Avrupa ve ABD`de Artan Salgın: Nefret Suçu

Transkript

Avrupa ve ABD`de Artan Salgın: Nefret Suçu
The GLOBAL
A Journal of Policy and Strategy
Volume: 1, Issue: 2, pp. 91-113, 2015
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın:
Nefret Suçu
The Increasing Epidemic in Europe and US: Hate Crime
Bekir Çakar
Özet: Sosyal boyutuyla “salgın”, sosyal ve politik önlemlerin acilen alınmasını gerektiren ve toplumda kriz oluşturabilecek niteliğe sahip bir problem olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, mevcut çalışma çerçevesinde nefret suçunun da benzer özellikleri
itibariyle “sosyal salgın” bir durum veya “sosyal hastalık” olarak değerlendirilebileceği
öngörülmektedir. Kurgulanan metafor çerçevesinde, bu “salgın” nefret virüsünden kaynaklanmakla birlikte etkisi bireyler aracılığıyla gruplara, oradan topluma, ülkeye ve
hatta dünyaya yayılabilmektedir. İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olan fakat ülkelerin yasalarında yakın zamanda bir suç olarak adından söz edilmeye başlanan nefret
suçu, aslında dünya üzerinde hep var idi. Bu bağlamda, nefret suçunun dünya genelinde
bir olgu olarak ele alınması son çeyrek yüzyılda görülmektedir. Çalışma nefret kaynaklı
suçlara yönelik; farkındalık oluşturulması ve özellikle karar verici mekanizmalardaki
yetkililerin duyarlılığının arttırılmasını amaçlamıştır. Çalışma çerçevesinde; nefret suçu
ve nefret söyleminin ne olduğu, gelişimi, salgın kavramı boyutuyla değerlendirilmesi, diğer suçlardan farkı, diğer suçlara kıyasla neden ayrı değerlendirilmesi gerektiği ve suçun
yayılmasını önleyici öneriler farklı yönleri ile ele alınmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Nefret suçu, nefret söylemi, salgın, önyargı, toplumsal barış
Abstract: An epidemic may be defined as a social problem that can lead to a crisis which
needs urgent social and political measures. In this regard, hate crimes can be evaluated
as a social epidemic. In this study, the use of epidemic metaphor is aimed to underline
increasing hate crime rates around the world. As an epidemic, it is reasonable to view the
first seed of hate as a virus, which eventually spreads from individuals to groups to communities to countries and finally to the world. Hate crimes have recently been included
in legislations worldwide, but they are actually as old as humanity. Civilized nations just
recently categorized this disregard and hatred by their attributes and enacted laws to
regulate it as a crime. Thus, in that regard, hate as a crime is a fairly new phenomenon.
This study aims to raise awareness about hate crimes, especially of the decision makers.
In this frame, the definition and evolution of hate crime and hate speech are described,
its outbreak is evaluated as an epidemic, and its difference from other crimes are discussed throughout this paper. In addition, the rationale for why it should be viewed differently from other crimes is also presented.
Keywords: Hate crime, hate speech, epidemic, bias, prejudice, societal peace
Bekir Çakar, Dr., [email protected]
* An extended English summary of this study is presented after the reference list
91
Bekir Çakar
Giriş
“Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu”, bu şekilde bir başlık kullanarak
fizyolojik rahatsızlıklarda kullanılan salgın kelimesinin bir suç ile bağdaştırılması ilginç olsa gerek! Ancak toplum, ülke hatta dünya sağlığını tehdit edecek
derecelere ulaşma olasılığı var olan bir tehlike (virüs) söz konusu ise bunun
göz ardı edilmemesi ve önemsenmesi gerektiği vurgusundan yola çıkılarak bu
şekilde bir başlık seçimi yapılmıştır.
İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olan fakat yasalar yönüyle dün denecek kadar yakın bir zamanda adından söz edilmeye başlanan nefret suçu,
aslında dünya üzerinde hep var idi. Sadece ülkeler son dönemlerde nefret kaynaklı işlenen suçları kanunlar çerçevesinde farklı bir biçimde değerlendirmeye
başlamış ve niteliklerine bakılarak da bu tür suçları nefret suçu şeklinde adlandırmışlardır. Bu bağlamda, nefret suçunun dünya genelinde bir olgu olarak ele
alınması son çeyrek yüzyılda görülmektedir.
Bir göçmen ülkesi olması nedeniyle nefret kaynaklı mağduriyetlerin daha
fazla yaşandığı yer olan ABD, nefret suçu ile ilgili yasal düzenleme ve uygulamaları hayata geçiren ilk ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede nefret suçu terim olarak ilk 1986 yılında Amerika’da ırkçı bir saldırının medyaya
yansımasıyla kullanılmaya başlanmıştır (Alğan ve Şensever, 2010). Amerika’dan
sonra yine benzer şekilde cazibe merkezi olması nedeniyle sürekli göç alan ve
birçok farklı etnik, dil, din vb. yapıyı bünyesinde bulunduran bir bölge olarak
da Avrupa, nefret suçu ile ilgili yasal düzenlemelere ilişkin adımları atmaya
başlamıştır. Nefret suçunun yasal zeminde bir terim olarak kullanılmaya başlaması ise AGİT 2003 Maastricht Başkanlar toplantısıyla gerçekleşmiş ancak
bunun öncesinde 1991 yılında Cenevre toplantısında da nefret suçu kavram
olarak katılımcılar tarafından bildiriye alınmıştır (OSCE, 2013).
Tarihte birçok vahim olaya konu olmuş ve yaşadığımız dönemde de tüm
insanlığı tehdit eder hale gelen bulaşıcı ve zamanında önlem alınmazsa öldürücü salgın bir virüse dönüşebilen “nefret suçu”, olumsuz örnekleri ile dikkatleri üzerine çekmektedir. Almanya Solingen’de gerçekleşen kundaklama olayı,
Norveç’te Breivik’in 77 kişiyi öldüren aşırı ırkçı eylemi ve ABD’ deki Klu Klux
Klan (KKK) örgütünün ırkçı eylemleri nefret suçunun tipik örneklerindendir.
Kişisel değil toplumsal ve ideolojik bir arka plandan kaynaklanan bu tür eylemler sadece mağdura zarar vermekle kalmayıp toplumda ayrımcılık ve önyargı
ateşini körüklemek suretiyle toplumsal barışa da zarar vermektedir.
Bu bağlamda, toplumsal barışın ve sosyal bütünleşmenin önünde ciddi
bir engel olarak yerini alan nefret suçları, zamanında kontrol altına alınamadığı takdirde sosyal çözülmeye kaynaklık etme riski taşımaktadır. Savaşların
çıkması ve ülkelerin bölünmesine kadar giden bir süreçte başrolü oynayabi92
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
len nefret kaynaklı suçlara yönelik; karar verici mekanizmalardaki yetkililerin
duyarlılığının arttırılması, toplumun bilinçlenmesi ve bu tür suçlara karşı farkındalığın oluşturulması amacıyla bu çalışmaya ihtiyaç duyulmuştur. Çalışma
çerçevesinde; nefret suçu ve nefret söyleminin ne olduğu, gelişimi, salgın bir
kavram boyutuyla değerlendirilmesi, diğer suçlardan farkı, diğer suçlara göre
neden ayrı değerlendirilmesi gerektiği ve suçun yayılmasını önleyici öneriler
farklı yönleri ile ele alınacaktır.
1. Nefret suçu
Nefret suçu farklı biçimlerde tanımlanmakla birlikte geniş bir bölgeyi kapsayacak şekilde ayrımcılık, önyargı, ırkçılık vb. alanlarda önemli çalışmalar gerçekleştiren Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından “nefret suçu”
ile ilgili hazırlanan rapordaki tanım genel çerçeveyi belirlemektedir. Raporda
atıfta bulunulan betim nefret suçunu parlamentosunda onaylayarak ceza kanunları dâhilinde yürürlüğe koyan Hırvatistan’ın hüküm tanımıdır. “Bir kişinin
ırkına, ten rengine, cinsiyetine, cinsel yönelimine, diline, dinine, siyasi veya diğer inançlarına, ulusal veya sosyal kökenine, mülküne, doğumuna, eğitimine,
sosyal konumuna, yaşına, sağlık durumuna veya diğer özelliklerine duyulan
nefretten ötürü o kişiye sergilenen ve kanunda yer alan bütün cezai eylemleri
ifade edecektir” şeklinde nefret suçu tanımlamaktadır (AGİT, 2009: 42).
Başka bir tanımda nefret suçu; belli bir kişi veya gruba yönelik olarak önyargı, tarafgirlik ve peşin hüküm temelli gerçekleştirilen eylemler şeklinde tanımlanmaktadır. Bu eylemler; sözlü saldırı, tehdit, fiziksel şiddet, mala zarar ve
cinayet şeklinde olabilmektedir. Saldırılar, mağdur/mağdurların etnik, ırk, din,
cinsiyet ve cinsel yönelimleri yönüyle bir gruba aidiyetten veya ait olduğunun
düşünülmesinden bahisle, önyargı kaynaklı gerçekleştirilmektedir (Sun, 2006).
Yani saldırgan kendince belirlediği birtakım önyargılar içinde dünyaya o çerçeveden bakabilmekte ve bir tarafa aşırı bir ilgi ve sevgi gösterirken diğer tarafı da
ötekileştirmek suretiyle “kendinden olmayan” ilan etmektedir.
Nefret suçu genel çerçevesinin belirlenmesi amacıyla Şekil 1.’de formüle
edilmiştir.
93
Bekir Çakar
Şekil 1. Nefret suçu formülü
Suç
Ceza kanununda
Önyargı saiki
Nefret Suçu
Kaynak: AGİT (2009)
Nefret Suçu: Suç + Önyargı saiki (motivasyonu) temelli gerçekleşen bir
eylemdir. Her iki unsur işlenen suçun nefret suçu olarak değerlendirmesinde
önemli iki kriterdir. Bu iki unsur var ise nefret suçundan bahsedilebilir. Eylem
ceza kanununda müeyyideye bağlanmış olmalı ve fail mağdura yönelik gerçekleştirdiği eylemi mağdurun bizzat belli bir gruba aidiyeti nedeniyle peşin
hükümlü ve hoşgörüden uzak ön yargı ile işlemelidir. Bir diğer ifadeyle, suça
maruz kalan birey nefretin kaynağını oluşturan etnik, ırk, din, cinsiyet, cinsel
yönelim vb. kimliğe sahip olmasaydı o suçun hedefi olmayacaktır (Turner vd.,
2009).
Nefret suçunun oluşabilmesi için Şekil 1.’de belirtilen iki unsurun da oluşması gerekmektedir. Önyargı saiki nefret suçunu diğer adi suçlardan farklı
kılan unsurdur. Bazen önyargı kaynaklı ancak ceza kanununda suç olmayan
eylemler gerçekleşebilmektedir. Bu tür eylemler nefret saikli olay şeklinde tanımlanmaktadır (AGİT, 2009). Nefret motivasyonlu olaylar suç teşkil etmese
de suça zemin hazırlamaları nedeniyle önemsenmesi gereken eylemlerdir. Bu
türden eylemlerin oranı toplumda oluşan tansiyon ve oluşabilecek şiddetin
motiflerinin bir göstergesi niteliğindedir.
Nefret suçlarında eyleme konu olan önyargı saiki (motivasyon) bölge ve
ülkelere göre farklılık göstermektedir. Bu çerçevede, nefret suçlarına çokça
maruz kalan önemli iki bölge; ABD ve Avrupa ülkelerinde önyargı motivasyonlarına ilişkin istatistiki dağılım aşağıdaki şekillerde gösterilmiştir.
94
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
Şekil 2. ABD nefret suçlarında önyargı motivasyon dağılımı
%11
%2
%17
%49
%21
Irk
Cinsel eğilim
Din
Etnik
Diğer
Kaynak: FBI (2014)
Şekil 3. Avrupa ülkeleri nefret suçlarında önyargı motivasyon dağılımı
%17
%28
%27
%28
Irk
Etnik/Azınlık
Cinsel Eğilim
Din
Kaynak: OSCE (2013)
Şekil 3’de gösterilen değerler 41 Avrupa ülkeleri tarafından 2008-2012 yılları arasında rapor edilen nefret suçlarına kaynaklık teşkil eden önyargı motivasyonlarını belirtmektedir. Oranlar yüzdelik dilim üzerinden en çok karşılaşılan önyargı motivasyonlarına göre hesaplanarak grafik haline getirilmiştir.
Diğer taraftan Şekil 2 değerlendirildiğinde, Amerika’da %49 ırksal önyargı kaynaklı gerçekleştirilen nefret suçlarının ilk sırada olduğu görülmektedir.
95
Bekir Çakar
Yine benzer bir biçimde Şekil 3’de Avrupa’da da ırk faktörünün ön sıralarda olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, Amerika’ya göre Avrupa ülkelerinde din ve etnik
önyargı kaynaklı nefret suçlarının daha fazla görüldüğü de dikkat çekmektedir.
Ancak genel tabloya bakıldığında her iki bölge de ağırlıklı olarak ırk, etnik kimlik ve din kaynaklı önyargılarla nefret suçlarının işlendiği görülmektedir. Avrupa ülkeleri içerisinde değerlendirilen Türkiye bağlamında da istatistikler çok
farklı gözükmemektedir. Türkiye’deki nefret suçlarına kaynaklık teşkil eden
önyargı motivasyonları değerlendirildiğinde; sırasıyla % 24 etnik kimlik, %19
siyasal görüş, %16 dini inanç, %16 cinsel kimlik, %12 toplumsal statü ve diğer
unsurlardan kaynaklı olarak nefret suçlarının gerçekleştirildiği görülmektedir
(Alğan ve Şensever, 2010). Türkiye istatistiklerinde dikkati çeken nokta diğer
ülkelerde gösterilen ırk (renk) faktörünün Türkiye’de olmayışıdır. Çünkü Türkiye geneline bakıldığında renk (siyah, beyaz) ayrımına konu bir durum nüfus
yapısı itibariyle mevcut değildir. Türkiye örneğinde öne çıkan ağırlıklı faktör,
etnik kimlik tabanlı önyargılardır.
Tablo 1. Nefret suçlarında saldırı tipleri
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Fiziksel Saldırı
Tehdit
Mülkiyete Zarar
Vandalizm
Mezarlıklara
saldırı
İbadethanelere
Saldırı
Diğer
Kaynak: FRA (2012)
Tablo 1’de gösterilen değerler 43 Avrupa ülkesi tarafından 2008-2012 yılları arasında nefret suçlarına konu olan eylemlerin istatistiki raporlarından
elde edilmiştir. Rapor sonuçlarına göre fiziksel saldırı, tehdit, mülkiyete zarar,
vandalizm, mezarlıklara ve ibadethanelere saldırılar şeklinde nefret suçlarının işlendiği görülmektedir. Saldırı tipleri arasında fiziksel saldırı ve tehdit ön
plana çıkmaktadır. Belirtilen bu saldırı tipleri toplumda ön plana çıkan eylem
şekilleri olarak değerlendirilmektedir. Bu saldırı tiplerinin dışında da değişik
şekillerde nefret suçu işlenebilmektedir.
Farklı saldırı yöntemleriyle gerçekleştirilen eylemlere ek olarak nefret suçunun yayılması, kışkırtılması ve teşvik edilmesine yardımcı olan nefret söylemi de ayrıca değerlendirilmelidir.
96
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
1.2. Nefret Söylemi
Nefret suçunu tetikleyen hatta kaynaklık teşkil edebilecek önemli bir etmen de
nefret söylemidir. 1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından
kabul edilen tavsiye kararında nefret söylemi şu şekilde tanımlanmıştır: “ırkçı
nefreti, yabancı düşmanlığını, Yahudi düşmanlığını veya azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara yönelik saldırgan ulusalcılık ve etnik merkezcilik, ayrımcılık ve düşmanlık şeklinde ifadesini bulan, dinsel hoşgörüsüzlük
olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret biçimlerini yayan, kışkırtan,
teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade biçimini kapsayacak şekilde anlaşılacaktır” (Weber, 2009:3).
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen bu tavsiye kararındaki tanım evrensel değildir. Ancak, temel anlamda nefret söyleminin
hangi durumlarda gerçekleşebileceğini ortaya koymaktadır. Ülkeden ülkeye
inanç ve değerler bağlamında değişebilen sübjektif bir durum söz konusu olduğundan nefret söyleminin uluslararası bir tanımının olmaması da normaldir.
Fakat önemli olan nokta; söylemin belli bir grup ya da o gruba üyeliği nedeniyle
bir kişiye yönelik düşmanca, önyargılı, hoşgörüsüz ve nefreti yayan, kışkırtıcı
ve cesaretlendirici ifade biçimleri şeklinde gerçekleşmesidir. Nefret söyleminin; damga (stigma), önyargı, ayrımcılık, homofobi, zenofobi vb. şekilde söylemlerden üretildiği de bilinmektedir (Aygül, 2010).
Nefret söylemi ilk bakışta herhangi bir suç teşkil etmiyormuş gibi algılanabilir fakat nefret söylemlerinin toplumda artış göstermesi ve sürekliliği, nefret
suçunun yayılması bağlamında önemli bir etken ve tetikleyici bir unsur olabilir. Çünkü toplumda bu tür söylemlerin artması toplumu bütünleştirici dinamiklere zarar verebilir ve sosyal problemlerin çıkmasına ortam sağlayabilir.
Zararsız gibi gözüken fakat sürekliliği nedeniyle toplumda bazı önyargıların
oluşmasına neden olabilen söylemlerin, sosyal yapı içerisinde nasıl bir reaksiyon göstereceği tam olarak hesaplanamayabilir. Dolayısıyla önyargı motivasyonuyla dillendirilen bu söylemler toplumda çok hızlı ve manipülasyona açık bir
şekilde yayılarak nefret tabanlı suçların gelişmesine zemin hazırlayabilir.
2. Nefret Suçu Salgın mı?
Türk Dil Kurumu “Salgın” kelimesini; bir hastalığın veya başka bir durumun
yaygınlaşması ve birçok kimseye birden bulaşması yani epidemi şeklinde açıklanmakla birlikte belli bir hareketin, davranışın veya sözün toplumda yaygınlaşması şeklinde de tanımlanmaktadır (TDK, 2015). Webster sözlükteki tanımına göre ise “salgın”, kontrolsüz ve tahmini zor bir şekilde belli bir bölge veya
toplumda bireyler ve geniş kitleler arasında bulaşıcı nitelikte meydana gelen bir
yayılma durumudur (Webster, 2015). Diğer taraftan salgın kavramının sosyal
boyutu yönüyle yapılan tanımında; sosyal ve politik önlemlerin acilen alınma97
Bekir Çakar
sını gerektiren ve toplumda kriz oluşturabilecek niteliğe sahip sosyal bir problem olarak belirtilmektedir.
Bu kapsamda; Jacops ve Henry (1996) nefret suçunu sosyal bir salgın olarak tanımladığı ve bu başlıkta hipotezlerini savunduğu çalışmasında, nefret
suçunu bir metafor çerçevesinde, “sosyal salgın” olarak tanımlamaktadır. Bu
şekilde fizyolojik rahatsızlıklarda kullanılan “salgın” (epidemi) tabirini de nefret suçlarındaki ciddi artışlara dikkat çekmek için özellikle kullandığını ifade
etmektedir. Aynı doğrultuda bu çalışmada da nefret suçları “salgın” bir durum
ve sosyal bir problem olarak değerlendirilmektedir.
Nefret kaynaklı işlenen suçlar salgın bir durum olarak değerlendirildiğinde, bu hastalığın kaynağı olan nefret virüsü küçükten büyüğe; bireyler, gruplar,
topluluklar, ülkeler ve hatta dünya geneline çok rahatlıkla yayılabilme potansiyeline sahiptir. Dikkatlice irdelendiği takdirde günümüzde ve geçmişte gerçekleşen nefret tabanlı suçların belli bir grup veya topluluk içerisinde sınırlı
kalmadığı tam aksine büyük dalgalar halinde ülkeleri hatta dünyayı etkiyebildiği görülmektedir. Bu çerçevede; dinsel, ırksal, etnik vb. kaynaklı birçok suçta
ötekileştirme ve ayrımcılık virüsünün ciddi derecelerde zarar verici boyutlara
ulaştığı gözlemlenebilmektedir.
Etnik ayrımcılığın ve nefret suçunun yaygınlaşmasının ne tür sonuçlar doğurabileceğinin en çarpıcı örneklerinden birisi Yugoslavya’da 1990’lu yılların
başında yaşanan savaş ve çatışmalardır. Yugoslavya, İkinci dünya savaşından
sonra barındırdığı farklı etnik yapıların bir zenginlik oluşturması idealiyle kurulmuş bir ülkedir. Ancak 1980’li yılların başında ortaya çıkan ekonomik ve
politik krizler nedeniyle etnik nefretin yaygınlaştığı ve azınlıklara nefret odaklı
saldırıların arttığı ve sonucunda da çöküş ve ayrışmaların yaşandığı bir ülke
olarak tarihte yerini almıştır. Yugoslavya’nın parçalanmadan önceki son dönmelerine bakıldığında, etnik ayrımcılığın yaygınlaştığı ve bunun devlet eliyle
desteklendiği görülmektedir (Levin ve Rebrenovic, 2001). Yine en yakın örnek
olarak günümüzde Ortadoğu’da Irak ve Suriye’de yaşanan etnik, ırk, din vb.
kaynaklı çatışmalar ve savaşların temelinde ayrımcılığın, önyargının ve düşmanca söylemlerin etkilerinin olduğu görülebilmektedir. Yüzyıllarca aynı
topraklarda beraber yaşayan insanlar, nefret virüsünün verdiği zarar ve bilinç
kaybı nedeniyle, önyargıdan kaynaklı toplumda ayrışmalara, çözülmelere ve
sonrasında da geriye dönüşü olmayan yıkım ve kayıplara sebep olmaktadırlar.
Nefret suçu salgın bir hastalık gibi düşünüldüğünde, yazılı ve görsel basın yoluyla bu hastalığın çok daha hızlı ve kontrolsüz bir şekilde yayıldığı da
görülmektedir. Özellikle ayrımcılığın ve nefretin köpürtülmesinde medyanın
belli bir grubun veya gücün elinde olması ve karşıt görüşleri yansıtacak medya organlarının veya ifade özgürlüğünün sınırlı ve zayıf olmasından kaynaklı
olumsuz örnekler yaşanabilmektedir (Levin ve Rebrenovic, 2001).
98
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
Diğer taraftan, yazılı ve görsel medyanın yanında son yıllarda virüsün en
hızlı yayıldığı yer olarak da sosyal medya (twitter, facebook, youtube vb.) uygulamaları görülmektedir. Hızlı ve kontrolü güç bir şekilde büyümekte olan
bu platform, nefret içerikli söylemlerin rahatlıkla dolaştığı, dipsiz bir kuyu
gibi içine atılan her şeyi yutan yeni bir dünya olarak toplumsal yasamda yerini almıştır. Geleneksel medyanın aksine bu platformda iletişim tek taraflı
olmaktan çıkmakta ve dijital dünyadaki kullanıcılar tarafından yazılan ifadeler
geniş kitlelere çok hızlı bir şekilde ulaşabilmektedir. Herhangi bir sınır kavramının olmadığı bu dijital platformda nefret motivasyonu ile işlenen suç ve
söylemlerin katlanarak arttığı görülmektedir. Özellikle gerçek dünyadan uzak
bu dijital dünya; farklı isimler altında yazılan ifade, resim, karikatür vb. paylaşımlar yoluyla nefret suçu/söylemlerinin rahatlıkla yayılmasına ev sahipliği
yapmaktadır. (Çakar, 2014).
Salgın bir virüs gibi yayılmaya elverişli ortamları bulunan nefret söylemi
veya suçlarının ciddi bir tehdit unsuru olmasının engellenmesi toplum sağlığı
ve barışı açısından son derece önemlidir. Bu amaçla bu tür suçlara farklı bir
şekilde yaklaşılması ve birtakım önleyici tedbirlerin alınmasının doğru olacağı
düşünülmektedir. Bu çerçevede; nefret suçlarının diğer suçlardan farkının ne
olduğu, diğer suçlara göre neden ayrı değerlendirilmesi gerektiği ve bir salgın olarak düşünülen nefret suçlarının yayılımının engellenmesi için öncelikli
olarak ne tür önlemlerin alınması gerektiği devam eden bölümde değerlendirilmektedir.
3. Nefret Suçlarının Diğer Suçlardan Farkı Nedir?
Nefret suçlarının diğer suçlardan farkını anlayabilmek için bu tür suçların neticesinde ortaya çıkan sonuçlara odaklanmanın doğru olacağı düşünülmektedir.
Bu amaçla nefret suçunun sonuçları; a) birey üzerinde ve b) toplum üzerinde
meydana getirdiği etkileri yönüyle iki ayrı kategoride ele alınacaktır.
3.1. Birey Üzerindeki Etkileri
Nefret suçuna maruz kalmış bireylerde psikolojik ve duygusal tahribatın aynı
veya benzer suçlara maruz kalmış bireylere göre daha fazla olduğu ve iyileşmenin geciktiği görgül çalışmalarla ortaya konmaktadır (Herek vd., 1999; Iganskı,
2001; Lawrence, 1999; Sullaway, 2004). Örneğin; caddede yürüyen bir kişinin
çantasının yağmalanması (gasp edilmesi) ve bunun maddi kazanım amacıyla yapılmasının yanında, aynı eyleminin ırk, din, etnik, cinsel yönelim vb. bir
kimlik gözetilerek ve bu durumun mağdura hissettirilerek gerçekleştirilmesi
halinde birey üzerinde oluşturacağı etki ve sonuçlar farklı olmaktadır. Amerikan Psikologlar Derneği (American Psychological Association - APA) tarafından hazırlanan bir raporda, nefret suçuna maruz kalmış bireylerdeki semptomların travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişilerin sergilemiş olduğu
99
Bekir Çakar
semptomlar ile benzerlik sergilediği belirtilmektedir (APA, 2004). Başka bir
çalışmada, önyargı ve nefret motivasyonuyla işlenen suçlara maruz kalmış kişilere kıyasla benzer bir suçtan herhangi bir önyargı kaynaklı olmayan suçun
mağdurları arasında bir görgül çalışma yapılmış ve nefret suçuna maruz kalmış
bireylerde diğer mağdurlara göre çok uzun süren psikolojik rahatsızlık, depresyon, endişe ve kaygıların meydana geldiği görülmüştür (McDevitt, vd., 2000).
Nefret suçu mağdurları hedef olarak seçilirken, kim olduklarından ziyade
hangi gruba/topluluğa ait oldukları yani temsil ettikleri çevreye bağlı olarak
seçilmektedirler. Asıl amaç bireyden öte bağlı olduğu gruba yani daha geniş bir
hedef topluluğuna mesaj niteliğindedir. Bu nedenle de nefret suçları sembolik
suçlar olarak tanımlanmaktadır (AGİT, 2009). Aslında bu sembolik suçların
altında yatan amaç, hedef kitleye yaşadıkları toplumun bir parçası olmadıkları
mesajını iletmektir. Bu mesajın etkisiyle kişilerde oluşan endişe ve kaygı bireylerde kimliğin reddedilmesine kadar gidebilecek bir durum oluşturmaktadır.
Bunun en temel nedeni her an ait olduğu grup veya kimliğinden dolayı kendisine bir saldırının yapılacağı endişesinden kaynaklanmaktadır. Nefret suçunun
potansiyel bir mağduru olabilme algısı ve çevre baskısı, bireylerde sahip olunan
kimliğin dışında başka bir kimlik ile görünme isteği şeklinde gelişebilmektedir.
Böylece kimlik reddetme durumu bireysel tabanlı başlayarak ölçeğine göre
toplumsal bir probleme de dönüşebilmektedir (AGİT, 2009).
Diğer taraftan nefret motivasyonu ile işlenmiş suçlarda şiddetin dozajının
daha fazla olduğu görülmektedir. Bu tür suçların daha çok birden fazla kişi
veya grup ile sistematik taciz, saldırı ve yaralama şeklinde gerçekleştirildiği ve
birey üzerindeki yansımalarının da diğer suçlara göre daha etkili ve tahrip edici
olduğu belirtilmektedir (Turner, 2009). Vandalizm içerikli saldırılara müdahale
eden 2657 kolluk kuvveti çalışanı ile yapılan bir anket çalışmasına göre katılımcıların %90’ı önyargı ve nefret temelli gerçekleşen saldırılarda şiddetin ve tahribatın diğer adi suçlara göre çok daha fazla oranlarda olduğunu bildirmektedir
(McDevitt, vd., 2000).
Nefret suçlarında seçilen hedefler incelendiğinde; hedefin ağırlıklı olarak
birey veya grup olduğu yani canlı hedeflerin seçildikleri görülmektedir. Bu
bağlamda yapılan istatistiki çalışmalara göre; suçların %84’ünün bireylere yönelik tecavüz, gasp ve yaralamalı saldırı, %16’sının da mülkiyete yönelik gerçekleştirildiği tespit edilmiştir (Harlow, 2005). Yine bu doğrultuda nefret suçu
verileri kullanılarak yapılan başka bir analiz çalışmasına göre; suçta seçilen hedeflerin %60’ının bireye, %38’inin ise mülkiyete yönelik olduğu görülmektedir.
Aynı çalışmada, bireylere yönelik nefret temelli bu suçların %90’ı kişiye karşı
bizzat fiili saldırı şeklinde olduğu ve bu saldırıların da %30’unun ağırlaştırılmış
saldırı olduğu tespit edilmiştir (Sullaway, 2004). (Ağırlaştırılmış saldırı; silah
vb. aletlerin kullanılması ve ağır yaralanma sonucu doğuran eylemler olarak
100
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
belirtilmektedir). ABD Ulusal Suç Adalet Referans Servisi NCJRS (2013) tarafından verilen istatistiklere göre de şiddet içeren nefret suçlarında dikkate
değer bir artışın olduğunu ve 2004 yılında %78 olan şiddet içerikli nefret suçlarının 2012 yılında %90’a kadar yükseldiği belirtilmektedir.
Tüm bu olumsuz sonuçlar değerlendirildiğinde; nefret suçlarının mağdurları diğer suç mağdurlarına kıyasla çok daha fazla psikolojik baskı, yalıtılmışlık
ve uzun süren endişe ve kaygıya maruz kalmaktadır. Bireyler kimliklerini saklama ihtiyacı hissetmekte ve bunun sonucu olarak da olduğu gibi görünmenin dışında farklı bir kişiliğe bürünebilmektedirler. Böylece, baskı, korku ve öz
kimliklerinden uzak bir atmosferde yaşamak zorunda kalan bireylerde verim
düşmekte ve güvenlik kaygısı nedeniyle kendilerini gerçekleştirme yönüyle
olumlu bir gelişim sağlanamamaktadır (Maslow, 1943). Aslında bireyin kendisini gerçekleştirememe konusunda yaşadığı bu gerçek insan hakları ve eşitlik
ilkesine de ters düşen bir durumdur. Çünkü insan hakları belgelerinde özellikle
vurgulanan eşitlik ilkesine göre; bireyler insan onuruna yakışır bir yaşamı tam
olarak elde etmeyi ve potansiyellerini gerçekleştirebilmesi için olanakların tanınmasını hak etmektedirler ve bu hak en temel haklar arasında yer almaktadır
(AGİT, 2009). Bu yüzden eşitlik ve insan haklarının nefret suçları tarafından
ihlal edilmesi ayrıca temel insan hakları bağlamında da endişe verici bir durum
olarak karşımıza çıkmaktadır.
3.2. Toplum Üzerindeki Etkileri
Bireyler hedef seçilerek gerçekleştirilen nefret kaynaklı saldırı ve şiddet eylemlerinin etkisi sadece mağdur birey üzerinde kalmamaktadır. En yakın çevresinden başlayarak diğer grup ve topluluklara da ulaşarak çevrede bir tedirginlik
oluşturmakta ve “sıra bana/bize ne zaman gelecek?” şeklinde endişe ve kaygıya sebep olmaktadır (Turner, 2009). Birey tabanlı başlayan fakat tüm çevresini etkileyen mesaj niteliğindeki nefret ve önyargı temelli suçların, küçükten
başlayarak büyüğe doğru kitleleri etkilememesi mümkün görülmemektedir.
Bu çerçevede Iganski (2001) tarafından geliştirilen ”nefret suçunun oluşturduğu zararın dalgaları” başlıklı Şekil 4’de gösterilenler, mağdur bireyle başlayan ve tüm toplumu etkilemeye kadar giden tehlikeli süreci anlatmaktadır.
101
Bekir Çakar
Şekil 4. Nefret suçunun oluşturduğu zarar dalgaları
Mağdur Birey
Mağdurun ait olduğu
grup bu topluluk
Mağdur ile ortak
karakteristik
özellikleri olan
topluluk
Diğer hedef
topluluklar
Sosyal normlar ve
değerler
Kaynak: Iganski (2001)
Iganski (2001) çalışmasını beş kısımda açıklamaktadır. Nefret suçunun
oluşturduğu zarar dalgalarının çekirdek kısmında; birincil dereceden mağdur
birey bulunmakta ve en çok etkilenen nokta olarak belirtilmektedir. İkinci dalga; mağdurun ait olduğu grup ki bu topluluk mağduriyete yakınlığı ve paydaşları nedeniyle en çok etkilen grup/topluluk olmaktadır. Üçüncü dalga; mağdur
ile ortak karakteristik özelliklere sahip topluluk olmakla birlikte potansiyel
olarak nefret suçundan etkilenebilecek gruptur. Dördüncü dalga; diğer hedef
topluluklar olup nefret suçunun yayılması ile birlikte diğer üç dalganın dışında muhtemel zararlardan etkilenebilecek topluluk olarak ele alınmaktadır. Son
dalgada ise sosyal normlar ve değerler gösterilmekte olup nefret suçunun toplumun genelinde mevcut olan belli başlı temel sosyal değerlere ve ortak moral
kodlara zarar verdiği ve farklılıkların birer zenginlik olmaktan çıkıp ayrıştırıcı
ve toplumun dinamiklerini bozucu bir hal alabileceği belirtilmektedir.
Geliştirilen bu şekil büyük resmin görülmesi açısından son derece etkili
bir çalışmadır. Çünkü şekil ufak gibi görülen bir problemin kısa sürede nasıl
bir toplumsal probleme dönüşerek, ayrışma ve çözülmeyi tetikleyebileceğini
göstermektedir.
Nefret suçlarının yukarıda belirtilen sosyal ve bireysel etkileri değerlendirildiğinde; nefret suçlarının diğer suçlara göre farklı bir etki alanının olduğu
görülebilmektedir. Bu durumda nefret suçların diğer adi suçlara göre farklı bir
102
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
anlayış içerisinde yasal zeminde ele alınması gerektiği düşünülmektedir. Bu
kapsamda, kritik ırk teorisi, nefret söylemi ve nefret suçunu basit bir suç olarak değerlendirilmemesi hatta nefret saikiyle bireylere, gruplara veya mülkiyete karşı işlenen suçların terör suçu kapsamında görülmesi gerektiğini tavsiye
etmektedir (Sullaway, 2004). Nefret motivasyonuyla işlenen suçların birey ve
toplum nezdindeki sonuçları göz önünde bulundurularak bu şekilde bir benzetme yapıldığı düşünülmektedir.
Bu çerçevede nefret suçlarına en şiddetli cezaları veren ülkelerin başında, bünyesinde etnik, dini, kültürel çok farklı toplulukları barındıran ABD
gelmektedir. Ülke, yapısı itibariyle nefret suçunun işlenmesine uygun bir durumdadır. Bu yüzden dünya genelindeki nefret suçu ile ilgili ilk yasal düzenlemelerin 1980’li yıllarda ABD’de gerçekleştiği görülmektedir. Böylece ülke genelinde meydana gelebilecek nefret kaynaklı olumsuzlukların önüne geçilmeye
çalışılmıştır (Gürler, 2010).
Salgın bir virüs gibi toplumları, ülkeleri hatta dünyayı tehdit edebilecek
seviyelere ulaşma ihtimali olan bir gerçeğin göz ardı edilmesi pek mümkün
görülmemektedir. Kaldı ki günümüzde dünya genelinde görülen islamofobi ve
yahudi düşmanlığı evrensel boyutlara taşınmış nefret suçlarını içermektedir.
Uzun vadede toplumsal uzlaşma ve planlı bir sosyal yapılanma ile bu salgın virüs kontrol altına alınabilir ( Jacops ve Henry, 1996). Ancak, kısa vadede etkin
bir şekilde salgın virüsün kontrol altına alınabilmesi ve hızlı bir müdahale ile
yayılmasının önlenmesi amacıyla, nefret suçlarının diğer suçlara göre farklı değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda birtakım önlemlerin alınması kaçınılmaz olmaktadır.
4. Öneriler
Nefret suçlarıyla mücadelede sosyal ve yasal boyutlarda birtakım önlemlerin
alınmasının salgının yayılmasının ve sosyal çözülmenin engellenmesi açısından etkili bir yöntem olduğu düşünülmektedir. Bu çerçevede aşağıda ifade edilen öneriler geliştirilmiştir.
Nefret Suçları görünür olmalıdır. Ülke bazında değerlendirildiğinde; nefret
suçlarının yaygın olduğu algısının ülkenin refah ve huzur göstergelerini etkileyeceği kaygısıyla, ülkeler nefret motivasyonlu suçların çok fazla görünür olmasını istemeyebilir. Nefret suçlarının görünür ve izlenebilir olması bağlamında
AGİT tarafından yapılan çalışmalar ve teşvikler kayda değer niteliktedir.
Özellikle ülkelerin resmi kurumlarının denetiminde nefret suçlarına dair verilerin istatistiki bilgilerinin kayıt altına alınması karar verici mekanizmadaki
yöneticilerin nefret suçlarına yönelik üretilecek politikalara ışık tutacaktır.
Birey bazında değerlendirildiğinde; nefret tabanlı suçlara maruz kalan
kurbanların birtakım kaygılardan dolayı mağduriyetlerini bildirmedikleri gö103
Bekir Çakar
rülmektedir (FRA, 2012). Bu çerçevede, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı
FRA (2012) tarafından 23.500 azınlık ve etnik geçmişe sahip bireyler arasında yapılan geniş katılımlı anket çalışmasına göre; sözlü veya fiziksel saldırıya
maruz kalmış azınlık veya göçmen gruplar arasındaki kurbanların ortalama %
65’inin kolluk kuvvetlerine mağduriyetlerini rapor etmedikleri, yine aynı gruplar içinde ciddi yaralanmayla sonuçlanan saldırıların da ortalama %83’ünün
mağdurlar tarafından ilgili makamlara iletilmediği belirtilmektedir. Yine benzer şekilde NCJRS (2013) tarafından yapılan açıklamaya göre de 2012 yılında
293,800 nefret suçu kurbanlarının %60’ı mağduriyetleri ile ilgili olarak kolluk
kuvvetlerine başvurmadıklarını bildirmektedir. Sonuçlar değerlendirildiğinde,
her iki bölgede de rapor edilmeyen suç oranları yüksek görülmektedir.
FRA araştırma raporuna göre, nefret suçuna maruz kalmış bireylerin mağduriyetlerini sağlıklı bir şekilde ilgili makamlara rapor etmemelerinin altında
yatan sebepler arasında, “tekrar aynı şekilde sözlü ya da fiziksel saldırıya maruz kalma korkusu”, “ rapor edilse de bir şeylerin değişmeyeceği algısı” ve ilgili
birimlere olan “güvensizlikten” kaynaklandığı bildirilmektedir. Bu durumda
ülke otoritelerinin bu tür suçlara karşı alacağı önlemlerin vatandaş nezdinde
de geçerliliğinin olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Yasal düzenlemelerin
mevzuat çerçevesinde yapılması yeterli olmayıp bu düzenlemelerin etkili bir
şekilde uygulanması ve tüm bireyler tarafından da geçerliliğinin kabul edilmesi
caydırıcılık ve nefret tabanlı suçların yayılmasının engellenmesi açısından son
derece önemli olduğu görülmektedir.
Ceza kanunlarında nefret saiki ağırlaştırıcı bir unsur olarak değerlendirilmelidir. Nefret söylemi/suçuna konu olmuş eylemlerin ister bireye, isterse
mülkiyete yönelik olsun, cezai müeyyidelerinin diğer suçlara göre ağırlaştırılmış olması ve suçun değerlendirilmesinde önyargı saikinin göz önünde bulundurulması, birey ve toplum nezdinde caydırıcı olacaktır (Iganski, 2001). Aynı
zamanda toplumda nefret suçlarının diğer adi suçlardan farklı değerlendirildiğinin ve nefret motivasyonunun ağırlaştırıcı hüküm maddelerinin ceza adalet
sisteminde yer aldığının bilinmesi bu tür suçlara olan eğilimi azaltacaktır.
Bu durumu Durkheim, cezalandırmanın fonksiyonu yaklaşımı çerçevesinde değerlendirmiştir. Durkheim’e göre; herhangi bir eylem neticesinde failin
cezalandırılması, toplum arasında eylemin yanlış ve kötü bir hareket olduğu
yönünde bir bilinçlenmeye sebep olacaktır. Böylece diğer bireylere uyarı niteliğinde gözdağı verilerek hukukun ve adaletin işlediği hatırlatılacak ve bu tür
suçlardan uzak durulması sağlanacaktır (Kızmaz, 2012). Aksi durumda nefret
tabanlı sözlü saldırı vb. eylemler ceza adalet politikası çerçevesinde gerekli karşılığı bulmadığı takdirde, salgın gibi toplumda yayılacak ve toplumun dokusuna zarar vererek ayrımcılık fitilini ateşleyecektir.
Caydırıcılık ve nefret tabanlı suçların yayılmasının engellenmesi
çerçevesinde dünya genelinde nefret suçlarının ceza adalet sistemlerindeki
104
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
uygulamalarıyla ilgili olarak farklı yaklaşımların olduğu görülmektedir. Üç gruba ayrılan yaklaşımlarda, Kanada, Çek Cumhuriyeti ve ABD’de bazı eyaletler
nefret suçunu tamamen ayrı bir düzenleme olarak ele alırken, “nefret saiki”
Litvanya ve İspanya gibi ülkelerde genel ceza artırım unsuru olarak değerlendirilmektedir. Diğer taraftan özel suçlarda “nefret saiki” unsurunun ceza artırımı
nedeni olarak ceza hukuklarında kabul eden ülkelerinde olduğu görülmektedir
(Köylü, 2010; Sınar, 2013).
Türkiye bağlamında Nefret suçları ile ilgili yasal zeminde yaşanan en
önemli gelişme 2014 yılında “Demokratikleşme Paketi” olarak bilinen Temel
Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapan Kanun Tasarısı’nın kabul edilmesidir. Hukuki açıdan yeni bir bakış açısı
kazandıran bu düzenleme ile “Nefret suçu” kanun kapsamına alınarak nefret
suçlarına verilecek cezalar ilk defa TCK da yer almıştır. Bu düzenleme kapsamında TCK›nın “ayrımcılık” maddesi “ayrımcılık ve nefret suçları” olarak değiştirilmiş ve böylece bu düzenleme ile nefret saikiyle suç işlenmesi Türk Ceza
Kanununda ceza artırım nedeni sayılmıştır (Çakar, 2014).
Sosyal çözülmenin engellenmesi amacıyla ciddi ve etkin mücadele gerekmektedir. Kurumların nefret suçlarına ilişkin alacakları tavır son derece
önemlidir. Devlet resmi organları yoluyla; ceza adalet sistemini nefret tabanlı
suçlara karşı yeterli şekilde işletmeli ve bu tür suçlara güçlü bir şekilde karşılık vermelidir. Cezai yaptırımlar konusunda gerekli çalışmaları tamamlayarak
gerekeni yerine hızlıca getirmeli ve nefret suçlarını diğer suçlardan ayrı bir şekilde değerlendirmelidir. Hukuki düzenlemeler ile mağdura tazminat yolunun
önü açılmalı bununla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır. Bu adımlar atılmadığı
takdirde toplumsal ayrışma ve çözülmenin yaşanması sürpriz olmayacaktır.
Çünkü etkisiz bir politika veya ciddiyetsizlik bireylerin kendilerini iki kez mağdur hissetmelerine sebep olmaktadır. Halihazırda fail tarafından oluşturulan
bir mağduriyetin yanında adalet sisteminin de ilgisizliği veya yetersizliği nedeniyle ikinci defa ayrı bir mağduriyet söz konusu olabilmektedir (Umbreit vd.,
2003). Bu durumda nefret suçuna maruz kalan grup veya topluluğun yasalara
ve devlete olan güveni sarsılabilmekte ve kendi güvenliklerini kendi belirleyecekleri yöntemle sağlamaya teşebbüs edebilmektedirler. Bu girişim de çatışma
ortamına zemin hazırlayarak toplumsal ayrışmayı ve çözülmeyi beraberinde
getirebilmektedir (OSCE, 2012). Bu duruma en güzel örnek yakın geçmişte
Balkan ülkelerinde yaşanılan çözülmelerdir. Etnik sebepler ile ortaya çıkan çatışma ortamlarında gruplar karşılıklı eylem girişimleri içerisine girerek, toplumsal bir ayrışmaya ve beraberinde çözülmelere neden olmuş ve bir ülkeden
farklı etnik yapıda birçok ülke ortaya çıkmıştır.
Toplum nefret suçlarına ilişkin bilinçlendirilmeli ve farkındalık kazandırılmalıdır. Toplumun nefret tabanlı söylem ve suçlara karşı bilinçlenmesi ve ken105
Bekir Çakar
di içerisinde bu tür eylemlere izin vermemesi alınacak en etkili tedbirlerden
biridir. Bilinçlendirme çalışmaları resmi kurumların yaptığı düzenlemeler ile
olabileceği gibi sivil toplum kuruluşları eliyle de hızlandırılabilir. Böylece resmi
kurumların bile haberi olmadan gerçekleşebilecek ufak çaplı olaylar toplumun
kendi dinamikleri içerisinde hiç gün yüzüne çıkmadan ortadan kaldırılabilir.
Bu şekilde oluşturulacak iç kontrol sistemi olumlu bir kazanım olarak ortaya
çıkmaktadır. Ayrıca, toplumdaki farkındalığın neticesi olarak da toplum içerisinden ayrımcılık, önyargı, hoşgörüsüzlük tabanlı söylem ve eylemlere karşı
sosyal baskı gelişebilmektedir. Böylece sosyal yaşamda sağduyulu bireyler tarafından seslendirilen bu haklı tepkiler nefret suçunu azaltmaktadır (McDevitt
vd., 2002). Çünkü fail eylemlerini sanki toplum adına yapıyormuş düşüncesiyle
kendisine rol biçebilmekte ve bu şekilde motive olabilmektedir.
Toplumun nefret tabanlı söylem ve eylemleri onaylamaması ve karşı bir
reaksiyon vermesi durumunda fail durumunda olan bireylerin motivasyon sebebi ortadan kalkacaktır. Ayrıca toplumda özenti, etkileşim vb. saiklerle potansiyel saldırgan olma ihtimali olan diğer bireylere de bu şekilde bir mesaj verilmiş olacak ve muhtemel birtakım eylemlerin de önü alınabilecektir (OSCE,
2012). Kısacası, bilinçli bir toplumda nefret tabanlı eylemlerin sonuçlarının
neler olabileceği öngörülerek bu tür suçların yaygınlaşması sosyal yapı içinde
oluşan otokontrol sistemi sayesinde engellenebilecektir.
Sonuç
Nefret suçu ile ilgili yasal düzenlemeler ülkelerin atabileceği önemli adımlardan
olmakla birlikte bu suçların önlenmesinde tek başına yeterli olması mümkün
gözükmemektedir. Nefret suçları ile mücadele, kapsamlı bir program gerektirmektedir. Bu bağlamda yukarıda öneriler kısmında belirtilen;
• Nefret Suçları görünür olması
• Ceza kanunlarında nefret saikinin ağırlaştırıcı bir unsur olarak değerlendirilmesi
• Sosyal çözülmenin engellenmesi amacıyla ciddiyet içinde etkin mücadelenin yapılması
• Toplumun nefret suçlarına ilişkin bilinçlendirilmesi ve farkındalık kazandırılması gibi hususlarda,
Yargıçlar ve savcılar, kolluk kuvvetleri, sivil toplum örgütleri, eğitim kurumları ve özellikle de politika üreten yetkililerin her türlü düzenlemede kendilerine düşen görevi yerine getirmelidirler.
Ayrıca; yasal birtakım düzenlemelerin yanında toplumda önyargılı,
hoşgörüsüz ve nefreti yayan, kışkırtıcı ifade biçimlerinden ve eylemlerden
106
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
uzak durulmalıdır. Ayrıştırıcı ve toplum dokusunu bozucu girişimlere karşı gerek toplumsal gerekse yasal karşılık en etkili şekilde verilmelidir. Nefret suçu
bir gerçektir ve insanın olduğu her yerde de potansiyel olarak ortaya çıkması
muhtemeldir. Ancak nefret suçunun olgusal gerçekliği ve üstünün örtülemeyeceğinin politika üretenler ve uygulayıcılar tarafından anlaşılması son derece
önemlidir.
Sonuç olarak; yukarıda belirtilen önlemler ve çalışmalar yapılırken, nefret
saikiyle işlenen suçların altında yatan problemin siyasi, kültürel, toplumsal ve
sosyolojik boyutlarının olduğu unutulmamalı ve değerlendirmeler çok yönlü
şekilde yapılarak sağlıklı kararlar alınmalıdır. Bu kapsamda öneriler kısmında
belirtilen tespitlerin dikkatlice irdelenmesi ve bu doğrultuda adımların atılmasının sağlıklı bir toplum için gerekli olduğu düşünülmektedir. Unutulmamalıdır
ki, güçlü bir bünyede virüsün zararı basit ve hızlı bir şekilde atlatılırken, zayıf
bir bünyede virüs öldürücü olabilmektedir. Bu nedenle nefret tabanlı suçların
bir virüs gibi yayılması güçlü bir toplum bünyesinde karşılık bulamayacaktır.
107
Bekir Çakar
Kaynakça
Alğan, C. ve Şensever, L. (2010). Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek, İstanbul: Sosyal Değişim Derneği Yayınları.
AGİT, 2009 “Nefret Suçu Yasaları, pratik kılavuz ” http://www.kaosgldernegi.
org/resim/yayin/dl/nefret_suu_yasalari turke.pdf E.T.: 20.09.2015).
APA (2004). Hate crimes today: An age-old foe in modern dress. http://www2.
hawaii.edu/~jamess/hate-ap2.htm E.T.: 12.09.2015.
Aygül, E. (2010). “Facebook’ta nefret söyleminin üretilmesi ve dolaşıma sokulması” Yeni Medyada Nefret Söylemi (Ed. Çomu, Tuğrul), 95-140. İstanbul:
Kalkedon Yayınları.
Çakar, B. (2014). “Yeni Bir Trend; Online Nefret Söylemi ve Nefret Suçu” Şiddet Suçları: Yaklaşımlar ve Trendler, (Ed. Fatih Irmak & Emirhan Darcan),
357-372. Ankara: Adalet Yayınevi.
FBI (2014). Hate Crime Statistics. https://www.fbi.gov/about us/cjis/ucr/hatecrime/2013 E.T.: 11.09.2015.
FRA (2012). Hate crime is a reality in the EU, http://fra.europa.eu/en/press
release/2012/hate-crime-reality-eu-two-new-fra-reports
show
E.T.:
15.09.2015.
Gürler, C. (2010). Nefret suçları ve iş hayatı. Ankara Bürosu Dergisi, 68(1) 259274.
Harlow, C. W. (2005). Hate crime reported by victims and police. http://www.
udel.edu/soc/tammya/pdf/harlow%20hate%20crimes%202005.pdf E.T.:
20.09.2015.
Herek, G., Gillis, R., & Cogan, J. (1999). Psychological sequelae of hate crime
victimization among lesbian, gay, and bisexual adults. Journal of Consulting and ClinicalPsychology, 67, 945–951.
Iganski, P. (2001). Hate crimes hurt more. American Behavioral Scientist,45(4),
626-638.
Jacobs, J. B., & Henry, J. S. (1996). The social construction of a hate crime epidemic. Journal of Criminal Law and Criminology, 86(2), 366-391.
Kızmaz (2005). Ceza veya kriminal yaptırımın suç oranları üzerindeki caydırıcı
etkisi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 7(2) 210-231.
Köylü, M. (2010). “Nefret suçları ve nefret söylemi karşıtı çalışmalarımız”
http://pozitifyasam.org/tr/haberler/391 E.T.: 02.08.2015.
Levin, J., & Rabrenovic, G. (2001). Hate crimes and ethnic conflict. American
Behavioral Scientist, 45(4), 574-587.
Lawrence, F. M. (1999). Bias Crimes: Punishing hate. Cambridge, MA: Harvard
University Press.
Maslow, A. H. (1943). A Theory of Human Motivation. Psychological Review,
50(4), 370-396.
108
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
McDevitt, J., Balboni, J. M., Bennett, S., Weiss, J. C., Orchowsky, S., & Walbolt,
L.
(2000). Improving the quality and accuracy of bias crime statistics nationally:
An
assessment of the first ten years of bias crime data collection. Washington, DC:
U.S.Bureau of Justice Statistics.
McDevitt, J., Levin, J., & Bennett, S. (2002). Hate crime offenders: An expanded typology. Journal of Social Issues, 58(2), 303-317.
NCJRS (2013) Hate crime-facts and figures. https://www.ncjrs.gov/spotlight/
hate_crimes/facts.html E.T.: 12.09.2015.
OSCE (2012). Understanding hate crimes. Warsaw: ODIHR Publications.
http://www.osce.org/odihr/104168 (Erişim tarihi: 20.09.2015).
OSCE, (2013). Hate Crimes in the OSCE Region Incidents and Responses, Annual Report for 2012. http://tandis.odihr.pl/hcr2012/pdf/Hate_Crime_
Report_full_version.pdf E.T.: 20.09.2015.
Sınar, Hasan. (2013). “Türk hukunda nefret suçlarına ilişkin yasal düzenleme
çalışmaları” http://dosya.marmara.edu.tr/huk/fak%C3%BCltedergisi/nurcentel/hasansinar.pdf E.T.: 12.04.2014.
Sun, K. (2006). The legal definition of hate crime and the hate offender’s distorted cognitions. Issues in Mental Health Nursing, 27(6), 597-604.
Sullaway, M. (2004). Psychological perspectives on hate crime laws. Psychology, Public Policy, and Law, 10(3), 250-293.
Turner, L., Whittle, S., & Combs, R. (2009). Transphobic hate crime in the European Union. London: Press for Change.
TDK (2015). Salgın nedir? http://www.tdk.gov.tr/ E.T.: 20.09.2015.
Umbreit, M., Lewis, T., & Burns, H. (2003). A community response to a 9/11
hate crime: Restorative justice through dialogue. Contemporary Justice Review, 6(4), 383-391.
Weber, A. (2009). Hate Speech Handbook. Strazburg: Council of Europe Publishing.
WEBSTER (2015). Epidemic. http://www.merriam-webster.com/dictionary/
epidemic E.T.: 20.09.2015.
109
Bekir Çakar
The Increasing Epidemic in Europe and US: Hate Crime
Extended Summary
This study examines the conceptual and theoretical basis of hate crimes. The
study also aims to raise the awareness of decision makers towards hate crimes.
In this frame, the definition and evolution of hate crimes are described, its outbreak is evaluated as an social epidemic, and its difference from other crimes
are discussed. The research also presents the rationale why it should be viewed
different than other crimes.
Hate crimes have been a part of criminal law legislations worldwide recently, but they are as old as humanity. Since we understood the concept of
“us” and “them”, there have been a blatant disregard of others. Civilized nations
just recently categorized this disregard and hatred by their attributes and created laws to regulate it as a crime. Thus, in that regard, hate as crime is a fairly
new phenomenon. In this study, the use of epidemic metaphor is aimed to
underline increasing hate crime rates around the world.
Hate crime is called as a bias-motivated crime. It happens based on prejudice and intolerance towards certain groups. Bias motivation is the key and
identifying element of hate crimes. Crime must have been committed as an
act of bias motivation towards a person and also the act must be accepted as a
crime by the criminal code.
Formulated definition of hate crime is as follows: “Bias motivation + Crime
= Hate Crime”. Therefore, hate crime consists of two principal elements; crime
and bias motivation. So, the definition of hate crime is formulated as follows;
perpetrators choose the victim because of his/her perceived or real membership in a certain group such as ethnicity, race, color, religion, gender identity,
sexual orientation, language, and etc. The important point is that the offender generally does not identify the victim and his/her focus is a social certain
group. The motivation of the perpetrator is the victim’s real or perceived identity. The purpose of the offence is sending a clear message to the group. For
that reason hate crimes are often described as “message crimes” where the
perpetrator commits his/her act to send a message.
On the other hand, hate crime is a new phenomenon in the crime literature, but the attitude of “us” and “them” is not a new sensation in nature. Many
bias motivated hate crimes examples exist around the world; Klu Klux Klan
(KKK), white supremacy, Breivik attacks in Norway (perpetrator of 2011 Norway attacks), and the Solingen arson attack in Germany (a severe anti-foreigner violence of 1993) are most known samples. The underlying motivation of
these attacks were entirely the target group’s identity.
110
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
The first challenge in understanding hate rhetoric is that they can be regarded as harmless on the outset. The hate crime/speech is contagious. Once
started, it snowballs rapidly into a much wider demographic, and if not contained, many get “infected” by this outbreak. As a result the essential societal
bonds are damaged. The least harmless hate rhetoric creates prejudice toward
other and its long term effects cannot be efficiently calculated. The seemingly
harmless rhetoric breaks the society into pieces creating wide gaps in between.
These gaps may not be bridged easily. Thus, hate rhetoric paves the way for
other crimes motivated by hatred.
As an epidemic threatening for societal peace, hate crimes are vital concern. An epidemic may be defined as a social problem that can lead to a crisis
which needs urgent social and political measures. In this regard, hate crimes
are a social epidemic. As an epidemic, it is only logical to view the first seed as
a virus of hate, which effectively spreads from individuals to groups to communities to countries and finally to the world. In fact, when real cases are investigated, it is observed that hate crimes spreads worldwide. Religious, racial, and
ethnic discrimination fueled with hate rhetoric has been observed as a gateway
to increased hate crime occurrence.
The mass media have traditionally been used as a medium for hate virus
growth. Lately, the social media has become a hotbed for hate rhetoric. This
digital world without boundaries, allow anonymous users share printed and
visual materials promoting hate, thus creating an unparalleled hub of networks
spreading hate virus. Epidemics should be dealt. Measures need to be taken.
Hate rhetoric similarly shall be countered. To effectively respond, the characteristics of hate crimes are investigated.
Hate crimes are different from other crimes. In this manner, that difference is evaluated into two group based on individual and societal effects. Considered the individual effects of bias -motivated crimes, the psychological impact on victim is more seriously traumatized than non-bias-motivated crimes.
The level of depression on hate-motivated crime victims are greater than the
others.
On the other hand, based on the societal effects, the unwanted effects of
hate crimes are not limited to the individuals who has to endure it. The community also pays the price. Because hate crimes affect all-inclusive community, not just the victim. Attacks on other group members distress the rest of
the community. People become nervous waiting for their turn. The escalation
from individuals to the community seems inevitable.
Although hate crimes target individuals, the real target is the identity of
the victim. People are hurt because of their identity, because of their connec111
Bekir Çakar
tion to a larger group or community. Hate crimes aim to send messages to
larger groups and therefore be defined as symbolic crimes. The message shall
be interpreted as a warning sign to others that they do not belong. It leads to
fear and anxiety in the targets, and they may even denounce and reject their
identity. People fear to be attacked due to their associations and identity. When
this persistent threat is perceived by the group, the whole group leans on rejecting their identity and this creates another social problem.
In bias motivated crimes the goal is humiliation, fear, panic, and distress.
For that reason, hate crimes are more severe and violent than other ordinary
crimes. According to some research, hate crimes are mostly committed by
multiple offenders and involve serious injury that requires hospitalization. This
reality have been admitted by law enforcement agencies. According to assault
and vandalism cases analysis, the results show that bias motivated attacks are
more serious and severe than non-bias-motivated attacks and assaults. Thus,
the aggravated assault perception creates a strong destructive pressure on the
victims. That pressure decreases the quality of life among the targeted individuals.
Because of the significance of the effects, hate crimes should be treated
differently. Unlike other crimes, hate crimes spread rapidly. Because being a
bias motivated perpetrator is a learned reaction rather than inmate emotion.
This learned reaction may spread easily like an epidemic in the community.
The infection of much larger audiences is abrupt. In the long run, the epidemic
can be contained only by societal consensus and a planned social development
program and systems. Short term measures are needed. Tackling highly contagious problems require taking drastic measures.
Countering Hate Crime Epidemic is an important issue. In this manner;
hate crimes should not be overlooked. They need to become visible. Therefore,
hate crime data-collection systems should be established to understand the
nature of hate crimes in a society and also the systems are needed to prevent
the occurrence of the crime. Besides, the system/mechanism is needed to immediate response to the offenders. Furthermore, the data collection systems
also provide a clear vision to the policymakers to develop well-designed decision making systems and strategies.
On the other hand, hate crimes should be regarded as an aggravated offense by the Criminal Justice System. The laws should allow more severe punishment to crime committed with a bias motivation. The charging of hate
crime as an aggravated offence in the criminal justice system sends a clear
message to the potential offender. The perpetrators aware that hate crime is
evaluated as an aggravated offence. Therefore, that evaluation in criminal jus112
Avrupa ve ABD’de Artan Salgın: Nefret Suçu
tice system provides an effective deterrence among the perpetrators by fear of
the consequences.
In addition, specific consideration should be given to the possibility of social disintegration and public awareness of hate crimes should be raised by
social and educational programs. The public/community awareness is vitally
important to combat the hate crimes. If public does not support hate speech/
crime acts, the perpetrators are not encouraged to act their activities. Otherwise, perpetrators may think they are acting on behalf of the community and
they justify their violations. Therefore, even minor acts, community respond
is very essential to stop spreading the bias-motivated hate crimes. And also,
community awareness provides a strong auto-control mechanism that prevents the hate crime epidemic and social breakdown.
Finally, legislating hate crime is an imminent first step in the prevention
efforts. Needless to say, it should be followed by a comprehensive program
including criminal justice personnel, law enforcement, Non-Governmental
Organizations, educational institutions and policy makers. Prejudiced, biased,
intolerant behavior that promotes hate should be alienated. Hate rhetoric shall
have serious consequences. Referring to virus and epidemic analogy, it should
be kept in mind that the best defense is the strong immune system of a healthy
society.
Hate crime is a reality that could surface anywhere, anytime. It should be
noted that there are deep underlying political, cultural, social mechanism behind it. Counter programs should carefully analyze these causes and develop
response accordingly.
113

Benzer belgeler

Dijital versiyonu indirmek için tıklayın

Dijital versiyonu indirmek için tıklayın Nefret suçları belirli insan gruplarına yönelik tarafgirlikten veya önyargıdan harekete geçen cezai [İng. criminal] eylemlerdir. Bu yüzden, bir nefret suçu iki ayrı unsuru içerir: • Ceza kanununa ...

Detaylı