşüm uygulamaları gündeme geldi?
Kentsel dönüşüm Türkiye ye 1999 yılında çok büyük bir
felaket yaşadı. Marmara da büyük bir deprem 17 ağustos
1999 depremi bize çok sayıda yapının sağlam olmadığı ve
çok sayıda planında kentleri yanlış yönlendirdiği gerçeğiyle yüz yüze getirdi. İlk defa kentlerin yeniden yapılanması ve yapıların yenilenmesi gerçeğiyle orda karşılaştık
ama ikinci asıl kentsel dönüşümü Türkiye de gündeme
daha kuvvetli bir şekilde taşıyan Van depremi oldu yine
çok sayıda vatandaşı kaybedince yasal düzenlemeler ve
örgütsel bazı düzenlemeler yapılarak kentsel dönüşüm
Türkiye’nin şuan da en önemli problemi haline geldi.
Kentsel dönüşümle ilgili bugün Türkiye deki uygulamalar ile aslında olması gerekeni karşılaştırdığımızda ortaya nasıl bir tablo çıkar?
Bugün Türkiye de kentsel dönüşüm uygulamalarının en
çok eleştirilen yönü yerinde yaşayanların daha doğrusu
dönüşümün yapıldığı yer de yaşayanların yerinden edildiği süreçle sonuçlanması en çok eleştirilen noktası galiba. Türkiye bu problemi çözerse kentsel dönüşümü çok
daha sağlıklı bir biçimde atlatır diye düşünüyorum.
Şehirlerimiz dönüşürken neden kimliklerini kaybediyor? Şehirleşmek demek birbirinin kopyası şehirler demek mi?
Neden çünkü Türkiye’de planlama faaliyetlerini örgütleyen tek bir yasal düzenleme var, dolayısıyla o yasal düzenleme bütün kentlerde yapılan planları bağladığı için
12
Ulaşım sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz? Dar
sokaklar, caddeler için ne tür çözümler yapılabilir?
Muhtemelen eski dokularda yada kenttin eski bölgelerinde ulaşım aksaklıklarının, gerek trafik gerek taşıt yollarının dar olması artan imar hakları sebebiyle kaçınılmaz
bir süreç, bunların genişletilmesi çok zor ama hiç olmazsa yeni gelişen bölgeler de yeteri kadar ulaşım problemi
daha ciddi ele alınıyor ve daha geniş yollar bırakılıyor. Sürekli olarak planlarda değişiklik yapılarak yoğunluk yani
yapı yoğunluğu arttırılınca malesef hiç bir alt yapı sadece
ulaşım değil hiç bir alt yapı imkanının yetmeyeceği açık
ortada.
Kentteki caddeleri betonlaşmadan nasıl koruyabileceğimizi düşünüyorsunuz?
Bunun için kentlerin merkezden uzaklaşacak biçimde
yapılaşmaları ancak bunu önleyebilir, yani kompakt bütünleşik kent yumakları yerine desaflerize olmuş, yani
merkezden uzaklaşmış dolayısıyla yeşil kuşaklarla birbirinden ayrılmış orta ölçekli büyüme kutuplarının tarif
ettiği bir kent bölge modeli bu betonlaşmanın önüne geçebilir.
Şehir planları yapılırken neler göz önünde bulundurmamız gerekiyor ? Şehirden daha uzak dediniz
ama başka etkenler de var mı?
Doğru..Bütün kültürel yapılar,toplumsal yapılar,gelenekler,
görenekler yaşam biçimleri,eski yaşam biçimleri,uzun yıllarca birikmiş bilgiler yeni malzemeleri bize öğretebilir ve
biz beton yığınları yerine işte bu Gaziantep de gördüğümüz gibi daha sıcak malzemeleri kullanarak yeni yapılar
yapabiliriz.
Kent planları yapılırken doğal kaynaklara dikkat
edebiliyormuyuz?
Kentlerin en üzerinde durulması gereken yani kentleşme
sürecinde üzerinde en fazla durulması gereken nokta bu.
Malesef doğal alanlara çok ciddi şekilde zarar veriyoruz.
Bütün ekolojik dengeleri bozuyoruz, zincirleri bozuyoruz,
doğal alanları yapılaşma uğruna ve bütün sadece insane
mutluluğunu insanların refahını insanların yaşam kalitesini düşünerek davrandığımız için bütün bu doğal alanları feda ediyoruz. Halbuki insanlar bu koca sistemin küçük
bir parçası biz diğer bütün varlıklarla beraberiz ve diğer
bütün varlıklarla bu ortamı paylaşıyoruz onun için insan
merkezli bir planlama yerine doğa merkezli bir planlama
ancak bizi doğru bir kent planlamasına götürebilir.
SÖYLEŞİ: SEZAİ GÖKSU
Sizce ülkemiz ve bölgemiz adına Şehir planlaması
bakımından kusursuzluğa nasıl ulaşabiliriz?
Işte ekolojik duyarlı doğa duyarlı planlama, daha kusursuz bir planlama yapmamıza neden olabilir. Tabi sadece
doğal ve ekolojik verileri kast etmiyorum ama sosyal ve
kültürel geleneklerinde yerel değerlerinde çok önemli olduğunu söylemeliyim.
Peki Hocam, Türkiye’de bir ‘Kentsel Dönüşüm” furyasıdır gidiyor. Gerçekten yeni ve yaşanabilir mekanlar yaratılması mı amaçlanıyor, yoksa bir kentsel bölüşüm mü var nedir bu durum?
Bu kentsel dönüşüm aslında Türkiye de uygulandığı şekilde tamamen sermayenin yeni birikim aracı, yeni bir
sermaye, birikim modeli bu da kapitalizmin 2002 yılından beridir içinde olduğu krizi aşmak üzere başvurduğu
yollardan bir tanesi, yani kapitali kentleştirip orda bir
sermaye biriktirebilmek. Tabi bu da çok vahşice olduğu için maalesef kaliteli bölgeler kaliteli yaşam alanları
oluşmuyor. Belki yeni yapılar oluşuyor belki sağlıklı yapılar oluşuyor yönetmeliklere uygun depreme dayanıklı
belki yapılar oluşuyor ama kentsel mekanın kalitesi asla
artmıyor.
Kentsel dönüşüm uygulamaları Türkiye'de hem
toplumda hem de kentlerde nasıl bir dönüşüm ortaya koyuyor?
Birbirine benzeyen hiç insanların alışık olmadığı özellikle
yerinden kopartılan insanların hiç alışık olmadıkları çok
yüksek yoğunluklu tek tip çevreler oluşturuyor. Kentlerin
özellikle çeperlerinde uzun süre baş edilemeyecek ve yok
edilemeyecek yapı halkası oluşturuyor.
Kentsel dönüşüm konusunda yurt dışından gösterebileceğiniz başarılı örnekler var mı? Veya sizin
gezip gördüğünüz ülkeler, şehirler de kentsel dönüşüme uygun veya kentsel dönüşüm nitelikleri
buralarda çok iyi şekilde uygulanmıştır diyebileceğiniz yereler var mı?
Evet var... Mesela Hollanda’da ,Almanya’da ve Fransa’da
gözledim bu tür eskimiş kent parçalarını yeniliyorlar. Bu
projelerin bazıları çok eleştirilmiştir gerçekten hiç bağlamana uygun olmayana yapılar meydana gelmiştir. Örneğin; Berlin de ki Sony Center’ın olduğu gibi ama çok
başarılı örneklerde vardır. Hollanda’da , Amsterdam’da bu
tür örnekler var yani her örnek başarılı değil yurt dışında
da yurt dışında da çok kötü örnekler var onu da belirtmek
lazım.
Kentsel dönüşümde peki sizce bizim model aldığımız bir ülke var mı, var ise sizce bu ülkeler hangileri?
Hayır... Bu kentsel dönüşümü tamamen biz icat ettik böyle bir model yok bu bize has bir şey bu. Aslında Türkiye
kentlerin de tamamen yeni bir sermaye birikim süreci
için icat edilmiş ve bunun çok temel aktörleri var, bir tanesi TOKİ gibi tamamen bizim bulduğumuz ve ben bunun başka örneğine de rastlamadım dünyada.
Okullarda şehir planlacıları ile ilgili şehirlerde yaşam kurallarını da aktaran bir ders olsa sizce nasıl
olur?
Evet, bir kent kültürü dersinin çok önemli olduğunu düşünüyorum, bence olmalı hatta seçme değil zorunlu bir
ders olarak okutulmalı kent kültürü dersi ama bunu
söylerken de şunu kast etmiyorum yani herkes bu kentte belirli kalıplar kurallar içerisinde davranmalıdır, aksi
taktirde davranmayanda işte kentli değildir gibi böyle bir
dışlayıcı tavra bürünecek bir model önermiyorum. Ama
bir kentlinin barındırdığı kültürel yapılara ihtiyacımız
var ve o yönde geliştirilecek bir bilincin ders kapsamında
daha iyi verileceğini düşünüyorum.
Projelerin hayata geçirilmesi için neler yapılmalıdır? Sizin bize önerileriniz nelerdir?
Projelerin hayata geçirilebilmesi için Mimarların, plancıların bizzat pratikte yer almaları lazım yani projelerinin
peşinde koşacak pratik içinde yer alacaklar bunu öğrenciyken başlayacaklar ve meslek hayatlarının sonuna kadar meslek odalarına bağlı kalarak ve sürekli olarak da
kamusallığı savunarak kamu alanlarımızı savunarak ancak böyle baş edebilirler.
Son olarak mimarlık ve planlama öğrencilerine
önerebileceğiniz tavsiyeleriniz nelerdir?
Ben Mimarlara ve şehir plancılarına her zaman mekan
hassasiyetinin mekan tasarımının çok önemli olduğunu
söylüyorum ve bu konuda da bol bol görmelerini gezmelerini ve okumalarını tavsiye ediyorum yani bir mimarın
bir şehir plancısının sadece bakmak değil görmeyi de geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum.
*Hocamıza değerli vaktini ayırıp sorularımızı yanıtladığı
için teşekkür ediyoruz.
13
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Betona gömülen ülke
Dücane Cündioğlu
V
itrivius’tan bu yana mimarinin
gözetmek zorunda olduğu üç temel ilke var:sağlamlık(firmitas),
kullanışlılık (utilitas), güzellik
(venustas).
Bu ilkeleri sadce mimari yapılarda değil,
zihinsel yapılarda da arayabiliriz:doğruluk
,yaralılık , güzellik.
Taş veya tuğladan da yapılsa, kelime veya
kavramlardan da kurulsa, her türlü yapının önce varlığını sürdürmesini (kalıcılığını) sağlayacak bir sağlamlığa ihtiyacı
vardır.Varlığı kalıcı olmayan bir özün nitelikleri de kalıcı olmaz!Yapının yapılma
amacına uygun (kullanışlı) olması gerekir.
Bilgi de öyle değil mi?
Faydası olmayan bilgiden bize ne?Her
bilgi mutlaka bir şeyin bilgisidier.Aynı zamanda her bilgi bir-şey-için de bilgidir.
Türkçe’nin en güzel soru kiplerinden biri:
Eee?
Varolan hiçbir şey bu soruyu sordulmamalı.Her şeyin –kavranıp kavranmamasından
bağımsız- bir içini vardır?
Ne için?
Dücane Cündioğlu
Mimarlık ve Felsefe
14
Her varolma nedeni kaçınılmaz olarak geleceğe atıf yapar.
Şunun için, yani şu amacın gerçekleşmesi
için.
Teleolojik nedensellik insanın peşini bırakmaz.Bir şey varsa, onun varolma nedeni de vardır.Telos’u.Amacı.Gayesi.Maksadı.
Maksudu.
Bu telos’ a meşruiyetini sağlayan şey iradedir.İstem.İstem yoksa, amaç da yok demektir.İstemin niteliği üçüncü ilkeyi belirler.Güzeli, güzelliği.
İradenin ve bu iradeyi yöneten bir aklın
tasavvur edilemediği yerde güzelden ve/
veya güzellikten söz edilemez.Güzellik
yapılarda aranıp bulunan bir nitelik olduğu kadar, o yapılara konulan bir niteliktir
de.Üslub ve ifadenin güzelliğinin idrak
edilebilmesi için, önce o güzelliğin irade
edilmesi gerekir.İrade yoksa , idrak da yok
demektir.Başka bir deyişle, güzellik, tıpkı iyilik gibi ancak diyalektik bir salınım
içinde kendini gösterir.Hitapdaki güzellik
nasıl muhatabı gerektiriyorsa, aynı şekilde bir de hatibi gerektirir.Bir müridi veya
müdriki.
Seyr u temaşa, sırf bu nedenle bir idrak meselesi olduğu kadar da bir irade
meselesidir.O irade ki aslında güzelliğe
yazılmış bir dibace.Ba’nın altıındaki nokta
ölçüsüsünde. İrade salt hakikatetin ifadesinde değil, o hakikati taleb eden müridin
iaredesindedir de.
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Sendeki güzellik kadar güzelliği idrak edebilirsin.Burası
kesin.Fakat unutmamalısın ki sendeki güzellik kadar güzelliği ifade edbilirsin.Burası da kesin.
Semra Ögel Anadolu Selçuklu Sanatı Üzerine Görüşler
(1986) adlı kitabında şöyle der:
Merkezi bir kurumsallaşma göstermeyen İslamiyet ne
cmiye ne medreseye bağlayıcı bir program tayin etmemiştir.İslam ülkelerinde camilerin birbirinden bu kadar
farklı olabilmeleri bu sayede mümkün olmuştur.Böylece
kayıt tanımayan bir yaratıcı serbestlik bahis konusudur.
Yaratıcı serbestlik.Ülkeden ülkeye, beldeden beldeye değişen yaratıcı çeşitlik.Hem planda, hem malzemede, hem
de üslubda.Ne ki tüm mabedleri karakterize eden ilke
aynı: vahdet ve tevhid.Bazen çoklukta birlik ,bazen birlikte birlik ve fakat her halikarda birlik.
kâr lekesiyle kirlenmemiş mi hiç mi vicdan yok bu ülkede ki her geçen gün insanımız/insanlığımız iğrenç beton
kütleleri arasında eridikçe eriyor?
Kapitalizm seni betona gömüyor ey talip, farkında bile
değilsin! Hem de bu sefer sarığıyla, cübbesiyle, seccadesiyle.
Seccadesi olmayan kıyamlar
Bir rüyanın kabusa dönüşmesinin öyküsü gizlidir mabedlerimizde.Bir yanda Kınalıada Camii(1964), bir yanda
şakirin Camii(2005-09).
Bugün ülkemizde mabed minaresine ilişkin bağlayıcı bir
program var mı? Yok?
Peki bu durum, yaratıcı serbestliğe yol açıyor
mu?Bırakalım serbestlik tarafını, herhangi bir düzeyde
yaratıcılığı ortaya çıkarıyor mu?
Hayır!
Niçin?
Bizde yapılar mimarların bile elinde değildir de onun için.
Yapıp eden, alan satan müteahhitlerdir.Mimar-müteahhitler.Mühendis-müteahhitler.Müteahhitler.Sağamlık da
umrlarında değil, kullanışlık da güzellik de.Varsa yoksa
para!Bütün amaçları para.Maksat para olduktan sonra
dindarla dinsiz arasında ne fark var?Ah şu para, hakikaten tanrı kadar somut, tanrı kadar soyut!
Türkiye’ yi bir bina çöplüğü, bir yapı mezbeleliği haline
getirenler kimler?Sağlamlığın, faydalığın ve güzelliğin
umurlarında bile olmadığı paracı zümre kim?
İnşaat sektörünün faaliyetleri Türkiye de hala iktisadi bir
faaliyet olmaktan öteye geçememiştir.
Mabed mimarisi de doğal olarak kendine düşen payı almaktadır.Restorayon çalışmalarını belirleyen dürtü, sağlamlığı ve güzelliği aramaktan çok bir kazanç dürtüsüdür.
Çünkü bu sahada çok güçlü ve kazançlı bir sektör oluşmuştur.(Restorasyon işlerinin mali değeriyle işçilik değerini bir zahmet karşılaştırsın ilgililer, bakalım ne sonuç
çıkacak?)
Ecdad yadigarlarına sahip çıkıldığı iddiası bu nedenle kazanç-örtücü bir slogan olarak iş görmektedir.
Kapitalizm kazançtan gayrı hiçbir şeye kutsallık affetmez.
Esas olan kardır. Kârın maksimizasyonu. Her ne pahasına olursa olsun, kar! İyi, güzel doğru, hepsi de masaldır
kapitalistin gözünde. Kârlı mı, diye sorar tüccar, yanıt
olumluysa yoluna devam eder. Ayakları ile neyin üzerinde tepindiğini aklına bile getirmez. Telafi edilemez ne
hatalar yaptığının farkında bile değildir. Kâr, tıpkı kar gibi,
hepsinin üzerini örter.
Siyasetçi tüccarın gözüne bakıyor, tüccar ise siyasetçinin
sözüne kulak kesiliyor, buraya kadar normal. Peki ama şu
Hüzün verici iki öykü.Bir sondan bile mahrumlar.Bir sınırdan.Bir anlamdan.Bir bakıştan.Yeni camilerimizin hali
hep böyle.Bilen biliyor.Beton gibi.Ruhumuz gibi.Floresanlı.Klimalı.Saatli.Bir de kubbeli.İşçi sınıfının estetik duyarlılığına sahip estetlerden bile farkedebileceği kadar kistch.
Espirisi yok çünkü.
Kınalıda ada Camii, zamanına göre, çok cesur ve gayet
cüterkar bir teşebbüstü.Keşke takipçileri olabilseydi, ortada kendine karşı çıkabilecek ya da yanında yer alabilcek
denli güçlü iddialar bulunsaydı.
Olmadı, olamadı.
Cami mimarisi bir an evvel çağdaşlaşmalı ve bu mimari
hem çağın, hem de çağdaş dindarın ruhunu yansıtmalı.
Bütün güzelliğiyle, ve dahi bütün çirkinliğiyle.
Evvela içinde bir espri olmalı. Söylemek istediği bir şey.
Hareket ve sükunuyla.Tasvir ve tasavvuruyla. Sadeliğiyle
de, süsleriyle de. Büyüklüğüyle değil sadece, küçüklüğüyle de. Hem maddesiyle, hem mana ve suretiyle. Hiç değilse ihtiva ettiği espri iddiasıyla.
Kınalıada Camii ve Şakirin Camii, birlikte ele alınmalı ve
öyle değerlendirilmeli , aralarında yaklaşık yarım asırlık
bir fark olsa da.İlk bakışta ikiside dıştan orta sınıf misafir
odası düzgünlüğünde, ikiside içten kolonya kokusu çiğliyinde görünüyorlar.
Görünüşleri kadar, hakikatleri de. Hususi bir telkinleri
yok, sadece şimdi’yi, modern olanı, yeni ve güçlü olanı
temsil ediyorlar. Hız ve sürati. Plastik olanı. Parlak olanı.
15
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Burun kıvırmanın, dudak bükmenin en son tahlilde yorum zaafından, yani ne diyeceğini bilemekten kaynaklandığı açık.Oysa Nuruosmaniye (1748-55), Nusretiye(1823-26), Ortaköy(1853-54), Dolambahçe(1853-55),
ve Yıldız(1885) camileri hakkında yorum yapmak kolay.
BU camiler Osmanlı gerçeğinin ta kendisi olduğunu, bu
yüzden de bütün özellikleriyle kendi dönemlerinin ruhunu yansıttıalrını kim inkar edebilir? Sözdeki değil,
özdeki Osmanlı Ortaköy Camii’nde tecessüm etti.Daha
önce NUsretiyr Camii’nde.Hem tecessüm, hem temessül.
Bütün zavallılığıyla ve bütün haşmetiyle.Zamanın ruhu
ete kemiğe büründü, ve mesela Üskadar’ da Ayazma Camii(1761) suretinde göründü.
Sinan camilerinde öykünmenin bir anlamı yok.Cumhuriyet müslümanlığının kökü ve kökeni, Sinan camileri
değil, Tanzimant camiileridir.Bir esprisi yok dememeli,
esprisi, Garb esprisi!
Espri ,ilginçtir, Türkçe’ de mizah, şaka nükteli söz anlamıyla yaygınlaştı.Oysa asıl anlamı ruh ve akıl/fikir (spritus) demek.Bir şeyin esprisi yoksa , o şeyin içinde ruh, düşünce akıl, fikir de yok demektir.Bu nedenle her mimari
yapı ya da her sanatsal yapıt kendi döneminin esprisini
temsil ve temessül eder, etmelidir de.Bundan ne kaçabilir,
ne de kaçınabilir.
Kocatepe Camii(1962-87) gibi.Ankara’nın ortasında,
Ankara’yı ayakta tutan esprinin ürünü.Bir şaka gibi.
Ludwing Mies van der Rohe’nın (öl.1969)isabetle işaret
ettiği gibi yaşayan bir dış’ın mevcudiyeti yaşayan bir içi
gerektirir. Aksi düşünülemez.
Önceleri zuhurunu heyecanla alkışladığım Şakirin
camii’nin dışı, gayet tabii olarak yaşayan bir içten mahrum, tıpkı dışını kapatan modern dindar kadınların yavaş
yavaş yaşayan bir içten mahrum olmaya başlamaları gibi.
Şakirin Camii’nin nasılını taşıyan ve konuşulmak zorunda. Mahiyeti. Tanrısallığı. Grameri. Sözcükleri. Tamlama
ve tümceleri.
İsa’nın bedeninin temsil ettiğine inandıkları Ayasofya’da
hıristyan dindarlar onun Ruhu’nu arıyorlar, öncelikle
Tanrı’nın mekanında Tanrı’yla olmak istiyorardı. Asırlarca Müslüman dindarlar da aynı mekanda Tanrı’nın kelimesini yücelttiler. Kelimesini ve Kelamını. Alemlerin
Rabbi’nin adını zikrettiler. İlk seçimleriydi dünyevi olanın
mekânından uhrevi olanın mekanına adım atmak. Tanrısallığın eşiğine yüz sürmek.
Modern camilerde dünyevi olandan uhrevi olana geçilmiyor aksine bugünden geçmişe gidilmek isteniyor. İhtişam
yıllarına. Bütün bunlar iki-üç yüzyılda oluşan aşağılık
kompleksini telafi hamleleri. Fakat taş yerine beton, ahşap yerine plastik, nedense hepsi de öykünmeler üzerinen.
Çocukça. Hiçbir derinlik taşımıyor. Ne bir hesaplaşma, ne
esaslı bir murakabe.
Keşfedilecek bir derinlikten mahrum bugünün dindarı.
Aşkın olanı, yani anımsanabilecek olanı bilmiyor, bilmek
istemiyor da. Hatırlamıyor çünkü.
Dindarlığın politik tezahürü, tıpkı ekonomik tezahürü
gibi. Önemli olan ile değerli olan arasında seçim yapmak
durumunda kaldığında önemli olanı seçiyor, değerli olanı
değil.
Yıldız Camii de öyledir. Hakikaten bir şaka gibi.
II.Abdülhamid dönemi gibi.İmparatorluğun son iki yüzyıl
boyunca o espri ayakta tuttu. Garblı bir espri.Esprisi işlevinden ibaretti.Ayakta tutuyormuş gibi yaparken anien
çöküverdi.Bütün gövdesiyle.Sanki bir espri gibiydi.Tatsız
bir espri.
Bir amaç olarak biçim, herzaman biçimcilikle suçlanırçÇünkü bu çapa bir içe değil, bir dışa yöneliktir.Fakat ancak yaşayan bir için yaşayan bir dışı vardır.
Yalnız yaşam yoğunluğu biçimsel yoğunluğa sahiptir.
Her bir NASIL bir NE tarafından taşınır.
Biçimlenmemiş olan, fazla biçimlenmişten daha kötü değildir.
Bunların ilki hiçtir, ikincisi ise yalnız görünüş.
Gerçek biçim için, gerçek yaşam gerekir. Fakat ne zaten
var olmuş, ne düşünülmüş olan değil.
Ölçüt işte burada yatıyor.
Dindarlığın bir zamanlar inanmaya ihtiyacı vardı, çünkü
umuda ihtiyacı vardı. Toplumsal yaşamdan dışlanıyordu
ve aşağılanıyordu. Şimdiyse yapmaya etmeye ihtiyacı var,
yapıp ettiklerini göstermeye . iktidar olmanın gereklerini
yerine getirmeye. Çünkü kendi varlığını duyumsamaya
ihtiyacı var, hem de en kaba biçimde. Zahiren.
İniltinin yerine nara (challenge) almış durumda. Bundan
böyle mabedler iniltiyi değil, narayı temsil edecekler ve
siyasi kudret azmanlaşıp iktidar alanını genişlettikçe mabedler de ister istemez bu büyümeden paylarını alacaklardır. Görünüşe çıkan rıza ve teslimiyet değil, her daim
iddia olacaktır. İddia ve dava.
Naralar demir ve betona bürününce modern mabedler ortaya çıktı. Adeta gökdelenlerle yarışan minareler.
Ve secdesi olmayan kıyamlar.
Meydanlar.
Kaynaklar
Mimarlık ve Felsefe Dücane Cündioğlu
(Yazılar kitaptan alınmıştır)
16
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Mimarlıkta ulusal kimlik
"geleneğinin icadı"
Doç. Dr. Havva Alkan Bala
Arş. Grv. Bahadır Tosunlar
Giriş
Mimarlıkta “kimlik” tartışmaları çevreyi anlamlandırma ve algılama ile ilgili geniş bir kapsama sahip olmakla birlikte bu metin, ulusal
mimarlığın yaratılmasındaki çağrışımlara
yoğunlaşmıştır. Günümüz Türkiye’sinde
ne mimarlık dergilerinden tanıdık gelen
binalar, ne mimari elemanların tarihi bağlamından kopartılarak salt biçimleri ile
taklit edilmesi yöntemi estetik anlamda
mimari değer üretmeye yetmemektedir.
Hele hele “tarihteki görkemli dönemlere”
atıfta bulunmak için “kimlik-ulusallık” olgusu ile biçimlerin kopyalanması ve adına
“Selçuklu mimarisinin yorumu”, “Osmanlı
Mimarisinin yorumu, “Türk Evi’nin yorumu” adlandırılmaları ontolojik bir sorun
gibi görünmektedir.
1
Bu çalışma mimarlık üzerinden tanımlı ve
ayırt edilir arkitektonik elemanlarla tarihsel süreçte ve hatta günümüzde kurulma-
ğa çalışılan ulusal kimliği anlama çabasıdır. Bu anlama çabasının kökeni günümüz
Türkiye’sinde mimari kimliğin ve/veya
kimliksizliğin, şekilci yaklaşımların, biçimci düzenlemelerin, orijinallikten uzaklaşan ve taklidi kolayca benimseyen mimarlığın yaygınlaşmasının farkındalığına
dayanmaktadır. Bu metnin temel sorusu
“Günümüz Türkiye’sinde ayırt edilebilir
bir ulusal mimari üslup hatta evrensel bir
kimlik var mıdır?”. Bu soru aslında zihinsel
haritamızda ve kolektif bilinçte mimarlık
camiasının cevabını bildiği bir sorudur.
Sorunun soruluyor olma durumu cevabın
oldukça görünür olmasındandır.
2. “Ulusal Kimlik” Tanımından
Mimari Kimliğe
Sözlük tanımı ile ulus yada millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan,
aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek
ve görenek birliği olan insanların oluştur-
Doç. Dr. Havva Alkan Bala
Arş. Grv. Bahadır Tosunlar
Selçuk Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü
17
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Şekil 1: İslam Öncesi
Dönemin Mimari
Karakteristik
Özellikleri
Şekil 2: Karahan ve
Gazneliler Dönem
Mimarisinin
Karakteristik Özellikleri
Şekil 3: Selçuklu Dönem
Mimarisinin
Karakteristik Özellikleri
18
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Şekil 4: Beylikler ve
Osmanlı Kuruluş Dönem
Mimarisinin Karakteristik
Özellikleri
Şekil 5: Osmanlı Dönem
Mimarisinin
Karakteristik Özellikleri
duğu topluluktur. Ulusallık ise -İngilizce “nationality”yalnızca bir ulusa özgü sanat üsluplarının, akımlarının,
anlayışlarının ya da biçim öğelerinin genel niteliğine verilen addır (Sözen ve Tanyeli 1996). Ulusallık yaklaşımı ve
milli devlet anlayışının zirve yapması 19. yüzyılın sonuna
denk düşmektedir. Modern devlet-bürokrasisi, ordusuyla,
milli eğitim ve yargı sistemiyle, güvenlik teşkilatı ve iletişim örgütleriyle merkeziyetçi olmak dahası farklılıkların
tıraşlanmasını arzulamaktaydı (Mardin 2006). Modern
devletin örtük olarak bireye empoze ettiği evrenselliğin
derinliğinin baskın olması gerektiğidir (Hegel 2006). Modern devlet özellikle Fransız Devrimiyle “ulusal egemenliğin” soyut bir biçim altında yeniden üretebilmesinin
önünü açmıştır (Özer 2012). Bir başka ifade ile egemenlik
figürü somut kraldan soyut bir birlik olarak ulusa evril-
miştir. Ulus “sınırlı” olarak hayal edilmektedir. Hiçbir ulus
kendisini insanlığın tümü ile örtüşüyor olarak hayal etmemektedir (Anderson 2011). Fransız Devrimi’nin ulus
teorisine getirdiği yenilik merkeziyetçi bir algı ile ulusu
sosyolojik bir birim olarak devletin toplumla, toplumun
devletle bütünleşmesini öngören bir egemenlik biçiminin
kurucu söylemidir (Özer 2012). Her kurucu söylem gibi
ulus devlet de mimarlıkta ifadesini bulmak istemektedir. Mimarlık çoğu zaman dönemin yaşamsal, toplumsal,
ekonomik, siyasal ve ideolojik yansıması olarak ele alınmaktadır.
Tarihsel sürece baktığımızda toplum, zaman ve mekan
üçlemesinin net ve anlaşılır bir şekilde mimarlık üzerinden okunması genellikle olasıdır. Orta Asya’daki göçer
19
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Şekil 6: Birinci Ulusal
Dönem Mimarisinin
Karakteristik Özellikleri
düzenden başlayarak, günümüze kadar mimarlık ayırt
edilebilir özellikleri ile kendini var etmektedir. Süreçte zaman zaman mimarlığın kendi zamanını ve yerini yansıtmada algısal çarpıklığa, kafa karışıklığına neden olduğu
dönemlere de rastlanmaktadır. Türk Ulusunun mimari
kimlikle kurduğu ilişkiye derinlemesine değil, uzaktan ve
genelleyerek bakıldığında İslamiyet öncesi kavramlarla
mimari, Uygurlar ve Maniheizm, Karahanlılar, Gazneliler,
Büyük Selçuklular, Memlüklüler, Artuklular, Danişmentler, Mengücekler, Anadolu Selçuklular, Beylikler dönemi,
Osmanlılar İmparatorluk Dönemi, 1. / 2. Ulusal mimarlık
ve 21. Yüzyıl dönem mimarisi olarak adlandırılabilir (Şekil 1-5). Ancak söz konusu zaman/mekan/toplum/kimlik
ve mimari olunca yapılacak her türlü sınıflama ve gruplama sorgulanmağa ve yeniden ele alınmağa gereksinim
duymaktadır.
2.1. Modernitenin Karşısına Konan
Ulusallık ve Kimlik
Toplumsal, kurumsal veya kişisel kimlik bunalımları,
genellikle kırılma noktalarında kendini göstermektedir.
Mimari kimliğin oluşturulmasında da durum geçerlidir.
20. yüzyılın Türkiye’sinde yaşanan savaş ve devrim yılları sonrasında ekonomik, toplumsal ve kültürel yapıdaki
değişim kendini mimarlıkta da var etmiştir. Batıda hızla girilen modern ve uluslar arası akım etkilerini tüm
dünyada göstermeğe başlamıştır. Frampton (1983) ne
teknolojiyi ne de “nostaljik tarihselciliğe” teslim olmayan, gelenekseli aynen taklit etmeyen ama yerel nitelikleri özümseyip çağdaş terimlerle yeniden yorumlayan
20
mimarlığı bulmanın gerekliliğinden bahsederken; özde
evrenselliği ulusal değerleri tehdit edici bir unsur olarak
algılayan bakış açısına gönderme yapmaktadır. Tarihselçi,
gelenekçi, yöresel, folklorik ürünlere olan ilginin gerisinde
ne gibi düşünsel alt yapı olduğu, ulusçuluk algısının modernite ile yan yanalığı/karşıtlığı anlaşılmadan mimarlık
tartışılmasına girilmesi yüzeysel kalacaktır.
Modernizmin doğayı, bireyi ezen mekanikliği ve yerel
özellikleri hızla yok etmesine duyulan tepki aşırılıklarla
dolu düşünsel zeminleri hazırlamıştır. Modernizm bireyde
ve toplumda yaygın olarak kendine yabancılaştırmayı getirmiştir. Doğadan, tarihten, toplumdan ve dahası kendinden kopma bir kimlik buhranı doğurmuştur. Modernizm
“Ben kimim?, Kim olmamalıyım?” sorularını sordurturken
cevapların yanı başımızda olandan, dokunabildiğimizden
değil uzaklardan gelmesi beklenmiştir. Yer ve zaman
uzaklığı, düşünce sınırlarında uzaklık, yitirilen geçmişi
yeniden yaşatmayı çözüm gibi algılatmıştır. Bu geriye
dönüş türleri içinde mimari kimlik, ulusal, geleneksel,
tarihçi, eklektik yapısıyla karşımıza çıkmaktadır (Balamir
ve Asatekin1991). İşte tam bu noktada Anadolu topraklarında 600 senelik Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, büyük
bir bağımsızlık mücadelesi cephelerde kazanılmış ve genç
Türkiye Cumhuriyeti inşa edilmeğe başlamıştır. Ulus fikrinin ortaya çıkışıyla mimarlıkta üslup tartışmaları ulusal
kimlik sorununu gündeme getirmiştir. 1923’de kurulan
Cumhuriyetle birlikte girilen uluslaşma sürecinde ulusal
bütünlüğü mimarlık üzerinden simgeleyip pekiştirmek
son derece anlaşılır gibi görünmektedir.
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Şekil 7: İkinci Ulusal
Dönem Mimarisinin
Karakteristik Özellikleri
2.2. Mimarlık Üzerinden Ulusal
Kimlik Oluşturma Deneyimi
Alsaç’a (1976, 1991) göre Milli Mimari arayışlarında iki
evre görülür: Bunlardan ilki 1900-1930 yılları arasında I. Ulusal Mimarlık Akımı ve eklektrik yaklaşımların
egemen olduğu evredir. Bu evre tarihten gelen biçimlerin
Neo-klasik anlayışla mimarlığın dilini oluşturduğu bir
dönem olmuştur. Birinci Ulusal Mimarlığın biçimci yaklaşımı içinde simetrik kütleler, Rönesans mimarlığındaki
kornişlerle üçe ayrılan cepheler, dışarı taşırılan orta, yan
ve köşe aksları, Osmanlı dönemi portikleri, geniş saçaklar,
çıkmalar, bezeme ve kubbe görülmektedir (Aslanoğlu,
1984), (Sözen ve Tapan 1975). Yeni kurulan Cumhuriyetle beraber Osmanlı Döneminin tecrübeli aydınları da
Cumhuriyet kadrolarında yer almaya başlamış, bu çerçevede Mimar Kemalettin ve Vedat Tek gibi mimarlar da
Ankara’ya gelerek Yeni Cumhuriyetin mimari eserlerinin
yaratılması noktasında görevler almaya başlamışlardır.
Mimar Kemalettin Bey ve içinde yetişmiş olduğu çağın
kuşağı, emperyalizm ve buna paralel olarak ortaya çıkan
“ulusçuluk” fikrine karşı dağılmakta olan, çok uluslu ve
heterojen yapıdaki bir İmparatorluğu, ortak paydada bir
arada tutmanın, ideal mimari dilini aramışlardır. Bu dönemdeki mimari ürün ve arayışlarda, özellikle Selçuklu
ve Osmanlı’nın, eski ve ihtişamlı günlerine bir özlem, o
ihtişamlı günlerin bir yansıması olan mimariye de bir dönüş çabası bulunmaktadır (Şekil 6).
İkinci Ulusal Dönem ise; 1930-1940 yıllarında Avrupa da
bilinçli bir bakış açısı yakalamış olan Bauhaus fikirlerinin temelindeki işlevci, rasyonel, yeni konstrüksiyon metotlarını kullanan, seri üretilebilen, ekonomik çözümler
getiren modüler ve sade bir mimaridir. Yeni kurulan Cumhuriyetin batılı bakış açısı ve bunun mimari temsilleri söz
konusuyken, modernist ve yabancı mimarların etkisiyle
kurulan ve 2. Ulusal Mimari olarak adlandırılan akım
kısa sürede tüm kamu binalarına yansımaktaydı. Bu yansımada Türkiye’deki mimarlık okullarında görev yapan
yabancı mimarların etkileri olmuştur. Ernst A. Egli, Bruno
Taut, Clemens Holzmeister, Paul Bonatz, Bruno Zevi gibi
Batı kökenli mimar ve öğretim üyeleri ulusalcı eğilimleri
desteklemişlerdir (Aslanoğlu, 1988), (Kaprol 2002). Ernst
A. Egli’nin (2013) anılarını anlattığı eserde yakın tarihte toplumsal dönüşümün, inkılapların etkisinin, yaşanan
dönüşüm sancılarının kent ve mekandaki denklilerine bir
Batı’lı olarak objektif ve derinlemesine tespitlerde bulunulur (Şekil 7).
İkinci Ulusal Mimarlık ile Birincisi arasında benzerlik
görülür. Her iki akım bunalım dönemlerinin ürünüdür;
ortalarında birer Dünya savaşı bulunur. İkisi de Ulusal
bir mimarlık oluşturma kaygısıyla tarihsel biçimlerden
yararlanma yolunu seçmiş benzer biçimlendirme ve düzenleme ilkeleri uygulamışlardır. Esin kaynaklarında ise
birbirlerinden ayrılırlar (Kaprol 2002). Ancak sanki erken
Cumhuriyet Dönemi'nde izlenen ulusal üslup arayışları,
kimlik arayışına kalıcı bir çözüm getirememiş gibi görünmektedir.
3. Günümüzdeki Ulusal Mimarlık Yorumları –Ve
Örnekleri
Birinci ve İkinci Ulusal Mimarlık olarak adlandırılan dönemin mimari kimlik oluşturma çabası Atatürk’ün vefatı
ve 2. Dünya Savaşı ile kesintiye uğramıştır. Fesli dede ile
21
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Şekil 8. Üç nesilde evrim geçiren toplumsal dönüşüm
şapkalı torun arasında dil, algı, yaşam, bağlamsal olarak
derin geçişler, kopuşlar hız ekseninde içselleştirilemeyen
anlayışları doğurmuştur (Şekil 8).
Döneminin ve hala pek çok dönemin dahisi olan
Atatürk’ün ufkunu ve koyduğu vizyonu bugün dahi içselleştiremeyen zihniyetler “Modern Cumhuriyet Fikri”
içerisinde, bu mimari kimlik arayış denemesini ve derinliğini gündemde tutmamışlardır. Ulusal mimari kimlik bu
anlamda adeta icat edilmiş bir gelenek, “ortada kalmış”
ve kimse tarafından sahiplenilmeyen bir duruma dönüşmüştür. Gündelik yaşamda sokaktaki insanın “devlet binası gibi” sözü bu mimariye duyulan mesafenin, kolektif
hafızada üretilen halk-devlet ilişkisinin izdüşümüdür.
Halkın bu mimari ile bir sorunu olmamakla birlikte devlet ve demokrasi ile ilişkisinin, son 50 yıl içerisinde pek
çok şekilde sakatlanması sonucunda insanların bu mimariyi bir mesafe koyduğunu söylemek olasıdır. 1950’ler
ve sonrasında başrolde olan değerler sistemi kapitalizmin
öngörüleri üzerine kurulmuştur. Mimarlığın bunun dışında kalmasını beklemek abartılı bir iyimserliktir.
Günümüz Türkiye’sinde, artık görmeye çok da alışkın olduğumuz imaj binalar kimlik üretme gayretleri gibi sunulmaktadır. Kitle iletişiminin bu kadar yoğun olmadığı
ve imajların hayatımızda bu kadar çok yer kaplamadığı
dönemlerde; sözgelimi “Ev” dediğimiz kavram içinde sokak, komşuluk, mahalle gibi aidiyeti barındıran, kalıcılığın, güven duygusunun o bağlam ile beraber var olduğu
bir yerdir. Evin kendisinden önce imajıyla var olması
Türk insanı için yeni bir durumdur. 1970’li ve 1980’li yıl-
22
lara, şehirlerde nüfusun artması ve yükselen arsa fiyatlarıyla beraber; hayatımıza tekdüze bir yerleşim şemasıyla
var olan kooperatif blokları gelmiş, sonrasında kalburüstü
semtlerde denenmeye başlanan; kısa sürede çeşitli güvenlik sebepleri ve altyapı sorunlarını site bünyesi ölçeğinde çözdüğü gerekçesiyle giderek popülerleşen site
yaşamı hayatımızda gündelik bir yapı olarak yer almaya
başlamıştır. Elitliğe, lükse, güvenliğe ve kendi içine kapalılığa (Gated Communities) sahip olmanın bir anahtarı
olarak sunulan “kapalı siteler” ve bu yapılaşmanın imajı
“ev” olmaktan uzaktır. Bir başka ifade ile kapalı siteler konutun speküle edilen değerine ek olarak; sitenin imajının
da “pazarlanabilir” bir nesne olmasının keşfedilmesiyle
beraber konuta bakış açısının değişmesine sebep olmaya
başlamıştır. Bir yanda daha inşa edilmeden; henüz anahtarları teslim bile edilmeden; alışıldık hale gelerek; eskidiklerinin beyanını veren “modern imaj” yapıları bulunmaktadır. Varlıklarından önce imajlarının temsiliyetiyle
hayatımızda var olan “modern imaj” yapılar istisnai ve
dünyada tek olmasıyla övünülen fakat her “yeni” ile birbirinin ikamesi haline gelen yapılar gibi görünmektedir
(Şekil 9).
Tüketim kalıpları ile özle uğraşmayı bırakarak, gösterişe,
makyaja, şekle, olduğumuzdan farklı görünmeğe düşkünlük 21. yüzyılın temel davranışı olmuştur. Bu eğilim ekonomik altyapıdan, kentlerin altyapısına hatta kişisel bilgi
altyapısına kadar hemen hemen her alanda görülmektedir (Bayart,1999). Kapitalist toplumun sahip olduğu bir
dizi özgül kuramsal özellikte girişimciliğin katı, rekabetçi
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Şekil 9: Günümüz
Türkiye’sinde imaj
üzerinden kimlik oluşturma
gayreti ile inşa edilmiş
bina örnekleri
ve genişlemeci doğası, teknolojik yenileşmenin sürekli ve
yaygın olma eğilimini göstermektedir. Tüketici sağladığı
özel fayda bakımından bir nesneye değil onun “imajına”
bağlanır olmuştur. Güç ilk planda duyusal anlamı olan
nesneyi alınıp satılan bir mal olarak metalaştırmakta,
sonra onu daha hızlı tüketilmesi için ambalajlamakta ve
imaj haline getirmektedir. En sonunda artık ortada ambalajlanmış bir meta da kalmamakta, kayan bir zeminde yalnızca imaj satılmaktadır. Bunun mimarlıkta denk
düştüğü durum tüketim adına “imitasyon” da dahil olmak
üzere “her şey olur” ilkesinin benimsendiği Postmodern
durumdur (Harvey, 1996), (Jameson 1994).
Mimari kimliğin ulusal atıflara kavuşması için başvurulan ve günümüzde oldukça yaygınlaşan hatta artık kabul
gören ikinci tutum, mimari elemanların tarihi bağlamından kopartılarak salt biçimleri ile modern çağda, modern
malzeme ve teknoloji ile taklit edilmesidir. Tarihi değeri olan mimari elemanların taklidi; zahmetsiz üretilir ve
kolay tüketilir olması açısından iyi bir malzeme gibi görünmektedir ancak bu, yere ve zamana ait olanın içinin
boşaltılmasıdır.
Tarihsel süreçte belli bir dönemin karakteristiği olan herhangi bir mimari elemanı sözgelimi Selçuklu ve Anadolu
Selçuklu dönem mimarisinin imzası niteliğindeki “Taçkapıları” ele alalım. Taçkapılar, binanın ana girişi olarak
kullanılan genellikle dini ve eğitim yapılarında rastlanan
işlevsel ve törensel bir mimari elemandır. Taçkapı, yalnızca kalın taş duvarın dış yüzünden içe geçişi sağlarken
sayısız katlanmalarla kendini gerçekleştiren bir mimari
öğe değil, hakikate giden yolun başlangıcını simgeleyen
bir eşiktir. Sembolik olarak, gündelik sıradan, geçici ve bu
dünyaya ait olanlardan, sonsuzla kavuşan, kavranması
erdemi ve bilgeliği gerektiren tinsel bir dünyaya geçişi
anlatmaktadır. Abidevi ölçülerde ele alınan bu taç kapıların genel formu daima bir seccadeyi andırır. Bazen
sivri, bazen yuvarlak bir kemerin kıble istikametini belirlediği, mihraba serilmiş bir seccadenin üç boyutlu olarak inşa edilmiş şekli olarak görülebilirler (Uğurlu 1998)
(Bala 2010). Taç kapılar aydınlanmağa açılan, kente abidevi duruşu ile anlamlı sembolik anlatılarda bulunan o
dönemin taş işçiliğinin başyapıtıdır. Anadolu’da ayakta
kalmış yirmiye yakın taçkapılı Selçuklu eseri bulunduğu bilinmektedir. Başyapıt kabul edilebilecek en önemli
Selçuklu dönemi yapıtlarının birçoğu Konya’da ayaktadır.
Konya’nın 12.ve 13. Yüzyıllarda imparatorluğun başkenti
olması ile diğer Anadolu kentlerine göre Selçuklu dönemi eserlerini daha çok barındırmaktadır. Konya, Anadolu
Selçuklularına başkentlik yapmıştır ve kentte yaygın olan
yeni mimari beğeni, tarihi Selçuklu portallarının modern
binalara takılmasıdır.
Niyazi Usta İlköğretim Okulu tarihi Taçkapıların kopyalarını içeren yapılar arasında sayılabilecek çarpıcı bir örnektir. 2006 yılında yapılan okulun 1242 yılında yapılmış
Selçuklu yapısı olan Sırçalı Medresenin Taçkapısı ile yan
yana getirilmesi taklidin meşruluğunun geldiği seviyeyi
göstermektedir (Şekil 10).
23
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Şekil 10: Taklidin mimarlık üzerinden gerçeğin
içini boşaltması (Bala 2010 s.91)
Aralarında 754 yıl zaman farklı olan iki eğitim yapısının
aynı biçim, tarz ve benzer görünümlü malzeme ile yapılması Platon'un Mağara Mitinden izler taşımaktadır (Eflatun, 1960). Devlet isimli eserde yer altında bir mağarada
yaşayan ve nesnelerin gölgelerini gerçek sanan esirlere
gerçeğin anlamını ve derinliğini anlatmak ne denli güçse,
orijinal olanın deneyim zenginliğini, imitasyonun sığlığındakine anlatma da o denli güçtür. Bu sığ imitasyon
estetiği, mimarın tek başına içinden çıkamayacağı kadar
derindir. Milli Eğitim Bakanlığına vatandaş tarafından
bağışlanan okulun yapımının her aşamasında mimarın
dışında ortaya konulan bireysel ve toplumsal beğeniler
belirleyici olmuştur. Mimar, bu beğeniyi disipline eden
teknik bir adam olmanın ötesine geçerek, durum belirleyici bir “aydın rolünü” üstlenme şansını bulamamıştır. Bu
yapı taklidin sınırlarını zamana ve mekâna bağlı olmayan
bir dereceye getirerek “şimdi” ve “burada” olma özelliğini
kaybederek “Antik Selçuklu’da” ve “orada” noktasına getirmiştir. Bu yapı, gerek Konya kentinde gerekse ulusal
bazda yerel ve siyasi otoritenin ve halkın beğenisini kazanmış ve diğer eğitim yapılarına örnek gösterilmiştir. Bu
yaklaşım diğer pek çok modern yapıda da kendini tekrar
etmiştir (Şekil 11).
Taklit olan gerçek olanın yerini aldığında algıları değiştirmekte ve gerçeklik duygusu sabote edilmektedir. Baudrillard (1988) imitasyonların orijinal olanın değerini
indirgediğini ifade ederken, Dovey (1985) e göre buna ek
olarak gerçeğin derinliğine karşı duyarsızlıkların başlamasına neden olmaktadır. Aslında tüketim çağının toplumu ve tüketimi destekleyen her anlayış meşrulaşmakta,
mimarlıkta bu bütünlükteki yerini almaktadır.
4. Son Söz
Günümüz Türkiye’sinde genel hatlarıyla “ulusal”(!) mimari
kimlik iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Birincisi, yapısal
öğelerin nedeni ve bağlamı belirsiz tektoniklerle, popüler bir mimarlık beğenisi oluşturmasıdır. İkincisi ve daha
yaygın olanı ise günün özgül koşullarıyla baş edemeyip,
geçmişle geleceğin ilişkilerini tarihselci bir çizgide algılamanın güvencesine sığınmakla yitirilen geçmiş/idealize
edilmiş geleceği inşa etmektir. Türkiye de son otuz yıldır
üretilen ve inşa edilen mimari ürünlere baktığımızda her
iki yaklaşımında kimlik değeri üretmeğe yetkin olmadığını söylemek olasıdır. Kimlikli mimarlık ürününün zaten
en baştan insanı ve kültürel bağlamını yok saymaması,
yada kendi bağlam yapısını oluşturabilecek kadar güçlü
olması gerekmektedir.
Şekil 11. Selçuklu Taç kapılarının Modern yapılara
“takılması” (Bala 2010 s. 93-95)
24
Ulus fikrinin ortaya çıkışıyla mimarlıkta üslup tartışma-
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
ları “ulusal kimlik” sorununu gündeme getirmiştir. Çağdaş
Batı mimarisinin tekniklerini, geleneksel Türk mimarlığının geleneksel öğeleriyle sentezleyerek “yeni bir mimari
kimlik” inşa etme çabası, döneminin düşün dünyasındaki
akımların gayretleriyle paraleldir. Günümüzde mimari
kimlik oluşturma çabaları artık milli ve ulusal söylemlerden çok kapitalizm, marka ve görünür olmak üzerinden
kurulmağa çalışılmaktadır. Mimarlık bir tüketim nesnesi
haline geldiğinden kimlik tartışmaları farklı parametrelere bağlıdır. Doksanlı yıllarla beraber Türkiye’ye hâkim
olmaya başlayan tüketim kültürünün “imajı pazarlama”
yöntemi mimari üretimi de etkilemiştir. Koşullar, malzeme ve teknoloji değişmiş olsa da kamusal bellekte yer
alan geçmişte üretilmiş ve saygı görmüş mimari formları
taklit etmek, vernaküler mimariyi yüceltmek, nostalji mimarisi ile özlem gidermek, kaybolan kimliği aramak gibi
gerekçelerle baş vurulan bir yoldur.
İkame edilebilir geçicilikler çağında “Modernizm”in en
temel arayışlarından biri olan ve batı felsefesinin 2000
yıllık arayışının varmak istediği “tek ve gerçek” hakikati
bulma çabası, her insanı mutlu edebilecek ve ideal olanı
keşfetme isteği, sürekli “yeni” ve birbirinin ikamesi haline gelen imajlar çağı bir dil ve kimlik üretmekte yetersiz
kalmıştır.
“İcat edilmiş gelenek” terimi inşa edilmiş ve formel düzlemde kurumsallaşmış gelenekleri olduğu kadar, kolayca izi sürülemeyecek bir şekilde kısa ve belirlenebilir bir
zaman diliminde –belki de birkaç yılda- ortaya çıkmış
olan ve büyük bir hızla yerleşmiş “gelenekleri” de kapsamaktadır. Hem gelenekten esintiler taşıyan hem de çağı
yakalayan bir üsluba kavuşmak özen ve beceri isteyen bir
uzlaşmadır.
Kaynaklar
Alsaç, Ü., 1976. Türk Mimarlık Düşüncesinin Cumhuriyet Dönemindeki Evrimi, Doktora Tezi, K.T.Ü. Baskı Atölyesi, Trabzon.
Alsaç, Ü. , 1991. İkinci Ulusal Mimarlık Dönemi, Arkitekt Dergisi, 10,42-48.
Anderson , B., 2011. Hayali Cemaatler-Milliyetçiliğin Kökenlerinin Yayılması, Çev. İskender Savaşır, Metis Yayınevi, İstanbul.
Aslanoğlu, İ. ,1984. Birinci ve İkinci Milli Mimarlık Akımları Üzerine Düşünceler, Mimaride Türk Milli Üslubu Semineri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler Genel
Müdürlüğü, İstanbul.
Aslanoğlu, İ., 1988.Modernizm Tanımı Sınırları Erken Yirminci Yüzyıl Mimarlığında Farklı Tavırlar, O.D.T.Ü.Mimarlık Fakültesi Dergisi, 8(1) ,60-63.
Bayart, J.F. 1999. Kimlik Yanılsaması, Çev. M. Moralı, Metis Yayınları, İstanbul. (Certau, M. De, 1980, La Culture au Pluriel, 238-239, Christian Bourgois, Paris)
Bala Alkan.H. 2010. İmitasyon Estetiği; Selçuklu Taç Kapılarının Çağdaş Binalarda Yinelenmesi, Mimarlıkta Estetik Düşünce, , Editör; Jale Erzen. Sayfa 85-102, TMMOB
Mimarlar Odası Yayını ISBN 978-605-01-0028-0
Balamir, A. ,Asatekin, G. 1991. Ulusal Kimlik Sorusu Üzerine Karşıt Düşünceler Ve Konut Mimarisi, Odtü Mimarlık Fakültesi Dergisi, ODTÜ MFD 1991(11:1-2) 73-87
Baudrillard, J. 1988. Selected Writings, Stanford University Press, Stanford
Bozdoğan, B. 2012. Modernizm Ve Ulusun İnşası, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul
Dovey, K.,1985. The Quest for the Replication of Environmental Meaning, Seamon, D. and Mugerauer, R. (der ing*) Dwelling, Place and Environment, Columbia University
Press, USA, ss.33-40
Eflatun,,1960. Devlet III, Maarif Basımevi, çev:Erhat, A., Ankara, ss. 506-514.
Egli, E. 2013. Atatürk’ün Mimarının Anıları Genç Türkiye İnşa Edilirken, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Frampton, K. 1983.Towards a Critical Regionalism: SixPoints for an Architecture of Resistance, The Anti-Aesthetic: Essays on Postmodern Culture,ed H. Foster, The Bay
Press, Post Townsend
Harvey, D.1996. The Condition of Postmodernity (Postmodernliğin Durumu), Translated by Sungur Savran, Metis Yayınları, İstanbul, ss. 319-321
Hegel, W.FH. 2006. Tüze Felsefesi, çev. Aziz Yarımlı, İdea Yayınları, İstanbul.
Jameson, F. 1991. Postmodernizm or the Cultural Logic of Late Capitalism, Verso, Londra. Türkçe yayın (1994) ”Postmodernity yada Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı”, çev.
Plümer, N., Yapı Kredi Yayınları, İstanbul).
Kaprol,T. 2002. Cumhuriyet Sonrası 1930-1950 Yılları Arasında Bursa’da Mimari Gelişim, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2002
Mardin ,Ş. 2006. Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul.
Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, 1997, 4. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul,
Özer , S. 2012. Rousseau ve Hegel: Egemenlik ve Diyalektik, Otonom Dergisi, İstanbul.
Sözen, M., Tanyeli, U. 1996. Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul.4
Sözen, M. ve Tapan, M.,1975 .50 Yılın Türk Mimarisi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara.
Uğurlu, K., 1998. Bilgiye Açılan Kapılar, İpekyolu Dergisi (1998):211-222
ŞEKİL Kaynaklar
[1]. Türk Çadırı Mehmet Bahadır Tosunlar İllüstrasyonu 2013 ve diğerleri Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, 1997, 4. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, Sayfa 9-10-13 ile üretilmiştir.
[2]. Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, 1997, 4. Basım, Remzi Kitabevi Sayfa 36-40-41-44 ve http://Tr.Wikipedia.Org/Wiki/Buhara yararlanılarak üretilmiştir.
[3]. Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, 1997, 4. Basım, Remzi Kitabevi sayfa 114, http://My.Opera.Com/Melikhaker/Albums/Showpic.Dml?Album=807265&Picture=51682392,
http://Kahve-Tadinda.Blogspot.Com/2012/12/Konya-Turu.html
http://Www.Ne.Jp/Asahi/Arc/İnd/2_Meisaku/47_Damgan/Xminaret.htm yararlanılarak üretilmiştir
[4]. Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, 1997, 4. Basım, Remzi Kitabevi sayfa 219, http://Www.Lifeinbursa.Com/Fotografx/4/19343/Camiler/İznik_Yesil_Cami.Htm yararlanılarak
üretilmiştir.
[5]. http://Www.Bura.Org.Tr/Haberler/Haberoku.Asp?Hid=305, http://Commons.Wikimedia.Org/Wiki/File:%C3%87inili_K%C3%B6sk._Estambul.Jpg
http://Vdb.Gib.Gov.Tr/Edirnevdb/Kultur/Selimiye.Html yararlanılarak üretilmiştir
[6]. http://galeri2.arkitera.com/main.php?g2_view=core.DownloadItem&g2itemId=20680&g2_serialNumber=2, Ahmet Hikmet Koyunoğlu-Ankara Etnografya Müzesi
Mehmet Bahadır Tosunlar siluet eskizinden yararlanılarak üretilmiştir.
[7]. Ankara Tren Garı Görseli Http://İcindentrengecensehirler.Blogspot.Com/2010/11/Gar-Ve-İstasyon-Binalari.Html,
Şevki Balmumcu Sergi Evi "Sibel Bozdoğan, 2012, Modernizm Ve Ulusun İnşası, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları,
İstanbul, S. 156, Görsel 3.19 yararlanılarak üretilmiştir.
[8]. http://mcdn01.gittigidiyor.net/2719/D-amp-K-FESLI-BIR-BEY-VESIKALIK-FOTOGRAF__27195614_0.jpg
http://mcdn01.gittigidiyor.net/4783/1-ADET-OSMANLI-FESLI-ADAM-FOTOGRAFI__47839681_0.jpg
http://punto-punto.blogspot.com/2013_01_01_archive.html
http://mcdn01.gittigidiyor.net/5602/1930-SAPKALI-BEYEFENDI-GORUNUS-FOTOGRAF__56024982_0.jpg
İhttp://mcdn01.gittigidiyor.net/5602/1930-SAPKALI-BEYEFENDI-GORUNUS-FOTOGRAF__56024982_0.jpg
http://v2.arkiv.com.tr/i/photo/project/14769.jpg
http://istanbulium.blogspot.com/2011/11/sarachaneden-beyazta.html
http://www.panoramio.com/photo/49911400
http://blog.peramuzesi.org.tr/haftanin-eseri/bir-fotografci-biyografisi-pascal-sebah yararlanılarak üretilmiştir.
[9]. http://www.kartalgazetesi.com/wp-content/uploads/2011/04/kartalplan-yty.jpg, http://www.dapburgukule.com/gallery/1.jpg, http://www.degerlemeuzmanlari.net/haber/wp-content/uploads/2012/02/dap-yapi-yatirimcisina-prim-kazandiriyor.jpghttp://www.akutyangin.com/wp-content/uploads/ZorluCenter01.jpg
http://www.projepedia.com/media/project/image/5/8/4/800x0_bak_rk_y_46_1.jpg kaynaklarından yararlanılarak üretilmiştir
25
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Türkiye Mimarlığı
zengin miras yoksul sonuç
Şimşek DENİZ
A
slında şu soruyu soruyu sorarak
başlamak doğru olabilir.Türkiye gibi zengin ve kadim bir
mimari geleneğin var olduğu
bir toplumun ,küçük ölçekte,yapı yapma
kültürünün büyük ölçekte ise kentleşme
olgusunun geldiği nokta ,olması gereken
bir noktamıdır?
Şimşek DENİZ-Y.Mimar
YTÜ-S.Zaim Üniv. Öğretim Görevlisi
26
İnsan-yapı-kent ve bu birbirini tamamlayan kavramlar yaşadığımız doğaya nasıl bir takdim yaptılar? saygılı ve
sorumlumu?estetik mi?yabancı ve tahripkar mı?Bu sorulara ülkemizdeki mimarlık
toplumu olarak güzel ve olumlu cevaplar
verebilmeyi çok isterdik.Tabi ki yer yer
başarılı örnekler ve çabalar mevcut.Ancak
büyük fotoğrafı yansıtmıyor.O zaman lafı
uzatmadan sorunsaldan başlayalım.
Yeni yerleşim ve şehirler mi, şehirlerin
iyileştirilmesi mi?Aslında her ikisi de
doğru yaklaşımlar..Ancak ülkemizde yeni
yerleşimler dendiği zaman kooperatif
konutları ve Toki uygulamaları gibi site
şehir ve yaşamı akla geliyor.Cami, ticaret
alanları ve etrafında saçaklanan 10-20
katlı apartmanlar,ve bir de tabi site yöne-
tim ofisleri.Düzensiz yerleşimden ,düzenli
yerleşime geçiş çabaları,emlak fiyatlarının yüksek olduğu semtlerde yapılan
rezidanslar ve Avm(alışveriş merkezleri)
ler ,İstanbulun kuzeydeki yeşil makro formunu tehdit eden villa yapılanmaları ve
çarşaf çarşaf büyük gazetelerin reklam
ekleri,parayla reklamını yaptıran müteahhitlerin boy boy resimleri ve özel hayatları.. Meslek insanından çok paraya önem
veren bir yaklaşım..Çıldır(t)an trafik,sinirli
insanlar ve asabi şehirler.
Aslında yeni şehirler fikri tartışılır.belki
yeni yerleşimler demek lazım.Yeni yerleşimler zamanla adeta demlenerek şehirler
oluyor ve ruhunu oluşturuyor.Şehirlerimizin iyileştirilmesi dendiği zaman akla
kentsel dönüşüm uygulamaları geliyor.
Ülkemizde çok konuşulan ama doğru örneğinin ve metodolojisinin sağlıklı ortaya
konamadığı bir kavram..Ankara Protokol
Yolundaki, çoğunluğu 1-2 katlı,yanında
yöresinde yeşili olan evleri yıkıp ,çok
katlı,cephesi pahalı malzemeden ,ancak
beton görünümünden kurtulamamış binalar tasarlamak ya da İstanbul Sulukule
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
örneğinde olduğu gibi,mahalledeki 42 adet tescilli ahşap
sivil mimarlık örneklerini yok edip yerine hemen yanıbaşındaki tarihi İstanbul surlarına saygısız,arkada gri renkte
beton fon oluşturan kimliksiz yeni yapılar yapmak…
İstanbul da ,kentsel dönüşüm denince nedense akla hep
tarihi dokular ve oraların yaşayan fakir halkı geliyor.Ben
zenginim,gelip senin yerini alıyorum ,ben oturacağım demenin devlet eliyle yapılmış şekli.Sünnetullaha ve rızaya
aykırı.Romanlar da, fakirler de Allah ın kulu.Şehirler asla
unutmaz ,ahı çıkar.Sulukule de namazını kılan, orucunu
tutan,vatanını seven,iki küçük kızıyla yaşama mücadelesi
veren Sezer Tanınmış tan dinleyin birde kentsel dönüşümü..
Parsel ölçeğindeki bir dönemi ve mimari üslubu yansıtan
binaları tevhid edip birleştirerek ,özgün strüktürünü ortadan kaldırmak ,ön cephesini koruyarak uzun mono blok
yığınlar ortaya çıkarmak da kentsel dönüşüm olmamalı.
Tarlabaşı ve Fener-Balat bölgesinde olduğu gibi.
Kentsel Dönüşüm ve Yenileme Yasası da tıpkı Afet Yasası gibi aceleye getirildi .Tartışılmadı,uygulama araçları
ve yetki dağılımı sağlıklı bir şekilde oluşmadı.Medeniyet
ve kültür yaklaşımının getirdiği ön hazırlık safhaları ve
insana saygı göz ardı edildi.
Artık şehirlerimizin birbirine çok benzemeleri ,mimari ve şehircilik farklarının da ortadan kalkması üzüntü
verici.Mardin.Safranbolu,Beypazarı gibi birkaç örneğin
dışında şehirlerimizin birbirinden çok farkı kalmadı.
Kütahya,Diyarbakır, Antakya, Sinop,Ağrı kent merkezlerine gidin,birkaç ufak mahalle dışında hepsi birbirinin aynısı. Yerel mimari unsurları ve yerel malzemeyi ön planda
tutan ,imar planları notları,cephe düzenleri ve imar disiplinini acil olarak ortaya koymamız ve mevzuatla desteklememiz gerekiyor.
Binaların yöresel mimari cephesi ,sokak rejimi ve yapı
malzemesi konusunda çoğunluğu bölgedeki tecrübeli
mimarlardan oluşan sanat tarihçisi ve şehir plancısınında olduğu, şehir üniversitesinin de temsil edildiği bir
“Yöresel Mimari ve Estetik Kurulu” söz sahibi olmalıdır.
İmar şartları yine belediye tarafından belirlenmelidir.
(emsal,irtifa,taban alanı vs).Aksi halde yine bir yapı adası
içinde ,birbiriyle uyumsuz onlarca bina ve görüntü kirliliklerini görmeye devam edeceğiz.Estetik Kurullar ve Kent
Konseyleri bir çok şehrimizde ve ilçemizde mevcut ancak
,doğru yorumlanmamış,danışılan ama fikirleri uygulanmayan oluşumlar halinde.
Ülkemizde DPT coğrafi bölgelere göre planlar
yapıyor,bölgesel fonksiyonlar veriyor,ancak üst ölçekli
Çevre Düzeni Planlarda ve nazım planlarda bölgelere göre
fonksiyon paylaşımları ve proğramlar yerine getirilemiyor.
İhtisas Şehirler ya da Temalı Şehir ya da Konulu Şehir
ve onları destekleyen yeni yerleşmelerin daha doğru olacağını düşünüyorum .Mesela Eskişehir in organize hale
gelmiş sanayisiyle,aynı zamanda bir üniversite şehri haline gelmesi gibi.Gaziantep,denizli,Kayseri gibi büyük metropollere göçü durduran tutan ve işyeri-konut ilişkisinin
nisbeten sağlıklı olduğu şehirler gibi.
Yavaş yaşayan kent ve ekolojik kentlerin Türkiye de yeterli konuşulmadığını,tartışılmadığını düşünüyorum.Bu
konuda yapılan panel ve konferans sayısı az.Ekolojik denince çatısı çim kaplı evler akla geliyor.Yapı malzemeleri
sürekli değişiyor ve gelişiyor.Ancak yeni yapı malzemelerinin içerdiği kimyasal ve terkiplerin ,insan yaşamına.
psikolojisine etkilerini ,kanserojen madde içerip içermediklerini irdeleyen bir kontrol mekanizması yok ülkemizde.Yerel yönetimler bünyesinde yeni yapı malzemelerinin
analizlerini yapan bir laboratuar ve denetim mekanizmasının acilen kurulması gerekiyor.
Metropol kentlerimizdeki ulaşım ve trafik sorunu bilhassa İstanbul Tarihi Yarımada da son 6 aydır had safhada.
Yeni yollar açma ve yol genişletmelerinin ulaşım planlaması açısından bir kısır döngü olduğunu artık kabul
etmemiz gerekiyor. Yeni yapılan ulaşım altyapıları ca-
27
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
zibe merkezi oluşturuyor ve yeni nüfus
yoğunluğunu beraberinde getiriyor.Toplu
ulaşım ağının yaygınlaştırılması ve park
and ride(park et-git) sistemleriyle beslenmesi doğru çözüm olabilir.Ancak ana
mesele bir türlü çare bulamadığımız ve
bulacağımızı da ummadığımız göç olgusu.
Nüfus planlaması denince az ve çok çocuk sayısından önce,ülke nüfusunun,ülke
topraklarına,dengeli dağılımı gelmeli değil
mi?İstanbul artık istiab(taşıma) haddini
aşan araba gibi.Tarihi merkezlere,lastik
tekerlekli araç girişine bir şekilde acilen
kısıtlama getirmemiz gerekiyor.Karakollara ulaşan ya da ulaşmayan birçok kavgada otopark sorunu var.Dükkanlarının
önüne set koyan esnaflar,otomobilini park
edemeyen üst katta oturan konut sahibi.
Komşuluk ilişkilerinin bozulması ve tahammülsüzlük.Toprak bulamayan ve
toprak oyunu oynayamayan çocuklar,bir
zamanlar misket ve çivi oynayan erkek
çocukları,uygun bir yere kilim serip evcilik
oynayan kız çocukları.Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.Bizim nesil bunları görüp
kaybetti.Yeni nesil görmedi.İkisi de acı.
2004 yılındaki yasal düzenlemelerle kaçak yapılaşma konusunda ülkemiz çok
mesafe aldı.Ancak bir düzeltip bir bozmakta üstümüze yok.Spekülatif plan ta-
28
dilatlarıyla askeri alan ve cami hazireleri
hariç her yer,Avm,plaza ve rezidans doldu.
Şehirlerimizin doğal kliması ve dolu-boş
oranı bozuldu maalesef.Yanlış b ir şeyi sırf
yeni diye kabul edemeyiz.Yeni yanlış işler
yapmaktansa,doğru olan eskiyi tercih ederim.İnsanın para kazanma hırsından en
çok şehirlerimiz zarar görüyor ve bu bizi
doğru yerlere götürmüyor.
Mimarlık ve şehir planlama eğitiminin
yeniden tanımlanması gerekiyor.Acilen
ülkemizde ve muhtemelen bir çok kentte
‘ULUSAL VE YEREL MİMARLIK PARKLARI’ nı hayata geçirelim.Ülkemizde sivil
mimarlığın 1/1 ölçekli örneklerinin dahi
sergilendiği,inşaat tekniklerinin öğretildiği
gibi, yerel ve çağdaş mimari teknik ve malzemenin tanıtıldığı,atölye ile desteklenen
mimari ,kent planlama ve ilgili bölümleri okuyan öğrencilerin ikinci adreslerinin
olacağı bir merkez.Ölçek ve kıyaslamayı
öğrensin öğrenciler.Şehirlerimiz ve mimarimiz açısından işler iyi giymiyorsa,meslek
erbablarının da bunda payının olduğu ve
olacağı gerçeğine gözümüzü kapatmamalıyız.Yine bir soruyla bitirmek istiyorum.
Mimarlar,Kent plancıları ve mühendisler
;bizim iyi,donanımlı ve cesur olarak bu işleri yönlendirmemiz gerekmiyor mu?
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Erken Cumhuriyet Dönemi
ve yabancı mimarlar
“BrunoTaut-Trabzon Lisesi”
Şebnem ERTAŞ - Merih Kasap
1
.Giriş
Beden-iîdman fikri idmanla
muvazi gitmelidir.“Gazi Mustafa Kemal”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu
sözcükleri Trabzon Lisesi`nin spor şeref
defterine satırlarına dökerek aslında eğitimin, insanlığın gelecek nesillere bırakacağı en büyük ve onurlu mirasıdır demek
istemektedir.
Cumhuriyet`in ilk yıllarında savaştan
yeni çıkmış olan topraklarımız için siyasi,
toplumsal ve kültürel tartışmalara; modern, uluslararası örnekleri model alan
ama yine de Türklere özgü bir kimlik arayışı hakimdir.
Erken Cumhuriyet dönemindeki yeni yönetimin hedefi, ülkenin sadece ulusal değil, uluslararası platformlarda da başarıyla yer almasıdır. Yeni başkent Ankara’da
yepyeni bir devlet altyapısı kurulmuştur.
Ankara’yı başkent yapma kararı askeri,
stratejik ve ideolojik düşüncelere dayanmaktadır. Başkentin ülkenin iç kesimlerindeki küçük taşra şehrine taşınması, eski
ekonomik bağımlılık ilişkilerine kesin bir
biçimde son verildiği kadar yeni yapılanmanın tüm devlet sınırlarını kapsayacağı müjdesini vermektedir (Atalay Franck,
2013).
Batılılaşma ve çağdaşlaşma adına girilen
bu süreçte mimari de etkilenerek farklı
arayışlar içine girmiştir. Dönemin mimari
anlayışı ise kendi benliğimizi ve kültürümüzü yansıtan ulusal akımların ortaya
çıkması ile şekillenir (Tarım, 1984).
Türk mimarlık tarihinde, Cumhuriyet’in
erken gelişme dönemlerinde yabancı mimarlar uygulama ve eğitimde önemli roller
üstlenmişlerdir. Sosyo-kültürel alanlardaki batılılaşma ve modernleşme sürecinde
eğitimin de çağdaşlaştırılması için 1927
yılını takip eden yıllarda, Atatürk`ün de
arzusuyla yabancı mimarlar resmi davetler yoluyla ülkeye çağrılmışlardır. Az sayıdaki mimarlar genç Cumhuriyet'in modernist idealleriyle perçinlenerek, mimarlığın
çağdaşlaştırılması eylemi doğrultusunda
çalışmışlar, yaptıkları işlerin hacmi ve
niteliği çok yüksek olduğu için etkin konumda olmuşlardır. Yeni ulusun simgeleri olabilecek çağdaş mimarlık ilkeleriyle
Şebnem ERTAŞ
Öğr. Gör. Dr., Karadeniz Teknik
Üniversitesi Mim. Fak.
İç Mimarlık Bölümü
61080 Trabzon,
e-posta : [email protected]
Merih Kasap
Doktora Öğrencisi, Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi
İçmimarlık Anabilim Dalı
34427, İstanbul,
e-posta : [email protected]
29
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
biçimlenmiş yapılarıyla yeni Ankara'ya modern bir kent
görüntüsü kazandırmışlardır (Aslanoğlu, 1986).
Çalışmada, bu mimarlardan biri olan Bruno Taut incelenmektedir. Cumhuriyet ve Türkiye sempatizanı olan
Alman mimar, ülkemize hem akademik hem de mimari anlamda önemli eserler bırakmıştır. Ayrıca Atatürk’ün
katafalkını hazırlayan ve İstanbul’daki şehitlikte yatan
tek yabancıdır. Bu özelliğiyle de Bruno Taut diğer yabacı
mimarlardan ayrılmaktadır (Batur, 1998).
Mimar Taut’un önemli eserlerinden günümüze taşınanlarından birisi de Trabzon Lisesi`dir. Yapı, Trabzon’da
1887'den günümüze kadar eğitim alanında önemli bir
konumdadır. Yapımı 1880`lü yıllara dayanan bu önemli
eğitim kurumunun savaş yıllarından sonra yeniden kullanıma açılması amacıyla tadilatı ve yeni bir ek bina yapımına karar verilmiş ve mimar olarak Bruno Taut seçilmiştir. Böylelikle Anadolu’da bu yeni akımın anlayışıyla
tasarlanan bir eğitim yapısı inşa edilmiştir.
2. Erken Cumhuriyet Dönemi ve Modernizm
Savaştan çıkmış bir toplumun tekrar canlanıp yaralarını sarması kolay bir süreç olmamıştır. Ulusal akımların
başlamasıyla yeniden yapılanma dönemine girilmiştir. I.
Ulusal Mimari Cumhuriyet’in 20’li yıllarında da baskın
olan Türk Milliyetçiliği ile ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak mimarlığın milli duyguları yansıtması gerektiği ve ulus bilincini güçlendirici etkisinin öne çıkarılması gerekliliğine inanılmaktadır. Mimarların temel amacı
unutulmuş olan Türk Sanatı ve Mimarlığının, klasik dönemde ulaştığı değerlerin yeniden gün ışığına çıkartılması ve yaşatılmasıdır. Bu amaçla çalışmalarını yönlendiren
dönemin iki ünlü mimarı Vedat ve Kemalettin Beyler
Avrupa’da eğitim görmüş olmalarına rağmen Türk Mimarisi temelinde birçok öğrenci yetiştirmişlerdir. Her ne kadar Vedat Bey’in mimari anlayışı “Romantik”, Kemalettin
Bey’inki ise “Evkaf Stili” olarak eleştirilmişseler de onların
çalışmalarının Türk Mimarisinin oluşumuna katkısı kabul edilmektedir (Aslanoğlu, 1986).
Bu dönem, Batur’a göre Osmanlı Revivalizmi olarak adlandırılan ikili bir karaktere sahiptir. Bir yandan batı
kökenli yenilikler uygulanırken bir yandan da geleneğe sahip çıkılarak yeniden yaşatılmaya çalışılmaktadır
(URL-2).
“Çağdaş Uygarlık” seviyesine ulaşmak olan Cumhuriyet
ideolojisinin gerektirdiği devrimler 1923’ten sonra beş
yıl gibi kısa bir sürede gerçekleştirilmiştir. Bu süreç Türkiye için bir çağdaşlaşma modelinin temel içeriğini ve
yöntemini oluşturulurken erken Cumhuriyet dönemin
mimarisine de damgasını vurmuştur. Böylelikle 1927’lerde I. Ulusal Mimari, Batur’a göre (1993) Modernist olarak adlandırdığı dönemin ideolojisi ile beslenmiş yeni bir
mimari akıma yerini bırakmaktadır. Bu akım, geleneksel
Türk Mimarlık uslubunu, batı mimarlık düşüncesi düzeyine çıkarılmasına öncülük ederek mimarlık tarihinde
yerini almıştır (Alsaç, 1976).
30
2.1. 1927- 1939 Yılları ve Yabancı Mimarlar
I. Ulusal Mimarinin doğduğu ortam aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarıdır. Sonraki 1927 – 1939 yılları ise kalkınma, atılım ve değişim yıllarıdır. Ve bu özellik
mimarlık alanında da gözlenecektir. Bu yenilenmenin
de zorunlu olarak bir biçimsel uslubu olacaktır. Bu uslub
Modern Fonksiyonalizmin bir versiyonudur (Batur, 1993).
Modernist dönemi I.
Ulusal Mimariden, üslup bakımından ayıran en temel
özellik; geleneksel mimari motiflerinin terkedilmesidir.
Böylelikle yeni bir mimari anlayışın ülkemizde de yankısı
büyük olmuştur.
Yeni kurulan bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinin Ankara olması nedeniyle bu şehirde yeni idari
binaların inşa edilmesi ihtiyacı doğmuştur. İhtiyaç olmasına rağmen yeterli sayıda yerli mimar olmaması nedeniyle 1927 yılını takip eden yıllarda mimaride uzman
açığı yabancılar ile kapatılmaya çalışılmıştır. Almanya,
Avusturya, Fransa ve İsviçre’den gelen toplam 40 mimar
ve şehir plancısı 1924 ile 1942 yılları arasında Türkiye'de
birçok projeye imzalarını atmışlardır (Bozdoğan, 2008). Bu
mimarlar ve şehir plancıları arasında Gudrun Baudisch,
Rudolf Belling, Paul Bonatz, Ernst Arnold Egli, Martin Elsaesser, Anton Hanak, Franz Hillinger, ClemensHolzmeister, WernerIssel, HermannJansen, TheodorJost, Heinrich
Krippel, Carl Christoph Lörcher, Robert Oerley, Bernhard
Pfau, Bruno Taut ve Josef Thorak yer almaktadır (Tümer,
1998). Çoğunlukla Orta Avrupa (Avusturya ve Almanya)
kökenli olan mimarlar, erken cumhuriyetin mimari dilini;
dönemin etkin akımı olan ”neo klasik uslup” ile ortaya
koymuşlardır (Tarım, 1984).
Simetrik bir plana sahip olan bu yeni yapılar, neo-klasik
üslupta yaygın bir kurgu olan anıtsal boyutta merdiveler,
sütunlu giriş düzenlemeleri ve kendini tekrar eden pencere tasarımları ile yalın bir cephe kurgusuna sahiptir (Kıvırcık, 1992). Dönemin önemli eserleri arasında Çankaya
Köşkü’nün bir parçası olan Pembe Köşk (Gudrun Baudisch
ve Clemens Holzmeister; 1930–1932), Ankara Opera
Sahnesi (Paul Bonatz; 1946–1947), Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (Bruno Taut, 1937), TBMM binası (Clemens
Holzmeister, 1938–1963) ve Yargıtay binası (Clemens
Holzmeister, 1933–1935) bulunmaktadır (URL-3).
Batıcılığın getirdiği yeni malzeme ve yöntemler, ülkemiz
mimarisine büyük katkı sağlanmıştır. Uygulanan modern yapılar batıcılığın ve modernizmin başarılı ürünleridir. Ancak 1930 yılların ortalarında yabancı mimarların
egemenliğine tepkiler oluşmaya başlamış, 40’larda Arkitekt dergisi çevresinde bir kampanyaya dönüşmüştür. Bu
kampanya kendini kanıtlamış yabancı mimarlara karşı
değil daha çok niteliksel düzeyi düşük ve sadece yabancı
olduğu için iş alan mimarlara karşıdır. Hatta TBMM Binası için açılan Mimari Proje yarışmasına önce sadece
yabancı mimarların katılabileceği şartı aranmıştır ancak
gelen tepkiler üzerine bu durum değiştirilmiştir. Böylelikle yurt içinde ve yurt dışında çağdaş eğitim almış olan
Türk mimarlar, tasarım ve uygulamalardaki becerilerini
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
geliştirerek geleneksel Türk mimarisine modern bir boyut
kazandırması esasına dayalı olan II. Ulusal Akımın temelleri atılmıştır (URL-2). Böylelikle 1. Ulusal Mimarlığa
karşı olarak gelişen Modernizm; 1927'den beri süregelen
yabancı mimar egemenliğine tepki olarak doğan öze dönme çabalarının yanı sıra İtalya'daki faşist, Almanya'daki
nasyonal sosyalist ortamların ve totaliter düşüncelerin
etkileriyle de beslenen II. Ulusal Mimari akımın mimarlık
literatürüne girmesiyle son bulmuştur (URL-4).
3. Cumhuriyet ve BrunoTaut
Dönemin modern mimarlık akımlarının Türkiye’deki mimarlık uygulamalarına etkileri çok yaygın olmasa da,
özellikle 1930’lu ve 1940’lı yıllarda inşa edilmişlerdir. Bu
on yıllık süreç içinde özellikle Erken Cumhuriyet Dönemi
mimarlık kültürünün en etkin mimarlarından biri
de Bruno Taut`tur. Mimar Taut, mimarlık üzerine birçok
kitabın yazarı, şehir plancısı ve aynı zamanda önemli bir
eğitimcisidir.
Alman mimarların dış ülkelere 1933 te başlayan göçleri sırasında birçoğunun aksine, Taut doğuya gitmiştir.
Türkiye’ye ilk kez, 1916’da, İstanbul’da yapılması öngörülün Türk-Alman Dostluk Evi için açılan yarışma dolayısıyla gelen BrunoTaut, Almanya’dan kaçtıktan sonra
Japonya’ya gitmiş ev 1936’da Martin Wagner’in daveti
üzerine yaşamının son iki yılında yeniden ülkemize gelerek, okul yapılarının tasarımı ve bazı tarihi eserlerin onarımları konularında Milli Eğitim Bakanlığının danışmanı;
makale ve kitap yazarı olarak birçok işi başarıyla yürütmüştür (Fidan, 2002). O kısa süre içinde bile, Türkiye’deki
modern mimari tartışmalara hem teoride hem de pratikte
önemli katkılarda bulunmuştur. Ülkemizde yer alan yapıları arasında Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Atatürk Lisesi, Cebeci Ortaokulu, İzmir Kız Enstitüsü, Trabzon
Erkek Lisesi ve Atatürk’ün katafalkı yer almaktadır.
Bruno Taut'a göre (1938) mimarlar yeni edindikleri ülkelerde kendilerini bekleyen zorluklar yanında yeni potansiyelin olabileceğinin de bilincindeydiler. Taut, yabancı
bir mimarın eğer yeterince yetenekliyse, konuğu olduğu
ülkenin kendisini cezbeden özelliklerine daha duyarlı olacağına ve onları kendi ülkesinde yapacağı tasarımlara kıyasla daha güçlü biçimler vererek ifade edebileceğine, ancak yeni fikirleriyle de bu kültürü beslemesinin onu taze
tutmak ve canlılık getirmek açısından yerinde olacağına
inanmıştır (Aslanoğlu, 1986).
1919-20 yıllarda yazdığı ütopik mektuplarda Mimar
Sinan’a olan hayranlığından bahseden Taut, yeni Türkiye
için diğer Alman mimarların, taştan, neo-klasik biçimdeki, devlet otoritesini yansıtma amacı güden yapıt tarzının
aksine geleneksel Türk mimarlığından her zaman "modern" kalacağına inandığı öğelerin oluşturduğu bir uslubu
benimsemiştir (Aslanoğlu, 1986).
Bruno Taut modern ile gelenek arasında kopan bağı yeniden kuran bir mimari anlayışa sahiptir bu nedenle Türk
yapılarının geçerliliklerini zaman aşımına uğramadan
koruyan birtakım özellikler taşıdığına inanmaktadır (Tanju, 1998). Bunun en güzel örneğini Ankara'da Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi binasının ön cephesinde kullandığı erken Osmanlı almaşık duvar tekniği ile tasarladığı tuğla
hatıllı taş yüzeyler oluşturmaktadır (Resim 1). Taut'un ilk
kez uyguladığı Osmanlı almaşık duvar örgü tekniği, İkinci
Ulusal Mimarlık Akımında başta Sedad Hakkı Eldem ve
Emin Onat olmak üzere birçok mimarın Türk etkisi yaratmak isteğiyle kullandıkları bir motif olmuştur (Aslanoğlu,
1986)
Resim 1. Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, (URL-5).
31
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Türkiye’ye göç ettikten sonra İstanbul Güzel Sanatlar
Akademisi Mimarlık bölüm başkanı ve aynı zamanda
Ankara’daki Eğitim Bakanlığı Mimarlık Bölümü yöneticisi olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün katafalkını tasarlamasından sonra, 24 Aralık 1938’de İstanbul’da vefat
etmiştir. Ortaköy sırtlarında kendisine ev tasarlayıp inşaa
etmiş ancak vefaatı nedeniyle oturamamıştır (Resim, 2),
(Resim 3) (Hasol, 2013).
Resim 2. Mustafa Kemal Atatürk’ün Katafalkının Tasarımı, (URL-6).
Resim 3. Bruno Taut Evi, (URL-7).
3.1. Trabzon Lisesi
1880 yılında Trabzon’un büyük ve köklü ailelerinden
Nemlizade Hikmet Efendinin öncülüğünde, Nemlizade
Hacı Ahmet ve Nemlizade Mehmet Efendilerin on arkadaşı ile yaptıkları davet ile Ali Naki Bey, Trabzon’a gelerek
şimdiki Cumhuriyet Mahallesi’nde Reşit Efendi’nin evinde Mekteb-i Hamidiye adı ile altı sınıflı bir idadi, yani lise
açılmıştır.
İmparatorluğun çökmeye başladığı 1913’lü yıllarda okul,
Trabzon Sultani’si olarak anılmaya başlamıştır. Savaş
yıllarında Trabzon Sultani öğrencileri, çeşitli cephelerde
savaştıkları için tamamen boşaltılarak, 1914-1915 cihan harbi nedeniyle mektep hastane olarak kullanılmış,
1915-1916,1916-1917 yıllarında ise Rus işgal nedeniyle
okulda öğrenim yapılamamıştır. 1887 yılında tahminen
32
5000 altın liraya yaptırılan ve eski ismi ile Mekteb-i idadi yeni ismi ile Lise, savaşlar nedeniyle aradan geçen 46
yıl içinde öğretim yapılamayacak duruma gelmiş ve terk
edilmiştir (Resim, 4).
Resim 4. Trabzon Lisesi 1900, (URL-1).
Savaş sonrası, 1924-1925 ders yılında Sultaniler, yeniden
liseye dönüştürülmüştür. Lise olarak öğrenim sürerken
1924’te Mustafa Kemal ATATÜRK Trabzon’u ziyaretlerinde Trabzon Lisesini de ziyaret ederek lisenin spor şeref
defterine "Bedeni idman fikri idmanla muvazi olmalıdır." cümlesini yazmıştır (URL-1). Bu ziyaret sonrasında
yapının eski işlevinde kullanılması için sadece onarımın
yeterli olmayacağı ön görülmüş ve okul olarak ihtiyacı
karşılayamayacağı belirtilerek, Milli Eğitim Bakanlığına
müracaat edilmiştir. Yapılan incelemeler doğrultusunda
bu eski bina, Atatürk tarafından getirtilen, Alman Mimar
Bruno Taut ile 1938 yılında yeniden okul kimliğine kavuşturulmuştur.
Taut, okulun yerleşim planını hazırlarken okulun önünde
bulunan manolya ağacının konumundan çok etkilenmiş,
139 yıllık bu ağaca göre proje tasarımına yön vermiştir.
Böylelikle doğa ile uyum sağlaması amacıyla yeni lise
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
tasarlanmıştır (Resim 4,5). Bunun dışında proje raporunda okulun manzarasının bozulmaması için yol üzerinde
yapılacak binalara iki kattan fazla ruhsat verilmemesini
önermiş; okulun yanında yapılmakta olan hastane binasının yerleşimini de şehrin genel panoramasını değiştiriyor
diye eleştirmiştir.
ile Trabzon Lisesi yatılı-gündüzlü olarak Eğitim-Öğretime
başlamıştır. Yapının diğer bir özelliği de Trabzon da ki ilk
kaloriferli binalardan biri olmasıdır.
2010 yılından beri Trabzon Fen Lisesi adıyla hizmet veren
okul, K. Maraş, İnönü ve Faik Dranaz caddeleri ile Yüzbaşı
Emrullah sokağın çevrelediği Kavak meydanına bakan;
Hüseyin Avni Aker stadyumu, Trabzon Numune Eğitim
ve Araştırma Hastanesi, 19 Mayıs Spor Salonu ve Trabzon
Valiliği gibi önemli kamu binaları ile komşu durumdadır
(Resim 6).
Trabzon Fen Lisesi, bodrum, zemin, 1. ve 2. kat olmak üzere toplam dört kattan oluşmaktadır. Yapıya, yoğun olarak
kullanılan caddelere açılan ana girişler dışında tali girişler ile de ulaşım sağlanmaktadır. Binada, 35 sınıf, 7 laboratuar ve 4 atölye kullanılmakta bunun dışında içinde
kafeterya, kantin, konferans salonu ve açık ve kapalı spor
alanları gibi bir çok sosyal mekanı da barındırmaktadır
(Resim 7). 1
Bina işlevinden de kaynaklı ritmik biçimde pencere sistemine sahiptir. Bu da cephenin kendi içinde simetrik
devam ederek akılcı bir düzen içinde kurgulandığını göstermektedir. Bunun dışında Bruno Taut cephelerde çeşitli
güneş kırıcılar da kullanmıştır (Resim 8).
Resim 5. Trabzon Lisesi 2013, (Ertaş, 2013).
Temel atma töreni 16 Haziran 1938’de yapılan yeni lisenin inşaatı 2 yıl sürmüştür. 1940-1941 yılında yeni binası
Mimar Bekir Gerçek, bir yazısında Taut’un yapıtı olan
Trabzon Lisesi için şu yargıda bulunmaktadır. "Kavak
Meydanı Caddesi ve Maraş Caddesi arasındaki kot farklılıkları üzerine halı gibi serilen bir bina! Işık, güneşlenme,
seyir, rüzgarlanma ve fiziksel girdilerin mekanlarına en
gerekli yararları sağlamaktadır. Bu mekanlar bütün okul;
spor ve toplantı salonları kütüphane, yemekhaneler, yatakhaneler, revir, derslikler, kimya, biyoloji, coğrafya, re-
Resim 6. Trabzon Fen Lisesi Konum Planı.
33
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Karadeniz Teknik Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü Röleve dersi kapsamında çizilen
Trabzon Fen Lisesi kat planları ve cepheleri.
Resim 7. Trabzon Fen Lisesi Kat Planları 1.
sim, müzik laboratuvarları, oda ve atölyeleri ile çok çeşitli
diğer fonksiyonlara cevap verecek olumlu mekanları da
sunmaktadır” demektedir (URL-6). Trabzon Fen Lisesi,
günümüzde içinde bir çok tadilat görmüş olmasına rağmen öğrencilere sunulan mekan zenginliği bakımında
hala Trabzon ili için örnek bir okul yapısı konumundadır
(Resim 5).
34
Sonuç olarak, Atatürk`ün de arzusuyla ülkemize davet
edilen Bruno Taut, Cumhuriyetin en önemli tarihlerine
tanıklık ederek Türk mimari üslubunun zenginleşmesinde ve modernleşmesinde büyük katkılar sağlamıştır.
Taut’un bilgisi ve yeteneğiyle modern bir kimlik kazanan
Trabzon Lisesi, erken Cumhuriyet tarihinin günümüze taşıdığı, Anadolu`da yer alan değerli bir başyapıttır.
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Resim 5. Trabzon Fen Lisesi İç Mekan Örnekleri
Resim 8. Trabzon Fen Lisesi Cepheleri 1.
35
DOSYA : MİMARLIK & ULUSAL KİMLİK
Resim 8. Trabzon Fen Lisesi Cepheleri 1.
Kaynaklar
Alsaç, Ü.,(1976). Türkiye’deki Mimarlık Düşüncesinin Cumhuriyet Dönemindeki Evrimi, K.T.Ü., Trabzon.
Aslanoğlu, İ., (1986). Evaluatıon of Archıtectural Developments In Turkey Wıthın The Socıo-Economıc And Cultural Framework of The 1923-38 Perıod, O.D.T.Ü. Mimarlık
Fakültesi Dergisi, 7/2, Ankara.
Aslanoğlu, İ. (1984) Birinci ve İkinci Milli Mimarlık Akımları Üzerine Düşünceler, Mimaride Türk Milli Üslubu Semineri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler Genel
Müdürlüğü, İstanbul.
Atalay Franck, O., 2010. Erken Cumhuriyet Dönemindeki Almanca Konuşan Mimarlar, Goethe-Enstütüsü, Ankara.
Batur, A., (1993). Cumhuriyet Döneminde Türk Mimarlığı, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul.
Batur, A., (1998). “Katafalk; Ölümün Draması / Duygusal ve Zarif” Atatürk İçin Düşünmek, İstanbul Teknik üniversitesi yayını, İstanbul.
Bozdoğan, S. Çeviren: Tuncay Birkan (2008) (Türkçe). Modernizm ve Ulusun İnşası Erken Cumhuriyet Türkiyesi'nde Mimari Kültür. İstanbul: Metis Yayınları, İstanbul.
Çiftçi, K., (2008). Bir cumhuriyet sevdalısı, Alman Mimar Bruno Taut, VIP Life, 2/21,s. 56-61.
Hasol, D., (2013). Şehitlikte Bir Alman, Cumhuriyet Gazetesi, 26.12.2013.
Kıvırcık, H., (1992). Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı ve Sorunları, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstütüsü, İstanbul.
Fidan, A., (2002)., Cumhuriyet Sonrası Türk Mimarlığı ve Yabancı Mimarların Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız TeknikÜniversitesi, Fen Bilimleri Enstütüsü, İstanbul.
Tarım, B., (1984). Cumhuriyet Dönemi Mimarlığına Genel Bakış ve Öneriler, Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstütüsü, İstanbul.
Tanju, B., (1998). Türkiye’de farklı bir mimar: Bruno Taut, Atatürk için düşünmek: İki mimar Bruno Tatut ve Emin Onat, İstanbul Teknik üniversitesi yayını, İstanbul
Taut, B.,(1938). Mimari Bilgisi, Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları, İstanbul.
Tümer, G., (1998). Cumhuriyet Döneminde Yabancı Mimarlar Sorunu: 1920’lerden 1950’lere , Mimarlar Odası İzmir Şubesi, İzmir.
URL-1, http://trabzonlisesi.blogspot.com/2007_11_01_archive.html, 10.11.2013.
URL-2,http://www.restoraturk.com/mimarlik-mimari/mimarlik/300-ulusal-mimarimizin-olusumu.html, 10.11.2013.
URL-3, http://tr.wikipedia.org/wiki/Erken_Cumhuriyet_Dönemi'ndeki_yabancı_mimarlar, 10.11.2013.
URL-4,http://www.doganhasol.net/Articles/cumhuriyet-donemi-mimarligindan-bir-panorama_10891.html, 13.11.2013.
URL-5,http://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_Universitesi dil ve tarih-cografya fakultesi- 15.11.2013
URL-6,http://www.yapi.com.tr/Haberler/katafalk-ve-etnografya-muzesi_95287.html, 17.11.2013.
URL-7, http://www.dw.de/image/0,,16207646_303,00.jpg,19.12.2013.
36
PROJE UYGULAMA
Butik Oteller:
Anadolu Evleri Örneği
Sina AÇIKKOL - Cemil AÇIKKOL
G
eleneksel
Gaziantep
Mimarisi’nde sivil yapıların
çoğunluğu kesme taş kâgir evlerden oluşur. İlk dönemlerde,
söz konusu evlerde varlıklı aileler ikamet
etmekteydi. Bu aileler apartmanların yaygınlaşmaya başlamasıyla oturdukları taş
evleri terk etmişlerdir. Bundan sonra, bir
kısmı düşük gelirli insanların kaldığı, diğer
kısmı kunduracılık, dericilik ve bunun gibi
çeşitli iş kollarının atölyesi olarak kullanılmaya başlamıştı. Kullanıcı profilinin ve
fonksiyonun değişmesi söz konusu özgün
yapılarda hızlı bir çürümeye yol açmıştır.
Bakımsızlıktan bir kısmı harabeye dönmüş, ahşap doğramalar ve oda içlerindeki
özgün ahşap işçilikleri (nacarlar) çürümüş,
taşa zarar veren çimento bazlı sıvalar uygulanmış, atölye olarak kullanılanlarda
taş duvarlarda boya ve tutkal izleri oluşmuş hatta bir kısmında yangın çıkmıştır.
Mimarlar Odası’nın ve bir grup duyarlı mimarın o dönemde bu yapıları çeşitli platformlarda gündeme getirmesiyle birlikte
konunun önemi anlaşılmaya başladı. Bu-
nun sonucunda geleneksel taş evlere sahip çıkılarak yeniden değerlendirilmeleri
söz konusu oldu.
İlk girişim, restorasyon projesini bizim
hazırladığımız, butik otel olarak kullanılan Anadolu Evleri’yle başladı. Yapı, son
dönemlerde uzun süre kundura atölyesi
olarak kullanılmış, tüm nacarları tutkal
ve boyadan çürümüştü. İstanbul’dan gelen bir girişimcinin evi satın alıp butik
otel olarak faaliyete geçirme düşüncesiyle
rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanarak Anıtlar Kurul’u onayıyla
restore edildi. Bu girişim ses getirmişti ve
halk içinde tarihe karşı yeniden bir merak
uyanmaya başladı. Daha sonra, Şahinbey
Belediyesi meclisinin tescilli yapıların turistik ve ticari kullanılabilmesine yönelik
kararıyla yapıların önü açıldı. İnsanlar çeşitli amaçlarla bu tarihi evleri satın alarak
restore etmeye ve bu işten gelir elde etmeye başladılar. Anadolu Evleri’ni Tutyalı Konak, Ayyuş Hanım Konağı, Hıdıroğlu Konağı, Mizyal Karabiber Konağı gibi birçok
butik otel olarak kullanılan evler izledi.
Sina AÇIKKOL
Mimar
Cemil AÇIKKOL
Mimar
37
PROJE UYGULAMA
Köroğlu Sokak
wc
BİRİNCİ KAT DÖŞEME PLANI
1/50
Köroğlu Sokak
banyo
wc
BİRİNCİ KAT TAVAN PLANI
38
1/50
PROJE UYGULAMA
Klasik Kiremit Kaplama
20
8.96
8.69
detay 1 1/20
oluk çürümüş
8.69
8.69
8.14
8.14
derzden ayrılmış
7.59
7.59
7.04
cam kırık
taşlar yıpranmış
6.49
7.04
taşlar yıpranmış
6.49
1
4.84
detay 2 1/20
4.84
4.67
taşlar yıpranmış
3.29
2
korkuluk çökmüş
1.64
çatlama var
0.00
4
0.82
0.00
0.00
3
tas düşmüş
taşlar yıpranmış
-0.75
1.1. GÖRÜNÜŞÜ
K
TESCİL NO 253-254
256
573
374
236
444
1127
341
89
85
444
439
Köroğlu Sok
HAYAT
ak
229
15
100
927
839
Belediyelerin de konuya duyarlı bakması sonucunda Vakıflar Müdürlüğü,
İl Özel İdare Müdürlüğü ve özel sektör
el birliğiyle, sokak sağlıklaştırma projeleri hazırlanarak tescilli yapılar ortaya
çıkartılmaya başlandı. Önümüzdeki
süreçte bu çalışmalar çoğalarak devam
edecektir.
Gaziantep’e gelen yerli, yabancı turistlerin ilgisini çektiği, tarihi bölgedeki
restore edilerek kullanılan konaklama
yapılarında geleneksel Antep Evi yaşamı sunulmaktadır. Odalardaki kübbiyeler, mahmiller kuş pencereleri, nacarlar
gibi özgün mimari unsurlar ve yine halk
arasında hayat olarak nitelendirilen avlular tipik Antep Evi’ni yansıtmaktadır.
Film yapımcılarının da ilgisini çeken bu
tarz yapılar Gaziantep’in tanıtımında
büyük rol oynamaktadır.
ANADOLU EVLERİ
295
346
94
598
72
18. Yüzyılın sonlarında, kesme taş duvardan yapılmış, döneminin iyi bir örneğidir.
Girişe göre sol taraftaki bölüm alt zemin, üst zemin, birinci kat ve çatı
420
438
343
39
PROJE UYGULAMA
GAZİANTEP ŞEKEROĞLU MAHALLESİ
KÖROĞLU SOKAK
29
ADA 536
32
Hayat
36
3
Hayat
27
36
244
2
251
252
1
250
Hayat
248
35
17
34
46
253
590
2
1
254
Hayat
487
Hayat
255
Hayat
15
14
3
45
8
ADA 537
4
488
49
43
32
36
47
48
9
40
GENEL VAZİYET PLANI
katı olmak üzere dört katlıdır. Yanında tek katlı
ocaklık(mutfak) vardır. Sağ
tarafta ise zemin, birinci kat
ve çatı katından oluşan yine
taş yapı bulunmaktadır. Bu
iki kütle ortalarına avluyu
(hayat) alarak karşılıklı konumlanmıştır. Avluya giriş
Köroğlu Sokak’tandır.Hayat
döşemesi orijinal olup, siyahbeyaz taşlardan yapılmış ve
geometrik desenlerle süslenmiştir. Hayatta gane taşı (havuz) bulunmaktadır.
Soldaki yapının alt zemininde bulunan iki odaya hayattan girilmektedir. Bu odaların
pencereleri hayat seviyesindedir. Üst zemine kara taştan
iki yönde yedişer basamakla
çıkılmaktadır. Merdivenin iki
kolunda da ferforje korkuluklar vardır. Yapıya girildiğinde
sağlı sollu iki oda bulunmaktadır. Odaların arkasında bu
40
oluk çürümüş
Klasik Kiremit Kaplama
6.31
derzden ayrılmış
cam kırık
5.49
5.22
4.67
15
4.40
3.84
Bağdadi sıva
10
2.19
11
0.82
6
0.00
1.37
5
0.00
-0.75
8.8. GÖRÜNÜŞÜ
PROJE UYGULAMA
TESCIL NO 253-254
KÖROĞLU SOKAK SİLÜETİ
ĞLU SOKAK SİLÜETİ
odalardan geçilen haznalar (kiler) bulunmaktadır.
Giriş holünden üst kata ulaşılmakta ve yine sağlı sollu
iki oda bulunmaktadır. Yine bu katta odaların arkasında,
kat holünden ulaşılan, hamam olarak kullanılan mekan
bulunmaktadır. Ön kısma bağlanan holden ahşap merdivenle çatı arasına ulaşılmaktadır.
Binanın sağ tarafındaki tek katlı yapı, mutfak olarak
(ocaklık) hizmet vermekte ve direk hayata bağlanmaktadır. Ön kısımda bu tek katlı yapının üstüne çıkan betonarme merdiven bulunmaktadır.
Girişin sağında bulunan yapıda ise zemin katta iki oda bulunmaktadır. Girişleri hayattan (avludan) olan bu odaların
pencereleri de hayata açılmaktadır. Taş merdivenle birinci kata çıkılmaktadır. Birinci kat tek odadan oluşmakta
ve sonunda banyosu (hamam) bulunmaktadır. Odanın
ortasından açılan bir kapıdan ulaşılan arka geçişteki taş
merdivenlerle çatı arasına çıkılmaktadır.
Söz konusu yapılar topluluğunun, butik otel olarak kullanımı hususunda restorasyon projeleri hazırlanmıştır.
Çatıları yüksek inşa edilmiş olan iki yapının da çatı altının oda olarak kullanılması önerilmiştir. Bu bölümlerde
avluya açılan kuş pencereleri vardır.
Hayata bakan odalar yatak odası, haznalar ise banyo olarak planlanmıştır. Mutfağın üzeri kahvaltı salonu olarak
dönüştürülmüştür. Hayata sundurma altı oturma grubu
10.61
kasik kiremit
kaplama
8.96
8.96
8.69
8.69
8.14
kasik kiremit
kaplama
7.59
oluk çürümüş
7.04
oluk çürümüş
7.04
taşlarda yosunlaşma
var
6.49
demir parmaklık
4.85
4.57
4.57
sıva yapılmış
3.75
taşlar yıpranmış
3.20
pancur
1.92
taşlar yıpranmış
sıva yapılmıl
taşlar yıpranmış
0.00
2.2. GÖRÜNÜŞÜ
2.47
1.92
1.92
0.00
0.00
1/50
41
PROJE UYGULAMA
TESCİL NO 253-254
3
3
ÇATI KAT
3
3
10
10
4.29
2
421
2
3.82
taban taşları kısmen
sökülmüş mekan
içinde mevcut
531
h ; 227
-o75
3.82
-o75
h ; 236
tavan ;lata
taban ,taş kaplama
534 tavan ;lata üstü
tahta
taban ,şap
dvar taş nacar yok
9
9
9
2.85
10
9
-o75
8
10
2.85
8
işlemeli taş
8
8
110
HAYAT
tas
isleme
4.20
gane
4.20
14.12
4.40
4.40
6.44
6.44
11.17
11.17
12.30
10.10
işlemeli taş
beton
şap
8.05
9.93
betonarme
merdiven
1
1
-o75
-o75
5.56
rıht 19
tavan ;betonarme
taban ,taş kaplama
duvar,taş nacar yok
6
7
teras
kot farkı 57.cm
5.56
Köroğlu Sokak
7
merdiven kara taş
1
Köroğlu Sokak
6
11
1
h;1.42
Ocaklık
tavan ;lataüstü tahta
taban ,şap
duvar,taş üstü nacar
kaplama
4
-132
tavan ;lata üstü
ahşap
taban ,şap
5.70
duvar,taş nacar yok.
nacar
5.75
ODA
4
+6.93
4
+6.93
12 rıht
ODA
Tavan lata
taban şap
Tavan lata
çati
altı
kuyu
nacar
taban ;şap
duvar ,taş
kemer içerisine duvar
örülmüs.
+6.93
dikme yapılmış
-132
tavan ;lata
taban ,şap
5
rıht 27
bası21
4
5.70
5.75
kemer içerisine duvar
örülmüs.
-132
h ;2.12
5
Tavan lata
2.55
5
5
4.43
h ;2.08
11
2
6
2
6
1/50
BODRUM KAT PLANI
7
7
TESCİL NO 253-254
3
TESCİL NO 253-254
3
3
3
10
10
taş ile
kapatılmış
2
2
nacar
25/18
6
h ; 227
tavan ;lata altı tüz
tavan kaplama
taban ,orijinal tabla
üzeri şap
h;255
7.30
ODA
5.40
6.85
çatı
altı
9
9
nacar
9
9
10
10
8
8
8
8
gane
gane
11.17
11.17
HAYAT
tas
isleme
beton
şap
beton
şap
HAYAT
tas
isleme
betonarme
merdiven
1
1
7
merdiven kara taş
teras
11
7
merdiven kara taş
H;180
teras
nacar
nacar
6
nacar
nacar
+3.77
taş işleme
ahsap kaplama düz
tavan
5.80
merdiven kara taş
5.85
5.85
+1.08
+1.08
taban ,şap
duvar taş üzeri
nacar(ahşap
kaplama)
ahsap kaplama düz
tavan resim işlemeli
rıht 35
rıht 27
bası21
h ;281
ODA
5.80
rıht 35
ahsap kaplama düz
tavan resim işlemeli
5.85
ahsap kaplama düz
tavan
5.80
4
5.80
15 rıht
4
4
5.90
taban ;halep sıvası
duvar taş üzeri
kısmi ahşap
12 rıht
taban ;şap
duvar taş üzeri
kısmi ahşap
H;186
12
ODA
taban şap
12
rıht 17
h; 281
18
h 330
15 rıht
H;235
ahsap kaplama düz
tavan resim işlemeli
4.68
+3.25
4.70
ahsap kaplama düz
tavan resim işlemeli
4.40
5
5
3.70
+1.08
taban ,şap
duvar taş nacar yok
4
+3.42
+3.42
ODA
ODA
taban ,şap
duvar taş üzeri
nacar(ahşap
kaplama)
14
5
Köroğlu Sokak
6
1
betonarme
merdiven
Köroğlu Sokak
11
betonarme
merdiven
1
ODA
taban ;halep sıvası
duvar taş üzeri
kısmi ahşap
taban ,şap
duvar4.60
taş nacar yok
+3.25
5
hol
taban ;karo
duvar taş üzeri
kısmi ahşap
+3.25
banyo
h; 160
wc
h; 281
11
ZEMİN KAT PLANI
42
6
1/50
7
11
2
BİRİNCİ KAT PLANI
6
7
1/50
2
PROJE UYGULAMA
planlanmıştır. Girişe göre sağdaki yapıda zemin katta resepsiyon ve dinlenme odası bulunmaktadır.
Sokak cephesindeki çimento esaslı sıvalar sökülmüş, çürüyen taşlar yenileriyle değiştirilmiştir. Yıpranan ahşap
doğramalara bakım yapılmıştır. Yapıların mevcut halleri
korunmuş, cephelerinde iyileştirmeler yapılmıştır.
TESCİL NO 253-254
ORTA MOTİFİ
KENAR MOTİFİ
Otel toplamda sekiz oda, bir mutfak, bir kahvaltı odası,
bir resepsiyon, bir dinlenme odasından(fuaye) oluşmakta,
hayatı da oturma ve kahvaltı için kullanılmaktadır.
Daha sonraki bir proje ile 255 tescil nolu yapı da 8 oda ile
bu otele katılmıştır. Hayattan kapı açılarak yapılar birbirine bağlanmıştır.
TESCİL NO 253-254
KENAR MOTİFİ
GÖBEK MOTİFİ
HAYAT TABANI
DÖŞEME MOTİFİ
Halep Sıvası Taban Motifi
TESCİL NO 253-254
TESCİL NO 253-254
tavan
süslemesi
göbek
tavan
süslemesi
göbek
tavan
süslemesi
köşe
tavan
süslemesi
köşe
tavan
süslemesi
köşe
tavan
süslemesi
kenar
TAVAN SÜSLEMESİ
TAVAN SÜSLEMESİ
43
PROJE UYGULAMA
Hanımlar Yüzme Havuzu
G
aziantep, Şahinbey İlçesi’nde
yer alan Hanımlar Yüzme
Havuzu ve Kültür Merkezi,
fiziksel ve ikonografik iletişim noktası karakteri ile bir sistem
oluşturmaktadır.
Kaynak: Şahinbey Belediyesi arşivi.
44
Kentin en çağdaş yapılarından biri olmanın yanı sıra teknolojik iç donanımı
ve taşıdığı misyondan ilham alan tasarımı ile hem Gaziantep hem de bulunduğumuz bölge açısından uyarıcı bir
etki yapmakta, büyük önem taşımaktadır.
PROJE UYGULAMA
Yapı; bodrum, zemin ve beş normal kattan oluşmaktadır.
Toplam inşaat alanı 7.900 m² dir. Giriş katta lobiler, spa
bölümü, kabul günü salonu ve sergi salonu, birinci katta; spor salonları, toplantı salonu ve kafeterya, İkinci ve
üçüncü katta el beceri sınıfları ve müzik sınıfları, dördüncü katta; kına gecesi salonu, beşinci katta ise restoran ve
teras bulunmaktadır.
Terastan katlar azalarak devam etmekte, alt kat bir üst
katın terasını oluşturmaktadır. Terasların üstünde yer
alan yarı şeffaf örtü dışarıdan gelen yumuşak bir ışık ile
terasları ve koridorları doldurmaktadır.
Giriş cephesinde saçak olarak başlayıp çatı boyunca devam eden ve ön cephede birleşen hareket bir gerdanlığı
simgelemektedir. Ön cephede kullanılan özel camlı bant
formlu pencereler havuzun gün ışığından yararlanmasını
sağlamaktadır.
Ayrıca tüm binada otomasyon sistemi kullanılarak, elektrik, su ve ısıdan tasarruf sağlamak hedeflenmiştir.
45
PROJE UYGULAMA
46
PROJE UYGULAMA
HANIMLAR YÜZME HAVUZU, SPOR VE KÜLTÜR MERKEZİ PROJE YERİ
Yeditepe mahallesi, 282. Sok. Şahinbey / GAZİANTEP TASARIM EKİBİ
Şeyma GÖKÇEK (Mimar)
Ahmet ORBAY (Mimar) YARDIMCI TASARIM EKİBİ
Pelin DEMİREL (İnş. Tek.) İŞVEREN
ŞAHİNBEY BELEDİYESİ / GAZİANTEP PROJE TARİHİ
01/03/2011 – 01/10/2011 YAPIM TARİHİ
25/01/2012 – 12/02/2013 ARSA ALANI
2891.66 m2 TOPLAM İNŞAAT ALANI
7.900 m2
2/17 STATİK PROJESİ
Soner ÇAKAR (İnş. Müh.)
İsmail Melih KURT (İnş. Müh.) ANA YÜKLENİCİ
Murat ORUÇ Mühendislik-Müteahhitlik Taahhüt ve Müşavirlik İşleri
PROJE TİPİ
Kültür Merkezi / Sosyal Tesis / Kapalı Yüzme Havuzu YAPIM TÜRÜ
Tesis kısmı Konvansiyonel Kalıp Betonarme, Havuz kısmı ise Çelik Karkas sistemi ile çözülmüştür.
ENGELLİ ERİŞİMİNE UYGUNLUK
Tesis giriş çıkış rampaları, iki adet panaromik asansörü ve engelli
wc’leriyle birlikte engellilerin kullanımı için uygundur.
47
TARİH
CUNDA ADASI
Özlem AÇIKKOL
B
alıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı
olan Cunda, Ayvalık koyundaki
irili ufaklı 22 adanın içerisinde yerleşime sahip tek adadır.
Türkiye’nin ege denizinde bulunan 4. Büyük adasıdır. 1966 yılında,
Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü olarak kabul
edilen 54 metre uzunluğundaki köprü ile
anakaraya bağlanan adaya, arabayla da
ulaşım sağlanmıştır.
Doğal güzellikleri ve tarihi eserleri nedeniyle koruma altına alınmış, 1976 yılında
doğal ve tarihi sit alanı ilan edilmiştir.
Eski bir Rum kenti olarak kurulmuş olan
adanın tarihi, M.Ö 1500'lü yıllara dayanmaktadır.
Türk kaynaklarında ilk kez, Piri Reis’in
1513 yılında yazdığı “Kitab-ı Bahriye” sinde yöre adalarından Yunt Adaları olarak
bahsedilmiştir. Rumlar ise adaya 'kokulu
ada' anlamına gelen Moshonisia adını vermişlerdir.
Özlem AÇIKKOL
Mimar
48
Adanın, 1862 yılında Osmanlı'nın Karasi Sancağına bağlanarak belediye olduğu
bilinmektedir. Ada belediyesi için yapılan
ilk mühürde Rumca 'Moshonisia Beledi-
yesi 1862”, Osmanlıca “Daire-i Belediye
Cezire-i Yunda” yazmaktadır. Daha sonraları mührün ortasındaki Osmanlıca yazının yanlış okunması sonucu “Cunda” sözcüğü ortaya çıkmıştır.
TARİH
Piri Reis
Adada Osmanlı döneminde Rum ve Türk halkı birlikte
yaşamıştır. Kurtuluş Savaşının sona ermesiyle imzalanan
Mudanya Ateşkes Antlaşması sonucunda Yunanistan ile
Türkiye arasında nüfus değişimi gerçekleşmiştir. Tarihin
ilk ve tek mübadele (zorunlu göç) uygulaması 1923–1924
yıllarında tamamlanmıştır.
Mübadele sonucunda Adaya Midilli ve Girit’ten gelen
Türkler yerleştirilmiştir. Giritli Türklerin çoğunun ana dili
Rumca olması sebebiyle, Rumlar gitmiş olmasına rağmen
adanın sokaklarından Rumca hiç eksik olmamıştır. Mübadiller geldikleri yerin kültürünü de Cundaya taşımışlardır.
Hâlâ Cunda sokaklarında dolaşırken Rumca konuşan son
kuşak mubadillere rastlamak ve bu kültüre şahit olmak
mümkündür.
Ada yapısal oluşumunu Rumların yaşadığı dönemde tamamlamıştır. Tepe eteğine kurulan kentte yollar yokuş
yukarı ve dardır ayrıca çıkmaz sokaklar çok fazladır. Denize doğru diklemesine inen ara sokaklar, denize paralel olarak devam eden ana sokaklarla son bulmaktadır. Yerleşim
mekânlarında en çok dikkati çeken konutların küçük ve
bitişik olarak inşa edilmiş olmasıdır.
Yüksek tavanlı, Neo-klasik tarzdaki yapılar yöreye özgü
kırmızımsı renkteki Sarımsak taşlarından inşa edilmiştir.
Üçgen alınlıkları ve kolon başlıklarıyla yunan mimarisinin
özelliklerini yansıtmaktadır.
Konutlar zemin, bir ve ikinci katlar olmak üzere üç katlı
yapılardır. İki ve üçüncü katlar yerleşim amaçlı kullanılırken zemin katlar ticari amaçlı kullanılmıştır. Rumlar döneminde ticari ve üretim amaçlı kullanılan zemin katlar
günümüzde bu işlevini yitirmiş daha çok evin mahzeni
niteliğini almıştır.
Merdivenlerle çıkılan birinci katta sofaya açılan odalar
bulunmaktadır. Odalardan biri genellikle mutfak olarak
kullanılmaktadır. İkinci katlarda yatak odaları yer almaktadır. Üst katlarda manzaraya hâkim teraslar, bazı evlerdede sokağa uzanan cumbalı odalar yer almaktadır.Evlerin avluları geleneksel Türk evinden farklı olarak girişe
göre arka tarafta yer almaktadır ve avlulara evin içinden
çıkılmaktadır.
49
TARİH
Agios Yannis Kilisesi
(Kent Kütüphanesi)
Özgün konut mimarisi dışında adada pek çok kilise ve
manastır bulunmaktadır. Ancak ne yazıkki bunlardan bir
kaçı korunarak ve restore edilerek günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Ayrıca adanın sembollerinden biri olan
Taş Kahve, inşasında kullanılan sarımsak taşı,yüksek tavanı ve kolonsuz inşası ile dönemin önemli mimari yapıları arasında yer almaktadır.
Taksiyarhis Kilisesi, “Kubbeli Bazilikal Plan” tipine uygun
olarak inşa edilmiştir. Adanın metropol kilisesi 1873 yılına tarihlenmektedir. Taksiyarhis Kilisesi'nin avlusuna iki
sütunla taşınan üçgen alınlıklı anıtsal bir giriş kapısından
Ayışığı Manastırı
Agios Yannis Kilisesi
(Kent Kütüphanesi)
50
TARİH
girilmektedir.
Bazilika şeklindeki kilise, dikdörtgen planlı uzun bir yapıdır.
Doğu cephesinde yarım yuvarlak bir şekilde dışarı taşmış bir
ana “apsis” bulunmaktadır. Kilise duvarları, kaba yonu taştan
yığma tekniği ile inşa edilmiştir. Merdivenler, pencere kemerleri ve söveleri de geleneksel
sarımsak taşıdır. Kilise 2006
yılında restorasyona alınmıştır.
2014 yılında müze olarak yeniden halka açılması öngörülmektedir.
Ayışığı Manastırı (Ai Dimitri Ta
Salina Manastırı); Cunda Adasının kuzey yönündeki Pateriça
yarımadasının en uç noktasında yer alan Ayışığı Manastırı,
dik bir tepenin denizle birleştiği noktada yer almaktadır.
Ayışığı Manastırının inşa tarihi
kesin olarak bilinmemektedir.
(1771 ve 1795 tarihlerinin iki
taş üzerinde yazılı olduğu söylenmektedir.) Manastırının çevresi duvarlarla çevrili olup diğer
manastırlarda olduğu gibi avlu
ortasında kilisesi yer almaktadır. Kilise doğuya bakacak şekilde kubbeli olarak, dikdörtgen
planlı inşa edilmiştir. Uzun bir
süre mübadeleyle Ayvalık'a gelen bir ailenin özel mülkü olan
manastırı, 2009 yılında Suzan
Sabancı satın alarak restore ettirmiştir.
Taksiyarhis
Kilisesi
Agios Yannis Kilisesi( Necdet
Kent Kitaplığı); Cunda Adası girişinde, sol tarafta, Aşıklar Tepesi üzerinde bulunan kilise, kullanılan malzemeden 1800’lü
yılların sonu ile 1900’lü yılların
başında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bulunduğu yerden
adayı, üç taraftan kuşatan denizi görecek konumda yapılan
bu kiliseyi Koç Holding restore
ettirip kütüphaneye dönüştürmüştür.
Agios Yannis Kilisesi kesme taş
ve tuğladan yapılmış, dikdörtgen planlı, üzeri tonoz örtülü
küçük bir yapıdır. Apsis kısmı
dışarıya çıkıntılı olup üzeri de
tonoz örtülüdür. İç mekanda
orijinal eserlerinden pek az kalıntı günümüze gelebilmiştir.
Günümüzde ziyarete açık olan
Necdet Kent Kütüphanesinde
daha çok eski Büyükelçi’nin
eserleri ile Ayvalık’ı içeren eserler, kilise eşyaları ve ikonalar
sergilenmektedir.
Ayışığı Manastırı
Tas Kahve
51
ÇEVİRİ
Brooklyn Kumtaşı
Pasif Ev
Çeviri: Münevver GÜRSOY
B
Münevver GÜRSOY
Arş. Görevlisi
Hasan Kalyoncu Üniversitesi
Mimarlık Bölümü
52
rooklyn mevcut kumtaşlarının
ekoduyarlı onarımları ve ilçe
(kasaba) boyunca sıralanmış
tek katlı binaların taahhütünden sorumlu genç profesyonellerin ve yenilikçi mimari ve tasarımın
merkezidir.
Tighthouse, Park Slope yakınlarında bulunan 5. Bulvarın merkezinde yeralan, 1899
yılında inşaa edilmiş iki katlı bina dizisinin sonunda etrafında ağaçlarla sınırlandırılmış daha geniş kumtaşından yapılmış
binaların bulunduğu güçlendirilmiş kumtaşından yapılmış bir pasif evdir.
EnerPHit sertifikasından daha üstün olan
yeni yapı standartlarını karşılayan, NewYork ta ki ilk serifikalı pasif evdir.
Tighthouse’ un sahipleri olan Ohio’ lu genç
çift düşük enerjili pasif binaların uzun vadeli avantajlarını düşünmüş ve bu ciddi
yenilemenin binalarının kapsamlı bir izolasyonu için eşsiz bir fırsat olduğunu anlamışlar.
Akıllı telefon çağında yaşayan ve verimsizliğe az tahammülü olan müşterilerin,
yaşam için akıllı ve yenilikçi bir makineden daha başka bir şey ifade etmeyen
pasif ev fikrinden etkilenmeleri şaşırtıcı
değildir.
Çiftin Orta Batı pragmatizmi, yenilemenin her yönüne, aydınlatma, görsel-işitsel,
güvenlik ve mekanik sistemleri de dahil
olmak üzere etkin çözümler bulmak için
sahne oldu.
Yeniden Modelleme Yaklaşımı
Brooklyn tabanlı firma Fabrica 718 tarafından benzersiz güçlendirme yapılan 110
yaşındaki ev, enerji tasarrufu yenilemesi
gereken birçok banliyö ve kentsel konut
için önemli bir model olarak hizmet verebilir. Yeni yapıdan daha çok daha fazla,
her bir pasif ev güçlendirmesi, yalıtım için
titiz bir dikkat ve yaratıcı problem çözümleri gerektiren kendine özgü bir takım koşulları kapsar.
Satışa sunulan örnek daire
Fabrica 718,New York, Brooklyn’ de
19.yüzyılın son evresine ait kumtaşının
pasif bina sertifikalı modelini tasarladı.
Orijinal ahşap kalıp detayları fiberglas ile
kopyalanırken Tighthouse ait bozulmuş
kumtaşı yüzey kaplaması bir EIFS sistemi
ile değiştirildi.
Fotoğraf: Hai Zhang
ÇEVİRİ
nallarının kısa tutulmasını sağlamak ve sokak seviyesinde
mevcut olacak havadan daha temiz hava sağlamak için
evin en üst katında yer alan bir HRV ünitesi muhafaza eder.
Beyaz akrilik çatı, güneşi yansıtan fakat terasta ve arka
bahçede bahçe ve bitkileri sulamak için kullanılan yağmur suyu toplama variline kirlilik katmayan çevre dostu
bir kaplama malzemesi ile bitirilir.
SUBSCRIPTION SAMPLE
Satışa sunulan örnek daire
Tighthouse'ın yeniden modellenen salon katı yeni düşey
açıklıklara ve sıralı evin ortasına ışık getirmek için oluklu
açık rıhtlardan oluşan merdivenlere sahip. Fotoğraf: Hai
Zhang
Büyüyen aile, kumtaşının orijinal planının sağladığı
alandan biraz daha fazla alana ihtiyaç duydu. Neyse ki,
yerel imar yönetmelikleri binaya ek bir kat eklemek için
mimarlara izin verdi. Yeni çatı katı binanın bodrumunda
koca için bir sanat stüdyosunu da kapsayan yeterli alanı
eklendi.
Üst kattaki ana yatak odası kuzey-güney ekseninde yönlendirilmiş yirmi bir derece eğimli yeni çatının
kalın(cesur) açıları tarafından tanımlanmıştır. Bu eğik ve
dönük çatı maruz kalınan güneş ışığı ve fotovoltaik kolektörler için gerekli olan güneş ısınını, en üst düzeye
çıkarmak için tasarlanmıştır.
Mekanik bir çatı katı odası, dış hava emme ve egzoz ka-
Cephe Rehabilitasyonu
Uzun bir araştırmadan sonra mevcut ön cephe yalıtımı
için en iyi yöntem içinde, Fabrica 718 bir dış yalıtım tabakası ve dış cephe kaplama sistemine (EIFS) başvurmaya
karar verdi. New York'taki aşırı sıcaklık farkından dolayı,
yalnız içeriden bina yalıtımı taş duvara zarar verebilecek
bir donma / çözülme durumuna neden olabilir.
Bu korku oturan kimse olmadığında bir kış sırasında doğrulandı - orijinal tuğla duvarlarından biri donma- çözülme
hasarı gibi görünen aslında mevcut kumtaşı cephesinde
çentiklenme ve bozulmaya neden olacak bir hasardan dolayı çatlamıştır.
İnşaat bir kere başladıktan sonra, o dört inç cephe kaplamasını kaldırmanın ve mevcut kagir için kumtaşı görünümlü ancak daha uygun fiyatlı EIFS uygulamanın daha
iyi olacağını belli oldu.
Bu sadece maliyetleri düşürmekle kalmayıp aynı zamanda bitirme sınırını komşu yapı ile aynı düzlem içinde
tutmuştur. Üç birimlik kagir duvarın çoğu iyi durumda
kalmış ancak denizlik altında kalan alanların beton kagir
birimler(CMU) ile restore edilmesi gerekirken taş eşiklerin
kaldırılması gerekti.
Binanın orijinal ahşap kornişi sürekli termal bir örtüye
olanak veren EIFS üzerine uygulanan az bakım gerektiren
kopya cam elyafı ile değiştirildi.
Arka cephede, yağmur engelleyici panel özellikli bir hava
engelleyici,dört inçlik rijit mineral yün yalıtımı, dayanıklı
ve az bakım gerektiren çimento paneller ile kaplı bir termal izolasyonlu çerçeveleme sistemi bulunuyor.
Binaya hem yalıtım hem de karakter kazandıran özel
yağmur engelleyici panelle,r pencere açıklıkları ile uyum
sağlamak ve genellikle eski Brooklyn de görülen tipik ahşap kaplama evler üzerinde oynamak için cephe boyunca
yüksekliği değişiklik göstermiştir.
Kumtaşının su izolasyonu
Bodrum katında yer alan iki kat yüksekliğindeki sanat
stüdyosu, Pasif Ev standartlarına uygun yapısal ve su yalıtımı gereksinimlerini karşılayan karmaşık detaylar gerektiren beton döşemeye sahiptir. Binanın süper örtüsü
boyunca herhangi bir nüfuz, örtünün hava geçirmezliğini
atlatabilir ve önemli bir ısı kaybına neden olacak bodrum
kat döşemesi çevresindeki ısı köprüsünü durdurmakta bir
hata çıkarabilirdi.
Fabrica 718, yapısal, geoteknik ve Pasif Ev danışmanı ZeroEnergy Design(sıfır enerji tasarımı) ile işbirliği yaptı ve
döşemenin altı ve çevresini 2 inçlik XPS izolasyonu ile
hizalamaya karar verdi.
53
ÇEVİRİ
54
Altında çakıllı bir yatak ve delikli boru drenaj sistemi
bulunan döşeme karter pompaya yol açar ve tam döşemenin altında yer alan bir polietilen membran iç mekan
içine sızan zemin nemini engeller.
Mimarlar evin her katına yani bodrumdaki sanat stüdyosuna, zemin kattaki misafir odasına, eğlence için açık
bir salon katına, çocukların odası ve ofisin olduğu ikinci bir kata ve çatı terasındaki ana yatak odasına ve çatı
katına açılan yeni merdiven tasarladıkları için mevcut
merdivenin hava sızdırmazlığı güçlendirme projelerinde
zor olabilir.
Yeni merdivenler yükleniciye merdivenleri yeniden yerleştirmeden önce verimli hava için duvarları kapatmaya
olanak sağladı. Buna ek olarak, merdivenin beş seti görsel
olarak heyecan vericiliği ile evin birleştirici bir özelliği haline geldi ancak etkili tasarım maliyetli oldu.
Plaka-çelik kirişler ve delikli paslanmaz çelik basamaklar
eve özel bir karakter eklemekte. Dayanıklı ve az bakım
gerektiren malzeme bir son kat gerektirmez ve sıra evin
merkezine doğal ışık getirirken merdivenlerin delikli deseni güçlü bir grafik elemanı sağlar.
Aydınlatma ve Yüzeyler
Merdiven boşluklarında gün ışığını en üst düzeye çıkarma teknikleri uygulandıktan sonra, Fabrica 718, müşterileri ile 5 armatür çeşidi ile sınırlandırılmış flüoresan ışıkları ve LED kullanarak evin geri kalanı için bir aydınlatma
stratejisi üzerinde çalıştı. İddia çiftin sanat koleksiyonu
ve stüdyo için galeri gibi aydınlatma koşulları yaratmaktı. Sahipleri sonunda en yüksek kalitede güçlendirilmiş
mevcut LED ampulleri ile sıralanmış aydınlatma armatürleri ile düşük maliyetli spot ışıklarını kurmakta karar
kıldılar.
Müşterilerimizin minimalist estetiği, mimarların basitlik
ve enerji verimliliğin genel amacına katkıda bulunarak
projeyi sade tuttu. Geri kazanımlı malzemeler tüm katlardaki endüstriyel zemin kaplamalarının yanı sıra tavan
açıklığı ile denk gelmesi için eklenen geri kazanımlı tuğlanın bulunduğu salon alanı da dahil evin belirli yerlerinde kullanıldı.
Bu tuğla yerinde yıkılan iki şömine bacalarında kurtarıldı.
Her merdiven sahanlığının üst kısmında bulunan paslanmaz çelikten LED şerit ışıkları da dahil Brooklyn imalatçılarının özel tasarımları pratiktir, yerel olarak yapılır ve
alana karakter kazandırır.
Satışa sunulan örnek daire
Tighthouse un yeni beton bloklu arka cephesi yağmur engelleyici bir
sunta işlemi ile tamamlanır.Yağmur engelleyici sistem, buhar geçirgen,
hava ve su engelleyici, mineral yün yalıtımlı ve termal olarak izole edilmiş
pas kanal sistemi ile detaylandırılır.
Fotoğraf: Hai Zhang
Satışa sunulan örnek daire
Tigththouse un ana merdiveni yaşam alanının bir kenarı bounca uzanır
girişten ofisin bulunduğu ikinci kata yönlenir. Küpeşteler gizli LED şerit
aydınlatması ile donatılmıştır.
Fotoğraf: Hai Zhang
ÇEVİRİ
Fotoğraf: Hai Zhang
Tighthouse ın aksonametrik çizimi. Resim: Fabrica718
Ikinci kat merdiveninde ki cam paneller Tighthouse merkezinde
ki ikinci kat koridoruna gün ışığı getirmek için yukarıdaki tavan
penceresi ile çalışır. Fotoğraf: Hai Zhang
Satışa sunulan örnek daire
Tighthouse un ikinci katındaki ofis ön bahçesindeki armut ağacına
bakmak için çift açılımlı geniş pencerelere ve merdiven için iç pencereye
sahiptir. Fotoğraf: Hai Zhang
Tighthouse kat plan çizimleri. Resim: Fabrica 718
Kaynak: www.Architectureweek.com
Tighthouse un çatı katı merdiven ve servis çekirdeğinin her iki
tarafında bulunan bir çatı terası (gösterilen) ve ana yatak odası
içerir. Fotoğraf: Hai Zhang
55
YARIŞMA
Autodesk DesignNext 2013
Tasarım Yarışması…
Autodesk
sponsorluğunda,
üniversite öğrencilerine yönelik düzenlenen “DesignNext
2013 Ulusal Öğrenci Tasarım
Yarışması”nın kazanan isimleri belli oldu.
2
2 Mayıs – 29 Eylül tarihleri arasında, 62 üniversiteden toplam 130
takımın katılımıyla gerçekleşen DesignNext 2013 Ulusal
Öğrenci Tasarım Yarışması’nın
kazanan isimleri belli oldu. Zirve
Üniversitesi öğrencilerinden Tuğçe
Sarıçiçek, Yusuf Açıkkol ve Akademik Danışman Ahmet Turan
Köksal’dan oluşan takım, Mimari
Tasarım dalında kazandığı birincilik ödülüyle, ABD’nin Las Vegas
şehrinde düzenlenen “Autodesk
University” etkinliğine katılmaya
hak kazandı. Bu yıl ilk kez düzenlenen yarışmanın ödül töreni, 10
Ekim Perşembe günü, Grand Hyatt
Istanbul’da keyifli bir etkinlikle
gerçekleşti.
Autodesk Türkiye ve Akdeniz Ülkeleri Eğitim Koordinatörü Evren
Arın, yarışmayla ilgili,“DesignNext
tasarım yarışması ile öğrenciler,
Autodesk’in sağladığı profesyonel
56
tasarım yazılımlarını kullanarak,
takım çalışması içinde yetkinliklerini artırma ve yarışmacı yönlerini geliştirme imkânı buldular.
Sürdürülebilir Afet Barınağı konusu altında sunulan tüm projeler,
Türkiye’nin önde gelen akademisyen ve mimarlarından oluşan özel
jüri heyeti tarafından, Bütünsel
Tasarım, Özgünlük, Uygulanabilirlik, Sürdürülebilirlik ve Autodesk
Dijital Tasarım Araçlarının Etkin
Kullanımı kriterleri göz önüne
alınarak değerlendirildi” şeklinde
konuştu.
Arın, “ Autodesk, Türkiye’nin gelecek nesil mühendis, mimar ve
tasarımcılarını desteklemeye yönelik farklı etkinlikler gerçekleştiriyor. DesignNext 2013 Ulusal
Öğrenci Tasarım Yarışması öğrencilerin yaratıcılık, kritik düşünme
ve çözüm geliştirmeye yönelik yeteneklerini sınıyor ve gerçek dünya deneyimi yaşatıyor” dedi.
YARIŞMA
Birincilik ödülü: Zirve Üniversitesi
57
YARIŞMA
58
YARIŞMA
59
YARIŞMA
RAPOR
Do÷DODIHWE|OJHOHULQGHNXOODQÕPD\|QHOLNJHoLFLEDUÕQDNWDVDUÕPÕLoLQVXQXODQEXoDOÕúma,
ucuz üretim, kolay taúÕPDNROD\NXUXOXPNROD\GHSRODPDYHNXOODQÕPÕELWWL÷inde kolay
s.külüp yeniden depolanabilme özelli÷LLOHGLNNDWHDOÕQDELOLU
0RGOHUELUWDVDUÕPDVDKLSEDUÕQDNODUÕROXúturan tüm malzeme, 180x180cm bir kare ve
FPNHQDUÕRODQELUHúNHQDUJHQGLU3DQHOOHUILEHUDNULOLNOHYKDGÕU.YHWOHUGHNXOODQÕODQ
YHNDOÕSODNROD\FDUHWLOHQPDO]HPHg]HOELUUHWLPWHNQRORMLVLJHUHktirmez. Afet bölgesine
\DNÕQELUDNULOLNNYHW\DSDQDW|O\HGHúDEORQODUVD\HVLQGHUHWLPHKÕ]OÕFDEDúlanabilir. Baúka
úHKLUOHUGHQKDPPDGHJHOPHVL\HWHUOLGLU.DOLIL\HHOHPDQ\DGD|]HOWRUQDWH]JDKÕE\N
makine ve-YH\DWHoKL]DWJHUHNWLUPH]<DWÕUÕPPDOL\HWL\RNGHQHQFHNNDGDUD]GÕU$\UÕFD
oHYUH\H]DUDUÕ\RNWXU
6cm’lik hafif ahúDSoÕWD\ODNDUH\DGDJHQoHUoHYHVLoDWÕODFDNKHULNL\]H\LQHKD]ÕU
akrilik levha konulacak ve cidarlar içine mukavemet katmak için yine fiber parçalar koyup
\DSÕúWÕUÕODFDNYHE|\OHFHSDQHOWRSODQPÕúRODFDNWÕU0RGOOHUVXJHoLUPH\HFHNúekilde
UHWLOHFHNYHLoLQHWR]\DOÕWÕPSHUOLWLNRQXODFDNWÕUhONHPL]GHSHUOLWEROYHNDOLWHOLRODUDN
bulunur ve oldukça ucuz oldu÷XKDOGH\NVHN\DOÕWÕPGH÷HULVXQDUD\UÕFD\DQJÕQDNDUúÕ
GD\DQÕNOÕOÕNJ|VWHULU
3HUOLWLQGROGXUXOPDVÕQÕVD÷OD\DQSDQHOOHULQLoWDUDIÕQGDNLFRQWDOÕNDSDNODUGROXPVRQUDVÕ
NDSDWÕODFDNWÕU%|\OHFHSHUOLWLVXGDQNRUXPDNPPNQGU0RGOOHUDUDVÕQGDNLGXYDUODU
gerekirse perlit konulmazsa su doldurulacak depo vazifesi görebilir. S.külme aúDPDVÕQGD
\LQHD\QÕNDSDNODUDoÕOÕUYHYDNXPLOHWR]SHUOLWoÕNDUWÕODELOLU+DILIOH\HQSDQHOOHU\HQLQGHQ
NXOODQÕOPDN]HUHVNOU
0RGOOHUELUELUOHULQHDOXPLQ\XPKD]ÕUSURILOOHULOHED÷ODQDFDNWÕU7HNELUWLSSURILO\HWHUlidir.
6DGHFHELUSDVWDQHGRODEÕLoLQ-D\UÕDOXPLQ\XPSURILOHJHUHNYDUNHQEXDIHW
EDUÕQDNODUÕ-3 profil ile aya÷ÕNDOGÕUÕODELOLU
0RGOOHULoLQGHNDSÕOÕELUOHúPHGXYDUODUÕYH\HULoLQDKúDSNDSODPD\DSÕODELOLU'ÕúDUÕGD
PRGODUDODUÕQDJULVXYHya÷mur suyu depolama üniteleri yerleútirilebilir.
Paneller iki kiúLLOHUDKDWOÕNODWDúÕQDELOLU$OXPLQ\XPSURILOOHULoLQLoHULGHQNHOHEHNFLYDWDODU
sayesinde elle ba÷ODQDELOLU<DQLELUPRGOKLoELUDOHWKDWWDWRUQDYLGDELOHNXOODQÕOPDGDQGD
kurulabilir.
hVWWHNLJHQSDQHOOHU\HULQHÕVÕ\DOÕWÕPFDPOÕSHQFHOHUNRQXODELOLUKDNLPU]JDU\|QOHULGH
hesaplanacak úHNLOGHNRQXPODQGÕUÕOÕUVDGR÷DOKDYDODQGÕUPDVR÷utma) sa÷OD\DFDNWÕU
Modüllerin rüzgar ve güneúe uygun úHNLOGHWRSODQPDVÕPPNQGU0RGOOHUDUDVÕQGD
a÷Do\DGDGLUHNJHoHELOLU6ÕFDN\|UHOHUGHJ|OJHOHPH\DSDFDNWÕU
Tavanda güneúSDQHOOHULSDUDOHORODUDNVÕUDOÕED÷lanacak úekilde uzun alanda
NRQXPODQDELOLUOHU,VÕWPDHOHNWLULNOLVRED\DGDRGXQNPUVREDVÕLOH\DSÕODELOLU%LUúablon
ve
aparatla baca deli÷LDoÕODELOLUYHDOXPLQ\XPELUELOH]LNLOHERUXQXQDNULOL÷e etkisi yok edilir.
0RGOOHUVÕQÕUVÕ]VD\ÕGDNRPELQDV\RQODNXUXODELOLU%LUOHútirilebilir. Afet bölgesinde tek kiúi
EDUÕQPDNLVWH\HQELULLOH-8 kiúi olan bir aile için ..zümler UCUZ-HIZLI ve KOLAYCA
geliútirilebilir.
60
YARIŞMA
İkincilik ödülü: İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)
61
YARIŞMA
62
YARIŞMA
ƵƚŽĚĞƐŬĞƐŝŐŶEĞdžƚϮϬϭϯhůƵƐĂůPŒƌĞŶĐŝdĂƐĂƌŦŵzĂƌŦƔŵĂƐŦ
'R÷DODIHWE|OJHOHULQGHNXOODQÕOPDN]HUHWDVDUODQDFDNEDUÕQDNLoLQ|QFHOLNOLRODUDNNROD\WDúÕQPDYH
NXUXOPDNDYUDPODUÕHOHDOÕQGÕ%XED÷ODPGDKDFPLDUWWÕUÕODELOLUELUo|]PDUDQGÕ%DúODQJÕoWD ELUNLúLQLQ
\DúD\DELOHFH÷LELULP]HULQHGúQOGYHGDKDVRQUDEXDUWWÕUÕODUDNLNLNLúLQLQ\DúD\DELOHFH÷LELULPH
G|QúWUOG$QFDNEXELULPWDúÕQPDNROD\OÕ÷ÕDoÕVÕQGDQHOYHULúOLGH÷LOGL%XQXQ]HULQHNDWODQPÕú
G|úHPHOHULQDoÕODUDN\HQLKDFLPROXúWXUGX÷XYHG|UWNLúLOLNELUDLOHQLQ\DúD\DELOHFH÷LELULPWDVDUODQGÕ%X
ELULPGHDoÕNNDODQNÕVÕPODUWDVDUÕPÕQLoLQGHNDWODQPÕúELUKDOGHEXOXQDQ|UWVLVWHPLQLQKDYDLOH
úLúLULOPHVL\OHROXúWXUXOGX
%DELROHNRPSDNWELUJ|YGHRODUDNWDVDUODQPÕúWÕU%XNRPSDNW J|YGHÕVODNKDFLPOHULLoHUPHNWHGLU
$UDoLOHNROD\FDWDúÕQDUDNDODQDJHWLULOLUNRPSDNWJ|YGHDoÕOÕUYHELUSRPSD\DUGÕPÕ\ODúLúLULOHUHNNÕVDVUHGH
NXOODQÕPDKD]ÕUKDOHJHWLULOLU
6WDQGDUWELUWÕULOHELUE\NNRQWH\QHU\DGDLNLNoNNRQWH\QHUWDúÕQDbilir. Babiole’nin kompakt ve
úLúHQWDVDUÕPÕVD\HVLQGHLVHELUWÕULOHEHú%DELROHWDúÕQDELOPHNWHGLU%XVD\HGHRODVÕDIHWGXUXPXQGDNÕVD
VUHGHoRNVD\ÕGDEDUÕQDNNXUXOPDLPNDQÕ\DUDWÕOPÕúWÕU
%DELROHWP\DúDPDELULPOHULQLNHQGLLoHULVLQGHEDUÕQGÕUPDNWDGÕU,VODNKDFLPOHUNRPSDNWJ|YGHQLQ
LoLQGHNXOODQÕPDKD]ÕUELUúHNLOGH\HUDOPDNWDGÕU'L÷HUELULPOHULVHúLúLULOHUHNNXOODQÕPDKD]ÕUKDOH
gelmektedir.
%DELROH¶QLQVDELWJ|YGHVLQHPRQWHKDOGHJHOHQúLúPH|UWKDYDLOHúLúLULOHUHNoHúLWOLLúOHYOHU
kazandÕUÕOPÕúWÕU%XVD\HGHRWXUPD\DWPDGHSRODPDJLELLúOHYOHULoLQD\UÕFDPRELO\DJHUHNVLQLPLRUWDGDQ
NDOGÕUÕODUDNNHQGLLoLQGHELUo|]PUHWLOPLúWLUMXWIDNWH]JDKÕNXOODQÕPÕQGDLVHNoNDODQODUÕQ
E\OWOPHVLQH\|QHOLNELUGHWD\WDVDUODQPÕúWÕU0XWIDNWH]JDKÕJHUHNOLJ|UOG÷GXUXPODUGD
büyültülebilmektedir.
%DELROHWDVDUÕPÕQGDSDVLILNOLPOHQGLUPHLPNDQODUÕQGDQID\GDODQÕOPÕúWÕU3HQFHUHOHULQNRQXPODUÕ
KDYDODQGÕUPD\ÕVD÷OD\DFDNúHNLOGHEHOLUOHQPLúWLUdDWÕLVH\D÷PXUVX\XQXWRSOD\DFDNúHNLOGHH÷LPOHQGLULlip,
\D÷PXUVX\XQX%DELROH¶QLQVDELWJ|YGHVLQGHEXOXQDQ\D÷PXUVX\XGHSRODPDKD]QHVLQGHWRSOD\DFDNúHNLOGH
WDVDUODQPÕúWÕU*QHúOLKDYDODUGDID\GDODQÕOPDN]HUHDoÕVÕJQHúHJ|UHD\DUODQÕODELOHQELUJQHúSDQHOL
NXOODQÕOPÕúWÕU%XVD\HGHGR÷DO\ROGDQVX\XQ ÕVÕWÕOPDVÕKHGHIOHQPLúWLU
7DVDUÕPVUHFLQGH$XWRGHVN
LQ)RUPLW$XWRFDG5HYLWYHGV0D['HVLJQSURJUDPODUÕQGDQ
\DUDUODQÕOPÕúWÕU
63
YARIŞMA
Üçüncülük ödülü: Zirve Üniversitesi
64
YARIŞMA
65
YARIŞMA
66
YARIŞMA
.GG-
o­‰‡‘•‡’–‹†‡›‘Žƒ­ÇÇŽƒ’”‘Œ‡†‡‰‡­‹…‹„ƒ”ǐƒºÇ‘Žƒ› ‘–‡‡†‹Ž‡„‹Ž‡•‹
˜‡ƒ–Žƒ†ÇºÇ†ƒƒœ›‡”ƒ’Žƒƒ•Ç†òçò…‡Ž‡”‹‡•ƒ•ƒŽÇƒ”ƒ–ƒ•ƒ”Ǐ›ƒ’ÇŽÇç–Ç”ǤG­‹
„‘ç —–— ’”‘ˆ‹ŽŽ‡”‹ ­‡Ž‹ –ƒçÇ›Ç…Ç ‘Žƒ”ƒ ‰Ú”‡˜ ƒŽ†ÇºÇ •‹•–‡†‡ǡ †—˜ƒ” •‹•–‡‹
ƒŽ—‹‹— •ƒ†˜‹­ ‘Žƒ”ƒ †òçòòŽòç–ò”Ǥ ›ƒŽƒ” òœ‡”‹†‡ –ƒçǐƒ „ƒ”ǐƒ
•‹•–‡‹†‡ ƒ›ƒŽƒ”ǐ ƒ”ƒœ‹›‡ ‰Ú”‡ ƒ›ƒ”Žƒƒ„‹Ž‡•‹ ˜‡ –‡”ƒœ‹›‡ ‰‡–‹”‹Ž‡•‹
òò†ò”Ǥ ›ƒ ›ò•‡Ž‹º‹ „ƒ”ǐƒºÇ ‹‹ „ƒ•ƒƒ ›‡”†‡ ›ò•‡Ž–‹Ž‡…‡ 燍‹Ž†‡
ƒ›ƒ”Žƒƒ…ƒ–Ç”Ǥƒ”ǐƒ•‹•–‡‹Ͷ‹ç‹‹Ž‡‘Žƒ›…ƒ—”—Ž—’•ÚòŽ‡„‹Ž‡–‡†‹”˜‡„‹”
ƒ›‘†‘”•‡•‹Ͷƒ†‡–„ƒ”ǐƒ–ƒçǛƒ„‹Ž‡–‡†‹”Ǥo­‰‡–‡ƒ•Ç„ƒ”ǐƒ‹­‹„‹Ž‹‡
†‹†Ú”–‰‡’”‹œƒ‰‡‘‡–”‹ˆ‘”—ˆƒ”ŽÇŽƒçƒ•ÇÇǡ‡º‹Ž‹†—˜ƒ”Žƒ”Ç›Žƒ†ƒŠƒˆƒ”ŽÇ
„‹”›ƒ’Ç–ƒ•ƒ”Žƒƒ•Çƒ‘Žƒƒ˜‡”‹ç–‹”Ǥo­‰‡–‡ƒ•ÇÇ•ƒºŽƒ†ÇºÇ†‹º‡”„‹”ˆƒ›†ƒ
†ƒ ‰ò‡ç ’ƒ‡ŽŽ‡”‹‹ „ƒ”ǐƒºÇ ‰‡‘‡–”‹ ˆ‘”—ƒ —›‰— ‘Žƒ”ƒ ­ƒ–džƒ ›‡”
ƒŽƒ„‹Ž‡•‹ ‘Ž—ç–—”Ǥ ‡’Š‡†‡ ƒŽò‹›— ’ƒ‡ŽŽ‡”‹ ›ƒ–ƒ› ­‹œ‰‹Ž‡”‹ „ƒ–
’‡…‡”‡Ž‡”†‡‹ ‰ò‡ç Ç”Ç…ÇŽƒ”Žƒ –ƒƒŽƒÇç–Ç”Ǥ ò‡ç Ç”Ç…ÇŽƒ”Žƒ ÇçǺǐ ‘–”‘ŽŽò
‘Žƒ”ƒ ‹­‡”‹‰‹”‡•‹˜‡‰Ú”•‡Ž„‹”œ‡‰‹Ž‹ •ƒºŽƒÇç–Ç”Ǥ ‡‡Ž ‘Žƒ”ƒ Ͷ ‹ç‹Ž‹ „‹”
ƒ‹Ž‡ ‹­‹ G•–ƒ„—Ž ‘ç—ŽŽƒ”ǐƒ ‰Ú”‡ –ƒ•ƒ”ŽƒÇç „ƒ”ǐƒ ò­ò „‹” ‰‹”‹ç ˜‡”ƒ†ƒ•Çƒ
•ƒŠ‹’–‹”Ǥ ò­ò „‹” ƒ•ƒÇ ‘ƒ„‹Ž‡…‡º‹ ˜‡”ƒ†ƒ†ƒ ›ƒçƒ ˜‡ —–ˆƒ ƒŽƒÇƒ
ƒ­ÇŽƒ ƒ’Ç ‹Ž‡ ‹­‡”‹ ‰‹”‹Ž‡–‡†‹”Ǥ ƒçƒ ƒŽƒÇ†ƒ‹ ‘–—”ƒ „‹”‹Ž‡”‹ ‘„‹Ž›ƒŽƒ”ǐ
Šƒ”‡‡–Ž‹ „‹”‹Ž‡”‹›Ž‡ ›ƒ–ƒ ‘Žƒ„‹Ž‡–‡†‹”Ǥ •ƒ „‹” ƒ•ƒ •‹•–‡‹›Ž‡ —–ˆƒ–ƒ
›ƒ’ÇŽƒ •‡”˜‹• ‹Ž‡ ‘–—”ƒ ‰”—„— •ƒ†ƒŽ›‡ ‹çŽ‡˜‹ ‰Ú”‡”‡ ›‡‡ ›‡‹Ž‡„‹Ž‡–‡†‹”Ǥ
ƒçƒ ˜‡ —–ˆƒ ‡ƒÇ†ƒ ƒ­ÇŽƒ „‹” ƒ’Ç ‹Ž‡ †ƒŠƒ ڜ‡Ž ›ƒ–ƒ ˜‡ „ƒ›‘
Šƒ…‹Ž‡”‹‡‰‡­‹Ž‡„‹Ž‡–‡†‹”Ǥ
ƒ”ǐƒ „‹”‹Ž‡”‹‹ „‹” ƒ”ƒ›ƒ ‰‡Ž‡”‡ ‘Ž—ç–—”†—º— ›‡”Ž‡ç‹ „‹”‹‹ ‘”–ƒ ‡ƒ
‘Ž—ç–—”ƒ›ƒ ò•ƒ‹– ‰‡‘‡–”‹†‡†‹”Ǥ ”–ƒ –‡•‹•ƒ––ƒ •ƒºŽƒƒ •— ˜‡ †‹º‡” –‡‹
Š‹œ‡–Ž‡”—”—Žƒ›‡”Ž‡ç‹„‹”‹‹†‡‹ †‘º”— ‹Ž‹ç‹Ž‡†‹”‡ •ƒ›‡•‹†‡ •‘”—•—œ…ƒ
›ƒ’ÇŽƒ„‹Ž‡…‡–‹”Ǥ
67
YARIŞMA
Dördüncülük ödülü: Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)
68
YARIŞMA
69
YARIŞMA
70
YARIŞMA
71
YARIŞMA
DESIGNNEXT 2013
AÇIKLAMA RAPORU VE PERFORMANS ANALİZLERİ
Yapı, afetzedelerin tek bir çatı altında tüm ihtiyaçlarını karşılayabileceği
hacimsel bütünlük düşüncesine bağlıdır. Sürdürülebilir mimari ve üretimi
gerçekçilikle oluşturmak adına geri dönüşüm sonucu üretilmiş yada piyasa içerisinde yaygın kullanımda olan materyal çeşitlerini , minimum seviyede kullanarak üretimi sağlamayı planladık.
Sürdürülebilir hacimlerin detay boyutları, plan ve kesit seçilimi barınmanın 100 lerce yıllık tarihinden gelmelidir fikrini projemizde öncelik olarak
korumaktayız. Anadoluda da kullanımı yaygın olan yerden yükseltilmiş topografyaya balans edilmiş, yağmur suyunu altından transferini sağlayan sistem koruduğumuz başka bir detaydır.
Afet sonrası barınmanın hızlı ve kolayca sağlanması amacı ile yaşam hacimleri ,tarafımızca belirlenmiş birleşim detaylarına sahip parçacıkların yine kolayca birleştirilebilmesi düşüncesine bağlanmıştır. Evrensel taşımacılık boyutlarına
göre paketlenebilen yaşam hacimleri kalifiye şartı aranmaksın herkes tarafından
kurulabilecek ve aynı hızda sökülebileceklerdir. Proje için hazırlanmış olan montaj kılavuzu tüm gerekli yardım ve montaj detaylarını içinde barındırmaktadır.
Hızlı ve kolay kurulabilme durumu afet sonrası barınma ve barınma sonrası
afet bölgesinin atıl kalma durumunu ortadan kaldırmayı planlayan fikire bağlanmıştır. Afet sonrası barınma için tasarlanacak yapıların işlevselliğinin ötesinde
imgesel ve görsel olarak bir yuvayı bir sıradan ev olma hissiyatını taşıması gerektiğini desteklemekteyiz.
Proje Revit programında hazırlanmış olup tüm performans analizleri bu
program yardımıyla hazırlanmıştır. Proje analizleri standart bir barınak ve malzemeleri referans alınarak iki durumun karşılaştırılması yoluyla yapılmıştır.
72
YARIŞMA
Beşincilik ödülü: Beykent Üniversitesi
73
YARIŞMA
74
YARIŞMA
75
YARIŞMA
76
YARIŞMA
BİOSFER ÇADIR
Tasarım Türkiye’nin her bölgesinde pozitif yararlanacak şekilde tasarlanarak dört mevsim
sürdürülebilirliği desteklemektedir.
Şeffaf ve hafif yapısı ile afet sonrası insan psikolojisini pozitif
Afet sonrası insan psikolojisi düşünülerek hafif ve şefaf yapıya sahip ETFE malzemesi
kullanılmıştır.Aynı zamanda çok iyi bir yalıtım malzemesi olan ETFE sürdürülebilirliği
desteklemektedir.
Tasarımda bulunan hava menfezleri rüzgarı tabandakı hazne havayı ve suyu kullanarak ısı
dengesi sağlamaktadır.
Yağmur toplama kovası ve taban oluğu suyu biriktirerek kullanıma sunulmaktadır.
Tasarımı cevreleyen Güneş paneli ile ETFE malzemesini kendi şişiren, şarj,ısıtıcı vb. elektronik
eşya kullanımında doğa enerjisinden yararlanmaktadır.
Hızlı kurulum,nakliye esnasında mümkün olduğu kadar az yer kaplama ,bir seferde çok
sayıda nakliye özelliği ile çok az iş ve enerji kullanımı sağlamaktadır.
Kısaca kendine veçevresine yeten bir tasarım olarak sunulmaktadır.
77
FAALİYETLERİMİZ
11.09.2013 Şahinbey Belediyesinin Yeni Gelişen Alanlarında
Şahinbey Belediye Başkanı İle Birlikte Gezi Gerçekleştirildi.
03.10.2013 Şehitkamil Belediyesi’nin yeni gelişen alanlarında
Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu ile birlikte
gezi gerçekleştirildi.
05.10.2013 tarihinde
Mimarlar Odası
Hüseyin Enç Kültür Evinde,
Sezai Göksu ile
öğrenci üyelerimizle
Kent Planlaması konulu
söyleşi yapıldı.
78
FAALİYETLERİMİZ
06.10.2013 tarihinde üyelerinde katılımda bulunduğu
Rumkale Gezisi düzenlendi.
07.10.2013 tarihinde GaziantepTicaret Odasında, Prof. Dr.
Sezai Göksu katılımı ile Kentsel Planlama Sürecinin Yapılaşma
Ve Kent Kültürüne Etkileri Konulu Sempozyum düzenlendi.
07.14.10.2013 tarihlerinde Belediyelere yaptığımız itiraz
yazıları konulu sergi Gaziantep Ticaret odası fuayesinde sergilendi.
79
ÇİZGİYORUM
80
03
04

Benzer belgeler